Dosya: Turizm ve Sağlıkta KSS

advertisement
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2012 • Sayı: 2
Dosya: Turizm ve Sağlıkta KSS
Sosyal sorumluluk hedefleri
salt iyi niyet beyanı olmamalı,
iş stratejilerine entegre edilmelidir
Türkiye Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Derneği Başkanı
Serdar Dinler
Yoğun şekilde iş akışları, iş ve gelecek
planları ile geçirdiğimiz bu günlerde yeni fikir
ve kavramlar etrafımızda oluşmaya başladı.
Geçtiğimiz günlerde Rio+20 Zirvesi öncesi
çok önemli bir role sahip Küresel İnsani Gelişim Forumu İstanbul’da toplandı. Kuvvetli bir deklerasyon
ve çağrıya da imza atan Zirve’ye İstanbul’un ve Türkiye’nin ev sahipliği yapması çok önemliydi. Rio+20
Zirvesi’nde insani eşitlik ve çevrenin korunması için güçlü ve cesur adımlar atılması çağrısı bu üst düzey
Forum tarafından dile getirildi. Bu ve benzeri forumlarda böyle güçlü deklerasyonları geçirmek çok zordur.
Bu nedenle atılan adımı umut verici buluyorum.
S
on dönemde iyice iş yaşamına ve
Bunların yanı sıra, Dedemden Öğütler başlığı ile
gündemimize giren sürdürülebilir kalkınma
bu ay Vefa Bozacası’nın günümüzdeki yöneticisi
kapsamında KSS'nin de artık ana bir konu
Sadık Vefa’yı Kadir Has Üniversitesi Sosyal
olarak ele alınıyor olması bizleri mutlu ediyor.
Sorumluluk Akademimiz bünyesinde konuk
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği olarak
ettik. Vefa Bozası’nın kurumsallaşma sürecini
bu alanda da inisiyatif alarak, Rio+20 Türkiye
dedesinden edindiği izlenimlerle aktaran Sadık
hazırlıklarında sivil
Vefa, bozanın yapım
toplumun katılımını
süreci, ustası ile kurduğu
KSS Türkiye Dergisi’nin ilk
arttırmak ve bir sivil
yakın ilişki, kurumsallaşma
sayısını elimize aldıktan sonra
toplum raporu hazırlamak
ve aile şirketleri üzerine
sevgili Eylem’in ne kadar
üzere Habitat Kalkınma
çok değerli deneyimlerini
doğru bir adım atmış olduğunu
ve Yönetişim Derneği ve
paylaştı. Bu çalışma
hep beraber görmüş olduk.
alanında öncü STK’lar ile
kapsamında Güllüoğlu
Gelen yoğun ilgi ve güzel
birlikte Rio+20 STK Türkiye
gibi 100 yıllık şirketler
öneriler ile Türkiye Kurumsal
Raporu’na katkı sağlıyoruz.
konuğumuz olmaya devam
Sosyal Sorumluluk Derneği
Rio ile birlikte çevre, sağlık
edecek. Bu kapsamda
olarak Türkiye’nin bu ilk KSS
ve kalkınma konularının
güncel tarihleri web sitemiz
Dergisi’ni desteklemeye devam
gündemimize girmesi kilit
www.kssd.org adresinden
edeceğiz.
bir öneme sahip olacak.
bulabilirsiniz.
"
Bununla birlikte bir özel teşekkürü de İGDAŞ’a
iletmek istiyorum. 2011 KSS Pazaryeri’nde En
İyi Sürdürülebilirlik Uygulaması ödülünü tüm
aboneleri ile faturalar aracılığı ile paylaşan
İGDAŞ bu alanda öncü ve yenilikçi bir
uygulamayı hayata geçirerek bizleri mutlu etti.
Şirketlerin yıl boyunca tüm KSS uygulamalarını
dernek olarak izliyor ve yıl sonunda iyi
uygulamaları Pazaryeri’ne davet ediyoruz.
2
Geçtiğimiz ay Fair Labor Association ve Sorumlu
Uygulamalar Projesi ortaklarımızı İstanbul’da
ağırladık. Bir yandan da Derneğimizin 3. Olağan
Genel Kurulu’na hazırlanıyoruz. Önümüzdeki
sayıda bununla ilgili detayları vereceğiz.
Geçtiğimiz 3 yıl gerçekten de derneğin
yapılanması ve kurumsallaşması adına çok
yoğun geçti ve bugün geldiğimiz noktada yeni ve
güzel bir sefere doğru yol alıyoruz.
Sosyal Sorumlu Anayasa Maddesi
A
nayasa’ya yapmış olduğumuz tek maddelik
katkımız basında ve kamoyunda yoğun bir
ilgi gördü. Bu kapsamda Nisan ayı içerisinde
Sosyal Sorumlu Anayasa Maddesi önerimizi
Meclis Anayasa Komisyonu’na sunuyor
olacağız. Bu alanda göstermiş olduğunuz ilgiye
de teşekkür ediyoruz. Sosyal Sorumluluğun bu
ortaklığa dayalı anlayışını bu vesile ile bir kez
daha görmüş olduk. Bu kapsamda bizler için
önem taşıyan ve Kadir Has Üniversitesi Sosyal
Sorumluluk Akademisi bünyesinde bu yıl 4.sünü
düzenlediğimiz STK Günleri’ne sizleri davet
ediyoruz.
3
Merhaba,
KSS Türkiye Dergisi, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve
Sürdürülebilirlik vurgusuyla yayın hayatına başlamıştı ve devam
ediyor. Yayınlanan ilk sayı üzerine gelen geri dönüşler son derece
motive ediciydi ve dergi ilgiyle karşılandı. Bu vesileyle yorumlarını
paylaşan herkese teşekkür etmek isterim. İkinci sayımızı sizlere
ulaştırıyor olmaktan mutluluk duyuyoruz.
Çok daha fazla kurum ve kuruluşun KSS algısına dokunmak,
bizimle olmalarını sağlamak adına oldukça yoğun zamanlar
geçiriyoruz ve haftada yüzlerce kere ‘’KSS’ yi telaffuz etmekten de
zevk duyuyoruz.
Bundan böyle, KSS Türkiye’nin her sayısında sektörler mercek
altına alınacak ve KSS farkındalıklarına büyüteç tutulacak. Bu
sayıda turizm ve sağlık sektörleri ele alındı. Sektör aktörlerinin
görüşlerine yer verildi ve sektörel bir KSS bilançosu çıkarılması
amaçlandı. Yanı sıra, pek çok farklı sektörden KSS uygulamaları
ve projelerine ilişkin haber ve söyleşileri yine dergimizde
bulacaksınız.
Siz de parçası olun
Uluslararası bir girişim
18 Mayıs
2012
İyi okumalar.
Sevgi ve Saygılarımla,
Topluma yardım edin
Gönüllü çalışın
D. Eylem Altıok
İÇİNDEKİLER
KÜNYE
KSS Söyleşileri
KSS Uygulamaları
8
14
41
43
45
Sağlık Gönüllüleri Türkiye
Oğuz Engiz
11 Anadolu Eğitim ve
Sosyal Yardım Vakfı
Necmettin Özçelik
23 Diversey
Rengin Erdinç - Mert Özruna
28 Ak Portföy
Alp Keler
53 Etik ve İtibar Derneği
Tayfun Zaman
Makale
3
6
17
20
26
35
36
Serdar Dinler
Ali Ercan Özgür
Dr. Filiz Çevirme
Uzman Ecz. Harun Kızılay
Dr. Yılmaz Argüden
Necip Boz
Berkay Orhaner
KSS Avrupa
13 Avrupa Parlamentosu
16 Avrupa Yatırım Bankası
33 Turizm - Sektör Değerlendirmesi
Datasel
Arzum
N'PR
Martı
49BTC
52 KPMG
55
57
61
62
64
66
Starbucks
Michelin
TAÇ
REC - Bosch
BASF
TSKB
STK
19
27
32
38
39
Gaziantep Ticaret Odası
40
44
46
59
60
TÜRSAB
TEGV
Alanya Ticaret ve Sanayi Odası
4. STK Günleri
Türkiye Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Derneği
YASED
Eskişehir Sanayi Odası
WWF-Türkiye
KAGİDER
KSS Kamu
31 Şişli Belediyesi
65 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Uluslararası bir girişim olan Give & Gain programı, şirketlerin tüm
çalışanları ile birlikte tecrübelerini ve becerilerini toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda gönüllü olarak kullanmasını amaçlıyor.
Geçen yıl dünya genelinde 16 ülkeden 535 şirketin 27 bin 500 çalışanı
ile katıldığı etkinliğe Türkiye, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Derneği’nin girişimi ile ilk kez katılıyor.
Siz de 18 Mayıs’ta yerinizi alın!
Kayıt ve detaylar için: www.kssd.org
e-mail: kssd@kssd.org
Mak
ale
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dernegi Genel Sekreteri
Ali Ercan Özgür
Sağlık ve Turizmde Yetersiz Sosyal Sorumluluk
Kurumsal sosyal sorumluluk, artık önemli bir
kavram olarak hem günlük hayatta hem de iş
hayatında önemli bir yer tutuyor. Özellikle iş yapış,
üretim ve paydaş odaklı yönetim süreçleri ile
birlikte kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları
stratejik bir yaklaşım ile sürdürülebilirliği temel
alıyor.
T
ek tip kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları,
tek tip raporlama önermeleri ya da tek tip
göstergeler günümüz zengin içerik coğrafyasında pek
de bilimsel ve akılcı olarak değerlendirilmiyor. Ben
de bu görüşteyim. Artık yenilikçi ve zengin içeriklere
sahip, özele indirgenmiş uygulamalar daha geçerli
ve gerçekçi. Bu anlamda son yıllarda otomotiv, ilaç,
inşaat ve tekstil gibi sektörlerde özellikle çalışma
koşulları, işçi hakları, çevre ve sağlık güvenlik ihlalleri
öne çıktı. Bu anlamda otomotiv ve tekstil sektöründe
iyi örnek uygulamaları oldukça arttı ancak tedarikçiler
özelinde halen denetimler ve sürdürülebilir bir ilişki
yönetimi yapılamıyor.
Türkiye için de önem kazanan sektörlerden ikisi
de sağlık ve turizm oldu. Hizmetin ve müşteri
memnuniyetinin öncelik alındığı ve her ikisinin
de bacasız endüstri halini aldığı turizm ve sağlık
sektörleri, KSS Türkiye Dergisi’nin bu haftaki odak
noktası. Bu yazı ile her iki sektörde kurumsal sosyal
sorumluluk uygulamalarının durumuna dair kısa bir
değerlendirmeyi sizlerle paylaşacağım.
Sağlık ve Etik
S
ağlık sektöründe son yıllarda artan hastane
sayısı ve sağlık sektöründeki dönüşüm
sonucu yoğun bir rekabet ve fiyat baskısı altında
çalışılıyor. Avrupa ölçeğinde dahi en iyi hastane ve
doktor kalitesine sahip sağlık sektöründe, sosyal
sorumlu uygulamaların artması beklenmektedir. Bu
noktada Hipokrat Yemini gibi aslında etik ve sosyal
sorumluluğun temellerinden biri sayılacak mesleki
uygulamalarla çelişen uygulamalar günümüzde
ortaya çıkmaya başladı. Tabii ki kötü örnekler genel
süreci etkilemez ancak hastalara erişim, kamu sağlık
6
politikasına direnerek alınan ek ücretler, organ nakil
süreçlerinde yaşanan sorunlar bu alandaki ana
sorunlar olarak ortaya çıkıyor.
Sağlık sektöründe etik uygulamaları öne çıkaracak
sosyal sorumluluk uygulamalarına büyük ihtiyaç
duyuluyor. Özünde sosyal sorumlu bir sektör
olan sağlık sektörünün bu özelliğini koruyacak
uygulamaları yaygınlaştırması gerekiyor.
Turizmde Kurumsal Sosyal
Sorumluluk
T
urizm sektörü Türkiye’nin bacasız en önemli
endüstrisidir. Bu alanda yapılan fiziksel yatırım ve
insan kaynağı gelişimi son 20 yılda büyük bir aşama
kaydetti. Bir turizm ülkesi olarak sunulan hizmetler ve
sağlanan kaliteli turizm ortamı ile bir çok alanda öncü
olundu.
Bu alanda yaşanan temel bir sıkıntılar; özellikle
doğal hayatın korunması ve turizm yatırımlarının
yapılmasında yeşil çevrenin korunmaması,
işletmelerin yönetiminde özellikle atık yönetimi
konusunda yetersiz uygulamaların olması, turizmi
besleyen yan sektörlerin (rehberlik, esnaflar v.b.)
turiste dürüst olmayan uygulamalar noktasında
yaşanıyor ve halen önemli sorunlar olarak ortada
duruyor. Bu amaçla özellikle paydaşları da sürece
dahil edecek sosyal sorumluluk uygulamalarına
ihtiyaç vardır.
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Saglık Gönüllüleri Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı
Oguz Engiz
Sağlık Gönüllüleri Türkiye’nin oluşumunu ve bugüne
kadarki süreci anlatır mısınız?
Oğuz Engiz: Sağlık Gönüllüleri Derneği 2006 yılında,
Siemens Medikal, Anadolu Sağlık Merkezi, Med
Line Grubu, İncekara Grubu, Tepe Grubu, Acıbadem
Grubu gibi Türkiyenin saygın sağlık kuruluşlarının
tepe yöneticileri ile birlikte benim başkanlığımda
kuruldu. O günden bugüne hem sağlık sektörününde
hem de diğer sektörlerde, sağlıkla ilgili kurumsal
sosyal sorumluluk konusunda önemli katkılar bir
sağlayacak düzeye geldi. Bir kaç temel amacımız
vardı. İlk olarak; Türkiye’de sağlık çalışanlarının bir
tükenmişlik sendromu
ile karşı karşıya
olduklarını görüyoruz.
Yoğun çalışma programı
içinde sağlık çalışanları
yaptıkları işin ne kadar
önemli olduğunun
farkına varamayacak
kadar bitap durumda
oluyorlar. Biz bu
vesileyle, ne kadar
önemli bir iş yaptıklarını
farketmelerini ve
bununla gurur
duymalarını sağlamak
arzusu taşıyorduk. Bir diğer amacımız; Türkiye’de
sağlık alanındaki gönüllü faaliyetlerin çok sınırlı
olduğunu gördük. Buna destek vermek adına
gönüllü çalışmaları arttırmaktı. Üçüncü olarak da;
sağlık alanında büyük kurumsal sosyal sorumluluk
projelerinin gerçekleştirilmesine ön ayak olmaktı. Bu
amaçlar doğrultusunda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
"
Sağlık Gönüllüleri her yıl sağlık alanında sosyal
sorumluluk projelerini ödüllendiriyor. Bu
organizasyonun sizin için anlamı nedir?
Oğuz Engiz: Sağlık Gönüllüleri Türkiye olarak, bu yıl
sosyal sorumluluk ödüllerimizin altıncısını vereceğiz.
Bu ödüllerin temel amacı da, sağlık alanında KSS
projelerinin teşvik edilmesi, çoğaltılması ve bu yolla
ülkede toplumsal sağlık bilincinin, genel sağlık
düzeyinin artmasına katkıda bulunmak, farkındalık
yaratmaktır. Ödüller dört ana kategoride veriliyor
ve değerli bir jürimiz var. Ödül kategorilerinden biri;
sosyal sorumluluklarını en iyi yerine getiren sağlık
kuruluşu. Bunun şartı,
bir sağlık kuruluşu
olmak ve iyi bir proje
üretmiş olmaktır. İkincisi;
sağlık alanında sosyal
sorumluluk projesi
geliştirmiş sektör
dışından şirketler.
Üçüncüsü; sağlıkta en
başarılı sivil toplum
kuruluşu ödülü.
Dördüncüsü de; sağlığa
en fazla gönüllü katkıda
bulunan kişi ödülüdür.
Sosyal sorumluluk
ödüllerinin temel amacı;
sağlık alanında KSS
projelerinin teşvik edilmesi,
çoğaltılması ve bu yolla
ülkede toplumsal sağlık
bilincinin, farkındalık
yaratmaktır.
Sağlık Gönüllüleri’ne dahil olma konusunda bir
kıstasınız ya da sınırlamanız var mı?
Oğuz Engiz: Hayır. Üyelik şartlarını yerine getiren
herkes üye olabiliyor. Web sitemizden de (www.
saglikgonulluleri.org) bize herkes ulaşabilir. Üyelik
başvurusu yapabilir ya da projelerini sunabilirler. Web
sitemizde bütün şartları sağlamış durumdayız.
8
Ödüllerle iligili iyi bir değerlendirme sürecimiz var
ve etik anlayışımızın dışına çıkmadan, gerçekten
hakedenlere bu ödülleri dağıtıyoruz. Son üç yıldır
da tematik ödüller veriyoruz. Üç yıl önce organ nakli
konusunda başarılı kişi ve kuruluşları ödüllendirdik.
Geçen yıl kanser konusunda başarılı çalışmalar
ödüllendirildi. Bu yıl da kalp alanında ödüller
verilecek. İsimleri de en kısa zaman da derginizle
memnuniyetle paylaşıyor olacağız. Bu yılın ödülleri,
29 Mayıs 2012 tarihinde Ankara’da JW Marriott
otelde düzenlenecek bir törenle verilecek.
Ödüllendirmeler dışında Sağlık Gönüllüleri neler
yapıyor? Çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Oğuz Engiz: Sağlık Gönüllüleri Derneği olarak
genelde bize başvuran kurum ve kuruluşlara destek
veriyoruz. Bu bazen bir belediye ya da kaymakamlık
gibi resmi bir kurum olabildiği gibi bazen bir hastane
de olabiliyor. Bunları herhangi bir ücret almaksızın,
elimizden geldiğince proje bazlı destekliyoruz.
Bazen sağlık alanında çalışan iletişim firmaları
bizden destek isteyebiliyorlar. Bazen de daha geri
kalmış alanlarda faaliyetlerimiz oluyor. Örneğin;
hasta memnuniyeti ile ilgili bir projemiz var. Bununla
Türkiye genelide, hastaların aldıkları hizmetten
memnuniyetini, farklı bakış açılarıyla ölçme,
değerlendirme ve bildirme çalışmaları yapıyoruz.
Bunun dışında yeni olarak, ‘Bin Köye Bin Doktor’
projemiz var. Kırsal alanda hekime ulaşma da
ciddi zorluklar olduğu gibi hekimleri on iki ay
orada tutmakta da zorluk var. Fakat zaman zaman
hekimlerin o bölgelere gidip, özellikle pratisyen
hekimler ve aile hekimlerinin, o alanda belli sürelerle
çalışarak, taramalar yapıp, eğer gerçekten bir
ikinci basamak kurumuna gitmesi gereken, bir
uzmana görünmesi gereken hastalar varsa onları
da uzmanlara ulaştıracak bir mekanizma üzerinde
çalışıyoruz. Oldukça da ilerledik. Merkeze veri
gönderme konusunda telekomünikasyon firmaları
ile de görüştük. Orda yapılan bir tarama sonrası
görülen durumun fotoğraflanıp merkeze ulaştırılması
ve uzmanlardan sonuç alarak orada tedavinin
yapılabilmesini sağlayan bir sistem kuracağız.
Siz aynı zamanda bir yönetici olarak da sektörün
içindesiniz. Öz eleştiri yapmak gerekirse,
sağlık sektörünün KSS farkındalığını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Oğuz Engiz: Bu benim de zaman zaman
vurguladığım bir nokta. Halen sektör de proje, faaliyet
sayısı son derece az. Bir kaç sene öncesine kadar,
ilaç firmaları bununla daha ilgiliydi. Fakat son yıllarda
kar marjlarındaki ciddi düşüşler ve yaşadıkları bazı
sıkıntılardan dolayı bu alandaki bütçelerini oldukça
daralttılar. Bunun dışında, medikal cihaz üreticileri
gibi çok uluslu şirketler zaman zaman çalışmalar
yapıyorlar. Fakat yine de çok sınırlı kalıyor.
Özel sağlık kuruluşlarına gelince, bu konudaki
faaliyetleri hiç denecek az. KSS konusunda hala
bilinçli değiller, sıkıntı aslında burada. Bu kuruluşların
KSS hanesine bakıyoruz ve maalesef boş. Sebepleri
ise, umursamazlık ve bu faaliyetleri külfet olarak
görmek. Gelir gider dengesinin zor kurulduğu özel
sağlık kuruluşlarında,
ek bir kaynağın KSS
amaçlı ayrılamayacağı
fikri hakim. Belki de bu
kuruluşların biliçaltında,
‘zaten sağlık hizmeti
veriyoruz, bu en büyük
sosyal sorumluluktur’
düşüncesi yatıyor
olabilir. Bazı özel
sağlık kuruluşlarının
zaman zaman KSS
anlamında yaptıkları
çalışmalara baktığımızda
da sadece ticari,
gelir arttırma amaçlı
olduğunu görüyoruz. En başta sosyal sorumluluğun
anlamı bu değildir. Sosyal sorumluk kârdan,
finansal kaygılardan uzaktır. Ayrıca bu farkındalık
zaman içinde marka değerini, itibarı getirecektir.
Ama maalesef bu bilincin uzağında yapılan bir
çok iş var ve bunun çok çiğ bir düşünce olduğunu
düşünüyorum.
"
işletmeyeceğiz. Bunun çok yanlış bir yaklaşım
olduğunu düşünüyoruz. Bizimki tamamen beyinden
beyine bir enerji yayma sorumluluğudur. Zaman
içinde bazı uluslararası kuruluşlarla proje bazlı
işbirliği içinde olabiliriz. Türkiye maalesef her şeye
o kadar yapmacık ve o kadar kısa vadeli çözümler
üretiyor ki, bir bakıyoruz on iki ay hiç bir şey
yapılmamış ardından
bir Van depremi oluyor
ve birileri nemalanmaya
çalışıyor. Aslında
Türkiye’de her gün
bir kaç tane Van
depremi oluyor ama
bunlar görülmüyor.
Ne zaman ki olay
medyatik hale geliyor
o zaman aynı yere
yüklenip sömürülüyor
maalesef. Biz böyle bir
durumun içinde olmayı
istemiyoruz.
Özel sağlık
kuruluşlarının, KSS
faaliyetleri hiç denecek
az. Bu alanda hala bilinçli
değiller, sıkıntı aslında
burada. Bu kuruluşların
KSS hanesine bakıyoruz
ve malesef boş.
Son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın, açıkçası şaşırtıcı
şekilde sosyal pazarlama araçlarını kullandığını
görüyoruz. Etkili kampanyalar yapıldı. Bakanlık
bizden de iki defa ödül aldı. Bunlar; dumansız hava
sahası ile ilgili olan kampanya ve Kanser Dairesi
Başkanlığı’nın yaptığı tarama çalışmasıydı.
Çalışmalarınızın sonuçlarını ölçümlüyor, etkilerini
saptayabiliyor musunuz?
Oğuz Engiz: Bizim ödül kriterlerimiz arasında şu var;
proje veya faaliyetin insan ya da toplum sağlığına
yaptığı etki nedir? Bunu mutlaka bilmek istiyoruz.
Bu tıp bilimi açısından, sosyal açılardan, politik ve
gündem oluşturma açısından olabilir. Projelerin
etkileşimini, yarattığı sinerjiyi önemsiyoruz. Bunların
dışında projenin büyüklüğüne, ayrılan kaynak tutarı
ve süresine, etkilediği kesmin genişliğine, projenin
sürekliliği, tutarlılığı ve başka sosyal sorumluluk
projelerinin ele alınmasını sağlama yetisine, iletişim
gücüne, materyal çeşitliliğine bakıyoruz. Nihai
aşamada da faaliyetin tamamlanmasını takiben aldığı
reaksiyona bakıyoruz. Projelerin sonuçlarına ilişkin
ölçümleri talep ediyoruz. Proje uygulayıcıların kendi
içinde bu süreci çalıştırmış olmasını bekliyoruz.
Bundan sonrası için neler planlıyorsunuz?
Oğuz Engiz: Şunu net olarak söylemek isterim
ki, bir sağlık kabini dahi olsa asla sağlık kuruluşu
10
Sağlık Gönüllüleri olarak, hali hazırda yürüttüğümüz
çalışmaların yanında, kapımızı çalan kurum ve
kuruluşlara destek vermeyi de sürdüreceğiz.
Sorumluluk yüklenme konusunda gerekli
organizasyonu yapabilecek yetilere sahibiz. Bu
vesileyle de söylemiş olayım ki, sağlık alanında KSS
projeleri geliştirmek isteyen tüm kurum ve kuruluşlar
bize ulaşabilir ve destek alabilirler.
İhtilaflı bir sektörden bahsediyoruz. Sektörün
KSS alanındaki üretimine Sağlık Bakanlığı
uygulamalarının herhangi bir etkisi var mı?
Teşvik edici bir mekanizma söz konusu mu?
Oğuz Engiz: Bazı noktalarda Sağlık
Bakanlığı’nın da çaresiz olduğunu düşünüyorum.
Çünkü özel sağlık kuruluşları da bazen
bilinçsizce tanıtım çalışmaları yapıyorlar. Hatta
bazı kuruluşlar bunu abartabiliyor. Fakat bunu
önlemek adına da kuruluşların tanıtım, iletişim
faaliyetlerini engellemek de doğru bir yaklaşım
değil ve olumsuz sonuçlar doğurur. Devlet ve
özel sağlık kuruluşları müşterekte buluşabilmeli.
Kuruluşların özellikle KSS faaliyetlerinin, belli bir
amaca hizmet ettiği net şekilde ortaya koyulur
ise herhangi bir engelleme ile karşılaşacaklarını
düşünmüyorum. Öte yandan Bakanlığın, özel
sağlık kuruluşlarını topluma fayda ve katkı
sağlamaya yönelik teşvik edici söylemleri
olmalıdır. Bakanlık kendine böyle bir görev
biçmediğinden olsa gerek böyle bir durum bugün
için söz konusu değil. Oysaki sosyal sorumluluk
çalışmalarını teşvik etmeli hatta başarılı
çalışmaları da ödüllendirmelidir.
Söy
KSS
leşil
e
ri
Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı
Sosyal Sorumluluk Projeleri Direktörü
Necmettin Özçelik
Bugün itibariyle işletmeniz/işletmeleriniz Kurumsal
Sosyal Sorumluluk (KSS) farkındalığının neresinde?
Necmettin Özçelik: Anadolu Vakfı 1979 yılından
buyana sosyal sorumluluk projelerini sürdüren bir
Vakıf’tır. Kuruluş amacımız da, eğitim, kültür ve
sosyal alanlarda özellikle maddi imkanı olmayan
kişilerin yanında olmak. Bu nedenle toplumsal
farkındalığımızın da çok üst düzeyde olduğuna
inanıyoruz. Vakıf, bu farkındalığın getirdiği bir sonuç
olarak kurulmuştur.
"
Bu noktada Anadolu
Eğitim ve Sosyal Vakfı
hakkında bilgi vermek
isterim; “Özilhan ve
Yazıcı aileleri ülkemizde
kazanılanın bir kısmını,
bunda payı olduğuna
inandıkları bu yurdun
insanları ve okumak
isteyen gençleriyle
paylaşmak üzere; 1979
yılında İstanbul’da
Anadolu Eğitim ve
Sosyal Yardım Vakfı’nı
kurdu. Anadolu Vakfı, 33 yılda 3’ü hastane, fakülte,
okul, yurt, spor ve sosyal tesisler olmak üzere 50’den
fazla eseri Türkiye’ye kazandırdı. 20 binden fazla
öğrenciye karşılıksız burs vererek, geleceklerine
önemli katkıda bulunuyor. Anadolu Vakfı, parasal
kaynağını sadece Anadolu Grubu şirketlerinin
bağışlarından sağlıyor. Grup şirketleri, her yıl
kazançlarının yüzde biri ile beşi arasında bir oranını
vakfa bağışlıyor.”
ve sağlık alanında çalışmalar gerçekleştirmektir.
Anadolu Vakfı tarafından 2010 yılında Anadolu Sağlık
Merkezi bünyesinde “Sosyal Sorumluluk Projeleri
Direktörlüğü” kuruldu. Bu nedenledir ki Sosyal
Sorumluluk Direktörlüğü olarak bizim çalışmalarımız
da eğitim ve sağlık üzerinde yoğunlaşıyor. Biz
Anadolu Vakfı Sosyal Sorumluluk Direktörlüğü olarak
hastanemizde görev yaparak, çevremizdeki illerde
planlı ve programlı
olarak muhtaç kişilere
ulaşıp onlara sağlık
hizmeti veriyoruz.
Anadolu Vakfı, parasal
kaynağını sadece Anadolu
Grubu şirketlerinin
bağışlarından sağlıyor. Grup
şirketleri, her yıl kazançlarının
yüzde biri ile beşi arasında bir
oranını vakfa bağışlıyor.
Anadolu Vakfı’nın KSS uygulamalarına bakıldığında
projelerin eğitim ve sağlık alanında yoğunlaştığını
görüyoruz. Projelerinizi oluştururken neleri baz
alıyorsunuz?
Necmettin Özçelik: Toplumsal kalkınmada eğitimin
son derece önemli olduğunu biliyoruz. Ve sağlıklı bir
toplumun da ancak sağlıklı bireylerden oluşacağının
hepimiz farkındayız. Vakfımızın kuruluş amacı eğitim
Projelere ayırdığınız
bütçe ile ilgili bilgi verir
misiniz?
Necmettin Özçelik:
Özellikle sağlık
konusunda yardıma
muhtaç, ihtiyaç sahibi
kişilerin yanında olmak
ve onlara destek olmak
amacıyla gerçekleştirilen
projelerimiz için, Anadolu
Vakfı tarafından bu 2012 yılında bize toplam 7 milyon
TL bütçe ayrıldı.
Anadolu Sağlık Merkezi özelinde yürütülen KSS
çalışmalarından söz eder misiniz?
Necmettin Özçelik: Sosyal Sorumluluk Direktörlüğü
olarak tüm çalışmalarımız sosyal sorumluluğumuz
çerçevesinde gerçekleşiyor. Hastanemiz Gebze
sınırları içinde olup Kocaeli ili ve 12 ilçesinde bütün
bu yerlerde mülki amirlerle iletişimimizi kurduk. Ve
muhtaç olan kişiler konusunda bize ulaşabileceklerini
belirttik. Kaymakamlıklara ulaşarak sağlıkla
ilgili çalışmalarımızı bildirdik. Belediyelerle bu
iletişim çerçevesinde çeşitli çalışmalarımız oluyor.
Belediyeler halkla daha yakın temasta oldukları
için vatandaşa daha çabuk ulaşabiliyorlar ve sağlık
sorunları olan muhtaç vatandaşları bize iletiyorlar ve
bizler de tedavilerini gerçekleştiriyoruz.
11
önümüzdeki dönem de devam edeceğiz. Ayrıca, il
sağlık müdürlüğü ile sürekli işbirliği içindeyiz. Onların
yönlendirmelerinden yararlanıyoruz.
Kocaeli Sanayi Odası, Kocaeli Kadın Girişimciler
Kurulu, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü, Kocaeli İl
Sosyal Yardımlaşma Vakfı, İlçe Kaymakamlık Sosyal
Yardımlaşma Vakıfları, Lokman Hekim Sağlık Vakfı
ile özellikle muhtaç kişileri yönlendirme konusunda
çalışıyoruz. Bunların yanısıra İstanbul İl Sosyal
Hizmetler Müdürlüğüne bağlı, yuva ve huzurevleri ve
Morçatı, Bedensel Engelliler Derneği, Çağdaş Yaşamı
Destekleme derneği gibi STK’larla işbirliği
içinde çalışmalarımız devam ediyor. Hedefimiz genel
olarak mümkün olduğu kadar çok fazla muhtaç kişiye
ulaşmaktı. Ve bu hedeflerimizi her yıl katlayarak
büyütüyoruz.
Uygulamalarınızın etkilerini saptayabildiniz mi?
Hedeflere ulaşıldı mı?
Necmettin Özçelik: Yaptığımız çalışmaların sonuçları
da doğal olarak niteliklerine göre değişiyor. Tedavisini
üstlendiğimiz kişilerle ilgili olarak sağlıklarına
kavuşmuş olmalarını görmek bizim için çok önemli.
Ulaştığımız muhtaç kişi sayısı arttıkça bu tarz olumlu
etkiler de artacaktır.
Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Sosyal
Sorumluluk Projeleri Direktörlüğü olarak, Anadolu
Sağlık Merkezi Hastanesi’nde, 2011 yılında Kocaeli
İlinde, bedelsiz olarak 5000 kişiye, 7500 muayene
ve 350 ameliyat yaptık. Kocaeli İl Sosyal Hizmetler
Çocuk Esirgeme Kurumuna Bağlı; 75. Yıl Cumhuriyet
Yetiştirme Yurdu, Kocaeli Bakım Rehabilitasyon ve
Aile Danışma Merkezi, Çayırova Sevgi Evleri’nde
kalan sakinlerin tüm sağlık ihtiyaçları, kanser erken
tanı muayeneleri, tetkik ve tedavileri, ameliyat ve genel
yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasında destek olduk.
Kartepe Belediyesi, Derince Belediyesi ve Başiskele
Belediyesi ile işbirliği içinde çalışmalarımız devam
ediyor:
Kartepe Belediyesi, Derince Belediyesi ve Derince İlçe
Milli Eğitim Müdürlüğü ile Derince’de bir okul tarama
projesi ile 5 ilköğretim okulunda 2 bin 500 öğrenciye
çocuk muayenesi göz ve diş muayenesi yapıldı.
Muhtaç çocukların ailelerine yönelik muayeneler
gerçekleştiriyoruz. Sağlık muayene çalışmalarıyla
birlikte halkı farklı sağlık konularında bilgilendirmek
üzere eğitim seminerleri yapıyoruz. Bu çalışmalara
12
Bu çalışmalarımızı yaparken biz bir anlamda
bölgesel bir analiz de gerçekleştirmiş oluyoruz.
Halkı bilgilendirmeye yönelik yaptığımız çalışmaların
sonuçlarını da toplum olarak uzun vadede alacağımıza
inanıyoruz. Çünkü sağlık ve eğitim konusunda
yapılan bu çalışmaların toplumsal bilinç düzeyinin
artırılmasında önemli katkı sağlayacağına inanıyorum.
KSS
Avru
pa
Avrupa Parlamentosu, 2020'ye kadar
enerji tüketimini azaltmanın yolunu arıyor
Avrupa Parlamentosu’nun Enerji Komisyonu, daha
az enerjiyle daha fazla üretmek amaçlı formüller
bulmak üzere önemli bir karar aldı. Avrupa
2020’ye kadar enerji tüketimini %20 azaltacak.
Konu bütün ülkeleri bağlayıcı nitelikte ve yakın
zamanda parlamentonun onayına sunulacak.
Kısıtlama söz konusu olmayan bir tüketimle, yeni
kararın getirdiği tüketim arasında (eşdeğer petrol
cinsinden) 368 milyon tonluk bir fark sözkonusu.
Bunun ekonomik değeri ise 240 milyar euro tutannda
bir tasarruf.
K
Karar ayrıca elektrik üreticilerinin yıllık gelirlerinin
%1.5’ini kullanıcıların enerji tüketimini azaltıcı
önlemler için harcamalarını istiyor. Böylece elektrik
üretenler ilk kez ürettiklerinin nasıl kullanılacağını
düşünme durumunda kalıyorlar. Öte yandan, bu yeni
uygulama her yıl kamu binalarının %3’ünün enerji
tasarrufu bakımından elden geçirilip onarılmalarını
gerekli kılıyor. Ayrıca enerji üretim tesislerinde bu
işlem yapılırken ortaya çıkan ısıdan faydalanmanın
da yolları araştırılacak.
omisyon, 2007’de Avrupa 2020’ye kadar sera
gazı salımını %20 azaltma, yenilenir enerji payını
%20’ye çıkarma ve enerji tüketimini %20 azaltma
konularında ilke kararı oluşturmuştu. Bunlardan ilk
ikisinde mecburiyet söz konusuydu. Fakat üçüncü
ilke ülkelerin isteğine bırakılmıştı. Alınan yeni kararlar
buna da zorunluluk getiriliyor.
Bundan sonrası için proje ve hedefleriniz nelerdir?
Necmettin Özçelik: Biz hastaneye getirdiğimiz
insanları ilk olarak muayene ediyoruz. Gerekiyorsa
tetkiklerini yaptırıyoruz. Eğer onun sonunda da
doktor tarafından gerekli görülüyorsa ameliyatlarını
yaptırıyoruz. Örneğin bize gelen kişi için ameliyat
kararı alındı ise baştan sona kadar gerekli işlemlerini
yapıyoruz.
2012 yılında da geçtiğimiz yıl olduğu gibi gerek
mülki amirliklerle, gerekse kurumlarla işbirliğiyle
çerçevesinde çalışmalarımıza bütün hızıyla devam
edeceğiz. Biz çalışmalarımızı devamlılık içinde
yürütmeye özellikle önem veriyoruz. En büyük
projelerimizden birisi Gölcük Belediyesi ile olacak.
Kartepe ve Başiskele ilçeleri ile aynı şekilde
işleyecek.
13
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Datasel Genel Müdür Yardımcısı
Rasim Çetin
“Sağlık alanındaki yeni inovasyonlar
hayatımızı değiştirecek”
Haberleşme alanındakiler gibi, sağlık alanında
da doğum sancıları içindeki inovasyonların yakın
zamanda hayatımızda önemli bir değişime neden
olacağını vurgulayan Datasel Genel Müdür
Yardımcısı Rasim Çetin, firma olarak inovasyonu
vizyonel bir hedef olarak seçtiklerini söyledi. Çetin,
teknolojideki gelişmeleri yakından takip etmenin
önemine işaret etti.
Sağlıkta önemli gelişmeler olacak
“İ
novasyon örneklerinden sonuçlar çıkarmamız
doğal olmalıdır. Genellikle olumsuz gelişen
olaylardan ders alarak bir daha başımıza gelmemesi
için tedbirler almayı akıllıca buluruz ancak olumlu
gelişen olaylar karşısında da aynı tavrı göstermek
akıllıca olacaktır. Bunlardan bir yenisi ile yakın
zamanda karşı karşıya kalacağız. Haberleşme
de yaratılan inovasyonlar hayatımızda ne kadar
değişime neden oluyorsa, sağlık alanında da doğum
sancıları içindeki yeni inovasyonlar (Tele-Sağlık ve
mobilite) yakın zamanda hayatımızda önemli bir
değişime neden olacak.
Tele sağlık ve mobilite
T
D
atasel Genel Müdür Yardımcısı Rasim
Çetin, teknoloji ve inovasyon konusundaki
değerlendirmelerini dergimizle paylaştı. Çetin,
“Sonuncu G20 zirvesine katılan Bill Gates,
inovasyonun dünyanın çehresini değiştirmede en
önemli faktörlerden biri olduğunu örnek ve önerileri
ile savundu. Belki de en iyi örneği Steven Jobs’un
hayatımıza katkıları olarak verebilirdi ama sanırım
bunu aralarındaki rekabet ve çekişme nedeniyle
vermek istemedi ancak kanımızca bu en çarpıcı ve iyi
bir örnek olurdu” diye konuştu.
Son yıllarda baş döndürücü teknolojik gelişmeler
yaşandığına değinen Çetin, bu gelişimde inovasyonu
hayat tarzı olarak benimsemiş ve başarılı olmuş
kişilerin payını vurguladı. Rasim Çetin’in görüşleri
şöyle:
14
ele sağlık ve sağlıkta mobilite; bu günkü sağlık
hizmeti sunan kurumları, sağlık hizmetini ödeyen
kamu ve özel sigorta şirketlerini, sağlık sistemini
regüle eden kurumların geleneksel yapılarında
etkinlik ve verimlilik amaçlı hızlı değişimlere neden
olurken, doktor ve hasta ilişkisinde de önemli
değişimi getirecektir. Bu değişimde tüm paydaşlar
kârlı olacaktır. Daha çok hastaya, daha hızlı ve etkin
ulaşım daha da az maliyetlerle mümkün olacağı için
tüm paydaşlar bu teknolojik değişime ayak uydurmak
durumunda kalacaktır. Söz konusu bu yeni değişimin
başarılı olacağından hiç kuşkusu olmayan biri olarak;
sağlık hizmeti sunan kurumların geleceğini, bu
yolculuktaki yeni değişime ayak uyduranlarla arkadan
gelenlerin pazardaki elde ettiği yerin belirleyeceğine
inanıyorum.
Bizi şişmanlatan teknoloji kendini
affettirmeye çalışıyor
A
ncak burada tuhaf bir tesadüf kendini
hissettirmeye başladı. Bizleri inovasyonların
albenisi ile bilgisayarların başında hareketsiz bırakan
ve şişmanlatan bu teknolojiler, diğer bir yolla sağlık
hizmetini de ayağımıza getirerek bir ironi içinde sanki
suçunu affettirmeye çalışıyor. Orta ve uzun vadede
bir dengeye geleceğini düşündüğümüz bu ironi,
sağlıkta mobilite ile neden olduğu olumsuzluklardan
çok, olumlu yönde insan hayatını etkileyecek.
hizmeti sunan, ödeyen, regüle eden kuruluşların
başarılı olmalarında önemli bir rol üstlenmek için
telekomunikasyon altyapısını sağlayan kurumlarla
ortaklıklar kurarak geleceği hazırlıyoruz.
Hayatımızın günlük akışını daha az fiziki harekete
zorlayan teknolojiler kendi panzehirini de
üretmişcesine; yaşlanan, şişmanlayan, daha erken
yaşlarda ve daha fazla kronik hastalığın ortaya
çıkmasında etkenlerden biri ve az hareketli hayat
tarzının yarattığı ortama karşın insan hayatının
belirgin biçimde uzaması gerçeği ile şimdiden galip
durumda olduğunu ilan eder gibi. Tüm olumsuz
sonuçlara karşı yine inovasyonlar sonucu evimize
kadar giren koşu bantları ile bizi kendi sağlığımızdan
kendimizin sorumlu olacağı bir dünyaya doğru
taşıyor.
İnanıyoruz ki; sağlık ve mobilitenin geleceği ulusal
sınırlarda kalmayacak. Sağlık hizmetinin sunumu
da aynı değişim içinde uluslararası olarak hizmetin
devamına zorlanacaktır. Sağlık hizmeti sunumunda
‘interoperability’ (birlikte çalışabilirlilik, uyumluluk)
gereksinimi şimdiden Avrupa Birliği stratejileri içinde
yerini almış olması durumun daha iyi anlaşıldığını
vurgulamaktadır.
Datasel’in vizyonu
D
atasel olarak inovasyonu vizyonel hedef
olarak seçmiş bir yönetim tarzı ile, değişime
açık ve değişim ile birlikte yürümek amacı ile en
son teknolojileri yakından izleyerek ürün ailemize
yeni çözümler katmanın vazgeçilmez bir koşul
olduğuna inanıyoruz. Bu bilinçle uygulanabilir tüm
sağlık alanlarında mobiliteye öncelik vererek, sağlık
Uluslararası düşünebilmek
B
u gelişmelerin sonucu olarak bize göre,
uluslararası sağlık çözümleri sunmak
aynı zamanda uluslararası düşünebilmeyi
gerektirmektedir. Bu yakın geleceğe hazır olmak
için, Datasel’in stratejik hedefi Avrupa birliğinin
sağlık alanındaki stratejik hedeflerine paralel olarak
seçilmiştir. Bu nedenle EU PF/7 projeleri ile başlayıp
uluslararası sağlık pazarında uluslararası geçerliliği
olacak değişimi özümsemiş ürünlerle geniş bir
coğrafyada müşterilerimizin başarılarına katkıda
bulunmanın haklı gururunu yaşıyoruz.”
ETKİNLİKLER
Kurumsal Sürdürülebilirlik Sertifika Programı
Boğaziçi Üniversitesi Yerleşkesi
2 Nisan - 11 Haziran 2012 tarihleri arasında Pazartesi ve Perşembe günleri 18.30 - 21.30 saatlerinde
gerçekleştirilecek.
Organizasyon
Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye ve Boğaziçi Üniversitesi
Program kapsamındaki eğitimler ekonomi, çevre ve sürdürülebilir kalkınma alanında deneyimleri uluslararası
ölçekte kabul gören uzmanlar tarafından veriliyor.
Sustainable Business in Practice
26 April 2012 London, United Kingdom
Organizasyon
Sustainable Business
Atık Yönetimi Sempozyumu
24 - 27 Nisan 2012 Side, Antalya
Organizasyon
T.C.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
Enterprise 2020 Conference: Social Innovation as a Lever for Growth and Sustainability
27 April 2012 08:30 - 16:00 Brussels, Belgium
Organizasyon
CSR Europe
15
KSS
pa
Avru
Mak
Avrupa Yatırım Bankası,
Türkiye’deki İklim Değişikliği Projelerine kredi açtı
Avrupa Yatırım Bankası (AYB) Türkiye’deki küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından gerçekleştirilen
iklim değişikliği yatırımlarının finansmanı için Türkiye Vakıflar Bankası A.Ş. ile 75 milyon euro tutarında bir
sözleşme imzaladı.
F
inansman, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
(AİKB) ile ortaklaşa temin edilen bir çerçeve
kredi şeklinde ve AYB ile AİKB tarafından ortaklaşa
geliştirilen Orta Büyüklükteki Sürdürülebilir Enerji
Finansmanı Kolaylığı (“MidSEFF”) çerçevesinde
imzalanan üçüncü işlem olarak gerçekleşti.
Sözkonusu finansman kolaylığı, Avrupa Komisyonu
tarafından IPA fonlarından aktarılan bir teknik yardım
bileşenini içeriyor.
Bu kredi, Türkiye’nin enerji arzı güvenliğine
katkıda bulunan endüstriyel enerji verimliliği ve
atıktan-enerjiye projelerine yönlendirilecek bir
dizi küçük ve orta ölçekli özel sektör yatırımına
destek sağlanmasını kolaylaştıracak nitelikte. Aynı
zamanda Avrupa iklim değişikliği politikalarına da
katkı sağlaması sebebiyle AYB amaç öncelikleri
kapsamında yer alacak. Uygulamayla, Türkiye’nin
yenilenebilir kaynaklardan elde ettiği enerji üretiminin
2023 itibariyle %30’a çıkarılması hedefleniyor.
Özel Hastaneler ve Saglık Kuruluşları Dernegi (OHSAD) Genel Koordinatörü
Dr. Filiz Çevirme
Sağlık Sektöründe KSS ve Sürdürülebilirlik
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), dünyada sürdürülebilir kalkınma kavramının yükselmesi ile eş zamanlı
olarak önem ve popülerlik kazanmıştı. İş dünyası, sürdürülebilir kalkınmanın artık sadece kamu sektörü ve
sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanı olmadığının ve kendilerinin de finansal sürdürülebilirliklerine ek olarak,
kaynakların sürdürülebilirliği ve insani kalkınma için aktif rol almak üzere hızla harekete geçmeleri gerektiğinin
bilincine vardı. Bu noktada çoklu paydaş diyaloğu ve aktörler arasındaki paylaşımın artması büyük önem
taşımakta. Kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınma artık birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki
kavramdır.
T
icari kurumların ekonomik olarak kâr
elde edemediklerinde, varlıklarını
sürdüremez ve sermaye sahiplerine
karşı sorumluluğunu yerine getirememiş
sayılırlar. Benzer biçimde kurumlar
ilişkide olduğu tüm paydaşlarla sorumluk
ilişkisi içindedirler. Bu sorumluklar, çevresel
kaynakların ve insan haklarının korunması,
iş ahlakı ve etik kurallara uyum, çalışanların
hakları olarak çeşitlenir. Artık, işletmeler sadece
ekonomik ve teknik kuruluşlar olarak değil,
sosyal olarak da tanımlanıyor ve toplumun
kendilerinden beklentileri boyutlandıkça
topluma karşı üstlerine düşen sosyal
sorumlulukları ister istemez yüklenmek
veya gözden geçirmek durumunda
oluyorlar. Kurumsal sosyal sorumluluk
bu yönüyle ele alındığında şirketin
tüm stratejisine damgasını vurur,
şirket işleyişinin, iş yapma
anlayışının özünde yer alır, kalıcı
ve devamlıdır.
Yapılan araştırmalarda, toplumun
kurumlardan eğitim, ardından
sağlık ve sırasıyla çevre ve aile
içi şiddet konularında destek ve
çaba harcamalarını beklediği
ortaya konuldu. Eğitimin, kurumsal
gündemin ilk konusu olmasının
yanında işsizlik, etik davranışlar,
sosyal güvenlik ve sağlık konuları da
kurumlar tarafından önemseniyor.
16
ale
Sağlık sektörü yol aldı
G
ünümüzde sağlık sektörünün
geldiği noktada, kurumsal
sosyal sorumluluğun sürdürülebilir
kalkınma için olanaklar sağlamasının
yanında, KSS'nin özel sektörün de
yararlanabileceği bir araç olarak sahip
olduğu potansiyelin farkındayız. Son
10 yılda sektörün aldığı ciddi mesafe
kurumsallık talebini ve dolayısıyla
sosyalleşme ve sosyal sorumluluk
projeleri üretme ihtiyacını arttırdı.
Sağlık sektörünün bugün ulaştığı
düzey, beklentilerinin de üstünde
gerçekleşti, 500'ü aşkın
hastane ve 2.000'in üzerinde
sağlık merkezi ile önemli bir
sektör haline geldi. 2011
yılı için yaklaşık 90.000.000
muayenenin, 2.500.000
ameliyatın, 200.000
çalışanın, 21.000 doktorun
ve milyarlarca TL'lik yatırımın
sonucu olarak; sağlık hizmeti
alanların %35'ine hizmet veren
özel sağlık sektörü, ayrıca nitelikli
işlem dediğimiz; diyaliz, nitelikli
görüntüleme, bebek ve erişkin
yoğun bakım, kardiyoloji, açık kalp
operasyonları, transplantasyonlar,
mikro cerrahi, radyoterapi ve
onkoloji, hiperbarik oksijen tedavisi
17
STK
Gaziantep Ticaret Odası,
“İşletmelerde Kurumsal Sosyal Sorumluluk”
Semineri Düzenledi
Gaziantep Ticaret Odası (GTO) KOBİ ve Dış
İlişkiler Müdürlüğü tarafından Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) ile Türkiye Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Derneği işbirliğinde yürütülen
Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Projesi kapsamında “İşletmelerde
Kurumsal Sosyal Sorumluluk” konulu bir seminer
düzenlendi.
gibi alanlarda da %50’den daha fazla hizmet oranına
sahiptir.
Uluslararası ortaklığı olan sağlık kuruluşları ülkedeki
KSS uygulamalarını olumlu yönde etkiliyor. Çok
uluslu şirketlerin yerel uzantılarına ve tedarikçilerine
KSS uygulamaları için pozitif baskı uygulamaları
diğer yerli sağlık kuruluşları için de itici bir güç oluyor.
"
İşletmelerin, KSS yol haritası olmalı
S
ektörün KSS algısı;
toplumun yaşam
kalitesini iyileştirmek,
çalışanları ve onların
aileleri, yerel halk ve
bütün toplumla birlikte
sürdürülebilir bir dünya
için ekonomik, çevresel,
kültürel ve sosyal
gelişimi desteklemek,
paydaşlarına, topluma
karşı etik ve sorumlu
davranmak, şeklinde
olmalıdır. Asla
sponsorluk kavramı ile karıştırılmaması gereken,
ekonomik kaygılar barındırmaması gereken
KSS farkındalığının, aynı zamanda kamuoyunda
yarattığı etki ile itibarın ve marka değerinin
artmasına da katkısı vardır. KSS, bir kalite kriteri
olarak görülmelidir. Bu anlamda misyon, vizyon ve
hedefleriyle örtüşen bir uygulama stratejisi geliştirmeli
ve doğru planlanmalı, rol model oluşturacak
biçimde paydaşlarla paylaşılmalıdır. Kurumlar KSS
18
stratejilerini oluşturmalı ve buna uygun bir süreç
haritası hazırlamalıdır. Bu haritayla örtüşen bir
üretim ve hizmet planlaması yapmalıdırlar. Bu süreç
uzmanlar tarafından yönetilmeli, dışarıdan alınan
hizmetler ve iç yönetim de buna katkı sağlamalıdır.
KSS projelerinin diğer bir önemli kriteri ise
sürdürülebilir olmasıdır. Doğru KSS projeleri; uzun
soluklu, toplumsal anlamda fayda üreten ve kalıcı
yarar sağlayan çalışmaları içermelidir. Kurumsal
sosyal sorumluluk
uygulamalarının tüm
süreçleri ölçülebilir ve
raporlanabilir olmalıdır.
Kalıcılığı sağlayacak
olan ölçülebilirlik,
toplumsal fayda ile
ilgili bilimsel alanlarda
gelecekte de başvuru
kaynağı olabilmeli, elde
edilen veriler akademik
çevreler veya kamu
kuruluşları tarafından
değerlendirilebilmelidir.
Kurumsal sosyal
sorumluluk, şirketin tüm
stratejisine damgasını
vurur, şirket işleyişinin, iş
yapma anlayışının
özünde yer alır,
kalıcı ve devamlıdır.
KSS; markanın itibarı, bilinirliği ve tercih edilirliğine
doğrudan etki eder. Projeler yürüten bir kurumun,
verilen hizmetlerden elde edilen gelirin belirli bir
kısmının projeye aktarılacağını duyurması o hizmetin
tercih edilirliğini, çalışanlarının projede bizzat
yer almalarını sağlaması ise çalışanların aidiyet
duygularını artırır. Sonuç olarak KSS hem kuruma,
hem topluma kazandırır. GTO
Genel Sekreter Yardımcısı Figen
Çeliktürk açılış konuşmasında,
içinde bulunduğumuz çağda, bireyler, kurumlar ve
devletlerin birbirleri ile görünen veya görünmeyen
ancak süreklilik arz eden bir ağ içinde etkileşimde
olmalarının en belirgin özellik olarak öne çıktığını
söyledi.
Bu etkileşim zincirinin doğal sonucu olarak, günlük
dünyanın dışındaki gelişmelere de duyarlı ve proaktif
olmak gerekliliğinin ortaya çıktığını belirten Çeliktürk,
“Bu konjonktürde globalleşmenin yarattığı sıkıntıları
adreslemek üzere Küresel İlkeler Sözleşmesi
geliştirilmiş olup, söz konusu ilkeler iş dünyasının,
devletler, sivil toplum kurum ve kuruluşlarıyla birlikte
sorumluluk üstlenmelerini öngörmektedir” dedi.
Gelişmiş ülke piyasalarındaki tüketicilerin sosyal
normlara giderek artan bir şekilde dikkat etmeye
başladığını vurgulayan Çeliktürk, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Tüketiciler artık aldıkları bir ürünün
sadece tasarım ve fiyatına bakmamakta, bu ürünün
nasıl üretildiğini de dikkate almaktadır. Yıllık ciroları
milyarca Dolar olan birçok perakendeci ürünlerinin
küresel sosyal sorumluluk ilkelerine uygun bir
şekilde üretildiğini ispatlamak durumundadır. Bu ve
benzeri firmalar her yıl detaylı bir sosyal denetimden
geçmektedir. Sosyal denetimlerde de sadece
ilgili firmanın değil, bu firmaya ürün sağlayan tüm
firmaların küresel sosyal sorumluluk ilkelerine uygun
üretim yapıp, yapmadıkları kontrol edilmektedir.
Örneğin; bu firmalar tüketicilerine ürünlerinin
imalatı esnasında çocuk işçi ve kayıtsız işçi
çalıştırılmadığını garanti
etmek zorundadırlar.
Sonuç olarak, ‘tedarik
zincirinin görünürlüğü’
kavramı giderek
zincirin tüm halkalarını
kapsayacak şekilde
derinleşmektedir.’’
Türkiye’deki çeşitli
sektörlerin Çin ve
Hindistan kökenli
ürünlerden farklı bir
noktada konumlanması
ve hedef piyasalarda
sürdürülebilir bir şekilde
var olabilmek için özellikle uluslararası sosyal
sorumluluk standartlarına uygun üretim yapmasının
önemine dikkat çeken Çeliktürk, “Bugün yatırımcılar
şirketlerin finansal raporlarının yanı sıra sosyal ve
çevresel etki raporlarını da önemsemektedirler.
Bu doğrultuda sosyal sorumluluğun şirketler ve
kurumlar tarafından bir süreç değil bir kültür olarak
içselleştirmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı
sıra, Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, üretici
ve tüketici arasında ortaya çıkacak olan daha sıcak
iletişim yöntemlerinin, tüketici açısından ‘kurumu
sevmek, sadece kâr amacı güden bir yer olarak
görmemek’ gibi sonuçlar doğurmakta, kuruma önemli
bir itibar kazandırmaktadır. Özetle, kurumların sosyal
sorumluluk alanında atacakları adımlar, iş alanındaki
sürdürülebilir başarıyı da bir bütünlük içinde
etkilemektedir” dedi.
Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Projesi Komite
Başkanı Tülin Seçen ise, değişim ve kurumsallaşma,
kurumsal sosyal sorumluluk kavramı ve işletmelere
katkısı, Küresel İlkeler Anlaşması ve işletmelere
faydası, İzleme-değerlendirme ve raporlama süreci
ve sorumluluklar, TTK ve kurumsal sosyal sorumluluk
kavramları konularında katılımcılara bir sunum
gerçekleştirdi.
19
Ma
yaklaşımları, bazen ticari kurumların ve şirketlerin bu
konudaki anlayışları üzerinde de etkileyici olabiliyor.
İşletmelerin topluma karşı sorumlu hareket etmelerini
sağlamak bakımından sağlık meslek örgütleri basınç
oluşturabiliyor, teşvik edici bir rol oynuyor.
kale
Türk Eczacıları Birligi (TEB) Genel Sekreteri
Uzman Ecz. Harun Kızılay
Değişen Sosyal Sorumluk Anlayışı:
‘Gönüllülük Değil Zorunluluk’
Bilimsel-teknolojik yeniliklerin ve üretim
süreçlerindeki değişimlerin sosyo-ekonomik
sistemde ve devlet yapısında meydana getirdiği
dönüşümler; buna paralel biçimde devletin
sorumluluklarına dair anlayışta yaşanan farklılaşma
kurumsal sosyal sorumluluk kavramının ortaya
çıkmasına neden oldu. Tarihsel seyri içerisinde
sosyal sorumluluğun salt devlet tarafından
yerine getirilmesi gereken bir görev olduğu
düşüncesinden, kâr amacı güden kuruluşların
ve sivil toplumun da yükümlülükleri bulunan
bir alan olduğu düşüncesine geçildi. Bugün
kurumlardan sosyal sorumluluklarını yerine
getirmeleri bekleniyor ve bu beklentileri ne ölçüde
karşıladıkları toplum tarafından sorgulanıyor.
G
ünümüzün üzerinde en çok konuşulan ve
tartışılan kavramlarından biri olan kurumsal
sosyal sorumluluk sadece yasal zorunlulukların
karşılanması, hayırseverlik faaliyetleri ve
imaj düzeltme stratejilerinin bir parçası olarak
anlaşılmamalıdır. Kurumsal sosyal sorumluluk yasal
insana, topluma ve doğaya yatırım yapmak biçiminde
anlaşılırsa ve anlamlandırılırsa gerçek içeriğine
kavuşmuş olur. Diğer yandan kurumsal sosyal
sorumluluk anlayışının yaygınlaşması ve gelişmesi
devletin bu alandaki asli yükümlülüklerini ortadan
kaldırmamalıdır. Devlet, insanlığın bulduğu en üst
örgütlenme formu olarak eğitim, sağlık ve sosyal
güvenlik, barınma ve çevrenini korunması gibi temel
başlıklardaki sorumluklarından vazgeçemez.
Sağlık ve ilaç alanında KSS
S
ağlık ve eczacılık alanında kurumsal sosyal
sorumluluk, toplum sağlığının korunması
ve geliştirilmesi, insanların daha kaliteli yaşam
standartlarına ulaştırılması açısından büyük bir
önem taşıyor. Uygulamalarının başında ise; teşhis
ve tedavi, hastalıklar karşısında alınacak önlemler,
salgın hastalıklarda ve afetlerde hastalıkla mücadele
stratejileri, ilaç kullanımı başta olmak üzere izlenmesi
20
gereken yöntemler çerçevesinde yaşama geçirilen
projeler geliyor.
Kurumsal sosyal sorumluluk kampanyaları
vasıtasıyla sağlığa dair toplumsal düzlemde
farkındalık yaratma, ister sağlık hizmet sunucuları
ister sağlık hizmetlerinden yararlananlar olsun
bireyleri bilinçlendirme, onları belli tür davranışlara
yöneltmek ve onlarda davranış değişikliğine yol
açmak şeklinde adlandırılabilecek bir sağlık davranışı
oluşturma amacı güdülür. Bu alanın bir ayağını
sağlık meslek örgütleri oluştururken diğer ayağını
sağlığa ilişkin faaliyet yürüten ticari kurumlar ve
şirketler oluşturuyor. Kimi düzenleyici mekanizmaları
harekete geçirme gücüne sahip sağlık meslek
örgütlerinin, kurumsal sosyal sorumluluk olgusuna
Sektörün yanlış KSS algısı
İ
tüm sektör açısından hatta sağlık meslek
örgütlerine kadar uzanabilecek güven kayıplarına
neden olabilir. Dolayısıyla sağlık alanında faaliyet
gösteren şirketlerin ve diğer ticarî kuruluşların hiçbir
gerekçenin arkasına sığınmadan, amasız fakatsız
çok daha büyük ölçekli kurumsal sosyal sorumluluk
faaliyetlerine hız vermesi toplumun güvenini
sarsılmaz biçimde kazanmak bakımından elzemdir.
laç ve eczacılık sektörünün diğer bileşenleri
Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları ve KSS
açısından kurumsal sosyal sorumluluk adına
Eczacı Odaları ve onların çatı örgütü olan Türk
kimi değerli çalışmalar yürütülmekle birlikte bunun
Eczacıları Birliği, mesleğinin gelişimini sağlamak,
henüz toplum tarafından beklenen, istenen seviyede
eczacıların sorunlarına çözümler üretmek, halk
olmadığı görülüyor. Güncel bir kavram olması
sağlığını korumak ve daha iyi bir noktaya taşımak
dolayısıyla hemen her alanda olduğu gibi sağlık ve
üzere faaliyet gösteren kurumlardır. Nitekim
eczacılık alanında da karşımıza çıkıyor. Ancak bu
Anayasa’nın kamu kurumu niteliğindeki meslek
kavramın özü itibariyle anlaşıldığını ve söylemselliğin
kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesi meslek
ötesine geçebildiğini ifade etmek pek mümkün
örgütlerini dolayısıyla kamusal hizmet görme ve
değildir. Kimi zaman salt görüntüyü kurtarmaya, imaj
kamu adına söz alma
düzeltmeye yönelik içi
işleviyle donatmışken,
yeterince doldurulmamış
KSS anlayışının
6643 Sayılı Kuruluş
sosyal sorumluluk
yaygınlaşması ve gelişmesi
Kanunu da, Türk
kampanyalarına
Eczacıları Birliği’ni
girişiliyor. Fakat
devletin bu alandaki asli
sadece üyelerinin hak ve
amaçlanan sonuçları
yükümlülüklerini ortadan
menfaatlerini korumakla
doğurmadığı için
değil topluma hizmetle
bu durum sosyal
kaldırmamalıdır. Devlet; eğitim,
yükümlü kılmıştır.
sorumluluk kavramının
sağlık ve sosyal güvenlik, barınma
Dolayısıyla KSS kavramı
zedelenmesine yol
ve çevrenini korunması gibi temel
Türk Eczacıları Birliği ve
açıyor.
eczacı odalarının niteliği
başlıklardaki sorumluklarından
gereği yerine getirmesi
Diğer yandan sağlığa
vazgeçemez.
gereken bir olguya işaret
ilişkin konularda faaliyet
eder.
gösteren şirketlerin
toplumsal sorumluluğunu yerine getirmek için
Akılcı ilaç
sürekli biçimde belli bir ciro büyüklüğüne ulaşma
gerekçesinin arkasına sığınması samimi olmayan
ürk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odalarının
bir tutum. Şirketlerin, sosyal sorumluluğun aynı
kurumsal sosyal sorumluluk bağlamında
zamanda kendi büyüme ve pazarda tutunma
değerlendirdiği, üzerinde hassasiyetle durduğu
hedefleriyle bütünlük oluşturduğunu görmeleri
ve bu alanda gerek tek başına gerekse İlaç ve
gerekir. Üstelik bugün artık sosyal sorumluluk
Eczacılık Genel Müdürlüğü başta olmak üzere
şirketlerin gönüllü ve iradi olarak yaptıkları bir
sağlık alanındaki başka paydaşlarla çeşitli
faaliyet değil kaynakları kullanma konusunda aslan
faaliyetlere gerçekleştirdiği önemli bir konu akılcı
payına sahip olan şirketlerin sürdürülebilir gelişimi
ilaç kullanımıdır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından
sağlamak adına üstlenmek durumunda oldukları bir
yayınlanan 2011 Yılı Dünya İlaçta Durum
zorunluluktur.
Raporu’nda, akılcı ilaç ve özellikle akılcı antibiyotik
kullanımına özel bir vurgu yapıldı. Söz konusu rapor,
İlaç şirketleri başta olmak üzere sağlık alanında
akılcı olmayan ilaç kullanımının küresel bir toplum
faaliyet gösteren ticari kuruluşlar, belki her kesimden
sağlığı sorunu olduğunu ancak bu soruna yeterince
daha fazla kurumsal sosyal sorumluluğa önem
önem verilmediği tespitini yaptı. Raporda akılcı
vermek zorundadır. Zira söz konusu kuruluşlar piyasa
ilaç kullanımı ile ilgili olarak araştırmaya, politikalar
mekanizması içinde faaliyet gösteren yapılar olarak
geliştirmeye ve kurumsal bir mücadeleye yatırım
bir yandan kâr etmek durumundayken diğer yandan
yapılmadığının altı çizilerek, ülke yönetimlerine sağlık
sağlık gibi insan yaşamını doğrudan ilgilendiren
sektöründeki tüm paydaşları harekete geçirecek
bir konuda insan ve toplum sağlığını gözetecek
biçimde davranmaları yönünde çağrıda bulunuldu. Bu
biçimde hareket etmekle yükümlüler. Dolayısıyla
doğrultuda Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları
faaliyetlerini hassas bir denge içerisinde yürütmek;
toplum sağlığının korunması noktasında akılcı
toplum-sağlık profesyonelleri ve üreticiler arasında
olmayan ilaç kullanımının önlenmesi için üzerlerine
güvene dayalı bir ilişki kurmak zorundadırlar. Bu
düşen her ne görev varsa bunu yerine getirmek için
kuruluşlardan birinin neden olduğu bir olumsuzluk
büyük çaba sarf etti.
"
T
21
Türk Eczacıları Birliği 2009 yılından itibaren 14 Mayıs
Bilimsel Eczacılık Günü’nü Eczacılık Haftası olarak
ve bir tema etrafında kutlama kararı aldı. 2010 yılı
Eczacılık Haftası için ana tema olarak “Akılcı İlaç
Kullanımı” belirlendi, bu kapsamda gerçekleştirilen
etkinlikler Sağlık Bakanlığı tarafından da desteklendi
ve olumlu sonuçlar doğurdu. 2011 Eczacılık
Haftası’nın ana teması ise, bilinçsiz antibiyotik
kullanımının yol açtığı direnç sorununa dikkat
çekmek, sağlık çalışanları ve toplumda konuya ilişkin
farkındalık yaratmak amacı ile “Akılcı İlaç Kullanımı
Perspektifinden Antibiyotikler” oldu.
Bu doğrultuda kampanyanın tüm Türkiye’de ortak
bir ses yaratması açısından tüm Bölge Eczacı
Odalarımızla işbirliği içerisinde eşzamanlı basın
açıklamaları yapıldı. 13 Mayıs 2011 tarihinde Sağlık
Bakanlığı, İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü ve Refik
Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı ile birlikte
Ankara’da “Akılcı İlaç Kullanımı Perspektifinden
Antibiyotikler” paneli düzenlendi; benzer etkinliklerin
Bölge Eczacı Odalarımızda da gerçekleştirilmesi
teşvik edildi. Yine bu kapsamda akılcı ilaç kullanımı
ve antibiyotiklerde direnç gelişimine yönelik
farkındalık yaratılması amacı ile iki farklı iç mekân
afişi hazırlanarak 24.000 eczanemize ulaştırıldı,
antibiyotiklerin bilinçli kullanımına yönelik bir tanıtım
filmi hazırlanarak bir hafta süre ile ulusal ve yerel
TEB projeleri
Aktif İşgücü Programları Projesi çerçevesinde:
• Ankara Bölgesinde Eczane Teknisyeni Eğitimi
Projesi
• İstanbul İlinde Eczane Teknisyeni Eğitimi Projesi
Türkiye Üreme Sağlığı Programı çerçevesinde:
• Savunuculuk, Eğitim ve Hizmetlere Ulaştırma
Yolu ile Anne Sağlığının İyileştirilmesi Projesi,
• Üreme Sağlığı Hizmetlerinin Sosyal Pazarlama
Yaklaşımı ile Eczacılar Tarafından Desteklenmesi
Projesi,
• Üniversite Öğrencileri Arasında Üreme Hakları/
kanallarda gösterildi. Bunların dışında ayrıntılı bir
biçimde akılcı antibiyotik kullanımına yer verilen
‘Akılcı İlaç Kullanımı Uzaktan Eğitim Modülü’
eczacıların erişimine açıldı.
Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları kurumsal
sosyal sorumluluğun sadece ilaç ve eczacılık
alanında değil, bütünlüklü bir hizmet perspektifinden
hareketle toplumu ve insanlığı ilgilendiren her
konuda adım atılmasını gerektirdiğinin bilinciyle
hareket etti. Eğitime katkı anlamında okul yaptırmak
toplumsal olarak dezavantajlı gruplardan biri olan
kadınlara destek sunmak, gerek Türkiye’de gerek
Türkiye dışında doğal afetlerde insanların sağlık ve
ilaç hizmetlerinden kesintisiz ve ücretsiz biçimde
yararlanmasını sağlamak üzere bir dizi etkinlik
gerçekleştirildi. Pakistan’daki sel, Haiti’de deprem,
Kenya ve Somali’deki açlık ve kuraklık, Van’da
meydana gelen deprem sonrasında eczacıların
topluma karşı sorumluklarını yerine getirmek
konusundaki gayretlerinin göz doldurucu olduğunu
düşünüyorum. Sağlıklı bir geleceğin inşasının sağlık
alanının bütün bileşenlerinin üzerlerine düşen
sorumluluğu yerine getirmesinden geçtiği bilinciyle
bizler ilerdeki dönemlerde de kurumsal sosyal
sorumluluk politikalarının başlıca öznelerinden biri
olmaya devam edeceğiz.
Cinsel Sağlık Üreme Sağlığı Konularında
Farkındalık Yaratma Projesi,
• Katılım Öncesi Süreçte Sivil Toplumun
Güçlendirilmesi - Sivil Toplum Kuruluşları (STK)
Hibe Programı çerçevesinde Akıllı Çocuk Akılcı
İlaç Kullanır Projesi,
• Avrupa Birliği ve Türkiye Arasındaki Sivil Toplum
Diyaloğunun Geliştirilmesi Programı çerçevesinde
Herkes İçin E-Sağlık Projesi.
• 2011’de “Daha İyi Bir Gelecek İçin Eczacınız
Yanınızda’’, Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Meslek
Örgütleri
Arası Sosyal Sorumluluk Proje Yarışması yapıldı.
Söy
ri
Diversey Kurumsal İletişim ve Pazar Araştırmaları Yöneticisi
Rengin Erdinç
“En önemli değerlerimizden biri
sürdürülebilirlik”
Diversey Kurumsal İletişim ve Pazar Araştırmaları Yöneticisi Rengin Erdinç ve Pazarlama Direktörü
Mert Özruna ile şirketin kurumsal sosyal sorumluluk vizyonu ve çalışmalarını konuştuk.
İşletmeniz Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS)
farkındalığının neresinde?
Rengin Erdinç: Sealed Air’in iş birimi Diversey
olarak, “Daha temiz ve daha sağlıklı bir gelecek”
misyonumuz doğrultusunda hayata değer katan
projeler yaratıyoruz. Projelerimizle sadece bugünün
sorunlarına değil, geleceğin sorunlarına da çözüm
yaratıyoruz. Hem globalde hem de Türkiye’de
bu bilinç ile faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz,
sektörümüze bu konuda önderlik ediyoruz. Faaliyet
gösterdiğimiz toplumlara bulunduğumuz taahhüdün
temelini gönüllülük oluşturur. Toplumları daha
aydın ve sürdürülebilir kılmak için uzmanlığımızı ve
liderliğimizi paylaşıyoruz.
KSS projelerinizi oluşturuken özellikle yoğunlaştığınız,
daha fazla kaynak ayırdığınız alanlar var mıdır/
hangileridir? Projelerinizi kurgularken neleri göz
önüne alıyorsunuz?
Rengin Erdinç: Bildiğiniz üzere, bugün dünyamız
çok ciddi bir kaynak krizinin eşiğine gelmiş
bulunuyor. Biz Diversey olarak, dünyada yaşamın
devam edebilmesi için, son raddeye gelmeyi
beklemeden önlem almamız gerektiğine inanıyoruz
ve kendi alanımızda sorumluluklarımızı yerine
getirmek için çabalıyoruz. Bu nedenlerle en önemli
değerlerimizden birisinin sürdürülebilirlik ilkemiz
olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz.
Sürdürülebilirlik alanında 3 ilkemizin her zaman
arkasında durarak hizmet ve projelerimizi
geliştiriyoruz. Bu üç ilkemizi; işletmelerin daha
güvenli ve daha hijyenik olmasını sağlayan üstün
ürünler üreterek yaşamı korumak, ürünlerimizin ve
faaliyetlerimizin çevresel etkisini giderek azaltarak
gelecek nesiller için dünyayı korumak ve toplumun
refahına katkıda bulunacak daha sürdürülebilir
işletmeler oluşturarak, işimizi geliştirmek olarak
özetliyoruz. Faaliyetlerimizin tamamını bu üç
22
KSS
leşil
e
ilkemiz ışığında, doğaya saygılı süreçler içerisinde
gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz.
Güncel olarak yürüttüğünüz çalışmalarınız ve hedefleri
nelerdir?
Rengin Erdinç: 2004 yılından bu yana ülkemizde
daha etkili hijyen çözümlerinin yerleşmesi ve
tüketicilerin hijyen bilincinin artırılması için
‘Beyaz Zambak’ adında bir sosyal sorumluluk
projesi yürütüyoruz. Böylece ülkemizdeki gıda
terörünün önüne geçilmesi ve AB uyum sürecinde
ülkemizin gıda güvenliği konusunda güvenilir
bir ülke konumuna gelmesi için çabalıyoruz.
Proje kapsamında işletmelerin hijyen seviyesini
yükseltmesine yardımcı oluyor, eğitim ve danışmanlık
veriyor, ardından da sertifikalandırıyoruz. Hangi
illerde sürdürüyoruz? Şu ana kadar Beyoğlu’nda 313
Bursa’da 110 ve Didim’de 8 işletme Beyaz Zambak
sertifikası almaya hak kazandı.
TÜROFED ile birlikte yürüttüğümüz ‘Beyaz Yıldız
Projesi’yle ise turistik işletmelerde kullanılan su,
elektrik-enerji, kimyasal ve katı atık miktarının
azaltılarak, çevreye ve doğal kaynaklara olası
zararlarının düşürülmesini amaçlıyoruz. Daha temiz
ve yaşanılabilir bir çevrenin sağlanması, operasyonel
verimliliğin arttırılarak konfordan vazgeçmeden
tasarruf sağlanması ve turistik işletmelerdeki giderleri
azaltmak, bu projemizin temel amaçları arasında.
23
Beyaz Yıldız Projesi kısaca, kontrolsüz tüketimi
engelleyecek önlemler ile çevreye verilen zararı
azaltmak amacıyla otelleri sertifikalandırdığımız
bir sistem. Bu bilinçli tüketim anlayışının tüm
oteller tarafından benimsenmesi ise en önemli
hedefimiz. Kabaca bir hesapla, Türkiye’deki tüm
oteller sertifikalandırıldığı takdirde toplamda
40 hektometreküp su tasarrufu sağlanacağını
öngörüyoruz. Bu miktar, Elmalı Barajı su rezervinin
yaklaşık 3 katı ya da Alibeyköy Barajı’nın su
kapasitesine eşit. Şu ana kadar projemiz kapsamında
43 otelin Beyaz Yıldız sertifikası almaya hak
kazandığını da gururla belirtmek isterim.
oldukça önemli çalışmalar yapıyoruz ve 2013
yılına kadar 14 milyon dolarlık bir yatırım yapmayı
öngörüyoruz. Bu yatırımımız 32 milyon dolar
değerinde bir operasyonel tasarruf anlamına geliyor.
WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Türkiye ile ayrıca
‘Yeşil Ofis’ Projemizi yürütüyoruz. Yeşil Ofis Projesi
ile iklim değişikliğiyle mücadele konusunda karbon
emisyonunu azaltmak, enerji tasarrufunu sağlamak,
doğal kaynakların bilinçli kullanımını teşvik etmek
ve yaşam tarzını değiştirmek için çalışanlarda
farkındalık yaratmak gibi hedeflerimiz var. Projeyi
en kısa sürede tamamlayarak Yeşil Ofis Belgemizi
almayı planlıyoruz.
2010’da dünyanın önde gelen otel risk yönetim
sistemi firmalarından İngiliz Check Safety First ile
uluslararası çapta bir işbirliğine giderek, hayata
Ankara’da ise ÇEVKOR (Çevre Koruma Derneği)
ile işbirliği içinde 1000 adetlik fidan dikimini
gerçekleştirdiğimiz bir “Diversey Hatıra Ormanı”
Diversey Pazarlama Direktörü
Mert Özruna
“Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları,
kuruluşların vizyonunu geliştiren ve
başarıya götüren önemli bir unsurdur”
Gerçekleştirdiğiniz projeleri ölçümlediniz mi? Hedeflere
ulaşıldı mı?
Mert Özruna: Saydığımız tüm projelerimiz
halihazırda devam ediyor. Hem kendimiz hem de
müşterilerimiz için sosyal sorumluluk çalışmalarımızın
toplumsal, çevresel ve ekonomik alandaki etkilerini
kucaklamaktayız. Bunu 100 yılı aşkın bir süredir
başarıyla gerçekleştiriyoruz. Bu yolculuğumuzda
önemli bir ilerleme kaydettik ve projelerimizi çok
önemli noktalara getirdik. Bundan sonraki hedefimiz
de hem var olan projelerimizi geliştirmek hem de
yeni projeler ve hedeflerle topluma katkımızı sürekli
artırmak.
KSS uygulamalarının, kuruluşlara katkısı üzerine
neler söylersiniz?
Mert Özruna: Kuruluşların, faaliyet gösterdikleri
sektör, içerisinde bulundukları toplum ve ülke
ekonomileri üzerindeki sorumluluklarının her zaman
bilincinde olması gerektiğine inanıyoruz. Kurumsal
sosyal sorumluluk uygulamalarının çevreyi ve
doğayı koruma, sosyo-ekonomik hayata değer
katma anlayışının, toplumlara ve dünyaya yararı
olduğu kadar kuruluşların vizyonunu da geliştiren
ve başarıya götüren önemli bir unsur olduğunu
düşünüyoruz.
geçirmeye başladığımız ‘Cristal Programı’ ise
otellerde kalite ve güvenlik standartlarını yükseltmeyi
hedefleyen eksiksiz bir gıda güvenliği ve risk yönetim
sistemi. Türkiye’de uygulamaya başladığımız bu
sistem, Gıda Güvenliği’nden Havuz Güvenliği’ne,
Lejyonella’dan Yangın ve Genel Müşteri Güvenliği’ne
kadar çok geniş kapsamlı modüler sistemler
sunuyor. Sistem ile sertifika sahibi olarak “Güvenli
Otel” kategorisine yerleşen tesisler, turistler ve
tur operatörleri gözünde değer kazanıyor ve Türk
turizmine talebi arttırıyor.
Sürdürülebilirlik projelerimizden biri de WWF
(Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile uluslararası alanda
işbirliğinde yürüttüğümüz ‘İklim Koruyucuları Projesi’.
Proje kapsamında sera gazı salınımımızı 2013
yılına kadar %25 oranında azaltma taahhüdünde
bulunuyoruz. Son derece itibarlı ve sıkı bir sera
gazı azaltma programı olan “İklim Koruyucuları”
kapsamında bu %25’lik taahhüdü yakalamak için
24
girişimimiz var. Geçen yıl Ankara kapsamında
başlattığımız bu çalışmamızı ilerleyen zamanlarda
Türkiye’nin diğer bölgelerine de taşımayı
hedefliyoruz.
Tüm dünyada yürüttüğümüz bir başka proje ise
çocuklara el yıkama alışkanlığını kazandırmaya
yönelik hazırladığımız “Tüm Dünyada Temiz
Eller Projesi”. Proje kapsamında çeşitli ülkelerde
düzenlediğimiz etkinliklerle çocuklara öncelikle
hijyenin ne anlama geldiğini anlatıyoruz, ardından
da doğru el yıkama alışkanlığını kazanmalarını
sağlıyoruz. Unicef verilerine göre, sadece el
yıkamakla dünyada her yıl bir milyon çocuğun hayatı
kurtulabilir. Çünkü dünyada her gün 5 yaş altındaki
5 bin çocuğun ishale bağlı hastalıklardan hayatını
kaybettiği belirtiliyor. Bunun önüne geçmek için ise
çocuklara ellerini sabun ile yıkama alışkanlığını
öğretmek gerekiyor.
Faaliyet gösterdiğiniz sektörü KSS farkındalığı
anlamında ne aşamada görüyorsunuz?
Mert Özruna: Tüm sektörlerde olduğu gibi
profesyonel temizlik ve hijyen ürün/sistemleri
pazarlarında da KSS farkındalığı çok önemli bir
unsur olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle dünyanın
bir kaynak krizinin eşiğinde olduğu bu günlerde,
bizim temel misyonumuz olan sürdürülebilirlik ilkesi
global arenada büyük önem kazanmaya başladı.
Ayrıca her gün gelişen teknolojiye ayak uydururken,
üretim standartlarını sürekli olarak yüksek tutmak ve
geliştirmek de sektörümüzün karşısına çok önemli
bir hedef olarak çıkıyor. Ancak bunu yaparken
üretim koşullarınızı ve ürünlerinizi sürdürülebilir
hale getirmeniz ve hizmet verdiğiniz sektörleri de
bilinçlendirmeniz çok önemli. Örneğin biz yeni
teknolojilere, mühendislik hizmetlerine ve AR-GE
çalışmalarına ciddi yatırımlar yapıyoruz. Özellikle
son dönemde sürdürülebilirlik ilkemiz ışığında sosyal
sorumluluk projelerimize ek olarak, daha efektif, daha
konsantre, daha fazla enerji ve su tasarrufu sağlayan
ürünlere yönelik yatırımlarımızı arttırdık. İlerleyen
günlerde sektörümüzün de bu yönde daha fazla
atılım yapacağına inanıyoruz.
Bundan sonrası için nasıl ilerlemeyi planlıyorsunuz /
hedefliyorsunuz?
Mert Özruna: Sealed Air’in işbirimi Diversey olarak,
hem dünyamız kaynaklarının sürdürülebilirliği, hem
de faaliyet gösterdiğimiz sektörlerin ve dolayısıyla
ülkemizin daha da güçlenmesi için bundan sonra
da yapacağımız çok şey olduğuna inanıyoruz.
Dolayısıyla bundan sonra da “Daha temiz ve daha
sağlıklı bir gelecek” misyonumuz doğrultusunda
hayata değer katan projeler gerçekleştirmeye,
bu konuda çalışanlarımıza, müşterilerimize ve
toplumumuza verdiğimiz taahhütleri yerine getirmeye
devam edeceğiz.
25
Ma
sistemindeki bireysel kararların daha rasyonel
verilmesine ve yenilikçiliğin özendirilmesi önem
taşımaktadır.
kale
Dr. Yılmaz Argüden
Sağlıklı Yaşam İçin Politikalar
Yaşam kalitesini belirleyen en önemli unsur sağlıktır. Sn. Vehbi Koç’un bu konudaki anlatımı konuyu en iyi
şekilde özetlemektedir. Vehbi Koç, insan için eğitimin, dostlukların, zenginliğin ve itibarın yüksek olmasının
her birinin yaşam kalitesini on misli artıracak unsurlar olduğunu bu nedenle yaşamın değeri açısından
her biri için basamağı belirleyen bir “0” koyulması gerektiğini, sağlık için ise hepsinin başına “1” konması
gerektiğini söylerdi. Gerçekten de bu en baştaki “1” olmaksızın diğer tüm unsurların manasızlığını ifade eden
bu anlatım, sağlığın yaşam kalitesi için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Bu nedenle, bir ülkede yaşam
kalitesini geliştirebilmenin en temel unsurlarından birisi de toplumsal açıdan sağlık düzeyini geliştirebilecek
politikaları hayata geçirebilmektir.
B
ilimsel ve teknolojik gelişmeler bir taraftan
insanların yaşam süresini ve yaşam kalitesini
artırırken, diğer taraftan da sağlık harcamalarının çok
önemli ölçüde artmasına neden oluyor.
Gelişmenin en hızlı olduğu yerlerde rekabet
gücündeki artışlar da hızlı olur. Türkiye’nin sağlık
harcamaları en hızlı artacak ülkeler arasında olması,
ülkemizde yapılacak sağlık yatırımlarının sadece
ülke içindeki talebe değil, aynı zamanda bölgedeki
talebe de en iyi şekilde cevap verebilmesinin temeli
olabilir. Bu nedenle, gerek sağlık sektörüne personel
yetiştirirken, gerekse bu konuda yatırımlar yaparken
konuya daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşılması
önem kazanmaktadır.
Özetle, yaşam kalitesinin en önemli boyutlarından
birisi olan sağlıkta da her konuda olduğu gibi yönetim
kalitesini artırmak, doğru stratejilerin ve politikaların
belirlenmesi ve uygulanmasıyla sağlanabilir.
Dr. Yılmaz Argüden, ARGE Danışmanlık’ın ve
yatırım bankası Rothschild-Türkiye’nin Yönetim
Kurulu Başkanıdır. Deneyimlerini Boğaziçi ve Koç
Üniversitelerinde ve Harp Akademilerinde strateji
birisi olmaya adaydır.
Sağlık sektöründe kurumlar arası bilgi teknolojisi
uygulamalarının getirebileceği potansiyel fayda
kurum içi uygulamalar ile elde edilebilecek faydadan
çok daha büyüktür. Bu bilince ulaşmış ülkelerde,
Bu konuda yapılan çalışmalar birçok ülkede
devlet / altyapı sağlayıcılar / servis sağlayıcılar /
önümüzdeki 40 yıl içinde sağlık harcamalarının
araştırmacılar / doktorlar
GSMH’nın %5-7’si kadar
/ araştırma kurumları /
artacağını gösteriyor. Türkiye
Türkiye’nin sağlık harcamaları
iletişim firmaları / eczaneler
için yapılan tahminler ise 40
en hızlı artacak ülkeler
/ sağlık kurumları /
yıl içinde bugünkü harcama
arasında olması, yapılacak
sağlık organizasyonları
düzeyinin yaklaşık üç misli
/ ödeme kurumları ve
artacağı yönünde.
sağlık yatırımlarının sadece
sağlık sektöründeki
ülke içindeki talebe değil,
Ancak, önemli olan
diğer paydaşların ortak
aynı zamanda bölgedeki
harcamaları artırmak değil,
çalışmaları ile söz konusu
talebe de en iyi şekilde cevap
daha verimli çözümlerle
bilgi ve kaynak paylaşımını
verebilmesinin temeli olabilir.
sağlıklı yaşam sürelerini
mümkün kılacak altyapı ve
artırmak olmalı. Bu nedenle,
uygulama projeleri hızla
sağlık politikalarını belirlerken sadece girdileri
devreye sokulmaktadır. Bireylerin sağlık bilgilerinin ve
değil, aynı zamanda çıktıları da ölçmeli ve başarıyı
geçmişlerinin merkezi bir kayıt sisteminde tutulmasını
ödüllendirecek sistemler kurmalıyız.
ve kayıtların hastanın rızası ile farklı sağlık
kurumlarınca erişilebilir olmasını sağlayabilmek,
Bu nedenle, sağlık politikalarının oluşturulmasında
sağlık hizmetlerinde kalite ve verimin büyük oranda
üzerinde dikkatle durulması gereken bazı yaklaşımlar
arttırılmasına neden olabilecektir.
var:
Sağlık harcamalarında karar vericilerle (doktor, hasta
Önleyici yaklaşımların bireysel maliyetini düşürerek,
veya hasta yakınları), maliyeti üstlenenlerin (sigorta
sonradan iyileştirmek için harcanan kaynakların
şirketleri, devlet) farklı olmasından kaynaklanan
karşılanamayacak düzeylere çıkmasını önlemek.
çıkar çatışmalarını en aza indirebilecek teşvik
Kalite yönetimi anlayışındaki hataları düzeltmek
mekanizmalarının kurulması (örneğin, maliyetin
yerine, baştan önlemek anlayışı sağlık sektörü için en
bir kısmının hastalar yüklenmesi veya ekonomik
önemli katkıyı sağlayabilecek anlayış değişimlerinden
çözümler üreten doktorların teşvik edilmesi) sağlık
STK
"
26
dersi vererek, Türkçe ve İngilizce yayınlanan kitapları
ve makaleleriyle paylaşmaktadır. Yaşam kalitesini
yükseltme konusundaki çalışmaları nedeniyle Dünya
Ekonomik Forumu tarafından Geleceğin 100 Global
Lideri arasına seçilmiştir. BM’nin Küresel İlkeler
Sözleşmesi Ulusal Temsilcisidir.
TEGV’in,
52. Ögrenim Birimi
Afyonkarahisar'da açıldı
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV),
Afyonkarahisar'da kurulan 52. Öğrenim Birimini
14 Mart 2012 tarihinde Afyon'da düzenlenen
törenle açtı.
B
irim, Uydukent Yeşilyurt Mahallesinde Hattat
Ahmet Karahisari Kültür Merkezi'nin alt katında
bulunan 206 m²'lik bir alana kuruldu.
TEGV Afyonkarahisar Öğrenim Birimi'nin içinde; 1
okuma odası, 1 bilişim ve teknoloji odası ve 1 etkinlik
odası bulunuyor. Ayrıca, Öğrenim Birimi’ne gelen
çocuklar, Afyonkarahisar'ın kültür-sanat etkinliklerine
ev sahipliği yapacak olan ve içerisinde konferans
salonu, çok amaçlı salon, fuayeler, bilgisayar salonu,
sergi salonları, bale ve halk oyunları çalışma mekanı,
müzik çalışma odası, kurs atölyeleri gibi bölümler
bulunan Hattat Ahmet Karahisari Kültür ve Sanat
Merkezi'nden de faydalanabilecek.
Afyonlu tüm ilköğretim çağındaki çocuklara açık olan
ve yılda 900 çocuğa ulaşabilecek kapasiteye sahip
olan Birim, güler yüzlü, sıcak, donanımlı öğrenme
ortamıyla, çocuklara yaşam becerilerini geliştirecek
ve temel eğitimlerine destek verecek eğitim
olanakları sunuyor.
27
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Ak Portföy Genel Müdürü
Alp Keler
“Gelecek nesillere daha iyi bir gelecek
sunmak için çalışıyoruz”
Varlık/portföy yönetimi sektöründeki gelişmeleri
dergimize değerlendiren Ak Portföy Genel Müdürü
Alp Keler, bugün gelinen noktada dünyanın
sorumlu, etik ve sürdürülebilir yaklaşımlara
her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu
vurguladı.
A
k Portföy Genel Müdürü Alp Keler, kurum olarak
gelecek nesillere daha iyi bir gelecek sunmayı
amaç edindiklerini belirtirken, portföy yönetim
sektöründe birçok ilki gerçekleştirdiklerini söyledi.
Ak Portföy’ün yenilikçi yapısı ile rakiplerinden
farklılaştığına işaret eden Keler, bu kapsamda
Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri’ni
imzalayan ilk Türk portföy yönetim şirketi olduklarını
ifade etti.
Alp Keler ile firma
çalışmalarını ve
varlık/portföy yönetim
sektöründeki sorumlu
yatırım ilkeleri ve etik
uygulamaları konuştuk.
"
Çevresel ve etik konulara duyarlılığı artıran faktörler
neler oldu?
Alp Keler: Son yıllarda Ortadoğu ve Afrika’da artan
iç çatışmalar, nükleer enerji kullanımındaki artış ve
Mart 2011 Japonya depreminde yaşandığı üzere
nükleer enerji kullanımının beraberinde getirdiği
riskler, silahlanma
konusundaki alınan
aksiyonlar, doğal
kaynakların yetersizli­ği
yaşanan açlık ve kuraklık
ile özellikle küresel
ısınma konusundaki
olumsuzluklar, dünya
kamuoyunun çevresel
ve etik konulara karşı
hassasiyetini arttırmada
en önemli faktörler
olarak öne çıkıyor.
Ak Portföy, Birleşmiş
Milletler Sorumlu
Yatırım İlkeleri’ni
imzalayan ilk Türk
portföy yönetim şirketi
oldu.
Portföy yönetim
sektöründeki uluslararası
gelişmeleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Alp Keler: Küresel
ekonomide 2008
yılından bu yana
yaşanan belirsizlikler Avrupa’da borç ve ABD’de
büyüme sorunları portföy yönetim sektörünün global
anlamda ilgisini yönetilen fonların performanslarına
odaklanmaya yöneltti. Ancak sorumlu yatırım ilkeleri
adı ile anılan yatırım stratejileri geride bıraktığımız
çalkantılı dönem boyunca, önem açısından birkaç
kademe aşağıya gerilemiş olsa da hala gündemde
olan ve üzerinde farklı çevrelerin çalışma yaptığı bir
alan olarak öne çıkıyor.
Etik değerler dünyanın sadece önde gelen
şirketlerinin yatırımcı ilişkileri sunumlarında ve şirket
28
politikaları içinde yer bulmakla kalmıyor, birçok
farklı sektör de bu konuda üzerine düşen çalışmayı
yaparak toplum çıkarları için katkıda bulunmaya
çalışıyor. Karbon ayakizi, karbon salınım raporlama
çalışmaları ve şirket stratejileri içine yerleştirilen etik
değerlendirme kriterleri gibi çalışmaların yanında
portföy yönetim sektörü de bu alanda kendi payına
düşen çalışmaları gerçekleştirerek görevini yerine
getirmeyi amaçlıyor.
Bu noktada, şirketler ve uluslar üstü kurumların
katılımı ile başlatılan ve sürdürülen faaliyetler,
sivil insiyatifin çözüm arayışlarını yansıtıyor. 2005
yılında dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Kofi Annan öncülüğünde temeli atılan ve Nisan
2006’da New York Borsa’sında ilkeleri ilan edilen
Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri İnisiyatifi,
uluslar üstü kurumların başında geliyor. İnisiyatif,
yatırımcıların uzun vadeli hedefleri ile toplumun uzun
vadeli çıkarlarını ilişkilendirerek çevresel, sosyal
ve kurumsal yönetim (ÇSKY) kriterlerini yatırım
enstrümanı seçim ve değerlendirme süreci içerisine
yerleştirmeyi hedefleyen en büyük çalışma grubu
olarak kendine yer buluyor.
Ulaşılmak istenen asıl hedef nedir?
Alp Keler: 2011 son itibari ile 915 finansal kuruluşun
desteğini alan BM SYİ insiyatifi yaklaşık 30 trilyon
dolar tutarında bir varlığı temsil ediyor. İlkelerin
portföy yöneticileri tarafından benimsenmesi
ile ulaşılmak istenen asıl hedef, ÇSKY kriterleri
bakımından şirketlerdeki bilinç düzeyinin,
sermayedarlar aracılığı ile arttırılması ve finansal
hedeflerin etik değerler eşliğinde değerlendirilmesi
sayesinde “sürdürülebilirlik” kavramının toplumun her
düzeyinde benimsenmesini sağlamaktır.
Ak Portföy’ün bu alandaki çalışmaları neler?
Alp Keler: İlk bakışta, çevresel, sosyal sorumluluk
ve kurumsal yönetim ilkeleri ile portföy yönetim
sektörü birbiriyle etkileşim içinde değil gibi gözüküyor.
Ancak ÇSKY kriterlerinin etkinliğinin arttırılmasında
tahmin edilenden daha fazla yaptırım gücü yine
portföy yönetim şirketleri aracılığı ile sağlanabiliyor.
Bildiğiniz üzere halka açık şirketlerin uyguladıkları
stratejiler, şirket politikaları ve destekledikleri
çalışmaların asıl amacı sermayedarlarının finansal
ve etik beklentilerini karşılayabilmek hedefi ışığında
belirleniyor.
Bu bakış açısı ile değerlendirildiğinde, büyük
yatırımcı havuzlarının yönetimini gerçekleştiren
portföy yönetim şirketlerinin, sermaye piyasaları
aracılığı ile yatırım yaptıkları şirketleri seçerken
kullandıkları filtreleme sistemleri içine ÇSKY ilkelerini
de eklemeleri önem kazanıyor. Portföy yönetim
şirketlerinin bu alanlarda rakiplerine göre daha aktif
olan şirketlere yatırım yapmayı seçmeleri, dolaylı
olarak farklı sektörlerde ve farklı coğrafyalarda
faaliyet gösteren şirketlerin daha fazla yatırım
çekebilmek amacı ile çevresel ve etik değerler
bakımından duruşlarını değiştirmede belirleyici etken
oluyor.
Ne kadarlık bir portföyü yönetiyorsunuz?
Alp Keler: Ak Portföy Yönetimi, yönettiği 8.6 milyar
TL varlık ile Türkiye’nin önde gelen portföy yönetim
şirketi olarak kuruluşundan bugüne sektöründe birçok
ilki gerçekleştiren ve yenilikçi yapısı ile rakiplerinden
farklılaşan bir kurum. Ekim 2010’da Birleşmiş Milletler
Sorumlu Yatırım İlkeleri’ni imzalayan ilk Türk portföy
yönetim şirketiyiz.
Amacımızı; en basit ifade ile sonraki nesillere daha
iyi bir gelecek sunmak ve bu amaca ulaşabilmek
için ÇSKY ilkelerini yatırım süreçlerimize dahil
ederek varlıklarının yönetimini gerçekleştirdiğimiz
yatırımcılarımız ile üyesi olduğumuz toplumun
çıkarlarını ortak paydada birleştirmek olarak
özetleyebiliriz. Bu amaca yönelik olarak yatırım
süreçlerimizin içerisinde, yatırım kararları alınırken
çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim uygulamaları
seçim kriterlerimiz arasında yer alıyor. Aynı zamanda
uygun yatırım ortamının oluştuğu dönemlerde farklı
ürünlerimizde dünyada Sorumlu Yatırımlar olarak
adlandırılan (Socially Responsible Investments - SRI)
stratejilere yer vermeye çalışıyoruz. Bu uygulamaya
örnek olarak 2011 yılında halka arzı yapılan temiz
enerji endeksine yatırım yapan anapara koruma
amaçlı fonumuzu örnek gösterebiliriz.
Bu alanda ödüller ve dereceler aldınız. Bunlardan
bahsedebilir misiniz?
Alp Keler: Öncülüğünü gerçekleştirdiğimiz sorumlu
yatırım çalışmaları ve bu alanda toplum bilincini
arttırma amacıyla yaptığımız çalışmalar sonucunda
Ak Portföy olarak, 2011 yılında dünyanın saygın
finans yayınlarından World Finance tarafından
“Çevresel-Sosyal-Kurumsal Yönetim İlkelerini En İyi
Uygulayan Portföy Yönetim Şirketi” olarak seçildik.
Temmuz 2011’de yine World Finance tarafından
“Türkiye’de 2011 Yılının En İyi Portföy Yönetim
Şirketi” seçilerek, bu yeni ödülle birlikte Türkiye’de
ilk defa verilmeye başlanan her iki ödülün de sahibi
olduk.
Şirket olarak hedefiniz nedir?
Alp Keler: Hedefimiz ve vizyonumuz
yatırımcılarımıza beklentilerine ve risk profillerine en
uygun getiriyi sunmanın çok ötesinde. Bugün gelinen
noktada dünyamızın sorumlu, etik ve sürdürülebilir
yaklaşımlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı
var. Biz de faaliyetlerimizi bu sorumlulukla
sürdürüyoruz. Çevre, insan ve sürdürülebilirlik
konularını yatırım süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası
olarak kullanıyor, müşterilerimizle uzun vadeli ve
sürdürülebilir ilişkiler kuruyoruz.
Türkiye Karbon Saydamlık Projesi’ne, İklim
Değişikliği için Küresel Yatırımcı Bildirgesi’ne ve Su
Saydamlık Projesi’ne imzacı yatırımcı statüsünde
dahil olduk. Daha sürdürülebilir bir dünya hedefiyle
dünyamızın geleceğine yatırım yapmaya devam
ediyoruz. Türkiye’de ve uluslararası platformlarda bu
yöndeki çalışmalara aktif bir oyuncu olarak katılarak
destek sağlamayı sürdürüyoruz.
Sabancı Üniversitesi liderliğinde gerçekleştirilen
karbon saydamlık projesi ve benzer çevre
bilincini artırmayı hedefleyen çalışmalara portföy
yönetim sektörünün bir temsilcisi olarak katılarak
teorik çalışmaların finansal piyasalarda nasıl
pratik çözümler ile biraraya getirilebileceğini
değerlendirerek bu alandaki çalışmaları destekleme
gayreti içindeyiz.
KSS
Kam
u
Şişli Belediyesi,
çevre korumaya yönelik projeler üretiyor
Atık malzemelerin ciddi bir ekonomik değeri var.
Bu ekonomik değer dolaylı olarak ülke ekonomisi
için de çok önemli. Ayrıca, bu atık malzemelerin
geri kazanımının çevresel önemini göz ardı
edilemez. Şişli Belediyesi, bu bilinçle istikrarlı bir
çevre politikası yürütüyor. Ambalaj atıkları sınıfına
giren kağıt atıkların ayrı toplanmasına Çevre
Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından 2000
yılında başlandı ve 2007 yılından beri de tüm
ambalaj atıklarının (kağıt-karton, plastik, metal,
cam) kaynağında ayrı toplanıyor.
Ş
"
işli Belediyesi
Çevre Koruma ve
Kontrol Müdürlüğü,
ilçe genelinde halkın
yoğun olarak kullandığı
noktalara yerleştirilen
atık ambalaj ve cam
konteynır sayıları da her
yıl arttırıyor. Ayrıca iş/
alışveriş merkezlerine,
sağlık merkezlerine,
okullara, muhtarlıklara
ve talep edilmesi halinde
apartman girişlerine,
ambalaj atığı ve atık pil
biriktirme kutuları da
dağıtıyor. Bunun yanı sıra, işyerlerine çevre ve geri
dönüşüm konusunda bilinçlendirme eğitimleri de
veriyor.
atık yağların ilgili lisanslı firmalara teslim edilip
edilmediğinin tespiti için belirli aralıklarla denetleniyor.
Şişli’de atık motor yağı oluşturan oto sanayi
bölgeleri ve küçük işletmelerden kaynaklanan atık
motor yağlarının PETDER ile imzalanan protokol
çerçevesinde düzenli olarak ayrı toplanarak bertarafı
da devam ediyor.
Geri dönüşüm
E
lektrik-Elektronik (E-Atık) sınıfına giren atıklar için
de ayrı bir uygulama yürütülüyor. Taşınamayacak
boyuttaki e-atıklar için,
Alo Çevre Hattı’nın
aranması durumunda
atıklar evlerden alınıyor.
Şişli Belediyesi,
atık yönetimi konularının
en önemli basamağı olan
kaynağında ayrıştırma
konusunda halkı
bilinçlendirme çalışmalarına
önem veriyor.
İlçedeki tüm okullara
çevre ve geri
dönüşüm konusunda
bilinçlendirme eğitimleri
veriliyor. Şu ana kadar
“Çevre Bilinçlendirme
ve Geri Dönüşüm
Seminerleri” ile yaklaşık
60 bin öğrenciye
ulaşıldı. Seminerlerdeki
amaç, öğrencilerin çevre konusunda bilinç ve
farkındalıklarını arttırmak ve geri dönüşüme katkıda
bulunmalarını sağlamak. Halk eğitim merkezleri ve
Şişli Belediyesi’nin uygulamalarından bir diğeri
de, ambalaj atıkları ve atık piller dışında, bitkisel
atık yağların toplanması. Bitkisel atık yağların,
ticari işletmelerde, evlerde lavabolara veya çöpe
dökülmesini önlemek amacıyla toplanmasına
yönelik çalışmalar devam ediyor. Şişli’de yaşayanlar,
evlerde biriktirdikleri yağları Atık Toplama Merkezine
götürebiliyor veya Alo Çevre Hattı’nı (444 1 568)
arayıp evlerinden aldırabiliyorlar. İlçedeki büfe,
lokanta vb. ticari ölçekli işletmelere de bitkisel
31
kreşler de eğitim planına dahil edildi. Eğitimlerde,
atık türleri ve atıkların kaynağında sınıflandırılması
hakkında bilgi verilerek geri dönüşüm sistemine nasıl
dahil edilebileceği anlatılıyor.
atık yönetimi konularının en önemli basamağı
olan kaynağında ayrıştırma konusunda halkı
bilinçlendirme çalışmalarına önem veriyor. Zaman
zaman ilçedeki halk eğitim ve kültür merkezlerinde,
alışveriş merkezlerinde stand açarak, çevre
etkinliklerinde çocuklara “çevre” ve “atıklar”
temalı oyunlar oynatarak, ağaç dikme etkinlikleri
düzenleyerek, atık yönetimi konularını onların günlük
hayatlarının bir parçası haline getirmeyi hedefliyor.
Bunların dışında, bu sene tehlikeli atıklarla ilgili
olarak yeni bir proje çalışması uygulayacak.
Eğitimler broşür, bilgilendirme kitapçıkları vb. görsel
materyallerle destekleniyor. İlköğretim grubuna hitap
edecek şekilde Şişli Belediyesi tarafından bastırılan
kitap setleri de okullara gönderilerek, öğrencilerin
hikaye okurken de çevre bilincinin gelişmesine katkı
sağlanıyor. Okullarda geri dönüşüme teşvik için bir
kısım ödüllü kampanyalar da yürütülüyor. Ambalaj
atıkları ve atık yağlar konularında yürütülen, “Geri
Dönüştür, Kazan” kampanyası bunun bir örneği.
Belediye’nin, bunların dışında sosyal sorumluluk
olarak adlandırılabilecek iki projesi daha var.
Bunlardan biri, “Kapak Toplama Kampanyası”.
Bu kampanyaya ilçe halkının da desteği ile çok
büyüdü. Kampanyanın başladığı 2011 yılından beri
çok sayıda tekerlekli sandalye ve bastonu, engelli
vatandaşlara ulaştı. İkinci kampanya ise, “Geri
dönüştür, sokak hayvanlarının umudu, geleceğinin
ışığı ol”. Bu kampanya kapsamında ise ambalaj
atıklarını toplayan vatandaşlar tarafından toplanan
atıkların geri dönüştürülmesi sonucu elde edilen
gelirle sokak hayvanlarına mama alındı.
Bunların dışında, Şişli Belediyesi Çevre
Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, Coğrafi Bilgi
Sistemi (CBS) ile farklı alanlarda etkin analiz
ve izleme yapabiliyor. Şişli genelinde mahalle
nüfusu, sokaklardaki binaların kullanım
amaçları, sokak ve binaların dijital harita
üzerindeki yerleri gibi bilgiler toplanarak,
mevcut durum analizini yapmak için
kullanılacak veri tabanları oluşturuldu. CBS
araçları kullanılarak analizler yapılmakta, analiz
sonuçlarının görsel ifade edilmesini sağlayacak
haritalar oluşturulmakta. Tüm bu çalışmalar
ile ilçedeki mevcut durum ve gelecekte atık
oluşumuna dair senaryolar incelenerek
raporlanıyor.
Şişli Belediyesi, atık yönetimi konusunda öncü
konumdaki belediyelerden biri. Şişli Belediyesi,
STK
Sürdürülebilir Turizm için
Travelife Eğitimleri
Konaklama işletmelerinin çevresel ve sosyal alanlarda iyi uygulamalarını değerlendirerek onaylayan ve
ödüllendiren, uluslararası alanda tanınan ve seyahat endüstrisi tarafından desteklenen bir sertifikasyon
programı olarak bilinen Travelife Sürdürülebilirlik Sistemi Denetçi Eğitimine 28 - 29 Mart 2012 tarihlerinde
Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO) ev sahipliği yaptı.
S
on yıllarda adı sıkça duyulan ve sürdürülebilir turizm
anlayışının önemli bir parçası olarak bilinen eğitim,
Avrupa Birliği Eko-İnovasyon Programı tarafından
finanse edilen bir ortaklık projesi olan Intour girişimi
ile Hollanda’da ABTA, ANVR gibi sivil toplum örgütleri
ve Avrupa Seyahat Dernekleri ile onların Türkiye’de
çalışan tur operatörü üyelerinin işbirliğinde yürütülüyor.
ALTSO projenin ortağı
A
LTSO’nun da ortağı olduğu proje kapsamında
oluşturulan Türkiye, İtalya ve Avusturya
konsorsiyumunun Türkiye destinasyonunun Alanya
olarak seçildiğini ve Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’nın
bu çalışmayı koordine edecek tek yetkili kurum
olduğunu vurgulayan ALTSO Başkanı Kerim Aydoğan,
sürdürülebilir turizm konseptinde Alanya’nın yerini
alması gerektiğini söyledi.
Çalıştıkları tesislerin sosyal ve çevresel performansını
geliştirmek isteyen bir çok Avrupalı tur operatörünün
ilçedeki otellerle sözleşmeler yaptığına işaret eden
Aydoğan, “ Bu özelliğinden dolayı Alanya, Intour
Projesi’nde uygulama için pilot bölge olarak seçilmiştir.
Travelife ödülünü kazanabilmek için otelller ve
konaklama tesislerinin, sürdürülebilirlik kriterlerinin
gerekliliklerini denetleyen tarafsız bir üçüncü
denetiminden geçmesi gerekmektedir” dedi.
Denetçi olabilmek için eğitim sonunda yapılacak
olan sınavda başarılı olmak, bir denetçi ile gerçek bir
denetim uygulaması yapmak ve lisanslı bir denetçi
kontrolünde bir denetim gerçekleştirmek gerekiyor.
Bu şartları sağladıktan sonra katılımcılar uluslararası
geçerliliği olan Travelife Denetçi Kimliği almaya hak
kazanacaklar.
Turizm Sektörünün KSS Karnesi ve
Evrensel İlkelere Uyum
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) konusunda Türkiye’nin dünü bugünü kıyaslaması yapılırken, genel
söylem; son yıllarda KSS farkındalığının ve uygulamalarının arttığı şeklinde oluyor. Fakat işletmelerin yalnızca
bilançoları ve kârlılıkları ile değil sosyal sorumlulukları ile de değerlendirilir hale gelmiş olması ya da toplumsal
yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekliliği, KSS’nin tüm sektörlerde doğru algılandığı ve iş stratejilerine
entegre edilebildiği anlamına gelmiyor.
S
osyal sorumluluk konusunda turizm, genellikle
eleştirilen sektörlerden biri. Eleştiriler ise;
özellikle az gelişmiş/gelişmekte olan ve doğal
verileri çekicilik unsuru oluşturan ülkelerde döviz
ihtiyacının karşılanması temel amaç edinilerek,
turizm yapılaşmasının çok hızlı ve sağlıksız gelişmesi
noktasında yapılıyor. Betonlaşma, doğanın tahribatı,
kentsel ve doğal çevre ile uyumsuz projeler, estetik
kaygıdan uzak yüksek yatak kapasitesi yaratma
yaklaşımı, atık yönetimindeki yetersizlikler gibi birçok
eleştirinin haklılığını kanıtlayan çok sayıda örnek de
mevcut.
Sektörde, kurumsal vatandaşlık bilinciyle hareket
eden işletme sayısı malesef oldukça az. Öte yandan
yapılan araştırmalar, özellikle turizm işletmelerinin
toplum ile sıkı ilişkiler içinde olmadıklarına da işaret
ediyor. İşletmelerinin, yerel halkın sorunlarına,
toplumsal olaylara, kültürel gelişime yönelik
sosyal sorumluluk faaliyetlerine yeterince duyarlı
davranmadığı gözlemleniyor.
Söz konusu turizm sektörü olduğunda, sosyal
sorumluluk adına beklenen öncelikler; sürdürülebilir
doğal çevrenin korunması, kaynak tasarrufu ve atık
azaltan yöntemlere öncelik tanıyan uygulamalara
gidilmesi oluyor. Kuruluşların bu beklentilere duyarsız
kalması; hem sektör hem de ülke açısından ciddi bir
tehdit oluşturuyor.
Türkiye'de, turizm sektörünün KSS bilincinin henüz
evrensel gereklilikler düzeyinde olmadığı aşikar.
Daha ‘sorumlu’ ve ‘sürdürülebilir’ bir sektör için;
işletmeler, sivil toplum kuruluşları (STK) ile yerel ve
ulusal kamu otoriteleri mutlak işbirliği içinde olmalıdır.
Sorumlu uygulamalar noktasında işletmelere,
teşvik ve destek noktasında da STK’lara ve kamu
yöneticilerine iş düşüyor. Turizm sektöründeki tüm
taraflar, insan hakları, çevre, sağlık gibi konularda
uluslararası örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını
tanımalı ve izlemelidir.
Dünya Turizm Örgütü, ‘Turizmde
Global Etik İlkeler Bildirgesi’nde
diyor ki:
Sürdürülebilir Gelişmenin Unsuru Olarak Turizm
• Turizmin gelişmesinde bütün taraflar, sağlam,
sürekli ve sürdürülebilir ekonomik büyüme
perspektifinde doğal çevreyi korumakla
yükümlüdür. İhtiyaçların giderilmesinde gelecek
nesiller dikkate alınmalıdır.
• Kaynak tasarrufu, özellikle de su ve enerji
tasarrufu sağlayan ve atık azaltan yöntemlere
öncelik tanıyan turizm türleri, ulusal / bölgesel /
yerel kamu yetkililerince teşvik edilmelidir.
• Okul tatilleri gibi turist akışının arttığı dönemler,
turizmin çevre üzerindeki etkisini azaltacak şekilde
düzenlenmelidir.
• Turizm altyapısı ve faaliyetleri, ekosistem,
bioçeşitlilik ve vahşi yaşamın korunmasını
sağlayacak şekilde hazırlanmalıdır.
• Doğa turizmi ve ekoturizm, turizmin gelişmesi ve
zenginleşmesinde rol oynayan temel unsurlar
olarak kabul edilmelidir.
Ülke ve Toplumların Refahını Artıran Bir Faaliyet
Olarak Turizm
• Yerel nüfus, turizm faaliyetlerinin ekonomik,
sosyal ve kültürel faydalarından, özellikle de
turizmin yarattığı doğrudan ve dolaylı istihdamdan
yararlanmalıdır.
• Turizm politikaları, ziyaret edilen bölgedeki yaşam
standardının yükseltilmesine katkıda bulunacak
şekilde uygulanmalıdır. Turizm tesislerinin
planlanması, mimarisi ve işletilmesi yerel
ekonomik ve sosyal dokuya entegre olacak şekilde
yürütülmelidir. Yetenekler eşit olduğunda, yerel
işgücü tercih edilmelidir.
33
Mak
ale
Türkiye Otelciler
Federasyonu Koordinatörü
Necip BOZ
Turizm Sektöründe Kurumsal Sosyal
Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik
Kurumsal Sosyal Sorumluluk çalışmaları, bir ülkenin ekonomik,
çevresel, kültürel ve sosyal gelişimi açısından büyük önem taşır ve
bu çalışmaların verimli olabilmesi için sürdürülebilir de olması gerekir.
İ
nsanların çevreye ve topluma karşı sorumlulukları olduğu gibi,
işletmelerin de bu tarz sorumlulukları vardır. Hatta işletmeler için
bunlardan çok daha fazlası söz konusudur. İşletmeler sadece çevreye ve
topluma değil tüketicilere, çalışanlara, devlete, rakiplerine ve daha pek
çok yere ve kişiye karşı sorumludurlar.
KSS çalışmaları, işletmelerin ticari kaygılarını bir kenara bırakarak,
toplumun ve çevrenin kalitesini arttırmak ve refah düzeyini iyileştirmek
için katkı sağlamalarını destekler. Ekolojik yapıya duyarlı bir yaşam alanı
sağlayarak, insanlara daha huzurlu, daha sağlıklı ve daha hoşgörülü bir
yaşam tarzı sunar. Toplumun kültürel ve sosyal gelişimi açısından etkili
olduğu kadar insan ilişkilerini de olumlu yönde etkiler, karşılıklı güvene
dayalı, sağlam ilişkiler kurulmasını sağlayarak, sürdürülebilirlik yaratır.
1 Kasım 2012 tarihinde, işletmelere sosyal sorumluluk çalışmalarında
rehber olması amacıyla ISO 26000 uluslararası standart olarak kabul
edildi. ISO 26000, kurumsal sosyal sorumluluk sistemini işletmelerinde
oluşturmak isteyenlere sistemin tüm detaylarını sunduğu gibi,
işletmelerinde sosyal, çevresel ve ekonomik anlamda sürdürülebilirlik
yaratmak isteyenlere destek vermesini de amaçladı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sosyal sorumluluk çerçevesinde yaptığı
çalışmalar turizm açısından büyük önem taşıyor ve sürdürülebilirlik
sağlanması için fayda yaratıyor. Bakanlığın geçtiğimiz yıl düzenlediği
‘Turizmde Sosyal Sorumluluk’ Yarışması ile ekonomik anlamda da fayda
sağlayan sosyal sorumluluk projeleri ödüllendirildi. Türkiye’de özel ve
kamu sektörünün düzenlediği bu tarz organizasyonlar, sosyal sorumluluk
adına teşvik oluşturuyor.
KSS’de sürdürülebilirlik için gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılar
nitelikte çalışmalar yapılması gerektiği açıktır. Sadece Türkiye için değil
tüm dünyada ekonomik fayda ve refah seviyesini yükseltmeye yönelik
projeler yaratılmalıdır.
Turizm sektörü son yıllarda önemli noktalara geldi. Turizm alanında
sürdürülebilir sosyal sorumluluk için, sosyal, ekonomik, toplumsal,
ekolojik ve kültürel boyutlar göz önüne alınmalı ve devamlı fayda
sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır.
Mak
ale
sık sık oynayarak arz-talep dengesinde yapay
bozulmalar meydana getirebiliyor.
Bacasız Sanayinin
KSS Çıkmazları
Temmuz ve ağustos ayları, Türkiye’de turizm sektörü
açısından ‘yüksek kırmızı dönem’ olarak adlandırılıyor.
Bu dönemde turistler tatil beldelerine akın ediyor
ve işletmeler en yüksek fiyatlarını uyguluyor. Bu
dönemi değerlendirmek isteyen çalışanlar, sistemin
kendilerine ayırdığı en büyük ‘boş zaman’ dilimini nasıl
geçireceklerini heyecanla kurguluyorlar.
Dünya Bankasının 2005 yılında
yapığı bir saptamaya göre, dünya
üzerinde 760 milyon kişinin turizm
sektörü içinde yer aldığı düşünülüyor.
Küresel ekonominin en büyük beşinci
sektörü olan turizm, her ülkenin fayda
sağlamaya çalıştığı alanların başında
geliyor. Turizm deyince aklımıza hep
doğal güzellikler, eğlenceli etkinlikler ve
keyifli anılar geliyor olabilir ancak turizmi,
doğaya, kültüre, insan ve çalışan
haklarına verebileceği olası zararlar
açısından da değerlendirmek, turistik
işletmelerin kurumsal sorumluluğunu
sorgulamak gerekiyor.
T
ürkiye, 50 yıldan fazladır turizm
potansiyeline oldukça güveniyor.
Üzerinde barındırdığı medeniyetlerin
binlerce yıllık mirasına sahip olan ayrıca
kaplıca turizmi, inanç turizmi, eko-turizm
ve kongre turizmi gibi farklı çeşitlerde
turizm seçenekleri de sunabilen Türkiye,
bacasız sanayisine bu kadar güvenmekte
haksız değil. Öte yandan, ulaşım
sektörüne ve Türkiye’nin genel tanıtımına
yapılan yatırımlar da sektörün hacminin
genişlemesine olumlu etki ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’ye giriş
yapan toplam turist sayısında görülen artış, Türkiye’nin
turizm potansiyelindeki ivmeyi açıkça gösteriyor. 2001
yılında ülkeye giren toplam turist sayısı 11.619.909 iken,
2005 yılında bu sayı 21.124.886 kişi ile iki katına, 2009
ise 27.077.114’e çıkıyor. Benzer şekilde 2010 ve 2011
yıllarında da istatistikler yine artış gösteriyor. Ümit verici
istatistiklere ve sektörün her yıl artış beklentisi içinde
olmasına rağmen, turizm sektörü sıkıntıdan kurtulamıyor.
Hemen hemen her olumsuz gelişme, nedense turizm
sektörü adına bir tehdit olarak görülüyor. Türkiye’nin
her politik hamlesi, meyve sebze fiyatlarındaki en küçük
oynama, ithalat-ihracat dengesindeki sıkıntı, Türkiye’nin
dış ülkeler nazarındaki itibarında oluşabilecek en küçük
kuşku, doğrudan Türkiye turizm sektörü açısından yıkım
olarak değerlendiriliyor.
Yatırımdan pay alamayan
‘sorumluluk’
B
irçok dünya ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de
ekonominin lokomotiflerinden kabul edilen, büyük
parasal yatırımların yapıldığı bir sektörden söz ediyoruz.
Küresel turizm sektörünün büyük oyuncularıyla aynı
ligde bulunmak isteyen Türkiye, bacasız sanayiye büyük
umutlar bağlıyor. Acaba bu büyük iddiaya rağmen, sektör
‘havadan nem kapmayacak’, sürdürülebilir bir yapıya
sahip olmak adına yeterli sorumluluğu gösterebiliyor
mu?
Türkiye’yi sadece deniz kenarında bulunan otellerden
ibaret düşünen, otel dışına çıkmak istemeyen,
Türkiye’nin tarihi ve kültürel özellikleri hakkında en ufak
bir heyecan duymayan ‘güneşlenmeci turist’ tipi her
geçen yıl çoğalıyor. Belirtmek gerekir ki sadece yabancı
değil, yerli turistler de aynı özelliği gösteriyor. Bu tipe bel
bağlayan sektör, yazın aniden şişiyor ancak yatırımcılar
sektörün daha uzun süre ayakta durmasını istiyor. Hem
sezondan daha fazla yararlanmak isteyen, hem de
sezon hiç bitmesin diyen turizm işletmecileri fiyatlarla
36
Mevsime göre bir şişip bir incelen bacasız sanayimiz,
sektörün dalgalı hacmiyle baş edebilmenin en önemli
yolunu, mevsimlik turizm işçileri yaratmakta buluyor. Sadece
yaz aylarında istihdam edilen bu işçiler, turizm sektöründe çalışan
toplam işçi miktarının büyük bir bölümünü oluşturuyor. Çoğu kayıtsız
olmakla beraber, bu çalışanların çoğu hem çalışma saatleri, hem de sosyal
güvenlikleri açısından olumsuz koşullarda istihdam ediliyorlar. Diğer bir
söylemle, Türkiye coğrafyasının güney kesiminde var olan mevsimlik tarım
işçilerine benzer bir şekilde, turizm sektörümüz ‘mevsimlik turizm işçileri’
olgusunu doğurdu ve büyütmeye devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye, turizm
sektöründen beklentilerini ülke ekonomisinin geneline yönelik artı değer
üretebilmek için gerçekleştiremiyor. Sezona bağımlı işleyen sektörün
kazanımları, kayıt dışı ekonomik ilişkiler içerisinde eriyor. Dolayısıyla bu
çarpık sektörün geneli için kurumsal sorumluluktan veya sürdürülebilirlikten
bahsetmek pek mümkün olamıyor.
‘Turizmde KSS’ hayal mi?
S
ezonda çalıştırdığı işçilerin büyük bölümünü kayıt dışı ilişkilerle istihdam
eden, kayıtlı işçilerini ise fazla çalışma saatleri ve uygun olmayan çalışma
koşullarıyla işçi haklarından yoksunlaştıran sektörün büyük bölümünün
Küresel İlkeler Sözleşmesini imzalayabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Güneşlenmeci turiste daha pırıltılı görünmek adına her yere verimsiz klimalar
yerleştiren, açık büfe ikramlarından oda temizliğine kadar sunduğu hizmetlerin
çoğunda gereksiz atık üretmekten ve enerji tüketmekten zevk alan otellerin
kaç tanesi çevreyi korumaya odaklandığını gösteren bir sertifikayı almak için
heveslenir?
Sosyal sorumluluk kampanyaları çerçevesinde yeniden düzenlenen tarihi
alanların, doğal güzelliklerin ve diğer kültürel merkezlerin destekçileri arasında
hangi turizm şirketlerinin, büyük otellerin, büyük plaj kulüplerinin veya ulaşım
şirketlerinin adını görüyorsunuz?
Eğer fikri mülkiyet haklarını korumakla yükümlü kanunlar Türkiye’de genişler
ve yaptırımlar artarsa, güneşlenmeci turiste sektörün sunduğu en önemli
ürün gruplarının başında gelen çok kullanılan argo tabiriyle ünlü markaların
‘çakmaları’ satılmazsa, başka hangi ürünler cezbedebilir?
Ne uğruna?
T
ürkiye, turizm sektörünü ülke ekonomisi için sürdürülebilir ve belirgin bir
sacayağına dönüştürmek istiyorsa, bu sektörün genel iş ahlâkı hakkındaki
ezberini bozması gerekiyor. İşletmecilerin turiste herhangi bir şeyi en
yüksek fiyattan satmak yerine; Türkiye’ye özgün bir hizmeti hesap verebilir
bir şekilde sunabilmesi, turizm işçilerinin işçi haklarının dile getirilmesi ve
doğal kaynakları yerine getirilemeyecek şekilde kullanan işletmelerin çevre
duyarlılıklarının artırılması gerekiyor.
Diğer yandan sektörün niteliğini artırmak için, sadece deniz kenarı
tatilinden değil, müzelerden, şehir çarşılarından, yöre mutfağından ve doğal
güzelliklerden de hoşlanan ‘meraklı turist’lerin hedeflenmesi gerekiyor. Bu
hedeflerin tüm paydaşlar tarafından takdir görmesi, özendirici hâle getirilmesi
ve müşterilerin daha duyarlı seçimler yapabilmeleri için yönlendirilebilmeleri,
ancak turizm sektöründe kurumsal sorumluluğun tanıtılması ile mümkün
olabilir. Galiba yerli ve yabancı turistlerden kısa dönemli ekonomik kârlılık
sağlamak uğruna, çevreyi ve toplumu ne ölçüde feda ettiğimizi düşünmenin
vakti geldi, geçiyor.
er
Be
rhan
O
y
a
k
r
STK
STK
Kadir Has Üniversitesi
4. STK Günleri
Kadir Has Üniversitesi ve Türkiye
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Derneği işbirliği ile kurulan
Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Akademisi tarafından, Sivil Toplum
Kuruluşları Günleri’nin 4.sü 20
Nisan 2012 tarihinde Kadir Has
Üniversitesi Cibali Yerleşkesinde,
TACSO (Sivil Toplum Kuruluşları için
Teknik Destek Projesi) desteği ile
düzenlenecek.
S
ivil toplumun dünü, bugünü ve
yarınını ele alacak bir buluşmaya
sahne olacak olan Sivil Toplum
Günleri, “Sivil Toplum: Dünü Bugünü
ve Yarını” teması ile düzenleniyor
ve sivil toplum kuruluşlarının bir
araya gelerek tartışması, görüşmesi,
tanışması ve geleceğe dair
öngörülerini paylaşmaları bekleniyor.
Sivil Toplum Kuruluşları Günleri’nde,
STK’lar kendi stantlarını açarak
eğitim, yoksulluk, hastalıklarla
mücadele, toplumsal cinsiyet eşitliği,
kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik
alanlarında yaratıcı çözümlerini
paydaşları ile paylaşacak. Aynı
zamanda çok taraflı bir diyalog ortamı
sunmak amacı ile World Cafe Metodu
ile toplantı zenginleştirilmesi de
hedefleniyor.
38
STK Günleri Ödülleri
S
ivil Toplum Kuruluşlarının fark
yaratan sosyal projelerine
ve STK’lara en çok destek veren
medya kuruluşlarına “STK Günleri”
ödülleri verilecek. Yapılacak anket
ile belirlenecek adaylar, Kadir Has
Üniversitesi, KSSD ve TACSO
tarafından oluşturulacak seçici kurul
tarafından şu kategorilerde seçilecek.
Avrupa Birligi KSS Raportörü Richard
Howitt İş Dünyası Temsilcileri ile
İstanbul’da Buluştu
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin
Danışma Kurulu Başkanı ve aynı zamanda
Kalkınma ve Sosyal Sorunlar Komitesi üyesi,
Avrupa Birliği Millet Vekili, Avrupa Parlamentosu
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raportörü olan
Richard Howitt, Türkiye Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Derneği’nin davetlisi olarak iş dünyası
temsilcileri ile kurumsal sosyal sorumluluk
kapsamındaki yuvarlak masa toplantısına katıldı.
T
oplantıda Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS)
İletişimi, KSS Raporlaması’nın önemi ve
Kurumsal Sosyal Sorumluluk için Yenilenmiş AB
stratejisi (2011 - 2014) konuları, gündemin ana
maddelerini oluşturdu. Toplantıda ayrıca, TKSSD’nin
bu yıl İstanbul’da düzenleyeceği İstanbul Küresel
KSS Pazaryeri 2012 Etkinliği ile ilgili de brief verildi.
Türkiye’nin en güçlü şirketlerinden oluşan iş
dünyasından temsilcileri ile Avrupa Parlamentosu’nun
Avrupa ve dünya ölçeğindeki tüm Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Platformları’nda temsil eden Richard
Howitt’in bu buluşması, yakın gelecekteki projelerin
daha doğru bir projeksiyonla gerçekleşmesi adına
Türkiye için oldukça
önemli.
Televizyon-Dizi
Televizyon-Sinema
Radyo
Sosyal Medya/Internet
Gazete
Gazeteci
STK Günleri, hak bazlı ve çevre,
kadın çocuk, engelli, azınlıklar ve
insan hakları alanlarında çalışan tüm
STK’lara açık ve stant açacak STK
sayısı 30 olacak. İstanbul dışından
katılacak STK’ların başvurularını,
program ortağı TACSO’ya yapmaları
gerekiyor ve başvurular 6 Nisan 2012
tarihine kadar devam edecek.
39
Uyg
STK
TÜRSAB,
Van’da Turizm Köyü kuracak
Van’da yaşanan elim deprem felaketinde zarar
gören vatandaşlar için başlattığı kampanya yoğun
talep gören TÜRSAB, TUROB, TÜROFED ve TYD
ile birlikte depremde ağır hasar almış bulunan ve
Van Valiliği tarafından belirlenecek bir köyü, Turizm
Köyü adıyla 100 - 125 kalıcı konut yapılmak
şartıyla yeniden inşa edecek.
T
ÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, kurumsal
sosyal sorumluluk algısı içerisinde birçok proje
gerçekleştirdiklerini ifade ederken, özellikle tarihi ve
kültürel değerlerin korunması ve yaşatılmasına ilişkin
çalışmalara dikkat çekti.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB)
sosyal sorumluluk çalışmaları hakkında bilgi veren
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Van depremi
sonrasında başlattıkları kampanyanın yoğun ilgi
gördüğünü dile getirdi. Ulusoy, “TÜRSAB - TUROB
- TÜROFED ve TYD’nin katkılarıyla, Birliğimiz
koordinasyonunda gerçekleştirilecek olan proje ile
depremde ağır hasar almış bulunan ve Van Valiliği
tarafından belirlenecek bir köy, 100 - 125 kalıcı konut
yapılmak şartıyla yeniden inşa edilecek ve ‘Turizm
Köyü’ olarak anılacak” dedi.
Ulusoy, TÜRSAB’ın çalışmalarını şöyle dile getirdi:
“2009 yılından bu yana sürdürülen Birliğimiz ile
Kültür ve Turizm Bakanlığı önderliğinde başlatılmış
olan erken rezervasyon kampanyasının ana hedefi,
avantajlar sunmak suretiyle vatandaşlarımızın daha
uygun koşullarda tatil yapabilirliklerini artırmak,
tarihi ve kültürel değerlerimizle buluşmalarını
kolaylaştırmak olarak özetlenebilir. 2011 yılında
tahmini olarak 1.5 milyon kişi erken rezervasyon
kampanyasından yararlanmış olup kampanya her
sene düzenli olarak devam etmekte.
18 Mart’larda Çanakkale ziyareti
B
irliğimiz, 81 il ve K.K.T.C.’den onbinlerce
ortaöğretim düzeyindeki öğrenciyi 18 Mart’larda
Çanakkale’ye yıllarca her türlü ulaşım, konaklama,
sigorta, rehberlik hizmetleri ve anı eşyaları dahil
olmak üzere tüm maliyetlerini üstlenerek organize
40
ettiği gezileri başarıyla gerçekleştirdi ve milli tarih
bilincinin pekiştirilmesini amaçlayan bu büyük
projenin T.C. Milli Eğitim Bakanlığı himayesine
girmesini sağladı.
Müzekart
B
irliğimiz ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
işbirliği ile 2008 yılından bu yana başarı ile
yürütülen “Müzekart” projesi, “Tarihe Yolculuk
Başladı” sloganıyla vatandaşlarımıza bir yıl boyunca
318 müzeye sınırsız giriş imkânı sağladı. Sahip
olduğumuz zengin tarihi ve kültürel mirasa daha
bilinçli sahip çıkılması, sonraki nesillere aktarılmasına
katkı amacıyla hayata geçirilen projeden yılda
yaklaşık iki milyon vatandaşımız yararlanmakta.
Diğer çalışmalar
• Müze ve örenyeri girişlerinin engelli geçişlerine
uyumlu hale getirilmesi gerçekleştirildi ve özellikle de
en son yenilik olarak görme engelliler için özel alfabe
ile oluşturulmuş müze broşürleri bastırıldı.
• Birliğimizin sağladığı özel donanımlı “Kültür
ve Sanat Otobüsü” ile T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Anadolu Filarmoni Orkestrası uzak, yakın
ayırt etmeden dağ köylerine kadar etkinliklerini
ulaştırabilmekte.
• Kars ilinde bulunan tescilli “Aynalı Köşk” yapısının
aslına uygun olarak onarımı ile ek yapı inşaatı
Birliğimizce tamamlanarak Kafkas Üniversitesi’ne,
öğrencilerin sosyal aktivite alanı ve konferans
etkinlikleri için 200 kişilik salon ihtiyacını karşılayacak
şekilde akademik çalışmaları destekleyici mahiyette
tahsis edildi.
• Efes Örenyeri için büyük çaplı aydınlatma
projesinin çizimi ve uygulaması, Efes, Laodikeia,
Nysa ve Stratonikea kazılarının hız kazanmasını
sağlamak için vinçlerin sağlanması, Emniyet Teşkilatı
ve TSK şehit ve gazilerinin çocuklarına sağlanan
burs olanakları, İstanbul Arkeoloji Müzelerinin bakım,
onarım ve depreme dayanıklı hale getirilmesi ile
çağdaş müzecilik olanaklarına kavuşturulması da
dahil olmak üzere birçok proje severek ve özenle
hayata geçirilmekte.”
KSS
ulam
alar
ı
Çalışan Gönüllüğü Örneği:
Arzum Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ekibi
Arzum Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ekibi,
oluşumlarını ve faaliyetlerini anlattı.
Şirket değerlerimizle paralel olarak birbirimize,
yaşadığımız topluma ve çevreye karşı özenliyiz.
Nasıl Başladık?
Toplumsal sorumluluğumuzun odağı olarak eğitimi
seçtik. Öncelikle fırsat eşitliği yönünden bulunduğu
coğrafi bölge itibariyle ya da kendi bedensel engelleri
nedeniyle dezavantajlı olan, eğitim çağındaki
gençlere destek vermek öncelikli amacımız.
Arzum’da sosyal sorumluluk yapılanması, “Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Komitesi” adı altında, sosyal
sorumluluğa gönül vermiş çalışanlardan oluşuyor.
Komite üyeleri, projelerde ve anlık işlerde gönüllülük
esasına göre rol alıyorlar.
A
rzum’da sosyal sorumluluk aktiviteleri,
çalışanların bu yöndeki istekleri doğrultusunda
başladı. 2006 yılında şirket içerisine yerleştirilen
dilek ve öneri kutularına, sosyal sorumluluk komitesi
kurulmasına dair istekler atıldı, sonrasında yönetim
bu fikri beğendi ve birkaç çalışanın gönüllü olması
ile birlikte Kurumsal Sosyal Sorumluluk Komitesi
kuruldu.
"
Bu komite, yakın
‘Kör Liderler’
çevreden tanınan
projesi nedir?
Arzum’da sosyal sorumluluk
maddi imkanları
yetersiz kişilere ürün vb.
yapılanması, “Kurumsal Sosyal
ör Liderler’
yardımlar yapmaya, yine
Projesi, görme
Sorumluluk Komitesi” adı altında,
maddi imkansızlıklar
engelli bireylerin
nedeniyle okula
sosyal sorumluluğa gönül vermiş
sosyal ve ekonomik
gidemeyen öğrencilere
gelişimini artırmaya
çalışanlardan oluşuyor. Komite
öğrenim bursları
yönelik olarak Arzum
üyeleri, projelerde ve anlık işlerde
vermeye, köy okullarına
Elektrikli Ev Aletleri ve
yardımda bulunmaya
Young Guru Academy
gönüllülük esasına göre rol
başladı. Bu aktiviteleri
(YGA) işbirliğiyle
alıyorlar.
gerçekleştirirken gerek
gerçekleştirilen bir
yönetim desteğiyle,
proje. Bu proje, orta ve
gerek çalışanlara
uzun vadeli hedefleri olan, eğitim, öğretim ve kariyer
duyurusunu yaparak çalışanlardan bağış toplama
yönetimi faaliyetlerinden oluşan sürekli gelişim
yöntemiyle ilerliyordu.
sürecini içeren bir sosyal sorumluluk projesi.
Başlardaki bu amatör ruh, zaman geçtikçe daha
kurumsal bir hale bürünmeye başladı. Young Guru
Academy ile tanışıldığında, bu derneğin yürütmekte
olduğu ‘Kör Liderler’ Projesi henüz yeni başlamıştı
ve toplumun çok önemli bir yarasına güzel bir
çözüm sunuyordu, fark yaratıyordu. 2009 yılının
sonunda, projenin sponsoru olundu. Bu projeye
başlanmasından sonra ise Arzum’un kurumsal sosyal
sorumluluk konusundaki rotası netlik kazanmaya
başladı.
‘K
Bu projeyle okuyan, yaratıcı düşünen, düşündüklerini
özgürce paylaşan, özgüvenli bireyler yetiştirmek
amaçlanıyor. Proje kapsamında Türkiye’de
halihazırda 6 görme engelli kütüphanede, ilkokul
öğrencilerine yönelik oku-düşün-paylaş seansları
yapılıyor ve bağımsız hareket eğitimleri veriliyor.
Proje, YGA koordinasyonunda, içeriği pedagoglar
tarafından yapılandırılmış olan, gönüllü üniversite
öğrencileri ve genç profesyonel çalışanların
desteğiyle görme engelliler için özel olarak
41
hazırlanmış kabartma baskı proje kitabı, kabartma
ve sesli hikaye kitapları okuyarak çocukların
yaratıcı düşünmelerini ve düşündüklerini rahatlıkla
paylaşmalarını geliştirecek seanslardan oluşuyor.
Lisedeki görme engelli öğrencilere ise İngilizce,
bilgisayar ve mesleki eğitimler verilirken aynı
zamanda CEO’ların, sanatçıların, yazarların katıldığı
Genç Liderler Kampına seçiliyorlar.
İlk görme engelli ve gören karma Dragonboat takımı
Takım çalışmasını ve takım çalışmasıyla fiziksel
engellerin ortadan kalkabileceğini göstermeyi
amaçlayan şirketler arası Dragon Boat kürek
yarışlarında görme engelliler, Arzum ve YGA
gönüllüleri birlikte yarışıyorlar. YGA ile birlikte ilk
görme engelli Dragonboat ekibini kurarak görme
engellilerin spor alanında da gelişmelerine katkı
sağlamayı amaçladık. Eğitimler sonrasında proje
mezunlarına Arzum ve diğer gönüllü şirketlerde staj,
iş imkanları, koçluk ve çeşitli eğitimler sağlıyoruz.
Bu projeyle Türkiye Sosyal Sorumluluk Komitesi
ve CSR Europe tarafından düzenlenen ‘Çalışan
Gönüllülüğü Ödülü’ne başvuran firma, Türkiye’de
250’den az çalışanı olan şirketler kategorisinde
Avrupa elemelerinde Türkiye’yi temsil etti ve ‘Kör
Liderler’ Projesi ile yarattığı toplumsal farkındalığı
yeni projeleriyle pekiştirmek amacıyla ilerliyor.
Neden eğitim, neden böyle bir
proje?
Ş
irket değerlerimizle paralel olarak birbirimize,
yaşadığımız topluma ve çevreye karşı özenliyiz.
Toplumsal sorumluluğumuzun odağı olarak eğitimi
seçtik. Öncelikle fırsat eşitliği yönünden bulunduğu
coğrafi bölge itibariyle ya da kendi bedensel engelleri
nedeniyle dezavantajlı olan, eğitim çağındaki
gençlere destek vermeyi hedefledik. Bu doğrultuda,
bugüne kadar ‘Kör Liderler’ gibi bir çok projeye de
katkı sağladık.
Arzum ailesi olarak, 2008 yılı TUİK verilerine
göre, çalışabilir durumda olan görme engellilerin
yalnızca %16.8’inin istihdam edilebildiği bir ortamda,
istihdam edilebilirliği arttırmaya yönelik bir projenin
destekleyicisi olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Arzum olarak sosyal sorumluluk projelerinin
çalışanlar arasındaki iletişimi ve çalışan bağlılığını da
arttırdığı inancındayız.
Projenin etkileri ve sonuçları
‘K
ör Liderler’ projesi, çalışanlarımızın
sosyal sorumluluk bilinci içerisinde
Türkiye’nin gelişimine katkı sağlamalarına
yönelik önemli bir araç oldu. Ayrıca, projenin
temel felsefesi olan açık iletişim ve etkileşim
ile yaratıcı düşünce ve fikirlerin önünün
açılmasına yönelik yapılan modelleme
sayesinde moderatörlerin de öğretme
becerilerinin, takım çalışması ve proje yönetimi
açısından yetkinliklerinin gelişmesi de projenin
bize sağladığı önemli katkılardandır. Bu
sayede, çalışanların ülkenin sosyal gelişimine
yaptıkları katkı onların üretime yaptıkları katkıyı
da artıracak şekilde motive olmalarını sağlıyor.
Uyg
ı
İletişim Danışmanlığı Sektörünün
İlk Sürdürülebilirlik Raporu:
SürdürüleN’PR
"
İletişim danışmanlığı sektörünün öncü firmalarından N’PR,
sektörünün ilk Sürdürülebilirlik Raporu “SürdürüleN’PR”ı yayınladı.
N’PR İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Nur Başnur, “2005
yılından bu yana gündemimizde olan sürdürülebilirlik
anlayışını, 2011 yılı sonunda hayata geçirdiğimiz
SürdürüleN’PR raporumuz ile bir adım ileriye taşıdık”
20
yıla yakın süredir Ankara ve İstanbul ofisleriyle
stratejik iletişim danışmanlığı hizmeti veren
N’PR İletişim, Küresel Raporlama Girişimi (GRI)
ilkelerine göre hazırladığı ‘’SürdürüleN’PR’’ Raporu
ile çıtayı yükseltti.
‘’SürdürüleN’PR’’ Raporu; inşaat-gayrimenkul ve
turizm sektörleri başta olmak üzere; sağlık-ilaç,
telekomünikasyon, bilgi teknolojileri, beyaz eşya ve
endüstriyel ürünler, enerji, STK ve meslek örgütleri,
finans, AVM-perakende, lojistik, kamu, kültür-sanat,
eğitim sektörlerinde 150’den fazla markaya Stratejik
İletişim Danışmanlığı hizmeti veren N’PR’nin
ekonomik, toplumsal ve çevresel sürdürülebilirlik
çalışmalarını içeriyor. Rapor, N’PR’nin 2006
yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler
Sözleşmesi (UN Global Compact) taahütleri ışığında,
uluslararası raporlama standardı Küresel Raporlama
Girişimi İlkeleri (GRI) C+ Uygulama Seviyesi’ne
göre oluşturuldu. SürdürüleN’PR’ın GRI İlkelerine
uygunluğu Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Derneği tarafından da denetlenerek, onaylandı.
N’PR İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Nur Başnur,
SürdürüleN’PR süreciyle ilgili: “Müşterilerimiz,
çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve medya başta
olmak üzere tüm sosyal paydaşlarımızla kurduğumuz
güven ve sadakate dayanan uzun soluklu ilişkilerin
desteğiyle, şeffaflık ilkelerimiz ışığında 2005
yılından bu yana gündemimizde olan sürdürülebilirlik
anlayışını, 2011 yılı sonunda hayata geçirdiğimiz,
sektörümüzde bir ilk olan, SürdürüleN’PR raporumuz
ile bir adım ileriye taşıdık’’ dedi.
42
KSS
ulam
alar
‘‘Şirketlerin karlılıktan ibaret yapılar
olamayacağına inanıyoruz’’
N
ur Başnur, çalışma alanı gereği iş dünyasında
sürdürülebilirlik için sorumluluklarının farkında
olduklarını belirterek raporun amacına ilişkin şunları
söyledi: ‘‘Bizim kendimize yüklediğimiz misyon, kendi
iş alanlarımızda sürdürülebilir bir dünya yaratmak
olduğu kadar danışmanlık hizmeti verdiğimiz
kuruluşların yanı sıra tüm paydaşlarımızı da aynı
doğrultuda yönlendirmektir. Raporumuzu da bu
bilinçle hayata geçirdik. Amacımız anındalık çağını
farkındalık çağına dönüştürmek. Küresel ölçekte
doğal kaynakların tükenme riskiyle karşı karşıya
olunduğu günümüzde, ‘profeyonel başarı’yı yeniden
tanımlıyor ve şirketlerin karlılıktan ibaret yapılar
olamayacağına, bunun yanı sıra toplum ve çevreye
kattıkları değerlerle birlikte değerlendirilmeleri
gerektiğine inanıyoruz.’’
PR sektöründe uluslararası kalite standartlarına
uygun, İDA Meslek Ahlakı İlkeleri’ne (2004) sahip,
verilen hizmetlerin ölçümleri ve denetimlerinin
tüm şeffaflığıyla yürütüldüğü sürdürülebilir bir
sistemin kurulması için meslek örgütleri ile ele
ele verdiklerini ifade eden Başnur, ‘‘Hedefimiz;
Sektörümüzün tüm firmaları için bu bilincin hem
kendi iç süreçleri hem de danışmanlık verdikleri
firmalar bazında içselleştirilebilmesi adına bir kıyas
noktası olabilmek. SürdürüleN’PR, N’PR İletişim’in
kurumsal ve ekonomik yapısı, toplumsal ve çevresel
sürdürülebilirlik projeleri ve sürdürülebilirlik hedefleri
hakkında detaylı bilgi veriyor’’ diye konuştu.
43
STK
YASED’den ‘KOZA’ Projesi için
Çok Uluslu Firmalara Çagrı
Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED’in 2009
yılında hayata geçirdiği Koza Projesi kapsamında,
Türkiye’nin daha az gelişmiş bölgelerinde okuyan
üniversite öğrencilerine çok uluslu şirketlerde staj
olanağı sağlanıyor. Bu yıl genişletilmiş kapsamıyla
dördüncü dönemine girecek olan Koza projesi ile
YASED 33 farklı ilde okuyan üniversite öğrencisine
uluslararası şirketlerde staj imkanı tanıyor.
Ö
ğrencilere vizyon kazandırmak, uluslararası
önemli firmaların iş yapış sistemlerini
merkezlerinde öğrenmelerini sağlamak, staj dönemi
süresince edindikleri deneyim ve vizyonu ileride
gerek yaşadıkları bölgeler, gerekse kendi kişisel
gelişimleri için kullanabilmelerine vesile olmak
hedefiyle başlatılan proje, şimdiye kadar toplam 350
öğrenciye 50 farklı şirkette staj fırsatı sundu.
GAP Bölgesiyle başladı,
33 şehre ulaştı
T
ürkiye’nin örnek eğitim projelerinden biri olan
Koza Projesi’nin ilk yılında GAP Bölgesi pilot
bölge olarak seçildi ve başarıyla tamamlandı. İkinci
yılında da teşvik sistemine göre dördüncü bölge
olarak adlandırılan 30 ildeki üniversiteler seçilerek,
118 öğrenciye staj olanağı sağlandı. Geçtiğimiz yıl
ise gençlere fırsat eşitliği sağlamak hedefiyle proje
kapsamı genişletildi, daha fazla öğrenciye ulaşılarak,
hem dördüncü bölge illeri hem de tüm GAP bölgesi
projeye dahil edildi.
YASED’in en önemli misyonlarından biri olan
“istihdam ve eğitim” konusu çerçevesinde hayata
geçirilen Koza Projesi, bu yıl dördüncü dönemine
daha da büyüyerek giriyor. Bu yıl projeye; Adıyaman,
Kilis, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin,
Gümüşhane, Malatya, Kastamonu, Sinop, Çankırı,
Ardahan, Kars, Iğdır, Ağrı, Van, Hakkari, Şırnak,
Siirt, Bitlis, Muş, Erzurum, Bayburt, Bingöl, Batman,
Mardin, Diyarbakır, Tunceli, Erzincan, Elazığ,
Şanlıurfa ve Gaziantep olmak üzere 33 il dahil oldu.
44
Yaz döneminde yürütülen staj programın ilk iki
gününde, stajlarının onbeşinci gününde ve son
gününde öğrenciler uzman eğitimciler tarafından
girişimcilik, liderlik ve iletişim üzerine oryantasyon
eğitimleri alıyor.
Türkiye’nin en büyük şirketlerinin destek verdiği
projede, insan kaynakları uzmanları illere giderek
öğrencilerle toplu mülakatlar gerçekleştirecek ve
olumlu öğrenciler yetkinliklerine göre projeye katılan
şirketlere yerleştirilecek.
Projeye katılan öğrencilerin konaklama masrafları
dahil her türlü ihtiyaçları YASED ve YASED üyesi
şirketlerce karşılanıyor. Uluslararası şirketler,
stajyer öğrencilerin ulaşım masraflarını karşıladığı
gibi staj süresince aylık maaş ve sigortalarını da
ödüyor. Projeye katılmak isteyen şirketler proje için
YASED’e başvurabiliyor. Koza projesi, Türkiye’de
hâlâ dezavantajlı olarak tanımlanan bölgelerdeki
öğrencilere yeni ufuklar açmak, uluslararası
yatırımcıların yarattığı katma değer ve istihdama
da yeni bir boyut kazandırmak ve bu anlamda
şirketlerdeki insan kaynağı açısından çeşitliliği
arttırmak hedefleriyle sürdürülüyor.
YASED - Uluslararası Yatırımcılar
Dernegi hakkında
Y
ASED Uluslararası Yatırımcılar Derneği, 1980
yılında kurulan, 216 üyesi olan ve üyelerini
Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası şirketlerin
oluşturduğu, kar amacı gütmeyen bir kuruluş.
Dernek, 216 üyesiyle Türkiye’deki uluslararası
doğrudan yatırımcıların en önemli temsilcisi olup,
üyeleri ile ortak vizyonuyla Türkiye’de daha iyi bir
yatırım ortamı için
çalışıyor. YASED
misyonunu, dünyadaki
en iyi örneklerle
uyumlu bir iş ortamının
oluşmasına proaktif
destek vermek, mal
ve hizmetlerin serbest
ticaretini, serbest
rekabeti, yatırım
özgürlüğünü ve
sermayenin serbest
dolaşımını teşvik etmek
olarak tanımlıyor.
YASED, Türkiye’de
faaliyet göstermekte olan
yatırımcılar, yeni ve potansiyel yatırımcılar arasında
bilgi paylaşımını ve özellikle de bu yatırımcıların
YASED üyeleriyle daha iyi iletişim sağlamalarına
imkân verecek şekilde işbirliğini ve iletişimi teşvik
ediyor. Dernek, yeni fikirler için bir platform görevi
görmenin yanı sıra, ortak menfaatlerin söz konusu
olduğu iş konularında, devlet organları ile düzenleyici
"
kurum ve kuruluşlarla olan ilişkilerinde üyelerine
müşterek destek veriyor. YASED, İş dünyasını temsil
eden diğer kuruluşlarla olan iletişim kanallarını
ve koordinasyonu geliştirmeye, kamuoyunun
konularımıza olan farkındalığını güçlendirmeye
ve doğrudan yabancı
yatırımların imajını
Türkiye’deki tüm
paydaşlar nezdinde
iyileştirmek adına
çalışmalar yürütüyor.
Türkiye’de yürürlükte
olan mevzuatın
ve iş yaşamındaki
uygulamaların
uluslararası standartlarla
uyumu için yapılacak ve
etik değerler ile kurumsal
yönetişim ilkelerini
geliştirmeye kararlı
girişimleri destekleyecek
lobi çalışmaları, YASED’ in en önemli öncelikleri
arasında. Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi
için YASED’ in belirlediği öncelikli konular: Kayıt
dışı Ekonomi, Hukuk Güvenliği, Vergi ve Teşvikler,
İstihdam ve Eğitim, Fikri ve Sınaî Mülkiyet Hakları,
ArGe ve Avrupa Birliği.
Gençlere fırsat eşitliği
sağlamak hedefiyle daha
fazla öğrenciye ulaşılarak,
hem dördüncü bölge illeri
hem de tüm GAP bölgesi
projeye dahil edildi.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne
Turizm Sektöründen ilk imzayı Martı attı
Martı GYO ve Martı Otel İşletmeleri turizm sektöründen, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (UN
Global Compact) imzalayan ilk kuruluş oldu. Grup, 10 temel ilkenin yer aldığı sözleşme doğrultusunda yol
haritalarını oluşturma çalışmalarına başladı.
B
irleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi
(Global Compact), BM tarafından geliştirilen ve
iş dünyasının çevre, çalışma koşulları, yolsuzluk
ve insan hakları alanlarında uymayı taahhüt ettiği
evrensel ilkeleri kapsıyor. Dünyanın en büyük gönüllü
kurumsal vatandaşlık girişimi olan sözleşmeyi
imzalayan şirketler, evrensel ilkeleri temel alan
kurumsal uygulamaların daha istikrarlı, adaletli ve
kapsamlı bir küresel pazar oluşturmaya yardımcı
olduğu inancını paylaştıklarına dair taahhütte
bulunuyor.
Martı GYO ve Martı Otel İşletmeleri, attığı imza
ile, faaliyetlerinin çevreye saygılı ve sürdürülebilir
olmasına özen göstereceği taahhüdünü
vermiş oldu.
45
STK
ESO Başkanı Savaş M. Özaydemir:
“Adil paylaşımcı bir ekonomi için sürdürülebilir
büyüme ve sosyal sorumluluk anlayışı şart”
Eskişehir Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Savaş M. Özaydemir, düzenli ve çevreye duyarlı
bir sanayileşmenin oluşması ve sürdürülmesi
parolasıyla yola çıktıklarını vurgularken, topluma
karşı sorumluluk taşıyan bir sivil toplum örgütü
bilinciyle de, kurumsal sosyal sorumluluk (KSS)
alanında çalışmalar yaptıklarını söyledi.
44
yılı geride bırakan Eskişehir Sanayi Odası’nın
(ESO) çalışmalarını ve kurumsal sosyal
sorumluluk anlayışını KSS Türkiye’ye, ESO Yönetim
Kurulu Başkanı Savaş M. Özaydemir, kuruluşundan
bugüne ESO yönetiminde görev alan tüm
sanayicilerin, ekonomik kalkınmanın ve bağımsızlığın
ancak ‘sanayileşerek’, yeni teknolojiler ve üretim
metotları geliştirerek sağlanacağı bilinciyle hareket
ettiğini söyledi. Özaydemir, “Bu bilincin yanı sıra
insanlığın refahına hizmet eden ve adil paylaşımcı
bir ekonomik düzene ancak sürdürülebilir büyüme ile
geliştirilen sosyal sorumluluk anlayışıyla ulaşacağına
inanan ESO, bu alanlarda da önemli çalışmalar ve
projeler gerçekleştirmiştir” diye konuştu.
Özaydemir, temsil ettiği sanayi kesimin faaliyetlerini
destekleme görevinin yanı sıra, yasa ile kendisine
verilen ve yükümlülüklerini de titizlikle yerine getiren
ESO’nun, aynı zamanda topluma karşı sorumluluk
taşıyan bir sivil toplum örgütü olma bilincini
önemsediğini belirtti.
Üniversite-sanayi işbirliğindeki örnek çalışmalar
ESO Yönetim Kurulu Başkanı Savaş M. Özaydemir
şunları söyledi: “Örneğin, yıllardır herkesin dilinde
olmasına rağmen bir türlü istediğimiz düzeye
gelemeyen üniversite-sanayi işbirliği, en azından
ESO için olmazsa olmaz bir durumdadır. Bu
kapsamda ESO, üniversite-sanayi işbirliği konusunda
birçok ortak projeler geliştirerek üniversitelerin
çeşitli projelerine maddi
manevi destek veriyor.
Özellikle, Eskişehir
Teknoloji Geliştirme
Bölgesinin yönetici
şirketi olan, Anadolu
Teknoloji Araştırma
Parkı San. ve Tic. A.Ş.
(ATAP A.Ş.), Eskişehir
Sanayi Odası tarafından
üniversite-sanayi
işbirliğinin bir sonucu
olarak, il sanayinde
teknolojik yatırımları
arttırmak amacıyla kuruldu, burada teknoloji geliştiren
akademisyenlere destekler sağlandı.”
"
Proje fuarı
Ü
niversitelerimizde yapılan bitirme projeleri “Proje
Fuarı” ile sanayicilerimize sunuluyor. Sanayi
Odasının desteği ile gerçekleşen bu etkinlikte
hazırlanan projeler, proje sahiplerinin gözetiminde
Odamızda sergileniyor.
Üniversite-sanayi
işbirliğinin bir diğer
güzel örneği ise,
üniversitelerimizde
okuyan değerli
gençlere ESO’nun
sağladığı fırsatlardır.
Bu kapsamda her yıl
ESO mali imkânları ile
Oda üyesi kuruluşlardan
sağlanan katkılarla
üniversitelerimizin
mühendislik ve idari
bilimler bölümünde
okuyan ve maddi durumu iyi olmayan öğrencilere
karşılıksız burslar sağlanıyor. Bu burslar lisans
eğitimi boyunca sürüyor. Yine öğrencilerimize
sağlanan diğer bir imkân ise her yıl çok sayıda
mühendislik bölümü öğrencisine, Oda üyesi sanayi
kuruluşlarında staj imkânıdır. Bu staj programı ile her
yıl yaz aylarında öğrencilerimiz ileride çalışacakları
sanayi kuruluşlarındaki iş yaşamını ve çalışma
ortamlarını görerek tecrübe kazanıyorlar.”
İnsanlığın refahına hizmet
eden ve adil paylaşımcı
bir ekonomik düzene,
sürdürülebilir büyüme
ve geliştirilen
sosyal sorumluluk
anlayışıyla ulaşılır.
Meslek Yüksekokulu projesi
E
skişehir Sanayi Odası olarak üniversite-sanayi
işbirliği konusundaki en anlamlı çalışmalarından
birisinin de 2010 yılında temeli atılan ve aynı yıl
tamamlanarak teslim edilen Meslek Yüksekokulu
olduğunu belirten Özaydemir’in görüşleri şöyle:
“Eskişehir Osmangazi Üniversitemiz ile yaptığımız
protokol çerçevesinde Eskişehir Sanayi Odası
Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan
Meslek Yüksekokulu ile üniversite ve sanayicinin
bir araya gelmesi sağlandı. Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi ile yaptığız görüşmelerde okulun eğitim
müfredatı ve ders içeriğinin sanayicilerimizin ihtiyacı
olan nitelikli insan gücünü yetiştirmeye yönelik olarak
belirlenmesi planlanıyor.
AB programlarına yakın takip
E
SO Yönetim Kurulu Başkanı Özaydemir, özellikle
STK’lar için önemli bir kaynak ve gelişim aracı
olma özelliğini taşıyan AB programlarını yakından
takip ettiklerini, bu kapsamda birçok projeye lider
ve ortak olarak katılım sağlandığını dile getirdi.
Özaydemir, “Buradan elde edilen kaynaklarla da
sanayicilerimize yönelik eğitim ve proje hizmetleri
gerçekleştiriliyor” dedi.
47
KSS anlayışında bölgesel ve
kurumsal kapasite oluşturma
çalışmaları
M
esleki eğitim, bölgesel kalkınma,
uluslararasılaştırma ve kümelenme gibi
alanlarda yürütülen projeler ile KSS anlayışında
bölgesel ve kurumsal kapasite oluşturmaya yönelik
çalışmalar gerçekleştirdiklerinden de söz eden Savaş
M. Özaydemir şöyle konuştu:
“Özellikle ESO tarafından hayata geçirilen CNC
Eğitim Merkezi, il sanayinde her geçen gün daha
fazla ihtiyaç duyulan CNC Operatörleri yetiştirmekte,
BEBKA desteği ile kurulan Endüstriyel Otomasyon
Araştırma ve Uygulama Merkezi ise Eskişehir’de
faaliyet gösteren KOBİ’lerin uluslararası rekabet
güçlerini arttırmak çalışmalar gerçekleştirmektedir.
Yine Eskişehir Sanayi Odası Organize Sanayi
Bölgesi ve Anadolu Üniversitesi ortaklığında
projelendirilen ve hizmete açılan Eskişehir
Endüstriyel Tasarım Merkezi kent ekonomisine
bir zamanlar önemli katkıda bulunan mobilya
sektörünü yeniden canlandırmak için çalışmalar
gerçekleştirmekte, kentteki mobilya sektörüne destek
vermektedir.
Sponsorluk destekleri
S
adece üniversite sanayi ya da sanayicilere
yönelik KSS projeleri geliştirmeyen ESO,
özellikle çeşitli dernek, kulüp, kurum ve kuruluşlarının
sürdürdüğü çalışmalara da sponsorluk desteği
vermektedir. Sadece iki yıl içerisinde Eskişehir
Sanayi Odası, KalDer, Milli Eğitim Müdürlüğü, İl
Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Anadolu Üniversitesi,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi, JCI, Kadın Girişimciler
Kurulu, Eskişehir Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Sanayi ve
Ticaret İl Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü, Eskişehir
Gazeteciler Cemiyeti, Eskişehir Tıp Fakültesi, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü, İşKur gibi kurum
ve kuruluşların birçok projesine destek vermiş,
sponsorluklar sağlamıştır.
UMEM Beceri’10 için yoğun mesai
S
on yıllarda işgücü piyasasında arz talep
uyuşmazlıklarından kaynaklanan işsizliğe çözüm
getirmek amacıyla ülkemizde başlatılan en büyük ve
en önemli projelerden biri olan Uzmanlaşmış Meslek
Edindirme Merkezleri yani UMEM Beceri’10 Projesi
kapsamında Eskişehir Sanayi Odası koordinatör
Oda olarak Eskişehir’deki çalışmaları yürütmekte, bu
konuda yoğun mesai harcamaktadır.
Özellikle işe ihtiyacı olanlar ile işçiye ihtiyacı olan
firmaların bir araya gelmesinde, söz konusu projenin
şehirde işleyişini sağlamakta görev alan ESO,
işsizliğin azaltılmasında sosyal sorumluluk örneği
göstermiştir.”
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
BTC Hattında Degişen Yaşamlar
Hazar Denizi’ndeki üretim havzalarından çıkarılan
ham petrolü dünya pazarlarına ulaştırmak
amacıyla 2002 yılında kurulan Bakü-Tiflis-Ceyhan
Pipeline Company (BTC Şirketi), ana faaliyeti
olan petrol taşımacılığının yanı sıra boru hattının
geçtiği üç ülkede hayata geçirdiği programlarla,
2003 yılından bu yana sürdürülebilir kalkınmanın
toplumsal ve çevresel boyutlarına ilişkin bir dizi
çalışmaya teknik ve mali destekler sağlıyor.
BTC
Şirketi Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Müdürü Şükran Çağlayan Mumcu,
şirketin sürdürülebilirlik adına yürüttüğü çalışmalara
ilişkin şunları söyledi: ‘‘Sürdürülebilir kalkınmaya
katkıda bulunmaya çalışılan BTC ek yatırım
programlarından ilki, 2003 yılından beri kesintisiz
ve entegre bir şekilde yürütülen Toplumsal Yatırım
Programıdır (TYP). TYP, sürdürülebilir kırsal
kalkınma adı altında uygulandığı 10 il (Ardahan,
Kars, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane, Sivas,
Kayseri, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adana) 34
ilçeye bağlı 330 köyde, temel geçim kaynaklarına
yönelik faaliyetlerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesine,
sürdürülebilir yeni gelir getirici kaynaklar
yaratılmasına, yoksul kesimin su, eğitim, sağlık gibi
temel hizmetlere erişiminin sağlanmasına, doğal
kaynakların etkin kullanımına ve yerel kapasitenin
geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçladı. BTC
Şirketi, 2003-2011 yılları arasında TYP kapsamında
uygulanan hibe projelerine 24 milyon ABD Doları
kaynak aktardı.’’
Şükran Çağlayan Mumcu, TYP ile hedeflerinin;
bitkisel ve hayvansal üretime dayalı temel geçim
kaynaklarının iyileştirilmesi, sürdürülebilir iyi tarım
uygulamalarının yaygınlaştırılması, sürdürülebilir
alternatif geçim kaynakları yaratılması, yerel
örgütlerin güçlendirilmesi, topluluk temelli ve
üretici örgütlerinde kurumsal / örgütsel kapasitenin
geliştirilmesi, istihdam ve girişimcilik çalışmalarının
desteklenmesi, kadının sosyal ve ekonomik hayata
katılımının desteklenmesi ve eğitim, sağlık, içme
suyu benzeri ortak kullanıma yönelik küçük ölçekli
altyapı projelerinin hayata geçirilmesi olduğunu ifade
etti.
Özel sektörce gerçekleştirilmiş en
uzun soluklu program
B
ölgesel Kalkınma Girişimi’nin (BKG) ise, daha
bölgesel düzeyde ortaklıklar ve işbirlikleri
temelinde çevre yönetimi, iş ve işçi sağlığı, yerel
tedarik zincirinin oluşturulmasına katkı sağlama, yerel
istihdamın geliştirilmesi, KOBİ’lerin kapasitesinin
artırılmasına destek sağlamayı amaçladığını ifade
eden Mumcu, ‘‘Projelerin çoğu 2007’den itibaren
Ceyhan Deniz Terminali’nin bulunduğu İskenderun
Körfezi’nde uygulanmaya başlandı ve bu projelere
2007-2011 yılları arasında toplam 6 milyon,
Türkiye’de uygulanan programlara 2003-2011 yılları
arasında 37.5 milyon ABD Doları kaynak ayırdık.
Edindiğimiz deneyimlerle önümüzdeki beş yıl
için, “Sürdürülebilir Kalkınma İnisiyatifi” stratejisini
oluşturuyoruz. 2003 yılından beri kesintisiz yürütülen
Sürdürürlebilir Kalkınma İnisiyatifi Türkiye’de özel
sektör tarafından gerçekleştirilmiş en kapsamlı,
entegre ve uzun soluklu program oldu.’’ dedi.
Sürdürülebilir kalkınma kapsamında
dikkate alınan kriterler
Ş
ükran Çağlayan Mumcu, BTC Şirketi’nin, ek
yatırım programları kapsamında desteklenen
projelerin geliştirilmesine ve uygulanmasına ilişkin
ilkelerinin;
• Ulusal ve uluslararası yasa, standartlar ve
kalkınma önceliklerine uyum,
• Sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyı gözetmek ve
mevcudun iyileştirilmesine öncelik vermek,
• Yatırım programlarını, katılımcı yöntemle
yararlanıcılar ve paydaşlarla birlikte ihtiyaç temelli
olarak yerinde planlayıp uygulamak,
49
girişimcilik faaliyetlerine ağırlık veriliyor.
Toplum tabanlı yerel örgütleri aktif hale
getirme çalışmaları: Sürdürülebilirliğin temel
aracı olan toplum temelli örgütler (tarımsal kalkınma,
kadın, su ürünleri, sulama kooperatifleri ve köy
kalkınma dernekleri ile üretici birlikleri gibi) için işbaşı
eğitimler, küçük hibe destekleri, işletme sermayesi
sağlamanın yanında, yerel paydaşlarla ortaklık
ve iletişim kurma, iyi yönetişim ilkelerini öğrenip
uygulamaları gibi konuları içeren kurumsal kapasite
geliştirme çalışmaları destekleniyor.
• Çalışmalarda cinsiyet dengeli kalkınma, insan
haklarına saygı, çevresel açıdan duyarlı
davranmak,
• Sürdürülebilirlik için yerel örgütlenme ve kapasite
geliştirmeye ağırlık vermek, bağımlılık
yaratmamak,
• İzleme ve değerlendirmeye önem verip, etkin bir
yönetim aracı olarak kullanmak,
• Uygulamalarda ortaklıklara, eş fonlara önem
vermek, kamu, özel sektör, STK ve uluslararası
kalkınma kurum ve kuruluşlarıyla ortaklıklar
kurmak,
• “Sağlık, emniyet ve çevre” kurallarından ve
şeffaflıktan taviz vermeden sürdürülebilir ve
güvenli bir çalışma ortamı yaratmak olduğunu
söyledi.
Temel çalışma konuları
P
roje alanlarının iklim, arazi yapısı, doğal
kaynaklar ve toplumsal-kültürel yapısına bağlı
olarak sürdürülen temel ekonomik faaliyetlerin
geliştirilmesinin, öncelikli hareket noktalarını
oluşturduğunu vurgulayan Şükran Çağlayan Mumcu,
çalışma konularının detaylarını da paylaştı.
Temel geçim kaynaklarının iyileştirilmesi: İyi
tarım ve organik tarımı yaygınlaştırmak amacıyla
toprak analizleri, uygun gübre ve ilaç kullanımı,
tarımsal sulamanın uygun teknik ve yöntemlerle
yapılması konularında teorik ve uygulamalı eğitim ve
girdi temini yapılıyor.
Hayvancılığın geliştirilmesi: Bütüncül bir
yaklaşım içinde başta bakım ve besleme koşullarının
iyileştirilmesi, koruyucu veterinerlik ve hastalıklarla
mücadele, barınak hijyeni, ırk ıslahı, kaliteli yem
bitkileri üretimi, sütün hijyenik koşullarda toplanıp
pazarlanmasına destek sağlanıyor.
Alternatif geçim kaynakları yaratılması: Doğal
kaynakların etkin kullanımına dayalı iyi tarım veya
organik tarım teknikleriyle örtü altı veya açık alanda
sebze üretimi, çilek, bodur-yarı bodur meyvecilik,
üzümsü meyve yetiştiriciliği, organik bal ve ana arı
üretimi, doğayla uyumlu balıkçılık ve diğer bireysel
50
İstihdam ve bireysel girişimciliği geliştirme:
Temel sorun olarak ortaya çıkan sürekli istihdam
talep ve beklentilerine kısmen de olsa yanıt
verebilmek ve işsiz gençlere daha gelişmiş teknik ve
sosyal beceriler kazandırmak amacıyla çeşitli mesleki
kurslar sonrası bireylere sosyal güvenlik kapsamında
istihdam sağlanıyor.
Kadınlara yönelik eğitim faaliyetleri ve sosyal
altyapıya ulaşımın iyileştirilmesi: Eğitimini
tamamlayamayan genç kadınlara açık öğretim
destekleri, kişisel sağlık ve temizlik, ilk yardım
eğitimleri, ana-çocuk sağlığı eğitimleri, gıda hijyeni
konusunda bilinçlendirme, gençler ve çocuklar için
sosyal gelişim faaliyetleri sürdürülüyor. Ayrıca, “Hızlı
etki projeleri” adı altında başta temiz içme ve sulama
suyu olmak üzere okul, köy konağı, sağlık ocağı,
kooperatif binası, köprü, yol, köy koruluğu gibi ortak
kullanım amaçlı 500 tane yapı ve tesisin bakım,
onarım ve inşaatına destek verildi.
Uygulamaların sonuç ve etkileri
Ş
ükran Çağlayan Mumcu, hayata geçirilen projeler
ve sonuçlarını şöyle maddeleştirdi:
İyi tarım uygulamalarının öncüsü yerel
örgütler oluşturuldu: Sürdürülebilirliği
sağlamanın önemli araçlarından biri olan yerel
örgütlenmeye ağırlık verildi ve bir kısmı informel
aşamada kalsa da BTC tarafından, yaklaşık 70’e
yakın yeni yerel örgütün kurulmasına öncülük edildi.
Toplam 133 yerel örgütle işbirliği yapılarak 350 farklı
projenin uygulanmasına yardımcı olundu.
Organik ve iyi tarım uygulamaları: Binlerce
insana iyi ve organik tarım uygulamaları konusunda
eğitim, girdi ve sertifikasyon hizmeti desteği sağlandı.
Erzurum, Erzincan ve Sivas’a bağlı proje köylerinde
yaklaşık 150 üretici yaklaşık 100 dekar alanda
organik çilek ve sebze üretimi yaparak gelir elde
etmesi, Kars, Erzurum ve Sivas’ta yaklaşık 20 bin
dekar alanda organik sertifika ile yetiştirilen yem
bitkilerinin, organik hayvancılık ve süt işletmelerine
satılması, proje desteği ile kurulan Ulaş Kalkınma
Derneği’nin (UKDER), komşu ilçeler dahil yöredeki
650 üreticinin yaklaşık 120 bin dekar organik hububat
üretimine gerekli organizasyon ve ürün pazarlama
desteği sağlanması uygulamanın örneklerinden.
Sebze ve meyve üretimine destek: Proje
köylerinde farklı büyüklüklerde toplam 2500 sera
kuruldu. Seraların tümünde damla sulama yöntemi
kullanılarak %50 tasarruf sağlanıyor. Böylece her
yıl binlerce ton temiz su tasarruf edilerek tarımsal
üretimle kirlenmesinin önüne geçilebiliyor.
kadınların oranı %49’a ulaştı. Kursları tamamlayan
203 kişi sosyal güvenceli olarak işe başladı. Açılan
uygulamalı girişimcilik kurslarına 294 kişi devam
etti, eğitimini tamamlayanlar arasından 38 kişiye iş
planlarının geliştirilmesinde destek sağlanarak kendi
işletmelerini kurmalarına yardımcı olundu.
İstihdam ve girişimcilik destekleri için kalıcı
kurumsal yapılar oluşturuldu: Ceyhan Ticaret
başta Ardahan olmak üzere bazı bölgelerde organik
bal üretimi ve ana arı üretimi şeklinde desteklendi
ve yaklaşık 800 kişinin ek gelir elde etmesi sağlandı.
Bunların büyük kısmı yoksul kadın ve işsiz genç
erkeklerden oluşuyor.
Odası bünyesinde bir Sürekli Eğitim Merkezi kuruldu.
Ayrıca yaklaşık 5 milyon ABD Dolarına mal olacak
Ceyhan İş Geliştirme Merkezi (CEYGEM) için TOBB,
Ceyhan Belediyesi, Ceyhan Ticaret Odası, Ticaret
Borsası, Ceyhan Ziraat Odası, Esnaf ve Sanatkarlar
Odası bir araya gelerek CEYGEM İşletmesini kurma
kararı aldı. BTC’nin CEYGEM dahil projeye toplam
katkısı 1.855.000 ABD Dolarına ulaştı.
Toprak Islahı: Yoğun kullanım, fazla sulama
KOBİ Destekleri: Kredi Garanti Fonu A.Ş. ve
Arıcılık: Doğa ile uyumlu bir faaliyet olan arıcılık
suyu ve aşırı gübre, ilaç kullanımı sonucu toprak
yapısındaki bozulmaları önlemek amacıyla, Çukurova
bölgesinde 20 köyde bir toprak ıslah kampanyası
başlatıldı. Tarım arazilerinin %14’ünde iyileşme
sağlandı. Bu çalışmaların verim üzerindeki etkisini
ölçmek için deneme çalışmaları yapıldı ve buğday,
mısır, yerfıstığı gibi temel ürünlerde en az %30 verim
artışı sağlandı. Yapılan masraflar düşüldüğünde 20
köydeki lider üreticiler toprak ıslahı uygulamalarından
yaklaşık bir milyon TL’nin üzerinde ek gelir elde etti.
Sürdürülebilir balıkçılığı destekleme:
Yumurtalık Körfezi’nde sanayileşme nedeniyle doğal
alanların kaybı ve aşırı avlanmadan kaynaklanan
sorunları çözmek ve yaşayan topluluklar için yeni
balıkçılık alanları yaratılması amacıyla bir yapay
resif projesi geliştirildi ve yörede nesli giderek azalan
balıkların sayısında önemli artış oldu.
İçme suyu tesislerinde enerji tasarrufuna
yönelik çalışmalar: Proje köylerinden 133’ünde
(%40) en yeterli, sağlıklı içme ve kullanma suyuna
erişim için malzeme ve teknik destek sağladı. İçme
suyu temininde enerji kullanan köylerde enerji
tasarrufu ve etkin su kullanımı için verilen eğitimler
paralelinde adil paylaşım sağlayıcı su sayacı ve
malzeme desteği yanında enerji tasarrufu sağlayıcı
özel tasarımlı panolar temin edildi. Pano kullanan
Ardahan ve Adana’ya bağlı 10 köydeki içme
suyu tesislerinde daha az enerji kullanımı sonucu
faturalarda ortalama %30 düşüş gerçekleşti. Yapılan
bir yıllık toplam tasarruf tutarı yapılan harcamaların
tümünü karşıladı.
İşsizlikle mücadele: Çukurova bölgesinde
uygulanan “İstihdam ve Girişimcilik Projesi”nde
1.000 kişinin kariyer eğitimi alması planlanmış iken,
bu sayı 1.600’e ulaştı ve bunlardan 370’i başka
bir eğitim almaksızın sosyal güvenceli olarak iş
sahibi oldu. Söz konusu hizmetleri alanlar içersinde
bankalar aracılığıyla yürütülen kredi kefalet desteği
projesine başvuru yapan 65 küçük işletme toplam
3.5 milyon ABD Doları kredi kullandı. Yapılan izleme
ve değerlendirme sonucunda, işletmelerin aldıkları
kredinin tamamını yatırım için kullandığı ve yaklaşık
150 kişiye ek istihdam yarattığı görüldü. On yıl
sürecek bu projede, küçük işletmeler için toplam 25
milyon ABD Doları tutarında kredi hacmi yaratıldı.
Uygulamaların sürdürülebilirligi
BTC
’nin, Sürdürülebilir Kalkınma İnsiyatifi
kapsamında teknik ve finansal destek
verilen projelerin tümünü sürdürülebilirlik kaygısı
gözetilerek ve dışa bağımlılığı azaltıcı önlemlerle
yürüttüğünü söyleyen Mumcu; “Sürdürülebilirlik
ilkesinin mali, idari, teknik ve çevresel boyutlarıyla
hayata geçirilmesini içeren çabalara planlama
aşamasında başlıyoruz. Sürdürülebilirlik kavramını
somutlaştırmak adına, öncelikle birbirini destekleyici
yaklaşımları benimsiyoruz. Üretim girdileri, gerekli
makina-ekipman, finansman destekleri yanında
uygulamalı eğitimler, teknik ve sosyal beceri
kazandırma çalışmaları ve ekonomik girişimlerin
devamlılığını sağlayacak mali, idari kapasite
geliştirme çalışmaları ile destekleniyor.
Yerel örgütlerce yürütülen gelir getirici faaliyetlerin
finansal ve kurumsal sürdürülebilirliğini sağlamak için
özellikle işletme kurma ve geliştirme, üretimde ölçek
büyütme ve satış-pazarlamaya yönelik faaliyetlere
yoğunlaşılmasına ağırlık veriliyor. Yerel örgütlerin,
işletmecilik faaliyetlerini iş planlarına dayalı ve
yıllık program ve bütçe temelinde yürütmeleri
teşvik ediliyor. Tüm bunların yanı sıra projelerin
sürdürülebilirliğine katkı amacıyla yerel ara eleman
yetiştirilmesine yönelik faaliyetler uygulanıyor. Bu ara
elemanlar ve yerel örgütler aracılığıyla, başlatılan
faaliyetler BTC ve uygulayıcı ortakları olmadan da
devam ettiriliyor ve yaygınlaştırılıyor.” dedi.
51
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Söy
KPMG,
Depremzedelere Destegini Sürdürüyor
Van’da 24 Kasım 2011 tarihinde meydana gelen
deprem için eşya ve erzak yardımı yapan KPMG
Türkiye, bölgeye yardımlarını sürdürüyor.
A
cı kayıplar yaşanan depremin hemen
sonrasında, Aralık ayı itibariyle Van’da yardıma
muhtaç olan vatandaşların battaniye ve kışlık
kıyafet gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecek her türlü
eşyanın toplanarak bölgeye ulaştırıldığını söyleyen
şirket yetkilileri, bu yardımlarla birlikte, Türkiye ofisi
çalışanlarının katılımıyla bölgeye maddi destek de
sağlandığı, KPMG Türkiye çalışanları tarafından,
yine afetin gerçekleştiği tarihlerde Kızılay’a 5 bin TL
bağışlandığı bilgisini verdi.
Bunlara ek olarak ODTÜ Mezunlar Dermeği’nin
başlattığı yardım kampanyasına, KPMG Türkiye
de destek veriyor. “ODTÜ VAN’da” kampanyası
çerçevesinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne kalıcı
KSS
leşil
e
ri
İş dünyasında etik,
toplumsal kalkınmaya katkıda bulunabilir mi?
prefabrike iki katlı 500 kişilik bir öğretim ünitesi ve
yurt binaları inşası sürüyor ve öğrencilere eğitim
bursu verililiyor. Öğretim ünitesi Mart ayı içinde
açılacak.
İş dünyasında etik ve itibar yönetiminin, ayrıca yolsuzlukla mücadelenin bir ülkenin ekonomik ve insani
kalkınması ile olan bağlantısı sıkça tartışılan bir konu. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye
Temsilciliği’nin İletişim Koordinatörü Faik Uyanık, bu konuyu Etik ve İtibar Derneği (TEİD) Koordinatörü
Tayfun Zaman ile konuştu.
Bu kampanyaya bağışlanan 50 bin TL üzerindeki
miktarın yarısı KPMG Türkiye ofisi çalışanlarından
elde edilirken, diğer yarısı da KMPG İngiltere
tarafından gönderildi. KPMG, yapmış olduğu
bu yardımlar ile Van’daki öğrencilerin, deprem
yüzünden ara vermek zorunda kaldıkları eğitim
hayatlarına devam etmelerini sağlayacak projeler
gerçekleştirilmesine destek vermiş olacak.
Faik Uyanık: İş dünyası açısından yolsuzluk ve
suistimal farklı kavramlar. Bahşiş, rüşvet, haraç ve
hediyeler bazen suistimale girebilir, bazen de yolsuzluk
olarak adlandırılabilir. Siz iş dünyasında nasıl bir
sorun gördünüz ki böyle bir dernek kurmak istediniz?
Tayfun Zaman: Son yaşanan krizlerin ardından
iş dünyası “etik yönetimi sıkıntısı” içindeydi diye
gördük. Bunu “etik sıkıntısı içindeydi” şeklinde
algılamamak lazım. Ülke ekonomisinin yüzde 98’inin
aile şirketleriyle domine edildiğini ve bir ailenin etik
değerlerini şirketine ismiyle yansıttığını düşünürseniz,
ülkemizde bir etik problemi var demek aslında doğru
değil. Ama bu etiğin doğru yönetilmesi ve disipline
edilmesi, raporlanması ve gelişimin gözlenmesi
alanlarında bir sistem eksikliği gözümüze çarptığı için
bu derneğin çatısı altında birleştik. Ve çalışmalarımızı
bu yönde sürdürüyoruz.
KPMG Türkiye, duyarlı çalışanlarının desteği
ile sosyal sorumluluk alanındaki hassasiyetini
göstererek diğer uluslararası firmalara da örnek
olmayı amaçlıyor.
Faik Uyanık: Siz dernek olarak, Birleşmiş Milletler’in
Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (Global Compact)
imzacılarından birisisiniz. Bu sözleşmenin 10
ana ilkesi var ki bunların altında toplanan ana
başlıklar; insan hakları, çalışma standartları, çevre ve
yolsuzlukla mücadele. İş dünyasında yolsuzluk hangi
şekillerde ortaya çıkıyor ve bununla mücadele nasıl
oluyor?
Tayfun Zaman: Yolsuzluk dediğimiz zaman,
açtığımız başlığın altına genelde kamu ile ilgili ilişkiler
giriyor. Yolsuzluk ve rüşvet, bir kamu görevlisinin
makamını ve elindeki bilgiyi kötüye kullanarak
kendisine ya da bulunduğu büyük yapıya çıkar
sağlaması anlamına geliyor. Fakat bizim konumuz
sadece yolsuzlukla sınırlı değil. İş dünyasının
birbiriyle olan ilişkisi, iş dünyasının çalışanı ile
ilişkisi ya da çalışanın çalıştığı şirketle olan ilişkisine
de suistimal penceresinden bakıyoruz. Ama bu
iki başlıkta da ortak bir payda var: Gücün kötüye
kullanılması; kimi zaman şirket çıkarına, kimi zaman
şahıs çıkarına ya da kimi zaman topluluk çıkarına
yapılması. Bu alandaki savaş neden çok önemli?
Şöyle bir örnek vereyim: Yolsuzluk ekonomisi,
dünyanın en büyük beşinci ekonomisi. Fransa
ekonomisinden büyük, Almanya ekonomisinden
küçük bir yere oturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde
her şirket, gelirinin aşağı yukarı yüzde 7-8’lik kısmını,
gelişmiş olan ülkelerde yüzde 5’ini ve daha geri
kalmış ülkelerde yüzde 25-27’lik kısmını yolsuzluğa
kurban veriyor.
‘Yolsuzluk, dünyanın en büyük
ekonomilerinden’
Faik Uyanık: Toplumsal kalkınmanın ön şartlarından
biri de yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluktan arınma.
Dernek olarak sizin bu yöndeki çalışmalarınız neler,
yolsuzluk ve toplumsal kalkınma konusundaki bakış
açınız nedir?
Tayfun Zaman: Milyar seviyesinde çocuğun
öldüğü, aşıdan mahrum kaldığı ya da sağlıklı
53
ortamda yaşayamadığı; dünya nüfusunun çok
büyük bir bölümünün açlık çektiği, daha az ama
ciddi bir bölümünün fakirlik sınırında yer aldığı,
sağlıklı su kaynaklarından uzaklaşıldığı bir dünyada
yaşıyoruz. Bununla beraber, dünyanın en büyük
ekonomilerinden birinin yolsuzluk olduğunu
söylüyoruz. Biz etik yönetimine, sadece ahlaklı
bireyin iş yapma biçimi olarak bakamıyoruz. Etik
yönetimi bir iş yönetimi disiplinidir. Bir yazılı kültürdür.
Bu yazılı kültür şirkette oluştuğunda ancak ölçülebilir,
nesnel değerler üzerine oturtulmuş bir idare
mekanizması oluşur. Bizim de ülkelerle paylaştığımız
fikriyat bu yöndedir. Etik yönetiminin aslında bir iş
yapma çabası olduğunu anlatmaktır.
Faik Uyanık: İş dünyasında etik, ülkelerin
kalkınmasına, rüşvetin temizlenmesine ve yok olmasına
katkıda bulunan en önemli unsurlardan biri. Peki
derneğinizin ortaya çıkmasının arkasında kimler
vardı, hangi firmalar sizi destekledi?
Tayfun Zaman: Öncelikli hedefimiz Türkiye’deki
köklü şirketleri, yabancı ortaklıklar yaparak bu kültürü
elde etmiş şirketleri ve yabancı şirketlerin Türkiye
ayaklarını bir araya getirerek bu oluşmuş kültürden
bir şeyler öğrenebilmek ve tüm Türkiye’deki şirketlere
bu kültürü yayabilmekti. Bu amaca uygun olarak
davet ettiğimiz şirketler bu çağrıya cevap verdi.
Borusan Holding, Anadolu Endüstri Holding, Sabancı
Holding gibi büyük kurumlar, Tüpraş gibi kendi
sektöründe lider kurumlar, yurt dışından Siemens,
Bosch, Microsoft, HP gibi kurumlar Türkiye’de bu
kültürün oluşması ve yaygınlaşması ile ilgili bize tüm
kaynaklarını açtılar ve bu kültürü bizimle paylaştılar.
Şimdi sıra bu kültürü yansıtmakta.
‘Küçük hediyelerin büyük sonuçları
olabilir’
Faik Uyanık: Tartışmalar nerede yoğunlaşıyor?
Türkiye’deki sorunlara baktığımız zaman, hangi
kategori daha fazla? Çalışanlar ile firmalar arasındaki
54
suistimal türleri mi, yoksa iş dünyasının örneğin kamu
ihalelerinde olan problemleri mi sizin önceliğiniz?
Tayfun Zaman: Aslında öncelik, bu sorunların
tanımlanması ve tanınmasında. Kimi sektörler kamu
ihaleleri dolayısıyla kamu ile daha yakın ilişki içinde.
Buradaki risk, yolsuzluk riskine doğru kayar. Kimi
sektörler, örneğin; sanayi kamudan uzak iş yapar,
özel sektörle ve tüketici ile doğrudan ilişki içindedir.
Burada ise işin içine rekabet girer. Şirketin birtakım
güçlerini kötüye kullanarak müşterisini ya da içinde
bulunduğu ortamı suistimal etmesi ya da bir çalışanın
şirket kaynaklarını kötüye kullanarak, şirketi suistimal
etmesine doğru gidebilir. Bazı coğrafyalarda bazı
riskler günlük hayatın o kadar parçası haline gelir
ki bunlar normalleşir. Bizim savaştığımız yer orası.
Cephe yolsuzluk da olabilir, suistimal de. ‘Normal’
tanımı içine zaman içinde soktuğumuz ama normal
olmayan küçük hediyelerin aslında büyük yansımaları
olabilir.
Faik Uyanık: Peki hedeflediğiniz sonuç ve gözle görülür
çıktı ne olacak? Ele aldığınız şirketlerin birer ilkeler
kılavuzu oluşturması, neyin suistimale girdiğinin
saptanması ya da somut ölçüler konması mı?
Tayfun Zaman: Türkiye’deki bütün şirketlerin bir
etik duruşu, buna bağlı olan bir etik politikası, bu etik
politika üzerine kurgulanmış bir etik kodu olması; bu
etik kodun bütün idari fonksiyonlarına yansıması;
etik üzerine kurgulanmış bir insan kaynakları ve
tedarik zinciri yönetim politikası oluşturulması ve
uygulanması olacak. Ayrıca bu etik değerlerin,
içinde bulundukları bütün bu sisteme de etkin bir
şekilde yaygınlaştırılması ve bunun herkesin ortak
kültürü haline gelmesini hedefliyoruz. Bu amaç
doğrultusunda da hedefimiz, üyemiz olan ve olmayan
bütün şirketlerle iletişim kurmak. Üyemiz olmayan
şirketlere ve kuruluşlara da kapımız her zaman açık.
* Bu söyleşi ilk olarak UNDP Türkiye’nin Yeni Ufuklar adlı podcast
yayımında yer almıştır. Şimdiye kadar yayımlanmış tüm bölümlere
http://www.bit.ly/yeniufuklar adresinden ulaşabilirsiniz.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Starbucks Türkiye,
Eğitim Odaklı Projeler Üretiyor
Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı 2003 yılından bu yana
Starbucks Türkiye, sosyal sorumluluk projelerini eğitim odaklı kurguluyor.
Bunlardan; ‘Kardeş Okullar’ Projesi ve Tohum Otizm Vakfı işbirliği ile
otizm konusunda bilinçlendirme amaçlı yapılan çalışma öne çıkıyor.
Kardeş Okullar Projesi
Bu yıl da Nisan ayında resim yarışmasının sekizincisi
düzenlenecek.
S
tarbucks Türkiye, ‘Kardeş Okullar’ projesi ile
Diğer bir faaliyet olarak da, işitme engelli öğrencilerin
eğitim alanına odaklandı. Şu an sayısı 120’yi
eğitim gördüğü Kardeş Okullarda, yine yılbaşı
geçen kardeş okullardaki öğrencilerinin sosyal
döneminde ebru sanatı, illüzyon gösterileri, ahşap
gelişimlerini destekleyici resim yarışması, satranç
boyama gibi etkinlikler gerçekleştiriliyor.
turnuvaları, tiyatro çalışmaları farklı etkinlikler
düzenliyor. Bu çalışmaların, başlangıcından
sonuçlandırılmasına
Tohum Otizm
kadar tüm süreçlerde
Vakfı işbirliği
Starbucks misafirlerinin de
Starbucks çalışanları
ve Starbucks’ın
destekleri ile 2011 yılında
tarbucks Türkiye,
misafirlerinin gönüllü
Kardeş Okullar
oluşan fon; 2012 yılı
katılımı söz konusu.
projesini de içine alacak
"
içerisinde otizm konusunda
yürütülen farkındalık ve
bilinçlendirme çalışmalarını
destekleyecek yeni
projelerde kullanılacak.
Düzenlenen
etkinliklerden biri,
çocukların resim
yoluyla kendilerini ifade
etmelerini, yeteneklerini
ortaya koymalarını
amaçlayan ve her
yıl tekrarlanan resim
yarışması. 2011 yılında yedincisi düzenlenen,
‘Kardeş Okullar arası Resim Yarışması’nın konusu,
“En Sevdiğin Arkadaşınla Nasıl Vakit Geçiriyorsun?”
oldu. Kardeş Okul öğrecileri yarışmaya, birbirinden
güzel ve yaratıcı resimler ile katıldılar. Starbucks
Türkiye tarafından seçilen jüri, bu kapsamda
yarışmaya katılan öğrencilerimizin resimlerini
değerlendirmeye tabi tutarak, birinci, ikinci, üçüncü
olan öğrencileri seçti ve öğrencilere hediyeler verildi.
Öne çıkan 50 resim de belirlenerek, bu resimler bir
kitap haline getirildi ve kitaplar öğrencilere dağıtıldı.
S
şekilde, Nisan 2009
tarihinden bu yana
Tohum Otizm Vakfı ile
işbirliği yapıyor.
Starbucks mağazaları
içerisinde yer alan
broşür ve görseller
ile otizm konusunda farkındalık yaratılmasına
destek olunması amaçlanırken, diğer yandan
Kardeş Okullardaki otizmli öğrencilerin ihtiyaçlarını
belirleyerek, eğitim standartlarının yükseltilmesi için
de projeler gerçekleştiriliyor. Bu doğrultuda yürütülen
çalışmalar neticesinde şu ana kadar sekiz okula
otizmli öğrenciler için özel müzik odası ve oyun
etkinlik alanları kazandırıldı.
Nisan ayı, tüm dünyada otizm farkındalık dönemi
olarak kabul edildiğinden, Starbucks da bu dönemde
otizm konusuna dikkat çekmek için, özel olarak
55
Uyg
KSS
ulam
alar
Michelin’den Servis Şoförleri Eğitimi Projesi:
“İyi Dersler Şoför Amca”
Michelin, trafik kazalarından kaynaklanan ölümleri azaltmak için Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile hayata
geçirdiği, “İyi Dersler Şoför Amca” projesi ile taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında yer alan servis
şoförlerini güvenli sürüş, ilkyardım ve iletişim konularında eğitecek.
A
vrupa Komisyonu’nun trafik kazalarından
kaynaklanan ölümleri %50 oranında azaltma
hedefine yardımcı olmak üzere Avrupa Yol Güvenliği
Şartı’ına imza atan Michelin,Türkiye’de trafik kazalarının
önlenmesi, taşımalı ilköğretim uygulamasında
öğrencilere rol model olabilecek servis şoförlerinin
kazandırılması amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği
ile, “İyi Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesini
hayata geçirdi. Proje ile geleceğin bilinçli sürücülerinin
yetiştirilmesi hedeflendi.
tasarlanan bardak kılıflarını mağazalarında sıcak
içeceklerin servisinde kullanıyor. 2009 yılbaşı
döneminde başlatılan proje ile bu döneme özel
satışa sunulan, Christmas Blend çekirdek kahvelerin
satışından elde edilen gelirin bir bölümü Tohum
Otizm Vakfı’na aktarıldı. 2009 yılı sonunda aktarılan
fon; Erken tanı sağlanması ve otizmli öğrencilerin
eğitim kalitelerinin artırılması amaçlı eğitim
programlarında kullanıldı ve bu eğitimler ile yaklaşık
2000 eğitmen, doktor, hemşire ve aileye ulaşıldı.
2010 yılbaşı döneminde tekrarlanan aynı çalışma
sonucunda aktarılan fon da otizm konusunda
farkındalığın artırılmasını ve gerek ailelerin gerekse
eğitimci ve doktorların konu hakkında detaylı
bilgilendirilmesini sağlayacak eğitim materyallerinin
hazırlanmasında kullanıldı. Basılan bu materyaller;
Milli Eğitim Bakanlığı, Rehberlik Araştırma
Merkezleri, Otistik Çocuklar Eğitim Merkezleri
(OÇEM), Kaynaştırma Öğrencisi bulunan İlköğretim
Okulları, Üniversiteler, Sağlık Bakanlığı ve Aile
Hekimliklerine, Tohum Otizm Vakfı'nın yürüttüğü
bilinçlendirme çalışmalarına paralel olarak dağıtıldı.
56
Starbucks misafirlerinin de destekleri ile 2011
yılında aktarılan fon ise; 2012 yılı içerisinde otizm
konusunda yürütülen farkındalık ve bilinçlendirme
çalışmalarını destekleyecek yeni projelerde
kullanılacak.
ı
STK
WWF-Türkiye,
Ekolojik Ayak İzi Raporu’nu Açıkladı
Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle hayata geçirilen “İyi
Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesi, servis
şoförlerinin eğitimlerine yeni standartlar getirerek
öğrencilere rol model olabilecek, verilen ilk yardım,
trafik ve iletişim ve davranış eğitimleri sayesinde de
sorumlu, güvenli ve örnek davranışlar sergileyen
sürücü profilinin oluşmasını sağlayacak. “Taşımalı
İlköğretim Uygulaması” kapsamına dâhil olan servis
şoförlerine yönelik olan bu proje, çocukların ev
ile okulları arasındaki mesafeleri daha güvenli bir
şekilde kat edebilmelerini sağlayacak.
Elazığ’da pilot uygulaması gerçekleştirilen ve ilk
adımı İzmir’de başlayacak olan “İyi Dersler Şoför
Amca” projesi ile 2012 yılında 25 il ve 275 ilçede
13 binin üstünde servis şoförü güvenli sürüş
konusunda bilinçlendirilecek. 3 yıl sürecek olan proje
kapsamında eğitimlerin 80 ilde yaygınlaştırılması
planlanırken, 200 bin öğrenci ve veliye de proje ile
ilgili hazırlanan bilgi materyalleri ile ulaşılacak.
2012 yılı içerisinde 13 binin
üstünde servis şoförüne ulaşılması
hedefleniyor
“L
astikte Doğru Hava Basıncı” çalışmasıyla,
sürücüleri yol güvenliği konusunda
bilinçlendirirken şimdi de “İyi Dersler Şoför Amca”
sosyal sorumluluk projesi ile serviş şoförlerini
eğiterek, servis şoförlerinin eğitimlerine yeni
standartlar getirmeyi hedefliyor. Proje, Michelin’in
Türkiye’de resmi olarak temsil edilişinin 15’inci yılında
hayata geçiriliyor.
İlk aşamada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1987 yılında
bu yana, okulu bulunmayan kırsal bölgelerdeki
ilköğretim çağındaki çocukların yakın çevredeki il ve
ilçelerdeki okullara ulaştırılmasını içeren “Taşımalı
İlköğretim Uygulaması” kapsamına dâhil olan servis
şoförlerine yönelik olan bu proje, çocukların ev ile
okulları arasındaki uzun mesafeleri daha güvenli
58
bir şekilde kat edebilmelerini amaçlıyor. Çocukların
güvenli ulaşımlarını sağlayacak nitelikte sorumlu,
güvenli davranışlar sergileyen ve kişilerarası
iletişimde yetkin sürücü profilinin oluşmasına katkıda
bulunularak Türkiye’deki trafik kazaları oranının
düşürülmesine destek vermeyi amaçlayan “İyi
Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesiyle,
2012 yılında 13 bin servis şoförüne ulaşılması
hedefleniyor. 3 yıl sürecek olan proje kapsamında
eğitimlerin 80 ilde yaygınlaştırılması planlanırken,
200 bin öğrenci ve veliye de, proje ile ilgili hazırlanan
bilgi materyalleri ile ulaşılacak.
Eğitim içeriği, araştırmalar ile
belirlendi
“İ
yi Dersler Şoför Amca” projesi kapsamında
sürücülere verilecek eğitimlerin içeriği
hazırlanmadan önce alanında önde gelen
akademisyenler tarafından ciddi bir araştırma,
eksiklikleri tespit etme ve içerik oluşturma süreci
yaşandı.
Kocaeli’nde taşımalı sistem kapsamında eğitim
veren okullardan seçilen bir sürücü grubu, okul
müdürleri, veliler ve servis odası yöneticileri ile odak
grup görüşmeleri yapılarak çalışmalara başlandı.
Okullarda servis kullanan öğrencilerle derinlemesine
mülakatlar yapıldı. Kocaeli’nde başlanan odak grup
çalışmasının ardından, Diyarbakır, Adana, Trabzon,
Malatya, Şanlıurfa, Konya, Aydın, Antalya, Elazığ,
Ankara, Ordu ve Bursa gibi 13 ilde de araştırmalar
devam etti. Araştırmalar kapsamında toplam 360
sürücü ile görüşme yapıldı. Elde edilen bilgi ve veriler
ışığında, ideal bir servis sürücüsünün sahip olması
gereken nitelikler sorgulandı ve bu niteliklere dair
eğitim ihtiyaçları analiz edilerek eğitimlerin içeriği
hazırlandı.
Ekolojik bütçemizi aşıp aşmadığımızı gösteren Ekolojik Ayak İzi, Türkiye için ilk kez hesaplandı.
Sonuç: Ekolojik limit aşımı yaşıyoruz. Türkiye’nin tüketim düzeyi, dünya genelinde kişi başına düşen doğal
kaynak kapasitesinin %50 üzerinde.
WWF
-Türkiye, tüketim biçimimizin
doğal kaynaklar üzerindeki etkisini
inceleyen Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu’nu
hazırladı. Küresel Ayak İzi Ağı işbirliği, MAVA Vakfı
ve Garanti Bankası’nın desteğiyle gerçekleştirilen
çalışma kapsamında hazırlanan rapor karar vericiler,
özel sektör temsilcileri ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu, doğal kaynakları
arazi kullanım biçimlerine, tüketim kategorilerine
ve gelir seviyelerine göre incelerken 2050 yılına
yönelik senaryolar ışığında ekolojik limit aşımını
durdurmak için çözüm önerileri sunuyor. Küresel
ve bölgesel eğilimleri göz önünde bulundurarak,
Türkiye’nin durumunu inceleyen rapor, ekolojik açığın
kapatılmasına yönelik stratejik kararlar için bilimsel
bir zemin oluşturuyor.
Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Mathis Wackernagel,
“Ne kadar kaynağımız olduğunu ve bu kaynakların
hangi hızla ve kimler tarafından tüketildiğini bilmek,
ekolojik açığımızı kapatmak için başlangıç noktasıdır.
Dünyada görüldüğü gibi Türkiye’de de, 1970’lerden
beri biyolojik kapasite açığı artıyor. Türkiye’nin
refahını ve istikrarını tehdit eden ekolojik riskler hafife
alınmayacak düzeyde. Ancak doğal kaynaklarının
durumunu, sınırlarını ve bağımlılıklarını inceleyen
öncü ülkeler, vatandaşlarının refahını ve ülkelerinin
zenginliğini garanti altına alabilir. Türkiye bu öncü
ülkelerden birisi olabilir” dedi.
WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar,
“Ne kadar kaynağımız olduğunu, bunun ne kadarını
kullandığımızı ve kimin neyi kullandığını belirlemeye
yönelik bir hesaplama aracı olan Ekolojik Ayak İzi,
sürdürülebilir bir yaşama ne kadar yakın ya da ne
kadar uzak olduğumuzun anlaşılmasını sağlıyor.
%46
Karbon
%35
TarIM araZİSİ
%11
orMan
%3
oTLaK
%3
YaPILaŞMIŞ aLan
%2
baLIKÇILIK SaHaSI
Ülkelerin ekolojik bilançosunu çıkaran Ekolojik Ayak
İzi hesaplamaları, sürdürülebilir bir geleceğe doğru
ilerlemememizin başlangıç noktası. Hazırladığımız
Rapor ile Türkiye’nin biyolojik kapasitesiyle Ekolojik
Ayak İzi’ni dengelemek için çözüm önerilerimizi
59
sunuyoruz. Ekolojik Ayak İzi’nin, bir sürdürülebilirlik
göstergesi olarak, başta kanaat önderleri olmak
üzere toplumun geniş kesimlerince benimsenmesi ve
karar verme süreçlerine entegre edilmesi gerekliliğine
inanıyoruz” diye konuştu.
WWF’in Doğa Koruma İletişimi Direktörü Richard
McLellan, WWF’nin iki temel amacının, insanlığın
Ekolojik Ayak İzi’ni azaltmak, gezegenimizin biyolojik
çeşitliliğini ve doğal yaşam alanlarını korumak
olduğunu belirterek, “Son 40 yılda küresel ölçekte
Ekolojik Ayak İzi’nin iki katına çıktığı bir dünyada
yaşıyoruz. Yaşamımızı sürdürülebilir kılmak ve ‘tek
dünya’ sınırları içinde yaşamak için hep birlikte
hareket etmeliyiz” dedi.
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat
Kalem, “Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz
Havzası’nda ekolojik limit aşımı son 50 yılda sekiz
kat arttı. Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi, sahip olduğu
yenilenebilir doğal kaynakların iki katı. Türkiye’nin
Ekolojik Ayak İzi’nin yaklaşık yarısını Karbon Ayak
İzi oluşturuyor. Bu veriler bize, karbon yoğunluğunu
azaltmadan ulusal biyolojik kapasite sınırları
dahilinde yaşayamayacağımızı gösteriyor” dedi.
WWF-Türkiye
WWF
-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
1996 yılında Doğal Hayatı Koruma
Derneği’nin öncülüğünde kurulmuş, 2001 yılında
ise WWF’in Türkiye ulusal kuruluşu olarak WWFTürkiye ünvanını almıştır. WWF-Türkiye çalışmalarını
bağışlar ve kurumsal sponsorluklar ile yürüten kâr
amacı gütmeyen bağımsız bir vakıftır. 30 yılı aşkın
süredir başarılı projelere imza atan WWF-Türkiye
çalışmalarını, “ülkemizin doğasının korunması”,
“yaşam tarzımızın değişmesi” ve “iklim değişikliğiyle
mücadele” olmak üzere üç ana bileşende yürütüyor.
Küresel Ayak İzi Ağı
(Global Footprint Network)
K
üresel Ayak İzi Ağı, sürdürülebilirliği ölçülebilir
hale getiren bir doğal kaynak hesaplama aracı
olan Ekolojik Ayak İzi’ni geliştirerek sürdürülebilirlik
bilimini desteklemektedir. Küresel Ayak İzi Ağı,
ortaklarıyla birlikte bu bilimi daha da ilerletmek ve
araştırmaları koordine ederek, metodolojik standartlar
geliştirerek ve karar vericilere sağlıklı doğal kaynak
hesapları sağlayarak insan ekonomisinin, dünyanın
ekolojik sınırları dahilinde işlemesine yardımcı olmak
için çalışıyor.
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER), 27 Şubat’ta New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş
Milletler Komisyonu Kadın Statüsü toplantısı kapsamında düzenlediği panelde hayata geçirilen, “İş yerinde
eşit fırsatlar modeli, Fırsat Eşitliği Modeli-FEM” anlatıldı.
AGİDER Başkanı Dr. Gülden Türktan; “Fırsat
eşitliği modelinin sunduğu eşitlikçi prosedürler
kurumlara önemli bir yol haritası sunuyor. Bu
örnek modeli burada, Birleşmiş Milletler huzurunda
paylaşmak bizim için çok anlamlı. İş yaşamında
eşitlik anlayışının yayılması ve bu durumun dünyada
genel bir uygulama haline gelmesi için çalışıyoruz.
Türkiye’de bu modelin uygulanması konusunda
yola on bir firma ile çıktık. Şimdiki hedefimiz ise bu
modelin beş yüz firmada uygulanması ve Türkiye
dışındaki ülkelerde de yayılması” dedi.
60
Fırsat Eşitliği Modeline destek veren Dünya Bankası
yöneticilerinden, Türkiye Eski Başkanı Ulrich Zachau,
bu modelinin Türkiye'de gelişmesine memnuniyetle
destek verdiklerini ve halen Türkiye ile çeşitli
projeler üzerinde çalıştıklarını dile getirdi. Zachau
şöyle devam etti; “KAGİDER ile işbirliklerimizi çok
anlamlı buluyorum. Dünya Bankası olarak dünyada
“Eşit Düşün” diyoruz ve kadınları güçlendirmek için
çalışmalar yapıyoruz. Değerli ortağımız KAGİDER
ile gerçekleştirilen Fırsat Eşitliği Modeli başarılı bir
şekilde ilerliyor ve bu durumdan dolayı çok gurur
duyuyorum.”
ı
TAÇ’ın Türkiye genelindeki üniversitelerin
Mimarlık, Güzel Sanatlar ve Eğitim Fakülteleri’nin
lisans öğrencilerine yönelik olarak TETSİAD
işbirliğiyle düzenlediği “Bir De Sen Tasarla”
yarışmasının onuncusuna başvurular başladı.
“Nevresim desen tasarımı” kategorisinde
düzenlenen yarışmada katılımcı gençlerin
yaratacakları tasarımlara rengarenk dünyalarını,
bitmeyen enerjilerini ve hayallerini yansıtmaları
bekleniyor. Yarışmada, birinciye 10 bin TL,
ikinciye 7 bin TL ve üçüncüye ise 5 bin TL para
ödülü verilecek.
arışmada ayrıca, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri
ve İşadamları Derneği (TETSİAD) tarafından bir
kişi 3 bin TL ve Mehmet Zorlu Vakfı tarafından da altı
kişi özel burs ile ödüllendirilecek.
KAGİDER, Fırsat Eşitliği Modeli’ni
Birleşmiş Milletler’de Anlattı
KSS
ulam
alar
TAÇ’ın
‘Bir De Sen Tasarla’
Yarışması 10 Yaşında
Y
STK
K
Uyg
Bu yıl, “Gençlik” teması ile “nevresim desen tasarımı”
kategorisinde düzenlenen yarışmaya, Mimarlık ve
Güzel Sanatlar Fakülteleri ile Eğitim Fakülteleri’nin
Resim-İş öğretmenliği bölümünde öğrenim gören
lisans öğrencileri başvurabiliyor. Dereceye giren
on tasarım, ödül töreninin ardından Facebook’ta
düzenlenecek oylama ile bir kez de kendi aralarında
yarışarak Sosyal Medya Özel Ödülü’nü kazanacak.
“Bir De Sen Tasarla” yarışması ile kesintisiz
olarak on yıldır sanayi ve eğitim işbirliğine katkıda
bulanan TAÇ, uluslararası pazara sunulabilecek,
ev tekstilinde moda yaratabilecek özgün tasarımları
ortaya çıkarmayı ve ev tekstili sektöründe “tasarımcı”
kimliğinin güçlenmesine yardımcı olmayı amaçladı.
TAÇ’ın kurumsal sosyal sorumluluk projesi
niteliğindeki yarışmada geçen on yıllık süre içinde,
2500 eser jüri üyeleri tarafından değerlendirilerek,
toplam 113 tasarım ödüllendirildi.
TAÇ, ayrıca dereceye giren eserleri üreterek, şirketin
web sitesinde online satışa sunacak ve tasarımlara
tüketici kataloğunda da yer verecek. Toplam 11
kişinin
ödüllendirileceği
“Bir De Sen Tasarla” yarışmasında ödül kazanan
tasarımcılar, 2011-2012 Akademik Yılı’nın ikinci
döneminde İstanbul’da yapılacak ödül töreni ile
açıklanacak.
Kazananlar sosyal medyada da
yarışacak
Y
arışma finalinin ardından ödül kazanan on
tasarımcı, Facebook’ta özel olarak hazırlanan
Bir De Sen Tasarla sayfası üzerinden bir kez daha
yarışacak. Yarışmacılar, tasarımlarına ait görselleri
ve isterlerse tasarımlarını anlatacakları videolarını
Bir De Sen Tasarla Sayfası’na yükleyerek 15
gün boyunca Facebook kullanıcıları tarafından
oylanacaklar.
Facebook kullanıcıları tarafından birincinin
belirleneceği yarışmada, oylamayı kazanan
tasarımcı, kendi ödülüne ek olarak 3 bin TL
değerindeki para ödülünün de sahibi olacak.
Tüm yıl boyunca aktif olan Facebook sayfasından,
yarışma ile ilgili bilgiler düzenli olarak katılımcılarla
paylaşılacak.
61
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Yeşil Kutu Egitimleri, 11 bin ögretmen ve
1 milyonu aşkın ögrenciye ulaştı
Bölgesel Çevre Merkezi (REC), Millî Eğitim
Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı işbirliğinde
yürütülen ve Bosch Ev Aletleri’nin desteği ile
gerçekleştirilen Yeşil Kutu Çevre Eğitimi Projesi
kapsamında 2011 itibariyle Türkiye’nin dört
bir yanından yaklaşık 11 bin öğretmen ve 1
milyonu aşkın öğrenciye çevre eğitimi verildi.
Daha yeşil hedefler ile 2010 itibariyle eğitimleri,
www.yesilkutu.net adresi üzerinden verilmeye
başlanan Yeşil Kutu Eğitimleri, 15 Ocak 2012’ye
kadar santralistanbul’da sunulan İklim Değişikliği
Sergisi’ne de dahil edildi.
Eğitim programlarında Yeşil Kutu’yu nasıl
kullanacakları konusunda eğitilen öğretmenler, daha
sonra 10-14 yaş grubundaki ilköğretim öğrencileri
ile çalışmalar yapıyor, etkinlikler gerçekleştiriyorlar.
2008 - 2010 yılları arasında mobil eğitim üssü Yeşil
Vagon ile gerçekleştirilen Yeşil Kutu eğitimleri, 2010
yılından itibaren www.yesilkutu.net adresi üzerinden
verilmeye başlandı. Yeşil Kutu’nun mobil eğitim
üssü Yeşil Vagon, uluslararası bir projede Türkiye’ye
özgü bir uygulama. Yeşil Vagon, Birleşmiş Milletler
Avrupa Ekonomik Konseyi (UNECE) tarafından
“eğitimde iyi örnekler ve özgün fikirler” statüsünde
değerlendiriliyor.
Atölye çalışmaları
İ
klim Değişikliği Atölye Çalışmaları, 20 - 30 dakikalık
seanslar halinde, verimli geçmesi açısından her
seansta maksimum 30 katılımcıyla, hem hafta içi
hem de hafta sonu olmak üzere haftanın yedi günü
gerçekleştirildi. Anaokulu öğrencilerinden yetişkinlere
kadar tüm yaş gruplarına yönelik çalışmalar yapıldı.
Katılımcılar iklim değişikliği ve bu sorunun önüne
geçme konuları hakkında bilgilendirilirken, günlük
yaşamlarından örnekleri de paylaşıldı. Eğitimlerde,
Yeşil Kutu eğitim setindeki veriler, animasyon
gösterileri ve oyunlar kullanılıyor ve katılımcıların
ilgisini çeken bu malzeme ve yöntemlerle eğlenirken
öğrenmeleri sağlandı.
Yeşil Kutu ögrencileri bilgi
deposuna çevirmiyor
Türkiye’yi dolaşıyor
Y
eşil Kutu, öğrencilerin çevre koruma ve
sürdürülebilir kalkınma konularında bilgilerini ve
farkındalıklarını artırmalarına yardımcı olacak çok
yönlü bir eğitim seti. Öğretmenlerin öğrencilerine
çevre bilinci kazandırabilmelerine katkı vermek
amacıyla proje kapsamında Türkiye il il dolaşılıyor.
62
Yeşil Kutu, kapsadığı konulara ilişkin olarak
öğrencileri birer bilgi deposu haline çevirmek yerine
temel bazı değerlerin ve davranış biçimlerinin
gelişmesini sağlayacak biçimde tasarlandı. Bu
nedenle de ders programında ayrı bir ders olarak
yer almıyor. Yeşil Kutu, her branştan öğretmenin
ve eğitimcilerin var olan her derste çevreyle ilgili bir
bağlantı kurmalarını sağlayıp öğrencileriyle karşılıklı
olarak çözümler geliştirmelerine yardımcı oluyor.
İnternet tabanlı uzaktan egitim
2010
- 2011 eğitim-öğretim yılı itibariyle Yeşil
Kutu eğitimlerinde bir ilk niteliğinde
olan yeni bir uygulama başlatıldı. E-learning olarak
da bilinen internet tabanlı uzaktan eğitim uygulaması
sayesinde Yeşil Kutu, öğretmenlere artık internet
üzerinden de kaynaklar ve yeni olanaklar sunuyor.
Öğretmenler, ders
planları ve bilgi içeren
çalışma notlarının yer
aldığı bir öğretmen
el kitabı, animasyon
ve kısa filmlerin yer
aldığı bir DVD, çevre
konularında kapsamlı
bilgilerin yer aldığı
etkileşimli bir CD ve
ikilem oyunlarından
oluşan setin tamamına
internet sayfası
üzerinden ulaşabiliyor
ve kendi aralarında konu
ve deneyim paylaşımını buradan sürdürebiliyorlar.
Dahası öğrencileri ile bu paylaşım platformu
üzerinden testler çözüyor, oyunlar oynarken daha
fazla bilgi ediniyorlar.
"
Paylaşımlar dijital ortamda
yapılıyor
www
.yesilkutu.net, sitesine kayıtlı
2.206 eğitmen, kendi arasındaki
etkileşimlerini artırırken, öğretmenleri tarafından kayıt
ettirilen öğrencilerin de bu etkileşimden çıkan bilgi ve
verileri daha iyi özümsemelerine, farklı kazanımlar
elde etmelerine öncülük
edebiliyor. Türkiye’nin
dört bir yanından
eğitmen, sadece bir tıkla
bulunduğu yerden bu
kaynaklara erişebiliyor.
Bu model, Yeşil Kutu’nun
çevreci yaklaşımı ile
de birebir örtüşüyor.
Eğitimler ve paylaşımlar,
dijital ortam aracılığıyla
gerçekleştiriliyor. Yüzde
yüz geri dönüşümlü
kağıda dahi olsa
herhangi bir baskı
alınmıyor, bu sayede de çevrenin korunmasına
daha çok katkı sağlanıyor. Yayına başladığından bu
yana internet sitesini en çok ziyaret eden ilk 10 il ise
şöyle; İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Adana, Kayseri,
Samsun, Mersin, Balıkesir, Antalya.
Yeşil Vagon, Birleşmiş
Milletler Avrupa
Ekonomik Konseyi
(UNECE) tarafından
“eğitimde iyi örnekler ve
özgün fikirler” statüsünde
değerlendiriliyor.
63
U
KSS
Kam
u
KSS ları
ama
l
u
g
y
Sera gazı emisyonlarının
sınırlandırılmasına ilişkin taslak eylem
planı oluşturuldu
Dünyanın lider kimya şirketi BASF, çocuklara kimyayı sevdirme misyonuyla hayata geçirdiği Kids’ Lab
projesinin basın lansmanını İstanbul Modern’de gerçekleştirdi.
Ç
uygulamaya koyduk. Çocuklara bilimi sevdirmek
adına önemli bir adım attığımıza inanıyor, bu
motivasyonla çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
6-12 yaş gurubundaki çocuklara, hayatın içinden
deneylerle kimyayı sevdiren Kids’ Lab projesi
kapsamında, çocukların kimyayı daha yakından
tanıması, görerek, dokunarak deneyimlemesi
amaçlanıyor. Kids’ Lab’i ziyaret eden çocuklar; özel
eğitmenler eşliğinde, interaktif deneyler yaptıktan
sonra, BASF’nin verdiği eğitici hediyelerin sahibi
oluyor.
BASF Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi
Kurumsal İletişim Direktörü Arzu Aksoy Bilgen
ise, “Bilimsel eğitime büyük önem veriyor ve bu
konuda sorumluluk sahibi bir kuruluş olmanın
bilinciyle hareket ediyoruz. BASF Kids’ Lab projesi
ile çocuklarımızın bilime olan ilgilerini arttırmayı
hedefliyoruz. Bu hedefimizi gerçekleştirirken İstanbul
Modern ile iş birliği içinde bulunduğumuz için çok
mutluyuz” diyerek Kids’ Lab projesinin, vizyonlarına
uygun bir mekanda çocuklarla bütünleştiğine vurgu
yaptı.
ocukların özel eğitmenler eşliğinde, interaktif
deneyler yapmasına imkan tanıyan Kids’ Lab,
Ocak ayından bu yana İstanbul Modern’de 6-12 yaş
arası çocuklarla buluşuyor. Bugüne kadar 3.000’e
yakın çocuğa ulaşan Kids’ Lab, 15 Haziran 2012’ye
kadar çocukların ziyaretine açık olacak.
İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya
Eczacıbaşı yaptığı konuşmada, “6-12 yaş
grubundaki çocukların, interaktif deneylerle kimyayı
deneyimlediği BASF’nin “Kid’s Lab” projesine
İstanbul Modern olarak ev sahipliği yapmaktan
mutluluk duyuyoruz. Müzemizde gerçekleşen
BASF “Kid’s Lab” projesine 19 Ocak’tan bugüne
1475 çocuk katıldı. Kamusal bir eğitim ve paylaşım
platformu oluşturmayı amaçlayan İstanbul Modern,
BASF’nin desteklediği projelerle etkinliklerini
zenginleştiriyor. BASF ile işbirliğimizden memnuniyet
duyuyor, verdikleri destek için çok teşekkür
ediyorum.” dedi.
T
ürkiye’de uygulamaya konulduğu günden bu yana
3.000’e yakın çocuğa ulaşan BASF Kids’ Lab
Projesi hakkında konuşan BASF Yapı Kimyasalları
Genel Müdürü Cüneyt Dayıcıoğlu, “Bugünün
çocuklarının, yarının düşünürleri ve yenilikçi liderleri
olacağına duyduğumuz inançla, tüm dünyada büyük
ilgi gören BASF Kids’ Lab Projesi’ni Türkiye’de de
64
Daha önce İstanbul’daki çeşitli alışveriş
merkezlerindeki gezici Kids’ Lab standlarıyla
çocuklarla buluşan ve İstanbul Modern ayağı 19
Ocak 2012 tarihi itibarıyla başlayan BASF Kids’ Lab
Projesi, İstanbul Modern’deki kimya tırında her ay iki
hafta boyunca çocukları ağırlıyor. Kids’ Lab projesinin
15 Haziran 2012 tarihine kadar 8.000 çocuk
tarafından ziyaret edilmesi bekleniyor.
k ların
ülke de çocu
Çok sayıda
Ki d s’
SF
ni çeken BA
büyük ilgisi
duragı
iye’deki ilk
Lab’in Türk
rk
i İs tinye Pa
İs tanbul’dak
. 4-14
tu
uş
m
kezi ol
Alışveriş Mer
ında
tarihleri aras
Agus tos 2011
Park’a
e
rlikte İs tiny
aileleriyle bi
b’de her
lar, Ki d’s La
gelen çocuk
ilen
gerçek leştir
saat başında
ına
ar
ney seansl
eg lenceli de
22-23
SF Ki d’s Lab,
katıldılar. BA
Pallad ium
tarihlerinde
Ekim 2011
7 Kasım 2011
AVM’de, 26 -2
AVM’de
ise Kanyon
tarihlerinde
buluştu.
çocuk larla
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın koordinasyonunu üstlendiği ve geçen yıl Mayıs ayında başlatılan İklim
Değişikliği Ulusal Eylem Planı çerçevesinde; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, ilgili kuruluşların da katılımı
ile eylem taslak planı oluşturdu.
P
lana göre, sera gazı emisyonlarının
sınırlandırılması için seçenekleri belirlemek
ve değerlendirmek amacıyla öncelikle sektördeki
emisyon kaynakları ve yutak kapasiteleri
belirlenecek, buna bağlı olarak maliyetlerin de
hesaplanacağı çalışmanın kapasite gelişimi
sağlaması da öngörülüyor.
Bitkisel üretim kaynaklı sera gazı emisyonlarını
sınırlamak amacıyla gübre tüketim envanteri
hazırlanacak ve analize dayalı gübre kullanımı
yaygınlaştırılacak. Toprak ve gübre analizi altyapı
çalışmalarının güçlendirilmesinin de hedeflendiği
çalışmalar sonucunda tarımda enerji kullanımının
azalması, daha sağlıklı gıda üretimi, analizlerde
etkinliğin arttırılması ve daha sağlıklı gıda
üretimi gibi faydalar elde edilecek. Çeltik üretim
alanlarına ilişkin Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve
Destekleme Projesi ile entegre planlama yapılması
ve uygulanması için destek mekanizmaları da
oluşturulacak.
Hayvansal üretim kaynaklı sera gazı
emisyonları
H
ayvansal üretim kaynaklı sera gazı
emisyonlarının sınırlandırılması çalışmaları
kapsamında ise mera hayvancılığının yaygınlaşması
için gerekli destek programı oluşturulacak.
Metan üretiminin azaltılması için yem oranlarının
belirlenmesinin yanısıra çiftçilere de eğitim verilecek.
Et ve süt üretiminde, genetik performansı yüksek
hayvansal üretime yönelik tedbirlerin alınması
öngörülen hedefler kapsamında, hayvansal
gübrelerin yönetimi, kullanımı ve biyogaz üretim
tesislerinin kurulması için eğitim programları da
hazırlanacak. Çalışmalar sonucunda gıda güvencesi,
çevre kirliliğinin önlenmesi, yenilenebilir enerji üretimi
gibi kazanımlar sağlanması amaçlanıyor.
Yakıt tüketimi düşük motorlar özendirilecek
Tarımda enerji tüketiminden kaynaklanan sera
gazı emisyonlarını sınırlandırmak için yapılması
hedeflenen çalışmalar ise şunlar:
“Elektro pompajla yapılmakta olan tarımsal
sulamalar, ülke genelinde enerji tüketiminin en
düşük olduğu saatlerde yapılarak elektrik üretiminin
dengelenmesine yönelik hukuki düzenleme
yapılması, bölgesel bazda tarımda yenilenebilir
enerji kullanım olanaklarının araştırılmas, ürün
yetiştirme bölgeleri ile pazarlar arasındaki ulaşımın
minimize edilmesi için üretim planlarının hazırlanması
ve havza bazlı üretim planlanması projesi ile
entegrasyonun sağlanması, yakıt tüketimi düşük
olan yüksek teknolojiye sahip motorların kullanımını
özendirecek mekanizma ve finansman olanaklarının
sağlanması.”
65
“Yesil Binaların Degerlemesi”ni
Türkiye’de ilk kez
TSKB Gayrimenkul Degerleme yapıyor
Fiziksel, çevresel ve sosyal faktörlerin geniş
bir yelpaze ile yayıldığı sürdürülebilirlik kavramı
yasal uygulamalarda ve ekonomik davranış
ve tercihlerde giderek daha önemli bir rol
oynamaya başlaması üzerine TSKB Gayrimenkul
Değerleme A.Ş., tercihlerde farklılaşmaların
farkında olduğunu “Yeşil Binaların Değerlemesi”ni
Türkiye’de ilk olarak uygulayarak ortaya koyuyor.
Y
eşil Binalar; daha iyi bir yer seçimi, tasarım,
inşaat, işletme, bakım ve geri dönüşüm yoluyla,
binanın yaşam döngüsü sırasında insan sağlığı ve
çevre üzerindeki bina etkilerini azaltan verimliliği
artıran uygulamalar olarak tanımlanıyor.
Farknda msn
oku
5 çocuktan
5 milyona
ulaşan
TOÇEV,
17 yldr
dokunduğu
yaşamlara
art değer
katyor.
“Yeşil Binalar” pazarda
şu özelliklere sahip:
Artan satış değeri
Artan kira değeri
Daha yüksek doluluk oranları
Düşük işletme giderleri
Daha yüksek net faaliyet geliri
Daha düşük kapitilizasyon oranı
Verimlilik artışları
.biz
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
TSKB Gayrimenkul Değerleme, pazarın
ortaya koyduğu bütün bu verileri
raporlarında uluslararası değerleme
standartları çerçevesinde (IVS)
değerlendirip Türkiye’de bir ilke imza
atarak müşterilerine “Yeşil Binalar”ının
“Yeşil Değer”lerini görme imkanı
veriyor.
Sunulan hizmetler
“Yeşil Binalar”ın değerlemesi
En iyi ve en yüksek kullanımda “Yeşil
Değer” analizi
Projelerin ve mevcut binaların yeşil
bina sertifikalandırmasında süreç
analizi
66
0212 282 89 16
TOÇEV
Toçev Vak
www.tocev.org.tr
Download