1 1. GİRİŞ ve AMAÇ Spor insan sağlığının uzun yıllar süren bedensel hareketleridir. Bu hareketler değişik yaşlara göre farklı biçimde yapılmalıdır. Basit ve düzenli yürüyüşler sağlıklı bir yaşamın devamını sağlar. Spor yapan bireyler’in bedensel semptomları olsa bile spor yapmayan aynı semptomları taşıyan bireylere göre daha uzun yaşadıkları görülmektedir. Bu nedenle sporun, insan vücudundaki tüm sistemlere olumlu etkileri vardır1,2. Birçok araştırma yaşam için zorunlu olan solunumun spor yapanlarda daha rahat gerçekleştiğini göstermiştir. Solunum kapasitesi spor yapan veya aktif iş hayatında çalışan insanlarda, spor yapmayan veya pasif işte çalışan insanlara oranla daha yüksek olduğunu göstermektedir3–8. Akciğer fonksiyonları, genetik ve ırk gibi değiştirilemez faktörler tarafından belirlenir. Fakat genetik ve ırkın yanında, düzenli spor yapmanın da akciğer fonksiyonları üzerinde yararlı olduğu bilinmektedir. Bu konuda sporcular üzerinde yapılan çalışmalarda, sporcuların akciğer fonksiyonlarının spor yapmayanlardan daha iyi olduğu belirlenmiştir9,10. Dünyada ve ülkemizde yapılan pek çok araştırmada, farklı spor türlerinin akciğer fonksiyonları üzerine etkilerinin olduğu saptanmıştır. Bu konuda Schone ve arkadaşları, erkek kısa mesafe koşucularının, orta ve uzun mesafe koşucularından ve uzun mesafe yürüyüşçülerinden daha düşük FVC’ye sahip olduğunu bulmuştur. Yine Bertholon ve arkadaşlarının farklı spor türleri yapan 15–27 yaşları arasındaki sporcular ile aynı yaş grubunda spor yapmayan bireyler üzerinde yaptığı çalışmada kürekçiler, kayakçılar, bisikletçiler ve yüzücülerin PEF ve FEV1 değerlerinin (bisikletçilerin FEV1’i hariç) spor yapmayanlardan anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir11–17. Pek çok çalışma sonucu spor yapmanın akciğer fonksiyonlarını olumlu yönde etkilediğini belirtirken; az çalışmada spor yapmanın akciğer fonksiyonlarını etkilemediği saptanmıştır7,18. Sigara içme ile şişmanlığın da 2 egzersiz kadar akciğer fonksiyonları üzerinde etkili olduğu düşünülürse spor yapmak tek başına bazen akciğer fonksiyonlarını etkilemiyor olabilir19-23. Düzenli spor yapma, kardiyovasküler hastalıkların primer ve sekonder korunmasında rol oynar24,25. Kalbin büyüklüğü kalbin toraksa oranına bakılarak değerlendirilir. Buna kardiyo torasik oran (KTO) adı verilir. Bu oran kalbin en büyük transvers çapının, toraksın içten içe en geniş transvers çapına bölümü ile elde edilir. Egzersiz bir kısım kardiyovasküler hastalıkların yanında tamamen sağlıklı bireylerde de fonksiyonel kapasiteyi artırır ve fizik aktivitenin herhangi bir seviyesindeki miyokardın oksijen ihtiyacını azaltır26–28. Bu çalışma, spor yapan bireyler ile spor yapmayan bireylerin kardiyo torasik endekslerinin, akciğer alan kapasitelerinin ve solunum fonksiyon karşılaştırılması amacı ile yapılmıştır. testlerinin 3 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Solunum Sistemi Solunum vücut hücrelerinin gereksinimi olan oksijenin (O2) dış ortamdan alınıp, kana verilmesi ve hücrelerde oluşan karbondioksitin (CO2) kandan alınarak dış ortama verilmesi ile gerçekleşir. Solunum terimi, dış solunum ve iç solunum olmak üzere ikiye ayrılır. Dış solunum, bir bütün olarak bedene oksijen alınıp karbondioksitin atılması işlemidir. İç solunum ise, hücreler ve hücreler arası sıvı arasındaki gaz değişimleri ile oksijen kullanımı ve karbondioksit üretimi işlemidir. Solunum dört büyük fonksiyonel olayla gerçekleşir. Bunlar; 1. Havanın atmosfer ve akciğer alveolleri arasında içe ve dışa akımı, 2. Alveoller ile kan arasında oksijen ve karbondioksitin difüzyonu, 3. Gerekli oksijeni hücrelere taşımak ve oluşan karbondioksiti hücrelerden uzaklaştırmak üzere kanda ve vücut sıvılarında oksijen ve karbondioksitin taşınması, 4. Solunumun regülâsyonu şeklindedir. Solunum diğer istem dışı otonom aktivitelerden farklı olarak, bir dereceye kadar istemli kontrol edilebilen bir fonksiyondur. Solunum istemli olarak çok kısa bir süre için (3–5 sn) durdurulabilir veya artırılabilir. Bebek dünyaya geldikten hemen sonra bir çığlıkla ilk inspirasyonunu (nefes alma) yapar. Bu esnada toraks genişleyerek akciğerlerin dış yüzeyi ile toraksın iç yüzeyi arasında negatif bir basınç oluşur ve akciğerler gerilerek hava ile dolar. Bu durum tüm yaşam boyunca devam eder29–34. Solunum kapasitesi ile yaş, boy, vücut ağırlığı ve vücut oranı arasında bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Sağlıklı normal kadınların akciğer hacim kapasiteleri aynı yaş ve ölçülerdeki erkeklerin akciğer kapasitelerinden % 10 daha düşük olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte kadınların akciğer çapları ve solunum derinliğinin de erkeklere oranla farklı olduğu bulunmuştur. Bu fark kadınların küçük bedene sahip 4 olmaları ve kas kitlesinin azlığına bağlı olarak; hem solunum derinliğinin, hem de alveollerin hacminin düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle kadınlarda solunum frekansının daha yüksek olduğu belirlenmiştir35. Solunumu sağlayan sisteme, solunum sistemi adı verilir. Solunum sistemi, dolaşım sistemi ile birlikte hücrelere aralıksız olarak oksijenden zengin kan sağlar. Solunum sistemi, solunum işlevi sırasında başka işlevler de gerçekleştirir. Bunlar; soluk havasının süzülmesi, ısıtılması, nemlendirilmesi, koku alınması ve ses çıkarılmasıdır29,31–34,36. 2.2. Solunum Sistemi Organları Solunum sistemi, solunum yolları (burun, farinks, larinks, trakea, bronşlar), akciğerler, mediastinum, plevra ve solunum kasları (diafragma ve diğerleri) ile bu yapılarla ilgili afferent ve efferent sinirlerden oluşur. Akciğer dokusu içinde, solunumun gerçekleştiği çok sayıda küçük hava keseleri (alveoller) bulunur. Toraks, plevra ve kaslar, solunum yapmak için akciğerlerin genişleyip daralmasını sağlarlar. Akciğerler, hareket yapma bakımından pasif karakterde olup, bunlara hareket verdiren aktif organlar göğüs kafesi ile solunum kaslarıdır. Solunum organlarının yapısal karakterinden birisi, bunların çoğunun duvarında kıkırdak iskelet olmasıdır. Bu yüzden büzülmezler ve içlerinde sürekli hava bulunur36–40. 2.2.1. Burun Solunum yollarının başlangıcı olan burun: dış burun ve burun boşluğu olmak üzere ikiye ayrılır. Burun boşluğu altta ağız boşluğu tavanı, üstte cranium ile sınırlıdır. Burnu öne açan delikler nares anteriyor, farinkse açan delikler ise koana olarak adlandırılır. Burun iskeletini os nasale ve burun kıkırdakları yapar. Burun boşluğu 5 septum nasi denilen bir bölme ile ikiye ayrılır. Bunlar, septumun ön kısmında ve kıkırdak yapıdadır. Burun boşluğu duvarlarını örten mukoza silyalı epitel hücreleriyle döşelidir. Mukoza nispeten kalın ve dar olup, çeşitli uyarıların (kimyasal maddeler, enfeksiyonlar vs) etkisi altında çok kolay etkilenme gösterir. Mukozada çok miktarda kan damarları ve sinir lifleri bulunur. Solunum havası içindeki yabancı maddelerin solunum yollarına girmesi burun boşluğundaki kıllar tarafından engellenir. Burun boşluğunun dış duvarında bulunan midye kabuğu şeklindeki üç konka, türbulans etkisi yaparak solunan havanın vücut ısısına yaklaşmasını sağlar32,36,41. 2.2.2. Farinks Farinks, burundan sonra başlayan, yaklaşık 13 cm uzunluğunda, boru şeklinde bir organ olup, coana’lardan başlar ve boynun alt kısmına kadar uzanır. Farinks, üst, orta ve alt olmak üzere üç bölümden meydana gelir. Üst bölüm, nazofarinks, burun boşluğunun arkasında yer alır. Bu bölüme ayrıca orta kulak boşluğundan başlayan östaki borusunun ağzı açılır. Bu deliğin ağzında lenfoid bir doku vardır. Orta bölüm, orofarinks, yumuşak damak hizasında, ağız boşluğunun arkasında bulunur. Yan taraflardaki çukurlara bademcikler yerleşmiştir. Alt bölüm, laringofarinks adını alır ve larinksin arkasında, epiglottis hizasındadır. Farinks altta özefagus ile devam eder. Farinks, burun ve ağız boşluğunun arkasında, servikal omurların ön kısmında yer alır. Duvarı iskelet kaslarından ve müköz membrandan oluşur. Konuşma seslerinin çıkması, aynı anda havanın ve gıda maddelerinin geçmesini sağlama gibi görevleri vardır42. 2.2.3. Larinks Trakeaya hava geçişini sağlayan bir sfinkter ve aynı zamanda bir ses organı olan larinks, dil kökünden trakeaya kadar uzanır. Larinks, refleksle kapanarak solunum 6 yollarını yabancı maddelerden korur. Eğer larinkse yabancı madde kaçarsa öksürük refleksi bu maddeyi dışarı atmaya çalışır. Larinks üç çift ve üç tek kıkırdaktan oluşmuştur. Kıkırdakların aralarında, bu kıkırdakları hareket ettiren kaslar vardır. Bu kaslar, ses tellerini uzatır, kısaltır ve gevşetir. Bu pozisyonlar sesin istenilen düzeyde çıkmasını sağlar. Ergenlikte kadın larinksi çok az büyür, erkek larinksi ise daha çok büyür ve larinksin ön duvarını yapan hiyoid kıkırdakta adem elması denen çıkıntı oluşur. Yetişkin erkeklerde üçüncü ve altıncı cervical vertebra hizasında bulunur, fakat çocuklarda ve yetişkin bayanlarda biraz daha yüksektedir32. 2.2.4. Trakea Larinksten sonra trakea başlar. At nalı şeklinde, açık olan arka kısımları fibröz doku ve düz kaslarla kapatılmış, 12-16 cm arasında, üst üste dizilmiş 15-20 adet U şeklindeki kıkırdak halkadan oluşur. U’nun açıklığı arkaya özefagusa bakar. Kıkırdak halkaların ucu bağ dokusu ve düz kaslarla kaplıdır. Trakeanın iç yüzü mukoza ile kaplıdır. Mukozada bulunan silialar mukusu larinkse sürükler. Trakea, dördüncü torakal vertebra düzeyinde, sağ ve sol olmak üzere iki ana bronşa ayrılır. Sağ ana bronş dikine seyreder ve trakeanın devamı gibi görünür. Bu yüzden solunum yollarına kaçan yabancı maddeler daha çok bu bronşa girer32,42. 2.2.5. Akciğerler Akciğerler toraks içerisinde yerleşmiş koni şeklinde organlardır. Sol akciğer iki, sağ akciğer üç lobludur. Akciğerleri örten plevra pulmonalis iki komşu lobun birbiri ile temas eden yüzlerini örter. Bu şekilde loblar birbirinden ayrılmış olur. Nefes alırken toraksın yukarı kısmı sagital, aşağı kısımları ise horizontal genişler. Komşu loblar birbiri üzerinde kayar ve bu şekilde yer değiştirir. Böylece toraks duvarlarını takip etmek zorunda olan akciğer bu değişik durumlara daha kolay uyabilir. Akciğerlerin 7 loblara ayrılmış olması hastalık açısından da önemlidir. Bir lobta olan hastalık, ancak lobların birbirine yapışması halinde bir başka loba geçer. Arterlerin akciğer dokusunda dağılışı bakımından her akciğer lobunun birkaç parçaya ayırmak mümkündür. Bu parçalara bronkopulmonal segment adı verilir. Her iki akciğer 10 bronkopulmonal segmente ayrılır. Bu segmentler birbirinden şahsa göre değişik kalınlıkta, bağ dokusundan yapılmış bölmelerle ayrılmıştır. Bu bölmelerin içinde intersegmental venler ve lenf damarları seyrederler. Tepe kısımları klavikulanın 2-2.5 cm üstüne, alt kısımları ise diyafragmanın üstüne oturmaktadır. Akciğerlerin tepesi yuvarlak ve künttür. Her iki tepenin iç ve ön yüzlerinde arteria subklaviyaların meydana getirdiği oluklar bulunur. Akciğerlerin tabanı ise konkavdır. Diyafragma kubbesinin konveksiliğine tamamen uyar. Taban yarım ay şeklindedir. Yarım ayın dış kenarı ince ve keskindir. Bu kenar önce arkada ve yanlarda diyafragma ile kaburgalar arasında bulunan aralığa sokulur ve aşağı doğru uzanır. Basis, diyafragma vasıtası ile sağda karaciğerin sağ lobu, solda önde karaciğerin sol lobu ve midenin fundus kısmı ile komşuluk yapar. Bu organları akciğerlerden ayıran diyafragma incedir. Visseral plevra denilen seröz bir zarla örtülü olan akciğerlerin yüzleri serbesttir. Akciğerler iki esnek zarımsı kese kabul edilebilir. Bu keselerin iç kısmı, dış ortamdaki hava ile serbest ilişki halindedir ve çok sayıda alveollerle iç yüzeyi genişletilmiştir. İnsanda tüm alveollerin çapı ortalama 0.2-0.7 mm ve yüzeyi 70-80 m2 kadardır. Akciğerlerin iç yüzünde hilum pulmonalis denilen bir çukurluk vardır. Bu aradan bronkuslar, pulmoner ve bronşiyal arterler, sinirler akciğere girerler, iki pulmoner ven, bronşiyal ven ve lenfatik damarlar akciğeri terk ederler32,39,41,42. 8 2.2.5.1. Bronş ve Bronşioller Bronşlar kıkırdak halkalardan yapılmıştır. Bu kıkırdak halkalar üzerinde düz kaslar bulunur. Ana bronşlar, akciğerlere girdikleri yerde sağda üç, solda iki lober bronşa ayrılırlar. Bu üç dalın en üstündeki dal kendi arasında tekrar beş dala, ortadaki dal kendi arasında üç dala, en alttaki dal ise iki dala ayrılır ve bunlara bronşcuk (bronşiol) denir. Bronşioller giderek daha çok dallanır ve çapları küçülür. Bu arada kıkırdak yapı kaybolur. Bronşioller sonunda alveol denilen hava keseciklerinde sonlanır. Bronşiollerin duvarları tamamen düz kaslardan oluşur. Solunum yollarındaki düz kaslar otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilirler. N.vagus içinden gelen parasempatik uyarı hava yollarındaki düz kasları kastırarak hava yollarını daraltırken, sempatik uyarı bu kasları gevşeterek genişlemeye neden olur. Hem sempatik, hem de parasempatik lifler; bronşiyolleri ilgilendiren çeşitli reflekslerin efferent yollarıdır. Bronşiollerin son kısımları çok az sayıda düz kas içerir ve buralarda gaz alış verişi olabilir. Bu yüzden bunlara respiratuar bronşioller denir. Bronşioller duktus alveoli denilen kanalcıklarla alveol keseciklerine açılır32,38,42. 2.2.5.2. Alveoller Her bir bronşiol, alveol denen balon şeklinde, ince, küçük, hava kesesinde sonlanır. Alveolün duvarı tek katlı epitel hücrelerden oluşmuştur ve elastik lifler solunum esnasında onun hareket etmesine izin verir. Her alveolün etrafında kapiller bir ağ vardır. Alveol ile kan arasındaki gaz alış verişi difüzyon ile gerçekleşir. Oksijen alveollerden kılcal damarlara doğru, karbondioksit ise karşıt yönde difüzyona uğrar. Alveol ince bir film tabakası gibi surfaktan ile kaplanmıştır. Bu madde alveolün büzüşmesine engel olur42. 9 2.2.5.3. Plevra Plevra, akciğerleri saran zara verilen isimdir. İki tabakalı seröz bir zardır. Pariyetal plevra toraksın içi yüzü ve diafragmanın üst yüzünü kaplar. Akciğer hilusunda pariyetal plevra visseral plevra ile devam eder. Bu yaprak ise akciğerlerin yüzeyini kaplar. İki yaprak arasındaki plevra boşluğu içinde plevra sıvısı vardır. Bu sıvı, solunum sırasında iki tabakanın birbirine sürtünmesini önler. Plevra boşluğunun atmosfer ile teması yoktur ve karın boşluğundan diyafragma vasıtasıyla tamamen ayrılmıştır36,38. 2.2.5.4. Solunum Kasları Solunum birçok kasın ortak çalışması sonucunda meydana gelir. Bu kaslardan en önemlisi diyafragmadır. Sakin inspirasyon hemen sadece diyafragmanın kasılmasıyla gerçekleşir. Solunumda görev alan diğer kaslar şunlardır; 1) İnspirasyon kasları a) Birincil kaslar; muskuli interkostales eksterni, muskuli interkostales interni, M. Sıkaleniyus (anteriyor, mediyus, posteriyor), muskulus siternokıleyidomastoideus. b) Yardımcı kaslar; Mm. Levator kostarum, M. Serratus posteriyor, M. Pektoralis (mayor, minor), M. Serratus anteriyor. 2) Başlıca ekspirasyon kasları a) Birincil kaslar; M. Transversus abdominis, M. Oblikuus abdominis eksternus, M. Oblikuus abdominis internus, M. Rektus abdominis. b) Yardımcı kaslar; Mm. İnterkostales eksterni, Mm. İnterkostales interni, M. Serratus (posteriyor, inferiyor), M. kuadratus lumbarum, M. Transversus thorasis, Mm. Subkostales38. 10 2.3. Solunum Mekaniği Solunum sistemini genişletmek için gerekli kas kuvvetleri, genişlemeye engel olan kuvvetler ve akciğer hacmini belirleyen faktörler solunum mekaniğinin elemanlarını oluşturur43–44. Akciğerler, göğüs boşluğunun ön arka çapının artırılıp azaltılması ve göğüs boşluğunun dikine olarak uzatılıp kısaltılması ile genişler ve büzülür. Solunum, inspirasyon (soluk alma) ve ekspirasyon (soluk verme) olmak üzere iki aşamada gerçekleşir. İnspirasyonda, akciğerler genişledikleri için içlerine hava girer, ekspirasyonda ise akciğerler büzülerek içlerindeki havayı dışarı çıkarır38,40,41,43. Kubbe şeklinde olan diyafragma solunumun temel kasıdır. Dış bükey yüzü göğüs kafesine, iç bükey yüzü abdominel boşluğa bakar. Diyafragmanın kenarları kassal, ortası tendinözdür. Kontraksiyon yapınca kubbeliği azalır ve göğüs içinin düşey çapını arttırır. Akciğerler aşağı doğru genişler ve inspirasyon meydana gelir. Bu arada diyafragmanın aşağı doğru itilmesi ile karın içi basıncı artar, abdominal organlar geriye doğru itilirler, karın kasları gevşer ve karın duvarı dışa doğru genişler. Diyafragmanın hareketi ile olan solunuma diyafragmatik veya abdominal solunum denir38,45. Esnek bir yapıya sahip olan göğüs kafesi ve akciğerler arasında sadece ince bir sıvı tabakası vardır. Akciğerler göğüs kafesi içinde kolayca kayar fakat göğüs kafesinden ayırmaya uğraşıldığında karşı koyarlar. Bu olay aralarında sıvı olan iki cam parçasının birbiri üzerinde kolayca kaymasına, ama ayırmaya kalkışıldığında karşı koymalarına benzer45,46. Akciğerleri genişleten diğer bir mekanizma, göğüs kafesinin yukarı doğru kaldırılmasıdır. Kaburgalar istirahat halindeyken sternumu geriye omurgaya 11 yaklaştıracak şekilde aşağı doğru eğimlidirler. Göğüs kafesi yükseldiği zaman kaburgaların ön uçları, sternumu omurgadan öne doğru uzaklaştıracak şekilde yükselirler. Böylece, maksimal inspirasyonda, göğüs kafesinin arkadan öne doğru çapı ekspirasyondaki çapın % 20’si kadar artar38. Normalde bir kişi dakikada 15–16 solunum yapar. Fakat 15–20 arası da bir dereceye kadar normal kabul edilir. Dakikada solunum sayısı yaşa, cinsiyete, kişinin hastalıklı veya sağlıklı oluşuna, dinlenme ya da egzersiz durumuna göre değişiklik gösterir. Egzersiz sırasında ve ateşli hastalıklarda solunum sayısı artar38. 2.3.1. Akciğerler ve Göğüs Duvarının Kompliyansı Transpulmoner basınçtaki her birim artışa karşı akciğerlerin genişleme derecesine kompliyans adı verilir. Ortalama erişkin bir insanda, kişinin yağsız vücut ağırlığı ile az çok orantılı olarak değişmekle birlikte, her iki akciğerde birden normal total kompliyans yaklaşık 200 ml/cm su basıncıdır. Bu transpulmoner basınçtaki her cm su artışı ile akciğerlerin 200 ml genişlemesi demektir43,44. 2.3.2. Alveol Yüzey Gerimi Akciğerlerin kompliyansı yalnız akciğer dokusunun elastikiyetine bağlı değildir. Başka önemli bir etken de, alveolleri örten sıvı tabakasının yüzey gerimidir47. Bütün sıvıların yüzeyinde moleküler arası çekici güç nedeniyle belirli bir yüzey gerimi vardır. Bu gerimin ölçü birimi din’dir. Alveollerin duvarı içinde bulunan bir takım özel hücreler, yüzey gerimini azaltan (surfaktan) maddeler salgılamaktadırlar. Alveollerin yüzey gerimini azaltan madde, protein, lipid ve karbonhidrat karışımı bir kimyasal yapıya sahiptir. En önemli bileşeni fosfolipid dipalmitolfosfatdikolin, surfaktan apoproteinleri ve kalsiyum iyonlarıdır43. . Alveollerde yüzey gerimini azaltan maddelerin iki fonksiyonu vardır: 12 1) Gayet ince olan (1 mikron kadar) alveol duvarının yüzey gerimi nedeniyle büzülmesini önlemek. 2) Alveollerin iç yüzünde gerimi azaltarak kan suyunun alveol boşluğuna doğru lüzumundan fazla sızmasını önlemek. Yüzey gerimini azaltan maddenin azlığı veya yokluğu halinde, alveollerin içi kılcal damarlardan gelen sıvı ile dolar. Alveollerde üç esas hücre tipi bulunur. Tip I hücreler alveolün ince duvarını yapan epitel hücrelerdir. Tip II hücreler surfaktan salgılar. Bunlardan başka alveol duvarında makrofajlar bulunur40. Kesin yüzey gerimi yüzeydeki surfaktan moleküllerin yoğunluğu ve yerleşimine bağlıdır. Surfaktan içindeki apoproteinlerinin ve kalsiyum iyonlarının önemi, bunların yokluğunda anlaşılır43. İnspirasyonda akciğer yüzeyi genişleyince, daha geniş yüzeye yayılmış olan maddenin yüzey gerimini düşürme etkisi de azalır. Bu durum akciğerin lüzumundan fazla şişmesini önlediği gibi akciğer elastikiyetine yardımcı olarak ekspirasyonda akciğer yüzeyi küçülünce, belirli bir alana düşen surfaktan konsantrasyonu artacağından yüzey gerimini daha çok azaltır, alveollerin ve küçük hava yollarının kapanmasını önler40. 2.4. Akciğerlerde Havanın İçe ve Dışa Hareketi ve Buna Neden Olan Basınçlar Akciğerlerin elastik yapısı bir kuvvet olmadığı sürece, bir balon gibi kollabe olacak ve içindeki havayı tamamen dışarıya boşaltacak özelliktedir. Mediastene asıldığı yer dışında akciğer ve göğüs kafesinin duvarı arasında hiçbir bağlantı da bulunmamaktadır. Bunun yerine, akciğerler göğüs boşluğunda hareketlerini kolaylaştıran ince bir plevral sıvı tabakası ile çevrelenmiş bir halde, tam olarak göğüs boşluğunda yüzmektedirler43. 13 2.4.1. Plevral Basınç ve Solunum Hareketleri Sırasındaki Değişiklikler Plevral basınç, akciğer plevrası ve göğüs çeperi plevrası arasındaki dar alanda bulunan sıvı basıncıdır. Bu basınç, normalde hafif emici bir özelliğe sahip negatif basınçtır. İnspirasyonun başlangıcında normal plevra basıncı – 5 cm H2O civarındadır ve bu basınç, akciğerlerin istirahat durumunda açık kalması için gerekli emme basıncını oluşturur. Daha sonra normal inspirasyon sırasında göğüs kafesinin genişlemesi, ortalama – 7.5 cm H2O’ya kadar düşen daha negatif bir basınç oluşturur ve gittikçe artan bir kuvvet ile akciğerlerin yüzeyini çeker43. 2.4.2. Alveoler Basınç Alveoler basınç, akciğer alveollerinin içindeki basınçtır. Rima glottis’in açık olduğu, akciğerlerden içeri veya dışarı hiçbir hava akımının olmadığı durumda; solunum ağacının tüm bölgelerinde ve alveollere giden tüm yollardaki basınçlar atmosfer basıncına eşit olup 0 cm su basıncı olarak değerlendirilir. İnspirasyonda havanın içeri doğru akışını sağlamak üzere alveollerdeki basınç atmosfer basıncından hafifçe daha düşük bir düzeye inmelidir43. 2.4.3. Transpulmoner Basınç Alveoller ve akciğerlerin dış yüzü arasındaki basınç farkıdır ve akciğerlerde büzülme basıncı olarak adlandırılan ve genişleyen her bölgede akciğerleri kollapsa yönlendiren elastik kuvvetlerin bir ölçüsüdür43 2.5. Akciğer Hacim ve Kapasiteleri Akciğer ventilasyonunun incelenmesinde basit bir yöntem olan spirometre kullanılır. Spirometri ile akciğerlere giren ve çıkan hava hacimleri kaydedilir. Akciğer ventilasyonundaki değişiklikleri kolayca tanımlayabilmek için akciğerlerdeki hava, dört hacim ve kapasiteye ayrılmıştır43,48–50. 14 2.5.1. Akciğer Hacimleri 1. Soluk hacmi (tidal volüm): Her normal sakin solunum hareketi ile akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava hacmidir. Miktarı genç insanlarda ortalama 500 ml kadardır. 2. İnspirasyon yedek hacmi: Normal soluk hacminin üzerine fazladan alınabilen soluk hacmidir; genel olarak 3000 ml kadardır. 3. Ekspirasyon yedek hacmi: Sakin bir ekspirasyona ek olarak, zorlu bir ekspirasyonla fazladan çıkarılabilen hava hacmidir; miktarı normal olarak 1100 ml civarındadır. 4. Tortu hacmi (Rezidüel hacim): En zorlu ekspirasyondan sonra bile akciğerlerde kalan hava hacmi olup, yaklaşık olarak 1200 ml’dir43,49. 2.5.2. Akciğer Kapasiteleri Solunum döngüsünde olayları tanımlarken, yukarıdaki hacimlerin iki ya da daha fazlasının birlikte değerlendirilmesi gerekebilir. Böyle kombinasyonlar akciğer kapasiteleri olarak adlandırılır. 1) İnspirasyon kapasitesi (IC): Soluk hacmi ile inspirasyon rezervinin toplamına eşittir. Bu bir kişinin, normal ekspirasyon düzeyinden başlayarak, akciğerlerine maksimum inspirasyonla alınabileceği hava miktarıdır, yaklaşık 3500 ml hava hacmidir. 2) Fonksiyonel rezidüel kapasite (FRC): Ekspirasyon rezervi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir. Bu normal ekspirasyonu sonunda akciğerlerde kalan yaklaşık 2300 ml hava miktarıdır. Solunum derinliği arttıkça fonksiyonel rezidüel kapasite azalır. 3) Vital kapasite (VC): Maksimal bir inspirasyondan sonra mümkün olan en kuvvetli ekspirasyon ile çıkarılan hava hacmidir. Şahsın vücut büyüklüğü ve akciğerlerin gelişim derecesi ile ilgilidir. Akciğer fonksiyonunun bir endeksi olarak 15 klinikte sık sık ölçülür. Vital kapasitenin 1 saniyede ekspirasyonla atılan bölümü (az zamanlı vital kapasite ki buna 1 sn.’deki zorlu ekspirasyon hacmi “fev 1” adı da verilir) de değerli bir bilgi sağlar. Bronş daralmasından dolayı hava yolu direncinin arttığı astım gibi hastalıklarda vital kapasite normal olduğu halde zamanlı vital kapasite ileri derecede azalır. Vital kapasite inspirasyon yedek hacmi soluk hacmi ve ekspirasyon yedek hacminin toplamına eşittir. 4) Total akciğer kapasitesi (TLC): Akciğerlerin mümkün olan en geniş inspirasyon hareketi ile gerilmesinden sonraki (yaklaşık 5800 ml) maksimum hacmidir. Bu hacim vital kapasite ile rezidüel hacmin toplamına eşittir. Tüm akciğer hacim ve kapasiteleri kadınlarda erkeklerdekinden % 20-25 daha düşüktür ve atletik kişilerde, küçük ve zayıf kişilerdekinden daha yüksektir40,43,47. 2.6. Akciğer Dolaşımı Bedendeki toplam kanın tamamına yakını pulmoner arterle akciğer kapiller yatağına ulaşır. Burada oksijenlenen kan pulmoner venle sol atriuma dökülür. Daha bağımsız ve küçük olan bronş atardamarları aorttan çıkar. Bunlar bronş toplar, damarlarına açılan kapilleri oluşturur veya pulmoner kapiller ya da venlerde ağızlaşma yapar. Bronş venleri azigos venlerine açılır. Bronş dolaşımı bronşları ve plevrayı besler. Akciğerlerdeki lenf kanalları diğer herhangi bir organda görülenden daha fazladır51. 2.6.1. Akciğer Damarları Sağ ventrikülden çıkan turunkus pulmonalis, daha sonra sırasıyla iki akciğere kan taşıyan, sağ ve sol ana dallara ayrılır. Pulmoner arter aynı zamanda ince bir damardır. Damar duvarı kalınlığı aortanın üçte biri, vena cavanın ise yaklaşık iki katıdır. Bununla birlikte, bütün pulmoner arterlerin hatta daha küçük arterler ve arteriyollerin çapları sistemik dolaşımdaki arterlerinkinden daha geniştir. Damarların çok ince ve 16 genişleyebilir olması, pulmoner arteryal sisteme tüm sistemik arteryel yapıya benzer olan, ortalama 7 ml/mmHg’lık büyük bir esneklik sağlar. Bu büyük esneklik, pulmoner arterlerin, sağ ventrikül vurum hacminin yaklaşık üçte ikisine uyum göstermesine olanak tanır. Pulmoner arterler gibi pulmoner venler de kısadır, fakat genişleyebilme özellikleri sistemik dolaşım venlerine benzerdir. Total kardiyak debinin yaklaşık % 1-2’lik miktarı birkaç bronşiol arter yoluyla akciğerlere gelir. Bu bronşiol arter kanı, pulmoner arterlerdeki kısmen oksijensiz kanın aksine, oksijenlenmiş kandır. Bu kan, bağ dokusu, septa ve büyük küçük bronşları içeren akciğerlerin destek dokusunu besler. Bu bronşiol arteryel kan, destek dokularını besledikten sonra, pulmoner venlere boşalır ve sağ atriuma geri dönmek yerine sol atriuma girer. Sol atriuma gelen kandan dolayı, sol ventriküler debi, sağ ventriküler debiden yaklaşık % 1-2 daha fazladır. Lenfatikler, terminal bronşiolleri çevreleyen bağ dokusu boşlukları içinde başlayan, akciğerin tüm destek dokularından gelir ve akciğer hilusuna oradan da sağ duktus lenfatikusa gider. Alveollere giren, partiküller kısmen bu kanallarla temizlenir ve akciğer kapillerlerinden sızan plazma proteinleri de, akciğer dokularından uzaklaştırılır, böylece ödemi önlemede yardımcıdırlar43. 2.6.2. Basınç, Hacim ve Kan Akımı Nicel yönden küçük iki fark ayrı tutulursa, sol ventrikül tarafından atılan kan sağ atriyuma geri döner ve sağ ventrikül tarafından tekrar atılarak akciğer damar yatağını, vücudun geri kalan bütün organlarına giden kana hemen hemen eşit bir miktarda kan alması ile çok özel bir hale getirir. Belirtilen iki küçük farktan bir tanesi bronş kan akımı bölümüdür. Bronş ve akciğer kapillerleri arasında yoğun ağızlaşmalar bulunduğu için, bir kısım bronşiyal kanın bronş venlerine geçmesine karşın bu kanın bir bölümü 17 sağ ventrikülü atlayarak doğrudan akciğer kapillerlerine girer. İkinci fark ise koroner arterlerden kalbin sol tarafındaki odacıklara akan kandır. Bu iki farkın oluşturduğu fizyolojik şanttan dolayı sistemik arterlerdeki kanın parsiyel oksijen basıncı (PO2) alveolleri saran kanınkinden yaklaşık 2 mmHg, hemoglobinin O2 ile doymuşluğu da % 0.5 daha düşüktür. Pulmoner damar sisteminin tamamı, genişleyebilen, düşük-basınçlı bir sistemdir. Pulmoner arter basıncı yaklaşık 24∕9 mmHg ve ortalama basınç yaklaşık 15 mmHg’dır. Sistemik dolaşımın 90 mmHg’lık basınç farkı ile karşılaştırılırsa sol atrium basıncı diastolde yaklaşık 8 mmHg olduğundan pulmoner sistemdeki basınç farkı 7 mmHg kadardır. Pulmoner arterden kapillere gidildikçe görülen basınç düşmesi nispeten az iken, venlerde önemli bir basınç düşmesi olur. Herhangi bir zamanda, akciğer damarlarındaki kan hacmi ortalama 1 lt’dir ve bunun 100 ml’den azı kapillerlerde bulunur. Pulmoner arterin hemen başlangıcındaki ortalama kan akış hızı aorttaki kadardır (40 cm∕s). Bu hız süratle düşer, daha sonra büyük pulmoner venlerde biraz artar. Bir alyuvarın akciğer kapillerlerinden geçişi dinlenim sırasında 0.75 sn, egzersiz sırasında ise 0.3 sn veya daha az bir zaman alır51. 2.6.3. Kapiller Basınç Akciğer kapiller basıncı ortalama 10 mmHg, onkotik basınç 25 mmHg olduğundan, alveollerin içine sıvı dolmasını önleyen ve alveollerden kana doğru yönelen 15 mmHg’lık bir basınç farkı vardır. Akciğer kapiller basıncı 25 mmHg’dan fazla olduğu zaman, örneğin sol ventrikülün yetmezliğinde, geriye doğru akciğer venlerinde ve kapillerlerinde kan birikmesi sonucu pulmoner kapiller basınç artar ve akciğer ödemi oluşur51. 18 2.6.4. Yerçekiminin Etkisi Yerçekiminin akciğer dolaşımına nispeten belirgin bir etkisi vardır. Dik pozisyonda, akciğerlerin üst bölümleri kalp hizasının oldukça üzerinde iken, tabanları kalple aynı hizada veya daha aşağıdadır. Bundan dolayı, akciğerlerin tepesinden tabanına doğru inerken arterlerde nispeten belirgin bir basınç farkı oluşur. Bu tepeden tabana doğru akciğer kan akımından lineer bir artışa neden olur. Akciğerlerin tepesindeki kapiller kan basıncı alveollerin içindeki atmosferik basınca yakındır. Akciğer arter basıncı normalde ancak perfüzyonu sürdürmeye yetecek kadardır; azalacak olursa veya alveol basıncı artarsa bazı kapillerler kapanır. Bu durumda olaya katılan alveollerde gaz değişimi olmaz ve bu alveoller fizyolojik ölü alanın bir parçası olurlar. Akciğerlerin orta kısımlarında pulmoner arter ve kapiller basınçlar alveol basıncını aşar fakat normal soluk verme sırasında pulmoner venüllerdeki basınç alveol basıncından daha düşük olabildiğinden venüller kapanır. Bu durumda kan akışı, pulmoner arter pulmoner ven fakından çok pulmoner arter-alveoler basınç farkı tarafından belirlenir. Konstriksiyonun ötesinde kalan kısımda kan akciğer venlerine şelale gibi akar ve esneyen bu venler konstriksiyonun kendilerine geçmesine izin verdiği kan miktarı ne olursa olsun bu kanı alırlar. Buna şelale etkisi denir43. Akciğerlerin aşağı kısımlarında, alveol basıncı akciğer dolaşımının her tarafındaki basınçtan düşüktür ve kan akımı arter-ven farkı tarafından belirlenir51. 2.6.5. Ventilasyon-Perfüzyon Oranları Dinlenme sırasında akciğerlerin tamamına ait ventilasyon (dakikadaki) ∕ kan akımı (dakikadaki) oranı (4.2 lt ∕ 5.5. lt) yaklaşık 0.8’dir. yalnız, yerçekiminin etkisinden dolayı normal akciğerin çeşitli bölgelerinde ventilasyon∕perfüzyon oranında 19 nispeten belirgin farklılıklar vardır ve hastalıklarda yerel ventilasyon∕perfüzyon oranı değişikliklerine sık rastlanır. Bu oran küçülecek yani ventilasyon azalacak olursa, alveole daha az O2 geleceğinden alveoldeki PO2 düşer ve daha az CO2 dışarı atıldığından parsiyel karbondioksit basıncı (PCO2) artar. tersine, eğer ventilasyona oranla perfüzyon azalmışsa, az CO2 geldiği için alveoler PCO2 azalır ve kana daha az O2 geçebileceğinden PO2 yükselir. Dik durumdayken tıpkı perfüzyon gibi ventilasyon da akciğerlerin tabanından tepesine doğru lineer şekilde azalır. Bununla beraber akciğerlerin üst kısımlarında ventilasyon∕perfüzyon oranları yüksektir51. 2.6.6. Akciğer Kan Akımının Düzenlenmesi Akciğerlerden normal kan akımı esas olarak kardiyak debiye eşittir. Bu nedenle kardiyak debiyi kontrol eden faktörler (periferik faktörler), pulmoner kan akışını da kontrol ederler. Birçok şart altında, pulmoner damarlar, azalmış basınçla daralan, artmış basınçla genişleyen esnek tüpler gibi pasif olarak çalışırlar. Kanın yeterli havalanması için, kanın, alveollerin en iyi havalandığı akciğer segmentlerine dağıtılması önemlidir. Alveollerdeki oksijen konsantrasyonu normalin altına düştüğü zaman özellikle normalin % 70 altına düştüğünde, komşu kan damarları, sonraki 3-10 dakika içinde yavaşça kasılır, aşırı derecede düşük oksijen düzeylerinde damar direnci beş kattan fazla artar. Bu durum düşük oksijene cevap olarak kasılmak yerine gevşeyen sistemik damarlarda normalde gözlenen etkiye terstir. Düşük oksijen konsantrasyonunun akciğerlerden henüz keşfedilmemiş bazı vazokonstriktör maddelerin serbestleşmesine neden olduğuna inanılır. Bu madde küçük arterlerin kasılmasına yardım eder. Bu vazokonstriktörün alveoler epitelyum hücreleri tarafından hipoksik koşullarda salgılanabileceğini ileri sürmektedir. 20 Pulmoner vasküler direnç üzerine düşük oksijen seviyesinin bu etkisi önemli bir fonksiyona sahiptir en fazla etkili olduğu yere kan akımını yönlendirmektedir. Alveollerin oksijen konsantrasyonunun düşmesiyle, lokal damarlar kasılır. Bu, daha iyi havalanan akciğerlerin diğer kısımlarına daha çok kanın akmasına neden olur, böylece havalanma derecesiyle orantılı bir şekilde farklı pulmoner alanlara kan akımını dağıtmak için otomatik olarak bir kontrol sistemi oluşturulur41. Akciğer damarları bol miktarda sempatik vazokonstriktör sinir lifleriyle innerve edilmiştir ve servikal sempatik gangliyonların uyarılması akciğer kan akımını % 30 kadar azaltır51. 2.7. Solunumun Düzenlenmesi Solunum merkezi, medulla oblongata ve ponsta bilateral olarak yerleşim gösteren çeşitli nöron gruplarından oluşmuştur. Bu nöronlar 3 ana gruba ayrılır. 1) Dorsal solunum grubu: Medullanın dorsal bölgesinde yer alır ve esas olarak inspirasyondan sorumludur. Solunum ritmini esas olarak dorsal solunum grubu belirler. Bu alana gelen tüm periferik sinirler bloke edilip beyin sapı medullanın üst ve alt bölgelerinden enine olarak kesilse bile, ritmik inspirasyon dönemlerini oluşturan aksiyon potansiyelleri oluşmaya devam eder. 2) Ventral solunum grubu: Medullanın ventro-lateral kısmında yer alır. Ventral solunum grubu nöronları, normal sakin solunum sırasında inaktif durumdadır. Bu yüzden sakin solunum sadece dorsal solunum grubundan tekrarlanan inspirasyon sinyallerinin diyafragmaya iletilmesiyle oluşur. Ventral solunum grubu nöronlarının bazılarının elektriksel olarak uyarılması inspirasyona, buna karşılık diğerlerinin uyarılması ekspirasyona neden olur. Bu nedenle bu nöronlar hem ekspirasyona hem de inspirasyona katkıda bulunurlar47. 21 3) Pnömotaksik merkez: Ponsun dorsal üst kısmında yer alır. Pnömotaksik merkez inspirasyonu kolaylaştırmaz fakat solunum hızının ve tipinin belirlenmesine yardım eder47. Güçlü bir pnömotaksik sinyal solunum frekansının dakikada 30-40’a kadar yükseltirken, zayıf bir pnömotaksik sinyal, hızı dakikada sadece birkaç solunuma indirebilir47. 2.7.1. Solunumun Kimyasal Uyaranları Solunumun kimyasal kontrolü periferik kemoreseptörler aracılığı ile yapılır. Kandaki oksijen yokluğu veya karbondioksit veya hidrojen fazlalığı esas olarak bizzat solunum merkezini uyarır ve solunum kaslarına giden sinyaller inspirasyon ve ekspirasyonu arttırır52. Medullada ventral solunum grubunun hemen altında kemosensitif alan bulunur. Bu alan esas olarak hidrojen iyonlarına karşı duyarlıdır. Hidrojen iyonları bu alandaki nöronları direk olarak uyarırlar. Ancak, kandaki hidrojen iyonları, kan-beyin ve kanBOS bariyerinden dolayı beyin dokusuna geçemedikleri için bu alanda etkisizdir. Karbondioksit kemosensitif alana zayıf direk etkiye sahiptir. Fakat, endirek etkisi güçlüdür. Karbondioksit yağda eriyen bir madde olduğu için membranların lipid tabakalarından kolaylıkla geçebilir. Dolayısıyla medullanın intertisyel sıvısına ve serebrospinal sıvıya geçer. Burada su ile reaksiyona girerek hidrojen iyonu miktarını arttırır. Hidrojen iyonları da kemosensitif alanı uyarırlar. Kemosensitif alana karbondioksit etkisi ilk birkaç saatte güçlüdür, gittikçe güçlenir. Bu iki gün sonra ilk etkisini beşte birine düşürür. Bunun sebebi böbreklerin kandaki bikarbonat seviyesini arttırmasıdır. Kanda artan bir bikarbonat beyin dokusuna geçerek hidrojen ile birleşir ve onun etkisini azaltır. Arteriyel PCO2 arttıkça solunumun 22 ritmi ve derinliği hızlanır ve alveoler ventilasyon artar. Arteriyel O2’nin kemosensitif alana etkisi yoktur43. 2.7.2. Solunumun Periferik Kemoreseptörlerle Uyarılması Oksijen solunum kontrolü açısından beyindeki solunum merkezleri üzerinde direk bir etkiye sahip değildir. Ancak periferik kemoreseptörler aracılığı ile solunum merkezine sinirsel sinyalleri iletir. Kemoreseptörler kimyasal maddelere karşı duyarlıdır ve beynin dışında birçok alana yerleşmişlerdir. Periferik kemoreseptörler aorta ve karotid arterin çatallanma yerinde bulunurlar. Aortadan n.vagus, a.karotisten ise n.glossofaringeus impulsları solunum merkezine taşır. Kemoreseptörler venöz kanla değil, daima arteryel kan ile temas ettiklerinden arteryel PO2’yi ölçerler. Arteryel kandaki PO2 azaldıkça kemoreseptörler uyarılırlar. Özellikle PO2 60-30 mmHg arasında özel bir impuls frekansı duyarlılığına sahiptir. CO2 ve H+ iyonunun azalması da kemoreseptörler üzerine daha zayıf olmakla birlikte bir etkiye sahiptir43. 2.8. Solunum (Akciğer) Fonksiyon Testleri Solunum fonksiyon testlerini ölçen spirometreler aracılığı ile çeşitli akciğer hacimlerini hesaplamak ve sporculardaki gelişmeler izlenebilir. Bu yöntemi değerlendirebilmek için bazı parametrelerin anlamlarını bilmek gerekir. günümüzde bilgisayarlı spirometre cihazlarıyla akciğer fonksiyon testlerini kontrolü çok basitleştirilmiştir. Bu parametrelerin başlıcaları şunlardır; a) Statik ölçüm değerleri: TV (Tidal volüm; soluk hacmi): İnspirasyon ve ekspirasyon sırasında alınan veya verilen hava miktarıdır; 0.4-1.0 lt. arasında değişebilir. 23 IRV (İnspirasyon rezerv volümü; İnspirasyon yedek hacmi): Normal inspirasyon yaptıktan sonra, derin bir soluk alımı ile akciğerlere giren hava miktarıdır. 2.5-3.5 lt. kadardır. ERV (Ekspirasyon rezerv volümü; ekspirasyon yedek hacmi): Normal soluk vermeden sonra derin bir ekspirasyon ile akciğerlerden çıkartılabilen hava miktarıdır. Ortalama 1.0-1.5 lt. kadardır. RV (Rezidüel volüm): Zorlu bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde kalan hava miktarıdır ve 1.0-1.4 lt. arasında değişebilir. Rezidüel hacmin önemli bir fonksiyonu vardır. Kan ve alveoller arasındaki gaz alışverişinin kesintisiz olarak devamına olanak sağlar. TLC (Total lung capacity; Total akciğer kapasitesi): Rezidüel akciğer volümü + Vital kapasite TLC’yi verir. b) Dinamik ölçüm değerleri: Akciğerlere giren ve çıkan havanın yeteri kadar hızlı hareket edebilmesi önemlidir ve bir kişinin fiziksel kapasitesinin üzerinde belirleyici role sahiptir. Havanın seyir hızı hava yolunun, direncine göre değişir. Bu yol üzerindeki tıkanıklıklar, göğüs ve akciğer dokularının direnci dinamik ölçümleri etkiler. Başlıca dinamik ölçüm parametreleri şunlardır; FVC (Forced vital capacity; Zorlu vital kapasite): Maksimum inspirasyonun ardından, maksimum bir ekspirasyon yapıldığında, akciğerlere giren ve çıkan havanın toplam miktarıdır. FEV1 (Birinci saniyedeki zorlu ekspirasyon hacmi): İlk bir saniyede çıkarılabilen zorlu hacimdir. Akciğer fonksiyonlarının ölçülmesinde en sık kullanılan 24 değerdir. Egzersiz öncesine göre egzersiz sonrasında FEV1’de oluşacak % 10’luk bir azalma EİB’yi (Exercise-induced bronchospasm) gösterir. FEV1∕FVC: Bir saniyede yapılabilen ekspirasyonun yüzdesidir. Normalde % 8090 kadardır. Obstrüktif akciğer hastalıklarında % 70’in altına iner. FEF (MEF) 25-75: FVC’nin orta yarısı sırasında oluşan ortalama zorlu ekspirasyon akımı olarak tanımlanır. PEFR (Peak ekspiratory flow rate; Tepe ekspiratuvar akım hızı): FVC manevrası sırasında çıkarılabilen en yüksek akımı gösterir. MVV (Maksimal volunter –istemli– ventilasyon): Birim zamanda atmosfer ile akciğerler arasında değiştirilebilen maksimum hava miktarının ölçülmesidir. Bu genellikle 15 saniye için ölçülür53-58. 2.9. Kardiyo Torasik Endeks Kalbin büyüklüğü kalbin toraksa oranına bakılarak değerlendirilir. Buna kardiyo torasik oran (KTO) adı verilir. Kalbin en büyük transvers çapının, toraksın içten içe en geniş transvers çapına oranıdır. Mediastinumun görüntüsü kardiyak silüet boyut ve şekline fazlasıyla bağlıdır. KTO’nun ölçümü çok yararlı olabilir, ancak solunum, ağlama, tansiyon yüksekliği, dönüşüm (dönme) ve hatta altta kalan timusun durumlarına göre önemli varyansyonlar oluşabilir. Normalde kardiyo torasik oran 0.50’den küçük olmalıdır. Kalp boyutları yaş, vücut yapısı ve bir dereceye kadar cinsiyetle ilgilidir. Yeni doğan bebeklerde ve piknik tiplerde KTO 0.50’den büyük olabilir. Yetişkinlerde KTO gençlere göre daha büyüktür. Yetersiz inspiryumda ve yatar pozisyonda elde edilen röntgenogramlarda da KTO büyük görülür26-28. 25 3. MATERYAL METOD 3.1. Araştırmanın Amacı Bu araştırma, yaş gruplarına göre spor yapan bireyler ile spor yapmayan bireylerin kardiyo torasik endekslerini, akciğer alan kapasitelerini ve solunum fonksiyon testlerinin karşılaştırılması amacı ile yapılmıştır. 3.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer Ölçümler ve uygulanacak testler Erzurum Nihat Kitapçı Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahi Merkezi ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi ve Histoloji Anabilim Dalları’nda yapılmıştır. 3.3. Deneklerin Seçimi Denekler, Erzurum ilinde en az beş yıl ikamet etmiş olan kişiler arasından seçilmiştir. Yüksek rakımın insan morfolojisi üzerine etkileri düşünülerek böyle bir seçim düşünülmüştür. Deneklerin madde bağımlısı (alkol, uyuşturucu vs. gibi) kişiler olmamasına dikkat edildi. Araştırmada, denekler 10-19, 20-29, 30-39, 40-49 yaş gruplarına ayrıldı. Denekler 40 erkek, 40 bayan aktif spor yapan kişiler ile 40 erkek, 40 bayan spor yapmayan sedanter bir yaşam tarzı olan kişiler arasından seçildi. 3.4. Verilerin Toplanması (Kilo, Boy, Göğüs Çevresi, SFT Ölçümü ve PA Grafi Çekimleri) Deneklere ait bir anket formu düzenlenerek yaş, kilo, boy ve göğüs çevresi değerleri tespit edildi. Deneklerin vücut ağırlıkları, 0-150 kg arası ağırlık ölçen ve 0,1 kg hassasiyete sahip kantar ile kg cinsinden ölçüldü. Vücut ağırlıkları spor kıyafetleri giyinmiş durumda alındı. 26 Boy, vücut ağırlığı ölçümünde kullanılan kantarda bulunan 0,1 cm hassasiyete sahip metre ile ayaklar çıplak, ayak topukları bitişik, vücut ve baş dik, gözler karşıya bakar durumda iken metre cinsinden ölçüldü. Göğüs çevrelerinin ölçümü, 150 cm uzunluğundaki mezura ile inspirasyon esnasında 3. interkostal aralıkta ölçüldü. Posterioranterior göğüs radyografisi, Hitachi DHF – 155 modeli tek tüplü röntgen teşhis cihazında 1.50 m mesafeden yaşa ve kiloya göre doz ayarı yapılarak derin inspirasyonda çekildi. Çekilen PA grafiler negatoskop üzerine konuldu. Film üzerinde 3 cm’lik bir çizgi belirlendi. Filmlerin dijital fotoğraf makinesi ile resimleri 150 cm mesafeden çekilerek bilgisayara aktarıldı. Bu görüntüler ımage programına tek tek yüklenerek kardio torasik indeks ve akciğer alanlarının ölçümleri yapıldı. Veriler bilgisayarda SPSS (Statistical Package for Social Science) 10.0 paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde t-testi, yüzdelik ve korelasyon testlerinden yararlanılmıştır. KTİ ve SFT değerleri x 100 olarak sunulmuştur. Denekler sandalyeye dik bir şekilde oturtulup burun delikleri mandal ile kapatıldı. Solunum fonksiyon ölçümleri Fukuda ST – 250 spirometri ile yapıldı. Ölçümü yapılacak deneklere iki kez normal nefes alıp vermeleri, sonra derin bir nefes alıp ardından kuvvetle nefes vermesi söylendi. Bu uygulama sonunda çıkan değer kaydedildi. 27 4. BULGULAR Deneklerin tanıtıcı özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Buna göre; deneklerin % 50.0’si kadın, % 50.0’si erkektir. Denekler dört farklı yaş grubunun içerisinde, eşit oranlarda yer almıştır. Yaş grupları; 10-19 yaş arası (%25.0), 20-29 yaş arası (%25.0), 30-39 yaş arası (%25.0) ve 40-49 yaş arasındadır (%25.0). Deneklerin % 50.0’ı spor yapan kişilerden, % 50.0’si ise spor yapmayan kişilerden oluşmaktadır. Tablo 1. Deneklerin Tanıtıcı Özellikleri Tanıtıcı Özellikler (N= 160) Cinsiyet Kadın Erkek Yaş 10-19 20-29 30-39 40-49 Spor Yapma Durumları Yapıyor Yapmıyor Sayı % 80 80 50.0 50.0 40 40 40 40 25.0 25.0 25.0 25.0 80 80 50.0 50.0 Tablo 2’de deneklerin yaş, boy, kilo ve göğüs çevresi ortalamalarının dağılımı belirtilmiştir. Deneklerin yaş ortalamaları 29.6±10.9, boy ortalamaları 166.0±12.9, kilo ortalamaları 56.1±12.2, göğüs çevresi ortalamaları 81.9±11.3, kardiyo torasik endeks ortalamaları 50.6±13.4, akciğer alan kapasite ortalamaları ise 193.1±30.1 olarak saptanmıştır. 28 Tablo 2. Deneklerin Yaş, Boy, Kilo, Göğüs Çevresi, Kardio Torasik Endeks ve Akciğer Alan Kapasitesi Ortalamalarının Dağılımı Yaş Boy Kilo Göğüs Çevresi Kardio Torasik Endeks Akciğer Alan Kapasitesi __ X ± SS 29.6±10.9 166.0±12.9 56.1±12.2 81.9±11.3 50.6±13.4 193.1±30.1 N 160 160 160 160 160 160 Tüm deneklerin spor yapma durumları ile yaşları, boyları, kiloları, göğüs çevreleri, kardiyo torasik endeksleri ve akciğer alan kapasiteleri karşılaştırılmış, sonuçlar Tablo 3’de gösterilmiştir. Deneklerin spor yapma durumları ile yaşları, boyları, kiloları, göğüs çevreleri, kardiyo torasik endeksleri ve akciğer alan kapasiteleri arasında istatistiksel açıdan anlamlılık olduğu saptanmıştır (p<0.05). Tablo 3. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Yaş, Boy , Kilo, Göğüs Çevresi, Kardiyo Torasik Endeks ve Akciğer Alan Kapasitelerinin Karşılaştırılması Spor Yapan Spor Yapmayan Yaş 29.5±10.6 29.7±11.2 Boy 167.6±12.4 162.9±14.1 Kilo 53.5±11.7 57.7±12.8 Göğüs Çevresi 88.2±10.5 75.6±11.8 Kardiyo Torasik Endeks Akciğer Alan Kapasiteleri 54.2±13.4 52.5±13.0 206.1±35.3 180.1±24.9 Anlamlılık Düzeyi t=-.130 p<0.05 t=2.231 p<0.05 t=-2.148 p<0.05 t=2.257 p<0.05 t=2.620 p<0.05 t=2.396 p<0.05 29 Şekil 1’de deneklerin spor yapma durumları ile yaş, boy, kilo, göğüs çevreleri, kardiyo torasik endeks ve akciğer alan kapasitelerinin karşılaştırılması gösterilmiştir. 200 150 100 50 0 Yaş Boy Kilo Spor Yapan Göğüs Çev. KTİ AAK Spor Yapmayan Şekil 1. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Boy, Kilo, Göğüs Çevreleri, Kardiyo Torasik Endekslerinin ve Akciğer Alan Kapasitelerinin Karşılaştırılması Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 88±9 iken, spor yapmayanların ortalamasının 74±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 90±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 83±9 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 91±8 iken, spor yapmayanların ortalamasının 90±8 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 89±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 76±8 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 79±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 70±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş 30 arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 89±8 iken, spor yapmayanların ortalamasının 71±5 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 89±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 69±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 91±9 iken spor yapmayanların ortalamasının 72±5 olduğu bulunmuştur (Tablo 4). Tablo 4. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Yaş, Cinsiyet ve Göğüs Çevrelerinin Ortalamalarının Dağılımı YAŞ 10-19 20-29 30-39 40-49 GÖĞÜS ÇEVRESİ Spor Yapmayan Spor Yapan Kadın Erkek Kadın Erkek N X±SD N X±SD N X±SD N X±SD 10 88±9 10 79±6 10 74±1 10 70±5 10 90±1 10 89±8 10 83±9 10 71±5 10 91±8 10 89±3 10 90±8 10 69±5 10 89±1 10 91±9 10 76±8 10 72±5 Tablo 5’de deneklerin spor yapma durumları ile yaş, cinsiyet ve kardiyo torasik endekslerinin ortalamaları belirtilmiştir. Spor yapan ve yapmayan 10-19 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalamasının aynı olduğu (45±3) bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 49±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 47±3 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 3039 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 57±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 53±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 61±3 spor yapmayanların ortalamasının 59±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 50±9 iken, spor yapmayanların ortalamasının 31 47±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 55±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 51±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 57±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 55±6 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 60±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 63±4 olduğu bulunmuştur. Tablo 5. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Yaş, Cinsiyet ve Kardiyo Torasik Endekslerinin Ortalamalarının Dağılımı YAŞ 10-19 20-29 30-39 40-49 KARDİYO TORASİK ENDEKS Spor Yapmayan Spor Yapan Kadın Erkek Kadın Erkek N X±SD N X±SD N X±SD N X±SD 10 45±3 10 50±9 10 45±3 10 47±3 10 49±4 10 55±4 10 47±3 10 51±2 10 57±3 10 57±6 10 53±3 10 55±6 10 61±3 10 60±6 10 59±3 10 63±4 Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 171±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 139±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 197±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 187±1 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 198±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 197±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 208±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 192±1 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 184±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 151±7 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 226±1 iken, spor 32 yapmayanların ortalamasının 193±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 245±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 194±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 220±2 iken spor yapmayanların ortalamasının 188±1 olduğu bulunmuştur (Tablo 6). Tablo 6. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Yaş, Cinsiyet ve Akciğer Alan Kapasitelerinin Ortalamalarının Dağılımı AKCİĞER ALAN KAPASİTESİ Spor Yapmayan Spor Yapan Kadın Erkek Kadın Erkek YAŞ N X±SD N X±SD N X±SD N X±SD 10-19 10 171±5 10 184±3 10 139±2 10 151±7 20-29 10 197±1 10 226±1 10 187±1 10 193±2 30-39 10 198±1 10 245±1 10 197±2 10 194±1 40-49 10 208±1 10 220±2 10 192±1 10 188±1 Tablo 7’de tüm deneklerin (spor yapan + spor yapmayan) solunum fonksiyon testleri ile boy, kilo ve göğüs çevrelerinin ilişkisi verilmiştir. Buna göre; solunum fonksiyon testlerinden VC, IRV, IC, FRC, RV, TLC, FVC, FEV1, MEF75, MEF50, MEF25 ile boy arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.001). Ayrıca RV/TLC ve PEF’in boy ile arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır (p<0.05). VC, IC, FRC, RV, TLC, RV∕TLC, FVC, FEV1, PEF, MEF75, MEF50, MEF25 ile kilo arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir 33 ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.001). Solunum fonksiyon testlerinden sadece vital kapasite ile göğüs çevresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Tablo 7. Deneklerin Solunum Fonksiyon Testlerinin Boy, Kilo ve Göğüs Çevrelerinin İlişkisi SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ VC FRV IRV IC TV FRC RV TLC RV/TLC FVC FEV1 FEV1T FEV1G PEF MEF75 MEF50 MEF25 BOY r 0.576 0.117 0.559 0.536 0.121 0.600 0.421 0.482 0.180 0.423 0.466 0.129 0.049 0.201 0.454 0.286 0.287 p < 0.001 > 0.05 < 0.001 < 0.001 > 0.05 < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.05 < 0.001 < 0.001 > 0.05 > 0.05 < 0.05 < 0.001 < 0.001 < 0.001 KİLO r 0.508 -0.110 0.689 0.641 -0.039 0.770 0.597 0.582 0.317 0.336 0.369 0.104 -0.006 0.338 0.478 0.516 0.367 p < 0.001 > 0.05 > 0.05 < 0.001 > 0.05 < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.001 > 0.05 > 0.05 < 0.001 < 0.001 < 0.001 < 0.001 GÖĞÜS ÇEVRESİ r p 0.170 < 0.05 0.000 > 0.05 0.140 > 0.05 -0.056 > 0.05 -0.153 > 0.05 0.071 > 0.05 -0.016 > 0.05 -0.004 > 0.05 0.014 > 0.05 -0.043 > 0.05 -0.077 > 0.05 -0.102 > 0.05 -0.113 > 0.05 0.111 > 0.05 -0.007 > 0.05 0.122 > 0.05 -0.064 > 0.05 Tablo 8’de tüm deneklerin (spor yapan + spor yapmayan) solunum fonksiyon testleri ile kardiyo torasik endeksleri ve akciğer alan kapasiteleri arasındaki ilişki gösterilmiştir. Buna göre; solunum fonksiyon testlerinden VC, IRV, IC, FRC, RV, TLC, FVC, FEV1, PEF, MEF75, MEF50, MEF 25 ile kardiyo torasik endeks arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.001). RV∕TLC ve FEV1T’nin de kardiyo torasik endeks ile arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Solunum fonksiyon testlerinden; VC, IRV, IC, 34 FRC, RV, TLC, FVC, FEV1, PEF, MEF75, MEF50 ve MEF25 ile akciğer alan kapasiteleri arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki bulunurken, RV∕TLC ile akciğer alan kapasiteleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Tablo 8. Deneklerin Solunum Fonksiyon Testlerinin Kardiyo Torasik Endeksleri ve Akciğer Alan Kapasiteleri ile İlişkisi SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ VC FRV IRV TC TV FRC RV TLC RV/TLC FVC FEV1 FEV1T FEV1G PEF MEF75 MEF50 MEF25 KARDİYO TORASİK ENDEKS r p 0.246 < 0.001 -0.068 > 0.05 0.600 < 0.001 0.660 < 0.001 -0.121 > 0.05 0.591 < 0.001 0.328 < 0.001 0.405 < 0.001 0.181 < 0.05 0.325 < 0.001 0.287 < 0.001 0.162 < 0.05 -0.004 > 0.05 0.386 < 0.001 0.378 < 0.001 0.492 < 0.001 0.331 < 0.001 AKCİĞER ALAN KAPASİTESİ r p 0.556 < 0.001 0.112 > 0.05 0.442 < 0.001 0.385 < 0.001 -0.041 > 0.05 0.457 < 0.001 0.369 < 0.001 0.394 < 0.001 0.230 < 0.05 0.416 < 0.001 0.423 < 0.001 0.131 > 0.05 0.031 > 0.05 0.305 < 0.001 0.351 < 0.001 0.304 < 0.001 0.294 < 0.001 Deneklerin spor yapma durumları ile solunum fonksiyon testlerinin sonuçları karşılaştırılarak, sonuçlar Tablo 9’de belirtilmiştir. Spor yapanların VC’si 364.7±52.5, spor yapmayanların VC’si 345.5±55.6’dır. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların VC’leri arasında anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.05). 35 Spor yapanların ERV’si 143.0±68.3, spor yapmayanların ERV’si 141.1±123.1’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların ERV’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların IRV’si 179.7±139.4, spor yapmayanların IRV’si 167.3±137.3’dür. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların IRV’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların IC’si 199.4±113.0, spor yapmayanların IC’si 190.0±96.1’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların IC’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların TV’si 69.4±23.7, spor yapmayanların TV’si 63.5±24.1’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların TV’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların FRC’si 204.6±76.7, spor yapmayanların FRC’si 205.9±78.8’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FRC’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların RV’si 128.9±47.6, spor yapmayanların RV’si 135.9±47.9’dur. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların RV’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların TLC’si 517.2±92.8, spor yapmayanların TLC’si 511.0±85.1’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların TLC’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların RV∕TLC’si 227.8±92.0, spor yapmayanların RV∕TLC’si 232.4±105.4’dür. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların RV∕TLC’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). 36 Spor yapanların FVC’si 326.4±90.4, spor yapmayanların FVC’si 278.7±103.0’dır. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FVC’leri arasında ileri derecede anlamlı bir farkın olduğu belirlenmiştir (p<0.01). Spor yapanların FEV1’i 318.7±76.8, spor yapmayanların FEV1’i 276.5±82.6’dır. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FEV1’leri arasında ileri derecede anlamlı bir farkın olduğu saptanmıştır (p<0.01). Spor yapanların FEV1T’si 812.2±294.5, spor yapmayanların FEV1T’si 641.4±333.9’dur. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FEV1T’leri arasında ileri derecede anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.01). Spor yapanların FEV1G’si 842.8±285.3, spor yapmayanların FEV1G’si 767.8±353.1’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FEV1G’leri arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0.05). Spor yapanların PEF’i 490.8±198.3, spor yapmayanların PEF’i 429.9±131.9’dur. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların PEF’leri arasında anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Spor yapanların MEF75’i 476.2±175.1, spor yapmayanların MEF75’i 420.7±125.5’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların MEF75’leri arasında anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Spor yapanların MEF50’si 375.5±157.4, spor yapmayanların MEF50’si 329.6±108.7’dir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların MEF50’leri arasında anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Spor yapanların MEF25’i 236.7±43.4, spor yapmayanların MEF25’i 220.2±51.4’dür. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların MEF25’leri arasında anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.05). 37 Tablo 9. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Solunum Fonksiyon Testlerinin Karşılaştırılması Solunum Fonksiyon Testleri VC Spor Yapan Spor Yapmayan 364.7±52.5 345.5±55.6 ERV 143.0±68.3 141.1±123.1 IRV 179.7±139.4 167.3±137.3 IC 199.4±113.0 190.0±96.1 TV 69.4±23.7 63.5±24.1 FRC 204.6±76.7 205.9±78.8 RV 128.9±47.6 135.9±47.9 TLC 517.2±92.8 511.0±85.1 RV/TLC 227.8±92.0 232.4±105.4 FVC 326.4±90.4 278.7±103.0 FEV1 318.7±76.8 276.5±82.6 FEV1T 812.2±294.5 641.4±333.9 FEV1G 842.8±285.3 767.8±353.1 PEF 490.8±198.3 429.9±131.9 MEF75 476.2±175.1 420.7±125.5 MEF50 375.5±157.4 329.6±108.7 MEF25 236.7±43.4 220.2±51.4 Anlamlılık Düzeyi t=2.241 p<0.05 t=.118 p>0.05 t=.563 p>0.05 t=.564 p>0.05 t=1.560 p>0.05 t=-.111 p>0.05 t=-.928 p>0.05 t=.441 p>0.05 t=-.296 p>0.05 t=3.112 p<0.01 t=3.341 p<0.01 t=3.431 p<0.01 t=1.478 p>0.05 t=2.287 p<0.05 t=2.305 p<0.05 t=2.148 p<0.05 t=2.192 p<0.05 Tablo 10’da deneklerin spor yapma durumları ile yaş, cinsiyet ve VC, ERV, IC, RV, FVC, FEV1’in ortalamaları gösterilmiştir. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların VC ortalaması 306±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 271±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş 38 arasındaki kadınların VC ortalaması 389±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 352±4 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların VC ortalaması 358±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 343±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların VC ortalaması 354±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 365±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin VC ortalaması 317±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 294±4 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin VC ortalaması 396±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 393±1 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin VC ortalaması 400±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 391±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin VC ortalaması 393±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 351±6 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların ERV ortalaması 109±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 112±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların ERV ortalaması 218±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 151±6 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların ERV ortalaması 103±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 81±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların ERV ortalaması 86±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 191±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin ERV ortalaması 131±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 200±4 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin ERV ortalaması 237±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 215±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin ERV ortalaması 189±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 103±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin ERV ortalaması 67±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 72±2 olduğu bulunmuştur. 39 Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların IC ortalaması 90±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 89±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların IC ortalaması 115±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 116±3 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların IC ortalaması 136±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 141±4 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların IC ortalaması 361±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 276±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin IC ortalaması 101±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 127±6 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin IC ortalaması 197±7 iken, spor yapmayanların ortalamasının 197±6 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin IC ortalaması 261±7 iken, spor yapmayanların ortalamasının 234±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin IC ortalaması 331±7 iken, spor yapmayanların ortalamasının 338±6 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların RV ortalaması 95±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 91±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların RV ortalaması 122±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 139±4 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların RV ortalaması 116±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 113±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların RV ortalaması 112±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 111±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin RV ortalaması 83±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 83±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin RV ortalaması 150±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 173±4 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin RV ortalaması 163±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 40 183±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin RV ortalaması 188±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 192±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların FVC ortalaması 258±8 iken, spor yapmayanların ortalamasının 243±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların FVC ortalaması 267±8 iken, spor yapmayanların ortalamasının 213±1 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların FVC ortalaması 274±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 227±7 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların FVC ortalaması 250±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 220±7 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin FVC ortalaması 301±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 239±7 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin FVC ortalaması 436±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 400±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin FVC ortalaması 432±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 321±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin FVC ortalaması 391±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 364±4 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların FEV1 ortalaması 275±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 187±8 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların FEV1 ortalaması 285±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 242±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların FEV1 ortalaması 260±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 241±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların FEV1 ortalaması 234±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 234±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin FEV1 ortalaması 280±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 242±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin FEV1 41 ortalaması 423±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 375±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin FEV1 ortalaması 414±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 374±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin FEV1 ortalaması 376±2 iken, spor yapmayanların ortalamasının 314±1 olduğu bulunmuştur. Tablo 10. Deneklerin Spor Yapma Durumları ile Yaş, Cinsiyet ve VC, ERV, IC, RV, FVC, FEV1’in Ortalamalarının Dağılımı VC YAŞ 10-19 20-29 30-39 40-49 Spor Yapan Kadın Erkek N X±SD N X±SD 10 306±4 10 317±2 10 389±2 10 396±5 10 358±2 10 400±3 10 354±5 10 393±4 10-19 20-29 30-39 40-49 10 10 10 10 109±2 218±1 103±1 86±1 10 10 10 10 131±6 237±3 189±4 67±2 10-19 20-29 30-39 40-49 10 10 10 10 90±2 115±2 136±4 361±5 10 10 10 10 101±3 197±7 261±7 331±7 10-19 20-29 30-39 40-49 10 10 10 10 95±2 122±5 116±3 112±1 10 10 10 10 83±1 150±4 163±5 188±1 10-19 20-29 30-39 40-49 10 10 10 10 258±8 267±8 274±3 250±2 10 10 10 10 301±4 436±3 432±1 391±2 10-19 20-29 30-39 40-49 10 10 10 10 275±4 285±3 260±3 234±2 10 10 10 10 280±4 423±3 414±2 376±2 Spor Yapmayan Kadın Erkek N X±SD N X±SD 10 271±5 10 294±4 10 352±4 10 393±1 10 343±3 10 391±2 10 365±1 10 351±6 ERV 10 112±2 10 200±4 10 151±6 10 215±2 10 81±3 10 103±2 10 191±3 10 72±2 IC 10 89±2 10 127±6 10 116±3 10 197±6 10 141±4 10 234±5 10 276±5 10 338±6 RV 10 91±1 10 83±1 10 139±4 10 173±4 10 113±2 10 183±2 10 111±1 10 192±1 FVC 10 243±2 10 239±7 10 213±1 10 400±2 10 227±7 10 321±1 10 220±7 10 364±4 FEV1 10 187±87 10 242±3 10 242±26 10 375±2 10 241±25 10 374±2 10 234±21 10 314±1 42 5. TARTIŞMA Yüzme, basketbol, atletizm gibi pek çok sporun boy uzanmasında etkili olduğu birçok literatürde yer almaktadır30,32,35,76. Çalışmamızda, spor yapan bireylerin yapmayanlara göre boylarının daha uzun olduğu tespit edildi. Yalın ve arkadaşlarının ile Umman ve Bilge’nin sedanter bireylerde kısa dönem düzenli egzersiz-diyet programının lipid profili üzerindeki etkilerini konu alan çalışmalarında düzenli spor yapmanın kilo verdirdiğini göstermişlerdir. Yapmış olduğumuz çalışmada benzer sonuçlar elde edildi77. Spor yapanların boylarının uzun olmasına paralel olarak göğüs çevreleri de spor yapmayanlara göre daha geniş olduğu tespit edilmiş74. Çalışmamızda spor yapanların spor yapmayanlara göre boyları daha uzun ve göğüs çevreleri de daha geniş olarak tespit ettik. Kardiyo torasik endeksleri daha yüksek ve akciğer alan kapasiteleri de daha geniştir (Tablo 3). Çalışmamızda göğüs çevreleri, kardiyo torasik endeksleri ve akciğer alan kapasiteleri arasında istatistiksel açıdan anlamlılık olduğu saptandı. Yapılan çalışmalarda spor yapan bireylerin göğüs çevrelerinin spor yapmayan bireylerin göğüs çevrelerinden daha geniş olduğu gösterilmiştir26,74. Tablo 3’de de görüldüğü gibi spor yapanların göğüs çevrelerinin ortalamaları (88.2±10.5), spor yapmayanların göğüs çevrelerinin ortalamalarından (75.6±11.8) daha geniştir. Aralarında istatistiksel açıdan anlamlılık olduğu saptanmıştır (p<0.05). Tablo 4’de spor yapan kadın ve erkeklerin hepsinin spor yapmayanlara göre göğüs çevrelerinin daha geniş olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak Tablo 3 verileri ile Tablo 4’ün verileri birbirini desteklemektedir ve spor yapanların göğüs çevreleri yapmayanlara oranla daha geniş olduğu bulundu. 43 Deneklerin spor yapma durumları ile yaş, cinsiyet ve göğüs çevrelerinin ortalamalarının dağılımı belirlenmiştir (Tablo 4). Buna göre; spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 88±9 iken, spor yapmayanların ortalamasının 74±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 90±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 83±9 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 91±8 iken, spor yapmayanların ortalamasının 90±8 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların göğüs çevrelerinin ortalaması 89±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 76±8 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 79±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 70±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20–29 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 89±8 iken, spor yapmayanların ortalamasının 71±5 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 89±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 69±5 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin göğüs çevrelerinin ortalaması 91±9 iken spor yapmayanların ortalamasının 72±5 olduğu bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda, bireylerin kalp boyutları ile yaş, vücut yapısı ve cinsiyetle ilişkili olduğu belirtilmiştir26-28. Çalışmamızda Tablo 3’de de görüldüğü gibi spor yapanların kardiyo torasik endeks ortalamaları (54.2±13.4), spor yapmayanların kardiyo torasik endeks ortalamalarından (52.5±13.0) daha yüksektir. Aralarında istatistiksel açıdan anlamlılık olduğu saptanmıştır (p<0.05). Tablo 5’de spor yapan kadın ve erkeklerin hepsinin spor yapmayanlara göre kardiyo torasik endekslerinin daha büyük olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak Tablo 3’deki bu konudaki veriler ile Tablo 5’ün verileri birbirini 44 desteklemektedir ve spor yapanların kardiyo torasik endeksleri yapmayanlara oranla daha büyüktür. Deneklerin spor yapma durumları ile yaş, cinsiyet ve kardiyo torasik endekslerinin ortalamaları saptanmıştır (Tablo 5). Buna göre; spor yapan ve yapmayan 10-19 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalamasının aynı olduğu (45±3) bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 49±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 47±3 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 57±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 53±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 61±3 spor yapmayanların ortalamasının 59±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 50±9 iken, spor yapmayanların ortalamasının 47±3 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 55±4 iken, spor yapmayanların ortalamasının 51±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 57±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 55±6 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin kardiyo torasik endekslerinin ortalaması 60±6 iken, spor yapmayanların ortalamasının 63±4 olduğu bulunmuştur. Tablo 3’de de görüldüğü gibi spor yapanların akciğer alan kapasitesi ortalamaları (206.1±35.3), spor yapmayanların akciğer alan kapasitesi ortalamalarından (180.1±24.9) daha geniştir. Aralarında istatistiksel açıdan anlamlılık olduğu saptanmıştır (p<0.05). Tablo 6’da spor yapan kadın ve erkeklerin hepsinin spor yapmayanlara göre akciğer alan kapasitesinin daha geniş olduğu saptanmıştır. Sonuç 45 olarak Tablo 3’deki bu konudaki veriler ile Tablo 6’nın verileri birbirini desteklemektedir ve spor yapanların akciğer alan kapasitesi yapmayanlara oranla daha geniştir. Deneklerin spor yapma durumları ile yaşa, cinsiyet ve akciğer alan kapasitelerinin ortalamalarının dağılımı belirlenmiştir (Tablo 6). Buna göre; spor yapan 10-19 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 171±5 iken, spor yapmayanların ortalamasının 139±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 197±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 187±1 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 198±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 197±2 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki kadınların akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 208±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 192±1 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 10-19 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 184±3 iken, spor yapmayanların ortalamasının 151±7 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 20-29 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 226±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 193±2 olduğu saptanmıştır. Spor yapan 30-39 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 245±1 iken, spor yapmayanların ortalamasının 194±1 olduğu bulunmuştur. Spor yapan 40-49 yaş arasındaki erkeklerin akciğer alan kapasitelerinin ortalaması 220±2 iken spor yapmayanların ortalamasının 188±1 olduğu bulundu. Şen’in yaptığı çalışmada da VC, FVC, FEV1 ve PEF’in ile boy arasında bir ilişki olduğu saptanmıştır17. Ayrıca Enright ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada boy ile FVC’nin ve FEV1’in arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur59. Yine bu konuda 46 farklı yaş ve ırklara ait denekler üzerinde yapılan çalışmalarla benzer sonuçlar bulunmuştur60-62. Çalışmamızda tüm deneklere ait solunum fonksiyon testleri ile boy, kilo ve göğüs çevrelerinin ilişkisi tespit edildi (Tablo 7). Buna göre; solunum fonksiyon testlerinden VC, IRV, IC, FRC, RV, TLC, FVC, FEV1, MEF75, MEF50, MEF25 ile boy arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.001). Ayrıca RV/TLC ve PEF’in boy ile arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır (p<0.05). Wahg ve arkadaşlarının çelik işçilerinde yaptıkları bir çalışmada kilo alan bireyler kilo almayan bireylere göre FVC ve FEV1’lerinde daha hızlı bir azalma olduğu bulunmuştur63. Bu sonuç, yapılan diğer çalışmalarla da kilo ile solunum fonksiyon testleri arasında ilişki olduğunu göstermiştir64. Vücut yağı ile solunum fonksiyonları arasındaki ilişki, bölgesel yağ toplanmasının solunum fonksiyonları üzerine mekanik etkilerinden kaynaklanabilirliği gösterilmiştir65. Lazarus ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 30-59 yaşları arasında FVC ve FEV1’in subscapular deri kalınlığı ile negatif ilişkili olduğu, ancak 60-79 yaşları arasında anlamlı bir ilişkinin bulunmadığını belirtilmiştir66. Üst vücut bölgesindeki yağlanmalar solunum kasları üzerindeki yükü arttırabileceği, büyük bir karın yağ kitlesi zorlu inspirasyon sırasında diafragmanın aşağıya çekilmesini geciktirebileceği, göğüs etrafındaki kalın bir derialtı yağ tabakası, göğüs duvarı ve akciğer parankimi arasındaki elastik geri çekilme dengesinde bir değişikliğe veya göğüs duvarı kompliyansında değişikliklere yol açabileceği ve şişmanlığın küçük hava yollarında daralma yapabileceği ileri sürülmektedir67-70. 47 Yapılan bazı çalışmalarda FEV1 ile şişmanlık indeksleri arasında ilişki bulunmadığı bildirilmektedir71-72. Bu farklılık deneklerin şişmanlık düzeyleri ile ilgili olabileceği ve aşırı şişman olmayanlarda şişmanlığın diyafram ve göğüs duvarı üzerindeki mekanik etkileri ortaya çıkması sonucunda görüleceği bildirilmiştir71. Çalışmamızda VC, IC, FRC, RV, TLC, RV∕TLC, FVC, FEV1, PEF, MEF75, MEF50, MEF25 ile kilo arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.001) (Tablo 7). Sınırlayıcı akciğer hastalarında (interstisyel hastalıklar) vital kapasite ile göğüs çevresi arasında ilişki vardır. Bu hastalıklardan şikâyetçi olan kişilerin vital kapasiteleri düşük, göğüs çevreleri ise geniştir. Engelleyici (tıkayıcı) akciğer hastalıklarında ise vital kapasite normal, göğüs çevresi de normal bulunabilir73. Çalışmamızda solunum fonksiyon testlerinden sadece vital kapasite ile göğüs çevresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.05) (Tablo 7). Yapılan çalışmalarda solunum fonksiyon testleri yüksek olan kişiler genellikle sağlıklı bir akciğer ve kalbe sahip, az da olsa spor yapan, dengeli beslenenlerdir. Spor yapan kişilerin kalp kaslarındaki gelişmeye bağlı kardiyo torasik endeksleri yüksek olabilirliği bulunmuştur73,74. Çalışmamızda tüm deneklerin solunum fonksiyon testleri ile kardiyo torasik endeksleri ve akciğer alan kapasiteleri arasındaki bir ilişkinin varlığı saptanmıştır. Buna göre; solunum fonksiyon testlerinden VC, IRV, IC, FRC, RV, TLC, FVC, FEV1, PEF, MEF75, MEF50, MEF 25 ile kardiyo torasik endeks arasında istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir ilişki olduğu saptandı (p<0.001). Ayrıca RV∕TLC ve FEV1T’nin de 48 kardiyo torasik endeks ile arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulundu (p<0.05) (Tablo 8). Yapılan çalışmalarda solunum fonksiyon testleri yüksek olan kişilerin akciğer alan kapasiteleri de yüksek bulunmuştur75. Araştırma sonuçları literatürle benzerlik göstermektedir. Çalışmamızda solunum fonksiyon testlerinden; VC, IRV, IC, FRC, RV, TLC, FVC, FEV1, PEF, MEF75, MEF50 ve MEF25 ile akciğer alan kapasiteleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu (p<0.001). Ayrıca RV∕TLC ile akciğer alan kapasiteleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptandı (p<0.05) (Tablo 8). Yapılan çalışmalarda sporun, solunum fonksiyon testleri üzerine olumlu etkileri olduğu bulunmuştur11,15,17,78-80. Spora bağlı olarak maksimal solunum erkeklerde 180 lt, bayanlarda 130 lt’ye ulaşabilir. Bu, dinlenmiş durumda kişilerdeki değerlerin 25 ile 30 katı kadardır. Ayrıca total akciğer kapasitesi atletik kişilerde, küçük ve zayıf kişilerdekinden daha yüksektir40,43,47,81. Ghosh ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada farklı branşlarda (atletizm, basketbol, boks, futbol, jimnastik, yüzme, masa tenisi, voleybol, halter ve güreş) spor yapan antremanlı sporcular ile sedanter kişilerin solunum fonksiyon testleri karşılaştırılarak VC değerleri sedanterlere göre daha yüksek bulunmuştur79. Gürsoy, Akkuş, ve Şen’in çalışmalarında da spor yapanların VC değeri yapmayanlarınkinden yüksek çıkmıştır11,12,17. Çalışmamızda deneklerin spor yapma durumları, yaş, cinsiyetleri ile solunum fonksiyon testlerinin sonuçları karşılaştırılmıştır (Tablo 9) (Tablo 10). 49 Spor yapanların VC’si, spor yapmayanlarınkinden daha yüksektir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların VC’leri arasında anlamlı bir fark olduğu saptandı (p<0.05) (Tablo 9) (Tablo 10). Mac Auley ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada fiziksel aktivite ile FVC ve FEV1 arasında, muhtemelen karıştırcı faktörlere göre düzeltmeler yapıldıktan sonra da devam eden, pozitif bir ilişki saptandı78. Ghosh ve arkadaşları, farklı branşlarda spor yapan antremanlı sporcuların FVC ve FEV1 değerlerinin sedanter kişilere oranla daha yüksek olduğunu bulmuşlardır79. Watson’ın yaptığı araştırmaya göre spor yapanlarda FVC ve FEV1 değeri yüksek bulunmuştur82. Mehrotra ve arkadaşları da, FVC ve FEV1 değerlerinin sporcularda daha yüksek olduğunu çalışmalarında belirtmişlerdir83. Schone ve arkadaşları, çeşitli atletizm branşlarında yer alan elit erkek ve bayan atletlerde yaptıkları çalışmada şu sonuçları elde ettiler: erkek atletler arasında orta ve uzun mesafe koşucular ile yürüyüşçüler sprinterlerden daha büyük FVC’ye sahiptiler. Bayanlarda uzun mesafe koşucuları ile yürüyüşçülerin FVC’leri orta mesafe koşucuları ve sprinterlerinkinden daha büyük bulundu84. Spor ile solunum fonksiyon testleri arasındaki pozitif ilişki, antremanın sadece iskelet ve kalp kasını geliştirmeyip, aynı zamanda inspirasyon ve ekspirasyon kaslarını da geliştirmesine bağlı olabilir. FEV1, hem ekspirasyon ve hem de inspirasyon kaslarının gücünü yansıtır. FEV1 manevrası maksimal inspirasyonda yapılır. Bu yüzden, inspirasyon kaslarının, göğüs duvarının geniş yüzey alanı üzerindeki atmosfer basıncın ve akciğerlerin elastik toplanma gücünü yenmesi gerekir69,71. 50 Diğer yapılan bir çalışmada FEV1 manevrasının sonunda elde edilen akciğer hacim seviyesi ekspirasyon kaslarının gücüyle ilişkili olduğu bulundu71. FEV1 manevrası sırasında, havanın dışarı çıkması, akciğerlerin büzüşmesi ve plevral basınç tarafından oluşturulan bir itme gücüyle sağlanır. Akciğerlerin büzüşmesi kendi entrensek elastik özelliklerine ve aktif ekspirasyon sırasında göğüs kafesi tarafından üzerlerine uygulanan basınca bağlıdır85. Ekspirasyon kaslarının kasılması intratorasik basıncı arttırır, akciğer hacmini azaltır ve ekspirasyon akımını kolaylaştırdığı tespit edilmiştir45,85. Çalışmamızda spor yapanların FVC’si, spor yapmayanlarınkinden daha yüksektir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FVC’leri arasında ileri derecede anlamlı bir farkın olduğu bulundu (p<0.01) (Tablo 9) (Tablo 10). Spor yapanların FEV1’i, spor yapmayanların FEV1’inden daha yüksekti. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların FEV1’leri arasında ileri derecede anlamlı bir farkın olduğu saptandı (p<0.01) (Tablo 9) (Tablo 10). Mehrotra ve arkadaşları, PEF değerlerinin sporcularda daha yüksek olduğunu bulmuşlardır83. Akkuş, Gürsoy ve Şen’in çalışmalarında da spor yapanların PEF değeri yapmayanlarınkinden yüksek çıkmıştır11,12,17. Yapılan başka bir çalışmada ilerleyen yaşlarda akciğerlerin ve toraks duvarının elastik direnci ve küçük bronşiallerin kollapsı ile solunum fonksiyon testlerinin değerlerinde bazı azalmalar görülebilmektedir86. Çalışmamızda spor yapanların PEF’i, spor yapmayanların PEF’inden daha yüksektir. İstatistiksel olarak spor yapanlar ile spor yapmayanların PEF’leri arasında anlamlı bir fark olduğu belirlenmiştir (p<0.05) (Tablo 9). 51 Sonuç olarak bu araştırmadaki deneklerin; - Spor yapma durumları ile yaş, boy, kilo, göğüs çevresi, kardiyo torasik endeks ve akciğer alan kapasiteleri arasında anlamlılık olduğu, -Spor yapan tüm bireylerin yaş grubu ve cinsiyet ayrımı olmaksızın spor yapmayanlara göre göğüs çevrelerinin geniş olduğu, -Spor yapan tüm bireylerin yaş grubu ve cinsiyet ayrımı olmaksızın spor yapmayanlara göre kardiyo torasik endekslerinin büyük olduğu, -Spor yapan tüm bireylerin yaş grubu ve cinsiyet ayrımı olmaksızın spor yapmayanlara göre akciğer alan kapasitelerinin geniş olduğu, -Solunum fonksiyon testlerinin çoğunun boy ve kilo ile arasında anlamlı ilişkilerin olduğu, - Solunum fonksiyon testlerinden sadece vital kapasitenin göğüs çevresi ile arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu, - Solunum fonksiyon testlerinin çoğunun kardiyo torasik endeks ve akciğer alan kapasitesi ile arasında anlamlı ilişkilerin olduğu, - Spor yapanların solunum fonksiyon testlerinden VC, FVC, FEV1, FEV1T, PEF, MEF75, MEF50, MEF25 değerleri ile spor yapmayan kişilerin aynı değerleri arasında anlamlı ilişkilerin olduğu, -Spor yapan tüm bireylerin yaş grubu ve cinsiyet ayrımı olmaksızın spor yapmayanlara göre solunum fonksiyon testlerinin yüksek olduğu bulundu. 52 6. KAYNAKLAR 1. De AK, Bhattacharya AK, Das Gupta PK. Respiratory performance anda grip strength tests on the basketball players of inter-university competition. Ind J Physiol Pharmacol 1980; 24: 305-309. 2. Karatosun H. Egzersizin Yararları. http://www.sporfizyo.com/saglik/sporyarar_za rar.htm 3. Twisk JWR, Staal BJ, Brinkman MN, Kemper HCG, Mechelen W. Tracking of lung function parameters anda the longitudinal relationship with lifestyle. Eur Respir J 1998; 12: 627-634. 4. Daniel SM, Christopher ED, Steven AS, David ES, Robert WG. Changes in pulmonary diffusing capacity and closing volume after running a marathon. Respir Physiol 1983; 52: 349-359. 5. De AK, Tripathri MM. Smoking and lung functions in sportsmen. Br J Sports Med. 1988; 22: 61-63. 6. Cordain L, Tucker A, Moon D, Stager JM. Lung volumes and maximal respiratory pressures in collegiate swimmers and runners. Res Q Exere Sport 1990; 61: 70-74. 7. James MH, John EY, Douglas RS. Pulmonary function in young and older athletes and untrained men. Am Physiol Soc. 1988; 88: 101-105. 8. Tabak C, Smit HA, Rasanen L. Dietary factors and pulmonary function: a cross sectional study in middle aged men from three European countries. Thorax, 1999; 54: 1021-1026. 9. De AK. Some physical efficiency tests on Bengalese football goalkeepers. Br. J. Sports Med. 1979; 13: 173-175. 53 10. Kerstjens HAM, Rijcken B, Schouten JP, et al. Decline of FEV1 by age and smoking status: facts, figures, and fallacies. Thorax, 1997; 52: 820-827. 11. Gürsoy R. Çeşitli branşlarda yer alan adölesan erkek sporcular ve sedanterlerde solunum fonksiyon testlerinin karşılaştırılması. Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2003, Erzurum. 12. Akkuş E. Farklı branşlarda yer alan sporcular ve sedanterlerde dinamik akciğer fonksiyon testlerini karşılaştırılması. Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2002, Erzurum. 13. Bertholon JF, Carles J, Teillac A. Assessment of ventilatory performance of athletes using the maximal expiratory flow-wolume curve. Int J Sports Med. 1986; 7: 80-85. 14. Solunum sisteminin anatomisi ve solunumun fizyolojisi. http://www.acilveilk yardim.com/acilbakim/solanafiz.htm. 15. Doherty M, Dimitriou L. Comparison of lung volume in Grek swimmers, land based athletes, and sedentary controls using allometric scaling. Br J Sports Med. 1997; 31: 337-341. 16. Ronald AF, Joe L, Dohlman AW, Bartolucci AA. Screening adolescent athletes for exercise-induced asthma. Clin J Sport Med. 1996; 6: 119-123. 17. Şen İ. Aktif spor yapmış yaşlı erkek sporcular ve aynı yaş grubu sedanterlerde solunum fonksiyon testlerinin değerlendirilmesi. Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2004, Erzurum. 18. Biersteker MWA, Biersteker PA. Vital capacity in trained and untrained healthy young adults in the Netherlands. Eud J Appl Physiol. 1985; 54: 46-53. 19. Frette C, Barrett-Connor E, Clausen JL. Effect of active and passive smoking on ventilatory function in elderly men and women. Am J Epidemiol. 1996; 143: 757-765. 54 20. Higgins MW, Enright PL, Kronmal RA, et al. Smoking and lung function in elderly men and women. The Cardiovascular Health Study, Jama, 1993; 269: 2741-2748. 21. Pelkonen M, Notkola IL, Lakka T, Tukiainen HO, et al. Delaying decline in pulmonary function with physical activity: a 25 year follow-up: Am J Respir Crit Care Med. 2003; 168: 494-499. 22. Johnson BD; Reddan WG, Pegelow DF, et al. Flow limitation and regulation of functional residual capacity during exercise in a physically active aging population. Am Rev Respir Dis. 1991; 143: 960-967. 23. Chinn DJ, Cotes JE, Reed JW. Longitudinal effects of change in body mass on measurements of ventilatory capacity. Thorax, 1996; 51: 699-704. 24. Neukirch F, Chansin R, Liad R, Levallois M, Leproux P. Spirometry and maximal expiratory flow-volume curve reference standards for Polynesian, European, and Chinese teenagers. Chest, 1988; 94: 792-798. 25. Zheng J, Zhong N. Normative values of pulmonary function testing in Chinese adults. Chinese Med J. 2002; 115; 50-54. 26. Tuncel E. Klinik Radyoloji. Güneş&Nobel Tıp Kitapevleri, Bursa, 1994; 203. 27. Petterson H. The Encyclopaedio of Medical Imaging. The Nicer Institude, Sweden, 2000, 245. 28. Lusted LB, Keats TE. Measurement. Year Book Medical Publishers, America, 1972. 29. Feinstein RA, LaRussa J, Wang-Dohlman A, Bartolucci AA. Screening adolescent athletes for exercise-induced asthma. Clin J Sport Med 1996; 6: 119-123. 30. Günay M. Egzersiz Fizyolojisi. Bagırgan Yayımevi, Ankara, 1998; 129-130. 31. Critical Care. http://www.thoracic.org/criticalcare/default.asp. 55 32. Fahri D, Yücel BD. Spor Eğitimi İçin Fonksiyonel Anatomi. Adana: Okullar Pazarı Kitabevi, 1994; 205-210. 33. Silbernagl S, Despopulos A. Taschenatlas der Physiologie. Çeviri: Hariri N. Renkli Fizyoloji Atlası. Sermet Matbaası, Kırklareli, 1989; 68. 34. Tan Ü. Temel Fizyoloji Ders Kitabı. Atatürk Üniversitesi Basımevi, Erzurum, 1986; 70-73. 35. Sevim Y. Antrenman Bilgisi. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2002; 370. 36. Hatipoğlu MT. Anatomi ve fizyoloji. Hatipoğlu Yayınları, Ankara, 1994; 144-154. 37. Akkaynak S. Solunum Hastalıkları. 4. Baskı, Güneş Kitapevi, 1988; 65-70. 38. Noyan F. Fonksiyonel Anatomi. Sanal Matbaacılık, İstanbul, 1982; 86-87. 39. Odar V. Anatomi Ders Kitabı. Yenidesen Ltd. Tic. Şirketi Matbaası, Ankara, 1986; 200-223. 40. Noyan A. Yaşamda ve Hekimlikte Fizyoloji. Meteksan Anonim Tic. San. Ltd. Şirketi, Ankara, 1996; 499-510. 41.Continuing Medical Education for Respiratory Professionals. http://www.ersnet. org/ers/default.aspx?id=75 42. Solomon EP. Introduction to human anatomy and physiology. Tercüme: Süzen LB. İnsan Anatomisi ve Fizyolojisine Giriş. Birol Basın Yayın Dağıtım, 2000; 199-204. 43. Guyton AC, Hall JE. Textbook of medical physiology. Tercüme: Çakar L. Tıbbi Fizyoloji. Tavaslı Matbaacılık, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 1996; 477-532, 1067. 44. Akkaynak S, Vidinel İ. Hastalıkta ve Sağlıkta Solunum. Olgun Kardeşler Matbaacılık, Ankara, 1976; 109-128. 45. Arıncı K, Elhan A. Anatomi. 2. Baskı, 1. Cilt, Güneş Kitapevi Ltd. Şti., Ankara, 1997; 358-393. 56 46. Ganong WF. Review of medical physiology. Çeviri Editörü: Doğan A. Tıbbi Fizyoloji. Barış Kitapevi, İstanbul, 1995; 697-716. 47. Andaç SO. Fizyoloji. Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1977; 724-726. 48. Yorgancıoğlu A. Solunum kontrolü ve değerlendirmesinde kullanılan testler. Solunum, 2000; 2: 211-218. 49. Özlük K, Büyükcoşkun Nİ, Noyan B. Solunum Sistemi Fizyolojisi. Bursa, 1999; 5478. 50. Sancak B, Cumhur M. Fonksiyonel Anatomi. İkinci Baskı, ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim AŞ., Ankara, 2002; 97-138. 51. Bullock J, Boyle J, Wang MB. Physiolgy. Çeviri Editörü: Hariri N. Fizyoloji. Saray Tıp Kitapevleri, İzmir, 1994; 149. 52. Yaman K. Fizyoloji. Ceren Basım Yayın, Bursa, 1999; 406. 53. Umut S. Akciğer Fonksiyon Testleri ve laboratuarda Standardizasyon. Solunum, 2000; 2: 167-169. 54. Kalyon TA. Spor Hekimliği. Gata Basımevi, Ankara, 1995; 28-30. 55. American Thoracic Society. Standardization of spirometry-1994 update. Am J Respir Crit Care Med 1995; 152: 1107-1136. 56. Carlsen KH, Roksund O, Olsholt K, Nja F, Leegaard J, Bratten G. Overnight protection by inhaled salmeterol on exercise-induced asthma in children. Eur Respir J. 1995; 8: 1852-1855. 57. Yıldırım N. Akciğer Fonksiyon Testleri. Özel Sayı. Solunum, 2000; 4: 112-226. 58. Tamer K. Sporda fiziksel-fizyolojik performansın ölçülmesi ve değerlendirilmesi. Bağırgan Yayımevi, Ankara, 2000; 74. 57 59. Lakhera SC, Kain TC, Comparison of pulmonary function amongst Ladakhi, Delhi, Vanvasi and Siddi female athletes. Ind J Physiol Pharmacol. 1997; 41: 52-56. 60. Jinping Z, Nanshan A. Normative values of pulmonary function testing in Chinese adults. Chinese Medical Journal, 2002; 115: 50-54. 61. Schmidt CD, Dickman ML; Gardner RM, et al. Spirometric standards for healthy elderly men and women. Am Rev Respir Dis 1973; 108: 933-939. 62. Ayub M, Zaidi SH, Burki NK. Spirometry and flow-volume curves in healthy, normal Pakistanis. Br J Dis Chest, 1987; 81: 35-44. 63. Wang ML, McCabe L, Petsonk EL, et al. Weight gain and longitudinal changes in lung function in steel workers. Chest, 1997; 111: 1526-1532. 64. Hancox B, Whyte K. Akciğer Fonksiyon Testleri El Kitabı. Çeviri: Ülker T. 1. Baskı, AND Danışmanlık, Eğitim, Yayıncılık ve Organizasyon Ltd. Şti., İstanbul, 2004. 65. Lazarus R, Gore CJ, Booth M, Owen N. Effects of body composition and fat distirbution on ventilatory function in adults. Am J Clin Nutr. 1998; 68: 35-41. 66. Lazarus R, Sparrow D, Weiss ST. Effects of obesity and fat distirbution on ventilatory function: the normative aging study. Chest, 1997; 111: 891-898. 67. Burchfiel CM, Enright PL, Sharp DS, et al. Factors associated with variations in pulmonary function among elderly Japanese-American men. Chest, 1997, 112: 87-97. 68. Pride NB. Tests of forced expiration and inspiration. Clin Chest Med. 2001; 22: 599-622. 69. Erk M. Göğüs Hastalıkları. I. Cilt, Santay Ltd. Şirketi, İstanbul, 2001, 1-30. 70. Womack CJ, Haris DL, Katzel LI, et al. Weight loss, not aerobic exercise, improves pulmonary function in older obese men. J Gerontol A Biol Sci Med Sci, 2000; 55; M, 453-457. 58 71. Amara CE, Koval JJ, Paterson DH, Cunningham DA. Lung function in older humans: the contribution of body composition, physical activity and smoking. Ann Hum Biol. 2001, 28: 522-536. 72. Santana H, Zoico E, Turcato E, et al. Relation between body composition, faz distirbution, and lung function in elderly men. Am J Clin Nutr. 2001; 73: 827-831. 73. Ilgazlı A, Çağlar T. Solunum Fonksiyon Testleri ve Klinik Kullanımı. 1. Baskı, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 2004. 74. American Thoracic Society ∕ American College of Chest Physicians, ATS ∕ ACCP Statement on Cardiopulmonary Exercise Testing. Am J Respir Critic Care Med. 2003; 167: 211-277. 75. Çevik A. Solunum fonksiyon testleri. http://www.goguscerrahisi.com/mak/Mak019. html. 76. http://www.bilimselyuzme.com/default.asp?page=konu&id=25. Yüzmenin solunum sistemleri üzerine etkileri. 77. Umman B, Bilge AK. Sedanter bireylerde kısa dönem düzenli egzersiz-diyet programının lipid profili üzerindeki etkileri. Cilt: 1, Sayı:3, 179-188. http://www.anakarder.com/yazilar.asp?yaziid=208&sayiid=4. 78. MacAuley D, McCrum E, Evans A, Stott G, Boreham C, Trinick T. Physical activity, physical fitness anda respiratory function exercise anda respiratory function. Ir J Med Sci. 1999; 168: 119-123. 79. Ghosh AK, Ahuja A, Khanna GL. Pulmonary capacities of different groups of sportmen in India. Br J Sports Med. 1985; 19: 232-234. 80. De AK. Dasgupta PK, Panda PK, Bhattacharya AK. Physical efficiency test on Indian male “Kabaddi” inter-university players. Br J Sports Med. 1982, 16: 33-36. 59 81. Balcı K. Göğüs Hastalıkları. Genişletilmiş 2. Baskı, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 1991; 1-42. 82. Watson AW. Physical and fitness characteristics of successful Gaelic footballers. Br J. Sports Med. 1995; 29: 229-231. 83. Mehrotra PK, Varma N, Tiwari S, Kumar P. Pulmonary functions in Indian sportsmen playing different sports. Ind J Physiol Pharmacol. 1998; 42: 412-416. 84. Schone RB, Giboney K, Schimmel C et al. Spirometry anda airway reactivity in elite track and field athletes. Clin J of Sports Med. 1997; 7: 257-261. 85. Weiner P, Magadle R, Beckerman M, et al. Specific expiratory muscle training in COPD. Chest, 2003, 124: 468-473. 86. Vidinel İ. Akciğer Hastalıkları. Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1989; 35-41.