Güneş Karababa'nın Mart Ayı Mesajı Mart 2015 Merhaba; Dünya ekonomisi, oranı yıllara göre değişse de her yıl büyüyor. Ülkelere göre değişkenlik gösterse de kişi başı gelir, ihracat, katma değerli üretim rakam ve miktarları sürekli artıyor. Peki, ülke ekonomilerinin gidişatının birer aynası olan bu rakamlar artarken, ‘insan’ ve üzerinde yaşadığımız ‘dünya’ açısından ortaya çıkan maliyet nedir? Ya ekonomiler ‘daha fazla tüketerek’ büyürken, dünya ‘o hızda üretebiliyor mu’? Bin bir zahmetle üretilen gıdaların üçte biri israf edilir ve ‘bu büyük israfa rağmen’ dünyada 800 milyonu aşkın kişi açlıkla mücadele ederken, “kısıtlı” olan gıdayı herkes için erişilebilir kılabilir miyiz? Sizleri sorularla daha fazla sıkmak istemem ama yukarıda bahsettiğim her bir sorun için, hemen her kesimden insanın, hemen her sektörden kuruluşun, hemen her ülkeden hükümetin yapabileceği şeyler var… Doğal kaynakların hızla tükendiği gerçeği önümüzde dururken ve hala düzeltebilmek adına ümit varken, tüm bu soruları çoğaltmak ve karşılığında neler yapabileceğimizi tüm bir ülke ve tüm dünya olarak tartışmak, yol haritaları belirlemek mümkün. Barilla Gıda ve Beslenme Merkezi (BCFN / Barilla Center for Food and Nutrition) Vakfı, bu anlamda çok başarılı bir girişime imza attı. Yukarıdaki soruların yanıtlarını bulabilmek, tüm dünya için sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek ve bunu tüm tarafların ortaklaşarak yapabilmesi için, akademisyenleri, hükümetleri, bilim insanlarını ve STK’ları, Milano Protokolü’nü oluşturmak için bir araya getirdi. Oluşturulan bu protokole, tüm dünyada ilgi hızla artıyor. Taraf olan herkes, üç amaç için bir araya geldi: Her yıl israf edilen 1 milyar tonu aşkın gıdayı, insanların tüketimine sunabilmek ve gıdaya erişimi herkes için eşit kılmak; sürdürülebilir tarım için yeni politikalar geliştirmek; açlık ve obezite ile mücadele etmek... Protokole göre, bir yanda sürdürülebilir üretim devam etmeli, kısıtlı doğal kaynaklar yok edilmeden ve kendisini yenilemesine fırsat verilerek kullanılmalı; diğer yanda ise insanoğlunun refahı sürdürülmeli. Çünkü rakamlar gösteriyor ki; hâlihazırda var olan üretim ve tüketim anlayışı ile ‘ısrarla yok edilmeye’ direnen kaynaklarımızın, hiçbirimize sürdürülebilir bir yaşam ve gezegen vaadi yok. Protokolün dikkat çektiği en çarpıcı noktalardan biri de şu; tüm dünyada açlıkla karşı karşıya olan ve çoğu çocuk olan 805 milyon insan yaşarken; 2.1 milyar kişi obez ya da aşırı kilolu olduğu için hastalıklarla yüz yüze. Bu paradoksa rağmen her yıl 1.3 milyar ton yenilebilir gıda ise maalesef israf ediliyor. ‘Sürdürdüğümüz üretim ve tüketim modelleri, aslında insan ve çevreden yana, bir işe yaramıyor’. BCFN öncülüğünde oluşturulan ve artık dünyada kamuoyuna mal olmaya başlayan Milano Protokolü, insanlar, kurumlar ve hükümetlerin bir araya gelerek, yeni modeller oluşturulabileceği noktasında umut veriyor. Sonuca gitmek için önemle altı çizilen yol ise şu; “Hükümetler ve sosyal kurumlar, ‘açlık sorununun önüne geçilmesi, kontrolsüz ekonomik büyümeden daha önemlidir’ tespitini kabul etmeli...” Avrupa başta olmak üzere, tüm dünyada kendisine hızla yer bulan Milano Protokolü’ne katkı sunmak isteyen tüm taraflar artık, mevcut protokolü daha da geliştirebilmek adına neler yapılabileceğine bakıyor, protokole notlar düşüyor, akılcı politikalar geliştirilmesi için eteklerindekini ortaya döküyor ve hükümetler nezdinde de girişimlere imza atıyor. Biz de Barilla Gıda olarak, sürdürülebilirlik anlayışımızla birebir örtüşen bu tartışmada, protokole açık desteğimizi ifade ediyor, Türkiye adına da adım atılması için çaba göstermek istiyoruz. Bu konuda yıllardır çalışan STK’larımızın, akademisyenlerimizin, bilim adamlarımızın, ekonomistlerimizin, gazetecilerimizin, öğrencilerimizin, toplumun her kesiminden insanımızın bir araya gelmesi ve bu topraklarda yaşayan herkes için daha iyi bir geleceğin nasıl inşa edilebileceğine ilişkin fikrini tartışmaya açmasının önemine inanıyor, buna katkı sağlamak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki; herkes için sürdürülebilir güzel bir gelecek, ancak kimliklerden, cirolardan, unvanlardan bağımsız olarak, tüm tarafların ortak niyeti ve ortak aklıyla gerçek kılınabilir. Tabi tüm dünyada olacağı gibi Türkiye’de de bahsettiğimiz sorunların çözümünde en kilit nokta kamu. STK’lar, şirketler ve bireyler nezdinde bu alanda atılabilecek yüzlerce adım elbette var. Sadece bireylerde, şirketlerde bu anlamda bir farkındalık yaratmak bile çok önemli. Ancak Protokolde altı çizilen “sosyal eşitsizliklerin giderildiği, enerji ve doğal kaynakların daha verimli kullanıldığı yeni bir ekonomiye yönelmek” noktası, hükümet ayağı olmaksızın gerçekleştirilebilecek bir durum değil. Refahı artırarak gelecek nesillere aktarabilmemizin yegane yolu ise, ekonomi politikalarına yeni bir bakıştan geçiyor. Umutlarımızın yeşerdiği daha iyi bir dünya ve daha güzel bir gelecek için, tüm taraflar olarak Türkiye’de de bir araya gelebiliriz. Her şirketin, her kuruluşun, her bireyin sahip olduğu ayrı ayrı şapkalar, ayrı birer renk... Daha renkli bir gelecek için ise, Milano Protokolü’ne sahip çıkma, Türkiye’de de yerelleştirerek tartışmaya açma ve tartışılanların sonucunda ulaşacağımız çözümleri uygulama zamanı diye düşünüyoruz. Siz değerlİ dostlarımızı da bu tartışmada taraf olmaya davet ediyoruz. Güneş Karababa Barilla Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Milano Protokolü’nü görüntülemek için tıklayınız.