Mcciisi Mebusan î : 25 12 Kânunuevvel 1334 (1918) zannederim ilk vazifemizdir. Tesviyei hesabatı tehir etmek istemiyorum. Tehir edilebilirdi. Fakat tenkinane, munsefane hareket edilse bunlar pek kolay yapılabilir şeyler idi. La­ kin elbirliği ile şu vatanın derdine çaresaz olduktan sonra yapardık. Bunu ne biz ne bu sakf dahilindeki arkadaşları­ mız, aflarına mağruren söylüyorum, Memleket ve muhit da­ hilinde bulunup Kalem ve dimağ sahibi olan kudreti ilmiyye ve fikriyyesi bulunan zevat bu vatana hizmet etmeye mec­ burdur zannediyorum. Fakat yine zannediyorum ki vata­ nın bütün evladları, layıkı veçhile tamamiyle tedavi ameli­ yesini ifa etmiyorlar. Müfrit bir şekilde ana katili olmak istiyorlar. Ben bunu böyle görüyorum. Efendiler; bir çok mesail dolayısı ile bugün bu ortaya düşmüş, yani partiyi gaip etmiş milletler olur. Ba husus böyle beş senelik mesail olursa. Bu mesailin en mühimi, bila tereddüt en mühimmi diyeceğim, anasır meselesidir. O meseleye ircaı kalem edeceğim, bendeniz yalnız meşhudatım ve vicdanım dahilinde olan vakayii kendi dairei intihabiyyem noktai nazarından irad etmekle şu safhanın, şu elim safhanın, bütün eşkalini nazarı dikkati alinize arz ettikten sonra, hepinizden ayrıca bir ricada bulunacağım ki bu safhayı bir daha açmamak üzere kapatalım. Lakin tecziyeyi, yıldırımlar gibi bütün süratle, şiddetiyle yapma­ ya taraftar olalım. ("Evet" sadaiarı) Benden evvel söz alan arkadaşlarım; anasırın tehciri meselesindeki vakayiin tes­ viyesinde, onu istedikleri dairede tasvir ederek vukuatı ifa­ deden başka bir şey söylemediler. Ben ise arada bir tarih söylüyorum. Sekiz asır beraber yaşamış, maabidinin, asarı diniyyesinin, mekatibinin, her şeyinin, şimdiye kadar hat­ ta yalnız bu sekiz asır değil, islamiyetin ta bidayeti intişa­ rından şimdiye kadar, göz bebeği olarak muhafaza edildi­ ğini hiç bir vatandaş inkâr edemeyeceği halde, Osmanlı top­ rağında bu fecayi olmuş, sade bunu tadat ediyorlar. Ne için olduğunu hiç söylemiyorlar. Rica ederim; biraz insaf eyleyelim. İnsanların gözleri nemnak, kalbleri elemnak bulun­ duğu ve kan döktüğü bir sırada, bir de "ne için" kelimesi­ ni iradtan, evet "ne için" kelimesini iradtan niye çekiniyor­ lar? Rica ederim onu da söyleyiniz. MATYOS NALBANTYAN EFENDİ (Kozan) — Hiç bir hareket bunu icab ettirmez. İLYAS SAMİ EFENDİ (Devamla) — Rica ederim efen­ dim, sözümü kesmeyiniz. Efendiler, buna bir takım isim­ ler verdiler. Tarihin, vakayiin ve Türkün fazail ve secayayı aliyyesinin ve hiç bir şeyin kabul edemeyeceği isimleri ver­ diler. İşte bunları tadat ettiler. Hatta ittihadı İslam bile de­ diler. Bunun mantıksızlığını delil iradı ile tekrar etmeyi zaid addederim. Buna, bu vakayie, bila sebeb imha ifna diye türlü türlü tabirler kullandılar. Efendiler; ittihadı İslam fik­ rine hizmet maksadı ile bunun yapılmadığını isbat için Meş- C : 1 rutiyetten evvel ve sonra, Dairei Intihabiyyemde olan mesaile ait, iki misal irad etmeden çekinmeyeceğim. Evet, bu­ nun ittihadı İslam sureti ile yapılmayıp asıl niçin yapıldığı­ nı ve bu fikrin büsbütün gülünç bulunduğunu isbat için iki misale müracaata lüzum görüyorum. Efendiler; idarei sabıkada, Merhum Abdülhamid za­ manındaki iğtişaş malumu alinizdir. Tarihi 1312 veya 1313'dür. Ben henüz devaire intisab etmiş bir zamanda idim. Gözümün önünden hiç hayali gitmez. Pek feci bir manza­ raya şahit oldum. Söylerken bile tüylerim ürperiyor. Her yerde iğtişaş olmuş. Aynı zamanda İstanbul'da da atılan bir bomba neticesi bir vaka tahaddüs etmiş ki, bu bir vakai tarihiyyedir. Onu söylemek istemem. Ermeni vatandaşlarımın katil ve itlafı hakkında vürud eden evamiri siyasiyye ve bu husus için yapılması lazım ge­ len tedbiri idariyye ait evamir üzerine mutasarrıf, elde kırmaç -şimdi ölmüştür Allah Rahmet eylesin- evet, elde kır­ baç ahaliyi men ederken gözümle şahit oldum. Bir taraf­ tan yapınız diye işaretler ediyordu. Buna mani olan zevat ise memleketimin eka bir ulema ve urefası ve cidden diya­ net fikirleriyle meşbu büyük insanlarıdır. Mutasarrıfın o sahte işaretine mukabil, bütün o kütlei Islamiyyenin, yal­ nız saffeti diniyyelerine müracaaüa söylüyorum ve tarih gös­ teriyor ki " M u ş " ta binlerce Ermeni olduğu halde tek bir Ermeni nin bile burnu kanamamış, rahat ve huzurları ihlal edilmemiştir ki bu zevatı kiram bunun haram olduğunu bir takım nususu Kuraniyye ile isbat ederek vatandaşla ıyla eskiden yaşadıkları gibi yaşamaya devam etmişler. Efen­ diler, bu, ittihadı İslam için yapıldı diyorlar; İslam böyle emretmiş ve asırlar bunu isbat etmiş. Bunun tarihini, mü­ dellel olarak isbatı meselesini bırakıyorum. Bununla iktifa ediyorum. Yalnız ikinci misali de söyleyeceğim. Meşrutiyyetin ferdasında, İttihat ve Terakki Hükümeti her ne esbaba mebni ise ben de bilmiyorum ve bu gün sahnei fecayii görünce hem ırklarımın, Memlekettaşlarımın me­ zarlarından çıkmış kanlı kefenleriyle, ah ve intikamlarıyle İttihat ve Terakkiye sarıldıklarını görüyorum. İttihat ve Te­ rakkinin boynuna sarılmış görüyorum. ("Anlamadık" sa­ daiarı) Evet tekrar ediyorum. Ferdayı Meşrutiyyette İttihat ve Terakki, her ne esbaba mebni ise, oraya kadar müsama­ hakâr, o kadar tesamuh gösteren idare memurları ve vali­ ler göndermişler ki, ırkımın, hemcinsimin, yani Kürt teş­ kilatının kanhjcefenleriyle gözümün-»nüne çıkıp İttihat ve terakkinin boynuna sarılarak benim ah ve intikamımdır; di­ ye feryat ettiklerini görüyorum. Çünkü o zaman Meşrutiyyet şeklinde dahili havalimi­ ze intikal eden şekil, inkilab eden şekil ne idi? Şöyle göze gözükecek sahibi mevkii şeref ve içtimai bütün ekradın ile­ ri gelenleri birer suretle, birer vesile ile hapse, nefye tağribe — 318 TBMM KÜTÜPHANESİ