T.B.M.M. B : 56 20 . 3 . 1992 O:3 Sayın milletvekilleri, bugün çevre kirliliği bakımından sanayileşmiş ülkeleri tahlil ederken, bu ülkelerin iki gruba ayrıldıkları gözükecektir, Birinci grup ülkeler kalkınmasını tamamlamış ve yoğun sanayi kirliliği içinde bulunan ülkelerdir. İkinci grup ülkeler ise, henüz kalkınma ham­ lesini tamamlamamış, bu nedenle henüz kirliliğin başında bulunan Ülkelerdir. Bana göre Türkiyemiz ikinci gruba dahil olan, yani henüz sanayileşme çabası içinde olan, dolayısıyla çevre kirliliği yönünden henüz başlangıç aşamasında olan bir ülkedir. Sayın milletvekilleri, ülkemizde 1950 yıllarında başlayan sanayileşme ve kalkınma hare­ ketleriyle birlikte, köylerimizden şehirlere bir nüfus göçü başlamıştır. Bu yıllarda, köylerimiz­ de yaşayan nüfus şehirlerde yaşayan nüfusun iki katı iken, ilerleyen yıllarda bu oran şehirde yaşayan nüfus lehine bozulmuş; 1990 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ise, şehirde yaşayan nüfusumuz, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 60'ına ulaşmıştır. Asrın sonunda, gerekli tedbir­ leri alıp, nüfûsumuzu doğup büyüdüğü yerde tutamazsak, toplam nüfusun yüzde 75'inin şe­ hirlerde yaşayacağı hesaplanmaktadır. Bugün, nüfus sayım sonuçlarını iyi tetkik edersek, nü­ fusun 12 büyük kentte yoğunlaştığını, 36 ilimizdeyse nüfusun eksildiğini, geri kalan illerimizin nüfusunda ise bir değişiklik olmadığı görülecektir. Sayın milletvekilleri, nüfus artışı, Türkiye'nin nüfus artış ortalamasının (yüzde 2,5'in) üs­ tünde olan ve yoğun bir nüfus yığılmasına hedef olan bu 12 ilimizi incelersek, bu illerimizin sanayi, tarım ve turizm yönünden gelişmiş şehirler olduğu, daha doğrusu büyük şehirler oldu­ ğu, dolayısıyla nüfusumuzun hızla şehirleştiği, hatta büyük şehirleştiği görülecektir. İşte, bu artan nüfus ve nüfus göçü, çevre kirliliğinin temel taşını teşkil etmektedir. Sayın milletvekilleri, bugünkü yapılarıyla, belediyelerimiz, bırakın artan nüfusa, yerleşik nüfusa bile yeterli hizmeti götürmekten acizdir. Her sene 500 bin artan bir nüfusa sahip olan İstanbul şehrimizde, her sene 100 bin konut üretemiyorsak; yol, su, elektrik, yeşil alan ve ben­ zeri altyapı tesislerini hizmete sokamıyorsak -ki sokamıyoruz- çarpık ve düzensiz kentleşme ve buna bağlı olarak da çevre sorunları başlamış demektir. Mantar gibi biten gecekondular, yolu, suyu, elektriği, yeşil alanı olmayan mahalleler, toplanamayan çöpler, ulaşım ve trafiğe yetersiz caddeler, artık kentlerimizin değişmeyen manzaraları olmaktadır. Bu nedenle,mademki çevre sorunlarının en önemli nedeni bazı kentlerimizdeki aşırı nüfus yığılmasıdır; o halde çözüm de bu kentlerimize nüfus göçünü önleyecek tedbirleri almaktır. Sayın milletvekilleri, çevre sorunlarının ikinci ve önemli bir sebebi de plansız ve sağlıksız sanayileşme ve bu sanayileşmenin çevreye olan etkileridir. Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, ülkemiz, kalkınma çabası içinde olan ve kalkınmasını ve sanayileşmesini henüz tamamlamamış bir ülkedir. Dolayısıyla, sanayiden doğan kirliliği he­ nüz ileri sanayi ülkelerinde olan boyutlarda değildir; ancak, tedbir alınmadığı takdirde, bugün sanayileşmiş ülkelerin karşı karşıya kaldığı sanayi kirliliği Türkiyemizin de gündemine girecektir. Sayın milletvekilleri, sanayi ve çevre, birbirine düşman unsurlar değildir. Bilakis, çevreye etkileri düşünülerek inşa edilmiş bir sanayi, çevrenin ve insanlığın dostudur. Ancak, yurdu­ muzda, kırk yılı aşkın zamandır yapılan sanayi tesislerimizde, tesislerin, çevreye olan etkileri­ nin düşünülerek yapıldığını söylemek de mümkün değildir. Bugün, yurdumuzda, halen en bü­ yük sanayici devlettir; dolayısıyla en büyük kirletici de devletidir. Devlet, elinde bulunan bü­ tün sanayi tesislerinin çevresel etki değerlendirmesi raporlarını tanzim ederek, her tesisin çev­ reye olan menfi tesirlerini ve bunların giderilmesi için gerekli tedbirlerin neler olacağı hususu­ nu acilen tespit etmeli,ve bu tedbirleri alarak özel sektöre örnek olmalıdır. Aksi halde, kendi — 607 —