1 Cumhuriyet Halk Partisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak TBMM’de, “Türkiye’de “yaptığıma değil, dediğime bak”, “hiçbir şey yapma, üç maymunu oyna” sistemiyle işler yürüyor.” dedi. Tarih : 29.03.2013 -“Türkiye derecelendirme kuruluşları aracılığıyla uygulanan bir “havuç ve sopa gösterme politikası” ile mi muhataptır” -“Piyasalar ekonomide canlanmayı fiyatlıyor. Ancak, bu yılın ilk üç ayına ilişkin öncü ekonomik veriler anlamlı bir canlanma, ya da toparlanma sinyalini vermiyor” -“Ocak ayında başlayan dış ticaret açığındaki bozulma güçlenerek sürüyor” CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak TBMM’de haftanın ekonomik gelişmelerini değerlendirdi ve görüşlerini şöyle açıkladı; “Değerli Basın Mensupları; Bu haftanın ekonomik gelişmelerini değerlendirmek üzere karşınızdayım. Sözlerime başlamadan önce dün yitirdiğimiz Türkiye’nin ekonomi alanında yetiştirdiği değerli bilim insanlarından, Profesör Erdoğan Alkin’e Allah’tan Rahmet diliyorum. Ailesine ise başsağlığı dileklerimi iletiyorum… Değerli Basın Mensupları; Türkiye gerçekten ilginç bir dönemden geçiyor. Piyasalar ekonomide canlanmayı fiyatlıyor. Ancak, bu yılın ilk üç ayına ilişkin öncü ekonomik veriler anlamlı bir canlanma ya da toparlanma sinyalini vermiyor… Üretimin seyri açısından önemli bir veri olan imalat sanayi kapasite kullanım oranı bu yılın ilk üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, 1,1 puan gerileyerek ortalama % 72,4 oldu. Böylece üst üste beş çeyrek boyunca imalat sanayi kapasite kullanım oranı geriledi. Yine mevsim etkilerinden arınmış imalat sanayi kapasite kullanımı bu yılın ilk üç ayında, bir önceki üç aya göre, 0,2 puan gerileyerek % 73,5 oldu. Güven ve beklenti anketlerinden de henüz net ve tutarlı bir işaret gelmiyor. Reel kesim güven endeksi Mart ayında, geçen yılın aynı ayına göre, 0,8 puan geriledi ve 112,1 oldu. Cumhuriyet Halk Partisi -1/4- 29.03.2013 2 İlk üç ayda mevsim etkisinden arınmış güven endeksi ise, geçen yılın son üç ayına göre, 0,9 puan gerileyerek 107,2’ye indi. Mart ayında Tüketici güveninde de düşüş var. Tüketici güveni Martta % 2,3 geriledi. Yine bugün açıklanan Şubat ayı dış ticaret verilerine baktığımızda kaygı verici gelişmeler görüyoruz. Şubat’ta ihracat % 5,8 artarak 12,4 milyar dolar olurken; ithalat aynı dönemde % 9’luk artış ile 19,4 milyar dolar oldu. Böylece dış ticaret açığı Şubat’ta, bir yıl öncesine göre, % 15,2 artarak 7 milyar dolara ulaştı. Bu yıl Şubat ayında ihracatın ithalatı karşılama oranında da iki puana yakın bir gerileme oldu. Bu, aynı zamanda Ocak ayında başlayan dış ticaret açığındaki bozulmanın güçlenerek sürdüğünü göstermektedir. Üretimde belirli bir canlanma yok iken, dış ticaret açığındaki bozulmanın hızlanması dikkat çekicidir. Bu hususu Merkez bankasının son faiz kararında ifade edilen sermaye girişlerindeki yavaşlama ile beraber değerlendirdiğimizde bu rakamlar daha da kaygı verici hale gelmektedir. Özellikle Şubat ayında tüketim malı ithalatındaki % 13,3 artış dikkat çekmektedir. Tüm bunlar ekonomide talep tarafında bir toparlanma başlamış olsa bile bu talep artışından yerli üreticinin değil, yabancı üreticilerin yararlandığı anlamına gelmektedir. Değerli Basın Mensupları; İki gün önce Kredi Derecelendirme Kuruluşu Standard & Poor’s (S&P) Türkiye’nin uzun vadeli yabancı para kredi notunu BB’ den, bir kademe artırarak, BB+’ ya çekti. Görünümü ise durağanda tuttu. Bu not artışı ile birlikte S&P, diğer bir derecelendirme kuruluşu olan Moody’s ile aynı seviyeye gelmiş oldu. Bir kademelik not artışı olumlu olmakla beraber alınan karar şu anlama geliyor. Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke statüsüne gelmesi için bir süre daha beklenecek. Biliyorsunuz iki ayrı kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’yi “yatırım yapılabilir ülke” konumuna yükseltmeden Türkiye’nin uzun vadeli fonları çekmesi zor. 2012’de cari açıktaki düşüşün ve büyümedeki yavaşlamaya rağmen mali dengelerin çok bozulmamasının bu kararın alınmasında rol oynayan ekonomik faktörler olduğu anlaşılıyor. Ancak not artışına bir de siyasi gerekçe konmuş ki ilginç. Son dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarının, siyasi gerekçelerle not değişiminde bulunması sık rastlanır hale geldi. Biliyorsunuz kredi derecelendirme kuruluşu FITCH, Kara para ve terörle mücadele yasasının çıkması için TBMM’nin önüne bir takvim koymuştu. Bu takvime uygun şekilde TBMM gerekli düzenlemeyi çıkardı. Şimdi de diğer bir derecelendirme kuruluşu S&P, Hükümetin Kürt sorununun çözümünde geldiği noktanın da, not artışında etkili olduğunu ifade ediyor. Bu durumda akıllara ister istemez şu soru geliyor. Türkiye derecelendirme kuruluşları aracılığıyla uygulanan bir “havuç ve sopa gösterme politikası” ile mi muhataptır? Değerli Basın Mensupları; S&P notu artırırken uzunca bir riskler listesini de açıklamış. Açıklanan risklere bakınca insanın ister istemez “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyesi geliyor. S&P bir yandan ekonomideki yavaşlamaya karşın mali dengelerin çok bozulmamasını not artışının gerekçesi olarak ifade ederken faizlerdeki düşüş nedeniyle faiz giderlerinin azalmasından kaynaklandığını yani bunun hükümetin politikalarının bilinçli bir sonucu olmadığını, söylüyor. Cumhuriyet Halk Partisi -2/4- 29.03.2013 3 S&P, 2014-15’de seçim konjonktürüne giderken ise mali dengelerin bozulacağı beklentisini ifade ediyor. Yine kredi notu artışının bir diğer gerekçesi olarak ifade edilen cari açıktaki düzelmenin kalıcı olmadığı ve ileriye yönelik olarak bir bozulma olacağının ifade edilmesi de ilginç. S&P, cari açığın GSYH’ya oran olarak, önümüzdeki iki yılda, % 7 civarında kalacağını tahmin ediyor. Merkez Bankası Rezervleri ciddi düzeyde artmadan veya cari açık düşmeden Türkiye’nin toplam dış finansman ihtiyacının önümüzdeki birkaç yıl yüksek kalmaya devam edeceğine de işaret ediliyor. Gerçekten de Başbakan’ın çok övündüğü Merkez Bankası Kasasındaki rezervlerin kısa vadeli dış borç ve cari açığı karşılama oranı son derece düşüktür arkadaşlar. Bakın 2002’de bu Hükümet iktidara geldiğinde Merkez Bankası kasası 28,3 milyar dolar rezervle, 2002’de, AKP iktidarına emanet edildi. Aynı dönemde ülkenin kısa vadeli dış borcu 16,4 milyar dolar, cari açığı ise sadece 626 milyon dolardı. Yani her 100 dolarlık borç ve cari açık için, Merkez Bankası kasasında 166 dolar rezerv vardı. Bu yılın Ocak ayında ise Merkez Bankası kasasında 125 milyar dolar rezerv, buna karşılık 107,5 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç ve 46,8 milyar dolarlık cari açık var. Yani her 100 dolarlık borç ve cari açık karşılığında devletin kasasındaki döviz ve altın rezervi 81 dolara düşmüş. Rezerv, borç ve cari açık dengesinin, hükümetin devletin kasasını devir aldığı gündeki sağlıklı dengeye gelmesi için rezervlerin ikiye katlanması gerek. Yani aynı dengeye gelmek için Merkez Bankası kasasındaki rezervlerin 256 milyar dolara çıkması gerekiyor. S&P borçların vade yapısındaki kısalığa da işaret etmiş. Baktığımızda kısa vadeli dış borçlar 2013’ün ilk ayında 7 milyar dolar artarak 107,6 milyar dolara çıktı. Buna uzun vadeli borçlardan kısa vadeye düşenleri de eklersek önümüzdeki bir yılda ödenecek toplam borç 150 milyar dolar. Yine buna Hükümetin tahmin ettiği 67 milyar dolarlık 2013 cari açığını da ekleyin. Ekonomide çarkların dönebilmesi için 217 milyar dolarlık finansmana ihtiyaç var… Değerli Basın Mensupları; Anlaşılan S&P, arda arada gelecek seçimlerde, AKP Hükümetinin geçmiş uygulamalarına da bakarak, popülist bir politika izleyeceğine ve ekonomik dengelerde belirli bir bozulmanın olacağına inanmış görünüyor. Bu durumda sormak bizim de hakkımız not artışının ekonomik gerekçelerinin ileride bozulacağını beklediğini bu kadar güçlü bir biçimde ifade ediyorsan bu not artışının nedeni nedir? Yoksa bizim bilmediğimiz başka nedenler mi vardır? Değerli Basın Mensupları; AKP Hükümeti seçim sürecine doğru ilerlerken Türkiye’nin nefes aldığı kanalları tıkamaya yönelik çalışmalarına son hız devam ediyor. Bir yandan özgürlük deniyor ama basın özgürlüğü ayaklar altına alınıyor, Milletin iradesi demir parmaklıkların ardına hapsedilmeye devam ediyor. Sivilleşmeden dem vuruluyor ama sivil toplumun üzerinde her türlü vesayet oluşturuluyor. Şeffaflık deniyor ama kamunun varlık ve imtiyazları şeffaf bir ihale sürecinden nedense nasibini almıyor. Yani Türkiye’de “yaptığıma değil, dediğime bak”, “hiçbir şey yapma, üç maymunu oyna” sistemiyle işler yürüyor. Meclis’te en son görüşülen Gümrük Kanununda da aynı şeyler yapıldı. Bir yandan gümrük kapıları ihalesiz bir şekilde 30 yıllığına odalar ve borsalar birliğine Cumhuriyet Halk Partisi -3/4- 29.03.2013 4 devrediliyor, diğer yandan odalar, borsalar ve birlik üzerinde vesayet oluşturmaya yönelik düzenlemeler getiriliyor. Şimdi gümrük kapılarını işletme imtiyazı kanunla uzatılıyor da, neden devletin diğer imtiyaz haklarının devri gibi açık bir ihale sistemiyle yapılmıyor? Ben bunu merak ediyorum. Bu nasıl olur. Yine dün TBMM’nin kabul ettiği yasa ile Hükümet müfettişlerinin hazırladığı raporlar oda, borsa ve birlik personelinin görevden alınmasının gerekçesi olabiliyor. Yine oda, borsa, birlik organlarında üye olanların görevden uzaklaştırılması ise yine müfettişlerin raporuna dayanarak Hükümetin veya Savcıların açacağı dava çerçevesinde iki ay içinde tamamlanacak yargılanma neticesinde karara bağlanmaktadır. İki ay içinde müfettiş raporu nasıl incelenip karara bağlanır? Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum. Değerli Basın Mensupları; Bu, odaların idari ve mali açıdan özerkliklerinin, dolayısıyla temsil ettikleri kesimlerin haklarını savunma ve hükümeti denetleme kabiliyetlerinin sınırlandırılmasıdır. Bu resmen hükümetin odalar üstünde yeni bir tahakküm oluşturma girişimidir. İşte AKP Hükümetinin sivil toplumdan da, demokrasiden de anladığı budur.” Cumhuriyet Halk Partisi -4/4- 29.03.2013