1880’li Yıllarda Hemavend Aşireti ve Osmanlı Devletinin Hemavendliler ile İlgili Faaliyetleri Ali GÖZELLER GİRİŞ Osmanlı Devletinin doğuya yönelişi Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşti. Anadolu’nun doğusu, güneydoğusu, Suriye, Mısır ve Hicaz bu zamanda Osmanlıya geçti. Irakta ilk Osmanlı hâkimiyeti de bu dönemde tesis edilmiştir. Irak’ta tam hâkimiyet ise Kanuni Sultan Süleyman’ın 1533-1535 yıllarındaki Irakeyn Seferi ile olmuştur.1 Yavuz döneminde Irak’taki yerel emir ve şeyhlerin nüfûzuna itaat ve vergi şartıyla dokunulmamıştır; bunların varlığı 1830 ve 1850’li yıllara kadar sürmüştür. Kanûnî döneminde Irak Musul, Şehrizor, Bağdad, Basra ve el- Ahsa eyaletlerinden oluşuyordu. Irak’ın yönetim merkezi Bağdad Eyaleti idi2 ve XIX. yüzyılda da Bağdad, bölge yönetiminin merkezi olmaya daha sonra da devam etmiştir.3 Bölgedeki yerel güçlerin ortadan kaldırılması merkezileşme faaliyetlerinin Irakta da uygulanmasıyla olmuştur. Burada merkezileşmenin idari alandaki ilk uygulaması 1749 yılından beri devam eden Bağdad Eyaletindeki Memlûk valiler dönemine 1831 yılında son verilmesi olmuştur. Bu hususta ilk teşebbüsü II.Mahmud (1808-1839) yapmıştı. Fakat yine de * Bu metin, 2002 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yakınçağ Tarihi bilim dalında bir arşiv çalışması ödevi olarak hazırlanmıştır. Bu nedenle arşiv evrakı odaklı ve diğer kaynaklarla değinilen hususların sınırlı tutulduğu bir çalışma olmuştur. 1 Feridun Emecen, “Irakeyn Seferi”, DİA, Cilt 19, s.116-117. 2 Sinan Marufoğlu, Osmanlı Döneminde Kuzey Irak (1831-1914),İstanbul 1984. 3 Zekeriya Kurşun, “Necid ve Ahsaʾda Osmanlı Hâkimiyeti”, TTK, Ankara 1998. Osmanlı merkezinin 1871’de ve sonrasında Necidʾdeki duruma Bağdat aracılığıyla müdahale ettiği görülüyor. 1813 yılında yeni bir Memluk valiyi, Davud Paşa’yı Vali olarak atadı.4 Davud Paşa’nın 18281829 Osmanlı-Rus Savaşı için istene vergiyi göndermemesi ve Sadık Efendiyi öldürtmesi nedeniyle 1831 yılında azledilmesiyle Bağdad’da Memluk valiler dönemi sona ermiştir.5 1831’de Bağdad’a merkezden kölemen olmayan bir valinin atanmasını 1834’de, Bağdat’ta ki Memluk valiler zamanında Musul’da bulunan Celîlîler’e son verilmesi takip etti.6 Son aşama ise Süleymaniye şehrindeki Baban Paşalarının hâkimiyetine 1850 yılında son verilmesiydi. Bundan sonra Kerkük- Süleymaniye bölgesinde yeni yerel güç olarak Berzencîler temayüz ediyordu.7 Merkezileşme sonrası bölgedeki temel sorun aşiretlerdir.8 Göçebe hayat yaşayan aşiretler hem asayişe hem devletin gelir kaynaklarına zarar veriyorlardı ve hem de bunlardan vergi almak zor oluyordu. Bu çalışmada Süleymaniye Sancağı sınırları içinde yaşayan Hemavend aşiretinin 1880’li yıllardaki faaliyetleri ve Osmanlı Devletinin tavrı ele alınmaya çalışılacaktır. Bu aşiret, Osmanlı – İran sınırındaki bu bölgede asayişi ihlal ederek kaynaklarda da açıkça belirtildiği gibi yaşamlarını eşkıyalıkla sürdürüyorlardı. Araştırma eserlerde konuyla ilgili verilen bilgiler çoğunlukla aynı. Esas bilgi içeren kaynaklardan birisi Musul Vilayet Salnameleridir. Salnameler bölgenin idâri ve sosyal yapısı hakkında birçok bilgi içeriyor. Salnamelerde Hemavendler hakkında verilen bilgiler az olsa da önemli bilgilerdir. Diğer bir kaynak eser Mehmed Hurşid Paşa’nın Seyahatname-i Hudud’udur. Osmanlı- İran Tahdid-i Hudud Komisyonunda görevli olan müellif Komisyonun 1848-1852 yıllarında Osmanlı-İran sınırı ve çevresi hakkında gördüğü ve duyduğu bilgileri aktarmaktadır.9 Bunların dışında diğer eserlerden ve arşiv malzemesinden faydalanılmıştır. 4 Robert Mantran, “ Irak: XVI.-XVIII. Yüzyıllarda”, DİA, Cilt 19, s.91-93. Zekeriye Kurşun, “Davud Paşa, Kölemen”, DİA, Cilt 9, s.38-39. 6 Gökhan Çetinsaya., “Irak”, DİA, Cilt 19 , s.93-95; 7 Minorsky, “Baban”,İA, Cilt 11, s.200-201. 8 Gökhan Çetinsaya., “II.Abdülhamid Döneminde Kuzey Irak’da tarikat, aşiret ve siyaset”, Divan Sayı 7, 1999, s.153-168. 9 Seyahatnâme-I Hudûd hakkında bir değerlendirme için bkz. Zekeriya Kurşun, “Mehmed Hurşid Paşa’nın Seyahatnâme-i Hudûd Adlı Eserine Göre XIX. Yüzyıl Ortalarında Bayezid Sancağı”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 2, İstanbul 2000, s.101-122; Tahdîd-i Hudûd Komisyonu’nun çalışmaları için bkz.Mohammad Reza Nasiri, Nasireddîn Şah Zamanında Osmanlı-İran Münâsebetleri (1848-1896), Instıtute for The Study of Languages and Cultural of Asia and Africa, 1991, s.11-59. 5 2 HEMAVEND AŞİRETİ İdari Saha: Süleymaniye Sancağı Süleymaniye Sancağı Şehrizor Vilayetine bağlıydı sonra ise Musul Vilayetine bağlanmıştır. Sancağın bağlı bulunduğu Şehrizor eyaleti, Irakʾın kuzeyinde ve İran sınırındaydı. Hurşid Paşa Şehrizor’un sınırları hakkında şu bilgileri verir: “Şehrizor Eyâleti şimâlen Musul ve Hakkâri Eyâletleri arâzisiyle ve garben Dicle nehri ile ve cenûben Bağdad Eyâleti ile ve şarken İran memâlikiyle mahdûd olarak kürsi-i hükûmeti Musul’a otuzaltı ve Bağdadâ kırk dokuz saat mesâfede bulunan Kerkük şehridir ki berren Musul’dan Bağdad’a giden yol üzerinde vâki‛dir.” Hurşid Paşa buradaki sancakların bazen ayrı ayrı Bağdad Eyâletine mülhak olarak bazen de hepsinin “müstakil bir eyâlet i‛tibâr olunarak” yönetildiğini söyler10 Hurşid Paşa Süleymaniye Sancağının güneyinde Zuhab Sancağı (Bağdad’a tabi iken İran’ın tasarrufunda olduğundan münazaalı) ile Zengibad Nahiyesi, kuzeyinde Köysancak Kazası, batıda Kerkük ve Altınköprü Kazaları, doğusunda ise İran’a ait Avrama, Merivan, Sakız, Hurhure ve yine İran’ın elinde olmasına rağmen münazaalı olan Bâne ve Serdeşt mahalleri ile çevrili olduğunu söyler.11 Buna H.1320 tarihli Musul Salnamesiʾndeki verilen benzer bilgileri de ekleyince Süleymaniyeʾnin Kerkük Sancağı ile İran arasında sınırda olduğu daha da açıklık kazanıyor12. Şehrin kurucuları 1699-1850 arası burada varlıklarını Osmanlıya bağlı olarak devam ettiren Baban Paşalarıdır. Hurşid Paşa, “70-80 sene evveline kadar Karaçavlı kasabası hükûmet merkezi iken Baban Paşalarından Süleyman Paşa Süleymaniye kasabasını bina ederek burasını hükûmet merkezi yaptı” demektedir.13 Minorsky ise 1784’lere doğru İbrahim Paşa tarafından Melikkendi(Hindi) köyü yerine kurulduğunu ve ismini Bağdad Valisi Süleyman Paşadan (17801802) aldığını yazmaktadır.14 H.1312 tarihli salnamede Süleymaniye Sancağının liva merkezi dışında livanın Gülanber, Mereke ve Baziyan isimli üç kazasının olduğu görülmektedir.15Bunlardan Baziyan 10 Mehmed Hurşid Paşa, Seyahatnâme-i Hudûd, Çeviriyazı: Alaattin Eser, Simurg, İstanbul 1997, s.168. Mehmed Hurşid Paşa, a.g.e.,s.171. 12 1325 Musul Vilayet Salnamesi s.227. 13 Mehmed Hurşid Paşa, a.g.e.,s.171. 14 Minorsky, “Baban”,İA,Cild 11, s.200-201. 15 H.1310 Musul Vilayet Salnamesi, s.212-218. 11 3 Kazası Kerkük ile Süleymaniye arasında yer almaktaydı ve Hemavendlerin yaşadığı bölge olan Cemcemal’in merkeziydi. Şemseddin Sami Kamusu’l-Alam’da Baziyan Kazası hakkında “Musul Vilayetinin Süleymaniye Sancağında ve Süleymaniye şehrinin üç kilometre şimal-i garbisinde kaza merkezi olub, Dicleye tabi bir küçük nehrin kenarında ve Süleymaniye’den Altınköprüʾye giden yolun üzerinde vaki’dir” der. Nüfusunun 3000 civarında olduğunu söyleyen müellif arazisinin dağlık, taşlık ve mahsulatın az olduğunu söyler.16 H.1312 tarihli Salnamede kaza merkezinde 1 askeri kışla, 1 telgrafhane, 1-2 dükkân, 1-2 kahvehane ile 65 hane olduğu yazmaktadır. Buna göre Baziyan Kaza merkezinin nüfûsu 400 civarında olsa gerek. 17H.1225 s,Salnamesinde ise burada 1 telgrafhane, 1 Hükümet konağı, 1-2 kahvehane ile 100-150 hane olduğu belirtilmektedir. Ayrıca “buranın ahali-i meskenesi Hemavend Aşiretidir” denmekte.18 H.1330 tarihli Salnamede ise Baziyan kazasının 70 kurası olduğu ve Hemavendlerin ikişer-üçer hâne olarak 50-60 kurada ikamet ettikleri belirtilmektedir.19 Hemavendlerin Kökeni Hurşid Paşa yaylamak için Kuzey Irak’tan İran’a giden olarak kaydettiği on bir aşiretten birisini “Lek ve Ahmed-i Vend” olarak yazar ve hane sayısını 200 olarak verir. Derviş Paşa ise “Süleymaniyede İlgavâre Demekle Maruf Tevâ’if “ başlığı altında on iki aşiret ismi verir. Bu isimlerden on bir tanesi yazılışlarında farklılıklar olmakla birlikte Hurşid Paşa’nın verdiği isimlere tekabül ettiği anlaşılıyor. Derviş Paşa’nın listesinde fazladan 500 haneli “Kelâlî” tâifesinin ismi geçmektedir ve Hurşid Paşa’nın “Lek ve Ahmed-i Vend” olarak kaydettiği 200 hanelik tâifeye karşılık olarak Derviş Paşanın verdiği isimler arasında bu isim “Ahmed-Vend” şeklinde geçmektedir ve hane sayısı 300 olarak verilmektedir.20 Hurşid Paşa eserinde Ahmed-vend Taifesinden bahsederken düştüğü derkenarda “işbu Ahmed-vend Taifesi Hemavend ıtlak olunmağla şerh verildi” demektedir. Ayrıca yine İran’a 16 Şemseddin Sami, Kamusu’l-A‘lam,2. Cild, İstanbul 1316, s.1195-1196. 1312 H. Musul Vilayeti Salnamesi.s.329-330. 18 1325 H Musul Vilayeti Salnamesi. s.231. 19 1330 H. Musul Vilayeti Salnamesi s.336. 20 Mehmed Hurşid Paşa, a.g.e.,s.184 ; Derviş Paşa, Devlet-i Aliye ile İran Devleti Beyninde Olan Hududun Layihasıdır, Matba‛a-i Âmire, 6 Rebiyülevvel 1287, s.60. 17 4 yaylamaya giden aşiretlerden bahsettiği yerde “Kelâlî tâ’ifesinden başka cümlesi” demesi de “Lek”den kastının Kelâlî olabileceğini düşündürüyor.21 Hemavendler, 1180-1190 yıllarında İran’dan gelmişler ve Baziyan Kazasına yerleşmişlerdir.22 Bu bilgilerden aşiretin İran Kürtleriyle köken itibariyle bir alakası olduğu ortaya çıkıyor. Aşâʾirîn ve Muhâcirîn Müdiriyyet-i Umûmiyyesi’nin 1334 ( 1915/1916) yılında yayınladığı Alman Dr.Friç’in Kürdler isimli kitabında İran Kürtlerinin anlatıldığı bölümde Lek Aşiretinin 18 zümresinden birisinin ismi olarak Ahmed-vend zikrediliyor. Musul Vilayetlerindeki Kürd aşiretlerini Bilbâşî, Yezîdî ve Hemavend olarak üçe ayırıyor ve Hemavendlilerin “daha ziyade İrânîlerle münâsebeti vardır” diyor.23 Fakat yazar Hemavend ile Ahmed-vend arasında hiçbir bağlantı kurmuyor. Kaynaklarda Hemavendler yağmacı ve vahşi olarak anılmaktadır. Salnamelerde ve padişaha arz edilen belgelerde Musul’daki ahali üç kısma ayrılmaktaydı: yerleşikler, yarı göçebeler ve göçebeler. Yerleşikler şehir, kasaba ve köylerde ziraat ve ticaretle uğraşmaktaydılar. Yarı göçebe olanlar ise ziraat ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Göçebelerin bir kısmı hayvancılıkla maişetini temin ederken bir kısmı bunların hiç birisiyle meşgul olmayıp yağma ve soygunla yaşamaktaydı. Hemavendler köylere ve kervanlara saldırıp mal ve eşyalarını soyan, ahaliyi katleden aşiretlerin tipik ve en tanınmışlarıydı.24 Hemavendlerin Aşiret Yapısı 4 Teşrin-i evvel 1306 tarihli bir belgede Hemavendlerin başlıca 10 şubeye taksim edilerek isimleri ve her şubesinin de reislerinin ismi verilmektedir.25 Fırka Reisi Çelebi — Cevamir( Civanmerd) Reşevend — Mahmud Hacı Han 21 Mehmed Hurşid Paşa, a.g.e., s.184. Sinan Marufoğlu, a.g.e., s.119’da 1 numaralı dipnot. ; H. 1312 Musul Vilayeti Salnamesi. s.329-330’da “100140 seneden beri İran’dan hicret etmiş…” denmektedir. H.1310’da ise “120-130 seneden beri.” denmektedir. 23 Kürdler Tarihî ve İctimâ‛î Tetkîkât, Muharriri:Doktor Friç, Aşâ’rîn ve Muhâcirîn Müdiriyyet-i Umûmiyyesi Neşriyatı:3, Tâbı‛ ve nâşiri Kütübhâne-i Sevdâ, İstanbul 1334, s.42 ve s.65-68. 24 H. 1310 Musul Vilayeti Salnamesi.s.148. 25 Y.EE.12/34. 22 5 Remevend —Kahir Haydar Sitebis —Aziz Kakil Devletyar —Şerif Kablesuri —Mahmud Hameke Safrevend —Mehmed Haylebeze Sofivend —Halika Yâremirvend —Fettah Hüsrev Hema’il —Fettah Hüsrev (iki kolunda reisi) Belgede 1298 yılına kadar Cevâmerdʾin hepsinin lideri olduğunu ve bu şakinin İran tarafına sürekli saldırırken İran Devleti tarafından Hudud Muhafızı olarak istihdam edildiğini söylüyor. Cevamerd’in İranâ gitmesinden sonra riyâset Fakîh Kadir’e geçmiş fakat bu şahıs Musul Vilâyeti tarafından yakalandığı için yerine Hame’emâm/Hama İmam () ﺤﻣﻪ ﺍ ﻤﺎ ﻡ Süleyman isimli kişi geçmiştir.26 H.1312 tarihli Salnamede Hemavendlilerin fırkalarından “meşhurları” diyerek Beğzâde Safervend, Reşevend, Remevend, Haylesûri, Teymevend ve Hema’îl Fatmavend isimlerinde altı tâife ismi sayılmaktadır.27 Aşiretin Faaliyetleri Hemavendler hakkındaki vesikalarda bazen bunların şekavette bulunduklarından bahsedilirken şekavetlerinin ne olduğu tam açık ifade edilmez. Salnamelerde “Hıtta-i Irakiyye’de herkesçe malum olduklarından tafsilata gerek olmadığının” söylenmesi de aynı şeydir. Yani Hemavendler ismi anıldığı zaman tafsilata gerek kalmıyor; herkes onları aynı şekilde tanıyor. 26 27 Y.EE.12/34 4 Teşrin-i Evvel 1302 H. 1312 Musul Vilayeti Salnamesi. s.329-330. 6 Hemavendler küçük gruplar halinde halka ve kervanlara düzenledikleri saldırılarda bulunuyorlardı. Bölgeyi çok iyi tanımalarından ve sıkışınca da İran’a sınırını geçmelerinden dolayı saldırılarından sonra kolaylıkla ortadan kaybolabiliyorlardı. Osmanlı düzenli kuvvetlerinin onları takipten bir netice elde etmeleri bu yüzden zordu. Hemavendlilerin tehdit oluşturdukları hususlardan başta geleni Süleymaniye Kerkük arasındaki yolun güvenliğini ihlal etmeleriydi. Saldırılarda bazen devlet görevlileri de hedef oluyordu. Nitekim 8 Ekim1890’da Cemcemal’den Kerkük’e giden bir kervana saldırmışlardı. Bu kervanda Miralay Seyfullah Bey, İran züvvarı, Süleymaniye Tabur Ağası, 41 süvari ve 17 piyade zabtiyye ile 7 asker bulunuyordu. Bunlara 70-80 kadar Hemavendli saldırmıştı. Askerlerden ve diğer yolculardan bazıları maktul düşmüştü.28 1278’de ise Süleymaniye’den dönen Şehrizor evkaf müdürüne saldırarak 6000 kuruşluk vakıf hasılatını gasbetmişlerdi.29 İsmail Hakkı Paşa, 1304lerde ise saldırıların atmasından dolayı Bağdat postasının muhafızına 250 asker memur edilmeye başlandığını söylüyor. 30 Eşkıyalar bazen de Cemcemal Kerkük arasındaki telgraf telini “şikest” ediyorlardı.31 Halkın durumu daha da zordu. Soygun ve yağma ile halk maişet sıkıntısı çekiyordu; bazen de üretim yaptığı toprağı terk ediyordu. Sonuçta devletin gelirleri de zarar görüyordu. 32 23 Temmuz 1880’de Süleymaniye Sancağında Karacadağ kasabasına girerek hükümet konağındaki “kuyud ve evrakı ihrak etmişler” , memurları ve halkı ağır sözlerle tahkir etmişlerdi.33 29 Eylül 1856’daki bir hadise ise Süleymaniyeʾye gelen Abdurrahim adlı Hemavendli ve avenesi bir düğün evine giderek gelini ve nikâhlı bir kadını herkesin gözü önünde kolundan tutarak alıp gitmişti. 34 Hemavendliler zaman zaman İran’dan destek görseler de orada da olay çıkarıyorlardı.35 28 Y.PRK.ASK. 65/100 ve Y.PRK.ASK. 65/106 A.MKT.MHM. 225/50 ve A.MKT.MHM. 27/28 30 Y.PRK.MYD. 6/46 9 L 1304. 31 Y.PRK.PT. 6/93 1307 Za 22 Ve A.MKT.MHM.500/56 1 Za 1307’de Kerkük civarındaki üç köyün hayvanlarını ve sairlerini garet, Kerkük’den Cemcemal’e giden kervana saldırdıkları ve Kerkük- Cemcemal arasındaki teli şikest ettikleri. 32 A.MKT.MHM. 453/32, 1290 Ra 1- 28 Nisan 1873. 33 Y.PRK.DH. 1/1415 Şaban 1297. 34 A.MKT.MHM. 255/4 29 M 1273. 35 Y.PRK.ASK. 36/21 18 S 1304. 29 7 Osmanlı Devletinin Aldığı Önlemler Osmanlı devleti Hemavendlileri, bazen eşkıya bazen de aşiret olarak niteliyordu. Genel çözüm biçimi askeri kuvvet kullanımıydı. Yapılan bir askeri harekâtta, eğer çareleri kalmamışsa hükümete teslim oluyorlardı. Fakat çok geçmeden yine eski fiillerinin işlemeye başlıyorlardı. Tüm çabalara rağmen aşiret mensupları yerleşik yaşamaya, ziraat ve çiftçilikle uğraşmaya bir türlü yanaşmıyordu. Bir yere iskân edildiklerinde devlet onlara kendi geçimlerini ziraat ve ticaret gibi işlerle sağlamalarına kadar, geçici olarak yevmiye verse de onlarda bu işlerle meşgul olmaya bir meyil göremiyordu. Nitekim İsmail Hakkı Paşanın ıslahatından sonra iskân edildikleri yerlerde bu sorunlar yaşanmıştı ve sonuçta menfalarından firar ederek tekrar Musul vilayeti dâhilindeki yerlere dönmüşlerdi. Baziyan Kazasının 6-7 köyünün onlara tahsis edilmesine ve kendilerine halka ilişmemeleri için zahire bedeli verilmesine rağmen onlar bununla yetinmeyip diğer köylere de tasallut etmeye başlamışlardı. Bazıları da Musul’da Zabtiyye ve zabtiyye neferi olarak istihdam edilmişti. Fakat sonra yine şekâvete karar kıldıkları anlaşılıyor. 2 Aralık 1861 tarihli bir belgede Kerkük’te ikamet ettirilen maaş ve tayinatın bundan sonra artık verilmemesi istenmektedir.36 Osmanlı Devleti şekavette bulunanları yola getirmek için kuvvetler sevk ederek düzenli birliklerle netice alamayacağını gördüğü için zaman zaman bölgedeki diğer aşiretleri kullanıyordu. Bunların başında Caf Aşireti geliyordu.37 1887’de İsmail Hakkı Paşa Hemavendlileri ıslahla görevlendirilmiştir. İsmail Hakkı Paşa Kerkük’e ulaşarak çalışmalarına başlamıştır. Mahalli aşiretlerden müfrezeler tertip etmiş eşkıyayı takibe almıştır. Bu takipler esnasında birçok defa eşkıya ile çatışma olmuş ve sonunda teslim olmak zorunda kalmışlardır.38 Ele geçirilenler Musul, Mardin ve Hakkâri’ye sevk edilmişler, oradan da 23 hane Konya’ya, 50 hane Adana’ya, 50 hane Ankara’ya ve 100 hane de 36 A.MKT.UM 522/6 29 Cemaziyelevvel 1278 Y.MTV. 31/53 18 B 1305 Leff 3; DH.İ. 28801 23 Ra1275; Y.PRK.UM 18/14 7 M 1308. 38 Y.PRK.ASK 39/100 13 Şaban 1304; A.MKT.MHM. 493/53 29 Cemaziyülevvel 1304; Y.MTV. 32/7 03 Şaban 1305. 37 8 Sivas’a nakledilmişlerdir.39 1887 sonuna doğru çalışmalarını tamamlayan İsmail Hakkı Paşa İstanbul’a geri döndü.40 Birkaç ay sonra Sivas, Adana ve Ankara’dan toplam 20 kişinin firar ettiği haberi gelir. Bunun üzerine Hemavendlilerin Bingazi ve İşkodra’ya gönderilmelerine istenir ve 11 Mart 1888’de Adana’dan 150 Hemavendli İzmir yoluyla Bingazi’ye gönderilmek için vapura bindirilmişti.41 21 Nisan 1888’de ise “205 Hemavendliyi hamil Dolmabağçe” vapurunun Bingaziʾye hareket ettiği bildiriliyor.42 Üç gün sonra yani 24 Nisan’da Ali Sâib Paşa Vapuruyla 301 Hemavendlinin Bingazi ye gönderildiği ve 159 Hemavendlinin de Ankara yoluyla İstanbul’a getirilmekte olduğu belirtiliyor.43 Trablusgarb’a sürülen Hemavendliler burada da rahat durmamışlar44; hükümetin iskân etme çabasına direnmişlerdir. Bir süre sonra buradan da firar etmeye başlamışlar45 ve Musul’a dönmüşlerdir. Hükümet bölge asayişi korumak için onları kabul etmiştir. Fakat Hemavendliler yine sorun çıkarmaya devam etmişlerdir. SONUÇ Irakta merkezi otorite kurulduktan sonra geriye bölgenin asayişine zarar veren aşiretlerin bir düzene sokulması kalıyordu.1880’li yıllarda Osmanlı Devletinin Hemavend Aşiretine karşı yaptıkları da bu amaca yönelikti. İskânla devlet sisteminin içine çekmek isteniyordu. Caf gibi diğer aşiretlerde başarıya ulaşıldıysa da Hemavendlilerde bu mümkün olmadı. Bundaki en büyük mesele onların yağma ve soygun dışında bir şeyle (hayvancılık da dâhil) uğraşamamalarıydı. Baziyan civarındaki köylerde iskân edildiklerinde de köylüleri sömürüyorlardı. Hemavendliler netice de sorun olmaya devam etmişlerdir. 39 Y.PRK.ASK. 40/37 2 Şevval 1304; Y.PRK.ASK. 40/82 29 Şevval 1304 ve A.MKT.MHM. 494/64 15 Muharrem 1305 Leff 1-2. 40 Gökhan Çetinsaya., a.g.e., s.158. 41 A.MKT.MHM. 496/39 28 C 1305. 42 Y.PRK.ASK. 44/49 21 B 1305. 43 Y.PRK.ZB. 4/9 24 B 1305. 44 A.MKT.MHM. 499/32 2 Şaban 1306.Tahsisatlarını düzenli alamamaktan şikâyetçi olmuşlardır. 45 Y.MTV. 3/16 24 Cemaziyelevvel 1306’da Bingazi’den bir ecnebi vapuruna binen 59 Hemavendlinin Suriye sahiline çıktıkları ve vapur kaptanının 1’er İngiliz lirası yol masrafı olarak verdiğinden bahsediliyor. 9 KAYNAKÇA I.Arşiv Kaynakları - Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) A.MKT.MHM. (Sadâret Mektubî Kalemi Mühimme Kalemi) Y.MTV. (Yıldız Mütenevvî Maruzat Evrakı) Y.PRK.ASK. (Yıldız Perakende Askerî Maruzat Evrakı) Y.PRK.DH. (Yıldız Perakende Dâhiliye Nezâreti Maruzatı) Y.PRK.MYD. (Yıldız Perakende Yaverân ve Maiyyet-i Seniyye Erkân-ı Harbiye Dairesi) Y.PRK.PT. (Yıldız Perakende Evrakı - Posta ve Telgraf Nezâreti Maruzâtı) Y.PRK.UM. (Yıldız Perakende Evrakı Umumi) Y.PRK.ZB. (Yıldız Perakende Evrakı Zabtiye Nezareti Maruzatı) II.Salnameler Salname-i Vilayet-i Musul, h.1310/ m.1892, 2. Defa, [Musul] : [Musul vilayeti Matbaası]. Salname-i Vilayet-i Musul, h.1312/ m.1894, 3. Defa, [Musul] : [Musul vilayeti Matbaası]. Salname-i Vilayet-i Musul, h.1325/ m.1907, 4. Defa, [Musul] : [Musul vilayeti Matbaası]. Salname-i Vilayet-i Musul, h.1330/ m.1912, 5. Defa, [Musul] : [Musul vilayeti Matbaası]. 10 III. Kaynak Eserler Derviş Paşa, Devlet-i Aliye ile İran Devleti Beyninde Olan Hududun Layihasıdır, Matba‛a-i Âmire, 6 Rebiyülevvel 1287. Mehmed Hurşid Paşa, Seyahatnâme-i Hudûd, Çeviriyazı: Alaattin ESER, Simurg, İstanbul 1997. Şemseddin Sami, “Süleymaniye”, Kâmusu’l- Alam, Cilt IV, İstanbul 1311. IV. Araştırma Eserler ÇETİNSAYA, Gökhan, “II.Abdülhamid Döneminde Kuzey Irak’da tarikat, aşiret ve siyaset”, Divan, Sayı 7, 1999. ÇETİNSAYA, Gökhan, “Irak”, DİA, Cilt 19 , s.93-95. EMECEN, FeriduN, “Irakeyn Seferi”, DİA, Cilt 19, s.116-117. FRİÇ, Kürdler Tarihî ve İctimâ‛î Tetkîkât, Aşâ’rîn ve Muhâcirîn Müdiriyyet-i Umûmiyyesi Neşriyatı:3, Tâbı‛ ve nâşiri Kütübhâne-i Sevdâ, İstanbul 1334. KURŞUN, Zekeriya, “Davud Paşa, Kölemen”, DİA, Cilt 9. MANTRAN, Robert, “ Irak: XVI.-XVIII.Yüzyıllarda”, DİA, Cilt 19. MARUFOĞLU, Sinan, Osmanlı Döneminde Kuzey Irak (1831-1914),İstanbul 1984. MİNORSKY, V.,“Baban”,İA, Cilt 11. 11