YAPAY ZEKA MUCİZESİ ve İNSANIN İLİŞKİSİ

advertisement
Özge Norman
21602463
YAPAY ZEKA MUCİZESİ ve İNSANIN İLİŞKİSİ
Bir insanı düşünün. Evet, tam olarak bir insan canlandırın zihninizde. Fiziksel ve ruhsal bütün
özellikleriyle; düşünen, hisseden, yaşayan, aşık olan, dokunan, konuşan, uyuyan, çevresiyle iletişim
kuran ve günlük hayatımızda gözlemlediğimiz bize tamamen doğal gelen birçok eylemi
gerçekleştirebilen bir insan. Peki, ya teknoloji o kadar ilerleseydi ki insanı insan yapan bu özelliklerin
hatırı sayılır bir kısmını bir işletim sistemine yükleyebilseydik, bu yapay zeka gerçek bir insanın yerini
alabilir miydi? Bu bağlamda sanal ortamda oluşturduğumuz arkadaşlıklar ve romantik ilişkiler gerçek
hayatta yaşadıklarımız kadar etkili ve içten olabilir miydi? Günümüzde de benzer örneklerini
gözlemleyebildiğimiz, kendisine pek de yabancı sayılmadığımız yakın gelecekte gerçekleşmesi
mümkün olan bir distopyayı çağrıştırmıyor mu bu size de?
Bir insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerin düşünebilme ve karar verebilme
yetisi olduğunu öğrendik hepimiz, ilkokul sıralarında otururken daha. Çoğu zaman binbir çeşit
duyguya sahip olduğumuzu ve duygularımızın hayatımızda önemli bir konumda bulunduğunu hafife
aldık. Doğrusu, duygularımız olduğu için bir varlığa şefkat duyabiliyor, sevgi besleyebiliyoruz.
Teknolojik cihazlara bağımlılığımızın gözle görülür bir nedeni de yakınlık, duygu ve samimiyet
arayışımız. Sevgi ve ilgi görme ihtiyacımızı karşılamada bir araç olarak kullanmaya başladık
teknolojiyi. Dikkatlice gözlemlersek, kişilerin farklı ağlar ve bağlantılar üzerinden bu amaca ulaştığını
fark edebiliriz. Gerçek hayatın ilişkiler keşmekeşinden uzak bir biçimde daha kolay iletişim
kurabilmemizi ve bu iletişimi devam ettirebilmemizi sağlıyor teknoloji. Sosyal medya hesaplarının
günden güne çoğalması, sürekli birileriyle etkileşimde bulunma, bir gruba dahil olma, günün her saati
ve her dakikası paylaşımda bulunma, beğenilme, takdir edilme isteği... Varlığımızı pekiştirme imkanı
bulduğumuz, yetenek ve uğraşlarımızı sergileyebildiğimiz, aldığımız geri dönütlere kimi zaman
sevindiğimiz kimi zaman da üzüldüğümüz bir evren. Bu evren sanal dünya. Halbuki ne kadar gerçek...
Yalnızlığımızı giderdiğimiz ve duygusallığımızı en uç noktasına kadar yaşayabildiğimiz koskocaman
bir dünya... Hepsi sanal dünyamızda olup bitiyor ama burada olup bitenler gerçek hayatımızı ve
duygusal ilişkilerimizi bir o kadar da etkiliyor. Edindiğimiz dostlar veya düşmanlar yeri geliyor bir
ömür boyu hayatımızda oluyor. Yalnızca yakın çevremizle kalmayıp, dünyanın öbür ucundaki insanlar
ile etkileşim haline geçiyoruz. Haliyle sosyal bir canlı olan insan için sanal dünyada kurulan ilişkiler
fazlasıyla tatmin edici oluyor.
Her geçen gün yapay zeka ürünlerine insan özelliklerinin yüklenmeye çalışıldığını, insana ne
kadar yakın davranırlarsa hayatımız içinde o kadar yer edineceklerine dair bilimsel makaleler
okuyoruz. Zihnimizde yeni sorular canlanıyor. Teknoloji daha fazla nasıl geliştirilebilir ve bu
değişiklikler hayatımıza nasıl uyarlanabilir? Örneğin, sohbet edebilen botların bir tık üstünü
düşünürsek, hisleri de dahil edersek kadraja, “daha mı az insan” bir insan yaratmış oluruz? Bir bedene
sahip olmamak nötrler mi diğer tüm insani özellikleri? Tartışmaya açık olan bu sorular, birçok yapıtta
konu edinilmiş, distopyalar ve bunlar sonucunda olup bitenler seyircilerin gözleri önüne serilmiş.
Bunlardan bir tanesi olan Spike Jonze’nin kaleme aldığı ve yönettiği 2013 yapımı “Her” filminde,
eşinden boşanan ve duygusal boşluğa düşen ana karakterin telefonuna yüklediği yapay insan zekası bir
işletim sistemiyle kurduğu romantik ilişki konu alınıyor. Bu konu “Black Mirror” dizisinin bir
bölümünde farklı bir şekilde ama yine aynı ana düşünce baz alınarak işleniyor. Ölen erkek arkadaşının
yerine ses kayıtları ve fotoğraflarının derlemesiyle oluşturulmuş konuşan bir sistem edinen, daha
sonrasında bunların da yeterli gelmemesi üzerine erkek arkadaşının klon bir robotunu siparişi veren bir
kadının üzerinde duruluyor. Bu distopya örneklerinden çıkarabileceğimiz bir gerçek var, o da
hayatımızdan eksilen bir insanın yerini doldurmak için teknolojiye başvurmamız. Bir diğer deyişle,
sevgi ve sevilmeye olan ihtiyacımızı ne kadar yapay olursa olsun teknolojik yollarla tatmin etmeye
çalışmamız. İnsan insana muhtaç, insan insandan kopamıyor. Teknolojinin harikaları birçok farklı
alanda olduğu gibi bu konuda da yardımımıza yetişiyor.
Teknolojik aletlerin ve yapay zekanın insanların yerini alması kulağa ne kadar korkutucu
geliyorsa da bu durum bize bambaşka deneyimler ve hazlar yaşamak için bir fırsat sunuyor. Bir ölçüde
gerçek hayattaki sorumluluklarımızı azaltıyor, dahası bize alternatif ilişkiler ve yeni bir hayat tarzı
bahşediyor. Genel sanının aksine dış dünyadan kopmuyor, birbirinden farklı platformlara doğru yelken
açıyoruz. Sanal ortamdaki faaliyetlerimiz aslında gerçekte içimizde uyanan isteklerimiz ve
arzularımızın bir yansımasından oluşuyor. Bu bakımdan teknolojinin günümüzde bulunduğu noktadan
başlayarak gelecekte ulaşacağı yer, insanlar ve yapay zeka ürünleri arasında oluşacak muhtemel bağlar
açısından büyük bir önem arz ediyor.
Download