KİTAP DÜNYASI Doğu'dan Uzakta Amin Maalouf • Çevirmen: Ali Berktay Sayfa Sayısı: 460 Geçmiş bıraktığın yerde mi hâlâ? Amin Maalouf'tan unutulmayacak bir "eve dönüş" romanı. Amin Maalouf'un merakla beklenen yeni romanı Doğu'dan Uzakta, kaderin ve tarihin acımasızlığında terk ettik‐ leri yurtlarına dönen bir grup arka‐ daşın hikayesini anlatıyor. Doğu’ dan Uzakta, bir yüzleşmenin roma‐ nı: Gençliklerinin en güzel dönemle‐ rini bir arada geçiren, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılan ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi için tekrar ülkelerine dönen bir grup arkadaş. Açıkça belirtilmese de Lübnan İç Savaşı'nın getirdiği yıkımlara ve Ortadoğu coğrafyasının kültürel, tarihsel ve toplumsal sorunlarına dair çok çarpıcı gözlemlere de yer ve‐ ren Doğu'dan Uzakta'da Maalouf, yine en iyi bildiği şeyi yapı‐ yor: Doğu'yu anlatıyor. Son Sefarad Beyazıt Akman • Sayfa Sayısı: 656 1492 Endülüs Medeniyeti katledili‐ yor. Tüm Dünya seyirci kalıyor. Bir Osmanlı Sultanı hariç. Endülüs'teki Osmanlı ajanı Kara Davud, karısı Elif'in hasretiyle yanıp, kendi top‐ raklarına dönmeyi beklerken hayatı‐ nın en zorlu göreviyle karşı karşıya kalır. Granada İslam İmparator‐ luğu'nun çökmesiyle birlikte Katolik Avrupa'nın önündeki tek engel artık Sefaradlar, yani Endülüs Yahudile‐ ri'dir. Engizisyon her gün binlerce kitap yakmakta ve tarihin en büyük barbarlık suçunu işlemek üzeredir. İnancını saklamak zorunda kalan yüz binlerce Yahudiden biri olan David Marrano, Endülüs'ün eski kültürünü devam ettirmeye çalışarak gizlice İbranice ve Arapça kitaplar çoğaltır. Ne var ki, Engizisyon, David'in ve aşkı Esther'in de izini bulmuştur. İspanyol denizci Kristof Kolombus ise kütüphane yağmalarından ele geçirdiği haritalar ve zindanlara atılan Müslüman ve Yahudilerden kur‐ duğu mürettebatla dünya tarihini değiştirecek bir keşfin eşi‐ ğindedir. Kara Davud İspanya'daki tüm bu gelişmeleri yıllarca payitahta rapor etmiştir. Sultan Bayezid, böylelikle tarihin en Kasım 2012 Actual büyük kurtarma operasyonlarından birini başlatacaktır. Ancak Akdeniz'deki Haçlı korsanları ve İspanya'daki Katolik şövalye‐ ler bu görevi imkânsız hale getirecektir. Davud'un sır dolu geç‐ mişi, kitap avcısı Santiago'nun iç çatışması ve hattat genç Bayezid'in kendi nefsi ile olan savaşı romanın ana izleklerini oluştururken Türk denizcileri Kemal ve Burak Reisler ile genç Piri Reis de bu epiğin diğer renkli karakterleri. Mezopotamya Ekspresi Cengiz Çandar • Sayfa Sayısı: 640 "Geçmişten geleceğe tarih içinde yolculuk yaptığım Mezopotamya Ekspresi'ne Lübnan'da, Beyrut'ta bindim sayılır. Beni, Irak Kürt lideri, daha sonra Irak tarihinin seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olacak olan Celal Talabani ile Beyrut'ta Suriyeli Kürt‐ ler tanıştırdı. Ben de yıllar sonra Irak Kürt liderini, Türkiye'nin Cum‐ hurbaşkanı ile tanıştırdım. Türkiye, Kürtler olmadan, tarihle yüzleşme‐ den Ortadoğu'ya açılamayacağını, sınırları aşamayacağını öğrenmeye başladı. Yaklaşık yüz yıl ön‐ ce, Ortadoğu bölgesinde, ulus‐devlet formatında kurulmuş bir ülkenin, kuruluş dogmalarına göre varlığını devam ettirmesi mümkün görünmüyor. Ya küçülecek ya büyüyecek. Ama aynı kalamayacak." Mezopotamya Ekspresi, Filistin'deki gerilla kampından Cumhurbaşkanlığı danışmanlığına uzanan macera‐ larla örülü ve kırk yıla yayılan bir tarih yolculuğunu anlatıyor: Cengiz Çandar'ın tanıştığı, yoldaşlık ettiği, tarihe damga vuran birçok fikir ve eylem adamının portreleri. Ortadoğu'da tarihî dönemeçleri yaratan adımların nasıl atıldığının hikâyeleri. Yaşadığımız coğrafyada bihaber kaldığımız zamanların ve olayların ayrıntıları. Mezopotamya Ekspresi, Cengiz Çandar'ın, rastlantılar kadar ısrarın da şekillendirdiği tutkulu yaşam serü‐ venindeki anılarını, deneyimlerini ve öğrendiklerini çarpıcı bir şekilde biraraya getiriyor. Dersim'in Kayıp Kızları Nezahat Gündoğan/ Kazım Gündoğan Sayfa Sayısı: 608 “Kız kardeşim 2‐3 yaşlarındaydı. Adı Xece (Hacer). Bizi Ovacık'ta topla‐ mış kafileler halinde Hozat üzerin‐ den Elazığ'a götürüyorlardı. Yüzler‐ ce belki binlerce insan. Yara bere içinde, aç susuz, perişan. Ben 13 Medicine 73 KİTAP DÜNYASI yaşlarındaydım. Her şeyi bugün gibi hatırlıyorum. Subaylar gü‐ zel kız çocukları almak istiyorlardı. Kız kardeşim çok güzeldi. Bir subay kız kardeşimi annemden zorla almak istedi. Annem vermedi. Pertek köprüsüne geldiğimizde orada mola verildi. Aynı subay tekrar geldi ve annemden zorla aldı. Ağladı. Ne yaptıysa aldı. “Evlatlık alacağım. Ona bakacağım” dedi subay. Sadece kız kardeşim alınmadı tabii. Çok kız çocuğu alındı. Aynı zamanda amcamın kızı da alınıp götürülüyor. Amcamın kızının adı Tege idi.” Xece'nin, Tege'nin başına gelenler “münferit olay” değil. 1937/1938 "Tunceli Harekâtı"ndan sonra çok sayı‐ da kız çocuk ailelerinden alındı ‐ kimisi zaten anne babasız kal‐ mıştı. Yatılı okullara verildiler, bazıları da subaylara veya bürokratlara evlatlık olarak teslim edildi. Aslında 1926'dan 1950'ye kadar değişen yoğunluklarla süren bu uygulama, Dersim kırımının vahim cephelerinden biridir. Nezahat ve Kazım Gündoğan, yıllarca uğraşarak, sebatla, Dersim'in bu ka‐ yıp kızlarının izini sürdüler. Kendileriyle, yakınlarıyla konuştu‐ lar. Bu kitapta, yüzü aşkın “vaka” yer alıyor: Ailesinden, kö‐ künden koparılmış insanların çile dolu hikâyelerinden parçalar. Annelerin çocuklarından, hatta bazen kendilerinden sakladık‐ ları sırların hikâyeleri. Nar Ağacı Nazan Bekiroğlu Sayfa Sayısı: 384 Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon‐ Tebriz‐Tiflis‐Batum‐İstanbul hattın‐ da geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öy‐ kü... Trabzon'dan ve Tebriz'den do‐ ğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgun‐ laşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüc‐ carının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra... Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını ken‐ di bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız; Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey... Ve hep kendi içine doğru akan, ken‐ di ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kı‐ rık kafiyesi" İsmail, ah İsmail... İki büyük savaşın savurup yeni‐ den şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar ger‐ çek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap. 74 Actual Bento'nun Eskiz Defteri John Berger • Çevirmen: Beril Eyüboğlu Sayfa Sayısı: 176 Hollandalı filozof Baruch (Bento) Spinoza, kısa ömrünün en yoğun yıllarını yazarak geçirmiş. Resim yapmaktan zevk alır, yanında hep bir eskiz defteri taşırmış. Ani ölü‐ münün ardından dostları mektupla‐ rını, elyazmalarını, notlarını kurtar‐ mayı başarmış ama eskiz defteri bu‐ lunamamış. John Berger, içinde ne olduğunu bilmeksizin, bu eskiz def‐ terini bulmayı hayal etmiş hep. İstediği sadece filozofu yeniden okurken, Spinoza'nın gözlemlediği şeylere bir de onun gözüyle bakabilmekmiş. Bir gün süet ciltli bir eskiz defteri hediye gelince, "Bu Bento'nun olmalı!" demiş kendi kendine ve Spinoza'nın düşüncelerini izleyerek çizimler yapmaya başlamış. Ve Bento'nun Eskiz Defteri çıkmış ortaya. Çizme edimi üzerine sözcükler ve imgelerle yürütülen bir araş‐ tırma var bu kitapta: Çağımızın en bilge yazarlarından John Berger'ın çiçeklerle, bitkilerle, hayvanlarla, çeşitli muhalif ve sürgünlerle, Arundhati Roy, Platonov gibi yazarlarla yarenlik ederek yürüttüğü, sanatın giderek acımasızlaşan bu dünyaya bakışımızı nasıl etkilediği üzerine bir düşünme süreci. Ve Günler Yürümeye Başladı Eduardo Galeano Çevirmen: Süleyman Doğru • Sayfa Sayısı: 416 Bir takvim formatında yazılan Ve Günler Yürümeye Başladı, 1 Ocak’ tan 31 Aralık’a her gün için yakın ta‐ rihte ya da eski çağlarda o gün ya‐ şanan özel bir hikâye anlatıyor. Eduardo Galeano, Aynalar’da oldu‐ ğu gibi kadın, erkek, iktidar, yerliler, ırkçılık, emperyalizm, kültürler, dal‐ dan dala atlayarak; değinilmedik konu, ulaşılmadık coğrafya, çoğal‐ tılmadık ses bırakmıyor. Sürekli da‐ ha ileriye taşımaya çalıştığı minimalist stili ise zirvede. Fazladan tek bir sözcük bile kullanmak istemiyor, her şeyin özüne inmeye çalışıyor: konunun, insanın, sözcüğün, tarihin... Söylemek istediğini mümkün olan en kısa biçimde aktarmak; herhalde Galeano edebiyatının en güzel özeti budur. Hüzünlü sayfaların ağırlığı kaçınılmaz olsa da geleceğe yönelik umudu her satırda hissettirerek “dünyanın vicdanı” yakıştırmasını Eduardo Galeano’nun ne kadar hak ettiğini, bu kitap bir kez daha teyit ediyor. Medicine Kasım 2012