DILSHAD SAİD İLE ÖZEL RÖPORTAJ Açıklama: Dilşad Said ile yaptığımız özel bir röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşıyoruz. Duhok'tan Dünyaya açılan penceresinde nasıl bir hayat yaşadı? Dünyaca ünlü bir virtiöz olduğunda ne gibi zorluklar yaşadı? Kategori: Röportaj Eklenme Tarihi: 26 Mayıs 2012 Geçerli Tarih: 19 Temmuz 2017 09:46 Site: Ajans Diyarbakir - Diyarbakır Ajans - Diyarbakır H URL: http://www.ajansdiyarbakir.com/haber_detay.asp?haberID=1917 Dilşad Said ile yaptığımız özel bir röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşıyoruz. Duhok'tan Dünyaya açılan penceresinde nasıl bir hayat yaşadı? Dünyaca ünlü bir virtiöz olduğunda ne gibi zorluklar yaşadı? Kürt kimliği ve Kürt temsiliyetin senfonik yansımalarında inanılmaz bir başarının hikayesi. Yıllar önce bir röportajınızda çocukken jiletten enstrüman yaptığınızı belirtmişsiniz. Hem bu olayı hem de daha çocukken müziğe duyduğunuz ilgiyi ve ailenizin yaklaşımını anlatır mısınız? Henüz 6 yaşımdaydım ve bir enstrüman yapmıştım jiletlerden. Jiletleri kırıp 5 parça oluşturuyordum Jiletin parçalarını dolabın dar yerlerine sıkıştırıyordum. Böylece melodiler çıkarmasını sağlıyordum.. Babam yukarı çıktığında ve beni jiletlerden bir enstrümanla müzik yaptığımı gördüğünde bana sen çok büyük bir müzisyen olacaksın dedi. Müziğe amatör olarak hangi yaşlarda ne tür sosyal faaliyetlerle başladınız, profesyonel müzik hayatına geçişinizle birlikte anlatır mısınız? Babam bana çok destek olmuştur. Ben ilk defa ud gördüğümde melodi çalabilmiştim. Kimse göstermeden ve eğitim almadan ud çalabilmiştim. Buna herkes şaşırmıştı. Henüz 11 yaşımdaydım. Bir hafta sonra Musul’da bir televizyon kanalı ile bir anlaşma yapıp ud çalmaya başlamıştım. Şarkılar söyledim ve ud çaldım televizyonda. Birgün ben, babam ve dayım ile çarşıdaydık. Dayım benim müzikle ilgilendiğimi biliyordu. Çarşıda bir akordeon gördük ve dayım sordu çalabilecek misin? Dedim ki evet çalabilirim. Daha önce hiç akordeon gördün mü diye sordu. Hayır dedim ama çalabilirim dedim. O esnada akordeon çaldım ve babam benim için akordeon aldı. Ve yine o dönemde ben udun yanısıra akordeon da çalmaya başladım. Ben 14 yaşımda gittim Bağdat’ta müzik enstitüsüne gittim. Kemana ilk olarak burda başladım. O dönemde tek fikrim keman çalabilmekti. Çocukluğumdan beri Kürt müziğini dinliyor ve Kürt müziğini uygulamak istiyordum. Çocukken, Mehmet Arif Cizrevî ve Meyremxan gibi ünlü Kürt sanatçılarını dinliyordum. Kürt müziğini çocuk yaşlarda dinlemek bana çok şey kattı. Bugün Kürt müziğinde birşeyler yapabiliyorsam bunda çocukluğumda dinlediğim ezgilerin büyük bir önemi var. Profesyonel müzik yaşamınızın önemli bir bölümü Saddam döneminde geçtiğine göre; antidemokratik bir yönetimin yaşam biçiminiz ve müzik hayatınız üzerindeki etkilerini unutamadığınız anılarınız üzerinden anlatabilir misiniz? Öğrenci olduğum zamanlarda çok büyük baskı yoktu. Şunu yap, bunu yap gibi katı uygulamalar yoktu. Ben büyüdüğüm zamanlarda ve öğretmen olduğum zamanlarda Saddam yönetiminde yaşanılan en büyük problem, birçok otorite ve akademi Irak’ın birçok şehrinde Saddam adına ve O’na ithafen besteler yapardı. Ben yapmadım. Yapmadığım için büyük baskılar gördüm. Neden yapmıyorsun dediklerinde ben de bestelerin iyi olmadığını belirttim. Bunun üzerine gidip usta edebiyatçıları ve söz yazarlarını tuttular. Saddam için besteler ve şarkılar yapmam için. Aslında onlarda çok taraftar değildi böyle birşeye ama yine de boyun eğmek zorunda kalıyorlardı. Ben yine de onların isteklerini yapmadım. Bunun üzerine baskılar gittikçe artış gösterdi ve üç dört yıl sonra tehdit edildim. Tehditlerin sonucunda abimin evine kaçmak zorunda kaldım. Abim Bağdat’da yaşıyordu. Ben de onun yanına gittim. Henüz 19-20 yaşlarımdaydım. Daha sonra Duhok orkestrasına kaçtım. Ve onlar benim kurtulmamda yardımcı oldular. Geçtiğimiz yıllarda Irak’ta verdiğim bir konserde bu anılarımızı anlatım. Konserde bulunan bazı otoriteler de o zamanları andılar ve aralarından bizzat o edebiyatçılar ve şairler de vardı. Bir müzisyen olarak mevcut diktatoryal yönetim ve baskı iklimi karşısında itirazınızı ya da isyanınızı nasıl dile getirdiniz, hangi beste ya da çalışmalarınızda bunun izlerini sürebiliriz? Ben diktatör rejimi desteklemek için hiçbir çalışma yapmadım. Bestelerim olmadı. Saddam’ın doğum gününde Irak’ın birçok yerinden otoriteler katılırdı. Benim ona karşı yaptığım en radikal duruş, yine bir doğum gününde ona karşı bir Kürt şarkısı olan “ez keça kurda me” (ben Kürt kızıyım) eserini çalmak oldu. Çünkü bu eserde bir Kürt kızının direnişi anlatılıyordu. Duhok Orkestrası ile bu eseri Saddam’ın evinde çaldık. Duhok Orkestrası’nda bulunan bir Kürt kızı bu şarkıyı seslendirdi. Ama Saddam bundan rahatsız olmadı. Hiçbir zaman da sorgulamadı. Saddam döneminde Bağdat’ın en iyi müzik okullarında eğitim almış biri olarak, dönemin devleti ya da sarayı için ne tür taleplerle karşılaştınız, o günlere dair anılarınızı anlatır mısınız? İstedikleri tek şey benim Saddam için şarkılar yapmamdı. Bunun dışında pek bir şey istemiyorlardı. Saddam’ın sizin yeteneğinize hayran olduğu ve özel olarak sizi dinlediğine dair bilgiler var; Saddam’la karşılaşmalarınız, diyalogunuz ve o günlerden birkaç anınızı anlatır mısınız? Gülerek cevap veriyor Dilşad; Bu sorular bu sohbet nerden geldi. Kim abartmış bu olayları bu kadar. Saddam’ın benim yeteneğimi, benim müziğimi beğendiği doğrudur ama gerisi abartılmış söylemlerdir. Sonra 1. Körfez savaşı olarak bilinen dönem ve Saddam’ın Kürtler ve Kürt bölgesi üzerindeki baskısının artmasıyla yurdunuzu terk ettiğiniz günlere gelelim. Nasıl kaçtınız, ülkenizi terk ederken sanat hayatınız için belirlediğiniz hedefler nelerdi? O donemi herkes bilir. 1991 yılıydı. Ben kaçmak zorunda olduğum için çocuğumu ve kemanımı kucaklayıp kaçmıştım. Bu hikayeyi herkes biliyor, Almanya eski Başbakanı’da biliyor. Almanya’da verdiğim bir konserde kendisi de vardı ve bu anımı paylaşmıştım. Kaçtığım zaman kar ve yağmur vardı o zaman. Kaçış esnasında aşırı yağmurdan dolayı kemanım ıslanmıştı ve kullanılamaz hale gelmişti. Çünkü benim için o durumda önemli olan evladımdı ve evladımı sakınırken kemanım yağıştan çok etkilenmişti. Türkiye ve Irak sınırına vardığımda, Alman bir doktor vardı. Sordu bana ne istiyorsun diye. Ben keman istiyorum dedim. Benim için bir keman aldı. Berlin Akademisi’ne davet edilmiştim. Türkiye’de bir dönemler tercüman olarak bulundum Avusturya Konsolosluğu’nda. Almanya ve Britanya vizesi almıştım. Avusturya’yı biliyordum müzikten dolayı ancak Ankara’da kaldım uzun bir süre konsolosluktaki tercümanlık görevimden dolayı. Biraz ailenizden, kardeşlerinizden, memleketinizde kalan arkadaşlarınızdan ve sonraki yıllardaki karşılaşmalardan söz eder misiniz? Çevrenizden başkaca sanatın herhangi bir dalında isimler çıktı mı? Ben Irak’ta tanınan ve kalabalık bir aileden geliyorum. Babam devlet memuruydu. 3 kardeşim ve 3 kız kardeşim vardı. Babam işinden dolayı çok gezmek zorunda kalıyordu. Telefir kentinde kaldım bir süre. Burası bir Türkmen yerleşim yeriydi. Bu yüzden çok az da olsa Türkçe öğrenmiştim. Jiletten yapılmış bir enstrümandan Ud’a, ardından kemana uzanan bir sanat hayatı. Kemanla yolculuğunuz ne zaman başladı, bir virtüöz olarak sizin için bu enstrümanın ne ifade ettiğinden birkaç cümleyle söz eder misiniz? Söyleyeceğim en önemli şey kemanın batı enstrümanı olmasının yanı sıra Kürt müziğinde de kullanılması sağlamak olmuştur. Halkın reaksiyonlarını keman ile yansıtmayı denedim. İki müziği birbirine katmak istiyorum. Kemanın tekniği benim çok hoşlandığım birşeydi. Eğitimim süresince bu teknikleri öğrenmek beni heyecanlandırıyordu. Kemanı bu şekilde çalabilmek beni mutlu ediyordu. Benden sonra keman ile ilgilenen kişilerden aldığım reaksiyon sonucunda onlara örnek olduğumu belirtiyorlardı. Bu da beni mutlu ediyordu. Iraklı bir Kürt çocuğundan dünya çapında bir keman virtüözüne uzanan hayat çizgisi ve bu yükseliş sürecinde dönüm noktalarını anlatır mısınız? Bu bağlamda, müzikte evrenselliği yakalamak üzerine birkaç düşüncelerinizi açıklar mısınız? Ben 3-4 yaşlarındayken yatağa gittiğim zamanlarda radyoyu yanıma alırdım. Radyodan Kürtçe ve Arapça müzikler dinlerdim. Hatırladığım en önemli şey radyoyu alıp yatağımda müzik dinlediğim zamanlardır. Bambaşka bir dünya idi müzik dinlemek. O günlerde dinlediğim kaliteli müziklerden dolayı ben de kaliteli müzikler yapmak istedim. Ben bir müzik köprüsü kurmak istiyorum. Bu köprü ile gönül bağı kurmak istiyorum. Kürt müziği ve batı müziği arasında siyasi anlamda da barış ve kardeşliği vurgulamak istiyorum. Sosyolojik ve coğrafi şartlar bir sanatçının duygu dünyasına ve eserlerine ne derece ve nasıl yansır? Sizi, duygu dünyanızı ve ülkenizi en iyi anlattığını düşündüğünüz, bu bağlamda isim verdiğiniz birkaç eserinizden söz eder misiniz? Benim müziğimin kaynağı ve ilhamı Kürt müziğinden gelmektedir. Kürt halkından Kürt coğrafyasından kaynaklanmaktadır. Avazên Kurdî (Kurdish Melodies) albümünde Şivan ve Berîvan parçası benim bu bağlamda örnek verebileceğim eserlerimdir. İngiliz Kraliyet Sarayı’nda müzik yapma ve ders verme sürecini, Londra Senfoni Orkestrası’ndaki solistlik günlerinizi unutulmayan anılar eşliğinde anlatır mısınız? Ben sarayda müzik yapmadım ve müzik eğitimi vermedim. Ama ben solo keman eğitimimi Royal Academic Music (ARM) ‘de tamamladım. İngiltere’den Avusturya’ya uzanan süreci ve müzik yaşamınızdaki gelişmeleri anlatır mısınız? Britanya’da benim için önemli olan üniversite ve şehirler kapsamında yapılan bir müzik yarışmasında ben üç defa başarı sağladım. Bir başka anım ise üniversitede benim hocalarımdan bir profesör hazırladığı kitaplarında bir hata yapmıştı ve bunu ben söyledim ona. Bu durum karşısında çok sevindi ve bana önem verdi. Daha sonrasında kitaplarında bu düzeltmeyi gerçekleştirdi. O dönemde Avrupa’da bir konser verdim. Bu da benim için çok önemliydi. Önünüzde bestelemeyi düşündüğünüz ya da bestelemekte olduğunuz özel bir çalışma var mı? Zaman ve ilhamı doğru kullanmak elbette zordur ama halen büyük bir heyecanla çalışmalar yapmaktayım. Bu yıl içinde Danimarka’da Aralık ayında büyük bir konser hazırlığımız var. Bunun için çalışmalar yapmaktayım. Ülkenize 1991’deki ayrılıktan sonra ilk kez ne zaman gittiniz, nasıl karşılandınız, hali hazırda coğrafyanızla bağlarınız ne durumda? Yıllar sonra doğduğum topraklara döndüğümde halk çok sevinmişti. Buna karşın resmi makamlar normal karşıladı. Yani resmi yetkililerin reaksiyonları normaldi. Halkım ile bağlarım hiç kopmadı. Müziğim ile bağlarımızı hep sıcak tutmaya çalıştım. Kürdistan için hizmet etmek isterim her zaman. Kürtler, Kürdistan, Kürt kültürü, Kürt sanatı, Kürt dili ve bugünkü konjonktür üzerine düşüncelerinizden söz eder misiniz? Sanat ve siyaset ilişkisini de bu bağlamda değerlendirir misiniz? Bu soruya cevap vermek istediğimde aslında 3-4 sayfa sürecek şekilde cevaplamak isterim. Ama kısaca anlatmak isterim ki, Otantik bir ülke olan Kürdistan’da hür yaşamak herkesin hakkı. Kürtler kendi coğrafyasında yıllarca hak ihlallerine maruz kaldılar. Bizler Kürdistan’ı bir gün görebilmeyi umuyorduk. Kürt kültürü çok eskilere dayanmakta ve çok derin bir kültür. Kürt sanatı günden güne daha da gelişiyor. Kürt dili çok şirin bir dildir. Umarım ki Kürtler kendi dilleri için daha fazla çaba gösterirler. Dilin doğru kullanılması ve yaygınlaşması için özen verilmelidir. Her kavmin hakları vardır. Bu nedenle beşeri ve insani hakların engellenmesini doğru bulmuyorum. Hiçbir zaman fanatik olmadım ve fanatik olmayı da doğru bulmuyorum ama insani değerlerle herkesin yaşam hakkı vardır. İnsan kendi siyasetinde önce insanlığa önem vermelidir. Benim için önemli olan bu. Siyaset insanlar içindir. Müziğinizin dünyadaki, batıdaki, doğudaki ve tabii ki kendi coğrafyanızda yaşayan halkınızdaki yansımaları nasıl? Ne tür geri dönüşler alıyorsunuz? Bu soruya cevap olarak önceki sorularda cevap verdim aslında ama yine de belirtmek isterim ki Kürt müziği ve batı müziği arasında bir köprü kurmak istiyorum. Kürt müziğinde keman halk için yeniden yapılandı. Otantik yapısıyla yenilenen müziğin olumlu yansımaları oldu. Bu bağlamda çalışmalar yürütülmekte. Bu da beni sevindiriyor. İlk albümünüzden ve Duhok Grubu’dan söz eder misiniz? Duhok grubu Duhok’ta oluşturulmuş bir guruptu. Duhok grubunda Kürt giysileriyle konserlere çıktık ve Kürt müziğine folklorik yansımaları ekledik. Kürt folklörüne katkı sağlamak için bu çalışmarı yürütüyorduk. 1995 yılında albüm çalışması yaptık. Awazê Kurdî veya Kurdish Melodies adı altında müzik marketlerde yer aldı. Kürt müziğinin batı enstrümanlarıyla yansımalarını sergiledik. Yurtdışında yurdundan uzak bir sanatçının üretimi ve bu ürünün niteliği üzerine düşünceleriniz nedir? Bir gün ülkenize dönüş yapmayı düşünüyor musunuz, bugün sizi bu konuda cesaretlendirecek koşullar oluşuyor mu? Ben kendim bir proje sunmuştum Kürdistan bölgesindeki yönetime. Duhok’ta bir çalışma yapmak istiyorduk ve Duhok’ta bir müzik akademisi kurmak istedik. Bu konuda hükümet ve yetkililer çok sevindi. Hatta bir arsa bile tahsis edildi. Uygun koşullar oluştuğunda ben eğitim vermek için gitmeye hazırım. Türkiye’ye yaptığınız ilk turneyi neden Diyarbakır’dan başlatıyorsunuz? Bir bestenizin ismini “Amed” koyduğunuza da vurgu yaparak lütfen… Aslında konser için çalışmalar uzun zamandan beri var. 7 ay önce Diyarbakır’dan Ferat Mehmetoğlu beni aradı ve Türkiye’de turneler düzenleyen Ege Kültür Sanat’tan Türkiye’deki birçok il için konser taleplerinin olduğunu belirtti. Bu turnede senfonik orkestranın olması için Ferat’a söyledim. Türkiye’de Kürt müziği ile ilgili bir konser vereceksem bunun çok daha kapsamlı olmasını istedim. Ferat bu isteğimi Ege Kültür Sanat’a iletti ve isteğimin olumlu karşılanması sonucu böylesi bir çalışmaya başladık. Böylece Turkiye turnesine karar vermiş olduk. Az önce de belirttiğim gibi uzun süren bir hazırlık oldu bu süreç. Ege Kültür Sanat bu turne için çalışmalar başlattı. Dolayısıyla İstanbul gibi büyükşehirlerin yanısıra Diyarbakır’da yer alıyordu. İstanbul, Diyarbakır, Mersin, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde konserler olacaktı. Ben daha önce Diyarbakır’da Kültür Sanat Festivali için bulundum. Bu konser çok daha farklı olacak diye düşünüyorum. Amed diye sormuştunuz, aslında Amed veya öteki adıyla Diyarbakır benim için önemli bir şehir. Bu nedenle müziğimde elbette yeri vardır. Diyarbakır’da yapılan Kültür Sanat Festivali’nde müziklerim hem festival müziği olarak hem de yapılan tanıtım videolarında kullanıldı. Keman ve klasik müzikte kendinizi hangi besteci ya da bestecilere yakın buluyorsunuz? Bu Mozart benzetmesiyle ilgili neler söylemek istersiniz? Ben kendimi Mozart olarak görmüyorum. Bunu da kabul etmiyorum. Çünkü Mozart büyük bir bestekardı. Kürt müziğini dünyaya yaymak konusunda Leyla Bartok’u örnek verebilirim. Türk müziği, müzisyenleri ve bestekarları ile Türk ve Kürt müziğinin etkileşimi üzerine düşünceleriniz neler? Kürt ve Türk müziğinde karşılıklı etkilenmeler ve tesirler var elbet. Hamamizade İsmail veya Dede Efendi olarak bilinen kişinin aslında çok büyük etkileri olmuştur Türk müziğine. Türk müziğinin Arap müziğinden ve Kürt müziğinden etkilendiği çok açık. Mozart ve Haiden’nin de etkileri olmuştur. Türk müziği de derin köklere sahiptir. Kürt müziği taklit edildi bir dönemler şimdilerde de Türk müziği taklit ediliyor. Bir sanatçı en iyi eserlerini bir baskı ve bu baskıya direniş sürecinde mi yoksa modernizmin hüküm sürdüğü demokratik bir batı ülkesinde mi yaratabilir? Bu güzel bir soru. Her iki dönemde de pozitif etkileri olmuştur. Kürtler’in zulüm gördüğü zamanlarda bütün duygularım bu alanda yoğunlaşıyordu. Zulüm gördüğümüz zamanlarda Kürt müziğini yapmak istiyordum çünkü zulmün kalkmasını istiyordum. Bu büyük bir motivasyondu benim için. Negatif etkileri de vardır elbet. Nelerdi bu etkiler, hürriyetimiz kısıtlıydı. Baskı ve zulüm vardı. İmkanlarımız çok azdı. Avrupa’da ise imkanlar çok daha gelişmiş ve müzik çok daha kaliteli yapılıyor. Avrupa’da enstrüman ile ilgili stilimi ve müziğimi daha çok geliştirdim. Yaşadığınız coğrafyada, gelecekte nasıl bir tablo tasavvur ediyorsunuz? Ben umut ediyorum ki iyi gelişmeler olsun. Müzikle ilgili içimde bir korku var kopya ve taklitçilikle ilgili. Taklitçiliği hiç sevmiyorum. Kürtler’in Kürt müziğine çok önem vermesini istiyorum. Kültür ve sanat alanında en iyisini yapmaları gerekmektedir. En önemlisi bu, profesyonel bir şekilde uğraş verilmelidir. Yapılan çalışmaların otantik olması çok önemlidir. Kürt ve Türk müziği için söyleyeceğim ve en çok önem verdiğim şey taklitçilikten kaçınılmasıdır.