T.B.M.M. B : 36 16.11.1994 0:3 rail Devletini tekrar tekrar kınanmış, İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan edişini de hiçbir ülke kabul et­ memiştir. Öyle ki İsrail Devletini dünyada ilk olarak resmen ziyaret eden ABD'li Bili Clinton dini dengeleri gözeterek Kudüs'te gecelememiş, Telaviv'de kalmıştır. Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çe­ tin de aynı basireti göstermiştir. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımayan Türkiye, Büyükelçili­ ğimizi Telaviv'de bulundurmaktadır. İsrail bir süreden beri mevcudiyetini ve haksız olarak işgal ettiği topraklar ve Kudüs üzerinde­ ki tutumunu etrafındaki Müslüman ülkelere ve dünyaya kabul ettirebilmek ve bunu takiben de bü­ yük İsrail'i kurabilmek için koz olarak bula bula Müslüman Türkiye'nin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'i seçmiştir! Bu seyahatinde Tansu Çiller'in söz ve davranışlarını pot kırmak tabiri ile ifade etmek kâfi de­ ğildir. Türkiye'de başörtülerinden dolayı kadınlarımıza ve kızlarımıza karşı devlet kapılarında yapı­ lan zulümlere aldırmayıp bu problemi çözmeyi laikliğe aykırılık olarak talekki eden bir başbaka­ nın İsrail'e giderken, uçakta İsrail böyle istiyor diye başörtüsü ve Yahudi takkesi dağıtması 60 mil­ yon Müslüman milletimiz adına son derece haysiyet kırıcıdır. Keza Çiller'in Clinton'u da aşıp dinî dengeleri ve manevî değerlerimizi hiçe sayarak Kudüs'te gecelemesi, İsrail'in Kudüs şehri hakkındaki kabullerini teyit ve fakat İslam âlemini rencide etmişe tir. ' Teokratik, yani köktendinci bir devlet olan İsrail'de, Perez ve Rabin "Barışın iki düşmanı var, İslam köktendinciliği ve fakirlik" derken, bu sözler karşısında, şayet varsa dinî inançlarına yapılan bu saldırıyı en azından reddetmesi gerekirken Sayın Çiller İslam düşmanlığı yapan bu iki kişi şe­ refine "Ortadoğu'ya barışı getiren kahramanlar" diyerek kadeh kaldırmıştır. Yine Rabin'in Çiller'i "İsrail Başbakanı" diye karşılaması ve "Sizi kendime çok yakın gördü­ ğüm için böyle hitap ettim" demesi, "Sultan Süleyman Kudüs'e sur yaptı; siz ise o suru yıkacaksı­ nız ve Kudüs'ü bize vereceksiniz" sözlerini iltifat olarak kabul etmesi böyle bir başbakanla Türki­ ye'nin itibarının ne acildi durumlara düşürüldüğünün ifadesidir. Keza Çiller bu seyahatte İsrail yö­ neticilerinin bile kullanmaktan kaçındığı "Vaadedilen topraklar" tabirini ne anlama geldiğini bi­ lerek kullandıysa bu milletimize manevî değerlerimize yapılmış bir ihanettir. Yok eğer bilgisizli­ ğinden ötürü söylemişse çok büyük bir cürümdür. İsrail eski Başbakanı Begin'in ilk defa 12 Aralık 1978'de Oslo'da kullandığı bu tabir Fırat ve Nil arasındaki topraklan; yani Türkiye'yi de içeren coğrafyayı hedefler. Bu sözleriyle Başbakan Çiller Büyük İsrail projesine destek olmuş, İsrail'in ve Batılı müttefiklerinin desteğini kazanmak için vatan topraklarını verebileceğini ifade etmiş­ tir. Sayın Çiller gezisinin son gününde MİT Müsteşarını özel bir uçakla İsrail'e çağırmış ve Dışiş­ leri Bakanını dahi almadığı gizli bir toplantıda Batılıların İslamı ortadan kaldırmak maksadıyla icat ettikleri ve gerek Batılıların gerekse İsrail'in haksız tecavüzlerine, çifte standartlarına ve sömürü­ süne karşı çıkan şuurlu Müslümanları islamî köktendinciler diye tanımlayarak bu şuurlanma ve uyanışı durdurmak maksadıyla, MİT, MOSSAD ve CIA anlaşmasını imzalamıştır. Türkiye'de mi­ ting meydanlarında "Ezanlar susmasın" diye milleti kandıran başbakan şuurlu İslamî uyanışlara karşı Yahudi ve Hristiyanlarla cephe oluşturuyor olması ne hazin bir tablodur. Müzakereler sırasında ortaya koyacağımız daha başka yönlerini saklı tutarak Sayın Çiller'in bu seyahati hakkında vardığımız kanaat şudur : -605-