“En büyük Sosyal Sorumluluk Kaynakları Verimli Kullanmaktır.” Geleceğin kurumsal kalitesini belirleyecek faktörlerinden biri ekonomik,sosyal ve iş ortamlarındaki “karmaşıklık” olacaktır.Küresel rekabet küresel odaklı işlere ve müşterilere ihtiyacı arttırırken sosyal sorumluluk olgusu giderek önem kazanacaktır. Küresel beklentiler artık şirketlerin kaçınılmaz biçimde “Çevre Politikaları” sahibi olmalarını yerel ve küresel anlamda etik davranmalarının ve bunu geliştirmeleri gereğini ortaya çıkartmaktadır. Bugün gönüllü olarak yapılan pek çok işlem ve yaklaşım gelecekte küresel boyutta zorunluluk haline gelecektir.Karbon ayak izi,Atık yönetimi,Geri kazanım gibi çevre düzenlemelerine eklenecek Etik gibi yeni sosyal sorumluluk parametreleri oluşacaktır. Bütün bu parametreler gelecekte büyük bir olasılıkla “Sürdürülebilirlik Endeksi” veya “Sosyal sorumluluk endeksi “olarak adlandırılabilecek önemli bir kavramı gündemlerimize getirebilecektir.Bu durum, müşterilerin yapacakları seçimler, vergi oranları, banka kredi faizi oranları ,teşvikler üzerinde önemli etkiler yaratabilecektir. EFQM Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı tarafından yirmi yılı aşkın bir süredir yönetim aracı olarak kullanılan mükemmellik modeli ülkemizde de uygulanıyor.KalDer’in öncülüğü ve rehberliğinde sektör ve büyüklük farkı gözetmeksizin her kurum ve kuruluş tarafından uygulanabiliyor.Mükemmellik modelinin 2010 yılında değişikliğe uğrayan yeni düzenlemesinde önemli açılımlardan biri sürdürülebilirlik kavramı modele katıldı. ‘”Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alma’’ mükemmelliğin temel kavramları arasında yer aldı. Kavram tanımlanırken mükemmel kuruluşların kültürlerinin özünü; Etik anlayış,açıkça tanımlanmış değerler ve kurumsal davranışa ilişkin yüksek standartlar oluşturur denilmektedir. Kuruluşun, vizyonu ile başlayan, etik kurallar ve kurumsal davranışlarda, kurumun geleceğine ilişkin sağlam temeller atılması öngörülmektedir. Toplumla yararlı ilişkiler ekonomi,doğal çevre ve toplum açısından sürdürülebilirlik dengeleri değerlendirilmektedir. Çalışmaların,ürünlerin ve hizmetlerin kamu sağlığına,güvenliğine ve çevreye etkilerine özen gösterilmesi aranmaktadır. Çalışanlar için sağlıklı ve güvenli ortamlar yaratılması ve çalışanlarında yüksek etik standartta davranması beklenmektedir. Paydaşlarına ve topluma karşı saydam ,hesap verebilir olmanın ötesinde , daha net yaklaşımlar beklenmektedir. Kısa vadeli kazançlar yerine ,uzun vadeli ve sürdürülebilen rekabet gücü aranmaktadır. Yalnızca kurumun değil,çalışanların ve diğer paydaşların topluma katkının içinde yer almaları istenmektedir. Tarihimiz de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kültürüne sahibiz. Kurumsal ve Sosyal Sorumluluk kavramını bir kurum veya kuruluşun gerek kendi bünyesindeki, gerekse işletme dışındaki paydaşlara karşı, sorumluluk bilinci ve etik anlayışı çerçevesinde davranış ve paylaşımları olarak tanımlayabiliriz. Osmanlılar da Vakıf yönetimini anımsatan yeni bir yaklaşım.Pek çok aile kuruluşumuzun günümüzde de vakıf kurarak KSS çalışmalarını yürüttüklerini görmekteyiz.KSS kurum ve kuruluşların sürdürülebilirliğine katkıda bulunan,rekabet gücünü arttıran önemli bir araç olarak işlev görüyor. Philip Kotler, Nancy Lee ile beraber hazırladığı ‘’Corporate Social Responsibility’’kitabında;’’ Ürün ve hizmetlerinizi büyük iddia ve sloganlarla satmaya çalışmanın devri geçti.Tüketicilerin sayısız seçenek arasından sizin markanızı tercih etmesi için çok iyi bir neden yaratmanız gerekiyor artık.’’ diyerek konunun önemini vurgulamaktadır. Bazı büyük kuruluşlarımızın yanı sıra bir çok STK ‘da başarılı örneklerini gördüğümüz projeler üretiyorlar.Türkcell’in ‘’Kardelenler’’,Koç gurubunun ‘’Meslek Lisesi Memleket Meselesi’’,Hayrettin Karaca önderliğindeki Tema,Bilim İlaç’ın 11 ilde başlattığı sağlık projeleri,merhum Türkan Saylan’nın Çağdaş Yaşam Derneği ‘nin projeleri hemen aklımıza gelenler.Diğer yandan Sabancı grubunun kuruluşu VAKSA yıllardır Türk eğitim sistemine eserler katıyor.Eczacıbaşı ailesi İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile kültür hayatımıza katkıda bulunuyor.Koç ailesinin kurduğu Türk Eğitim Vakfı binlerce gencimizin eğitimine olanak sağladı.Bunlar kalıcı ve uzun soluklu güzel örneklerdir.Sosyal sorumluluk yanı sıra ,kalıcılık algısını kuvvetlendirmektedir. KSS kısa vade de bir markayı desteklemek amaçlı sponsorluktan,uzun vadede kalıcı olma ve sosyal anlayışa yakınlığı ile ayrılmaktadır. KSS artık çeşitli organizasyonlar ile yapılanmasını oluşturmaktadır.Başarılı iki STK örneği Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’dir . Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk almak her kalite gönüllüsünün görevi olmalıdır. Son olarak; 2011 yılı KOBİ’ler açısından yılın son çeyreğine kadar olumlu gelişmelerin yaşandığı bir dönem olarak gerçekleşti. AB de henüz ekonomide daralma ve finans darboğazlarının oluşmadığı ancak sinyallerin alınmaya başladığı bir geçiş süreci içersinde kaygılar ön plana çıktı. Yatırım arzuları konjonktür düzeldiğinde tekrar ısıtılmak üzere buzdolabına kaldırıldı.Kredi konusunda temkinli bir yaklaşım gözlemlendi. Bir kaç sektör hariç,ki bunların başında inşaat geliyor, KOBİ’ler 2012’nin olumsuz beklentilerini karşılama hazırlıklarına girdiler. İhracata yönelik çalışmaya başlayan KOBİ’ler için 2011 hem fırsatlar sundu hem de tehditler.Boşalan dış pazarlardaki alanlar bir fırsat oluşturdu ama daralan pazarlarda keskinleşen rekabet sıkıntı ve tehditler yarattı. 13 yıldır KOBİ’lere öncelikli hizmet veren ve her zaman yanında olan “Kobi Efor Dergisi’nin 150.sayısını kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum. ___________________________________________________________________________ *EFQM Mükemmellik Modeli 2010 KalDer *Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu 2008 UNDP *Küresel İlkeler Sözleşmesi UNDP A.Hamdi Doğan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı