···--·····-·················-· !ÇIN DEKlLER Müslüman Türklerde J'VLüsfurnaha. Ziya KAZICI : 3 MECMUASI tJÇ AYLlK Dini} Ilmi> Edebi Araştırmalar Mecmua8ı Oilt : IV} Sayı : ~ Haziran 1980 -Recep 1400 SAHIBI ISLAM MEDENIYET/ V AKFI Adına Başkan Selçuk ERAYDIN Yazı Işleri Müdürü Dr. Oahid BALTAOI NEŞIR HEPETI Dr. Oahid BALTACI Selçuk ERAYDIN Dr. !smail ERtJNSAL Dr. Mehmed !BŞIRLl Av. Mevlüt UYSAL Omer Ziya BELVIRANLI Hattat-Ressam Turan Sevgili Idare Yeri Bozdoğan Kemeri Cemal Yener Gad. Nr: 132 VEFAjlST Haberleşme ve Havele PK. 1315 Sirkeci!lSTANBUL TURKEY Fiyatı : iOO TL. Abone Şartları Yurt lçi : 450 TL. Yurt Dışı : 900 TL. Müıslü:manlarda Hukuk Felsefesi Prof. Dr. Muhammed Ha:ın]dullah (Ter. İ. Kafi Dönmez) :19 Daru'l~hadis,ler Dr. CaJhild BALTACI : 35 Western Iııfluenee upon the ottoman Insıtirtutions ,tlhe Council of State and 1tlhe Ooun<!il Judiciail Regulati>ons Hulusi YaNUz : 41 İstanbul Teikkeleri Sirrsile-i Meşayiihi Terüb eden : ZMdr Şük­ rü Efendi. Neşre Hazırlayan : Şinaısi AKBATU : 51 tstaı:ıJbul Militillüğü hmi Araş­ tırmalar ve İstişare Hey'eti Raporları. Sigorta Hazırlayan : .A!bdülazd:z BAYINDIR : 97 1928 - 1978 Arası Yeni Harflerle Yayınlanm~ş Ramazan ve Oruç'la İllgili Eserlerr. İsmail Lütfi ÇAKAN : 109 NeşredHmeyen yazılar istenildiğinde iade edilir. Mecmua- nm ismi zikredilmeden iktihas edilemez. ------------------------------ .Müslüman Türklerde Müsamaha f GİRİŞ Ziya KAZICI bir ıkabahatlıya karşı şiddet göstermeyip geıçivermeık» (1) .manıalarına gelen «müs~a. m~ha»yı hoşıglörü ve tolerans diye de ifade edebiliriz. Fikir olmaktan çıkıp fiilen tat,bik edildiği zaman, insanlar arasında sevgi ve bağlılık meydana getiren ·müsıamıaha Choşg!Örü), i111s:an hayatının tanziminde, önemli derecede rolü bulunan dinlerin de hedefleri arasında !bulunmaktadır. !Bunun iiçin biz, belli başlı dinlerin bu konudaiki görüşlerine de kısaca temas etme'k dstiyoruz. Zira insanoğlu, dininin emirlerini yerine getiıımek ve onu hayatında tatbik etmek ister. Bu istek ve aır­ zu kişinin hareketlerine yön 'Veren öneımli bir fiaktördür. İslamı ıkabul etmesiıyle, yepyeni bir hayat anlayışına intibak ettiğini gördüğümüz Müslüman Türk dünyası, bağlı bulunduğu bu yeni dinin emirlerine uyıgun olarak ibu duygu ve davranışı benimsemiştir. Denebilir ki onlar, başka dinden hiç kimsenin tatbilir edemediği toleransı tatbik etnüşlerdir. Zira lbu ~onu onların rehberi bizzat Kur'an'ın emirleri kti. · Biraz önce de bel'iırıtiltliği ,gilbi, İslam dün!yiaısının bir pa:rç'rusı olan Müslüman Türklerdeki müsamahanın kayna,ğından bahs ederken diğer dinlerin bu konudaki gıörüışlerine de kısaca t.emas etmemiz gerekir. Zira dinler, harp, hile ve çeşitli haksızlrklara' son vermek için Allah tarafından elçileri Cpeyıgırumber) vasıtasiyle 'gıönderilmiş birer sistemdirler. Bu sistemlerin anayasaJan da kitaplarııdır. Kelime olamık «~rımezliğe :gelme, aJdırmama, . (1) Ş. Sami, l<amus-ı Tünki, ıistanbul 1317, ll, 1333. 3 Y AHUDİLİKTE MÜSAMAHA İnsanların kıölele.ştirildiği, !kızların diri diri topvağa ,gömüldüğü, kadınlığın hor ve hakk ,göruldüğü, k:u vv etiinin zayıf ı ezdiği, müsamaha denen mefhumun tanınmadığı ve esirlerin ilahiara kurban edildiği bir zamanda ıgelen İslam (2), insanlığı düştüğü bu hataklık­ tan kurtarmaya çalışmıştır. Yahudi toplumunu bu ve :benzeri kötü alışkanlıkl:ardan kurtar. mak için gönderilen Hıristiyanlık, bir hayli emek sarf etmiştir. Bu dönemde hakim bulunan Mılsevilik, insanlar tarafından rasli bünyesinden saptırılmış ve Hz. Musa'nın peyıgaunberi bulunduğu din, tanınma­ yacak bir hale ,gelmişti. ıBu ,yüzden, bugünkü Tevrat'ta barış bir yana; hep vurmak rve öldürmekten söz edilir: «Şimdi gH Amelek'i vur, ve vurmak şeylerini tamamen yok et. Ve onları esirgeme; ve erkekten kadın, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe !kadar hepsini öldür» (3). «Ve Allah'ın Rabb onları senin önünde ele vereceği, ve sen onları vuı:acağın zaman, onları tamamen yok edeceksin; onlarla ahd etmeyeceksin ve onlara acımayacaksın» (4). «Bir şeh­ re karşı cenk etmek için onlara yaıklaştığın zaman, onu barışıklığa çağıracaksın. Ve vaki olacak iki eğer sana sulh cevabı verirse, ve !kapılarını sana açarsa, o vakit vıaki olacak ki, içinde bulunain bütün kavm sana an1gary,acı olacaklrar, ve sana kulluk edecekler. Ve eğer seninle rmüsalaha etmeyip cenk etmek isterse, o zaman onu muhasara edeceksin. Ve Allah'ın Rwbb onu senin eline veııdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin. Anowk kadınları ve çocukları ve hayvanları ve he~r şehirde olan her ışeyi, bütün unalını kendin için kabul edeceksin. Ve Allah'ın Rabbin sana verdiği düşmanlarının malı­ nı yiyeceksin. Bu milletierin şehirlerinden olmayıp senden çok :uzakta bulunan bütün .şehirleri böyle yapacaksın. Ancak Allah'ın 1Rab bin miras olarak sana vermek·te olduğu ibu !kavm'lerin !şehirlerinde nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksılll» (5). «Ve Rwbb Yeşua dedi: Onlardan korkma, çünkü onları senin eline verdim. Onlardan kimse senin önünde durmayaca!Mır. Ve Yeşu ansızın üzerlerine ıgeldi. Çünkü bütün gece Gilgal'dan yukarı çıkmıştı. Ve Rabb onları İsrail'in önünde kırdı, ve Gibeon'da ıbüıyük vuruşla .vurdu, ve onları Beyt-horon yokuşu yolunda kovaladı, ve onları Azeka'ya kadar ve Makkedo'ya 1 (2) (3) (4) (5) 4 Kur'an: Rum/41. Teıvrat: ı. Samuel: 15/3. Teıvrat: T·esniye; 7/2. ~e~vrat: Tesni!J'e ; 2011 0-16. ~adar vurıdu. Ne vaki oldu ki, İsrail önünden lkaıçtıkları zaman, Beyh- horan iniışinde iken Azeka'ya ilmdar iR1abb onların üzerlerine göklerden büyük taşlar attı, ve öldüler; dolu taşı ile ölenler, .İsrail oğulları­ nın kılıçla öldürdüklerinden daha çoktu» ,(6). Görüldüğü •gibi Tevraıt, biflçok ayetinde iölüm, kölelik ve angarya gibi hususlarıdan söz etmektedir. Şehirleroe yaşayan hi:ç lbir canlının varlığına tahammül edeımiyeceık kadar dini t•aassubla yetişmiş bir cemiyetin, başka ditnden ol~am1ar.a karşı müsa:mahakar davranması beklenemez. Yukarııda verilen Tev·rat ayetleri binlerce benzerinden sadece lbirkaçıdır. IBu emirleri okuyup hayatında tatbik etmek isteyen bir kimsenin, başkasınıa karışı •takınacağı ~tavrı tesbit ~etmek pek zor olmasa gerek. Bunun içindir Lki, bu toplumda ıyeni yeni filizleurneye başlayan Hıristiyanlığı ıyıok edip orıtada:n ık!aldırmak, onlar için :kutsal bir vazife idi. iB:u. ıanl!ayı'Ş, tarih boyunca, MU:sevileri kendilerinden olmayanlara karışı ''çok ışiddetli bir ışekilde muamele etmeye sevk etmiştir. •HIRfSTİYANLIKTA MÜSAMAHA Bir taraftan «SeV!gi ve barış dini, diye ipropagandası yapılan Hı­ ristiyamlığın bu konudaki emi:rıleri ile k~atliamdan bahseden ayetlerinin mevcudiyeti, hıristiyanların bu iıkinci şıktaki ayetlere uygun bir şekilde hareket etmelerine mani olmamvştır. Onl>ar, kutsal kiÜıpları­ nın şiddet emreden hükümlerine uymayı ~tercih etmişlerdir. Nitekim, dinlerinin mensuplannca Hz. !İsa'nın, hata etmez ve Mukaddes Ruh'tan ilham alan halefieri telaı~ki edilen pıapalar, «Allah'ın bahıçesini» iki asır boyunca tahrib eden IHaıçlı seferlerinilll teşkilatçıları olmuş­ lardır. İster Asıya'da ister Afrika'da olsun müstemlekeciliğin tahrikçisi ve hatta baş ıadarmı olmuşlardır. IBurıaya papaz Las Casas'a göre Avrupalı ilk m üsteviiierin yalmz ve yalnız hıristiyan olmayı kabul etmedikleriniden dolayı 30 sene içinde 12 milyon Kızılderili yeriiyi öldürdü'kleri bir yer ol:an !Amerika dahil değildir (7) . İspanyollar, 12 milyon Hiın.tliyi yok ederken hareketlerinin Kitab-ı Mukaddes'in onayına ıuyıgun olduğunu sanıyorlardı. Onlar, !Beni İsra­ il'in Kenan'a yaptıklarını örnelk •alııyorla:rıdı. Yine Las Casas «St. Dominik ve Jam:a:ika 1adalarıın.da '13 Havıari'nin şerefine 13 er lhintli'yi bir(6) T~evrat: Ye,şu; 10/8-11. (7) Jolhn Daıvenport, Hz. Muihammed ve Kur''an-ı 'l~erim, T~erc. Öme'r Rıza, Istanbul 1928, s. 14, M. HamiduHalh «Hem Ralhmet ve Hem de Ha~p p,e•y,gamberi». r,e,rc. Y.Z. Kava•kçı, Diyanet Dergisi, Özel Sayı, s. 90. 5 den idaım eden dra:vağaçlarının kurulduğunu kendim ıgöroüm, ]ijöpeklere parçalanmak ıüzere diri diri çocukların atıldığını da (g!ördüm» (S) demektedir. Sadece vaaz ile memur olan hıristiyanlar, 'kendi dinlerine girmeyenleri ateş ve ıkılıçla yok ederken, hareketleri<nin dini olduğuna inanıyorlarıdı. Maletin ıgerıçekleşmesi ve saldırının yok olması iıçin günderilen dinlerin tebliğoileri, hep ibu yıolda çalıışmışl<a:vdır .. Haıtta, !bu şe:. kildeki bir anlayışın ıgerıçekleş:rnesi ve adaletin yerleşmesi için, İslam, müslümanlan, müslürnanlarla hile s!aJvaşa davet eder (9). Siyasi se'beblerle hıri'stiyaJnlığı kabul eden ilk hıristiyan imparator (Konstantin) un, ywptığı haksızlık !Ve işlediği zulümler, kendisine ilfjnci Nerıon dedirıtnıeye sebeb olmuştur. İsa'nın tannlaştırıldığı ilk ı..r.ınferans olan İznik konsili Cm. 325) ne haışkmlık eden Konstantin, papazlara, en çok ıkötülük dolu sonuçlar doğruran nüfuz ve kudreti bagışlamıştı. Bu olayın sebeb olduğu ıkötülülk ıve haksızlıkların çok küçük bir özetini çıka;raıoak olursak: :Salıdırmayan !Müslüman ve Türklere 'kıarşı 9 Haçlı seferinin sonu~;Jan, rya:kıp JYıkma ile fkatUamlar, bu ryüzden, ikiyüz sene içinde 'ni!yonlarca insan yok olmuştu. Ana Ba;ptistler yok edilmiş, Luther mezhebini kabul edenler de büyük bir kısmı ile yuk edilmeye çalışıl, mıştı. VIII. Henri ile kızı Mari tarafından kıatuamlar emredilmiş 'Ve Sain't Bartelmi ıkaJtiliaJmı yapılmıştı... 20 yıl papalar papalarla piskoposlar piskoposlarla döğüş:rnüşlerdir. İıns:an zehirlernek ve gizlice adam öldürmek gibi suçlar, yayıgmlık ka;zanmıştı. ·Papa XIII. Gregoir, binle:rıce ıkişinin ihalksız ryere öldüruldüğü bir gecenin şerefine bir madaLyonun basılmasını emretmiştir. Madalyonun ıbir tararfina ~endi resmi, öbür ta~rafına da tahribkar kralın resmi yapılmıştı (lO). Başka dinden olanlar bir yana, aynı dinin !başka mezhebinden olanlara bile tahammül edemiyen ihıristiyanlar, inançLanndan rdola~'1 insanlan diri diri yakmaktan bile çekinmiyorlardı. Zir:a anlayışıarına gıöre kitaplarının emri böyleydi. Nitekian bugünkü İncil'de şunları okuyoruz: «Lakin üzerlerine rk:mJ olma:rnı istemeyen o düşmanlanını buraya getirin ve önümde öldürün» 1(111J. i«Yeryüzüne selamet getirmeye geldim sanmaJYın; ben s·elamet değil, f1aıkat kılı'Ç getirmeye geldim. Çünkü ben a;damla babasının ve kızla anasımı:ı ve [gelinle ikaıynanasının ara(8) D~enport, aıge. s. 138. (9) Kur'an: Hüoürat/9. (10) Da~en:port, ag,e., s. 140·141. {11) lnoiıl: L:uka; 19/21. 6 sma ayrılik koymaya geldim» 1(12). İnchl'in emirle.ri bu %adada bitmemekle beraber me"V L<llyu daha fazla dağıtmamak jıçin bunlara temas etmiyoruz. Yalmz şu kadarını ıd:a söyleyelim ki, hıristiyanlar Tev- · ~a.t'a da inanmaJk zorundadırlar. Tevrat da onların lkutsıal kitapların­ dandır. Tevratın IJ:ıü:kfunleri onlar için de geçerlidir. Ve bu hükümlerin bir kısmını yuk'andıa görmüştük Böylece, günümüzde «sevıgi ve barış dini» diye proprugani!i,ası yapılrun hıristiyanlığın gerçek yüzü de ortaya ç1kmış demektir. İSLAMılA MÜSAMAHA Dini taassub ve ıga:yretkeşliklerinden dolayı İslam'a «!Kılıç Dini» demekten çekim.meyen bazı müsteşdıkler, kenıdi tarih ve dinlerindeki . vahşiyana davranışları unutur ~gıörünmektedirler. Hi'ç çekinmeden öyle bir din tçin 'bu tabiri kuHa!llmaktadırlar ki bu din, «insanları, Rab.. binin yoluna Mkirnetle, ıgüzel öğütle davet et. Onlarl~a mücadeleni en güzel (tarik) hangisi ise onunla yap» (13) demektedir. KeZ!a bu din «dinde zorlama yoktur» (14) pren:sibini kabul etmiştir. Bunun içindir ıki bu din, tarih boyunca zorla müslümanlaşıtmma gibi bir olaya yer vermemiştir. İnti:şıarından günümüze ilmdar ıgeçen. zaman zarfında 'baş'kası da böyle bir olaya şahitlik edecek durumda değildir. Dini gayretlkeşlİk sonucu ona yakıştırılmak i,stenen sıfatla uzaktan yakından bir ilgisi yokıtur. Nitekinı İslam Peygamberi, on sene irçinde M edin e'den Araıbistan'ın 1 iıarmıamını, gerek Filistin ve !gerekse Irak'ın güney kısımlıarını tamaanen feth etti. iBu, üç milyon kilometre kare etmektedir. On sene iıçinde on milyon demek, ıon sene ıbo:yunca devamlı olarak her gün orıtalama 800 kilometre 'kar·e demektir. Bu fetihlerıda her ay iki düşman şahıs dahi öldürülmemiştir. Müslümanların ~kayıpları daha da azdı. Taberi ve !Belazllıi'nin Hz. Osman'ın IJ:ıHafeti hakkında­ ki kayıtları gösterdiği ıgibi, IHz. Peygamberin irtihalinden sonra Asya, A vruıpa ve AıfrHm'da Çinden ta İspanya'nın ortasına kadar arıadaıki geruş sahaya yayılmak üzere üıç ıkıta'dıa hakimiyet kurulan Hülafa-i Thaşidin devrinde de durum aynı idi. Onların idaresi o kadar- seviliyorou ıki, Müslümanlar arasınıda iç harpler eksik olmadığı halde tarih, ıgayr-i anüslim te'bea aleyılıine lb,ir tek isyan kaydı dahi taşıma­ maktadır H5l. (12) lncıil: MatTa; 10/34-35, Lu~a; 12/51-53. (13) ~ur'aın: Naıhlf125. (14) Kur'an: Bakana/256. {15) Hamidull'atl a.1g.ıe. s. 90. 7' İslam, müslümaniann fetih ettiği toprakirarda yaşayan hiç bir kimsenin zorla dine ıgirmesine müsaade etmez. O, herkesi inanç ve fik- . rinde serbest bırakır. Hak ile batılın neler olduğunu, inianıçlar arasın­ daki orta ve doğru 'YOlun hangisi oliduğunu !bildirmekle ~yetinir. Zorlama sonunda müslüman olma keyfiyatini islami bir hareket olmadı­ ğını beyan etmeıkten çeki:rımez. İslam idaresi altında ıbiı:ıçok gayr-i müslianin yaşaması ve inançl1arına göre serbestçe ibadet etmesi, böyle bir anlayış vasıtasiyJe mümkün olmaktadır. Buna ka:r1şılık, asırlar­ ca müslümanlara vatan olmuş olan iEndülüs'te bugün, değil müslümanl:ara, bunlardan !kalma eseriere bile zor 11astlanmaktadir. Müslümanları barbar, dinlerini de «ıKılıç dini» olarak empozeye çalışanlar, bunları nasıl iz,ah edebilirler? Bizzat Hz. Peyıgamber devrinde sayısızca örnekleri verilen İslami müsamaha, o 'kadıar ıgeniştir ki, insaflı ve hı'I'istiyanlık taassubundan yakasım kurtarabiimiş olan Oarp alimleri bile bu durumu teslim etmiş ve hayranhkla bundan 'bahseder olmuşlarıdır: ~Bir gün bir Mfısevi Muhammed'e gelir, ileri gelen erkandan birinin kendisinin dini hislerini incittiğini ve Muhammed'in Musa'dan üstün bir peygamber olduğuna dair bir ifadede bulunduğunu söyler. Peygamber o zata dönerek der ki: Böyle bir şey söylememeliydin, başkalarının itikadına saygı göstermek lazımdır" (lı6). Kendisine inanmayan bir kimsenin inancına saygı ıgösteren bir din ile «lakin üzerlerine krtal olmarnı istemeyen o düşmanlarımı getirin önümde !öldürün» f17) diyen bir dinin müsamaha anlayışlan arasında farlı: olması normaldir. Hı,ristiyan dünyasının son zamanlıarda:ki kısmi müsamahakarlığı bile İslam sayesinde .olmuştur. IBu durum, Batı'nın müslümanlarla müna:sebetinin bir neticesidir. «Şarkta ıDini Seyahat» adlı eserinde bu konuya değinen Michıaud «Hıristiyan milletler adına esef ederim ki, bunlar dini müsamahakarlığı müslümanlardan öğrenmeye muhtaçtırlar. Kur'an, kuvvetle değil, ikna yolu ile intişar etmiş ve sür'atle yayılmıştır. Müsl'ümanlar, mağlup ettikleri milletleri kendi dinlerini muhafazada daima serbest bırakmışlardır. Hıristiyanlar fevc fevc müslümanlığı kabul etmişler ise bunun sebebini, müslüman fatihierin yösterdikleri büyük anlayış ve adalette aramak lazımdır. Hatta İsla,miyet, müsaadekarhğı yalnız fiilen tatbik etmekle kalmamış, onu (16) James A. Miclhner, R'eıaders Df,g'est, Mayıs 1955 ten nakleın Islam Külrt:ürünün Garbı Medentle,ştl~me's'l, lıst. 1965, s. 128. (17) Inci!: Luika; 19/27. 8 b'k. Alhmet Gürkan, ilahi kanunun esası yapmıştır» (18) demekle !meseleye açılclı'k getir- miştir. Daiha önce de belirtildi<ği ıgibi İslam tarihi, başkalarını zorla müslüman yapmak ıgibi ibir olaya sayfalıannda yer vermemiştir. Böyle bir şeye 'teşeıbbüs eden müslüman hükü:mdarlar, bizzat zamanlarındaki din adamları tar:aifındam ikıaz edilmiş rve !h:arekeıtlerinin dine uymadığı tkendilerine bildirilımiştir. Nitekim Hammer de ışiöyle 'bir olaydan bahseder: «Selim I. in lbir emrine ikarşı Ali Cemali CŞeyhülislam Zenbilli Ali Cemali Efendi) 'nin IOs:manlı topraklarındaki hıristiyanları kurtarması şöyle olmuştur: tPıaıdişıa'hın, bir gün durup dururken düny:ayı fethetmekle, bütün milletiere müslümanlığı kıabul ettirme'kten hangisinin daha muvafık ola;oağı sualine, tmüfti tarafıınıdan ikinci şıkkın tercih olunması üzerine hükümdar, topraklannda hııristiyanlığm men'ini ve müslüınıan olm:ark istemeyenierin idamını emr eder. Ümid etmediği bu netice :k:anşısınida !Ali Cemali Ef. satdnazam IJ?iri Mehmed Paşa ile anlaşarak ve Rum IIJ?aıtriğiınin maiyeti ile birlikte !Edirınede ihuzura çıık­ masını temin etmiştir. iPatriık, Fatih Sultan Mehmed'in Iİstanbul'u fethinde hıristiyanhğia serbesti verdiğini ve !hiç bir kimsenin cebren müslüman edilemeyeceği taıaıhlhüdünde bulunduğunu ileri sürmüştür. Fakat lbu müsaade ve taahhüdü ı:rnuhtevi :Demnan, bir yangında yandığından fetih'te hazır !bulunmuş olan rüıç ihtiyar yeniçerinin şehadeti­ ne müra:ca:at edildikten sonra !Selim I emrini geriye ıalmıştır» (19). Müslüınıanlar !kendi !kölelerini bile zorla dinlerine sokamazlar. Müslüman Türkleriden fbıahs eıdetken F.mnsız seyy;ahı Grelot, Türkler arasında efendileri tarafından dinlerinden döndürülmüş kölelere rastlanmadığını belirterek der Iki: «Müslümranlar ellerindeki esiriere günde h:Vç olmazsıa üıç defa hidayet tekliıfinde bulunurlarsa da onları zorla İslama döndürenler hemen ihiıç JYOk gibidir» (20) . MÜSLÜMAN TÜRKLERDE MÜSAMAHA Toplumlarm davranış ve hamketleri üzerinde büyük ölçüde etkisi olduğunu bildiğimiz dinler, ferhlerin fiıkir ve düşüncelerinde de büyük bir de·ğişikliğin meydana gelmesini sağla.rlar. Müslüman olmadan önceki hareket ve darvrana.şlan ile, fbru dinti 'kaıbulx:len sonraki hareiket (18) Aıg·e. nakl·eın hk. Ahmet Gü~kan, aıge. s. 128. (19) Hammer, DevletJi O'smani'Y]'e Ta~iihi, Ata Bıey tercıümesıı, IV, s. 369 dan na;~f,en. M. Caviıd B·a~sun, «Oemali-, maıd. Islam Ansiklopedisl, 111/87. (.20) Yılmaz Boyunağa, Tü~k.ılslam Sente:ıl, lstaınibul 1970, s. 101. 9 ve davranışl•an arasında ibüyük far"klıhk.l:ar bulunan Türklerin, bu şe­ kildeki değişikliği ancaık din faktörü ile izah edilebilir. İslam medaniyeti içindeki yerlerini ıald:ııklan a:::ıdan itibaren, hareket ve da v:rıa1ruışlarını bu dinin emir ve pern:siplerine uydurmaya çalışan Türkler, lbu. sayede müsamaha dediğianiz •«hoşgörü,,nün sahibi o1dular. Müs!üman Tü.rklerin, İslami emirlerıden kaynaklianan 1bu davranışları, onları, baışka milletierin hareketlerine karşı daha soğukkanlı ve toleranslı olmaya sevketa:nişıtir. Nitekim, dini gayretkeş­ liğin ·sonucu olaraik ortaya Çıkan iHaıçlı seferlerinden /bahsederken Cl,aude Ca;hen «Haçlı seferlerinden bu yana, Selçuklutann dindeki tutumu, Avrupada yanlış bazı yorumlara yol açmıştır. Bu nedenle burada, Selçuklulann müslüman olmayanlara ve özellikle hırlstiyanlara karşı, İslam dininin ·Önde gelen ve köklü özelliği olan hoşgörüyü hiç değiştirmeyen uygulamış olduklannı belirtmekte yarar görüyorum» (21) diyerek, Haçlıların !her türlü kôtü hareketierine karşı, Selçukluların insam::ıa müsamıaih:ayı elden bırakmadıklarını belirtmek ister. Selçuklulann, çeşjjtli din ve mezhep salikierine hürriyet ba'hşet­ tt:kleri hususunda, müslüman ve hıristiyan müellifler birleşme,ktedir­ ler. Nitekim, hıristiyan memleketlerini fethatmiş olmasma rağmen Alp Arslan, onlıarın müellifleri tarafından da adil, merhametli bir inr s:an olarak .tasvir edilir ıve a~leyhinde hiç bir şey söylenmez. Malikşah hakkındıa da şu anteresam bilgi verilir: «Kalbi, hıristiyanlarakarşı şef­ katle dolu idi. Geçtiği memleketin halkına baba gibi davrandı, bu sebeble birçok vilayet 1086 da kendiliğinden onun idaresine girdi. Erınenistan ve Rum memleketleri onun kanunlanın tanıdılar.» iBaşka ıbir 'kaynak da «Melikşah, insaniann ~n mümtazı idi; iyiliği ve şefkatı ile meşhur idi. Hıristiyanlara karşı adaleti ıve hayrı ile tanınmıştı» diyerek, İslam :kaynaklıan teyid e:tımektedirler (22). Bütün İslam ülkelerinde olduğu rg~bi Osmaınlılaroa dıa, başka idinden alıanlara karşı ihoşıgörü sahibi ve onlann hare'ketlerini müsş,m_aha. ile 'karşılamak, devlet politik!asının en önemli özelliği idi. Bu politika~ ya, devletin kuruluşundan itibaren riia:yet ediliyordu. Nitekim Gib~ bons : «Evvelki Osmanlılan, Bizanslılar ve Balkan yanmadasındaki sair unsurlarla mukayese ettiğimiz zaman, Osmanlıların daha hanş­ çı olduklannı kabul ve beyan etmemiz icab eder. Geniş bir hıristiyan kitlesini tebea edinen Orhan, zorla din değiştirme teşebbüsünde ıbu{21) Cl•aude Oahen, Osmanlılardan önoe Anadoluda Tü~kl•e.r, Terc. Yıldız Moran, istanbul 1979, s. 60. (22) Osman Turan, Selıçu:klular- Ta~ihi ve Tü~k-lıslam Medeniryet.j, i,s1:aınıbul 1969, s. 249. 10 lunmayacak kadar akdlı idi» (23) diyerek, bu anlayvşın ta dervlettin kuruluşundan itibarr-en :vıar rolduğ;unu belirtmek ister. Orhan Gazi, !başka türlü idavranaanazdı. Zjra bağlı olduğu diın ile, babasının tatbikatı, bundan farklı bir muameleye nza göstermezlerdi. Ayni müellif, devletin kurucusu ol:an Osman Gazi iıçin de şuruan :sıöyler: '«Mütaassıb tı:libiri, dini ıgaıyret ile müteıhe:yyic olmak ıve dinini 'hayıatta en birinci ve evvelki gaye ya~pnıaık manasma alınırsa, Osman mütaassıptı. Faa{at ne !kendisinin me ide doğrudan doğruya halefierinin tesamühakarlığm:a söz yoktur. !Eğer bunlar, hıris'ti}'ianlara eza etmeye kalkışmıŞ olsıaydı, Rum kilisesi, yeni bir !hayat nefiıa,sına ma;z:har olacak ve Osman, Osmanlı ı:rikını meydana getiren yeni ımühtedileri kazanamayacaktı» (24). Yıa:lmdilerirn toptan !öldürüldüğü ve enıgizisyon mahkemelerinin ölüm saçtığı bir deviride Osmanhlar, idaresi altında bulunan ıçeşitli diniere bağlı kianseleri banş ve a:henk içinde yaşatıyorlarıdı. Onlann: müsamahakarlığı, ister siyaset, ister halis insaniyet durygusu, isterse lakaydi neticesi meydana gelmiş olsun, ışu vak aya itiraz edilemez ıki Osmanlılar, yeni zaman tarihinde milliyetlerini tesis ederken ıdini hürriyet urodesini temel ltıaşı olrnıak tiizere vaz' ~etmiş ilk millettir. Ara. sı kesilmeyen ya!hudi ta'zilbatı ve enıgizisyonta resmen yardım mes'uliyeti lekesini taşıyan asırlar esnasında hıristiyan ve ıınüslümanlar, Osmanlılanrn idaresi altında ahenk v,e barış içinde yaşıyorlardı. Bu hal, her me ikadar külliıyetle değilse de :umumiıyetle ~adolu Türk Beyliklerinde de bütün XIV. asır müddetince cari bulunurdu {25) . Bu aherillr, gıalip ve mağl'll!plan o kadar lkaynaştınnııştı tki, Müslüman tfü~klerle Hıristiyan Balkanlılar arasında din aynhğından lbaşıka bir şey kalmamıştı. Osmanlıların kendi dinlerini terk etmelerine ıveya:hutta değiştirmelerine sebeb ıolaca:k lhiÇ lbir amil olmadığından, bi:rıçok Balkan hıristiyanı kendi arzulan ile ve !kolaylıkla [slam dinini kabule temayül ettiler (26). !Bu ,arada, İ:slı1mı kabul etmeyenler bile, Osman:lı idaresinden o ikıada;r nıemnundular iki, sözde ikendilerini !kurtarmaya gelen Haıçlılara hiç iltifat etmediler. Nitekim, N. Jorga, CGes:ehiohte des Osmantsehen Reiches, I, 4'56) lbu mevzuda şunlan söyJer: «Ne kadar tetkik edersek edelim, Osmanlı İmparatorluğunun idaresine giren bir 1 {23) Herbeırt Adams Gilblbons, Osmanılı impaı·atorluğunun ~uruluşu, ~ere. Rağıp Hulusi, lstarııbul 1928, s. 58. (24) Gibbons, age., s. 38. t(25) Gilbborıs, ag,e., s. 63. '(26) N. Jo~ga, agıe. den llia!kJ,eın bk. Şinasi Altuındağ, •OsımanJıJ,anın Hık De~irle~iınde 'füıik­ Jerin Küiıtür ve 'Sosy;aıl Duwmlcırı Hakkında Biırlkaç Not• DTCFD. (1944), 11/4, 524. ll şehir veya bir millet içinde, Osmanlı idaresine karşı en ufak bir memnuniyetsizliğe bile raslamıyaralli:. Balkanları lmrtarmağa gelen ve ekseriye bütün hıristiyan aleminin vicdanıanna hitab edebilecek bir surette Haçlı seferleri karekterini taşıyan bütün Avrupa milletlerinin iştirak ettikleri o büyük seferlerde bile Osmanlı idaresinde bulunan yerli hıristiyan halkın bunlara katılmak arzusuna göstermedikl'erini kat'iyyetle görüyoruz, (27). Osmanlılar, yalnız idareleri altındıa yaşayan milletlerin, dini hürriyet ve serlbestisini sağlamaıklıa kalmamış, aynı zamanda Balkanlardaki milletierin de bunu kazanmalanna yardım etmişlerdi. Şayeıt Türkler, Rumeliye ayak basıp Balıkan Türklüğünü kurmamış ve çeşitli kavimlere vatıaın olmuş IBaJkan coğr~afyası üstünde hakim ve efendi millet olarak teşkilat ve ilclaresini tesis etmemiş bulunsalardı, buıgün ne Sırp, ne ıS1oven, ne ıBulgıar, ne Romen me de !bir Yunan milleti kalırmş olurdu. Zira Ortodoks Hallkan Hıristiyaın.lığı ne çe'kmişse cl!irudaşları olan Kat'olik Latinleriden çe'kmıiştir. Öyle ki bu zulüm ve ceberü.t, Ortodıdk:s mezhelbinde!ki Balikan toplulu'klarını eritip ortadan 1m1dırmaık yıoluna ıgidenken, ıancıalk Türlderin Rumeliye a':iım atmıış olmaları ıile Katıolrklerin bu imha ve \klolon'i:zasyon politikasına son vermiştir. Nitek:im 1385 senesinde Osmanlıların Bal~anlarda'ki hamilik :rıolü!ba,şlar. Büyüık Lui Clrudwilg I, 1342~1382) devrinde Avrupanın en büyük de'vletlerirıden biri haline gelen Macaristan, Bali]{ianlara göz dikmiş, Vidin Prensliğlirıi z&ptederelk, Katolilkliği büyülk ibir enerji, rtazyikle Halkanlara yıay:maya b:ruşlamıştı. Yani, iBalkanlar ib:u tazyik neticesi Katolik olmaya mahkum olın:ıuştu. Fakat Os:manlılı!llrın, Macarları önlemek üzere derhal şimale atılmaları 'bu tehlikeye lbir se~t çekmiŞ ve Halikanlarda Ortodoks mezhebinin ~serlbestçe yaşamasını mümkün ·kılmıştı (28). Uzunıçarş:ılı da .bu !konuya rteanas ettikten sonra «görülüyor ki, yeni doğıan Osmanlı devletinin sür'atle genişlemesin:de, denizi aşarak Balkanl~an işg~alinde yıalnız rfütuhatın ve devletler arasındaiki ihtilafla,rdan istifadenin tve siyasetteki maıhare~tin değil, aiYnı zamandıa yukarıda gıösteriJen ımamevi sebebierin ide tesirleri vardır. Ancak bu sayededir Iki Türkler, Rumelide işıg·al ettikleri geniş ülkeleri bir avuç kurvvetle elde tutmıuşla:ııdır. Ve ~yine bu •sayede Tiımur'un sadmesiyle Osmanlı devleti Anadolu'da pıa!J1çalandı,ğı halde Rumeli'de dimdik durmuştur. XV. yüzyılın ilk yarısı içinde m. Muraid zamanında) Rumeliyi gezerelk Türklerle di,ğer !Balkan Hıristiyanlarının iotimai vaziyetleri (27) (28) 12 Şinasi Altundağ, Şinası Alt:undağ, age., s. 519. age., s. 520-521. hakıkında bir mukayese yapcrmş olan ve Türklerin her hususta Balk<anlılard:ı:m üstün oldukl,arını gösteren Bertrıandon de la Eroquiere şunları söylüyor: «, •• :Büyük bir refah içinde bulunan Türk ıkıöylüleri, hıristiyan k!öy,. lülerin çoğunun aksine olaırak hiç bir zaman yalın ıayak gezmediler, dizlerine kadar çıkan sarı çizme giyerler. Türkler erken !kalkar ve iş- . lerine erken giderler. :Sükunet ve büyÜılk bir gayretle iış görürler; Rum..! lar, Sırp·1ar ve IBu]@ar'ların aksine olarak Türkler, evlerinin kendilerine mahsus olan kısmında ehli ha:yvan bulundurmazlar. Hiç bir Türk, temizce yıkanmaldan evinden çıkmaz. ıBir hayvanın yediği yeımeği Türk yemez. [Bir tavuk kesmek istediği ~talkdirde bile onu bir müddet temiz yiyecekle besler. Merhamet sahilbi olıan Türk, harpte mecburiyet altında insan öldürür. Tabiaıten !Süküti olmasına ve çalıışmakla sertleşmiş bulunmasma rağmen, şiir ıkabiliyeti yüksek, ilme meyil ve isttdadı çoktur» (29). Müslüman Türkler, fetihleri esnasında isteselerdi hıristiyanlığı · tamamen yok edebilirlerdi. Fakat mensubu bulundukları din buna müsaade etmez. Bu yüzden .Fatih Sultan Mehmed, nasıl'ki daha önce dedeleri, kendi Ikilise 'teş1kila~tıında serbest bırakmak suretiyle Bulgarları rahatsız etmedilerse ıo da eski dini gelenekle tanınmış islami devlet görüşüne de tamamiyle uygun olarak Ontodıdks Rum rıllhani sını­ fının silsile-i mer:atibini bütün selahiyetleri ile tanı:dı. Hatta o, hıris­ tiyanlar üzerindeki medeni hukuık alaınında kaza hakkını tanımak suretiyle kilisenin nüfuzunu ıartırdı bile (30). Rum kilisesinin, fetihten sonra nail olduğu imtiyazla:rıdan bahs eden Ankel'l:ıart «Rum patrikhanesi fetihten sonııa nıail olduğu hukuk sayesinde hallükaten hükümet içinde ıhüküımet :iidi. Şarık Ortodoks mezhebindeiki hıris·tiyanla­ rın ırz ve namusu, servet ve ısaımanı, hürriyet-i şahsiyesi ile hürriyet-i vicdaniyasi hiç bir kontrola tabi olmadan İstanbul kilisesi reisinin . elinde idi. Pıatrik, Ortodoksları nefiy ve hapis cezalarına mahkum ediyordu. Keza vergi de ıalıyordu. Pislwposlıarı ıazl edelbiliıy;or, afaroz ve sansür gibi vasıtaJarı kullanıyordu» (31). Müslüman ı'Düırklerin dini müsamahası o kadar genişti ki, başk'a ülkelerden kendi memleketlerine gelen gıayr,-i müslim din adamları­ na bile her türlü kolaylığı göstermekten çeıkinmiyorlardı. Nitekim (29) ismail Ha,~kı Uzuınçıarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1972, 1, 18'5. (30) C. Brookelımanın, islam Milıletlerıi v:e Devletlıeri Tarihi, T·erc. Neş'ıet Çağaltay. Ankaıra 1964, ı' 2'58. . (31) Osman Nuri Erg·in, Tünkiryede ŞehıirciHğin Tariıhi inkiş,afı, istaınlbul 1936, s. 94. 13 Fatih SuUan Mehıned, IBosna.'daki LaJtin papazlanna ·verdiği fermam.~ da: «Ben ki, Sultan Mehmed Han'ım, cümie avam ve havasamAlum ola ki, iş bu darendegan-ı ferman-ı hümeyun Bosna ruhhaniarına mezid-i inayetim zuhura gelUp buyurdum ki; Mezburlara ve kiliselerine kimse mani ve müzahim olmayup ihtiyatsız memleketimde duralar. Ve kaçup gidenler dahi emn ü emanda olalar. Gelüp bizim hassa memleketimizde havfsız sakin olup kiliselerine mütemekkin olalar. Ve yüce hazretimden ve vezirlerimden ve kullanından ve reayalarım­ dan ve cemi-i memleketim halkından kimse me7!burlara dahi ve tearrüz edüp incitmeyeler. Kendülere ve canlanna ve malianna ve kiliselerine ve dahi yabandau hassa memleketimize adem gelürler ise yemin-i muğallaza ederim ki, yeri göğü yaradan Perverdigar hakkı içün ve ulu peygamberimiz hakkı içün ve kuşandığım kılıç hakkı içün bu yazılanlara hiç bir ferd muhalefet etmeye, mademki bunlar benim emrime müti ve ;ınunkad olalar» (32). idareleri ~altında bulunan çeşitli zümreler-in iç yapıla­ rma (din, örf, adet ve ~elenek gibi) müdahele etmezle:rıcli. !Bu yüzden azınlılklarm muhtariyeti, her bakrmda:n en ileri Avrupa ülıkesindeki muhtarlyetten daha fazl,a iili. IKiliseleri lbakımlı ve mükemmeldi. Herhangi bir sebepten dolayı yıkılan veya 'bir bölümii çöken Ikiliselerini yapmak 've tamir etmek ha:kikın:a daima sahip bulunuyorlardı. Herkes kendi dininin kaplarını en rufıaık bir e~elle iklaıışılaşmadan yerine getirebiliyordu. Şark Or1Joddks mezhebindaki hıristiyanların can ve ımal güvenliği emniyet altında idi. Onlar tamamiyle Patriık'e ba.ğlı i·diler. O, pislwposlan ıazledebiliyor, suç işleyen hırist1yanları cezalandı:rıabi­ liyordu. Nitekim '14 c. ıahir ıow (1607) tarihli, İsta,nbul, Galata, Haslar ve Üsküdar :I!Jadılarına ıyazılan lbir hüıkümden ibu husu:s, ~e:sin bir şekilde anlıa.şılmaktadır (33). Osmanlılar, Osmanlı idaresi, tebası bulunan rgayr-ı müslimlerin sadece din hürriyetini sağlamakla ikalmamış, aynı zaananda onların iktisadi bar kımdan müreffeh lbir seviyede bulunmasını da 'temine çalı:şmıştır. (32) Osman Nuri 'Eııg'in, ·age., s. 93-94. (33) istanbul ve Galata ve H.a.SIIa·r ve Üsküdar bdılarına huküm ~i: Mahımiye~i ıistan­ bulda patrlk olan südde-i saadet:ime a·rzıhal sunup ruhıbanlaJ'Idan Metrotan ve Simon nam zımmiler şaki ve ·ehl~ı foesad olup mücerred cel'b·i mal i~Çün kefel'e taifesiın'i idla'l idüp ve mukadelema pa.t~ik olup mürd olıan He·fa~in? zamanında dahi külli fesada bais olup mez. Mr zımmHer lstanlbuılda fitne ve fesadıdan haH deği'lle·J'Idir. Şöyleki: Mezıbur zımmil<er cezire·i Rodos'a sürgün olma,yalar ke~e·rıe taifes'ini idlalden hali degüllerdk dıeıyü nam ittüğü paye-'ı U.amı arz olundukta kasıaıba-ı me,şrulh üzerıine sürgün ol·unmal,arı babında ferman-ı alişamm sadı1r oımuştur.» BaŞbakanlık Arş'irv'i, Müh:imme Def.teJ'Ii, Numana 76, s. 9. 14 "' Hatta bu yüzden hıristiryanlar ç~alışmııyor, alış-veriş yaepmıyor diye pa~ zıar gününe tesad'Üıf eden semt pazarının gününü cumartesiye getirmekle onların mağdur olmalarını önlemeye gayret sarf etmiştir. Bu !konu ile ilgili emri, herhangi bir ilave y;apmadan ve 'bir ıyoruıında !bulunmadan aynen nakletmekle iktifa ediyoımz: «Kocaeli sancağı mutasarrıfı saadetl'ü Nuıi Paşa hazretleri tarafından valid olan bir kıt'a şukka mefhumundan liva-.i mezkılrda vaki Adapazarı kazasının pazarı yevm-i pazara tesadüf. edüp ehl-i ziınme.t taifesinin yevm-i mezkfırda bey' ve şira vesair kesb ve ticaret mesaialıatı terk etmek adet-i batılalarından olmak hasebiyle kaffe-i ehl-i kazanın kar ve kesbleıine ikesad tari olduğundan pazar-ı mezkfırun cumartesi gününe tahvilini mutazammın 209 ( 1209) tarihinde emr-i ali verilmiş ise de icra olunamamış olduğuna binaen veeh-i meşruh üzre pazar-ı mezkfırun: yevm-i mezbfıre tahvili niyazında olduklan ve mukaddem südfır etmiş olan emr-i ali'nin sureti ihrac ve irsal olunduğu beyaniyle pazar-ı mezburun euroartesine sarf ve tahviU mümkin ise tecdiden bir kit'a emr-i ali südurunu tahıir ve iş'ar ider. Sadır olan ferman-ı alileri mucibince kuyuda lede'l-müracaat ahali-i merkume husus-i mezkuri mukaddema dahi lede'l-istid'a pazar-ı mezkfır müceddeden ikame olunacak olmayup fakat günü tahvil olunacağından başka kimsenin kayd ve berata dahil olmadığından bir vechle mazarratı zühurunun ikaydı def' olunmak üzere yine kadimi vechle kurulmak şartiyle kaza-i mezkfırun pazarı cumartesi gününe sarf ve tahvil içün 209 senesi evasıt-ı zilkadesinde emr-i şerif verildiği ve hilafına emr-i ahar verildiğine dair kayd bulunmadığı ve bac-ı pazar ve bac-ı araba nefs-i İznikmid mukataası darphane-i amireden mazbut idügü ba'de'l-ihrac darphane-i amire nazırı izzetlü beyefendi bendelelinden lede'l-isti'lam istid'a olunduğu vechile emr-i şerif i'tasında bir gfına mahzur varını­ dır, yokmudur keyfiyyeti sual ve tahkik olunmak murad olunmuş· ise de mahzfır ve adem-i mahzuru bil ür bu tarafta erbab-ı vükuftan kirnesne 1bulunamadığından husus-i mezkfırun iktizası tekrar isti'lam ile sabıkı üzre emr-i ali itasında mahzur olmadığı halde müşarünileylıin inhası vechiyle emr-i şerif itası~irade-i aliy,yeye tavakkuf eden m~vaddan idüğünü ilam eylediğine mebni mulrtezası sual olundukta ber minval-i muharrer emr-i şerif itasında bir güna malızur varmıdır, kuyuddan malum olmayup ancak mukaddem tarihle pazar-ı mezbur cumartesi gününe tahvil 15' olunmak üzre emr verilmişiken yine yevm-i mezkfıre tahvil olunmayup pazar günleri kurulması mahzura mebni olmak ihtimal-' den baid olmadığından iltimas olunduğu üzre emr,..i şerif itasına irade buyrulduğu takdirde pazar-ı mezkÜr cumartesi gününe tahvilinde bir gfına mazarrat var ise yine kadimi vechle pazar günleri kurulmak ve mahzur olmadığı halde cumartesine tahvil kılın­ mak şürfıtu dere ve tezkir olunarak emri şerif itasında mahzur olmamak lazım gel'diği başmuhasebeden derkenar olunmuştur. Manzur ve malum-ı devletleri buyruldukta derkenar olunduğu vechle emr-i şerif ısdan muvafık-ı re'y-i samileri ise emru ferman devletiii sultanım hazretlerinindir.» Derkenar olduğu vechle emr-i şerif. 4 R. Evvel 1232.» (34) Osmanlı idaresindeki azınlıiklar, o ikadar geniş bir muhtariyete sahip bulunuyorlardı ki, lkendi aralarında v:uku bulacak herhangi bir davaya yine ikendileri bakardı. Fakat şer'i yani, devletin resmi mahkemesine müracaatla hak talebinde de bulunabilirlerdi. Böyle durumlarda, müslim ile ı.gayr-i müslim arasında bir ayırım yapılmazdı. Halbuki mesela Yunanlılar, bir yerlinin delaleti .olmaksızın yabancı ve esiriere bu hakkı vermemişlerdi. Mal ve· millke sahip olmak hu'susunda, Müslümanla olmayan arıas:mda ıayrılık yoktu. ıBu, medeniyet ve ins:anl11k tarihinde eışi az bulunan bir terakkidir. !Bu anlayış, Osmanlılara lslamdan ,geçmiştir. Yalnız evlenmeık hususunda müslümanla müslüman alımayan arasında bir fıarık vardır. O da bir müslümanın zrmmilerıden kız alaıbilmesidir. Buna k!a:rşılık bir zımmi, müslüman bir kızla evleneırnez. Bunu, İslamiyet iıçin bir kusur telakki edenler bulunabilir. Bunun sebebi de Türklerin mensup bulundukl,arı dinin vicdan hürriyetine riıayet bulunaJbilir. Bunun sebebi de Türklerin mensup ,bulunduklıarı diınin viodan hürriyetine riayet etmesi, dir. Yani müslümanlar, al:dıkları kızların eski dinlerini muhafaz,aya müsaade ederler, zira «Dinde Zorlama Yoktur» prensibi, İslamın en çok üzerinde durduğu ve tatbik ettiği bir prensiptır. Fakat .wzınlıklar,, kendi dinlerine girmeyenlerle evlenmezler. Hattıa bir Katolik, ibir protes't:anı Katalik yapmadan onunla evlenemez (35). Müslüman Türk'ün müsamahası, XIX. asrın ilk yarısında Türkiyeyi gezmiş ve "' Voyaıge en Orient» adlı bir eser yazmış olan GE:n~ard de de Nerval tarıafından da bizzat rrrıüşahedeye dayanüarak şöyle anlatılır: «İstanbul tuhaf ibir şehir, ihtişam ve sefalet, gözya;şı ve sevinç (34) Baışhakanlıık Arşıivi, Gevdet (ıBeiıediry,e) Numara 1592. (35) Osman Nuri Ergıiın, aıge., s. 89-90. 16 her yendekinden daha sıkı bir idare ve yine her yerdekinden daha fazla bir hürriyet. Türlkler, Ermeniler, Rumhr ve Yahudileirn aynı topraJkta yaşayıan insanlar olıara:k birbirleirne gösterdikleri tahammül ve müsamahayı, bizde :çeşitli vilayet veya partilere mensup insanlar a.ııasında rgöremeıyiz» (36). OSimanlı müsamahası, idaresi ıaltında bulumin gayr-i müslim din adamlarını bütün rve:r1gilerden muaıf tut'tuğu (37) gibi, halka ağır ıgelen vergileri de hafifle,tme ciJ:ıetine ,gitmiştir. Niıteıkim bu husus, 924 (1S18) ıtarihli EI'gıani !Kıa:nun-namesinde ~şöyle belirtilir «Ve şehir Eraminesinden CErmeniler) dahi bağ haracı deyü 12 bin Karaca akça maktu' aludar imiş. Amma ol vakit n1a'muriyeti artuk imiş, şimdilı:i halde andan dahi eksük olmağın 9 bir Karaca akça lrayd o~du ld, 3 bin Osman! akçası olur» (381 Yukandan beri verilen vesikalar ve misıalle:de Müslüman Tür'lclerin, İ:slıhn'dan alıdiklan feyz ve anlayış sıonuıcu, t~arih boyunca haş'ka din e mensup olanh:rıa karışı ıgösterdikleri hoşıgıörünün ne Qciadıar engin olduğunu ıgördük. Hele iktisadi balnından onlara gıösterdiıkleri müsamaha, dünya devletlei.rnden hirç birine nasib olmamıştır. (36) Gerard de Ne~ııval, Muihte,sem Istanbul, Terc. Reıfiık Özderk, iıstanlbul 1974, s. 15. (37) Tafisilat 'iıçiın bk. z,iya Kazıcı, Osmaınlıla~da Veırgi Sisl'emi, İstanibul 1977, s. 168-69. {38) Ömer Lütfi Bankaın, XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatürlruğunda Z:iraT. Ekonomiınıiın H ukukT ve MaIT Es·as lıarı ('Ka:nunlar). i stan'bu 1 1'945, 1, 293. 17