T. C. SELÇUK ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER ENSTTÜSÜ SLAM TARH VE SANATLARI ANA BLM DALI SLAM TARH BLM DALI ABBASÎLERN LK DÖNEMNDE SEYYD VE ERÎFLERN DNÎ, SOSYAL VE KÜLTÜREL KONUMLARI DOKTORA TEZ DANIMAN PROF. DR. AHMET ÖNKAL HAZIRLAYAN MTHAT ESER . KONYA-2008 ÇNDEKLER KISALTMALAR .............................................................................................................. III ÖNSÖZ .............................................................................................................................. IV GR ....................................................................................................................................1 1. Kavram Olarak Seyyidlik ve erîflik ............................................................................. 1 a) Seyyid Kavram.............................................................................................................. 1 b) erîf Kavram................................................................................................................. 6 c) Ehl-i Beyt Kavram ile Seyyidlik ve erîflik Kavramlarnn rtibat........................... 10 2. Zaman Açsndan Konunun Kapsam .......................................................................... 13 3. Aratrmann Metodu ve Kaynaklar............................................................................ 14 I. BÖLÜM ..................................................................................................................22 SEYYD VE ERÎFLERN DNÎ KONUMU.................................................................22 1. Din Açsndan Seyyid ve erîfliin Konumu............................................................... 22 2. Toplum Açsndan Seyyid ve erîflerin Dinî Konumu ................................................ 25 3. Seyyid ve erîflerin Dinî Faaliyetleri........................................................................... 29 II. BÖLÜM ..................................................................................................................55 SEYYD VE ERÎFLERN SOSYAL KONUMU..........................................................55 1. Seyyid ve erîflerin ctimâî Statüleri ............................................................................... 55 a) Toplum Nezdindeki tibarlar ve Toplumla likileri................................................... 55 b) dareciler Nezdindeki tibarlar ve darecilerle likileri ............................................. 68 2. Evlilik Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu.............................................................. 89 3. Giyim-Kuam Açsndan Seyyid ve erîfler.................................................................. 106 4. Mesken Açsndan Seyyid ve erîfler ........................................................................ 111 5. Maîet ve Sosyal Yardmlama Açsndan Seyyid ve erîfler................................... 112 I III. BÖLÜM......................................................................................................................126 SEYYD VE ERÎFLERN KÜLTÜREL KONUMU .................................................126 1. Dinî limler Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu................................................ 126 2. iir ve Edebiyat Alannda Seyyid ve erîfler............................................................. 137 3. Dier lim Dallarnda Seyyid ve erîfler ................................................................... 141 SONUÇ .............................................................................................................................144 BBLYOGRAFYA................................................................................................................ 149 II KISALTMALAR age. : Ad geçen eser agm. : Ad geçen makale/madde agt. : Ad geçen tez as. : Aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm b. : Bin, ibn bt. : Bint bkz. : Baknz byy. : Bask yeri yok çev. : Çeviren DA : Türkiye Diyanet Vakf slâm Ansiklopedisi ed. : Editör El² : The Encyclopaedia of Islam (New Edition) Hz. : Hazreti hzr. : Hazrlayan A : Milli Eitim Bakanl slâm Ansiklopedisi ra : Radyallâhü anh s. : Sayfa TCBAAK : Türkiye Cumhuriyeti Babakanlk Aile Aratrma Kurumu thk. : Tahkik trs. : Tarihsiz vd. : Ve dierleri III ÖNSÖZ Müslümanlarn slâm Dini’nin peygamberi Hz. Muhammed (as)’e olan sevgi ve sayglar tarif edilmesi zor olan bir husustur. Onun kutlu ashâbnn, Allah Rasûlü’nün etrafnda adeta bir pervane olmas rivayetlere yansmtr. Onu görme erefine nail olamayan Müslümanlar da onun özlemini içlerinde daima hissetmilerdir. Rasûlullah’a kar hissedilen ak, ona duyulan özlem onun soyundan gelen insanlara da farkl bir gözle bakmay beraberinde getirmitir. Ehl-i beyt, evlâd- Rasûl, seyyid ve erîf gibi isimlerle anlan Hz. Muhammed’in soyu, öncelikle kavram olarak dikkatleri çeken bir husustur. Bu kavramlarn bazlarnn tarihî süreçleri, akademik çalmalara ve eserlere konu olmu; bundan sonra da konu olmaya devam edecektir. Hz. Peygamber soyunu ifade eden bu isimlerin öneminin yan sra, onlarn siyasî tarih içerisindeki rolleri de önem arz etmi ve bu anlamda siyasî alanda seyyid ve erifler zaman zaman inceleme konusu yaplmtr. Bütün bunlara ramen bu mümtaz ahsiyetlerin dinî, sosyal ve kültürel konumlar bakir bir alan olarak görülmektedir. Bu anlamda bir adm olmak üzere elinizdeki çalma, seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlarna hasredilmitir. Hz. Peygamber’in vefatndan itibaren günümüze kadar onun soyunun devam ettii düünülürse, bu kiilerin dinî, sosyal ve kültürel konumlarnn incelenmesinin zorluu ortadadr. Üstelik slâm tarihi kitaplarnn genel olarak siyasî olaylar ele ald göz önüne alnd takdirde çalmann detaylandrlmas için, aratrmann zaman olarak snrlandrlmas kaçnlmaz olmutur. Hal böyle olunca seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlar ile ilgili bir çalmada zaman snrlamas bir gereklilik halini almtr. Abbâsîler dönemi, seyyid ve erîflerin dünyann dört bir tarafna yayld ve devletler kurduklar bir dönemdir. Ehl-i beyt, seyyid, erîf gibi kavramlarn yaygn olarak kullanld zaman birimi de bu dönemdir. Bu hususlar sebebiyle çalmamz, Abbâsîler dönemiyle ilgili olmutur. Bununla birlikte Abbâsîler Dönemi yaklak be yüzyllk bir zaman kapsad için, IV bu kadar geni bir zaman diliminde seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlaryla ilgili bir çalma yapmann zorluu sebebiyle, Abbâsîler döneminde de bir zaman snrlamasna gidilmitir. On iki imamn da içinde bulunduu Hz. Peygamber soyundan önemli kiilerin yaad, yine seyyid ve erîf kavramlarnn tarihî seyrini incelemede önem arz eden bir zaman dilimi olan Abbâsîlerin ilk dönemi, çalma alan olarak seçilmitir. Böylece tezimizin ismi “Abbâsîlerin lk Döneminde Seyyid ve erîflerin Dinî, Sosyal ve Kültürel Konumlar” olmutur. Aratrmann giriinde seyyid ve erîf kavramlar kelime ve stlah anlamlaryla söz konusu edilmitir. Ehl-i beyt kavram ile seyyidlik ve erîflik kavramlarnn irtibatna ve zaman açsndan konunun snrlandrmasna dair ksa bilgiler verildikten sonra, aratrmann metodu ve kaynaklar üzerinde durulmutur. Çalmamz esnasnda sadece tarih ve biyografik eserler taranmakla kalmam, mümkün olduunca corafya kitaplarndan ve ehir tarihlerinden yararlanlmtr. Abbâsîleri konu edinen çada eserlerin yorumlarna da müracaat edilen bu çalmada; gerek îî bak açsn yanstmak, gerekse Sünnîler ile îîler arasndaki benzerlik ve farkllklar ortaya koymak üzere îa dünyasnn önemli kaynaklarndan istifade edilmitir. Seyyid ve erîflerin dinî konumunun ilendii birinci bölümde önce din açsndan seyyid ve erîflik ortaya konmaya çallmtr. nsanlarn ve toplumlarn bu ahsiyetlere bak ele alndktan sonra, bir balk halinde onlarn dinî faaliyetleri ele alnmtr. kinci bölümde öncelikle seyyid ve erîflerin ictimâî statülerini ortaya koymak üzere, onlarn toplum ve idareciler nezdindeki itibarlar, örneklerle açklanmaya gayret edilmitir. Evlilik açsndan seyyid ve erîfler incelenirken, onlarn eleri ve çocuklar tablolar halinde ele alnm ve sonuçlar deerlendirilmeye çallmtr. Giyim-kuam, mesken, maîet ve sosyal yardmlama açsndan seyyid ve erîfler, bu bölümün dier konu balklar olmutur. “Seyyid ve erîflerin Kültürel Konumu” ismini tayan üçüncü bölümde, söz konusu ahsiyetlerin dinî ilimlerdeki konumlarnn yan sra iir, edebiyat ve dier ilim dallarndaki konumlar derli toplu ekilde sunulmaya çallmtr. Çalma içinde, seyyid ve erîflerin isimleri ilk geçtii yerin dipnotunda, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e ulaan nesepleri tam olarak verilmitir. Bu dipnotlarda, söz konusu ahsn hayatyla ilgili geni bilgiye ulamak üzere, kaynaklar ve yerleri verilmeye çallmtr. Bunun dnda seyyid ve erîflerin isimlerinin geçtii yerlerde, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e V ulaan nesepleri, okumay zorlatrmamak ve okuyucuyu skmamak gayesine matuf olarak verilmemitir. Eser ismi ve müellif isimlerinin tam künyesinin verildii yerlerde ve bibliyografyada “el” taksnn kullanmna dikkat edilmeye çallm, onun dnda bu taknn kullanmndan sarf- nazar edilmitir. Yine dipnotlarda tek eseri verilen müelliflerin sadece ad verilmekle yetinilmitir. Birden fazla eseri kullanlan yazarlarn ise isimleri verildikten sonra eser adlar, uygun bir ksaltma ile verilmitir. Aratrmada seyyid, erîf, kitap, müellif isimleri ve terimler verilirken Arapça asln yanstmak üzere, uzatma (ˆ) ve kesme (‘) iaretleri kullanlmaya özen gösterilmi, ancak dilimize yerlemi baz isimlerde Arapça asl dikkate alnmamtr. Bu balamda Arapça “Huseyn” eklinde ifade edilebilecek bir isim, dilimizde yaygn kullanm sebebiyle Hüseyin eklinde, çalmada yer almtr. “Abbâsîlerin lk Döneminde Seyyid ve erîflerin Dinî, Sosyal ve Kültürel Konumlar” isimli bu çalmada, gerek konu tespiti gerekse içerii hakknda yapt rehberlik ve aratrmann her aamasnda maddî ve manevî yardmn esirgememesi sebebiyle danman hocam Prof. Dr. Ahmet ÖNKAL’a, ayrca tez süresince deerli fikirlerinden ve tavsiyelerinden istifade ettiim dier muhterem hocalarma teekkürü bir borç biliyorum. Mithat ESER Konya-2007 VI GR 1. Kavram Olarak Seyyidlik ve erîflik a) Seyyid Kavram Kelime olarak seyyid, ( ) Sâde-yesûdü-siyâdeten, süvdeden, seydûdeten, sûden ) sâid veya seyyid eklinde sü‘deden fiilinden ( gelir.1 kisi arasndaki fark, seyyid imdiki zaman anlatan bir ifade, sâid ise gelecei anlatan bir kelimedir.2 Çoulu sâde, sâdât ve seyâyid gelir.3 Bu kelime efendi, mâlik, erîf, faziletli, kerîm, halîm, kavminin skntsna tahammül eden, e, reis, önde gelen kii manalarnda kullanlmaktadr. Seyyid akl, mal, zarar def etme, fayda salama, kendiliinden belirli haklarda maln verme vb. hususlarla insanlar arasnda temayüz eden kiidir. Seyyid, “hiddetlenmeyendir; ibadet ehli, takva sahibi ve halim selimdir; insanlarn çouna önderlik yapandr” eklinde baz özelliklerle de ifade edilmitir.4 nsanlarn çounun iini çekip çevirendir.5 Ulu, soylu ve erefli kiidir.6 Kelime manasna uygun olarak seyyid, ahsî hususiyetleri veya serveti sebebi ile yahut soyu dolaysyla temayüz eden kii olarak da tarif edilmitir.7 slâm öncesi döneme baktmzda seyyid kelimesinin lügat anlamna uygun bir ekilde kullanldn görürüz. Kabile içerisinde seyyid, otoritesi kaltsal olan, bir soy zincirine ve hür 1 bn Ebi Bekr, Muhammed b. Ebi Bekr b. Abdilkâdir er-Râzî (313/925), Muhtâru’s-Shâh, thk: Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1415/1995, I/134; el-Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kûb e-îrâzi (817/1414), el-Kâmûsu’lMuhît, Dmek, Mektebetü’n-Nûr, trs., I/304; ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed el-Huseynî el-Vâsitî elHanefî (1205/1790), Tâcü’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs-erhu’l-Kâmûs-, byy., Dâru’l-Fikr, 1307, II/384. 2 bn Ebi Bekr, age., I/134. 3 Fîrûzâbâdî, age., I/304; Zebîdî, Tâcü’l-Arûs, II/384. 4 El-Ezherî, Muhammed b. Ahmed (370/980), Tehzîbü’l-Lüga, thk: Ahmed Abdülalîm el-Berdûnî-Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Msr, 1384/1964, XIII/35; bn Manzûr, Muhammed b. Mükrim el-Ifrikyyü’l-Msrî (711/1311), Lisânü’l-Arab, thk: Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1413/1992, III/228-229. 5 bn Manzûr, age., III/229; El-Münâvî, Muhammed Abdürraûf (1031/1622), et-Tevkîf alâ Mühimmâti’t-Teârif, thk: Muhammed Rdvân ed-Dâye, Beyrut, 1410, I/393. 6 Ez-Zemaherî, Cârullâh Ebu’l-Kâsm Mahmûd b. Ömer (538/1143), Esâsü’l-Belâa, Beyrut, 1385/1965, s. 312; Cevherî, Ebû Nasr smâîl b. Hammâd (400/1009), Tâcü’l-Lüga ve Shâhu’l-Arabiyye, byy., 1282, I/236; Feyyûmî, Ahmed b. Muhammed b. Ali (770/1368), el-Misbâhu’l-Münîr, Beyrut, 1987, s. 112. 7 Haig, T.W., “Seyyid” A, stanbul, 1966, X/543. 1 bir ataya sahip bir soya dayalyd. O, hilim, deha, diplomasi ustal, ho görülü olma ve misafirperverlik gibi özelliklere sahipti.8 slâmiyet’ten önce siyasî, idarî ve sosyal bir fonksiyonu ifa eden asabe, neseb ve hasebin egemen olduu Arap toplumunda seyyid ve erîf asil bir soydan, baka bir deyile temiz bir nesepten gelen eref sahibi ve kuvvetli bir asabiyetle çevresinde nüfuz kazanan kabile reisi kimliiyle karmza çkmaktadr.9 Zaten slâm öncesi Arap toplumunda kabileler siyasî ve idari yönden ilkel bir yapda idi. Seyyid, eyh, reis gibi idarecilerin otoriteleriyle idare edilen bu kabilelerde basit bir tekilatlanma vard.10 Seyyid veya eyh, kabile içinde ehl-i beyt adyla tannan tek bir ailenin üyeleri arasndan yallarca seçilirdi. Bu onur ayn ailede kalmakla beraber her defasnda bir deneyim ile yeniden kazanlmas gerekiyordu.11 Kendisine eyh veya seyyid denilen kabile bakannn seçimi esnasnda onun ya, cömertlik, kahramanlk, sabr, hilim, tevazu ve etkili konuma kabiliyeti gibi hasletlerine önem verilirdi.12 Mekke’de Hz. Muhammed’in (as) atalar Kusay, Abdümenaf, Hâim ve Abdülmuttalib, Arab yarmadasnda çok sayg gösterilen kutsal bir yer olan Kâbe’nin yöneticileri olarak kendi dönemlerinde seyyid olarak isimlendirilmilerdir.13 Kureyliler, Suriye’den Mekke’ye geldiinde Kusay’n kabiliyetini sezmiler, reislik ve seyyidlii ona vermeyi kararlatrmlardr.14 Abdülmuttalib b. Hâim kendisi için “Seyyidü’lBathâ (Vadinin efendisi)” derken,15 yaad dönemde o, Kurey’in seyyidi ve erîfi olarak tannyordu.16 8 Bosworth, C.E. “Sayyid”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1995, IX/115. 9 Klç, Rüya, Osmanlda Seyyidler ve erîfler, stanbul, 2005, s. 34. 10 Atar, Fahrettin, “Asr- Saadette Adliye Tekilat”, Bütün Yönleriyle Asr- Saadette slâm, stanbul, 1994, III/111. 11 Lewis, Bernard, Tarihte Araplar, çev: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1979, s. 27. 12 Sarçam, brahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Ankara, 2005, s. 36. 13 Jafri, M. Husain, “Sayyid”, The Oxford Encyclopaedia of the Modern Islamic World, Newyork, 1995, IV/11; “Syed”, Encyclopaedia of the World Muslims, Delhi, 2001, IV/1370. 14 el-Belâzurî, Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü'l-Erâf, thk: Süheyl Zekkâr-Riyad ez- Ziriklî, Beyrut, 1417/1996, I/55. 15 El-Ya‘kûbî, Ahmed b. Ebi Ya‘kub b. Ca’fer el-Abbâsî (284/897), Târihu’l-Ya‘kûbî, Beyrut, 1995, I/245; Et- Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/922), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk-, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, 2. bask, Kâhira, 1119, II/247; bnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), el-Müntezam fi Târîhi’l-Mülûk ve’l-Ümem, thk: Muhammed ve Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut, 1412/1992, II/205. 16 bn Sad, Muhammed (230/845), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, 1388/1967, I/79-81; Belâzurî, age., I/71. 2 Seyyid kelimesi, Kur‘ân- Kerîm’de iki yerde geçmektedir. Hz. Yahyâ (as) için Cenâb- Hakk’n seyyid ifadesini kulland ilk âyet-i kerîmede,17 bu kelimeyle ilgili “onun iffet sahibi olma ve günahlardan uzak durma açsndan bakalarna olan üstünlüü”18 “hayrda kavmine olan üstünlüü”19 eklinde açklamalar yaplmtr. Dier âyet-i kerîmede ise seyyid, Hz. Yûsuf (as) ile Azîz’in kars arasnda geçen olayda, “kisi de kapya doru kotuklar anda kapnn yannda kadnn seyyidine rastladlar.”20 eklinde geçmektedir. Burada seyyid ifadesinin kadnn kocas anlamnda kullanld21 açktr. Hz. Peygamber’in sözlerine baktmzda seyyid kelimesinin, slâm öncesi dönemde olduu gibi, sözlük anlamna uygun bir ekilde kullanldn görmekteyiz. Hz. Peygamber’in “Ben kyamet günü Âdem oullarnn seyyidiyim. Buna ramen övünme yok.”22 hadîs-i erîfinde kastedilen, kendisine ilk efaat yetkisi verilecek ve cennet kaps açlacak olan kiinin Allah Rasûlü olmasdr.23 Ashâb- kiram Hz. Peygamber’e “Kim seyyiddir?” diye sorunca O, “brahim olu Yâkub olu shâk olu Yûsuf (as)’tur.” cevabn vermi, sahabe-i kiram “Ey Allah’n Rasûlü! Senin ümmetinin içinde kim seyyiddir?” deyince de öyle buyurmulardr: “Allah’n kendisine mal verip, bol bol rzk ihsan ettii, buna karlk bu nimetin ükrünü yerine getiren ve insanlar arasnda ikâyeti az olan kiidir.”24 Yine bir rivayette “Âdem olunun hepsinin seyyid olduu, erkein evinin seyyidi, hanmn da evinin seyyidesi olduu”25 ifade edilmektedir. Hz. Peygamber Sa‘d b. Ubâde’yi kastederek Ensar’a “Seyyidiniz için ayaa kalkn.” buyurmutur.26 Allah Rasûlü’nün torunu Hz. Hasan için 17 Âl-i Imrân, (3) 39 18 bn Manzûr, age., III/229. 19 Ezherî, age., XIII/35. 20 Yûsuf, (12) 25. 21 bn Manzûr, age., III/230; Fîrûzâbâdî, age., I/304; Zebîdî, Tacü’l-Arûs, II/384; Ezherî, age., XIII/35. 22 Buhârî, Enbiyâ, 3; Tefsîru Sûreti’l-srâ, 5; Müslim, man, 327, 328; Fedâil, 3; Tirmîzî, Kyâme, 10; Tefsîru Sûreti’l-srâ, 19; Dârimî, Mukaddime, 19. 23 24 Ebû Dâvûd, Sünne, 13; bn Manzûr, age., III/229. Et-Taberânî, Ebü’l-Kâsm Süleyman b. Ahmed (360/971), el-Mu‘cemü’l-Evsat, thk: Târik b. Avdu’llâh- Abdü’l-muhsin b. brahim, Kâhira, 1415, VII/111; el-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. El-Huseyn (458/1066), üabü’l-mân, thk: Muhammed es-Saîd Besyûnî Zalûl, Beyrut, 1410, VII/440. 25 Ed-Deylemî, Ebû ücâ‘ îrûye b. ehradâr (509/1115), el-Firdevs bi-Me‘sûri’l-Htâb, thk: Saîd b. Besyûn Zalûl, Beyrut, 1986, III/262. 26 Buhârî, Itk, 17; sti‘zân, 26; Dârimî, Edeb, 144. 3 kulland “Benim bu olum seyyiddir. Kesinlikle Allah Teala onun vastasyla ileride Müslümanlardan iki büyük grubun arasn bulacaktr.”27 sözlerinde de kelimenin sözlük manasnn kullanldn görmekteyiz. Hatta ikinci cümle sebebiyle burada seyyid ifadesinin halîm kii manasna kullanld ifade edilmitir.28 Hz. Peygamber (as), iki torunu için “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin seyyidleridir.”29; kz Fâtma için “Ümmetimin kadnlarnn seyyidelerinden birisidir.”30 ve damad Ali için “Sen bu dünyann bir seyyidi, ahiretin bir seyyidisin.”31 cümlelerini kullanrken, seyyid/seyyide kelimesini sözlük anlamna göre kulland görülmektedir. Ebû Hureyre, Hasan b. Ali’ye “Seyyidim” diye hitap etmi ve buna sebep olarak da Hz. Peygamber’in ona “seyyid” demesini göstermitir.32 Seyyid kelimesi terim olarak ise Hz. Hüseyin’in soyundan gelen kiileri anlatan bir ifadedir.33 Fakat bu tanmn genel geçer bir tanm olduunu söylemek mümkün deildir. Her ne kadar seyyid ve erîf kelimeleri Hz. Hasan ve Hüseyin’in soyundan gelen kiileri belirtse de tarihte seyyid ve erîf kelimeleri ayn bölgede deiik zamanlarda veya ayn zamanda farkl bölgelerde bir birlerinin yerine kullanlmtr. Hicaz bölgesinde valilik, özellikle Mekke valilii yapmayan Ali oullarna seyyid ismi kullanlmtr.34 Fâtmîler döneminde Msr’da, 27 Buhârî, Fiten, 20; Fedâilü’s-Sahâbe, 22; Tirmîzî, Menâkbü’l-Hasan ve’l-Huseyn, 30. îa tarafndan Hz. Hasan’n “Seyyidü’-ühedâ” makamna çkartld ifade edilmektedir. Hitti, Philip K., Siyasal ve Kültürel slâm Tarihi, çev: Salih Tu, stanbul, 1980, I/302. 28 bn Manzûr, age., III/229. 29 Tirmizî, Menâkb, 60; bn Mâce, Mukaddime, 11. 30 Buhârî, Fedâilü’s-Sahâbe, 29; Tirmizî, Menâkb, 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/391. 31 Muhîbüddin et-Taberî, Ahmet b. Abdillah (694/1295), er-Riyâzu’n-Nazîra fî Menâkbi’l-Aera, Tahric: Abdülmecîd Ta‘me, Halebî, Beyrut, 1418/1997, III/119, Arendonk, C. Van, “erîf” A., stanbul, 1978, XI/437. Me‘mûn döneminde Hasan b. Sabbâh Bezzâr, Hz. Ali ile ilgili olarak ‘Sallâ’l-Allâh alâ mevlâye ve seyyidî Ali’ ifadesini kullanmtr. Hatîb Badâdî, Ebûbekir Ahmed b. Ali (463/1071), Târîhu Badâd, Beyrut, Dâru’lKitâbi’l-Arabî, trs., VII/331. 32 bn Kesîr, Ebu’l-Fidâ smâil b. Ömer ed-Dmekî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk: Abdurrahman el- Lâdkî-Muhammed Beydûn, Beyrut, 1416/1996, VII/405. Hadislerde kendileri için seyyid ifadesi kullanlan baka sahabiler için bkz. Wensinck, A. J. (1882/1939), El-Mu‘cemü’l-Müfehres li Elfâz’l-Hadîsi’n-Nebevî, Leiden, 1968, III/16-17. 33 Uzunçarl, smail Hakk (1398/1977), “Osmanllar’da Nakîbü’l-Erâflk”, hzr: Ali Dadan, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 451. 34 El-Yemânî, Muhammed Abduh, Allimû Evlâdeküm Mehabbete Âl-i Beyti’n-Nebî (as), 2. bask, Beyrut, 1992, s. 28. 4 seyyid kelimesi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna tahsis edilmitir.35 Osmanl toplumundaki seyyid ve erîfler ile ilgili çok deerli bir çalma yapan Rüya Klç ise nesebi baba tarafndan Hz. Peygamber soyuna dayananlarn seyyid, anne tarafndan dayananlarn ise erîf olduunu düünmektedir.36 Yemânî, asrmzda Hüseyin evlâdna seyyid, Hasan evlâdna ise erîf denildiini, bunun sebebinin Hz. Hasan’a insanlarn halife olarak biat etmesine karlk, Hz. Hüseyin’e hiç biat edilmemesi olabileceini söyler. O, günümüzde birçok bölgede bu iki lakabn birbiri yerine kullanldnn altn da çizmektedir.37 Nitekim günümüzde Güneydou Anadolu’da hem Hasan hem Hüseyin evlâd için seyyid kavram kullanlmaktadr.38 Hali hazrda Yemen bölgesinde hem Hasanîler’e hem Hüseynîler’e seyyid denilmektedir.39 Seyyid kelimesinin kavram olarak ilk defa ne zaman, kim için kullanldn tespit etmek oldukça güç görünmektedir. Hicri ilk iki buçuk asr içinde es-Seyyid kelimesinin bu anlamda geçtii metin yok mesabesindedir.40 Kaynaklarda Ali b. Hüseyin b. Ali (94/712),41 Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali (123/740),42 Hasan b. Zeyd b. Hasan b. Ali (168/784),43 Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan b. Ali (145/762),44 Yahya b. Abdillah b. Hasan b. 35 Uzunçarl, agm., s. 451; Sarck, Murat, Osmanl mparatorluu’nda Nakîbü’l-Erâflk Müessesesi, Ankara, 2003, s. 2; Adak, Abdurrahman, “Güneydou Anadolu’da Seyyidler” Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Yl: 4, Say: 3, s. 384. 36 Klç, age., s. 31. 37 Yemânî, age., s. 28. 38 Adak, agm., s. 384. 39 Arendonk, “erîf”, A., XI/437. 40 Uyar, Gülgün, Ehl-i Beyt, slâm Tarihinde Ali Fâtma Evlâd, stanbul, 2004, s. 34. 41 bn Hbbân, Muhammed b. Ahmed Ebû Hâtim et-Temîmî el-Büstî (354/965), es-Sikât, thk: erafüddîn Ahmed, byy., Dâru’l-Fikr, 1395/1975, V/160; bnü’l-Harîrî, Ahmed b. Halil el-Maribî, Kitâbu Müntehabi’zZeman Târîhu’l-Hulefâ ve’l-Ulemâ ve’l-A‘yân, thk: Abduh Halife, Beyrut, 1993, s. 74. 42 43 Taberî, age., VII/180-181; Hatîb Badâdî, age., VII/205. Ez-Zehebî, emsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1347), el-Iber fî Haberi Men aber, thk: Muhammed es-Saîd b. Besyûnî, Beyrut, 1405/1985, I/194; el-Yâfiî, Ebû Muhammed Abdullah b. Esad elYemenî el-Mekkî (768/1367), Mir‘âtü’l-Cinân ve Ibratü’l-Yakzân fi Ma‘rifeti ma Yu‘teberu min Havâdisi’zZemân, 2. bask, Kâhira, 1413/1993, I/355. 44 Es-Semhûdî, Nuruddîn Ali b. Ahmed (911/1506), Vefâü’l-Vefâ, thk: Muhammed Muhyiddîn Abdülhumeyd, 2. bask, Beyrut, 1393/1971, III/923. 5 Hasan b. Ali,45 sa b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali (168/784),46 Ali b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali,47 Mûsâ Kâzm b. Ca‘fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali (183/799)48 gibi evlâd- Rasûl’e seyyid ifadesi kullanld görülmekle beraber, bu rivayetlerde seyyid ifadesinin terimsel manada “Hz. Hüseyin’in soyundan geldii veya Hz. Ali’nin soyundan geldii” inancyla söylenmedii açktr. Bu bilgilerin altnda cahiliye döneminde, ahsi hususiyetleri, serveti veya soyu sebebiyle temayüz eden, toplumunda önder konumunda olan kii anlamna gelen ve atalar Kusay, Abdümenaf ve Abdülmuttalib için seyyid denilen Hz. Peygamber’in evlâdnn, insanlar nezdindeki özel konumu sebebiyle ve bilhassa Hz. Muhammed’in, torunu Hasan için kulland seyyid ifadesinden hareketle zamanla Ali oullarna seyyid denildii görülmektedir. Burada hiç üphesiz neseb birinci derecede etkili olmutur. b) erîf Kavram erîf ifadesi, () erufe-yerufü-erafen, ürfeten, erfeten, erâfeten ( ) fiilinden gelmektedir. Çoulu erâf ve ürafâ eklindedir.49 Lügat olarak erîf, atalar sebebiyle bir üstünlüe ve ululua sahip kiidir. Bununla beraber neseb olarak olmasa da bir deeri ve konumu haiz kiidir.50 Asaleti ve içtimâî mevkii yüksek olan veya memleketin tannm büyük ailelerine ve bunlardan birisine mensup olan kimselere erâf denilmitir.51 Erâf, kendilerine kabile veya ehir birliinin maslahatlarnn idaresi tevdi edilmi bulunan asil ailelerin reisleri idi. Bu sebeple kaynaklarda Kûfe Erâf, Horasan Erâf 45 El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), Mekâtilü't-Tâlibiyyîn, thk: es-Seyyid Ahmed Sakr, 3. bask, Beyrut, 1408/1987, s. 405. 46 Isfehânî, Mekâtil, s. 354. 47 bn Hbbân, age., V/160. 48 Zehebî, Iber, I/221; Yâfiî, age., I/394. 49 bn Manzûr, age., IX/169; bn Ebi Bekr, age., I/134; ez-Zemaherî, age., s. 326; Cevherî, II/34; Feyyûmî, age., s. 118. 50 bn Manzûr, age., IX/169 51 Uzunçarl, agm., s. 451. 6 vb. ifadelere rastlamak mümkündür.52 Soyunda asalet ve eref bulunan anlamnda kullanld zaman “erâf”, Hz. Muhammed’in soyuna mensup olanlar, özellikle de Mekke emirlerini ifade ettii zaman ise “ürafâ” kullanlr.53 Cahiliye döneminde seyyid kelimesinin kullanm izah edilirken, erîfin de seyyidle yakn anlaml bir ekilde kullanld görülmütü.54 slâmiyet’ten evvel cahiliye devrinde Mekke’de Beyt-i erîf’in pek muteber saylan muhtelif hizmetlerini idare etmi olan Kurey kabilesinin ileri gelenlerinden on be vazife sahibine erîf denilmitir.55 erîf kelimesi terim olarak ise Hz. Hasan’n soyundan gelen kiileri anlatan bir ifadedir.56 Fakat seyyid ile ilgili söylediimiz gibi bu tanmn da genel geçer bir tanm olduunu söylemek mümkün deildir. Her ne kadar seyyid ve erîf kelimeleri Hz. Hasan ve Hüseyin’in soyundan gelen kiileri belirtse de tarihte seyyid ve erîf kelimeleri ayn bölgede deiik zamanlarda veya ayn zamanda farkl bölgelerde birbirlerinin yerine kullanlmtr. Hicaz bölgesinde Mekke valilii yapan Ali oullarna erîf ismi verilmitir.57 hidîler’in son güçlü valisi Kâfûr döneminde (355-357/966-968), bir Hüseynî’ye erîf denilmesine, Fâtmî komutan Cevher es-Skllî döneminde (358-362/969-973) 358/969 ylnda bir karlama törenindeki Hasanî ve Hüseynîler’e Erâf denilmesine baklrsa Msr’da, erîf kelimesi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna tahsis edilmitir.58 Hatta daha önce erîf ifadesi Abbâs oullar’n da kapsayacak ekilde kullanlrken ilk defa Fâtmîler döneminde Hasan ve Hüseynîler için kullanlan bir lakap olmutur.59 am’da bu ifade sadece Hasanî ve 52 El-Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), el-Fetâvâ el-Hadîsiyye, Kahira, 1989, s. 168; Arendonk, “erîf” A., XI/435; “Sharif”, The Encyclopadia of Islam, (New edition), Leiden, 1996, IX/329. 53 emseddin Sâmî, Kâmûs- Türkî, stanbul, 1989, II/777; Küükaç, brahim Sabri, Abbâsiler’den Osmanllar’a Mekke-Medine Tarihi, stanbul, 2007, s. 119. 54 Abdilmuttalib b. Hâim için hem seyyid hem erîf ifadesinin kullanld yukarda geçmiti. Bkz. dipnot:16 55 Uzunçarl, agm., s. 451; Küükaç, age., s. 117. 56 Uzunçarl, agm., s. 451; Pakaln, M. Zeki (1392/1972), Tarih Deyimleri ve Terimleri, stanbul, 1983, III/342. 57 Uzunçarl, smail Hakk (1398/1977), Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara, 1972, s. 6; Yemânî, age., s. 28. 58 Abdülmün‘m Sultan, el-Muctemeu’l-Msrî fi’l-Asri’l-Fâtmî, Msr, 1985, s. 35, 36; Yemânî, age., s. 27. Msr’da erâf lehine yaplan bir vakf veya vasiyetnameden sadece Hasanîler’in ve Hüseynîler’in yararlanmas da bu görüü desteklemektedir. Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), el-Acâcetü’zZernebiyye fi’s-Sülâleti’z-Zeynebiyye, thk: Saîd Muhammed el-Lihâm, Beyrut, 1417/1996, s. 9, 13; Arendonk, “erîf” A., XI/436; “Sharif”El², IX/331. 59 Süyûtî, Zeynebiyye, s. 9, 13; Heytemî, Fetâvâ, s. 168; Sarck, age., s. 32; Küükaç, age., s. 119. 7 Hüseynîler’i anlatyordu.60 Rüya Klç ise nesebi anne tarafndan Hz. Peygamber soyuna dayananlarn erîf olduunu düünmektedir.61 Yemânî, asrmzda Hasan evlâdna erîf denildiini bunun sebebinin Hz. Hasan’a insanlarn halife olarak biat etmesinin olabileceini söyler. O, günümüzde birçok bölgede seyyid ve erîf lakaplarnn birbiri yerine kullanldnn altn da çizmektedir.62 Hazracî’nin (812/1410) yaad dönemde IX/XIV. yüzylda, Yemen bölgesinde Hasanîler’e ve Hüseynîler’e erîf denildii ifade edilmektedir.63 Marib ve Ortadou’da Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna ürafâ lakab verilmektedir.64 erîf lakabnn Hz. Hasan soyundan gelenler için ilk defa ne zaman kullanldn tespit etmek güç görünmektedir. Daha ilk dönemlerde Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan b. Ali (145/762),65 Muhammedü’l-Cevad b. Ali b. Mûsâ b. Ca‘fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali (220/835)66 için erîf ifadesinin kullanld kaynaklarda geçmekle beraber bunlar terimsel manada kullanlmamtr. lk defa 340/951 ylndan sonra, Karmatiler’in Mekke’den çekilmelerinin akabinde, Ca‘fer b. Muhammed ile Hasanîler Mekke emirliini ele aldlar ve böylece Uhayzr oullar Mekke’nin idaresine geçtiler.67 Daha sonra, Hâim oullar 60 Yemânî, age., s. 27. 61 Klç, age., s. 31. bn Âbidin ise erefin, erîfe olan bir anneden sabit olmayacan ifade etmektedir. bn Âbidin, Muhammed Emîn (1252/1836), Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr erhi Tenvîri’l-Ebsâr, Msr, 1308, III/15. 62 Yemânî, age., s. 28. 63 Arendonk, “erîf”, A., XI/437. 64 Provençal, E. Levi, “Shurafa”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, IX/507. 65 Taberî, age., VII/593; bnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (630/1233), el-Kâmil fi’t-Târîh, 4. bask, Beyrut, 1414/1994, III/576; Semhûdî, age., III/923. 66 Zehebî, Iber, I/300; Yâfiî, age., II/80. 67 bn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Hazm el-Endelüsî ez-Zâhirî (456/1064), Cemheratü Ensâbi’l-Arab, thk: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, 5. bask, Kâhira, Dâru’l-Meârif, trs., s. 47; Ed-Dâvûdî, Seyyid Ahmed b. Ali elHasanî (828/1425), Umdetü’t-Tâlib fi Ensâbi Âl-i Ebi Tâlib, thk: Nezzâr Rdâ, Beyrut, Dâru’l-Mektebi’l-Hayat, trs., s. 108. Wensinck, bu olayn tarihini 350/961 olarak verir. Wensinck, A.J., “Mekke”, A., stanbul, 1978, VII/637; Uzunçarl ise Muhammed b. Ca’fer zamannda Mekke’yi Karmatiler’in istila ettiini, onlarn ayn yl Mekke’yi terk etmelerinden sonra erîf Mûsâ b. Abdullah ile balayan ve 453/1061 ylna kadar devam eden ve Tacü’l-Meâlî erîf Ebu’l-Futûh ile son bulan ve toplam yüz üç sene süren bir zaman zarfnda Mûsâ oullarnn Mekke’nin idaresini elinde bulundurduunu ifade eder. Mekke-i Mükerreme Emirleri, s. 70; Küçükaç, age., s. 97. 8 (ve ayn soydan Fuleyta oullar) Mekke’de emirlik yapmlardr.68 Mekke’de IV/X. yüzyldan balayarak uzun yllar emirlik ve erîflik yapan Hz. Hasan evlâd, erîf olarak anlmtr. Yukarda slâm öncesi dönemde Mekke’de Beyt-i erîf’in pek muteber saylan muhtelif hizmetlerini idare etmi olan Kurey kabilesinin ileri gelenlerinden on be vazife sahibine erîf denildiini görmütük. Bu iki bilgiyi birletirdiimiz zaman idari bir lakap olan erîfliin, kelime anlamndan ve cahiliye dönemindeki kullanmndan hareketle ve bu kelimeye en layk bir neseb olmas sebebiyle Hz. Muhammed (as)’in soyundan gelen ve Mekke’de idarecilik yapan Hz. Hasan evlâdna verildiini söyleyebiliriz. Hz. Peygamber’in “Bu olum, seyyiddir.” sözüne ramen Hz. Hasan evlâdnn erîf olarak anlmasnn temelinde bu idari lakabn, söz konusu idareyi deruhte eden Hz. Hasan soyuna verilmesi görülmektedir. Hz. Hasan soyundan gelen herkesin erîf olarak lakaplandrlmas ve bunun stlâhî bir anlam kazanmasnn ne zaman olduu, ele aldmz dönemi aan bir husus olmaktadr. Bununla beraber kendisi bir Hüseynî olan ve Hz. Ali’nin nesebiyle ilgili orijinal bir eseri olan Dâvûdî’nin naklettii bir rivayet bize bu konuda bir ip ucu vermektedir: Buna göre bir Hasanî ile bir Hüseynî arasnda geçen konumada birbirlerini tanmak için ilk sorduklar soru “Sen Alevî misin?”, ikinci soru ise “Hasanî mi Hüseynî misin?” olmutur.69 Olayn yedinci yüzylda geçtiine baklrsa hala Hz. Hasan evlâdna erîf denilmediini, Hasanîler ve Hüseynîler için seyyid ve erîf ayrmnn kullanlmadn rahatlkla söyleyebiliriz. VIII/XIV. yüzylda yaayan Zehebi’nin Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ adl eserinde,70 IX/XV. yüzylda yaayan ve Hüseynî olan Dâvûdî’nin Umdetü’t-Tâlib fî Ensâbi 68 bn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed b. Haldûn el-Hadramî el-Maribî (808/1406), Târîhu bn Haldûn - Kitâbü’l-Iber ve Divânü’l-Mübtede‘ ve’l-Haber fi Eyyâmi’l-Arab ve’l-Acem ve’l-Berber ve Men Âsârahüm min Zevi’s-Sultâni’l-Ekber-, Beyrut, 1391/1971, IV/113; Dâvûdî, age., s. 111-112; Uzunçarl, Mekke-i Mükerreme Emirleri, s. 70; Wensinck, “Mekke”, A, VII/637; Provençal, “urefâ” El², IX/508; Lewis, B. “Alids”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, I/403; Huart, C., “Ali Evlâd”, A., stanbul, 1978, I/320. Söz konusu neseb eceresi için bkz. Zambaur, Edvard De (1368/1949), Mu‘cemu Ensâbi ve’l-Üsrati’l-Hakîmeti fi’t-Târîhi’l-slâmî, Arapça’ya çev: Zeki Muhammed Hasan-Hasan Ahmed Mahmûd, Kâhira, 1951, s. 30-31; Manuel de Genealogie et de Chronologie pour I’histoire de I’Islam, Hanovre, 1927, s. 21. Mekke’de erîflerin idaresi ile ilgili geni bilgi için bkz. Küçükaç, age., s. 95-114. 69 Dâvûdî, age., s. 114-115. 70 Hüseynî olan Ca’fer Sâdk için “Zamannda Hâim oullarnn seyyidi” (ez-Zehebî, emsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (748/1347), Siyeru A‘lâmi'n-Nübelâ, thk: uayb el-Arnavût vd., 7. bask, Beyrut, 1410/1990, X/105); Mûsâ Kâzm için “Seyyid” (A‘lâm, IX/387; Iber, I/221; Yâfiî, age., I/394); Muhammed Cevad b. Ali için “erîf” (Iber, I/300; Yâfiî, age., I/394); Muhammed b. Hasan el-Askerî için “erîf” (A‘lâm, XIII/119) 9 Âl-i Ebî Tâlib adl eserinde,71 IX/XV. yüzyln sonlarnda X/XVI. yüzyln balarnda yaayan Süyûtî’nin Hz. Zeyneb bt. Muhammed’in soyu ile ilgili eserinde seyyid ve erîf ifadelerinin Hasan ve Hüseyin evlâdn ayrc bir özellikte kullanlmad görülmektedir.72 Söz konusu kitapta Süyûtî, erîf lakabnn Fâtmîler ile beraber sadece Hasanî ve Hüseynîler’e kullanldn, onlardan önce Muhammed b. Hanefiyye gibi Hz. Ali’nin dier oullarna veya amcaoullar Ca‘ferî, Akîlî ya da Abbâsîler’e bu lakabn zaman zaman kullanldn ifade etmektedir. Bundan dolay Süyûtî’nin yaad dönemde erâf için yaplan bir vakf veya vasiyet sadece Hasanî ve Hüseynîler’i kapsamaktadr.73 Dolaysyla IV/X. yüzyldan itibaren Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna seyyid ve erîf lakaplar kullanlmakla beraber Hz. Hasan soyundan gelenler için “erîf”, Hz. Hüseyin soyundan gelenler için “seyyid” ifadesinin, onlarn bulunduu her corafyada ve her zamanda bir kavram olarak kullanldn söylemek mümkün görünmemektedir. erîf lakabnn çkma sebebi olarak ifade ettiimiz Mekke’deki siyasî lakap olan erîfliin, Hz. Hasan evlâdna verildii Hicaz bölgesinde bile Mekke emirlii yapan ve onlarn soyundan gelen Hasanîler’e erîf denildii halde, ayn bölgede yaayp da Mekke emirlii yapmayanlara seyyid denilmesi74 de bu görüü desteklemektedir. Ancak Hz. Peygamber döneminde kendilerine seyyid denilen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in soyundan gelenler için, yer yer seyyid ve erîf ifadelerinin kullanld da gözden kaçrlmamaldr. c) Ehl-i Beyt Kavram ile Seyyidlik ve erîflik Kavramlarnn rtibat Hz. Hüseyin’in ehit edilmesinden itibaren günümüze kadar, pek çok tartmann odak noktas olan, zaman zaman istismar arac haline gelen Ehl-i beyt kavram ile ilgili çok deerli bir doktora çalmas yapan M. Bahaüddin Varol’un aratrmasndan hareketle bu kavram tanmaya çalalm: “Ehl ve beyt kelimelerinden oluan ehl-i beyt terimi, bir isim tamlamas kullanlmtr. Buna karlk Hasanî olan Hasan b. Zeyd b. Hasan için “Seyyid” ifadesi kullanlmtr. (Zehebî, Iber, I/194; Yâfiî, age., I/355). 71 Hüseynî olan Hüseyin b. Mûsâ el-Ebra ile onun iki olu er-Rzâ ve el-Murtezâ için “e-erîf” (Dâvûdî, age., s. 167-168) kullanlmtr. Buna karlk Hasanî olan Ca’fer b. Hasan için “es-Seyyid” (age., s. 151); brahim b. Hasan için “es-Seyyid” (age., s. 132); smail b. brahim’in soyundan gelen ve Msr’da bulunan Mayye oullar için “es-Seyyid” (age., s. 133) kullanlmtr. 72 Süyûtî, Zeynebiyye, s. 9, 13. 73 Süyûtî, Zeynebiyye, s. 9, 13. 74 Yemânî, age., s. 28. 10 olarak ‘ev halk’, ‘hane halk’ anlamna gelmektedir. Kelime anlam itibariyle evde oturanlar ve evde bulananlar ifade eden bu tabire kavram olarak daha farkl anlamlar yüklenmitir.”75 Gerek lügatlerde gerekse âyet ve hadislerde, hem kelime ve hem de kavram olarak farkl anlamlarn verilmesi,76 kavrama iaret eden açk bir nassn olmamas ve slâm’n ilk dönemlerinden itibaren tarih sahnesine çkan baz siyasî-itikâdî oluumlarn bu kavrama giydirmek istedikleri anlamlar sebebiyle77 Ehl-i beyt sadece Rasûlullah’n hanmlardr; Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fâtma, Hz. Hasan ve Hüseyin’dir; Rasûlullah’n çocuklar, hanmlar ve ehl-i kisâdr; ehl-i kisâ, Ümmü Seleme, Vâsile b. Eska‘ ve Selmân- Fârisî’dir; kendisine sadakann haram olduu kimselerdir; Hz. Peygamber’in bütün akrabalardr; müttakî müminlerdir veya Rasûlullah’n ümmetidir eklinde tanmlanmtr.78 Ehl-i beyt olgusu, slâm’n siyasî tarihinde farkl zaman ve zeminlerde deiik dinî ve siyasî gruplar tarafndan, kendi görü ve düüncelerine uygun olarak tanmlanmaya ve bu istikamette kullanlmaya çallmtr. Ortaya çkan bu vaka, ciddi problemleri beraberinde getirmi, her eyden önce kavramn gerçek ve doru bir tarzda anlalmasnn önüne ciddi engeller çkarmtr.79 Ehl-i beytin tanm ile ilgili bu problemin yan sra bir baka problem de bu kavrama dahil olan kiilerin zürriyetlerinin de ehl-i beyt olup olmaddr. Hiç üphesiz ehl-i beyt kavram içerisinde yer almak, gerek ehl-i beytin faziletiyle ilgili nasslar80 gerekse Müslümanlarn Hz. Peygamber’e duyduklar sevgi ve sayg kaynakl onlara ayr bir deer vermeleri sebebiyle büyük bir önemi haiz olmutur. Tabiî olarak, bu deeri istismar etme gündeme gelmitir. Nitekim Sünnîler ve îîler arasnda siyasal iktidar ele geçirmek ve mevcut iktidarlarn merulatrmak, insanlar arasnda ayrcalkl bir statü elde etmek veya 75 Varol, M. Bahaüddin, Ehl-i Beyt Kavramsal Boyut, Konya, 2004, s. 38. 76 Varol, Kavramsal Boyut, s. 65. 77 Varol, Kavramsal Boyut, s. 40. 78 Varol, Kavramsal Boyut, s. 65-89. 79 Yldz, Harun, “Ehl-i Beyt nannn Anadolu Alevîleri Üzerindeki zdüümleri”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 297. 80 Heytemî, ehl-i beytin fazileti ile ilgili 14 âyet-i kerîme ve 44 hadîs-i erîf zikretmitir. El-Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), es-Savâiku’l-Muhrika fi’r-Reddi alâ Ehli’l-Bide‘ ve’z-Zendeka, stanbul, 1406/1986, s. 143-196. Sharon, “Ehl-i beyti sevmeyi ve ona destek olmay dinî bir görev, onlara dümanl bir günah ileme olarak kabul eden deiik rivayetler, ayn politik kategoriye girmektedir.” derken bu türlü rivayetlerin dönemin politik mesajlar olduunu söylemekte, dolaysyla Rasûlullah’a ait olmadn üstü örtülü ifade etmektedir. Sharon, Moshe, “Ehl-i Beyt-Ev Halk-”, çev: Cem Zorlu, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 343. 11 menfaat temin etmek için ehl-i beyti kullanan pek çok ahs, grup, mezhep ve tarikat ortaya çkmtr, hâlâ da çkmaya devam etmektedir. Tarih boyunca ehl-i beyt üzerinden siyaset yapm olan îa’nn inanç sisteminin bel kemiini imamet nazariyesi, yani ehl-i beyt imamlarna itaat oluturmaktadr. Çünkü îa, ehl-i beyti oluturan on iki imama itaati bir inanç esas haline getirerek, siyasal iktidar ele geçirmenin ve meruiyetin kayna olarak görmektedir. Sünnî baz tarikatlar, tarikat silsilesini ehl-i beyte dayandrarak prestij kazanmaya çalmlardr. Hala Sünnîler arasnda, etnik olarak Arap dahi olmayan kimseler, kendilerini seyyid ve erîf olarak sunmakta, insanlarn Peygamber ve soyuna olan saygsn istismar etmektedirler. Bir çok Alevî topluluk arasnda da etnik olarak Türk asll olan baz Alevî dedeleri, prestij ve imtiyaz elde etmek için seyyid olduklarn iddia ederek soylarn ehli beyte dayandrmaktadrlar. Bu yüzden dedelik, babadan oula geçmektedir.81 Bu imtiyaz pastasndan pay almak isteyenler, ehl-i beyti kendi tekelinde tutmak istemilerdir. Örnein ehl-i beyt konusu Abbâs oullar ile Ali oullar arasnda büyük tartmalara sebep olmutur. Alevîler ehl-i beyt kapsamna ehl-i kisadan ve on iki imamdan baka sadece on iki imamn soyunu dâhil etmiler, dolaysyla Hz. Hasan soyunu ehl-i beyt olarak kabul etmemilerdir.82 Varol, ehl-i beytten ayr olarak ehl-i beytin soyundan gelenler için “ehl-i beyt zürriyeti” ifadesinin kullanlmasnn daha doru olacan ifade etmektedir.83 Aslnda ehl-i beyt kavramnn farkl taraflarca kullanlmas, zannmzca öncelikle Hz. Ali soyunu anlatmak üzere “Alevî”84 ve “Tâlibî”,85 daha sonra Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyunu ifade etmek üzere 81 Kutlu, Sönmez, “Ehl-i Beyt Sembolik Kapitalinin Tarihi Süreç çinde Semelendirilmesi”, slâmiyat, Ankara, 2000, Say: 3, Cilt: 3, s. 99-100. 82 Üçer, Cenksu, “Geleneksel Alevîlikte Ehl-i Beyt Anlay -Tokat Yöresi Örnei-”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 275,278. 83 Varol, Kavramsal Boyut, s. 129; Hilafet Mücadelesinde Ehl-i Beyt Nesli, Konya, 2004, s. 18. 84 El-Aleviyyûn ve el-Alevî nisbeleri Hz. Ali’nin soyuna mensup kiileri kasteden bir ifadedir. Uyar, age., s. 35,36; Sarçam, Emevî, s. 79; Bu tabir “îa” tabiri ile e anlaml olarak da kullanlmtr. Flal, Ethem Ruhi, Çamzda tikadi slâm Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986, s. 233. 85 Nisbe olarak genel anlamda Ebû Tâlib’in oullarn ifade etmekle beraber, özel anlamda Ali evlâd için kullanld variddir. Abbâs oullar ve Ebû Tâlib oullar arasnda Abbâsî ve Tâlibî eklinde ilk defa bir ayrm ihdas eden Hâimî’nin, halife Ebû Ca’fer el-Mansûr olduu ifade edilmektedir. Uyar, age., s. 36, (Ya‘kûbî, Müâkeletü’n-Nâs li Zamânihim, s. 22,23’ten naklen). 12 “Seyyid” ve “erîf” kavramlarn dourmutur.86 Dolaysyla kendisine zekatn haram olduu Hz. Peygamber’in bütün akrabalarna “Hâimî”; Ebû Tâlib’in oullarna “Tâlibî”, Hz. Ali oullarna “Alevî”, Hz. Hasan soyuna “erîf” ve Hz. Hüseyin soyuna “Seyyid” denildii takdirde “ehl-i beyt zürriyeti” gibi bir kavrama ihtiyaç söz konusu olmayacaktr. Üstelik nasslarda kendilerine Hz. Peygamber’in “ehl-i beyt” diye tarif ettii kiiler onun vefatndan sonra yaklak elli sene içerisinde vefat ettiine göre ehl-i beyt gibi bir kavramn kullanlmasna da gerek kalmayacak bu da ehl-i beyt kavramnn istismarna günümüz itibariyle son vermi olacaktr. Gerçi bununla, seyyid ve erîf kavramlarnn istismar önlenmi olmayacaktr ama bu husus kavramlarn yerine oturmasna biraz daha katkda bulunmu olacaktr. 2. Zaman Açsndan Konunun Kapsam slâm tarihi kitaplar genel olarak siyasî olaylar ele almaktadr. Biyografik eserler de bu husustan nasibini almtr. Biyografik eserlerde, kiilerin hayat hikayeleri yer almaktadr. Bu sebeplerden dolay tarihte yaayan mümtaz kiilerin dinî, sosyal, kültürel konumlar ile ilgili bilgileri derli toplu bir ekilde bulmak kolay deildir. Bu mümtaz kiiler Hz. Peygamber nesli gibi çok önemli ve özellikli kiiler olduunda, doru bilgi sknts da kendini göstermektedir. Zira böylesi kiiler birileri tarafndan ar sevilirken bazlar tarafndan dümanca tavrlara maruz kalmlardr. Ayn kiiler yukarda ksaca belirttiimiz gibi tarih boyunca istismara malzeme olan ahslar olunca, hiç üphesiz durum biraz daha karmak bir hal arz etmitir. Bütün bu mülahazalar altnda seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlar ile ilgili bir çalmada zaman snrlamas bir gereklilik halini almtr. Abbâsîler dönemi, seyyid ve erîflerin dünyann dört bir tarafna yayld ve devletler kurduklar bir dönemdir. Ehl-i beyt, seyyid, erîf gibi kavramlarn yaygn olarak kullanld zaman birimi de bu dönemdir. Bu hususlar sebebiyle çalmamz, Abbâsîler dönemiyle ilgili 86 Ehl-i Beyt içinde Hz. Ali’nin öz oullarnn ön plana çkma sebepleriyle ilgili Adnan Demircan, özetle unlar söylemektedir: Ca‘fer ve Ali’nin yakn akrabalar arasnda Hz. Peygamber’e ilk inanan kiiler olmas ve Ca‘fer’in de Mute Sava’nda ehit olmas sebebiyle Ali ön plana çkmtr. Yine Hz. Peygamber’in amcas Abbâs’n ancak Mekke’nin Fethi öncesinde Müslüman olduunu açklamas ve Ali’nin Hz. Peygamber’in damad olmas da Hâim oullar arasnda Ali’ye mukayese edilemeyecek bir prestij salamt. Demircan, Adnan, “Arap Siyasî Geleneinin Ehl-i Beyt Tamlamasnn Kavramlama Sürecine Etkisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 101, 102. 13 olacaktr. Bununla birlikte Abbâsîler Dönemi yaklak be yüzyllk bir zaman kapsad için, bu kadar bir geni zaman diliminde seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlaryla ilgili bir çalma yapmann zorluu da ortadadr. Bu sebeple Abbâsîler döneminde de bir zaman snrlamasna gidilmitir. Abbâsîleri deiik yönleriyle ele alan son dönem tarihçileri Abbâsî Devleti’nin gücüne, siyasî durumuna, kültür ve fikir hayatnn parlaklna, topraklarn ve hâkimiyetinin boyutuna göre87 bu devleti kimileri iki bölümde88 kimileri ise dört bölümde89 ele almlardr. Bu sebeple baz yazarlar eserlerine “el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel” ismini vermilerdir.90 Bu ise Abbâsîler Devleti’nin kurulu yl kabul edilen 132/750 ile balamakta, genel kabule göre 232/847 Halife Vask ile sona ermektedir.91 Seyyid ve erîf kavramlarnn tarihteki stlâhî anlamlarn kazanma sürecini tespit edebilmek bu çalmann bir gayesidir. Söz konusu iki terimin yukarda açklamaya çaltmz gibi Hasanî ve Hüseynîler’i ifade etmesi IV/X. asrdan itibaren olduu göz önüne alnrsa, bu terimlerin yerine oturmasnda tarihî süreç itibariyle, Abbâsîler’in ilk dönemi önem arz etmektedir. Bu sebeple bu aratrmada Abbâsîler’in ilk dönemi seçilmitir. 3. Aratrmann Metodu ve Kaynaklar Aratrmamzda zaman açsndan bir snrlama yapma zorunluluundan sonra ikinci bir zorunluluk da inceleyeceimiz ahslar açsndan olmutur. Hz. Peygamber’in manevi mirasna sahip çkmak isteyen akrabalar hiç üphesiz sadece Hz. Ali ile Hz. Fâtma’nn çocuklar olmamtr. Abbâsîler de ehl-i beyt olduklarn iddia etmiler, hatta amca Abbâs’n 87 Takkû, Muhammed Suheyl, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut, 1996, s. 32-33; Muhammed Süleyman Hüseyin, ed-Devletü’l-slâmiyye fi’l-Asri’l-Abbâsî, Riyad, 1404/1984, s. 7. 88 Aykaç, Mehmet, Abbâsî Devleti’nin lk Dönemi dari Tekilatnda Divanlar (132-232/750/847), Ankara, 1997, s. 9-10; Demirayak, Kenan, Abbâsî Edebiyat Tarihi, Erzurum, 1998, s. 2; Muhammed Süleyman Hüseyin, age., s. 7; brahim Eyyûb, et-Târîhu’l-Arabiyyü –es-Siyasî ve’l-Hadarî-, Beyrut, 1989, s. 26; Ed-Dûrî, Abdülaziz, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988, s. 173. 89 90 Takkû, age., s. 32-33. Örnek olarak Dûrî’nin el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988; evkî Dayf’n el-Asru’l- Abbâsiyyi’l-Evvel, 13. bask, Kâhira, 1994 ve Mahmud Fehmi Abdülcelil’in el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, Kâhira, 1413/1993 eserlerini verebiliriz. 91 Aykaç, age., s. 9-10; Demirayak, age., s. 2; brahim Eyyûb, age., s. 26; Muhammed Süleyman Hüseyin, age., s. 7; Takkû, age., s. 32-33. 14 yeene varis olmadaki öncelikli konumunu ve soyun erkek tarafndan devam ettirildiini dolaysyla Hz. Ali’nin soyundan gelenlerin ikinci srada saylabileceini dile getirerek bu iddialarn desteklemeye çalmlardr. Bu arada ehl-i beyt ifadesi deiik zümreler tarafndan kullanlmaya balamtr. Ebû Tâlib’in soyunu ifade etmek üzere Tâlibîler ve Ali b. Ebî Tâlib’in soyunu ifade etmek üzere Alevîler ifadesi zaman zaman kullanlmtr. Ali-Fâtma evlâdnn dnda Hz. Ali’nin dier hanmlarndan ve ümmü veledlerden olma çocuklar da ehl-i beyt ve mehdi kavramlarn kullanmlar veya onlar bakalar tarafndan bu kavramlar kullanmaya tevik edilmilerdir. Daha sonra Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyunu ifade etmek ve dier kavramlar darda brakmak üzere seyyid ve erîf kavramlar domutur. Biz de Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyundan gelenlerin dinî, sosyal ve kültürel konumlarn aratrmak istediimizden dolay dier kiilerle karmasn önlemek açsndan seyyid ve erîfler ifadesini gerek tez balmzda gerekse çalmamzda kullanmak durumunda kaldk. Her ne kadar seyyid ve erîf kavramlar Abbâsîler’in ilk döneminde Hasan ve Hüseyin soyundan gelenleri ifade eden kavramlar olarak kullanlmasa da Hasanî ve Hüseynî olanlar ayrt etmek amacyla bu kavramlar söz konusu dönem için kullanlmak durumunda kalnmtr. Aslnda her ilim dalnda kavramlarn ve literatürün oturmas uzun yllar hatta asrlar almtr. Bu bilinen bir gerçektir. Söz konusu kavramlar tarihî seyir içerisinde incelenirken, onlarn terim manasnda kullanlmad dönemlerde incelenmesi gerektiinde, her ne kadar söz konusu zamanlarda terimler kullanlmasa da olgularn varlndan dolay kavramlar kullanlagelmitir. Örnein îa kavram terimsel manada III-IV/IX-X. asrlar itibariyle bir manaya kavumasna ramen ilk dönemdeki olgu ve içerik olarak îî olan hareketler de îî veya îa olarak adlandrlabilmitir. Seyyid ve erîf ifadelerinin terimsel manaya kavutuu yllar tespit etme açsndan tez balmzn ve içeriinin “Abbâsîler’in lk Döneminde Seyyid ve erîflerin Dinî, Sosyal ve Kültürel Konumlar” eklinde olmas bir zorunluluk haline gelmitir. Aratrmamz Abbâsîlerin ilk döneminde yaam, elliye yakn seyyid ve erîfin isimlerini tespit ile balad. Bunun için öncelikle tabakat türü kitaplara müracaat edildi. Bu konuda ilklerden saylan bn Sad’n Tabakât’92 tarand. Buradaki on kadar seyyid ve erîf gerek bu eserin erken bir dönemde yazlm olmas gerekse çocuklarnn itinal bir ekilde verilmesi açsndan önem arz etmitir. Yine ald ahslar tabaka tabaka inceleyen Halife b. 92 bn Sad, Muhammed (230/845), et-Tabakâtü’l-Kübra, Beyrut, 1388/1967. 15 Hayyat’n eserinden93 seyyid ve erîflerin ölüm tarihleri ile ilgili yararlanlmtr. Ayn türde Zehebî’nin A‘lâm’ndan94 hem daha fazla sayda seyyid ve erîfin hayatyla ilgili malumata hem de özellikle ilim hayat açsndan daha fazla bilgiye rastlanld. Ziriklî’nin A‘lâm’ndan95 ve bnü’l-Imâd’n ezerât’ndan96 bibliyografya açsndan faydalanld. Tabakat kitaplarna benzer olan vefeyât türü eserlerden bn Hallikân’n97 ve Safedî’nin98 kitaplarndan istifade edildi. Özellikle Safedî’nin eserinde, dier tarih kitaplarnda rastlanlmayan orijinal bilgilerden ve iirlerden büyük ölçüde istifade edildi. Bibliyografi türünden saylabilecek ancak airlerin hayatn konu edinen mukaddem ve çada eserlerden99 hem air olan seyyid ve erîflerin hayatlar ve özellikle edebiyat yönleriyle alakal hem de o toplumun bir aynas niteliinde olan airlerden Hz. Peygamber evlâd taraftar olarak tannan airlerin hayatlaryla alakal bilgiler elde edildi. kinci olarak neseb ve ecereleri doru tespit etme açsndan ensab türü eserlere müracaat edildi. Bunlardan Belâzurî’nin Ensâbu’l-Erâf’, tarih olarak ilklerden olma açsndan önem arz etmesine ramen, bu eserde alanmz ile ilgili fazla bilgiye ulalamamtr. bn Hazm’n Cemheratü Ensâbi’l-Arab100 ve Zübeyrî’nin Kitâbü Nesebi Kuray101 isimli kitaplarndan ise seyyid ve erîflerin eleri ve çocuklar konusunda 93 Halîfe b. Hayyât, Ebû Ömer el-Leysî el-Usfûrî (240/854), et-Tabakât, 2. bask, thk: Ekrem Ziya el-Umerî, Riyad, 1402/1982. 94 ez-Zehebî, emsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (748/1347), Siyeru A‘lâmi'n-Nübelâ, thk: uayb el- Arnavût vd., 7. bask, Beyrut, 1410/1990. 95 Ez-Ziriklî, Hayruddîn (1396/1976), el-A‘lâm, 2. bask, 1373/1954. 96 bnü’l-Imâd, Ebû Felâh Abdülhayy b. el-Imâd el-Hanbelî (1089/1679), ezerâtü’z-Zeheb fi Ahbâri Men Zeheb, Beyrut, el-Mektebü’t-Ticariyye, trs. 97 bn Hallikân, Ebu’l-Abbâs emsüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr (681/1282), Vefeyâtü’l-A‘yân ve Enbâü Ebnâi’z-Zemân, thk: hsan Abbâs, Beyrut, 1968. 98 Es-Safedî, Salahuddîn Halil b. Aybek (764/1363), Kitabü’l-Vâfi bi’l-Vefeyât, 2. bask, Wesbaden, 1962. 99 El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), el-Eânî, erh: Semir Câbir, Beyrut, 1407/1986; El-Merzubânî, Ebû Ubeydullah Muhammed b. Imrân (384/994), Mu‘cemü’-uarâ, 2. bask, Beyrut, 1402/1982; E-ek‘a, Mustafa, e-i‘ru ve’-uarâ fi’l-Asri’l-Abbâsî, 6. bask, Beyrut, 1986; Atvan, Hüseyin, uarâü’d-Devleteyn –el-Ümeviyye ve’l-Abbâsiyye-, 2. bask, Beyrut, 1981. 100 bn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Hazm el-Endelüsî ez-Zâhirî (456/1064), Cemheratü Ensâbi’l-Arab, thk: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, 5. bask, Kâhira, Dâru’l-Meârif, trs. 101 Ez-Zübeyrî, Mus‘ab b. Abdillâh b. Mus‘ab (236/850), Kitâbü Nesebi Kuray, thk: E. Levi Provençal, Kâhira, 1982. 16 faydalanlmtr. Isfehâni’nin Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn102 isimli eseri, her an kendisine müracaat ettiimiz temel bir kaynak olmutur. Dier kaynaklarda göremediimiz farkl bilgilerde, seyyid ve erîflerin annelerinin ve çocuklarnn isimlerini tespitte bizim için çok önemli bir eserdir. Bu alanda en çok istifade ettiimiz eserler, birbirine benzemekle birlikte Mervezî’nin103 ve Dâvûdî’nin104 Tâlibîler’in neseblerine hasretmi olduklar eserlerdir. Her iki eser de seyyid ve erîflerin ecereleri ve hayatlaryla ilgili bilgileri ve ilginç anekdotlar ile dier eserlerden ayrlmaktadrlar. Kendisi de Hz. Hasan soyundan olmakla erîf olan Dâvûdî, baz mehur kiilerin Ali-Fâtma soyundan gelmediklerini uzun uzun izah etmesiyle de farkl bir özellik göstermektedir. Yine bir Hasanî olan erîf drîs b. Ahmed el-Fudaylî’nin edDüraru’l-Behiyye ve’l-Cevâhiru’n-Nebeviyye105 isimli ecere kitab ise Dâvûdî’nin tekrar niteliindedir. ecerelerin tespiti konusunda Makrîzî’nin ttiâzu’l-Hunefâ’s,106 yine Zambaur, Wüstenfeld ve Kaj Öhrnberg’e ait Hasanî ve Hüseynîler’in ecerelerini emayla ayr ayr gösteren çalmalar,107 aratrmamz açsndan çokça istifade edilen çalmalardr. Bunlardan Öhrnberg ayr bir önemi haizdir çünkü aralarnda Cemheratü’n-Neseb, Nesebü Kuray ve Cemheratü Ensâbi’l-Arab’n da bulunduu yedi esere dayanarak hazrlanan bu ecerede seyyid ve erîflerin nesebleri yüz krk ayr tablo halinde gösterilmitir. 102 El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), Mekâtilü't-Tâlibiyyîn, thk: es-Seyyid Ahmed Sakr, 3. bask, Beyrut, 1408/1987. 103 El-Mervezî, smail b. Hüseyin b. Muhammed b. Hüseyin b. Ahmed el-Ezverkanî (614/1217), el-Fahrî fî Ensâbi’t-Tâlibiyyîn, thk: Mehdî er-Recai, Kum, 1409. 104 Ed-Dâvûdî, Seyyid Ahmed b. Ali el-Hasanî (828/1425), Umdetü’t-Tâlib fi Ensâbi Âl-i Ebi Tâlib, thk: Nezzâr Rdâ, Beyrut, Dâru’l-Mektebi’l-Hayat, trs. 105 El-Fudaylî, erîf dris b. Ahmed (1316/1898), ed-Düraru’l-Behiyye ve’l-Cevâhiru’n-Nebeviyye, thk: Ahmed b. Mehdî-Mustafa b. Ahmed, Marib, 1420/1999. 106 El-Makrîzî, Ebü’l-Abbâs Takiyyüddîn Ahmed b. Ali (845/1442), ttiâzu’l-Hunefâ bi Ahbâri’l-Eimmeti’l- Fâtmiyyîne’l-Hulefâ‘, thk: Cemalüddîn e-eyyâl, 2. bask, Kâhira, 1416/1996. 107 Zambaur, Edvard De (1368/1949), Mu‘cemu Ensâbi ve’l-Üsrati’l-Hakîmeti fi’t-Târîhi’l-slâmî, Arapça’ya çev: Zeki Muhammed Hasan-Hasan Ahmed Mahmûd, Kâhira, 1370/1951; Manuel de Genealogie et de Chronologie pour I’histoire de I’Islam, Hanovre, 1346/1927; Wüstenfeld, Ferdinand (1317/1899), Genealogische Tabellen der Arabischen Stämme und Familen, Göttingen, 1268/1852; Öhrnberg, Kaj, “The Offspring of Fatma Dispersal and Ramification”, Studia Orientalia, 54, Helsinki, 1383/1983. 17 Yine slâm tarihinde temel saylabilecek Taberî, bnü’l-Esîr ve bn Kesîr’in eserleri108 tarand. Siyasî bir tarih kayna olmalar hasebiyle bu eserlerden özellikle hurûc eden seyyid ve erîflerin hareketleri, Abbâsî idarecileriyle ve toplumla olan ilikileri konusunda istifade edildi. Bunlardan bn Kesîr çok özet bilgiler vermesine karn, ehl-i beyt nesliyle alakal tafsilatl bilgiler veren Taberî ve bnü’l-Esîr’in, çou zaman birbiriyle noktasna varncaya kadar ayn rivayetleri naklettii görüldü. Söz konusu müelliflerin eserlerinde Hz. Peygamber evlâdnn halifelere kar hareketlerine “zuhûr, hurûc, mehrac” gibi ifadeler kullanlmas dikkat-i câlib idi. Seyyid ve erîflere hürmet dolu bu ifadelerin kullanmnn, daha sonraki tarihçiler tarafndan da izlendii söylenebilir. Tarih kitaplar içerisinde özellikle Ya‘kûbî,109 Mes’ûdî110 ve bn Tiktakâ111 ehl-i beyt muhibbi kiiler olarak konumuzla ilgili zaman zaman farkl bilgiler vermilerdir. Aratrmamz içerisinde ahslarn hayatlaryla alakal hem îî bak açsn yanstmak, hem de Sünnîlerle îa arasndaki benzerlik ve farkllklar tespit etmek adna îa mezhebinin 375 tane eserini derleyen ve bunu isim isim sayan Meclîsî’nin Bihâru’l-Envâr’ndan112 özellikle istifade edilmitir. 110 ciltlik bu devasa eserde özellikle on iki imamla alakal çok tafsilatl bilgiler bulunmutur. Onlarn gerek hayatlar, gerekse dinî ve ilmî yönleriyle ilgili bu eserden yararlanlmtr. Muhsin Emîn’in eseri113 de taranm, her iki eserden istifade edildii görülen Msrl Seyyid eblencî’den114 de özellikle dinî hayat ve menkbeler konusunda bilgiler toplanmtr. 108 Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/923), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusül ve’l-Mülûk-, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, 2. bask, Kâhira, 1419; bnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed elCezerî (630/1233), el-Kâmil fi’t-Târîh, 4. bask, Beyrut, 1414/1994; bn Kesîr, Ebu’l-Fidâ smail b. Ömer edDmekî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk: Abdurrahman el-Lâdkî-Muhammed Beydûn, Beyrut, 1416/1996. 109 Ya‘kûbî, Ahmed b. Ebi Ya‘kub b. Ca’fer el-Abbâsî (284/897), Târihu’l-Ya‘kûbî, Beyrut, 1415/1995. 110 El-Mes‘ûdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, byy., 1283. 111 bn Tiktakâ, Muhammed b. Ali b. Tabâtabâ (709/1309), el-Fahrî fi'l Adâbi's-Sultâniyye ve'd-Düveli'l- slâmiyye, thk: Memduh Hasan Muhammed, Kâhira,1999. 112 Meclîsî, Allâme Muhammed Bâkr b. Muhammed Takî b. Maksûd Ali (1110/1698), Bihâru’l-Envâr, 4. bask, Beyrut, 1404. 113 El-Emîn, Seyyid Muhsin, A‘yânü’-îa, thk: Hasan el-Emîn, Beyrut, 1406/1986. 114 eblencî, es-Seyyid Mümin b. Hasan (1298/1881), Nûru’l-Ebsâr fî Menâkbi Âl-i Beyti’n-Nebiyyi’l-Muhtâr, Msr, 1324. 18 Aratrmamz içerisinde tasnif açsndan yararlanma zorluu bulunan corafya kitaplarndan ve ehir tarihlerinden ksmî olarak istifade edilebilmitir. Orijinal bilgiler bulunan bu kitaplardan el-Bekrî’nin Mu‘cemü Me’sta‘cem115 ve Yakut el-Hamevî’nin Mu‘cemü’l-Büldân’ndan116 yer isimlerinin tespitinde faydalanlmtr. ehir tarihi niteliindeki bn ebbe’nin el-Medinetül’l-Münevvera’snda117 Medine’de yaam seyyid ve erîflerin ev ve bahçeleriyle ilgili bilgiler, Muhammed ve brahim kardelerin hurûcu ile ilgili geni bilgiler verilmitir. bn Zûlâk’n, bn Tariberdî’nin ve Süyûtî’nin Msr’la alakal eserlerinde118 ise Msr’a yerlemi veya gelmi ya da bir ekilde mektupla dahi olsa Msrllar’n istifade ettii seyyid ve erîflerle ilgili dier tarih kitaplarnda rastlayamadmz orijinal bilgiler mevcuttur. Berrâkî’nin Kûfe tarihinden119 de istifa edilmitir. Maribi Aksa ve Endülüs’le alakal tarih kitaplarndan120 özellikle drisîler ile ilgili bilgiler derli toplu bir ekilde bulunabilmitir. Seyyid ve erîflerin edebî-ilmî ve kültürel yönleriyle alakal bilgileri elde ederken bn Abdirabbih’in, Cehiyârî’nin, bn Teymiye’nin, evki Dayf’n, Hasan brahim Hasan’n, Demirayak’n eserlerinden121 istifade edilmitir. Onlarn malî yaplarn ve maietlerini 115 El-Bekrî, Abdullah b. Abdilazîz el-Endelüsî (487/1094), Mu‘cemü Me’sta‘cem, thk: Mustafa es-Sekkâ, 3. bask, Beyrut, 1403. 116 El-Hamevî, Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillâh (626/1229), Mu‘cemü’l-Büldân, Beyrut, Dâru’l-Fikr, trs. 117 bn ebbe, Ömer (262/876), Kitâbu Târîhi’l-Medîneti’l-Münevvera, thk: Fehim Muhammed eltût, 2. bask, Cidde, 1399/1979. 118 bn Zûlâk, Hasan b. brahim b. Hüseyin el-Leysî (387/997), Fedâilu Msr ve Ahbâruhâ ve Havâssuhâ, thk: Ali Muhammed Ömer, Kâhira, 1420/2000; bn Tariberdî, Cemâlüddîn Ebu’l-Mehâsin Yûsuf el-Atabei (874/1469), en-Nücûmü’z-Zâhira fi Mülûki Msr ve’l-Kâhira, Kâhira, 1383/1963; Es-Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), Husnü’l-Muhâdara fî Târîhi Msr ve’l-Kâhira, thk: Muhammed Ebu’lFadl brahim, byy., Dâru hyai’l-Kütübi’l-Arabi, 1387/1967. 119 El-Berrâkî, Seyyid Hasan b. Ahmed en-Necefî (1332/1914), Târîhu’l-Kûfe, Ta‘lik: Muhammed Sâdk, Beyrut, 1407/1987. 120 bnü’l-Kâdî, Ahmed b. Muhammed el-Miknâsî (1025/1616), Cezvetü’l-ktibâs fi Zikri men Halle mine’l- A‘lâm bi’l-Medîneti Fâs, Rabat, 1973, s. 18-22; en-Nâsrî, Ahmed b. Hâlid (1315/1897), Kitabü’l-stiskâ li Ahbâri Düveli’l-Maribi’l-Aksâ, thk: Ca’fer en-Nâsrî-Muhammed en-Nâsrî, byy., ed-Dâru’l-Beyzâ, 1997. 121 bn Abdirabbih, Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed el-Endelüsî (327/940), Kitâbü’l-Ikdi’l-Ferîd, erh ve Ta‘lik: Ahmed Emîn vd., 2. bask, Kâhira, 1375/1956; El-Cehiyârî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus (331/942), Kitabü’l-Vüzerâ ve’l-Küttâb, thk: Mustafa es-Sekkâ vd., 2. bask, Msr, 1401/1980; bn Teymiye, Ebu’l-Abbâs Takiyüddîn Ahmed b. Abdilhalîm (728/1328), Minhâcü’s-Sünneti’n-Nebeviyye, thk: Muhammed Raâ ve Salim, 2. bask, Kâhira, 1409/1989; evkî Dayf, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî (III) – el-Asru’l-Abbâsiyyi’l- 19 aratrrken Ebû Yûsuf’un, Yahya b. Âdem’in ve bn Kudâme’nin Kitâbü’l-Harac’lar, Ebû Ubeyd’in Kitâbu’l-Emvâl’i ve malî durum ile ilgili çada eserler122 balca yararlanlan eserler olmutur. Onlarn dinî hayatlaryla alakal menkbe türü bilgileri ve tarikat silsilelerindeki yerlerini tespit esnasnda tasavvufi eserlere123 de müracaat edilmitir. Abbâsîler’le ilgili yazlm olan çada eserlerden124 tartma konusu olan Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’ye biat edildii söylenilen Ebvâ toplants, Muhammed b. Hanefiyye’nin Evvel- 13. bask, Kâhira, 1994; Hasan brahim Hasan, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal slâm Târîhi, çev: smail Yiit, Sadrettin Gümü, 3. bask, stanbul, 1991; Demirayak, Kenan, Abbâsî Edebiyat Tarihi, Erzurum, 1998. 122 Ebû Yûsuf, Ya‘kub b. brahim (182/798), Kitâbu’l-Harâc, çev: Ali Özek, 2. bask, stanbul, 1973; Yahya b. Âdem, el-Kuraî (203/818), Kitâbü’l-Harâc, erh: Ahmed Muhammed akir, 2. bask, Kâhira, 1347; Ebû Ubeyd, Kâsm b. Sellâm (224/838), Kitâbu’l-Emvâl, çev: Cemaleddin Saylk, stanbul, 1981; Kudâme b. Ca’fer (329/941), el-Harâc ve Snaatü’l-Kitâbe, erh: Muhammed Hüseyin ez-Zebîdî, Badad, 1981; El-Hatîb, Abdülkerim, es-Siyâsetü’l-Mâliyye fi’l-slâm, Beyrut, 1380/1961; Zehrânî, Dayfullah Yahyâ, en-Nefekât ve dâratühâ fi’d-Devleti’l-Abbâsiyye –min sene 132/749 ilâ 334/945- Mekke, 1406/1986; Sddîkî, S.A., slâm Devleti’nde Malî Yap, stanbul, 1973; Husarî, Ahmed, es-Siyâsetü’l-Iktisâdiyye ve’n-Nüzumü’l-Mâliyye fi’lFkhi’l-slâmî, Kâhira, 1402/1982. 123 bnü’l-Cevzî, Cemâlüddîn Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), Sfatü’s-Safve, thk: Muhammed Ravvâs Kalacî, Mahmûd Fâhûra, 2. bask, Beyrut, 1399/1979; Vâsitî, Takiyyüddîn b. Abdurrahmân b. Abdilmuhsin Ebu’l-Ferac (744/1544), Tiryâkü’l-Muhibbîn, Kâhira, 1305; ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed el-Huseynî el-Vâsîtî el-Hanefî (1205/1790), Ikdü’l-Cevher, TDV. SAM Kütüphanesi 8062 no’lu yazma eser; Harîrî, Kemaleddîn (1299/1882), Tibyânu Vesâili’l-Hakâik, Süleymaniye, brahim Efendi Kütüphanesi 430 No’lu el yazma nüshas; Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), es-Savâiku’lMuhrika fi’r-Reddi alâ Ehli’l-Bide‘ ve’z-Zendeka, stanbul, 1406/1986; Attâr, Feridüddîn (618/1221), Tezkiratü’l-Evliyâ, Çev. Süleyman Uluda, stanbul, 1985; Hocazâde, Ahmet Hilmi (1332/1913), Hadîkatü’lEvliyâ, stanbul, 1318; En-Nebhânî, Yûsuf b. smail (1350/1932), Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ‘, Beyrut, 1329; Vicdânî, Sâdk (1357/1939), Tarikatler ve Silsileleri (Tomar- Turuk- Aliye) hzr: rfan Gündüz, stanbul, 1995. 124 El-Hudarîbek, Muhammed (1345/1925), Muhâdaratü Târîhi’l-Ümemi’l-slâmiyye (ed-Devletü’l-Abbâsiyye), Kâhira, Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs.; el-I, Yûsuf (1387/1967), Asru’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye, Tenkîh: Muhammed Ebü’l-Ferac el-I, Dmek, 1990; el-Abbâdî, Ahmed Muhtâr, Fi’t-Târîhi’l-Abbâsî ve’l-Endelüsî, Beyrut, Dâru’n-Nehdati’l-Arabiyye, trs.; Ed-Dûrî, Abdülazîz, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988; ElAlûsî, Adil Muhyiddîn, er-Ra‘yü’l-Âm fi’l-Karni’s-Sâlisi’l-Hicrî, Badat, 1987; Ömer Fevzî Faruk, el-Medhal ila Târîhi Âli’l-Beyti Münzü Fecri’l-slâm, Ammân, 1419/1998; Tabîatü’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye, Badad, 1987; el-Cüzüru’t-Târîhiyye li’l-Vizârati’l-Abbâsiyye, Badad, 1986; Buhûsun fi’t-Târîhi’l-Abbâsi, Beyrut, 1977; Atvan, Hüseyin, ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Târîh ve Tatavvur, Amman, 1984; ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Mebâdi‘ ve Esâlib, Beyrut, 1984; el-Beylî, Muhammed Berakât, ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Sevrâtü Beni’l-Abbâs ani’lHilâfeti’l-Ümeviyye, Kâhira, 1986; Mahmud Fehmi Abdülcelil, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, Kâhira, 1413/1993; brahim Eyyûb, et-Târîhu’l-Abbâsiyyü –es-Siyâsiyyü ve’l-Hadariyyü-, Beyrut, 1989; Fkî, 20 olu Ebû Hâim’in, Abbâsî Muhammed b. Ali’ye imameti vasiyet etmesi, Ali Rzâ’nn Halife Me‘mûn tarafndan veliaht tayini ve sebebleri, seyyid ve erîflerin hurûc sebepleri ve sonuçlar ile alakal yorumlar açsndan istifade edilmitir. Çalmamzla alakal M. Bahaüddin Varol’un “Hilafet Mücadelesi’nde Ehl-i Beyt Nesli”125 ile Gülgün Uyar’n “Ehl-i Beyt, slâm Tarihi’inde Ali-Fâtma Evlâd”126 isimli akademik çalmalar bizim için rehber ve ba ucu kitab özellii tamlardr. Varol’un eserinde Abbâsî Halifeleri ile ehl-i beyt neslinin ilikileri derli toplu bir ekilde sunulmu; yine ehl-i beyte meyleden devlet adamlar ve airler, balklar altnda verilmi; her iki konuda da eserden büyük ölçüde istifade edilmitir. Ancak eserin sadece siyasî olaylarla snrl kalmas, çalmamzla ayrlan temel nokta olmutur. Dier eserin ilk bölümü de Abbâsî Halifeleri ile seyyid ve erîflerin siyasî ilikilerini ele almtr. kinci ve üçüncü bölümlerde ictimâî hayatla alakal sadece Ali-Fâtma evlâdnn neseb bilgileri, evlilikleri, gelir kaynaklar, yayldklar corafya ve mezarlar ele alnmtr. Bu anlamda çokca istifade edilen bu deerli çalmadan bizim çalmamz ilmî, kültürel ve sosyal açdan farkl balk ve içerikleri ile ayrlmaktadr. Isâmüddîn Abdürraûf, ed-Devletü’l-Abbâsiyye, Kâhira, 1987; el-Bââ, Hasan, Dirâsât fî Târîhi’d-Devleti’lAbbâsiyye, Kâhira, 1990; Muhammed Süleymân Hüseyin, ed-Devletü’l-slâmiyye fi’l-Asri’l-Abbâsî, Riyad, 1404/1984; Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, el-Hâimiyyûn fi’-erîati ve’t-Târîh, Ürdün-Cera, 1998; Takkû, Muhammed Suheyl, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut, 1996; Ulyân, Muhammed Abdülfettâh, Kyâmü’dDevleti’l-Abbâsîyye, 2. bask, Kâhira, 1994; el-Ulebî, el-Ahdü’s-Srrî Li’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye ev mine’lÜmeviyyîn ile’l-Abbâsiyyîn, Beyrut, 1988; El-Lümeylim, Abdülazîz Muhammed, el-Alâkâtü beyne’l-Aleviyyîn ve’l-Abbâsiyyîn min sene 98 ilâ sene 232, 5. bask, Beyrut, 1413/1993; Hugh, Kennedy, The Early Abbâsîd Caliphate, London, 1986; Bozkurt, Nahide, Mutezile’nin Altn Ça –Me‘mûn Dönemi-, Ankara, 2002; Bozkurt, Nahide, Oluum Sürecinde Abbâsî htilali, Ankara, 2000; Zorlu, Cem, Abbâsîlere Yönelik Dinî ve Siyasî syanlar, Ankara, 2001. 125 Varol, M. Bahaüddin, Hilafet Mücadelesinde Ehl-i Beyt Nesli, Konya, 2004. 126 Uyar, Gülgün, Ehl-i Beyt, slâm Tarihinde Ali Fâtma Evlâd, stanbul, 2004. 21 I. BÖLÜM SEYYD VE ERÎFLERN DNÎ KONUMU 1. Din Açsndan Seyyid ve erîfliin Konumu slâm gelmeden önce Arap topluluklar arasnda kabileler ve soylar arasnda ayrmclk söz konusuydu. Üstün kabile anlay ve yönetici kabile anlay vard. Buna bariz bir misal olmak üzere Hâim oullar ile Ümeyye oullar arasndaki mücadeleler gösterilebilir.127 Hatta Hz. Peygamber’in vefatndan ksa bir süre sonra tekrar bu iki kabile arasndaki rekabetin canlandn görmekteyiz. Böyle bir ortamda nazil olan Kur‘ân- Kerîm üstünlüün takvada yani Allah’a kar kulluk bilincinde olduunu, Ona kar gelmekten saknanlarn daha deerli olduunu ifade buyurdu.128 Ayn âyet-i kerîmede insanlarn bir erkek ve diiden yaratldklar, onlarn kabile ve boy olarak ayrlmalarnn sebebinin tanma/tanma olduu ifade edildi. Hz. Peygamber, amelinin/eyleminin kendisini geri brakp, ileri götürmedii kiiyi, nesebinin ileri götüremeyeceini ifade etmektedir.129 Hz. Muhammed’in hayat boyunca, belli bir kabileye, airete, boya atfedilen üstünlüü ykmaya çaltn, Habeî bir köle dahi idareci olsa ona itaat edilmesi gerektiini130 ve Arab’n Aceme, Acem’in Araba üstünlüünün olmadn söylediini131 görmekteyiz. Bütün bunlar, slâm Dini’nde her hangi bir soya, gruba veya zümreye ayrcalk ve kutsallk tannmadn ifade etmektedir. Ehl-i beyti öven hadîs-i erîflerle ilgili ve özellikle “Ben size iki ey braktm: Allah’n kitab ve ehl-i beytim (tratî)”132 hadisiyle ilgili olarak, gerek hadisin baz rivayetlerinde ehl-i beyt yerine sünnet ifadesinin kullanlmas gerekse ahslarla amel edilmesinin mümkün olmamas sebebiyle bu rivayetlerdeki ehl-i beytten, Hz. Peygamber’in bütün neslinin deil de 127 Bkz. Sarçam, brahim, Emevî-Hâimi likileri, Ankara, 1997. Burada, slâm öncesi ve sonrasnda Emevî- Hâimî mücadelesi ayrntl bir biçimde anlatlmaktadr. 128 Hucurât, (49) 13. 129 Ebû Dâvûd, lim, 1; Tirmîzî, Kur‘ân, 10; bn Mace, Mukaddime, 17; Dârimî, Mukaddime, 32. 130 Buharî, Ahkâm, 4; Müslim, mâra, 336-37; Ebû Dâvûd, Sünne, 5; Tirmizî, Cihad, 28; lim, 16; Nesâî, Beyat, 26; bn Mace, Cihad, 39. 131 Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/411. 132 Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36; Tirmîzî, Menâkb, 31; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/14, 17. 22 hidayet ve sîretlerinin mutlak surette Kur‘ân ve sahih sünnetin çizgisinde olan neslinin anlalmas uygun olacaktr.133 Söz konusu rivayet ile ilgili Hayreddin Karaman, u yorumlar yapmaktadr: “Burada tra ve ehl-i beytin ayn manada kullanld görülüyor. Ayrca kyamete kadar onun ehl-i beyti ile Kur‘ân’n birbirinden ayrlmayaca ifade ediliyor; buna göre ehl-i beytin (tra) doru yol rehberi olmasnn art Kur‘ân’dan ayrlmamalar oluyor. Hadiste geçen iki rehber arasndaki iliki konusunda iki yorum akla geliyor: a) Hz. Peygamber’in soyundan gelenler daima Kur‘ân yolunu izlerler; bu yorumu tarihî bakmdan tespit etmek imkansz gibidir, ehl-i beytten geldiklerini iddia ettikleri halde Kur‘ân yolundan ayrlm kimselerin bulunduu da biliniyor. b) Kur‘ân yolundan ayrlanlar benim soyumdan gelseler bile rehber olan ehl-i beyte, traya dâhil olamazlar. Bu ikinci yorumun daha uygun olduunu düünüyorum. Bu taktirde de ‘Kur‘ân var iken, ona uyanlarn ayrca rehber olmalarnn anlamszl’ ileri sürülebilir. Buna da u cevap verilebilir: “Kur‘ân’ doru anlamak ve uygulamak için örneklere ihtiyaç vardr, Kur‘ân’ hayatlarna rehber edinen ehl-i beyt de ideal örnekler arasndadr.”134 Gerçekten Karaman’n yorumlar tarihî realite ile de örtümektedir. Nitekim özellikle I/VII. asrda ehl-i beyt, Kur‘ân’ yaayan bir rehberler mektebi haline gelmi ve o mektepte yetien Ali Zeyne’l-Âbidîn, Muhammed Bâkr özellikle Ca‘fer Sâdk gibi ahsiyetler, yaadklar dönemi her yönden etkilemilerdir. “Hz. Muhammed, Allah’n iradesini tutana ehl-i beytim demi, bundan dolay akrabalk ba olmad halde Selman- Fârisî ile ilgili olarak da ayn eyi söylemitir.”135 Ehl-i beytin ilk temsilcilerinden biri olan Hz. Hasan, ar bir taraftarna unlar söylemitir: “Yazklar olsun size! Bizi Allah için sevin. Biz Allah’a itaat edersek, o zaman bizi sevin. ayet Allah’a isyan edersek, o zaman bize kin duyun.” Bu sözleri dinleyen kii “Siz Rasûlullah’n yakn ve hane halksnz.” deyince Hz. Hasan öyle cevap verir: “Yazk sana! Allah’a itaat olmadan Allah birisi için Rasûlullah’n yaknln özür kabul etse, bununla ona anne ve baba açsndan bizden daha yakn olan birisi (mesela amcas Ebû Tâlib) fayda görürdü. Vallahi ben içimizden asi olann azabnn iki kat olacandan korkuyorum. 133 Dölek, Âdem, “Sekaleyn Hadisi ve Deerlendirilmesi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 171,172. 134 Karaman, Hayreddin, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 406. 135 Yldz, agm., s. 316. 23 Aramzdan iyi olann ecrinin iki kat verileceini de umuyorum. Yazklar olsun size! Allah’tan korkun ve bizim hakkmzda hakikati söyleyin.”136 Hz. Peygamber’in kz Fâtma ve onun soyuyla ilgili “Fâtma iffetini korumutur, Allah da onun zürriyetini atee haram klmtr.” sözü hadis âlimlerince mevzu kabul edilmitir.137 bn Teymiye u gerekçelerle metin olarak da rivayetin uydurma olduunu söyler: “Rivayette iffeti korunmu olmak, söz konusu kiinin soyunun atee haram klnmasnn sebebi olarak ifade edilmektedir ki bu batldr. ffetini korumu pek çok kadn vardr ki onlarn soyundan iyi olan da vardr, facir olan da; mümin de vardr, kafir de. Nitekim Fâtma’nn soyunun hepsine ate haram klnm deildir. Aksine aralarnda iyi de kötü de vardr... Hatta Râfizîler/îîler bile onlardan birçounun küfrüne ve fskna ahitlik etmektedir. Baz îî gruplar, Zeyd b. Ali ve onu dost edinenleri reddettiler, onlarn küfür ve fskna ahitlik ettiler.”138 Gerçekten pek çok îî grubun kendi imamlar dndaki Hz. Peygamber soyundan gelen seyyid ve erîfleri kabul etmemesi, onlar yalanclkla, günah ilemekle ve hatta küfürle itham etmesi bir yana tarihte nesebi Hz. Peygamber’e sahih bir ekilde ulat kesin olan baz seyyid ve erîflerin Müslümanlkla badamayacak iler yapt sabittir. Bütün bu bilgiler altnda dinimizin temel kaynaklarnda Hz. Peygamber’in soyu da dahil herhangi bir soya ayrcalk tannmad ifade edilebilir. Bununla beraber hicri birinci 136 Zübeyrî, age., s. 49; Âmir, Fâtma Mustafa, Târihu’l-Üsrati’t-Tâlibiyye fi’l-Medîneti fi’l-Asri’l-Ümevî, Kâhira, trs., s. 53. 137 bnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), Kitâbü’l-Mevdûât mine’l-Ehâdîsi’l-Merfûât, thk: Nuruddîn b. ükrî b. Alî Boyaclar, Riyad, 1418/1997, II/227-228; bn Arrâk, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Kinânî (963/1556), Tenzîhü’-erîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’-enîati’lMevdûa, thk: Abdülvehhâb Abdüllatîf-Abdullah Muhammed, Beyrut, 1401/1981, I/417-418; e-evkânî, Muhammed b. Ali (1250/1834), el-Fevâidü’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, thk: Abdurrahmân b. YahyâAbdülvehhâb Abdüllatîf, Kâhira, 1380/1960, s. 392-393. Hatîb Badâdî’nin bu rivayet ile ilgili u olay nakletmesi dikkati câlibtir. “Ca’fer b. Muhammed b. Mezyed anlatyor: ‘Badattaydm. Bana Muhammed b. Mende dedi ki: ‘Seni Muhammed b. Ali Rzâ’nn yanna girdireyim mi?’ Evet, dedim. Beni onun yanna girdirdi, biz ona selam verdik ve onun yanna oturduk. Ona bn Mende Rasûlullah’n ‘Fâtma iffetini korumu, Allah da onun soyuna atei haram klmtr.’ hadisiyle ilgili sordu. O da ‘Bu, Hasan ve Hüseyin’e hastr.’ dedi.” Age., III/54; Safedî, age., IV/106; Emîn, A‘yân, II/35. Bu rivayetin sahih olmadn kabul etmekle beraber, anlam olarak Hasan ve Hüseyin’e özgü bir durumun olabilecei, Muhammed Cevad’n sözü nakledilerek muhaddisler tarafndan da kabul edilmektedir. bnü’l-Cevzî, Mevdûât, II/228; bn Arrâk, age., I/418; evkânî, age., s. 393. 138 bn Teymiye, age., IV/59,62-64. 24 asrda ehl-i beyt mektebinde yetimi olan, ehl-i beyt neslinin kendi çalarna ve daha sonraki dönemlere her yönüyle iz brakm kiiler olduu söylenebilir. Öncelikle toplumun daha sonra devletlerin seyyid ve erîflere gösterdii ilgi, salad bir takm imkanlar, zamanla sahte seyyidlik ve erîflik durumuna sebebiyet vermi, sahteleri gerçeklerden ayrt etmek üzere nakîbü’l-eraflk müessesesi kurulmutur. Bütün her eye ramen teseyyüdlük/seyyid gibi görünme tam anlamyla önlenememi ve her dönemde sahte seyyid ve erîflere rastlanm ve Peygamber neslinden olma istismar edilmitir. Gerek dinin temel kaynaklarnda seyyid ve erîflere bir ayrcaln tannmamas gerekse gerçek seyyid ve erîfleri ayrt etmenin zorluu sebebiyle soy iddiasndan daha çok Kur‘ân ve Sünnete baln ön plana alnmas ve bu mihenge göre deerlendirme yaplmas daha isabetli olsa gerektir. 2. Toplum Açsndan Seyyid ve erîflerin Dinî Konumu slâm Dini’nin Peygamberi Hz. Muhammed (as), Müslümanlar arasnda çok özel bir yere sahiptir. Cenâb- Hak onu en güzel örnek olarak vasflandrm, ona itaat edilmesini emretmi, ona tâbî olmay kendine olan sevginin göstergesi kabul etmitir. O, Allah’n mesajn ilk olarak yaayan ve bu konuda insanlara örneklik yapan bir ahsiyet olmutur. Bu sebeple onun sünneti slâm Dini’nde ikinci temel kaynaktr. Hal böyle olunca gerek asr saadette bu kutlu insan görme ve ona inanma erefine eren kiiler, gerekse daha sonraki asrlarda yaayan Müslümanlar için o, çok önemli ve özel bir insandr. Ona olan sayg ve sevgi, onun hane halkna ve soyuna olan sevgiyi beraberinde getirmitir. Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul eden bir Müslüman’n onun ehl-i beytini sevmesi ve sayg göstermesi için kanmzca baka bir sebep aramaya gerek yoktur.139 Nitekim Hz. Ebûbekir, “Ey insanlar! Hz. Muhammed’e olan hürmetinizi onun ehl-i beyti hususunda da muhafaza edin.”140 ve “Allah’a yemin olsun ki Rasûlullah’n akrabalar benim nazarmda kendi akrabalarmdan daha sevimli ve üstündür.”141 demitir. Hz. Ebûbekir’in bu düüncelerine Hz. Ömer ve Hz. Osman bata olmak üzere bütün ashâb- kiram sahip olmutur.142 Hz. Ömer, divan ihdas ettii zaman “Beytülmalden hisse verme iine kimden balayalm?” diye sorunca ashâbn “Kendinden bala.” cevabna karlk o öyle cevap verdi: “Hayr, Rasûlullah önderimizdir. Onun ehl-i 139 Varol, M. Bahaüddin, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 412. 140 Buharî, Fedâilü’s-Sahâbe, 12, 22; Müslim, man, 205. 141 Buharî, Fedâilü’s-Sahâbe, 11, 12. 142 Ya‘kûbî, age., II/153. 25 beytinden balayalm ve en yakndan en uzaa doru bu ii sürdürelim.” Hz. Ömer, söz konusu hisseleri öncelikle Hz. Peygamber’in hanmlarna, sonra Hz. Ali’ye ve Bedir Sava’na katlan Hâimilere verdi. Hasan ve Hüseyin’i de babalarna dahil etti ve onlara da babalarna verdiinin aynsn verdi.143 Hz. Peygamber’in ehl-i beytinin faziletiyle ilgili âyet-i kerîmeler ve hadîs-i erîfler144 hiç üphesiz bu sevgide temel etkendir. Hz. Muhammed, bize örettii namaz ibadetinde, salli ve barik dualarn okurken kendisinin ailesine dua etmemizi sünnet olarak brakmtr.145 Dolaysyla Peygamberimizin ailesi, ehl-i beyti ümmet arasnda büyük bir muhabbet ve sevgiye mazhar olmutur. Hz. Peygamber sevgisi, sevilenin sevdiklerini de sevmeyi doal olarak beraberinde getirmitir. Çünkü sevgilinin sevdiklerini sevme ve onlara deer verme psikolojik bir durumdur.146 Dolaysyla asr saadetten itibaren yüzyllardr insanlar, en sevgilinin sevdii hanmlarn, aile fertlerini ve torunlarn sevmiler, onlara ayr bir deer vermiler, muhabbet beslemilerdir. Cahiliye döneminde, kabile içinde ehl-i beyt adyla tannan ve yöneticilik onuru ayn ailede devam eden bir yap söz konusuydu.147 Ayn olgu “liderin ailesinin mensuplar” anlamyla Hz. Peygamber’in vefatndan sonraki siyasî gelimelerde ehl-i beyt tabiriyle görülmektedir.148 Kutsal Hz. Peygamber ailesi fikri, Hind-Âri fikirlerindeki “seçkin bir ilah ailesinin bulunduu, bu ailenin sulbünden ilahi nurun nesilden nesile intikal ettii ve beklenen Mesih’te son bulduu” biçimindeki vb. anlaylarla bütünlemitir.149 ran’daki kutsal aile anlaynn ve Hz. Hüseyin’in ran Kisras Yezdecird’in kz ile evlenmesinin150 de ksmen ayn sonucu dourduu söylenebilir. Aslnda benzeri bir yap Hristiyanlk’ta da söz 143 Ebû Yûsuf, age., s. 85-86; Ebû Ubeyd, age., s. 257-258; Hatîb, age., s. 74-75; Sddîkî, age., s. 197. 144 Heytemî’nin ehl-i beytin fazileti ile ilgili 14 âyet-i kerîme ve 44 hadîs-i erîf zikrettii daha önce ifade edilmiti. Bkz. dipnot: 80. 145 Buharî, Enbiyâ, 10; Müslim, Salat, 65, 66, 69; Nesâî, Sehv, 49, 50-54; bn Mace, kame, 25. 146 Karaman, age., s. 407. 147 Öz, Mustafa, “Ehl-i Beyt”, DA., stanbul, 1994, X/498; Lewis, age., s. 27. 148 Demircan, agm., s. 101 149 Üzüm, lyas, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 421. 150 Abbâdî, age., s. 23; Nevin Abdülhalik Mustafa, slâm Siyasî Düüncesinde Muhalefet, çev: Vecdi Akyüz, stanbul, 1990, s. 216. 26 konusudur. Hristiyanlk’ta azizin statüsünün en bariz özellii grup, aile ya da kabilelerden daha çok bireylere uygulanmasdr. Bunun tersine slâm’da ise aziz sözcüü hem bireyler hem de topluluklar için kullanlr ki bunlarn deiik tipleri vardr. Birincisi, tarikatlarda kutsal soy ecereleri vardr. Bütün kabileler bazen kutsal ahsiyetlerin soyundan geldiklerini iddia edebilir ve bu yolla kabile nüfuzunu ya da lutfunu ortak olarak paylaabilir. Bu nüfuzu olaan üstü bir dereceyle tevarüs eden bir kii aziz veya seyyiddir.151 Bu sebeplerle beraber Müslüman Türkler için ehl-i beyt sevgisinin farkl bir boyutu daha söz konusudur. Çünkü soy gütme, ulu tandklar kiilere ve soylarna derin sayg ve sevgi gösterme geleneine bal olan Türklerde, benimsedikleri dini getiren Ulu Elçi ve Onun en yaknlarna kar duyduklar sevgi ve ihtiram, bu gelenekle kaynap, Ouzlar’n Müslümanlnda belirli hatta hakim bir nitelik olarak yer almaktadr.152 Bu sevgi, dinî edebiyatmzn ilk mahsullerinden olan Satuk Bura Han Destan’nda Türkler’in, slâm Dünyas içinde bütün safl ile slâmiyet’e sarlm ve kendini bu dine adam bir kahramana, “Allah’n Arslan” sfatyla mehur Hz. Ali’ye, hayranlk duyularnn ve adn daima yüceltilerinin tezahürleri eklinde görülür.153 slâm Türk Edebiyatnn bilinen ilk örnei olan Kutadgu Bilig’de akl temsil eden “Ögdülmü”, zühd ve takvay temsil eden “Ogdurmu”a Ali evlâd ile ilikilerinin nasl olaca konusunda nasihat ederken öyle der: “Peygamber nesline hürmet edersen devlet ve saadete kavuursun. Bunlar pek çok ve gönülden sev; onlara iyi bak ve yardmda bulun; bunlar ehl-i beyttir, Peygamberin uruudur. Ey karde, sen de onlar sevgili Peygamber hakk için sev.”154 Fuzûlî, Hadîkatü’s-Süedâ isimli eserinde Hz. Peygamberin âl-i abasna, ashâbna yaplan zulümleri etkileyici bir dille anlatr.155 Yakn tarihimizin mehur Mevlevî airi eyh Galib, divannda Hz. Ali ve on iki imam övmektedir.156 Ahmed Yesevî, Hz. Ali’nin kahramanlklarn anlatrken,157 Nizamülmülk’ün mehur Siyasetnamesinde seyyid ve erîflere, eref ve neseb olarak hürmetin ziyade 151 Turner, Bryan S., Max Weber ve slâm, çev: Yasin Aktay, 2. bask, Ankara, 1997, s. 127,128. 152 Soyyer, Ylmaz, Sosyolojik Açdan Alevî-Bektaî Gelenei, stanbul, 1996, s. 87. 153 Flal, slâm Mezhepleri, s. 237. 154 Yûsuf Has Hacib (470/1077), Kutadgu Bilig, çev: Reîd Rahmeti Arat, 6. bask, Ankara, 1994, s. 313. 155 Fuzûlî (963/1556), Hadîkatü’s-Süedâ (Saadete Ermilerin Bahçesi), 3. bask, stanbul, 1955, s. 151-152, 193- 239, 240-569; Çavuolu, Ali, “Ehl-i Beyt Sevgisinin Tercümanlar”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 320-321. 156 eyh Galib (1213/1799), eyh Galib Divanndan Seçmeler, hzr: Abdülbaki Gölpnarl, stanbul, 1971, s. 96. 157 Yesevî, Ahmed (562/1116), Divan- Hikmet, hzr:Hayati Bice, Ankara, 1993, s. 56. 27 olmasndan ve onlara kötülük yaplamayacandan dolay elçilerin bunlar arasndan seçilmesinin iyi olacan söylediini görmekteyiz.158 Veli Baba’nn ehl-i beyt olan dedelerinin Anadolu’ya gelileri,159 Koyun Baba’nn Anadolu’da Hz. Muhammed’in çok sevdii torunu, Kerbela ehitlerinin serdar Hz. Hüseyin’in bir armaan, Fâtmatü’z-Zehra annemizin evlâd olarak karlanmas160 hiç üphesiz Türklerdeki bu sevginin sadece tipik iki örneidir. Anadolu’daki bütün camilerde Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin’in isimlerinin levhalar halinde asl olmas da bu sevginin bir baka tezahürüdür.161 Hz. Peygamberin ailesi ve torunlaryla ilgili olmasa da daha sonraki dönemlerde onun nesli, siyasî, sosyal ve ekonomik bir menfaat arac haline getirilmeye çallm ve Hz. Peygamber’in neslinden olmak birileri tarafndan özellikle gündemde tutulmak istenmitir. Bu konuda, Muhtar es-Sekafî162 ve Ebu’s-Serâyâ163 tipik iki örnektir. Sünnîler ve îîler arasnda siyasal iktidar ele geçirmek ve mevcut iktidarlarn merulatrmak, insanlar arasnda ayrcalkl bir statü elde etmek veya menfaat temin etmek için ehl-i beyti kullanan pek çok kimse, grup, mezhep ve tarikat ortaya çkmtr; hala da çkmaya devam etmektedir. Tarih boyunca ehl-i beyt üzerinden siyaset yapm olan îa’nn inanç sisteminin bel kemiini imamet nazariyesi, yani ehl-i beyt imamlarna itaat oluturmaktadr. Çünkü îa, ehl-i beyti oluturan on iki imama itaati, bir inanç esas haline getirerek, siyasal iktidar ele geçirmenin ve meruiyetin kayna olarak görmektedir. Sünnî baz tarikatlar, tarikat silsilesini ehl-i beyte dayandrarak prestij kazanmaya çalmlardr. Hala Sünnîler arasnda, etnik olarak Arap dahi olmayan kimseler kendilerini seyyid ve erîf olarak sunmakta, insanlarn Peygamber ve soyuna olan saygsn istismar etmektedirler. Bir çok Alevî topluluk arasnda da etnik olarak Türk asll olan baz Alevî dedeleri, prestij ve 158 Nizamülmülk (485/1092), Siyasetname (Siyeru’l-Mülûk), çev: Nurettin Bayburtlugil, stanbul, 1981, s. 141. 159 Eri, Osman, “Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 6. 160 Eri, agm., s. 7. 161 Bozgeyik, Burhan, Oniki mam ve Alevîlik, 2. bask, stanbul, 2000, s. 31. 162 Muhtar, Kûfe’de Muhammed b. Hanefiyye’nin adna hareket ettiini söyleyerek taraftar toplamaya çalmtr. bnü’l-Esîr, age., II/661; bn Kesîr, age., VIII/292. 163 Etrafna adam toplayarak güçlenmek isteyen Ebu’s-Serâyâ, halk tarafndan sevilen Muhammed b. brahim’in nüfuzunu kullanmak için ona biat etmi; ganimetler konusunda Muhammed’in tavrn beenmedii için onu zehirlemitir. bnü’l-Esîr, age., IV/147-149. 28 imtiyaz elde etmek için seyyid olduklarn iddia ederek soylarn ehl-i beyte dayandrmaktadrlar. Bu yüzden dedelik, babadan oula geçmektedir.164 Bütün bu sebeplerle seyyid ve erîfler, din açsndan kutsal birer varlk gibi nitelendirilmilerdir. Bundan dolay toplum onlara çok deer vermitir. Halkn seyyid ve erîflere deer vermesi devletlerin de onlara deer vermesi sonucunu dourmutur. Evlâd- Rasûl’ün ekonomik, sosyal ve siyasal bir takm imkanlara sahip olmasn salayan bu gelimeler, onlarn ayrcalkl yerini daha da pekitirmi ve sonuçta Hz. Peygamber döneminde olmayan ancak daha sonra ortaya çkan, Serjant’n “Müslüman Aristokrasi” adn verdii165 bir sosyal grup oluturmutur. 3. Seyyid ve erîflerin Dinî Faaliyetleri Aratrmamz kapsayan dönem içerisinde her yönüyle temayüz eden ahsiyet hiç üphesiz Ca‘fer Sâdk b. Muhammed’dir.166 Gerek Sünnîler gerekse îîler için o âlim birisidir. Zamannn en faziletlisi ve en çok ibadet edeniydi. îa, ona Sâdk lakabn Hz. Peygamber’in verdii söylese de167 genel kabule göre kendisinden hiç yalan sadr olmad için bu lakab 164 Kutlu, agm., s. 99-100. 165 Serjeant, R.B., slâm ehri, çev: Elif Topçugil, stanbul, 1992, s. 175. 166 Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 80/699 ylnda Medine’de dodu. Dedesi Ali b. Hüseyin ile 12 sene, daha sonra babasyla 19 sene yaad. Babasndan sonra ise yaklak 34 yl hayat sürdü. 148/765 ylnda Medine’de vefat etti ve Baki‘ mezarlna babasnn, dedesinin ve Hz. Hasan’n yanna defnedildi. Onun Mansûr tarafndan zehirletildiine dair iddialar doru deildir. Çünkü onun vefat, Mansûr’un ileri yoluna koyduu ve isyanlarn bittii bir dönemde olmutur. Üstelik o, hiçbir zaman halifeye kar bir hareketin içerisinde yer almad gibi amcaolu olan Hasanîler’i de bu konuda uyarmtr. En-Nevbahtî, Ebû Muhammed el-Hasan b. Mûsâ (310/922), Firaku’-îa –îî Frkalar-, çev: Hasan Onat vd., Ankara, 2004 (Kummî’nin Kitabü’l-Makâlât ve’l-Frak ile birlikte), s. 194; bn Sad, age., V/320; Halîfe b. Hayyât, Tabakât, s. 269; Ya‘kûbî, age., II/381; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/174; Zehebî, Iber, I/160; A‘lâm, X/104; Yâfiî, age., I/304; es-Süveydî, Muhammed Emîn el-Badâdî (1246/1830), Sebâikü’z-Zeheb fi Marifeti Kabâili’l-Arab, Beyrut, 1406/1986, s. 330; bn Kunfüz, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Hasan b. Ali (809/1406), el-Vefeyât, thk: Adil Nüveyhz, Beyrut, 1971, s. 127; Dâvûdî, age., s. 161; Meclîsî, age., XLVII/1-8; bnü’l-Imâd, age., I/220; eblencî, age., s. 139; Ziriklî, age., II/121; Emîn, A‘yân, I/659; Fudaylî, age., II/202; Ebû Zehrâ, Muhammed (1394/1974), el-mâmü’s-Sâdk – Hayâtühû ve Asruhû, Ârâühû ve Fkhuhû- byy., Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs., s. 27, 28, 63, 64.; Öz, Mustafa, “Ca‘fer es-Sâdk”, DA, stanbul, 1993, VII/1-3; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 140. 167 Meclîsî, age., XLVII/8,9 Yine îa’dan, gelecekle ilgili verdii haberlerin doru çkmas sebebiyle bu lakab almtr, görüü nakledilmitir. bn Teymiye, age., IV/12. Aabeyinin ve ardndan kendisinin halife olacan önceden bilen Ca’fer’e bundan dolay Sâdk lakabn Ebû Ca’fer Mansûr’un verdii de rivayet edilmitir. 29 almtr.168 Ona atfedilen birçok menkbe vardr.169 Daha sonra dinî ilimler konusunda geniçe ele alacamz gibi o, dinî ilimlerde hiç üphesiz bir otoriteydi. Kendisinden pek çok kii hadis rivayet etmitir. mam Ebû Hanife ve mam Malik’in onunla ilikisi söz konusudur. O, tefsir, hadis, fkh, kelam ve tasavvuf ilminde çann en önde gelen simalarndan biriydi. Bu açdan o, yaad dönemde dinî ilimlerde bir üstatt. Kendinden önceki ehl-i beyt kyamlarnn hazin sonuçlar sebebiyle riyaset fikrinden uzak kalmas, kendisini ilme adamasna sebep olmutu. Hz. Hasan’n torunu olan Hasan b. Zeyd170 Hâim oullar’nn önde gelenlerinden biriydi. O, babasndan kalan dört bin dinarlk borcu ödeyinceye kadar bir çatnn gölgesine ban sokmayacana dair yemin etmi, dedii gibi de yaparak babasnn borcunu tamamen ödemitir.171 Bu hareketi, onun erefli bir kii olarak tannmasn salayan ilk hadise olarak Isfehânî, Mekâtîl, s. 226. Bununla beraber Meclîsî’nin u rivayeti onun gelecekle ilgili gayb bilgisinin olmadn ifade etmektedir: “Ebû Ca’fer Mansûr, Ca’fer Sâdk’ öldürtmek üzere sarayna çarttnda ‘Seni niye çarttm, biliyor musun?” der. Ca’fer Sâdk ‘Benim gayb bilgim yok.’ diye cevap verir. age., XLVII/178. 168 169 Yâfiî, age., I/304; Ziriklî, age., II/121. Ca’fer Sâdk’n kendisini halifeye gammazlayan birisine yemin ettirmesi sonucu, adamn orackta ölüp kalmas, (eblencî, age., s. 139; Meclîsî, age., XLVII/164; Nebhânî, age., I/379; El-Cündî, Abdülhalîm, elmâmü Ca‘feru’s-Sâdk, Kâhira, 1986, s. 93; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 46.) kölesini öldüren birisine ettii beddua sonucunda adamn o gece sabaha kar çlk atarak ölmesi, (eblencî, age., s. 139; Meclîsî, age., XLVII/110,177,182, Nebhânî, age., I/379) mehur Ebvâ toplantsyla ilgili olarak Ebû Ca’fer Mansûr’u kastederek gelecekte onun halife olacana dair sözleri, (Belâzurî, age., III/308; Isfehânî, Mekâtil, s. 226; bn Tiktakâ, age., s. 161; Nebhânî, age., I/379) cübbesini kaybeden kiiye dua ederek cübbesini bulmasn salamas (eblencî, age., s.140; Meclîsî, age., XLVII/109,147; Nebhânî, age., I/380) Hz. Ali’yi ve Zeyd b. Ali’yi kötüleyen bir aire yapt beddua sonucu, onu bir aslann parçalamas (eblencî, age., s. 140; Meclîsî, XLVII/136) ve ölüleri dirilttiine dair menkbelere varncaya kadar pek çok menkbe kendisinden nakledilmektedir. Meclîsî, age., XLVII/34-87; Attâr, age., s. 54-58. 170 Hasan b. Zeyd b. Hasan. 83/702 ylnda Medine’de dodu. Mansûr döneminde Medine Valilii yapmtr. O bu yönüyle kaynaklarda siyah giyen ilk Alevî olarak tantlmtr. Hacca giderken 168/784 ylnda Medine’ye 5 mil mesafede bulunan Hâcir’de vefat etti. Es-Sedûsî, Müerric b. Amr (195/810), Kitâbu Hazf min Nesebi Kuray, thk: Salahuddin Müncid, Beyrut, 1396/1976, s. 16; Halîfe b. Hayyât, Tabakât, s. 272; Hatîb Badâdî, age., VII/309; Zehebi, Iber, I/194; Yâfiî, age., I/355; Dâvûdî, age., s. 56-57; bnü’l-Imâd, age., I/265; Ziriklî, age., II/205; eblencî, age., s. 187; 171 eblencî, age., s. 186; Uyar, age., s. 239. 30 deerlendirilmitir.172 Bu bilgiyle dindarl ve ahlak hakknda bir fikir edinebileceimiz Hasan b. Zeyd hakknda menkbeler rivayet edilmitir.173 Hadis ilmi açsndan önemli bir ahsiyet olan Hasan’n bir rivayetini Neseî kitabna almtr.174 Ca‘fer Sâdk’n sütkardei olan Davud b. Hasan b. Hasan’n,175 Mansûr’un hapishanesinde iken sütkardeinin kendisine örettii ve anneleri Ümmü Davud’a nispetle Ümmü Davud duas diye bilinen bir duayla görünmez olduu, bir müddet sonra ortaya çkt rivayet edilmektedir.176 Bu tip kaybolma hadiseleri îa’nn çokça naklettii garip rivayetlerdendir. Seyyid ve erîflerin böyle dualarla görünmez olmas ile onlarn bir ksmnn çileler çekmesi, hatta öldürülmesini badatrmak mümkün görünmemektedir. Hz. Hasan soyundan gelen önemli bir sima da Abdullah b. Hasan’dr.177 O her yönüyle deerli birisiydi. Bu sebeple âlimler ve özellikle Emevî Halifesi Ömer b. Abdilazîz ona çok deer verirdi. O, Halife Ömer’in yanna geldiinde Halife ona hürmet etmi, onu selamlam, yanna oturtmu ve onun gösüne eliyle dokunmutu. Bunun sebebini soranlara ise bununla Hz. Peygamber’in efaatini umduunu söylemitir.178 Musab b. Abdillah onunla ilgili “Âlimlerimizin ondan daha çok birine hürmet ettiini görmedim.” demitir.179 Abdullah, olu Muhammed sebebiyle hapishanede kald ve orada vefat etti. Onunla beraber birçok seyyid ve 172 El-Mizzî, Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Zekî (742/1341), Tehzîbü’l-Kemâl, thk: Beâr Marûf, Beyrut, 1400/1980, VI/153; Uyar, age., s. 239. 173 Çocuunu bir kartal kaçran anne için dua eder ve kartal hemen çocuu yerine brakr. Yine babas Zeyd, olu Hasan’n elinden tutup Hz. Peygamber’in kabrine getirir ve “Yâ Seyyidî! Yâ Rasûlallah! Bu olum Hasan, ben ondan razym.” der. Rüyasnda Zeyd, Hz. Peygamber’i görür ve Hz. Peygamber kendisine olu Hasan’dan kendisinin de Allah’n da raz olduunu söyler. Hasan büyüyünce kz Nefîse ile ayn ekilde Hz. Muhammed’in kabrine gelir ve ayn olaylar bana gelir. eblencî, age., s. 186. 174 175 eblencî, age., s. 186; bnü’l-Imâd, age., I/265. Davud b. Hasan b. Hasan. Kardeleriyle ve yeenleriyle beraber Mansûr’un hapsinde kalan erîflerden birisidir. 60 yanda iken Medine’de vefat etmitir. Dâvûdî, age., s. 155. 176 Dâvûdî, age., s. 155. 177 Abdullah b. Hasan b. Hasan. 70/690 ylnda Medine’de dodu. Babas Hasan b. Hasan, annesi Fâtma bt. Hüseyin olduu için el-mahz (duru, saf, ar) diye isimlendirilmitir. 145/762 ylnda olu Muhammed sebebiyle yetmi be yanda iken Kûfe’de Mansûr’un hapsinde öldü. Hayyat, Tabakât, s. 258; Belâzurî, age., III/316; Isfehânî, Mekâtil, s. 171; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VIII/91-93; Zehebi, Iber, I/152; bn Kesîr, age., X/513; Dâvûdî, age., s. 83; bnü’l-Imâd, age., I/213; Ziriklî, age., IV/207. 178 Isfehânî, Mekâtîl, s. 170. 179 Hatîb Badâdî, age., IX/432. 31 erîf hapishanede kald ve çok sknt çekti. Onlar bu skntda da dindarlklarn gösterdiler. Nitekim Abdurrahman b. Ebi’l-Mevali, Hz. Peygamber evlâdnn hapishanede nasl sabrettiklerini, sorunca onlardan birisi öyle cevap verir: “Onlar gerçekten sabrlyd. Hatta aralarnda altn külçesine benzeyen bir adam vard ki atee tuttukça altn nasl saflayorsa, smail b. brahim’in180 de sknts artkça sabr artyordu.”181 Ayn hapishanedeki bir baka erîf Ali b. Hasan idi.182 O, çok abid ve takva sahibi birisiydi. Secde halinde iken öldüü rivayet edilmitir.183 Bir gün namazda iken elbisesinin üzerinde ylan gören birisinin heyecanla “Elbisenin üzerinde ylan var!” diye barmasna karn o, son derece sakin bir ekilde ne namazn bozmu, ne hareket etmi ne de yüzünün renginde en ufak bir deiiklik olmutur.184 Isfehânî’nin “Mehdî olarak isimlendirilmesi ile ilgili rivayetler” ad altnda kendisine bir balk att185 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye b. Abdillah,186 her yönüyle renkli bir ahsiyet olduu gibi dinî faaliyetleri açsndan da önemli birisidir. Abbâsî Devleti’ne kar ilk yllarnda çok önemli bir muhalefet sergilemitir. Bu esnada siyasî amaçl dinî söylemler kullanan Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin mehdi oluu ile ilgili birçok rivayet gündeme getirilmitir.187 Bunlar arasnda en mehurlar, Hz. Peygamber’e nisbet edilen u sözlerdir: 180 smail b. brahim b. Hasan b. Hasan. Hakknda fazla bilgi sahibi olamadmz smail, brahim el-Gumr’un oludur. Ed-Dibâc lakabn almtr. Soyundan Tabâtabâîler ve Rassîler gelmitir. Mansûr’un hapishanesinde vefat etmitir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 180; Dâvûdî, age., s. 133. 181 Isfehânî, Mekâtîl, s. 180. 182 Ali b. Hasan b. Hasan b. Hasan. Isfehânî, Mekâtîl, s. 175-177; Dâvûdî, age., s. 149. 183 Dâvûdî, age., s. 149. 184 Isfehânî, Mekâtîl, s. 175. 185 Isfehânî, Mekâtîl, s. 211-217. 186 Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. 100/717 ylnda Medine’de dodu. 145/762 ylnda Medine’de Halife Ebû Ca’fer Mansûr’un askerleri tarafndan Medine’de öldürüldü. Öldüünde 45 yandayd. Bakî mezarlna defnedildi. Neneleri içerisinde hiç ümmü veled olmad için kendisine “Sarîhu Kuray/Nesep olarak saf Kureyli” denilmitir. Halîfe b. Hayyât, Tabakât, s. 269; Belâzurî, age., III/332; Taberî, age., VII/597603; Merzubânî, age., s. 418; Isfehânî, Mekâtil, s. 207; bnü’l-Esîr, age., III-579-580; bn Tiktakâ, age., s. 163; Zehebî, Iber, I/152-153; Yâfiî, age., I/297; bn Kesîr, age., X/504-509; Dâvûdî, age., s. 84-85; Safedî, age., III/297-298.; bnü’l-Imâd, age., I/213; Ziriklî, age., VII/90; Fudaylî, age., s. 78. Onun fiziki özellikleriyle ilgili çok abartl rivayetler vardr. Safedî, age., III/297; Uyar, age., s. 186; Zorlu, age., s. 220. 187 El-Mes‘ûdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), et-Tenbîh ve’l-râf, Beyrut, Dâru’t-Türâs, trs., s. 295; bnü’l-Esîr, age., III/579. 32 “Mehdî benim soyumdan gelecektir. smi benim ismime, babasnn ismi babamn ismine benzeyecektir.”188 “Dünyann son günü olsa dahi Allah o günü uzatr ve mehdimizi gönderir. Onun ismi benim ismim, babasnn ismi babamn ismi gibidir. O, zulüm ve hakszlk dolu olan yeryüzünü adalet ve hakkaniyetle doldurur.”189 Muhammed b. Abdillah’n mehdilii sadece Hz. Peygamber’e söyletilmekle kalmam, yine kendisine kar kyam ettii, zamann halifesi Ebû Ca‘fer Mansûr’a onun için “Ehl-i beytimizin mehdisi”190 ve Ca‘fer Sâdk’a “bizim mehdimiz”191 eklinde sözler söyletilmitir. Hatta i daha da ileriye götürülmü ve Muhammed ile ilgili onun iki omuzu arasnda yumurta eklinde mühür bulunduu,192 mehdinin annesi193 ve mehdinin dilinin kekeme olduu194 ile ilgili rivayetler uydurulmutur. 188 Dâvûdî, age., s. 84. Ölenlerin ahiretten önce tekrar dünyaya döneceini, Muhammed b. Abdillah’n da döneceini söyleyen Mugire b. Sad el-Iclî bu rivayet senedi içerisinde vardr. Safedî, age., III/299. 189 Ebû Dâvûd, Mehdî, 1; Tirmîzî, Fiten, 52. Bu gibi rivayetlerin îa’nn mamiyye/sna aeriyye kolu tarafndan on ikinci imam Muhammed Mehdî Muntazar için kabul edildii gözden kaçrlmamaldr. Ayn rivayet sadece Muhammed Nefsü’z-Zekiyye ve Muhammed Mehdî için kullanlmakla kalmam, Hz. Peygamber’in vefatndan sonra Muhammed b. Hanefiyye ile balayan ve günümüze kadar devam eden pek çok kii tarafndan söz konusu edilmitir. bn Teymiye, age., IV/98-101. Bu konuyla ilgili deerli bir çalma yapan Avni lhan içinde mehdi kelimesi geçmeyen rivayetler ve geçen rivayetler eklinde iki bala ayrd mehdi rivayetlerini hem sened hem de mana olarak incelemitir. Sonuç olarak o öyle demektedir: “Ehl-i sünnet prensiplerine göre, bunlarn sened yönünden bile katilii söz konusu edilemeyecei için sadece bu rivayetlerin mehdiliin bir inanç esas olmasna yetmeyecei açktr.” “Çeitli ülkelerde mehdiliini iddia edenlerin ortaya çklarnn müterek bir sebebi vardr: Siyaset. Bu gibilerin hepsi kendilerinin mehdi olmadn bilmektedirler. Mehdî adyla çarlmaktan holanan Muhammed b. Hanefiyye ve Cârûdîler’in Mehdîsi Muhammed b. Abdillah’tan tutun da Sudan ve Somal Mehdîleri’ne kadar niceleri mehdilii siyasî menfaat kozu olarak kullanmlar ve benimsemilerdir. Yine bu gibilerin en yakn yardmclarndan akl banda olanlar da bu ii sadece siyasî gayeleri uruna kabullenmilerdir.” lhan, Avni, Mehdîlik, stanbul, 1976, s. 111-140, 179. Özet olarak mehdi ile ilgili rivayetler ve deerlendirmesi için bkz. Öz, Mustafa, mamiyye îas’nda Onikinci mam ve Mehdî nanc, stanbul, 1995, s. 35-37. Mehdîlik ile ilgili güzel bir makale, mehdilik iddia edenler, îî frkalardaki farkl mehdiler için bkz. Flal, “Mesih ve Mehdî nanc Üzerine (Mezhepler Târîhi Açsndan Bir Bak)” slâm Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986, s. 246-288. 190 191 Isfehânî, Mekâtil, s. 212. Isfehânî, Ebvâ toplantsna sonradan gelen Ca’fer Sâdk’n Muhammed’in mehdi olmadn söyledii rivayeti naklettikten bir sayfa sonra baka zamanlarda Ca’fer Sâdk’n Nefsü’z-Zekiyye’ye mehdi demesiyle ilgili rivayetleri yorumsuz olarak verir. Mekâtîl, s. 186-187. 192 Isfehânî, Mekâtîl, s. 211; Fudaylî, age., s. 78. 193 Isfehânî, Mekâtil, s. 212. 33 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin mehdilii babas tarafndan da gündeme getirilmitir.195 Bu beraberce Emevîler’e kar hareket eden Hz. Peygamber neslinin, ellerinden kaçrdklar halifelii almaya yönelik, Abbâsî Halifelerine kar kullandklar dinî bir söylem gibi görünmektedir. Bu yolla halifelie layk olduklarn ispat etmek istemektedirler.196 uras bir gerçektir ki Muhammed’in mehdi olarak adlandrlmas, Hâim oullar arasnda kabul görmütür. Bu, Emevîler’in son dönemlerinde Ebvâ’da yaplan ve Muhammed’e biat edildii iddia edilen kongrede, Muhammed ile Mansûr arasndaki mektuplamalarda gerek Hâim oullar gerekse Muhammed tarafndan dile getirilmitir.197 Nefsü’z-Zekiyye, siyasî yönünün yan sra dinî yönüyle de temayüz etmi bir erîftir. Bunu öncelikle Mansûr ile mektuplamasndaki içerikte görebiliriz.198 Bu mektuplama esnasnda dinî olarak Hz. Ali’nin vasi ve imamln, Hz. Peygamber’in nesebinden geliini ifade etmitir.199 Bozkurt, Muhammed b. Abdullah’n bu sözleri gündeme getirmesini dinî deil de siyasî bir bakn 194 Isfehânî, Mekâtil, s. 214. Kekemelik, mam Hasan soyunun bir özellii olarak gösterilmi ve seyyidliin kant olarak bununla övünülmütür. Klç, age., s. 76. 195 196 Belâzurî, age., III/307; Ya‘kûbî, age., II/371; bn Tiktakâ, age., s. 162 Hüseyin Atvan, Emevîler ve Abbâsîler’de mehdi rivayetlerinin kimler adna kullanldn ve Emevîler dönemindeki halkn honutsuzluu ve bir kurtarc fikrine sahip olma inançlarn naklettikten sonra öyle bir deerlendirme yapmaktadr: “te böylece Abbâsîler ile Hasanîler arasnda mehdi lakab üzerinde mevzu hadisler ve uydurma haberler birleti. Her grup mehdinin kendilerinden olduunu ve hasmnn davasnn doru olmadn, onun delilini çürüttüünü kesin bir dille yayyordu.” Mebâdi‘, s. 131-139,143-187. Abdülaziz edDûrî de Abbâsîler ile Hasanîler arasnda karlkla söz konusu mehdi rivayetlerinin uydurulduunu ifade ettikten sonra Mansûr’un olunun Mehdî olduu fikrini yaymas ve bu uurda airleri tevik ediini örnekleriyle anlatr. “Abbâsî Propagandas Sürecinde ve Abbâsîler’in lk Asrnda Mehdî Tasavvuru”, çev: M. Bahaüddin Varol, stem, Konya, 2004, Yl: 2, Say: 3, s. 227-229. Bernard Lewis, Mevali (ranllar ve dierleri) îîliin en ar ve uzlamaz kollarn benimsediler ve ona Hristiyan, Yahudi ve ranl atalarndan kalan bir çok yeni dinî kavramlar ilave ettiler ki bunlarn en mühimi mehdi kavram idi, demektedir. Age., s. 83-83. Ahmed Hüseyin Yak‘ûb ise mehdi rivayetleriyle ilgili onlarn mütevatir olduunu, Müslümanlarn bu konuda icmasnn bulunduunu söylemektedir. Age., s. 348. 197 Zorlu, age., s. 222. Ethem Ruhi Flal ise Nefsü’z-Zekiyye’nin mehdilii ile ilgili öyle demektedir: “Muhammed b. Abdillah salnda kendi mehdiliine inanm olmal ki, yazlarnda kendisi için mehdi lakabn kulland görülmektedir. slâm Mezhepleri, s. 28. 198 Belâzurî, age., III/323-325; el-Müberrad, Ebü’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd (285/898), el-Kâmil fi’l-Lüga ve’l-Edeb, , VI/113-117; Taberî, age., VII/566-571; bnü'l-Esîr, age., III/568-571; bn Kesîr, age., X/502-504. 199 Uyar, age., s. 190. 34 neticesi olarak görmektedir.200 Gerçekten de Nefsü’z-Zekiyye’nin sözlerine dikkatlice bakldnda hilafet meselesinde dini bir referans yerine nesebi gündeme getirdii görülecektir. Dolaysyla siyaseten Muhammed’in, Abbâsîlerden daha çok hilafete layk olduklarn düündüü ve bunu dile getirdii söylenebilir. Mektuplamada Nefsü’z-Zekiyye Mansûr’dan farkl olarak kul hakk ile ilgili konular eman kapsam dnda brakmtr. Bu siyaseten uygun olmasa bile Muhammed’in dinî hassasiyetini ve eriata balln göstermektedir.201 Dinî ve ahlakî yönü sebebiyle kyam öncesinde irad ettii hutbede “Size izin veriyorum; kalmak isteyen kalr, ayrlmak isteyen ise gidebilir.”202 diyerek çözülmelere sebep olmu,203 hac esnasnda halifeye kar suikast teklifini, davette bulunmadan önce doru olmayaca gerekçesiyle reddetmi,204 Mansûr’un casusuyla ilgili Ebû Hebbar’n öldürme fikrini kan dökmekten holanmad için kabul etmemi,205 kyam esnasnda hem Medine’de kalma hem de hendek kazma görüünü srf sünnete ittiba için benimsemitir.206 Bu yönü Mansûr’a kar kyamnda baarsz olmasna ve öldürülmesine sebep olmutur. Onun hareketine mam Malik’in fetva vermesi,207 bata Ebû Hanife208 olmak üzere dier âlimlerin 200 Bozkurt, Nahide, Me‘mûn Dönemi, , s. 63. 201 Zorlu, age., 242. 202 Taberî, age., VII/582-583; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VIII/66; bnü’l-Esîr, age., III/574; bn Kesîr, age., X/506; bn Haldûn, age., III/192; Dûrî, age., s. 65. bnü’l-Esîr onun sadece verdii hutbesinde deil hurûcunun deiik safhalarnda ayrlmak isteyenlerin ayrlabileceini söylediini nakleder. Age., III/574-575. 203 Zorlu, age., s. 248,253. 204 Taberî, age., VII/525-526; bnü’l-Esîr, age., III/557. 205 Taberî, age., VII/527-528; bnü’l-Esîr, age., III/555; bn Haldûn, age., III/188. 206 Taberî, age., VII/581; Isfehânî, Mekâtîl, s. 236; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VII/66; bnü’l-Esîr, age., III/573; Zehebî, Iber, I/153; Yâfiî, age., I/292; bn Kesîr, age., X/505; bn Haldûn, age., III/192. Medine’nin servet, adam ve silah açsndan zayf bir yer olmas, bu noktalarda darya baml bir yer olmas hendein de bu kuatmay daha da pekitirmi olmas sebebiyle bu fikir Muhammed’e pahalya mal olmutur. I, age., s. 37; Hudarîbek, age., s. 63; Abbâdî, age., s. 53; Dûrî, age., s. 65; Zorlu, age., s. 247,253. 207 Isfehânî, Mekâtîl, s. 249; bnü’l-Esîr, age., III/565; bn Kesîr, age., X/501; bn Haldûn, age., III/191; Ziriklî, age., VII/90; Dâvûdî, age., s. 85. Ahmed Emîn bu sebeple mam Malik’in Mansûr tarafndan kamçlatldn söylemektedir. Ahmed Emîn (1373/1954), Duha’l-slâm, 7. bask, Kâhira, 1355/1936, s. 207-208. Kettânî, mam Malik ve Ebû Hanife’nin ona meyletme sebebinin Mansûr’un halifeliinden önce Medineliler’in ona biat etmesi olduuna dair bir rivayet nakletmektedir. Kettânî, Muhammed Abdülhayy (1382/1962), et-Terâtibü’l-dâriyye – Hz. Peygamber’in Yönetimi-, çev: Ahmet Özel, stanbul, 1990, I/86. Abbâdî, Mansûr’un ve Abbâsîler’in mam Malik’e eziyet edip dümanlk etmesi sebebiyle mam Malik’in ve mezhebinin Abbâsîler’e düman olan Endülüs 35 destei209 ve Zeydiyye,210 Mutezile,211 Mugiriyye212 frkalarnn213 onunla birlikte hareket etmesi, faaliyetinin dinî bir çevrede yank bulduunu göstermektedir.214 Dinî yönünün yan sra dinî ilimlerde de saygn bir yerinin olduunu kaynaklar bize aksettirmektedir. Onun fkh bilgisinin olup olmad hakkndaki sözlere helal-haram konusunda herhangi bir soru sorulduunda kendisinin çk kaps olduunu söylemitir.215 Derin ilim seviyesinin216 yan sra Abdullah b. Tâvus gibi bir hadisçiden hadis de dinlemitir.217 Çünkü babas Abdullah gerek kendisini gerekse kardei brahim’i ilim talep etmeleri ve dinde anlay sahibi olmalar Emevî Devleti’nde resmi mezhep haline gelmesinde ve drisîler’in onun mezhebine tâbî olmasnda ve Muvatta’y okumalarnda etkili olduunu söylemektedir. Age., s. 53. 208 Mansûr’un yakn komutanlarndan Hasan b. Kahtabe, Muhammed b. Abdillah kyam edince Ebû Hanife’ye geliyor ve ne yapmas gerektiini soruyor. Ebû Hanife onunla savamamas gerektiini söyleyince, Hasan b. Kahtabe onunla savamaktan vazgeçiyor ve bu sebeple Mansûr tarafndan hapse atlyor. El-Mevdûdî, Ebu’lA‘lâ (1399/1979), Hilafet ve Saltanat, çev: Ali Genceli, stanbul, 1980, s. 385, 386; Nevin Abdülhalik Mustafa, age., s. 292; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 269. Mahmud Fehmi Abdülcelil, Ebû Hanife ile ilgili bu rivayetleri kabul etmemekte, sebep olarak Ebû Hanife’nin halife tarafndan kamçlanmas ve Kûfe valisi tarafndan fetvadan men edilmesinin Emevîler döneminde olmasn, onun Muhammed’in kyamn desteklemesiyle ilgili rivayetlerin zayf olduunu, Ebû Hanife’nin bu olaydan be yl sonra vefat ettiini ve bu ayet Mansûr’un emriyle olsa halifenin be yl beklemesinin anlamsz olduunu söylemektedir. Age., s. 212-214. 209 Isfehânî, Mekâtîl, s. 244, 257, 262. 210 Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali’yi imam olarak kabul eden ve onun görülerini benimseyen îî frkadr. Onlar Fâtma oullarnn imametini kabul ederler. E-ehristânî, Ebü’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim (548/1153), elMilel ve’n-Nihal, Tashîh: Ahmed Fehmî Muhammed, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, trs., I/153. 211 “Adalet ve Tevhid Ashâb” ve “Kaderiyye” diye de isimlendirilen Mutezile, Vâsl b. Atâ’nn görülerini benimseyen frkadr. ehristânî, age., I/38. 212 Mugire b. Sad Becelî’nin görülerini benimseyen ve Muhammed Nefsü’z-Zekiyye b. Abdillah’ imam olarak kabul eden, onun ölmediine inanan îî frkadr. ehristânî, age., I/180. 213 Isfehâni’nin “Ebû Eyyûb b. El-Edber, Vasl b. Ata’nn görülerine davet etmek üzere Muhammed b. Abdillah’a ve Ali oullarndan bir gruba gelmi onlar da olumlu cevap vermilerdir.” (Mekâtîl, s. 211) rivayetini esas alarak Muhammed b. Abdillah’n Mutezilî görülerinin olduunu ve isyannn Mutezile isyan olduunu söyleyenler olmusa da Zorlu’nun dedii gibi Muhammed b. Abdillah’n hareketine Mutezile ve Zeydiyye’den katlmlar olmutur, ancak bu hiçbir zaman kendisinin Mutezilî olduu anlamna gelmez çünkü o kendisini bu mezheplerden hiç birisinin taraftar olarak tantmam ve takdim etmemitir. Age., s. 262. 214 Zorlu, age., s. 261. 215 Isfehânî, Mekâtîl, s. 258. 216 Ziriklî, age., VII/90. 217 Isfehânî, Mekâtîl, s. 211. 36 için tevikte bulunurdu.218 Bu, ehl-i beyt medresesinin gelenei olduu üzere Hz. Peygamber neslinden iki güzide ahsiyetin toplumdaki seçkin yerini almas anlamna gelecekti. Dier bir erîf brahim b. Abdillah,219 kardei Muhammed b. Abdillah ile birlikte hareket etmitir. O da kardei gibi dinî hassasiyeti had safhada olan birisiydi. brahim, Basra ve çevresindeki ehirleri ele geçirince Fars bölgesinin bir ksmn yöneten Mansûr’un valisi Muhammed b. Atyye’ye elçi göndererek huzuruna çard. Vali, brahim’in yanna girince brahim ona mal olup olmadn sordu. Vali yemin ederek hiçbir eye sahip olmadn söyleyince brahim “Onu serbest brakn.” diye emir verdi. bn Atyye onun yanndan çkarken bir yandan da öyle diyordu: “Bu, Ebû Ca‘fer’in adamlarndan deil, onlara hiç benzemiyor.”220 brahim kendisine mal vermeyi teklif eden bir toplulua “Yannda mal olan kimse din kardeine yardm etsin. Benim onu almam teklifine gelince bunu kabul edemem. Benim için iki k söz konusudur: Ya Ali b. Ebî Tâlib’in yaants ya da ate.”221 Yine brahim’in Ebû Ca‘fer’in komutanlarndan birinin atn deerinden daha fazlasn ödeyerek satn almas, Mansûr’un valisinden ikence ile maln almaya çalan adamna “Bizim ikence ile alnan mala ihtiyacmz yok.” demesi222 hep onun dinî hassasiyetini gösteren örneklerdir. O, sfehânî’nin ifadesiyle din, ilim, cesaret ve güç konusunda aabeyi Muhammed gibiydi.223 brahim Basra’ya geldikten sonra evlendii Behkene bt. Ömer b. Seleme’nin onun yanna k 218 Isfehânî, Mekâtîl, s. 213. 219 brahim b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. 97/715 ylnda domutur. Kardei Muhammed ile beraber hareket etmi onun hem davetçisi hem de veliaht olmutur. 145/763 ylnda Kûfe’ye 16 fersahlk mesafedeki Bâhamrâ köyünde 48 yanda iken öldürülmütür ve oraya defnedilmitir. Ba Halife Mansûr’a gönderilmitir. Bann daha sonra Msr’a götürüldüüne dair rivayetler vardr. Na ise Kûfe’de, Ebû Kavârîr köyünün yanndadr. Belâzurî, age., III/345; Taberî, age., VII/647-649; Isfehânî, Mekâtîl, s. 300; bnü'l-Esîr, age., III/589-590; bn Tiktakâ, age., s. 163; Zehebî, Iber, I/153-155; Yâfiî, age., I/298; Safedî, age., VI/31; bn Kesîr, age., X/512-513; Dâvûdî, age., s. 89; eblencî, age., s. 189; bnü’l-Imâd, age., I/214; Ziriklî, age., I/41; Fudaylî, age., II/193; Berrâkî, age., s. 79. 220 Isfehânî, Mekâtîl, s. 287. 221 Isfehânî, Mekâtîl, s. 288. 222 Isfehânî, Mekâtîl, s. 288. 223 Isfehânî, Mekâtîl, s. 273. Onun gücü konusunda ilginç rivayetler de aktarlmaktadr. Belâzurî “Pazular çok güçlüydü.” (age., III/333) sözleriyle yetinirken, Dâvûdî bu konuda ilginç bir rivayet aktarr. Buna göre kaçan bir devenin peinden babas ve kardei Muhammed’in tevikiyle giden brahim, bir saat sonra kopard devenin kuyruu ile geri döner. Age., s. 88. 37 ve haval elbiselerle gelip onu yapaca ilerden alkoymas rivayeti224 ise zevkine ve keyfine dükün bir brahim portresi çizdii için eletirilmektedir. Bu davas uruna cann feda edebilen ve pek çok slâm âliminin katld bir hareketi organize eden bir karaktere ters dümektedir. En azndan böyle bir kritik dönemde brahim’in bu tür davranlar göstermesi düünülemez.225 Zira orduyu geceleyin tefti eden brahim, çalg aleti ve müzik sesi iitince bundan holanmam ve böyle bir orduyla baarya ulaacan sanmadn, söylemitir.226 Dinî hassasiyeti siyasetinin önünde tutmay bilen brahim, baz komutanlarnn sa b. Mûsâ’ya geceleyin baskn yapma fikrini “Önceden ikaz edip uyarmadan geceleyin saldrmay sevmem ve insanlar öldürmekten nefret ederim.” diye reddetmi;227 hatta adamlarndan birisi aknln öyle dile getirmitir: “Hem saltanat istiyorsun, hem de öldürmekten nefret ediyorsun ha!”228 Bu olay da açk bir ekilde onun dinî hayatn gözler önüne sermektedir. Bu olayda brahim’in dinî duygular ar basm ve “Harp hiledir.” prensibini unutmutur.229 Hatta kendisine “Rasûlullah da seriyye gönderir ve savard, senin holanmadn hususlar yapard.” denilince; o öyle cevap vermitir: “Onlarn tamam mürikti. Bunlar ise dinimizin, davetimizin ve kblemizin insanlardr. Onlarn hükmü ile bunlarn hükmü farkldr.”230 bn Kesîr’in bu olayla ilgili sözleri bu gece basknn brahim’in hareketi için ne kadar önemli olduunu göstermektedir: “Tabii ki güç ve otorite Allah’a aittir ve O’nun diledii olacaktr. Fakat brahim Kûfe’ye yürüyüp de sa’nn ordusuna geceleyin anszn saldrsayd veya ordusunu bölükler halinde düzene koysayd, Allah’n takdiriyle baarya ulard.”231 Aabeyi ile beraber yola çkan brahim’in kyamn da pek çok âlim desteklemi,232 mam Malik ve Ebû Hanife fetvalarla harekete destek olmulardr.233 Ebû Hanife’nin brahim’e 4000 dinar gönderdii de ifade edilmektedir.234 224 Taberî, age., VII/641. 225 Zehebî, Iber, I/154; Yâfiî, age., I/299; Zorlu, age., s. 265. 226 Taberî, age., VII/642. 227 bn Kesîr, age., X/512. 228 Taberî, age., VII/644. 229 Zorlu, age., s. 279. 230 Taberî, age., VII/643-644. 231 bn Kesîr, age., X/512. 232 Isfehânî, Mekâtîl, s. 304-331; Zehebî, Iber, I/156; bnu’l-Imâd, age., I/214. 233 Isfehânî, Mekâtîl, s. 304-331 (Isfehânî, Ebû Hanife’nin brahim’in hareketini desteklediine dair farkl rivayetler verir, hatta birisinde “Peki sen niye gitmiyorsun?” diyen birisine “Benim yanmda insanlarn 38 Mûsâ b. Abdillah235 bir defasnda halife Hârûn Reîd ile görütükten sonra kalkarken halya aya taklm ve dümütür. Orada bulunan hizmetliler ve askerler Mûsâ’ya güldüler. Mûsâ ise kalknca halifeye dönerek, dümesinin herhangi bir sarholuk eseri deil, oruçtan kaynaklanan bir halsizlik sebebiyle olduunu söyledi.236 Mûsâ bu sözle hem içine dütüü vaziyetten faydalanarak kendisini hafife almak isteyen kiileri susturmu hem de bir imada bulunmak istemitir.237 Mûsâ az rivayeti olsa da hadisçilii olan238 ve sika kabul edilen bir muhaddistir.239 Gerek yukarda zikrettiimiz olay gerekse onun hadis rivayetinin olmas onun dinî açdan önemli bir ahsiyet olduunu bize göstermektedir. Abdullah b. Hasan’n bir dier olu dris b. Abdillah,240 Fah Vak‘as241 sonras kaçm, önce Msr’a oradan Maribi Aksa’ya gitmitir. dris’in gittii yerlerde büyük bir rabet emanetleri var, o yüzden gidemiyorum.” cevabn verir.); Zehebî, Iber, I/156; bnu’l-Imâd, age., I/214; Heytemî, Savâik, s. 180; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, II/178, 184. 234 Dâvûdî, age., s. 88; Ziriklî, age., I/41. 235 Mûsâ b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. air olan erîf Mûsâ, Mansûr tarafndan hapsedilmesine ramen daha sonra serbest kalm ve Hârûn Reîd zamanna kadar yaamtr. Esmer oluundan dolay el-Cevn lakabyla anlmtr. 180/796 ylnda vefat etti. Belâzurî, age., III/357; Merzubânî, age., s. 378; Isfehânî, Mekâtîl, s. 333; Hatîb Badâdî, age., XIII/24; Dâvûdî, age., s. 90; Ziriklî, age., VIII/275; Fudaylî, age., II/179. 236 Isfehânî, Mekâtîl, s. 338; Hatîb Badâdî, age., XIII/27. 237 Uyar, age., s. 265. 238 Ziriklî, age., VIII/270. 239 Hatîb Badâdî, age., XIII/27. 240 dris b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Fah Vak‘as sonras önce Msr’a ardndan Maribi Aksa’ya vard. 172/789 senesinde Velîle ehrine yerleti ve ayn yl drisîler Devleti’ni kurdu. Hârûn Reîd’in gönderdii bir adam tarafndan zehirlenerek öldürülmütür. Ölüm tarihiyle ilgili hicri 169-172-174 ve 177 rivayetleri vardr. Belâzurî, age., III/356; Ya‘kûbî, age., II/405 (Ya‘kûbî, burada Halife Hâdî’nin gönderdii bir kiinin dris’i zehirlediini söylemektedir ki bu dier rivayetlere ters dümektedir.); bnü’l-Fakîh, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed el-Hemezânî (289/902), Kitabü’l-Büldân, thk: Yûsuf el-Hâdî, Beyrut, 1416/1996, s. 133-134; Taberî, age., VIII/198-199; Isfehânî, Mekâtîl, s. 409; bnü'l-Esîr, age., IV/14; Zehebî, Iber, I/97; Safedî, age., VIII/318; bn Haldûn, age., IV/12-13; Dâvûdî, age., s. 129; Ziriklî, age., I/267; bnu’l-Imâd, age., I/339; bnü’lKâdî, age., s. 18-22; Nâsrî, age., I/208-216; Fudaylî, age., s. 7-9. 241 Isfehânî, Mekâtîl, s. 364. Fah, Mekke-Medine yolunda, Mekke’ye yaklak alt mil mesafede bulunan vadinin addr. Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/237; Bekrî, age., III/1014; Flal, Ethem Ruhi, “Fah”, DA., stanbul, 1995, XII/73. Hüseyin b. Ali, 169/785 ylnda Halife Hâdî döneminde burada kyam etmi ve öldürülmütür. Bu yüzden bu olay Fah Vak‘as olarak anlmaktadr. Belâzurî, age., III/355; Mes‘ûdî, Mürûc , III/336; Isfehânî, 39 görmesi özellikle Marib-i Aksa’da drisîler isminde bir devlet kurmas hiç üphesiz onun halk tarafndan sevilmesinden kaynaklanmaktadr. Onun halk tarafndan sevilmesinin bir sebebi de onun dinî yaants olmaldr. Ayn ekilde dris’in kardei Yahya242 da Fah Vak‘as’ndan kaçp Deylem’e gitmi ve orada halk tarafndan büyük bir sayg görmütür. Hz. Peygamber evlâdna yarar bir dinî hayat, bu sevgi ve saygnn temel sebeplerinden biri olsa gerektir. Hadisçilii ile de maruf olan Yahya b. Abdillah’a243 Malik b. Enes hürmetle davranmtr.244 bn Tiktakâ, onun öldürülme sebebini bir kerametine balar ve öyle der: “Hârûn Reîd’in emanndan ve emann bozmasndan sonra, Yahya’nn bu olaan üstü durumunu gören Hârûn Reîd onu öldürdü. Zübeyr b. Avvam’n ailesinden bir adam halifenin yanna gelip, Yahya’nn kendisine biate davet ettiini gammazlad. Halife de Yahya’y hapisten getirtti. Yahya, adamdan yemin etmesini istedi. Adam yemin eder gibi yapt ama yemin etmedi. Yahya srarla adamn yemin etmesini ve yemininde de ‘Kendisinin Allah’n güç ve kuvvetinden beri olmasn ve kendi güç ve kuvvetine girmesini söylemesini’ istedi. Adam ürktü ve yemin etmek istemedi. Halifenin de sözleriyle adam yemin etti. Oradan çkar çkmaz tökezleyip dütü ve öldü. Rivayet edildiine göre adam defnetmek istediler ama üzerine her toprak atta toprak kabri Mekâtîl, s. 371-382; bn Tiktakâ, age., s. 185; Dâvûdî, age., s. 149-150; bnü’l-Kadî, age., s. 17; bnü’l-Imâd, age., I/269; Ziriklî, age., II/264 242 Yahya b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Ca’fer Sâdk tarafndan yetitirilmitir. O da Fah Vak‘as’ndan kaçp Deylem’e gitmitir. Halife Hârûn Reîd’den ald eman üzerine onun yanna geldi. Emann bozulmas üzerine hapsedildi ve genel kabule göre hapiste zehirle öldürüldü. Belâzurî, age., s. III/153; Ya‘kûbî, age., s. 284 (Ya‘kubi, Yahya’nn hapiste 10 gün aç susuz braklarak öldürüldüüne dair rivayet nakleder.) Mes‘ûdî, Mürûc , II/210 (Mes‘ûdî, Yahya’nn yrtc hayvanlarn bulunduu bir yere hapsedildiini fakat hayvanlarn ona dokunmadn, diri diri üzerine kireç ve tala bina yaplarak öldürüldüünü söyler. Makdisî de onun üzerine direk ina edilerek öldürüldüünden bahseder. El-Makdisî, Mutahhar b. Tâhir (355/966), el-Bed‘ü ve’t-Târîh, Kâhira, Mektebetü’s-Sekâfeti’d-Diniyye, trs., VI/100); Isfehânî, Mekâtîl, s. 388-389; Hatîb Badâdî, age., XIV/110-111; bn Tiktakâ, age., s. 190; Dâvudi, age., s. 126; Ziriklî, age., IX/190-191; Fudaylî, age., II/194; Varol, Hârûn Reîd’in dris b. Abdillah’ zehirletmesini delil getirerek, “Onun varlndan tedirgin olan Halifenin ondan kurtulmak amacyla onu zehirlettii ihtimal dahilindedir.” demektedir. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 179. 243 Isfehânî, Mekâtîl, s. 388; Ziriklî, age., s. IX/190. 244 Isfehânî, Mekâtîl, s. 389. 40 örtmüyordu. Anladlar ki bu semavî bir âyettir. Kabrin üzerine çat yaptlar ve gittiler.”245 Daha önce ayn hususun Ca‘fer Sâdk için anlatlmas dikkat çekicidir. Baka seyyid ve erîfler için de benzer rivayetlerin varl, olaylarn tekerrüründen ziyade, ehl-i beyti seven insanlarn yaktrmas gibi görünmektedir. Seven insanlarn sevdiini farkl görmesi ve göstermeye çalmas hiç üphesiz psikolojik bir durumdur. Böylece o kiinin büyüklüü ispat edilmi olacaktr. Bu da hem o kiiye balananlar için bir delil olmakta, hem de baka insanlarn ona balanmas için bir sebep kabul edilmektedir. Sahbü Fah246 diye mehur olan Hüseyin b. Ali,247 ei Zeyneb ile beraber ez-Zevcü’sSalih diye isimlendirilirlerdi. Bunun sebebi onlarn çok ibadet etmeleriydi.248 Isfehani, Mûsâ b. Ca‘fer’in onun için “O, çok oruç tutan, namaz klan, iyilii emreden, kötülüü yasaklayan ehl-i beyt içerisinde bir benzeri bulunmayan salih bir Müslümand.” dediini nakleder.249 Bununla birlikte hurûcu esnasnda onun ve arkadalarnn karargâh olarak Mescidi Nebî’yi edinmeleri, ona saygszlk göstermeleri ve mescidi kirletmeleri, Medineliler’in honutsuzluuna sebep olmu, hatta Medineliler onlara beddua etmilerdir.250 Hüseynîlerin önde gelenlerinden biri olan sa b. Zeyd,251 dinî hayat ve ilim açsndan ehl-i beytin en faziletlerinden birisiydi.252 Zamann ünlü âlimlerinden olan Süfyan Sevrî ile karlamas esnasnda Süfyan, ona büyük hürmet etmi ve Fâtma evlâdndan sitayile 245 bn Tiktakâ, age., s. 190. Söz konusu rivayet sadece adamn gammazlamas, yemin etmesi ve ölmesi ile de rivayet edilmitir. Taberî, age., VIII/245-250; Mes‘ûdî, Mürûc , II/209; Hatîb Badâdî, age., XIV/111; bn Kesîr, age., X/594; Dâvûdî, age., s. 124-126; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 287; Hudarîbek, age., s. 123. 246 Fah ile ilgili açklama için bkz. dipnot: 241. 247 Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hasan b. Hasan. Zehebî tam ismini Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hasan olarak, (Iber, I/197) Yâfiî ise Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hüseyin olarak vermektedir ki (Mirât, I/358) bu hatadr. Hüseyin b. Ali, 169/785 ylnda Halife Hâdî döneminde Mekke’nin yaknnda Fah mevkiinde kyam etmi ve öldürülmütür. Belâzurî, age., III/355; Mes‘ûdî, Mürûc , III/336; Isfehânî, Mekâtîl, s. 371-382; bn Tiktakâ, age., s. 185; Dâvûdî, age., s. 149-150; bnü’l-Kadî, age., s. 17; bnü’l-Imâd, age., I/269; Ziriklî, age., II/264 248 Isfehânî, Mekâtîl, s. 364. 249 Isfehânî, Mekâtîl, s. 370. 250 bn Kesîr, age., X/582. 251 sa b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin. Medine’de doan sa, brahim b. Abdillah ile Basra’daki hurûca katld. Oradan sa kurtuldu ve vefat ettii tarih olan 168/784’e kadar gizlenerek hayatn sürdürdü. Isfehânî, Mekâtîl, s. 342361; Mervezî, age., s. 53; Dâvûdî, age., s. 228; Ziriklî, age., V/286. 252 Isfehânî, Mekâtîl, s. 343; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 157. 41 bahsetmitir.253 lim sahibi olan hatta ilminden dolay Hasan b. Salih’in kzn onunla evlendirdii sa’nn,254 hadisçilii de maruftur.255 mamiyye îa’snn yedinci imam olan Mûsâ Kâzm,256 dini ve ahlak sebebiyle salih kul diye isimlendirilmitir.257 Kendisiyle özdeleen mehur lakab ise Kâzm’dr.258 Kendisine kötülük yapan herkese kar öfke ve kin beslemeksizin iyilik yapt, hatta o kiiye mal gönderdii için bu lakab almtr.259 Onun çokça ibadet etmesi ve iyilikleriyle ilgili örnekler kaynaklarmzda yer almaktadr.260 Yine ondan pek çok keramet nakledilmitir.261 Babasnn 253 Isfehânî, Mekâtîl, s. 351-352; Dâvûdî, age., s. 229. 254 Ziriklî, age., V/286. 255 Isfehânî, Mekâtîl, s. 345; Ziriklî, age., V/286; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 157. 256 Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 128/745 ylnda Medine ile Mekke arasndaki Ebvâ’da dodu. Mehdî, Hâdî ve Hârûn Reîd zamannda yaad. Hârûn Reîd onu hapsetti. 183/799 tarihinde Badad’da hapishanede 55 yanda vefat etti. Genel görü Sindî b. âhik tarafndan zehirlendii eklindedir. Mûsâ’nn cesedinde zehirlenme belirtisi olup olmadn tespit için insanlara Hârûn Reîd’in ve Sindî b. ahik’in onu göstermesi de bu görüü desteklemektedir. Nevbahtî, age., s. 226-227; Ya‘kûbî, age., II/414; Mes‘ûdî, Mürûc, II/216; Hatîb Badâdî, age., XIII/27-36; bnü'l-Esîr, age., IV/58-59; bnü’s-Sâî, Ali b. Enceb (674/1275), Târihu’l-Hulefâi’l-Abbâsiyyîn, Ta‘lik: Abdurrahim Yûsuf, Kâhira, 1413/1993, s. 35-36; bn Hallikân, age., I/310; bn Tiktakâ, age., s. 190; bn Teymiye, age., IV/56; Zehebî, Iber, I/222; Yâfiî, age., I/394; bn Kesîr, age., X/612-613; Dâvûdî, age., s. 162; bnü’l-Imâd, age., I/304; Meclîsî, age., XLVIII/1-2 ve 206-250; Süveydî, age., s. 334; eblencî, age., s. 143-145; Emîn, A‘yân, II/5-12; Ziriklî, age., VIII/270; lhan, Avni, mam Mûsâ Kâzm, mam Ali Rzâ, mam Muhammed Taki, Ankara, 1996, s. 4-6; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 185. 257 Hatîb Badâdî, age., XIII/27; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/184; bnü’s-Sâî, age., s. 36; bn Hallikân, age., V/308; Yâfiî, age., I/394; Meclîsî, age., XLVIII/11. 258 259 Dâvûdî, age., s. 162; Emîn, A‘yân, II/5; eblencî, age., 143; Avni lhan, Mûsâ Kâzm, s. 3 bnü'l-Esîr, age., IV/59; Yâfiî, age., I/394; bn Kesîr, age., X/613; Dâvûdî, age., s. 162; Meclîsî, age., XLVIII/11 260 Gece sabaha kadar secdede dua ederek sabahlad (Hatîb Badâdî, age,, XIII/27; bnü'l-Esîr, age., IV/59; bn Hallikân, age., V/308; Meclîsî, age., XLVIII/101) ve Sindî’nin yannda hapiste iken bir günlük ibadet hayat (Hatîb Badâdî, age., XIII/31; bnü’s-Sâî, age., s. 35) rivayetleri örnek olarak verilebilir. 261 ekîku’l-Belhî’nin onu hac esnasnda Kadisiyye’de görüp onun kendi adn bilmesi, dualarnn kabul edilmesi; (bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/185; Heytemî, Savâik., s. 203; Nebhânî, age., II/269; Meclîsî, age., XLVIII/80,82 ve 149; eblencî, age., s. 143. bn Teymiye, rivayet edilen zamanda Mûsâ’nn Irak’a gelmediini ve Mûsâ Kâzm gibi birisinin yalnz bana hacca gitmesinin imkan dahilinde olmadn söyleyerek bu rivayeti reddeder. Age., IV/13) Mehdî’nin adamlarnn onu saraya götürmek üzere gelmesi karsnda yannda endie eden Ebû Hâlid’e gelecei günü saatiyle söylemesi; (Meclîsî, age., XLVIII/71-71; eblencî, age., s. 143) Yamurlu bir günde yanna gelen sa isminde birisine evinin ykldn haber vermesi, evinden abdest kabn 42 Ca‘fer Sâdk olmas dolaysyla bir ilim mektebi olan evde yetien Mûsâ Kâzm hem ilmî yönüyle hem de hadis rivayetleriyle bilinmektedir.262 Kendisinden sonra onu imam tanyan farkl frkalar ortaya çkm kimisi onu mehdi ilan ederken, Vakfiyye frkas onun ölmediini savunmutur.263 Muhammed b. Ca‘fer,264 ilmi ve zühdü ile tebarüz etmi,265 bir gün oruç tutan bir gün tutmayan bir ahsiyet idi.266 Hz. Hüseyin evlâdndan olan, mamiyye tarafndan sekizinci imam kabul edilen Ali b. Mûsâ,267 kendisi de evlâd- Rasûl olan Dâvûdî’nin ifadesiyle asrnda Tâlibîler içinde benzeri çkaramayan sa’ya onu nasl bulacan söylemesi; (Meclîsî, age., XLVIII/60; eblencî, age., s. 143) Ali b. Yaktin’in Hârûn Reîd’in kendisine verdii elbiseyi Mûsâ Kâzm’a hediye etmek istemesi üzerine Mûsâ’nn ona ihtiyac olacan söyleyerek geri çevirmesi daha sonra Hârûn’un hediye ettii elbiseyi geri istemesi; (Meclîsî, age., XLVIII/59, 137-138; eblencî, age., s. 143) hapisteyken ilmini ölçmek üzere yanna gelen Ebû Yûsuf ile Muhammed’e orada bulunan bir adamn gece öleceini haber vermesi ve adamn geceleyin ölmesi; (Meclîsî, age., XLVIII/64-65; eblencî, age., s. 144) yrtc hayvanlarn kendisine dokunmamas ve bir çok yabanc dil bilmesi gibi pek çok menkbe kendisinden nakledilmitir. (Meclîsî, age., XLVIII/57-71 ve 154-155) 262 263 bn Teymiye, age., IV/56; eblencî, age., s.143; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 4-5. ehristânî, age., I/170; Ziriklî, age., VIII/270. Meclîsî, onun ölmediine dair görüü bir çok rivayetle reddetmektedir. Age., XLVIII/250-276. 264 Muhammed b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Hayat hakknda fazla bilgi göremediimiz Muhammed, halim selim, halk tarafndan sevilen bir kiilie sahiptir. 204/818 ylnda Cürcan’da vefat etmitir. Cenaze namaz Halife Me‘mûn tarafndan klnan Muhammed’in vefat ile ilgili zehirlenme veya öldürülme iddialarnn olmamas dikkati çeken bir noktadr. Yüzünün güzelliinden dolay ed-Dibâc diye tannmtr. Isfehânî, Mekâtîl, s. 441; bnü'l-Esîr, age., IV/181; bn Tiktakâ, age., s. 213; Zehebî, Iber, age., I/267; Safedî, age., II/291; Yâfiî, age., II/8; Dâvûdî, age., s. 198; bnü’l-Imâd, age., II/7; Fudaylî, age., II/203; Ziriklî, age., VI/295; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 204. 265 Taberî, age., VIII/537; Isfehânî, Mekâtîl, s. 438; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Tiktakâ, age., s. 213. 266 Safedî, age., II/291; Zehebî, Iber, I/267; Yâfiî, age., II/8; bnü’l-Imâd, age., II/7. 267 Ali b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 153/770 ylnda Medine’de domutur. Abbâsî Halifesi Me‘mûn tarafndan veliaht olarak adna biat alnm olmasna ramen 203/818 ylnda Tus ehrinde Me‘mûn ile birlikte yolculuk yaparken vefat etmitir. Onun ölümüne çok üzülen Me‘mûn, onun cenaze namazn bizzat kldrmtr. Nevbahtî, age., s. 227-229; Ya‘kûbî, age., II/453; Taberî, age., VIII/568; Mes‘ûdî, Tenbîh, s. 303; Makdisî, age., VI/111; Isfehânî, Mekâtîl, s. 453-458; bnü’s-Sâî, age., s. 51-52; bn Hallikân, age., III/270; bn Tiktakâ, age., s. 211; Zehebî, Iber, I/266, A‘lâm, IX/387-388; Yâfiî, age., II/12; bn Kesîr, age., X/689; Dâvûdî, age., s. 163; bnü’l-Imâd, age., II/6; Meclîsî, age., IXL/288-291, 311-313; Süveydî, age., s. 334; eblencî, age., s. 146-153; Emîn, A‘yân, II/13, 30-31; Ziriklî, age., V/178; Hudarîbek, age., s. 183; lhan, Mûsâ 43 olmayan birisiydi.268 Halife Me‘mûn’un ondan daha faziletli birini bulamad için onun adna biat almas aslnda onun dinî ve ahlakî yönünü anlatmaya yeterlidir. Onun çokça ibadet etmesiyle ilgili269 ve menkbeleriyle ilgili270 rivayetleri kaynaklarda görmek mümkündür. Maruf Kerhî’nin onun eliyle Müslüman olduu rivayeti271 doru ise272 bu olay, yaad çada dinî anlamda onun ne kadar etkili olduunu açkça ifade eder. Her ne kadar kütüb-ü sittede rivayeti yok ise de273 onun hadisçilii ve ilmi ile ilgili rivayetler îî kaynaklarda yer almaktadr.274 Hz. Peygamber neslinden bir kiinin bir bölgeyi dinî olarak etkilemesine örnek olarak, Mâlikî mezhebinin Marib’te yaylmasna sebep olan dris b. dris’i275 verebiliriz. mam Malik’in, Muvatta adl eserinde dris’in dedesi Abdullah’tan hadis rivayetinde bulunmas ve Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer Mansûr’un hal‘ine fetva vererek amcas Muhammed Nefsü’zZekiyye’ye biat etmesi ve ondan sonra dris’in halifeliini tavsiye etmesi sebebiyle dris b. dris, mam Malik’in görülerine ve dolaysyla Mâlikî mezhebine tâbî olmu ve Muvatta isimli eserin o bölgede okutulmasn tevik etmitir. O öyle demitir: “mam Malik’in Kâzm, s. 35-39, 65-71; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 54-55; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 215-216, 219; Uyar, age., s. 290. bnü’l-Esîr, onun Me‘mûn tarafndan zehirlenme görüünün çok uzak bir ihtimal olduunu söyler. Age., IV/178. 268 Dâvûdî, age., s. 163. 269 Meclîsî, age., IXL/91-95, 89-91; eblencî, age., s. 147; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 80-84. 270 Veliaht tayin edildii zaman ona tuzak kurmak isteyenlerin gördükleri olaanüstü olaylar; (bnü’s-Sâî, age., s. 51; Nebhânî, age., II/157; Meclîsî, age., IXL/60-61) Ebû Habîb’in gördüü rüyay ona haber vermesi; (Heytemî, Savâik, s. 204-205; Nebhânî, age., II/157; Meclîsî, age., IXL/35) gelecekten verdii haberler (Nebhânî, age., II/157-158; Meclîsî, age., IXL/38, 43-44, 52, 63) vb. menkbeleri nakledilmektedir. 271 Yâfiî, age., I/361; Heytemî, Savâik., s. 204. 272 “Baz insanlarn zikrettii Maruf Kerhî’nin onun hizmetçisi olduu ve onun eliyle Müslüman olduu bilgileri bu durumu bilen kiilerin ittifakyla yalandr.” bn Teymiye, age., IV/60-62. 273 bn Teymiye, age., s. 60 274 Meclîsî, age., IXL/120-122, 126; Emîn, A‘yân, II/14, 18, 26; eblencî, age., s. 148; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 47, 74. 275 dris b. dris b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. 177/793 ylnda dodu. Babas dris, annesi ona hamileyken öldü. Bu yüzden babasnn ismini almtr. drisîler devletinin babasndan sonra asl kurucusu saylr. Marib, Endülüs ve Ifrikyye bölgelerinde pek çok insan, onun eliyle Müslüman olmutur. 213/828 ylnda doduu yer olan Velîle’de vefat etti. Safedî, age., VIII/314; bn Haldûn, age., IV/13-14; Dâvûdî, age., s. 129; Fudaylî, age., s. 1014; bnü’l-Kâdî, age., I/162 ve II/24-41; Ziriklî, age., I266; Nâsrî, age., I/217-227. 44 mezhebine tâbî olmaya ve kitab Muvatta’y okumaya biz daha layz.”276 Bu olay seyyid ve erîf olmalar sebebiyle, kendilerine sayg ve hürmet gösteren kiilerin onlarn dinî görülerine de deer verdiini ve onlar benimsediini göstermektedir. Hal böyle iken slâm Dünyas’nda îîliin geni bir alana yaylmamas garip bir durum gibi görülebilir. Bunun bir sebebi de seyyid ve erîflerin dinî görülerinin, bu mezhebin görüleriyle paralellik göstermemesi olsa gerektir. On iki imamdan biri olan Muhammed Cevad277 da daha çok menkbeleriyle anlan biridir.278 Yirmi be ya gibi erken bir yata vefat etmesi sebebiyle olacak ki dinî ve ahlakî yönüyle ilgili, kaynaklarmzda fazla bilgi göremiyoruz. lmi yönüyle alakal onun Me‘mûn tarafndan devrin kads Yahya b. Eksem tarafndan imtihan edilmesi279 ve hrszn elinin kesilmesinin ekliyle alakal Mutasm’n, Badad bakads Ahmed b. Ebî Duâd’n deil de onun görüünü kabul etmesi280 rivayetleri nakledilmitir. 276 Kettânî, age., I/86; Abbâdî, age., s. 53. 277 Muhammed b. Ali b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 195/881 ylnda Medine’de domutur. Halife Me‘mûn onunla kzn evlendirmitir. Halife Mutasm zamannda, 220/835 ylnda 25 yandayken Badat’ta vefat etmitir. Cenaze namazn Vask’n kldrmas sebebiyle Vask döneminde öldü diyenler olmusa da bu hatadr. Mes‘ûdî, Mürûc , II/271; Hatîb Badâdî, age., III/55; bn Hallikân, age., IV/175; Safedî, age., IV/105; bn Teymiye, age., IV/68; Zehebî, Iber, I/300; Yâfiî, age., II/81; Dâvûdî, age., s. 163; bn Tariberdî, age., II/231; bnü’l-Imâd, age., II/48; Meclîsî, age., L/12-13, 17; eblencî, age., s. 154-156; Emîn, A‘yân, II/3236; Ziriklî, age., VII/155; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 89, 101-104; Muhammed Süleyman Hüseyin, age., s. 338. 278 Hapishanede peygamberlik iddia eden birisiyle görüüp konumas, adamn Muhammed’i dinlemesi ve hapishaneden olaanüstü bir ekilde adamn kaybolmas; (eblencî, age., s. 155) Mütevekkil döneminde bir kadnn erîfe olduunu iddia etmesi üzerine olayn Muhammedü’l-Cevâd’a haber verilmesi, onun Hüseyin evlâdnn etinin yrtc hayvanlara haram klnmasn söylemesi üzerine kadnn iddiasndan vazgeçmesi, bunun üzerine halifenin bu olayn doruluunu Muhammed’de denemek istemesi ve ona yrtc hayvanlarn dokunmamas; (eblencî, age., s. 155. eblencî bu kiinin Muhammed’in olu Hasan olduunu söyleyen Mes‘ûdî’nin görüünü verir ve bunun doru olmas gerektiini sebep olarak da Mütevekkil’in Hasan ile çada olduunu zikreder. Heytemî de bu olay Ali Rzâ için anlatr ve sonra Mes‘ûdî’nin sözünü nakleder. Savâik, s. 205) altnda abdest ald hiç meyvesi olmayan kiraz aacnn bir gün sonra meyve ile dolu olmas (eblencî, age., s. 156; Nebhânî, age., I/100.) vb. pek çok menkbe nakledilmektedir. Meclîsî, age., L/37-73. 279 Heytemî, Savâik, s. 206; Meclîsî, age., L/74-79; eblencî, age., 154-155; Emîn, A‘yân, III/33-34. bn Teymiye, çok farkl açlardan böyle bir olayn gerçek olmasnn mümkün olmadn izah eder. Age., IV/68-69, 75. 280 Meclîsî, age., L/92; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 102. 45 Önce Nasr b. ebes’in tevikiyle, daha sonra ise Ebu’s-Serâyâ’nn siyasî emellerine alet olup onun tahrikiyle hurûc eden Muhammed b. brahim,281 hastalanp son anlarn yaad zamanda Ebu’s-Serâyâ’ya tavsiyelerde bulunmutur. Bu tavsiyeler Muhammed b. brahim’in dinî yönünü bize göstermektedir. “Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat Efendimiz Muhammed’e, onun temiz ehl-i beytine olsun. Allah’tan saknman tavsiye ediyorum sana. Çünkü takva en iyi koruyan bir kalkan, günah ilememe konusunda kiiyi en iyi engelleyen husustur. Sabr da tavsiye ediyorum sana. Çünkü sabr en faziletli snak, güvenilecek hususlar içerisinde en çok övülecek olandr. Allah için öfkeni bitirsen, dininin yasaklarna kar sebat göstersen, senden isteyenlere güzel sözle karlk versen, senden kaçp gideni bo verip sana gelenlere adil davransan, tedbirsiz acele davranan en öne geçirmesen, iini hafife alanlar olduu gibi brakmasan, dünyay çok da hafife almadan ve seni sevaptan uzaklatrmayacak olan bir biçimde (dünya ve ahiret dengesini bozmayacak biçimde) çok kan dökmekten uzak dursan ve zayflara iyi davransan ne iyi olur. Aceleden sakn! Çünkü o, kiiyi helak eder. Bil ki senin cann ehl-i beytin canna, kann da onlarn kanna baldr. Onlar zafer kazanrsa sen de kazanrsn, onlar ölürse sen de ölürsün. Onlara teslimiyet içerisinde davran. Onlarn yok olmamas için çaba göster. Büyüklerine saygyla, küçüklerine sevgiyle davran. Onlarn ileri gelenlerinin görüünü al. Onlarn cahillerinden bir hata olursa muhtemelen Allah senin hakkn gözetecektir. Onlara yaknln devam ettir. Böylece Allah sana güzel zaferler verir. Benim yerime hayrl insanlar, kendileri için Ali oullarndan kimi istiyorlarsa ona uysunlar. Eer ihtilaf ederlerse emir, Ali b. Ubeydullah olsun. Ben onun dindarln denedim ve onun gidiatndan honut oldum. Siz de ondan honut olun, ona güzelce itaat edin, onun görüüne ve cesaretine ükredin.”282 bnü’l-Esîr, bu tavsiyeler içerisinde u sözleri de nakletmektedir: “Senin yaptklarndan Allah’a snyorum. Onlar davet etmeden geceleyin baskn yapmak ve onlarla savamak olacak ey deildir. Bize kar kullandklar silahlarn 281 Muhammed b. brahim b. smail b. brahim b. Hasan b. Hasan. Tabâtabâî’nin olu diye mehurdur. 199/885 ylnda Ebu’s-Serâyâ’nn tevikiyle onunla beraber hurûc etmitir. Hastalanm ve Kûfe’de vefat etmitir. Kabri oradadr. Ebu’s-Serâyâ tarafndan öldürüldüü de nakledilmektedir. Ebu’s-Serâyâ Abbâsî güçlerini yendikten sonra Muhammed’in yanna geldiinde onu hasta yatanda bulur. Muhammed’in onun yaptklaryla ve yapmas gerekenlerle ilgili ona tavsiyelerde bulunmutur. Bunun üzerine Ebu’s-Serâyâ’nn onu öldürmesi muhtemeldir. Halîfe b. Hayyât, Tabakât, I/468-469; Belâzurî, age., III/358; Taberî, age., VIII/530; Isfehânî, Mekâtîl, s. 434; Zehebî, Iber, I/256; Safedî, age., I/337; Dâvûdî, age., s. 141; bnü’l-Imâd, age., I/356; Berrâkî, age., s. 81; Ziriklî, age., VI/182; Uyar, age., s. 277; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 191-194. 282 Safedî, age., I/338. 46 dnda onlarn mallarn almak da olacak ey deildir.”283 Haddi zatnda onun Abbâsî güçleriyle yaplan savatan elde edilen ganimetin datm hususunda Ebu’s-Serâyâ ile tartt ve bu yüzden Ebu’s-Serâyâ tarafndan öldürüldüü de nakledilmektedir.284 Beyaz yün elbise giymeye dükünlüünden dolay kendisine Sûfî denilen285 Muhammed b. Kasm,286 Rasûlullah’n mescidine devam eden,287 Kûfe’de ibadet, takva ve zühdün zirvesi olarak vasflandrlan288 bir seyyiddi. Adalet ve tevhid konusunda Zeydiyye’nin Cârûdiyye kolunun görülerine kâil idi.289 Onun da mehdi olduu, kendisinin ölmedii ve yeryüzüne döneceine inanan müntesipleri bulunmaktadr.290 Bütün bu Hz. Peygamber’in ahlakna yakr tarzda hareket eden ve dinî hayat süren seyyid ve erîflerin dnda az da olsa dinî açdan olumsuz hareketler sergileyen Hz. Peygamber’in soyuna mensup kiiler görülmektedir. Bunlardan ilki Hasan b. Muhammed’dir.291 Halife Hâdî zamannda o, içki içtii için cezalandrlm, boynuna ip taklp Medine sokaklarnda tehir edilmitir. Hatta bu ehl-i beyt neslini aalama hareketine 283 Isfehânî, Mekâtîl, s. 434. 284 bnü'l-Esîr, age., IV/149. 285 Isfehânî, Mekâtîl, s. 474; Zehebî, A‘lam, X/191; Dâvûdî, age., s. 244; Ziriklî, age., s. VII/225. 286 Muhammed b. Kasm b. (Ali b.) Ömer b. Ali b. Hüseyin. Tâlikân bölgesinde hurûc ettiinden dolay kendisine Sahbü’t-Tâlikân denmitir. Mutasm zamannda Tâlikân’daki hareketi baarszlkla sonuçlannca Badat’a getirildi ve hapsedildi. Kimisine göre hapiste öldü, kimisine göre ise o hapisten kaçp sakland ve Halife Mütevekkil dönemine kadar yaad. Mes‘ûdî, Mürûc , II/272; Isfehânî, Mekâtîl, s. 471-475; Zehebî, A‘lam, X/191; Dâvûdî, age., s. 244; Ziriklî, age., s. VII/225. 287 bnü'l-Esîr, age., IV/233. 288 Mes‘ûdî, Mürûc , II/272. 289 Cârûdiyye, Zeydiyye’den Ebu’l-Cârûd Ziyâd b. Münzir’in görülerini benimseyen bir frkadr. Hz. Ali’nin ismen deil de özellikleri ile ifade edilerek Hz. Peygamber tarafndan tayin edildiini savunurlar. Hz. Ebubekir’i tekfir ederek, Zeyd b. Ali’nin görüünden ayrlrlar. Isfehânî, Mekâtîl, s. 465; ehristânî, age., I/157. Mutezilî görülere sahip olduu da ifade edilmektedir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 473; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 223. 290 Ziriklî, age., VII/226. 291 Hasan b. Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Nefsü’z-Zekiyye’nin olu olan bu kiinin hayat ile ilgili kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadr. Dâvûdî’nin onunla ilgili hiçbir bilgiyeye yer vermemesi ilginçtir. Age., s. 84-87. Fah Vak‘as’nda Hüseyin b. Ali ile beraber öldürülmütür. Isfehânî, Mekâtîl, s. 365; Zehebî, Iber, I/197; Yâfiî, age., I/358; bnü’l-Imâd, age., s. I/269. 47 Hüseyin b. Ali dayanamam, hurûc etmi ve Fah Vak‘as vuku bulmutur.292 Ehl-i beyt neslinden olan Hüseyin b. Hasan,293 Kabe’nin örtüsünü baka bir örtüyle deitirmi, veda tavaf yapmakta olan haclarn mallarna el koymu, insanlar onun yüzünden dalara kaçmtr. O ve beraberindekiler, Mescid-i Haram’n pencere demirlerini, fazla para etmemesine ramen sütunlarn üzerindeki altnlar ve Kâbe’nin hazinesindekileri aldlar.294 bn Hazm, Mekke’de yaptklar sebebiyle onu yeryüzünde fesat çkaran biri olarak tavsif etmitir.295 Evli bir kadn zorla kendi evine getirmeye çalt rivayet edilmitir.296 Hüseyin’in Kâbe’nin hazinesini boaltmas daha sonraki dönemleri etkilemi ve ondan sonra gelen hükümdarlarda “Böyle bir igalci daha ortaya çkarsa gönderilecek hediyeleri alr.” düüncesi hakim olmu ve Beytullah’n hazinesine kymetli hediyeler ve nefis eyalar konulmas kesilmitir.297 Hüseyin b. Hasan ile hareket eden dier bir seyyid Ali b. Muhammed298 Kureyli Mekke Kads’nn genç yataki olunu yannda alkoydu. Bu durum, halkn ayaklanp babas Muhammed b. Ca‘fer’in kapsna dayanmalarna sebep oldu. Babas Muhammed, genci olundan alarak ailesine teslim etti.299 292 Halîfe b. Hayyât, Ebû Ömer el-Leysî el-Usfûrî (240/854), Târîhu Halîfe b. Hayyât, thk: Ekrem Ziyâ el-Umeri, 2. bask, Beyrut, 1397, I/445; Belâzurî, age., III/355; Taberî, age., VIII/192; Isfehânî, Mekâtîl, s. 372-373; bnü'lEsîr, age., IV/11; bn Haldûn, Iber, III/215; bnü’l-Kâdî, age., s. 16-17; Ziriklî, age., II/265; Abbâdî, age., s. 75. 293 Hüseyin b. Hasan b. Ali b. Ali b. Hüseyin. Ebu’s-Serâyâ isyan esnasnda 200/816 ylnda onu Mekke’ye vali tayin etmitir. Babasna Eftas denildii için kaynaklar bazen Hüseyin için de bu lakab kullanmtr. bn Hazm, Cemhera, s. 53; Dâvûdî, age., s. 273. 294 Taberî, age., VIII/536; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Kesîr, age., X/685; Dâvûdî, age., s. 273. 295 bn Hazm, Cemhera, s. 53. 296 bnü'l-Esîr, age., IV/153. 297 Eyüb Sabri Paa (1308/1890), Kabe ve Mekke Tarihi, Sadeletiren: Osman Erdem, stanbul, Fatih Yaynevi, trs., s. 400. 298 Ali b. Muhammed b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Lakab el-Hârisî’dir. Ebu’s-Serâyâ isyan ettiinde Basra’dayd. Zeyd b. Mûsâ oraya gelince o da hurûc etti ve Zeyd’e yardm etti. Ehvaz’da Hüseyin b. Hasan ile de beraber hareket etti. Badat’ta vefat etti. Kabri oradadr. bn Hazm, Cemhera, s. 60; Dâvûdî, age., s. 199. 299 Taberî, age., VIII/538; bnü'l-Esîr, age., IV/154; Alûsî, age., s. 157. 48 Ebu’s-Serâyâ’nn Basra’ya vali tayin ettii Zeyd b. Mûsâ300 ise, Basra’da yakp ykt evler sebebiyle en-Nâr lakabn almtr.301 Abbâsî tarafndan bir kimse kendisine geldii zaman onu atee att rivayet edilmitir.302 Hatta Halife Me‘mûn onunla konumas için kardei Ali Rzâ’y ona göndermitir. Ali Rzâ, onunla konuup Fâtma bt. Rasûlillah’n torununa bu hareketin yakmadn söylemitir.303 Ebu’s-Serâyâ’nn Yemen’e vali tayin ettii brahim b. Mûsâ,304 Yemen’e giderken Mekke’ye uram ve orada gasp ve talan yapmtr.305 Yemen’e varnca insanlar esir, mallarn da ganimet kabul eden brahim pek çok kimseyi öldürmü, çok kan dökmesi sebebiyle kendisine kasap manasna “Cezzâr” denilmitir.306 brahim, 200/816 senesinde Akîl b. Ebî Tâlib’in evlâdndan birini hac emiri olarak görevlendirmi o, Mekke’ye girmeden hacca gelen insanlarn eyalarna ve Kabe’ye getirdikleri örtülere el koymutur.307 Ancak, o sene hac emiri olan Mutasm, onunla savam ve onu malup etmi; insanlarn eyalarn ve Kabe’nin örtüsünü alp sahiplerine iade etmitir.308 Van Arendonk, olumsuz tavrlar bulunan evlâd- Rasûl ile ilgili genel olarak unlar söylemektedir: “Tavr ve harekat ile eriatla tearuz halinde bulunan (fask) bir erîf’e de günahnn nasl olsa affolunaca kanaat ile hürmet ve riayetten yüz çevirmemelidir. Çünkü 300 Zeyd b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 200/816 ylnda Ebu’s-Serâyâ onu Ehvaz valisi tayin etti. O, Basra’y da ele geçirdi. Abbâsî birliklerine yenilip Enbar tarafna kaçt. Orada yakaland ve Me‘mûn’a gönderildi. Me‘mûn’un onu serbest brakt rivayet edilmektedir. Ya‘kûbî, age., II/449; Mervezî, age., s. 21; Dâvûdî, age., s. 181; Ziriklî, age., III/102. 301 Taberî, age., VII/535; Isfehânî, Mekâtîl, s. 436; bnü'l-Esîr, age., IV/152; bn Kesîr, age., X/684; bn Haldûn, age., III/244; Dâvûdî, age., s. 181; Ziriklî, age., III/102. 302 bnü'l-Esîr, age., IV/152. 303 Yâfiî, age., II/13. Ali Rzâ ona, yapt masiyetler sebebiyle kendisinin kardei olamayacan söyler ve Hz. Nuh ile olunun örneini verir. Meclîsî, age., IXL/218. 304 brahim b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Yemen’de ortaya çkmtr. “Hâdî ilallâh” olarak bilinir. Dâvûdî, age., s. 165-166; bnü’s-Sâî, age., s. 68. 305 306 Taberî, age., VIII/535-536. Taberî, age., VIII/536; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Haldûn, age., III/244; bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Nüzhetü’l-Elbâb fi’l-Elkâb, thk: Abdülaziz b. Muhammed el-Sedidi, Riyad, 1409/1989, I/171. 307 bnü'l-Esîr, age., IV/155; bn Haldûn, age., III/244. 308 Taberî, age., VIII/541; bnü'l-Esîr, age., IV/155. 49 hürmet ona menei dolaysyla (unsuru’t-tahir) olup, fsk onun nesebine bulamaz.”309 Sünnî dünyada bu görüte olan kiilerin varl hiç üphesiz bir aratrma konusudur. u kadar var ki slâm’n prensipleri ile bu görüleri badatrmak mümkün deildir. “Kzm Fâtma da hrszlk yapsa onun ellerini keserim.”310 diyen bir Peygamber ile “Bir kii ne yaparsa yapsn Peygamber soyundan geldii için affedilmitir.” görüünü telif etmek izah kabil deildir. Kendisi de seyyid olan Ali Rzâ, ehl-i beyt erefine nail olabilmenin artlarn öyle sayar: “Malumdur ki ümmet Nebisiyle zürriyat da ancak Kitab ve Sünnetle isbat- ahsiyyet eder. u halde insan bu saadet ve erefe ancak u gelen artlar ile vâsl olabilir: 1. Cenâb- Hakk’n, pis tabiatlardan ve kirli nefsânî hususlardan tamamen temizledii ehl-i beyt kiram hazeratna sahih sened ile müstenid olmaldr… 2. Amel-i salihtir. Nesebi sahih iken Allah’n Rasûlü ve Kitabnn izine temessük etmeyen salih olmayan bir amelde bulunduu için Nuh’un mahdumu (olu) gibi ehl-i beytten hâric kalr… 3. Seyyid, mutlak siret-i ve harekât- Muhammediye (as) üzere bulunmaldr. 4. Kendisini herkesle müvazene edecek olsa, kendisini herkesten aa addedecek kadar mütevaz olmaldr. 5. Ehl-i beyt hakkndaki (Onlar mal sevgilerine ramen yoksula, yetime ve esire yedirirler.311) âyet-i celilesi mantûkunca, miskinleri ve fakirleri sevme ve bunlara yedirme hususunda insanlarn en cömerdi olmaldr. 6. Gerektiinde tam bir ecaat sahibi olduunu ibraz etmelidir. 7. Doruluktan asla ayrlmamaldr… Ancak bu özelliklere sahip olan ehl-i beytin kadrini bilenler sohbetlere can atmlar ve onlarn hizmetlerinde pervane olmulardr.”312 Hal böyle olunca bu olumsuz hareketleri bulunan seyyid ve erîflerin, “Din Açsndan Seyyid ve erîfliin Konumu” balnda daha geni bir ekilde ele aldmz gibi neseb olarak Hz. Peygamber neslinden olmakla beraber 309 Arendonk, “erîf”, A., XI/441. 310 Buharî, Fedâilü Ashâbi’n-Nebî, 18; Enbiyâ, 45; Hudûd, 12; Müslim, Hudûd, 8, 9; Ebû Dâvûd, Hudûd, 4; Tirmizî, Hudûd, 6; bn Mace, Hudûd, 6. 311 nsan, (76) 8. 312 Er-Rdâ, Es-Seyyid Ali (1339/1941), Mevâlidü Ehl-i Beyt, stanbul, 1341, s. 7-8. 50 ehl-i beytin faziletleriyle alakal âyet-i kerîme ve hadîs-i erîflerin muhatab olmalarnn mümkün olmad açktr. Bu da bir kez daha ehl-i beytin faziletinin temelde soya dayanmadn, Kur‘ân ve Sünnete ballklar ölçüsünde faziletlerinden bahsedilebileceini ifade etmektedir. Bu balk altnda ele aldmz seyyid ve erîflerle ilgili dikkati çeken bir baka husus hiç üphesiz onlarn her faaliyetinin dinî olarak deerlendirilmesinin isabetli olmayacadr. Özellikle Abbâsî idaresine ba kaldr eklindeki hareketlerin dinî olmaktan çok siyasî olduu görülmektedir. Dolaysyla neseb, burada bir siyasî malzeme haline getirilmektedir. Nesebin dolaysyla seyyid ve erîflerin bakalar tarafndan kullanlmaya çallmas daha fazla görülen bir durumdur. Çok ciddi bir hareket olan Ebu’s-Serâyâ isyannda bu bariz bir ekilde görülmektedir. Seyyid ve erîflerin nesebinin istismar arac haline getirilmesi tasavvufi hareketlerde ve tarikatlerde de gözlenmektedir. Nitekim, “Hz. Ali, tarikatlarn büyük çounluunda silsilenin ilk ahsiyeti durumundadr. Bu tarikatlara, itikadî yönden Alevîlikle hiç ilgisi olmasa bile ‘Alevî tarikat’ denilmektedir. Bu sebepten Hz. Ali’ye ve nesline tarikat çevrelerinde fazlaca sevgi ve hürmet beslenir. On iki imama da sayg duyulur. Bilhassa sekizinci imam Ali Rzâ, hemen bütün silsilelerde yer alr. Mehur sufi Maruf Kerhi de onun müridi olarak gösterilmektedir. Yine Ca‘fer Sâdk’n tasavvufi çevrelerde apayr bir saygnl olup, ‘mecmeu’l-bahrayn ve mülteka’n-nehrayn’ (iki denizin birletii ve iki nehrin kavutuu yer) diye anlmaktadr. On iki imamdan herhangi birinin bulunduu tarikat silsilesine de ‘silsiletü’z-zeheb’ (altn silsile) denmektedir.313 tikadi yönden tamamen Sünnî olan tarikatlarda bile Hz. Ali, ehl-i beyt ve on iki imama kar bu sayg mevcuttur.”314 Ana tarikatlara315 baktmz zaman Kâdirî tarikatnn eyhi Abdülkadîr Geylânî, soyu baba tarafndan Hz. Hasan’a ulaan bir erîf, anne tarafndan Hz. Hüseyin’e mensup bir seyyid 313 Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatler Tarihi, 3. bask, stanbul, 1995, s. 234; Akar, Mustafa, Tasavvuf Tarihi Literatürü, Ankara, 2001, s. 238; Üçer, agm., s. 279. 314 Türer, Osman, Ana Hatlaryla Tasavvuf Tarihi, stanbul, 1998, s. 149. 315 “Kanaatimize göre bu hususta yaplacak bir çalma sonucunda, tasavvuf tarihindeki ana tarikatlarn says on küsuru geçmeyecektir. Mesela sadece Halvetiye’nin dört ana kolu ve bunlardan türemi krk küsur ubesi vardr.” Akar, age., s. 216. 51 olduu ifade edilmekte ve silsilesi verilmektedir.316 Bu silsilelerde Maruf Kerhî ile Ali Rzâ birbirine balanmaktadr.317 Bu iki kiinin ilikisi doru olsa bile neseb olarak bir ilikileri söz konusu deildir. Maruf Kerhî, Ali Rzâ’nn olu deildir, sadece mürididir. Dier silsilelerle alakal ise Dâvûdî öyle demektedir: “(Hasanî)Abdullah b. Muhammed b. Yahya b. Muhammed b. Rumiyye’ye Muhyiddîn Abdilkadir el-Cîlânî’yi nisbet ettiler ve öyle dediler. O, Abdülkadir b. Muhammed Cenki Dost b. Abdillah zikredilen (Hz. Hasan soyundan bir) kiidir. Ne eyh Abdülkadir ne de oullarndan birisi bu nesebi iddia etmitir. Bu, torunu Kad Ebû Salih Nasr b. Ebîbekr b. Abdilkadir ile balamtr. O da bir delil ortaya koymamtr, hiç kimse onu bu neseple bilmemitir. (Hasanî olan) Abdullah b. Muhammed b. Yahya Hicazldr ve Hicaz’dan çkmamtr. Bu isim yani Cenk Dost ise gördüün gibi açk bir acem bir ismidir. Bununla beraber bunlarn hepsi, adil sarih bir beyyine olmakszn bu nesebi isbata yetmez. Kad Ebû Salih’in yaptna ardm. krar ediyorum ki o ne dedesi Abdülkadir’e ne de onun oullarna bu konuda muvafk deildir.”318 Naki tarikatnn silsilesinin en önemli simas Ebû Yezîd Bistâmî’nin Ca‘fer Sâdk’la görümesi manevi olarak kabul edilir.319 Çünkü genel kabul Ebû Yezîd Bistâmi’nin doumu, Ca‘fer Sâdk’n vefatndan sonradr.320 Mehmet Bahaüddîn Nakîbend’in de Hz. Hüseyin soyundan olduu ifade edilir.321 Sünnî anlaya ballkta tavizsiz tutumlaryla tannan Nakîbendiler bile, Hz. Ebûbekir’e dayanan silsilelerinin yansra ikinci koldan silsileyi Hz. Ali’ye dayandrmlardr.322 316 Vâsitî, age., s. 55; Fudaylî, age., II/181; Zebîdî, Ikdü’l-Cevher, s. 94; Harîrî, age., III/Varak 37b-57a; Hocazade, age., II/32; Vicdânî, age., s. 90-91; Gürer, Dilaver, Abdülkadir Geylani –Hayat, Eserleri, Görüleri-, stanbul, 1999, s. 66; Eraydn, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, 4. bask, stanbul, 1994, s. 43; Türer, age., s. 172. 317 Bu iki kii arasnda her hangi bir ilikinin bulunmad ifade edilmektedir. bn Teymiye, age., IV/60-62; Ocak, Ahmet Yaar, Veysel Kareni ve Üveysîlik, 2.bask, stanbul, 2002, s. 72. 318 Dâvûdî, age., s. 106. 319 Zebîdî, Ikdü’l-Cevher, s. 108. Silsilede geçen bir eyhin, kendinden önce yaam baka bir eyhle fiilen görümese de onun ruhaniyetinden feyz alarak, manen görüme yolu ile yetimesine Üveysîlik denilmitir. Küçük, Hülya, Tasavvuf Tarihine Giri, stanbul, 1997, s. 118, dipnot: 119; Akar, age., s. 240; Ocak, age., s. 105. 320 Hocazâde, age., I/5; Eraydn, age., s. 373. 321 Harîrî, age., III/Varak 196a-205b; Hocazade, age., I/44. 322 imek, Halil brahim, “mam Rabbani Ahmed Farukî Sirhindî’nin îa ve Ehl-i Beyt’e Bak”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 200. 52 Ahmed Rfâî’nin soyunun Mûsâ Kâzm’a ulat rivayet edilir.323 Dâvûdî, ise nesep alimlerinin ittifakyla onun söz konusu edilen nesebi iddia etmediini, bu nesebi onun torunlarnn iddia ettiini söyler.324 Yine Halvetiye tarikatnda Yahya irvânî’nin seyyid olduu ve nesebinin Mûsâ Kâzm’a dayand ifade edilir.325 Ayn tarikatn eyhi Sirâceddîn Ömer b. Ekmeliddîn Lahcî Halvetî’nin nesebi de Hz. Ali’ye dayandrlr.326 Mevlevi tarikatnn bir kolu da Hasanü’l-Basrî ile Hz. Ali’ye dayanr.327 Yesevî tarikatnda iki kol Ebû Yezîd Bistâmî ile Ca‘fer Sâdk’a balanr. Bundan sonra bir kol Muhammed Bakr, Ali Zeyne’l-Âbidîn ile Hz. Hüseyin ve Hz. Ali’ye; dier kol ise Hz. Ebûbekir’e balanr.328 Ahmed Yesevî ile ilgili dier bir bilgi ise onun seyyidliinin Muhammed b. Hanefiyye’ye baland eklindedir.329 Tarikatlar bir ekilde Mûsâ Kâzm, Ca‘fer Sâdk ve dolaysyla Hz. Ali’ye balayan bu nesep silsilerinin hepsinin doru olaca konusunda bir takm tereddütlerin varl söz konusudur. Bir ksm manevi olarak görüme dier bir ksm ise eyh mürit ilikisi içerisinde olan bu silsilelerinin nesep açsndan anlam ifade etmeyecei de bir vakadr. Bunu Süleyman Ate, öyle deerlendirmektedir: “Bilindii gibi, tarikatlar meruiyetlerini dinî bir mesnede balamak için tarikat eyhini Hz. Peygamber’e balayan bir silsile ileri sürmülerdir.”330 Sünnî tarikat eyhlerinden bir ksm, temsilcisi olduu tarikatna ve ailesine halkn ilgisini veya kendi ahsi saygnln artrmak amacyla bal bulundu tarikat silsilesini veya kendi soy eceresini ehl-i beyte dayandrma gayreti içinde olmutur.331 Peygamber ailesinden gelmek seyyid olarak kabul edilen kiilerin itibarn sadece güçlendirmekle kalmamakta, ayrca bu imaj kendilerini daha seçkin bir karizmann parças haline de getirmektedir.332 323 Vâsitî, age., s. 4; Zebîdî, Ikdü’l-Cevher, s. 58; Harîrî, age., II/Varak 51b-61b; Hocazade, age., V/6. 324 Dâvûdî, age., s. 175. 325 Eraydn, age., s. 389. Vicdânî, böyle bir nesep vermez. Age., s. 174. 326 Harîrî, age., I/Varak 342b-377b; Vicdânî, age., s. 173-174. 327 Harîrî, age., III/Varak 147b-169a; Eraydn, age., s. 359. 328 Harîrî, age., III/Varak 265b-267b (Burada Harîrî silsile vermemektedir.) Eraydn, age., s. 322. 329 Klç, age., s. 24, dipnot 62, (Hâzinî, Cevâhiru’l-Ebrâr, Ü., Türkçe yazmas, No: 3893, Varak 33b-25a-b’den naklen) 330 331 Ate, Süleyman, slâm Tasavvufu, Ankara, Klç Kitabevi, trs., s. 49. Suba, Necdet, “eyh, Seyyid ve Molla-Dou Anadolu ve Güneydou Anadolu Örneinde Dinsel Kategorileri-, slâmiyat, Ankara, 1999, Cilt: 2, Say: 3, s. 121, 140. 332 Suba, agm., s. 135. 53 Tarikat silsilelerinin Hz. Ali’ye kadar ulatrlmasnn ilmî bir dayana yoktur, bu silsileler sonradan ortaya çkarlmtr.333 Seyyid ve erîfler, siyasî amaçlar uruna istismar edildii gibi neseb silsilelerinde yer aldrlmak suretiyle tasavvufî hareketlerde de istismar edilmitir. Tarikatlarn hemen hemen hepsinin eyhinin nesep silsilesinde, bir seyyid veya erîf görmek mümkündür. Bu yolla eyhe büyüleyici bir özellik verilmi, neseb silsilesi tarikata balanmay salayc bir özellik olarak ifade edilmitir. Oysaki bu nesep silsilelerinin bir ksmnda üphelerin bulunduu görülmektedir. Bu sebeple tarih olarak birbirlerine bal olmas mümkün olmayan yerlerde seyyid ve erîflere balanma, Üveysîlik/manevî eitim ad altnda gerçekletirilmitir. Zaten silsilelerdeki seyyid ve erîflerin bir ksm oul-baba ilikisinden ziyade, eyh-mürit ilikisi olarak gösterilmitir. 333 Avc, Seyit, “‘Ben lim ehriyim Ali de Onun Kapsdr’ Hadisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 381. 54 II. BÖLÜM SEYYD VE ERÎFLERN SOSYAL KONUMU 1. Seyyid ve erîflerin ctimâî Statüleri a) Toplum Nezdindeki tibarlar ve Toplumla likileri Seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki itibarlar konusunda ilk ele alacamz husus genel olarak bölgelerin seyyid ve erîflere bak açs olacaktr. Çünkü aratrmamz içerisinde kalan dönemde her bölge insannn belli bir siyasî, sosyal, kültürel, ekonomik yap içerisinde olduunu görmekteyiz. Acaba hangi bölge ehl-i beyte daha fazla önem veriyor, onlara sayg ve sevgi besliyor? Bölgelere göre ehl-i beyte olan ilgi ve alaka farkllk arz ediyor mu? Bu sorulara doru cevaplar verebilmek hiç üphesiz onlarn toplum nezdindeki itibarlarn salkl anlamamza vesile olacaktr. îa’nn çekirdei olan Hz. Ali hizbi, Muaviye’nin devrinde Irak’n Kûfe ehrinde merkezilemi hayli küçük bir gruptu. Bunlar, Müslümanlarn birliini ve iktidarn yeniden tesis eden insan olarak Muaviye’ye destek vermede çounluun ittifak etmesinden sonra da liderlik için Hz. Ali’nin ve ailesinin aday olmasnda srar ediyorlard.334 Halife Hiam’n hilafetinden beri Kûfe’deki Zeydî îî grubun varl, hilafetin kendilerine ait olduuna, onu önce Emevîler’in sonra da Abbâsîler’in gasb ettiine inanan ehl-i beytin arzu sahiplerinden bazlarnn isyanlar yenilemesi için bir tevikti. II/VIII. asr boyunca Kûfe’de Alevî (Hz. Ali taraftarl) daveti durmad. Bu yüzyl boyunca Alevî isyanlar bitmedi.335 Hodgson, onlarn ehl-i beyte meylini, Kûfe’nin slâmiyetin baehri olmas için bir frsat olarak görülmesine balarken,336 Dûrî, Emevîler tarafndan arazilerinin ele geçirilmesinden rahatsz olan Kûfeliler’in Ali evlâdna meylettiini, onlar siyasî mücadelelerinde desteklediklerini ifade etmektedir.337 Fakat bir gerçek var ki Kûfe, daha Hz. Ali halife olup bakenti Kûfe’ye 334 Hodgson, Marshall G.S., slâm’n Serüveni, çev: zzet Akyol vd., stanbul, 1993, I/208. 335 Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 137. 336 Hodgson, age., I/208. 337 Dûrî, age., s. 17. 55 tamadan önce az da olsa Hz. Ali taraftarna sahip bir yerdi.338 Muhtemelen bunlar Yemenli Araplar idi. Çünkü Kûfe’nin sakinlerinin çou Yemenli Araplard.339 Yemenli Araplar’n ehl-i beyt taraftar oluu bilinen bir gerçektir. Bunlarn yan sra Hz. Ali’nin Medine gibi bir slâm ehrini brakp da Kûfe’yi bakent yapmas oradaki taraftarlarn çoaltm ve Kûfe artk bir Alevî ehri (Hz. Ali taraftarlarnn çounlukta olduu bir ehir) haline gelmi olmaldr. Bununla beraber Kûfeliler önce Hz. Ali’yi, sonra Hz. Hasan’340 daha sonra Hz. Hüseyin’i yalnz brakmlar ve bu âdetleri daha sonraki seyyid ve erîf hurûclarnda da görülmütür. Ehl-i beytin ve ehl-i beyt neslinin en fazla madur edildii ve ihanete urad yer buras olmutur.341 Kûfe’nin ehl-i beyt taraftarln bilen Abbâs oullar, devletlerini kurma aamasnda Horasan bölgesindeki propagandistlerinin haberlerinin önce Kûfe’ye, oradan Humeyme’ye gelmesine dikkat etmilerdir. Bu itibarla onlar Kûfe’ye önem vermilerdir. Kûfe, onlarn davetlerinin merkezidir ve önde gelen davetçilerinin kaldklar yerdir. Haberlemede önemli bir yerdir. Burada Bükeyr b. Mahan ondan sonra da akrabas Ebû Seleme Hallâl’n rolü çok büyüktür.342 Bununla beraber Ebu’l-Abbâs Seffâh Abbâsîler Devleti’ni kurup da halife olur olmaz 134/752 senesinde bakenti Kûfe’den Enbar’a tad. Çünkü o, Kûfeliler’e güvenmiyordu.343 Onlar Hz. Ali’nin îasyd.344 sa b. Zeyd,345 katld Muhammed Nefsü’z-Zekiyye hurûcundan kurtulduktan sonra Kûfe’de gizlenmi, Mehdî döneminde kendisine pek çok kii biat etmi olmasna ramen, Kûfeliler’e güvenip harekete geçememitir.346 syan esnasnda Muhammed b. brahim’in halk tarafndan çok sevildiini 338 Hasan brahim Hasan, age., II/236. 339 Hasan brahim Hasan, age., II/236. 340 Kapar, Mehmet Ali, Halifeliin Emevîlere Geçii ve Verasete Dönümesi, stanbul, 1998, s. 30-31. 341 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 34. 342 Abbâdî, age., s. 23. 343 Belâzurî, age., IV/197; Yâfiî, age., I/281; Abbâdî, age., s. 44; Atvan, Mebâdi‘, s. 249. 344 Hudarîbek, age., s. 46. 345 Bkz. dipnot: 251. 346 Ya‘kûbî, age., II/377; Isfehânî, Mekâtîl, s. 353; Ziriklî, age., I/286. Kaynpederi Hasan b. Salih, “On bin insan sana biat ettii halde niçin hurûc etmiyorsun.” diye sorunca o öyle cevap vermitir: “Yazklar olsun sana! Sen bu sayya m güveniyorsun? Ben onlar iyi bilirim. Onlarn içinde, Allah rzasn dileyen, canlarn verecek olan ve dümanla karlamak isteyen üç yüz kiinin var olduunu bilsem sabaha kalmaz hurûc ederim.” Isfehânî, Mekâtîl, s. 353. 56 bilen Ebu’s-Serâyâ, onu hareketine lider olarak seçiyor,347 Kûfeliler de kolayca ona biat ediyorlard.348 Hz. Ali bizzat Hz. Peygamber tarafndan Yemen’e kad olarak gönderilmiti.349 Watt, “Onun bu sebeple orada özel bir muhabbet kazandna dair herhangi bir delil yoktur.” dese de ayn yerde Yemenli kabilelerin çok önemli bir ksmnn ehl-i beyt taraftar olduunu, bunun sebebinin de Güney Arabistan’n bin yldan beri krallk düzeniyle yönetilmesi ve krallarn insan üstü vasflara sahip (karizmatik) kiiler olarak görülmeleri olduunu ifade eder.350 Adnan Demircan ise, Hz. Ali’ye destek verenlerin çounun güneyli Araplar olduunun altn çizdikten sonra bunun sebepleri olarak u hususlar sayar: Hz. Ali’nin seleflerinin -özellikle de Hz. Osman’n- kabilelerle ilikilerinde beklentileri karlayamamalar ve Kuzeylilerin hakimiyetine kar duyulan memnuyetsizlii besleyen icraatlar, Ali’ye köken olarak güneyli olan Ensar’n destek vermesi (Ensar ilk üç halife döneminde iktidardan uzak kald için veya Abdülmuttalib’in annesinin Hazrecli olmas hasebiyle Hz. Ali’nin yeenleri olduu için ona destek vermi olabilirler.) ve Yemen kökenli Araplarn hanedan fikrine yatkn olmas ve son olarak Güneyliler’in iktidar hususunda söz sahibi olma istekleri.351 Her ne sebeple olursa olsun Yemen’de ehl-i beyt sevgisi slâm’n ilk dönemlerinde balam ve daha sonra Zeydîler’le beraber bu bölge bu özelliini hep korumutur. Hicaz bölgesi, özellikle Medine, ehl-i beytin oturduu ehirdir. Medine, Mekke’nin peisra gittii bn Abbâs okuluna mensup insanlar barndran yerdi. Bu kiiler, Hz. Ali’nin soyundan gelenleri Mervanîler’e tercih etme temayülündeydiler.352 Bu bölge Ali oullarnn davet merkeziydi.353 Ca‘fer Sâdk, Medine’de idi. Pek çok kiinin ona tâbî olduu bilinmektedir. Hatta vefatndan sonra ona ilahlk iddia edip, haramlar mübah sayan pek çok 347 Isfehânî, Mekâtîl, s. 425; Ziriklî, age., VI/182. 348 Zehebî, Iber, I/257. 349 Watt, W. Montgomery, slâm Düüncesinin Teekkül Devri, çev: Elif Rza, stanbul, 1993, s. 51; Yaman, Ahmet, “Ehl-i Beyt Fkhnn mam Hz. Ali ve Takip Ettii ctihad Yöntemi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 112. 350 Watt, age., s. 51. 351 Demircan, agm., s. 105. 352 Hodgson, age., I/214. 353 I, age., s. 17. 57 ar grub, onun müntesibi olduklarn söylemilerdir.354 Halife Mansûr, Abdullah b. Hasan’ hapse att zaman onun mallarn ve kölelerini satmak istemi, fakat bunlar satn almaya hiç kimse yanamamtr.355 Medineliler Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’yi çok seviyorlard. Hatta Hz. Peygamber’den sonra bir peygamber gelmesi mümkün olsa, onlara göre bu kii Muhammed olurdu.356 Mansûr’un onu ar bir ekilde ele geçirme istei de halkn ona olan teveccühü sebebiyleydi.357 Onun Mansûr’a kar çknda balangçta Medineliler’in hemen hemen tamamna yakn, onun etrafnda toplanmlard.358 Hatta çar yerinde Medine Valisi Ziyad ile Muhammed yan yana durup halk selamladlar, insanlar valinin yannda ona biat ettiler.359 Daha sonraki vali Riyah, halkn üzerinde bask kurmak maksadna matuf, minberde Muhammed hakknda ar hakaretlerde bulununca, cemaat kendisini dinlemeyeceklerini söyleyerek onu taladlar.360 Medineliler’in ona bu derece sevgi ve sayg beslemelerinde, hiç üphesiz Medine ulemasnn en önemli ahsiyetlerinden olan mam Malik, bn Aclan gibi kiilerin onun hareketine destek vermesinin361 etkisi büyüktür. 169/785 ylnda harekete geçen Hüseyin b. Ali, Medine halknn biatini almak istemi, on bir gün Mescid-i Nebevi’de arkadalaryla beraber kalmtr. Bu süre zarfnda günlük ihtiyaçlarn orada gidermeleri sebebiyle her yeri kirletmiler, bu sebeple Medineliler namaza gelememilerdir.362 Bu duruma tepki gösteren Medineliler onlardan uzak durmular, burada gereken ilgiyi göremeyen Hüseyin, muhtemelen haclarn desteini alabilmek için Mekke’ye gitmitir.363 Orada ona pek çok kii biat etmitir.364 Bu yüzden Mekke’ye yakn Fah mevkiinde hurûc etmi ama baarl 354 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 57-59. 355 Taberî, age., VII/525. 356 bnü’l-Imâd, age., I/213. 357 bn Tiktakâ, age., s. 161. 358 Belâzûrî, age., III/321; Zehebî, Iber, I/152; Yâfiî, age., I/297. 359 Belâzûrî, age., III/310 Taberî, age., VII/528-529. 360 Uyar, age., s. 170. 361 Taberî, age., VII/604-608; Isfehânî, Mekâtîl, s. 254-256; bnü'l-Esîr, age., III/565. Es-Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), Târîhu’l-Hulefâ‘, thk: Muhyiddin Abdülhamid, 3. bask, Kâhira, 1383/1964, s. 261; Ahmet Cevdet (1312/1895), Ksas- Enbiya, hzr: Mahir z, stanbul, 1972, IV/141; Sahnînî, Isam, el-Abbâsiyyûn fî Senevâti’t-Te‘sîs, Beyrut, 1998, s. 351. mam Malik, Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’ye biat konusunda fetva vermitir. Taberî, age., VII/560; bnü'l-Esîr, age., IV/565. 362 bnü'l-Esîr, age., IV/12. 363 bn Kesîr, age., X/582. 364 bn Tiktakâ, age., s. 185; Zehebî, Iber, I/197; Yâfiî, age., I/358. 58 olamayarak öldürülmütür. Medine’de yaayan Ca‘fer Sâdk’n olu Mûsâ Kâzm’n,365 Halife Hârûn Reîd tarafndan Badat’ta hapsedilmesinin ve orada öldürülmesinin sebebi de muhtemelen potansiyel olarak hurûc etmesinden korkulduu içindir. Baz rivayetlerde onun halifeye bu yolla gammazland ifade edilmektedir.366 Mûsâ Kâzm yakalannca iki ayr hevdec ile yola çkarld ve Mûsâ’nn hangisinde olduu bu ekilde halktan gizlenmi oldu.367 Bütün bunlar Hz. Peygamber soyundan olan, Ca‘fer Sâdk gibi birisinin olu olan bir kiinin halk nezdindeki itibarnn yüksek olmas sebebiyle olsa gerektir. Ca‘fer Sâdk’n dier olu Muhammed’in de özellikle Mekke ve Medine halk arasnda itibar pek yüksekti.368 Hatta olumsuz tavrlar sebebiyle halk tarafndan sevilmeyen Hüseyin b. Hasan ile Muhammed’in olu Ali, onun halk nezdindeki nüfuzuna iltica etmilerdi. Hüseyin b. Hasan, Muhammed’in yanna gelerek unlar söylemitir: “Halkn arasndaki itibarn biliyorsun. Gel sana halife olarak biat edelim. Eer bunu kabul edersen bir kii bile sana kar çkmayacaktr.”369 Muhammed b. Ca‘fer’in halk tarafndan bu kadar çok sevilme sebeplerinden birisi de yaad dönemde ehl-i beyte mensup kiilerin bir ksmnn kötü hareketlerinden uzak kalarak onlar tasvip etmemesi370 olabilir. Mûsâ Kâzm’n olu, Ali Rzâ’nn Halife Me‘mûn tarafndan veliaht tayininde farkl sebepler zikredilse de onun her yönüyle halk nezdinde büyük bir itibarnn olmas önemli bir sebep olmaldr. Ona veliaht olarak biat edildii zaman halkn çou biat etmitir. Hatta bu sebeple o öldüünde, onu veliaht tayin eden Me‘mûn hakknda insanlar görü birliine varmlar ve halk ondan memnun ve honut olmutur.371 Mekke’de hacta bulunduu esnada Horasanl bir kii tarafndan yaants beenilen ve kendisine “Sen halifelie herkesten daha layksn.” denilen Muhammed b. Kasm’a bu kiinin iaretiyle Horasanl haclar biat etmilerdir.372 Hapisten kaçp Tâlikân’a giden Muhammed oradakilerin büyük bir teveccühünü elde etmekle kalmam ayn zamanda civar bölgeler olan Cüzcan ve Rakka’da da bir çok taraftar toplamtr.373 Bölge insanlar onu gizlemilerdir.374 365 Bkz. Dipnot: 256. 366 Dâvûdî, age., s. 190; Emîn, A‘yân, II/12; eblencî, age., s. 144; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 11. 367 Isfehânî, Mekâtîl, s. 415; eblencî, age., s. 145; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 14. 368 bn Tiktakâ, age., s. 213; Ziriklî, age., VI/295. 369 Taberî, age., VII/537; bnü'l-Esîr, age., IV/153. 370 Taberî, age., VIII/537; bnü'l-Esîr, age., IV/153. 371 Ziriklî, age., V/178. 372 bnü'l-Esîr, age., IV/233-234; bn Kesîr, age., X/725. 373 Isfehânî, Mekâtîl, s. 466. 59 Msr, Muhammed b. Ebî Bekir’den beri îî bir yerdir. Mervan b. Hakem’in Msr’a girip de Mescidi’l-Ekdam sahiplerine yaptklar esnasnda, önemli sayda îî bir topluluk Msr’dan kaçmtr. O dönemde, Msr halk fetva olarak sadece Ca‘fer Sâdk’n görülerini bilmektedir. Msr’a bir grup seyyid ve erîf gelmitir. Buraya gelen ehl-i beyt neslinden ilk kii, Ali b. Muhammed b. Abdillah’tr.375 Bu, Msr’n valisi Humeyd b. Kahtabe’ye haber verilince, yaknlndan dolay gizlice onunla mektuplat, onu uyard ve onun gizlenmesini istedi. Onu Ussame b. Amr’n yanna yerletirdi. Sonra shak b. Ca‘fer376 ei Nefîse bt. Hasan b. Zeyd ile beraber Msr’a geldi. Orada kald ve çok mal sahibi oldu. Engellilere, müzmin hastalara, dier hastalara ve bütün insanlara iyilik yapt. Nefîse vefat edince ei onu Medine’ye götürmek istedi ancak Msr halk onun Msr’da defnedilmesi karlnda shak’a on iki bin dirhem verdiler, o da raz oldu. Yine Muhammed b. Ca‘fer Sâdk377 Msr’a geldi ve orada kald.378 Kimilerine göre Horasan Bölgesi ehl-i beyt sevgisine sahip deilse de379 birkaç sebepten dolay Horasan’n ehl-i beyt yanls bir bölge380 olduu görülmektedir. Her eyden önce Horasan’da mevali vard ve Emevîlerin mevali politikas herkesçe bilinen bir husustu. Araplar tarafndan küçümsenen, Müslüman olmalarna ramen cizye vermeye devam eden,381 idari ve askeri görevlere getirilmeyen, fetih sebebiyle Horasan’a yerleen Araplar tarafndan memuriyetler paylalarak kendilerine hiçbir pay braklmayan mevali,382 devlete ve idareye 374 bnü'l-Esîr, age., IV/234; Zehebî, A‘lâm, X/191. 375 Ali b. Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Msr’da hurûc etmitir. Abbâsî güçlerine malup olunca Ussâme b. Amr, onu Tûh el-Hayl köyünde saklam ve kz ile evlendirmitir. Burada ölmü ve defnedilmitir. bn Zûlak, age., s. 231. Soyunun devam etmesi ihtilafldr. Dâvûdî, age., s. 86. 376 shak b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Rasûlullah’a çok benzeyen ve muhaddis olan shak’n soyu devam etmitir. bn Hazm, Cemhera, s. 60; Dâvûdî, age., s. 201-202; Fudaylî, age., II/202. 377 Bkz. Dipnot: 264. 378 bn Zûlâk, age., 43; bn Kesîr, age., X/703. 379 Dûrî, age., s. 18; Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 4. O, Muhammed b. Ali’nin Horasan ile ilgili sözlerinden dolay bu görütedir. 380 Ed-Dîneverî, Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvûd (282/895), el-Ahbâru’t-Tvâl, thk: Ömer Faruk et-Tabba‘, Beyrut, 1995, s. 198-199. 381 Taberî, VII/55-56; Vloten, Gerlof Van (1321/1903), Emevî Devrinde Arab Hakimiyeti, îa ve Mesih Akideleri Üzerine Aratrmalar, çev: Mehmed S. Hatipolu, Ankara, 1986, s. 25; Lewis, age., s. 67; Hasan brahim Hasan, age., II/249-250; Hodgson, age., s. 199; Dûrî, age., s. 11-12; Hudarîbek, age., s. 14, 30. 382 Taberî, VII/30-32; Bozkurt, Nahide, Abbâsî htilali, s. 16-18. 60 kar olularyla bilinmekteydi. dareden memnun olmayan Horasanllar’n, Abbâsiler’e kar zaman zaman hurûc eden seyyid ve erîfleri desteklemesi ve onlara sevgi göstermesi normaldi. Yine daha önce ifade ettiimiz son ran Kisra’s Yezdecird’in kznn Hz. Hüseyin’le evlilii de onlarn ehl-i beyt tarafnda yer almalarnn baka bir sebebi olmutur.383 Hz. Ali’nin Muhammed b. Hanefiyye’den olan torunu Ebû Hâim’in, Abbâs oullarndan Muhammed b. Ali’ye hareketleri için Horasan’ tavsiye etmesindeki384 sebep, orada Ebû Hâim’e bal bir grubun var olmasdr.385 Horasan’da Yemenliler de vardr ki Yemenliler’in ehl-i beyte olan ilgisi bilinmektedir. Hatta Emevîler, Horasan’daki Abbâsî dâîlerinin hareketini duyduklar zaman çou Yemen’den olan insanlar, Emevîler’den olay tahkik edenlere onlar tandklarn, onlarn tacir olduklarn söylemilerdir.386 Bu sebeple Muhammed b. Ali Horasan’a gönderdii propagandistine Yemenliler’de kalmasn ve Mudarllar’a yumuak davranmasn tavsiye etmitir. O, Nisabur’daki Galib denilen adamdan Fâtma oullarna ar sevgisinden dolay uzak durmasn istemitir.387 Bütün bu sebeplerden dolay “er-Rdâ min Âl-i Muhammed/Hz. Muhammed’in ehl-i beytinden raz olunan birisi” sloganyla hareket eden Abbâsîler’in davetinin balangç noktas Horasan Bölgesi olmutur.388 Ancak Abbâsîler’in kurulmasndan ksa bir süre sonra 140/757 ylnda, Horasan’da bir karklk çkm ve askerlerden bir grup, Horasan Valisi’nin evini muhasara etmi ve onun ölümüne sebep olmutur. Yeni vali, Abdülcebbâr b. Abdirrahman baz komutanlar Ali b. Ebî Tâlib evlâdnn hilafetine davet ettikleri gerekçesiyle öldürtmütür.389 Horasan valisi, Mansûr’a gönderdii mektupta Horasanllar’n kendisinden uzak durduunu, Muhammed b. Abdillah’n onlar üzerinde daha etkin olduunu bildirmitir.390 383 384 Nevin Abdülhalik Mustafa, age., s. 216. Ya‘kubi, age., II/297 (Burada Ebû Hâim gerekçe olarak onlarn ehl-i beyt sevgisine sahip olduklarn söylemektedir.); bn Abdirabbih, age., IV/476; Beylî, age., s. 47; Atvan, Tatavvur, s. 173. 385 bnü'l-Esîr, age., III/263. 386 bnü'l-Esîr, age., III/294. 387 bnü'l-Esîr, age., III/320. 388 Taberî, age., VII/355; bnü'l-Esîr, age., III/454; bn Kesîr, age., X/444; Abbâdî, age., s. 23. Muhammed b. Ali, hareketleri için en uygun yerin Horasan olduunu söylemektedir. Age., s. 85. 389 bn Kesîr, age., X/492. 390 Taberî, age., VII/547. 61 Basra bölgesinde Muhammed b. Abdillah’a da geni ölçüde biat edilmitir.391 Kardeiyle beraber hurûc eden brahim b. Abdillah’a, Basra’da büyük bir çounluk tarafndan biat edildi.392 Aslnda Basra Hz. Osman yanls bir ehir olarak bilinmesine ramen, kaynpederi de Hz. Osman soyundan olan brahim’e burada büyük bir rabet gösterilmesi,393 hem kaynpederi hem de kendisinin ehl-i beyt olmas sebebiyle olsa gerektir. ki karde hurûclarndan önce Aden, Sind, Kûfe vb. bölgeleri dolamlardr.394 Vast, Cezire, Musul bölgelerinde de Muhammed b. Abdillah, hareketi esnasnda pek çok taraftara sahip olmutur.395 Muhammed’in vefatndan sonra Ehvaz, Fars, Vast, Medain, Sevad bölgeleri brahim’e biat etmi ve onun durumu çok güçlenmitir.396 Görüldüü üzere bu bölgeler, evlâd- Rasûl olan kiilere çabucak kucak açmtr ve belki de Hz. Peygamber’in soyu olduklarndan baka herhangi bir bilgi sahibi olmadklar bu kiilere destek vermilerdir. Fah Vak‘as’ndan kaçp Deylem’e giden Yahya b. Abdillah, sadece Deylem halknn teveccühünü kazanmakla kalmam,397 hurûcu esnasnda Medine, Mekke, Yemen, Msr, Basra ve Kûfe halkndan pek çok kii ona biat etmitir.398 Bunda mam afiî, Abdirabbih b. Alkame, Süleyman b. Cerîr, Bir b. Mu‘temir, Hasan b. Salîh gibi alimlerin ona biat etmesinin de399 etkisi olduu düünülebilir. slâm ülkelerinin en batsnda yer alan Marib-i Aksa’da dris b. Abdillah,400 Hz. Peygamber soyundan olmas hasebiyle toplum tarafndan büyük bir rabet görmü ve herkesin biati ile ksa sürede drisîler Devletini kurmutur. Marib’te pek çok Mecusi, Yahudi 391 392 Belâzûrî, age., III/333. Taberî, age., VII/624-629; Makdisî, age., IV/86; Isfehânî, Mekâtîl, s. 327; bnü'l-Esîr, age., IV/585; bn Tiktakâ, age., s. 163; Zehebî, Iber, I/154; Yâfiî, age., I/299. 393 Azimli, Mehmet, Abbâsî Dönemi îî Karakterli syanlar (750-1000 Yllar Aras), Konya, 1994, (Baslmam Yüksek Lisans Tezi), s. 54. 394 Taberî, age., VII/522, 622. 395 Belâzurî, age., III/333. 396 bn Kesîr, age., X/511. 397 Bkz. dipnot: 242. Yahya b. Abdilllah, Fah Vak‘as’ndan sonra ran’a giderek burada 4-5 yl gizlice siyasî faaliyetlerde bulunmu ve bu esnada Mâverâünnehir ve çevresinde bata Türkler olmak üzere çok sayda insann slâmiyet’i kabul etmesini salamtr. Küçükaç, age., s. 75. 398 bnü’l-Imâd, age., I/338; Ziriklî, age., XI/190. 399 bnü’l-Imâd, age., I/338. 400 Bkz. dipnot: 240. 62 ve Hristiyan onun eliyle Müslüman olmutur.401 dris’in zehirlenmesi sonrasnda henüz anne karnnda olan ve doduu zaman kendisine babasnn ismi verilen dris b. dris de evlâd- Rasûl olmas sebebiyle bölge halk tarafndan büyük bir sevgi ve sayg görmü, daha çocuk yata insanlar kendisine halife olarak biat etmilerdir.402 Seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki itibarn, onlara toplumun teveccühünü bilen Abbâs oullar, bunu siyasî arzularna ulamak için kullanmtr. Davetinde “er-Rdâ min Âl-i Muhammed/Hz. Muhammed’in ehl-i beytinden raz olunan birisi” slogann kullanan Abbâs oullar, bununla halk kendi yanlarna çekmeyi amaçlamlardr.403 Bu balamda tarih kaynaklarnda bu slogan hayata geçirmek için Ebvâ’da bir toplant yapld, toplantya önde gelen Abbâs oullar ile Ali oullarnn katld ve toplant sonunda Muhammed Nefsü’zZekiyye’ye biat edildii ifade edilmektedir.404 Taberî ve bnü’l-Esîr, “Söylenildiine göre, Muhammed, Mervan b. Muhammed’in halifelii sarsld zaman halifenin kim olaca ile ilgili Mekke’deki Hâim oullarnn istiare toplantsnda Mansûr’un da kendisine biat ettiini iddia etmekteydi.” diyerek olay meçhul bir fiil kalbnda ve bir cümle ile vermektedir.405 Böyle bir toplantnn varl ile ilgili bir takm görüler serdedilmekle beraber406 ayet böyle 401 bn Haldûn, age., III/12-13. 402 Bkz. dipnot: 275. 403 El-mâme ve’s-Siyâse, thk: Tâhâ Muhammed ez-Zeynî, Beyrut, 1378/1967, II/114-115 (Bu kitap bn Kuteybe’ye nispet edilmekle beraber bu nispet oldukça üphelidir. Bkz. Varol, M. Bahaüddin, “’el-mâme ve’sSiyâse’ simli Eserin Müellifi bn Kuteybe midir?” slamî Aratrmalar, Ankara, 2003, s. 308-321); Ahmed Cevdet, age., IV/115; Hasan brahim Hasan, age., II/297; Abbâdî, age., s. 17; Beylî, age., s. 43; evkî Dayf, III/13; Uyar, age., s. 136-138; Bozkurt, Abbâsî htilali, s. 34, 38-39; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 27, 82, 89; Demircan, agm., s. 109. 404 Belâzurî, age., III/308; Isfehânî, Mekâtil, s. 226; bn Tiktakâ, age., s. 161; bn Haldûn, age., III/187; Ahmed Cevdet, age., IV/115; Nebhânî, age., I/379; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 49; Durî, age., s. 61; Fki, s. 28; lhan, Mehdîlik, s. 87-88. 405 Taberî, age., VII/517; bnü'l-Esîr, age., III/554. 406 Abbâs oullarnn daveti bütün hzyla devam ederken Ali oullarna biat etmelerinin anlamszl, Mansûr- Muhammed mektuplamalarnda gündeme getirilmemesi, toplantda Ca’fer Sâdk’n gelecekten haber vererek Abbâs oullarnn hilafetini gündeme getirmesi gibi sebeplerle bu olayn varl reddedilmektedir. Atvan, Mebadi‘, s. 100-101; Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 129-130; Ulyân, age., s. 29; I, age., s. 36; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 101-102; Bozkurt, Nahide, “Ali oullarnn Siyasal ktidar stencinde –Abbâsîler Dönemi- lk Mücadelesi: Muhammed en-Nefsü’z-Zekiyye’nin syan”, Dinî Aratrmalar, Ankara, 2002, Cilt: 5, Say: 13, s. 110-111. 63 bir toplant gerçekletirilmise bu da seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki konumunu bize anlatan bir olay olmaktadr. Zira Hz. Peygamber’in amcas Abbâs’n oullar bile toplumun ehl-i beyt nesline kendilerinden daha çok hürmet ettiini, kendilerinden ziyade Ali oullarnn peinden gittiini bu toplantyla kabul etmi olmaktadrlar. Yine ayn amaca matuf olarak Abbâs oullar, Ali oullarna kar Hz. Ali’nin torunu Ebû Hâim’den halifeliin kendilerine geçtiini, zira Ebû Hâim’in Muhammed b. Ali’yi kendinden sonra imam tayin ettiini ifade etmilerdir.407 Gerçi iki olayn da gerçekletiini söylemek bir çeliki olacaktr;408 çünkü Ebû Hâim’in vasiyetiyle imamn kendilerinden olduunu söyleyen Abbâs oullarnn daha sonraki bir tarihte Ali oullarndan birine imam olarak biat etmeleri mümkün görünmemektedir. Abbâs oullarnn ehl-i beyti istismarna dier bir örnek ise; Abbâsî propagandisti Ebû Müslim’in, Rabîa ve Kahtan kabilelerini Hz. Peygamber’in torunu Yahya b. Zeyd’in katili olan Mervan’n yardmclar olan Mudar kabilesine tercih etmesidir.409 Dolaysyla Hz. Ali’nin çocuklarnn intikamn almak Abbâs oullarnn kulland dier bir husus olmutur.410 407 bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî (276/889), el-Meârif, Ta‘lik: Muhammed smail Abdullah es-Sâvî, 2. bask, Beyrut, 1390/1970, s. 95; Ya‘kûbî, age., II/297-298; El-mâme ve’s-Siyâse, II/109; Mes‘ûdî, Tenbîh, s. 292-293; bn Abdirabbih, age., IV/475-477; bnü'l-Esîr, age., III/257, 263; Yâfiî, age., I/263; bn Haldûn, age., III/172; Ahmed Cevdet, age., IV/101; Lewis, age., s. 92; Hodgson, age., I/225; Nicholson, Reynold A. (1364/1945), A Literary History of the Arabs, Cambridge, 1969, s. 251, Abdullah b. Ali el-Müsned, el-Aleviyyûn fi’l-Hicaz -132-203-, Kahire, 1412/1992, s. 46-48; Hudarîbek, age., s. 13. Abbâsîler’in hilafete layk olduklarn iddia etmek için bu rivayetin onlar tarafndan uydurulduu, böyle bir vasiyetin aklen mümkün olmayaca vb. sebeplerle bu olayn varl reddedilmitir. Mantran, Robert, slâm’n Yayl Tarihi, çev: smet Kayaolu, Ankara, 1981, s. 119; Sharon, agm., s. 344; Watt, age., s. 191-192; Sahnînî, age., s. 48-58; Abbâdî, age., s. 19-21; Fkî, age., s. 16-17; Ulyân, age., s. 24-33; brahim Eyyûb, age., s. 18-21; Bozkurt, Abbâsî htilali, s. 24-34; Kutlu, agm., s. 114. Zorlu, iki tarafn görülerini de verir ama tercihte bulunmaz. Age., s. 213215. Erken dönem tarihçilerinden Dîneverî, Abbâsî davetini çok uzun ve ayrntl anlatmasna ramen ne Ebvâ olayndan ne de bu vasiyetten bahseder. Age., s. 305-339. Balolu, ‘Beyan b. Seman, Mugire b. Sa‘d el-Iclî, Ebû Mansûr el-Iclî, Zeyd b. Ali ve Abdullah b. Muaviye gibi ilk îî hareketlerin dorudan bir ilikisi bulunmamasna ramen dolayl da olsa Muhammed b. Ali’nin baarl olmasnda oldukça etkili olduklar da bir gerçektir.’ demektedir. Balolu, Ahmet, “Abbâsî Devleti’nin Oluum Sürecinde îî Hareketler” Dinî Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2000, Say: 8, s. 96. 408 Lümeylim, age., s. 50. 409 Taberî, VII/377-378. 410 ehbenderzade, Filibeli Ahmed Hilmi (1333/1914), slâm Tarihi, stanbul, 1971, s. 426; I, age., s. 20. 64 Abbâs oullarnn ehl-i beyt itibarn kullanmalarna en güzel örnek ba dâîleri Ebû Seleme olsa gerektir. Vezîru Âl-i Muhammed diye isimlendirilen411 ve ehl-i beyt muhibbi olan Ebû Seleme, Abbâs oullarnn önde gelenlerinin Ebu’l-Abbâs liderliinde Kûfe’ye gelmeleri üzerine idareyi Hz. Peygamber torunlarndan birine vermek için çalm,412 bu amaçla Ca‘fer Sâdk, Abdullah b. Hasan ve Ömer b. Ali Zeyne’l-Âbidîn’e mektup yazm fakat olumlu bir cevap alamamtr.413 Bu yapt hareket ona pahalya mal olmu ve bu sebeple Abbâs oullar tarafndan öldürülmütür.414 Yine Süleyman b. Kesîr’in Ebû Müslim tarafndan Alevîlie meyletme iddiasyla öldürülmesi,415 Yezid b. Ömer b. Hübeyra’nn Muhammed Nefsü’zZekiyye’ye biat çars416 hep seyyid ve erîflerin toplum nezdinde ne kadar itibarl insanlar olduunu bize anlatmaktadr. Tabii ki bu itibar bazen yok edilmesi düünülen baz kiiler için bir gerekçe olarak kullanlyor ve gerçekte Alevî/Hz. Ali taraftar olmadklar halde Alevî olmakla itham edilen bazlarnn hayatna son veriliyordu. Buna en güzel örnek Hârûn Reîd zamannda onun tarafndan öldürülen Ca‘fer Bermekî’dir. Onun öldürülmesine sebep gösterilen bir husus da onun Alevîlie meylidir.417 411 Belâzurî, age., IV/205; Dîneverî, age., s. 339; Ya‘kûbî, age., II/352-353; Taberî, age., VII/450; bn Abdirabbih, age., V/113; Cehiyârî, age., s. 84; Mes‘ûdî, Mürûc , II/175; Tenbih, s. 293; Makdisî, age., VI/68; bnü'l-Esîr, age., III/506; Yâfiî, age., I/280; bn Kesîr, age., X/471; Süyûtî, Msr, II/194; Ömer Fevzî Faruk, Cüzür, s. 27. 412 Taberî, age., VII/423; bnü'l-Esîr, age., III/489; bn Kesîr, age., X/454. Bu kaynaklarda mektup gönderme hadisesi nakledilmez. 413 El-mâme ve’s-Siyâse, II/118; Belâzurî, age., IV/184; Ya‘kûbî, age., II/349; Cehiyârî, age., s. 86; Mes‘ûdî, Mürûc , II/166; Makdisî, age., VI/67; bn Tiktakâ, age., s. 152; bn Haldûn, age., III/128; Dâvûdî, age., s. 82-83; Ahmed Cevdet, age., IV/116; Dûrî, age., s. 43-44; Hodgson, age., I/228; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 237-239. 414 Ulyân, age., s. 137-138; Algül, Hüseyin, slâm Tarihi, stanbul, 1997, III/235; Demircan, Adnan, slâm Tarihinin lk Döneminde Arap-Mevali likisi, stanbul, 1996, s. 178-179. Ebû Seleme’nin ehl-i beyt nesli ile bir ilikisinin olmamas, Ebu’l-Abbâs’n onu her frsatta övmesi, onun hareketin Abbâs oullarna olduunu bilmemesinin mümkün olmamas vb. sebeplerle Ebû Seleme’yle ilgili bu rivayeti kabul etmeyenler de vardr. Onlara göre Ebû Seleme’nin öldürülmesi tamamen farkl sebeplerledir ama bu ehl-i beyt taraftar olma töhmeti ile öldürülmütür. Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 71-72; Abbâdî, age., s. 43; brahim Eyyûb, age., s. 32; Bozkurt, Abbâsî htilali, s. 90; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 241. 415 bnü'l-Esîr, age., III/507; Dâvûdî, age., s. 252; Atvan, Tatavvur, s. 357. 416 Ya‘kûbî, age., II/353; Taberî, age., VII/454; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VII/314; bnü'l-Esîr, age., III/509; bn Kesîr, age., X/469; Ahmed Cevdet, age., IV/124; Dûrî, age., s. 48; Fkî, age., s. 28. 417 Taberî, age., VIII/279; bnü'l-Esîr, age., IV/66; bn Hallikân, age., I/334; bn Tiktakâ, age., s. 202; Yâfiî, age., I/410; bn Kesîr, age., X/620; Hudarîbek, age., s. 121; I, age., s. 70; Uyar, age., s. 274. 65 Seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki itibarlarn bize en iyi aksettirenler hiç üphesiz dönemin airleridir. O günün medyas durumunda olan airlerden bir ksm “Alevî air” olarak ün yapmtr. Bunlarn bir ksm taraftarlk psikolojisinden uzak ve o andaki olaylarn geliimine bal olarak ehl-i beyt nesli açsndan yaanan ac ve skntlar sebebiyle onlar lehinde iirler söylemilerdir. Genel anlamda halkn duygu ve düüncelerini yanstan bu airlerin dnda baz airler de vardr ki tamamen bir taraftarlk psikolojisi içerisinde kendilerini bu gruba hasretmiler ve onlarn görü ve düüncelerinin tercüman olmulardr.418 Bunun karlnda bir gurub da Abbâsîler’in tarafn tutmutur.419 Neseb olarak seyyid olmad halde Seyyid adyla mehur olan, Keysaniye frkasna mensup420 Seyyid Himyerî, bata Ca‘fer Sâdk olmak üzere dier ehl-i beyt neslini övmü, zaman zaman ehl-i beyt nesline kar taknd tutum sebebiyle Abbâsîler’i yeren iirler irad etmitir.421 Ali evlâdn öven iirleri dümanlar tarafndan bile deerli bulunmutur.422 Hz. Hüseyin için yazd bir mersiye Ca‘fer Sâdk’ alatmtr.423 Muhammed ve brahim kardelerin hurûcu srasnda yanlarnda iki önemli air görüyoruz. Bunlardan birisi Hârûn b. Sad el-Iclî,424 dieri ise Südeyf b. Me‘mûn’dur. brahim b. Abdillah bir katrn üstünde, Südeyf hayvann yularndan tutmu bir yandan da iir irad ediyor425 ve hilafetin Âl-i Hasan’n hakk olduunu savunuyordu.426 Hatta bu sebeple Halife 418 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 276. 419 Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/308. Maddî açdan yararlanmak isteyen baz airler Abbâsîler lehinde ve ehl-i beyt aleyhinde iirler söylemilerdir. Devaml ehl-i beyti hicveden Mervan b. Ebî Hafsa’ya Muhammed b. Abdilhamid bunun nedenini sorunca onun verdii “Aslnda ben onlar çok severim. Ancak ben onlardan herhangi bir menfaat görmedim.” cevab bu hususu ifade etmektedir. bn Abdirabbih, age., V/89; evkî Dayf, age., III/299; Zeydan, Corci (1332/1914), Târîhu Âdâbi’l-Lügati’l-Arabiyye, Ta‘lik: evkî Dayf, byy., Dâru Hilâl, trs., III/222; Rfâî, Ahmed Ferîd, Asru’l-Memûn, 4. bask, Kâhira, 1346/1928, s. 287; Demirayak, age., s. 57; Uyar, age., s. 317; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 275. 420 421 evkî Dayf, age., III/311-312; Rfâî, age., s. 339. Mes‘ûdî, Mürûc , III/24; bn Abdirabbih, age., II/406-407; Isfehânî, Eânî, VII/248-298; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/308-310; evkî Dayf, age., III/309-311. 422 Huart, Clement, Arap ve slâm Edebiyat Tarihi, çev: Cemal Sezgin, Ankara, Tisa Yayn ve Matbaaclk, trs., s. 95. 423 Atvan, uarâü’d-Devleteyn, s. 197. 424 evkî Dayf, age., III/306. 425 Ya‘kûbî, age., II/378. 426 bn Abdirabbih, age., V/87-88. 66 Mansûr, onun yakalanmasn ve diri diri topraa gömülmesini emretmi, denildiine göre bu yerine getirilmitir.427 Yine air brahim b. Ali Fihrî’nin Fâtma oullarna duyduu yaknl ve onlar öven bir iiri Mansûr’u kzdrm ve bu airi cezalandrmtr.428 Corci Zeydan’n ifadesine göre “Cimrilii sebebiyle airler Mansûr’a kalben sevgi beslemezlerdi, onun bu tutumu Araplarn kendilerinden uzaklamalarna ve Alevîlere meyletmelerine yardm etmi, bu nedenle Mansûr’a kar Medine’de hilafet ilan eden Muhammed b. Abdillah’n mevkii büyük bir önem kazanmtr.”429 Bu ifadeler airlerin toplumu nasl etkilediini ve ehl-i beytin toplum nezdindeki itibarn göstermesi açsndan gerçekleri yanstan sözlerdir. mamî-îî bir air olarak Mansûr Nemerî, zaman zaman ehl-i beyti öven iirler irad etse de halifeden korktuu için kendini gizlemi ve Abbâsîleri öven iirler söylemitir.430 Bu sebeple bir iirinde Mansûr’u överken, Hasan oullarn yermitir.431 Onun ehl-i beyti öven iirleri kendisine ulaan Hârûn Reîd tarafndan yakalanp öldürülmesi emredilmi ama emir yerine getirilemeden air Mansur Nemerî, eceliyle vefat etmitir.432 Bermekîler özellikle de Fadl b. Yahya ile yakn ilikileri olan Bir b. el-Mutemir433 ile özellikle Hz. Hüseyin hakknda mersiyeleri ile tannan ve ehl-i beyt öven pek çok iir irad eden Humuslu air Dîkülcin Abdüsselam b. Raban da434 ehl-i beyt muhibbi iki airdir. Abbâsîleri en kötü ekilde hicveden ve ar îî olma özellii gösteren435 Di‘bil b. Ali elHuzâî’ye, Me‘mûn’un Ali Rzâ’y veliaht tayin etmesi üzerine “Taiyye” adyla yazd ve ehl- 427 bn Abdirabbih, age., V/88; Isfehânî, Eânî, XVI/142-144; evkî Dayf, age., III/306; Atvan, uarâü’d- Devleteyn, s. 206; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 276. 428 bn Kesîr, age., X/596. 429 Zeydan, Lügat, III/222; Demirayak, age., s. 48. 430 evkî Dayf, age., III/317; ek‘a, age., s. 601. 431 Isfehânî, Eânî, XVI/331-335. 432 evkî Dayf, age., III/317. 433 evkî Dayf, age., III/426. 434 bnü’l-Harîrî, age., s. 181; evkî Dayf, age., III/324-325; ek‘a, age., s. 577-578; Huart, age., s. 97; Klçl, Mustafa, Arap Edebiyatnda uûbiyye, stanbul, 1992, s. 298-300; Demirayak, age., s. 17. 435 Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/310-312. Onun Enes b. Malik ve Abdullah b. Abbâs gibi sahabîlerden hadis rivayet etmesi ve Ebu’l-A‘lâ el-Maarrî’nin onu zndk olarak kabul etmesi ve îîliindeki amacn menfaat olduunu söylemesi gerekçeleriyle Klçl, onun îîliinde samimi olmadn sadece öyle göründüünü söylemektedir. Klçl, age., s. 177. Me‘mûn’un Ali Rzâ’y veliaht tayininden önce de ehl-i beyti öven ve 67 i beyti övdüü iirinden dolay Me‘mûn, on bin dirhem vermitir.436 Ali Rzâ’y öven bir iir yazan Ebû Nüvâs,437 ona çok hürmet gösterdiini ifade etmitir.438 Görüldüü üzere seyyid ve erîflerin toplum nezdinde büyük bir itibar söz konusuydu. Bu itibar sadece Hz. Peygamber’in soyuna olan hürmet ve tazim ile açklamak yeterli deildir. Bu temel etken olmakla beraber, onlarn mazlum durumunda olmas ve insanlarn mazlum ve madurun yannda yer alma psikolojisi, onlarn pek çok ehit vermesi,439 dümanmn düman benim dostumdur anlay ile hareket eden ve Abbâsîleri sevmeyen insanlarn Abbâsîlere kar olan ehl-i beyt nesliyle hareket etme düüncesi, kabilevî etkenler, siyasî ve maddî çkar salama vb. pek çok sebeple insanlar ehl-i beyt nesline kar büyük bir teveccüh göstermilerdir. b) dareciler Nezdindeki tibarlar ve darecilerle likileri Abbâs oullarnn, Emevîler Devleti’ne son verirken ‘er-Rdâ min Âl-i Muhammed/Hz. Muhammed’in ehl-i beytinden raz olunan birisi’ slogann kullandn, bununla ehl-i beyt neslinin toplum nezdindeki itibarn siyasî amaçlar için kullanmay amaçladklarn daha önce ifade etmitik.440 Abbâsîler, devletlerini kurduktan sonra Ali evlâdndan itirazlar ve kyamlar balaynca hiç üphesiz onlara kar tavrlar deiti. Kimi halifeler hediye ve ihsanlarla onlarn gönüllerini alma yoluna giderken bazlar ise çok sert tedbirler kullanmak suretiyle onlar etkisiz hale getirmeye çalmtr.441 Her iki politikann da manevî derece itibariyle Abbâsî halifelerinden sonra gelen seyyid ve erîflerin442 devlete zarar verebilecek her hangi Abbâsîler’i yeren iirler yazm olmas onun menfaat için îî görünmediinin delili gibi görünmektedir. ayet menfaat için iir irad etmi olsa, Abbâsî halifelerinden yana bir air çizgisinde görünmesi daha makul olurdu. 436 El-Hamevî, Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillâh (626/1229), Mu‘cemü’l-Üdebâ, 3. bask, Kâhira, 1400/1980, XI/99-112; bn Tariberdi, age., II/198; Emîn, A‘yân, II/19; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/310-312; Huart, age., s. 87-88; evkî Dayf, age., III/320-321; Abbâdî, age., s. 105; Klçl, age., s. 177; Demirayak, age., s. 59, 80. 437 bn Teymiye, age., IV/59, 65-66; ez-Zeyyât, Ahmed Hasan (1388/1968), Târîhu’l-Edebi’l-Arabî, 3. bask, Beyrut, 1417/1996, s. 198-200. 438 439 Abbâdî, age., s. 103. Hugh, age., s. 99; Güzel, Ahmet, “Abbâsî Halifesi Mehdî b. Mansûr ve Siyasî Yönü”, Konya, 2002, (Baslmam Doktora Tezi), s. 238. 440 Bkz. dipnot: 388, 403. 441 Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, age., s. 362-365. 442 Zeydan, Lügat, I/366; Uzunçarl, agm., s. 452. 68 bir hareketini engellemeye matuf olduu söylenebilir. Bu esnada Abbâsîler, özellikle ehl-i beyt nesline kar halifeliin kz yoluyla deil de amca yoluyla intikalinin daha er‘î olduu443 ve “Mansûr”, “Mehdî”, “Hâdî” gibi kutsallatrlm halife lakaplaryla kendilerinin hilafete hak sahibi olduu fikrini yaymaya çaltlar.444 Bu arada, bu iki grubun arasndaki rekabetten menfaat elde etmek isteyen baz kiiler, gammazlama faaliyetinden uzak durmadlar ve AliFâtma evlâdnn ismini skça kullandlar.445 Sonuç itibariyle birkaç isim dnda Abbâsî halifeleri seyyid ve erîflere kar çok dümanca tavrlar taknm, hatta baz tarihçilere göre onlar bu konuda Emevîler’den daha insafsz davranmlardr.446 Bu tutum, onlarn dünyann çeitli bölgelerine gitmelerine sebep olmu hatta seyyid ve erîfler oralarda devletler kurmulardr. Dünyann deiik bölgelerinde insanlarn onlara sayg ve sevgi göstermeleri, onlara bir takm ayrcalklar tanmalar, devletlerin kendilerine tahsisat balamalar pek çok insann seyyidlik ve erîflik iddiasnda bulunmasna da sebebiyet vermitir. Bu da onlarn neseplerinin tahkik edilmesi ve sahtelerinin hakikilerinden ayrt edilmesi çalmalarna sebep olmutur.447 Abbâsîler’in ilk halifesi Ebu’l-Abbâs Seffâh, Kûfe’de verdii ilk hutbede hilafetin Abbâsîler’de olduunu ve Abbâsîler’de kalacan, bakalarnn onda hakknn olmadn söylerken448 Alevîler’i kastediyordu.449 Seffâh, amcaoullarna büyük deer vermi, onlara 443 Hz. Peygamber’in amcas Abbâs vastasyla hilafete Abbâsîler’in geçmesi gerektiini ve bu hakkn veraset yoluyla onlara geçtiini ilk savunan kii Halife Mehdî olmutur. Ömer Fevzî Faruk, Tabîa, s. 120; Vaglieri, Laura Veccia, “Abbâsî Hilafeti”, slâm Tarihi ve Kültür Medeniyeti, çev: Hamdi Akta vd., stanbul, 1988, I/124. Ömer Fevzî Faruk, bu tezin hem dinî hem akli açdan daha tutarl olduunu, bunun sebebinin de eriate göre yeenin varisinin amca olduunu söyler. Buhûs, s. 106. 444 Hodgson, age., I/242; Sharon, agm., s. 347; Turner, age., s. 160; Duri, agm., s. 229-231; Atvan, Mebadi‘, s. 173-177; Aykaç, age., s. 13; Güzel, agt., s. 237. 445 Uyar, age., s. 245. Gazneli Mahmûd döneminde Niabur’da Alevîler’den kaytsz artsz hükümetin emirlerine itaat etmeleri istenmi; acmaszca cezalandrlmlar ve mallar müsadere edilmitir ki bunun sebebi de sadece îîlik itham olmutur. Barthold, V.V. (1349/1930), Mool stilasna Kadar Türkistan, hzr: Hakk Dursun Yldz, Ankara, 1990, s. 309-310. 446 Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/281-282; et-Tabâtabâî, Muhammed Hüseyin, e-îa fi’l-slâm, Beyrut, Dâru’t-Teâruf, trs., s. 66; ehbenderzade, age., II/426; Hitti, age., II/677; Vloten, age., s. 80; Flal, slâm Mezhepleri, s. 276; Aykaç, age., s. 173; Güzel, agt., s. 237. 447 Turan, Osman, Türkiye Selçuklular Hakknda Resmi Vesikalar, 2. bask, Ankara, 1988, s. 36. 448 Taberî, VII/424-426. 449 Takkû, age., s. 56. 69 hediyeler ve ikta olarak baz yerlerin gelirlerini vermitir. Enbar ehrini ina ettii zaman oraya kardei Ebû Ca‘fer ile beraber Abdullah b. Hasan’ da götürmü ve onlara ehri ve saraylarn göstermitir.450 Bir defasnda Abdullah, ilk halife Seffâh’a “Hakkmz ver.” demi; ancak halife hiç kimsenin beklemedii ekilde güzel bir cevap vermitir.451 Kimine göre burada Abdullah b. Hasan’n söyledii bir beyit üzerine,452 kimine göre ise 136/754 ylnda Mansûr hac emiri iken Abdullah’n iki olu Muhammed ve brahim’in gelip kendisine biat etmemesi ve Mansûr’un, durumu aabeyine iletmesiyle Seffâh’n,453 sk sk Abdullah’a oullarnn neden yanna gelmediini sormas üzerine454 ilikiler olumsuz bir seyre girmitir. Seffâh’n sorularna Abdullah ve kardei Hasan b. Hasan’n kaçamak cevaplarna ramen halife zor kullanma yoluna gitmemitir.455 Böylece Seffâh hutbelerinde üstü kapal bir ekilde seyyid ve erîfleri korkutma yoluna gitse de yapt yardmlarla onlar kendi yanna çekme politikas gütmütür.456 Seffâh’n kardei Ebû Ca‘fer Mansûr hilafete geçince Ali-Fâtma evlâd ile ilikiler çok farkl bir dönüüme sahne olmutur. Süyûtî’nin ifadesiyle “O, Abbâs oullar ile Ali oullar arasna ilk fitneyi sokan kii olmutur.”457 Halife olunca, tek düüncesi Muhammed meselesi, onun durumu ve ne arzulad idi. O, Hâim oullarn tek tek gizlice çarp onlara onu soruyordu. Herkes yattrc bir cevap verirken Hasan b. Zeyd, Mansûr’a ondan haber verdi. Hasan, sözleriyle uyumayan kiiyi uyandrd. Mansûr, Abdullah b. Hasan’ çartt. Süleyman b. Ali ile istiare eden Abdullah, ondan “Halife affetseydi, amcasn affederdi.” sözünü duyunca oullarnn ortaya çkmasn istemedi.458 Artk, Mansûr rahat uyayamyor, onlarn harekete geçmesinden korkuyordu. Bu amaçla gözcü ve casuslar vastasyla devaml onlar 450 bn Abdirabbih, age., V/74-75; Hatîb Badâdî, age., IX/432; Atvan, Mebâdi‘, s.107-108. Ubeydullah b. Hüseyin’e Seffâh, Medain toprandan ikta verdi ve ona her sene 80 bin dinar maa balad. Dâvûdî, age., s. 251. 451 bn Kesîr, age., X/474. 452 bn Abdirabbih, age., V/74-75; Hatîb Badâdî, age., IX/432; Makdisî, age., VI/84. 453 Taberî, age., VII/517; bnü'l-Esîr, age., III/554; Yâfiî, age., I/294; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 258. 454 Belâzurî, age., III/309; Ya‘kûbî, age., II/358, 361; Isfehânî, Mekâtîl, s. 162-165; Makdisî, age., VI/84; Dâvûdî, age., s. 132; Ziriklî, age., VII/90. 455 Belâzurî, age., III/309; Ya‘kûbî, age., II/358, 361; bn Abdirabbih, age., V/74-75; Hatîb Badâdî, age., VII/294. 456 Abdullah b. Ali, age., s. 97. 457 Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 261. 458 Taberî, age., VII/518. 70 izlemeye çalyordu.459 ki kardein kendilerine biate çaran mektuplarn ele geçiriyor, bunlar Abdullah b. Hasan’a gösteriyordu. Abdullah’tan srarla oullarn talep ediyordu.460 En sonunda Mansûr, Abdullah b. Hasan’ oullar sebebiyle hapsetti. Onun hapsedilmesi ile istediine kavuamayan halife, daha sonra on be kadar seyyid ve erîfi hapsetti. Onlar ellerinde ve ayaklarnda zincirlerle önce Rebeze’ye, daha sonra Hâimiyye’ye sürgün edildiler. Hapishanede çok ar artlarda yaayan ehl-i beyt neslinden Abdullah b. Hasan bata olmak üzere, bir ksm ikence ile yaklak on be kii ölmütür.461 Rivayet edildiine göre, Muhammed ve brahim kardeler babalar ve yaknlarnn kendileri sebebiyle hapsedilmesi üzerine teslim olmay düünmüler ama babalar buna müsaade etmemitir.462 Önce Muhammed Medine’de, ardndan brahim Basra’da kyam etmi, ikisinin de hareketi baarszlkla sonuçlanmtr.463 Her iki hareket Mansûr’u çok zorlam, özellikle brahim’e kar komutan Kahtabe’nin yenilgi haberini alan Mansûr, Rey’deki olu Mehdî’nin yanna kaçma plan yapmaya balamt.464 Mansûr çok korkmutu, çünkü baz valileri bile bu kardeleri destekliyordu. Mesela Mansûr’un Medine Valisi Ziyad, onu yakalama yerine çarda onunla birlikte halk selamlam ve istedii yere gidebileceini ona söylemitir.465 brahim’in kyam srasnda Basra Valisi Süfyan b. Muaviye, ona yardm etmi ve onun faaliyetlerine göz yummutur.466 Muhammed, kendisine biat eden Sind Valisi Ömer b. Hafs’n yanna olu Abdullah’ göndermi, vali ona izzet-i ikramda bulunmu, olaydan haberdar olan Mansûr, önce Vali Ömer’in gönderdii elçiyi öldürtüp, ardndan valiyi görevinden almtr.467 Muhammed, dier olu Ali’yi de Msr’a göndermi; Msr Valisi Humeyd b. Kahtabe, onun 459 I, age., s. 36. 460 bn Abdirabbih, age., V/75-84. 461 Belâzurî, age., III/315-316; Ya‘kûbî, age., II/369-370; Taberî, age., VII/532-551; bn Abdirabbih, age., 75-84; Mes‘ûdî, Mürûc , II/189-190; Isfehânî, Mekâtîl, s.; bnü'l-Esîr, age., III/559-562; bn Tiktakâ, age., s. 160-164; bn Kesîr, age., X/498-500; bn Haldûn, age., III/190; Berrâkî, age., s. 370-372; Uyar, age., s. 170; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 140-142. Mûsâ b. Abdillah’a da kardelerinden dolay bin krbaç vurdurtan Mansûr, kardelerinden haber getirmek üzere Mûsâ’y Hicaz’a göndermi o da Mekke’ye kaçp saklanmtr. Mehdî halife olduu zaman Mûsâ b. Abdillah, eman alp kimliini ortaya koymutur. Dâvûdî, age., s. 91. 462 Ya‘kûbî, age., II/370; Dâvûdî, age., s. 84. 463 Halîfe b. Hayyât, Târîh, I/421; Ya‘kûbî, age., II/374-376; Mes‘ûdî, Tenbîh, s. 295; Mürûc , II/187. 464 Ya‘kûbî, age., II/378; bn Haldûn, age., III/196; Ahmed Cevdet, age., IV/141; Takkû, age., s. 60. 465 Belâzurî, age., III/310; Taberî, age., VII/528-529; bnü'l-Esîr, age., III/557. 466 bnü'l-Esîr, age., III/584-585. 467 Taberî, age., VIII/33-37; bnü'l-Esîr, age., III/606-607; bn Kesîr, age., X/527-528. 71 faaliyetlerine göz yummu, onun gizlenmesini istemi, olaydan haberdar olan Mansûr onu valilikten azletmitir.468 Mansûr, bu sebeple pek çok valiyi görevinden almtr.469 Bütün bunlar Abdullah’n oullar Muhammed ve brahim kardelerin ahsnda idarecilerin ehl-i beyte kar teveccühünü anlatmaktadr. Bununla beraber Mansûr’un bütün ehl-i beyt nesli ile kötü ilikiler içerisinde olduunu söylemek doru deildir. Çünkü onun Ca‘fer Sâdk ile olan münasebeti iyi bir seyirde devam etmitir. Bunda Ca‘fer Sâdk’n siyasetten uzak durmas etkili olsa gerektir.470 Ca‘fer Sâdk’n gammazlanmas vb. sebeplerle Mansûr’un onu müteaddid defalar çarmas üzerine o güzel cevaplar vermi ve her seferinde her hangi bir problem yaanmadan ayrlma gerçeklemitir.471 Mansûr’un, Ca‘fer’in vefatna alad rivayet edilmektedir.472 Buna ramen zaman zaman Mansûr’un baskc tutumundan onun da nasibini aldn görmekteyiz.473 Hasan b. Zeyd ise Halife Mansûr’a yakn durarak, bu konuda ehl-i beytten çok farkl bir tavr benimsemitir.474 O, mensubu olduu Hasan oullarnn yapt gibi Abbâsîler’le mücadele yolunu tutmam ama Hüseyin oullarnn halifenin 468 bn Zûlâk, age., s. 43. 469 Belâzurî, age., III/313-314; Taberî, age., VII/517, 531, 532; bnü'l-Esîr, age., III/554, 557, 558; Berrâkî, age., s. 369. Yine Mansûr, bir Tâlibî’yi serbest brakt için Mekke Valisi’ni görevden alaca srada vefat etmitir. Taberî, age., VIII/58-59. 470 Ömer Fevzî Faruk, et-Târîhu’l-slâmî ve Fikri’l-Karni’l-Irîn, Beyrut, 1400/1980, s. 112; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 138. Ca’fer Sâdk’n Bessam b. brahim’in kendisine biat ettiine dair mektubunu Seffâh’a götürmütür. Belâzurî, age., IV/225-226. Ca’fer Sâdk’n Ebû Seleme’nin biat mektubuna verdii olumsuz cevap daha önce zikredilmiti. bkz. dipnot: 413. 471 bn Abdirabbih, age., III/224-225; Isfehânî, Mekâtîl, s. 239; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/171-172; Dâvûdî, age., s. 161; Heytemî, Savâik, s. 202; Meclîsî, age., 47/162-213; Emîn, A‘yân, I/666; eblencî, age., s. 141; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 44-45. Yüzüne birkaç defa konan sinekle ilgili sinirlenip “Allah niçin sinei yaratt?” diye Ca’fer’e soran Mansûr’a, Ca’fer’in “Kendisiyle Allah zorbalar zelil klsn.” eklinde cevap verdii rivayet edilmitir. bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/170; Meclîsî, age., XLVII/166; eblencî, age., s. 143; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 83, Tarih Boyunca slâm Hukuk Okullar ve Sekiz Büyük mam, çev: . E. Dal, stanbul, 1986, I/283; Cündî, age., s. 94. Ca’fer Sâdk’n Halife Mansûr gibi birisine hakaret dolu bu cümleyi söylemesi aklen mümkün deildir. Zaten baka tarih kitaplarnda bu olay Mukatil b. Süleyman ile ilgili verilmektedir. Yâfiî, age., I/309; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 269. 472 Ya‘kûbî, age., II/383. 473 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin hurûcu esnasnda Ca’fer’in Ebû Ziyâd kuyusu müsadere edilmi, Ca’fer onu Mansûr’dan istedii zaman halife ona olumlu cevap vermemitir. Belâzurî, age., III/315; Isfehânî, Mekâtîl, s. 241. 474 Taberî, age., VII/518; bnü'l-Esîr, age., IV/553-554. 72 yannda yer almayan tutumunu da benimsememitir.475 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye konusunda halifeyi tahrik edici konumalar da yapan Hasan476 sürdürdüü politika sebebiyle Mansûr tarafndan 150/767 ylnda Medine’ye vali olarak tayin edilmitir.477 Be yllk valiliinden sonra Mansûr, bilinmeyen bir sebeple onu görevinden alm;478 Mehdî halife olduu zaman ona ilk biat eden kii olarak yeniden valilie atanmtr.479 Bütün bunlar, Mansûr’un hurûc etmesinden korktuu seyyid ve erîflere kar amansz davrandn göstermektedir. Yoksa Mansûr bütün ehl-i beyt neslini hedef almamtr. Dolaysyla “Ali oullar ilim ve ticaretle urarken Ebû Ca‘fer onlarn üzerine gitti ve adeta uyuyan ylan uyandrd.”480 görüü tarihî rivayetlerle örtümemektedir. Abbâs oullar ile Ali oullarnn ilk kanl bçakl olduu dönem Mansûr dönemidir481 ve bu açdan iki aile arasna ilk fitne sokan kiinin Mansûr olduu söylenebilir.482 Ancak bunda özellikle Hasan oullarnn hilafete sahip olma isteinin rolü çok büyüktür. Ehl-i beyt nesli için bir mihne dönemi olan Halife Mansûr’dan sonra, genel hogörü siyasetine sahip olan Mehdî’nin483 halife olmasyla beraber seyyid ve erîflerin soluklanmas söz konusu olmutur. Gerçi Mehdî’nin hogörülü bir siyaset izlemesinin temelinde, hilafete talip olanlarn babas döneminde sindirilmi olmas ve dolaysyla bu açdan onun rahat bir ortam bulmas yatmaktadr.484 Nitekim babasnn ona u vasiyeti yapt rivayet edilir: “Sana üç snf insan braktm: Birincisi, senden kendilerini zenginletirmeni ümit eden fakirler; ikincisi senden emin olmak isteyen korkan kiiler; üçüncüsü de senden af isteyen hapsedilenler.”485 Böylece Halife Mehdî, babasnn krd gönülleri tamir edecek, yaralar saracak bir politika izlemitir.486 Tabii ki seyyid ve erîfler de bu iyi politikann muhatab 475 Uyar, age., s. 238. 476 Isfehânî, Mekâtîl, s. 188. 477 Taberî, age., VIII/32; Ziriklî, age., II/207. 478 Taberî, age., VIII/49; Hatîb Badâdî, age.,VII/309; bnü'l-Esîr, age., III/619; Ziriklî, age., II/207. 479 Taberî, age., VIII/112; bnü'l-Esîr, age., III/635; Ziriklî, age., II/207. 480 Azimli, agt., s. 26. 481 Ahmed Cevdet, age., IV/135. 482 Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 261. 483 I, age., s. 51; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 155. 484 Hudarîbek, age., s. 87. 485 Ya‘kûbî, age., II/395. 486 Abbâdî, age., s. 67. 73 olmulardr. Bu dorultuda Halife Mehdî, hapiste olan Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin hurûcuna katlan Ya‘kûb b. Davud’u hapisten çkarm ve kendisine vezir tayin ederek, onu geni yetkilerle donatmtr.487 Onun vezir yaplma sebebinin, Alevîlerin/Hz. Ali taraftarlarnn gönlünü almak ve bu problemi güzel bir ekilde çözmek olduu ifade edilmitir.488 O da pek çok Zeydî’yi idarî kademelerde görevlendirmitir.489 Hapisteki Tâlibîler’in ve dierlerinin çkarlmasn emretmi, onlar serbest brakm, onlara hediye ve erzak verilmesini emretmitir.490 Abdullah b. Hasan ve Muhammed b. Abdillah’n miras ile alakal olarak çocuklar arasnda çkan bir miras münakaas halifeye bildirilince; halife hem münakaaya çözüm getirdi hem de sla-i rahimleri ve onlarn akrabalk ban korumak için onlarn mal varln geri verdiini açklad.491 Babas zamannda kaçp gizlenen sa b. Zeyd’e Mehdî eman verdi ama o korktuu için ortaya çkmad.492 Mehdî’nin bu lml tavrlar yansra Hasan b. brahim’in493 hapsinin devamn istediini görmekteyiz.494 Yakub b. Davud’u görevden almak isteyen Mehdî, Hasan b. brahim’in ortadan kaldrlmasn veziri Ya‘kûb’tan istemi o da bu ii yerine getirmeyince onu görevden almtr.495 Bazlar onun Alevî yanls (Hz. Ali taraftar) olmas sebebiyle görevden alndn ifade etse de bu ancak zahiri bir sebep olabilir. Çünkü Mehdî’nin, onu vezir yapt ilk günde onun fikirlerinden habersiz olmas uzak bir ihtimaldir. Asl sebep muhtemelen onun devlet ilerinde çok fazla yetkili ve söz sahibi olmasdr. Nitekim Mehdî onu azlettikten sonra dou ve batdaki onun 487 Taberî, age., VIII/117; Cehiyârî, age., s. 155; Hatîb Badâdî, age., XIV/62; bn Tiktakâ, 184. 488 bn Tiktakâ, age., s. 184-185; Ömer Fevzî Faruk, Cüzür, s. 69. 489 Cehiyârî, age., s. 158; bn Haldûn, age., III/211. 490 Ya‘kûbî, age., II/394. 491 Taberî, VII/604. 492 Isfehânî, Mekâtîl, s. 347-348; Dâvûdî, age., s. 228-229; Ziriklî, age., V/286. Mehdî’nin babas Mansûr, Mehdî’ye sa b. Zeyd konusunda ona galip gelmek için gerekirse bütün maln harcamasn, gerekirse bu uurda bütün adamlarnn ölmesini ve ehrinin harap edilmesini tavsiye ediyor. Taberî, age., VIII/106-107. 493 Hasan b. brahim b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Bahamra ehidi olan babasnn soyu sadece Hasan’dan devam etmitir. Hasan’n soyu da sadece olu Abdullah’tan yürümütür. Dâvûdî, age., s. 89. 494 Taberî, age., VIII/117; bnü'l-Esîr, age., III/637; Fkî, age., s. 33. Ya‘kûb b. Davud, onun için eman istemi ve onu getirtmitir. Taberî, age., VIII/118-119; bn Kesîr, age., X/554; bn Haldûn, age., III/206. 495 Taberî, age., VIII/158; bnü'l-Esîr, age., III/657; Cehiyârî, age., s. 161-162; Zehebî, Iber, I/189; Yâfiî, age., I/417-420; bn Kesîr, age., X/572; bn Haldûn, age., III/211. Ömer Fevzî Faruk, bu rivayetin genel itibariyle doru olmasna karlk pek çok yerinin uydurma ve hayal ürünü olduunu ifade etmektedir. Cüzür, s. 81. Onu çekemeyenler devaml onu halifeye gammazlyorlard. Taberî, age., VIII/156; bnü'l-Esîr, age., III/656. 74 atad valilerin azledilmesini, onlarn hane halknn alkonulmasn ve hapsedilmesini emretmi ve bu emir gerçekletirilmitir.496 Bu arada îîlik de itham konusu edilmi olmaldr.497 Yine Mehdî, brahim b. Abdillah’a küfrettiini söyleyen birisine be bin dirhem vererek498 onu ödüllendirmitir. Medine’de bulunan Mûsâ Kâzm’ Badat’a getirterek hapsettirmi, gördüü bir rüya sonucunda hem onu serbest brakm hem de ona üç bin dinar para vermitir.499 Bu olay detay verilmeden kaynaklarda zikredilen bir konu olmu,500 Mûsâ Kâzm’n hapis nedeni ifade edilmemitir. Onun kendi adna biat aldna dair bir gammazlama söz konusu olabilir. Bu bilgiler dorultusunda Mehdî’nin îa ile ilikilerinde yumuak, ho görülü bir siyaset izledii, devlet için bir tehlike unsuru oluturmadklar sürece onlara iyi davrand ve böyle bir tehlikenin oluma ihtimaline kar gerekli müdahaleyi yaptn söyleyebiliriz.501 Mehdî’nin ho görü yllarndan sonra, halifelie olu Hâdî geçti. On dört ya da on be ay süren halifelii, sknt ve aclarla dolu bir dönem olmutur. Genel anlamdaki bu huzursuzluun bir yansmas da ehl-i beyt nesli üzerinde olmutur.502 Ehl-i beyte kar yumuak siyaset bitmi, sert ve iddet dolu bir siyaset balamtr. Hâdî, babasnn seyyid ve erîflere verdii hediye ve erzak kesmi, valilerine onlarn sktrlmas emrini vermitir.503 Hüseyin’in ihtiyac olduunda Hâdî’ye ba vurmas ve bir seferinde krk bin dirhem almas rivayetlerini504 dikkate aldmz zaman ehl-i beyt neslinin erzak ve tahsisatlarnn kesilmesi olaynn, valilerin bir marifeti olduunu veya Hâdî’nin valilere böyle bir emir vermekle beraber kendi yanna gelen ehl-i beyt nesline farkl bir tavr takndn akla getirmektedir. Bu sktrma neticesinde Hasan oullarnn lideri konumundaki Hüseyin b. Ali hurûc etmitir. 496 Taberî, age., VIII/161 497 Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 81-82. 498 Taberî, age., VIII/176; Hatîb Badâdî, age.,V/394-395. 499 Mes‘ûdî, Mürûc , II/212; Hatîb Badâdî, age., XIII/27-31; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/184; bnü’s-Sâî, age., s. 37; bnü'l-Esîr, age., IV/8; bn Hallikân, age., V/308-309; bn Teymiye, age., IV/56; bn Kesîr, age., X/613; Meclîsî, age., XLVIII/148; bnü’l-Imâd, age., I/304. Dâvûdî, rüyay gören kii olarak Hâdî’yi vermektedir ki bu açk bir hatadr. Dâvûdî, age., s. 162. 500 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 157. 501 Güzel, agt., s. 242. 502 I, age., s. 55; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 161. 503 Ya‘kûbî, age., II/404; Dûrî, age., s. 101; Abbâdî, age., s. 75; I, age., s. 55. 504 Isfehânî, Mekâtîl, s. 368-370; bn Tiktakâ, age., s. 185; Ziriklî, age., II/265. 75 Hüseyin’in kyam etmesinin zahirî sebebi ise içki sofrasnda yakalanan Hasan b. Muhammed’in hem dövülerek cezalandrlmas hem de boynuna ip geçirilerek sokaklarda dolatrlmas ve küçük düürülmesi olmutur. Bu olaya Hüseyin b. Ali itiraz etmi ve Medine Valisi ile oluan problem üzerine Hüseyin 169/785’te hurûc etmitir.505 Herhangi bir halifelik iddias veya dorudan halifeye yönelik bir söylemi olmayan506 Hüseyin b. Ali’nin hurûcu ile ilgili bnü’s-Sâî öyle demektedir: “slâm tarihini iyi tetkik eden birisi, Hz. Peygamber’in ehl-i beytinden hurûc eden kiinin bunu, bana gelen bir musibetten, kendisine dokunan bir zorluktan, ona ulaan bir ihtiyaçtan ve onu rezil eden bir aalamadan dolay yaptn kesinlikle bilir.”507 Hüseyin’in ve arkadalarnn508 Fah’taki katliam, yllar sonra Muhammed Cevad tarafndan öyle tavsif edilmitir: “Bizim için Tuf509/Kerbela’dan sonra en fazla ölüm Fah’ta gerçeklemitir.”510 Nitekim îîler, Fah Vak’as’n Kerbela Vak‘as’ndan sonra en dehetli ve elim olay olarak görürler ve bu günü matem olarak kabul ederler.511 Bu vak’ada kendilerine eman verildii halde komutanlar tarafndan baz Hasan oullar öldürülmü, Halife Hâdî bu olaya kzmtr.512 Bu faciadan kaçan dris b. Abdillah Marib taraflarna gitmi ve orada drisîler Devleti’ni kurmu,513 Yahya b. Abdillah ise Taberistan Bölgesi’nde Deylem’e kaçm ve orada büyük bir teveccühle karlamtr.514 Halife Hâdî’nin 505 Halîfe b. Hayyât, Târîh, I/445; Belâzurî, age., III/355; Taberî, age., VIII/192; Isfehânî, Mekâtîl, s. 372-373; bnü'l-Esîr, age., IV/11; bn Haldûn, Iber, III/215; bnü’l-Kâdî, age., s. 16-17; Ziriklî, age., II/265; Abbâdî, age., s. 75; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 113-114. 506 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 161. 507 bnü’s-Sâî, age., s. 32. 508 Süleyman b. Abdillah b. Hasan b. Hasan (Isfehânî, Mekâtîl, s. ; Dâvûdî, age., s. 128; Ziriklî, age., III/190), Hasan b. Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan (Isfehânî, Mekâtîl, s. 365; Zehebî, Iber, I/197; Yâfiî, age., I/358; bnü’l-Imâd, age., s. I/269), Abdullah b. shak b. brahim b. Hasan b. Hasan (Isfehânî, Mekâtîl, s. 365) öldürülmütür. 509 Tuf, Kerbela olaynn geçtii yerin addr. Bekrî, age., III/89; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/35-36. 510 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/238; Dâvûdî, age., s. 150; Meclîsî, age., XLVIII/165. 511 Flal, “Fah”, DA., XII/74. 512 Dâvûdî, Hüseyin b. Ali’nin öldürülmesini Hâdî ho karlamad derken (age., s. 149), Mes‘ûdî, Hüseyin b. Ali ile beraber Abdullah b. Hasan b. Ali’ye de eman alndn ancak komutanlarn marifetiyle onlarn öldürüldüünü, Hâdî’nin bu olaya kzdn söylemektedir. Mürûc , II/203. Hâdî kzgnln öyle ifade etmitir: “Bana bir tautun ban getirmi gibisiniz. Sizin en hafif cezanz size bir ey yapmamamdr.” Taberî, age., VIII/203; bnü'l-Esîr, age., IV/14; bn Tiktakâ, age., s. 185. 513 Bkz. Dipnot: 240. 514 Bkz. Dipnot: 242. 76 Hüseyin b. Ali’nin üzerine göndermek istedii komutan Mübarek Türkî’nin bu emir üzerine Hüseyin b. Ali’ye gönderdii “Vallahi gökten bir ku gelip beni kapp götürse veya rüzgar beni uzak bir yere atsa, sana bir diken batmasndan veya saçndan bir tel koparmamdan daha iyidir.” haberi515 Hüseyin b. Ali’nin idareciler nezdindeki itibarna güzel bir örnektir. Halife Hâdî ile ehl-i beyt neslinin arasnn bozulmasna sebep olan u olay onun, seyyid ve erîflere kar nasl davrandn göstermesi açsndan ilginç bir rivayettir: “Ali b. Hasan,516 daha önce Halife Mehdî ile evli olan Rukayye bt. Ömer ile evlenmesi üzerine Hâdî, bunu ho görmeyerek ondan boamasn istemi ve “Müminlerin emirinin hanmndan baka bir kadn bulamadn m?” demitir. Ali de “Allah, dedem Rasûlullah’n hanmlarndan baka her hangi bir hanmla evlenmeyi haram klmad.” diye cevap verince Halife, onu be yüz sopa ile cezalandrmtr.”517 Hâdî’den sonra halifelie gelen Hârûn Reîd, ilk etapta babasnn zamannda yaptklaryla Fah Vak‘as’nn asl müsebbibi olan Medine Valisi Ömer b. Abdilaziz’i görevden almtr.518 Fakat ne gariptir ki seyyid ve erîflere kar kin ve nefreti bulunan Bekkar b. Abdillah b. Musab b. Zübeyr’i Medine Valisi yapmtr. Taberî’nin ifadesiyle “Bekkar, Âl-i Ebî Tâlib’e ar bir nefret duyuyordu. Onlarn haber ve gelimelerini halifeye ulatryor, onlar kötülüyordu. O da valisinden onlar daha fazla sktrmasn istiyordu.”519 O, Badat’ta Abbâs b. Hasan b. Abdullah b. Ali hariç göz altnda tutulan Tâlibîler’in, Medine’ye gönderilmesini emretmi,520 önceki dönemin basksndan dolay gizlenen brahim b. smail521 ile Ali b. Hüseyin,522 gizlendikleri yerden çkmlardr.523 Hapishanede seyyid ve 515 Taberî, age., VIII/201; bnü'l-Esîr, age., IV/12. Mübarek Türkî’nin benzeri bir sözü için bkz. Isfehânî, Mekâtîl, s. 377. Hâdî, ona kzm ve onu hayvan bakcs yapmtr. Taberî, age., VIII/198, 200; bnü'l-Esîr, age., IV/13. 516 Söz konusu kiinin nesebini Taberî ve bnü’l-Esîr, Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ali b. Hüseyin olarak verirlerken (Taberî, age., VIII/219; bnü'l-Esîr, age., IV/20), Dâvûdî, Ali b. Hasan Eftas b. Ali b. Ali b. Hüseyin olarak vermekte ve Taberî’deki kiinin söz konusu kiiden farkl biri olduunu ifade etmektedir. Age., s. 269. 517 Taberî, age., VIII/219; Dâvûdî, age., s. 269. 518 bnü’l-Esîr, age., IV/23. 519 Taberî, age., VIII/244. 520 Taberî, age., VIII/235, Dûrî, age., s. 110; Hudarîbek, age., s. 103. 521 brahim b. smail b. brahim b. Hasan b. Hasan. Lakab Tabâtabâ idi. Çünkü küçükken babas ona bir elbise diktirmek istemi, gömlek ve kabâ‘ (bol yenli üst elbisesi) arasnda onu muhayyer brakm o ise kabâ‘ kabâ‘ diyecei yerde tabâtabâ demitir. bn Hallikân, age., I/130; Safedî, age., II/211; Dâvûdî, age., s. 141. 77 erîflerden sadece Abbâs b. Abdillah b. Hasan kalmtr.524 Fah Vak‘as’nda komutan olan Muhammed b. Süleyman’n, vefat ettiinde brakt altm milyon dirhemi bulan mirasna el koymu,525 ganimetten Rasûlullah’n akrabalarna düen payn tamamn Hâim oullar arasnda datmtr.526 Fah Vak‘as’ndan sonra Fadl’n tavsiyesi ve Melikü’t-Türk’ün eman vermesi üzerine Deylem’e kaçan Yahya b. Abdillah’n etrafnda çok adam toplanmas Hârûn Reîd’i endielendirdi. Halife bu olay Fadl’a tevdi etti ve para, mal her türlü imkan kullanmasn ondan istedi. Gerek Hârûn Reîd’in Deylem valisine yazd gerekse Fadl’n Yahya’ya yazd mektuplar sonucunda eman ile Yahya b. Abdillah teslim olmu ve Badat’a gelmitir. Bir müddet sonra Hârûn Reîd belirli bir sebep olmakszn Yahya b. Abdillah’ hapsetmitir. Kimilerine göre insanlarn ona biat ettiine dair birilerinin gammazlamas,527 kimilerine göre ise drisîler Devleti’nin Maribi Aksa’da kurulmas üzerine tedirgin olan Hârûn Reîd böyle bir tutum deiikliine gitmitir. Hârûn Reîd, eman konusunu da baz alimlerin emann geçerlilii olmad yönünde verdii fetva ile halletmitir.528 Halife, Yahya’y hapsetmesi için Ca‘fer b. Yahya’ya teslim etmi, o da onu serbest brakm, baz tarihçilere göre bu Ca‘fer’in vezirliktin azledilme sebebi olmutur.529 Böylece müteeyyi‘ 522 Ali b. Hasan b. brahim b. Abdillah b. Hasan ortaya çkmtr. Taberî, age., VIII/234. 523 Taberî, age., VIII/234; bnü'l-Esîr, age., IV/23. 524 Dûrî, age., s. 110; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 172. 525 Taberî, age., VIII/237; bnü'l-Esîr, age., IV/29; bn Kesîr, age., X/588. 526 bn Kesîr, age., X/586. 527 Abdullah b. Musab Zübeyrî (veya Bekar b. Musab b. Sabit Zübeyrî. Her ikisi de valilik yapmtr. Taberî, age., VIII/346 ), Yahya’nn kendine biate çardna, hilafeti ele geçirmek istediine dair gammazlamas sonucu Halife ikisini yüzletirmi, Yahya ondan özel bir yemin ile yemin etmesini istemi ve o yemini yapan Abdullah o gün vefat etmitir. Taberî, age., VIII/245-246; Mes‘ûdî, Mürûc , II/209; bn Kesîr, age., X/594; Dâvûdî, age., s. 124-126; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 287; Hudarîbek, age., s. 123. Bu kiinin Yahya b. Abdillah deil de Mûsâ b. Abdillah b. Hasan olduu da rivayet edilmitir. Mes‘ûdî, Mürûc , II/209. 528 Taberî, age., VIII/247; Ya‘kûbî, age., II/408; Cehiyârî, age., s. 190; Isfehânî, Mekâtîl, s. 390-395; Hatîb Badâdî, age., XIV/111; bnü'l-Esîr, age., IV/32-33; bn Tiktakâ, age., s. 188; bn Kesîr, age., X/593-594; bn Haldûn, age., III/218; Dâvûdî, age., s. 126; bn Tariberdi, age., II/62; bnü’l-Imâd, age., I/338-339. Hârûn Reîd tarafndan emann bozulmasn genelletiren Azimli öyle bir yorum yapmaktadr: “Bu olay ile artk Abbâsî Devleti ile îa’nn barmasnn mümkün olmad ortaya çkmtr. Bundan dolay, bundan sonraki ayaklanmalarda ne kadar anlama zemini aransa da isyanclar buna yanamamlardr.” Agt., s. 66. 529 Taberî, age., VIII/279; bnü'l-Esîr, age., IV/66; bn Hallikân, age., I/334; Yâfiî, age., I/410; bn Kesîr, age., X/620; Dûrî, age., s. 130-131; Baz rivayetlerde teslim edilen kii ile ilgili “Bir Tâlibî”denilmektedir. bn Tiktakâ, age., s. 202; Hudarîbek, age., s. 121. Kimi rivayetlerde ise teslim edilen kii, Abdullah b. Hasan’dr. 78 ithamyla görevden alnan üçüncü vezir Ca‘fer b. Yahya olmutur.530 Yahya b. Abdillah kimilerine göre serbest braklm,531 kimilerine göre ise hapiste ölmütür.532 Hârûn Reîd, i bana geldii zaman hapisteyken serbest brakt Abdullah b. Hasan533 ile ilgili baz duyumlar alnca onunla görümü, onun Medine’ye dönmesine müsaade etmemitir. Bunun üzerine Halife Hârûn Reîd kendisine kötü sözler içeren bir mektup yazan Abdullah’, hapsedilmesi için Ca‘fer’e teslim etmitir. Ca‘fer ise izinsiz bir ekilde onu öldürtmü, Nevruz Bayram hediyesi olarak onun ban halifeye sunmu, Hârûn Reîd ise buna çok kzmtr.534 Hârûn Reîd ile on iki imamn yedincisi olan Mûsâ Kâzm arasnda farkl diyaloglarn yaand tarih kitaplarmzda kaydedilmitir. Bunlardan birinde Halife, Mûsâ’ya Fedek arazisini ona verme teklifinde bulununca Mûsâ Kâzm önce reddeder sonra “Onu ancak tespit edilen snrlar ile alrm.” der ve snrlar olarak Aden, Semerkant, Ifrkyye ve Ermenistan’, deniz sahilleri ile ona bal adalar sayar. Halife “Bize bir ey kalmad, gel tahtma otur bari.” diye cevap verir. Mûsâ Kâzm da “Ben size eer snrlarn sayarsam onu bana vermezsiniz, diye söyledim.” der. Halife bu sözlere çok kzar hatta onu öldürmeye bile niyetlenir.535 Avni lhan, hakl olarak “Hârûn Reîd’in mülk ve saltanat konusundaki hassasiyetini bile bile Isfehânî, Mekâtîl, s. 412-413. Abdullah b. Hasan rivayetlerini ele alan Varol, Yahya’nn Ca’fer’e teslim ediliini, serbest kaln ve Ca’fer’in bu sebeple azledilmesini kabul etmez. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 251-252. 530 Uyar, age., s. 272-274. 531 Yüz bin dinar verilmi ve serbest braklmtr. bn Kesîr, age., X/594. 532 Belâzurî, age., s. III/153; Ya‘kûbî, age., s. 284 (Ya‘kubi, Yahya’nn hapiste 10 gün aç susuz braklarak öldürüldüüne dair rivayet nakleder.) Taberî, age., VIII/247; Mes‘ûdî, Mürûc , II/210 (Mes‘ûdî, Yahya’nn yrtc hayvanlarn bulunduu bir yere hapsedildiini fakat hayvanlarn ona dokunmadn, diri diri üzerine kireç ve tala bina yaplarak öldürüldüünü söyler. Makdisî de onun üzerine direk ina edilerek öldürüldüünden bahseder. Makdisî, age., VI/100); Isfehânî, Mekâtîl, s. 388-389; Hatîb Badâdî, age., XIV/110-111; bnü'l-Esîr, age., IV/33; bn Tiktakâ, age., s. 190; bn Haldûn, age., III/218; Dâvudi, age., s. 126; bnü’l-Imâd, age., I/339; Ziriklî, age., IX/190-191; El-Fudaylî, age., II/194; Varol, Hârûn Reîd’in dris b. Abdillah’ zehirletmesini delil getirerek, onun varlndan tedirgin olan Halifenin ondan kurtulmak amacyla onu zehirlettii ihtimal dahilindedir, demektedir. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 179. 533 Abdullah b. Hasan Eftas b. Ali b. Ali b. Hüseyin. Fah Vak‘as’na katlmtr. Bir rivayete göre Hâdî zamannda yakalanm ve hapse atlm, bir rivayete göre ise Hârûn Reîd zamannda hapse atlmtr. Isfehânî, Mekâtîl, s. 410-411; Dâvûdî, age., s. 276-277. 534 Isfehânî, Mekâtîl, s. 410-411; Dâvûdî, age., s. 276-277. Mahmud Fehmi Abdülcelil ise öyle demektedir: “Kendilerine biata çaran ve yardmclar toplayan Alevî ailesinin çocuklarna bile Hârûn Reîd, öldürme silahn kullanmamtr. Abdullah b. Hasan bunlardandr.” Age., s. 141. 535 bnü’l-Fakîh, age., s. 437; Meclîsî, age., XLVIII/144; Emîn, A‘yân, II/8, 11-12; eblencî, age., s. 144-145. 79 Mûsâ’nn onun yüzüne bu sözleri söylemesi mümkün deildir.”536 diyerek bu rivayeti reddeder. Gerçekten Abbâsî halifeleri ile Ali oullar arasnda her dönemde yaanan gerginlikler herkes tarafndan bilinirken, Mûsâ Kâzm’n böyle bir ifadeyi halifenin yüzüne kar söylemesi makul deildir. Baka bir gün, Halife Reîd, Mûsâ’ya “Siz Ali oullar olduunuz halde, nasl biz Rasûlullah’n soyundanz dersiniz? Adam sadece baba dedesine nispet edilir yoksa anne dedesine deil.” deyince Mûsâ Kâzm, Hz. sa’nn annesine nispetle peygamberlerin soyuna nispet edilmesini delil getirerek cevap verir. Ardndan da mübahele âyetindeki “Çocuklarmz ve çocuklarnz, kadnlarmz ve kadnlarnz…” ifadesinden kastn Hz. Ali, Fâtma, Hasan ve Hüseyin olduu eklinde sözlerine devam eder.537 Mûsâ Kâzm, aabeyi smail’in olu Muhammed tarafndan “Yeryüzünde iki kiiye haraç toplandn; birisinin Hârûn Reîd, dierinin Mûsâ Kâzm olduunu” söyleyerek Hârûn Reîd’e gammazlanr.538 Halife derhal emreder ve Mûsâ Kâzm hapsedilir. Mûsâ Kâzm’n bu ilk hapsinde, emniyet görevlisi Abdullah b. Malik’in rüyas sebebiyle hem de kendisine otuz bin dirhem verilerek braklr.539 179/795 ylnda hacca gittiinde Hârûn Reîd, Hz. Peygamber’in kabrini ziyareti esnasnda O’na hitaben “Amca olum” ifadesini kullanmasna karn, Mûsâ Kâzm’n “Babacm” lafzn kullanmas Hârûn Reîd’i kzdrr ve onun hapsedilmesini ister. Badat’ta Sindî b. ahek’in yannda o hapsedilir. 183/799 tarihinde o, Sindî’nin hapsinde iken vefat eder.540 Halife Hârûn Reîd ile seyyid ve erîflerin ilikisi çok farkl özellikleriyle kendisini göstermektedir. Bazen olumlu bazen olumsuz süren bu ilikiyi bize en iyi özetleyen, sadece Süyûtî’nin naklettii Hârûn Reîd’in u sözleri olsa gerektir: “Halk benim Ali b. Ebî 536 lhan, Mûsâ Kâzm, s. 9. 537 Heytemî, Savâik, s. 203; Meclîsî, XLVIII/121-125; Emîn, A‘yân, II/8; eblencî, age., s. 143. 538 Dâvûdî, age., s. 190; Meclîsî, age., XLVIII/125, 210; Dûrî, age., s. 111; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 11-13. Ca’fer Sâdk’n vefatndan sonra iki olu smail ve Mûsâ Kâzm’n imameti konusunda iki farkl grup olutu: Birisi smailiyye, dieri sna Aeriyye. Görünen o ki bu ayrlk Mûsâ Kâzm’n dümanlarnn, Hârûn Reîd yannda onu gammazlamasna götürdü. Hârûn Reîd’e onun isyan edeceini, insanlarn mallarnn humusunu ona götürdüünü ve onun imametine inandklarn anlattlar. Abbâdî, age., s. 103. 539 bn Hallikân, age., V/309; bnü’l-Imâd, age., I/304. Yâfiî, rüyay görenin Hârûn Reîd olduunu nakleder. Age., I/395. 540 Ya‘kûbî, age., II/414; Mes‘ûdî, Mürûc , II/216; Hatîb Badâdî, age., XIII/31; bnü’s-Sâî, age., s. 35; bnü'l- Esîr, age., IV/58-59; bn Hallikân, age., V/309; bn Tiktakâ, age., s. 190; bn Teymiye, age., IV/56; bn Kesîr, age., X/613; Dâvûdî, age., s. 162; Heytemî, Savâik, s. 204; Ahmed Cevdet, age., IV/161; Ziriklî, age., s. VIII/270; Emîn, A‘yân, II/8; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 7. Yâfiî, hapis olay olmakszn sadece olay nakleder. age., I/395. 80 Tâlib’e kin duyduumu zannetmektedir. Vallahi onu sevdiim gibi ben hiç kimseyi sevmedim. Fakat unlar (Ali oullar) insanlar arasnda bana en çok kin duyan, beni yaralamaya çalan ve hilafetimizi yok etmeye çalan kiilerdir. Biz onlarn öcünü aldktan ve onlara müsamaha ile yaklatktan sonra en çok bizim aleyhimizde hareket edenler onlar oldu ve memlekette karkla sebep oldular. Hatta onlar bizden daha çok Emevîler’e meyilli hareket ettiler. Oysaki Hz. Ali’nin sulbünden çocuklar ise dünyann efendisidir onlar, fazilette de en öndedirler.”541 Bu sözlerden de rahatça anlalaca gibi aslnda Hârûn Reîd, seyyid ve erîflere ayr bir teveccüh göstermesine ramen, onlarn hilafet arzularndan da hep çekinmi ve bu ona farkl tavrlar taknmasna sebep olmutur. Özellikle onun hilafeti döneminde dris oullarnn Marib-i Aksa’da güçlenmesi ve Abbâsîlerin aleyhine genilemesi,542 Yahya b. Abdillah’n Deylem’de büyük bir nüfuz sahibi olmas onu çok tedirgin etmi, onun bu tedirginlii ehl-i beyt nesli ile olan ilikilerinde hep görülmütür. Burada unu da ifade edelim ki gerek Hârûn Reîd gerekse dier halifelerin seyyid ve erîfleri potansiyel suçlu gibi görmeleri, baz menfaatperestlerin bundan faydalanarak gammazlamada bulunmas sebebiyle onlar suçsuz yere sktrmalar, onlarn dünyann farkl bölgelerine kaçmalarna sebep olmutur. Tabii ki bunun birçok önemli sonuçlar olmutur. Anadolu’ya seyyid ve erîflerin gelmesi bunlardan sadece bir tanesidir. Nitekim “Mardin çevresinde Kiki Aireti’nin reisi Mehmet Ali Bey, Badat’tan gelmi Seyyid Rüstem adnda bir derviin sülalesine mensuptur. Halk Badat’tan gelme sebebini oradaki bir hükümdarn yapt zulümlere balamaktadr.”543 Bu bilgiyi deerlendiren Abdurrahman Adak, Hârûn Reîd ile bu bilgiyi örtütürerek öyle demektedir: “Bu durumda kimi seyyid ailelerinin Hârûn Reîd döneminin tekabül ettii II/VIII. yüzyln sonlar ile III/IX. yüzyln balarnda Badat’tan bölgeye göç ettikleri anlalmaktadr.”544 Ancak, Seyyid Rüstem’in Hârûn Reîd dönemindeki bir seyyid olmas üphelidir çünkü bu dönemde seyyid ve erîfler içerisinde henüz böyle isimler görülmemektedir. Ayrca seyyid ve erîflerin, zulümlerinden kaçt tek Abbâsî halifesi Hârûn Reîd de deildir. Dolaysyla Hârûn Reîd döneminde deilse bile ileriki 541 Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 294; Ahmed Cevdet, age., IV/155. 542 Cemalüddin Sürûr bunu öyle ifade eder: “Alevîler içinde Abbâsîler’e en çok zarar dokunan Msr’a kaçan dris b. Abdillah olmutur.” Muhammed Cemâlüddîn Sürûr, el-Hayâtü’s-Siyâsiyye fi’d-Devleti’l-Arabiyyeti’lslâmiyye, 2. bask, Kâhira, 1964, s. 203. 543 Gökalp, Ziya (1343/1924), Kürt Airetleri Hakknda Sosyolojik Tetkikler, hzr: evket Beysanolu, stanbul, 1992, s. 58, 65. 544 Adak, agm., s. 384. 81 dönemlerde âdet üzere ehl-i beyt neslini sktran baka bir Abbâsî halifesinin zulmünden kaçan bir seyyidin, Anadolu’ya gelmi olmas muhtemeldir. Hiç üphesiz seyyid ve erîflerin idareciler nezdindeki itibarlar ve idarecilerle ilikileri konusunda Abbâsî halifeleri içerisinde ilk ve son olma özelliini gösteren bir kiilie sahip olan kii Halife Me‘mûn’dur. O, bir ehl-i beyt muhibbi miydi veya bir îa taraftar myd yoksa îî gibi görünen biri miydi? Gerçekten tarihçilerin kesin bir cevap vermekte zorland sorulardr bunlar. Her eyden önce Me‘mûn’un “Hz. Ali’nin dier insanlardan daha faziletli olduuna”545 kâil olduunu görüyoruz. Bu amaçla o, dönemin kâd’l-kudât Yahya b. Eksem’in de içinde bulunduu krk tane fakihle beraber bir münazara düzenlemi, en sonunda fakihler Me‘mûn’un görülerinin doru olduunu tasdik etmilerdir.546 O, Hz. Ebûbekir ile Ömer’e söven birisine had uygulayan Kad Bir b. Velid Kindî’nin on be hata yaptn söylemi ve kadya had uygulamak istemitir. Kadlarn hakimin yanlsa da görüü olduunu ve ona had uygulanamayaca sözlerini kabul etmi ve had uygulamaktan vazgeçmitir. Ancak kadnn hapsedilmesine karar vermitir.547 Halife Me‘mûn, 212/827 ylnda, “Her kim Muaviye’yi hayr ile anarsa yahut onu Ashab’dan birine üstün tutarsa, ben onlardan deilim.” diye tellallar vastas ile ilan ettirdi.548 Me‘mûn’la özdeleen ve bu sebeple pek çok alimin sknt çektii “Halku’l-Kur‘ân” görüü sadece Mutezilî bir görü deil ayn zamanda îa’nn da görüüdür.549 “Ali soyundan gelen birisinin dedesi olmak istiyorum.”550 diyerek 211/826 545 Taberî, age., VIII/219; bn Abdirabbih, age., V/92-101; bnü'l-Esîr, age., IV/213; bn Kesîr, age., X/708 (bn Kesîr, Me‘mûn’un bu görüünü eletirir. Age., X/720); Emîn, A‘yân, II/15-16; Ahmed Cevdet, age., IV/190; Dûrî, age., s. 158; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 101-103. Bu husus ile u rivayet çelimektedir; muhtemelen sonradan uydurulmu bir rivayettir: “Bir defasnda Me‘mûn, Ali Rzâ’ya ‘Bu ii yani imameti neye dayanarak iddia ediyorsun?’ deyince o, ‘Hz. Ali ve Hz. Fâtma’nn Hz. Peygamber’e yaknlna.’ diye cevap verir. Bunun üzerine Me‘mûn ‘Eer iddianzn tek dayana Peygamber’e yaknlk ise, ehl-i beytten Rasûlullah’n halefi içerisinde, ona Hz. Ali’den daha yakn veya ayn derecede kiiler vardr, eer Fâtma’nn yaknlndan dolay ise bu taktirde Hz. Fâtma’dan sonra hak, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’indir. Onlar hayatta olduu müddetçe Hz. Ali’nin bu ite hiçbir hakk yoktur. Bu nedenle Hz. Ali onlarn bu hakkn gasbetmitir.’ demitir. Ali Rzâ bu sözlere cevap verememitir.” bn Abdirabbih, age., V/102; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/284. 546 bn Abdirabbih, age., V/92-101. 547 Ya‘kûbî, age., II468-469; bn Tayfur, Ahmed b. Tâhir (280/893), Badâd fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye – Ekdem ma kütibe fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Me‘mûn ve asrhi’z-Zehebî-, Badad, 1388/1968, s. 9; bnü'l-Esîr, age., IV/212; Ahmed Cevdet, age., IV/190. 548 Ahmed Cevdet, age., IV/190. 549 Emîn, A‘yân, II/15-16. 82 ylnda Medine’de bulunan Muhammed Cevad’ Badat’a davet etmi, kzn onunla evlendirmitir.551 Kardei Mutasm’a unlar vasiyet etmitir: “Onlar, Müminlerin Emiri Ali b. Ebî Tâlib’in torunlar, senin amcaoullarndr. Onlara dostça davran, iyilik yap, kötülük yapanlar affet. yilik yapanlar ödüllendir, onlarn bahi ve ihsanlarn her yl düzenli olarak öde. Çünkü onlarn haklar çeitli yönlerden üzerine borçtur.”552 Fakihlerle istiare eden Me‘mûn, Fedek arazisini Fâtma oullarna verilmesini emretmitir.553 Bütün bu yaptklaryla beraber Me‘mûn ile Ali oullar arasndaki ilikiyi bize en iyi aksettirecek husus hiç üphesiz onun 201/817 ylnda Ali Rzâ b. Mûsâ Kâzm’ halifelik için veliaht tayin etmesidir.554 Bu tayine sebep olarak unlar ifade edilmektedir: “Me‘mûn’un, Ali Rzâ’dan daha faziletlisini bulamamas,”555 “Me‘mûn’un Zeydî-Mutezilî fikirlere sahip olmas,”556 “Alevîler’in isyanlarn sona erdirmek,”557 “Vezir Fadl b. Sehl’in tavsiyesi,”558 ve 550 Ya‘kûbî, age., II/454. 551 Ya‘kûbî, age., II/454; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 456; bn Tariberdî, age., II/231; Safedî, age., IV/105; Zehebî, Iber, I/300; Ziriklî, age., s. VII/155; Emîn, A‘yân, II/33; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 100. 552 Taberî, age., VIII/650; bnü'l-Esîr, age., IV/227; bn Kesîr, age., X/723. 553 Ya‘kûbî, age., II/469. 554 Taberî, age., VIII/554; Isfehânî, Mekâtîl, s. 454-456; bnü’s-Sâî, age., s. 49; bnü'l-Esîr, age., IV/162; bn Tiktakâ, age., s. 210; bn Kesîr, age., X/685; eblencî, age., s. 150. Mes‘ûdî, 200/816’da demektedir. Mürûc , II/259. bn Hallikân, 202/818’de demektedir. age., III/270. 555 Taberî, age., VIII/554; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 454-456; bnü’s-Sâî, age., s. 49; bnü'l- Esîr, age., IV/162; bn Hallikân, age., III/270; bn Tiktakâ, age., s. 210; bn Kesîr, age., X/685. Varol, bunun yeterli bir sebep olmadn söylemektedir. Ehl-i Beyt Nesli, s. 210. 556 Takkû, age., s.123; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 51. Varol, “Böyle bir sebeple veliaht tayini gerçeklese, Ali Rzâ vefat edince Me‘mûn, ehl-i beyt neslinden baka birini veliaht tayin ederdi.” diyerek reddetmektedir. Ehl-i Beyt Nesli, s. 210. 557 Watt, age., s. 219. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 211; Fkî, age., s. 37. Watt, ileri bir okuma ile “Olayn daha cin fikirli bir yannn olduunu, Me‘mûn’un Zeydiyye’nin efdal meselesinden hareketle Ali Rzâ’y efdal olarak vasfetmi, onu veliaht tayin etmi, bununla daha az faziletli olan kendisinin de halifeliinin meruiyetini salam olduunu söyler.” Bunu Me‘mûn’un düünmesi biraz zor gibi gözükmektedir. Bu açdan bu görü pek mantkl görünmemektedir. 558 Cehiyârî, age., s. 313; Dûrî, age., s. 161-162; Ömer Fevzî Faruk, Cüzür, s. 158-159; Medhal, s. 141-147; Hudarîbek, age., s. 181; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 51-52; Uyar, age., s. 291. Mahmud Fehmi Abdülcelil, “Fadl’n ve kardei Hasan’n, Ali Rzâ yerine Abbâs oullarn desteklemesi için daha fazla gerekçeleri var: Fadl ve kardeinin ehl-i beyte meylettiine veya onlarn Alevî isyanlarna katldna dair bir bilgi yok, üstelik Ebu’sSerâyâ’y öldüren Fadl’n kardei Hasan, onu öldürmekle kalmam, ban da Me‘mûn’a göndermitir.” diyerek 83 “slâm Dünya’snn Arabi ve Farisi idarecilere efkatini salamak.”559 Tarihçiler farkl sebepleri benimserken dier sebeplerin de neden bir gerekçe olamayacan izah etmeye çalrlar. Ancak, bu saylan sebeplerin hepsinin olmasna engel her hangi bir durum kanaatimizce söz konusu deildir. Muhtemelen Me‘mûn’un Zeydî-Mutezilî fikirlere sahip olmas bunda etkilidir. Ali Rzâ öldükten sonra, yeniden seyyid ve erîflerden birisini veliaht tayin etmemesinin sebebi ise, Abbâs oullarnda ve Irak Bölgesi’nde büyük bir honutsuzlua sebep olmas olabilir. lk defada tam sonucu kestiremeyen Me‘mûn, ikinci kez böyle bir riske girmek istememitir. Me‘mûn, ayn zamanda Alevî isyanlarna son vermek istemitir. Gerek önceki dönemlerde yaanan büyük skntlar, gerekse dönemindeki Ebu’s-Serâyâ hareketini gören Me‘mûn’un, bir tayin ile bunlar bitirmeyi istemi olmas mümkündür. Ayn zamanda ranllar’n, evlâd- Rasûlü sevenlerin kendisine olumlu bir bak açsyla bakmasn düünmü olmas uzak bir ihtimal deildir. Ona göre bu veliaht tayini, isyanlar bitirecek, Abbâsî idaresine kar kötü bak açsn silecektir. Vezir Fadl b. Sehl’in tavsiyesinin olmasnn mümkün olmadn düünen tarihçilerin bir ksm, onun Abbâsî yanls olduunu, îa’ya meyilli olmadn söylemektedirler. Dier bir ksm ise onun îa’ya meyilli olduunu, ancak o dönemdeki îa’nn bir Arap hareketi olduunu söylemektedirler ki burada bir çeliki söz konusudur. Genel kabul Fadl’n îa’ya meyilli olduu eklindedir. O dönemde, ehl-i beyt sevgisi sadece Araplar arasnda deil herkes için söz konusudur. Hatta ranllar ve Horasan bölgesindekiler için îa’nn ayr bir anlam ifade ettii bir vakadr. Hüseyin b. Ali’nin Sasani Kral Yezdecird’in kz ile evlenmi olmasnn, bir kutsal aile anlayn dourduu daha önce ifade edilmiti. Hal böyle olunca ranl Fadl’n îa’ya meyilli olmas ve kendisine Ali Rzâ’y veliaht tayin etmek istediini söyleyen Me‘mûn’un bu fikrine katlmas, son derece normal görülmelidir. Son olarak kendi bana bir sebep olmamakla beraber dier sebeplerle beraber, dönemin en fazilet sahiplerinden biri olan ama özellikle evlâd- Rasûl olan Ali Rzâ’nn Me‘mûn tarafndan veliaht tayin edilmesi, dier sebepleri tamamlayc bir sebep olabilir. Baz îî kaynaklarda ilk etapta Ali Rzâ’nn bunu kabul etmedii eklinde rivayetler söz konusudur. Ayn kaynaklar bunun için bir gerekçe belirtmezler.560 Hiçbir sebep yokken Ali bu görüü reddeder. Age., s. 110. Bââ da “Fadl’n Farisilie yakn olduunu, îa hareketinin ise Arap meneli bir hareket olduunu bu sebeple bu ite Fadl’n etkisinin olmasnn mümkün olmadn” söylemektedir. Age., 1990, s. 40. Varol, daha çok Fadl’n etkisi üzerinde durmaktadr. Ehl-i Beyt Nesli, s. 213. 559 Lümeylim, age., s. 190. 560 Meclîsî, age., IXL/129. 84 Rzâ’nn böyle bir teklifi kabul etmemesi ancak onun kendisine bir tuzak kurulduu fikrine kaplmas ile açklanabilir. Halife tarafndan denendiini düündüü için böyle bir fikri reddetmi olabilir. Yine Me‘mûn, Ubeydullah b. Hasan’ Kûfe valisi yapmtr.561 Me‘mûn’un seyyid ve erîflere kar teveccüh göstermesine ramen o, ehl-i beyt neslinden bazlar ile sorun yaamtr. Özellikle Ebu’s-Serâyâ hareketinde baz seyyid ve erîfler, Me‘mûn’un karsnda olmulardr. Ebu’s-Serâyâ, önce Muhammed b. brahim ile birlikte hareket etmi o ölünce, yerine Muhammed b. Muhammed’i seçmitir.562 Ebu’s-Serâyâ, Hüseyin b. Hasan’ Mekke’ye; brahim b. Mûsâ’y Yemen’e; smail b. Mûsâ’y Fars’a; Zeyd b. Mûsâ’y ise Ahvaz’a ve Basra’ya vali olarak göndermitir.563 Muhammed b. Ca‘fer, 200/816 ylnda yaklak bir yl süreyle Hicaz’da halifeliini ilan etmi ve Abbâsî güçleriyle savamtr. Abbâsî güçlerine yenilen Muhammed eman dilemi ve halka çkp Me‘mûn’un vefat ettii haberini alarak insanlardan biat aldn, onun sa olduunu örenince ona itaate devam ettiini söylemitir.564 Muhammed b. Ca‘fer, Me‘mûn’a gönderilmi, Me‘mûn da onu affetmitir.565 Vefat ettiinde onun cenaze namazn bile kldrmtr.566 Me‘mûn’a kar özellikle Ebu’s-Serâyâ’nn tahriki ile harekete geçen bu seyyid ve erîflerin yannda 202/818 ylnda Ali b. Muhammed b. Ca‘fer ve Kûfe Valisi Abbâs b. Mûsâ b. Ca‘fer, Kûfeliler’le beraber brahim b. Mehdî’nin güçlerine kar savamtr.567 Varol, “Abbâsî otoritesine kar mücadele eden ehl-i beyt neslinin, Abbâsî otoritesini simgeleyen Me‘mûn’u savunmak için mücadele vermesini bir çeliki olduunu ve bu durumu izah etmenin güç olduunu” ifade etmektedir.568 Bu olayn, Ali Rzâ’nn veliaht tayininden sonra olduunu düündüümüzde ortada izah güç bir durum kalmamaktadr. Me‘mûn veliaht tayini ile gerek seyyid erîfler gerekse onlar sevenler üzerinde büyük bir nüfuz elde etmi olmaldr. Üstelik, savalan taraf 561 Dâvûdî, age., s. 153. Ya‘kûbî “Badat Valisi” demektedir. Age., II/455. 562 Belâzûrî, age., III/459; Ya‘kûbî, age., II/445; Taberî, age., VIII/529; bnü'l-Esîr, age., IV/147-149; Berrâkî, age., s. 373-374. 563 Ya‘kûbî, age., II/445; bnü'l-Esîr, age., IV/149; Mervezî, age., s. 21; Dâvûdî, age., s. 181; Fudaylî, age., II/203; Berrâkî, age., s. 375; Ziriklî, age., III/102. 564 Taberî, age., VII/539-540. 565 Mes‘ûdî, Mürûc , II/258-259; bn Tiktakâ, age., s. 213 566 Safedî, age., II/291; Zehebî, Iber, I/267 Yâfiî, age., II/8; bnü’l-Imâd, age., II/7; Ziriklî, age., VI/295; Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 149. 567 bnü'l-Esîr, age., IV/173. 568 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 203. 85 brahim b. Mehdî, Me‘mûn’un Ali Rzâ’y veliaht tayini üzerine ayaklanm ve Irak’ta kendisine halife olarak biat edilmitir.569 Onun ayaklanmas Ali Rzâ sebebiyle olduu için seyyid ve erîflerin Me‘mûn’un yannda yer almalar son derece doaldr. Hatta Me‘mûn’un komutan Kûfe’ye gelmi ve oraya Abbâs b. Mûsâ b. Ca‘fer’i vali tayin ettiinde ondan yeil giymesini, Me‘mûn’a ondan sonra da kardei Ali Rzâ’ya biat etmesini emretmi ve ona yardm olarak yüz bin dirhem vermitir. Ona “Kardein uruna sava. Çünkü Kûfeliler bu konuda sana icabet ederler. Ben de yanndaym.” demitir. Abbâs b. Mûsâ Kûfeliler’e bu ekilde çarda bulununca pek çou icabet etmesine ramen bir grup “Önce Me‘mûn’a sonra kardein Ali Rzâ’ya çarrsan senin davetine ihtiyacmz yok. Sadece kardein Ali Rzâ’ya veya ehl-i beytten birisine hatta kendi adna çarrsan buna icabet ederiz.” demitir. Abbâs’n “Önce Me‘mûn, sonra kardeim Ali Rzâ” demesi üzerine, söz konusu grup oturup kalmtr.570 Bu arada Kûfe Valisi Abbâs’n Ali Rzâ’nn kardei olduu görülmektedir ki onun amcaolusu Ali b. Muhammed ile beraber Me‘mûn ve Ali Rzâ adna savamalar son derece normal bir durumdur. Bütün bunlardan anlalan udur ki, Me‘mûn’un sadece ehl-i beyte sevgisi ve meyli yoktu,571 ayn zamanda mutezilî fikirlerden kaynaklanan bir çok îî düünceye de sahipti. Hatta teeyyu‘da ileri bile gitti.572 Bu da onu, Abbâsî halifeleri içerisinde çok farkl bir konuma oturttu ve ehl-i beyt açsndan Me‘mûn dönemi çok özel bir dönem oldu. Sanki onun döneminde Abbâsî Devleti, Sünnî bir devlet deil de îî bir devlet haline geldi. Sünnî alimlerin bu dönemde büyük skntlar çekmesi, onlarn hapsedilmesi bunun bir neticesi oldu.573 Me‘mûn’dan sonra gelen halifeler, kardei Mutasm ve onun olu Vask da seyyid ve erîfler konusunda Me‘mûn’un yolunu takip ettiler. Onlarn da mutezilî fikirlerden 569 Taberî, age., VIII/557; bn Kesîr, age., X/686-687. 570 Taberî, age., VIII/557. 571 Ehl-i beyte meyli ve sevgisi vard. Ahmed Cevdet, age., IV/190; Dûrî, age., s. 158; I, age., s. 100. Baz tarihçiler, bu meylin onun Farsllar’a olan meyli ile örtütüünü söylemektedirler. Çünkü ranllar, Hüseyin b. Ali’nin ranl Sasani Kral Yezdecird’in kzyla evlenmesinden dolay Ali oullar ile kurulan neseb ba sebebiyle Alevîler’in hilafete daha fazla hak sahibi olduuna inanmaktadrlar. Abbâdî, age., s. 101; Bââ, age., s. 40. 572 Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 307. 573 Taberî, age., VIII/631. 86 kaynaklanan bir îî düünceleri mevcuttu.574 Me‘mûn’un olu Abbâs’ deil de kardei Mutasm’ veliaht tayin etmesinin bir sebebinin de kendi dönemindeki özellikle mutezilî görülerinin daha sert bir ekilde Mutasm’n takip edeceine dair onun inancnn olduu ifade edilmitir.575 Mutasm’n ehl-i beyt nesli ile alakal ilk yapt ilerden birisi Muhammed Cevad’ Badat’a davet etmesi olmutur. Muhammed ei Ümmü’l-Fadl ile beraber bu davete icabet etmi ve Badat’ta iken vefat etmitir.576 slâm tarihçisi alim bir kii olan Zübeyr b. Bekkar, Alevîler diye isimlendirdii ehl-i beyt nesli problemlerini söz konusu ederek amcas Musab b. Abdillah’tan bu meseleyle ilgilenmesini istemi, o ilgilenmeyince, amcasn ikna etmek için Ahmed b. Süleyman’a rica etmi, Ahmed, Musab’la bu konuda görümü ve Musab ona u sözleri söylemitir: “Zübeyr b. Bekkar’da hem acelecilik hem de cahillik var. Sen ona, ehl-i beyt nesline kar efkatli olmasn ve onlarn gönüllerindeki besledikleri kinleri gidermeye çalmasn öütle. Me‘mûn’un ehl-i beyt nesline kar merhametini, onlar balamasn ve onlara olan temayülünü görmedin mi? Allah’a yemin ederim ki Müminlerin Emiri Mutasm, bu hususta tpk Me‘mûn gibidir. Hatta onun da üstündedir. unu ifade edeyim ben bile ehl-i beyt neslini onun huzurunda kötüleyici bir tarzda anma cesaretini kendimde bulamadm. Git ona bunu söyle de ehl-i beyt neslini yermekten vazgeçsin.”577 Ahmed b. Süleyman’n naklettii bu bilgi Mutasm’n ehl-i beyt nesline kar tavrn anlatmaktadr. Buna göre Mutasm Ali-Fâtma evlâdna yönelik menfi duygular beslememi, onlar iktidar için mevcut bir tehlike kabul etmemi aksine yapc bir tutum içerisinde olmutur.578 Mutasm zamannda seyyid ve erîfler ile idareciler arasnda görülen tek olumsuz hadise Muhammed b. Kasm’n hurûcudur. Horasanllar’n tevikiyle ve kendisine biat etmesiyle Muhammed, önce Rakka’ya oradan Cüzcan’a gitmi ve orada hareketini balatmtr. Asl hurûcu Tâlikân’da olmu ve bu sebeple Sahbü’t-Tâlikân diye anlmtr.579 Onun hareketinin balangcndan hareketle Azimli, ehl-i beyt nesli ile ilgili zaman zaman gördüümüz bir hususu öyle ifade etmektedir: “Kanaatimizce o yllarda gerek ekonomik gerek siyasî gerek toplumsal yönden ve gerekse dinî gerekçelerle devletle sürtüen ve 574 I, age., s. 100. 575 Algül, age., III/314. 576 Yâfiî, age., II/81; Emîn, A‘yân, II/35; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 101. 577 bnü'l-Esîr, age., IV/285. 578 Uyar, age., s. 300. 579 Taberî, age., IX/7; bnü'l-Esîr, age., IV/233-234; Isfehânî, Mekâtîl, s. 471-472; Zehebî, A‘lâm, X/191; bn Kesîr, age., X/725; Dâvûdî, age., s. 244. 87 Abbâsîler’e kar ayaklanmak isteyen her bölge halk Ali oullarnn nüfuzunu kullanmak istiyordu.”580 Abbâsî kuvvetlerine yenilen Muhammed, yakalanm, Badat’a götürülmü ve hapsedilmitir.581 in bu noktasnda idarecinin tavr ortaya çkmaktadr. Buna göre halifenin isyan eden seyyid veya erîfin ölümünden holanacan bilen komutanlar, yakalar yakalamaz ehl-i beyt neslini öldürmü ve çou kez ban halifeye göndermitir. Burada ise Mutasm’n muhtemelen bu iten holanmayacan bilen Abdullah b. Tahir onu öldürmek yerine Badat’a göndermitir. Hapisten kaçan Muhammed ile alakal u sözler de Mutasm’n seyyid ve erîflere bak açsn anlatmaktadr: “Önemli deil, nereye giderse gitsin artk yapaca bir ey yok. ayet ortaya çkarsa yakalarz, selameti tercih edip de gizlenirse onu kendi haline brakz.”582 Bahaüddin Varol, bu dönemi öyle yorumlamaktadr: “Me‘mûn döneminin son on dört ylndaki ehl-i beytin sessizlii Mutasm döneminde de bir hareket dnda devam etmitir. Elbette burada siyasî düüncedeki yapsal deiimin de etkisini görmek gerekecektir. Artk Abbâsî Hilafeti’nin, siyasî ve dinî kimlii farkllamaya ve birbirinden ayrlmaya balamtr. Siyasî dolaysyla idarî güç daha çok merkezde ordu ve dirayetli komutanlara, tarada ise çeitli bölgelerdeki farkl hanedanlklara geçmiti. Ancak dinî liderlik, Abbâsî halifeleri elinde idi. te bu yapsal deiiklik siyasî ve idarî gücü ele geçirmeyi düünüp bu çerçevede halifelie talip olan ehl-i beyt neslinin de bu talepten vazgeçmeye balad bir dönem olmutur. Zira güç ve otoriteden yoksun bir halifelik, onlar nezdinde bir anlam ifade etmiyordu. Çünkü onlar zaten halk nezdinde bir çok frka ve grupla dinî açdan otoriteyi muhafaza etmekte ve ellerinde tutmakta idiler. te bu süreç artk bir çok açdan farkllamann balad bir süreç olmutur.”583 Daha Mütevekkil döneminde, Medine yaknlarnda Süveyka’da Muhammed b. Salih,584 Kûfe’de Yahya b. Ömer,585 hurûc etmitir. Daha sonraki dönemlerde seyyid ve erîflerin hilafet arzusuyla harekete geçip geçmedikleri bu çalmann snrlar dnda kalan bir konudur. Gerçekten ehl-i beyt nesli bu dönemden sonra hilafet talebinden vazgeçtiyse, bunun en önemli sebebi onlarn kurduklar devletler olsa gerektir. Çünkü bu dönemden itibaren slâm Dünyas’nn çeitli bölgelerinde îî devletler 580 Azimli, agt., s. 71. 581 Ya‘kûbî, age., II/472; Taberî, age., IX/7; bnü'l-Esîr, age., IV/234; Isfehânî, Mekâtîl, s. 471-472; Zehebî, A‘lâm, X/191; bn Kesîr, age., X/725; Dâvûdî, age., s. 244. 582 Isfehânî, Mekâtîl, s. 471. 583 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 222. 584 Uyar, age., s. 307. 585 Ziriklî, age., s. XI/200; Uyar, age., s. 303. 88 görmekteyiz. Marib-i Aksa’da drisîler (172-375/788-985), Yemen’de ve Taberistan’da Zeydîler, Msr’da Fâtmîler (297-567/909-1171), ran ve Irak’ta Büveyhîler (334-447/9461055), Mekke’de Hâimîler, Uhayzr oullar, Abbâsîler’in hem toprak hem nüfuz olarak alanlarn daraltmlardr.586 Me‘mûn ve Mutasm’dan sonra Vask dönemi seyyid ve erîfler için daha da olumlu bir dönem olmutur. Çünkü o da amcas ve babas gibi ehl-i beyt nesline iyi davranm, onlara ikramda bulunmutur.587 Hatta Yahya b. Eksem “Ehl-i beyt nesline Abbâsî halifeleri içerisinde onun kadar iyi davranan olmamtr. Bu dönemde hiçbir seyyid ve erîf fakir olarak vefat etmemitir.” demitir.588 2. Evlilik Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu slâm Dini’nde evlilik önemli bir kurumdur. Bu yolla neslin korunmas salanacak, böylece salam ve salkl nesiller oluacak, ayn zamanda zina gibi toplumun ve neslin bozulmasna yol açan bir ahlakî zafiyet önlenmi olacaktr. Bu bakmdan slâm’da evlilik tevik edilmi, hatta maddî sebeplerle evlenemeyenleri evlendirme sorumluluu topluma yüklenmitir. 586 bn Haldûn, age., IV/113-116; Zambaur, Genelogie, s. 21, 65, 122; Mu‘cemü’l-Ensab, s. 30-31, 103, 128-129, 137, 187-188 ; Lewis, “Alids”, I/243; Huart, “Ali Evlâd”, I/320; Uzunçarl, age., s. 70; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 280-286, 289, 303, 311; Fkî, age., s. 38; Klç, age., s. 48. “Bu yüzyla (IV/X. yüzyla) îî yüzyl diyenler vardr.” Hodgson, age., II/38; Azimli, agt., s. 84. Alevîlerin çounlukla baarszlkla sonuçlanan hareketlerinden sonra, Abbâsî Devleti’nin duraklamaya girdii dönemde, onlarn daha önce yapt bir eyi örendiler ve bunda baarl oldular: Gizlice davetçiler gönderme yöntemini kullanmak, uzak bölgelerde yaylmak, özellikle Abbâsîler’e uzak bölgelerde. Muhammed Süleyman Hüseyin, age., s. 31. îîler, Emevî Ça’nn balamasndan sonra bir an bile duraksamayan büyük bir davet gerçekletirdiler. Bu çar her açdan yapld: Düüncelerde, kitaplarda, siyasette, iktisatta her eyde… Bu davet çok organizeliydi. O, özel bir sfatla felsefeye dayand. O, Sünnî düünceyle felsefe yoluyla mücadele etti. Öncelikle Mutezile yoluyla mücadele etti… Sözün özü, îa iki güçlü unsura dayand: a) Doru strateji b) Baarl felsefi davet. Evet, îa’y siyasî zafere ulatran esas sebep Abbâsî Devleti’nin zafiyetidir; ancak onun zayfl sadece meydanda deildi. îa’nn daveti insanlarn içine yerlemeden ve yaylmadan onun Abbâsî’ye galip gelmesi mümkün deildi. I, age., s. 228-231. 587 Isfehânî, Mekâtîl, s. 476; bnü’s-Sâî, age., s. 74; bnü'l-Esîr, age., IV/304; bn Tiktakâ, age., s. 227; Ahmed Cevdet, age., IV/207. 588 bn Kesîr, age., X/757; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 342. 89 Evlilikler sosyolojide daha çok iki ayr ölçüte göre iki farkl grupta incelenmitir. Bu ölçütlerden ilki “çevre”, ikincisi “e says”dr. Birinci ölçüt olan çevrede grup içi (Endogamy) ve grup d (Exogamy) olmak üzere iki farkl uygulama söz konusu edilmitir. kinci ölçüt olan e saysnda ise tek elilik (Monogamy) ve çok elilik (Polygamy) olmak üzere iki ayr tip vardr.589 Grup içi evlilikte daha çok örnein akrabalk, sosyal snf, din, kast ve millet gibi gruplar baz alnmakla beraber grup içi ve grup d kavramlar toplumlarn kendi bünyelerine göre göreli kavramlardr.590 Bu balamda seyyid ve erîflerin evlilikleri, hangi kabilelerden kz aldklar, çocuk saylar, aratrlmaya çallmtr. Önce tablo halinde seyyid ve erîfler verilmi, tablonun karsna evlendii kiilerin isimleri yazlmtr. Anneden hemen sonra varsa çocuk saylar ve isimleri ifade edilmitir. Anneleri tespit edilemeyen seyyid ve erîf çocuklar ise çocuklar eklinde verilmitir. Soyu devam eden çocuklarn isimlerinin altlar çizilmi olarak gösterilmitir. ncelenen seyyid ve erîflerden hareketle sonuçta bir deerlendirme yoluna gidilmitir. erîfler (Hz. Hasan evlâd) ve Evlilikleri: 1-Abdullah b. Hasan 1-Hind bt. Ebî Ubeyde (Kusay)591 (3 E. 2 K.) (Muhammed, b. Hasan brahim, Mûsâ, Zeynep, Fâtma)592 2- Âtike bt. Abdilmelik593 (Mahzum) (2 E.) (Süleyman, dris)594 3- Kureyne/Kureybe/Kureiyye bt. Rakih/Rukec (Kusay) (1 E.) 589 Gökçe, Birsen, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklam”, Aile Yazlar/4, Derleyenler: Beylü Dikeçliil- Ahmet Çidem, TCBAAK, Ankara, 1990, s. 387, 388; Birekul, Mehmet-Ylmaz Fatih, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya, 2001, s. 129. 590 Gökçe, age., s. 388; Birekul-Ylmaz, age., s. 130. 591 Zübeyrî, age., s. 53; Isfehânî, Mekâtîl, s. 208. 592 Dâvûdî, age., s. 84; Mervezî, age., s. 85. 593 Zübeyrî, age., s. 54. 594 Zübeyrî, age., s. 54; Isfehânî, Mekâtîl, s. 406; Dâvûdî, age., s. 84. 595 Zübeyrî, age., s. 54; Isfehânî, Mekâtîl, s. 388. 596 bn Hazm, Cemhera, s. 45; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo: Z; Zambaur, Manuel, Tablo:A 90 (Yahya)595 Dier çocuklar: sa, Ca‘fer596 2-Hasan b. Hasan b. 1- Fâtma bt. Âmir (Mudar) (2 E.) (Muhammed, Ali el-Abid)597 2Âie bt. Talha (Mürra) (3 E.) Hasan, Abdullah, Abbâs598 3- Ümmü Hasan Abdillah Hubâbe bt. Âmir (Mudar)599 (2 E.) (Ali Ekber, Abdullah)600 Dier çocuu: Talha601 3-Davud b. Hasan b. 1- Ümmü Gülsüm bt. Ali Zeyne’l-Âbidîn (Tâlibî) (2 E.) (Süleyman, Abdullah)602 Hasan 4-brahim b. Hasan b. 1- Zebîha bt. Muhammed (Mahzum)603 Çocuklar: smail, shak, Ali,604 Yakub, Hasan605 2- Ümmü Veled (Âliye) (1 E.) Hasan Muhammed606 5-Ca‘fer b. Hasan b. 1- Âie bt. Avf (Evs)607 Çocuklar: brahim, Kasm, Abdullah, Hasan.608 Hasan 6- Abbâs b. Hasan b. 1- Âie bt. Muhammed (1 E) Ali.609 Hasan 7-Muhammed b. 1- Tumazr bt. Abdillah (Mudar)610 Soyu devam etmemitir.611 597 Zübeyrî, age., s. 56; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo: Z; Zambaur, Manuel, Tablo: B. 598 Taberî, age., VII/537, 545; bn Hazm, Cemhera, s. 42; Isfehânî, Mekâtîl, s. 179. 599 Isfehânî, Mekâtîl, s. 179. 600 bn Hazm, Cemhera, s. 42. 601 bn Hazm, Cemhera, s. 42; Dâvûdî, age., s. 149-150; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13. 602 bn Hazm, Cemhera, s. 43; Mervezî, Fahrî, s. 127; Dâvûdî, age., s. 151. 603 Isfehânî, Mekâtîl, s. 180. 604 bn Hazm, Cemhera, s. 43; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Dâvûdî, age., s. 132. 605 Mervezî, Fahrî, s. 102; Zambaur, Manuel, Tablo:B. 606 Isfehânî, Mekâtîl, s. 181. 607 Zübeyrî, age., s. 56. 608 bn Hazm, Cemhera, s. 44; Mervezî, Fahrî, s. 85; Dâvûdî, age., s. 151. 609 sfehânî, Mekâtîl, s. 342. 610 Zübeyrî, age., s. 53. 91 Hasan b. Hasan 8-Hasan b. Zeyd b. 1- Ümmü Seleme Zeyneb bt. Hüseyin (Hasanî)612 2- Ümmü Veled613 3- Ümmü Veled Nevbiyye 4- Ümmü Veled Cerire 5- Hasan Ümmü Veled Bahrani.614 Çocuklar: Kasm, Ali, brahim, Zeyd, Abdullah, shak, smail, Nefîse, Ümmü Gülsüm615 9-Muhammed b. 1- Humeyde bt. Muhammed (Tâlibî) 2- Hatice bt. Ali (Hüseynî) 3Remle bt. Saîd (Adî)616 Amr/Ömer b. Hasan 10-smail b. brahim b. 1- Benû Hilal (Mudar)617 2- Amat el-Karim618 3- Ümmü Veled (1 E.) ( brahim)619 Çocuu: Hasanü’l-Tenc Hasan b. Hasan 11-Muhammed b. 1- Safiyye bt. Abdillah (Hüseynî) 2- Benû Ca‘fer b. Kilab brahim b. Hasan b. (Mudar)620 Hasan 12-shak b. brahim b. 1- Rukayye bt. Abdillah (Hasanî)621 Çocuu: Abdullah622 Hasan b. Hasan 13-Ya‘kûb b. brahim 1- Ümmü Gülsüm bt. Abdillah (Hasanî)623 611 bn Hazm, Cemhera, s. 42. 612 Mervezî, Fahrî, s. 130; eblencî, age., s. 186. 613 Dâvûdî, age., s. 57; eblencî, age., s. 186. 614 Dâvûdî, age., s. 57-58. 615 Dâvûdî, age., s. 57-58; Mervezî, Fahrî, s. 130; Fudaylî, Dürar, I/73-75; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:6; Zambaur, Manuel, Tablo:C. 616 Zübeyrî, age., s. 54. Muhammed’in soyu devam etmemitir. bn Hazm, Cemhera, s. 39. 617 Zübeyrî, age., s. 56. 618 Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z. 619 bn Hazm, Cemhera, s. 43; Mervezî, Fahrî, s. 85; Dâvûdî, age., s. 133, 141; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Fudaylî, Dürar, I/73-75; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:20; Zambaur, Manuel, Tablo:B. 620 Zübeyrî, age., s. 55. 621 sfehânî, Mekâtîl, s. 365. 622 bn Hazm, Cemhera, s. 43; sfehânî, Mekâtîl, s. 365. 92 b. Hasan b. Hasan 14-Muhammed b. 1-Ümmü Seleme bt. Muhammed/Hasan (Hasanî)624 2- Fahite bt. Abdillah b. Hasan b. Füleyh (Kusay)625 3- Zeyneb626 Çocuklar: Abdullah Eter, Hasan Kasm627 Hasan Ebu’z-Zift, Tahir, Ali, Ahmed, brahim628 4Ümmü Veled.629 15-brahim b. Abdillah 1- Rukayye bt. Muhammed (Ümevî)630 2- Ümâme bt. Ismetü’lb. Hasan b. Hasan Amiriyye (Kusay)631 3- Behkene bt. Ömer (Osmanî)632 Çocuklar: Hasan, Ahmed, Ali633 16-Mûsâ b. Abdillah 1- Ümmü Seleme bt. Muhammed (Teym)634 (2 E.) (Abdullah, b. Hasan b. Hasan brahim)635 Dier çocuu: Ali636 17-dris b. Abdillah b. 1- Ümmü veled Kenze(Berberi) (1 E.) (dris)637 Hasan b. Hasan 18-Yahya b. Abdillah 1- Hatice bt. brahim (Mürra)638 Çocuklar: Muhammed, brahim, 623 Zübeyrî, age., s. 53. 624 sfehânî, Mekâtîl, s. 181; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z. 625 Zübeyrî, age., s. 54. 626 Belâzurî, age., III/331. 627 Fudaylî, Dürar, II/79-80. 628 bn Hazm, Cemhera, s. 45; Mervezî, Fahrî, s. 86; Makrizî, ttiâz, s. 8-13 Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:27. 629 sfehânî, Mekâtîl, s. 204-205. 630 Belâzurî, age., III/316; Taberî, age., VII/543. 631 Dâvûdî, age., s. 89; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z. 632 Belâzurî, age., III/349. 633 bn Hazm, Cemhera, s. 45; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Fudaylî, Dürar, s. 143. 634 Taberî, age., VII/603-604; sfehânî, Mekâtîl, s. 498; Dâvûdî, age., s. 91. 635 bn Hazm, Cemhera, s. 46; sfehânî, Mekâtîl, s. 498; Mervezî, Fahrî, s. 87; Dâvûdî, age., s. 91, Makrizî, ttiâz, s. 8-13; Fudaylî, Dürar, II179. 636 637 Zambaur, Manuel, Tablo:A. bn Hazm, Cemhera, s. 49; Dâvûdî, age., s. 129; bnü’l-Kâdî, age., s. 24; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z. 93 Salih639 b. Hasan b. Hasan 19-Süleyman b. 1- Fezariyye640 Çocuklar: Muhammed,641 Davud642 Abdillah b. Hasan b. Hasan 20-Ali b. Hasan b. 1- Zeyneb bt. Hasan/Abdillah (Hasanî)643 2- Abde bt. Ali Hasan b. Hasan (Hüseynî)644 Çocuklar: Hüseyin,645 Fadl/Hasan Mekfûf646 21-Abdullah b. Hasan 1- Fâtma bt. Abdillah (Hasanî)647 Çocuklar: Muhammed, b. Hasan b. Hasan brahim, Yakub, Mûsâ, sa, Süleyman, Ca‘fer648 22-Hasan b. brahim b. 1- Fâtma bt. Muhammed (Hasanî)649 2- Müleyke bt. Abdillah (1 Abdillah b. Hasan b. E.) Abdullah650 Hasan 23-Ali b. Muhammed 1- Ussame b. Amr’n kz651 b. Abdillah b. Hasan b. 638 Dâvûdî, age., s. 126; sfehânî, Mekâtîl, s. 411. 639 bn Hazm, Cemhera, s. 46; Mervezî, Fahrî, s. 97; Dâvûdî, age., s. 126; Fudaylî, Dürar, II/194. 640 Zübeyrî, age., s. 55. 641 bn Hazm, Cemhera, s. 38; Mervezî, Fahrî, s. 101; Dâvûdî, age., s. 129; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z 642 Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:29. 643 Isfehânî, Mekâtîl, s. 364; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Uyar, age., s. 384, 404. 644 bn Hazm, Cemhera, s. 52. 645 bn Hazm, Cemhera, s. 43; Mervezî, Fahrî, s. 115; Dâvûdî, age., s. 149 . 646 bn Hazm, Cemhera, s. 42; Dâvûdî, age., s. 150; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:16; Zambaur, Manuel, Tablo:B. 647 Zübeyrî, age., s. 54. 648 bn Hazm, Cemhera, s. 43; 649 Zübeyrî, age., s. 55. Belâzurî, Zeyneb bt. Muhammed olarak vermektedir. Age., III/331. 650 bn Hazm, Cemhera, s. 44; Dâvûdî, age., s. 575; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:31; 94 Hasan 24-Abdullah b. Mûsâ 1- Fâtma bt. Saîd (Ümevî)652 2-Ümâme bt. Talha653 Çocuklar: b. Abdillah b. Hasan b. Mûsâ, Süleyman, Salih, Yahya, Ahmed654 Hasan 25-brahim b. Mûsâ b. 1-Kuteybe bt. Âmir (Tufey) Çocuklar: Abdullah, brahim, Abdillah b. Hasan b. Ahmed, Yûsuf655 Hasan 26-brahim b. smail b. 1- Hind656 Çocuklar: Kasm er-Rassi, Ahmed, Hasan, Abdullah,657 brahim b. Hasan b. smail, Muhammed658 Hasan 27-Abdullah b. Hasan 1- Safiyye bt. Ali659 Çocuklar: Ubeydullah,660 brahim661 b. Ca‘fer b. Hasan b. Hasan Aratrmamz dâhilindeki bütün erîflerin isimlerini, elerinin isimlerini ve çocuklarn tespit etmek mümkün deildir. Gerçekten farkl nesep ecerelerinden hareketle yaptmz çalmada gerek isimler gerekse çocuklarn isimleri konusunda pek çok farkllklarn olduu görülmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi soyu devam eden çocuklar ile soyu devam etmeyenlerin ayrlmas esnasnda baz kaynaklarn sadece soyu devam edenlerin 651 bn Zûlak, age., s. 231. Soyunun devam edip etmedii ihtilafldr. Dâvûdî, age., s. 86. 652 Hatîb Badâdî, age., XIII/40. 653 Dâvûdî, age., s. 102. 654 Mervezî, Fahrî, s. 87; Dâvûdî, age., s. 102; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:33; Zambaur, Manuel, Tablo:A. 655 Mervezî, Fahrî, s. 87; Dâvûdî, age., s. 91; Fudaylî, Dürar, II/179; Zambaur, Manuel, Tablo:A. 656 Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z. 657 Dâvûdî, age., s. 141. 658 bn Hazm, Cemhera, s. 43-44; Mervezî, Fahrî, s. 102; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:22; Zambaur, Manuel, Tablo:B. 659 Uyar, age., s. 384. 660 Dâvûdî, age., s. 153; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:19. 661 Makrîzî, ttiâz, s. 8-13. 95 isimlerini vermi olmasdr. Yine birbirine yakn isimlerin çokca kullanlmas bu farkllklarn bir dier sebebi olsa gerektir. Yine evlilikler ve eler konusunda kaynaklarmzda bilginin son derece snrl olduu görülmütür. Hal böyle olunca bu balk altnda bilinenlerden hareketle olsa bile yüzde hesaplarna girmek veya “u kabileden hiç evlilik olmamtr.” demek gerçekten ispatlanmas güç iddialar olacaktr. Çünkü pek çok çocuu görünen bir erîfin e isminin hiç zikredilmemesi kaynaklarmzda çokça görülen bir husus olmutur. Bu genel deerlendirmelerin altnda, erîflerin daha çok Adnânîler ile evlendiini söyleyebiliriz. Kahtânîler ile evlilik yok denecek kadar azdr. Bu Kahtânî olan Evs, Hazrec gibi Medine meneili kabilelerle evliliin son derece az olduunu göstermektedir. Bu da Adnânî meneli olan Hasanîler’in evlilik konusunda daha çok Adnânî olanlar tercih ettiklerini göstermektedir. Hasanîler’in yine daha çok Hasanî soyundan gelenlerle evlendii, bununla beraber Hasanîler kadar olmasa da Hüseynîler, Tâlibîler ve Emevîler ile evlilikler yapt görülmektedir. Yine erîfler evliliklerinde Kusay oullar, Mudar oullar, Teym ve Mahzum gibi Mürra oullarndan kz aldklar görülmektedir. Bunlar genelde Kurey içerisinde nüfuz sahibi, riyaseti elinde bulunduran kabilelerdir. Abbâs oullarndan kz alma pek görülmemektedir. Bunda Abbâs oullar ile Ali oullar arasnda rekabetin önemli bir sebep olmas etkili olsa gerektir. Daha önce Mehdî ile evliyken onun ölümünden sonra Rukayye bt. Amr’n Ali b. Hüseyin ile evlenmesine Halife Hâdî’nin kar çkmas da bunu desteklemektedir.662 Ümmü veled çocuklarn saysnn fazlal cariyelik olaynn erîflerde fazla olduu izlenimi vermektedir. Emevî devrinde ebeveynden birinin Arap olmamas ho karlanmaz iken bu durumun Abbâsîler’de deitii söylenebilir.663 Bu husus hiç üphesiz aile hayatna da yansmtr. Nitekim baz Abbâsî halifelerinin anneleri de Arap kökenli deildir. Cariye ve mevaliden doan çocuk saysnn Abbâsîler’de çoaldn gösteren bir delil de hiç üphesiz erîflerin, çocuk sahibi olduklar ümmü veled saysdr. 662 Taberî, age., VIII/219; Dâvûdî, age., s. 269. 663 Demircan, age., s. 82, 84. 96 Seyyidler (Hz. Hüseyin evlâd) ve Evlilikleri: 1-Hüseyin b. Ali b. 1-Abde/Ümâme bt. Davud (Evs) Süleyman, Hasan 2- Ümmü Hâlid Hüseyin (Kusay) Abdullah, Ubeydullah, Ali,664 Muhammed, brahim665 2-Ömer b. Ali b. 1- Ümmü Mûsâ (Alevî) 2- Ümmü shak (Abdülmuttalib)666 3Ümmü Veled (1 E.) Ali667 Çocuklar: Muhammed, smail, Mûsâ, Hüseyin Abdullah, Hüseyin, Ca‘fer668 3-Ubeydullah Hüseyin b. b. 1- Ümmü Ebîha b. Abdillah (Alevî) 2- Ümmü Ubeydillah b. Talha Ali b. (Mürra) 3- Hammâde bt. Abdillah (Ka‘b)669 (2 E.) Ca‘fer, Hamza670 Hüseyin Çocuklar: Ali, Muhammed,671 4-Ali b. Hüseyin b. Ali 1-Rukayye b. Hüseyin bt. Amr (Osmanî)672 2- Zeyneb bt. Avn (Abdülmuttalib)673 Çocuklar: sa, Ahmed, Mûsâ674 5-brahim b. Hüseyin 1-Büreyke bt. Ubeydullah (Kusay) (1 E.) Abdullah675 664 bn Hazm, Cemhera, s. 57; Mervezî, Fahrî, s. 57; Dâvûdî, age., s. 247-250; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:60; Uyar, age., s. 388. Mervezî, Hasan’n annesinin ümmü veled olduunu söylemektedir. Fahrî, s. 57. 665 bn Hazm, Cemhera, s. 54. 666 Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y ; Uyar, age., s. 388. 667 Mervezî, Fahrî, s. 36; Dâvûdî, age., s. 243; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:47; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 668 bn Hazm, Cemhera, s. 53. 669 Zübeyrî, age., s. 74. 670 bn Hazm, Cemhera, s. 55. 671 Mervezî, Fahrî, s. 58; Dâvûdî, age., s. 252; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:66; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 672 Taberî, age., VIII/219; Dâvûdî, age., s. 269. 673 Zübeyrî, age., s. 74. 674 Mervezî, Fahrî, s. 76; Dâvûdî, age., s. 249. 97 b. Ali b. Hüseyin 6-Hasan b. Hüseyin b. 1-Huleyde bt. Mervan (Ümevî) (2 E.) Muhammed,676 Abdullah677 Ali b. Hüseyin 7-Abdullah b. Hüseyin 1-Ümmü Amr bt. Amr (Kusay) (2 E.) Ca‘fer,678 Ali679 2- Ümmü b. Ali b. Hüseyin Veled Nevbiyye (2 E. 2 K.) Bekr, Kasm, Ümmü Seleme, Zeyneb680 Dier Çocuu: Ubeydullah681 8-Mûsâ b. Ömer b. Ali 1-Ubeyde bt. Zübeyr (Kusay) (1 E.) Ömer682 b. Hüseyin 9-Ali b. Ömer b. Ali b. 1- Ümmü Nevfel bt. Abdillah683 Çocuklar: Hasan, Ömer, Kasm684 Hüseyin 10-Hüseyin b. Zeyd b. 1- Hatice bt.Ömer (Hüseynî) (1 E. 2 K.) Yahya, Sükeyne, Fâtma Ali b. Hüseyin 2- Külsüm bt. Abdillah (Hüseynî) (3 K.) Müleyke, Meymune, Uleyye685 Çocuklar: Hüseyin, Ali,686 Hasan, Hasan 2, Ali, Ca‘fer, 675 bn Hazm, Cemhera, s. 55. 676 Dâvûdî, age., s. 248. 677 bn Hazm, Cemhera, s. 55. 678 Mervezî, Fahrî, s. 71; Dâvûdî, age., s. 250; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:60. 679 bn Hazm, Cemhera, s. 54. 680 bn Hazm, Cemhera, s. 54; Isfehânî, Mekâtîl, s. 491. 681 Dâvûdî, age., s. 250; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:60. 682 bn Hazm, Cemhera, s. 53. 683 Zübeyrî, age., s. 72. 684 Mervezî, Fahrî, s. 36; Dâvûdî, age., s. 243; Fudaylî, Dürar, II/197; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:47; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 685 bn Sad, Tabakât, V/434. 686 Mervezî, Fahrî, s. 39; Dâvûdî, age., s. 210; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:80; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 687 bn Hazm, Cemhera, s. 57-58; Isfehânî, Mekâtîl, s. 422. 98 Abdullah, Kasm, Muhammed, shak, Zeyd687 11-sa b. Zeyd b. Ali 1- Abde bt. Ömer (Hüseynî) (2 E.) Muhammed, Hüseyin688 2Âtike bt. Fadl (Abdülmuttalib)689 Ahmed690 3- Ali b. Salih’in kz691 b. Hüseyin Çocuklar: sa, Yahya, Ali, Zeyd692 12-Muhammed b. 1- Inâde bt. Halef (Mahzum) 2- Fâtma bt. Ali (Tâlibî)693 Zeyd b. Ali b. Hüseyin Çocuklar: Muhammed,694 Ca‘fer695 13-Hasan b. Ali b. Ali 1- Cüveyriye bt. Hâlid (Adî) (1 E.) Hasan696 2- Ümmü Saîd bt. b. Hüseyin Muhammed (Abdümenaf)697 3- Ümmü Veled Abbâde (1 E.) Ali698 Çocuklar: Ömer, Hüseyin, Abdullah,699 Zeyd700 14-shak b. Abdillah b. 1-Âie bt. Ömer (Ümevî) (1 E.) Yahya701 2-Kelsem bt. smail Ali b. Hüseyin (Mürra)702 Çocuklar: Muhammed703 688 Mervezî, Fahrî, s. 53; Dâvûdî, age., s. 234. 689 Isfehânî, Mekâtîl, s. 492; Dâvûdî, age., s. 230. 690 Dâvûdî, age., s. 230. 691 Isfehânî, Mekâtîl, s. 345; Ziriklî, age., V/286. 692 bn Hazm, Cemhera, s. 56; Dâvûdî, age., s. 230; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:83. 693 Isfehânî, Mekâtîl, s. 422. 694 Belâzurî, age., III/363; Mervezî, Fahrî, s. 51; Dâvûdî, age., s. 238; Zambaur, Manuel, Tablo:D. bn Hazm, Muhammed b. Zeyd’in Ca’fer isminde bir çocuu var, onun olunun ismi de Muhammed demektedir. Cemhera, s. 58. 695 bn Hazm, Cemhera, s. 58; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo: 80; 696 Dâvûdî, age., s. 274. 697 Isfehânî, Mekâtîl, s. 409. 698 Dâvûdî, age., s. 269. 699 Mervezî, Fahrî, s. 80; Dâvûdî, age., s. 269; Fudaylî, Dürar, II/197. 700 bn Hazm, Cemhera, s. 53; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:53. 701 bn Hazm, Cemhera, s. 53; Uyar, age., s. 392. 702 Zübeyrî, age., s. 65. 703 bn Hazm, Cemhera, s. 53; Dâvûdî, age., s. 204; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:51. 99 b. 1- Ümmü Seleme bt. Muhammed(Hüseynî)704 Çocuklar: smail705 15-Muhammed Abdillah b. Ali b. Hüseyin 16-Ca‘fer b. 1- Fâtma bt. Hüseyin (Hasanî)706 (2 E. 1 K.) smail, Abdullah, Muhammed b. Ali b. Ümmü Ferve 2- Ümmü Veled Hamide (1 E.) Mûsâ 3- Ümmü Veled (2 E. 1 K.) shak, Muhammed, Fâtma 4- Ümmü Veled (2 Hüseyin E. 2 K.) Yahya, Abbâs, Esma, Fâtmatü’s-Sura707 Ali 17-Ali b. 1- Ömer’in kz (Osmanî) Çocuklar: Hasan, Ahmed, Muhammed Hasan/Hüseyin b. Ali 708 b. Ali b. Hüseyin 18-Mûsâ b. Ca‘fer b. 1- Fâtma bt. Ali (Hüseynî)709 Muhammed b. Ali b. Hüseyin 19-smail b. Ca‘fer b. 1- Ümmü brahim bt. brahim (Mahzum) (1 E.) Ali710 2- Ümmü Muhammed b. Ali b. Hakim bt. Abdillah (Adî) 3- Ümmü Cemil bt. Hafs (Adî)711 4- 704 Isfehânî, Mekâtîl, s. 412. 705 Dâvûdî, age., s. 204; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:51. 706 Zübeyrî, age., s. 63. 707 bn Hazm, Cemhera, s. 59; Makrizî, ttiâz, s. 8-13; Meclîsî, age., XLVII/241; Emîn, A‘yân, I/660; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo: 106; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 708 Dâvûdî, age., s. 269-270. 709 Mûsâ Kâzm’n 18 erkek, 19 kz toplam 37 çocuunun var olduu rivayet edilmektedir. 13 tanesinden soyu devam etmitir. Çocuklarnn çou ümmü veled çocuklardr. bn Hazm, Cemhera, s. 61-61; Mervezî, Fahrî, s. 922; Dâvûdî, age., s. 162; Meclîsî, age., XLVIII/283-287; Emîn, A‘yân, II/5-6; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo: 106; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 710 bn Hazm, Cemhera, s. 60. 100 Ümmü Veled (1 E.) Muhammed,712 Hüseyin 20-Muhammed b. 1- Ümmü Hasan bt. Hamza (Hasanî)713 Çocuklar: Ali,714 Kasm, Ca‘fer b Muhammed Hüseyin715 b. Ali b. Hüseyin 21-shak b. Ca‘fer b. 1- Nefîse716 Çocuklar: Muhammed, Hüseyin, Hasan717 Ca‘fer, Muhammed b. Ali b. Kasm718 Hüseyin 22-Ali b. Ca‘fer b. 1-Fâtma bt. Muhammed (Hüseynî)719 Çocuklar: Muhammed, Muhammed b. Ali b. Ahmed, Hasan, Ca‘fer,720 brahim, Mûsâ, Hamza, Muhassen, Ali721 Hüseyin 23-Ali b. Mûsâ b. 1-Ümmü Habîbe bt. Me‘mûn (Abbâsî)722 2- Ümmü Veled Sebike Ca‘fer b. Muhammed (1 E.) Muhammed,723 Çocuklar:Ali724 Hasan, Ca‘fer, brahim, 711 Zübeyrî, age., s. 63. 712 bn Hazm, Cemhera, s. 60; Mervezî, Fahrî, s. 23; Dâvûdî, age., s. 190; Makrizî, ttiâz, s. 15; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:137. 713 Mervezî, Fahrî, s. 27. 714 bn Hazm, Cemhera, s. 62. 715 Mervezî, Fahrî, s. 27; Dâvûdî, age., s. 198; Fudaylî, Dürar, II/203; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo: 131. 716 Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y. 717 Dâvûdî, age., s. 201-202; Fudaylî, Dürar, II/202; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:135. 718 bn Hazm, Cemhera, s. 60. 719 Zübeyrî, age., s. 65. . 720 Mervezî, Fahrî, s. 29; Dâvûdî, age., s. 196; Fudaylî, Dürar, II/203; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:127. 721 bn Hazm, Cemhera, s. 62. 722 Taberî, age., VIII/566; Mes‘ûdî, Mürûc , ,II/259; bnü'l-Esîr, age., IV/177; bn Hallikân, age., III/269; Yâfiî, age., II/11; bn Kesîr, age., X/688; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y. 723 Dâvûdî, age., s. 163 Meclîsî, age., L/2; Emîn, A‘yân, II/32. 724 bn Hazm, Cemhera, s. 61. 725 Meclîsî, age., XLVIII/320; eblencî, age., s. 154. 101 b. Ali b. Hüseyin Hüseyin725 24-smail b. Mûsâ b. 1- Gülsüm bt. Ali Arizi (Hüseynî)726 (1 E.) Mûsâ,727 Ahmed, Ca‘fer b. Muhammed Ca‘fer728 b. Ali b. Hüseyin 25-Ömer b. Yahya b. 1- Fâtma bt. Hüseyin (Tâlibî)729 Çocuklar: Ahmed, Hüseyin b. Zeyd b. Ali Muhammed,730 Yahya731 b. Hüseyin 26-Muhammed b. Ali 1-Ümmü Fadl Zeyneb bt. Me‘mûn (Abbâsî)732 2- Ümmü Veled b. Mûsâ b. Ca‘fer b. Sümane (1 E.) Ali733 Çocuklar: Mûsâ734 Fâtma, Ümâme735 Muhammed b. Ali b. Hüseyin Aratrmamz dâhilinde envanterimizde yer alan seyyidlerin erîfler gibi daha çok Adnânîler ile evlendiini söyleyebiliriz. Kahtânîler ile bir evliliin tespit edilebilmesi, Evs Hazrec gibi Medineliler ile evliliin pek tercih edilmediini göstermektedir. Bu da Adnânî meneli olan Hüseynîler’in erîfler gibi evlilik konusunda daha çok Adnânî olanlar tercih ettiklerini göstermektedir. Hüseynîler’in daha çok Hüseynî soyundan gelenlerle evlendii, 726 Mervezî, Fahrî, s. 15. 727 bn Hazm, Cemhera, s. 64; Mervezî, Fahrî, s. 15; Dâvûdî, age., s. 189. 728 bn Hazm, Cemhera, s. 64; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:120; Zambaur, Manuel, Tablo:D. 729 Uyar, age., s. 393. 730 Dâvûdî, age., s. 219. 731 Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:100; 732 Ya‘kûbî, age., II/454; Taberî, age., VIII/566; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 456; bnü'l-Esîr, age., IV/177; bn Hallikân, age., III/269; bn Teymiye, age., IV/69; Zehebî, Iber, I/330; Yâfiî, age., II/11; bn Kesîr, age., X/788; Safedî, age., IV/105; bn Tariberdî, age., II/231; bnü’l-Imâd, age., II/3; Ziriklî, age., V//178. 733 734 Dâvûdî, age., s. 163; Avni lhan, Mûsâ Kâzm, s. 99. bn Hazm, Cemhera, s. 61; Dâvûdî, age., s. 163; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:107. 735 Emîn, A‘yân, II/33; eblencî, age., s. 156. 102 bununla beraber Hüseynîler kadar olmasa da Hasanîler, Tâlibîler ve Emevîler ile evlilikleri de görülmektedir. Yine seyyidlerin evliliklerinde Kusay oullar, Mudar oullar, Teym ve Mahzum gibi Mürra oullarndan kz aldklar görülmektedir. Hz. Hasan evlâdnda görülmeyen Abbâs oullarndan kz alma hadisesi ise az da olsa Hz. Hüseyin evlâdnda görülmektedir. Bunda Abbâs oullar ile Ali oullar arasnda rekabetin daha çok Hasanîler ile gerçekletii, Hüseynîler’in ise onlarn önde gelen simas Ca‘fer Sâdk siyasetini izledikleri tarihî gerçeini akla getirmektedir. Ümmü veled çocuklarn saysnn fazlal cariyelik olaynn erîflerde olduu gibi seyyidlerde de fazla olduu izlenimi vermektedir. Bu husus hiç üphesiz aile hayatna da yansmtr. Gerek seyyid gerekse erîflerin evliliklerinde göze çarpan baz hususlar söz konusudur: Her eyden önce sosyoloji açsndan evliliklerin çevresine göz attmz zaman grup içi (endogamy) evliliklerin daha tercih edildiini söyleyebiliriz. Burada ilk önce Hasanîler Hasanîler’i, Hüseynîler Hüseynîler’i tercih etmi, ikinci srada birbirleriyle evlilikler gerçekletirmilerdir. Yine dier amcaoullar olan Ömer b. Ali b. Ebî Tâlib’in, Ca‘fer b. Ebî Tâlib’in kzlaryla evlilikler gerçekletirmilerdir. Fakat amcaoullar olmasna karn Abbâsîler’le hatr saylr bir evlilik yaplmad gözlenmektedir. Üçüncü derecede Abdüluzza gibi Kusay oullar, Zühre gibi Kilab oullar, Teym, Yakaza gibi Mürra oullar, Adî gibi Ka‘b oullar ile evlilik balar görülmektedir. Bunlarn önemli Kurey kabileleri olmas da bir grup içi evlilik tercihinin gözetildiini akla getirmektedir. “Bu ailelerin her biri cahiliye döneminden itibaren Mekke ve Medine’nin ileri gelenleri arasnda yer almlardr. Kurey, eref ve riyaset açsndan üstünlüü elinde bulundurmutur. Nübüvvet Benû Hâim içerisinde zuhur etmi, hilafet de Benû Abdimenâf’ta bulunmutur. Zühre, Teym, Adî, ve Esed de bu manada söz ve itibar sahibi ailelerdir. Dolaysyla Ali-Fâtma evlâdnn, ayn zamanda tabii çevresini oluturan bu ailelerle evlilik ba tesisinde küfüv vasfnn dikkate alnd görülmektedir.”736 Dier bir açdan Gülgün Uyar, seyyid ve erîflerin evliliklerinden hareketle onlarn kz alp verdikleri ailelerin, Medine’ye muhacir olarak gelen kabileler ile uyum içerisinde olduunu ifade etmektedir. Ona göre ortaya çkan ilginç bir netice de udur: Hz. Peygamber’in ezvâc- tâhirât ile Ali-Fâtma evlâd gelinlerinin mensup olduklar ailelerin gösterdikleri önemli benzerlikler söz konusudur. Hz. Hatice (Abdüluzzâ), Âie (Teym), Hafsa (Adî), Ümmü Seleme (Yakaza), Ümmü Habîbe (Abdüems), Zeyneb bt. Huzeyme, Zeyneb bt. 736 Uyar, age., s. 417. 103 Cah, Cüveyriye ve Meymune (Mudar-Benû Hilal)’in kabileleri ve boylar ayn zamanda AliFâtma evlâdnn kz aldklar kabile ve boylardr.737 Aslnda bu sonuç bize baka bir gerçei daha göstermektedir: Abbâsîlerin ilk döneminde seyyid ve erîflerin Hz. Ebûbekir’in, Hz. Ömer’in ve Hz. Osman’n soyundan kiilerle evlilikleri onlarn üç halifeye bak açsnn olumlu olduunu göstermektedir. lk üç halifeyi sevmeyen, onlardan nefret eden Ali-Fâtma evlâdnn onlardan kz almasnn makul bir sebebi görülmemektedir. Hal böyle olunca îa’nn ilk üç halifeye kar tutumunun, evlâd- Rasûl’ün tutumu olmad göz önünde tutulmaldr. Seyyid ve erîflerin evlilikleri incelendiinde ortaya çkan dier bir sonuç, ümmü veled saysnnn çokluudur. Özellikle Emevîler’den farkl olarak Abbâsîler’de hem idarecilerde hem de Hz. Peygamber torunlarnda mevali ve cariyelerle birliktelik yaygn olarak görülmekte, bunun sonucu olarak pek çok önde gelen simann annesinin ümmü veled olduu müahede edilmektedir. Bu, Emevîler’in mevaliye bak açs ile, mevalinin büyük ölçüde desteiyle devletini kuran Abbâsîler’in mevaliye bak açs arasndaki fark bize göstermektedir. Evliliklerin, sosyolojik olarak e says açsndan tek elilik ve çok elilik olarak ikiye ayrldn daha önce ifade etmitik. Bulabildiimiz e isimleri itibariyle ve yine çocuk saylarn da dikkate alarak seyyid ve erîflerde çok evliliin yaygn olduunu ifade edebiliriz. Ancak çok evlilikten kastn, toplum içerisinde seyyid ve erîflerin hiç durmadan evlenen ve boanan kimseler olmad belirtilmelidir. Seyyid ve erîflerin evlenme ve boanmalarna dair rivayetlerin az olmas bu hususu desteklemektedir. Hz. Hasan ve baka evlâd- Rasûl için böyle bir deerlendirme, toplum içerisinde çokça iddia edilen Hz. Peygamber neslinden gelme iddiasna bir klf salama olsa gerektir. Devaml evlenip boanan evlâd- Rasûl’ün çok çocuu olacak, dolaysyla toplumdaki seyyid ve erîflerin saysal çokluu yadrganmayacaktr. Bu hususta bakabildiimiz kaynaklarda baz kiilerin tek einin isminin görülmesinden hareketle bir yüzdelik hesabna girimek ve seyyid ve erîflerin u kadar tek evli idi demek, pek salkl bir yaklam olmayacaktr. Kaynaklarda e isimlerine yer verilmedii, bu konuda özel bir çabann olmad bir vaka olarak görülmektedir. Bunun aksine kaynaklarmzn, soylarn tespiti açsndan çocuklarn isimlerine ve onlarn çocuklarnn tespitine özel bir itina gösterdikleri söylenebilir. Bu itinaya ramen 737 Uyar, age., s. 417. 104 kaynaklardaki çocuk saylarnn ve isimlerinin farkll bu konularda yüzde hesaplarnn çok salkl olmayacan bize göstermektedir. Çok evliliin bir sebebi de seyyid ve erîflere halkn gösterdii teveccüh ve onlara kzlarn vererek onlarla akrabalk kurma istei olabilir. Çünkü buna dair tarihî rivayetler kitaplarmzda kaytldr. Abdullah b. Abdilmelik öldüünde Hind, ondan mirasn alarak baba ocana döner. Abdullah b. Hasan, anas Fâtma’ya Hind’i kendisine istemesini söyleyince Abdullah’n anas öyle cevap verir: “O, seni reddeder. Abdullah’tan onca miras kendisine kalmken, onun sana varacan umuyor musun? Üstelik sen mal olmayan çulsuzun birisin.” Abdullah, bu sözler üzerine Hind’in babas Ebû Ubeyde’ye gider ve kzn kendisi ister. Ebû Ubeyde “Seve seve olur, i bana kalrsa onu sana veririm. Yerinde kal.” der ve kzyla konumak üzere yanna girer. Durumu ona anlatnca Hind, babasnn verdii cevab sorar. Ebû Ubeyde, kendi açsndan durumun olumlu olduunu söyleyince Hind, bu evlilii kabul eder.738 Basra’ya gelen brahim b. Abdillah’a Muhammed b. Abdillah Osmanî’nin, kz Behkene’yi vermesi;739 Kûfe’de Ali b. Salih’in evinde gizlenen sa b. Zeyd’in, evin kz ile evlilii;740 Halife Me‘mûn’un, kz Ümmü Habîbe’yi Mûsâ Kâzm ile,741 Ümmü Fadl’ da Muhammed Cevad ile evlendirmesi742 bu amaca yönelik evliliklerden sadece birkaç tanesidir. Bunun tersi bir durum olarak, Ya‘kûbî’nin verdii ve sebep zikretmedii bir rivayete göre Mûsâ Kâzm b. Ca‘fer 23 kznn hepsinden evlenmemelerini istemitir. Onun kzlarndan sadece Ümmü Seleme babasnn isteine aykr hareket etmi, evlenmi; o da büyük skntlar yaamtr.743 Mûsâ Kâzm’n bu isteinin sebebi hakknda bir tahminde bulunmak son derece güçtür. 738 Isfehânî, Mekâtîl, s. 210. 739 Belâzurî, age., III/349. 740 Isfehânî, Mekâtîl, s. 345-347; Ziriklî, age., V/286. 741 Mes‘ûdî, Mürûc , ,II/259; bn Hallikân, age., III/269; Yâfiî, age., II/11; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y. 742 Ya‘kûbî, age., II/454; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 456; bn Hallikân, age., III/269; Safedî, age., IV/105; bn Teymiye, age., IV/69; Zehebî, Iber, I/330; Yâfiî, age., II/11; bn Tariberdî, age., II/231; bnü’l-Imâd, age., II/3; Ziriklî, age., V//178. 743 Ya‘kûbî, age., II/415. 105 3. Giyim-Kuam Açsndan Seyyid ve erîfler Abbâsîler’de siyah renk bir alem haline gelmi ve siyah sancak Abbâsîler’in devletlerini kurma esnasnda kullandklar bir simge ve iaret olmutur.744 “Er-Rdâ min Âl-i Muhammed” sloganyla hareket eden Abbâsîler, Emevî Devleti’ni ykp yerine geçmeleri üzerine ehl-i beyt nesli ile çatmalar balamtr. Bu çatma simge olarak da görülmü ve Abbâsîler’in siyahna kar Muhammed b. Abdillah, Halife Mansûr’a kar giritii harekette beyaz rengi simge olarak kullanmtr. O ve taraftarlar beyaz elbiseler giymiler, tarih kitaplar bunu “tebyîz/beyaza bürünme” tabiri ile ifade etmitir.745 brahim b. Abdilllah hurûcunda da Basrallar onunla beraber beyaza bürünmüler,746 Muhammed b. Abdillah’n olu Sind Bölgesi’ne gittiinde valinin emriyle oradakiler de beyaz giyinmilerdir.747 Abbâsîler’in ikinci halifesi zamanndaki bu beyaza bürünme, Fah Vak‘as’nda da devam etmi,748 ancak Abbâsî Halifesi Me‘mûn zamannda durum deimi ve yeil seyyid ve erîflerin alameti haline gelmitir. Halife Me‘mûn, Ali Rzâ’nn veliaht olduuna dair ilan yaptrd zaman bir icraat da halkn yeil giymesini emretmesi oldu.749 bn Tayfur, Me‘mûn yeil giyme emrini verdikten sonra Badat’a gelince herkesin kalansüveler haricinde yeil renkli elbiseler giyindiini ve bunun sekiz gün devam ettiini nakleder.750 Me‘mûn’un bu emri verdii tarihte ya da bunun öncesinde yeil rengin seyyid ve erîflere mahsus bir renk 744 bnü'l-Esîr, age., III/495; bn Kesîr, age., X/444. Abbâsîler’in siyah rengi alem olarak kabul etmelerinin nedenleri için bkz. Ulebî, age., s. 47-49; Abbâdî, age., s. 25-26; Ulyân, age., s.90-91; Beylî, age., s. 41; Vloten, age., s. 76 745 Taberî, age., VII/583; bn Kesîr, age., X/506; Ulebî, age., s. 50; Zorlu, age., s. 284. Beyaz renk Mütevekkil döneminde, ehl-i beyt neslinden olan Muhammed b. Salih ve taraftarlar tarafndan da kullanlmtr. evkî Dayf, bu rivayetle alakal “Bu, siyah giyen Abbâsîler’in zddna, Alevîler’in iar edindikleri bir renktir.” demektedir. Age., IV/389. “Daha Abbâsîler hilafete geçer geçmez onlar kabul etmeyen Knnsrîn ve Cezîre halk beyaz giydiler ve Seffah’a biati terk ettiler.” Taberî, age., VII/443, 446; bnü'l-Esîr, age., III/504-505; bn Kesîr, age., X/467-468. Bu rivayetten anlald üzere Muhammed b. Abdillah’tan daha önce beyaz rengi Abbâsîler’in siyahna kar muhalefet olarak kullanlmtr. Muhammed b. Abdillah bu olaydan etkilenmi olmaldr. 746 Taberî, age., VII/643. 747 Taberî, age., VIII/36; bnü'l-Esîr, age., III/606; bn Kesîr, age., X/528. 748 Taberî, age., VIII/194-195. 749 Taberî, age., VIII/554; Isfehânî, Mekâtîl, s. 455; bnü'l-Esîr, age., IV/162; bn Hallikân, age., III/270; Yâfiî, age., II/11; bn Kesîr, age., X/685. 750 bn Tayfur, age., s. 2. 106 olduuna dair net tarihî rivayetler göremiyoruz. Bu açdan Ömer Fevzî Faruk, Me‘mûn’un yeil giyme emrini vermesiyle ilgili olarak, söz konusu rengin ehl-i beyt neslini temsil etiini söylemenin zor olduunu, o güne kadar ortaya çkan ehl-i beyt nesli hareketlerinde yeil renge dayal bir propaganda ya da görüntünün olmadn söylemektedir.751 Gerçi Eyüb Sabri, “Rivayete göre Abbâsî Halifesi Hârûn Reîd ile olu Me‘mûn devirlerinde seyyid ve erîfler yeil sark sarp, yeil cübbe giyerlerdi; fakat sonradan bu usul terk edilmi olduundan evlâd Ali ile halk fark edilmez olmutu.”752 derken sadece Me‘mûn’un verdii emre dayanarak m bunu söylüyor yoksa farkl bilgilere mi sahip bunu kestirmek güç görünmektedir. Çünkü Me‘mûn’un emri dnda yeili ehl-i beyt nesli ile ilikilendirebileceimiz hiçbir tarihî rivayete sahip deiliz. Gerçi yeil ile ilgili Kur‘ân- Kerîm, cennet ehlinin giyeceklerinin rengi olduunu söylemekte,753 Allah Rasûlü (as)’nin yeil renkte elbiseler giydiini hadîs-i erîfler bize haber vermektedir.754 Yine Hz. Peygamber’in en fazla beyaz ve yeil renkli elbiseleri sevdii, bu renklerin hayr renkleri ve meleklerin renkleri olduu ifade edilmitir.755 Bu sebeple yeil renk slâmi gelenekte özel bir anlama sahip olmu,756 slâm’a sembol olmutur.757 Belki de bu anlam ile seyyid ve erîflere en uygun renk olarak kabul edilmi ve hatta sadece onlar tarafndan tanabilecei eklinde bir düünceyi beslemitir.758 Muhtemelen Me‘mûn, Emevîler’in sembol rengi beyazdan, Abbâsîler’in sembol rengi siyahtan sonra, slâm’da da özel bir anlam olan bu rengi, ehl-i beyt nesli için farkl bir renk olmak üzere ve baka bir renk alternatifi görmedii için seçmitir. Böylece ilk defa seyyid ve erîfler ile beraber yeil renk, Me‘mûn ile birlikte ortaya çkm görünmektedir. Daha sonra Msr’da Fâtmîler zamannda seyyid ve erîflerin yeil renkli elbiseler giymesi söz konusu olmaldr.759 Çünkü 751 Ömer Fevzî Faruk, Buhûs, s. 254; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 218. 752 Eyüb Sabri Paa, age., s. 532; Uzunçarl, agm., s. 452. 753 Kehf, (18) 31; nsan, (76) 21. 754 Ebû Dâvûd, Libas, 19; Tirmîzî, Edeb, 48; Neseî, Zinet, 97, Ideyn, 16. 755 bn Haldûn, age., I/78. 756 Klç, age., s. 77. 757 Canan, brahim, Kütüb-i Sitte Muhtasar, Tercüme ve erhi, Ankara, 1992, XV/77. 758 Klç, age., s. 77. 759 Me‘mûn’dan sonra II/VIII. yüzylda yeil renkli elbiselerin alamet olarak giyilmesinin kesintiye urad, daha sonra 773/1371 ylnda Sultan Eref aban’n emriyle yeniden yeil giyildii ifade edilmektedir. Süyûtî, Zeynebiyye, 11; Heytemî, Savâik, s. 185. Ancak Me‘mûn’un vefat ettii tarih 218/835’tir. Bir hadisenin 500 yl unutulup tekrar gündeme ve hayata girmesi biraz bize garip gelmektedir. Muhtemelen bu arada en azndan bir îî devlet olan Fâtmîler’de bu adet cârî olmaldr. 107 birkaç yüzyl sonra ayn bölgede Memlüklüler zamannda Melik Eref aban 773/1371’de erîflerin balarna alamet olarak yeil sark sarmalarn emretmitir.760 1004/1596 ylnda Msr Valisi, Seyyid Muhammed erîf Paa’nn bir emirnamesi ile seyyid ve erîflerin mutlaka yeil sark giymeleri emredilmitir.761 Osmanl Devleti’nde de yeil sara emir sar denilmi ve bu seyyid ve erîflerin için alamet-i mahsûsa olmutur.762 Hatta sâdâttan olan kadnlar dahi balarna yeil alamet takarlard; seyyid ve erîfler her zaman yeil sarkla gezmeye mecbur idiler.763 Arendonk, Arabistan’da erafn yeilden ziyade beyaz sark tadklarn, yeil rengin ran’da tercih edildiini, ran’da bir seyyidin alametinin mavi sark ve yeil kuak olduunu, Hindistan’da seyyidlerin yeil giymeleri sebebiyle kendilerine “sabzpûân/yeil giyenler” denildiini baz kaynaklara dayandrarak söylemektedir.764 Deiik bölgelerde yeil, Hz. Peygamber soyunun az çok alâmet-i fârikas olduu gibi Türk-slâm kültüründe ve tarikatlerde de bu renk seyyid ve erîflii ifade etmektedir. Mesela Halvetîler’in halifesi seyyid olursa, yeil sark kullanr ve bunun üzerine beyaz bir tülbent parças sarar.765 Alevî kadnlarnn alnlarndaki yeil çeki (emir) ehl-i beyte mensubiyeti belirtir. Krmz evlilii, yeil ile krmz çeki ise kadnn evli ve ehl-i beytten olduunu ifade eder.766 Ca‘fer Sâdk’n güzel elbiseler giydiini görmekteyiz.767 Hatta bunu garipseyenlere o, Cenâb- Hakk’n güzel olup, güzeli sevmesi; O’nun kuluna verdii nimetleri insann üzerinde görmeyi istemesini bahis konusu ederek güzel giyinmenin doru bir hareket olacan 760 Süyûtî, Zeynebiyye, s. 11; Sabri, age., s. 532; Uzunçarl, agm., s. 452. 761 Arendonk, “erîf”, A., XI/438. 762 Uzunçarl, agm., s. 453; Sakaolu, Necdet, “Seyyidlik Sar Sarmak”, Tarih ve Toplum, stanbul, 1985, III/108; Klç, age., s. 77. Arendonk, Nebhani’ye dayandrd bilgiye göre “stanbul’da yeil sark bir asalet nianesi deildi; bu renkte sark orada alimler ve medrese talebesinden baka zanaatkarlar ve sokak satclar tarafndan da bilhassa kolay kirlenmedii için k aylarnda kullanlmakta idi. Bu sebepten de bir çok erîf yeil renkten istinkaf etmekte idi.” (“erîf”, A., XI/439) demektedir. Bu bilgiyle genel bilgi çatmaktadr. Sakaolu da erîflerin yeil, seyyidlerin sar sark sardn söylemektedir ki (agm., s. 108) Rüya Klç’n ifade ettii gibi (age., s. 157, dipnot: 80) bu bilgiyi dorulayacak rivayetlere sahip deiliz. 763 Uzunçarl, agm., s. 453. 764 Arendonk, “erîf”, A., XI/439. 765 Âgâh, Yahya b. Salih el-stanbûlî, Tarikat Kyafetlerinde Sembolizm –Mecmûatü Zarâif Sandukatü’l-Meârif-, stanbul, 2002, s. 38. 766 Türkdoan, Orhan, Alevî-Bektai Kimlii, stanbul, 1995, s. 194. 767 Meclîsî, age., XLVII/54, 221; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 102-103. 108 söylemitir.768 Yine Hz. Ali, kaba kumatan yaplm basit bir elbise giymesine karn, kendisine yeni elbiseler giydiini söyleyen birisine Ca‘fer Sâdk u cevab vermitir: “Hz. Ali’nin giydii elbise o dönemde yadrganmazd. Ben, bugün böyle bir elbise giysem onunla mehur olurum. Bu zamann en uygun elbisesi ailemin giydiidir.”769 Onun zaman zaman yün elbiseler giydii de rivayet edilmitir.770 Onun ayva renginde ipek cübbe giydii de olmutur.771 Ca‘fer Sâdk’n halk için üstten güzel görünen bir elbise, Hak için onun altnda eli trmalayan bir aba giydiini söyleyen Attar,772 farkl bir bilgi vermektedir. Muhammed b. Abdillah hurûc ettiinde üzerinde sar bir Msr/Mudar kalansüvesi ve sar bir cübbe bulunmaktadr.773 Hendek kazlrken ise üzerinde beyaz bir kabâ‘ vard.774 Kardei brahim ise, yünden veya kldan yaplm bir elbise giymektedir.775 Dier kardei Yahya’nn giyindii elbiseyi Halife Hârûn Reîd’e tarif eden bir kii öyle demektedir: ‘Onun üzerinde kaln kaba bir yünden yaplm, önü açk bol bir üst elbise, onun altnda kaln, krmz bir yün giyecek vard.776 Hizmetlisi Raid, dris b. Abdillah’ halktan gizlemek amacyla ona kaba bir yünden elbise ile yün bir sark giydirdi.777 Hüseyin b. Ali, insanlar kendisine biat etmek üzere geldiklerinde mescidin minberinde oturmu, beyaz bir sark giymiti.778 Mûsâ Kâzm da dier ehl-i beyt nesli gibi yün elbiseler giymi,779 hatta bedevi Araplar’n giydii siyaha yakn renkli elbiseleri tercih etmitir.780 Ca‘fer Sâdk’n dier olu Muhammed de yün elbise giymitir.781 768 Meclîsî, age., XLVII/54. 769 Meclîsî, age., XLVII/54; Emîn, A‘yân, I/660. 770 Meclîsî, age., XLVII/17. 771 Meclîsî, age., XLVII/17. 772 Attar, age., s. 56. 773 Taberî, age., VII/557; Isfehânî, Mekâtîl, s. 232. 774 Taberî, age., VII/582; bn Kesîr, age., X/506. 775 Dâvûdî, age., s. 88. 776 Isfehânî, Mekâtîl, s. 391. 777 bnü’l-Kâdî, age., s. 18. 778 bnü’l-Kâdî, age., s. 17. 779 eblencî, age., s. 143. 780 Dâvûdî, age., s. 3; Ziriklî, age., VIII/270. 781 Isfehânî, Mekâtîl, s. 439. 109 Me‘mûn tarafndan bayram namaznda imamlk yapmas istenen Ali Rzâ, Hz. Peygamber’in ve Hz. Ali’nin giyimine benzer bir elbiseyle çkacan söylemi ve beyaz sarnn bir ucunu gösüne dier ucunu srtna sarktm, koku sürünmü ve eline baston alarak halkn yanna çkmtr. Ayaklar çplaktr.782 Ali Rzâ Niabur’a girdiinde sufilerden bir grup ona Me‘mûn’un insanlar arasndan kendisini seçtiini, insanlarn ise basit yiyen, kaba elbiseler giyen, eee binen, hasta ziyaret eden ve cenazeye katlan birine ihtiyaç duyduunu söylediler. Ali Rzâ onlara, Yûsuf Peygamberin giydii altn süslü elbiselerden bahsederek, önemli olann adalet ve hakkaniyet olduunu, konutuunda doru söyleyen, hükmettiinde adil olan, söz verdiinde yerine getiren kiinin imam olacan belirtti. Daha sonra o, Allah Teala’nn giyinmeyi ve yemeyi haram klmadn bir âyet-i kerîme ile delillendirerek anlatt.783 Süfyan Sevrî’nin, Ali Rzâ’nn yanna uradnda onun üzerinde ipek ve yün karm bir elbise görünce ondan daha az kymetli bir elbise giymesi istei üzerine o, d elbisenin içindeki kaba yün elbisesini gösterip “Ey Ebâ Süfyan! Yünlü ipekli halk için, kaba yün de Hak içindir.” cevabn vermitir.784 Onun olu Muhammed Cevad’n da ipekli güzel elbiseler giyindii rivayet edilmektedir.785 Bütün bu rivayetler bize konumuzla alakal dönemde seyyid ve erîflerin nasl giyindiklerini hiç üphesiz tam anlamyla göstermemektedir. Kald ki baz rivayetler farkl hususlar ifade etmektedir. Haddi zatnda Hz. Peygamber Efendimiz bazen güzel elbiseler giymi, bazen yünden yaplm kaba elbiseler giymitir.786 Yine o, bir idareci ve peygamber olmasna karn yaad toplumdan çok farkl giyinmemitir, ancak giyim ve kuamda gayri müslimlere benzemeyi de yasaklamtr. Hz. Muhammed’in giyim-kuam konusundaki tavrn onun torunlarnda da görmekteyiz, diyebiliriz. Onlar halktan çok farkl, halkn dikkatini çekecek, kendilerini mehur edecek elbiseler giymemilerdir. Bazen yünlü, kaba elbiseleri tercih etmiler, bazen de ipekli elbiseler giymilerdir. Böylece onlar giyim-kuam itibariyle halk adam olmulardr. Onlarn iki türlü elbise giyerek dtakini halk için, içtekini Hak için giymelerini gerektirecek bir durum gözükmemektedir. Böyle bir tavr sünnete uygun bir tavr olarak da 782 eblencî, age., s. 151; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 57. 783 eblencî, age., s. 149. 784 lhan, Mûsâ Kâzm, s. 73. 785 Emîn, A‘yân, II/33; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 104. 786 Bkz. Canan, age., XV/66-70. 110 nitelendirilemez. Muhtemelen bu tip rivayetler sonraki bir dönemde, yaanlanlar merulatrmak, d görünüe göre hüküm vermemek, bâtnn/iç yüzün çok farkl olduunu hissettirmek maksatl uydurulmu, bâtnî yorumlara kaçanlarn uydurduklar ve ehl-i beyt nesli gibi toplum tarafndan deer verilen insanlara söyletilmi sözlere benzemektedir. 4. Mesken Açsndan Seyyid ve erîfler Seyyid ve erîflerin meskenleri ile ilgili malumatmz son derece snrldr. Baz seyyid ve erîflerin evlerine dair rivayetlerde de evlerin yapsyla ilgili bilgiler söz konusu deildir. Ca‘fer Sâdk’n Hz. Peygamber’in mescidi’ne çok yakn olan Ebû Eyyüb Ensârî’nin evinin yannda bir evi vard.787 Onun evinin hemen karsnda da Hasan b. Zeyd’in evi vard.788 Ca‘fer Sâdk’n Mekke’de Mescid-i Haram’n kaplarndan biri olan Babü’s-Südde’den kendisine çklan bir evinden bahsedilmektedir.789 Medine yaknlarnda bulunan Süveyka/Fer-i Süveyka genelde Ali oullar’nn ve Ca‘ferîler’in ikametgah, özelde ise Hasanîler’in yerleim yerlerinden birisiydi.790 Buras özellikle Abdullah b. Hasan’n çocuklarnn oturduu yerdir. Hatta Abdullah’n olu Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin hurûcu ve öldürülmesi sonrasnda burasnn talan edildii rivayet edilmektedir.791 Medine nahiyelerinden Cevvü Süveyka denilen bir yer vardr ki buras da Âl-i Ebî Tâlib’e aittir.792 Mekke yolunda, Medine’ye üç mil mesafede bulunan Benû Kilâb mahallesinde bir su olan Inâbe’de Ali b. Hüseyin b. Ali’nin ikamet ettiine dair bilgi verilmektedir.793 Mekke ve Medine arasnda, Hamrâü’l-Esed’e yakn bir mevki olan Hâh’ta Muhammed b. Ca‘fer Sâdk ve Ali Rzâ b. Mûsâ’nn evleri bulunmaktayd.794 Medine-Mekke arasnda Bedir’e yakn bir mesafede bulunan Safrâ’da795 Hasan evlâdndan erîflerin ikametine hasredilmi bir kökün 787 bn ebbe, age., I/259; Semhûdî, age., II/733. 788 bn ebbe, age., I/260; Semhûdî, age., II/733. 789 Uyar, age., s. 451 (Kâtib Merâkeî, Kitâbü’l-stibsâr fî Acâibi’l-Emsâr, thk: Sa‘d Zalûl Abdülhamid, Dâru’n- Neri’l-Maribiyye, ed-Dâru’l-Beydâ, 1985, s. 27’den naklen) 790 Bekrî, age., III/767; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, III/286, IV/250. 791 Bekrî, age., III/768. 792 Semhûdî, age., IV/1239. 793 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/159; Semhûdî, age., IV/1268. 794 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, II/335. 795 Safrâ; Medine-Mekke yolu üzerinde, Bedir’e bir merhalelik mesafede hurmas bol olan ve pek çok kuyusu bulunan bir vadidir. Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, III/412. 111 varlndan bahsedilmektedir.796 Yine Medine’ye yakn olan Yenbu, Hz. Hasan’n oullarna aittir.797 Safr isimli, Fer-i milel vadisinde krmz bir dada Hasan b. Zeyd’e ait bir binann olduu bilinmektedir.798 Halife Hârûn Reîd, Deylem bölgesinde bulunan Yahya b. Abdillah’a eman verdikten sonra, Halife yanna gelen Yahya’ya iki yüz bin dinar vermi ve onu güzel bir eve yerletirmitir.799 Bu rivayet seyyid ve erîflerin idareciler tarafndan ev verilerek taltif edildiklerini göstermektedir. 5. Maîet ve Sosyal Yardmlama Açsndan Seyyid ve erîfler Abbâsîler’in ilk döneminde seyyid ve erîflerin gelir kaynaklar ve gelirlerinin alt yapsn özellikle dört konu oluturmaktadr: Bunlardan birincisi Hz. Peygamber’den ailesine, çocuklarna miras olup olmad tartmal Fedek800 arazisi meselesi, ikincisi ganimetlerin bete birindeki ve fey’lerdeki humus hissesi, üçüncüsü Hz. Ali’nin sadakât (vakflar) ve dördüncüsü Beytü’l-maldan Ali-Fâtma evlâdna verilen hisse. Hz. Peygamber vefat ettiinde üzerinde mülkiyeti kendine ait, tasarruf yetkisi elinde olan gayrimenkuller ve biraz da tanr mal801 mevcuttu. Hz. Peygamber’in miras brakmayacana, kalanlarn sadaka olduuna dair rivayetler sebebiyle,802 ondan kalanlar konusunda Fedek arazisi hariç herhangi bir problem yaanmamtr. Çünkü Hz. Ebûbekir, Hz. Peygamber’in yaptklarn deitirmeyeceine ve onlar aynen uygulayacana dair sözler söylemi;803 bu minval üzere bir uygulamaya gitmi ve kendisinden babasnn miras olarak Fedek arazisini isteyen Hz. Fâtma’ya olumlu cevap vermemitir. Hatta Fâtma’nn “Allah Rasûlü, oray bana verdi; sen de onu bana ver.” sözüne karlk Hz. Ebûbekir, ahit istemitir. 796 bn Battûta (770/1368), Seyahatname-i bni Battûta-Tühfetü’n-Nüzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Emsâr-, Osmanlca’ya çev: Mehmet erif Paa, stanbul, 1914, I/136. 797 Yenbu; Medine’ye yedi merhalelik bir mesafede, Radvâ Da’nn kenarndaki bir pnarn ismidir. Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, V/450. 798 Semhûdî, age., IV/1260. 799 Isfehânî, Mekâtîl, s. 394. 800 Fedek; Medine’ye ve Hayber’e iki günlük mesafede bir yerdir. Bekrî, age., III/1015; Hamevî, Mu‘cemü’l- Büldân, IV/238. 801 Ebû Ubeyd, age., s. 81-83; Uyar, age., s. 426-427. 802 Buharî, Vesâyâ, 32, Ferâiz, 3, Fadlü’l-Cihad, 1288; Müslim, Cihad, 55, 51, 54, 56. 803 Buharî, Farzu’l-Humus, 1; Müslim, Cihad, 54. 112 Fâtma, Hz. Ali ile Hz. Peygamber’in azatls Ümmü Eymen’i ahit göstermi, baka ahit gösterememitir. Bunun üzerine Halife, ahitliin bir erkek ve iki kadnnki ile sabit olaca gerekçesiyle bunu kabul etmemitir.804 Hz. Ömer döneminde, Hz. Ali ile Abbâs, bu arazi ile ilgili aralarnda çkan bir ihtilaf sonrasnda halifeye müracaat etmiler, ancak Hz. Ömer, durumu ikisine havale ederek, onlara bilgilerinin az olduu bir konuda ihtiyatl davranmalarn söylemitir.805 Emevîler döneminde Muaviye, Mervan b. Hakem’e ikta olarak vermi; Mervan, oullar Abdülmelik ve Abdülaziz’e hibe etmi; onlardan da oullar Ömer, Velid ve Süleyman’a geçmitir. Velid ve Süleyman’n paylarn Ömer’e balamasnnn ardndan Ömer b. Abdilaziz halife olunca hutbeye çkm; Fedek arazisinin durumunu anlattktan sonra “imdi siz ahit olun. Ben onu ilk haline dönderiyorum.” diyerek onu Ali oullarna vermitir.806 II. Yezid, oray tekrar almtr. Abbâsîler halifelie geçince Ebu’lAbbâs Seffâh, oray tekrar ehl-i beyt nesline vermitir.807 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin ve kardeinin hurûcu üzerine Halife Mansûr, Fedek’i Ali oullarndan alm; olu Mehdî, yine onlara vermi; Hâdî tekrar onlardan almtr.808 Me‘mûn, halife olunca 210/825 senesinde onun Fâtma evlâdna verilmesini emretti ve Fedek arazisi Muhammed b. Yahya b. Hüseyin b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin ve Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Ali b. Hüseyin’e teslim edildi.809 Ayrca Me‘mûn validen, Muhammed b. Yahya b. Hüseyin b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin ve Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Ali b. Hüseyin’e iyi davranmasn, Fedek’in imar ve slah, gelirlerinin artrlmas gibi hususlarda onlara yardmc olmasn istemitir.810 Öyle anlalyor ki Hz. Peygamber ve Hulefa-yi Raidin’den sonra, Ali-Fâtma evlâdna intikal etmesi gerektiine inanlan, ya da bu aileye aidiyeti tartlan tek arazi, bu olmutur.811 Fedek’in bu ekildeki tarihî seyrinden zaman zaman idarecilerin tavrna göre Fedek’in seyyid ve erîflerin eline geçtii görülmektedir. Hiç üphesiz bu onlar için bir gelir kayna idi. Uzun 804 el-Belâzurî, Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Fütûhu’l-Büldân, thk: Rdvân Muhammed Rdvân, Beyrut, 1403, s. 44; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 259; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239. 805 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239. 806 Belâzurî, age., s. 45; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 259-260. 807 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239. 808 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239. 809 Belâzurî, age., s. 47; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 260; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, age., IV/240. Ahmed Cevdet, Yahya b. Hasan b. Zeyd’e verilmitir, demektedir. Age., IV/197. 810 Belâzurî, age., s. 47. 811 Uyar, age., s. 425. 113 yllar boyunca söz konusu arazinin bu kadar el deitirmesi ve ona çok önem verilmesi, onun deerli ve gelirlerinin bol bir arazi olduu hissini uyandrmaktadr. Seyyid ve erîflerin ikinci önemli gelir kayna hiç üphesiz ganimetlerin bete birindeki ve fey’lerdeki812 humus hissesidir. Ganimetlerin datm ile alakal Allah Teala öyle buyurmaktadr: “Bilin ki ganimet olarak aldnz herhangi bir eyin bete biri (humus) mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yaknlarna (zi’l-kurbâ), yetimlere, yoksullara ve yolda kalmlara aittir.”813 Fey’in (savalmadan elde edilen mallar) datm ile alakal ise Cenâb- Hak öyle buyurmaktadr: “Allah’n (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savalmakszn peygamberine kazandrd mallar; Allah’a, Peygambere, onun yaknlarna, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmlara aittir.”814 Görülecei üzere gerek ganimetlerin gerekse fey’in datm ile ilgili Allah Teala açklamada bulunmu, Hz. Peygamber, âyet-i kerîmenin gerei söz konusu mallar be parçaya bölmütür. Allah ve Rasûlü’ne bir pay, akrabalara, yetimlere, fakirlere ve yolda kalmlara birer pay verilmitir.815 Hz. Peygamber’in uygulamasn takip eden Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman, söz konusu mallar üç parçaya taksim ettiler. Hz. Peygamber’in ve akrabalarnn sehimleri dütü. Fakat bu iki hissenin at ve silah gibi harp techizat ve mühimmat için sarf edilmesi konusunda bir ittifakn da olutuu ifade edilmitir.816 Humus ve fey’, geri kalan üç gruba taksim edildi. Sonra Hz. Ali de ilk üç halifenin yolunu takip etti.817 Hz. Peygamber’in vefatndan sonra Allah ve Rasûlü’ne ait 812 Fey’, sulh yaplanlardan alnanlardr. Cizye ve harac bunun içindedir. Yine sava yaplmakszn halk kaçanlarn braktklar mallar da fey’ hükmündedir. Yahya b. Âdem, age., s. 21. Fey’, arazi ve akardr. Fey’de aslolan bu gelirin anveten (güç kullanarak) alnmasdr, ancak sulh yoluyla elde edilmesi de caiz görülmü, üstelik fey’ tabiri genel olarak bu yolla yaplan cizye antlamalarndan salanan gelire denilmitir.” Aykaç, age., s. 97. 813 Enfal, (8) 41. Âyet-i kerîmenin zahiri, ganimetin alt parça olduunu haber vermektedir. Fakat âyetteki Allah ifadesinin tefsiri sadece söz balangc içindir. Çünkü her ey Allah’a aittir. Allah’n pay ile Rasûlü’nün pay bir klnmtr. Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 235. 814 Har, (59) 7. 815 Ebû Yûsuf, age., s. 50; Hatîb, age., s. 84. Hz. Peygamber, zi’l-kurbâ hissesini, Hâim ve Muttalib oullarna vermitir. Akrabalarndan Abdüems oullarna ve Nevfel neden pay verilmediini soran kimselere Hz. Peygamber, Hâim oullar ile Muttalib oullarnn tek bir el gibi olduklarn, onlarn cahiliye ve slâm’da hep yanlarnda bulunduklarn söylemitir. Ebû Yûsuf, age., s. 51; Ebû Ubeyd, age., s. 352; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 235. 816 Ebû Yûsuf, age., s. 52; Ebû Ubeyd, age., s. 354; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 236. 817 Ebû Yûsuf, age., s. 50; Hatîb, age., s. 85-86. 114 olduu söylenen iki hisse ile zi’l-kurbâ hissesi hakknda varid olan haberlerin farkllk göstermesi, fakihlerin görülerine de ihtilaf eklinde yansmtr.818 Ebû Hanife ve Hanefîler de Rait Halifeler gibi taksim edilmesi gerektiine kâil olmulardr.819 Fakat dier mezhepler farkl görüler benimsemiler820 ve mam afiî, be parçaya bölünmesi gerektiini, Allah ve Rasûlü’ne ait olan payn bir pay gibi olabileceini söylerken821 Mâlikîler’e göre bu be sehim halifeye aittir ve o, toplumun genel yarar için kullanma hakkna sahiptir.822 Hanbelîler de Allah ve Rasûlü’nün hissesinin bir hisse, dierlerinin birer hisse olaca görüündedirler.823 Husari, mam afiî’nin görüünün âyetin zahirine daha uygun olduunu söylemektedir.824 Rasûlullah’n yaknlarnn (zi’l-kurbânn) paynn bazlarna göre Kurey’in tümüne ait olduu, bazlarna göre Hâim oullarna bazlarna göre ise sadece Abdülmuttalib ve Hâim oullarna ait olduu ifade edilmitir.825 mamiyye (sna aeriyye) Ekolü, humusun zekattan ayr vacib bir görev olduunu, bata ganimet olmak üzere yedi çeit maldan humus verilmesi gerektiini, verilen bu humusun imam mevcutsa ona veya on ikinci imam ortada olmad süre içerisinde gizli imamn temsilcisi olan adil müctehide verileceini kabul eder. mamiyye fkh doktrininde sadaka almayan imamlar için, humustan elde edilen gelirin, önemli bir gelir kayna olduu anlalmaktadr.826 Humus; Allah, Peygamber, Peygamber ailesi, yetimler, ihtiyaç sahipleri ve yolculardan her birine bir parça verilir.827 Peygamberin vefatndan sonra 818 Fayda, Mustafa , “Hz. Ömer’in Divan Tekilat”, Doutan Günümüze Büyük slâm Tarihi, Redaktörü: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1986, II/122. 819 Ebû Yûsuf, age., s. 51, 56. 820 Elmall, Muhammed Hamdi Yazr (1361/1942), Hak Dini Kur‘ân Dili, Sadeletirenler: smail Karaçam vd., stanbul, 1992, IV/233. 821 afiî, Muhammed b. drîs (204/820), el-Ümm, Beyrut, Dâru’l-Marife, trs., IV/147. Fey’in humusu ise be hisse olarak ya askerlere harcanmaldr, ya da ümmetin genel menfaatine sarf edilmelidir. Ümm, IV/153. 822 Sahnûn b. Saîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdisselâm et-Tenûhî (256/870), el-Müdevvenetü’l-Kübrâ, Beyrut, 1415/1994 (Mukaddemâtü bni Rüd ile birlikte), I/514. Fey’in humusu da ayn ekilde sarf edilir. Müdevvene, I/514. 823 Fayda, Mustafa, “Hz. Ömer’in Divan Tekilat”, II/122; Erkal, Mustafa, “Ganimet”, DA., stanbul, 1986, XIII/353. 824 Husarî, Ahmed, age., s. 196. 825 Es-Subhi Salih, slâm Mezhepleri ve Müesseseleri, çev: brahim Sarm, stanbul, 1981, s. 276. 826 Sachedina, Abdülaziz, mamî îî Hukuk Sisteminde Humus/Bete Bir, çev: Menderes Gürkan, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 356-357. 827 El-Küleynî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya‘kûb (329/940), el-Kâfî, Tahran, 1365, I/540. 115 onun pay bir görüe göre Hâim oullarna, dier bir görüe göre ise ilk iki pay imama verilir, dierleri Hâim oullarnn yetim, fakir ve yolcularna verilir.828 Bütün bu görülerle ilgili bir deerlendirme yapan Yaman öyle demektedir: “îî hukukçularla birlikte afiî ve Hanbelî mezhepleri bu istifadenin sürekli olduunu söylerken Hanefi ve Mâlikîler bu hususta devletin insiyatif sahibi olduunu belirtmilerdir. Hatta Hanefîler humusun, Hz. Peygamber’e olan nusret/destek ve sohbet/birlikte olma illetine bal olduunu, onun vefatyla birlikte illetin sona erdiini, buna bal olarak da humus ve fey’ gelirlerinin devletin uygun bulaca yerler bata olmak üzere yetim, yoksul ve yolda kalmlara harcanacan söylemilerdir. Esasen gerek Hz. Peygamber’in humusu her zaman zi’l-kurbâya datmayp ihtiyaç annda sarf etmek üzere bekletmesi, gerek rait halifeler döneminde mübrem ihtiyaçlar için harcanmas yönündeki bilgilerimiz, Hanefi ictihadn teyid etmektedir.”829 Humustaki Hz. Peygamber’in hissesi ile yaknlarnn hissesi konusunda yukarda ksaca verdiimiz farkl görüler olmasna karn, Hz. Peygamber’in ve yaknlarnn payn düürenler örnein Hz. Ömer dahi Hâim oullarn gözetmi, onlarn bekarlarn evlendirmi, cariyesi olmayanlara cariye tutmu, Hz. Hasan ve Hüseyin’e humustan hisse vermitir.830 Dolaysyla çalmamza konu olan dönem içerisinde de seyyid ve erîflerin en önemli kaynaklarndan birisi humus gelirleri olmaldr. Ancak bu gelirde de halifenin ehl-i beyt nesline bak açs muhtemelen önemli bir rol oynam, ehl-i beyt nesline kar olumlu tavr taknan halifeler onlara humustan pay vermilerdir. Örnein Hârûn Reîd, 170/786 senesinde Hâim oullar arasnda eit olarak zi’l-kurbâ hissesinin datlmasn emretmitir.831 Hz. Ali’nin sadakât (vakflar) ile ilgili, kaynaklarda söz konusu edilen Medine ve civarnda Hz. Ali’ye ait olduu bilinen çok sayda vakf bulunmaktadr. Bunlar, Hz. Ali’nin vakf haline getirdii araziler ve bu araziler üzerinde bulunan kuyulardan olumaktayd. Bu vakflarn idaresi daha sonra da Ali-Fâtma evlâd tarafndan yaplmtr. Bir rivayete göre sadece mallarnn sadakas (zekat veya vakf geliri) krk bin dinara ulamt.832 Hz. Ali’den sonra onun vakflarn Hz. Hasan, ondan sonra Hz. Hüseyin ve olu yürütmütür.833 Hatta Hz. 828 Küleynî, age., I/540. 829 Yaman, Ahmet, “Ehl-i Beyt Hukuku”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 13. 830 Ebû Ubeyd, age., s. 355. 831 Taberî, age., VIII/234; bn Kesîr, age., X/586. 832 Uyar, age., s. 446-447. 833 eblencî, age., s. 119. 116 Hüseyin, kzn Yezid b. Muaviye ile evlendirmemesi artyla Buaybia’daki834 kuyularn idaresini Abdullah b. Ca‘fer b. Ebî Tâlib’e vermitir.835 Daha sonra Hasan b. Hasan yürütmütür.836 Hatta Medine Valisi Haccac, Hasan’n amcas Ömer’i de bu ie zorla ortak yapmak istemi, Hasan b. Hasan’n Halife Abdülmelik b. Mervan’a gelip durumu haber vermesiyle bu i sonuçsuz kalmtr.837 Daha sonra Zeyd b. Hasan bu ii deruhte etmi, Süleyman b. Abdilmelik halife olduunda onun azledilmesi ve ehl-i beyt neslinden baka bir kimseye bu vazifenin verilmesi için Medine Valisi’ne emir vermitir. Ömer b. Abdilaziz hilafete geçer geçmez Medine Valisi’ne “Zeyd b. Hasan, Hâim oullarnn erîfi ve naibidir. Bu mektubum eline geçince onu yeniden Rasûlullah’n sadakâtnn (vakflarnn) bana geçir. O, yardm istedii sürece ona yardmc ol.” sözlerini içeren bir mektup yazm, vali de bu emri yerine getirmitir.838 Zeyd b. Ali Hüseynîler adna, Ca‘fer b. Hasan b. Hasan ise Hasanîler adna söz konusu vazifeyi yürütme konusunda tartmlar,839 yine Zeyd b. Ali ile Abdullah b. Hasan b. Hasan da ayn konuda bir tartma yaamlardr.840 Görüldüü kadaryla Zeyd b. Hasan’dan sonra vakflar idare etme hususunda seyyid ve erîfler arasnda problem yaanm, muhtemelen Abdullah b. Hasan, söz konusu görevi idare eden kii olmutur. Sönmez Kutlu, bu olaylar söz konusu ederek Ali’nin miras, humus ve ganimetler konusunda Ali oullar arasnda ciddi anlamazlklarn olduunu; Emevî ve Abbâsîler’in de Hasanîler ve Hüseynîler arasndaki bu ekonomik ve siyasî çekimeleri körüklediini, kendi menfaatlerine olacak kimseleri destekleyip muhalefeti zayf düürmek istediklerini, söylemektedir.841 Gerçekten özellikle vakflar konusunda halifelerin müdaheleleri bu yorumu desteklemektedir. 834 Buaybia; Yenbû’daki Hz. Ali’ye ait bir kuyudur. Bekrî, age., I/262; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, I/469. Yenbû’daki iyi gelir getiren Hz. Ali’ye ait olan dier bir kuyu, Ebû Neyzer suyudur. Hz. Hüseyin, çok borçland bir zamanda Muaviye oray iki yüz bin dinara satn alma teklifinde bulunmu, Hz. Hüseyin kabul etmemitir. Bekrî, age., II/658-659; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/176. 835 Bekrî, age., I/262; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, I/469; bn ebbe, age., I/222. 836 bn Kesîr, age., IX/202; eblencî, age., s. 119. 837 bn Kesîr, age., IX/202; eblencî, age., s. 119. Ömer, kendisi Hasan b. Hasan’a bu ite ortaklk teklif ediyor, Hasan b. Hasan bu teklifi reddedince Ömer, Haccac’tan bu konuda yardm istiyor. Haccac olaya müdahele edince Hasan, halifeye gidiyor ve halife bir mektupla sadakât Ali’nin, Hasan tarafndan idare edilmesi gerektiini bildiriyor. Dâvûdî, age., s. 79-80. 838 eblencî, age., s. 119. 839 Belâzurî, Ensâb, III/358 bnü'l-Esîr, age., III/373. 840 Belâzurî, Ensâb, II/421; bnü'l-Esîr, age., III/373; Dâvûdî, age., s. 83. 841 Kutlu, agm., s. 117. 117 Abdullah b. Hasan, Abbâsî Halifesi Seffâh ile görüüp, Hz. Ali’nin vakflarndan olan ve Abdullah b. Ca‘fer’in Muaviye’ye satt Bugaybia’daki kuyular tekrar almtr.842 Ebû Ca‘fer Mansûr halife olunca onlar tekrar alm, ancak olu Mehdî halife olunca Hasan b. Zeyd’in görümesi sonucu onlar yeniden Ali oullarnn idaresine verilmitir.843 Görünen o ki amcaoullar arasn zaman zaman gerginletiren Hz. Ali’nin vakflar konusu malî açdan önemli bir mebla tekil etmektedir. Bu sebeple onu yürütme konusunda ihtilaflar yaanm, Ali oullarn birkaç parçaya bölüp onlar zayflatmak isteyen idareciler ise bu durumdan istifade etmeye çalmlar ve söz konusu ihtilaf körüklemilerdir. Hz. Ömer döneminde ilk defa divan tekilat kurulmu, bu tekilattan düzenli ekilde Müslümanlara aylk ödenmeye balanmtr. Aylk olarak yaplan bu ödemelere “atâ” (atyye) ad verilmekteydi.844 Hz. Ömer, divan kurduu zaman, “Aylk verme iine kimden balayalm?” diye çevresindeki ileri gelenlere sorunca, “Onlar kendinden bala.” cevabn verdiler. Bunu kabul etmeyen Hz. Ömer “Rasûlullah önderimizdir. Onun ehl-i beytinden balayalm ve en yakndan en uzaa doru bu ii sürdürelim.” dedi. Halife, Hz. Peygamber’in hanmlarna on iki bin dirhem aylk balad. Daha sonra Hz. Ali’ye ve Bedir Harbi’ne katlan Hâimîler’e be bin dirhem aylk belirledi. Hz. Ömer, Hasan ve Hüseyin’i de babalarnn yanna katt ve onlara da beer bin dirhem maa balad.845 Halifelerin tutumuna göre söz konuu maan daha sonraki dönemlerde zaman zaman seyyid ve erîflere ödendiini düünebiliriz. Abbâsî toplumunda havas tabakas dört gruptan olumaktadr ve bunlarn dördüncü tabakasn ürafâ ve bilginler snf oluturmaktadr. ürafâ diye isimlendirilen snfn içerisinde kiilerin nesep itibariyle ya Hz. Peygamber’e ya da Kurey kabilesine bal olduu söylenmektedir. Bu nevi ürafâ devlet nezdinde büyük bir hürmet ve riayet görürler, devlet tarafndan hususi maalar ile geçinirler ve terifatlarda yüksek mevkilerde bulunurlard.846 Nitekim, Abbâsîler zamannda Ali ve Abbâs soyundan gelen muayyen ailelere, bir lütuf olmak üzere atiyye verilmeye devam edildii ifade edilmektedir.847 842 bn ebbe, age., I/222. 843 bn ebbe, age., I/222. 844 Fayda, Mustafa, “Atâ”, DA., stanbul, 1991, IV/33. 845 Ebû Yûsuf, age, s. 86; Hatîb, age., s. 74-75; Sddkî, age., s. 197. Ebû Ubeyde, Hasan ve Hüseyin’in babalar gibi on iki bin dirhem aylk aldklarn söylemektedir. Age., s. 258. 846 Zeydan, Corci (1332/1914), slâm Medeniyeti Tarihi, çev: Zeki Megamiz, stanbul, 1972, V/30-32. 847 Fayda, “Atâ”, DA., IV/33. 118 Divanü’n-Nafakat’n bir günlük tafsilatl gider listesindeki kalemlerden birisi “Abbâsî ve Tâlibîler’den Benû Hâim’in cumhuruna” bal tamaktadr ve bu kaleme tahsis edilen günlük miktar yaklak otuz üç dinar olarak belirlenmitir.848 Me‘mûn’un Ali Rzâ adna halife aday olarak biat ald zaman, onun akrabalarna atâ tahsis ettiine dair bilgi bulunmaktadr.849 Seyyid ve erîflerin gelir kaynaklar olarak zikredebileceimiz bu genel kalemlerin dnda, onlara yaknlk gösteren halifelerin zaman zaman ehl-i beyt nesline büyük miktarda yardm ve ihsanda bulunduklar görülmektedir. Abbâsîler’in ilk halifesi Seffâh, Enbar ehrindeyken bir grup Ali olu gelip ona biat ettii srada Halife, Abdullah b. Hasan’a bir milyon dirhem balamtr.850 Ayrca Abdullah’a ve kardei Hasan’a da iktalar vermi; dier ehl-i beyt neslinin de ihtiyaçlarn karlamtr.851 Hatta halifenin bu iyilikleri karsnda Ali oullar çok memnun olmu, Abdullah ise “Ey akrabalarm! Sizden daha ahman görmedim. Bize hakkmzn az bir ksmn verip de çounu vermeyen bir adama teekkür ediyorsunuz.” diyerek852 durumdan memnun olmadn ifade etmitir. Seffâh bir gün Abdullah ile beraber iken bir sepet mücevher çkarm ve onunla paylamtr.853 Yine o, Basra valisi Abbâs oullarndan Süleyman b. Ali’den mektupla yardm talebinde bulunmu; Süleyman da ona bin dinar göndermitir.854 Görünen o ki Abdullah çok akll davranm ve idarecilerden epey maddî yardm almtr. Abdullah’n yüklü bir miras olmaldr, zira Muhammed b. Abdillah hurûc edip öldürüldüü zaman ve Abdullah da vefat ettii zaman Abdullah’n miras Muhammed’in çocuklar ile Abdullah’n oullar sa, Süleyman ve dris arasnda münakaa konusu olmutur. Hatta problemi çözmesi için Hasan b. Zeyd’e müracaat edilmi, o da durumu halifeye bildirmitir. Durumdan haberdar olan halife, Muhammed Nefsü’zZekiyye’nin kyam sonrasnda el konulan Hasan evlâdnn mallarn geri verdiini 848 Aykaç, age., s. 145, 153. 849 bnü’l-Harîrî, age., s. 150. 850 Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 258; Ziriklî, age., IV/207. Yüz bin dirhem olduu da rivayet edilir. Belâzurî, Ensâb, III/309; bn Kesîr, age., X/513. ki milyon dirhem olduuna dair rivayetler de vardr. Zehrânî, age., s. 190. 851 Belâzurî, Ensâb, III/309; Isfehânî, Mekâtîl, s. 175. 852 bn Abdirabbih, age., V/74-75. 853 Makdisî, age., VI/84. 854 Belâzurî, Ensâb, IV/124. 119 açklamtr.855 Seffâh, Ubeydullah A‘rec b. Hüseyin’e Medain topraklarndan ikta vermi ve ona yllk seksen bin dinar maa balamtr.856 Görüldüü üzere Abbâsîler’in ilk halifesi zamannda seyyid ve erîfler, malî açdan idareden epey faydalanmlardr. Ama halifelie Mansûr geçip de Muhammed ve brahim kardelerin hurûcu söz konusu olunca Abbâs oullar ile Ali oullarnn ilikileri olumsuz yönde seyretmi, hatta yukardaki rivayette ifade edildii gibi ehl-i beyt neslinin mallar müsadere edilmitir. Halife Mehdî, eman verdii Hasan b. brahim b. Abdillah ile hac esnasnda görüünce ona güzel muamelede bulunmu, ona hediye ihsan etmi ve ikta vermitir.857 Yine o, Hüseyin b. Ali b. Hasan’a krk bin dinar vermitir. Rivayetlere göre o, ald bu paralar alacakllarna ve dier fakir insanlara datm ve Medine’ye dönerken paras bitmi bir vaziyette dönmütür.858 Bermekîler’den Yahya b. Hâlid, sa b. Zeyd’e yetmi bin dinar vermitir.859 Bununla beraber sa b. Zeyd’in durumunun çok zayf olduunu, öldükten sonra çocuklarnn aç kaldn ve bunu Sabbah Za‘ferânî’nin Halife Mehdî’ye haber verdiini kaynaklarmz nakletmektedir.860 Yine Mehdî gördüü bir rüya sebebiyle hapisteki Mûsâ Kâzm’ serbest brakm ve ona üç bin dinar vermitir.861 Halife Hârûn Reîd, eman verdii Yahya b. Abdillah’a iki yüz bin dinar vermi ve onu güzel bir eve yerletirmitir.862 Halife Me‘mûn’un seyyid ve erîflerle ilikisinin dier bütün Abbâsî halifelerinden farkl olduunu daha önce görmütük. Bu dönemde ehl-i beyt neslinin her açdan rahat olduu gibi, malî açdan da refaha kavumalar muhtemeldir. Nitekim Me‘mûn, 855 Taberî, age., VIII/604; Isfehânî, Mekâtîl, s. 338-339. 856 Dâvûdî, age., s. 251. 857 bnü'l-Esîr, age., III/643. 858 Isfehânî, Mekâtîl, s. 368; bnü'l-Esîr, age., IV/14; bn Tiktakâ, age., s. 185; bn Kesîr, age., X/583; Ziriklî, age., II/265. 859 Cehiyârî, age., s. 243. 860 Isfehânî, Mekâtîl, s. 346, 354, 357. 861 Mes‘ûdî, Mürûc , II/212; Hatîb Badâdî, age., XIII/27-31; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/184; bnü’s-Sâî, age., s. 37; bn Hallikân, age., V/308-309; bn Teymiye, age., IV/56; Meclîsî, age., XLVIII/148; bnü’l-Imâd, age., I/304. Baz kaynaklar Hârûn Reîd’in gördüü bir rüya sonucu Mûsâ Kâzm’ hapisten çkarp ona otuz bin dirhem verdiini naklederler (bn Hallikân, age., V/309; Yâfiî, age., I/395; bnü’l-Imâd, age., I/304) ki bu hata gibi görünmektedir. 862 Isfehânî, Mekâtîl, s. 394. Yahya’nn bu parayla Sahbü Fah Hüseyin’in borçlarn ödedii rivayet edilir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 404. Yahya b. Hâlid’in Yahya’ya iki yüz bin dinar verdii rivayet edilir (Cehiyârî, age., s. 243) ki bu muhtemelen ayn paradr. Zehrânî, Hârûn Reîd’in Yahya’ya birinde dört yüz bin dinar, dierinde ise yüz bin dinar verdiini ifade eder. Age., s. 192. 120 Ali Rzâ’ya bir milyon dirhem verilmesini emretmitir.863 Muhammed b. Ca‘fer’in otuz bin dinarlk borcunu ödemitir.864 Me‘mûn, kz Ümmü Fadl’ kendisine verdii Muhammed Cevad’a her sene bir milyon dirhem gönderirdi.865 Abbâsî halifelerinin seyyid ve erîflere verdii bu ihsanlar ve dier gelirlerin yükseklii sebebiyle olacak ki özellikle ehl-i beyt neslinin önde gelenleri ile alakal pek çok rivayette, onlarn bakalarna yaptklar malî yardmlardan bahsedilir. Bu rivayetler, onlarn yaadklar dönemde sosyal yardmlama açsndan onlarn önemli rol oynadklarna iaret etmektedir. Ca‘fer Sâdk, vefat edecei srada Hasan Eftas b. Ali’ye yetmi dinar verilmesini vasiyet eder. Hatta yanndakiler, “Seni öldürmeyi isteyen birine mal m vasiyet ediyorsun?” deyince sla-i rahim ile ilgili âyet-i kerîme okuyup, akrabayla ilgiyi kesenin cennete giremeyeceini ifade eder.866 Abdullah b. Hasan Ümeyye oullarndan bir aire dört yüz dinar, iki olu Muhammed ve brahim dört yüz dinar, hanm Hind ise iki yüz dinar verir. air onlarn evinden çkarken yannda bin dinarla çkar.867 Hasan b. Zeyd, çocuk denebilecek bir yata babasn kaybetmi ve babasndan dört bin dinar borç kalmtr. Bu borcu ödeyinceye kadar bir çatnn gölgesine ban sokmayacana dair yemin eden Hasan, dedii gibi borcunu ödemitir.868 Hüseyin b. Ali’nin Mehdî’den ald krk bin dinar borçlarna ve sadaka olarak fakirlere verdiini daha önce nakletmitik.869 Hüseyin’in, Hasan b. Hüzeyl’e krk bin dinar karlnda bir ekin öbeini satt, söz konusu paray alan Hüseyin’in hemen evinin önünde gelenlere tasaddukta bulunduu ifade edilmektedir.870 Yedinci imam kabul edilen Mûsâ Kâzm’n hayr ehli biri olmas ile ilgili pek çok rivayet kaynaklara yansmtr. Hatta onun aleyhinde konuan kiilere 863 bn Hallikân, age., III/271; Yâfiî, age., II/13; Zehrânî, Nefekât, s. 192. Me‘mûn’un, Ali b. Mûsâ’ya her sene üç yüz bin dirhem ve arlanmas için de yirmi bin dirhem verdii de rivayet edilir. bnü’l-Cevzî, Müntezam, XI/62. 864 Isfehânî, Mekâtîl, s. 441. 865 Zehebî, Iber, I/300; Safedî, age., IV/105; bn Tariberdî, age., II/231. Onun Muhammed Cevad’a, evlilik esnasnda iki milyon dirhem, her yl da elli bin dinar verdii de rivayet edilmektedir. Zehrânî, age., s. 192. 866 Meclîsî, age., XLVII/277. 867 Isfehânî, Mekâtîl, s. 170. 868 Hatîb Badâdî, age., VII/309. 869 Bkz. dipnot: 859. 870 Isfehânî, Mekâtîl, s. 368. 121 içinde iki yüz ile bin dinar arasnda para bulunan kese gönderdii rivayet edilir.871 Nefî isminde Ali oullarn kötüleyen bir kiiye içinde üç yüz dinar bulunan bir kese göndermitir.872 Ali evlâdna söven bir kiinin kalbini kazanmak için yüz dirhem deerindeki bir tarlay üç yüz dinara satn ald ifade edilir.873 Amcaolu smail b. Ca‘fer’e üç yüz dinar ve dört bin dirhem vermitir.874 Onun Medine’nin fakirlerini aratrd, onlarn evlerine geceleyin dinar ve dirhemler gönderdii, fakirlerin bu paralarn nereden geldiini bilemedii, o vefat edince durumun anlald ifade edilir.875 Onun olu Ali Rzâ da bu açdan babasnn yolunu takip etmitir. Onun air Di‘bil Huzâî’ye alt yüz dinar balad,876 kendisinden yardm isteyen bir fakire iki yüz dinar tasadduk ettii877 hatta arefe günü Horasan’da malnn tamamn datt rivayet edilir.878 Seyyid ve erîflerin özellikle on iki imamn yardmseverliini ifade eden bu rivayetlerin bir ksm abartl gibi görünse de rivayetlerin genelinden söz konusu kiilerin yaadklar çaa sosyal yardmlama açsndan da damgalarn vurduklar söylenebilir. Günümüzde sevilen baz insanlarn eliyle pek çok yardmlar gerçekleebiliyor iken, yaad toplumda büyük bir teveccühe mazhar olan ehl-i beyt neslinin eliyle böyle yardmlar gerçeklemi olmas yadrganacak bir husus olmasa gerektir. Seyyid ve erîflerin malî durumlarnn ele alnd bu bahiste ksa da olsa Hz. Peygamber’in ve onun neslinin zekat ve sadaka alma hususlarna deinmek yerinde olacaktr. Hz. Peygamber döneminde zengin olan Müslümanlarn nisaba ulaan belirli mallardan verdikleri zekat, onun eliyle Kur‘ân- Kerîm’de belirlenmi sekiz snfa879 sarf edilirdi. Allah Rasûlü, bu gelirden kendi ailesinin istifade etmesini yasaklam ve haram olarak 871 Hatîb Badâdî, age., XIII/27-28; bn Hallikân, age., V/308; Yâfiî, age., I/394; Meclîsî, age., XLVIII/104; bnü’l-Imâd, age., I/304; Emîn, A‘yân, II/7. 872 Hatîb Badâdî, age., XIII/28. 873 Isfehânî, Mekâtîl, s. 413; Emîn, A‘yân, II/7. 874 Isfehânî, Mekâtîl, s. 415. 875 eblencî, age., s. 144. Onun baka yardm ve cömertlik örnekleri için bkz. Meclîsî, age., XLVIII/28-32; Emîn, A‘yân, II/7; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 26-32. 876 eblencî, age., s. 148; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 75-76. 877 Emîn, A‘yân, II/15; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 76. 878 lhan, Mûsâ Kâzm, s. 75. 879 “Sadakalar (Zekatlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, dükünler, zekat toplayan memurlar, kalpleri slâm’a sndrlacak olanlarla (özgürlüe kavuturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalm yolcular içindir. Allah hakkyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Tevbe, (9) 60. 122 nitelendirmitir.880 Hz. Peygamber kendisine ve Âl-i Muhammed’e zekatn helal olmaynn sebebini, onun insanlarn at, kiri oluu, onunla günahlarn temizledikleri eklinde açklamtr.881 Hatta Hz. Hasan henüz küçük bir çocukken zekat hurmalarndan bir tanesini azna att zaman Hz. Peygamber hemen müdahale etmi, eliyle hurmay Hasan’n azndan çkarm ve “Biz sadaka yemeyiz.” diyerek onu uyarmtr.882 Zekat yemesi yasaklanan Hâim oullarna bunun yerine zi’l-kurbâ ad altnda humusun/bete bir hissenin tahsis edildii ifade edilmitir. Bu açk rivayetler sebebiyle Benû Hâim’e zekatn haram olduu hususunda görü birlii olumutur. Ancak, Ebû Hanife’ye göre Hâimîler’e humus verilmedii zaman zekat verilebilir. Ebû Yûsuf’a göre ise, Hâimi, Hâimi’ye zekat verebilir.883 Hanefî ve Mâlikî fakihler, birisi asl olmak üzere iki gerekçeye bal olarak bu hususu esnetmilerdir. Gerekçelerin asl olan, hazineden verilen (humusun) tahsisatn Hz. Peygamber’e olan destek ve himayelerinden kaynakland; vefatyla birlikte artk buna gerek kalmaddr. kincisi ise bütçe uygulamalarndaki aksaklklar sebebiyle ehl-i beyte tahsisat ayrlp ödenememesidir. Bu iki mezhebin dnda afiî ve Hanbelîler de dahil olmak üzere çounluk, zekat alma yasann daimi olduu kanaatindedirler.884 Hanefi ve Mâlikî mezhebinin bu gerekçeli görüleri ve baka görüleri de irdeleyen Karadavi, zi’l-kurbâ hissesi onlardan dütüü için onlarn zekat alabilecei görüünü benimsemitir.885 Zekat almama yasa, Hz. Peygamber’in –dinî sorumluluklar gerei- Müslümanlardan toplad mallar akrabalarnn çkarna kulland ithamyla kar karya kalmasn engelledii gibi yaknlarnn da iktidara sahip olan Hz. Peygamber’den bir beklenti içine girmemelerini hedeflemi olmaldr. Buradan hareketle, iktidara gelen kiinin ailesinin bu yasaa muhatap olmas, iktidarnn sona ermesiyle birlikte yasan kaldrlmas gerektii ve dolaysyla Hz. Peygamber’in vefatndan sonra Hz. Peygamber’in yaknlarnn zekat alma yasann kaldrlmas gerektii ifade edilmitir.886 Yine “zekatn insanlarn kiri olarak nitelendirildii için olaya sosyal ve psikolojik olarak 880 Buhârî, Lukata, 6; Hibe, 5; Müslim, Zekat, 162, 163, 175; Ebû Dâvûd, Zekat, 29; Tirmîzî, Zekat, 25; Neseî, Zekat, 27. 881 Müslim, Zekat, 167, 168; Ebû Dâvûd, Harac, 20; Neseî, Zekat, 95. 882 Buhârî, Zekat, 60; Cihâd, 188; Müslim, Zekat, 161. 883 El-Aynî, Abu Muhammed Mahmûd b. Ahmed (855/1451), el-Binâye fi erhi’l-Hidâye, Tashih: Muhammed Ömer, Beyrut, 1400/1980, III/218-219. 884 Yaman, “Ehl-i Beyt Hukuku”, s. 14. 885 Karadâvî, Yûsuf, Fkhu’z-Zekât, Beyrut, 1969, II/732. 886 Demircan, agm., s. 100. 123 bakldnda, Araplar açsndan ganimetten mal edinmek övünç vesilesi, insanlardan bir eyler almak ise yerici bir durumdur. Hz. Peygamber’in, sadaka almay baz insanlar gibi küçük gördüü anlalmaktadr.”887 Bütün bu görüler altnda günümüz açsndan bu yorumlar önem arz etse de çalmamz kapsayan dönem içerisinde Ali-Fâtma evlâdnn zekat aldna dair hiçbir örnek görmememiz, zekatn onlar için bir malî kaynak tekil etmediinin delili olmaktadr. Acaba seyyid ve erîflerin bu genel malî kaynaklarnn yan sra ahsi gelirleri mevcut muydu? Ne yazk ki buna dair ayrntl bilgilere sahip deiliz, ancak onlarn arazileriyle ve su kuyularyla ilgili az da olsa rivayetler göze çarpmaktadr. Bu da öncelikle onlarn tarmla urat hissini uyandrmaktadr. Bu rivayetlere örnek olarak Ca‘fer Sâdk’n Medine’deki Ebû Ziyâd ismindeki kuyusunu söyleyebiliriz. Nefsü’z-Zekiyye hareketinden sonra Mansûr, ehl-i beyt neslinin mallarn müsadere ettii zaman Ca‘fer’in bu kuyusuna da el koymu, hatta Ca‘fer’in maln geri istemesine karn Mansûr “Malnz mehdiniz ald.” diyerek tariz dolu bir cevap vermitir.888 Süveyka’da kars Hind’e ait olup Abdullah b. Hasan’n ilettii Besne isminde bir arazi vard.889 Medine civarnda Feyd yolunda bulunan bir yerleim yerinde, Fah’ta maktul olan Hüseyin b. Ali’ye ait gösterilen Nuheyl isminde su kuyusu bulunmaktadr.890 Yenbu’da bilinen vadilerden Nahlâ’nn aasnda Hasan b. Ali b. Hasan’a ait kuyularn varlndan söz edilmektedir.891 bn Manzûr, Medine topraklarndan Karâkr’, Âl-i Hasan’a ait bir yer olarak tanmlarken, Yâkût el-Hamevî ve Semhûdî, Hz. Hüseyin’in oullarna ait olduunu zikretmektedir.892 Abûd Da’nn Fer-i milel vadisine bakan tarafnda Hasan b. Zeyd’e ait bir kuyu bulunmaktadr.893 Ancak Mansûr, Hasan b. Zeyd’e kzp da onu 887 Macit, Yüksel, “Ehl-i Beytin Sadaka ve Zekat Almamas”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 404. 888 Belâzurî, Ensâb, III/315; Taberî, age., VII/579; Isfehânî, Mekâtîl, s. 241; bnü'l-Esîr, age., III/573, 579. Baka bir zaman Ca‘fer Sâdk, Mansûr ile karlanca Ebû Ziyâd isimli su kuyusunu yine istiyor. Mansûr buna çok kzp onu öldüreceini söyleyince, Ca‘fer Hz. Peygamber’in ve Hz. Ali’nin vefat tarihi olan altm üç yana bastn söylüyor. Mansûr biraz yumuuyor ancak yine de su kuyusunu iade etmiyor. Mehdî halife olunca bu kuyuyu Ca‘fer Sâdk’a iade ediyor. Taberî, age., VIII/603. 889 Bekrî, age., I/227. 890 Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, V/278; Semhûdî, age., IV/1319. 891 Semhûdî, age., IV/1319. 892 Hamevî, Mu ‘cemü’l-Büldân, IV/318; bn Manzûr, age., V/91; Semhûdî, age., IV/1218. 893 Bekrî, age., IV/1259; Semhûdî, age., IV/1260. 124 valilikten azlettii zaman sadece görevden almakla kalmam, onun sahip olduu ve valilii esnasnda biriktirdii her eye el koymutur. Mehdî halife olunca onu hapisten çkarm ve babasnn el koyduu mallar ona iade etmitir.894 Bütün bu arazi ve kuyular, bunlarn sahiplerinin 894 tarmdan gelir saladklarna dair bize ipucu vermektedir. bn Kesîr, age., X/703. 125 III. BÖLÜM SEYYD VE ERÎFLERN KÜLTÜREL KONUMU 1. Dinî limler Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu II/VIII. asr dinî ilimler açsndan çok önemli bir zaman dilimidir. Bu dönemde tefsir, hadis, kelam, slâm tarihi, slâm ahlak, tasavvuf gibi dinî ilimlerin tasnif ve tedvini hzl bir biçimde balamtr. Söz konusu ilimler ile ilgili ilk yazl eserler bu zaman dilimi içerisinde tedvin edilmitir. Yine ehl-i sünnet dünyasnn muteber kabul ettii dört büyük mezhebin imamlarnn yaad dönem, bu tarihe isabet etmektedir. Dinî ilimler açsndan çok önemli olan bu yüzylda, Hz. Peygamber’in torunlar denince akla ilk gelen hususlardan birisi hiç üphesiz onlarn dinî ilimlerdeki etkinliidir. Çünkü siyasette her seferinde skntyla karlaan, çok büyük zorluklar yaayan seyyid ve erîflerin büyük çounluu kendisini ilim hayatna vermi ve dinî ilimler açsndan hatr saylr kiiler ehl-i beyt neslinin arasndan çkmtr. lim, zühd, takva, fesahat, ve cesaret onlarn müterek vasflar kabul edilmitir.895 Yine ehl-i beyt neslinden önde gelen din alimlerinin çkmasnn bir sebebi de dinî ilimlerin Hz. Peygamber’den itibaren, babadan oula geçen bir miras eklinde intikal etmesidir. Adeta ehl-i beyt neslinin baz evleri ilim meclisleri haline gelmi, bu evlerde alim üzerine alim kiiler yetimitir. Bu evlerde her eyden önemlisi ilim, miras olarak kalmtr. Çünkü slâm Dini’nin peygamberi Hz. Muhammed onlarn dedesi, ilmî bahislerde derinlii olan bir zat olduu herkes tarafndan tartmasz kabul edilen Hz. Ali onlarn babas, slâm’n aile içinde salkl bir ekilde nesilden nesile aktarlabilmesini salayan önemli bir balangç noktasdr.896 Bu sebeplerden dolay ehl-i beyt nesli, yaadklar her dönemde içlerinde topluma yön veren, siyasî liderlikten daha ziyade dinî ve ilmî açdan liderler çkarmlardr.897 895 Harun Yldz, agm., s. 299. 896 Uyar, age., s. 500. 897 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 264. 126 Çalmamzn snrlar içerisinde kalan seyyid ve erîflerin ilmî yönden en önemlisi hiç üphesiz Ca‘fer Sâdk’tr. Sadece onun ilmî hayat müstakil bir çalma konusu olacak kadar zengin malzemeye sahiptir.898 Abbâsî Devleti kurulduu zaman Ali oullar içerisinde iki önemli sima göze çarpmaktadr: Biri mamiyye îas’nn imam Ca‘fer Sâdk, dieri Abdullah b. Hasan idi. Ca‘fer Sâdk, siyasî haklarnn talebi için artlarn uygun olmad kanaatinde olup, kendisini tamamen ilmî faaliyetlere vermi ve hayat boyunca Abbâsî Devleti’ne kar herhangi bir harekete karmamtr. Onun bu tavr, siyasî alanda Abdullah b. Hasan’n önünü tamamen açmtr.899 Ca‘fer Sâdk babasnn salnda otuz yl onunla birlikte yaamtr. lmini ve irfann ilk önce babasndan almtr. Dedesi Ali b. Hüseyin vefat ettiinde ise on be yanda olduu bildirilmitir.900 Dolaysyla ilmini öncelikle Hz. Hüseyin’in olu Ali Zeyne’l-Âbidîn’den ve torunu Muhammed Bakr’dan almtr. Babasnn Hz. Âie’nin yeeni olan Urve b. Zübeyr ve Kasm b. Muhammed ile ve Hz. Peygamber’in ei olan Meymune bt. Haris’in azatls olan Süleyman b. Yesar ile ilmî birliktelii olmutur.901 Anne tarafndan dedesi Kasm b. Muhammed b. Ebîbekir, anneannesi ise Esma bt. Abdirrahman b. Ebîbekir’dir.902 Kasm b. Muhammed, Medine’deki yedi fakihten birisidir.903 Hatta onun Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’e kar hürmetkar tavrn,904 Hz.Ebûbekir’in soyundan gelmesine balayanlar olmutur.905 Ca‘fer Sâdk; Muhammed b. Münkedir, bn Ömer’in azatls Nâfi‘, bn Abbâs’n azatls krime, Hz. Ali’nin azatls Abdullah b. Ebî Rafi‘, Zühri, Atâ b. Ebî Rabah’dan ders almtr.906 Kendisinden Yahya b. Saîd, Süfyan es-Sevrî, Süfyan b. Uyeyne, bn Cüreyc, ube, Yahya b. Saîd el-Kattân, Hatim b. smail, Hafs b. Gayyâs, Muhammed b. 898 Ülkemizde en geni biçimde bu konuyu ele alan eser için bkz. Atalan, Mehmet, îîliin Farkllama Sürecinde Ca’fer es-Sâdk’n Yeri, Ankara, 2005. 899 Zorlu, age., s. 218-219. 900 Zehebî, A‘lâm, VI/255. 901 Cündî, age., s. 132; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 158-172. 902 bn Teymiye, age., IV/52; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 26. 903 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 165. 904 Süyûtî, ehl-i beyt nesli arasnda ashâbn büyüklerine en çok muhabbeti olann o olduunu ifade etmi ve onun “Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer hakknda, hayrdan baka bir ey söyleyenlerden ben uzam.” sözünü nakletmitir. Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 122. Onun Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’den beri olanlardan uzak olduuna dair rivayetler nakledilmitir. Zehebî, A‘lâm, VI/259-260. 905 Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/261. 906 bn Teymiye, age., IV/52; Zehebî, A‘lâm, VI/255; Cündî, age., s. 132. 127 shak ve Malik b. Enes rivayette bulunmutur.907 Onun Sahîh-i Müslim’de rivayeti vardr.908 Kimisine göre Ebû Hanife de ondan rivayette bulunmutur.909 Ca‘fer Sâdk ile Ebû Hanife arasndaki ilikinin boyutlar hakknda çok net rivayetlere sahip deiliz. Ca‘fer Sâdk, Ebû Hanife’yi hiç görmediini söylemi ve gyabnda onu özellikle kyas yapmamas hususunda uyarmtr.910 Bu rivayetten hareketle Bahaüddin Varol, Ebû Hanife ile ehl-i beyt neslinin ileri gelenleriyle herhangi bir ilikinin varln söylemenin zor olduunu ifade etmitir.911 îî veya îa yanls kaynaklar ise Ca‘fer Sâdk’n Ebû Hanife ile görütüüne dair pek çok rivayet verir.912 Bunlarn birisinde Ebû Hanife, Ca‘fer Sâdk’a krk soru sorar. Ca‘fer, hepsini cevaplaynca, Ebû Hanife onun insanlarn ihtilaf ettikleri hususlar en iyi bilen kii olduunu itiraf eder.913 Bir baka rivayete göre bir ihramlnn bir geyiin diini krmas ile ilgili Ca‘fer Sâdk’n sorusunu, Ebû Hanife yantlayamaz.914 “Yine (Ca‘fer ile geçen) iki yl olmasayd Numan helak olurdu.”915 eklinde Ebû Hanife’nin bir söz söyledii ifade edilerek, Ebû Hanife’nin iki yl ona talebelik yapt söz konusu edilmitir. Ama bu söz deiik yönlerden eletirilmitir. Dönemin iki büyük aliminin deiik vesilelerle bir araya gelmesi mümkün görülmekle beraber, söz konusu rivayetlerde Ebû Hanife’yi Ca‘fer Sâdk’a talebe yapmak gibi bir eilim hissedilmektedir. Gerçi mam Muhammed ve Ebû Yûsuf’a ait olan Âsâr isimli eserde, Ebû Hanife’nin Ca‘fer Sâdk’tan bir çok hadis rivayet ettii ifade edilmektedir.916 Bununla birlikte Ebû Hanife’yi Ca‘fer Sâdk’a talebe yapan söz konusu rivayetleri temel kaynaklardan ziyade îî kaynaklarda görmemiz, bu rivayetlerin mevsuk oluu konusunda üphe oluturmaktadr. Hatta iin boyutu daha da ileri götürülerek Ca‘fer Sâdk’n Sünnî dört mezheb imamnn hocas olduu öylece ifade edilmitir: “afiî, ilmini Muhammed 907 Zehebî, A‘lâm, VI/255; bn Teymiye, age., IV/52; Meclîsî, age., XLVII/27; eblencî, age., s. 139; Ziriklî, age., II/121; Cündî, age., s. 132; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 66; Subhi Salih, age., s. 169. 908 Zehebî, A‘lâm, VI/255. 909 Meclîsî, age., XLVII/27; eblencî, age., s. 139; Ziriklî, age., II/121; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 66. 910 ez-Zübeyr b. Bekkâr (256/870), el-Ahbâru’l-Muvaffakyyât, thk: Sâmi el-Mekkî el-Anî, Badat, 1392/1972, s. 76-77. 911 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 266. 912 Meclîsî, age., XLVII/213-240. 913 Zehebî, A‘lâm, VI/255; Meclîsî, age.,XLVII/217-218; Ebû Zehrâ, Sekiz Büyük mam, s. 348-349; Subhi Salih, age., s. 160. 914 Yâfiî, age., I/305; bnu’l-Imâd, age., I/220; Cündi, age., s. 145. 915 Cündi, age., s. 145. Cündi, bu iki ylda Ebû Hanife’nin îa fkhn örendiini söylemektedir. 916 Ebû Zehrâ, Sekiz Büyük mam, s. 366; mâmü’s-Sâdk, s. 38, 253. 128 eybânî’den ve Malik’ten alrken Ahmed de afiî’den ald. Bunlarn hepsinin ilmi bir ekilde Ebû Hanife’ye dayanr. O da Ca‘fer b. Muhammed’den istifade etmiti. Ca‘fer Sâdk’n birikimi de sonuçta Ali’ye döner.”917 Hiç üphesiz bu ifadeler mezheb taassubu içerisinde söylenmi sözlerdir. Her ne kadar mam Malik ile Ca‘fer Sâdk arasnda bir iliki olsa da siyasî tavr açsndan bile farkl bir tutum takndklar açktr. Hatta Ca‘fer Sâdk’n siyasî ilerle ilgili ilgisiz ve isyan hareketlerine destek vermeyen tavrnn, mam Malik’in de tavr olduunu savunanlar olmu, ancak mam Malik’in Nefsü’z-Zekiyye ve kardei brahim’in hareketine verdii destek ve fetvann bu görüle çelitii ifade edilmitir.918 Bu da gösteriyor ki mam Malik, döneminde bir otorite, Ca‘fer Sâdk bir otoritedir. Aralarnda rivayet bann olmas birinin dierinden daha üstün olduu sonucunu dourmaz. Nitekim sahabiler de birbirlerinden hadis dinlemilerdi. Ca‘fer Sâdk’n ilmî yönüyle ilgili Ebû Zehra özetle u deerlendirmede bulunur: x Ca‘fer Sâdk, Medine ehlinden de Irak ehlinden de ilim talep etmi, taassup göstermemitir. x Örendii görülerle kyas yapan kendine özgü metodu olan müstakil bir müctehiddir. x mamn, fukahann ihtilaflarna önem vermesi, fkhn pnarlarn kendine açmtr.919 Ca‘fer Sâdk’n zndklarla ilgili verdii baz cevaplar ve onlarla yapt münazaralar veren Ebû Zehra, bunlarn onun kelam ilmine vukûfiyetini gösterdiini ifade etmektedir.920 Fkh konusunda onun yeri tartlmazd. Fkhta, dier slâm mezheplerinin imamlar gibi bir metod takip etmitir. Birinci derecede Kur‘ân ve Sünnete dayanmaktadr.921 Onun fkhtaki konumunu göstermesi açsndan bn Zulak’n bize verdii u bilgi çok dikkat-i ayandr: “Msrllar, meselelerini Ca‘fer Sâdk’a yazarlar ve onun verdii fetvalardan ayrlmazlard. 917 bn Ebi’l-Hadîd, el-Mutezilî (656/1258), erhu Nehci’l-Belaa, Kum, 1404, I/18; el-Hllî (726/1335), Nehcü’l-Hak ve Kefü’s-Sdk, Kum, 1407, s. 237. 918 Nevin Abdülhalik Mustafa, age., s. 270-271. 919 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 28-29. 920 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 96-100. 921 Subhi Salih, age., s. 169-170. 129 shak b. Ca‘fer Sâdk Msr’a geldiinde, Kabe gibi onun etrafnda dönüyorlard.”922 O, îîlerce imamlarn en büyüü özellikle îî fkhn ve itikadn tedvin eden imam olarak görülür. Nitekim mamiyye îas, kendilerinden bir mezhep olarak bahsederken Ca‘feriyye ismini kullanrlar.923 Onun hadisçilii konusunda farkl görüler benimsenmitir. mam afiî ve Yahya b. Maîn onu sika saymlardr.924 Onu kizble/yalanla itham eden hiçbir kimse olmamtr.925 Ebû Hâtim de onu sika kabul etmitir.926 Bununla birlikte ona nispet edilen hususlarn çokluu, bunlarn gerçek olan ile olmayann ayrt edilmesinin zorluu sebebiyle, Buhari onun hadisini rivayet etmemitir. Ehl-i sünnet hadis alimleri onun hakknda ihtilaf etmilerdir. Tabakat sahibi bn Sad, “O, sikadr, ilmi ve hadis rivayeti çoktur ancak huccet saylan kiiler ondan rivayette bulunmamtr.”927 derken, Yahya b. Saîd, “çimde onunla ilgili bir ey (kuku) var.”928 demektedir. Rivayet ettii hadisleri dorudan duymamas, Ebû Bekir b. Ayya’ ondan rivayet etmemeye sevk etmitir. sminin o dönemde çokça geçmesi ve baz istismarlar görülmesi ondan rivayet etme konusunda alimleri temkinli davranmaya ittii görülmektedir. Örnein; Ebu’l-Hattab görülerini Ca‘fer Sâdk’a dayandrmtr ama Ca‘fer Sâdk’n kendisi bunu reddetmi ve ondan berî olduunu söylemitir. Buna ramen ona ait olmayan baz görüler, onun ahsyla ilikilendirilmitir.929 Belki de özellikle III/IX. yüzyl alimlerinin ondan rivayette bulunmamas mezhep taassubundan kaynaklanan bir eksiklik olabilir.930 “Hadis, hikmet, zühd, öüt kitaplar onun sözünden uzak kalamaz ve ‘Ca‘fer Sâdk dedi ki:’ derler.”931 sözü aslnda Sünnî alimlerinin tedirginliinin haksz olmadn bize anlatmaktadr. Anlalan her söz söyleyen, sözünün geçerlilik kazanmas için bunu Ca‘fer Sâdk’a nispet etmitir. Ona nispet edilen sözün yan sra pek çok eser de nispet edilmi ve 922 bn Zûlâk, age., s. 48. 923 Flal, Ethem Ruhi, mamiyye îas, stanbul, 1984, s. 164. 924 bn Adî, Ebû Ahmed Abdullah b. Muhammed el-Cürcânî (365/976), el-Kâmil fî Duâfâi’r-Ricâl, 3. bask, Beyrut, 1409/1988, II/131. 925 926 Zehebî, A‘lâm, VI/257; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm,III/265. bn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Muhammed b. dris er-Râzî et-Temîmî (327/940), el-Cerh ve’t-Ta‘dîl, Beyrut, 1271/1952, II/487; eblencî, age., s. 139. 927 bn Sad, age., V/323. 928 bn Adî, age., II/131. 929 Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 128. 930 Ebû Zehrâ, Sekiz Büyük mam, s. 367. 931 Meclîsî, age., XLVII/30; Emîn, A‘yân, I/661. 130 yirmi dörde yakn kitabnn olduu ifade edilmitir.932 mamiyye’nin kaynaklarna göre Ca‘fer Sâdk’n kendisine yöneltilen sorulara verdii cevaplar, îa’nn ‘el-Usûl’ adn verdii dört kitapta toplanmtr. îa’ya ait eserlerin Selçuklular ve Eyyübiler zamannda imhaya maruz kalmalarna ramen ‘Usûl’ dedikleri külliyatn baz kaynaklar kütüphane mahzenlerinde varln korumutur. IV/X. asrn balarndan, V/XI. asrn ilk yarsna kadar îa bilginlerinin eserlerini bu kitaplardan ve ittifak edilen baka eserlerden almalar bize bunu göstermektedir.933 “îîliin Farkllama Sürecinde Ca‘fer Sâdk’n Yeri” isimli doktora çalmas yapan Mehmet Atalan konuyla ilgili yazd bir makalede öyle demektedir: “îa, Ca‘fer Sâdk’a baz vaaz ve nasihatler izafe ettii gibi, kendisine îî doktrini müdafaa eden çok sayda kitap da izafe edilmektedir. Bu kitaplar kef, sihir, fal ve kimya ile ilgilidir. En önemlileri de Ca‘fer Sâdk’n gelecee ait verdii haberlerle ilgili cefirdir. lk dönem kaynaklarna bakldnda ise, red olunmu bir çok mesele hakknda Ca‘fer Sâdk’a izafe edilen rivayetlerin mevcut olduu görülmektedir. Mesela îî-mamiyye’ye göre Ca‘fer Sâdk bütün gizli, felsefî, tasavvufî, fkhî, kimyevî ve tabiî ilimlere; Zebur, Tevrat, ncil ve brahim’in suhufuna, Fâtma mushafna, her türlü helal ve harama, geçmi ve gelecekleri bilgi ve haberleri ihtiva eden Cefr ilmine vakftr… Aratrmada tespit edilebildii kadar ile Ca‘fer Sâdk’n Kitabü’t-Tevhid adl eseri hariç, dier bütün eserler ona nispet edilmitir. stanbul Süleymaniye’de tespit ettiimiz ve kaynaklarda bahsedilen Ca‘fer Sâdk’a nispet edilen eserler incelendiinde bu sonuca varlmaktadr. Bu nedenle sihir, kimya, fal, zecr ve cefr gibi ilimlerin ona nispeti ilmen uygun deildir. Çünkü bu iddialar bilimsel temelden yoksun ve çelikilerle doludur.”934 Birçok eserinin olduu söylenirse de bunlarn ona nispeti ve shhati oldukça üphelidir.935 îa’nn çou Ca‘fer Sâdk’n mezhebine balanmlar ve onu imamlar saymlardr. îî ve Sünnî kaynaklar onu o kadar çok övmütür ki bir çok risale ve kitap ona nispet edilmitir. Onu sûfî kutuplarndan bir kutup, Câbir b. Hayyân ’n kimyada hocas saymlardr. Gelecekten haber veren ‘Cefr” kitab ona nispet edilmitir ve daha birçok 932 Emîn, A‘yân, I/668-669; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 132; evkî Dayf, age., III/129, 132; Gölpnarl, Abdülbâkî, On iki mam (as), 2. bask, stanbul, 1989, s. 106. 933 Subhi Salih, age., s. 169. 934 Atalan, Mehmet, “Ca’fer es-Sâdk’n Eserleri”, Dinî Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2001, Say: 11, s. 131-132. 935 Flal, mamiyye, s. 165. 131 hüküm, söz, hadis ona nispet edilmitir. Öyle ki aratrmac muhaddisler için onun gerçek görülerini bilme konusunda iler birbirine karmtr.936 Abdullah b. Hasan babas, annesi Fâtma bt. Hüseyin ve sahabi Abdullah b. Ca‘fer b. Ebî Tâlib’ten rivayet etmitir. Kendisinden Süfyan Servî ve Malik rivayette bulunmutur. Onun ulemann yannda saygn bir yeri vard. Yahya b. Maîn ve Ebû Hâtim, onun için sika ve sadûk demitir.937 Hasan b. Zeyd, bir muhaddisti; Neseî’nin Süneni’nde onun hadis rivayeti vardr.938 bn Maîn ve bn Adî onu zayf kabul etmitir, bn Hbban ise onun için sika demitir.939 Ali b. Ömer b. Ali b. Hüseyin bir muhaddisti ve Ca‘fer Sâdk’tan rivayette bulunmutur.940 bn Hbbân onu sika raviler içerisinde saymtr.941 Siyasetle iç içe olan ve Mansûr zamannda hurûc eden Muhammed Nefsü’z-Zekiyye ve kardei brahim’i babalar Abdullah, çocukken Abdullah b. Tavus’a götürür ve ona “Bu ikisine hadis rivayet et. Umulur ki Allah, o ikisini faydalandrr.” derdi.942 Abdullah olu Muhammed’e ilim talep etmesini ve dinde fkh sahibi olmasn emrederdi.943 O, ilim talep ediini öyle anlatmaktadr: “Ensar’n evlerinde ilim talep ederdim. Hatta onlarn kap önlerinde yatar uyurdum. Birisi beni uyandrr ve beni o evin kölesi zannederek, ‘Efendin namaza çkt.’ derdi.”944 Birileri Muhammed b. Abdillah’n ilmî kapasitesi ile alakal ileri geri söz söylemiler olacak ki onun arkadalarndan Kasm b. Müslim, ona gelir ve öyle der: “Ey Ebû Abdillah! nsanlar, sizin arkadanz Muhammed’in fkh bilgisi yoktur, diyorlar.” Muhammed, yerden bir denek alr ve “Ey Kasm b. Müslim! nsanlar u denein elimde oluu gibi bana balansnlar ve bana helal ve haram kapsndan sorsunlar da ben onun cevabn veremiyeyim. Bu hiç ho bir ey deildir. Ey Kasm b. Müslim! nsanlarn en sap 936 Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 132. 937 bn Ebî Hâtim, age., V/33; bn Kesîr, age., X/513; bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Tehzîbü’t-Tehzîb, Beyrut, 1404/1984, V/33. 938 Mizzî, age., VI/152; bn Kesîr, age., X/703; eblencî, age., s. 186. 939 bn Kesîr, age., X/730. 940 Mizzî, age., XXI/78; Dâvûdî, age., s. 243; bn Hacer, Tehzîb, VII/320. 941 bn Hbbân, age., VIII/456. 942 Isfehânî, Mekâtîl, s. 211, 213. 943 Isfehânî, Mekâtîl, s. 213. 944 Isfehânî, Mekâtîl, s. 211. 132 hatta en zalimi daha da ötesi en kafiri bu ümmet içerisinde imamet iddia edip de kendisine helal ve haramla ilgili bir ey sorulduunda ona kar verecek cevab olmayandr.”945 O, derin bir ilme sahipti946 ve biz bu dinî bilgiyi en güzel bir biçimde onun Mansûr ile mektuplamasnda görmekteyiz.947 Söz konusu mektuplar onun dinî ilimlere vukûfiyetini bize aksettirmektedir.948 Ondan bir grup, hadis rivayet etmitir. Neseî ve bn Hbbân onu sika kabul etmitir.949 Muhammed’in kardei Mûsâ b. Abdillah rivayeti az olmakla beraber hadisçidir.950 Yahya b. Maîn, onu sika kabul etmitir.951 Muhammed ile Mûsâ’nn kardeleri olan Yahya b. Abdillah da hadis rivayet etmitir. Onun kendisinden en çok hadis rivayet ettii kii Ca‘fer b. Muhammed Bakr’dr. Yine babasndan, kardei Muhammed’den, Eban b. Talib’ten hadis rivayetinde bulunmutur.952 Yahya’nn Medine’de mam Malik’in yanna gidince, mam Malik onu ayaa kalkarak karlad ve yan bana oturttuu rivayet edilmektedir.953 sa b. Zeyd, ehl-i beyt nesli içerisinde ilim olarak en önde gelenlerden biriydi. Babasndan, Ca‘fer Sâdk’tan, Abdullah b. Muhammed’den, Süfyan Sevrî’den, ube b. Haccac’tan ve Malik b. Enes’ten hadis rivayet etmitir.954 Süfyan Sevrî’nin ona çok deer 945 Isfehânî, Mekâtîl, s. 258. 946 Ziriklî, age., VII/90. 947 Belâzurî, age., III/323-325; Müberrad, age., VI/113-117; Taberî, age., VII/566-571; bnü'l-Esîr, age., III/568- 571; bn Kesîr, age., X/502-504; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 105-112; Demirayak, age., s. 158-161. 948 E-elebî, Ahmed, Mevsûâtü Târîhi’l-slâmî ve’l-Hadârati’l-slâmiyye, 7. bask, Kâhira, 1982, III/208; Zorlu, age., s. 261. 949 Ez-Zehebî, emsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1347), Mîzânü’l-‘tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, thk: Ali Muhammed-Âdil Ahmed, Beyrut, 1995, VI/198; bn Kesîr, age., X/514. 950 951 Ziriklî, age., VIII/270. bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Lisânü’l-Mîzân, 3. bask, Beyrut, 1406/1986, VI/123. 952 Isfehânî, Mekâtîl, s. 388. O, Medine’de Ca’fer Sâdk’n kucanda büyümü, ondan hadis dinlemi ve fkh örenmitir. Ziriklî, age., IX/190. 953 Isfehânî, Mekâtîl, s. 389. 954 bn Ebî Hâtim, age., III/60; Isfehânî, Mekâtîl, s. 345. 133 verdii ve elini öptüü ifade edilir.955 Ali b. Salih’in onu kzyla evlendirmesinin bir sebebi olarak onun ilmî kapasitesi söz konusu edilmitir.956 Babas vefat ettiinde yirmi yanda olan Mûsâ Kâzm’n957 ilk hocas hiç üphesiz babas Ca‘fer Sâdk olmutur. bn Teymiye, onunla ve babasyla ilgili öyle demektedir: “Mûsâ Kâzm’n çok rivayeti yoktur. Babas Ca‘fer’den rivayet etmi, kendisinden de kardei Ali rivayette bulunmutur. Tirmizi ve bn Mace, ondan rivayette bulunmutur… Onun, babasnn ve dedesinin hadisleri sahihlerde, sünenlerde ve müsnedlerde vardr; fetvalar ise bnü’l-Mübarek’in, Saîd b. Mansûr’un, Abdürrezzak’n, Ebî Bekr b. eybe’nin kitaplar gibi selefin fetvalar hakknda yazlan kitaplarda vardr.”958 Zamannn en fakihî, dini en iyi anlayanlarn banda gelen, Kur‘ân’ en iyi ezberlemi ve manasn en iyi bilen, anlalr bir dille konuan959 Mûsâ Kâzm’n ilmiyle alakal îî kaynaklar pek çok menkbe ve rivayetler naklederler. Ona soru soranlara ikna edici cevaplar verdiine, onunla münazara eden hasmlarn yenilgilerine dair pek çok rivayetler aktarlmtr.960 Onun sika bir ravi olduu konusunda hadisçiler hem fikirdirler.961 Ca‘fer Sâdk’n dier iki olu Muhammed ve shak da hadis rivayetleriyle marufturlar. Muhammed, babasndan rivayetlerde bulunmutur.962 Süfyan b. Uyeyne shak b. Ca‘fer’den rivayet ettii zaman öyle derdi: “Bana sika, raz olunmu shak b. Ca‘fer söyledi.”963 bn Teymiye Mûsâ Kâzm’n ilmi ile ilgili söylediklerinin aksine olu Ali Rzâ’nn ilmi ile alakal olumlu eyler söylememektedir. Ona göre Mûsâ Kâzm’dan sonra gelen on iki imam temsilcilerinin, ilimle mehur kitaplarda ve onlarn tarihlerinde haberleri zikredilebilecek bir ilim onlardan alnmamtr. Onlarn ne temel hadis kaynaklarnda rivayetleri ne selefin fetvalarnn nakledildii bilinen kitaplarda fetvalar ne de tefsir vb. 955 Isfehânî, Mekâtîl, s. 351-352; Dâvûdî, age., s. 229. 956 Ziriklî, age., V/286. 957 lhan, Mûsâ Kâzm, s. 4 958 bn Teymiye, age., IV/56. 959 lhan, Mûsâ Kâzm, 33. 960 Meclîsî, age., XLVIII/189-205; Emîn, A‘yân, II/6; eblencî, age., s. 144 ; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 21-23. 961 bn Ebî Hâtim, age., VIII/139; Mizzî, age., IXXX/43; Zehebî, Mîzânü’l-‘tidâl, VI/538; bn Hacer, Tehzîbü’t- Tehzîb, X/302. 962 Taberî, age., VIII/537; Isfehânî, Mekâtîl, s. 438; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Tiktakâ, age., s. 213. 963 Mizzî, age., II/416; Dâvûdî, age., s. 202. 134 kitaplarda bilinen sözleri vardr. Fakat onlara ait, ehlinin arzulad faziletler ve menkbeler vardr. Ebu’s-Salt Herevî gibilerin, onun babalarndan naklettii, içinde Allah’n, brakn ehl-i beytin sadklarn ehl-i beytin dndaki sadklardan bile tenzih ettii yalanlarn olduu rivayetlerden baka her hangi bir rivayeti yoktur. Ondan orta seviyeden daha aada olan baz fakihler, bilgi almlardr.964 O, babasndan ve bakalarndan hadis rivayet etmitir. Kendisinden de Me‘mûn, Ebu’s-Selt Herevî, Ebû Osman Mazenî rivayette bulunmutur.965 bn Hbbân onu sika saymtr.966 Ancak ondan gelen bütün rivayetlere itibar edilemeyecei, bunun sebebinin ondan pek çok garip nakiller yaplmasnn olduu hadisçiler tarafndan tasrih edilmitir.967 eblencî, onun Münavi’nin Camiu’s-Sair erhinde yer alan baz hadis rivayetlerini sralamaktadr.968 Yine îî kaynaklar halkn ona sorduu sorular ve onun verdii cevaplarla ilgili pek çok rivayette bulunurlar.969 Ona ait olduu ifade edilen eserler mevcuttur.970 Bütün bu bilgileri deerlendiren lhan, onun babas gibi Medine’de fevkalade derin bir dinî kültürle, ilimle dopdolu bir çevrede yetitiini, daha yirmi yandayken fetva makamna yükseldiini ifade etmektedir.971 Halife Me‘mûn’un onu veliaht tayinini ve bu tayinindeki bir sebebin de onun fazileti olduunu ifade etmitik. Hal böyle olunca onun az çok bir ilim sahibi olduu anlalmaktadr. Fakat baba ve dedeleri kadar ilim sahibi olmad, en azndan Sünnî hadis kaynaklarnn onun hadisçiliine, fetva ehlinin onun fetvalarna pek itibar etmedii de bn Teymiye’nin sözlerinden anlalmaktadr. bn Teymiye’nin dinî bilgisiyle ilgili îîlerin görüüne katlmad bir dier kii de Ali Rzâ’nn olu Muhammed’dir. Onun “Mûsâ Kâzm’dan sonra gelen on iki imam temsilcilerinin ilimle mehur kitaplarda ve onlarn tarihlerinde haberleri zikredilebilecek bir ilim onlardan alnmamtr. Onlarn ne temel hadis kaynaklarnda rivayetler ne selefin fetvalarnn nakledildii bilinen kitaplarda fetvalar ne de tefsir vb. kitaplarda bilinen sözleri 964 bn Teymiye, age., IV/56, 58, 60-62. 965 bn Kesîr, age., X/689. 966 bn Hbbân, age., VIII/456. 967 bn Hbbân, age., VIII/456; Zehebî, Mîzânü’l-‘tidâl, V/191, 192. 968 eblencî, age., s. 148. Onun hadis rivayetine dair rivayetler için bkz. Meclîsî, IXL/120-122; Emîn, A‘yân, II/14, 18. 969 Meclîsî, age., IXL/89-107; Emîn, A‘yân, II/13, 22-23; 970 Emîn, A‘yân, II/26-27; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 94-97. evkî Dayf, Tahran’da baslm olan “Fkhu’r-Rdâ” adl eserinin olduunu söylemektedir. Age., III/132. 971 lhan, Mûsâ Kâzm, s. 40. 135 vardr. Fakat onlara ait, ehlinin arzulad faziletler ve menkbeler vardr. Allah hepsinden raz olsun”972 sözlerinin bir muhatab da Muhammed Cevad b. Ali Rzâ’dr. Me‘mûn’un, kzn onunla evlendirmek üzere Abbâs oullarnn ileri gelenlerinin önünde, Kad Yahya b. Eksem tarafndan kendisine yöneltilen sorularla imtihan edilmesi olay973 bn Teymiye tarafndan pek çok gerekçeyle reddedilmitir. Ona göre Yahya b. Eksem gibi birinin böyle bir soruyu bu ekilde sormas makul deildir ve Muhammed’in ilminin göstergesi olarak sorduu sorularn pek çou basit sorulardr, oysaki onun ayn meselede sorabilecei ilim gerektiren baka sorular sormas mümkündür. bn Teymiye onun Fâtma’nn mehriyle ilgili sözlerini de eletirir.974 Bununla birlikte onun Hz. Ali rivayetiyle Hz. Peygamber’den hadis rivayetini kaynaklarmz vermektedir.975 Avni lhan, bir hrszn elinin nereden kesilecei konusunda Me‘mûn’un ba kads Ahmed b. Ebî Duâd’n deil de onun görüüyle amel ettiine dair bir rivayeti nakleder976 ki bu da çok makul görünmemektedir. Me‘mûn’un herkesin ortasnda ba kadsnn deil de çocuk yata olan Muhammed’in görüüyle amel etmesi, üstelik ba kadnn da görevine devam etmesi çelikili ve izah güç bir durumdur. Dinî ilmiyle alakal ilim ve fkh ehlinden olduu ifade edilen Muhammed b. Kasm’n adalet ve tevhid konusunda mutezilî görülere sahip olan bir zeydî olduu,977 ancak Hz. Peygamber’in Hz. Ali’yi kendisinden sonra ismen deil de vasf olarak imam tayin ettiini 972 bn Teymiye, age., IV/56. 973 bn Teymiye, age., IV/68; Emîn, A‘yân, III/33-34; Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, age., s. 336-337. Rivayete göre Yahya b. Eksem, Muhammed Cevad’a ‘Av öldüren ihraml hakknda görüün nedir?’ diye sorunca Muhammed, ‘Hll bölgesinde mi harem bölgesinde mi, bilerek mi cahilane mi, ilk defa m birkaç defa m, küçük bir av hayvan m büyük bir av hayvan m, ihraml köle mi hür mü, büyük mü küçük mü, ku mu yoksa baka bir hayvan m?’ eklinde soruyla cevap verir. Yahya b. Eksem ve oradakiler buna çok arrlar. Me‘mûn onun faziletini böylece onlara ispat eder ve orada Fâtma’nn mehri olan 500 dirhemle Me‘mûn’un kzn Muhammed Cevad kendisine nikahlar. 974 bn Teymiye, age., 69-75. 975 Hz. Ali öyle demitir: “Rasûlullah beni Yemen’e gönderdi. Bana tavsiyede bulunurken öyle dedi: ‘stihare eden hüsrana uramaz, istiare eden piman olmaz. Ey Ali! Gece yolculuu yap. Çünkü geceleyin yol adeta ksalr. Gündüz yolculuu ise uzun gelir. Ali! Sabahleyin ie bismillah ile bala. Çünkü ümmetime sabahn erken vakitleri bereketli klnmtr.’” Hatîb Badâdî, age., III/54; Safedî, age., IV/106; Yâfiî, age., II/81; Emîn, A‘yân, II/35. 976 lhan, Mûsâ Kâzm, s. 102. 977 Isfehânî, Mekâtîl, s. 465, 473. 136 söyleyerek dönemindeki Zeydiyye imamlarnn görülerine muhalefet ettii nakledilmektedir.978 Kendi ilmiyle alakal bilgiler bulamadmz dris b. dris b. Abdillah’n, Marib’te Mâlikî mezhebinin yaylmas konusunda balca etken olduu ifade edilmektedir. mam Malik’in Muvatta’da dris’in dedesi Abdullah’tan rivayette bulunmas, Abbâsîler’den Halife Mansûr’un hal‘ine fetva vererek Muhammed ve brahim kardelere biat etmesi ve onlardan sonra dris’in halifeliini tavsiye etmesi sebebiyle drisîler’in bir yerde yönetimi ele geçirme sebebi olmutur. Bütün bunlar sebebiyle dris b. dris, “Onun mezhebine tâbî olmaya ve kitab Muvatta’y okumaya biz herkesten daha laykz.” diyerek tüm hizmetindekilere bunu emretmitir. Bu da Marib’te Mâlikî mezhebinin yaylmasna sebep olmutur.979 Hiç üphesiz bu da dinî ilimler açsndan çok önemli bir husustur. Bu olay, bir bölgenin Müslüman olmas ve Mâlikî mezhebinin görülerini benimsemesinde bir erîfin rolünü bize açk bir ekilde anlatmaktadr. Görüldüü üzere seyyid ve erîfler arasnda dinî ilimler açsndan alim diye nitelendirilen insanlar olmutur. Bunlar özellikle îî dünyada ilimlerinden istifade edilen kiiler olmulardr. Bununla beraber, Sünnî dünyada bu kiilerin ilminden hakkyla istifa edilip edilmedii ve onlarn eserleri müstakil aratrma konusu olabilecek bir husustur. 2. iir ve Edebiyat Alannda Seyyid ve erîfler Toplumu etkileyen, belli kitleleri peinden sürükleyen insanlarn, iir ve edebiyat alannda ileri olmalar, en azndan iyi birer hatip olmalar sk rastlanlr bir durumdur. Seyyid ve erîfler de zaman zaman kitleleri pelerinden sürüklemi, karizma sahibi insanlardr. Onlarn kendilerini, edebiyat alannda yetitirmelerinin gerei ortadadr. Zaten iir ve edebiyat gerek cahiliye döneminde gerekse Hz. Peygamber döneminde Arap toplumunda önde bir kültür unsurudur. Özellikle iir o dönemin haberleme unsuru, airler de medyas olarak görülebilir. Ferdî ve toplumsal hayatn her ögesi iirlerde ilenmitir. Dolaysyla siyasetten dinî hayata, aktan ekonomik hayata kadar pek çok alanda iirler söz konusudur. 978 Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 223. 979 Kettânî, age., I/86. 137 Ca‘fer Sâdk, Abdullah b. Hasan ve oullar Muhammed ve brahim, Abbâsîler’in ilk döneminin en mehur hatipleri olarak saylmtr.980 Bu normal kabul edilmelidir, çünkü söz konusu ahslar gerçekten toplumlarnda iz brakm kiilie sahip insanlardr. Ca‘fer Sâdk’n iirlerini, îî kaynaklar derlemitir.981 Abdullah b. Hasan’n Halife Seffâh’a kar söyledii beyitler982 bana epey i açm görünmektedir. ki oluna vasiyette bulunurken,983 olu Muhammed’in ba, önüne getirildii zaman söyledii beyitler984 kaynaklarmzda yer almaktadr.985 Gözü yal biri olduu için zü’d-dem‘a (gözü yal) diye lakab bulunan986 Hüseyin b. Zeyd b. Ali, babas Zeyd ve kardei Yahya’nn ölümlerinden dolay çok alam ve dizeler söylemitir.987 Aratrmamz içerisindeki dönemde edebî yönden en parlak ahsiyet hiç üphesiz Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’dir. Onun hurûcu esnasndaki iirlerini kaynaklarmz bize nakletmitir.988 Ancak o, airliinden daha çok hutbeleri ve mektuplar ile ün kazanmtr. Muhammed’in Mansûr’a kar hareketinde Medine’de minbere çkarak halka okuduu hutbe, Abbâsîler’e muhalif gruplarn irad ettikleri siyasî hutbelere güzel bir örnek tekil eder.989 Onun edebî yönünü bize en iyi aksettiren hiç üphesiz Mansûr’la yaztklar mektuplardr.990 980 Demirayak, age., s. 142. 981 Emîn, A‘yân, I/676. 982 Hatîb Badâdî, age., IX/432 bn Abdirabbih, age., V/74; Dâvûdî, age., s. 82. Seffâh ile mektuplamas esnasnda irad ettii beyitler için bkz. Belâzurî, age., III/310; Ya‘kûbî, age., II/358; bn Abdirabbih, age., V/86. 983 Ahmed Zeki Safvet, Cemheratü Hutabi’l-Arab fî Usûri’l-Arabiyyeti’z-Zâhira, Kâhira, 1381/1962, III/39. 984 Safedî, age., III/298; Ahmed Zeki Safvet, age., III/40. 985 Bütün iirleri için bkz. Isfehânî, Eanî, XXI/124-138. 986 Mervezî, age., s. 38; Dâvûdî, age., s. 210. 987 Belâzurî, age., III/453; bn Manzûr, age., VIII/91. 988 Cüheyne Da’ndan kaçarken, cariyesi dümü ve ona ait olan çocuu ölmütür. Muhammed bu olay üzerine bir iir söylemitir. Taberî, age., VII/535; bnü'l-Esîr, age., III/559. Kendisine biat edenlerle ilgili kitaplar yaktktan ve klcn knndan çkardktan sonra “Gaspçlara kar galip gelmede utanlacak bir ey yoktur./Arslann sinekten korkmas diye bir ey yoktur.” anlamnda iir irad etmitir. Safedî, age., III/298. Yine hurûc ettiinde ölüm ile ilgili bir iir söylemitir. Belâzurî, age., III/330. 989 El-Kâlî, Ebû Ali smail b. Kasm el-Badâdî (356/960), el-Emâlî, Beyrut, 1344/1926, III/120; Ahmed Zeki Safvet, age., III/38; Demirayak, age., s. 14. 990 Belâzurî, age., III/323-325; Müberrad, age., VI/113-117; Taberî, age., VII/566-571; bnü'l-Esîr, age., III/568- 571; bn Kesîr, age., X/502-504; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 105-112; Demirayak, age., s. 158-161. 138 Mansûr ve Muhammed arasnda karlkl yazlan bu harika mektuplar sebebiyle bu hareket, dier isyanlardan farkllk göstermektedir. Bu mektuplar, siyasî, mantkî ve dinî delillerle doludur.991 Bu mektuplar Arap Edebiyat tarihi açsndan da önem arz etmektedir.992 Bu mektuplar, yazlm siyasî mektuplarn en güzel ve orijinal örneklerindendir.993 Müberrad onlar “gerçekten çok güzel ve ho”994 diye tavsif etmektedir. Bunlar edebiyat aheserleridir.995 Muhammed ile ayn kaderi paylaan kardei brahim, taraftarlarn alatacak derecede iyi bir hatip996 ve de bir airdir.997 Onun hanmna sevgisini ifade eden beyitleri,998 aabeyi Muhammed hastalandnda999 ve aabeyinin vefat haberini aldnda söyledii iirleri,1000 kaynaklarmzda yerini almtr. Mufaddal b. Muhammed, Mansûr’un ordusuna kar dururken brahim’in yannda olduunu, onun beyitler söylediini, her seferinde brahim’e beyitlerin kime ait olduunu sorduunu, onun da “Hendek Günü…” “Sffin Günü…” diyerek onlarn kim tarafndan ne zaman söylendiini haber verdiini anlatr.1001 brahim Basra’da gizlenirken Mufaddal’n yannda gizlenmiti. brahim ondan mütalaa etmek için Araplarn divann istedi. Güç yetirebildii kadar ona getirdi. brahim’e seksen kaside öretti. brahim öldüünde Mufaddal onlar çkartt ve Mufaddaliyat diye isimlendirdi.1002 Isfehanî’nin rivayetinde ise brahim’in onlar arasndan bir müstakil kitap oluturduu, kendisi ölünce Mufaddal’n onlar çkarp “htiyâru’l-Mufaddal” ismiyle kendisine nispet ettii, onlarn yetmi kaside olmasna karn Mufaddal’n sayy yüz yirmi sekize çkard ifade edilmektedir.1003 991 elebî, age., III/208. 992 Zorlu, age., s. 261. 993 I, age., s. 37; Muhammed Cemâlüddîn Sürûr, age., s. 197. 994 Müberrad, age., III/125. 995 Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 108. 996 Isfehânî, Mekâtîl, s. 289. 997 Ziriklî, age., I/41. 998 Isfehânî, Mekâtîl, s. 273. 999 Safedî, age., VI/32. 1000 Belâzurî, age., III/333; Mes‘ûdî, Mürûc , II/177; Isfehânî, Mekâtîl, s. 268, 294; bnü'l-Esîr, age., III/577; Dâvûdî, age., s. 84. 1001 Safedî, age., VI/32-33. 1002 Dâvûdî, age., s. 88. 1003 Isfehânî, Mekâtîl, s. 292, 320. 139 Muhammed’in dier kardeleri Mûsâ,1004 Yahya1005 ve dris’in1006 de iirleri vardr. Mansûr, Medine valisi erîf Hasan b. Zeyd’e, brahim b. Abdillah’n bann kimin olduunu sorduu zaman o, iirle cevap vermitir.1007 drisîler Devleti’nin II. dris’i, halife olarak kendisine biat edildii zaman halka bir hutbe irad etmitir.1008 Yine deiik yerlerde ve zamanlarda dris b. dris iirler irad etmitir.1009 Bu iirlerin bir ksmn veren Safedî, onun fasih bir air olduunu söylemektedir.1010 Sahbü Fâh Hüseyin b. Ali, kendisine katlacaklarn söyledikleri halde sözlerinde durmayarak onunla birlikte hareket etmeyen bir topluluk hakknda baz beyitler söylemitir.1011 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin olu Ali, babas ve ailesinin öldürülmesinden sonra Hind bölgesine gitmi ve orann bir bölgesinin hanna yazd mektupta bir iire yer vermitir.1012 Mûsâ b. Abdillah’n olu Abdullah, kendisine iir okuyan birine iirle cevap vermitir.1013 Yine sa b. Zeyd’in bir iiri,1014 Muhammed b. Ca‘fer’in birisi Nasr b. ebib ile konumas esnasnda irad ettii olmak üzere1015 iirleri1016 kaynaklarmzda yer almtr. Safedî, Muhammed b. Ca‘fer’e hatîb ve air demektedir.1017 Mûsâ Kâzm’n1018 ve olu Ali Rzâ’nn iirleri1019 ise îî kaynaklarda yer almaktadr. 1004 Merzubânî, age., s. 378-379; Dâvûdî, age., s. 91; Ziriklî, age., VIII/275. 1005 Kendisine yeeni, hurûcu esnasnda neden baarl olamadn sorduunda o, Huyey b. Ahtab’n iiriyle cevap vermitir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 393. 1006 Safedî, age., VIII/319. 1007 Dâvûdî, age., s. 89. 1008 Fudaylî, age., s. 10; bnü’l-Kâdî, age., s. 25. 1009 Safedî, age., VIII/314-315, 319; Dâvûdî, age., s. 130; bnü’l-Kâdî, age., s. 31. 1010 Safedî, age., VIII/315. 1011 Taberî, age., VIII/202. 1012 Merzubânî, age., s. 283-284. 1013 Merzubânî, age., s. 423. 1014 Isfehânî, Mekâtîl, s. 348; Dâvûdî, age., s. 229. 1015 Isfehânî, Mekâtîl, s. 426. 1016 Safedî, age., II/337-339. 1017 Safedî, age., II/337. 1018 Emîn, A‘yân, II/10. 1019 Meclîsî, age., IXL/107-113; Emîn, A‘yân, II/29-30; eblencî, age., s. 149. 140 3. Dier lim Dallarnda Seyyid ve erîfler Seyyid ve erîflerin dinî ilimler dnda, dier ilimlerle ilikisine dair detayl rivayetler bulunmamaktadr. Tarih kitaplarmzn siyasî tarihten müteekkil olmas sebebiyle, ilmî hayatla ilgili malumatmz yok denecek kadar azdr. Bu konunun tek istisnas Ca‘fer Sâdk’tr. Çünkü ona pek çok ilim nispet edilmi ve onun pek çok ilim dalnda alim olduu ifade edilmitir. “Alimlerin ifade ettiine göre Ca‘fer Sâdk bir çok ilimde söz söylemitir. Onun sözü sadece slâmî ilimlerle snrl deildi. Onun tp ilminde de tabiî ilimlerde de sözleri vardr. mamiyye’den kardelerimiz onun tbbyla ilgili kitaplar yazmlardr.”1020 Tevhid risalesindeki ay, güne, gece, gündüzle alakal ifadeleri de nakleden Ebû Zehra, onun tabiî ilimlerle de ilikisinin olduu söyler ve Abbâsîler’in ilk döneminin Süryani, ran ve Yunan dillerinden tercümelerin yaygnlat bir dönemde bu söz konusu risalenin, dolaysyla bu bilgilerin Ca‘fer Sâdk’a ait olmasnn normal olduunu söyler.1021 Bu bilgiye göre Ca‘fer Sâdk, kozmoloji bilmektedir.1022 Ona, Hemedan bölgesinden gelen bir kii oradaki Râvend denilen da bilip bilmediini sorunca Ca‘fer Sâdk, “Canm sana kurban olsun, ona Ervend derler.” diye cevap verir. Üstelik Ca‘fer Sâdk, orada bir pnar olduunu söyler.1023 Yine Rey’den gelen bir dokumacya memleketiyle ilgili hem sorular sorar, hem açklamalar yapar. Hatta Sâdk, en sonunda adamdan yapt ii brakmasn ister.1024 Bu rivayetler de onun corafya bilgisini bize aksettirmektedir. Ca‘fer Sâdk’n kimya ile ilgisi ise tartma konusudur. Genel kabul edilen görüe göre Câbir b. Hayyân onun talebesidir.1025 Hatta konuyla ilgili bir çalma yapan Esin Kahya, kitabna “Modern Kimyann Kurucusu Câbir b. Hayyân ” ismini vermitir.1026 Fakat bn Nedim, Câbir’in talebeliini îa’nn bir iddias olarak zikreder, kendi görüünü ise belirtmez.1027 Ca‘fer Sâdk’n örencisi olan Câbir’in kimya ile 1020 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 246. 1021 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 31-32. 1022 Esin Kahya da Ca’fer Sâdk’n kozmoloji ve simya ile ilgilendiini söylemektedir. Kahya, Esin, Modern Kimyann Kurucusu Câbir b. Hayyân , Ankara, 1995, s. 108-109, 111. 1023 bnü’l-Fakîh, age., s. 462 1024 bnü’l-Fakîh, age., s. 544. 1025 bnü’l-Imâd, age., I/220; Goldziher, Ignace (1339/1921), Klasik Arap Literatürü, çev: Azmi Yüksel-Rahmi Er, Ankara, 1993, s. 122; Hodgson, age., I/386; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 30, 101; Sekiz Büyük mam, s. 352, 355; Fkî, age., s. 166; Kaya, Mahmut, “Câbir b. Hayan”, DA., stanbul, 1992, VI/536. 1026 Kahya, Câbir’in Ca’fer Sâdk’n örencisi olduunu kabul eder. Age., s. 108-109, 111. 1027 bn Nedim, Muhammed b. shak Ebu’l-Ferac (358/995), el-Fihrist, Beyrut, 1398/1978, I/499. 141 ilgili risalelerin sahibi olduu ise üphelidir. Câbir’e nispet edilen risaleler, içerik itibariyle smailî ve batnî unsurlar tad için, sonradan yazlm olduu ifade edilmitir.1028 Ziriklî, “Câbir b. Hayyân ’n risaleleri cem‘ ettii söylenilmektedir.”1029 derken, bnü’l-Imâd ise söz konusu risaleleri Câbir’in telif ettiini söyler.1030 Bu rivayetlerden anlald kadaryla Câbir b. Hayyân bir kimyac ve simyagerdir. Buradan hareketle onun hocas olan Ca‘fer Sâdk’n da bu konularda, yüzeysel bile olsa, bilgisinin olduu rahatça düünülebilir. Bu da Ca‘fer Sâdk’n çok yönlü bir kiilie sahip olduunun, onun dinî ilimlerin dndaki ilimlerde de az çok bilgi sahibi olduunun göstergesi kabul edilebilir. Ca‘fer Sâdk’a nisbet edilen baka bir husus ise Cefr/Cifr’dir. Cifr kelime olarak koyunun yavrusu için kullanlrken daha sonra koyun derisi için kullanlmtr. Cifr, gelecekten haber veren bilgiler içeren bir kitaba isim olmu; ikinci bir aamada da eitimle elde edilemeyen, peygamberden vasiyet vb. bir yolla elde edilen Allah katndaki özel bir bilgi için kullanlan bir isim haline gelmitir.1031 Hz. Ali’nin Câmia isimli cifr içeren eserinin, Muhammed Bakr ve Ca‘fer Sâdk’n elinde olduuna dair rivayetleri îî kaynaklar zikrederler.1032 bn Haldun, bu kitabn Ca‘fer Sâdk’a nispeti sahih olduu taktirde, bunda garipsenecek bir durumun olmadn, bunun velilerin kerameti türünden bir olay olabileceini söyler.1033 Ancak onun da ifade ettii gibi Cifr kitab, Hârûn b. Saîd el-Iclî’ye1034 ve Hattabîler’e1035 dayanmaktadr. Hattabîler, Ca‘fer Sâdk’a ilahlk izafe edecek derecede ar bir gruptur.1036 Kur‘ân- Kerîm’i cifr ile tefsir edenlerin îîler deil, Sünnîler’den Hanefîler’in olduuna dair mamiyye/sna aeriye îas’ndan nakiller yapan Seber, “Sonuç itibariyle îa literatüründe cifrin teoriiyle ilgili olarak ihtilafl bu ve benzeri birkaç rivayetin dnda pek fazla malümata rastlam deiliz. Konunun pratiiyle 1028 bn Teymiye, age., IV/54; Goldziher, age., s. 122; Hodgson, age., I/386; Huart, age., s. 303. 1029 Ziriklî, age., II/121. 1030 bnü’l-Imâd, age., I/220. 1031 Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 33; Sekiz Büyük mam, s. 356. 1032 Küleynî, age., I/238-242; Emîn, A‘yân, I/93. 1033 bn Haldûn, age., I/276, 279. 1034 bn Haldûn, age., I/279. 1035 El-Makrîzî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Ali (845/1442), el-Mevâz ve’l-‘tibâr bi Zikri’l-Htat ve’l-Âsâr , Bulak- Msr, 1270, II/352; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 37; Sekiz Büyük mam, s. 362. 1036 Öztürk, Mustafa, Kur‘ân ve Ar Yorum –Tefsirde Batnilik ve Batni Tefsir Gelenei-, Ankara, 2003, s. 265. 142 ilgili nümuneler ise îî kaynaklarda yok denecek kadar az.”1037 diyerek cifrin ve bu özel gayb bilgisinin îa’nn en önemli kolu olan mamiyye açsndan bir anlam ifade etmediini söylemektedir. Ancak, az önce ifade ettiimiz gibi Hz. Ali’nin Câmia isimli eserinin Muhammed Bakr eliyle Ca‘fer Sâdk’a geçtii îî kaynaklar tarafndan ifade edilir.1038 Bunu Abdülkerim Seber de nakletmektedir.1039 Yine on iki imamn hayatn îî kaynaklardan inceleyen bir kimse onlarn gaybî bilgilere sahip olduunu ifade eden pek çok rivayet görebilir. Nitekim Ca‘fer Sâdk’a da bir takm gaybi bilgiler nispet edilmektedir. Oysaki Kur‘ân- Kerîm’e göre gayb sadece Allah bilir. Allah Teala’nn gaybî bilgileri baz peygamberlere bildirebileceine dair iki âyet-i kerîme vardr.1040 Bu anlamda, peygamberler hatta Hz. Muhammed (as) dahi potansiyel olarak gayb bilen bir kii deil, ancak Allah’n bildirdii kadar gayb bilgisine sahip bir kiidir. Nitekim o kendi diliyle gayb bilmediini ifade etmektedir.1041 Cifr de özel gayb bilgisini ifade ettiinden onun Ca‘fer Sâdk’a nispeti doru görülebilecek bir husus deildir.1042 Bir çok hususta olduu gibi bu hususta da görülerini, Ca‘fer Sâdk’a söyletmek isteyenler bu bilgiyi ona nispet etmilerdir. Ali b. Mûsâ, Medine’den Horasan’a giderken Tüster’de bir cami plan yapm, daha sonra burada onun adyla bir cami yaplmtr.1043 Bu rivayet sadece cami yerinin planlanmasnda Ali Rzâ’nn rolünü anlatsa bile, bu onun her açdan olduu gibi çevre planlamas ve mimarisi açsndan da kendine her zaman müracaat edilen bir kiilie sahip olduunu 1037 ifade etmektedir. Seber, Abdülkerim, “Cifr/Ebced Metodunun Kur‘ân’a Tatbiki ve Ehl-i Beyt’le likisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 250. 1038 Küleynî, age., I/238-242; Emîn, A‘yân, I/93. 1039 Seber, agm. s. 249. 1040 Âl-i Imran, (2)179; Cin, (72) 26. 1041 Enam (6) 50. 1042 Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 132 ; Atalan, Mehmet, agm., s. 131-132. 1043 Uyar, age., s. 478 (V. Minorsky, Abu Dulaf Misar b. Mühelhil’s Travels in Iran, s. 411’den naklen). Minorsky bu caminin 254/868’de el-Mutez-billah döneminde ina edildini, Ebû Dülef’in yaygn bir inanca istinaden yukardaki bilgiyi aktardn, Ali Rzâ’nn sonradan cami yaplan mevkide sadece ibadet etmi olabileceini söyler. Hattzatnda metinde yalnz Ali b. Mûsâ’nn camiyi planlamasndan bahsedildiine de iaret etmektedir. 143 SONUÇ Bu çalmada, Abbâsîler’in ilk döneminde yüzyllk bir zaman diliminde, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdnn dinî, sosyal ve kültürel konumlar incelenmitir. Söz konusu Hz. Peygamber torunu insanlarn soylarna zaman zaman seyyid ve erîf ismi kullanlmakla beraber, incelenilen çada onlara terimsel manada “seyyid” ve “erîf” denilmemitir. Cahiliye döneminde ahsî hususiyetleri, serveti veya soyu ile temayüz eden, toplumunda belli saygn bir yeri bulunan kiilere seyyid denilirken, slâmî dönemde de gerek ashab birbirleri için bu lakab kullanm, gerekse Hz. Peygamber baz sahabiler için bu ismi kullanmtr. Hz. Muhammed, torunu Hasan için seyyid ifadesini kullanmtr. Zamanla Ali oullarna seyyid denilir hale gelmitir ve neseb bunda birinci derecede etkili olmutur. Yine cahiliye döneminde toplum içerisinde belli bir yeri olan kiiler için kullanlan erîf ifadesi, daha sonraki dönemlerde de kullanlmtr. Bu kullanmda Hz. Peygamber evlâd yine dedeleri sebebiyle öncelikli olarak bu isme layk kiiler olmular ve zaman zaman bu lakab onlar için kullanlmtr. Hasan oullarnn IV/X. yüzylda balayan Mekke erîflii bu kavram için bir krlma noktas olmu ve idarî olarak kullanlan bu ifade, bu makam deruhte eden erîflie layk evlâd- Rasûlle birlikte anlr hale gelmitir. Daha sonraki yüzyllarda zamana ve mekana göre seyyid ve erîf isimleri Hasan ve Hüseyin evlâd için kullanlan lakaplar haline gelmi ama Hasanîler’e erîf, Hüseynîler’e seyyid isimlendirmesinin sistemli olarak kullanld her hangi bir bölgenin olmad farkl çalmalardan anlalmtr. Muhtemelen, önce Hz. Ali soyunu anlatmak için kullanlan ehl-i beyt, Tâlibî veya Alevî ifadeleri bakalar tarafndan da kullanld için Hasan ve Hüseyin soyunu ayrt etmek üzere seyyid ve erîf kavramlar domutur. Bu kavramlar yerli yerinde kullanld zaman ehl-i beyt veya ehl-i beyt nesli/zürriyeti gibi bir kavrama ihtiyaç duyulmayacak ve bu da ehl-i beyt ifadesinin istismarn önlemi olacaktr. Zira ehl-i beyti öven âyet-i kerîme ve hadîs-i erîflerin içeriinin tarih boyunca istismar edildii bir vakadr. slâm Dini, soy üstünlüünün çok önemsendii Arab toplumunda kiinin yaptklarnn ve eylemlerinin önemli olduu; bunda da takvann birinci derecede önemli olduu anlayn getirmitir. slâm’da bu anlamda kutsal soy anlay, Müslüman aristokrasisi söz konusu deildir. Gerçi I/VII. asrda Hz. Peygamber’in mektebinde yetien Hz. Ali ve torunlar Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den tevarüs eden bir nübüvvet ahlak ve yaants öncelikle evlâd- Rasûl arasnda görülmü, bu da toplumda her dönemde iz brakan seyyid ve erîfler 144 dourmutur. Ancak bu her dönemde ayn minval üzere olmam ve alt kuak gibi yakn bir tarihte maalesef Hz. Peygamber’in sîretine hiç yakmayan iler yapan, seyyid ve erîfler görülmütür. Bu husus da din açsndan nesebin tek bana bir mihenk ta olamayacan ispat etmitir. Ancak Hz. Peygamber’e yakr tarzda yaant süren ve onun soyundan gelen insanlarn Hz. Peygamber’e olan sevginin tezahürü olarak sevilmesi ve saylmas son derece normal karlanmaldr. Bununla beraber belli bir zaman sonra gerek toplumun gerekse devletlerin seyyid ve erîflere salad imtiyazlar sebebiyle teseyyüdlük/seyyid gibi görünme hadisesi ortaya çkm, bu sebeple sahtesi ile gerçeini ayrt etmek üzere nikâbetü’l-erâf müessesesi gelitirilmitir. Fakat bu müessesenin çalmas esnasnda baz aksaklklara rastlanmtr. Hz. Peygamber’e yakmayan bir hayat üzere bulunan seyyid ve erîfler ve kendilerini Hz. Peygamber evlâd gibi gösteren kiiler bir sorun tekil ederken, bir baka sorun da bu nesebi istismar etme olmutur. Siyasî, sosyal, ekonomik veya dinî bir takm menfaatler elde etmek isteyen kiiler bu hususu kullanmlardr. Nitekim çalmamz kapsayan dönem içerisinde toplumda belli bir yer edinmek isteyen baz insanlarn seyyid ve erîfleri yönlendirdikleri, onlarn arkasnda kendi emellerini gerçekletirmek için çaltklar görülmütür. Tarikatlerdeki neseb silsilelerinde en azndan Üveysîlik/manevi eitim adyla seyyid ve erîflerin isimlerinin yer ald da bilinmektedir. Seyyid ve erîflerin sosyal konumunu bize en iyi aksettiren husus, onlarn toplum ve idareciler nezdindeki itibarlarlar olmutur. Hz. Peygamber soyuna olan hürmet ve tazim, toplumun mazlum ve madur insanlarn yannda yer almas, davalar uruna canlarn veren seyyid ve erîflerin varl, “Dümanmn düman, benim dostumdur.” anlay ile Abbâsîler’e kar menfi duygulara sahip olan insanlarn ehl-i beyt nesline yakn durmalar onlarn toplum nezdindeki itibarlarnn temel sebepleri olmutur. Toplum tarafndan büyük bir sevgiye mazhar olan bu kiiler, idareciler nezdinde de daima potansiyel bir idare kart gibi görülmü ve Abbâsî yöneticileri onlara kar daima teyakkuz halinde olmutur. Abbâsî idarecileri onlar daima kendilerine rakip olarak görmülerdir. Bunda Emevî idaresine son verirken kendilerinin ‘er-rdâ min Âl-i Muhammed’ slogann, yani Ali oullarn kullanmalar da etkili olmutur. Kendilerinin yaptna bakalar tarafndan maruz kalmamak için, daha dikkatli davranmlardr. Bu sebeple bazen gereksiz yere seyyid ve erîfleri sktrmlar bu da onlarn hurûcuna sebep olmutur. Bazen Abbâsî idarecileri onlara hürmetle muamele etmi, onlara hediyeler vermi ancak bunun karlnda onlarn kar hareketleriyle karlamlardr. Bu da idarecilerin seyyid ve erîflere kar daima teyakkuz halinde olmalarnn gereini ortaya koymutur. lk dönemde Abbâsî idarecileri -Me‘mûn 145 hariç- sistemli bir politika izlercesine hareket etmiler; Seffâh onlara yumuak davranrken Mansûr çok sert davranm, onun olu Mehdî ilikileri normal seyrine koymu iken, Hâdî ar sert ve zecrî tedbirler almtr. Hârûn Reîd ilk etapta yumuak bir politika izlerken, seyyid ve erîflere kar tutumunu daha sonra menfi olarak deitirmitir. Deyim yerindeyse ilk dönem Abbâsî idarecileri seyyid ve erîflere kar politika olarak bir adm ileri, bir adm geri anlay benimsemilerdir. Me‘mûn devri ise ehl-i beyt nesli açsndan çok farkl bir dönem olmu; Me‘mûn’un ehl-i beyt neslinden Ali Rzâ’y veliaht tayini, sebepleri ve sonuçlar bu güne kadar hep tartlm ve bundan sonra da tartlmaya devam edecei aikar bir husus olmutur. Seyyid ve erîflerin evlilikleri de aratrma konusu yaplm, ancak gerek elerinin gerekse çocuklarnn isim ve saylar hakknda pek çok farkllklar görülmütür. Bunun sebepleri olarak elerin ve çocuklarn isim ve saylarnn özel olarak kayt altna alnmamas, çocuklarn isimlerinin birbirine benzemesi, kaynaklarn bazen sadece soyu devam eden çocuklar vermekle yetinmeleri söylenebilir. Hal böyle olunca onlarn evlilikleri, eleri ve çocuklar ile ilgili bir takm yüzde hesaplarnn yaplmasnn gerçei yanstmaktan çok uzak olacan söyleyebiliriz. Ancak bir fikir vermesi açsndan bu konuda u hususlar söylenebilir: Seyyid ve erîflerin daha çok Adnanîler ile evlendii, Kahtanîler ile evlenmedii dolaysyla Mekkeli Medineli ayrmnda Mekkeliler ile evlenip Medineliler ile hemen hemen hiç evlenmedii görülmütür. Mekkeliler içerisinde genel olarak Kurey kabilesi evlilik açsndan seçilmi; seyyid ve erîfler en çok kendi soylarndan olanlarla evlenmilerdir. Hasanî soyun erîfler açsndan öncelikli olduu, Hüseynî soyun da seyyidler açsndan öncelikli olduu görülmütür. kinci srada Hüseynîler Hasanîler’den, Hasanîler Hüseynîler’den kz almlardr. Hemen hemen bu younlukta Tâlibîler ve Emevîler ile evlilikler gerçekletirilmitir. Yine Kusay oullar, Mudar oullar, Teym ve Mahzum gibi Mürra oullarndan kz almlardr. Onlarn Abbâsîlerden kz aldklar pek görülmemektedir. Bunda Ali oullar ile Abbâs oullar arasndaki rekabetin bir etkisi olsa gerektir. Bu bilgiler, evliliklerde küfüv/denklik olgusuna az çok riayet edildii anlam tamaktadr. Çünkü saylan airetler Kurey kabilesinin kollardr. Bu da grup içi bir evlilik anlaynn ön planda olduu izlenimini vermektedir. lginç bir nokta da Ali-Fâtma evlâdnn gelinlerinin mensup olduklar aileler ile Hz. Peygamber’in ezvac- tâhiratnn aileleri arasnda bir benzerliin bulunmasdr. Hz. Hatice (Abdüluzza), Âie (Teym), Hafsa (Adî), Ümmü Seleme (Yakaza), Ümmü Habîbe (Abdüems), Zeyneb bt. Huzeyme, Zeyneb bt. Cah, Cüveyriye ve Meymune (Mudar-Benû Hilal)’in kabileleri ve boylar ayn zamanda seyyid ve erîflerin kz aldklar kabile ve 146 boylardr. Yine Peygamber’imizin Arab olmayan Mariye annemizden çocuu olmasna benzer bir ekilde, seyyid ve erîflerin ümmü veled çocuklarnda bir art gözlemlenmitir. Ümmü veled çocuk saylarnn fazlalndan dolay, Emevîler’de ebeveyden birinin Arap olmamas ho karlanmaz iken bu durumun Abbâsîler’de deitii, ayn deiimin Ali oullarnda da görüldüü söylenebilir. Zaten mevalinin genel olarak seyyid ve erîflere kar büyük bir hürmet besledii bilinen bir husustur. Seyyid ve erîflerin evliliklerinden çkan bir baka sonuç ise onlarn ilk üç halifenin soyundan kiilerle de evlendiidir. Bu da bir baka açdan onlarn ilk üç halifeye bak açlarn göstermektedir. lk üç halifeyi sevmeyen, onlardan nefret eden Ali-Fâtma evlâdnn onlardan kz almasnn makul bir sebebi görülmemektedir. Dolaysyla onlarn Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’a olumlu baktklar anlalmaktadr. Hal böyle olunca, îa’nn ilk üç halifeye kar tutumunun, evlâd- Rasûl’ün tutumu ile ayn olmad görülmektedir. Söz konusu evliliklerin sosyolojik olarak e says açsndan, daha çok “çok evlilikler” eklinde olduu söylenebilir. Çok evliliklerin sebebi hiç üphesiz o günkü toplumun yapsyla alakaldr. Ancak söz konusu kiiler toplum tarafndan özellikli kiiler olarak görüldüü için, bu evliliklerin bir sebebi de toplumun onlarla akrabalk ba kurma istei olmutur. Toplumda belli bir karizmas olan bu insanlara herkes kzn vermek istemektedir. Onlar, sosyal kimlik açsndan önemli bir unsur tekil etmitir. Bununla birlikte bir seyyidin ve erîfin, onlarca kadnla evlendiini söylemek mümkün deildir. Seyyid ve erîflerin nasl giyindikleri ve meskenleri açsndan ayrntl bilgilere sahip olmamakla beraber, onlarn halktan kopuk, aristokrat ve ayr bir hayat tarz benimsemedikleri söylenebilir. Onlar halktan çok farkl, halkn dikkatini çekecek, onlar mehur edecek elbiseler giymemilerdir. Onlardan bazlar için ifade edilen, iki türlü elbise giydikleri, d elbiselerinin halk için, iç elbiselerinin ise Hak için olmas durumu makul ve mantkl görülmemektedir. Muhtemelen bu rivayetler, daha sonra yaplan baz ileri merulatrmak, d görünüe göre hüküm vermemek, bâtnn/iç yüzün dtan çok farkl olabileceini hissettirmek amaçl uydurulmu rivayetlerdir. Onlarn meskenleri ile ilgili bilgimiz ise son derece snrldr. Bu alanda yeterli kanaate ulamak için daha ileri çalmalara ihtiyaç duyulduu aikardr. Seyyid ve erîflerin maîetini salad farkl kalemler mevcuttur. Onlarn, halifelerin genel tavrna göre ganimetlerin bete birindeki ve fey’lerdeki humus hissesini aldklar, yine halifelerden çok büyük meblalarda yardm ve ihsanlar aldklar tarihî rivayetlere yansmtr. Yine rivayetlerde Hz. Ali’nin sadakât (vakflar) söz konusu edilmi ve muhtemelen büyük 147 geliri olan bu yerlerin halifelerin tutumlarna göre seyyid ve erîfler tarafndan yönetildii ve onlarn gelirlerini aldklar gözlemlenmitir. Abbâsî halifelerine göre deien bir husus da onlarn beytülmalden düzenli olarak aylk almalar olmutur. Onlarn su kuyular ve bahçeleri ile ilgili rivayetlere baklrsa tarla, ba-bahçe gelirlerine sahip olduklar düünülebilir. Bütün bu farkl kalemlerden gelirleri olan seyyid ve erîflerin ihtiyaç sahibi insanlara pek çok yardm yaptklar ve sosyal yardmlama açsndan önemli bir ilev gördükleri görülmektedir. Seyyid ve erîflerin kültürel konumlar ile alakal ilk olarak onlarn dinî ilimler açsndan yetkinlikleri söz konusu edilmitir. Ca‘fer Sâdk, Mûsâ Kâzm gibi mamiyye’nin on iki imam içerisinde sayd erîflerin, dinî ilimlere vukûfiyetine dair pek çok rivayet söz konusudur. Onlarn ilmî seviyesine yakn olan Abdullah b. Hasan, Hasan b. Zeyd vb. ise biraz arka planda kalm görüntüsü çizmektedir. Ancak özellikle dönemin ilmî zenginliini yanstacak biçimde baz seyyid ve erîflerin alim denebilecek seviyede olduu görülmekle beraber, toplum tarafndan özellik atfedilen bu kiilere bilhassa Ca‘fer Sâdk’a, dinî ilimler adna pek çok hususun nispet edildii dikkat çeken bir husus olmutur. Onlardan hakkyla istifade edilebilmesi, yine on iki imamn etrafndaki örülen menkbe halelerinden kurtularak ilmî seviyelerinin tam olarak ortaya konulmas gerekmektedir. Böylelikle sünnî dünyada da bu alim kiilerden istifade edilebilecei anlalmaktadr. Bir çok toplum kesimini arkasnda sürükleyebilen seyyid ve erîflerin edebiyat alannda, özellikle hitabet ve iir alannda pek çok ürün verdii görülmütür. Onlarn bu yöndeki eserlerinin ehl-i vukûf kiilerce deerlendirilmesi ve bu konuda ehil kiiler tarafndan çalmalara konu edilmesi bir dier bâkir alan olarak görülmütür. 148 BBLYOGRAFYA El-Abbâdi, Ahmed Muhtâr, Fi’t-Târîhi’l-Abbâsî ve’l-Endelüsî, Beyrut, Dâru’n-Nehdati’lArabiyye, trs. Abdullah b. Ali el-Müsned, el-Aleviyyûn fi’l-Hicaz -132-203-, Kahire, 1412/1992. Abdülmün‘m Sultan, el-Muctemeu’l-Msrî fi’l-Asri’l-Fâtmî, Msr, 1985. Adak, Abdurrahman, “Güneydou Anadolu’da Seyyidler” Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Yl: 4, Say: 3, s. 384-383-395. Âgâh, Yahya b. Salih el-stanbûlî, Tarikat Kyafetlerinde Sembolizm –Mecmûatü Zarâif Sandukatü’l-Meârif-, stanbul, 2002. Ahmed Emîn (1373/1954), Duha’l-slâm, 7. bask, Kâhira, 1355/1936. Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, el-Hâimiyyûn fi’-erîati ve’t-Târîh, Ürdün-Cera, 1998. Ahmed Zeki Safvet, Cemheratü Hutabi’l-Arab fî Usûri’l-Arabiyyeti’z-Zâhira, Kâhira, 1381/1962. Ahmet Cevdet (1312/1895), Ksas- Enbiya, hzr: Mahir z, stanbul, 1972. Algül, Hüseyin, slâm Tarihi, stanbul, 1997. El-Alûsî, Adil Muhyiddîn, er-Ra‘yü’l-Âm fi’l-Karni’s-Sâlisi’l-Hicrî, Badat, 1987. Âmir, Fâtma Mustafa, Târihu’l-Üsrati’t-Tâlibiyye fi’l-Medîneti fi’l-Asri’l-Ümevî, Kâhira, trs. Arendonk, C. Van, “erîf” A., stanbul, 1978, XI/435-442. …………, “Sharif”, The Encyclopadia of Islam, (New edition), Leiden, 1996, IX/329-337. Akar, Mustafa, Tasavvuf Tarihi Literatürü, Ankara, 2001. Atalan, Mehmet, îîliin Farkllama Sürecinde Ca’fer es-Sâdk’n Yeri, Ankara, 2005. ………..…, “Ca’fer es-Sâdk’n Eserleri”, Dinî Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2001, Say: 11, s. 113-132. Atar, Fahrettin, “Asr- Saadette Adliye Tekilat”, Bütün Yönleriyle Asr- Saadette slâm, stanbul, 1994, III/105.173 149 Ate, Süleyman, slâm Tasavvufu, Ankara, Klç Kitabevi, trs. Attâr, Feridüddîn (618/1221), Tezkiratü’l-Evliyâ, Çev. Süleyman Uluda, stanbul, 1985. Atvan, Hüseyin, uarâü’d-Devleteyn –el-Ümeviyye ve’l-Abbâsiyye-, 2. bask, Beyrut, 1981. …………...., ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Târîh ve Tatavvur, Amman, 1984. …………...., ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Mebâdi‘ ve Esâlib, Beyrut, 1984. Avc, Seyit, “‘Ben lim ehriyim Ali de Onun Kapsdr’ Hadisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 371-381. Aykaç, Mehmet, Abbâsî Devleti’nin lk Dönemi dari Tekilatnda Divanlar (132232/750/847), Ankara, 1997. El-Aynî, Abu Muhammed Mahmûd b. Ahmed (855/1451), el-Binâye fi erhi’l-Hidâye, Tashih: Muhammed Ömer, Beyrut, 1400/1980. Azimli, Mehmet, Abbâsî Dönemi îî Karakterli syanlar (750-1000 Yllar Aras), Konya, 1994, (Baslmam Yüksek Lisans Tezi). Balolu, Ahmet, “Abbâsî Devleti’nin Oluum Sürecinde îî Hareketler” Dinî Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2000, Say: 8, s. 81-96. Barthold, V.V. (1349/1930), Mool stilasna Kadar Türkistan, hzr: Hakk Dursun Yldz, Ankara, 1990 El-Bââ, Hasan, Dirâsât fî Târîhi’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Kâhira, 1990. El-Bekrî, Abdullah b. Abdilazîz el-Endelüsî (487/1094), Mu‘cemü Me’sta‘cem, thk: Mustafa es-Sekkâ, 3. bask, Beyrut, 1403. El-Belâzurî, Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü'l-Erâf, thk: Süheyl Zekkâr-Riyad ez-Ziriklî, Beyrut, 1417/1996. ….……..…., Fütûhu’l-Büldân, thk: Rdvân Muhammed Rdvân, Beyrut, 1403. El-Berrâkî, Seyyid Hasan b. Ahmed en-Necefî (1332/1914), Târîhu’l-Kûfe, Ta‘lik: Muhammed Sâdk, Beyrut, 1407/1987. El-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. El-Huseyn (458/1066), üabü’l-mân, thk: Muhammed esSaîd Besyûnî Zalûl, Beyrut, 1410. 150 El-Beylî, Muhammed Berakât, ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Sevrâtü Beni’l-Abbâs ani’lHilâfeti’l-Ümeviyye, Kâhira, 1986. Birekul, Mehmet-Ylmaz Fatih, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya, 2001. Bosworth, C.E. “Sayyid”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1995, IX/115-116. Bozgeyik, Burhan, Oniki mam ve Alevîlik, 2. bask, stanbul, 2000. Bozkurt, Nahide, Mutezile’nin Altn Ça –Me‘mûn Dönemi-, Ankara, 2002. ……………., Oluum Sürecinde Abbâsî htilali, Ankara, 2000. ……………., “Ali oullarnn Siyasal ktidar stencinde –Abbâsîler Dönemi- lk Mücadelesi: Muhammed en-Nefsü’z-Zekiyye’nin syan”, Dinî Aratrmalar, Ankara, 2002, Cilt: 5, Say: 13, s. 107-118. Canan, brahim, Kütüb-i Sitte Muhtasar, Tercüme ve erhi, Ankara, 1992. El-Cehiyârî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus (331/942), Kitabü’l-Vüzerâ ve’l-Küttâb, thk: Mustafa es-Sekkâ vd., 2. bask, Msr, 1401/1980. Cevherî, Ebû Nasr smâîl b. Hammâd (400/1009), Tâcü’l-Lüga ve Shâhu’l-Arabiyye, byy., 1282. El-Cündî, Abdülhalîm, el-mâmü Ca‘feru’s-Sâdk, Kâhira, 1986. Çavuolu, Ali, “Ehl-i Beyt Sevgisinin Tercümanlar”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 319-340. Ed-Dâvûdî, Seyyid Ahmed b. Ali el-Hasanî (828/1425), Umdetü’t-Tâlib fi Ensâbi Âl-i Ebi Tâlib, thk: Nezzâr Rdâ, Beyrut, Dâru’l-Mektebi’l-Hayat, trs. Demirayak, Kenan, Abbâsî Edebiyat Tarihi, Erzurum, 1998. Demircan, Adnan, slâm Tarihinin lk Döneminde Arap-Mevali likisi, stanbul, 1996. …………….., “Arap Siyasî Geleneinin Ehl-i Beyt Tamlamasnn Kavramlama Sürecine Etkisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 93-110-. Ed-Deylemî, Ebû ücâ‘ îrûye b. ehradâr (509/1115), el-Firdevs bi-Me‘sûri’l-Htâb, thk: Saîd b. Besyûn Zalûl, Beyrut, 1986. Ed-Dîneverî, Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvûd (282/895), el-Ahbâru’t-Tvâl, thk: Ömer Faruk etTabba‘, Beyrut, 1995. 151 Dölek, Âdem, “Sekaleyn Hadisi ve Deerlendirilmesi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 149-173. Ed-Dûrî, Abdülazîz, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988. ………..….., “Abbâsî Propagandas Sürecinde ve Abbâsîler’in lk Asrnda Mehdî Tasavvuru”, çev: M. Bahaüddin Varol, stem, Konya, 2004, Yl: 2, Say: 3, s. 219231. Ebû Ubeyd, Kâsm b. Sellâm (224/838), Kitâbu’l-Emvâl, çev: Cemaleddin Saylk, stanbul, 1981. Ebû Yûsuf, Ya‘kub b. brahim (182/798), Kitâbu’l-Harâc, çev: Ali Özek, 2. bask, stanbul, 1973. Ebû Zehrâ, Muhammed (1394/1974), el-mâmü’s-Sâdk –Hayâtühû ve Asruhû, Ârâühû ve Fkhuhû- byy., Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs. ………….…., Tarih Boyunca slâm Hukuk Okullar ve Sekiz Büyük mam, çev: . E. Dal, stanbul, 1986. Eri, Osman, “Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 5-9. Elmall, Muhammed Hamdi Yazr (1361/1942), Hak Dini Kur‘ân Dili, Sadeletirenler: smail Karaçam vd., stanbul, 1992. El-Emîn, Seyyid Muhsin, A‘yânü’-îa, thk: Hasan el-Emîn, Beyrut, 1406/1986. Eraydn, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, 4. bask, stanbul, 1994. Erkal, Mustafa, “Ganimet”, DA., stanbul, 1986, XIII/351-354. Eyüb Sabri Paa (1308/1890), Kabe ve Mekke Tarihi, Sadeletiren: Osman Erdem, stanbul, Fatih Yaynevi, trs. El-Ezherî, Muhammed b. Ahmed (370/980), Tehzîbü’l-Lüga, thk: Ahmed Abdülalîm elBerdûnî-Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Msr, 1384/1964. Fayda, Mustafa , “Hz. Ömer’in Divan Tekilat”, Doutan Günümüze Büyük slâm Tarihi, Redaktörü: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1986, II/107-176. ………….., “Atâ”, DA., stanbul, 1991, IV/33-34. 152 Feyyûmî, Ahmed b. Muhammed b. Ali (770/1368), el-Misbâhu’l-Münîr, Beyrut, 1987. Flal, Ethem Ruhi, mamiyye îas, stanbul, 1984. …………..., Çamzda tikadi slâm Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986. ………….., “Mesih ve Mehdî nanc Üzerine (Mezhepler Târîhi Açsndan Bir Bak)” slâm Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986. ………….., “Fah”, DA., stanbul, 1995, XII/73-74. Fkî, Isâmüddîn Abdürraûf, ed-Devletü’l-Abbâsiyye, Kâhira, 1987. El-Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kûb e-îrâzi (817/1414), el-Kâmûsu’l-Muhît, Dmek, Mektebetü’n-Nûr, trs. El-Fudaylî, erîf dris b. Ahmed (1316/1898), ed-Düraru’l-Behiyye ve’l-Cevâhiru’nNebeviyye, thk: Ahmed b. Mehdî-Mustafa b. Ahmed, Marib, 1420/1999. Fuzûlî (963/1556), Hadîkatü’s-Süedâ (Saadete Ermilerin Bahçesi), 3. bask, stanbul, 1955. Goldziher, Ignace (1339/1921), Klasik Arap Literatürü, çev: Azmi Yüksel-Rahmi Er, Ankara, 1993. Gökalp, Ziya (1343/1924), Kürt Airetleri Hakknda Sosyolojik Tetkikler, hzr: evket Beysanolu, stanbul, 1992. Gökçe, Birsen, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklam”, Aile Yazlar/4, Derleyenler: Beylü Dikeçliil-Ahmet Çidem, TCBAAK, Ankara, 1990. Gölpnarl, Abdülbâkî, On iki mam (as), 2. bask, stanbul, 1989. Gürer, Dilaver, Abdülkadir Geylani –Hayat, Eserleri, Görüleri-, stanbul, 1999. Güzel, Ahmet, “Abbâsî Halifesi Mehdî b. Mansûr ve Siyasî Yönü”, Konya, 2002, (Baslmam Doktora Tezi). Halîfe b. Hayyât, Ebû Ömer el-Leysî el-Usfûrî (240/854), et-Tabakât, 2. bask, thk: Ekrem Ziya el-Umerî, Riyad, 1402/1982. ……………….., Târîhu Halîfe b. Hayyât, thk: Ekrem Ziyâ el-Umeri, 2. bask, Beyrut, 1397. Haig, T.W., “Seyyid” A, stanbul, 1966, X/543. El-Hamevî, Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillâh (626/1229), Mu‘cemü’l-Büldân, Beyrut, Dâru’lFikr, trs. 153 …………..….., Mu‘cemü’l-Üdebâ, 3. bask, Kâhira, 1400/1980. Harîrî, Kemaleddîn (1299/1882), Tibyânu Vesâili’l-Hakâik, Süleymaniye, brahim Efendi Kütüphanesi 430 No’lu el yazma nüshas. Hasan brahim Hasan, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal slâm Târîhi, çev: smail Yiit-Sadrettin Gümü, 3. bask, stanbul, 1991. El-Hatîb, Abdülkerim, es-Siyâsetü’l-Mâliyye fi’l-slâm, Beyrut, 1380/1961. Hatîb Badâdî, Ebûbekir Ahmed b. Ali (463/1071), Târîhu Badâd, Beyrut, Dâru’l-Kitâbi’lArabî, trs. Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), el-Fetâvâ el-Hadîsiyye, Kahira, 1989. …………..., es-Savâiku’l-Muhrika fi’r-Reddi alâ Ehli’l-Bide‘ ve’z-Zendeka, stanbul, 1406/1986. El-Hllî (726/1335), Nehcü’l-Hak ve Kefü’s-Sdk, Kum, 1407. Hitti, Philip K., Siyasal ve Kültürel slâm Tarihi, çev: Salih Tu, stanbul, 1980. Hocazâde, Ahmet Hilmi (1332/1913), Hadîkatü’l-Evliyâ, stanbul, 1318. Hodgson, Marshall G.S., slâm’n Serüveni, çev: zzet Akyol vd., stanbul, 1993. Huart, Clement, Arap ve slâm Edebiyat Tarihi, çev: Cemal Sezgin, Ankara, Tisa Yayn ve Matbaaclk, trs. ………….., “Ali Evlâd”, A., stanbul, 1978, I/319-320. El-Hudarîbek, Muhammed (1345/1925), Muhâdaratü Târîhi’l-Ümemi’l-slâmiyye (edDevletü’l-Abbâsiyye), Kâhira, Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs. Hugh, Kennedy, The Early Abbâsîd Caliphate, London, 1986. Husarî, Ahmed, es-Siyâsetü’l-Iktisâdiyye ve’n-Nüzumü’l-Mâliyye fi’l-Fkhi’l-slâmî, Kâhira, 1402/1982. El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), Mekâtilü't-Tâlibiyyîn, thk: es-Seyyid Ahmed Sakr, 3. bask, Beyrut, 1408/1987. ……………, el-Eânî, erh: Semir Câbir, Beyrut, 1407/1986. El-I, Yûsuf (1387/1967), Asru’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye, Tenkîh: Muhammed Ebü’l-Ferac elI, Dmek, 1990. 154 bn Abdirabbih, Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed el-Endelüsî (327/940), Kitâbü’l-Ikdi’lFerîd, erh ve Ta‘lik: Ahmed Emîn vd., 2. bask, Kâhira, 1375/1956. bn Âbidin, Muhammed Emîn (1252/1836), Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr erhi Tenvîri’l-Ebsâr, Msr, 1308 bn Adî, Ebû Ahmed Abdullah b. Muhammed el-Cürcânî (365/976), el-Kâmil fî Duâfâi’rRicâl, 3. bask, Beyrut, 1409/1988. bn Arrâk, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Kinânî (963/1556), Tenzîhü’-erîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’-enîati’l-Mevdûa, thk: Abdülvehhâb Abdüllatîf-Abdullah Muhammed, Beyrut, 1401/1981. bn Battûta (770/1368), Seyahatname-i bni Battûta-Tühfetü’n-Nüzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Emsâr-, Osmanlca’ya çev: Mehmet erif Paa, stanbul, 1914 bnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), elMüntezam fi Târîhi’l-Mülûk ve’l-Ümem, thk: Muhammed ve Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut, 1412/1992. ……………., Sfatü’s-Safve, thk: Muhammed Ravvâs Kalacî, Mahmûd Fâhûra, 2. bask, Beyrut, 1399/1979. ……………., Kitâbü’l-Mevdûât mine’l-Ehâdîsi’l-Merfûât, thk: Nuruddîn b. ükrî b. Alî Boyaclar, Riyad, 1418/1997. bn Ebi Bekr, Muhammed b. Ebi Bekr b. Abdilkâdir er-Râzî (313/925), Muhtâru’s-Shâh, thk: Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1415/1995. bn Ebi’l-Hadîd, el-Mutezilî (656/1258), erhu Nehci’l-Belaa, Kum, 1404. bn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Muhammed b. dris er-Râzî et-Temîmî (327/940), el-Cerh ve’t-Ta‘dîl, Beyrut, 1271/1952. bnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (630/1233), el-Kâmil fi’tTârîh, 4. bask, Beyrut, 1414/1994. bnü’l-Fakîh, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed el-Hemezânî (289/902), Kitabü’l-Büldân, thk: Yûsuf el-Hâdî, Beyrut, 1416/1996. 155 bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Nüzhetü’l-Elbâb fi’l-Elkâb, thk: Abdülaziz b. Muhammed el-Sedidi, Riyad, 1409/1989. ……….…., Tehzîbü’t-Tehzîb, Beyrut, 1404/1984. ………….., Lisânü’l-Mîzân, 3. bask, Beyrut, 1406/1986 bn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed b. Haldûn el-Hadramî el-Maribî (808/1406), Târîhu bn Haldûn -Kitâbü’l-Iber ve Divânü’l-Mübtede‘ ve’l-Haber fi Eyyâmi’lArab ve’l-Acem ve’l-Berber ve Men Âsârahüm min Zevi’s-Sultâni’l-Ekber-, Beyrut, 1391/1971 bn Hallikân, Ebu’l-Abbâs emsüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr (681/1282), Vefeyâtü’l-A‘yân ve Enbâü Ebnâi’z-Zemân, thk: hsan Abbâs, Beyrut, 1968. bnü’l-Harîrî, Ahmed b. Halil el-Maribî, Kitâbu Müntehabi’z-Zeman Târîhu’l-Hulefâ ve’lUlemâ ve’l-A‘yân, thk: Abduh Halife, Beyrut, 1993. bn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Hazm el-Endelüsî ez-Zâhirî (456/1064), Cemheratü Ensâbi’l-Arab, thk: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, 5. bask, Kâhira, Dâru’lMeârif, trs. bn Hbbân, Muhammed b. Ahmed Ebû Hâtim et-Temîmî el-Büstî (354/965), es-Sikât, thk: erafüddîn Ahmed, byy., Dâru’l-Fikr, 1395/1975. bnü’l-Imâd, Ebû Felâh Abdülhayy b. el-Imâd el-Hanbelî (1089/1679), ezerâtü’z-Zeheb fi Ahbâri Men Zeheb, Beyrut, el-Mektebü’t-Ticariyye, trs. bnü’l-Kâdî, Ahmed b. Muhammed el-Miknâsî (1025/1616), Cezvetü’l-ktibâs fi Zikri men Halle mine’l-A‘lâm bi’l-Medîneti Fâs, Rabat, 1973. bn Kesîr, Ebu’l-Fidâ smâil b. Ömer ed-Dmekî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk: Abdurrahman el-Lâdkî-Muhammed Beydûn, Beyrut, 1416/1996. bn Kunfüz, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Hasan b. Ali (809/1406), el-Vefeyât, thk: Adil Nüveyhz, Beyrut, 1971. bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî (276/889), el-Meârif, Ta‘lik: Muhammed smail Abdullah es-Sâvî, 2. bask, Beyrut, 1390/1970. bn Manzûr, Muhammed b. Mükrim el-Ifrikyyü’l-Msrî (711/1311), Lisânü’l-Arab, thk: Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1413/1992. 156 bn Nedim, Muhammed b. shak Ebu’l-Ferac (358/995), el-Fihrist, Beyrut, 1398/1978. bn Sad, Muhammed (230/845), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, 1388/1967. bnü’s-Sâî, Ali b. Enceb (674/1275), Târihu’l-Hulefâi’l-Abbâsiyyîn, Ta‘lik: Abdurrahim Yûsuf, Kâhira, 1413/1993. bn ebbe, Ömer (262/876), Kitâbu Târîhi’l-Medîneti’l-Münevvera, thk: Fehim Muhammed eltût, 2. bask, Cidde, 1399/1979. bn Tariberdî, Cemâlüddîn Ebu’l-Mehâsin Yûsuf el-Atabei (874/1469), en-Nücûmü’zZâhira fi Mülûki Msr ve’l-Kâhira, Kâhira, 1383/1963. bn Tayfur, Ahmed b. Tâhir (280/893), Badâd fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye –Ekdem ma kütibe fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Me‘mûn ve asrhi’z-Zehebî-, Badad, 1388/1968. bn Teymiye, Ebu’l-Abbâs Takiyüddîn Ahmed b. Abdilhalîm (728/1328), Minhâcü’sSünneti’n-Nebeviyye, thk: Muhammed Raâ ve Salim, 2. bask, Kâhira, 1409/1989. bn Tiktakâ, Muhammed b. Ali b. Tabâtabâ (709/1309), el-Fahrî fi'l Adâbi's-Sultâniyye ve'dDüveli'l-slâmiyye, thk: Memduh Hasan Muhammed, Kâhira,1999. bn Zûlâk, Hasan b. brahim b. Hüseyin el-Leysî (387/997), Fedâilu Msr ve Ahbâruhâ ve Havâssuhâ, thk: Ali Muhammed Ömer, Kâhira, 1420/2000. brahim Eyyûb, et-Târîhu’l-Abbâsiyyü –es-Siyâsiyyü ve’l-Hadariyyü-, Beyrut, 1989. lhan, Avni, Mehdîlik, stanbul, 1976. …………, mam Mûsâ Kâzm, mam Ali Rzâ, mam Muhammed Taki, Ankara, 1996. El-mâme ve’s-Siyâse, thk: Tâhâ Muhammed ez-Zeynî, Beyrut, 1378/1967. Jafri, M. Husain, “Sayyid”, The Oxford Encyclopaedia of the Modern Islamic World, Newyork, 1995, IV/11-12. …………..., “Syed”, Encyclopaedia of the World Muslims, Delhi, 2001, IV/1370-1378. Kahya, Esin, Modern Kimyann Kurucusu Câbir b. Hayyân , Ankara, 1995. El-Kâlî, Ebû Ali smail b. Kasm el-Badâdî (356/960), el-Emâlî, Beyrut, 1344/1926. Kapar, Mehmet Ali, Halifeliin Emevîlere Geçii ve Verasete Dönümesi, stanbul, 1998. Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatler Tarihi, 3. bask, stanbul, 1995. 157 Karadâvî, Yûsuf, Fkhu’z-Zekât, Beyrut, 1969. Karaman, Hayreddin, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 405-423. Kaya, Mahmut, “Câbir b. Hayan”, DA., stanbul, 1992, VI/533-537. Kettânî, Muhammed Abdülhayy (1382/1962), et-Terâtibü’l-dâriyye –Hz. Peygamber’in Yönetimi-, çev: Ahmet Özel, stanbul, 1990. Klç, Rüya, Osmanlda Seyyidler ve erîfler, stanbul, 2005. Klçl, Mustafa, Arap Edebiyatnda uûbiyye, stanbul, 1992. Kutlu, Sönmez, “Ehl-i Beyt Sembolik Kapitalinin Tarihi Süreç çinde Semelendirilmesi”, slâmiyat, Ankara, 2000, Say: 3, Cilt: 3, s. 99-120. Kudâme b. Ca’fer (329/941), el-Harâc ve Snaatü’l-Kitâbe, erh: Muhammed Hüseyin ezZebîdî, Badad, 1981. Küçük, Hülya, Tasavvuf Tarihine Giri, stanbul, 1997. El-Küleynî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya‘kûb (329/940), el-Kâfî, Tahran, 1365. Küükaç, brahim Sabri, Abbâsiler’den Osmanllar’a Mekke-Medine Tarihi, stanbul, 2007. Lewis, Bernard, Tarihte Araplar, çev: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1979. ………...., “Alids”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, I/400-403. El-Lümeylim, Abdülazîz Muhammed, el-Alâkâtü beyne’l-Aleviyyîn ve’l-Abbâsiyyîn min sene 98 ilâ sene 232, 5. bask, Beyrut, 1413/1993. Macit, Yüksel, “Ehl-i Beytin Sadaka ve Zekat Almamas”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 397-404. Mahmud Fehmi Abdülcelîl, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, Kâhira, 1413/1993. El-Makdisî, Mutahhar b. Tâhir (355/966), el-Bed‘ü ve’t-Târîh, Kâhira, Mektebetü’sSekâfeti’d-Diniyye, trs. El-Makrîzî, Ebü’l-Abbâs Takiyyüddîn Ahmed b. Ali (845/1442), ttiâzu’l-Hunefâ bi Ahbâri’l-Eimmeti’l-Fâtmiyyîne’l-Hulefâ‘, thk: Cemalüddîn e-eyyâl, 2. bask, Kâhira, 1416/1996. …………., el-Mevâz ve’l-‘tibâr bi Zikri’l-Htat ve’l-Âsâr , Bulak-Msr, 1270. 158 Mantran, Robert, slâm’n Yayl Tarihi, çev: smet Kayaolu, Ankara, 1981. El-Meclîsî, Allâme Muhammed Bâkr b. Muhammed Takî b. Maksûd Ali (1110/1698), Bihâru’l-Envâr, 4. bask, Beyrut, 1404. El-Mervezî, smail b. Hüseyin b. Muhammed b. Hüseyin b. Ahmed el-Ezverkanî (614/1217), el-Fahrî fî Ensâbi’t-Tâlibiyyîn, thk: Mehdî er-Recai, Kum, 1409. El-Merzubânî, Ebû Ubeydullah Muhammed b. Imrân (384/994), Mu‘cemü’-uarâ, 2. bask, Beyrut, 1402/1982. El-Mes‘ûdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, byy., 1283. ………….., et-Tenbîh ve’l-râf, Beyrut, Dâru’t-Türâs, trs. El-Mevdûdî, Ebu’l-A‘lâ (1399/1979), Hilafet ve Saltanat, çev: Ali Genceli, stanbul, 1980. El-Mizzî, Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Zekî (742/1341), Tehzîbü’l-Kemâl, thk: Beâr Marûf, Beyrut, 1400/1980. Muhammed Cemâlüddîn Sürûr, el-Hayâtü’s-Siyâsiyye fi’d-Devleti’l-Arabiyyeti’l- slâmiyye, 2. bask, Kâhira, 1964. Muhammed Süleyman Hüseyin, ed-Devletü’l-slâmiyye fi’l-Asri’l-Abbâsî, Riyad, 1404/1984. Muhîbüddin et-Taberî, Ahmet b. Abdillah (694/1295), er-Riyâzu’n-Nazîra fî Menâkbi’lAera, Tahric: Abdülmecîd Ta‘me Halebî, Beyrut, 1418/1997. Nevin Abdülhalik Mustafa, slâm Siyasî Düüncesinde Muhalefet, çev: Vecdi Akyüz, stanbul, 1990. El-Müberrad, Ebü’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd (285/898), el-Kâmil fi’l-Lüga ve’l-Edeb, Kâhira, 1376/1956. El-Münâvî, Muhammed Abdürraûf (1031/1622), et-Tevkîf alâ Mühimmâti’t-Teârif, thk: Muhammed Rdvân ed-Dâye, Beyrut, 1410. En-Nâsrî, Ahmed b. Hâlid (1315/1897), Kitabü’l-stiskâ li Ahbâri Düveli’l-Maribi’l-Aksâ, thk: Ca’fer en-Nâsrî-Muhammed en-Nâsrî, byy., ed-Dâru’l-Beyzâ, 1997. En-Nebhânî, Yûsuf b. smail (1350/1932), Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ‘, Beyrut, 1329. 159 En-Nevbahtî, Ebû Muhammed el-Hasan b. Mûsâ (310/922), Firaku’-îa –îî Frkalar-, çev: Hasan Onat vd., Ankara, 2004, (Kummî’nin Kitabü’l-Makâlât ve’l-Frak ile birlikte). Nicholson, Reynold A. (1364/1945), A Literary History of the Arabs, Cambridge, 1969. Nizamülmülk (485/1092), Siyasetname (Siyeru’l-Mülûk), çev: Nurettin Bayburtlugil, stanbul, 1981. Ocak, Ahmet Yaar, Veysel Kareni ve Üveysîlik, 2. bask, stanbul, 2002. Öhrnberg, Kaj, “The Offspring of Fatma Dispersal and Ramification”, Studia Orientalia, 54, Helsinki, 1383/1983, s. 1-167. Ömer Fevzî Faruk, el-Medhal ila Târîhi Âli’l-Beyti Münzü Fecri’l-slâm, Ammân, 1419/1998. ……………………, Tabîatü’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye, Badad, 1987. ……………………, El-Cüzüru’t-Târîhiyye li’l-Vizârati’l-Abbâsiyye, Badad, 1986. ……………………, Buhûsun fi’t-Târîhi’l-Abbâsi, Beyrut, 1977. ……………………, et-Târîhu’l-slâmî ve Fikri’l-Karni’l-Irîn, Beyrut, 1400/1980. Öz, Mustafa, mamiyye îas’nda Onikinci mam ve Mehdî nanc, stanbul, 1995. ……………, “Ehl-i Beyt”, DA., stanbul, 1994, X/498-501. ……………., “Ca‘fer es-Sâdk”, DA, stanbul, 1993, VII/1-3. Öztürk, Mustafa, Kur‘ân ve Ar Yorum –Tefsirde Batnilik ve Batni Tefsir Gelenei-, Ankara, 2003. Pakaln, M. Zeki (1392/1972), Tarih Deyimleri ve Terimleri, stanbul, 1983. Provençal, E. Levi, “Shurafa”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, IX/507-509. Er-Rdâ, Es-Seyyid Ali (1339/1941), Mevâlidü Ehl-i Beyt, stanbul, 1341. Rfâî, Ahmed Ferîd, Asru’l-Memûn, 4. bask, Kâhira, 1346/1928. Sachedina, Abdülaziz, mamî îî Hukuk Sisteminde Humus/Bete Bir, çev: Menderes Gürkan, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 355-370. 160 Es-Safedî, Salahuddîn Halil b. Aybek (764/1363), Kitabü’l-Vâfi bi’l-Vefeyât, 2. bask, Wesbaden, 1962. Sahnînî, Isam, el-Abbâsiyyûn fî Senevâti’t-Te‘sîs, Beyrut, 1998. Sahnûn b. Saîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdisselâm et-Tenûhî (256/870), elMüdevvenetü’l-Kübrâ, Beyrut, 1415/1994 (Mukaddemâtü bni Rüd ile birlikte). Sakaolu, Necdet, “Seyyidlik Sar Sarmak”, Tarih ve Toplum, stanbul, 1985, s. 107-110. Es-Subhi Salih, slâm Mezhepleri ve Müesseseleri, çev: brahim Sarm, stanbul, 1981. Sarck, Murat, Osmanl mparatorluu’nda Nakîbü’l-Erâflk Müessesesi, Ankara, 2003. Sarçam, brahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Ankara, 2005. ………………., Emevî-Hâimi likileri, Ankara, 1997. Seber, Abdülkerim, “Cifr/Ebced Metodunun Kur‘ân’a Tatbiki ve Ehl-i Beyt’le likisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 235-267. Es-Sedûsî, Müerric b. Amr (195/810), Kitâbu Hazf min Nesebi Kuray, thk: Salahuddin Müncid, Beyrut, 1396/1976 Es-Semhûdî, Nuruddîn Ali b. Ahmed (911/1506), Vefâü’l-Vefâ, thk: Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, 2. bask, Beyrut, 1393/1971. Serjeant, R.B., slâm ehri, çev: Elif Topçugil, stanbul, 1992. Sharon, Moshe, “Ehl-i Beyt-Ev Halk-”, çev: Cem Zorlu, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 341-353. Sddîkî, S.A., slâm Devleti’nde Malî Yap, stanbul, 1973. Soyyer, Ylmaz, Sosyolojik Açdan Alevî-Bektaî Gelenei, stanbul, 1996. Suba, Necdet, “eyh, Seyyid ve Molla-Dou Anadolu ve Güneydou Anadolu Örneinde Dinsel Kategorileri-, slâmiyat, Ankara, 1999, Cilt: 2, Say: 3, s. 121-140. Es-Süveydî, Muhammed Emîn el-Badâdî (1246/1830), Sebâikü’z-Zeheb fi Marifeti Kabâili’l-Arab, Beyrut, 1406/1986. Es-Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), el-Acâcetü’z-Zernebiyye fi’sSülâleti’z-Zeynebiyye, thk: Saîd Muhammed el-Lihâm, Beyrut, 1417/1996. 161 …………, Husnü’l-Muhâdara fî Târîhi Msr ve’l-Kâhira, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, byy., Dâru hyai’l-Kütübi’l-Arabi, 1387/1967. …………, Târîhu’l-Hulefâ‘, thk: M. Muhyiddin Abdülhamid, 3. bask, Kâhira, 1383/1964. afiî, Muhammed b. drîs (204/820), el-Ümm, Beyrut, Dâru’l-Marife, trs. eblencî, es-Seyyid Mümin b. Hasan (1298/1881), Nûru’l-Ebsâr fî Menâkbi Âl-i Beyti’nNebiyyi’l-Muhtâr, Msr, 1324. ehbenderzade, Filibeli Ahmed Hilmi (1333/1914), slâm Tarihi, stanbul, 1971. E-ehristânî, Ebü’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim (548/1153), el-Milel ve’n-Nihal, Tashîh: Ahmed Fehmî Muhammed, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, trs. E-ek‘a, Mustafa, e-i‘ru ve’-uarâ fi’l-Asri’l-Abbâsî, 6. bask, Beyrut, 1986. E-elebî, Ahmed, Mevsûâtü Târîhi’l-slâmî ve’l-Hadârati’l-slâmiyye, 7. bask, Kâhira, 1982. emseddin Sâmî, Kâmûs- Türkî, stanbul, 1989. E-evkânî, Muhammed b. Ali (1250/1834), el-Fevâidü’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, thk: Abdurrahmân b. Yahyâ-Abdülvehhâb Abdüllatîf, Kâhira, 1380/1960. evkî Dayf, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî (III) –el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel- 13. bask, Kâhira, 1994. eyh Galib (1213/1799), eyh Galib Divanndan Seçmeler, hzr: Abdülbaki Gölpnarl, stanbul, 1971. imek, Halil brahim, “mam Rabbani Ahmed Farukî Sirhindî’nin îa ve Ehl-i Beyt’e Bak”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 199-209. Et-Tabâtabâî, Muhammed Hüseyin, e-îa fi’l-slâm, Beyrut, Dâru’t-Teâruf, trs. Et-Taberânî, Ebü’l-Kâsm Süleyman b. Ahmed (360/971), el-Mu‘cemü’l-Evsat, thk: Târik b. Avdu’llâh-Abdü’l-muhsin b. brahim, Kâhira, 1415. Et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/922), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusul ve’lMülûk-, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, 2. bask, Kâhira, 1419. Takkû, Muhammed Suheyl, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut, 1996. Turan, Osman, Türkiye Selçuklular Hakknda Resmi Vesikalar, 2. bask, Ankara, 1988. 162 Turner, Bryan S., Max Weber ve slâm, çev: Yasin Aktay, 2. bask, Ankara, 1997. Türer, Osman, Ana Hatlaryla Tasavvuf Tarihi, stanbul, 1998. Türkdoan, Orhan, Alevî-Bektai Kimlii, stanbul, 1995. El-Ulebî, el-Ahdü’s-Srrî Li’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye ev mine’l-Ümeviyyîn ile’l-Abbâsiyyîn, Beyrut, 1988. Ulyân, Muhammed Abdülfettâh, Kyâmü’d-Devleti’l-Abbâsîyye, 2. bask, Kâhira, 1994. Uyar, Gülgün, Ehl-i Beyt, slâm Tarihinde Ali Fâtma Evlâd, stanbul, 2004. Uzunçarl, smail Hakk (1398/1977), “Osmanllar’da Nakîbü’l-Erâflk”, Hazrlayan: Ali Dadan, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 451-458. …………., Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara, 1972. Üçer, Cenksu, “Geleneksel Alevîlikte Ehl-i Beyt Anlay -Tokat Yöresi Örnei-”, Marife, Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 269-285. Üzüm, lyas, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 421-423. Vaglieri, Laura Veccia, “Abbâsî Hilafeti”, slâm Tarihi ve Kültür Medeniyeti, çev: Hamdi Akta vd., stanbul, 1988, I/113-124. Varol, M. Bahaüddin, Ehl-i Beyt Kavramsal Boyut, Konya, 2004. ……………., Hilafet Mücadelesinde Ehl-i Beyt Nesli, Konya, 2004. …………….., “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 409-413. ……………..., “’el-mâme ve’s-Siyâse’ simli Eserin Müellifi bn Kuteybe midir?” slamî Aratrmalar, Ankara, 2003, s. 308-321. Vâsitî, Takiyyüddîn b. Abdurrahmân b. Abdilmuhsin Ebu’l-Ferac (744/1544), Tiryâkü’lMuhibbîn, Kâhira, 1305. Vicdânî, Sâdk (1357/1939), Tarikatler ve Silsileleri (Tomar- Turuk- Aliye) hzr: rfan Gündüz, stanbul, 1995. Vloten, Gerlof Van (1321/1903), Emevî Devrinde Arab Hakimiyeti, îa ve Mesih Akideleri Üzerine Aratrmalar, çev: Mehmed S. Hatipolu, Ankara, 1986. 163 Watt, W. Montgomery, slâm Düüncesinin Teekkül Devri, çev: Elif Rza, stanbul, 1993. Wensinck, A. J. (1882/1939), El-Mu‘cemü’l-Müfehres li Elfâz’l-Hadîsi’n-Nebevî, Leiden, 1968. …………, “Mekke”, A., stanbul, 1978, VII/633-644 Wüstenfeld, Ferdinand (1317/1899), Genealogische Tabellen der Arabischen Stämme und Familen, Göttingen, 1268/1852. El-Yâfiî, Ebû Muhammed Abdullah b. Esad el-Yemenî el-Mekkî (768/1367), Mir‘âtü’l-Cinân ve Ibratü’l-Yakzân fi Ma‘rifeti ma Yu‘teberu min Havâdisi’z-Zemân, 2. bask, Kâhira, 1413/1993. Yahya b. Âdem, el-Kuraî (203/818), Kitâbü’l-Harâc, erh: Ahmed Muhammed akir, 2. bask, Kâhira, 1347. El-Ya‘kûbî, Ahmed b. Ebi Ya‘kub b. Ca’fer el-Abbâsî (284/897), Târihu’l-Ya‘kûbî, Beyrut, 1415/1995. Yaman, Ahmet, “Ehl-i Beyt Fkhnn mam Hz. Ali ve Takip Ettii ctihad Yöntemi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 111-125. ………, “Ehl-i Beyt Hukuku”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 10-14. El-Yemânî, Muhammed Abduh, Allimû Evlâdeküm Mehabbete Âl-i Beyti’n-Nebî (as), 2. bask, Beyrut, 1992. Yesevî, Ahmed (562/1116), Divan- Hikmet, hzr: Hayati Bice, Ankara, 1993. Yldz, Harun, “Ehl-i Beyt nannn Anadolu Alevîleri Üzerindeki zdüümleri”, Marife, Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 297-317. Ylmaz, Fatih-Birekul, Mehmet, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya, 2001. Yûsuf Has Hacib (470/1077), Kutadgu Bilig, çev: Reîd Rahmeti Arat, 6. bask, Ankara, 1994. Zambaur, Edvard De (1368/1949), Mu‘cemu Ensâbi ve’l-Üsrati’l-Hakîmeti fi’t-Târîhi’lslâmî, Arapça’ya çev: Zeki Muhammed Hasan-Hasan Ahmed Mahmûd, Kâhira, 1951. …………, Manuel de Genealogie et de Chronologie pour I’histoire de I’Islam, Hanovre, 1927. 164 Ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed el-Huseynî el-Vâsitî el-Hanefî (1205/1790), Tâcü’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs-erhu’l-Kâmûs-, byy., Dâru’l-Fikr, 1307. ………, Ikdü’l-Cevher, TDV. SAM Kütüphanesi 8062 no’lu yazma eser. Ez-Zehebî, emsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1347), el-Iber fî Haberi Men aber, thk: Muhammed es-Saîd b. Besyûnî, Beyrut, 1405/1985. …………., Siyeru A‘lâmi'n-Nübelâ, thk: uayb el-Arnavût vd., 7. bask, Beyrut, 1410/1990. …………., Mîzânü’l-‘tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, thk: Ali Muhammed-Âdil Ahmed, Beyrut, 1995. Zehrânî, Dayfullah Yahyâ, en-Nefekât ve dâratühâ fi’d-Devleti’l-Abbâsiyye –min sene 132/749 ilâ 334/945- Mekke, 1406/1986. Ez-Zemaherî, Cârullâh Ebu’l-Kâsm Mahmûd b. Ömer (538/1143), Esâsü’l-Belâa, Beyrut, 1385/1965. Zeydan, Corci (1332/1914), Târîhu Âdâbi’l-Lügati’l-Arabiyye, Ta‘lik: evkî Dayf, byy., Dâru Hilâl, trs. ……….., slâm Medeniyeti Tarihi, çev: Zeki Megamiz, stanbul, 1972. ez-Zeyyât, Ahmed Hasan (1388/1968), Târîhu’l-Edebi’l-Arabî, 3. bask, Beyrut, 1417/1996. Ez-Ziriklî, Hayruddîn (1396/1976), el-A‘lâm, 2. bask, byy., 1373/1954. Zorlu, Cem, Abbâsîlere Yönelik Dinî ve Siyasî syanlar, Ankara, 2001. Ez-Zübeyr b. Bekkâr (256/870), el-Ahbâru’l-Muvaffakyyât, thk: Sâmi el-Mekkî el-Anî, Badat, 1392/1972. Ez-Zübeyrî, Mus‘ab b. Abdillâh b. Mus‘ab (236/850), Kitâbü Nesebi Kuray, thk: E. Levi Provençal, Kâhira, 1982. 165