MUHAMMED rü 'l -ma·rife). lll, 100; Şehabeddin ei-Hafaci. Nesimü 'r-riy az, Kahire 1327, 1, 328; ll , 38; IV, 264; Muhammed b. Abdülbakl ez-Zürkani. Şerf:ıu 'l­ Mevahib, Kahire 1329, IV, 37; R. B. Smith. Mohammed and Mohammedan ism, Lond on 1876, s. 137, 156, 20 ı; Mahmüd Şit Hatta b. er-Resülü '1-k:a'id, Bağdad ı960; a.mlf.. ~ade tü 'n-nebi, Dıma şk 1415/1995; a.mlf .. "es-Sefarat ve 'r- resa'ilü'n-nebeviyye : Küttabü 'n-nebi ve mevaddühüm el-kitabiyye", el-Mev rid, XVI/1, Bağdad 1987, s. 29-50; W. Montgomery Watt. Muhammad: Prophet and Statesman , Oxford 1961; a.mlf.. "M ut:ıammad ", ER, X, 137 -ı46; E. Gibbon. Th e Decline and Fall of the Roman Empire, London ı962, V, 255; G. E. von Grunebaum. Classical/slam: A History 600-125Bıtrc . K. Watson). London ı970 , s. 27, 42; R. Paret. Mohammed und der K oran , Stuttgart 1976 , s. 138; Hamidullah , islam Peygamberi (Tuğ). 1-11, tür. yer.; a.mlf .. Hz. Peygamber'in Savaşla­ rı ve Savaş Meydanları Itre. Salih Tuğ). ista nbul 1982; a.mlf., el-Veşa 'ik:u's-siyasiyye, Beyrut ı405/l985; M. Tahir b. Aşür, Mak:aşıdü'ş-şe­ ri'ati'l-islamiyye, Tunus 1985, s. 28-39 ; M. Ali Kapar. Hz. M uhammed'in Müşriklerle Münasebeti, istanbul 1987; M. Yasin Mazhar Siddiqui, Organisation of Government und er the Prophet, Delhi 1987, tür.yer.; Philip C. Almond, Heretic and Hero: Muhammad and the Victorians, Wiesbaden 1989, s. 28-3 1, 39-40; E. Rabbath. Mahomet: Prophete arabe et fondateur d'etat, Beyrouth ı989; Afzal Ur Rahman. Muhammad asa Military L eader, Delhi 1990; Muhammad Siddique Qureshi. Foreign Policy of Hadrat Muhammad, New Delhi 1991; Zafar Ali Qureshi. Prophet Mu hammad and his Western Critics, Lahere 1992, I- II; Mehmet Görmez. Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, Ankara ı997 , s. 204,205,208, 212,214, 2ı5, 275, 294; M. Reeves. Muhammad in Europe: A Th ousand Years of Western Myth -Making, Reading 2000; Serdar Özdemir, Hz. Peygamber'in Seriyyeleri, istanbul 200 ı ; M. Abdülhay ei-Kettani, Hz. Peygamber'in Yönetimi: et-Teratib u 'l-idariyye (tre. Ahmet özel). İstanbul 2003, I-II , tür.yer.; izzeddin İbrahim. "ed-Dirasatü'l-müte'allika bi-resa'ili'n-nebi ile'Imülük fi 'aş ri h ", el-Mü 'errii]u '1-'Arabi, XXIII, Bağdad ı983, s. 237-262; Yoshiko Oda, "Muhammad as the )udge: An Examination of the Specifıc Qua lity of Muhammad 's Cha rismatic Authority", Orient, XXII , Tokyo ı986 , s. 58- 72; F. Buhl -[A. T. Welch ]. "Mul:ıammad", Ef2ıin g. ) . VII , 360 , 375. Iii AHMET ÖzEL III. DiNDEKi YERİ A) Kur'an ve Sünnet'e Göre Hz. Muhammed. İslam'da imanın üç temel esasından birini nübüwet konularının (diu!Ohi yyet ve ahirettir) teşkil ettiği bilinmektedir. Kur'an'da ResOl-i Ekrem'in nebilik konumuna temas eden ayetlerin bir kısmında onun peygamberler silsilesinin son halkasını oluşturduğu (el-Ahzab 33/40), peygamberlere gelen ilahi emir ve yasakları tebliğ edip fert ve toplumları manevi arınmaya tabi tutma, onlara kitap ve hikmeti öğreterek hak dini yaşağe rl e ri yacak bir olgunluğa kavuşturma görevinin Hz. Muhammed' e de ve ril diği ifade edilmektedir (eş-Ş Ora 42/ 13: el-Cum·a 62/ 2-3). Bütün semavi din mensuplarının hürmetle anıp sahiplendiği Hz. İbrahim , oğlu İsmail ile birlikte Kabe'yi inşa ederkem sonraki toplulukların içinden bu görevleri ifa edecek bir elçi göndermesini Allah 'tan dilemiştir (el-Bakara 2/1 29). Nübüwetinin geçmişle bağlantısının ne olduğu hususunda sorulan bir soruya Hz. Peygamber'in verdiği cevap ilgili ayetlerin bir açıklaması mahiyetindedir: "Nübüvvetimin tarihi kaynağı atam İbra­ him'in duası ve Isa' nın benim peygamber olarak gönderileceğimi müjdelemesidir" (Müsned,IV. 127. 128 : V. 262). Yine ResOl-i Ekrem, kendisinin diğer peygamberlerle olan münasebetini mükemmel inşa edilen , fakat bir tuğlası eksik bırakılan binaya benzetir (Buhari. "Mena~b", 18: Müslim , " Feza'il", 21-23) . Saffat sOresinde Hz. Nuh'tan itibaren bazı peygamberlere ismen selam okunduktan sonra Al lah'ın bütün elçilerine selam gönderilmiş , buna bağlı olarak Hz. Peygamber de, "Bana selam okuduğunuzda Allah ' ın diğer elçilerine de selam okuyun, zira ben de onlardan biriyim" demiştir (Taberl, XXIII, 139; ibn Keslr, VI, 43). Bu ayet ve hadisler bütün peygamberlerle birlikte Hz. Mu hammed'e de iman etmenin gereğini ortaya koymaktadır. Kur'an-ı Kerim'de. Hz. Muhammed'in nübüwetle görevlendirilip gönülleri gerçekiere açık olan topluluklara gönderilmesi ilahi bir lutuf diye nitelendirilmekte (Al-i im ran 3/ 164). onun tebligatı ve oluşturduğu inançlı toplum. bunların tarih içinde oynadığı rol bütün insanlık için bir rahmet olarak değerlen­ dirilmektedir (el-Enbiya 2 1/ l 07) . ResGl-i Ekrem'in Kur'an'ın muhtevaçok önemli bir yer tuttuğu görülür. Kur'an-ı Kerim'de çoğul sigasıyla gelip Hz. Muhammed'! de kapsayan 170 civarındaki ayette "resul " ve "ne bi" kelimeleri geçmekte, ayrıca Peygamber'in kendisi kastedilmek üzere resul 171, ne bi de otuz dokuz defa tekrarlanmakta, yirmi beş kadar ayette de "irsal" kahbından fiillerle ri sal et görevi ona nisbet edilmektedir. On üç ayette "ya eyyühe'n-nebi", iki ayette "ya eyyühe'r-resGI" hitabı yer almaktadır (M. F. Abd ülbaki. el-Mu'cem, "nb'e", "rsl" md.leri) . Matüridi. Allah ' ın bütün peygamberlere kendi isimleriyle hitap ederken Muhammed aleyhisselama "ey resul, ey nebi" diye hitap etmesini onun diğerlerine üstünlüğünü n işareti olarak kabul etmiş (Te'vilatü '/-Kur' an, vr. sında l83 b), onun bu görüşü talebesi Ebü'l-Leys es-Semerkandi vasıtasıyla Kadi İyaz'a da intikal etmiştir (eş-Şifa', ı. 62) Kur'an-ı Kerim'de dört ayette Muhammed ismi yer almaktadır. Bunların ikisinde "resOlullah" tabiri geçmekte (el-Ahzab 33/40; ei-Feth 48/29). birinde resul olduğu ifade edilmekte (Al-i im ran 3/144). birinde de dünya ve ahiret mutluluğuna erişmek için Muhammed'e inanmak şart koşulmakta­ dır (Muhammed 47/ 2). Diğer bir ayette. Hz. Isa'nın kendisinden sonra gelecek resulü müjdelerken onun adının Ahmed olacağını söylediği bildirilmektedir (es-Saf 61/6). Seksen altı ayette Allah ve Muhammed kastedilerek resul kelimesi vav ed atı ile bir arada zikredilmiş, on yedi ayette de "bizim resulümüz", "O'nun resulü" anlamındaki terkipler yer almıştır. Kur'an'da ikinci ve üçüncü şahıs olarak Hz. Peygamber'le bağlantılı zamirierin sayısı binleri bulmakta. ona yönelik "15ul" (de ki) hitaplarının sayısı 300'ü aşmaktadır (M. F. Ab dülbaki. e/-Mu'cem, "15vl" md .). Ezan içinde yer alan Muhammed ismi yirmi dört saatin her anında Allah adıyla birlikte anılmaktadır. Buna çeşitli münasebetlerle tekrarlanan kelime-i tevhid ve kelime-i şehadeti. farz namazlardan önceki ikamette. ayrıca namaz içindeki Tahiyyat, Salli ve Barik dualarında ne bi ve Muhammed isminin tekrar edilişini eklerrıek gerekir. Çok defa dikkat çekmeyen bu iç içe sistem Hz. Peygamber'in dindeki konumunu göstermektedir. İnsan sadece maddi sıkıntılarının giderilmesiyle huzur bulamamakta. manevi desteğe de ihtiyaç duymaktadır. Tarih dinin bu destekierin başında yer aldığını ortaya koymaktadır. ResOl-i Ekrem de yakın ve uzak muhataplarının bu ihtiyacını derinden hissetmiştir. " Tebliğ ettiğin ilahi mesaja inanmayacaklar diye neredeyse kendini helak edeceksin" (e 1-Keh f ı 8/ 6: eş - Şuara 2613): "K ur'an 'ı sana güçlük çekesin diye değil kalpleri etkilenip ürperecek kimseler için bir uyarıcı olarak indirdik" (Ta ha 20/2-3) mealindeki ayetler bu gerçeğe işaret etmektedir. Müfessirler, Hi cr sOresinde görülen ( ı 5/72) "hayatın hakkı için ... " anlamındaki hitabın ResGl-i Ekrem'e Allah'ın bir iltifatı sayıl­ dığını, böyle bir mazhariyetin başka hiçbir peygambere nasip olmadığını ifade eder (Şe v kanl , lll , 132). Eski peygamberlerin hitap ettiği kavimler çoğunlukla iman etmedikleri için helak edildiği halde Hz. Muhammed'e, kendisi kavminin içinde bulunduğu sürece onların dünyevi bir cezaya maruz bı rakılmayacağı bildiri!- 439 MUHAMMED miştir (ei-Enfal8/33 ). Mi'rac dolayısıyla İsra ve Necm surelerinde Resulullah 'ı yüceltici ifadeler kullanılmış . Kevser suresinde birçok iyilik ve güzelliğin ona verildiği zikredilmiştir. Bu surede yer alan Kevser ile İsra suresinde (ı 7/79) Reslıl-i Ekrem'e vaad edilen makam-ı mahmud bir arada düşünüldüğünde Peygamber'in getirdiği mesajın dünya var oldukça etkinliğini sürdüreceği yolunda bir sonuca ulaşmak mümkündür (b k. MAKAM·ı MAH· MÜD). Bütün peygamberler hitap ettikleri tabi tutmakla görevlendirilmiştir. Çeşitli ayetlerde Reslıl-i Ekrem 'e muhataplarını manevi kirlerden temizleyip anndırması yolunda faaliyet göstermesi, huzur ve sükunete kavuşma­ ları yönünde kendilerinin de şahit olacağı şekilde dua ve niyazda bulunması emredilmiş (et-Tevbe 9/ ı03). şahsına karşı iş­ leyebilecekleri kusurları affetmesi, ayrıca günahlarının bağışlanması için Allah'tan mağfiret dilemesi istenmiştir (Al-i imran 3/ ı 59; en-N Or 24/62; Muhamm ed 47/ ı 9; el-Mü mtehin e 60/ ı 2). Ayetlerde Peygamber ile münasebetleri konusunda topluma da sorumluluklar yüklenmiş. fertlere Allah tarafından görevlendirilen bir elçinin mutlak itaatle karşılanması gerektiği hatırlatılmış. günah işlediklerin­ de Peygamber' e başvurup af dilemeleri. Peygamber'in de: kendileri için bağışlan­ ma talebinde bulunması halinde Cenab-ı Hakk'ı fazlasıyla bağışlayıcı ve merhametli bulacakları bildirilmiş (en- N isa 4/64). ayrıca müminlerin resulün duasını istemeleri tavsiye edilmiştir (et-Tevbe 9/99) . toplumları eğitime Çeşitli ayetlerden hareketle bir müslüResul-i Ekrem'e karşı görevlerini, dolayısıyla gerçek bir mürnin olmasının şartlarını ona in anmak. itaat etmek, onun izinden gitmek, onu sevmek ve salatü selamla anmak şeklinde beş kategori halinde sıralamak mümkündür. Kur'an'da Hz. Peygamber'in risaletinin bütün insanları kapsadığını belirten ayetin devamında Allah ile birlikte resulüne de iman edilmesi emredilmiş (ei-A'raf 7/ 158). bu emir baş­ ka ayetlerde iman ve itaat şeklinde tek- . rarlanmıştır (Al-i imran 3/32; en-N isa 4/ ı 36). Kur'an-ı Kerim'in on iki yerinde emir şeklinde, beş ayette fiil kalıplarıyla Allah'a itaat! e resulüne itaat beraber zikredilmiş (M . F. Abdülbaki. el-Mu'cem, "ty'a" md). resule itaat edenin Allah'a itaat etmiş sayılacağı belirtilmiş, Allah ile birlikte resulüne itaatin kadın ve erkek müminlerin şi arı olduğu bildirilmiştir (et-Tevbe 9/7 ı) . Kadi İyaz, Cenab-ı Hakk'ın bu tür ayetlermanın 440 de kendi ismiyle resulünün ismini, kendisine itaatle resulüne itaati iştirak ifade eden atıf "vav"ı ile yanyana getirdiğini. böyle bir bağlantının Hz. Muhammed'den başkası için mümkün olmadığını kaydetmiştir (eş-Şifa', 1. 24) Kur'an'da her şeyi kuşatan ilahi rahmetten faydalanacak kimselerin nitelikleri belirtilirken revrat'ta ve İncil'de kendisine atıfta bulunulan ve ümml bir nebl olan resule tabi olmalarından söz edilir (ei-A'raf 7/ ı 57); böylece yahudilerle hıris­ tiyanların da ona inanmaları gerektiğine işaret edilir. "De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" mealindeki ayet (Al-i imran 3/3 I) Hz. Peygamber'in Asr-ı saadet'teki muhatapları yanında bütün insanlığa bir çağrıdır. Ayrıca meşakkatli Tebük Seferi'ne katılan muhacir ve .ensar gruplarının "zor gününde neblye uyma" sınavı­ nı başardıkları için ilahi rahmet ve yakın­ lığa layık görüldüğü bildirilmektedir. Bu olayla ilgili ayetlerin sonuncusunda, "Medine halkına ve onların çevresindeki bedevi Araplar'a Reslılullah'tan geri kalmaları ve onun hayatından önce kendi hayatlarını düşünmeleri yakışmaz" denilmek suretiyle Hz. Peygamber'e gösterilmesi gereken saygı ve bağlılık vurgulanmıştır (et-Tevbe 9/1 17-120). Ebu Abdullah ei-Hallml. Reslılullah'ın özelliklerini bilen aklıselim sahibi bir kişi­ nin onu babasından ve hacasından daha çok sevmesi gerektiğini söylemiş, bu arada bazan sevginin sevilenden beklenebilecek menfaatlerden kaynaklandığına işa­ ret etmiş. ancak Peygamber sevgisinin bu merhaleyi aşarak tazim ve hürmet derecesine yükselmesinin lüzumunu belirtmiştir (e l-Minhac, ll , 45, ı 24) Resul-i Ekrem. muhtemelen övünç vesilesi olarak aigılanmaması ve sonraki dönemlerde Hıristiyanlık'ta görüldüğü gibi aşırı telakkilere yol açmaması için kendisinin üstünlüğünü dile getiren beyanlara fazla yer vermemişse de birçok hadis mecmuasın­ da Peygamber sevgisine dair bazı ifadeleri mevcuttur. "Sizden hiçbiriniz beni babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz" mealindeki hadis (Buh ar!, " İman " , 8; Müslim. "Iman", 69) bunlardan biridir. Kur'an-ı Kerim'de geçmiş peygamberlere, seçkin kullara ve cennet ehline Allah'ın selamı ifade edildiği gibi (M . F. Abdül baki. el-Mu'cem, "sim" md.). Allah'ın ve meleklerinin Peygamber' e salat ettikleri bildirilerek mürninlerden de ona salatü selam getirmeleri istenmiştir (ei-Ahzab 33/56) Allah'ın birine salatı "rahmet. günahlardan arındırma. manevi makamı­ nı yüceltme" manasma kabul edilmiş, meDiğer nebllerin yanında Hz. Muhamleklerin ve müminlerin salatı da o kimsemed'in de muhataplarının hak dini benin bağışlan ıp yüceltilmesi şeklinde yonimseyip ebedl mutluluğa erişmelerini rumlanmıştır (Ragıb el-isfahanl, el-Müf. gönülden arzu etmesi ve bunun gerçekredat, "sly" md.; Kadi iyaz. ll. 625-627). leşmemesinden derin üzüntü duyması Namazlarda tekrar edilen Tahiyyat duaonun insan sevgisinin bir göstergesidir. sında Allah'a, Peygamber' e. namaz kılan­ Resul-i Ekrem insaniarın Allah'ı tanıma­ ların kendilerine ve Allah'ın bütün salih iarına ve sevrnelerine aracı olduğuna gökullarına salatü selam okunur. ardından re (Al-i im ran 3/3 ı ı hem yaratanı hem yaResul-i Ekrem'e ve Hz. İbrahim'e özel saratıimışı seven bir insandır. Kendisi "halat ve bereket dualarında bulunulur. Bu blbullah" olduğunu . fakat bunu övünme tür metinler Hz. Muhammed'in kitap, vesilesi kıimadığını söylemiş (Müsned, 1, sünnet. İslam inancı ve dolayısıyla ibadet395. 410 , 462; Dariml. "M u~ddime ", 8; teki konumunu göstermektedir (bk. SATirmizi, "Me n aJ5ıb ", ı) . hablbullah niteleLATÜ SEtAM) mesi müslümanların "resulullah"tan sonMüminlerin Hz. Peygamber'e karşı göra en çok tekrar ettikleri vasıf olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de Peygamber'in müminrevleri sıralandıktan sonra belirtilmesi gereken bir husus da ona karşı saygısız­ iere kendi canlarından daha yakın olduğu (ei-Ahzab 33/6), sıkıntıya düşmeleri halık gösterilmesine izin verilmemesidir. Bütün peygamberler, inkarcıların kaba linde üzülüp üzerlerine titreyen, şefkat ve kuvvete dayanan reaksiyonlarının yanı sı­ merhamet gösteren bir duyarlılığa sahip ra psikolojik eziyetlerine de maruz kalbulunduğu (et-Tevbe 9/ 128- 129) ifade mıştır. Kur'an-ı Kerim'de "neblye veya Aledilmektedir. Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadiste Reslıl-i Ekrem muhataplah'a ve resulüne eziyet" diye ifade ediları karşısındaki konumunu, ateşe düş­ len. dünyada ve ahirette lanete ve elem mekte ısrar edenleri bellerinden yakalaverici cezaya sürükleyeceği haber verilen bu davranış (et-Tevbe 9/6 ı ; ei-Ahzab 33/ yıp kurtarmaya çalışan kimsenin duru57) ll. (VIII.) yüzyıldan itibaren gündeme muna benzetmiştir( Müs lim , "Fe:üı'il", I 7-1 8; Tirmizi. "Edeb ", 82). getirilmiş. muhtemelen ilk defa Kadi İ yaz MUHAMMED tarafından 23-24: lll, 249: Buhar!, "l;ludud", 31 )ve ko- (eş-Şi{ti', ll, 932-1046). nuşması sırasında derli toplu olarak ele alınmıştır Peygamber'e eziyet alay, küçümseme, çekiştirme. ayıpla­ ma. iftira, aile hayatını karalama vb. şe­ killerde olabilir. "Seb" ve "şetm" (dil uzatma , ta'netme , şahsiyetini zedeleyici asıl­ s ız eleştiriler yapma) kelimeleriyle ifade edilen bu tür eziye~ler dini ve ahl2ıl<i hayata maddi eziyetlerden daha büyük zararlar getirebilir. Alimler Hz. Peygamber'e dil uzatan müşrik, münafık, inkarcı ve bozguncuların zararlarını ortadan kaldırmak için bazı maddi müeyyideler belirlemiştir (Topaloğlu, s. 433-4421. Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın, resulü Muhammed 'i bütün diniere hakim olacak hak dinin neblsi olarak gönderdiği (e 1Feth 48/28 -2 9). onu peygamberlerin sonuncusu yaptığı (ei-Ahzab 33/40). Kur'an'ı bozulmak ve yok olmaktan koruyup kendi muhafazası altına aldığı (e i-Hicr ı 5/9). hak dinin son halkasını teşkil eden islamiyet'i nihai şekline erdirdiği (el-Ma ide 513) ve ondan başka din arayışına kalkı­ şanın bu davranışının asla kabul görmeyeceği (Al-i im ran 3/85) ifade edilmiş. bu suretle Resulullah'ın son peygamber olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca bunu belirten birçok rivayet hadis kitaplarında yer almıştır (DİA, XVI, 4 79-480) Hz. Muhammed'e verilen risaletin evrenselliği çeşitli ayetlerde belirtilmektedir (ei-A'raf 7/ 158: el-Enbiya 21/107; Sebe' 34/28) . Son peygamberin nübüwetinden günümüze kadar geçen on dört asırlık zaman içinde peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkanlar olmuşsa da bu hareketler sapkınlık olarak değerlendirilmiş ve iddia sahipleri kitleleri etkileyememiştir. Bu sosyolojik realite sözü edilen faaliyetlerin ilahi irade ve planla da bağdaşmadığını göstermektedir (b k. HATM-i NÜBÜWET). Allah nezdinde makbul ve seçkin insanlar olan peygamberlerin arasında üstünlük farkının bulunduğu Kur'an'da bildirilmiştir (el- Bakara 2/253; el-isra ı 7/55). Resul-i Ekrem, övünç vesilesi yapmadan kendisinin insan türünün ve kıyamet gününün efendisi olduğunu söylemekle birlikte (Buhar!, "Enbiya'", 3, "Tefs1r", ı 7/5: Müslim, "Iman", 337-338: EbO DavOd. "Sünnet", ı 3: Tirmizi, "Mena~ıb", ı ı peygamberler arasında üstünlük tartışma­ sına girilmesini ve kendisinin diğer nebllerden üstün olduğu iddiasının sürdürülmesini yasaklamıştır ı Bu hari, "ljuşumat''. ı . "E nbiya'", 24, 35, Müslim , "Feza'il", 160-163 , 166-167) Yine. "Meryem oğlu isa aşırı bir şekilde övüldüğü gibi beni de övmeye kalkışmayın" demiş (Müsned, 1, onu överken aşırılığa kaçan bir sahabiyi uyarmıştır ( Müsned, IV, 256, 379: Müslim , "Cum'a", 48). Kadi iyaz, Hz. Peygamber'in beyanları arasın­ daki farklılığı tevazu gösterme, diğer peygamberlere bir nilkısa getirmeme ve esasen nübüvvetle risaletin kendisinde bir üstünlük tercihinin bulunmaması gibi sebeplerle açıklamıştır (eş-Şi{ti', ı. 307- 309) . Kur'an-ı Kerim'de geçmiş peygamberler için "abd" ve "beşer'' kelimeleri kullanıl­ mış , on ayette Resulullah'tan abd olarak söz edilmiş. ayrıca beşer olduğunu söylemesi emredilmiştir (M . F Abd ülbaki, elMu'cem, "'abd", "bşr" md.leri). Bu husus birçok hadiste de yer almıştır (Wensinck, el-Mu' cem, ı. 183: IV, ı 08, ı 09) Resul-i Ekrem kendisine hürmette aşırıya kaçılma­ sını menetmiş (Müsned, IV, 38 ı: V, 227: EbO DavOd, "Nikal).", 40: Tirmizi, "Raçla'", ı 0). ölüm döşeğinde iken, peygamberlerinin kabrini mabed edinenleri ağır bir dille yermiş. müslümanları böyle bir davranıştan sakındırmıştır (Buhar!, "Şalat", 55: Müslim, "Mesacid", ı 9-23) . islam dininde Peygamber sevgisine büyük önem verilmekle birlikte bütün sevgilerin üstünde Allah sevgisinin bulunduğu özellikle belirtilmiştir (ei-Bakara 2/ ı 65 ). "Bir şeyi aşırı derecede sevmen gözünü kör, kulağını sağır edebilir" mealindeki hadisin de işaret ettiği gibi (f\1üsned, V, 194 : VI, 450: EbO DavOd, "Edeb", 116: AciOnl, ı. 343-344) Peygamber sevgisi onun gerçek hayatı, şahsiyeti ve dindeki konumuyla paralel olmalıdır. Ehl-i kitap, aslında tek tanrı inancına sahip olduğu halde peygamberlerine beşer üstü bir konum biçmiş, böylece tevhid ilkesini zedelemiştir (et-Tevbe 9/30) İslam tarihinde Hz. Peygamber'i tanrılaştırmaya kadar giden inanç grupları ortaya çıkmamışsa da onun gerçek hayatı , şahsiyeti ve konumuyla bağdaşmayan bazı aşırı telakkiler bilhassa halk kitleleri arasında etkili olmuştur. Zaman zaman yabancılar tarafından Resül-i Ekrem'in şahsiyetiyle ilgili yakıştırmalar ileri sürülmüş. bunun yanında Peygamber'i yüceitme amacıyla asılsız rivayetler ve hayal ürünü malzemeler de üretilmiştir. Akli ve nakli ilimler alanında uzman olan bir kısım alimler dahi Resulullah'a dair haber ve rivayetlerde bazı yanlışlıkla ra düşmüştür. Nitekim Ebu Abdullah el-Halim!, el- Minhac fi şu'a­ bi'l-imdn adlı eserinin Peygamber sevgisine ayırdığı bölümlerinde (ll , 45-1 78) sahih olmayan birçok rivayeti toplamıştır. Aynı şey. Kadi iyaz' ın eş-Şifa' ve Süyutl'- nin el-ljaşd'işü '1-kübrd adlı eserleri için de söz konusudur. Süyutl, el-Le'dli'lmaşnıl'a'sında mevzu olduğuna hükmettiği rivayetlerle ilk dönem muhaddislerinin zayıf veya mevzu kabul ettiği nakillerine bile bu eserinde yer vermiştir. Hz. Muhammed'in şahsiyetini doğru olarak bilip tanımak. iman ve gönül hayatını ona göre düzenlemek her müslümanın önemli görevlerinden biridir. Zira Muhammed aleyhisselamın Kur'an ve Sünnet ile sahih siyer kitaplarında yer alan gerçek şahsi­ yeti taklit edilip uyulması mümkün olan en güzel örnektir. BİBLİYOGRAFYA: Ragıb el-isfahani. el-Mü{redat, "'azr" , "sly" md.leri: M. F. Abdülbaki. el-Mu'cem, " nb'e" , "rsl", "]:zvl", "\v'a", "sim", "'abd" , "bşr" md .l eri: Wensinck, el-Mu'cem, 1, ı83 ("bşr" md .); IV, 108, ı 09 ("'abd" md ); Müsned, 1, 23-24, 395, 4ı O, 429-430 , 462: ll, 24ı, 428, 460; lll, 249; IV, ı27, ı28, ı94, 256, 379, 38ı; V, ı94, 227, 262; VI, 450; Da rimi." Mu]:zaddime", 8; Bu h ari. "Mena]:zıb ", ı8, "lman", 8, "Enbiya'", 3, 24, 35, "Tefslr", ı7 /5 , "ljuşumat", ı , "J::Iudud", 3ı, "Şalat", 55, "Ezan", 95; Müslim,"Feza'il", ı7ı8, 2ı-23, 160-ı63, ı66-ı67, "lman", 69, 337338, "Cum'a", 48 , "Mesacid", ı9-23 , "Şa lat ", 35 -38: Ebu Davud, "Sünnet", ı3 , "Nikab" , 40, "Edeb", ıı6;Tirmizi, "Mena]:zıb" , ı, "Edeb", 82, "Raqa'" , ı O; Ta beri. Gimi'u'l-beyan (nşr. Sı d ki Cemi! ei-Attar.), Beyrut ı4ı5/1995 , XXIII , ı39; Matüridi. Te'vflatü 'i-Kur' an, Süleymaniye Ktp., Mihrişah, nr. ı76, vr. ı83'; Ebu Abdullah el-Halimi. el-Min hac fi şu'abi'l-iman 1nşr. Hilm i M. FO de). Beyrut ı399/1979, ll, 45 - ı78; Kadi iyaz. eş-Şifa', ı, 24, 62 , 307-309; ll , 625-627, 932ı 046; ibn Kesir, Te{sirü 'i-Kur' an, Beyrut ı385/ ı966, VI, 43 ; Aci u ni, Keşfü 'l-l]afa', Kah ire ı35ı , 1, 343-344; Şevkani, Fetl)u'l-"adir, Kahire ı3495ı, lll, ı32; Muhammed Abd u h, Risaletü 't-tevf:ıid (nşr. M. Reşid Rıza). (ba sk ı yeri ve tarihi yok ( (Daru ibn Hazm), s. ı60-ı6ı ; Bekir Topaloğlu, "Peygamber' e Saygısızlığın Din[ Hükmü", Hz. Peygamber ve Aile Hayati( haz. i. Lütfi Çakanismail Kurt) , İstanbul, ts . (ilmi Neşriyat). s. 429445. ~ ~J BEkiR ToPALOGLU B) ibadet Hayatı ve Hukuktaki Yeri. Hz. Peygamber'in. içinde yetiştiği toplumun dini telakkilerinin merkezinde yer alan çok tanrı inancından ve putlara tapma gibi ritüellerden baştan beri uzak durduğu, peygamberlik öncesinde Kabe'yi tazim gibi İslam'daki ibadet anlayışına paralel dini davranışlarda bulunduğu bilinmektedir. Onun vahiy almadan önceki dönemde geçmiş peygamberlerden birinin dinine göre amel etmekle yükümlü olup olmadığı meselesi İslam alimlerince geniş biçimde tartışılmıştır . Hz. Muhammed'in tabi değil metbu sayıldığı gerekçesiyle buna olumsuz bakanlara karşılık bazı delillerden hareketle ve Adem. Nuh, İbra- 441