TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEME KANSERİNDE GASC1 GEN EKSPRESYONU Dr. Bahri ÇAKABAY GENEL CERRAHİ ANABİLİM DALI CERRAHİ ONKOLOJİ BİLİM DALI YAN DAL UZMANLIK TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Sancar BAYAR ANKARA 2012 i KABUL VE ONAY i TEŞEKKÜR Cerrahi onkoloji yan-dal uzmanlık tezimin oluşumunda desteği ve zor anlarda insani sıcaklığı için başta tez danışmanı hocam Prof. Dr. Sancar Bayar’a, cerrahi onkolojinin ülkemizde bir yan-dal uzmanlığı olarak kurumsallaşmasındaki çabaları ve eğitim sürecimde bilimsel katkılarından dolayı hocam Prof. Dr. Hikmet Akgül’e, meslek yaşamımda bir dönüm noktası olan onkolojik cerrahinin karizmatik otoritesi ve ilkeli yaşam öğreticisi hocam Prof. Dr. Salim Demirci’ye, cerrahi onkolojinin spesifik alanlarındaki katkıları için hocam Prof. Dr. Ekrem Ünal’a Tezin genetik altyapısının oluşumunda görüş ve önerileri için AÜTF Genetik A.D. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ajlan Tükün’e, genetik çalışmaların yürütülmesindeki emeği ve “materyal ve metod” yazımında katkıları için Doç. Dr. Güvem Gümüş Akay’a, Projenin patoloji ayağındaki emeği için A.Ü.T.F. Patoji A.D.’den değerli meslektaşım Uzm. Dr. Saba Kiremitçi’ye, istatistiksel değerlendirmede katkıları için A.Ü.T.F. İstatik A.D.’den Uzm. Beyza Doğanay’a ve yeniden asistanlık sürecini birlikte geçirdiğim arkadaşım Op. Dr. Bülent Aksel’e teşekkürlerimi sunuyorum. Çalışma, Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) /(Proje kodu:11B3330009) tarafından desteklenmiştir. BAP koordinasyon kuruluna sağladığı finansal destek nedeniyle ayrıca teşekkür ediyorum. Son olarak; uzakta da olsa şefkatli bakışlarını hep üzerimde hissetiğim yaşlı anneme, eğitim sürecinde yokluğuma katlanan ve tüm sıkıntılarımı paylaşan eşime ve yükümüzle birlikte neşeli sıçrayışlar yapmayı mümkün kılan kızım Dılba Ceren’e sevgilerimi sunuyorum. Bahri ÇAKABAY ii İÇİNDEKİLER Sayfa No KABUL VE ONAY .................................................................................................... i TEŞEKKÜR ............................................................................................................... ii İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii ŞEKİLLER DİZİNİ.................................................................................................... v TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................ vi GRAFİKLER DİZİNİ .............................................................................................. vii 1. GİRİŞ VE AMAÇ .................................................................................................. 1 2. GENEL BİLGİLER ............................................................................................. 12 2.1. KANSERİN MOLEKÜLER BİYOLOJİSİ ................................................. 12 2.2. KANSER GENLERİ, KANSER GEN MUTASYONLARI VE KANSER GENLERİNİN BELİRLENMESİ .............................................. 20 2.3. KANSER GENOM ANALİZİYLE SOMATİK DÖNÜŞÜMLERİN BELİRLENMESİ VE YENİ TÜMÖR TAKSONOMİSİ ............................ 21 2.4. KANSER EPİGENETİĞİ, EPİGENİTİK SÜREÇ VE EPİGENETİK TEDAVİ ...................................................................................................... 22 2.5. MEME KANSERİ ....................................................................................... 24 2.5.1. Kalıtımsal Meme Kanseri ................................................................ 25 2.5.1.1. Meme Kanser Gelişimine Yatkınlık Yaratan Nadir Görülen, Etkinliği Yüksek Genler ..................................... 27 2.5.1.2. Meme Kanser Gelişimine Yatkınlık Yaratan Etkinliği Orta düzeyde, Az-sıklıkta Görülen Genler ......... 28 2.5.1.3. Meme Kanser Gelişimine Yatkınlık Yaratan Etkinliği Düşük, Sık Görülen Gen ve Lokuslar ................. 28 2.5.2. Meme Kanserinde Somatik Değişiklikler ........................................ 28 2.5.3. Meme Kanserinde Gen Ekspresyon Paterni .................................... 29 2.5.4. Meme Kanserinde GASC1 ............................................................... 33 2.5.5. Meme Kanserinde Tnm Evrelemesi (Amerıcan Joınt Commıttee on Cancer – AJCC 2003) .............................................. 33 3. GEREÇ ve YÖNTEM .......................................................................................... 39 iii 4. BULGULAR ........................................................................................................ 44 5. TARTIŞMA ......................................................................................................... 50 6. ÖZET.................................................................................................................... 53 7. SUMMARY ......................................................................................................... 56 8. KAYNAKLAR .................................................................................................... 59 iv ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa No Şekil 1. ABD’de 2009 yılında öngörülen kanserler ve ölüm oranları ................ 3 Şekil 2. Çift sarmal oluşturan DNA'nın şematik resmi...................................... 13 Şekil 3. DNA replikasyonu. ............................................................................... 14 Şekil 4. Genetik bilginin DNA'dan proteine ve hücre fonksiyonlarına dönüşümü. ............................................................................................ 15 Şekil 5. Ökaryotik gen ekspresyonunun kontrolündeki dört önemli basamak. ............................................................................................... 16 Şekil 6. Hücre döngüsü ve kontrol sistemi. ....................................................... 17 Şekil 7. Apoptozis yollarının basitleştirilmiş şeması. ........................................ 18 Şekil 8. Hücre yüzeyindeki ve hücre içi reseptör basamakları. ......................... 19 Şekil 9. Meme kanserinde genetik yatkınlık...................................................... 29 Şekil 10. Meme dokusunda toplam 85 deneysel örneğin gen ekspresyon paterni ................................................................................................... 31 Şekil 11. Meme kanserinde prognoz göstergesi olan gen ekspresyon paterni ................................................................................................... 32 Şekil 12. cDNA sentez basamakları .................................................................... 40 v TABLOLAR DİZİNİ Sayfa No: Tablo 1. ABD’de 2009 yılında tahmin edilen yeni kanser olguları ve cinsiyete göre tahmin edilen toplam ölüm sayıları. ................................. 2 Tablo 2. ABD’de 2006 yılında gelişen ölümlerin ilk onbeş nedeni. ..................... 5 Tablo 3. ABD’de 2006 yılında, 1-14 yaş arası çocuklarda ilk 10 ölüm nedeni.. ..................................................................................................... 6 Tablo 4. Meme Kanserine Yatkınlık Yaratan Gen ve Lokuslar .......................... 26 Tablo 5. Meme Kanserinin TNM Sınıflamasına Göre Evrelendirilmesi ............. 38 Tablo 6. Master karışım hazırlama prosedürü ..................................................... 40 Tablo 7. Primer ve prob dizileri ........................................................................... 41 Tablo 8. Reaksiyon karışımı hazırlama prosedürü............................................... 49 Tablo 9. Kantitatif gerçek zamanlı PCR reaksiyon koşulları............................... 49 Tablo 10. Olguların histopatolojik sonuçları ......................................................... 51 Tablo 11. Normal ve tümörlü dokuda GASC1 ekspresyonu ölçülebilen olguların dağılımı................................................................................... 51 vi GRAFİKLER DİZİNİ Sayfa No: Grafik 1. ABD’de erkeklerde, 1930-2005 yılları arasında seçilmiş kanserler için yaş-uyumlu ölüm oranları. (Jemal A. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249 ) ......................... 4 Grafik 2. ABD’de kadınlarda, 1930-2005 yılları arasında seçilmiş kanserler için yaş-uyumlu ölüm oranları Jemal A. Cancerstatistics, 2009. CA: a cancerjournalforclinicians 2009; 59: 225-249 ) ............................ 5 Grafik 3. Türkiye yaşa standardize insidans ve mortalite hızları (Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2007: 17-45) ............................................................. 7 Grafik 4. Türkiye’de cinsiyete göre 2000-2002 yılları kanser insidans hızları (yüzbinde) (Yardım N. Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2009: 51-65) ........ 8 Grafik 5. Türkiye’de kansere bağlı beklenen ölüm hızları (Yardım N. Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2009: 51-65) ................................... 8 Grafik 6. Normal dokuda GASC1 eksprosyon ölçümü yapılmış 41 olgu ile tümörlü dokuda GASC1 ekspresyon ölçümü yapılmış 42 olgunun karşılaştırılması. ..................................................................................... 46 Grafik 7. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyonuna oranının G3 ve G2 olgularda karşılaştırılması. ..................................................................................... 46 Grafik 8. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun tümörsüz dokuda ölçülen ekspresyona oranının tümör çapı (T) ile karşılaştırılması. ..................................................................................... 47 vii Grafik 9. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının lenf nodu tutulumu (pN) ile karşılaştırılması. ..................................................................................... 47 Grafik 10. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının ER durumu ile karşılaştırılması. ............ 48 Grafik 11. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının PR durumu ile karşılaştırılması. ............. 48 Grafik 12. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının c-erb durumu ile karşılaştırılması. ......... 49 Grafik 13. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının triple-negatif olgular ile karşılaştırılması. ..................................................................................... 49 viii 1. GİRİŞ VE AMAÇ Kanser, tüm dünyada en önemli sağlık problemi olmayı sürdürmektedir ve halen Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) her dört ölümden biri kanserlere bağlı gelişmektedir (1). Tablo 1’de ABD’de 2009 yılında erkek ve kadınlar arasında tahmin edilen yeni kanser olguları gösterilmektedir. Her ne kadar in situ karsinom olgularını içermese de, yaklaşık 1,5 milyon yeni kanser olgusu öngörüsünde bulunulmaktadır. Şekil 1’de ise, 2009 yılında erkek ve kadınlarda gelişeceği öngörülen kanserler’in yüzdeleri ve öngörülen ölüm oranları belirtilmiştir. Bu göstergeler; ABD’de 2009 yılında her iki cinste 562,340 Amerikalı’nın kanser nedeniyle hayatını kaybedeceğini ve bu sayının günde 1500 ölümden fazla bir sayıya karşılık geldiğini göstermektedir (1). Mortalite oranları; dört major kanser türü için, kadınlardaki akciğer kanseri dışında düşme eğilimi göstermektedir (Grafik 1, 2). Bu düşüş; meme kanserlerinde postmenopozal dönemde kullanılan menopozal hormon kullanımının azalmasına, kolorektal kanserlerde prekanseröz poliplerin taramalar sırasında erken tanı ve eksizyonuna, prostat kanseri için ise prostat spesifik antijen (PSA) testi kullanımının rutin hale gelmesine bağlanabilir. Ancak tüm bu verilere rağmen ABD’de kanser nedeniyle ölümler halen ikinci sıradadır (Tablo 2). 1 Tablo 1. ABD’de 2009 yılında tahmin edilen yeni kanser olguları ve cinsiyete göre tahmin edilen toplam ölüm sayıları (Jemal A. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249 ) 2 (Jemal A. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249) Şekil 1. ABD’de 2009 yılında en sık görülmesi öngörülen kanserler ve ölüm oranları 3 (Jemal A. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249 ) Grafik 1. ABD’de erkeklerde, 1930-2005 yılları arasında seçilmiş kanserler için yaş-uyumlu ölüm oranları 4 (Jemal A. Cancerstatistics, 2009. CA: a cancerjournalforclinicians 2009; 59: 225-249 ) Grafik 2. ABD’de kadınlarda, 1930-2005 yılları arasında seçilmiş kanserler için yaş-uyumlu ölüm oranları Tablo 2.ABD’de 2006 yılında gelişen ölümlerin ilk onbeş nedeni (Jemal A. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249 ) 5 Öyle ki; ABD’de 1-14 yaş arasındaki çocuklarda dahi kanser, en sık ikinci ölüm nedenidir (Tablo 3). Tablo 3. ABD’de 2006 yılında, 1-14 yaş arası çocuklarda ilk 10 ölüm nedeni (Jemal A. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249 ). Ülkemizde ise GLOBOCAN (Dünya Sağlık Örgütüne bağlı bir birim olan ‘Uluslararası kanser araştırma organı’nın yayınladığı küresel kanser istatistikleri) 2002’de yer alan Türkiye kanser insidans tahminleri şöyledir: Erkeklerde deri dışındaki tüm kanserler için kaba insidans hızı (Bir yıl içerisindeki olgu sayısının, yıl ortası nüfusa oranıdır) 110/100.000, yaşa standardize hız (YSH: Belli bir sürede bir toplumda belli bir yaş grubunda oluşan ölümlerin, aynı toplumda ve aynı süre içerisinde, söz konusu olan yaş grubundaki toplam kişi sayısına bölünmesi ile hesaplanır) 137,3/100.000’dir (2). Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer, mide, mesane, kolorektal, larinks, prostat (sırasıyla YSH 47.7; 12.2; 11.0; 9.1; 8.0; 8.0) kanserleri olarak tahmin edilmiştir. Kadınlarda deri dışındaki tüm kanserler için; kaba hız 82/100.000, YSH 91,2/100.000’dir. İlk altı sırada ise meme, kolorektal, mide, over, akciğer kanserleri ve lösemiler (sırasıyla YSH 22.0; 8.5; 6.4; 5.4; 5.3; 4.7) yer almaktadır. Erkeklerde deri dışındaki tüm kanserler için; kaba mortalite hızı (Belli bir sürede olan ölüm sayısının, aynı süredeki ortalama toplum nüfusuna bölünmesi ile hesaplanır) 85.7/100.000, YSH 107.8/100.000; kadınlarda deri dışında 6 tüm kanserler için; kaba mortalite hızı 82/100.000, YSH 91.2/100.000 olarak tahmin edilmiştir (Grafik 3) (3). (Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2007: 17-45) Grafik 3. Türkiye yaşa standardize insidans ve mortalite hızları Ülkemizde yine 2009 yılında yayınlanan verilere göre öngörülen kanser insidans ve beklenen ölüm hızlarında artış olduğu gözlenmektedir (Grafik 4, 5) (4). 7 (Yardım N. Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2009: 51-65) Grafik 4. Türkiye’de cinsiyete göre 2000-2002 yılları kanser insidans hızları (yüzbinde) (Yardım N. Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2009: 51-65) Grafik 5. Türkiye’de kansere bağlı beklenen ölüm hızları 8 Var olan verilerin değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken durum; tüm bu insidans ve mortalite hızlarının, günümüzde oldukça gelişmiş olan tanı ve tedavi çabalarına rağmen artarak devam ediyor olmasıdır. Yakın zamana kadar tüm tanı ve tedavi çabalarına rağmen yaşam oranlarında çok az olumlu gelişme sağlanabilmiştir. Bu insidans ve mortalite verileri, var olan paradigmanın kanseri anlama ve kanserle savaşımda yetersiz kaldığını ve paradigmatik bir değişimin zorunlu olduğunu hissetirmektedir. Moleküler genetik çalışmalar yeni paradigma arayışının sonucudur. İnsan genom dizisinin elde edilmesi ve DNA teknolojisindeki ilerlemeler sayesinde kanserle ilgili bilgimizde son 5 yılda dramatik gelişmeler sağlanmıştır. Bu yeni bilgiler onkoloji alanına birçok düzeyde tercüme edilmiş ve paradigmatik değişimin hazırlayıcıları olmuştur. Bu paradigmatik dönüşümü özetlemek gerekirse; ● Genomik harita tümör taksonometrisini histolojik bazdan genetik baza doğru kaydırarak yeniden düzenledi. ● Tümörogeneze neden olan moleküler değişikliği hedefleyen kanser ilaçlarının başarısı, somatik genetik dönüşümün tedavinin hedefi olması gerektiğini kanıtladı. ● Tümörün genotiplendirilmesi, bireyselleşmiş/kişiye özgü tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesini olanaklı kıldı. ● Tümöre özgü DNA değişiklilerin göstergesi olan duyarlılığı yüksek biyobelirteçler, hastalığın bulgulanması ve monitorizasyonunda kullanılmaya başlandı. ● Halen devam etmekte olan kanser genom analizi çalışmaları, farklı moleküler hedeflerin tanımlanmasına yol açarak yeni tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi için yol gösterici olacaktır. Moleküler tıpta devam eden devrimsel gelişme, kanseri moleküler düzeyde anlama çalışmalarını öne çıkarmıştır. Genin keşfi ile başlayan bu süreç, daha önceden bilinmeyen genlerin ve gen dizimlerinin ortaya çıkartılmasıyla devam etmiş, 9 DNA’nın ikili sarmal (double helix) yapısının keşfinden 50 yıl kadar sonra ‘İnsan Genom Projesi’nin tamamlanmasıyla büyük bir başarıya ulaşmıştır. ‘Genomik bilgi aşaması’ denilen ikinci aşamada; yüksek çıktılı genetik yöntemlerin kullanılması ile genomik ve transkriptomik seviyelerde gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilen veriler doğrultusunda genler ve mRNA ürünleri hakkında bilgi edinilmektedir. Onkoloji alanında farklı tümör örneklerinin normal doku örnekleri ve birbirleri ile genomik ve transkriptomik seviyede karşılaştırılmaları sonucunda tümörogenezde rol oynayan genlerin tanımlanması mümkün olmaktadır. Bu tip çalışmalardan elde edilen veriler; tümörlerin altgruplara ayrılmasını ve kişiselleştirilmiş tedavi seçeneklerini olanaklı hale getirecektir. Üçüncü aşama olan‘Proteomik bilgi aşaması’nda, tümörogenezde önemli rol oynayan genlerin fonksiyonel ürünleri olan proteinlerin ve bu proteinlerin posttranslayonel modifikasyonlarının, yine yüksek çıktılı moleküler yöntemlerle araştırılmasına devam edilmektedir. Genomik ve proteomik araştırmalar kanserin moleküler temeli hakkında yeni fonksiyonel bilgi düzeyleri sağlayacaktır. Bu araştırmaların, moleküler kanser uygulamaları için yeni bilgi alanları ve spesifik tedavi olanakları sağlayacağı umut edilmektedir. Genomik devrim öncesine kadar, tümör iki kritere göre sınıflandırılırdı; lokalizasyon(tümörün ortaya çıktığı alan) ve tümörün görünümü (histolojik yapısı). Bu iki kriter prognozun belirlenmesinde ve en iyi tedavi şeklinin oluşturulmasında günümüzde de hala kullanılmaktadır. Oysa, histolojik olarak benzer tümörlerin klinik olarak farklı sonuçlar doğurduğu uzun yıllardan beri bilinmektedir. Genetik lezyon varlığının major kriter olduğu yeni tümör taksonomisi, genom temelli bilgi sayesinde daha iyi teşhis olanağı sağlayacak ve kişiye özgü tedavi planlamasını mümkün kılacaktır. Gen ekspresyon profillerinin analizi teşhis ve tedavide sağladığı fayda nedeniyle pratik uygulamaya geçecektir. Bu prediktif işaretler klinisyenlere hastalarıyla tedavi planlamasında ve rekürensleri tahmin etmede eşsiz yardımlar sağlayacaktır. Bu çalışmamızda amaç; yeni keşfedilmiş bir onkogen olan ve daha çok özefagus kanserinde araştırılmış GASC1 (gene amplified in squamous cell 10 carcinoma1) genini meme kanseri olgularında çalışmaktır. Sınırlı sayıda çalışma meme kanseri olgularında GASC1 artan ekspresyonunu (overexpression) rapor etmiştir. Çalışmamızda elde edilecek sonuçların meme kanseri olgularında, tümörün genomik sınıflandırmasına katkı sunması amaçlanmaktadır. 11 2. GENEL BİLGİLER 2.1. KANSERİN MOLEKÜLER BİYOLOJİSİ Kanser temelde genetik bir hastalıktır ve kansere yol açan DNA değişimlerinin ortaya konması ile en iyi şekilde anlaşılabilir. Karsinogenezin tam anlaşılabilmesi; büyüme, invazyon ve metastaza yol açan hücresel programdaki dönüşüme yol açan genetik değişikliklerin nasıl gerçekleştiğini bilmekle mümkündür. Çoğu somatik hücre genomunda biriken çok sayıdaki moleküler değişiklik kanser gelişimine yol açmaktadır (5). DNA, hücrenin çekirdeği içerisinde kromozomlar şeklinde paketlenmiş genetik materyalidir. Moleküler yapısı ilk olarak J.D. Watson ve F. Crick tarafından aydınlatılan DNA molekülü, sağa dönüşümlü, çift sarmallı bir yapıda bulunmaktadır. Çift sarmalı oluşturan her bir DNA zinciri birbirlerine 3’-5’ fosfodiester bağları ile bağlanmış çok sayıda nükleotid (azotlu baz-şeker-fosfat) molekülünden oluşmaktadır. Bu nedenle her bir zincire polinükleotid zinciri adı da verilmektedir. Çift sarmallı yapıda her iki polinükleotid zinciri birbirine antiparaleldir. Yani bir zincir 5’3’ yönünde bulunurken, bu zincire komplamenter olan ikinci zincir 3’5’ yönünde bulunmaktadır. DNA molekülünü oluşturan nükleotid birimleri temel olarak 5 karbonlu bir deoksiriboz şekeri ve buna 5’ C atamundan bağlı bir fosfat ve 1’ C atomundan bağlı bir azotlu bazdan oluşmaktadır. DNA molekülünde temel olarak 4 farklı azotlu baz bulunmaktadır. Bunlar Adenin (A), Timin (T), Sitozin (C) ve Guanin (G)’dir. Birbirine antiparalel iki polinükleotid zincirinin karşılıklı gelerek çift sarmal yapıyı oluşturmalarında bazların komplamenterlik özelliği son derece önemlidir. DNA molekülünde A’nın karşısında T; C’nin karşısında ise T bulunur. İki polinükleotid zinciri bazlar arasında meydana gelen hidrojen bağları ile bir arada tutulurlar. A il T arasında 2; C ile G arasında 3 hidrojen bağı bulunur (Şekil 2). DNA’nın kendini eşlemesi (replikasyon) yarı korunumlu (semi conservative) olarak gerçekleşir. Replikasyon sırasında DNA’nın iki zinciri birbirinden ayrılır ve her bir zincirin karşısına bazların komplamenterlik esasına dayalı olarak yeni zincirler sentezlenir (Şekil 3). 12 DNA bir hücrenin tüm fonksiyonları için önemli olan bilgiyi kodlar. DNA’da kodlu olan bu bilgi hücre içerisinde protein bilgisine dönüştürlür. Gen ekspresyonu olarak ifade edilen bu süreçte ilk olarak DNA’daki bilgi transkripsiyon adını verdiğimiz bir işlemle mRNA bilgisi şeklinde yazılır. Daha sonra oluşan bu mRNA molekülü belli işlemlerden geçirilip olgunlaştırıldıktan sonra sitoplazmaya aktarılır ve ribozom adını veridiğimiz organellerde tRNA (transfer RNA) molekülerinin de yardımıyla mRNA’daki bu bilgi protein bilgisine tercüme edilir. Bu işleme translasyon adı verilmektedir (Şekil 4). Bu basamakların her biri, genlerin her hücrede spesifik yer ve zamanda doğru şekilde ifade edilmesini sağlamak üzere (ekspresyon) dikkatli bir şekilde kontrol edilir (Şekil 5). Hata saptama (proofreading) mekanizmaları ile tüm basamaklar kontrol edilir. Şekil 2. Çift sarmal oluşturan DNA'nın şematik resmi DNA dört nükleotid tipinden oluşur; her bir polinükleotid zincirinde bunlar birbirlerine kovalent bağlarla (fosfodiester bağı) bağlıdır. Çift sarmal yapıda bulunan 13 DNA molekülü, birbirine bazlar arasındaki hidrojen bağları ile bağlanmış iki polinükleotid zincirinden oluşur. DNA zincirlerinin sonlarında bulunan oklar iki zincirin kutupsallıklarını göstermektedir. Şeklin sol alt tarafındaki resim düzleştirilmiş DNA molekülünü gösterir. Gerçekte DNA molekülü çift sarmal şeklini alacak şekilde bükülür ve her dönüş sağda gösterildiği gibi 10.4 baz çiftinden oluşur (Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGraw-Hill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703). Şekil 3. DNA replikasyonu Nükleotid A sadece T ile ve G nükleotidi C İle eşleştiğinden, DNA'nın her bir zinciri komplementer zincirindeki nükleotid dizisini belirleyebilir. Bu yolla çift sarmallı DNA özdeş şekilde kopyalanabilir (Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGraw-Hill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703). 14 Şekil 4.Genetik bilginin DNA'dan proteine ve hücre fonksiyonlarına dönüşümü Genetik bilginin DNA'dan RNA'ya aktarılması işlemine transkripsiyon ve RNA'nın proteine aktarılma işlemine translasyon adı verilir. Proteinler hücre yapısı, hücreler arası sinyal iletimi ve metabolizmanın önemli kontrol bileşenleridir. Genomiks ve proteomiks canlı bir organizmanın sırasıyla DNA ve protein düzeyindeki genetik bileşimini inceleyen bilim dallarıdır. Genler ile onların hücrelerdeki fonksiyonları arasındaki İlişkiyi inceleyen bilim dalına fonksiyonel genomiks adı verilir (Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGrawHill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703). 15 Şekil 5. Ökaryotik gen ekspresyonunun kontrolündeki dört önemli basamak Transkripsiyonel ve transkripsyon sonrası kontrol bir proteinin üretilmesi için var olan mRNA düzeyini belirler; translasyonel ve translasyon sonrası kontrol ise fonksiyonel proteinlerin nihai akıbetini belirler. Transkripsiyon sonrası ve translasyon sonrası kontrollerin birçok basamak içerdiğine dikkat ediniz. (Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGraw-Hill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703). Gen Ekspresyonunun Düzenlenmesi: Canlı hücre enzimatik yollarla DNA’dan RNA’yı yazdırmak (transkripsyon) ve mRNA’yı proteine dönüştürmek (translasyon) için gerekli mekanizmaya sahiptir. Gen ekspresyonu bu iki mekanizmayla oluşur. Gen ekspresyonunun düzenlenmesi, gelişimin ya da hayat döngüsünün herhangi bir aşamasında bir hücrede ifade edilen gen ürünlerinin miktar ve ifade zamanlarının geri döndürülebilen mekanizmalarla kontrolüdür. İnsan Genomu; Genom bir organizmanın sahip olduğu kalıtsal bilginin tümünü ifade etmek amacıyla kullanılan bir terimdir. Genom, hem genleri hem de kodlamayan DNA dizilerini içerir. İnsan genomu 23 kromozom çifti tarafından taşınan yaklaşık 3 milyar baz çifti uzunluğundaki DNA dizisinden oluşmaktadır. İnsan genomunda 25.000-30.000 gen olduğu tahmin edilmekte ve tüm insanlarda bu yapının %99,9’unun özdeş olduğuna inanılmaktadır. DNA’da tek baz farklılıklarının 16 olduğu yaklaşık 3 milyon bölge tanımlanmıştır; bunlara tek nükleotid polimorfizmleri (SNP) adı verilir. SNP’ler hastalık eğilimi bakımından insanlar arasındaki farklılıkların ve çevresel faktörlere yanıtların kritik belirleyicileri olabilmektedir. Hücre Döngüsü: Hücre döngüsünün basamakları Şekil 6’da gösterilmiştir. Öncelikle, hücrenin proliferasyon için karar vermesi ve gerekli moleküleri sentezlemeye hazırlanması gerekir. Büyüme faktörlerinin sentezlenmesi ve yeni sentezlenen ya da yeni açığa çıkan her büyüme faktörünün kendisine özgü büyüme faktörü reseptörlerine bağlanması gerekir. Bu reseptörlerden proliferasyon sinyalinin sinyal iletici moleküller aracılığıyla nukleusa taşınması ve nukleusta DNA eşleşmesi gerekmektedir. G0 fazında (istirahat fazı), hücreler genellikle spesifik bir işlevi görmek üzere proğramlanırlar.G1 fazında (ara faz, interfaz), spesifik hücre fonksiyonları için gereken proteinler ve RNA sentezlenir. Geç G1 fazında bol miktarda RNA sentezlenir. Ayrıca, DNA sentezi için gereken birçok enzim üretilir. S fazında (DNA sentezi fazı) hücre içindeki DNA’nın miktarı ikiye katlanır. G2 fazında DNA sentezi durur, protein ve RNA sentezi devam eder, mitotik “spindle”ların mikrotübuler prekürsörleri üretilir. M fazında (mitozis) protein ve RNA sentez hızı aniden yavaşlar, genetik materyal oluşan iki yeni hücreye dağılır. Mitozisi takiben oluşan yeni hücreler ya G0 ya da G1 fazına girerler. Şekil 6. Hücre döngüsü ve kontrol sistemi 17 M çekirdek ve sitoplazmanın bölündüğü mitoz fazıdır; S DNA'nın sentez fazıdır; Gl M ile S arasındaki fazdır, G2 S ile M arasındaki fazdır. Siklin ve sikline bağımlı kinaz (CDK) kompleksleri her fazdaki spesifik olayları kontrol eder. Hücre döngüsündeki farklı siklin/CDK kompleksleri gösterilmektedir. A B, D ve E sırasıyla siklin A siklin B, siklin D ve siklin E'yi simgeler(Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGraw-Hill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703). Apoptozis: Hücre döngüsü kontrolüne ek olarak, genetik olarak programlanmış mekanizmalar içeren kontrollü bir hücre ölüm mekanizması vardır. Apopitozis veya kontrollü hücre ölümü adı verilen bu hücresel süreç, doku dengesinin korunması için şarttır. Apopitozis, pek çok fizyolojik uyaran ile aktive olabilir; bunlar ölüm reseptör sinyalleri (Fas veya sitokrinTNF gibi), büyüme faktör eksikliği, DNA hasarı ve stres sinyalleridir(Şekil 7). Karmaşık apopitozis mekanizması sıkı şekilde kontrol edilmelidir. Süreçteki bozukluklar neoplastik transformasyonlara neden olur. Bcl-2 ailesi proteinleri apoptozisin düzenleyicileridir. Bazı üyeleri apoptozisi indüklerken bazıları inhibe eder. Bcl-2 doğrudan hücresel proliferasyonu artırmak yerine apoptozisi inhibe ederek etkisini gösteren tek onkogendir. Şekil 7. Apoptozis yollarının basitleştirilmiş şeması 18 Hücre dışı ölüm reseptörü yolları Fas ve TNF reseptörlerinin aktivasyonunu ve buna bağlı olarak kaspaz yolunun aktivasyonunu içerir. Hücre içi ölüm yolu, mitokondriden sitokrom C'nin açığa çıkmasını gösterir. Apoptozis sırasında hücrelerde DNA fragmantasyonu olur, çekirdek ve hücre membranı parçalanır ve sonunda diğer hücreler tarafından yok edilir (Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGraw-Hill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703) Sinyal İleti Yolları: Bir genomdaki gen ekspresyonu, kısmen sinyal yoluyla kontrol edilir. Sinyal yolu genellikle hücre yüzeyinde başlar ve çekirdekte sonlanır, DNA ve transkripyon aparatına etkide bulunur (Şekil 8). Proteinler, kısa pepidler, nükleotidler, aminoasitler, steroidler, yağasitleri, çözünmüş gazlar v.b. hücrenin yanıt verdiği biyoaktif maddelerdir. Hücrelerin sinyal istemindeki anormal değişiklikler kansere neden olabilir. Sinyal ağlarının anlaşılmasındaki ilerlemelerle ve sağlanan bilgi, geleneksel yaklaşımları aşan yeni araştırma yöntemleri gerektirmektedir (tıbbi matematik ve fizik, tıbbi enformatik, bilgisayarlı biyoloji v.b. içeren multidisipliner araştırma ve işbirliği). Şekil 8. Hücre yüzeyindeki ve hücre içi reseptör basamakları 19 Büyüme faktörlerinin çoğu ve diğer hidrofilik sinyal molekülleri hücredeki aşağı doğru sinyalleri aktive eder. Hormonlar veya diğer yayılabilen moleküler hücreye girer ve sitoplazma veya çekirdekteki hücre içi reseptöre bağlanır. Gen ekspresyonunu kontrol etmek üzere hücre dışı veya hücre içi sinyaller çekirdeğe ulaşır (Schwartz’s Principles of Surgery, Ninth Edition The McGraw-Hill Companies, Inc. Book ISBN 978-0-07-1547703). Kanser Genomunun Destabilizasyonu: Kansere neden olan genetik dönüşümler; kendi kendine büyeme, var olan hücre siklusundan kaçma, apoptozise resistans, hücresel ölümsüzleşme ve sonunda; anjiogenesis, invazyon ve metastaz yapmayı kolaylaştıran özelikler sağlar. Örneğin Li-Fraumeni sendromu ve Ailevi Meme Kanserinde “Checkpoint defekti”, HNPCC/Lynch sendromunda “Mismatch repair” birçok kanserin gelişmesine neden olmaktadır. Genomik instabiliteye neden olan çok geniş ve çok farklı mekanizmalar mevcuttur. Genomik destabilzasyon kanserogenezisi başlatır fakat spesifik tümörün sağlamlılığını da tehlikeye atar. Bu konuda ilerleyen çalışmalar kişiye göre planlanmış daha iyi tedavi olanakları sunacak noktadadır. 2.2. KANSER GENLERİ, KANSER GEN MUTASYONLARI VE KANSER GENLERİNİN BELİRLENMESİ Kanser genleri, onkogenler ve tümör supresör genler olarak iki sınıfa ayrılır. Klasik analojiye göre, onkogenler bir otomobilin akseleratörleri gibidir; onkogendeki mutasyon bir akselaratörün devamlı basıncı gibi işlev görür. Buna karşın, tümör supressör genler, “frenler” gibi davranır, eğer mutasyona uğramazlarsa fonksiyonları tümörogenezisi durdurmak yönündedir(6). Onkogendeki mutasyon, tipik olarak spesifik bölgelerde oluşur, sıklıkla aynı kodonu etkiler. Genelikle tek bir allelin etkilenmesi etkinin ortaya çıkması için yeterlidir. Buna karşın, tümör supresör genlerde etkinin ortaya çıkması için her iki alelin de fonksiyonunu kaybetmesi gereklidir. Malign tümörlerde bulunan major somatik mutasyonlar; nukleotid yer değişimleri (substitutions), küçük insersiyon ve delesyonlar, kromozomal yeniden düzenleme ve kopya sayısındaki dönüşümlerdir. 20 İnsan genom projesinin tamamlanması biyomedikal bilimler için yeni bir alan oluşturmuş durumdadır. Genom dizilimi ve organizasyonuyla ilgili bilgilenmeler, tümörlerin orjininin ve evriminin altında yatan genetik dönüşümlerin sistematik analizine imkan sağladı. İnsan genomu aydınlatılmadan önce birçok kanser geni (KRAS,TP53 ve APC gibi),onkovirus analizleri, bağlantı çalışmaları, heterozigot kaybı ve sitogenetik temelli yaklaşımlarla başarılı olarak keşfedildi. 2004 yılında İnsan Genom Projesi’nin tamamlanması kanserdeki somatik mutasyonlara ait bilginin sanal ortamda kataloglanmasına imkan sağladı(7,8). Bu proje günümüzde insan kanseriyle ilgili tüm genetik değişikliklerin belirlenmesinde eşsiz bir fırsattır. 2.3. KANSER GENOM ANALİZİYLE SOMATİK DÖNÜŞÜMLERİN BELİRLENMESİ VE YENİ TÜMÖR TAKSONOMİSİ Kanser genomundaki tüm genomik dizinin ortaya konması malign tümörlerde somatik mutasyonların tüm major tiplerini görmeyi sağlar. Nukleotid yer değişimleri, küçük insersiyon ve delesyonlar, kromozomal yeniden düzenleme ve kopya sayısındaki dönüşümler genomik anormaliklerin geniş repertuarını oluşturur. Nukleotid yer değişimler malign tümörlerde en sık karşılaşılan somatik mutasyondur. Aynı hastanın normal ve tümörlü dokusundan alınan örneklerde somatik nukleotid yer değişimleri etkili bir şekilde belirleyen birçok genetik ve biyoinformatik araç geliştirilmiştir. Kanser örneklerinde belirlenen mutasyonla ilgili fonksiyonel değişiklikleri hesaplamada kullanılan birçok yöntem buna paralel olarak geliştirilmiştir(9). Kanser örneklerinde ortaya konan tüm genomik dizinle keşfedilen somatik mutasyonların ikinci kategorisini küçük insersiyon ve delesyonlar temsil eder. Bu mutasyonlar nukleotid yer değişimlerden on kat daha az görülmesine karşın kanser progresyonunda oldukça etkilidir. Kanser genomunda kromozomal yeniden düzenlemelerinin sistematik olarak ortaya konması, yeni nesil dizin metodolojilerinin en önemli uygulamalarından biridir. Bununla ilgili önceki stratejiler hematopoetik tümörlerdeki reküren translokasyonları sitogenetik yöntemlerle ortaya koymaya dayanıyordu. Son 21 gelişmelerle, biyoinformatik ve fonksiyonel yöntemlerin kombine kullanımının devreye girmesi sağlanarak, solid epitelyal tümörlerde reküren translokasyonları tesbit etme imkanı sağlanmıştır(10). Genom ve transkriptom’ların (transcriptom) yeni dizin analizlerinin kullanımı, kanser spesmeninde oluşan kromozom içi ve kromozomlar arası yeniden düzenlenmenin sistematik araştırmasını mümkün kılacaktır. Buda bazı tümörlerde ve kanser hücre serilerinde, kanserdeki yeni gen füzyonlarının tesbit edilmesini ve tüm major yapısal yeniden-düzenlemelerin sanal ortamda kataloglanmasını sağlayacaktır (11). Gelecekte, yeni metodolojiler microarray temeli çalışmalara göre daha fazla avantaj sağlayacak, hasarlı alanların daha iyi tanımlanması, saturasyon yokluğu, malign hücrenin genomik bölgelerindeki değişiklikleri daha doğru tahmin etmeyi kolaylaştıracaktır (12). Kanser genomunun tanımlanması klinik pratiği birçok düzeyde devamlı olarak etkilemektedir. Bir tarafta yeni kanser genleri tanımlanırken, diğer taraftan tümör taksonomisi yeniden düzenlenmektedir. Genomik devrim öncesine kadar, tümör iki kritere göre sınıflandırılırdı; lokalizasyon (tümörün ortaya çıktığı alan) ve tümörün görünümü (histolojik yapısı). Bu iki kriter prognozun belirlenmesinde ve en iyi tedavi şeklinin oluşturulmasında günümüzde de hala kullanılmaktadır. Oysa, histolojik olarak benzer tümörlerin klinik olarak farklı sonuçlar doğurduğu uzun yıllardır bilinmektedir. Daha da ötesi, histolojik analizle farklılıkları ortaya konamamış tümörler tedavilere çok farklı cevaplar verebilmektedir(13). Genetik lezyon varlığının major kriter olduğu yeni tümör taksonomisi; genom bazlı bilgi sayesinde daha iyi teşhis olanağı sağlayacak ve kişiye özgü tedavi planlamasını mümkün kılacaktır. 2.4. KANSER EPİGENETİĞİ, EPİGENİTİK SÜREÇ VE EPİGENETİK TEDAVİ Epigenetik, genlerin ekspresyonlarında meydana gelen, kalıtılabilir ancak DNA dizisinden bağımsız değişimlerdir. DNA dizinde meydana gelen çok sayıda 22 mutasyona ilave olarak, tüm insan kanserleri esaslı epigenetik değişiklikler içerir. Epigenetik değişiklikler kanserogenezise neden olan gen mutasyonlarının erken döneminde ortaya çıkar ve bu nedenle erken teşhis için olanak sağlar. Epimutasyonlar ilaç tedavileriyle geri döndürülebilir bu da epigenetik tedavileri olanaklı kılar. İnsan genomunda bulunan yaklaşık 25.000-30.000 gen, belirli hücrelerde ve belirli zamanlarda ifade edilmelidir. Hücreler gen ifadesindeki bu kontrolü sağlayabilmek için yukarıda sözü edilen mekanizmaları kullanmanın yanı sıra nükleozom yapılanmalarını da değiştirerek gen ekspresyonlarını düzenleyebilirler. Nükleus içerisinde DNA, histon ve non-histom proteinleri ile kademeli olarak paketlenerek kromatin şeklinde organize edilir. Kromatin yapısındaki değişiklikler gen ifadesini kontrol eder: genel olarak kromatin yapı sıkılaşıp yoğunlaştığında (heterokromatin) genler inaktive olur (sessizleşme, susturulma), kromatin yapısı gevşeyerek açıldığında (ökromatin) ise genler aktive olarak ifade edilir. Kromatin yapısındaki bu dinamik durum ise, temel olarak geri dönüştürülebilir DNA metilasyonu ya da histon modifikasyonları ile sağlanan epigenetik mekanizmalar ile gerçekleştirilir. Epigenetik mekanizmalar şu şekilde sınıflandırılabilir: ● DNA metilasyonu ● Histon modifikasyonları ● Kromatin yeniden modellendirilmesi (remodeling) ● Kodlamayan RNA’lar aracılığı ile epigenetik düzenlenme Bu işlemlerde görevli alan enzimler arasında, DNA metiltransferazlar (DNMT), histon deasetilazlar (HDAC), histon asetiltransferazlar (HAT), histon metiltransferazlar (HMT), histon demetilazlar ve metil CpGbağlanma proteini MECP2 sayılabilir. Normal epigenetik paternlerden bir sapma olduğunda ortaya çıkan gen ifadesindeki anormallikler çeşitli klinik sonuçlara yol açabilir. Kanser, genetik ve epigenetik hataların birikimiyle ortaya çıkan ve normal hücrenin metastatik tümör hücresine dönüşmesiyle sonuçlanan çok basamaklı bir olaydır. DNA metilasyonundaki değişiklikler kanserle ilişkili genlerin ifadesinde değişikliklere neden olur. DNA hipometilasyonu onkogenleri aktive eder ve 23 kromozom yapısının kararlılığını yitirmesine neden olurken, DNA hipermetilasyonu tümör baskılayıcı genlerin susturulmasına yol açar. Kanser hücrelerinde, histonlardaki lizinlerin asetilasyonunda ve metilasyonunda artış ve azalmalar olmaktadır. Kanser hücrelerinde H4-K16 asetilasyonunun ve H4-K20’deki trimetilasyonun ortadan kaybolduğu ve heterokromatin yapısında bozulmaya yol açtığı saptanmıştır. Farklı kanser tiplerinde, hatta aynı kanser tipinin değişik evrelerindeki histon modifikasyon paternleri özdeş değildir. Tümör tiplerini farklı epigenetik paternlere göre sınıflandırmak, farklı tipleri birbirinden ayırmada yardımcı olabilir, hatta gelecekte histon modifikasyon paternlerini incelemek kanserin erken tanısına yardımcı olabilir. Genomun epigenetik durumundaki değişikliklerin ters çevrilebilir olması kanser tedavisinde yeni bir umut ışığı yakmaktadır. DNA metiltransferazlar ile histon deasetilazlar gibi enzimleri inhibe ederek, tümör-supresör genlerinin epigenetik olarak susturulmasını engelleyebilecek ya da bu genlerin yeniden aktivasyonunu sağlayabilecek yeni kanser ilaçlarının geliştirilmesi üzerine yoğun çalışmalar başlamıştır. Günümüzde, epigenetik inhibisyon için geliştirilmekte olan ilaçların ana hedefleri DNA metil transferazlar ve histon deasetilazlardır. Epigenetik gen susturulmasında rol alan karmaşık etkileşimler ağı, klinik olarak etkin bir tedavi için çeşitli ilaçların beraber kullanılmasının daha doğru olacağını göstermektedir. Gerçekten de, DNA metiltransferazlar ile histon deasetilazların inhibitörlerinin birlikle kullanımının epigenetik olarak susturulmuş genlerin yeniden aktivasyonunda başarılı sonuçlar verdiği görülmüştür. Bu yaklaşım klinik olarak test edilmeye başlamak üzeredir. 2.5. MEME KANSERİ Meme kanseri heterojen bir hastalık olup nokta mutasyonları, kromozomal amplifikasyonlar, delesyonlar, yeniden düzenlenmeler, translokasyonlar ve duplikasyonları da içeren genetik anormaliklerin progresif birikimi sonucu oluşur (14,15). Meme karsinogenezisinin tam anlaşılabilmesi için büyüme, invazyon ve 24 metastazla sonuçlanan hücresel program dönüşümüne neden olan genetik değişikliklerin bilinmesi gerekir. DNA’dan RNA’ya ve RNA’dan proteine aktarılan genetik bilgi akışında, herhangi bir adımdaki bozukluk meme karsinogenezisine katkı sunar. Germline mutasyonlar tüm meme kanserlerinin sadece %10’luk kısmını oluştururken, meme kanserlerinin çoğu sporadiktir ve somatik genetik değişikliklerle oluşur (Şekill 9) (16). Şekil 9.Meme kanserinde genetik yatkınlık Ailevi meme kanseri tüm meme kanserlerinin yaklaşık %20-%30’unu oluşturmaktadır. BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları kalıtımsal meme kanserinin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. CHEK2, TP53, PTEN ve STK11 diğer şüphelenilen genlerdir. Yeni keşfedilen genler, ailevi meme kanserinin %5’in altında bir oranı oluşturmaktadır. Ailevi meme kanserinin yaklaşık yarısı hala açıklanamamıştır (Olopade OI, Grushko TA, Nanda R, Huo D. Advances in breast cancer: pathways to personalized medicine. Clin Cancer Res. 2008 Dec 15;14(24):7988-99) 2.5.1. Kalıtımsal Meme Kanseri Aile öyküsü meme kanseri için en önemli risk faktörlerinden biridir. Ailevi form meme kanserinin yaklaşık %20’lik bir kısmını oluştur. Ailevi kansere neden olan birçok gen yakın zamanda ortaya konmuştur. Meme kanseri gelişiminde duyarlı genler sağladıkları risk düzeyi ve sıklıklarına göre üç kategoride sınıflandırılmaktadır: Nadir görülen ama etkinliği yüksek genler, nadir ama orta düzeyde etkin genler ve düşük etkinlikli genler (Tablo 4) (17). 25 Tablo 4. Meme Kanserine Yatkınlık Yaratan Gen ve Lokuslar Gen/Lokus İlişkili Sendrom/Klinik Özellikler Meme Kanseri Riski Mutasyon / Minor Allel Sıklığı ETKİNLİĞİ YÜKSEK GENLER BRCA1 (17q21) Kalıtımsal meme/over kanser: billeteral/multifokal meme tümörü, prostat, kolon, karaciğer, kemik kanserleri %60–% 85 (yaşamboyu) 1/400 BRCA2 (13q12.3) Kalıtımsal meme/over kanser: erkek meme kanseri, pankreas, safra kesesi, farenks, mide, melenom, prostat kanseri. %60–% 85 (yaşamboyu) 1/400 TP53 (17p13.1) Li-Fraumeni sendromu: meme kanseri, yumuşak doku sarkomları, santral sinir sistemi tümörleri, adenokortikal, prostat kanseri, lösemi. %50–%89 (50 yaş ile) <1/10,000 PTEN (10q23.3) Cowden sendromu: meme kanseri, hamartom, troid, oral mukoza, endometrial, beyin tümörleri. %25–% 50 (yaşamboyu) <1/10,000 CDH1 (16q22.1) Ailevi diffüz mide kanseri: lobuler meme kanseri, mide kanseri göreceli risk 6.6 <1/10,000 STK11/LKB1 (19p13.3) Peutz-Jeghers sendromu: meme, over, testis, pankreas, serviks, uterus, kolon kansereri,melonositik makuller,GIS hamartomatoz polileri. %30–% 50 (70 yaş ile) <1/10,000 ETKİNLİĞİ ORTA DÜZEYDE GENLER CHEK2(22q12.1) Li-Fraumeni 2 sendromu (?): meme, prostat, kolorektal, beyin tümörleri, sarkomlar. genel risk 2.6 1/100–200 BRIP1 (17q22) Meme kanseri: ayrıca FA-J Fanconi anemisi (bialelik mutasyon) göreceli risk.2.0 <1/1000 ATM (11q22.3) Ataxia-telangiectasia: meme, overian tümörler,lösemi, lenfoma ; muhtemel mide, pankreas ve mesane kanserleri;immun yetmezlik. göreceli risk2.37 1/33–333 PALB2 (16p12) Meme, pankreas, prostat kanserleri: ayrıca FA-N Fanconi anemisi göreceli risk.2.3 <1/1000 DÜŞÜK ETKİNLİĞİ OLAN GEN VE LOKUSLAR FGFR2 (10q26) Meme kanseri genel risk 1.26 0.38 TOX3 (16q12.1) Meme kanseri genel risk 1.14 0.46 LSP1 (11p15.5) Meme kanseri genel risk 1.06 0.3 TGFB1 (19q13.1) Meme kanseri genel risk 1.07 0.68 MAP3K1 (5q11.2) Meme kanseri genel risk 1.13 0.28 CASP8 (2q33-34) Meme kanseri (koruyucu) genel risk 0.89 0.13 6q22.33 Meme kanseri genel risk 1.41 0.21 2q35 Meme kanseri genel risk 1.11 0.11–0.52 8q24 Meme kanseri genel risk 1.06 0.4 5p12 Meme kanseri genel risk 1.19 0.2–0.31 26 2.5.1.1. Meme Kanser Gelişimine Yatkınlık Yaratan Nadir Görülen, Etkinliği Yüksek Genler Dominant geçişli ailevi meme kanser olgularının yarısına yakınınında BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları gözlenmektedir. Bu mutasyon genel kadın populasyonunda meme kanser gelişme riskini 10-30 kat artırmakta, yaşam boyu meme kanser gelişimini yaklaşık %85 oranına çıkarmaktadır (18). BRCA1 ve BRCA2’ye bağlı binden fazla germline mutasyon belirlenmiştir. Patolojik mutasyonu en sık daha kısa bir protein üretilmesine, ya da protein fonksiyonunun değişmesiyle sonuçlanır (17,18). BRCA1-ilişkili meme kanseri BRCA2-ilişkili ve sporadik meme kanserinden farklılık gösterir. BRCA1-ilişkili meme kanser daha agresif karekterlidir, daha genç hastalarda görülülür, yüksek histolojik grade, yüksek proliferasyon oranı, anöploidi, ve ER(-), PR(-), HER2(-) (“triple-negatif”) karekteri daha yüksektir. BRCA1-ilişkili “triple-negatif” fenotip “basal-like” gen expresyon paterni gösterir (19). BRCA1 ve BRCA2 tümör supresör genler olup fonksiyonları genomik stabilitenin devamını sağlamaktır. Yaban tip BRCA1 ve BRCA2 mutasyonuna bağlı olarak heterozigotluk kaybı (LOH) yaşandığında DNA onarımında defekt oluşur ve kanser gelişimine zemin hazırlanır (19,20). BRCA1 ve BRCA2’nin DNA onarımındaki rolü BRCAilişkili meme kanserinde terapötik hedefler için imkan sağlar. Platinyum ajanlarla DNA replikasyonu bloke edilebilir ya da PARP1 selüler enzim inhibitörleri kullanılarak DNA onarımı için alternatif yollar sağlanabilir (21). Bu sınafa giren diğer genler TP53 PTEN,STK11/LKB1 ve CDH1 genleridir. Bu genler meme kanser gelişme riskini 8-10 kat artırmaktadır. Hepsi de otozomal dominant geçiş gösteren, tümör supresör fonksiyonu olan genledir (22). 27 2.5.1.2. Meme Kanser Gelişimine Yatkınlık Yaratan Etkinliği Orta düzeyde, Az-sıklıkta Görülen Genler Meme kanser gelişiminde orta derecede risk yaratan dört adet gen belirlenmiştir. CHEK2, TM, BRIP1 ve PALB2. Bu genlerin her biri mutasyona uğramış bireylerde meme kanser gelişimini 2-3 kat artırmaktadır (18). Bu genler kalıtımsal meme kanser olgularının %2,3’ünü oluşturmaktadır. Genel populasyonda mutasyon sıklıkları düşük (%0,1-%1) olduğundan ilgili çalışmalarda belirlenmeleri oldukça zordur. 2.5.1.3. Meme Kanser Gelişimine Yatkınlık Yaratan Etkinliği Düşük, Sık Görülen Gen ve Lokuslar Meme kanseri olan kadınlarda %15-%40 oranında düşük risk paneline sahip yaklaşık on farklı allel ve lokus belirlenmiştir (18). Çok sık görülmelerine karşın, bu genlere bağlı meme kanser gelişme riski oldukça düşüktür (17). Buna karşın, bu allel ve lokuslar muhtemelen diğer orta ve yüksek risk yaratan genlerle etkileşerek klinik olarak önemli hale gelmektedir. BRCA ailesi içinde EFGFR2, MAP3K1 tek nükleotid polimorfizmleri (SNPs) BRCA2 mutasyon varlığında risk artırıcı rol oynamaktadır. 2.5.2. Meme Kanserinde Somatik Değişiklikler Meme kanserlerinin büyük çoğunluğu sporadiktir ve çok sayıda somatik genetik değişikliğin birikimi sonucu gelişir (14). Son bilgilere ışığında meme kanserli bireyde herhangi bir yerde ve zamanda yerleşmiş 50 -80 farklı somatik mutasyon tarif edilmiştir (15). Bu mutasyonların çoğu DNA’nın hatalı replikasyonu sonucu oluşurken, bir kısmı da muhtemelen endojen ya da eksojen mutagenlerle oluşmaktadır. “Genom boyu ilişkilendirme çalışmaları /Genom-wide association studies” (GWAS) yüzlerce somatik meme kanser aday geni tariflemiştir (23). Günümüzde, tüm somatik mutasyonların açığa çıkarılması ve genetik değişiklerin kataloglanması için yoğun çalışmalar ve uluslarası çabalar sürdürülmektedir. 28 Meme kanserinde ortaya konan her mutasyonun rolünü belirlemede hala birçok zorluk bulunmaktadır. Tümörlerdeki somatik DNA mutasyonlarının çoğu zararsız ve onkogenezise katkısı olmayan doğal biyolojik değişiklikler olan “passenger” mutasyonlardır (14,15). Buna karşın,”driver” mutasyonlar hücrede büyüme avantajları yaratan ve kanser gelişimine etki eden mutasyonlardır. Bu mutasyonlar “aday kanser genleri/ candidate cancer genes” (CAN)’lerde bulunur (24). Somatik mutasyonların kataloglanması ve CAN genler hala tamamlanmamış olsa da, yeterli sayıda ve çeşitlilik arzeden yapısal özellikler ortaya konulmuştur. Meme kanserinde DNA mutasyonları oldukça heterojen karektere sahiptir; bu da meme kanserindeki geniş fenotip varyasyonu, değişken tümör davranışı ve tedaviye cevap vermedeki farklılıkarı açıklar mahiyetedir. 2.5.3. Meme Kanserinde Gen Ekspresyon Paterni DNA tarafından kodlanmış ve hücresel programı yönlendiren genetik bilgi akışı, canlı hücrenin enzimatik yollarla DNA’dan RNA’yı yazdırması (transkripsiyon) ve mRNA’yı proteine dönüştürmesi (translasyon) için gerekli mekanizmaları çalıştırmasıyla sağlanır. DNA yapısındaki değişiklikler onunla ilişkili mRNA ifadesinin (ekspresyon) düşüklüğü ya da yüksekliğine (overexpression) yol açabilir. Anormal gen ekspresyon paterni meme kanserinin yaygın bulgusudur. Gen ekspresyon profili yaklaşık 10 yıldır klinik uygulama alanına girmiş olup, çeşitli tümörlerden alınan örneklerle gen ekspresyon profillerinin değerlendirilmesi hücresel program dönüşümlerine ve tümör davranışını etkileyen gen değişikliklerinin belirlenmesine olanak sağlamıştır. Elde edilen moleküler bulgular, tanı koymayı geliştirme, rekürensleri tahmin etme ve kişiye-özgü tedavi planlamasında eşsiz katkılar sağlamaktadır ve sağlayacaktır. Meme kanserinin gen ekspresyon paternine göre sınıflandırılması Perou ve ark. ile Sorlie ve ark. tarafından gerçekleştirilmiştir (Şekil 10.) (25,26). Yazarlar bu sınıflamaları için meme kanserinin ”moleküler portreleri” tanımını kullandılar. Bu 29 kategori içinde ER(+) ya da PR(+) luminalA ve luminalB tömür tipi, HER2 genamplifiye tümör, ve bazal kreatinin ekspresyonu gösteren “basal-like” tümör sınıflandırması yapıldı. Basal tümör tipik olarak ER(-), PR(-), HER2(-) olduğundan sıklıkla “triple negatif” olarak adlandırılırsa da tüm basal-like tümörler triple-negatif değildir. Aynı zamanda van’t Veer ve ark. ve van de Vijyer ve ark. muhtemel metastaz yapma oranı yüksek meme kanser hastalarını gen ekspresyon analiziyle saptayarak tümörleri altgruplara ayırdılar (Şekil.11) (27,28). Goldhirsch ve ark. prognostik değeri yüksek 70-gen profili işaretlediler (29).Yüksek riskli nod-negatif hastaları belirlemede 76-genin işaretlendiği (76-gene Rotterdam signature) prognostik gen ekspresyon paneli ve orta histolojik grade olan hastalarda Genomic Grade Index(GGI) ile iyi ve kötü prognostik grupların ayrımını sağlayan gen ekspresyon işaretlenmeleri geliştirildi (30). Gen ekspresyon profilinin analiziyle tedavide sağlanacak faydanın daha iyi belirlenmesi pratik uygulamaya geçmiştir. Bu prediktif işaretler klinisyenlere hastalarıyla tedavi planlaması yaparken eşsiz yardımlar sağlar. Oncotype DX testi, formalin fikse parafin bloklardan alınan örneklerin RT-PCR yöntemiyle gen analizi yapılması ve bu sonuçlara göre antiöstrojen tedavinin planlanması esasına dayanır. Bu test için, literatürdeki 250 aday genin genomik datasından, 16 kanser-ilişkili gen ve 5 referans gen kullanılarak, teşhisten sonraki 10 yıl içinde gelişebilecek rekürensi tahmin etmede, 0 ile 100 arasında değişen rekürens skoru hesaplayan algoritmalar geliştirilmiştir (31). Meme Kanseri Gen Ekspresyon Oranı (The Breast Cancer Gen Expression Ratio) ER(+) meme kanserinin bir başka belirleyicisi olup, tedavi edilmemiş ER (49/node(-) hastalarda rekürens riskini belirlemede kullanılmaktadır (32). 30 (Sørlie T, Perou CM, Tibshirani R, et al. Gene expression patterns of breast carcinomas distinguish tumor subclasses with clinical implications. Proc Natl Acad Sci U S A. 2001 Sep 11;98(19):1086974). Şekil 10. Meme dokusunda toplam 85 deneysel örneğin (78 kanser, 3 benign, ve 4 normal doku) gen ekspresyon paterni 31 (van de Vijver MJ, He YD, van't Veer LJ, et al. A gene-expression signature as a predictor of survival in breast cancer. N Engl J Med. 2002 Dec 19;347(25):1999-2009). Şekil 11. Meme kanserinde prognoz göstergesi olan gen ekspresyon paterni 32 2.5.4. Meme Kanserinde GASC1 GASC1 (gene amplified in squamous cell carcinoma1,aynı zamanda JMJD2C/KDM4C olarak ta bilinir) histon demetilazı kodlayan 9p23-24 bölgesine yerleşik bir onkogendir. Sınırlı sayıda çalışma meme kanseri olgularında GASC1’in artan ekspresyonunu (overexpression) rapor etmiştir(33). Kanserin sadece genetik dönüşümlerle değil aynı zamanda histon modifikasyonu ve DNA metilasyonunu içeren epigenetik değişikliklere bağlı olarakta geliştiği bilinmektedir. Genetik ve epigenetik dönüşümler kanser hücresindeki direkt ve indirekt olarak etkileşim içendedir. Özelikle, epigenetik dönüşümler anormal kromatin düzenlemeye neden olan genetik dönüşümler doğurabilir. Özgün olarak, bir ‘epigenetik enzimi’ kodlayan gendeki dönüşüm, tümörogenezisle sonuçlanacak olan bir histon kod değişimi yapabilir(34). Kromozom 9p’deki genetik dönüşümlere akciğer, meme, mesane, özefagus ve diğer birçok insan kanserinde rastlanmaktadır (35-39). 9p21-24 dönüşümleri özelikle triple-negative (ER-, PR- ve HER-2-) meme kanserinde tanımlanmıştır(40). Ayrıca BRCA2 mutasyon taşıyıcıları olan meme kanser hastalarında birlikte 9p23-24 amplifikasyonu saptanmıştır(35). 2.5.5. Meme Kanserinde Tnm Evrelemesi (Amerıcan Joınt Commıttee on Cancer – AJCC 2003) Primer Tümör (T) TX Primer tümör saptanamamaktadır T0 Primer tümör yok Tis Karsinoma in situ Tis(DCIS) Duktal karsinoma in situ Tis(LCIS) Lobuler karsinoma in situ Tis (Paget) Meme başının kitlesiz Paget hastalığı (Tümör olan Paget hastalarında sınıflama tümörün boyutuna göre yapılır) 33 T1 Tümörün en büyük boyutu 2 cm veya daha az T1mic En büyük boyutu 0.1 cm veya daha az olan mikroinvazyon T1a En büyük boyutu 0.1 cm.den büyük olan ancak 0.5 cm.yi geçmeyen tümör En büyük boyutu 0.5 cm.den büyük olan ancak 1 cm.yi geçmeyen T1b tümör En büyük boyutu 1 cm.den büyük olan ancak 2 cm.yi geçmeyen T1c tümör En büyük boyutu 2 cm.den büyük olan ancak 5 cm.yi geçmeyen T2 tümör T3 En büyük boyutu 5 cm.den büyük olan tümör T4 Herhangi bir boyutta ancak (a) göğüs duvarına veya (b) cilde direkt yayılım Göğüs duvarına yayılım, pektoral kası içermeden T4a Meme cildinde ödem (peau d’orange da dahil) veya ülserasyon, veya T4b aynı memede satellit deri nodülleri T4c T4a ve T4b birlikte T4d İnflamatuvar karsinoma Bölgesel Lenf Nodülleri (N) Klinik Sınıflama NX Bölgesel lenf nodları saptanamamaktadır (örn. daha önce çıkartılmış) N0 Bölgesel lenf nodu metastazı yok N1 İpsilateral lenf nod(lar)ında metastaz (fikse değil) N2 Fikse veya gruplaşmış ipsilateral aksiller lenf nodlarında metastaz veya klinik olarak belirgin* aksiller lenf nodu metastazı olmadığı durumlarda klinik olarak belirgin ipsilateral internal mammaryal nodlarında metastaz 34 N2a Birbirlerine veya çevre dokulara fikse ipsilateral aksiller lenf nodlarında metastaz N2b Sadece klinik olarak aksiller lenf nodu metastazı olmadığında klinik olarak belirgin* ipsilateral internal mammaryal nodlarda metastaz olduğunda N3 Aksiller lenf nodu tutulumu olsun ya da olmasın ipsilateral infraklavikular lenf nod(ları) metastazı veya klinik olarak belirgin* ipsilateral internal mammaryal lenf nod(ları) metastazı ile birlikte klinik olarak belirgin aksiller lenf nodu metastazı; veya aksiller ya da internal mammaryal lenf nodu metastazı olsun ya da olmasın ipsilateral supraklavikular lenf nod(ları) metastazı N3a ipsilateral infraklavikular lenf nod(lar)ında metastaz N3b ipsilateral internal mammaryal lenf nod(lar)ında veya aksiller lenf nod(ları)nda metastaz N3c ipsilateral supraklaviküler lenf nod(ları)nda metastaz * Görüntüleme metodları (lenfosintigrafi hariç) veya klinik muayene ile veya patolojik olarak açıkça görülerek saptanma durumunda ‘klinik olarak belirgin’ terimi kullanılır. Patolojik Sınıflama (pN)a pNX Bölgesel lenf nodları saptanamamakta (örn. patolojik inceleme için daha önce çıkartılmış veya çıkartılmamış) pN0 Histolojik olarak bölgesel lenf nodu metastazı olmayan, izole tümör hücreleri (ITH) için ek inceleme yok Not: H&E boyası ile verifiye edilebilen ancak sıklıkla sadece immünohistokimyasal(IHK) veya moleküler metodlarla saptanan, 0.2 mm.den daha geniş olmayan tek tümör hücreleri veya küçük hücre kümeleri ‘izole tümör hücreleri (ITH)’ olarak tanımlanır. ITH, proliferasyon veya stromal reaksiyon gibi malign aktivite kanıtlarını genellikle göstermez. 35 pN0(i-) Histolojik bölgesel lenf nodu metastazı yok, negatif IHK pN0(i+) Histolojik bölgesel lenf nodu metastazı yok, pozitif IHK, 0.2 mm.den geniş IHK kümesi yok. pN0(mol -) Histolojik bölgesel lenf nodu metastazı yok, negatif moleküler bulgular. pN0(mol+) Histolojik bölgesel lenf nodu metastazı yok, pozitif moleküler bulgular. aSınıflama sentinel lenf nodu diseksiyonu uygulanan veya uygulanmayan aksiller lenf nodu diseksiyonuna göre yapılır. Ardından aksiller lenf nodu diseksiyonu uygulanmayan sentinel lenf nodu diseksiyonuna dayalı yapılan sınıflama, sentinel nod için (sn) ile belirtilir, örn ; pN0(i+)(sn). pN1 1-3 arası aksiller lenf nodlarında, ve/veya internal mamaryal nodlarda sentinel lenf nodu diseksiyonu ile saptanan mikroskopik hastalıkla birlikte metastaz, fakat klinik olarak belirgin değil** pN1mi Mikrometastaz ( 0.2 mm.den geniş, 2.0 mm.den geniş değil) pN1a 1-3 adet aksiller lenf nodunda metastaz pN1b Sentinel lenf nodu diseksiyonu ile internal mammaryal nodlarda mikroskopik hastalık olarak saptanan metastaz, fakat klinik olarak belirgin değil** pN1c 1-3 adet aksiller lenf nodunda ve internal mammaryal nodlarda sentinel lenf nodu diseksiyonu ile mikroskopik olarak saptanan metastaz, fakat klinik olarak belirgin değil**. (3 aksiller lenf nodundan fazla pozitif nod varsa, artmış tümör yükünü göstermek için internal mammaryal lenf nodları pN3b olarak sınıflandırılır). (pN1a + pN1b) pN2 4-9 aksiller lenf nodunda metastaz, veya aksiller lenf nodu metastazı olmadığında internal mammaryal lenf nodlarında klinik olarak belirgin* metastaz pN2a 4-9 aksiller lenf nodunda metastaz (2.0 mm.den büyük en az bir tümör odağı) 36 pN2b Aksiller lenf nodu metastazı yokken, internal mammaryal lenf nodlarında klinik olarak belirgin* metastaz pN3 10 veya daha fazla aksiller lenf nodunda, veya infraklaviküler lenf nodlarında, veya 1 ya da daha fazla aksiller lenf nodu pozitif olduğunda klinik olarak belirgin* ipsilateral internal mammaryal lenf nodlarında metastaz; veya internal mammaryal lenf nodlarında klinik olarak negatif mikroskopik metastazla birlikte 3’ten daha fazla aksiller lenf nodunda metastaz; veya ipsilateral supraklaviküler lenf nodlarında metastaz pN3a 10 veya daha fazla aksiller lenf nodunda metastaz (2.0 mm.den büyük en az bir tümör odağı), veya infraklaviküler lenf nodlarına metastaz pN3b 1 veya daha fazla pozitif aksiller lenf nodu varlığında klinik olarak belirgin* ipsilateral internal mammaryal lenf nodu metastazı; veya sentinel lenf nodu diseksiyonuyla saptanan fakat klinik olarak belirgin olmayan** mikroskopik hastalıkla birlikte 3 veya daha fazla aksiller lenf nodunda veya internal mammaryal lenf nodlarında metastaz. pN3c ipsilateral supraklaviküler lenf nodlarında metastaz * Görüntüleme metodları (lenfosintigrafi hariç) veya klinik muayene ile saptanan metastazlarda ‘klinik olarak belirgin’ terimi kullanılır. ** Görüntüleme metodları (lenfosintigrafi hariç) veya klinik muayene ile saptanamayan metastazlarda ‘klinik olarak belirgin olmayan’ terimi kullanılır. Uzak Metastaz (M) MX Uzak metastaz bulunamıyor M0 Uzak metastaz yok M1 Uzak metastaz var (Tümörün olduğu tarafta supraklaviküler lenf nodları ve karşı memenin bölgesel lenf nodlarına metastazlar dahil) 37 Histopatolojik Grade (G): Gx: Değerlendirilemiyor G3: Kötü Diferansiye G1: iyi diferansiye G4: indiferansiye Tablo 5. Meme Kanserinin TNM Sınıflamasına Göre Evrelendirilmesi Evre 0 Tis N0 M0 Evre I T1a N0 M0 Evre IIA T0 N1 M0 T1a N1 M0 T2 N0 M0 T2 N1 M0 T3 N0 M0 T0 N2 M0 T1a N2 M0 T2 N2 M0 T3 N1 M0 T3 N2 M0 T4 N0 M0 T4 N1 M0 T4 N2 M0 Evre IIIC Herhangi T N3 M0 Evre IV Herhangi T HerhangiN M1 Evre IIB Evre IIIA Evre IIIB a T1,T1mic’i de içerir 38 3. GEREÇ ve YÖNTEM Çalışma, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Değerlendirme Kurulu tarafından 13 Aralık 2010 tarih ve 20-405 karar numarası ile başlatıldı. Meme kanserinde GASC1 gen ekspresyonunu araştırmak amacıyla, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji ABD'nda patolojik incelemesi yapılan 44 kadın meme kanseri olgusuna ait materyaller kullanıldı. Eksizyonel biyopsi, kadranektomi, lumpektomi ve/veya mastektomi materyalleri incelenen vakalarda patoloji rapor nüshalarından tümör uzun çapı, tümör tipi, tümör grade'i, aksiller lenf nodülü tutulumu, ER, PR ve c-erb bilgilerine ulaşıldı. Moleküler incelemede kullanılmak üzere her bir vaka için tümörü temsil eden bir parafin blok ile nontümöral meme dokusunu içeren ikinci bir parafin blok belirlendi. Bloklardan her seferinde temiz mikrotom bıçağı kullanılarak 8 mikron kalınlığında 4-5 kesit alındı ve steril ependorf tüplerine konularak moleküler inceleme için teslim edildi. RNA İzolasyonu: Formalin ile fikse edilmiş parafine gömülü dokudan RNA eldesi Roche High Pure FFPE RNA Micro Kit (Roche, Almanya; Kat. No: 04823125001) kullanılarak üretici firmanın önerdiği protokol doğrultusunda gerçekleştirildi. cDNA Sentezi: RNA örneklerinden cDNA sentezi, High Fidelity Transcriptor cDNA sentez kiti (Roche Almanya; Kat. No: 0508995001) kullanılarak üretici firmanın önerdiği ve aşağıda özetlenen protokol doğrultusunda gerçekleştirildi (Şekil 12). 39 (Melike Dinççelik. Mide Kanserinde Glipikan 5 ve Glipikan 6’nın Ekspresyon Seviyelerinin Tanısal ve Prognostik Önemi. Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2011). Şekil 12. cDNA sentez basamakları. Master Karışım* çalışılan örnek sayısına göre hesaplanarak Tablo 6’da verildiği gibi hazırlandı Tablo 6. Master karışım hazırlama prosedürü Master Karışım* 1X Transcriptase Reaction Buffer 4 μL Protector RNase Inhibitor 0.5 μL dNTP 2 μL DTT 1 μL Reverse Transcriptase 1.1 μL TOPLAM HACİM 8.6 μL 40 Elde edilen cDNA’lar kantitatif gerçek zamanlı PCR yapılana kadar -20⁰C’de saklandı. Kantitatif Gerçek Zamanlı PCR (Real-Time PCR): Kantitatif gerçek zamanlı PCR, Roche LightCycler 2.0 cihazında TaqMan prob yöntemi ile gerçekleştirildi. Bu amaçla Roche LightCycler TaqMan Master (Roche, Almanya; Kat No: 04735536001) kullanıldı. GASC1 (Gene Amplified in Squamous Cell Carcinoma 1) ve GAPDH (Gliseraldehit 3-Fosfat Dehidrojenaz) genlerinin ekspresyon analizi için kullanılan primer ve prob dizileri Tablo 7’de verilmiştir. Tablo 7. Primer ve prob dizileri Lokus Dizi GAPDH EKZON 8 GAPDH-F 5’- ATCATCCCTGCCTCTACTGG -3’ GAPDH-R 5’- GTCAGGTCCACCACTGACAC -3’ GAPDH-P 5’-(FAM) ACCTTGCCCACAGCCTTGGC (TAMRA)-3’ GASC1 EKZON 15 GASC1-F 5’- AAGTCGTTACATCGGAGGGA -3’ GASC1-R 5’- CAGCACTTTGCACAGGAAAT -3’ GASC1-P 5’-(FAM) TCTCCACCCAATGCCTTCCTTGA (TAMRA)-3’ 41 Araştırılacak her bölge için reaksiyon karışımı için Roche Taqman Master Miks kullanılarak aşağıda belirtildiği şekilde hazırlandı (Tablo 8). Tablo 8. Reaksiyon karışımı hazırlama prosedürü REAKSİYON KARIŞIMI 1X Master mix 4 μL Primer F 2 μL Primer R 2 μL Prob 2 μL dH2O 5 μL TOPLAM HACİM 15 μL Araştırılacak her bir gen için ayrı ayrı reaksiyon karışımı hazırlandı. Her bir örnek için kapillere 15μl reaksiyon karışımı ve 5μl cDNA örneği ilave edildi. Reaksiyon koşulları aşağıdaki tablodaki gibi oluşturuldu. Tablo 9. Kantitatif gerçek zamanlı PCR reaksiyon koşulları Sıcaklık Süre 95 °C 10 dk 1 Denatürasyon 95 °C 10 sn 50 “Annealing” 54 °C 30 sn Uzama/Sentez 72 °C 3 sn 40 °C 30 sn Pre-Inkübasyon Döngü sayısı Amplifikasyon Soğutma 1 İstatistiksel Değerlendirme GASC1 geninin ekspresyon seviyesi için ΔΔCt (Delta delta Ct) yöntemi ile rölatif gen ekspresyon analizi yapılmıştır. Bir dokuda GASC1ekspresyon seviyesi, o 42 dokuda GASC1 için elde edilen Ct değerinin, aynı dokuda GAPDH (housekeeping) için elde edilen Ct değerine oranlanmasıyla hesaplanmıştır. Normal ve tümörlü dokularda ekspresyon karşılaştırılmasında Wilcoxon testi kullanılırken, tümörlü doku ekspresyonunun normal doku ekspresyonuna oranı bakımından gruplar arası (G, T, N, ER, PR ve c-erb) karşılaştırmalarda Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi kullanıldı. Tanımlayıcı istatistik olarak ortanca(minimum-maksimum) verildi. Yaş ile normal ve tümörlü doku ekspresyonu arasındaki ilişki ise Spearman rho korelasyon katsayısı ile incelendi. Analizler SPSS 15.0 for Windows paket programı ile gerçekleştirildi. P<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Grafikler ortanca (minimum-maksimum) değerleri kullanılarak çizildi. 43 4. BULGULAR Histopatalojik tanısı “invaziv duktal karsinoma” olan meme kanserli toplam 44 hastanın histopatolojik özelikleri Tablo 10’da özetlendi. Tüm hastalar, kadın hastalardan oluşmuş olup, yaş ortalaması: 55.11(Min: 30, Maks: 79) bulundu. Olguların % 29.54’ünün T1, % 63.63’ünün T2, % 6.81’inin T3 tümör olduğu görüldü. Bölgesel (aksiler) lenf nodu tutulumu değerlendirilmiş 33 hastanın % 27.27’sinin pN0, % 27.27’sinin pN1, % 22.72’sinin pN2, % 6.81’inin pN3 olduğu tespit edildi. Hastaların 11’inde patoloji raporlarında bölgesel lenf durmuna ait bilgiye rastlanmadı (%25’i pNx ). Hastalar grade’ine göre değerlendirildiğinde ; %50 G2, %50 G3 olarak bulundu. Tablo 10. Olguların histopatolojik sonuçları Özelikler Sayı(n=44) % T1 13 29.54 T2 28 63.63 T3 3 6.81 G2 22 50.00 G3 22 50.00 pNx 11 25.00 pN0 12 27.27 pN1 8 27.27 pN2 10 22.72 pN3 3 6.81 GASC1 ekspresyon ölçümü için çalışmaya alınan 44 olgunun 3’ünde normal dokuda ve 2’sinde tümörlü dokuda bilinmeyen teknik nedenlerden ötürü ekspresyon ölçümü yapılamadı. Toplam 39 olguda hem normal dokuda hemde tümörlü dokuda ekspresyon ölçümü gerçekleştirildi (Tablo 11). 44 Tablo 11. Normal ve tümörlü dokuda GASC1 ekspresyonu ölçülebilen olguların dağılımı Özelikler GASC1 ekspresyonu ölçülebilen GASC1 ekspresyonu ölçülemeyen GASC1 ekspresyonu ölçümü “0” olan Normal doku (N=44) Tümör dokusu (N=44) Normal+Tümörlü doku (N=88) 41 42 83 3 2 5 4 1 5 Normal ve tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyon sonuçlarının yaş ile ilişkisi bulunamadı (normal dokuda: r=0,215 p=0,071, tümörlü dokuda: r=0,180 p=0,254). Normal dokuda GASC1 eksprosyon ölçümü yapılmış 41 olgu, tümörlü dokuda GASC1 ekspresyon ölçümü yapılmış 42 olgu ile ekspresyon değerlerine göre karşılaştırıldığında, tümörlü dokuda GASC1ekspresyonu istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (Grafik 6) . Normal dokularda da bazal seviyede GASC1ekspresyonu tespit edildiği için, hem normal dokudan hem tümörlü dokudan ekspresyon ölçümü yapılabilen 39 olgunun tümörlü dokusunda ölçülen GASC1 ekspresyon değerleri normal dokusunda ölçülen ekspresyon değerine oranlandı, elde edilen oranlar olguların grade (G), tümör büyüklüğü (T), patolojik lenf nodu tutulumu (pN) ve ER, PR, c-erb durumları ile karşılaştırıldı: Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyonuna oranı G3 olgularda da daha yüksek bulunmasına karşın bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı değildi (Grafik 7) . Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranı; tümör çapı (T) ve lenf nodu tutulumu (pN) ile ayrı ayrı karşılaştırıldığında her ikisinde de fark bulunamadı (Grafik 8) (Grafik 9.). 45 Ekspresyon p=0.022 Grafik 6. Normal dokuda GASC1 eksprosyon ölçümü yapılmış 41 olgu ile tümörlü dokuda GASC1 ekspresyon ölçümü yapılmış 42 olgunun karşılaştırılması 1,4000 p=0.322 Tümör/Normal 1,2000 1,0000 ,8000 ,6000 ,4000 ,2000 ,0000 0 0,5 1 G2 1,5 2 2,5 G3 Grafik 7. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyonuna oranının G3 ve G2 olgularda karşılaştırılması 46 1,4000 p=0.462 1,2000 Tümör/Normal 1,0000 ,8000 ,6000 ,4000 ,2000 ,0000 0 0,5 T1 1 1,5 T2 2 3T3 2,5 3,5 Grafik 8. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun tümörsüz dokuda ölçülen ekspresyona oranının tümör çapı (T) ile karşılaştırılması 1,4000 p=0.103 1,2000 Tümör/Normal 1,0000 ,8000 ,6000 ,4000 ,2000 ,0000 0 1PN0 2 PN1 3 PN2 4 PN3 5 Grafik 9. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının lenf nodu tutulumu (pN) ile karşılaştırılması 47 Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranı; reseptör durumu (ER, PR) ve c-erb ekspresyonu ile ayrı ayrı karşılaştırıldığında fark bulunamadı (Grafik 10) (Grafik 11) (Grafik 12). Tümör/Normal p=0.544 Er- Er+ Grafik 10. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının ER durumu ile karşılaştırılması Tümör/Normal p=0.697 Pr- Pr+ Grafik 11. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının PR durumu ile karşılaştırılması 48 Tümör/Normal p=0.175 c-erb- c-erb+ Grafik 12. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının c-erb durumu ile karşılaştırılması Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranı; triple-negatif olgular ile karşılaştırıldığında fark bulunamadı. Tümör/Normal p=0.294 Triple(-) Diğer Grafik 13. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen ekspresyona oranının triple-negatif olgular ile karşılaştırılması 49 5. TARTIŞMA Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Dünyada yılda yaklaşık 1 milyon yeni meme kanseri olgusu teşhis edilmekte ve yılda yaklaşık 400.000 hasta bu hastalık nedeniyle ölmektedir (1). Birçok onkogen, tümör supressör gen, seks steroid hormonu ve onların reseptörleri meme kanserin gelişiminde rol oynamaktadır. Meme kanseri farklı biyolojik davranışı, klinikopatolojik özelikleri ve moleküler karekteristikleri olan alt gruplara sahip heterojen bir kanserdir. Farklı alt grupların tedaviye cevapları ve prognozları önemli oranda farklılık göstermektedir. Gen ekspresyon analizinde sağlanan ilerlemeler meme kanserinin biyolojik karekterinin belirlenmesine ve son dönemde tedavi kararının verilmesine uyarlanmış durumdadır. Anormal gen ekspresyon paternine en çok meme kanserinde rastlanması, meme kanserinde gen ekspresyon çalışmalarnın önemini artırmaktadır. Meme kanserinin moleküler biyolojisini ve gen ekspresyon paternini daha iyi anlamamız, bu kanseri önleme, bulgulama ve tedavi stratejilerini geliştirmemize eşsiz katkılar sunacaktır. Sağlanan genomik ilerlemeler ışığında, meme kanserinde yeni yaklaşım tümörün moleküler karekteristiğine göre sınıflandırılması tedavi planlamasının ona göre yapılması şeklinde olacaktır. GASC1 histon demetilazı kodlayan 9p23-24 bölgesine yerleşik bir onkogendir. Daha önce yapılmış kromozom analizleri 9p23-24 amplikasyonunun birçok tümör tipinde rastlandığını göstermiştir (35-39). İlk olarak 2000 yılında Yang ve ark. özefagus kanser hücre serilerinde 9p23-24 amplikasyonunda GASC1 gen klonlanmasını gösterdiler (38). Takip eden çalışmalarda meme kanserinde de 9p2324 artışı (gain) gösterildi(33,40). BRCA2 mutasyon taşıyıcıları olan meme kanser hastalarında, birlikte 9p23-24 amplifikasyonunun saptanması dikkatleri bu alana çevirdi (35). Hücre serilerinde yapılan bir çalışma ile GASC1’in meme kanserinde 9p23-24 amplikasyonu için hedef genlerden biri olduğu gösterildi (33). Hücre serileri kullanılarak gerçekleştirilen bu çalışmada, GASC1 amplikasyonunun ya da overekspresyonunun meme kanser onkogenleri olarak bilinen diğer genlere benzer şekilde, transformasyon oluşturan gen gibi davrandığı rapor edildi (33). Bu bulgular 50 meme kanserinin gelişiminde ve progresyonunda GASC1’in artan öneminin göstergeleri olarak kabul edilmelidir. Doku örneklerinde gerçekleştirilen çalışmamız sonucunda GASC1 ekpresyonunun meme kanserli hastanın kanserli dokusunda normal dokuya oranla daha yüksek bulunması, GASC1 geninin meme kanseri gelişiminde etkili bir onkogen olduğunu göstermektedir. Çalışmamızda GASC1 ekspresyonunun istatistiksel olarak anlamlı olmasada yüksek grade’li olgularda daha yüksek olması ise GASC1 genin meme kanserinde prognostik bir gösterge olarak kullanılabileceğini düşündürtmektedir. Çalışmamızda tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun normal dokuda ölçülen GASC1 ekspresyona oranı, tümör çapı ve bölgesel (aksiller) lenf nodu tutulumu ile karşılaştırıldığında her ikisinde de fark bulunamamasına karşın, olgu sayısı daha yüksek çalışmalarla bu sonuçlar değişebilir gibi görünmektedir. Bazı çalışmalar, ER(-) meme kanserinde 9p22-24 artışının (gain) daha sık görüldüğünü rapor etmiştir(41). Çalışmamızda GASC1 ekspresyon düzeyi ile olguların ER, PR ve c-erb durumları ayrı ayrı karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunamadı. Daha önce yapılmış çalışmalar GASC1 ekspresyonunun özellikle triplenegatif meme kanserinde artış gösterdiğini rapor etmiştir(40). Değişime uğramamış (nontransformed) insan meme epitel hücrelerinde GASC1 ekspresyon artışının, büyüme faktöründen bağımsız proliferasyon içeren neoplastik değişime neden olduğu belirtilmiştir(33). Triple-negatif meme kanserinin agresif doğası gözönüne alındığında GASC1 ekspresyon artışının meme kanseri için kötü prognoz göstergesi olduğu görülmektedir. Çalışmamızda triple-negatif olgularda GASC1 ekspresyon düzeyinde normal dokuya göre fark bulunmamakla birlikte, hasta serimizde triplenegatif olgu sayısının sadece 5 olgu ile sınırlı olması göz önüne alındığında, güvenilir sonuç elde etmek için daha yüksek sayılı triple-negatif olguyla yapılacak çalışmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir. İstatistiksel olarak anlamlı olmasa da, bizim çalışmamızda G3 hastalarda GASC1 ekspresyonunun G2 hastalara göre daha yüksek bulunması GASC1 ekspresyon artışının meme kanserinde kötü prognoz göstergesi olarak yorumlanabileceğini göstermektedir. Epigenetik çalışmalarda DNA metilasyonundaki değişikliklerin kanserle ilişkili genlerin ifadesinde değişikliklere neden olduğunu gösterilmesi; GASC1’in 51 histon demetilazı kodlayan bir onkogen olarak meme kanserindeki önemini artırmaktadır. Epigenetik değişikliklerin kanserogenezise neden olan gen mutasyonlarının erken döneminde ortaya çıktığı ve bu nedenle erken teşhis için olanak sağladığı bilinmektedir. Oluşan epimutasyonların ilaç tedavileriyle geri döndürülebilir olması epigenetik tedavileri olanaklı kılmaktadır. DNA metiltransferazlar ile histon deasetilazlar gibi enzimleri inhibe ederek, tümörsupresör genlerinin epigenetik olarak susturulmasını engelleyebilecek ya da bu genlerin yeniden aktivasyonunu sağlayabilecek yaklaşımların geliştirilmiş olması meme kanserinde GASC1 çalışmalarının önemini artırmaktadır. Sonuç olarak, çalışmamızda elde edilen veriler ışığında; GASC1 geninin meme kanseri olgularında, tümörün genomik sınıflandırmasında ve hedefe yönelik tedavi çalışmalarında hesaba katılması gereken bir onkogen olduğu görülmektedir. Olgu sayısının arttırılması ile birlikte yapılacak olan ileri çalışmalarla, GASC1 geninin meme kanseriyle ilişkisi daha iyi aydınlatılabilecektir. 52 6. ÖZET Giriş ve Amaç: Meme kanseri kadınlar arasında dünyada en sık görülen ve en çok ölüme neden olan kanserdir. Birçok onkogen, tümör supressör gen, seks steroid hormonu ve onların reseptörleri meme kanserinin gelişiminde rol oynamaktadır. Moleküler biyolojideki ilerlemeler sayesinde, meme kanseri gelişimine neden olan çok sayıda gen izole edilmiş ve meme kanserindeki anormallikler gösterilmiştir. DNA değişiklikleri ve onunla ilişkili mRNA’nın ekspresyon artışı ya da azalışı; sonuç olarak anormal gen ekspresyon paterni meme kanserinde yaygın bulgudur. Gen ekspresyon profili yaklaşık 10 yıldır klinik uygulama alanına girmiş olup, çeşitli tümörlerden alınan örneklerle gen ekspresyon değerlendirmesi DNA değişkliklerinin neden olduğu hücresel program dönüşümlerini ve tümör davranışını belirleme imkanı sağlar. Elde edilen moleküler bulgular, tanı koymayı geliştirme, rekürensleri tahmin etme ve kişiye-özgü tedavi planlamasında eşsiz katkılar sağlar. Kanserin sadece genetik dönüşümlerle değil aynı zamanda histon modifikasyonu ve DNA metilasyonunu içeren epigenetik değişikliklere bağlı olarakta geliştiği artan oranda görünürlük kazanmıştır. Genetik ve epigenetik dönüşümler kanser hücresinde direkt ve indirekt olarak etkileşim içendedir. Özelikle, epigenetik dönüşümler anormal kromatin düzenlemeye neden olan genetik dönüşümler doğurabilir. Özgün olarak, bir ‘epigenetik enzimi’ kodlayan gendeki dönüşüm, tümörogenezisle sonuçlanacak olan bir histon kod değişimi yapabilir. GASC1 (gene amplified in squamous cell carcinoma 1) ‘in histon demetilazı kodlayan 9p23-24 bölgesine yerleşik yeni bir onkogen olduğu düşünülmektedir. Son çalıışmalar 9p23-24 daki DNA amplifikasyonunun özefagus ve meme kanserinide içeren birçok kanserde oluştuğunu göstermiştir. Bazı yeniçalışmalar 9p21-24 artışının basal-like, triple-negative meme kanseriyle(ER-, PR- and HER-2-) daha çok ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu çalışma da; yeni keşfedilmiş bir onkogen olan ve daha çok özefagus kanserinde araştırılmış GASC1 genini meme kanseri olgularında çalışmak, elde edilecek sonuçların meme kanseri olgularında, tümörün genomik sınıflandırmasına ve hedefe yönelik tedavi çalışmalarına katkı sunması amaçlanmaktadır. 53 Gereç ve Yöntem: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji ABD'nda patolojik incelemesi yapılan 44 kadın meme kanseri olgusuna ait materyaller kullanıldı. Moleküler incelemede kullanılmak üzere her bir olgu için tümörü temsil eden bir parafin blok ile nontümöral meme dokusunu içeren ikinci bir parafin blok belirlendi. Bloklardan 8 mikron kalınlığında 4-5 kesit alınarak moleküler inceleme için A.Ü.T.F. Genetik ABD’na gönderildii. Formalin ile fikse edilmiş parafine gömülü dokulardan RNA eldesi, RNA’nın kantitasyonu, cDNA sentezi ve kantitatif gerçek zamanlı PCR işlemleri gerçekleştirildi.GASC1 geninin ekspresyon seviyesi için ΔΔCt (Delta delta Ct) yöntemi ile rölatif gen ekspresyon analizi yapıldı. Tümör ve normal doku örneklerinde GASC1 ekspresyonları arasında fark olup olmadığı Wilcoxon Signed Ranks test ile değerlendirildi. GASC1 ekspresyon seviyesinin, tümör boyutu, lenf nodu tutulumu ve histolojik grade ile ilişkisi Mann Whitney U test ile, GASC1 ekspresyon seviyesinin yaş ile ilişkisi Nonparametrik Correlations ile değerlendirildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması:55.11 (Min: 30, Maks: 79) bulundu. Klinikopatolojik olarak % 29.54’ünün T1, % 63.63’ünün T2, % 6.81’inin T3, tümör olduğu görüldü. Hastaların % 27.27’sinin pN0, % 27.27’sinin pN1, % 22.72’sinin pN2, % 6.81’inin pN3 ,%25’inin pNx olduğu görüldü. Hastalar grade’ine göre değerlendirildiğinde ise %50 G2, %50 G3 olarak bulundu. GASC1 ekspresyon ölçümü için çalışmaya alınan 44 olgunun 3’ünde normal dokuda ve 2’sinde tümörlü dokuda ekspresyon ölçümü yapılamadı. GASC1 ekspresyonunun yaş ile ilişkisi bulunamadı (normal dokuda: r=0,215 p=0,071, tümörlü dokuda:r=0,180 p=0,254). Normal dokuda GASC1 eksprosyon ölçümü yapılmış 41 olgu, tümörlü dokuda GASC1 ekspresyon ölçümü yapılmış 42 olgu ile ekspresyon değerlerine göre karşılaştırıldığında, tümörlü dokuda GASC1 ekspresyonu istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun tümörsüz dokuda ölçülen ekspresyonuna oranı G3 olgularda da daha yüksek bulunmasına karşın bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı değildi. Tümörlü dokuda ölçülen GASC1 ekspresyonunun tümörsüz dokuda ölçülen ekspresyona oranı; tümör çapı (T) ve lenf nodu tutulumu (pN) ve ER, PR, c-erb durumları ile ayrı ayrı karşılaştırıldığında fark bulunamadı. 54 Tartışma ve Sonuç: Bu çalışmada GASC1 geninin meme kanser olgularında ekspresyonunu çalışıldı. Doku örneklerinde gerçekleştirilen çalışmamız sonucunda GASC1 ekpresyonunun meme kanserli hastanın kanserli dokusunda normal dokuya oranla daha yüksek bulunması, GASC1 genin meme kanseri gelişiminde etkili bir gen olduğunu göstermektedir. GASC1 ekspresyonunun istatistiksel olarak anlamlı olmasada yüksek grade’li olgularda daha yüksek olması ise GASC1 genin meme kanserinde prognostik bir gösterge olarak kullanılabileceği anlamına gelmektedir. Hasta sayısı artırılarak gerçekleştirilecek daha ileri çalışmalarla, meme kanseri ile GASC1 ilişkisi için önemli sonuçlar elde edilebilir. 55 7. SUMMARY Introduction and Purpose: Breast cancer is the most common malignancy and the most deadly cancer among women worldwide. Multiple oncogenes, tumor suppressor genes, and sex steroid hormones and their receptors are involved in the genesis and development of breast cancer. With the progress of molecular biological analysis, a number of genes involved in the development and progression of breast cancer have been isolated and shown to have abnormalities in breast cancers. DNA alterations lead to either under- or overexpression of their associated mRNAs; consequently abnormal gene expression patterns are a common finding in breast tumors. Gene expression profiling has been introduced into the clinical literature during the past decade as research suggests that assessing the expression of multiple genes in a tumor sample may reflect programs turned on by DNA alternations and predict tumor behavior. So-called molecular signatures hold promise for improving diagnosis, prediction of recurrence, and selection of therapies for individual patients. It is increasingly apparent that cancer development not only depends on genetic alterations but also on epigenetic changes involving histone modifications and DNA methylation. Genetic and epigenetic alterations in cancer cells interact directly and indirectly. In particular, epigenetic alterations can result from genetic alterations that dictate abnormal chromatin regulation. Specifically, a genetic alteration in the gene encoding an ‘epigenetic enzyme’ can lead to changes within the histone code, which is involved in tumorigenesis in multiple tumor types. GASC1 (gene amplified in squamous cell carcinoma 1) is considered to be one of the novel oncogenes in the 9p23-24 region, which is encodes a histone demethylase. Recent studies have revealed that amplification of DNA at 9p23-24 frequently occurs in several human tumors, including esophageal and breast cancers. Some new studies demonstrated that gain of 9p21-24 is more prevalent in the basal-like, triple-negative breast cancers, (ER-, PR- and HER-2-). In this study, a newly discovered oncogene and more researched esophageal cancer gene GASCI has been working in breast cancer; results to be obtained of this study aims to contribute to breast cancer cases, genomic tumor classification and studies of targeted therapy 56 Materials and Method: In this study we used materials of 44 women breast cancer patients whose materials are previously examined in Ankara University Faculty of Medicine, Department of Pathology. For each case we determined two parafin blocks to use in molecular examination, one of them included tumoral tissue and the other one included nontumoral breast tissue. 8 micron thick, 4- 5 sections taken from blocks and sent to Ankara University Faculty of Medicine, Department of Genetics for molecular examination. Obtaining of RNA, quantitation of RNA and cDNA synthesis and quantitative real-time PCR procedures was performed by using these paraffined and formalin fixed tissues. Relative gene expression analysis was performed by using ΔΔCt (delta delta Ct) method for detecting of the level of GASC1 gene expression. Wilcoxon Signed Ranks test used for investigate if there is a difference between GASC1 expression of tumor and normal tissue samples. The relation between level of GASC1 expression and tumor size, lymph node involvement, histogical grade and status of ER, PR, c-erb evaluated with Mann Whitney U test; relationship between GASC1 expression levels and age was evaluated with nonparametric correlations. Findings: The patients mean age was 55.11( Min: 30, Maks:79). On clinic and pathologic examination 29.53% was T1, 63.63% was T2, 6.81% was T3 of all tumors. Lymph node ratios are: 27.27% pN0, 27.27% pN1, 22.72% pN2,6.81% pN3 and 25% was pNx. Patients for the grade of the disease and 50% G2, 50% G3 was found. 44 case included for GASC1 expression measurement and 3 of the normal tissue samples and 2 of the tumor tissues could not evaluated for GASC1 expression. There was no correlation of age and GASC1 expression ( normal tissue r = 0,215 p = 0,071, tumoral tissue r= 0,180 p = 0,254 ). Measurement of GASC1 expression in the normal tissue in 41 cases and measurement of GASC1 expression in the tumor tissue in 42 cases were compared according to expression values. GASC1 expression in tumor tissue was found significantly higher. Although GASC1 expression measured in tumor tissue was higher than GASC1 expression measured in non-tumor tissue in G3 cases, this elevation was not stastically significant. GASC1 expression measurement tumor tissue and non-tumor tissue ratio was compared with tumor size, lymph node involvement and status of ER, PR, c-erb but there was no difference. 57 Discussion and Conclusion: In this study, GASC1 gene expression in breast cancer cases were studied.GASC1 expression measurement in breast cancer tissue of cancer patients is higher than normal tissue, it shows that GASC1 gene is a gene that is effective in the development of breast cancer. GASC1 expression is higher in highgrade cases although not statistically significant. This means that GASC1 expression can be used as a prognostic indicator in breast cancer. In further studies that can be made by increasing the patient number, significant results can be obtained in the relationship between GASC1 and breast cancer. 58 8. KAYNAKLAR 1. Jemal A, Siegel R, Ward E, Hao Y, Xu J, Thun MJ. Cancer statistics, 2009. CA: a cancer journal for clinicians 2009; 59: 225-249 2. Bray F, Pisani P, Parkin DM, GLOBOCAN 2002, Cancer Incidence, Mortality and Prevalence Worldwide, Descriptive Epidemiology Group, IARC CancerBase No. 5, version 2.0, IARCPress, Lyon, 2004 3. Eser SY. Türkiye’de kanser insidansi. In: Tuncer AM, ed. Türkiye‟de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2007: 17-45 4. Yardım N, Mollahaliloğlu S. Türkiye’de kanser durumu ve uluslar arası göstergeler ile uyumunun değerlendirmesi. Türkiye’de Kanser Kontrolü Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı, 2009: 51-65 5. Vogelstein B, Kinzler KW. Cancer genes and the pathways they control.Nat Med. 2004 Aug;10(8):789-99. 6. Kinzler KW, Vogelstein B. Lessons from hereditary colorectal cancer.Cell. 1996 Oct 18;87(2):159-70. Review. 7. International Human euchromatic sequence Genome of the Sequencing human Consortium. genome. Finishing Nature. 2004 the Oct 21;431(7011):931-45. 8. Pleasance ED, Cheetham RK, Stephens PJ, et al. A comprehensive catalogue of somatic mutations from a human cancer genome. Nature. 2010 Jan 14;463(7278):191-6. Epub 2009 Dec 16. 9. Meyerson M,Gabriel S,Getz G.Advences in understnding cancer genomes through second generation sequencing. Nat Rev Genet 2010;11(10);685 10. Tomlins SA, Rhodes DR, Yu J, et al. The role of SPINK1 in ETS rearrangement-negative prostate cancers.Cancer Cell. 2008 Jun;13(6):519-28 59 11. Stephens PJ, Greenman CD, Fu B, et al. Massive genomic rearrangement acquired in a single catastrophic event during cancer development.Cell. 2011 Jan 7;144(1):27-40. 12. Meyerson M, Gabriel S, Getz G. Advances in understanding cancer genomes through second-generation sequencing.Nat Rev Genet. 2010 Oct;11(10):685-96. 13. Bleeker FE, Bardelli A. Genomic landscapes of cancers: prospects for targeted therapies. Pharmacogenomics. 2007 Dec;8(12):1629-33 14. Bell DW. Our changing view of the genomic landscape of cancer. J Pathol. 2010 Jan;220(2):231-43. 15. Wood LD, Parsons DW, Jones S,et al. The genomic landscapes of human breast and colorectal cancers.Science. 2007 Nov 16;318(5853):1108-13. Epub 2007 Oct 11 16. Olopade OI, Grushko TA, Nanda R, Huo D. Advances in breast cancer: pathways to personalized medicine. Clin Cancer Res. 2008 Dec 15;14(24):7988-99 17. Turnbull C, Rahman N. Genetic predisposition to breast cancer: past, present, and future. Annu Rev Genomics Hum Genet. 2008;9:321-45. 18. Foulkes WD. Inherited susceptibility to common cancers.N Engl J Med. 2008 Nov 13;359(20):2143-53. 19. Turner NC, Reis-Filho JS. Basal-like breast cancer and the BRCA1 phenotype.Oncogene. 2006 Sep 25;25(43):5846-53. 20. Venkitaraman AR. Cancer susceptibility and the functions of BRCA1 and BRCA2.Cell. 2002 Jan 25;108(2):171-82. 21. Fong PC, Boss DS, Yap TA, et al. Inhibition of poly(ADP-ribose) polymerase in tumors from BRCA mutation carriers.N Engl J Med. 2009 Jul 9;361(2):12334. Epub 2009 Jun 24 60 22. Stratton MR, Rahman N. The emerging landscape of breast cancer susceptibility.Nat Genet. 2008 Jan;40(1):17-22 23. Forbes SA, Bhamra G, Bamford S,et al. The Catalogue of Somatic Mutations in Cancer (COSMIC). Curr Protoc Hum Genet. 2008 Apr;Chapter 10:Unit 10.11. 24. Stratton MR, Campbell PJ, Futreal PA. The cancer genome.Nature. 2009 Apr 9;458(7239):719-24. 25. Perou CM, Sørlie T, Eisen MB, et al.. Molecular portraits of human breast tumours.Nature. 2000 Aug 17;406(6797):747-52 26. Sørlie T, Perou CM, Tibshirani R, et al. Gene expression patterns of breast carcinomas distinguish tumor subclasses with clinical implications. Proc Natl Acad Sci U S A. 2001 Sep 11;98(19):10869-74 27. van 't Veer LJ, Dai H, van de Vijver MJ,et al. Gene expression profiling predicts clinical outcome of breast cancer. Nature. 2002 Jan 31;415(6871):5306. 28. van de Vijver MJ, He YD, van't Veer LJ, et al. A gene-expression signature as a predictor of survival in breast cancer. N Engl J Med. 2002 Dec 19;347(25):1999-2009 29. Goldhirsch A, Wood WC, Gelber RD, Coates AS, Thürlimann B, Senn HJ. Meeting highlights: updated international expert consensus on the primary therapy of early breast cancer.J Clin Oncol. 2003 Sep 1;21(17):3357-65. Epub 2003 Jul 7. 30. Sotiriou C, Wirapati P, Loi S, et al. Gene expression profiling in breast cancer: understanding the molecular basis of histologic grade to improve prognosis.J Natl Cancer Inst. 2006 Feb 15;98(4): 262-72 31. Paik S, Shak S, Tang G,et al. A multigene assay to predict recurrence of tamoxifen-treated, node-negative breast cancer. N Engl J Med. 2004 Dec 30;351(27):2817-26. Epub 2004 Dec 10 61 32. Ma XJ, Hilsenbeck SG, Wang W, et al.Erlander MG The HOXB13:IL17BR expression index is a prognostic factor in early-stage breast cancer. J Clin Oncol. 2006 Oct 1;24(28):4611-9. 33. Liu G, Bollig-Fischer A, Kreike B, van de Vijver MJ, Abrams J, Ethier SP, Yang ZQ. Genomic amplification and oncogenic properties of the GASC1 histone demethylase gene in breast cancer.Oncogene. 2009 Dec 17;28(50):4491-500. Epub 2009 Sep 28. 34. Esteller M. Cancer epigenomics: DNA methylomes and histone-modification maps. Nat Rev Genet 2007;8:286–98. 35. Savelyeva L, Claas A, Matzner I, Schlag P, Hofmann W, Scherneck S, et al. Constitutional genomic instability with inversions, duplications, and amplifications in 9p23-24 in BRCA2 mutation carriers. Cancer Res 2001;61:5179–85. 36. Sharpless NE. INK4a/ARF: a multifunctional tumor suppressor locus. Mutat Res 2005;576:22–38. 37. Vinatzer U, Gollinger M, Mullauer L, Raderer M, Chott A, Streubel B. Mucosaassociated lymphoid tissue lymphoma: novel translocations including rearrangements of ODZ2, JMJD2C, and CNN3. Clin Cancer Res 2008;14:6426–31. 38. Yang ZQ, Imoto I, Fukuda Y, Pimkhaokham A, Shimada Y, Imamura M, et al. Identification of a novel gene, GASC1, within an amplicon at 9p23–24 frequently detected in esophageal cancer cell lines. Cancer Res 2000;60:4735– 9. 39. Yang ZQ, Imoto I, Pimkhaokham A, Shimada Y, Sasaki K, Oka M, et al. A novel amplicon at 9p23 – 24 in squamous cell carcinoma of the esophagus that lies proximal to GASC1 and harbors NFIB. Jpn JCancer Res 2001;92:423–8. 62 40. Han W, Jung EM, Cho J, Lee JW, Hwang KT, Yang SJ, et al. DNA copy number alterations and expression of relevant genes in triple-negative breast cancer. Genes Chromosomes Cancer 2008;47:490–9. 41. Vincent-Salomon A, Lucchesi C, Gruel N, Raynal V, Pierron G, Goudefroye R, et al.: breast cancer study group of the Institut Curie. Integrated genomic and transcriptomic analysis of ductal carcinoma in situ of the breast.Clin Cancer Res. 2008 Apr 1;14(7):1956-65 63