Istanbul Tecrübesi

advertisement
Dinsel ve Kültürel Farklılıklann Birarada Yaşaması:
•
Istanbul Tecrübesi
EDiTÖRLER
Mehmet Fatih ARSLAN-Muhammed Veysel BİLİCİ
\'
İSTANBUL 2010
Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması/İstanbul Tecrübesi
ISBN
978-975-404-880-3
EDITüRLER
Mehmet Fatih ARSLAN-Muhamm~d Veysel BİLİCİ
YAYINA HAZIRIAYAN
UÇAN TASARlM ORGANİZASYON A1ÖLYESİ
KAPAK TASARlM
Emrah OTYAKMAZ
MIZAMPAJ
Burhan MADEN
BASKI-CİLT
PELİKAN BASIM
İLETİŞİM VE iSTEME ADRESi
Adres: Baba Hasan Alemi Mahallesi
Horhor Caddesi Kavalalı Sokak No:1 A Blok 34091
Fatih 1İstanbul
Telefon: +90 212 532 60
Faks: +90 212 532 62 07
e-mail: ınfarslan@istanbul.edu.tr, veyselbilici®gmail.com
Bu eser 15-17 Nisan 2010 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen "Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması: İstan­
bul Tecrübesi" başlıklı uluslararası sempozyumda sunulan bildirilerin derlerrmesiyle oluşturulmuştur.
©Bu kitapta yer alan makalelerin her türlü sorumluluğu yazariarına aittir.
© Bu derlemenin eclisyon olarak yayım hakları İstanbul Üniversitesi ilahiyat
Fakültesi'p.e aittir. Kısa alınh dışında herhangi bir yolla çoğalhlması ya da başka
bir bütün içinde yayımlanmaları izne bağlıdır.
Kur'an'ın İnsana İnsan Olarak Verdiği Değer
- İstanbul Tecrübesi Mevliit Güngör<'l
Yüce Allah insaru. gerek maddi yapısı ve gerekse manevi yapısı itibariyle en mükemmel bir şekilde yaratmış ve kainatta bulunan bütün varlıkları da onun hizmetine
vermiştir. Ayrıca O, insaru. sadece yaratmakla kalmayıp ona hayalında takip edeceği
prensipleri gösteren ilaru kitaplar ve o kitaplarla birlikte birtakım örnek insanlar/peygamberler de göndermiştir.
İşte Onun gönderdiği son ilaru kitap Kur'ful, yaratılmışlar arasında insana, insan
olarak ayrı bir değer vermiş ve inansın inanmasın her insana bazı temel hakları peşinen taru.mıştır. Her insana verilen bu haklar doğuşundan, hatta ana karnında oluşumunu sürdüren cenin halinden itibaren başlamaktadır. Bu haklar : yaşama hakkı,
· inanç ve ibadet hakkı, mal-mülk ve meslek edinme hakkı, evlenip çoğalma hakkı
vb. gibi haklardır. Bunlar kim olursa olsun bütün insanlara verilmiş olan temel insan haklarıdır.
Işte bu sebeple Müslüman toplumlarda bulunan gayrimüslim guruplar ve cemaatler asırlar boyu hiçbir baskı ve zorlukla karşılaşmadan rahatlıkla hayatlarını sürdürebilmiŞler ve kendi dillerini kullaru.p, inançlarını, ibadetlerini örf ve adetlerini iyi
komşuluk ilişkileri içinde asırlarca yaşamaya devam edebilmişlerdir. Bunun en güzel örneklerinin yaşandığı yerlerden birisi de şüphesiz İstanbul'dur. İstanbul'da yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudiler bütün İslam coğrafyasında olduğu gibi asırlarca
müslümanlarla bir arada huzur, barış ve güven içinde yaşamışlar ve onlarla daima
iyi ilişkiler içinde olmuşlardır.
İşte biz bu..tebliğimizde bu örnek anlayışın temelini teşkil eden Kur'arrı bu açı­
dan inceleyip bu örnek anlayışın kutsal kitaptaki temellerini tesbit edip bunları bir
tebliğ çerçevesi içinde sunmaya çalışacağız.
******* * *******
<•l Prof. Dr., İstanbul üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Başkanı.
175
İSTANBUL TECRÜBESİ
Kur'an'ın
:insana bir :insan olarak verdiği değeri tesbit edebilmek için hiç şüp­
hesiz, onun genel olarak :insana bakışı ile varlıklar aJ.emini ve hayalı nasıl değerlen­
dirdiğine bakmak gerekir. Bunun için de İslam'ın temel kaynağı olan Kutsal Kitap
Kur'an'ın :insanı, kamalı ve hayalı nasıl anlamlandırdığını öncelikle tesbit edip ortaya koyalım.
Kur'an'ın İnsarıa ve Kamata Bakışı :
A
~
Kur'an'a göre, Yüce Allah, :insarılığın atası Hz. Adem'i su ve topraktan yaratarak1 ona ilahi ruhundan üfleyip 2 eşyanın ismini öğrettikten sonra meleklerin ona
secde etmelerini istemiştir. 3 Bu emir, Yüce Allah'ın Hz.Adem'in şahsında bütün insanlar-a verdiği değeri somut bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yine Kur'an'a göre inancına bakılmaksızın her :insan, gerek maddi ve gerekse
rO.hl yapısı itibariyle en mükemmel bir şekilde yarahlmış olup kamahn en şerefli var. . lığıdır. 4 Aynca bir manada bütün :insanlar kardeştirler.5 Çünkü aynı özden6 yaratıl­
mış olduklan gibi, aynı babanın ve aynı ananın yani, Hz. Adem'le Hz. Havva'nın çocuklarıdırlar. Daha sonra zaman içinde çoğalıp farklı farklı bölgelerde ve iklimlerde
yaşamalanyla çeşitli ırklar, diller ve renkler oluşmuştur. Bu durum Kur'an'ın ifadesi
ile, Yüce Yarahernın varlığının ve kudretinin ayetlerinden birisi olup üzerinde araş­
hrma yapılmaya ve düşünülıneye değer bir olgudur? Bu farklılıklarm meydana gelmesinde :insanın bir dahli ve katkısı alınadığı içindir ki, şu veya bu ırka, c:inse veya
renge sahip olınak, şu veya bu dili kullanmak :insanlar arasında bir üstünlük sebebi
alınayıp bu farklılıklar :insanların birbirlerini tanıyıp ünsiyet kurmalan için meydana
getirilmiştir. 8 Bu durumda Yüce Yaralıcı kahnda tek üstünlük ölçüsü Onun emirlerine ve yasaklarına gösterilen saygıdır.9
Kur'an'a göre her :insan tertemiz bir fıtratla, günahsız olarak Dünya'ya gelir. Bu
sebeple o, yarahlıştan gelen sağlam bir fıtrata yani vicdana sahiptir.10 Nitekim, fıtra­
hnı iyice zedeleyip bozmamışsa, her :insan hakkı-hukuku, adaJ.eti ve başkalarına iyilikte bulunmayı sever; zulınü, haksızlığı, yalancılığı, sözünde durmamayı, kaba ve
kötü muameleyi çirkin görür. İnsanın bu temiz fıtrahnı bozan çevresi, ailesi ve aldığı eğitimdir. Bu bakımdan eğitim hayati bir öneme sahiptir.
A
ı
Furkan 25/54; Rabman 55/14; AI-i 'Imran 3/59; Aynca bkz. 18/37, 22/5, 30.20, 35.11,40.67.
2 Secde 32/9 ; Sad 38/72 ; Hıcr 15/29
'
3 Bakara 2/34; 7/ll; Hıcr 15/28-33; İsra 17/61; Kehf 18/50; Tilia 20/116; Sad 38/71-74.
4 İsra 17/70; T'm 95/4
5 Nisa 4/1; Zümer 39/6; Araf 7/189; Tirmizi, Tefsir 50.sure (V.389)
6 Furkan 25/54; Rabman 55/14; AI-i 'Imran 3/59; Aynca bkz. 18/37, 22/5, 30.20, 35.11,40.67.
7 Rfun30/22
8 Hucurat 49/13
9 Bkz. Aynı ayet.
10 Rfun 30/30; Aynca her insan "Kiilı1 Bela" 'da Yüce Allah'a verdiği sözü taşımaktadır Bkz. A'raf
7.172. Aynca hadis: "Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar." Bkz.Buhari, Ceniliz 92, Ebu
Davfid, Sünne 17, Tirmizi, Kader 5.
176
Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması
Bundan başka Yüce Yarancı insanı akılla donatrruş, onu kendisinemuhatap kabul edip zaman içinde çeşitli kutsal kitaplar ve bu kitaplarla birlikte o mesajları kendilerine anlab.p açıklayacak kendi içlerinden peygamberler göndermiştir. İşte Kur'an,
bu ilaru mesajlardan sonuncusu olup muhatabı tek tek insan olan herkestir.U Bu kitabı getiren Peygamber de bütün insanlara örnek olmak üzere gönderilmiştirP
Yine, Kur'an'ın ifadesiyle Yüce Allah insanı "halife'" kılmışb.rP Yani o, Allah'ın
kendisine ihsan ettiği vahyi ve aklı kullanarak ve nesilden nesile edindiği bilgi ve birikimleri birbirine devrederek yeri ve göğü en güzel bir şekilde değerlendirip imar
edecek, Dünyada barışın, hakkın ve adaletin hakim olmasını sağlayacak, kim olursa
olsun insana yapılan her türlü baskı zulüm ve haksızlığa karşı çıkacak14 sorumlu ve
üstün bir varlıkb.r.
Bu durumda, yerde ve gökte bulunan her şey : güneş, ay, yıldızlar, dağlar, denizler, göller, nehirler hillasa kamatta bulunan bütün canlı ve cansız varlıklar da, insan için yarab.lmış ve bir emanet olarak onun hizmetine verilmiştir. 15 Demek ki, bu
muhteşem sahne insanın sınavı için inşa edilmiştir. 16 O halde insanoğlu kendisine
verilen bütün bu imkanları bir emanet olarak kabul edip kendi vücudu dahil olmak
üzere hiç bir insan, hayvan, bitki veya cansız varlığa karşı sorumsuz bir şekilde davranmamalıdır. Her türlü aşırılık ve kötü tutumlardan uzak durmalıdır. Aksi takdirde bu kötü davranışların olumsuz sonuçları önce bu dünyada ve sonra da ahirette yine kendisine dönecektirP
Bu bakımdan Yüce Allah hayalı ve ölümü, yerleri ve gökleri insanların hangi. lerinin daha güzel işler yapacağını ortaya koymak için yaratb.ğını belirtip/8 insanları hayırcia ve iyi işlerde bir yarışa davet etıniştir. 19 Gösterilen hedef bu yarışta daima en önde yer almakb.r.20 Bu yarışta bencillik, çekememezlik, hile ve haksızlığa yer
yoktur. Başarının ölçüsü yapılan iş ne olursa olsun her işin en ideal bir şekilde yapılması ve sadece kendisini yaratan Yüce Allah'ın beğenisini ve hoşnutluğunu kazanmanın hedef alınmasıdır. İnsanların övgüsü ve alkışı onun için bir hedef değil­
dir. Bu sebeple onun yapıp ettikleri, her türlü gösterişten ve göz boyamadan veya ,,
sahte başarılardan uzakb.r.
ll
Yfuıus 10/57; 4ümer 39/59; Taha 20/126;
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Casiye 45/31; Kalem 68/52 ;
Araf 7/158; Enbiya 21/107; Sebe' 34/28; Furkan 25/1.
Bakara 2/30
Nisa 4/75-76, Hucurat 49/10.
İbrahim 14/32-34; Nahl16/12-18; Lokman 31/20; Casiye 45/12-13;
Hud 11/7.
Rüm 30/41.
Mülk 67/2; Hud 11/7; Kehf 18/7.
Bakara 2/148; Milide 5/48; Hadid 57/21; Mu'minfuı 23/61; Fabr 35/32; Viikıa 56/10.
Furkan 25/74: "Bizi Sana saygılı kulların önderi yap!"
Bakara 2/185; Yusuf 12/104; Tekvir 81/27; Nisa 4/174;
177
İSTANBUL TECRÜBESİ
Kur'an'da Her İnsana Tanınan Haklar :
Kur'fuı'a
göre, insan olarak bu dünyaya gelen herkes hangi ırktan, dinden, ve
coğrafyadan olursa olsun bir takım haklara sahiptir. Bu haklarda inanana bakmaksızın herkes ortaktır. Her insanın sahip olduğu bu temel haklar şunlardır:
1. Din, inanç ve fikir hürriyyeti
2. Yaşama hakkı
3. Neslini devam ettirme hakkı
'
4. Irz ve namus dokunulmi:ızlığı
5.: Irk ve dil aynmalığırun yapılmaması
6. Hukuk önünde eşitlik
7. Mesken dokunulmazlığı
8. Mal mülk edinme Hakkı
9. Insan onuruna saygı
Bütün bu temel haklarda müslim gayrimüslim ayırımı yapılmaksızın bütün insanlar eşittir. 21 Aslında bu haklar insanın sorumlu bir varlık olmasının gereğidir. Bu
haklar olmasaydı onun sorumluluğunun bir anlamı olmazdı.
Şimdi de bu temel hakları teker teker ele alıp bunların İstanbul tecrübesindeki
bazı uygulamalarına işaret edelim:
1. Din ve inanç hürriyeti :
Kur'fuı'a göre, her insan din, inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Hiç kimse zorla,
baskıyla bir dine inanmaya zorlanamaz.
Çünkü Yüce Allah'm ifadesi ile: "dinde zorlama yoktur."22 Zorlama zaten dinin tabiatma aykırı bir durumdur. Bu sebeple İslam
zora dayalı sahte ve gösteriş icabı olan bir imanı değil, içten gelen samimi bir imanı
ister. Nitekim, Yüce Allah Kur'anda pek çok yerde Hz. Peygamber'e görevinin sadece
tebliğ etmek olduğunu, baskıyla inandırmak olmadığını hatırlatır.23 Yine Kur'fuı, Yüce
Allah'ın eğer isteseydi herkesin inanmasını sağlayabileceğini, ama bunu istemediğini,
insanları sınamak için onları kendi iradeleri ile baş başa bıraktığını haber verir.24
Bir dine mensup olup olmama konusunda ise, her)<esin kendi beyanı esastır. Bu
sebeple savaş ortaınında bile "mü'minim" diyerek teslim olup eman dileyen bir kimsenin bu ikrarının kabul edilmesi istenilir.25
21 Karataş, Ali İhsan, Osmanlı Devletinde Gayrimüslimlerin Toplum Hayah, İstanbul, 2009, s.2426.
22 Bakara 2/256; Aynca bkz. Yfrnus 10/99; Hud 11.28; Kaldı ki Kur'an hayati bir tehlike söz konusu
ise küfür kelimesini söylemeye bile cevaz vermiştir. Bkz.Nahl16/106 .
23 Gaşiye 88/21-22; 2/119; 3/20 ; 5/92, 99; 6/107; 13/40; 16/35, 82; 24/54; 29/18; 42/48; 64/12.
24 Kehf 18/29 ; 41/40
25 Nisa4/94
178
Dinsel ve Kültürel Farklılıklarm Birarada Yaşaması
İnanç hürriyetine bağlı olarak yine insanların her ne olursa olsun tanrısına, kutsalına
ve inanona hakaret etmek,26 savaş ortamında bile karşı tarafın mabetierini ya-
kıp yıkmak yasaklanmıştır .V
Hz. Peygamber'in uygulamasında da ehli kitaba sunulan bu din hüriyeti ve mabet
garantisine dair ilk ifadeleri Medine Vesikası'nda ve ayrıca Necran'lı Hıristiyanlarla
yaptığı anlaşmada da görüyoruz. Bu anlaşmada, Allah'ın himayesinin ve peygamberi Muhammed'in zimmetinin Necran'lıların mabetierinin üzerine olduğu belirtilerek onların ibadethaneleri garanti altına alınmıştır.28 Anlaşmanın Ebu Davfrd'daki rivayetinde ise kiliselerin yıkılırrayacağı ifadesi yer almaktadır.29
Bu ilkeden hareketle, Osmanlı devleti kuruluşundan itibaren dini hoşgörüyü
esas almış onların mabedierine saygı gösterıniştir.30 Nitekim, Fatih Sultan Mehmet
İstanbul'a ayak bastığından itibaren, hiçbir kilise yıkılınaınış ve din adamlarına görevlerini olduğu gibi sürdürmeleri imkanı tanınmıştır. Sadece fethin sembolü olarak
sınırlı sayıdaki bazı kiliseler camiye çevrilmiştir. Ayrıca Hıristiyanların clinl kurumlarını da dokunulmaz ilan etmiş, şehirden ayrılına hazırlığındaki Hıristiyanları bu fikirlerinden vazgeçirmeye yönelik güven artırıcı tedbirler almış ve fetihten önce gitmiş olanları da İstanbul'a geri dönmeye çağırmıştır. Bundan başka, onun İstanbul'daki
Rum, Ermeni, yahudiler için Emanname çıkarttığı ve Galata zimmilerine de meşhur
Ahidname'yi verdiği tarihi bir gerçektir.
Kur'an'a göre inanan bir kimsenin öneınli bir görevi de bütün insanlığın ortak
malı olan bu kitabın mesajını herkese duyurmaktır. 31 Fakat bu clinl davette zor ve
baskı değil, bilakis ikna edici ve delile dayalı, yumuşak bir üslup kullanılınası esastır.32 Bu tebliğden sonra tercih karşı tarafa kalınıştır. Bununla bağlantılı olarak Yüce
Allah : Hz. Peygamber'in bu konudaki örnek tutumunu hatırlatıp : "Eğer sen kaba
ve kah kalpli olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi" tesbitini yapar.33 Yine Yüce
Allah'ın Hz. Musa ve Hz. Hanm'u Fir'avn'a davete gönderirken "Ona yumuşak söz
söyleyin" emrini vermesi de dikkat çekicidir.34
Din hürriyetinin bir gereği de her din mensubuna kendi dininin eğitim ve öğ­
retim imkanının verilmesidir. Kur'an buna da açıktır. Aleyhte bir hüküm olmadığı
gibi gayrimüslimlerin kendi kitaplarına ve prensiplerine göre yaşamalarma müsaade
eder. Onları kendi iç hukuklarında serbest bırakır. Nitekim İstanbul örneğinde de
26
27
28
29
30
31
32
33
34
En'am 6/108
Hac22/40
İbn Sa'd, I, 288, 357-58
Ebfr Davfrd, Harik, 29-30.
Sander, Oral, "Osmanlı Diplomasisinde Gelişmeler" Söğüt 1.Milletlerarası Osmanlı Sempozy mu, İstanbul, 1988, s.107.
Furkan 25/52
Naiıi 16/125; İsra 17/53
Aı-i imran 3/159 .
Tiiha 20/44.
179
İSTANBUL TECRÜBESİ
onlann kendi içlerindeki di:rıl ve kültürel yaşanhlanna müdahale
lumun bir parçası olarak görülmüşlerdir.35
2.
Yaşama hakkı
edilmemiş
ve top-
:
Kur'an'a göre, her insan yaşama hakkına sahiptir. Kim olursa olsun kanunsuz
yere bir cana kıymak en büyük günahlardan birisidir.36 Hatta Kur'an'da bir insanı öldürmek tüm insanları öldürmekle eşdeğerde büyük bir suç olarak vasıflandırılmış­
tır.37 Buna bağlı olarak savaş ort?ınında bile düşmana işkence vb. gibi insanlık dışı
bir muamele yapılamayacağı38 gibi, din adamlanna, yaşlılara, kadınlara ve çocuklara karşı silah kullanılmaz. 39
İslam ülkesinde yaşayan gayrimüslimlere İslam Hukuk dilinde "zirrıml" deni-
lir. Bu isim onlara İslam topraklannda hayatlarını normal şartlarda devam ettirebile···- .
ceklerine dair bir garantinin ifadesi olarak verilmiştir. Nitekim Hz. Peygamber onlar
hakkında şöyle buyurmuştur: ''Bir zimmiyi haksız yere öldüren cennetin kokusunu duyamaz. Halbuki onun kokusunu kırk yıllık yoldan duyabilir." 40 Başka
bir ifadesinde de : "Kim bir ziınıniye zulmeder veya gücünün üstünde bir mükellefiyet yükler ya da zorla ondan bir şey alırsa kıyamet günü ben onun hasını
olurum." 41 Ayrıca, -yukarda da belirttiğimiz gibi- Hz. Peygamber'in birtakım gayrimüslim gruplarla yaphğı anlaşmalarda onlann canlarının ve mallarının güvenlikte
olduğu hususu özellikle vurgulanmıştır. 42
İslam'ın insan yaşamına verdiği bu önemden hareketle Osmanlı Devleti, sadece
kendi topraklanndakilerin yaşam hakianna gözetmekle kalmamış, engizisyon mahkemeleri ve akla hayale gelmedik işkenceler sebebi ile yurtlanndan kaçmak ve hayatlarını kurtarmak isteyen Portekizli ve İspanyalı Yahudilere kucak açmış, bunlann bir
kısmını İstanbul'a bir kısmını Anadolu'nun muhtelif merkezlerine yerleştirmiştir.43
35
36
37
38
39
40
41
42
43
Gökçek, Fazıl, Osmanlı Kapısında Büyümek, İstanbul, 2006, s.10 ve 178.
En'fun 6/151; İsra 17/33; Furkan 25/68-69 .
Maide 5/32 .
İsra 17/33. "La yüsrif fi1Katl"
Nitekim, Hz.Peygaınber ordusunu savaşa gönderirken şöyle tembih ederdi: <<Allah adına çık ruz. Çünkü siz
Allah yolunda savaşıyorsunuz, zulmetmeyiniz. İnsanların organlarını kesrnek suretiyle işken­
ce yapmayınız.
Çocukları, manastırlarda oturan din adamlarını öldürmeyiniz." (Ebfı Davfıd, Cihad 120)
Buhari, Cizye, 5.
Ebfı Davil.d, Harac, 31-33; İmil.re, 33; Ebfı Yfısuf, Kitabu'l-Harac, Matbaatu's-Selefiyye, Kahire
1397, s.135. Aclfıni, Keşfu'l-Hafa II, 218.
Bkz. Cüheyne kabilesi ile yapılan anlaşma: Hamidullah, Vesaik, no.151.
Gedik, Betül, İstanbul Yahudileri, İstanbul, 1996, s.15; Eroğlu, Alunet Hikmet, Osmanlı Devi tinde Yahudiler, Ankara, 1997, s32-51
180
Dinsel ve Kültürel Farklılıklarm Birarada Yaşaması
3. Nesiini devam ettirme hakkı :
İslam'a göre, her insan yaşam hakkına sahip olduğu gibi, evlenip nesiini de-
vam ettirıne hakkına da sahiptir. Bu onun en tabü haklarından birisidir. Kur'an'da
tarih boyunca soykınm uygulayanlar şiddetle kınanınışbr. 44 Bu bakımdan Osmanlı
Devleti'ne isnad edilen Ermeni soykınını iddiası tarihl gerçekiere dayanmayan kuru
bir iddiadan ibarettir.
4. hz ve namus
dokunulmazlığı
:
Dini, inancı ve ırkı ne olursa olsun her insanın ırzı ve namusu dokunulmazdır.
Buna aykırı davranışlar asla tasvip edilemez. Kur'an'da değil zina, zinaya yaklaşıl­
maması yani ona götürebilecek her türlü fillerden bile uzak durulması istenmiştir.45
Kur'an, müslüman erkeklerin ehli kitap kavramı içinde kabul edilen Hıristiyan ve Yahudi bayanlarla ~dinlerini değiştirme şartı olmaksızın- meşru evlilikler yapabileceklerini de hükıne bağlamışbr.46
4. Irk ve dil ayrımcılığınırı yapılmaması :
Kur'an'a göre, hiçbir ırkın başka bir ırka üstürılüğü yoktur.47 Yine bununla bağ­
lantılı olarak kişinin şu veya bu renge sahip olması, şu veya bu aileden gelmesi48 ve
dili konuşması, erkek veya kadın olması da bir üstürılük sebebi olamaz. Çünkü bunlar kişinin kendi çalışması ile elde ettiği şeyler olmayıp hazır bulduğu şeylerdir. Bu
bakımdan insanlar ancak bilinçli olarak kendi çalışma ve gayretleri sonucu ortaya
koydukları iyi işlerle Allah katında bir derece kazanabilirler.
Nitekim Yüce Allah kendi katında tek üstürılük sebebinin kendisine ve öğretile­
rine saygı olduğunu ifade etmiştir.49 Bunun takdirini de elbette kendisi yapacakbr.
Dolayısiyle hiç kimse bunun dışında bir sebeple Allah'a kul olma bakımından özel
bir ayrıcalığa ve üstürılüğe sahip değildir.
••
Hz.Peygamber'in Veda Hutbesinde geçen: "Arabın, Arap olmayana üstürılüğü
yoktur'' ifadesi de, İslam'da ırk ayırımcılığının olmadığının en açık ifadelerinden birisidir. İslam'da ırk ayırımcılığı gibi, dil aynıncılığına da yer yoktur. Tam aksine çeşitli
dillerin mevcudiyeti Allah'ın ayetlerinden yani Onun varlığının ve kudretinin delille" gösterilmiştir.50 Çünkü başlangıçta aynı anne ve babadan üreyen
rinden birisi olarak
44
45
46
47
48
49
50
Bakara 2/205
İsra 17/32.
Mai.de 5/5.
H ucurat 49/13
Mu'minfuı 23/101
H ucurat 49/13
Rum 30/22
181
İSTANBUL TECRÜBESİ
insanlar zaman içinde farklı farklı diller konuşmaya başlarnışlarclır. Bu da üzerinde
araşbrrna yapılıp ders ve ibret almacak bir konu olarak ifade edilmiştir.
6. Hukuk önünde eşitlik :
Kur'an'a göre, insan-insan ilişkilerinde esas olan adaJ.ettir.51 Hukuk önünde müs-.
lürnan olsun olmasın, makarnı mevki şu veya bu olsun hiç kimse herhangi bir ayncalığa sahip değildir. Bu ilkenin İstanbul'da yaşarmuş en carılı örneği Fatih'in bir
Rum mimarın şikayeti üzerine mahkeme önüne çıkıp mahkemenin kararına boyun
eğınesidir.
'
~undan başka, İslam adaletinin gereği olarak, insanlara karşı her türlü ırk ve din
ayırımı yapılmaksızın zulüm, işkence ve haksızlık yasaklanmış ve dalına
akraba bile
olsalar zaJ.iınin değil, mazluınun yanında yer alınınası eınredilrniştir.52
Aynı şekilde Kur'an'a göre hukuk önünde ferdi sorumluluk esastır.
Hiçbir kimse,
başka bir kimsenin yaplığından dolayı sorumlu tutulamaz.53 Bir insanın hakkının korunması için şahitlik etmek isteğe bağlı olmayıp zorunlu bir görevdir.54 Aynca bu
şahitlikte akraba aleyhine bile olsa doğruluktan aynlrnamak gerekir.55 Taraflardan
birisine duyduğumuz kinin bile bizi doğruluktan ayırınamasının gerektiği özellikle
belirtilıniştir. 56 Yalana şahitlik büyük günahlardanclır. 57 Bundan başka Kur'an'a göre
suç-ceza dengesinin gözetilmesi de önemli bir prensiptir.58
Kişisel haklarda yapılan haksızlığın ayıusı ile karşılık
görmesini isternek bir hak
olmakla birlikte59 bunun yerine kötülüğe karşı kötülük değil, iyilik etmek tavsiye
edilrniştir. 60 Hiç şüphesiz bunun sebebi, karşı tarafın vicdam duygularını uyarmak
ve ona insarılığını hatırlatınaktır.
İşte bu sebeplerle İslam adaletine güvenen gayriınüslirn unsurların kendi mah-
kemeleri olduğu halde şer'! mahkemelere de başvurduklarını görınekteyiz.61
51 Nisa 4/58 ; Maide 5/42 ; Nahl16/90; Maide 5/8 : "Bir kavme olan düşmanlığıruz sizi adaletli o mamaya sevketmesin !"bir ayette de bugün size düşman olanlarm ilerde dost olabileceğini onun
için düşmanlıkta aşırı gidilmemesini ister: Mumtehıne 60/7
52 Bakara 2.279 : "La tazlimüne ve la tuzlemün." Hadis Arkadaşına yardım et. Şu anlamda
53 En'am 6/164; İsra 17/15; Ankebil.t 29/12-13 ; Fatır 35/18; Zümer 39/7; Necm 53/38; Sebe' 34/25.
Bakara 2/134,141;
,
54 Maide 5/8, 108 ; Nisa 4/135 ; Bakara 2.282-283 : "Şahitler çağınldıkları zaman geri durması lar.".
55 En'am 6/152 ;
56 Maide 5/8 .
57 Furkan 25/72 .
58 Bakara 2/194; Nahl16/126 ..
59 şil.ra. 42/40
60 Ra'd 13/22; Mu'minün 23/96; Kasas 28/54
61 Tekin, Rahmi, Osmanlı Devleti'nde Gayrimüslimlerin Gündelik Yaşamları, Basılmamış Dokt ra Tezi, Erzurum, 2008, s.280. ·
182
Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması
7. Mal-mülk edinme hakkı :
Kur'an'a göre her insanın mal-mülk edinme hakkı vardır. Hiç kimsenin malına
haksız bir şekilde dokunulamaz,62 tican ilişkilerde her türlü hile ve aldatmadan uzak
durmak gerekir. 63 Bu bakımdan kul hakkına bilhassa vurgu yapılmışbr.
Yine bu konuyla bağlantılı olarak yetimlere vasilik yapan kimselerin de kendilerine emanet edilen mallan en güzel bir şeklide konımalan önemle emredilmiştir.64
İslam Ticaret alanında da müslim-gayrimüslim herkesi tam bir serbestlik içinde
bırakmış. 63
Gayrimüslim unsurların kendi
masına bile izin verilmiştir.
aralarında
içki
alış-verişine
ve
kullanıl­
Hayber Yahudileri bir defasında Hz. Peygamber'e gelip ürünlerinin bazı müslümanlar tarafından izinsiz şekilde alındığını söyleyerek şikayette bulunmuşlardır. Bunun üzerine Hz. Peygamber, müslümanlan mescitte toplamış ve onlara kendileriyle
muahede yapılanların mallannın dokunulmaz olduğunu ilan etmiş ve yaptıklan şe­
yin doğru olmadığını
açıklamışbr.6 6
Yine, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Sakının! Kim, bu insanlara (yani kendileriyle anlaşma yapılmış olanlara) zalim ve sert olursa, onların haklarını kısarsa veya
tahammül edebileceğinden fazlasını yüklerseveya hür iradeleri dışında onlardan bir
şey alırsa, hüküm günü onlardan ben davacı olacağım." 67
İstanbul uygulamasında da gayrimüslim unsurların İslam'ın getirdiği bu ticaret
serbestliğinden geniş
bir şekilde istifade ettiklerini, hatta devlete borç verecek kadar
da zenginleştiklerini görmekteyiz.
8.
Meskendoklunulmazlığı
İsla.nYda konut dokunulmazlığı da önemli bir esasbr. Kur'an bu konuda o kadar
detaya inmiştir ki, Her eve ancak izinle girilmesini istemiş, kapıya gelen bir kimsenin
kabul edilmemesi halinde geri dönmesi emredilmiştir.68 Evin içinde de anne-babanın yanına çocukların bile belli vakitlerde ancak izin alarak girebileceğini belirtmiş­
tir.69 Kimlerin evlerinde izin alınadan yeyip içebileceği de ayrıntılı bir şekilde tek tek
sayılmışbr.7° Bu prensipler gayri Müslimler için de aynen geçerlidir.
62
63
64
65
66
67
68
69
70
Nisa 4/29-30
Mutaffifin 83/1-4; Ralıman 55/8-9; İsra 17/35; En'am 6/152; Hud 11/84-85
En'am 6/152; İsra 17/34; N isa 4/2, 10.
Kayaoğlu, İsmet, "Tiirk Yöııetimiııde Gayri Miislimlere Gösterileıı Toleraııs" s.387
Ahmed b.Hanbel, Müsned, IV, 89; Vak:ıdi, II, 691; Serahsi, Siyer, I, 133, IV, 1530.
EbU Davı1d, Cihad;, Ebu-lA'la ell-Mevdı1di, İslamda Devlet Nizamı, Hilal Yayınlan, 1967, s. 7.
Niir 24/27-29
Niir 24/58.
Niir 24/61.
183
İSTANBUL TECRÜBESİ
Hz. Peygamber'den de Ehl-i Kitab'ın ınesken hakkına riayet hususunda, şu rivayet kaydedilir: "Müslürnanlar Hayber'i fethedince bazı askerler izinsiz olarak
Yahudiler'in evlerine girmişti. Hz. Peygamber buna çok kızdı ve Allah Teala, izinsiz olarak ehli kitabın evlerine girmeyi, yiyeceklerini yemeyi, kadınlanın dövmeyi
yasaklaınışbr". 71 buyurdu.
Bu hakkın İstanbul uygulamasında da muhtelif diniere mensup olanların, ayn
ayn mahallelerde oturduklanın görmekteyiz. A ynca beraber yaşadıklan mahalleler
de olmuş ve buralarda da çok güzel komşuluk ilişkileri kurulmuştur. 72
o
9. İnsan onuruna saygı·=
- Kur'an'a göre yukarda da belirttiğimiz gibi her insan, inancı ve ırkı ne olursa olsun insan olarak bütün varlıklar arasında en şerefli bir yere sahiptir.73 Bu sebeple her
insan her şeyden önce bir insan olarak saygıdeğerdir. Hatta bu konuda onun ölüsü
de dirisi de birdir. İnsanlan küçük düşürmek, lakap ve isim takmak, alay edip arkalarından konuşmak, kusur ve ayıplanın araşbrınak yasaklannuşbr.74
Hz.Peygamber bu konuda ashabına örnek davraruşlar sergilemiştir. Nitekim
bir gün beraberindekilerle otururken bir cenaze geçince ayağa kalkmışbr. Arkadaş­
lan onun bir Yahudi olduğunu habrlatınca "Olsun, o da bir insan değil miydi ?"
cevabını verıniştir.75
İşte her şeyden önce İnsana insan olarak bakma anlayışına sahip olan Osmanlı
devlet idaresinde ırkına ve dinine bakmaksızın liyakat esas alınarak gayrimüsliın
kimseler de devlet hizmetinde önemli mevkilere getirilmiş ve hizmetlerinden istifade
edilmiştir. Nitekim bunlar arasında bakan, paşa, aıniral, diploınat, saray doktoru, polis müdürü gibi görevlerde bulunmuş kimseler bulunınaktadır.76
Sonuç:
Netice olarak insana sırf insan olduğu için değer veren, insanlar arasında dil, din,
ırk ayrımı yapınayarak hoşgörü ve toleransın en ideal ilkelerini ortaya koyan Kur'an,
insanlığı tatmin edecek bir hayat anlayışını ortaya koymuş; ırkı ve dini ne olursa olsun bütün insanlara din, dil, inanç, ve fikir hürriyyeti vermiş; herkese yaşama, nesIini devam ettirıne, ınal-mülk edinme ve hukuk önünde eşitlik hakianın tanımışbr.
'
n
72
73
74
75
76
Ebu Davı1d, İmiire, 33.
Elmalı, Abdurrahman, "Kur'aru Çoğulculuk Temelinde Gayri Müslimlerle Dostluk" Harran
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt: V, Şanlıurfa 1999
İsra 17/70
Hucurat49/11-12; Hümeze 104/1; Yfuıus 10/36; Necm 53/28.
Müslim, Cenaiz, 78,Hadis no: 1596
Göyünç, Nejat, Türkler ve Ermeniler, Ankara, 2005, s.77-78; Külekçi, Cahit, Sosyo Kültürel Aç dan Ermeniler ve Türkler, (İstanbul Ermenileri) İstanbul, 2010, s,395; Gedik, Betül, İstanbul
Yahudileri, İstanbul, 1996, s:9
184
Dinsel ve Kültürel Farklılıkların Birarada Yaşaması
A ynca herkesin ırzının, namusunun, şeref ve haysiyet ve onurunun ve m eskeninin
dokunulmaz olduğunu kabul etmiştir.
İşte bu ilkelerden beslenmiş olan müslümanların yaşadığı geniş coğrafyada
halk ve devlet, :-genel olarak- kendisi gibi inanmayanlara saygılı olmuş ve onların
her türlü insani haklarını tanıyarak, onlara dinlerinde, dillerinde ve eğitiınlerinde, ticaretlerinde serbestlik tanımıştır. Böylece müslüınanlarla gayrimüslim unsurlar asır­
larca mutlu bir şekilde bir arada yaşamış ve devlet bu cemaatlerin hepsine de eşit
mesafede durmuştur.
Nüfusunun önemli bir kısmı Rum, Ermeni ve Yahudi olan İstanbul şehrinde de
bunun çok güzel örnekleri yaşanınış ve yaşanmaktadır. Bunun dikkat çekici örneklerinden birisi de yaşlılar ve düşkünler için 1895 yılında kurulan Dfuu'l-Aceze müessesinde bütün cemaatların muhtaçları için kapıların ardına kadar açılması ve burada üç dinin mabedinin de yan yana inşa edilmiş olmasıdır.
Netice olarak diyebiliriz ki, çeşitli ırk, din, sosyal ve ekonomik farlılıklarına rağmen
bu şehirdeki insanların asırlarca bir arada iyi ilişkiler, huzur ve güven ortaını içinde,
kendi örf, adet, gelenek, görenek ve elini inançlarını yaşadıkları görülmektedir.
,.
.
185
Download