GAZİ OSMAN NURİ PAŞA (1833

advertisement
1
GAZİ OSMAN NURİ PAŞA
(1833-1900)
(OSMANLİ KOMUTANİ VE PLEVNE MÜDÂFİİ)
Asıl adı Osman Nuri’dir. 1249/1833 yılında Tokat’da doğdu. Babası İstanbul kereste gümrüğünde
kâtip Mehmed Efendi namında bir zattır. Annesi ise _âkire Hâtundur.
Ailenin tek erkek çocuğu olan Osman Nûri henüz 7-8 yaşlarındayken, babasının İstanbul’da
bulunması sebebiyle, tüm âile fertleriyle birlikte İstanbul’a gelerek Beşiktaş semtine yerleşmişlerdi.
Bir müddet Sıbyan Mektebi’ne devam eden Osman Nuri daha sonra Beşiktaş Askerî Rüştiye’sine,
1260/1844 yılında ise, henüz on iki yaşında iken, dayısının ders nâzırı bulunduğu Askerî İdâdî’ye
yazıldı. Buradaki beş yıllık tahsilini tamamlayarak Harbiye’ye girdi ve 1853 yılında, mülâzim-i sânî
rütbesiyle buradan mezun oldu. Aynı rütbeyle kurmay sınıfına kaydolduysa da Kırım harbinin
çıkması üzerine Rumeli’deki orduya sevkedildi. Opatoriya‘da gösterdiği yararlılık ve kahramanlık
dolayısiyle rütbesi 21 Mart 1855’de mülâzim-i evvelliğe yükseltilen Osman Nûri, Kırım harbi 8
Eylül 1855’de sona erince, 1857 yılında yüzbaşı rütbesiyle İstanbul’a dönerek Harp Akademisi’ne
tekrar devam ettti. Erkan-ı Harb tahsili sonrası bir süre Genel Kurmay Başkanlığı’nda çalışdı ve
rütbesi bir yıl sonra kolağalına yükseltildi. 1275/1859’da Osmanlı ülkesinin nüfus sayımı ile
kadastro usûlünde haritasının çizilmesinin kararlaştırılması ve örnek olarak da Bursa ilinden
başlanmasına hükûmetce karar verilmesi üzerine bu hizmete askerî kişiliği ile tayin edildi ve iki yıl
bu vazifede kaldı. 1277/1861 senesinde, Rumeli Ordusunda ordunun kurmaylık hizmetinde vazife
gördü ve aynı rütbeyle Hassa Ordusu’na âit dördüncü alayın ikinci taburunda görevlendirildi.
1862’de ise binbaşı olarak mezkûr ordunun üçüncü alayının ikinci taburuna tayini çıkdı. Suriye’de
Yusuf Kerem ayakalanmasını bastırmak üzere Cebel-i Lübnan’da önemli hizmetler gördü. 1866’da,
Girit Rumlarının isyan etmeleri ve bu vesile ile adanın Yunanistan’a ilhâkına çalışmaları üzerine
Sûriye’nin Girit’e yakın olduğu gerekçesiyle bu bastırmaya memur edildi. İlk defa bu hareket
sırasındaki gayret, fedâkarlık ve dirâyeti sayesinde adı geniş ölçüde duyuldu ve şöhret sâhibi oldu.
Bilhassa Serdâr-ı Ekrem Ömer Paşa’nın takdirini kazandı ve başarılarından dolayı rütbesini
miralaylığa terfi ettirerek, kendisini tebrik ile, üçüncü dereceden Mecidiye nişanını takdim etti.
1284/1868’de Yemen’de isyân çıkması üzerine buraya gönderildi. Çarpışmalarda göstermiş olduğu
başarı ve yararlılıktan dolayı rütbesi mirlivâlığa yükseltildi. Fakat Yemen’in havasına alışamaması
nedeniyle hastalanarak 1871 yılında hava değişimi için İstanbul’a geldi. İstanbul’daki bir kaç aylık
hava değişiminden sonra Üçüncü Ordu’nun redif livalığına aynı rütbe ile tayin olundu ve bir süre
ordu merkezi olan Manastır’da kaldı. 1289/1873 yılında, Yenipazar tümeni komutanlığına tayin
edildi ve kendisine feriklik rütbesi tevcih olundu. Bir süre sonra Manastır‘daki vazifesinden
alınarak İstanbul Merkez Komutanlığı’na tayin olunan Osman Nuri, bu vazifede kısa bir müddet
kaldıktan sonra, önce Arnavutluk’da bulunan İşkodra Kumandanlığı’na ve oradan da Bosna
Kumandanlığı’na tayin edildi. Bosna vâlisi Derviş Paşa ile aralarının açılması üzerine 1875’de
merkezi Erzurum olan Dördüncü Ordu Kurmay Başkanlığı’na tayin edildiyse de Balkanların tam
bir kargaşa içinde bulunması dolayısiyle 1875 yılında Niş’e tayin olundu. Vidin komutanı Yâver
Paşa Anadolu’da bir vazifeye gönderildiği için, Osman Paşa boşalan bu komutanlığa getirildi. Sırp
Prensi Milan’ın 2 Temmuz 1876 yılında Osmanlı Devleti’ne harb ilan etmesi sırasında Vidin
kumandanı bulunan Osman Nuri, Rus generallerinin komuta ettiği Sırp ordusunu perişan etdi. Asıl
şöhretini burada elde etmiş olduğu zaferlerle kazandı. Kendisine ikinci rütbeden Mecidiye nişanı ile
1876’da Mareşallik rütbesi verildi. 24 Nisan 1877’de Ruslar Osmanlı Devleti’ne harb ilan ettikleri
sırada Müşir Osman Nuri Vidin’de bulunan Garb Ordusu kuvvetleri kumandanlığında
bulunmaktaydı. Kendisine verilen emir üzerine Vidin’den 1 Temmuz’da hareket eden Müşir
Osman Nûri, 25.000 kişilik kolordusu ile 7 Temmuz 1877 tarihinde Plevne’ye vardı. 8 Temmuz
1877 tarihinde Alman asıllı General Schilder’in taarruzu ile başlayan ve sabahtan akşama kadar
süren muhârebede 3.000 kadar ölü ve yaralı verdi. Birinci Plevne Muhârebesi olarak tarihe geçen
bu kanlı çarpışma, "93 Seferi’nde" Rusların Rumeli cephesinde Osmamlılardan yedikleri ilk
şiddetli darbe oldu. Takviye alan Rus kuvvetleri Plevne üzerine 18 Temmuz’da ikinci defa
taarruzda bulundu. Fakat yirmi altı saat süren bir muhârebeyi müteâkip icrâ olunan mukâvemet ve
hücûm neticesinde Ruslar bir kez daha hezimete uğradı. Rumenlerin de savaşa katılımını sağlayan
Ruslar 7-11 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Üçüncü Plevne Muhârebesi’nde de perişan oldu.
Bu muzafferiyet üzerine Müşir Osman Nûri’ye Gâzilik ünvanı tevcih edildi. Plevne‘nin muhârebe
yolu ile zapt olunamayacağını anlayan Ruslar burasını 13 Eylül - 10 Aralık tarihleri arasında
muhâsaraya aldı. Eksiklik ve sıkıntılara ilâveten eldeki zâhirenin kısa bir süre için yeteceğini
düşünen Plevne Ordusu Meclisi huruc hareketinde bulunmaya karar verdi. Gazi Osman Paşa 10
Aralık sabahı 40.000 neferden oluşan ordusunu iki eşit kısma ayırdı. Fakat ordusu ile Vid suyunu
geçmeğe çalıştığı bir sırada Rus-Rumen topcularının ateşi neticesi bir şarapnel parçasıyla atı öldü
ve kendisi de sol ayağından yaralandı. Erkân-ı harb zâbitlerinin yapılabilecek daha fazla bir şeyin
olmadığını belirtmeleri üzerine düşmana teslim olmak zorunda kaldı. Bugot, Bükreş, Harkof ve
Rusya’da esâret hayatı yaşadı. Rus Çarı’nca kendisine kahramanlığını takdir mânâsında çifte kartal
nişan verildi. İstanbul’a avdeti için Sultan İİ. Abdülhamid Serasker Müşir Rauf Paşa’yı yaver-i
ekremîlik ve fevkâlâde büyük elçilik pâyeleriyle Petersburg’a gönderdi. Karadeniz‘de Hocabey
limanından husûsî ve mükellef bir yatla yola çıkan kâfileyle 12/13 Mart 1294/1878 pazartesi sabahı
Kız Kulesi açıklarına geldi. Paşa İskelesi’nde saray erkânı ve mensuplarına ilâveten Mâbeyn
Mızıksı ve Enderun Takımınca muhteşem bir kudümle karşılandı. 14 Mart 1877’de Hassa
Müşiriyeti makâmına, Hassa Müşirliği uhdesinde kalmak üzere, 5 Kasım 1878’den 1900’e kadar
hizmet gördüğü ve vefatından sonra tayin yapılmayarak yerinin boş bırakıldığı Mâbeyn Müşirliği
makâmına; 12. 1878 - 07.1880; 11. 1880 - 12. 1881; 12. 1881 - 09. 1885; 08. 1891 - 09. 1891 tarihlerinde ise, mevcut vazifelerine ilâveten, Seraskerlik makâmına atandı. Fakat Doğu Rumeli’nin
istilâsı üzerine harp taraftarlığiyle itham olunarak bu vazifesinden azledildi. Cuma namazları
selamlığında, bayramlarda, Kadir gecesi akşamı alaylarında ve Hırka-i _erif ziyaretlerinde Sultan İİ.
2
Abdülhamid’e refâkat etti. Yâverlik ünvânı, Mefharet, birinci rütbeden Mecidî ve İmtiyaz
Nişanlarına ilâveten, Papa da dâhil, yararlılığını takdir eden yabancı devlet başkanları ve
hükümdarlarının hemen hepisi tarafından kendisine birinci rütbeden nişan verildi. 1897 OsmanlıYunan savaşında Edhem Paşa’dan harbe dâir net bir cevab gelmemesi ve basında Yunanlıların
gâlibiyetinden bahsedilmesi üzerine 23 Nisan 1897’de baş müfettiş sıfatiyle hareketi yürütmek
üzere harb mahalline gönderildi. Gazi Osman Paşa askerî şahsiyetine ilâveten saraydaki vazifeleri
sırasında siyâsî faaliyetlerde de bulundu. Dersaadet’de bulunan dindar Müslüman unsurlar arasında
sağlam bir yer edinerek dinî gurubların omurgasını oluşturdu. Ülemâ ve askerî sınıfı temsil etmenin
yanında Batı hayat tarzına muhâlefetin ve İslâmî müesseselerin yeniden hayat bulmasının
önderliğini yaptı. Hindistan’lı Ümet Hüseyin vasıtasiyle oradaki önde gelen Müslümanlarla İstanbul’daki İngiliz karşıtı guruplar arasında münâsebet tesis etti, Mısır ve Arabistan’daki "Muhammed
taraftarları partisi" ile benzer ilişkilerde bulundu. Yıldız sarayında Ordunun ıslâhını ele alan
komisyon çalışmalarına katıldı. Yapılacak ıslahat hareketinin Avrupa tesirinden uzak ve
özdeğerlere bağlı olması gerektiğini savunarak aksi fikirdeki ıslahat komisyonu kararlarına
muhâlefet etti. Bu meseleden dolayı kendisi ile Sadrazam Hayreddin Paşa arasındaki siyâsî
mücâdele Hayreddin Paşa’nın 16 Temmuz 1879’da görevinden istifâ etmesiyle neticelendi.
Muhâliflerinin fikir ve eğilimlerine şidetle karşı çıkması aleyhinde ithamların yapılmasına neden
olduysa da bu itham ve suçlamaların asılsız olduğu resmen tescil edildi. Sarayda bulunduğu süre
zarfında dış politika konusunda Abdülhamid’i etkilemeye çalışdı.
Çok uzun olmamakla beraber vakur ve heybetli bir görünüme; iri, kuvvetli ve tıknaz bir vücûda;
esmer, geniş ve muntazam bir alna; pek az kavisli bir burna; alt tarafı düz süt gibi beyazlaşmış, kısa
fakat gür siyah bir sakala ve bu sakalı süsleyen aşağıya doğru eğilmiş Osmanlı bıyığı ve siyah
gözlere; sükûtî ve sabırlı bir ruh yapısına; haşin bir tavır ve ifâde üslûbuna; alaycı bakış ve sözlere
sâhip olan Gâzi Osman Paşa Türkçe’den başka iyi derecede Arapça ve bir dereceye kadar da Farsça
bilmekteydi. Fransızcası ise rahatça konuşabilecek ve iyi denecek kadar düzgün değildi. Binbaşı
rütbesinde iken Ferik Neşet Paşa’nın hemşîresi, Defter-i Hâkânî Nezâreti’nde bulunan Ali Rıza
Paşa’nın baldızı Zâtıgül hanımla evlendi. Bu izdivactan, Nureddin, Kemâleddin, Cemâleddin ve
Hüseyin Abdülkâdir adlı dört çocuğu ve bunlardan hâlen İstanbul, Kâhire ve Paris’de yaşayan
torunları oldu. Sultan İİ. Abdülhamit kendisini takdir ve taltif manasında iki kızını iki oğluyla
evlendirdi. Yakalandığı gögüs darlığı hastalığından kurtulamayarak 4/5 Nisan 1900 Cuma gecesi
geç vakitte vefat etti. Mâbeyn-i Hümâyûn müezzinleri ve tarîkat şeyhlerinin ilâhi ve duâları
eşliğinde cenâzesi, Unkapanı caddesi, Vefa, _ehzâdebaşı ve Saraçhâne yolu ile, Fâtih camiine
getirildi ve 5 Nisan günü Balat’da bulunan kadı Saîdî dergâhı postnişîni Muhammed Keşfî Efendi
tarafından duâda bulundu. Cenâze namazını ise Beşiktaş Yahya Efendi Dergâhı türbedârı _eyh
Abdâh Efendi kıldırdı ve Fatih Sultan Mehmed hazretlerinin türbesi yanında hazırlanmış olan
husûsi yere defnedildi.
3
BİBLİOGRAFYA
Başbakanlık Arşivi: Yıldız Evrakı, No: 33-1173-73-90; İrade Dâhiliyye, No: 63300; Public Record
Office (London): F.O: 78/2593, No. 43; 2783, No. 398; 78/2806, No: 1505; 2950, No: 418, (May
21, 1879); No: 419, (May 21, 1879); 3085, No: 212 (September 22, 1880); 5057, No: 21, (January
18, 1900). F.O: 195/1288, No: 123, (July 7, 1880); No: 434, (January 23, 1880). F.O: 358/4, 1877,
No. 21, s. 1; No: 430, (December 24, 1879); War Office: 33/31; Liverpool Public Library, (UK),
Confidential Papers 1877, c. 2, kısım XX, s. 7, 91; c. 9, kısım XV, s. 264, 295; Mehmed Süreyyâ:
Sicilli Osmânî, c. 4, İstanbul 1308-1311, s. 781; Osman Senâi: Gâzi Osman Paşa, İstanbul 1317, s.
6; Mahmut Celâleddin Paşa: Mir’at-ı Hakikat, c. 1, Dersaadet 1326; Ahmet Saib: Son Osmanlı Rus
Savaşı, Mısır 1327, s. 225; Osman Nûri: Abdulhamid-i Sânî ve Devri Saltanatı, İstanbul 1327, s.
75; Miralay Talat: "Plevne Müdâfaası", İstanbul, Eylül 1927 ve 66 Nolu Askerî Mecmûa, sy. 7,
Tarih Kısmı (eki), İstanbul 1927, s. 5; Tahsin Paşa: Abdülhamid ve Yıldız Hâtıraları, İstanbul 1931,
s. 19; Halil Sedes: 1875-1876 Osmanlı Ordusu Savaşları Bosna-Hersek ve Bulgaristan, c. 2,
İstanbul 1946, s. 173; 1876-1878 Osmanlı Sırp Seferi, İstanbul, 1934, c. 1, s. 35, 47; Osmanlı-RusRumen Savaşı, c. X, İstanbul 1955, s. 4; Ali Fuad Erden: Osmanlı-Rus Seferi _ıpka ve Plevne
Muhârebâtı, c. 3, Dersaadet 1948, s. 929;
İkdam Gazetesi, 24 Mart 1316; Sabah Gazetesi, 6 Nisan 1900; Servet Gazetesi, 24 Mart 1316; War
Correspondance of Daily News 1877/78, London 1878, c. 1, s. 433; c. 2, s. 211; Major Maurice:
The Russo-Turkish War, London 1905, s. 101; H. M. Hozier: The Russo-Turkish War, London,
(trs.), c. 2, s. 716; Edmund Ollier: History of The Russo-Turkish War 1877, London (trs.), c. 1, s.
470; Dwight E. Lee: Great Britain and The Cyprus Convention Policy of 1878, Cambridge 1934;
W. N. Medlicot: The Congress of Berlin and After, London 1938, s. 317, 336; Rupert Furneaux,
The Siege of Plevne, London 1958, s. 39; J. Stanford Shaw - Ezel Kural Shaw: History of The
Ottoman Empire Empire and Modern Turkey, c. 2, Cambridge 1977, s. 213, 214; F. A. Khan
Yasamee: The Ottoman Empire and European Great Powers 1884-1887, (Basılmamış doktora tezi,
School of Oriental and African Studies), London 1984, s. 43; The Times, 25 July 1877, London, s.
5; Manchester Guardian, 3 August 1877, s. 5; The İllustrated London News, London 1877, 20
October 1877, s. 374; The Daily Telegraph, September 15, 1877, s. 5.
Mehmet Metin HÜLAGÜ
Erciyes Üniversitesi
Fen-Edebiyat Bölümü
Araştırma Görevlisi,
KAYSERİ
4
Download