PH–093 Mesane Kanserlerinde Heterozigotluk Kayıpları a Çiğdem Taş a, Beyhan Cengiz b, Türkan Aytekin a Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Gaziantep, ctas@gantep.edu.tr b Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji AD, Gaziantep Amaç: Mesane kanseri dünyada birçok insanı etkileyen ve her yıl binlerce insanın ölümüne neden olan bir hastalıktır. Tümör baskılayıcı genlerin inaktivasyonu mesane kanserlerinin oluşumunda önemli basamaklardan birini oluşturmaktadır. Heterozigotluk kaybı (LOH) analizi kanser türüne özgü tümör baskılayıcı genlerin lokalizasyonunu belirlemede kullanılan etkili bir metottur. Bu çalışmada mesane kanserlerinde heterozigotluk kaybı analizleri uygulanarak belirlenen kromozomal kayıplardan ve bu buna bağlı olarak mesane kanserinin oluşumunda etkili olabileceği düşünülen aday tümör baskılayıcı genlerin önemi ortaya konmaktadır. Gereçler ve Yöntemler: Bu çalışmada mesane tümörlerinde heterozigotluk kayıplarınının araştırıldığı ve aday olabilecek tümör baskılayıcı genlerin tarandığı araştırmalardan elde edilen veriler derlenmiştir. Bulgular: Mesane kanserlerinde heterozigotluk kayıplarının araştırıldığı çok sayıdaki çalışmalarda 2q, 3p, 4p, 4q, 6q, 8p, 8q, 9p, 9q, 10p, 10q, 11p, 13q, 14q, 17p,18q ve 20q gibi birçok farklı kromozom bölgelerinde kayıplar tespit edilmiştir. Sonuç ve Tartışma: Bu kromozom bölgeleri arasında kromozom 9p, 9q, 11p ve 17p’de gözlenen heterozigotluk kayıpları dikkat çekmektedir. Bu çalışma, mesane kanserlerinde bu kromozom bölgelerinde belirlenen aday tümör baskılayıcı genlerle ilgili ayrıntılı çalışmaların yapılıp, belirlenen genlerin mesane kanseri ile olan ilişkisinin kesin olarak ortaya konulması için önem taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Mesane kanseri, heterozigotluk kaybı, tümör baskılayıcı gen PH–094 Is There Any Association Between Death Receptor 4 (Dr4) Gene Polymorphisms and Lung Cancer? Deniz Taştemir-Korkmaza, Osman Demirhanb, Sedat Kulecic, Serap Hastürkd Vocational School of Health Services, Adıyaman University, Adıyaman/Turkey b Department of Medical Biology and Genetics, Faculty of Medicine, Çukurova University, Balcalı-Adana/Turkey c Department of Chest Diseases, Faculty of Medicine, Çukurova University, Balcalı-Adana/Turkey 4 Department of Chest Diseases, Acıbadem Hospital, Adana/Turkey dtasdemir@posta.adiyaman.edu.tr a Objectives: Death receptor 4 (DR4) gene is a candidate tumor supressor gene that has a role in apoptotic pathway. It was reported in literature that polymorphisms in DR4 gene lead to susceptibility to many cancers. In accordance with this information, we aimed to investigate the 21. Ulusal Biyoloji Kongresi, 03–07 Eylül 2012, Ege Üniversitesi, İzmir, Türkiye http://www.ubk2012.ege.edu.tr 1401 association between G422A, C626G, A683C and A1322G polymorphisms in DR4 gene and lung cancer. Materials and Methods: We selected 60 patients with lung cancer (LC) and 30 healthy, sex and age matched volunteers randomly. Four polymorhisms, G422A, C626G, A683C and A1322G, in DR4 gene were analyzed with PCR-RFLP and ARMS techniques in both groups. Results: DR4 gene polymorphisms, G422A, C626G, A683C and A1322G, were analyzed and compared between the study groups. Our results showed that there are no statistically significances between the patients and controls in terms of the G422A, C626G, A683C and A1322G polymorphisms in DR4 gene (p>0,05). Conclusion: Our findings showed no role of DR4 gene polymorhisms in susceptibility to LC and provide a plausible explanation for DR4 genetic heterogeneity in LC susceptibility. Most of genes, had a role on apoptotic pathway, must be researched and the study population must be kept great. Key Words: Lung Cancer; Death Receptor 4; Polymorphisms. Ethics Committee Decision Number: Çukurova University-2005/3-2 PH–095 Tuz Gölünden Yeni Bir Streptomyces İzolasyonu ve Polifazik Metotlarla Tanımlanması Demet Tatara, Anıl Sazaka, Kıymet Güvenb, Aysel Veyisoğlua, Mustafa Çamaşa, Nevzat Şahina a Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Kurupelit, Samsun, b Anadolu Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Eskişehir demetatar@gmail.com Amaç: Aktinomisetler, yüksek tuz konsantrasyonu gibi ekstrem koşullara adaptasyon yeteneklerinden dolayı biyoteknoloji alanında, özellikle de enzim ve antibiyotik araştırmaları bakımından ilgi çeken organizmalardır. Bu çalışmada Tuz Gölü yakın çevresinden alınan toprak örneklerinden yeni bir Streptomyces türünün izolasyonu ve polifazik yöntemlerle identifikasyonu amaçlanmıştır. Gereçler ve Yöntemler: Tuz Gölünden alınan toprak örneklerinden Streptomyces izolasyonu NaCl içermeyen Bennett’s agar’da 28°C’de 21 gün inkübasyon sonucu gerçekleştirildi. Diğer izolatlardan morfolojik farklılığına göre seçilen B1041 izolatı saflaştırılarak stoklanmıştır. Genomik DNA izolasyonu ve 16S rRNA gen bölgesi PCR amplifikasyonu gerçekleştirilen B1041 izolatının tanımlanmış Streptomyces tip türleri ile filogenetik analizleri yapılarak filogenetik dendogramı oluşturuldu. B1041 izolatı ile akraba tip türleri arasında DNA:DNA homolojisi gerçekleştirilerek tür statüsü belirlendi ve fenotipik , kemotaksonomik testler ile karakterizasyonu yapıldı. Bulgular: 16S rRNA gen bölgesi nükleotid dizisi temelli filogenetik analizlere göre % 98.249 nükleotid benzerliği ile Streptomyces plumbiresistens ile komşu olan Streptomyces B1041 izolatı fenotipik, kemotaksonomik ve DNA:DNA hibridizasyon verilerine göre Streptomyces cinsi içerisinde yeni bir tür statüsü kazanmıştır. Sonuç ve Tartışma: Actinobacteria sınıfına ait Streptomyces cinsinin antibiyotik üretme potansiyelinin fazla olduğu bilinmektedir. Patojenlere karşı antimikrobiyal aktivite gösteren B1041 1402 21. Ulusal Biyoloji Kongresi, 03–07 Eylül 2012, Ege Üniversitesi, İzmir, Türkiye http://www.ubk2012.ege.edu.tr