Question {َ( }ﻟِﻴَﻐْﻔِﺮَ ﻟَﮏَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻣَﺎ ﺗَﻘَﺪَّﻡَ ﻣِﻦْ ﺫَﻧْﺒِﮏَ ﻭَﻣَﺎ ﺗَﺎَﺧَّﺮTa ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın) Fetih Suresinin başlarında geçen bu ayetteki "Günah"tan maksat nedir? Answer: Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: {ﺍِﻧَّﺎ ﻓَﺘَﺤْﻨَﺎ ﻟَﮏَ ﻓَﺘْﺤًﺎ ﻣُﺒﻴﻨًﺎ*ﻟِﻴَﻐْﻔِﺮَ ﻟَﮏَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻣَﺎ ﺗَﻘَﺪَّﻡَ ﻣِﻦْ ﺫَﻧْﺒِﮏَ ﻭَﻣَﺎ ﺗَﺎَﺧَّﺮَ ﻭَﻳُﺘِﻢَّ ﻧِﻌْﻤَﺘَﻪُ ﻋَﻠَﻴْﮏَ ﻭَﻳَﻬْﺪِﻳَﮏَ ﺻِﺮَﺍﻃًﺎ }ﻣُﺴْﺘَﻘﻴﻤًﺎ*ﻭَﻳَﻨْﺼُﺮَﮎَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻧَﺼْﺮًﺍ ﻋَﺰﻳﺰًﺍ "Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin."(1) Yukarda zikredilen ayetin tefsiri ve ayette geçen günahtan maksadın ne olduğu hakkında müfessirlerin, çeşitli görüşleri vardır. Allame Tabatabai, El-Mizan tefsirinde şöyle yazmaktadır: Bu ayette geçen "günah", Mevlevi emre karşı çıkmak anlamında değildir. Günah sözlükte, kötü sonuçları olan bir işe ve amele denmektedir. İstiğfar da sözlükte, her hangi bir şeyin üzerine bir örtü atmak anlamına gelmektedir. Diğer taraftan Peygamber (s.a.a)'in, halkı İslam'a davet etmesi ve küfrün aleyhine kıyam etmesi ve hicretten önce ve hicretten sonra müşriklerle savaşması, Peygamber (s.a.a) için kötü sonuçlar oluşturmuştu ve bu yüzden "Günah" kelimesinin bir örneği olmuştu. Yani müşrikler, Peygamber (s.a.a)'e kötü bir gözle bakmaktaydılar ve ona eziyet etmeye çalışıyorlardı. Müşrikler, güç ve kudret sahibi oldukları sürece kendilerine göre onu, bağışlamıyorlar ve Peygamber (s.a.a)'in onların büyüklerini öldürmesini unutamıyorlardı. Bu yüzden Peygamber (s.a.a)'in dinini yok ederek ve onu öldürerek intikam almadan kinleri yatışmayacaktı ve bu düşmanlıklarından da el çekmeyeceklerdi. Ama Allah-u Teâlâ, Hudeybiye Anlaşması ve ondan sonra da Mekke'nin fethi ile müşriklerin güç ve kudretlerini yok etti ve sonuç olarak da onların, Peygamber (s.a.a)'in günahı ve suçu olarak bildikleri her şeyin üzerini örterek Peygamber (s.a.a)'i Kureyşlilerin şerrinden korudu. "Günah" kelimesinden maksat, Peygamber (s.a.a)'in insanları İslam'a davetinden dolayı kâfirler tarafından gelebilecek tehlikeli ve istenilmeyen bir durumdur. Bu durum, sözlük açısından "günah"tır. Çünkü onlar açısından bu yapılanlar, Peygamber (s.a.a)'in cezalandırılmasını gerektirmekteydi. Hz. Musa (a.s) da Kıpti bir genci öldürdükten sonra kendisini günahkâr olarak tanıtmıştır: {ِ}ﻭَﻟَﻬُﻢْ ﻋَﻠَﻲَّ ﺫَﻧْﺐٌ ﻓَﺎَﺧَﺎﻑُ ﺍَﻥْ ﻳَﻘْﺘُﻠُﻮﻥ (Bir de onlara karşı ben suçlu (günahkâr) durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.)(2) Hz. Musa (a.s)'nın bu genci öldürmesi gerçekten de günah değildi; çünkü Hz. Musa (a.s) kendisini savunmaktaydı. Bu söylediklerimiz, ayette geçen Peygamber (s.a.a)'in geçmiş günahlarının açıklamasıdır. Ama gelecek günahlardan maksat, hicretten sonra gerçekleşecek savaşlarda Kureyşlilerin büyüklerinin öldürülmesidir. Allah'ın, Peygamber (s.a.a)'in günahlarını bağışlaması da bu öldürmelerin kötü sonuçlarının etkisini yok etmesidir. Yani kısacası Allah-u Teâlâ, müşriklerin o azamet ve güçlerini öyle bir şekilde yok etti ki daha artık Peygamber (s.a.a)'i ne günahkâr görebilecekler ve ne de ona bir zarar verebileceklerdi. Bunu tasdik eden birkaç nokta vardır: a) Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: {َ}ﺇﻧَّﺎ ﻓَﺘَﺤْﻨَﺎ ﻟَﮏَ ﻓَﺘْﺤًﺎ ﻣُﺒﻴﻨًﺎ*ﻟِﻴَﻐْﻔِﺮَ ﻟَﮏَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻣَﺎ ﺗَﻘَﺪَّﻡَ ﻣِﻦْ ﺫَﻧْﺒِﮏَ ﻭَﻣَﺎ ﺗَﺎَﺧَّﺮ (Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın,) bu ayetlerde Peygamber (s.a.a)'e zafer ve fetih verilmesi, bağışlanma olarak ifade edilmiştir. Eğer günahtan maksat, Allah'ın emirleri karşısında itaatsizlik ve isyan olsaydı, Peygamber (s.a.a)'in zafere ulaştırılmasının hiçbir önemi ve etkisi yoktur ve fetih ve zaferin, Peygamber (s.a.a)'in bağışlanmasının nedeni olması anlamsızdır. Bu yüzden zikredilen zafer, kâfirlerin şerlerini defetmede ve Peygamber (s.a.a)'in onların düşmanlıklarından güvende olmasında etkili olmuştur. b) Diğer bir delil de şudur: {}ﻭَﻳُﺘِﻢَّ ﻧِﻌْﻤَﺘَﻪُ ﻋَﻠَﻴْﮏَ ﻭَﻳَﻬْﺪِﻳَﮏَ ﺻِﺮَﺍﻃًﺎ ﻣُﺴْﺘَﻘﻴﻤًﺎ*ﻭَﻳَﻨْﺼُﺮَﮎَ ﺍﻟﻠﻪُ ﻧَﺼْﺮًﺍ ﻋَﺰﻳﺰًﺍ ( sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.) Hz. İmam Rıza (a.s) bir rivayette şöyle buyurmaktadır: "Arap müşriklerinin gözünde, Peygamber (s.a.a)'den daha günahkar başka birisi yoktu; çünkü Peygamber (s.a.a), onların sahip olduğu 360 tane putlarının değerini yok etti ve halkı tevhide ve ihlaslı olmaya davet etti. Bu, onların gözünde çok ağır ve büyüktü. Müşrikler şöyle diyorlardı: {َّﺍَﺟَﻌَﻞَ ﺍﻟْﺎٰﻟِﻬَﺔَ ﺍِﻟٰﻬًﺎ ﻭَﺍﺣِﺪًﺍ ﺍِﻥَّ ﻫٰـﺬَﺍ ﻟَﺸَﻲْﺀٌ ﻋُﺠَﺎﺏٌ*ﻭَﺍﻧْﻄَﻠَﻖَ ﺍﻟْﻤَﻠَﺎُ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﺍَﻥِ ﺍﻣْﺸُﻮﺍ ﻭَﺍﺻْﺒِﺮُﻭﺍ ﻋَﻠٰﻰ ﺍٰﻟِﻬَﺘِﮑُﻢْ ﺍِﻥ ْﻫٰـﺬَﺍ ﻟَﺸَﻲْﺀٌ ﻳُﺮَﺍﺩُ*ﻣَﺎ ﺳَﻤِﻌْﻨَﺎ ﺑِﻬٰﺬَﺍ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤِﻠَّﺔِ ﺍﻟْﺎٰﺧِﺮَﺓِ ﺍِﻥْ ﻫٰـﺬَﺍ ﺍِﻟَّﺎ ﺍﺧْﺘِﻠَﺎﻕٌ*ﺀَﺍُﻧْﺰِﻝَ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﺍﻟﺬِّﮐْﺮُ ﻣِﻦْ ﺑَﻴْﻨِﻨَﺎ ﺑَﻞْ ﻫُﻢ ِ}ﻓﻰ ﺷَﮏٍّ ﻣِﻦْ ﺫِﮐْﺮﻯ ﺑَﻞْ ﻟَﻤَّﺎ ﻳَﺬُﻭﻗُﻮﺍ ﻋَﺬَﺍﺏ "İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey! İçlerinden ileri gelenler, 'Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?' diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar."(3) Bu esasa gِre, Allah-u Teâlâ, Peygamber (s.a.a) için Mekke'yi fethedince şöyle buyurdu: "Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik." Yani bu açık fethi, daha artık sana eziyet etmesinler diye senin için gerçekleştirdim ve bu şekilde de oldu. Mekke'nin fethinden sonra bir grup Müslüman oldu ve bazıları da Mekke'den kaçtı; Mekke'de kalan kimselerin, İslam'ı inkâr etmeye güçleri yoktu ve bu yüzden zahiren İslam'ı kabul ettiler. Peygamber (s.a.a)'in müşrikler yanında günah sayılan amelleri, Mekke'nin fethi ile bağışlanmış oldu; yani daha sonra artık Peygamber (s.a.a)'e suçlu gözüyle bakamadılar.Refrence: 1.Fetih Suresi, 1, 2 ve 3. ayetler. 2.Şuara Suresi, 14. ayet. 3.Sad Suresi, 5, 6, 7 ve 8. ayetler. -----------------------------Kaynak: KUR'AN'I TANIMA - DİNİ ARAŞTIRMA - DİNİ HÜKÜMET - AHKÂMIN FELSEFESİ AHLAK VE MEŞVERET - SEÇİLMİŞ HÜKÜMLER Yazar: Hamid Rıza Şakirin ve Bir Grup Araştırmacı Tercüme: Ali Akın CABA Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır