Untitled

advertisement
Sağlıklı Beslenme
Prof. Dr. Candeğer YILMAZ
Doç. Dr. Cengizhan ÖZGÜRBÜZ
Uzm. Dr. Ilgın YILDIRIM ŞİMŞİR
Diyetisyen Canan DEĞİRMENCİ
Bornova - İZMİR
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
HALK KİTAPLARI SAĞLIK SERİSİ
9
Sağlıklı Beslenme
Prof. Dr. Candeğer YILMAZ
Doç. Dr. Cengizhan ÖZGÜRBÜZ
Uzm. Dr. Ilgın YIDIRIM ŞİMŞİR
Diyetisyen Canan DEĞİRMENCİ
Eylül 2011, Birinci baskı
ISBN: 978-975-483-919-7
© Bu kitabın tüm yayın hakları Ege Üniversitesi’ne aittir.
Kitabın tamamı ya da hiçbir bölümü yazarının önceden
yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da
diğer yollarla kaydedilemez, basılamaz, çoğaltılamaz.
Ancak kaynak olarak gösterilebilir.
Proje Üst Yöneticileri
Ege Üniversitesi Rektörü: Prof. Dr. Candeğer Yılmaz
EÜ Tıp Fakültesi Dekanı: Prof. Dr. Serhat Bor
Yayın Yönetmenleri: Prof. Dr. Ayşenur Oktay, Prof. Dr. Selda Erensoy
Yayın Alt Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Hasan Tekgül
Sağlık Kitapları Serisi Çalışma Grubu:
Prof. Dr. Elvan Erhan, Prof. Dr. Mehtap Çınar, Doç. Dr. Alpaslan Çakan
Dil Editörü: Prof. Dr. Metin Ekici
Koordinasyon: EÜ Tıp Fakültesi Yayın Bürosu
Kapak İllüstrasyonu: Merve Evren
Sayfa Tasarım: Hülya Sezgin
Fotoğraf: BİTAM
Basım Yeri: Ege Üniversitesi Basımevi Bornova, İZMİR
Tel
: 0 232 388 10 22
e-posta: bsmmd@mail.ege.edu.tr
Değerli Okuyucumuz;
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi; 434 öğretim üyesi, 506
araştırma görevlisi, 1900 tıp öğrencisi ile 2000 yataklı
bir hastanede eğitim, öğretim ve araştırma yapmakta ve
de sağlık hizmeti vermektedir. Yılda 830.000 ayaktan,
60.000 yatan hasta, 2800 doğum ve 70.000 acil servis
hizmeti vermesi Ege Üniveritesi Tıp Fakültesi’ni ülkemizin
en büyük sağlık kurumlarından biri yapmaktadır.
Ege
Üniversitesi
Tıp
Fakültesi’nin
en
önemli
vizyon ve misyonunu toplumsal sorumluluk bilinci
oluşturmaktadır. Bu bilinçle çalışan Ege Tıp topluma
nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti vermekte; “Toplum
Sağlığı Hizmeti”ni diğer tüm görevlerinin üzerinde
tutmaktadır. Ege Tıp Endokrinoloji ve Metabolizma
Hastalıkları Bilim Dalı, Türkiye’de bir ilk olarak ve 9
yıldır “Sağlık Halk Kongresi” düzenleyerek toplum sağlığı
için hizmet anlayışını gerçek bir bilgilendirme, uygulama
ve deneyim paylaşımı şeklinde sürdürmektedir.
Bilimsel araştırmalarla elde edilen bilgilerin kalıcılığı ve
yaşama geçirilmesi; bunların başvuru kaynağı belgelere
dönüştürülmesi ile sağlanır. “Ege Tıp Halk Kitapları
Sağlık Serisi” bu anlayışımızın bir ürünüdür. Bu
seride yayınlanan kitaplarımızın önemi ve farkındalık
yaratacak
temel özelliği; ülkemizin önceliğinde
olan güncel sağlık konuları yanında; güncelliğini
yitirmiş olsalar bile, ciddi bir sağlık sorunu olduğunu
düşündüğümüz konuları da ele almış olmalarındadır.
“Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” yazarlarının
tümü Ege Tıp Fakültesi’nde görev yapan ve konusunda
III
uzman öğretim üyeleridir. Serideki kitapların konu
seçimleri ve içeriklerinin hazırlanmasında birden çok bilim
insanının görüşlerinin yansıtılması sağlanmıştır. Seride
yayınlanan kitaplardaki grafik ve fotoğraflar çoğunlukla
kurumumuzun ürünüdür. Serimizin dil editörü her kitabı
sadelik ve anlaşılabilirlik yönünden incelemektedir.
Neden böyle bir seriye gereksinim duyulmuştur? Sağlık
konularında dolaşımda olan, kolay ulaşılan ve günlük
yaşamda kullanılan bilgilerin çoğunun gerçek bilimsel bilgi
olup olmadığı kaygısı, bilim insanları olarak bizleri daha
da sorumlu davranmaya ve güven sarsılmasına neden
olan özensizliklerden uzak durmaya sevk etmektedir.
Birçok konuda doğru ve güvenilir bilginin üretimi ve
yayılması üniversitelerin öncelikli görevleri arasındadır.
Bu anlayıştan hareketle, “Ege Tıp Halk Kitapları
Sağlık Serisi” yazarı olan her öğretim üyemiz,
sadece uzmanı olduğu konuda kitap yazmıştır. Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi bu kitaplara adını, deneyimini
ve saygınlığını koymuştur. Her bir yayın özenle gözden
geçirilmiştir. Ülkemiz için özgün sayılabilecek böylesine
kapsamlı bir seride, yine de gözden kaçırdığımız hata
ve eksiklikler olabilir. Bunlar için, her zaman olduğu
gibi, okuyucumuzun engin hoşgörüsüne sığınıyoruz.
Katkıda bulunanlara minnet duygularımızı sunuyoruz.
Saygılarımızla...
Prof. Dr. Serhat BOR
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dekanı IV
Prof. Dr. Candeğer YILMAZ
Ege Üniversitesi
Rektörü
Prof. Dr. Candeğer YILMAZ
1973 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden
mezun olmuştur. 1977’de İç Hastalıkları
uzmanı; 1982’de doçent olmuştur. 1988
yılında profesör unvanını almıştır. 1988-1992
yılları arasında E.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi
Başhekim Yardımcılığı, 1994-1997 yılları
arasında ilk bayan Başhekim olarak E.Ü.
Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapmıştır.
E.Ü. Tıp Fakültesi, Endokrinoloji Bilim Dalı
Başkanlığı da yapan Prof. Dr. YILMAZ, Evli ve 2
kız çocuk annesidir. 2008 yılından itibaren Ege
Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürütmektedir.
Doç. Dr. Cengizhan ÖZGÜRBÜZ
1965
yılında
Saulgau/Baden-Württemberg
(Alman ya)’da doğmuştur. 1991 yılında İstanbul
Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun
olmuştur. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda
asistanlık yapmış; 1994-1997 yılları arasında
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Spor Hekimliği
Anabilim Dalı’nda asistanlığa devam etmiştir.
2006 yılında doçent unvanı almıştır. Doç. Dr.
ÖZGÜRBÜZ, bir dönem Türkiye Spor Hekimleri
Derneği Başkanlığı yapmış olup, halen Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Hekimliği
Anabilim Dalında çalışmaktadır.
V
Uzm. Dr. Ilgın YILDIRIM ŞİMŞİR
1978 yılında İzmir’de doğmuştur. 2002 yılında
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun
olmuştur. 2002-2008 yılları arasında Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları
Anabilim Dalı’nda görev yapmış olup, mecburi
hizmetini tamamlamış ve Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı,
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim
Dalı’na geri dönmüştür. Uzm. Dr. ŞİMŞİR’in,
Tiroid Hastalıkları, Kanserleri ve Tiroid
Nodülleri, İnsulin Rezistansı, Hipofiz Tümörleri,
Hipoglisemiler araştırma ilgi alanlarıdır. Evli ve
bir çocuk annesidir.
Diyetisyen Canan DEĞİRMENCİ
1970 yılında Konya’da doğmuştur. İlk, orta
ve lise öğrenimini yurdun çeşitli yerlerinde
tamamlamış olup, 1991 yılında Hacettepe
Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden
mezun olmuştur. 1998-2000 yılları arasında
Van Devlet Hastanesi, Diyetisyeni olarak
görev yapmıştır. 2000-2010 yılları arasında
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi,
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları
Bilim Dalı Diyetisyeni olarak görev yapmış
olan Diyetisyen DEĞİRMENCİ; halen Dokuz
Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi,
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim
Dalı'nda görev yapmaktadır.
VI
İÇİNDEKİLER
Giriş
1
1. BESLENMENİN ÖYKÜSÜ.....................................................3
2. SAĞLIKLI BESLENME VE ÖZELLİKLERİ.............................7
3. OBEZİTE=ŞİŞMANLIK.......................................................11
4. BESLENME VE ÖZELLİKLERİ...........................................21
5. BESIN DEĞIŞIM LISTELERI VE KULLANILMASI...............43
6. OBEZİTE VE EGZERSİZ.....................................................55
7. BASİT VE DENGELİ BİRKAÇ ÖĞÜN ÖRNEĞİ....................60
8. DENGESİZ ÖĞÜN ÖRNEKLERİ..........................................62
9. YEMEK TARİFLERİ............................................................65
10. SOSLAR............................................................................78
GİRİŞ
İzlemeyi zorlaştıracak boyutlara varan teknolojik
gelişmelerin
ve
modern
diye
isimlendirdiğimiz
kolaylıkların bedelini, her yaşta sağlığımızın bozulması
şeklinde ödediğimiz yadsınamaz gerçeklerdendir. Yaşam
biçiminde ve beslenmede ortaya çıkan değişiklikler,
toplumsal sorunlar olarak diyabet, obezite ve kalp-damar
hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığı daha sık
olarak gündemimize taşımaktadır. Bu gelişmeler, sağlık
hizmeti sağlamada tedavi edici yaklaşım önceliğini de
değiştirmiştir.
Güncel tedavi yaklaşımları; sağlık bilincini yaygınlaştırıp
toplumu bilgilendirmek, hastalıkları önlemek için tedbir
almak, erken tanı ve doğru tedavi ile sağlık maliyetlerini
en aza indirgemek şekline dönmüştür. Sağlıklı kalmayı
başarmak günümüzdeki en önemli hedeftir. Eğer;
hastalık oluşmuş ise, hem hastanın hem de sağlık
hizmeti sağlayanların süreci bilgi ve beceriyle yönetmesi
sonucunda; hastalıkların hızlı ve uzun süreli gelişen
hasarlarının önlenebileceği veya geciktirilebileceği,
yaşam beklentisinin yükseltilebileceği çok sayıda veri
ile kanıtlanmıştır. Böylece, bireylerin yaşam kalitesi
artarak üretime katılmaları sağlanırken, hastalıkların
tedavi maliyeti de düşecek ve ülkemiz sağlık giderlerinde
önemli kazanımlar sağlanabilecektir. Bu konuda, birlikte
değerlendirilirse çözüme ulaşacak bazı sorunlarımız
vardır.
“Sağlıklı olma ve sağlıklı kalma bilincini yaratmak”
hedefine yönelik olarak hazırlanan bu kitap, adeta popüler
kültürün bir parçası haline gelen bilgi kirliliğine karşı,
sağlık için doğru ve yararlı bilgiye ulaşılmasına küçük
de olsa bir katkı yapmayı hedeflemektedir. Bu hedefimiz
1
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9
doğrultusunda sağlık bilincinizi pekiştirmek, gereksinim
duyduğunuzda elinizin altında bir rehber bulunması
düşünce ve amacıyla bu kitabı yayınladık.
Sağlıklı olma ve sağlıklı kalma bilincinin oluşmasına
katkı yapması umut ve dileğiyle.
Prof. Dr. Candeğer YILMAZ
2
Sağlıklı Beslenme
1. BESLENMENİN ÖYKÜSÜ
Beslenme; canlıların yaşamındaki en temel içgüdüdür.
Beslenme; yaşamın devamı için insanlarla birlikte
varolmuş ve önemli tarihsel değişimlerle yol almıştır.
Yemekle kurulan ilişki önceleri sadece karın doyurmak
şeklinde iken giderek kişisel ve toplumsal saygınlık
kazanma, tanışma, kutlama ve eğlence gibi değişik
görev ve anlamlar kazanmıştır. Günümüzde beslenme
bir yaşam gereği olmanın dışında; damak tadı, sosyal ve
kişisel doyum aracı ve bir toplumsal kültür olgusudur.
İnsanlar yedikleri dışında, yiyecek seçimlerini uygulama
yöntemleri, sofra donanımları, kullandıkları eşyalarla da
hangi toplumun bireyi olduklarını tanımlıyacak kadar
ortak özellikler geliştirmişlerdir. Aşırı beslenmenin
hastalıklar oluşturduğu anlaşılınca; son yüzyıl, sağlıklı,
doğru ve yeterli beslenmenin formülleriyle uğraşan bir
endüstriye dönüşmüştür.
İlk insan atalarımız buldukları her şeyi yiyerek yaşamlarını
sürdürürken giderek avlanma ve avcılığı, 400 bin yıl
kadar önce de balta ve mızrak gibi küçük el aletlerini
geliştirdiler. Büyük avların uzun süre saklanmasının
gereği, yer değiştirerek ve denizi kullanarak değişik
tadları öğrenmiş olmaları onbinlerce yıl geçmesini
gerektirmiştir. Tarımın öğrenilmesi yerleşik yaşamın ilk
kolaylığı olmuştur. Mezopotamya, Eski Mısır, Yunan ve
Roma’dan elde edilen bilgiler gelişme ve genişlemeyle
birlikte olmuştur. Tüm büyük devletlerde fakir olan
veya fakirleşen halk kütleleri ve zaman zaman da
kıtlıklar olmuş ve yöneticiler yeterli besin bulma kaygısı
yaşamışlardır. Ortaçağda Haçlı seferleri besin aramaya
dayalıdır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de başkent
İstanbul’da kıtlık yaşanmış ve İstanbul’un doyurulması
en önemli sorun haline gelmiştir. Yunanlı, Romalı, Mısırlı
3
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9
halkın önemli besini buğday, arpa ve darı olmuştur.
Nohut, fasulye, darı; zeytin ve zeytinyağı, üzüm ve
diğer, meyveler; baharatlar ve şarap gelişen kültürlerle
yaygınlaşmıştır.
İlk yemek kitabı 1375 yılında yayımlanmıştır. Kitabın
adı “Le Vaiandier de Taillevent” tir. Zaman ilerledikçe
doğudan gelen baharatlar yemeklerde sıkça kullanılmaya
ve değişik tatlar yaratılmaya başlanmıştır. MÖ 2000
yıllarında Mısırlılar ilk kez lapa ve pide şeklinde mayalı
ekmeği kullanmışlardır. İsrailli’ler, Mısırlı’lardan bu
tekniği öğrenerek Avrupa’ya taşımışlardır. Galyalı’lar
ekmekten bira mayası yapmış ve Fransız’lar iyi ekmek
yapmaya başlamışlardır. İnka’lar besin maddelerini en
iyi bölüştüren ve yiyecekleri konserve etmesini bilen ilk
insanlar olarak anılmaktadır.
Rönesans döneminde mutfak ayrı bir mekân olmuş, ilk
yemek akademisi “Campagna de Pailo” ismi ve 12 üyesi
ile Floransa’da kurulmuştur.
Şekerin mutfağa ilk kez 1300-1400 yıllarında girdiği,
önceleri tatlandırma için bal kullanıldığı bilinmektedir.
Şeker Arap baharatı olarak anılır ve eczanelerde satılırken
15. yüzyıl İngilteresin’de baharatların gücünü kırmak
ve soslarla diğer besinlerin ekşiliğini gidermek için
gerekli besin olarak yaşamımıza girmiştir. Günümüzde
yasaklanan şeker, böylece kendi gelişimini hazırlamaya
başlamıştır. 15. yüzyılda Fransa’dan başlayarak tüm
dünyada değişik yemek tariflerine girmiş ve yeni tatların
şekillendirilmesine yol açmıştır. Şeker tüketimindeki
artış şeker kamışının Amerika’da toplanıp satışının
yapılmasına yol açmış ve önemli ticari değişim başlamıştır.
Türkler Orta Asya’dan başlayan yolculukları nedeniyle
yiyeceklerin
saklanması
yöntemlerinde
başarılı
4
Sağlıklı Beslenme
olmuşlardır. Arpa ezmesi, pastırma ve
yoğurt bazı örneklerdir. İlk Türkçe yemek
kitabı, 1330 yılında “Tabiatname” adı ile
yazılmıştır.
İlk peynir Sümerler tarafından yapılmış,
çikolata 3000 yıl önce Aztekler tarafından
“theobroma cacao” bitkisinden elde
edilip içecek olarak kullanılmış ve 1519
yılında colomb tarafından Avrupa’ya
getirilmiştir.
Tarihsel sürece göre sürekli gelişen beslenme
özelliklerinin günümüzde bir yandan insan sağlığının
korunması için sorumluluğu vurgulanırken öte
yandan da hastalık oluşmasındaki rolü kısıtlamalar
yapılmasını hatırlattığından sürekli değişen moda
anlayışı gibi görülmeye başlamıştır. Beslenmenin ve
vücut görüntüsünün önemi; yıl sonu yemekleri, balolar,
düğünler, bayramlar, yaz tatili ve yılbaşında daha çok
hatırlanır olmuştur. Kısa zamanda çözüm aranması
nedeniyle de daha sık hata yapılan uygulama biçimlerine
dönüşmüştür.
Hipokrat’ın “İlacınız yemekleriniz, yemekleriniz
ilacınız olmalı” sözü beslenme ve sağlık konusundaki
ilk önemli vurgulamadır. İbn-i Sina, sağlık açısından
beslenmenin önemine inananlardandır. “El-Kanun Fi’tTıbb” adlı eserin I. kitabında sağlığı korumanın üç temel
özelliğini vurgulamıştır, “egzersiz, diyet ve uyku”.
İbn-i Sina, acıkınca yemek yemeyi önerir ve insanların
fazla yemekten öldüğüne inandığını yazar. “Sağlığını
korumak isteyenler ve sağlıklı olanlar asla tam
olarak doymamalıdır ve mide ile ince barsaklar
tamamen boşalmadan yemek yenmemelidir. Daha
5
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9
önceki yemek sindirilmeden, tekrar yemek yemek
kadar sağlığı bozan başka bir şey yoktur”.
XIX. yüzyılın sonlarında Tarsuslu Osman Hayri Bey,
“Kenzül Sıhhat-il Ebdaniye” adlı eserinde, geleneksel
tıbbın beslenme öğütlerini verir. 1827’de ilk Tıp Fakültesi
kurularak bilimsel tıp eğitimi başlayınca beslenmede
gözleme dayalı öğütler verilmeye başlanmıştır. 1898
yılında “Aile Hıfzıssıhası” adlı kitapta beslenme
bilgileri verilir, şişmanlığın bir hastalık olduğundan şöyle
söz edilir; “Şişmanlarda önlem alınmalıdır, çünkü
fert-i semane (şişmanlık) bir tür hastalıktır. Buna
tutulanlar hastalıklı ve özürlü sayılır.”
Türk Tıbbı’nın da diyabet ve obezite konusunda değerli
bilim adamları vardır; Prof. Dr. Süheyl Ünver, Prof. Dr.
Muzaffer Şevki Yener, Prof. Dr. Sait Cemil Bey, Prof. Dr.
Müfide Küley ve Prof. Dr. Celal Ökeren önde gelen isimler
olarak sayılabilir.
1939’da Prof. Dr. Muzaffer Şevki Yener “Pratik Doktor”
ismli derginin 6. sayısında şunları yazmıştır; “Beslenme
hastalıkları ya kalıtsal yahut edinsel olurlar. Kalıtsal
olduğu zaman, o şahsın ecdadında muhakkak
çok yemek yiyenler vardır. Bazen büyük pederde
şişmanlık, pederde gut, oğulda diyabet olması gibi
durumlar görülmesi, yine irsiyetle açıklanır. Etlerle
aşırı beslenme şahsı gut hastalığına hazırlar. Fazla
karbonhidratlı yemek, diyabet etiyolojisinde rol
oynayabilir. Kalıtsal şişmanlık ile edinsel şişmanlığı
birbirinden ayırmak her zaman mümkün değildir.
Bununla beraber şişmanlık, ne kadar erken yaşta
başlamışsa, o kadar kalıtsal olduğu düşünülebilir.
Kalıtım nasıl bir süreç ile bu koşulları yaratıyor?
Şurası muhakkak ki, şişmanlarda bazı endokrin
6
Sağlıklı Beslenme
bozukluklar vardır. Umumiyetle şişmanlar, fazla
yemek yediğini bilmeyen insanlardır. Birçokları
fazla yemek yemediklerini ısrarla savunurlar.”
Obezite (şişmanlık) aslında, atalarımızın bize bıraktığı
genlerle, günümüzdeki toksik ortam arasındaki
uyumsuzluk sonucu ortaya çıkan kötü bir mirastır.
Dünya Sağlık Örgütüne göre; son 10 yılda obezite %1040 oranında artmıştır. Obezite yönünden risk taşıyan ve
incelenmesi gerekli olan bireyler:
• Belirgin olarak obez olan ana-babaların çocukları.
• Tip II diyabetli bireylerin olduğu aile öyküsünün
varlığı.
• Kan yağları bozukluğu ve hipertansiyonlu aile bireyleri.
• Sigarayı bırakanlar veya bırakmayı düşünenler.
• Gebeliği VKİ (Vucud Kitle İndeksi) 25 veya üstünde
karşılayanlar.
2. SAĞLIKLI BESLENME VE ÖZELLİKLERİ
Beslenme; insanın büyümesi, gelişmesi ve sağlıklı
olarak yaşayabilmesi için gerekli besin öğelerini
yeteri kadar ve zamanında vücuduna almasıdır.
Beslenme; karın doyurmak veya insanın canının çektiği
şeyleri yemeksi ve içmesi değildir.
Sağlıklı beslenme yeterli ve dengeli beslenme ile
mümkündür.
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; fiziksel, ruhsal, zihinsel ve
sosyal yönden iyi olma durumu şeklinde tanımlamaktadır.
7
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 9
Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde sağlıklı
beslenme bilincinin kazanılması, erişkin yaşlarda ortaya
çıkabilecek pek çok hastalığın önlenmesi anlamına
da gelmektedir. Çocuklukta başlayan beslenme
alışkanlığındaki hatalar, erişkin yaş için yaşamı kısaltıcı
özellikte bazı hastalıklara yol açabilir. Çocukluk ve
gençliğin edinilen yanlış beslenme alışkanlıklarının
erişkinliğe taşıdığı başlıca hastalıklar şöyle sıralanabilir:
1. Sağlığın ve iyi beslenmenin göstergesi sanılan kilo
artımı, şişmanlık sınırında gürbüzlük,
2. Çağın sorunu olan şişmanlık,
3. Şişmanlığın yol açtığı şeker hastalığı,
4. Şişmanlık ve şeker hastalığının sonucu olan kalp
damar hastalığı,
5. Aşırı zayıflık,
6. Yeme davranışı bozukluğu(-Anoreksiya),
7. Kemik erimesini (osteoporoz) kolaylaştıran doruk
kemik kütlesi azlığı,
8. Direnç düşüklüğüne bağlı hastalıklar,
9. Beden algılamasındaki bozukluklara bağlı ruhsal
sorunlar ve intihar.
Sağlıklı beslenme, büyüme ve gelişmenin doğru
olarak gerçekleşmesi, yaşamsal gereksinimler için
yeterli enerjinin alınması demektir.
8
Sağlıklı Beslenme
Yaş, cinsiyet, fizyolojik değişiklikler (gebelik, bebeklik,
çocukluk dönemi...), aktivite biçimi, birlikte bulunan
hastalıklar
veya
ilaç
kullanımı
günlük
kalori
gereksiniminin temel belirleyicileridir.
Çok genel olarak günlük enerji gereksinimi şöyle bulunur.
Ergenlik dönemine kadar çocuklarda ilk 10 yıl için 1000
kkalori temel olarak alınır. Daha sonra her yaş için 100
kkalori eklenerek günlük total kalori hesaplanır.
Örneğin: 13 yaşında bir çocuk için;
1000+1300=2300 kkalori gibi.
1400-1800 kkalori; çocuklar, çoğu kadın ve erkek için
yeterlidir.
2200-2500 kkalori; erkekler, aktif kadınlar, gebeler ve
gençler için yeterlidir
2500-3000 kkalori; aktif ağır iş yapan güçlü erkekler
ve delikanlılar için yeterlidir.
Farklı bir tanımla; normal bir erişkinin günlük enerji
ihtiyacı 25-35 kkal/kg’dır.
Örneğin: 70 kg bir erişkinin ortalama 2000 kkal/gün
enerjiye ihtiyacı vardır.
Duruma göre ekleme ve eksiltmeler yapılarak kişiye
özel günlük gereksinim bulunmalıdır. Alınan enerji,
harcanan miktarın üzerindeyse, fazla enerji depolanır ve
kişinin kilosu artar. Vücudun enerji tüketimi alınandan
fazlaysa, vücut proteinlerini yıkarak eksik enerjiyi sağlar.
Fazla enerji yağ olarak depolanır. Yağ depoları vücudun
hazır enerji kaynakları, proteinler ise potansiyel enerji
kaynaklarıdır. Günlük gereksinimin dengeli olarak
9
EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Serisi ~ 9
ve yeterli oranlarda tüketilmesi esastır. Bunu
yapabilmek için de karbonhidrat, protein, yağ, vitamin
ve mineralleri içeren besinlerin hepsinden tüketmek
gereklidir. Besinler; bileşimlerinde bulunan besin öğesi
ve kimyasal yapılarına göre 6 grupta toplanmıştır.
Temel Besin Grupları;
1. Karbonhidratlar
2. Proteinler
3. Yağlar
4. Vitaminler
5. Mineraller
6. Su
Beslenme Piramidi
Katı ve Sıvı Yağlar,
Tatlılar
Süt, Yoğurt ve
Peynir Grubu
2-3 Servis
Sebze Grubu
3-5 Servis
Et, Sakatat, Balık
Baklagiller, Yumurta,
Kuruyemiş Grubu
2-3 Servis
Meyva Grubu
2-4 Servis
Ekmek,
Pirinç Makarna
6-11 Servis
Download