Tekrardan Çocuk Olmak Wall-E benim izlemekten en çok keyif aldığım filmlerden biri daha doğrusu bir animasyon. İnsanlara bunu söylediğimde oldukça şaşırtıcı tepkiler alıyorum zira herkesin beğendiği yapımlar genellikle aksiyon/dram ağırlıklı filmler ve ne yazık ki çoğu zaman animasyon yapımlara olan bakış açısı ‘‘çocuklara yönelik çizgi film’’ olmaktan öteye geçemiyor. Ancak pek çok insanın dikkat etmediği noktalar ise, bu animasyon/çizgi filmlerin aslında her yaştan bir izleyici kitlesine hitap etmesi, film boyunca izleyiciye vermek istediği bir sosyal mesajın olması ve beyazperde filmleri gibi bir teknoloji altyapısının da bulunması olarak sıralanabilir. 2008 yapımı Wall-E ‘yi ilk izlediğimde filme ben de ön yargıyla yaklaşmıştım çünkü artık çizgi film izlemek için oldukça büyük olduğumu düşünüyordum. Filmi küçük yaşlardan beri her Pazar akşamı beraber film izlediğim babamla izlemiştim işin aslı o da animasyon bir yapımı izlemek için pek hevesli değildi. Ancak Wall-e olay örgüsü ve konusu ile zaten ‘‘küçük çocuklara yönelik bir çizgi film ‘’olmadığını daha filmin ilk dakikalarından hissettirmişti bize. Dünyanın kirlilikten yaşanılmaz bir yer olduğu gelecekte, dünyada yapayalnız kalmış çöp öğütme robotu Wall-E ile bitki ve canlı arama robotu Eva’nın alışılmışın dışındaki aşkları, herkesi duygulandırmayı başarıyor. Nitekim biz de babamla bu animasyonu çok beğendik ve tekrardan annemle de izledik. Filmin kurgusunun mükemmelliğinin yanında babamla aramızdaki yerinin çok özel olması benim filmi asıl sevmemin nedeni. Babamla küçükken izlediğim tüm o animasyonları anımsattı bana o an yaşadığımız. Bence bu yüzden animasyon yapımlar ve çizgi filmler küçümsenmemeli. Düşünsenize, 40 yaşında yetişkin bir adam tekrar çocuğu ile çocuk olma fırsatını yakalıyor. Onunla vakit geçirmenin yanında bir zamanlar çocuk olduğunu hatırlıyor. Beyazperde filmlerinden farklı olarak tamamen masum duygularla yapılan bir yapımda bir çocuk gibi heyecanlanıyor, kahkahalarla gülüyor hatta bazen ağlıyor. Büyükbabam hala hafta sonları annem ve teyzemle beraber izlediği çizgi filmlerin en güzel anılarından biri olduğunu söyler. Çocukları ile yıllar sonra tekrardan çocuk olmayı paha biçilemez bir his olarak tanımlamıştı. Bir öğretmenim ise, gününün en güzel anının eve gidip kızları ile çizgi film izlediği saatler olduğunu anlatmıştı. O zaman hayatta ve mutlu hissettiğini söylemişti. İlk başta pek anlam verememiştim ona ama şu an daha iyi anlıyorum. Kaliteli animasyonlar ve çizgi filmler çocuk olmayı unutanlara, tekrardan çocuk olmayı öğretiyor birkaç saatliğine olsa da. Çocuklara verdiği sosyal mesajlar, geçirttiği keyifli dakikalar da cabası hele bir de ailesi yanındaysa… İşte Wall-E verdiği sosyal mesajla beraber, bana tüm bu kavramları tekrardan hatırlattı.17 yaşında her şeye hayır diyen huzursuz biri olmadan çok daha önceki zamanlarımı anımsadım bir anda. Hayatta sınavlardan, iş telaşından, kaygılardan, kaçan fırsatlardan çok daha önemli şeyler olduğunun farkına vardırdı usulca. Aile olmanın, mutlu olmanın, çocuk olmanın ve tekrardan çocuk olabilmeyi hatırlamanın önemini anlattı bana bu animasyon. Çizgi filmler ve animasyonlar, kaygılarla boğuşan, dosyalara gömülen, duygusuzlaşan insanların çalınan çocukluğu. Kaliteli olanları, çocukları oyalamak için yapılan saçma yapımlardan olmaktan öte içinde pek çok filmden daha derin anlam barındırıyor. Vakit kaybı olarak görmüyorum hiçbir zaman tekrar çocuk olmayı bu yapımlarla, en masum anlarımızı tekrardan anımsamak nasıl kötü olabilir ki? Bir ebeveynin, çocuğu ile empati kurmayı öğrenmesi, onunla keyifli vakit geçirmesi değerli değil midir çizgi filmleri küçümseyen insanların gözünde? Bu yüzden bir sanat eserini ya da filmi basmakalıp, klişe yargılarla değerlendirmeden önce, içerdiği değerleri anlamaya çalışmayı herkese öneririm. Ben Wall-E ile işte bunu öğrendim. Stanton, Andrew/Wall-E (2008)