"Saðlýkta Dönüþüm Programý" adý altýnda ülkenin saðlýk alanýnda gelmiþ geçmiþ yapýsal en ciddi dönüþümlere imza atarak saðlýðý paralý hale getiren AKP hükümeti, dün itibariyle çok daha ciddi bir adým daha attý. Daha önce ertelenen Genel Saðlýk Sigortasý (GSS), 1 Ocak 2012'de yürürlüðe girdi. SSGSS (Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý) Kanunu ile 1 Ekim 2008'de tanýmý itibariyle bütün yurttaþlar için "zorunlu" kýlýnan GSS, sosyal güvenlik reformu çalýþmalarýnýn sürmesi nedeniyle 1 Ekim 2010'a ertelenmiþ, ikinci bir ertelemenin ardýndan da 1 Ocak 2012'de hayata geçirilmiþ oldu. Sayýlarý 9.2 milyonu bulan yeþil kart sahiplerinin de Genel Saðlýk Sigortasý kapsamýna alýnmasý ve sosyal güvenlik sistemine kayýtlý olmayan 1.7 milyon kiþinin kayýt altýna alýnmasýyla tüm ülkenin sosyal güvenlik þemsiyesi altýna gireceði, sosyal güvenliði olmayanlarýn devlet desteðinden yararlanacaðý iddia ediliyor. 2’DE Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi Yatýlý öðrenci velileri çocuklarýný emanet ettikleri okul müdürünün çocuklarýný dövmesi sonucu gece vakti karakoldan aranmalarýna tepkilerini; “Çocuklarýmýzý kime emanet edeceðiz? Böyle idareci olmaz.” Diye isyan ettiler. Çocuklarýný okutmak için gönderdikleri Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek lisesinde okul müdiresi tarafýndan öðrencilerin dövülmesi sonucu bir grup öðrencinin gece Ýlçe Emniyet Müdürlüðüne giderek þikayetçi olmasý ve durumdan ailelerinin haberdar edilmesi için telefonla karakoldan aranmalarý üzerine çevre illerden gece vakti karda kýþta yollara düþtüklerini iddia eden veliler, “Bu nasýl idareci biz onlara çocuklarýmýzý okutup yetiþtirmeleri için emanet ettik. Müdür ise gece vakti çocuklarý toplayýp acýmasýzca dövüyor, saçlarýndan tutup kapýya duvara vuruyor karakola gitmek zorunda býrakýyor. Þýrnak Uludere’de 38 sivil köylünün F-16 bombardýmanýyla katledilmesi, Türkiye basýnýnda, insanlýktan uzak bir þekilde haberleþtirildi. Kimi gazeteler, öldürülen yoksul köylülerin ‘kaçakçý’ olmasýný mazeret göstermeye çalýþýrken, kimileri, “PKK köylüleri önden sürdü” yalanýný uydurdu. Belirli merkezlerden aldýðý istihbaratlara göre habercilik yaptýðý bilinen, malum gazeteler, kimbilir hangi hesaplarla MÝT’i tek sorumlu gibi göstermeye çalýþtý. Önceki gün, internet siteleri ve televizyonlar katliam haberini saatlerce görmeyerek, sýnýfta kalmýþtý. Dün de gazeteler, katliama, ‘katliam’ demeyerek Türkiye’de gazeteciliðin iflasýný ilan etmiþ oldu. Özellikle, Zaman, Bugün, Sabah, Yeni Asya, Vakit, Güneþ ve Sözcü gazeteleri katliamý haberleþtirme tarzlarýyla kendilerinde sadece gazeteciliðin deðil insanlýðýn da bittiðini ortaya koydu. 7’DE Sevda Aydýn Avanos Meslek Yüksek Okulu (MYO) tarafýndan hazýrlanan ve Ahiler Kalkýnma Ajansýnýn desteklediði ‘Eskiçað Anadolu Seramiklerinin Avanos Çömlekçiliðine Kazandýrýlmasý’ konulu proje baþarýyla tamamlandý. Eylül Deyiþleri, Sevdamýz Çiçeklenir Zulada, Mayýsta Üzgün Gönlüm, Akdeniz’in Rengi Mavi gibi þiir kitaplarýyla tanýdýðýmýz Þair-Yazar Gülsüm Cengiz ‘Kadýnlar Ýçin Söylenmiþtir Anadolu’da kadýnlarýn þiirli tarihi’ adýný taþýyan bir þiir antolojisi yayýnladý. Evrensel Basým Yayýn tarafýndan yayýnlanan antolojide Cengiz, mitolojik çaðlardan bu yana Anadolu’daki kadýn’ý anlatýyor. Seçtiði mitolojik hikayelerle kadýnýn yaþamýný, tarihsel süreç içinde geçirdiði deðiþimleri anlatan Cengiz, cumhuriyet öncesi ve sonrasýnda yaþanan siyasi, ekonomik ve toplumsal... Türkiye GDO’lu ürünler için yol geçen hanýna çevrilmiþ durumda. Tarým Gýda ve Hayvancýlýk Bakanlýðý bu “baþarýsýzlýðý” görünmez kýlmak için baþka politikalarý tartýþtýrmakta. Uludere- Qýleban katliamýyla ilgili bir þeyler söylemek öylesine zor ki, yeni bir yýla böylesine acýlarý içeren bir yazý ile baþlamak da hiç kolay deðil.. Onlarca savunmasýz, çoðu da çocuk denecek yaþta insanýn savaþ uçaklarýnca bombalanmasýndan sonra bile hükümetin, AKP’nin, sorumlu diðer kurumlarýn piþkince “iþ kazasý”, “istihbarat eksikliði” ya da “sahte üzüntü duymalarýnýn” asla samimi deðildir. Savunmasýz köylülerin savaþ uçaklarýnca bombalanmalarý gerçeðinin ortaya çýkmasýndan sonra bile, kimi medya ve basýn kuruluþunun, kalemlerini satan, zavallý gazete ve televizyoncunun ölenlerin kimlikleriyle ilgili kamuoyunu yanlýþ bilgilendirmeye çalýþmalarý, katliamý adeta savunmaya çalýþmalarý þiddetle kýnýyorum. Ayrýca yýllardýr AKP’nin yalakalýðýna soyunan, Baþbakan RTE’yi demokrasiden yanaymýþ diye göstermeye çalýþan, bu son katliamdan sonra da RTE’yi masum, suçsuz, katliamdan habersizmiþ gibi göstermeye çalýþan, timsah gözyaþlarý döken gazeteci kýlýðýndakileri de þiddetle kýnýyorum. Acaba bunlar hangi yüzle bundan sonra sahte açýlýmlarý, RTE’nin sahte demokrasi havariliðini kamuoyuna yutturmaya çalýþacaklardýr.. Görülen o ki, bu katliam da tarihteki diðer katliamlarla benzerlikler gösteriyor. Sadece ülkemizde deðil dünyanýn çeþitli topraklarýnda egemenler, ýrkçý-faþist, þövenist, gerici ve sömürücü zulüm düzenlerinin sürdürülmesi için bir dizi katliamý entrika, hile ve her türlü silah ve teçhizatý kullanarak gerçekleþtirirler.. Örneðin bu son yaþanan ve 35 Kürt köylüsünün öldürülmesiyle sonuçlanan Uludere - Qýleban katliamýnýn Hitler Almanya’sýndaki Yahudi soykýrýmýndan ne farký var? Bu insanlýk dýþý katliamýn Saddam Hüseyin’in 1988 de kimyasal silahlarla gerçekleþtirdiði Halepçe katliamýndan ne farký var ? Ya da bu katliamýn Anadolu coðrafyasýnýn kadim halklarýndan olan 1915 yýlýnda binlercesinin katledildiði, binlercesinin evlerinden, topraklarýndan sürgün edildiði Ermeni katliamýndan ne farký var ? Bu katliamýn 1921 yýlýnda Koçgiri bölgesindeki Zara, Ýmranlý, Divriði, Hafik, Kuruçay, Kangal, Refahiye ve Sarýz’da yaþanan ve yüzlerce Kürt Alevinin katledilmesinden, binlercesinin daðlarda sefaletle yaþamak zorunda býrakýlmasýndan ne farký var ? Qýleban katliamýnýn 1930 yýlýnda Aðrý Zilan bölgesinde, kundaktaki bebekten en yaþlýsýna kadar erkek, kadýn çocuk gözetilmeden, birbirine baðlanarak toplu þekilde gerçekleþtirilen ve binlerce Kürt’ün öldürülmesiyle sonuçlanan katliamdan ne farký var ? Bu katliamýn 1938 yýlýnda Erzincan – Tunceli sýnýrýndaki Zini Gediðinde 95 Alevinin kurþuna dizilerek katledilmesi, köylerinin ateþe verilmesi, sað kalanlar Balýkesir ve Keþan’a sürgün edilmelerinden ne farký var ? Bu katliamýn 1937 – 38 yýllarýnda Dersim’de gerçekleþtirilen Seyit Rýza ve arkadaþlarýnýn idam edilmesi, 13 bin 160 Dersimli Alevi-Kýzýlbaþ katledilmesi, 11 bin 818 kiþinin sürgüne gönderilmesi ve yüzlerce çocuk evlatlýk verildiði katliamdan ne farký var? Ya da 1943 yýlýnda Van Özalp ilçesinde, Ahmed Arif’in þiirine ismini veren 33 Kürt köylü dönemin 3. Ordu komutaný Org. Mustafa Muðlalý'nýn emriyle yargýsýz kurþuna dizilmesi katliamý ile Qýleban katliamý arasýnda bir fark var mý ? 1978 yýlýnda Maraþ’ta 6-7 gün süren katliamda yüzlerce Alevi katledilmesi, binlercesinin yaralanýp sakat býrakýlmasýndan bir farký var mý bu katliamýn ? Yine 1980 Mayýs-Temmuz aylarýnda Çorum’da ülkücü gerici þeriatçý faþistlerin saldýrýlarý sonucu yüzden fazla Alevi katledilmesinden ne farký var bu katliamýn ? Daha bundan birkaç yýl önce, 2 Temmuz 1993 yýlýnda Sivas’ta Pir Sultan Abdal etkinliklerine giden aydýn, yazar, ozan, sanatçý, semahçý ve de 12 yaþýndaki Koray’ýn da aralarýnda olduðu 33 kiþi Madýmak Otelinde katledilmesi ile küçük Ceylan’ýn, 12 yaþýndaki Uður Kaymaz’ýn katledilmeleri arasýnda bir fark var mý ? 12 Mart 1995 yýlýnda Gazi’de ve 15 Martta da Ümraniye 1 Mayýs Mahallesindeki güvenlik güçlerinin gerçekleþtirdiði saldýrýlarda toplam 23 kiþi katledilmesi ile bu katliam arasýnda bir fark var mý ? Öyle bir coðrafyada yaþýyoruz ki, yukarýdaki katliamlar listesi daha uzatýlabilir, sayfalarca devam ettirilebilir. Devlet genellikle bu katliamlarý, ya 1921 Koçgiri, 1930 Zilan, 1937-38 Dersim, 1943 de Van-Özalp, Gazi, Ümraniye, 2000 Hayata Dönüþ Operasyonu ve Qýleban katliamýnda olduðu gibi bizzat kendi ordusu, silahý ve savaþ uçaklarýyla gerçekleþtirdi; ya da 16 Mart Beyazýt, Bahçelievler, Maraþ, Çorum katliamlarýnda olduðu gibi koruyup destekledikleri eli kanlý faþist ve gerici piyonlarý aracýlýðýyla gerçekleþtirdi. Cumhuriyet tarihinin en sadýk emperyalist ABD dostu ve daha önce Hüsnü Mübarek’e, Muammer Kaddafi ve Beþar Esad’a yönelik olarak, “Kendi halkýný katleden yönetimin meþruiyeti olmaz” deyip istifaya davet eden Baþbakan RTE’e “Uludere, Qýleban Roboski’deki 35 kiþi vatandaþlarýnýz deðil mi?” diye soruyor ve derhal istifaya davet ediyorum. Sadece Baþbakan deðil; sanatçýlarý, ressamlarý, yazarlarý, aydýnlarý terörist ilan deyip hedef tahtasýna koyan Ýçiþleri Bakaný; sivil köylülerin katledilmesi için F-16 savaþ uçaklarýna emir veren Genel Kurmay Baþkaný ve sorumlu tüm komutanlar ve Hakkari ili valisi derhal istifa etmelidirler. Bu son katliama sebep olanlar, emir verenler ve katýlanlarýn “sahte özürleri”, “iþ kazasý”, “istihbarat yanlýþlýðý” gibi milyonlarca insanla alay edercesine katliamý basite indirgeyen insanlýk dýþý ifadeleri ve de sadece istifa etmeleri de yeterli deðildir. Bu iþin bütün sorumlularý en üstten en alta kadar derhal yargý önüne çýkarýlmalý ve adalet önünde hesap vermeli, devlet ölenlerin ailelerine tazminat ödemelidir. Yapýlmasý gereken çok açýktýr. Bu katliamýn da diðerlerinden bir farký yoktur.Býçak kemiðe dayanmýþ, hatta þah damarýna doðru yol almaktadýr.. Zaman yitirilmeden derhal istifa.Derhal… "Saðlýkta Dönüþüm Programý" adý altýnda ülkenin saðlýk alanýnda gelmiþ geçmiþ yapýsal en ciddi dönüþümlere imza atarak saðlýðý paralý hale getiren AKP hükümeti, dün itibariyle çok daha ciddi bir adým daha attý. Daha önce ertelenen Genel Saðlýk Sigortasý (GSS), 1 Ocak 2012'de yürürlüðe girdi. SSGSS (Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý) Kanunu ile 1 Ekim 2008'de tanýmý itibariyle bütün yurttaþlar için "zorunlu" kýlýnan GSS, sosyal güvenlik reformu çalýþmalarýnýn sürmesi nedeniyle 1 Ekim 2010'a ertelenmiþ, ikinci bir ertelemenin ardýndan da 1 Ocak 2012'de hayata geçirilmiþ oldu. Sayýlarý 9.2 milyonu bulan yeþil kart sahiplerinin de Genel Saðlýk Sigortasý kapsamýna alýnmasý ve sosyal güvenlik sistemine kayýtlý olmayan 1.7 milyon kiþinin kayýt altýna alýnmasýyla tüm ülkenin sosyal güvenlik þemsiyesi altýna gireceði, sosyal güvenliði olmayanlarýn devlet desteðinden yararlanacaðý iddia ediliyor. Gerçekten reklam edildiði gibi mi? Önce ne gibi deðiþiklikler getirildiðine bakalým. Yeþil kartlýlarýn sayýsý týrpanlanacak, sigortasýzlarýn "sicili tutulacak" GSS uygulamasý için yeþil kart kapsamýndaki yurttaþlar açýsýndan öngörülen iki yýllýk geçiþ süreci dün itibariyle doldu. GSS ile en önemli deðiþikliklerden birisi, düþük gelir gruplarýnýn saðlýk hizmeti almasýný saðlayan yeþil kartta yaþanacak. Sayýlarý 9.2 milyonu bulan yeþil kartlýlar bu olanaklarýný sürdürebilmesi için "incelemeye tabi tutulacak". Gereðinden fazla kiþiye daðýtýldýðý gerekçesi ile eleþtirilen yeþil kart, artýk periyodik incelemelere tabi olacak. 1 yýllýk vize süreleri doluncaya kadar ayný þekilde GSS kapsamýnda saðlýk hizmetlerinden yararlanmaya devam edecek olan eski yeþil kartlýlar, vize süreleri dolduðu zaman sosyal yardýmlaþma ve dayanýþma vakýflarýna giderek gelir testi yaptýracak. Yeþil kartlýlarýn yarýsýnýn, yapýlacak gelir durumu incelemeleri sonucunda bu haklarýný kaybetmesi bekleniyor. Gelir düzeyi asgari ücretin 3’te 1’inden az olduðu tespit edilen kiþilerin primleri devlet tarafýndan ödenerek, saðlýk hizmetlerinden yararlanmaya devam edecek. Geliri asgari ücretin 3’te 1’iyle asgari ücret arasýnda olanlar 33 TL, geliri asgari ücretle asgari ücretin 2 katý arasýnda olanlar 100 TL, geliri asgari ücretin iki katýnýn üzerinde olanlar da 200 TL prim ödeyerek saðlýk hizmetlerinden yararlanmaya devam edecek. Saðlýk Bakanlýðý'ndan belirtildiðine göre, halen Yeþil Kart alamamýþ, Emekli Sandýðý, Bað-Kur, SSK imkanlarýndan yararlanamamýþ 1.7 milyon kiþi var. GSS ile Türkiye’de sosyal güvenlik sistemine kayýtlý olmayan 1.7 milyon kiþi kayýt altýna alýnmýþ olacak. Ortaöðretimi bitirip kayýt altýnda çalýþmayan 18 yaþýndaki gençler, çalýþmayan üniversite mezunlarý, sigortalý olmayýp saðlýk giderlerini kendi cebinden karþýlayanlar, sigortasýz tarým iþçileri, ev hizmetlerinde çalýþanlar, geçici sözleþmeliler GSS kapsamýna alýnacak. GSS kapsamýna alýnacak kiþilere mektup gönderilerek bilgi verilecek. Yine zihinleri karýþtýran para hesaplarý... GSS zorunluluðu kapsamýna alýnanlar, aylýk gelir durumlarýna göre primlerini ceplerinden ödeyecek ya da devlet desteðinden yararlanacak. Ödenecek prim miktarý, aylýk gelire göre tespit edilecek. Aylýk geliri asgari ücretin 3’te 1’inden az olan vatandaþlarýn primleri devlet tarafýndan ödenecek. Aylýk geliri asgari ücretin 3’te 1’i ile asgari ücret arasýnda olanlar, asgari ücretin 3’te 1’inin 12’de 1’i kadar prim ödeyecek. Geliri, asgari ücret ile asgari ücretin iki katý arasýnda olanlar, asgari ücretin 12’de 1’i kadar prim ödeyecek. Aylýk geliri asgari ücretin iki katýndan fazla olanlar ise mevcut asgari ücretin 4’te 1’i kadar prim ödeyecek. Asgari ücrete endekslenen primler, asgari ücret arttýkça yükselecek. Gelir testi istemeyen, asgari ücretin 4’te 1’i kadar prim ödeyecek. Söylenenlerin ardýndaki asýl gerçekler neler? GSS'nin bundan yaklaþýk 3 yýl önce 1 Ekim 2008'de yürürlüðe girmesiyle birlikte sigortalýlar için hak kayýplarý dönemi zaten baþlamýþtý. GSS'nin yürürlüðe girdiði daha ilk gün muayene ücretlerine zam yapýldý. Uygulama yargýdan döndü ama hükümet yeni bir düzenleme yaparak muayene ücretlerini günümüze gelene dek toplam yüzde 650 arttýrmýþ oldu. Artýk her bir muayene için devlet hastanelerinde 8, özel hastanelerde 15 TL muayene ücreti ödeniyor. Üstelik, bu düzenlemelerle, daha önce muayene ücreti ödemeyen SSK’li aktif çalýþanlar, yeþil kartlýlar, kamu çalýþanlarý ve emeklileri ile aile bireyleri de artýk ücret ödemek zorunda kaldýlar. Dün itibariyle baþlayan uygulamaya göre ise, asgari ücretin üçte birinden fazla gelir sahibi olanlar "zengin" sayýlacak ve belirlenen SGK primini ödeyemeyenler saðlýk hizmetlerinden yararlanamayacak. Herkesten maaþýna göre sigorta primi alýnýrken, saðlýk hizmetlerinden yararlanabilmeleri için asgari ücretlilerden bile sigorta primi ödemesi istenecek. Bu son yenilik asgari ücretli olup da yeþil kartlý olan milyonlarca insanýn yeþil kartlarýnýn iptal edilmesine ve saðlýk alanýnýn dýþýnda kalmasýna yol açacak. GSS primi ödeyemeyenler ise gelir testi yaptýrýp prim ödemeye baþlamadýklarý takdirde dünden itibaren saðlýk hizmeti alamamak tehlikesiyle karþý karþýya kalmýþ oluyor. GSS primini ödeyemeyen yoksul kesimlerin, SGK ile sözleþmeli üniversite hastanelerine ve özel hastanelere gitmeleri de engellenecek. AKP'nin "yeni yýl"ý baþka neler getirdi? AKP hükümeti, daha önce SES'in açtýðý dava ile iptal ettirilmesi sonucu bugüne dek Aile Hekimliði Merkezleri'nde ve diþ hekimi muayenelerinde ücretsiz olan 2 TL'lik muayene katký payý uygulamasýný, 2012 itibarýyla baþlattý. Ayný yasayla hastalardan, hekimlerin reçetelere yazdýðý 3 kutu ilaç için 3 TL, 3 kutudan sonra yazýlacak her kutu ilaç için 1 TL ekstra ilaç parasý alýnacak. Hastalar, þu anda devlet hastanelerinde 8 TL, özel hastanelerde 15 TL olan muayene ücretinin yanýsýra, eczaneye gittiðinde de reçete toplamýnýn yüzde 20'sini ödeyecek. Saðlýk hizmeti alma hakkýný prim ödeme zorunluluðuna baðlayan ve yoksullarý sistemden dýþlayarak saðlýk hakkýndan mahrum býrakan, "katýlým paylarý"yla, "ilave ücret"lerle saðlýðý ücretli hale getiren, ilaç geri ödeme listelerini daraltarak vatandaþlarý daha fazla para harcamaya zorlayan AKP hükümetinin saðlýk politikalarýnýn saðlýða zararlý etkileri her geçen gün daha fazla açýða çýkýyor. (soL)02 Ocak 2012 Son yazýmda yaþamýmýzýn büyük bir bölümünde þiddet olduðunu yazmýþtým. 28.12.2011 Uludere’de vahþi bir þekilde 35 vatandaþýn öldürülmesi bir insanlýk suçudur. Söylenecek hiçbir söz bu katliamý kapatmaz. Hacýbektaþ Kýz Meslek Lisesinde yeni yýlýn ilk gününde kýz öðrencilerimiz müdüre hanýmýn þiddeti ile giriyorlar. Bir öðrencinin yanlýþ davranmasýný tüm sýnýfta þiddet uygulayarak çözmeye çalýþmasý tam bir skandaldýr. Aklýma askerliðim geldi acemi birliðinde gece saat 03’de acemileri kaldýrdýlar. Arkadaþýnýz þu hatayý yaptý sizde yapmayýn diye bizi sýra dayaðýna çektiler. Sanki okulumuz askeri kýþlaya dönmüþ bir hali vardý. Öðrencilerin þikayet etmesi nedeniyle olay adli kuruma intikal ediyor. Velilerinde olayý gece duymalarý ile apartopar yollara düþüp okula geliyorlar. Okula olayýn iç yüzünü öðrenmek için gittiðimizde giriþte müdüre hanýmla görüþeceðimizi söyledik ama müsait olmadýðý bildirildi. Okul kayýt defterine isimlerimizi yazdýrýp kantine indik. Velilerle görüþme yaparken okul müdür baþyardýmcýsý bizlere sanki ayaklarý yere basmýyormuþ gibi kendini bulutlarýn üstünde gören bir tavrý ile kimden izin aldýnýz buraya izinsiz nasýl girersiniz tavýrlarýna þaþýrdýk. Sanki okul bizim deðil…! Bir idarecinin bu yaklaþýmý bizleri üzmüþtür. Evet, orada baþka bir yetkili ile görüþerek girebilirdik bir eksikliðimiz olabilir ama bir idarecinin bu þekildeki tavrý hiç hoþ deðildi. Ýþte idarecilik orada baþlýyor. Adý üstünde Ýdare et. Bizim geleneklere göre konuklar baþ tacýmýzdýr. Tabiî ki iþi orada idare etmek bize düþmüþtü. Maalesef dýþarýdan gelen vatandaþlara böyle davranan kiþi yetki bende edasýyla yöneticilere, öðretmenlere, öðrencilere nasýl davranýr siz düþünün. Öyle bir tavýrla olayý ört-baþ etme gibi bir izlenim oluþtu bizde. Oradan Kaymakamlýk makamýna gittik. Kaymakam beyle olan görüþmede daha öncede olan olaylarda bu olay geliyorum diye baðýrýyordu. Neden tedbir almadýnýz dedik. Okullarýmýzýn içerisinde sadece burada sorun var bura için tedbir amaçlý olarak uyarýda bulundum. Þu an itibariyle gerekli tedbirlerin alýndýðýný söyledi. Konunun bizzat takip edileceðini söyledi. Oradan ayrýlarak tekrar öðrenci velileri ile görüþtük. Ýsyanlarý hala sorumlularý arar haldeydiler. Yeni yýl yazýma iyi bir haberle girmedim. Yýllardýr yeni yýllara girerken hep iyilik, mutluluk ve saðlýk dilekleriyle baþlýyorduk. Maalesef hep tersi oluyor. Bu sefer gelecek yýllarýn nasýl olmasý dileðini þaþýrdým. Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Haber/Foto: Naci ÖZÇELÝK Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi Yatýlý öðrenci velileri çocuklarýný emanet ettikleri okul müdürünün çocuklarýný dövmesi sonucu gece vakti karakoldan aranmalarýna tepkilerini; “Çocuklarýmýzý kime emanet edeceðiz? Böyle idareci olmaz.” Diye isyan ettiler. Çocuklarýný okutmak için gönderdikleri Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek lisesinde okul müdiresi tarafýndan öðrencilerin dövülmesi sonucu bir grup öðrencinin gece Ýlçe Emniyet Müdürlüðüne giderek þikayetçi olmasý ve durumdan ailelerinin haberdar edilmesi için telefonla karakoldan aranmalarý üzerine çevre illerden gece vakti karda kýþta yollara düþtüklerini iddia eden veliler, “Bu nasýl idareci biz onlara çocuklarýmýzý okutup yetiþtirmeleri için emanet ettik. Müdür ise gece vakti çocuklarý toplayýp acýmasýzca dövüyor, saçlarýndan tutup kapýya duvara vuruyor karakola gitmek zorunda býrakýyor. Ben biraz önce iki öðrenciyi arabamla hastaneye götürdüm. Krize girmiþler düþüp bayýldýlar hiç ilgilenen yok. Bunlar nasýl idareci? Ama sizi çaðýrýp derdimizi anlatmaya baþlayýnca hemen geldiler. Bura okul gazeteci olmaz diye! Bura okul anladýk. Bizde veliyiz þu kýþ günü pazar gecesinden yollara niye Sulucakarahöyük/AVANOS Cuma Onur ÞAHÝN Avanos Meslek Yüksek Okulu (MYO) tarafýndan hazýrlanan ve Ahiler Kalkýnma Ajansýnýn desteklediði ‘Eskiçað Anadolu Seramiklerinin Avanos Çömlekçiliðine Kazandýrýlmasý’ konulu proje baþarýyla tamamlandý. Hedefinde Kapadokya’da yaþamýþ Hitit uygarlýðý ve seramikleri hakkýnda bilgi edinmek, kitlelere doðru bilgi aktarýmýnda yeni bakýþ açýsý kazandýrmak olan ve beþ gün süren projede Kültepe-Kaniþ Kazýlarý Baþkaný Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu, katýlýmcýlara slayt eþliðinde Kültepe’yi tanýtarak, bölgeye ait arkeolojik eserleri, tipolojik sýralamayla katýlýmcýlara sundu. Kulakoðlu, ayrýca Kapadokya’nýn önemli bir merkez olduðunu vurgulayarak, kültürturizm sektörüne kaliteli hizmetin verilmesi, tarihi eserlerimize olan bilincin artýrýlmasýnýn önemini anlattý. Kültepe-Kaniþ Kazýlarý Baþkaný Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu'nun rehberliðinde; katýlýmcýlarla Kültepe'de keþfedilmiþ eserlerin sergilendiði ve korunduðu Kayseri Müzesi gezilerek, seramik eserlerin üretim teknikleri tartýþýldý. Proje kapsamýnda Kültepe’ye ait 20 düþtük.” Çok sayýda veli okul bahçesinde baðrýþýyor öfkelerini ifade ediyor. Aksaray’dan gelen yaþlý kadýn veli, “Þu, bizlerin saçýnýn teline kýyamadýðýmýz kuzumu döveni bana bir gösterin” Diye soðuktan ve öfkeden titreyerek baðýrýyor. Gazete olarak velileri sakileþtirmeye onlarý sýcak sakin bir ortama götürmeye bir çay ikram etmeye davet ediyoruz. Öðretmen evine götürmeye çabalýyoruz. Bir amacýmýzda öðrencilerin yaþanan olumsuzluklardan daha fazla etkilenmemelerini saðlamak. Neden okul bahçesindeyiz? 02 Ocak 2011 Pazartesi saat 8.45’de Gazetemiz bürosuna gelen bir velinin görüþme isteði üzerine olaydan haberdar edildiðimizi okula geleceðimizi söyleyerek veliyi okuldaki velilerin yanýna gönderdim. Sonrasýnda gazete yönetiminden arkadaþlarý da aramýþlar. Çýktýk geldik. Okulda nöbetçi öðrenciler karþýladý. Ziyaretçi defterine kayýt yaptýrdýk. Hacýbektaþ dýþýndan gelen yatýlý öðrenci velilerinin çaðýrdýðýný nerede olduklarýný sorduk ve kantinde olduklarýný söylediler kantine gittik. Hacýbektaþ dýþýndan gelen velilere hoþ geldiniz ne oldu diye sorduk. Velilerin nerelerden geldiðini istenmeyen bir olayýn yaþandýðýný ve sakin olmalarýný konuþuyor iken okul idaresinden müdür yardýmcýsý arkadaþlar okul kantinine yanýmýza geldiler. Okula izinsiz adet arkeolojik seramik eser belirlenerek üç gün süren çalýþmalarla Avanos çömlekçi ustalarý tarafýndan replikalarý baþarýyla yapýlýrken, Avanos MYO Müdür Yardýmcýsý Öðr. Gör. Betül Aytepe, yapýlan eserlerin fýrýnlanmasýnýn ardýndan sergi açýlmasýnýn planlandýðýný konuya ilgi duyanlara, seramik iþletmecilerine ve çömlekçi ustalarýna farklý formlarýn tanýtýlacaðýný belirtti. Projenin son günü ise; proje ortaklarýndan Avanos Kaymakamý Aylin Kýrcý Duman tarafýndan deðerli bilgilerini paylaþan Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu'na plaket ve teþekkür belgesi verilirken, Ahiler Kalkýnma Ajansý’na, proje ortaklarý Nevþehir Müzesi Müdürü Murat Gülyaz ile Avanos Kaymakamý Aylin Kýrcý Duman’a, proje organizasyonunu saðlayan Avanos MYO Seramik, Cam ve Çinicilik Programý Öðretim Elemanlarýndan Öðr. Gör. Bahadýr Cem Erdem ve Öðr. Gör. Betül Aytepe’ye, replikalarýn yapým sürecinde yer alan Avanos Çömlekçi Ustalarýndan Aydýn Afacan, Kadir Karakuþ, Mustafa Uluada, Þaban Topuz’a, emeði geçen öðrencilere ve tüm katýlýmcýlara katkýlarýndan dolayý teþekkür edildi. giremeyeceðimizi okul müdürü ile görüþmemiz gerektiði uyarýsý yapmalarý üzerine, taþradan gelen velilerin çaðýrdýðýný onlarla görüþmeye geldiðimizi belirterek görüþmeyi kesip velilerin idarecilere tepkilerine raðmen bir gerginlik nedeni olmamak için okuldan ayrýldýk. Öðrenci velilerinin okul bahçesinde görüþme isteði üzerine tekrar bahçeye görüþmeye geldik. Hacýbektaþ Kaymakamý ve Ýlçe Milli Eðitim Müdürü’nün olaydan haberdar olduklarýný ve pazar gecesinden beri konuyu yakýndan idari olarak takip ettiklerini görüþmelerle öðrendiðimizi velilere bildirerek üzüntülerini paylaþtýðýmýzý söyleyerek velileri sükunete ve öðretmen evine çay içmeye davet ettik. Bu esnada okul müdürünün okula geldiðini, velileri konuyla ilgili bilgilendirmeye çaðýrdýðýný söyleyenler oldu. Okuldan ayrýldýk. Gazetemize verilen bilgiye göre olay; Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi Yatýlý öðrencilerinin yýlbaþý için hafta sonu memleketlerine evci iznine çýkmalarý üzerine geliþir. Ýddiaya göre Aksaray’da hafta sonu evci izninde olan bir öðrenciyi babasý Hacýbektaþ’a özel aracý ile getirecektir. Bunu öðrenen Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek lisesinde öðrenci olan ve hafta sonu okulda olan kýzýný görmeye gelen bir velinin kýzýný okulda bulamamasý idarecilerin ise öðrencinin evci iznine çýktýðýný söylemesi üzerine durumun araþtýrýldýðýnda öðrencinin baþka bir yatýlý okuyan öðrenci arkadaþý ile Ankara’ya gittiðini ve okula döneceðini öðrenmeleri sonucu okul müdürünün kendi sýnýfýndan böyle bir olayýn geliþmesi hesabýný öðrencilerine sormasý þeklinde iddia edilmiþtir. Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi’ndeki olayýn bir baþka yönü de Van depremzedesi bir grup öðrencinin bu okulda bulunmasýdýr. Yaþadýklarý deprem travmasý nedeni ile daha duyarlý olunmasý zorunluluðudur. Van’dan gelen öðrenciler okulda yaþanan olaylardan çok etkilenmiþlerdir. Kendilerinin tekrar Van’a gönderilmesini þimdi daha bir ýsrarla istemektedirler. KODLARI: SÝYASET, VESAYET, STATÜKO, ÝNKÂR! Öldürdük; hep birlikte öldürdük onlarý! Uçaklarla, bombalarla saldýrdýk. Feryat, figan demeden “yapmayý etmeyin” demelerine aldýrmadan kurþun yaðdýrdýk, paramparça ettik bedenlerini! Kaçaða göndermiþ; “gidin ekmek getirin” demiþti çocuklarý. Evet, kaçaða gitmiþlerdi; zorunlu… Jandarma, karakol, heron, kurþun, ayaz mý ayaz, gece, kaçak, zorlu mu zorlu… Pusu kurduk öldürdük onlarý; cansýz bedenlerini gönderdik geriye… Ateþ düþtü ocaklarýna. Adýný koyalým, yüzleþelim, bu acýyý hissedelim, duyumsayalým… Vurulmuþum daðlarýn kuytuluk bir boðazýnda Vakitlerden bir sabah namazýnda yatarým kanlý upuzun Kirvem hallarýma ayný böyle yaz rivayet sanýlýr belki Rivayet sanýlýr belki Gül memeler deðil bu Dom dom kurþunu paramparça aðzýndaki Paramparça aðzýndaki Ahmet Arif Bu vahþeti hükümete, askere, cemaate, medyaya mal etmeyelim; günah keçisi de aramayalým; aynaya bakalým. Biz, bütün kesim ve anlayýþlarýmýzla iþte tam buyuz: kötüyüz dostlar, insanlarýmýzý öldürüyor, sonra devlete, hükümete, ideolojiye, dine, mezhebe, mafyaya sýðýnýyor, inkâr ediyoruz. Oysa inkar pis, rezil, alçakça biþeydir; tekerrür eder… Ýlkeliz… Konfor düþkünü askeri, devlet-millet yerine hükümete baðlanan polisi, ‘mubah’ deyip çalan dinciyi, Allah adýna insan boðazlayan mezhepçiyi, üçkâðýtçýyý, sadece parayý düþünen medyayý, boyuna kadar pisliðe bulaþan siyasetçiyi, kendimizi; bütün bunlarýn suçlusunun ‘biz olduðumuz’ gerçeðini ýskalamadan, oturup vicdanýmýzý dinleyelim. Gerekçesi ne olursa olsun; zihniyeti, anlayýþý, sistemi, hükümet etme kodlarýný, kirli mirasý sorgulamadan tek suçlu bulup, “kurtulma” basitliðine düþmeyelim. Bir insani terapiden geçelim; yaþama, barýþa ve geleceðimize dair ezberimizi sorgulayalým. Ve itiraf edelim; Uludere katliamýnýn sorumlusu biziz. Vicdanlarýmýzda zaten infaz etmiþtik deðil mi? Kürt’tü, kaçakçýydý, teröristti, fukaraydý çünkü; ölebilirdi… Herkesin hukuku olduðunu, insan olduklarýný, can taþýdýklarýný unuttuk; öldürdük onlarý!!! Yoksul ve eðitimsiz býrakarak; yoksulluklarýný ve eðitimsizliklerini kullanarak… Öldürdük… “Kaçakçý, terörist, Alevi, Sünni, solcu, komünist, anarþist” diyerek öldürdük… Bizim gibi olmayan, benzemeyen kim varsa dün, öbür gün, evvelsi gün hep öldürdük, bugün öldürmeye devam ediyoruz… Öldürdükçe öldük! “Ötekini” öldürdükçe içimizdeki insaný da öldürdük. Aslýnda biz öldük. Biþey yapalým artýk ama öldürmenin, ölümün dýþýnda biþey… Bir kere, tek bir kere insan gibi davranalým; maðdurlarýn köylerine kadar gidelim; kapýlarýný çalýp evlerine girelim, o onulmaz, saðalmaz acýlarý bölüþelim; önlerinde diz çökelim ve biþey söyleyelim: “suçluyuz! Eþinizi, çocuklarýnýzý, kardeþlerinizi taammüden bilerek, isteyerek ve planlayarak öldürdük; halt ettik, suçluyuz! Bir daha olmayacak!” diyelim; nedamet getirelim, af dileyelim… Af dileyelim… Ateþin düþtüðü o fakirhanelerde yaþayanlarýn Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, Sünni, Süryani, Yezidi mi olduðuna bakmaksýzýn; “kime oy verdiler; camiden mi, cemevinden mi, cemaatten mi” demeden, lanet olasý çýkar hesabýna girmeden, bir günlüðüne, bir saatliðine insan olalým! Yakalandýk… Yine suçüstü yakalandýk dostlar; daha önce de yakalanmýþ, “faili meçhul, yanlýþ ihbar, Ermeni, Rum, Kýzýlbaþ, Kürt, Komünist, dýþ mihrak” gerekçelerine sarýlmýþ, devlet adýna çalýþan “þerefli” tetikçilere teslim olmuþtuk. Tetikçileri aklamýþtýk aklamasýna da, ülkeyi de katillere, mafyaya, suç örgütlerine teslim etmiþtik. Aslýnda hep birlikte teslim alýnmýþtýk! Evet, o dönem geride kaldý. Þimdi tetikçiler sýrça köþklerinde fýrsat kolluyorlar. Onlara dokunulmuyor; dokunulamýyor… Hatta “dokunan yanýyor!” Evet, her þey deðiþti. Fakat þimdi baþka biþey var: onlarýn yerini hükümet aldý; hem de onlarý aratmayacak kadar. Öldürüyor, virüs yolluyor, korkutuyor, cezalandýrýyor, oto sansür uygulamaya zorluyor, suç icat ediyor… Hayýr, konuyu saptýrmayacaðým; hükümeti deðil kendimi suçluyorum. Çünkü hükümet sebep deðil, sonuç… AKP, bunu önlemeye deðil, çoðaltmaya, söndürmeye deðil, saðaltmaya çalýþýyor. Öyle isteniyor; biz istiyoruz… Maalesef… Dediðim gibi suçlu benim. Farklýlýklarý kullanýp muktedir olanlarý var edenlerden biri de benim; biziz. Yüreðimin acýsýyla, Baþbaðlar katliamýna sessiz kaldým. Oysa orada ölenler de insandý. Devletin Madýmakta yaktýðý insanlar gibi analarý, babalarý, kardeþleri, hayalleri vardý. Böyle oldu, böyle geldi, ben onun acýsýna, o benim acýma kayýtsýz kaldýk. Sonra bu, lanet olasý bir döngüye dönüþtü. Ben, sen, biz, hepimiz, Madýmak katliamýný, Baþbaðlar katliamýný bütün içtenliðimizle kýnasaydýk; insanlýðý, vicdaný, ana, baba, kardeþ dürtüsünürefleksini harekete geçirseydik, Ýstanbul Gazi katliamýný önleyebilir miydik? Katilleri yalnýz býrakýp, deþifre olmalarýný, cezalandýrýlmalarýný saðlayabilir miydik? Uluderelere engel olabilir miydik? Evet, kötüyüz; hem de çok! Maraþ’ta katlettiðimiz insanlarýn pantolonlarýný indirip, “sünnetli mi” diye bakan biziz. Madýmak önünde çocuðumuzu omzumuza alýp insan yakmaya koþan, o küçücük çocuðu “uygulamalý katillik kursundan” geçiren, öðreten, teþvik eden de biziz. Camilerde “katli vacip” vaazlarýyla katil üreten; balta, satýr, tüfek, tabancayla mahalleler basan, ev yakan, insan boðazlayanlar da biziz… Sonra, sonra inkâr eden; katilleri milletvekili yapan… Ve sen; suçlu, ayaða kalk! “Statüko, vesayet” hamasetine sýðýnmadan, statüko ve vesayetin aðababasý olduðunuzu inkâr etmeden, sýranýz geldiðinde sistemin bütün kirliliðini hem de büyük bir memnuniyetle devraldýðýnýzý, tepe tepe kullandýðýnýzý, asla deðiþtirmek istemediðinizi ikrar edin. Kendinize göre medya, keyfinize göre yargý, yasa, hukuk düzenlemesi yaptýðýnýzý inkâra kalkmayýn. Demokrasiden nefret ettiðinizi, iktidarda baþka, muhalefette baþka davrandýðýnýzý, ikiyüzlü olduðunuzu, yüzde on barajýna, kontenjana, atamaya, eðilim yoklamasýna sarýldýðýnýzý, ön seçimi engelleyerek milletin vekili yerine, kendinize emir eri seçtirdiðinizi saklamayýn. “En iyi Kürt bize oy veren Kürt’tür” mantýðýyla, “en iyi Kürt; uyanmayan, fark etmeyen, cahil kalan, çok eþli, çok çocuklu, bize biat eden Kürt’tür; en vatansever Alevi, biat eden Alevidir” hesabý yaptýðýnýzý, “açýlým saçýlým” diyerek oyaladýðýnýzý, hak hukuk tanýmadýðýnýzý gördük, yaþadýk, yazdýk… Ortak ezberimiz berbat! Ben, bu insan kasaplýðýný bir milat olarak alýyorum ve bundan böyle yazý ve konuþmalarýmda; “Dersim, Maraþ, Çorum, Sivas, Gazi” diyerek devam eden alýþýlmýþ konuþma kalýbýma Uludere’yi alýp, ezberimi bozuyorum. Ve dostlarýma bir çaðrýda bulunuyorum: bir heyet kurup, Uludere’ye gidelim; acýlara ortak olalým. Naçizane size de tavsiye ederim; Kürt sorununa dair ezberinizi yargýlayýn. Uludere katliamýný siz de milat sayýn. “Ýþte bu katliamdan sonra devlet hiçbir yurttaþýný katletmedi, iþkence etmedi, kin tutmadý, yaftalamadý, göz yummadý ve böylece medenileþtik” diyebileceðimiz bir insan, yurttaþ, devlet ekseni tutturalým. Lanet olasý statükoyu, vesayeti ve vesayetin kodlarýný mahkûm edelim. Ortak eksenimiz insan olsun; ÝNSAN… Baþka yol bilmiyorum… Muhabbetle Ana Tanrýça’dan Diþi Ýfrit’e Sevda Aydýn Eylül Deyiþleri, Sevdamýz Çiçeklenir Zulada, Mayýsta Üzgün Gönlüm, Akdeniz’in Rengi Mavi gibi þiir kitaplarýyla tanýdýðýmýz Þair-Yazar Gülsüm Cengiz ‘Kadýnlar Ýçin Söylenmiþtir Anadolu’da kadýnlarýn þiirli tarihi’ adýný taþýyan bir þiir antolojisi yayýnladý. Evrensel Basým Yayýn tarafýndan yayýnlanan antolojide Cengiz, mitolojik çaðlardan bu yana Anadolu’daki kadýn’ý anlatýyor. Seçtiði mitolojik hikayelerle kadýnýn yaþamýný, tarihsel süreç içinde geçirdiði deðiþimleri anlatan Cengiz, cumhuriyet öncesi ve sonrasýnda yaþanan siyasi, ekonomik ve toplumsal olgularla etkileþim halindeki þiirlerle anlatýmýný sürdürüyor. 7 ayrý bölümden oluþan ‘Kadýnlar Ýçin Söylenmiþtir’de Cengiz, bölüm baþlýklarýný Gülten Akýn’ýn ‘Kadýn Olanýn Türküsü’, Fikret Demirað’ýn ‘Kýzým Ürkek Ýçli Bir Kuþtur’, Arif Damar’ýn ‘Analar’, Süreyya Berfe’nin ‘Sevgiyle Baþlarýz Ýþimize’; Hilmi Yavuz’un ‘Doðu’nun Kadýnlarý’, Sabahattin Yalkýn’ýn ‘Kör Yaþam’, Sennur Sezer’in ‘Doðuran Bir Kadýna Direnç’ þiirlerinin adlarýný seçmiþ. Gülsüm Cengiz, antolojisi Kadýnlar Ýçin Söylenmiþtir, Ýlkel komünal topluluklarda Anadolu topraklarýnda da kadýnýn kutsandýðýný, köleci sistemde, özel mülkiyetin ve ailenin doðuþuyla durumun deðiþtiðini söylüyor. Pandora’nýn Troya Savaþý’na neden olan Helene, Adem’i cennetten kovduran Havva kadýnýn yaþadýðý dönüþümlerden nasibini alanlarýn içinde en ünlüleri. ÝÖ 4000 yýllarýnda ortaya çýkan Gýlgamýþ Destaný’ndan baþlayýp ÝS 2000 yýlýnýn sonuna dek uzanan bu tarihi inceleyen Cengiz, incelemelerini sürdürürken pek çok ilginç karþýlaþma yaþar. Cengiz’in bu incelemesi tarihler boyunca kadýnýn toplumsal yaþamdaki yerine þiir gözüyle bakan geniþ bir çalýþma olma niteliðini taþýyor. ‘Kadýnlar Ýçin Söylenmiþtir’de þiirli bir tarihle birlikte mitolojik, sosyal ve siyasal bir tarihi ele alýyorsunuz. Hazýrlama süreci nasýl geçti? Kadýnlarýn toplumsal yaþamdaki ikincil konumu, kadýn yaþamlarýnýn tarihsel süreç içinde geçirdikleri deðiþimler ve kadýnýn kurtuluþu mücadelesi benim her zaman ilgi duyduðum bir konu oldu. Ülkemizdeki kadýnlarýn yaþadýklarý gerek ‘80 öncesinde gerek ‘80 sonrasýnda yazdýðým þiirlere doðrudan yansýdý. Ak Yazmanýn Aðýdý, Kapýlarda Bir Ana, Çalýþan Bir Annenin Türküsü, Kamber Ateþ Nasýlsýn?, Dokumacý Kýzýn Türküsü, bu duyarlýkla yazýlmýþ þiirlerimden bazýlarýdýr. Araþtýrma bölümünde, þiir örneklerine ve dizelere yer vermeden önce, þiirlerin yazýldýðý dönemin ekonomik, toplumsal, siyasal özelliklerini de kýsaca ortaya koymaya çalýþtým. Çünkü kadýn yaþamlarýnýn içinde yaþadýklarý toplumsal sistemden baðýmsýz deðerlendirilemeyeceðini düþünüyorum. Kadýnlar için yazýlan þiirlerin çoðunluðu, yazýldýklarý dönemdeki kadýnlarýn toplumsal yaþam içindeki yerlerini ve o dönemdeki kadýna bakýþý neredeyse bire bir yansýtmaktadýr. O nedenle, ÝÖ 4000 yýllarýnda ortaya çýkan ve ilk edebi metin olan Gýlgamýþ Destaný’ndan baþlayýp ÝS 2000 yýlýnýn sonuna dek yazýlan þiirlerdeki kadýn yaþamlarýný yansýtan bu çalýþmayý, Anadolu’da Kadýnlarýn 6000 yýllýk Þiirli Tarihi olarak adlandýrmanýn çok da abartýlý olmadýðýný düþünüyorum. Bu çalýþmam sýrasýnda Kemal Özer, Sennur Sezer, Eray Canberk ve Adnan Özyalçýner birikim ve deneylerini benimle paylaþtýlar. Çalýþmanýn 20 yýl gibi uzun bir zamana yayýlmasýnýn birçok nedeni var. Bu süreç içinde yaptýðým çalýþmalar, yazdýðým öteki kitaplar nedenlerden bazýlarý. Ancak en önemli neden; daha önce bu konuda yayýnlanmýþ bir kaynak olmadýðý için el yordamýyla yürüttüðüm bu çalýþmayý olabildiðince eksiksiz tamamlama kaygýsýdýr. Sonunda, 2000 yýlýnýn sonuna dek ilk þiir kitabýný yayýnlayan þairlerin þiirleriyle sýnýrlandýrarak çalýþmamý tamamladým. Kadýn, bu koca tarih içinde nasýl anlatýldý? Ýlkel komünal topluluklarda Anadolu topraklarýnda da kutsandý kadýn; ana tanrýça, doða ana olarak adlandýrýldý. Sonra, köleci sistemde özel mülkiyetin, ailenin ve devletin doðuþuyla durumu deðiþti. Önce bereket, doðurganlýk, yýlýn döngüsü vb. özel ve olaðanüstü olaylarý simgeleyen kadýn, ataerkil sistemin doðuþuyla kötülüðün kaynaðý olarak gösterilmeye baþlandý. Zeus tarafýndan yaratýlýp yeryüzüne kötülükleri getiren karakter olarak çizilen Pandora, Troya Savaþý’na neden olduðu söylenen Güzel Helene iki örnek yalnýzca. Ayrýca bütün tek tanrýlý dinlerin kutsal kitaplarýnda Adem’in günah iþlemesine ve cennetten kovulmasýna neden olarak Havva gösterilir. Kadýnlarýn nasýl bir dille anlatýldýðýný somutlamak için pek çok örnek var. Ýbrani mitlerinde ilk kadýn olarak anlatýlan Lilith, Adem’e, onunla eþit olduðunu söyleyip bazý isteklerine karþý çýkýnca, Asur dilinde diþi ifrit-rüzgar ruhu anlamýna gelen Lilith sözüyle adlandýrýlmýþtýr. Kitabýnýzda da görüyoruz ki kadýn, yaþama etki eden her þeyden direkt etkileniyor. Siyasi geliþmeler, sosyal alanlardaki farklý durumlar ve bilhassa savaþlar... Peki, þiir bu sorunlardan nasýl etkileniyor? Bu soruyu yanýtlamak için þiirin kaynaðýna bakmamýz gerek. Ýlk yazýn türü olan þiir; ilkel toplum insanýnýn gereksinimlerini, istek ve özlemlerini ifade etmek, duygu ve düþüncelerini öteki insanlarla paylaþmak isteðinden doðmuþtur. O nedenle gerçekçi ve iþlevseldir. Þiirsel anlatýmýn baþka bir türü olan destanlarsa; savaþ, göç vb. olaylarý anlatan yazýn ürünleridir. Yaþanýlana tanýklýk eder, bir baþka deyiþle yaþamýn izdüþümüdür yazýnsal yapýtlar… Kitabýmda bu konuda pek çok örnek var. Bunlardan biri, ilkçað þairlerinden Halikarnassoslu Herakleitos’un þiirindeki, ikiz doðumunda ölen Aretemias’ýn yaþadýklarýný anlatan dizelerdir. Cumhuriyet dönemi þairlerinden Ömer Bedrettin Uþaklý’nýn Ayþe’nin Aþký Uþak’taki halý dokuyan kýzlarý anlatýrken, Melih Cevdet Anday’ýn Gelinlik Kýzýn Ölümü, 2. Dünya Savaþý yýllarýndaki kuraklýk ve kýtlýk nedeniyle yaþamýný yitiren bir genç kýzýn ölümüne tanýklýk eder. Bu, þiirin yaþamla kurduðu baðdýr. EDEBÝYAT GERÝDE KALANLARIN YAÞAMLARINA DA TANIKLIK EDER Savaþýn etkisi kadar yýkýcý olmasa da 1950’lerde artan göç olgusu yine kadýnlarýn yaþamýný olumsuz olarak etkilemiþ. Göç ve kadýn olgularýnýn þiirle buluþmasýna kitabýnýzda yer vermiþsiniz. Bu iki olgunun þiire yansýmalarýndan biraz bahseder misiniz? Savaþlar ya da ekonomik zorunluluklar nedeniyle yaþanan göçler de en çok kadýnlarý vuruyor. 1950’li yýllarda topraksýzlýk nedeniyle büyük artýþ gösteren iç göç olgusu, kadýnlarýn yaþamlarýný doðrudan etkilemiþtir. Kýrsal kesimden gelen ve vasýfsýz iþçi olarak nitelendirilen kadýnlar, genç kýzlar yaygýn olarak tütün iþçisi, dokumakonfeksiyon iþçisi, gündelikçi olarak çalýþýrlar. Ýþçileþen kadýnlarýn bazýlarýnda sýnýf bilinci uyanýr; sendikal haklar ve siyasal haklar için mücadeleye katýlanlar olur. Kadýnlarýn yaþamlarýndaki bu deðiþimler, edebiyatýn öteki dallarýnda olduðu gibi þiirde de karþýlýðýný bulur. Dönemin özellikle toplumcu þairlerinin þiirlerinde kýrsal kesim kadýnlarýnýn yaþamlarýna tanýklýklarýn yaný sýra, kentlerde çeþitli iþlerde çalýþan emekçi kadýnlarýn yaþamlarý da þiire konu olur. Fakir Baykurt, Bekir Yýldýz, Hasan Hüseyin, Fazýl Hüsnü Daðlarca, Fethi Savaþçý, Ozan Telli, Kemal Yalçýn ve daha pek çok þair yazar; dilini, yaþam biçimini bilmedikleri bir ülkeye giderek orada yaþamaya çalýþan iþçilerin ve aile bireylerinin durumlarýný anlatan þiirler, öyküler, romanlar yazarlar. Edebiyat geride kalanlarýn yaþamlarýna da tanýklýk eder. ‘80 SONRASI KADINLARIN SESÝ GÜRLEÞTÝ Kitabýnýzýn 4. bölümünde ‘80 darbesi sonrasýnda kadýn þairlerin arttýðýna vurgu yapýyorsunuz. ‘80 darbesi ülkenin gördüðü en þiddetli darbe olmasýna raðmen bu artýþýn daha önce görünür olmamasýný neye baðlýyorsunuz? Bu olguyu anlayabilmek için 1980 öncesine bakmak gerekir. 1970’li yýllarýn ikinci yarýsýnda yükselen siyasal talepli grev, direniþ ve eylemlere katýlan iþçilerin, öðrencilerin, öðretmenlerin arasýnda kadýnlar da vardýr. Kadýnlar mücadele sürecinde bilinçlenip geliþerek sendikalarda, derneklerde örgütlenirler. Ýlerici Kadýnlar Derneðinin çýkardýðý ‘Kadýnlarýn Sesi’ gazetesi, iþçi kadýnlarýn kendilerini yazarak ifade ettikleri bir yayýn haline gelir. Kadýnlarýn Sesi’nde Adana’da Sasa iþçisi Meryem Karakýz’ýn 1976’da Fabrika Köþesi adlý þiiri de yayýnlanýr. “insanlar gördüm/ fabrikaya terinden iplik katan” dizelerini yazan Meryem Karakýz, bu þiiri yazdýktan kýsa bir süre sonra faþist bir saldýrý sonucu öldürülür. Yaþasaydý belki de onu günümüz þairleri arasýnda görebilecektik. Kim bilir… Daha önce þiire baþlayan ve susturulmuþ kadýn çoðunluða ses olan þair kadýnlarýn yaný sýra 1980 sonrasýnda giderek artan sayýda þair kadýnlar yetiþir. Bunlarýn büyük çoðunluðu 1980 öncesindeki toplumsal mücadelede etkin yer almýþ kadýnlardýr. ‘80 ÞÝÝR VE YAÞAM ÝLÝÞKÝSÝNÝ ZAYIFLATTI Süreyya Berfe’nin ‘Sevgiyle baþlarýz iþimize’ adlý þiirini emekçi kadýnlara yazýlan þiirlerden yaptýðýnýz seçkilerin olduðu bölüme baþlýk olarak belirlemiþsiniz. Kadýn sorunlarý dendiðinde en çok emekçi kadýnlar akla geliyor. Bugünün emek dünyasýndaki kadýna þiir daha çok nereden yaklaþýyor? Dokumada, konfeksiyonda çalýþan, gündeliðe giden, tütünde, pamukta, çalýþan tarým iþçisi kadýnlar…Bu kadýnlarýn yaþam ve çalýþma koþullarýnýn nasýl olduðunu biliyoruz. Ama hemen yakýn dönemden birkaç örnekle bir kez daha anýmsayalým. Bursa’daki yatak fabrikasýnda gece vardiyasýnda kapý üstlerine kilitlendiði için 5 kadýn iþçi diri diri yandý. Urfa’da Ceylanpýnar’da traktör kasalarýnda taþýnan mevsimlik iþçi kýzlar, araç dereye yuvarlandýðý için boðularak öldüler. Ýstanbul’da tekstil iþçisi kadýnlar, sele kapýlan servis arabasýnýn içinde boðularak yaþamlarýný yitirdiler. Peki, bu kadýnlarýn yaþadýklarýna þairlerin yeterince duyarlý olduklarýný, þiirlerinde yer verdiklerini söyleyebilir miyiz? Bence hayýr. 1980 döneminin, þiir ve yaþam iliþkisinin zayýflamasý yönünden yýkýcý bir etkisi olmuþtur. Özellikle 1980’den sonra yetiþen þairlerin bazýlarý; toplumsal sorunlara dair anlatýlarýn þiirlerini estetik açýdan zedeleyeceði kaygýsýný taþýyarak bu konulardan uzak durmuþlardýr. Bununla ‘80 öncesi þiirini belirli bir düzeye getirmiþ ustalar, ‘80 sonrasýnda da yürüdükleri yoldan sapmadan þiirlerini yazdýlar; bugün de yazýyorlar. ‘80 sonrasý þiire çýkan toplumcu gerçekçiler de, bugün þiirimizde azýmsanmayacak bir birikim oluþturmuþlardýr. KÜRT KADININI ANLATAN ÞÝÝR SAYISI SINIRLI Pek çok kadýn sorununu ele alan antolojinizde ‘90’lý yýllarla birlikte Kürt kadýný temasý giriyor. Kürt kadýnlarýnýn yaþamlarýnýn þiire yansýmasý konusunda ne düþünüyorsunuz? Yaþadýðý coðrafyada geçerli olan ekonomik toplumsal koþullarýn kadýnlar üzerindeki etkisini duyumsatan bu þiirlerde; töre, gelenek ve görenek baskýlarýnýn yaný sýra, yasalarýn ya da devletin baskýsý altýnda olan kadýnlar anlatýlmaktadýr. Dili yasaklý olduðu için yakýn çevresi dýþýnda kendisini ifade edemeyen kadýnlarýn anlatýldýðý bu þiirlerde acý, aðýt ve hüzün aðýr basmaktadýr. Bu bölümde Kürt halk þairlerinin þiirlerinden örneklerin yaný sýra, Kürt kadýnlarýnýn yaþadýðý acýlarý ifade eden Türk þairlerinin þiirlerine de yer verdim. Kuþkusuz benim de ulaþamadýðým þairler vardýr. Ancak Kürt kadýnlarýný anlatan þiirlerin sayýsýnýn oldukça az olduðunu düþünüyorum. EMEKÇÝ OLAN ÞAÝR-YAZAR KADINLAR BÜYÜK GÜÇLÜKLER YAÞIYOR Kitabýnýzýn ilk bölümünde Þair Yaþar Nezihe’den bahsediyorsunuz. Nezihe’nin kendini yazarak ifade edebilen eðitimli ve varlýklý kadýnlarýn arasýna yoksul ama yazabilen bir kadýn olarak girmesini anlatýyorsunuz. 20. yüzyýlýn baþlarýnda yaþanan bu durum, bugünün yazýn dünyasýnda kendini yazarak ifade edebilen varlýklý ve yoksul kadýnlarýn arasýnda nasýl yaþanýyor? Yaþar Nezihe, benim için çok özel bir þairdir. Yoksul bir ailenin kýzý olarak dünyaya gelir, babasý okumasýna izin vermediði için gizlice okula gider. Eðitimi oldukça kýsa sürer. Sosyalist dünya görüþünü benimsemesi yaþamýný daha da güçleþtirir. Özel yaþamýnda da mutlu olamaz. Üç evlilik yapar, ama eþleri onu hep düþ kýrýklýðýna uðratýr. Tek çocuðunu nakýþ iþleyerek, mektup yazarak büyütür. O dönemde hem kendisinin hem de toplumdaki öteki kadýnlarýn yaþadýklarýna tanýklýk eden dizeleri vardýr. Benzer durumlar günümüzde de yaþanmaktadýr. Varlýklý ailelerden gelen ya da kendisi varlýklý olan þair-yazar kadýnlarýn kimi kitap yazýp yayýnlatmayý hobi olarak görürken, kimi kitaplarýný yayýnlamak için yayýnevi bile kurabilmektedir. Buna karþýn, emekçi ailelerden gelen ya da kendileri emekçi olan þair-yazar kadýnlar; çalýþmalarýný büyük güçlüklerle sürdürmeye çalýþýyorlar. Bir yandan baþka iþlerde çalýþýrken bir yandan da yazma uðraþýný sürdürüyorlar. Evrensel Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Þýrnak Uludere'de düzenlenen operasyonda 35 kiþinin hayatýný kaybetmesi, Nevþehir Üniversitesi öðrencileri tarafýndan protesto edildi. Nevþehir Üniversitesi'nde öðrenim gören bir grup öðrenci, Uludere'de meydana gelen olayý protesto etmek amacýyla toplandý. Nevþehir Üniversitesi ana giriþ kapýsýnda ellerinde ölenlerin fotoðraflarýnýn yer aldýðý pankartlarla bir araya gelen öðrenciler, operasyonda hayatýný kaybedenler için saygý duruþunda bulundu. Daha sonra grup adýna açýklamayý Nedim Öncü yaptý. Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Cuma Onur ÞAHÝN Nevþehir Belediyesi tarafýndan þehir merkezindeki ilköðretim ve orta öðretim kurumlarýnýn bahçeleri modern bir görünümüne kavuþtu. Nevþehir Belediyesi Fen Ýþleri Müdürlüðü tarafýndan 2011 yýlý içerisinde þehir merkezinde bulunan ilköðretim ve orta öðretim kurumlarýnýn bahçeleri yeni baþtan ele alýndý. Çalýþmalar kapsamýnda Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver’in talimatý doðrultusunda her okul bahçesine basketbol ve voleybol sahalarýnýn yapýmý gerçekleþtirilirken,okul bahçelerinin daha modern bir görünüm kazanmasý saðlandý. Nevþehir’de eðitim alanýndaki çalýþmalarýn daha üst noktalara ulaþtýrýlmak suretiyle eðitimdeki elde edilen baþarýnýn çýtasýnýn artýrýlmasýný amaçlayan bu kapsamlý çalýþmalarýný büyük bir kararlýlýk içerisinde yürüten Nevþehir Belediyesi’nin ,eðitim alanýndaki faaliyetleri 2012 yýlý içerisinde de etkin bir þekilde devam edecek. Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver, 2009 yýlýnda baþlayan Uluslararasý Ýleriye dönük kentsel ve kýrsal epidemiyolojik çalýþma projesi (PURE)'nin baþarýlý bir þekilde yürütülmesinde gösterdiði yakýn ilgi ve destek nedeniyle, proje koordinasyon ekibi tarafýndan plaketle ödüllendirildi. Türkiye'nin yaný sýra Arjantin, Brezilya, Kanada,Þili,Çin,Kolombiya,Hindistan,Ýr an,Polonya, Rusya Federasyonu, Ýsveç, Güney Afrika, Zimbabwe ve Birleþik Arap Emirlikleri'nde 2009 yýlýnda baþlatýlan Uluslararasý Ýleriye dönük kentsel ve kýrsal epidemiyolojik çalýþma Projesi'nin Türkiye'deki uygulandýðý kentlerin baþýnda gelen Nevþehir'de 2009 yýlýndan beri çalýþmalar sürdürülüyor. Türkiye'de Metabolik Sendrom Derneði tarafýndan Nevþehir'in yaný sýra Ýstanbul, Aydýn, Kocaeli, Antalya, Samsun, Malatya ve Gaziantep'de toplam 35-70 yaþ grubunda 4056 kiþinin kýrsal ve kentsel bölgelerdeki yaþam biçimi,risk faktörleri, kronik hastalýklardaki deðiþikliklerin izlenerek ileriye yönelik kahort çalýþmasý olarak uygulanan Uluslar arasý Ýleriye dönük kentsel ve kýrsal epidemiyolojik çalýþma projesi(PURE) 12 yýllýk bir süreyi kapsýyor. Proje kapsamýnda proje katýlýmcýlarýna yönelik olarak kronik hastalýklar, risk faktörleri ve yaþam biçimlerindeki deðiþiklikler saptanarak veriler toplanýyor. Katýlýmcýlara ayrýca aile ve birey düzeyinde anketler uygulanýyor. Proje kapsamýnda projenin Nevþehir'deki katýlýmcýlarýnýn EKG, Kan basýncý, Akciger fonksiyonu, kas gücü ölçümleri,kan ve idrar örnekleri alýnýyor.Bu deðerler de laboratuar þartlarýnda Türkiye Ulusal Koordinasyon Merkezi tarafýndan saklanýyor. Proje koordinatörü ve Metabolik Sendrom Derneði Baþkaný Prof. Dr. Aytekin Oðuz'un ekibinde yer alan Dr. Burcu Çalýk, Biyolog Fikret Demirkol ve uzman ebe Sevda Karaca'dan oluþan heyet,Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver'i ziyaret etti. Nevþehir Belediyesi'nin katkýlarý ile Nevþehir'deki çalýþmalarýn yürütüldüðünü belirten Dr. Burcu Çalýk, projenin uygulanmasýna yönelik Nevþehir Belediyesi'nin yaptýðý katkýnýn büyük bir önem taþýdýðýný belirterek, Ünver'e teþekkür etti. Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver de, belediyecilik alanýnda klasik belediyeciliðin yerine insana odaklý sosyal belediyeciliðin uygulandýðý Nevþehir'de,insanýn olduðu her alanda yer almaya büyük bir özen gösterdiklerini ifade etti. Ünver, insan saðlýðýný yakýndan ilgilendiren projelerin uygulanmasý yönünde,imkanlar doðrultusunda her türlü katkýyý bundan öncesi süreçte ortaya koyduklarýný ve bundan sonra da ayný kararlýlýk içerisinde bu destekleri vermeye çaba harcayacaklarýný kaydetti. Daha sonra Dr. Burcu Çalýk, PURE'nin uygulanmasýnda yaptýðý katkýlardan dolayý Metabolik Sendrom Derneði Baþkaný Prof. Dr. Aytekin Oðuz tarafýndan gönderilen plaketi Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver'e takdim etti. Ünver'de konuklara ziyaretin anýsýna Hitit Anforasý hediye etti. Osmanlý Türkü hiç kendine mal etmemiþ. Ona hep ters bakmýþ. Onlarda inançlarýný, geleneklerini yaþamak için daðlara vurmuþlar kendilerini. Kah Tahtacý olmuþlar, kah Yörük olmuþlar. Zaman gelmiþ, tarlaya, sabana alýþsalar da , onlar yarýn gidecekmiþ gibi diken üstünde durmuþlar. Horasan’dan, Türkmenistan dan, Azerbeycan dan göçmüþler Anadolu’ya. Anadolu’dan Toros’lara gelmiþler. Karaman elinde yurt tutmuþlar. Oradan güneye gideceksiniz demiþler. Sýcaðýn, sýtmanýn içinde bulmuþlar. Tekrar Karaman beline koþmuþlar. Son yüzyýlda Taþeli de, Silifke de yeni köyler oluþmuþ: Keþli Türkmenli, Ayaþ Türkmenli, Öz Türkmenli, Türkmenuþaðý . hepsi bu benliðini köylerinin adýný sürdürerek ayakta kalýyorlar. Kültürlerini, inançlarýný yaþamaya devam ediyorlar. Öztürkmenli köyü Muhtarý Kazým Dölek , söyleþimizde, biz farklýyýz diyor: “ kurban bayramýnda biz kavurmamýzý , yanýna pilavýmýzý ve hoþafýmýzý yapar köy bir araya gelir, onu birlikte yeriz. Bayram bittiðinde tulukta, dolapta çið etimiz kalmaz .” Köye sulama suyu gelmiþ onu bile paylaþým þekliyle depo yapmýþlar. Her birerine eþit su akýyor. Eðer suyu az kullanýr ise; depoya tekrar gidiyor. Boþa su akýtma yok. Depodan 26 boru çýkýyor. Ýþte düþünce bu. Su kavgasý yok. Ýmece ruhu var. Birlikte yemek yeme, birlikte tarlaya, bahçeye bakmak. Silifke Köylerimiz adlý alan araþtýrmasý için uðradýðýmýz her Türkmen köyünde bunlarý gördük. Ayaþ Türkmenli köyü yaylalýklarýný koruyor. Yayla da evler boþalýnca elektriklerini kestiriyor. Sularýnýn vanasýný kapatýyor. Saydýðým dört köy bir birlerine akraba. Ýslim Halanýn çocuklarý. Avþar dan, Karaman beline kadar serpiþtirilmiþ. Herkes beðendiði yere köy kurmuþ. Her biri , diðer akrabalarý oradan geçerken, onlarý aðýrlamýþlar. Buna devam ediyorlar. Diðer taraftan bu toplumu Ýslamlaþma adýna Araplaþtýrma, Türkmenliðini unutturma adýna gelenekleriyle, inançlarý ile oynamaya devam ediyorlar. Düðünlerini yasaklayýp, türkülerini unutturuyorlar. Ama gün geliyor, patlýyorlar. Ýsyan ediyorlar. Biz geleneklerimizi yaþayacaðýz. Ýnançlarýmýzý bildiðimiz gibi yapacaðýz diyorlar. Biz mesajý aldýk. Anlamayanlara da aktarmak istiyoruz. Anadolu’da Türkmenler gelmiþler, oranýn halký ile kaynaþmýþlar. Yeni bir yaþam sürecine girmiþler. Ondan sonra deðiþ diyorlar. Ama yok. Ýþleri zor. Býrakýnýz kendinize benzetme sevdasýndan. Onlarý olduklarý gibi kabul edin. Ýnsanlýk bunu gerektirir. Onlarýn da sevgisini kazanýrsýnýz. Türkmen uþaðý köyünde elinde sazý ile Aþýk Ali Dayýcýk bizi karþýlýyor. Yörük Türküsünü çalýyor. Sonra sevda türküleri. Bir kýza aþýk oluyor. Kaynana saz çalýp, beni oynatmazsan kýzýmý vermem diyor. O da gece, gündüz kendi baþýna saz çalmayý öðreniyor. O öðrenmeye öðreniyor, ama kaynanasý Hakkýn rahmetine kavuþuyor. YÖRÜK TÜRKÜSÜ“ Sonbaharda kýþ yurduna girerler Yaparlar ekmeði dürüm dürerler Yaðmurda davarý ine sürerler Yurdun iyisini seçer Yörükler. yakmýþ. Akdeniz den Karaman eline kadar tüm yollar onun Türküsünde; Yüðlük Daðlarý, Haçkýrý. Kýzýlköy.. Boklar Daðlarý, Medetsiz Tepesi. Her yýl üþenmeden sahilden yaylalara göç var. Hala Türkmen Uþaðý köyünde 5-10 ev var. Çatmalar kurulmuþ. Üstünde naylonlar. Yaz gelince Karaman Belinde kara çadýrlarýný kuruyorlar. Geçim kaynaklarý Küçükbaþ hayvan, buðday, arpa ve burçak. Öztürkmenli köyünde defne yapraðý toplanýyor. Akdeniz Ekolojik Ürünler Fabrikasýna getiriyorlar. Çöpleri , otlarý ayýklanýp, fýrýnlanýyor . sonra balyalar , koliler yapýlýyor. Ver elini Çin , Almanya ve Amerika.. 15 kiþi daimi çalýþýyor. 5001000 arasýnda evlerde yapraklarý ayýklama iþinden istihdam saðlanýyor. Ýþte Ýmece ruhunun getirdikleri. Civar köylerden her gün çuvallar dolu, dolu geliyor. Üretim var. Domates, biber , fasülye, ya da Karnabahar. Tüm olumsuzluklara raðmen üretime devam. Sütü, yoðurdu, peyniri, çökeleði. Unu da buldu mu, deme keyfine. Ýþte Toros’larda yaþayan Türkmenlerden bir esinti. Karaman dan Akdeniz’e doðru esmeye devam ediyor. Yaz gelirde kuzu, görpe meleþir Güder çobanlarda onu dolaþýr Uzak, yakýn birbirine ulaþýr Karlý daðlardan da geçer Yörükler.” Aþýk Ali Dayýcýk ; 30 yakýn türkü Þýrnak Uludere’de 38 sivil köylünün F16 bombardýmanýyla katledilmesi, Türkiye basýnýnda, insanlýktan uzak bir þekilde haberleþtirildi. Kimi gazeteler, öldürülen yoksul köylülerin ‘kaçakçý’ olmasýný mazeret göstermeye çalýþýrken, kimileri, “PKK köylüleri önden sürdü” yalanýný uydurdu. Belirli merkezlerden aldýðý istihbaratlara göre habercilik yaptýðý bilinen, malum gazeteler, kimbilir hangi hesaplarla MÝT’i tek sorumlu gibi göstermeye çalýþtý. Önceki gün, internet siteleri ve televizyonlar katliam haberini saatlerce görmeyerek, sýnýfta kalmýþtý. Dün de gazeteler, katliama, ‘katliam’ demeyerek Türkiye’de gazeteciliðin iflasýný ilan etmiþ oldu. Özellikle, Zaman, Bugün, Sabah, Yeni Asya, Vakit, Güneþ ve Sözcü gazeteleri katliamý haberleþtirme tarzlarýyla kendilerinde sadece gazeteciliðin deðil insanlýðýn da bittiðini ortaya koydu. Bundan böyle bu yayýn organlarýna gazete demek, gazeteciliðin meslek onuruna hakarete sayýlacaðýndan bu yayýnlarý artýk; Ýnsansýz Haber Aracý diye anýyor. Zira, nasýl ki Ýnsansýz Hava Aracý ÝHA’lar, sivil, PKK’li ayýrt etmeden, tüm canlýlarý hedef diye gösteriyorsa, Ýnsansýz Haber Araçlarý da, doðru, yanlýþ ayýrt etmeden, devletin önlerine koyduðu her bilgiyi, ‘haber’ diye servis ediyor. ZAMAN: PKK KÖYLÜLERÝ YEM YAPTI Ýmamýn Medyasý’nýn amiral gemisi Zaman gazetesi, olayýn katliam olduðunu perdelemekle kalmadý, Uludere Katliamý’nda hükümet ve TSK’nin rolünü saklayýp hedef saptýrmak için elinden gelen dezenformasyonu yaptý. Katliamý ‘Ölümcül Ýstihbarat’ manþetiyle veren Zaman’da þu ifadeler yer aldý: “F-16’lar Kuzey Irak’ýn Sinat-Haftanin bölgesinde terörist zannettikleri mazot kaçakçýlarýný vurdu. Genelkurmay, operasyonun sivil yerleþimin bulunmadýðý bölgede yapýldýðýný açýkladý. Ýddialara göre, 35 vatandaþýmýzýn öldüðü olaya bölgede PKK elebaþlarýnýn toplandýðýna iliþkin yanýltýcý istihbarat neden oldu.” Zaman, manþetin hemen altýnda yer alan Aziz Ýstegün baþlýklý haber analizde ise hangi somut bilgiye dayandýðý anlaþýlamayan “PKK köylüleri yem mi yaptý” sorusuna yer verildi. Analizde PKK’nin köylüleri önden sürerek TSK’yi yem yaptýðý gibi hiçbir somut olguya dayanmayan bir iddia büyük gerçeklik payý varmýþ gibi sunularak dezenformasyonun kralý yapýldý. BUGÜN: FEHMAN HÜSEYÝN’LE YANILTTILAR Kamuoyunda Fethullahçý medyanýn ‘Posta’sý olarak bilinen Bugün 38 sivilin öldürüldüðü vahþi katliamý manþete bile taþýmaya tenezzül etmedi. Haberi “Ýstihbarat faciasý” baþlýðýyla veren Bugün, “Fehman Hüseyin’le yanýlttýlar” baþlýklý kutu haberinde de ise yine somut kanýtlarý gösterilmeyen þu iddialara yer verdi: “Ýstihbarat notunda yer alan 'örgüt elebaþlarýnýn bulunduðu' bilgisinin de TSK'yý çok hýzlý karar verip hareket etmeye zorladýðý ifade edildi. Ýstihbarat notunda yer alan örgüt elebaþýnýn PKK'nýn askeri kanat sorumlusu Fehman Hüseyin olduðu öne sürüldü. Hüseyin'e odaklanmýþ güvenlik birimlerinin bir þekilde yanýltýlmýþ olabileceði belirtildi.” Bugün gazetesi haberinde “Ayrýca PKK'nýn en önemli gelir kaynaklarýndan birinin de kaçakçýlardan alýnan vergiler olduðuna iþaret edildi” þeklinde bir cümleyle, alttan alta ‘ölenler kaçakçýysa da fark etmez hepsi PKK’ye çalýþýyor’ mesajýný verdi ve insanlýkla hiçbir iþinin kalmadýðýný ilan etmiþ oldu. SABAH: GEDÝKTEPE SENDROMU Katliama, ‘katliam’ demekten imtina eden gazetelerden, yandaþ bayi satýþý en yüksek gazetesi Sabah, haberi “Gediktepe sendromu kaçakçýyý vurdu” baþlýðýyla haberleþtirdi. Sabah’ýn manþetinde iki vurgu dikkat çekiciydi; 1- Gediktepe baskýnýna gönderme yapýlarak katliama meþruiyet zemini aranýyor, 2- Ölenlerden ‘insan’ deðil kaçakçý diye bahsederek kurbanlar kriminalize ediliyordu. Sabah gazetesi de bu manþetiyle sadece gazetecilikten deðil insanlýktan da istifasýný verenler arasýndaki yerini aldý. YENÝ ASYA: PROVOKASYON GÝBÝ Acýmasýzlýðýn ve dezenformasyonun dozunu yükselten gazetelerden biri de Nur Cemaati’ne yakýnlýðýyla bilinen Yeni Asya oldu. Katliam demeyen Yeni Asya haberi “Provokasyon gibi” manþetiyle duyururken, sürmanþetinde “Þýrnak’ýn Uludere Ýlçesi’nde öldürülen 35 kiþi terörist mi, köylü mü?” diye sorarak, okurlarýnýn kafasýný karýþtýrmaya çalýþtý. Oysa bombardýmanla öldürülen 38 kiþinin sivil köylü olduðu, dün erken saatlerde çeþitli yetkililerin açýklamalarýyla itiraf edilmiþti. Buna raðmen Yeni Asya alt baþlýðýnda, “Gruptakilerin mazot kaçakçýlýðý yapan köylüler olduðu ileri sürüldü” yazarak apaçýk bir gerçeði iddia düzeyine düþürdü. YENÝ AKÝT: TERÖRÝST MÝ, KAÇAKÇI MI? Nefret dolu, saldýrgan ve ýrkçý diliyle tanýnan Yeni Akit’te, katliamýn sorumlularýný deðil çoluk çocuk üzerlerine bomba yaðdýrýlan masum insanlarý suçlamaktan geri kalmadý. “Terörist mi kaçakçý mý” manþetini atan Akit haberinde neredeyse ‘hangisi olursa olsun bombardýmaný hak ettiler’ imasýnda bulunarak, hiçbir zaman üyesi olamadýðý insanlýk ailesiyle son baðlarýný da koparmýþ oldu. Akit’in haber spotlarýnda þu ifadeler yer aldý: “Þýrnak’ta öldürülen 35 kiþinin ‘köylüler’ olduðunu iddia eden çevrelere cevap veren Genelkurmay: ‘Olayýn meydana geldiði yer sivil yerleþimin bulunmadýðý Haftanin bölgesidir’ derken, öldürülenlerin akrabasý olan köy muhtarý Haþim Öncü, ‘bombalanan yolun kaçakçýlýk için kullanýldýðýný’ ileri sürdü.” Ulusalcýlar geri durur mu? TARÝHSEL bir trajedi olan Uludere Katliamý karþýsýnda yandaþ basýn bu tavrý alýrken sözde hükümete muhalif olan ulusalcý gazeteler de ýrkçý ve insanlýk düþmaný bir dil kullanmaktan çekinmedi. Akþam grubunun ‘berber gazetesi’ olarak bilinen Güneþ “Asker ne yapsýn?” baþlýðýyla verdiði haberinde, itinayla TSK’nin olaydaki sorumluluðunu örtmeye çalýþtý. Güneþ, haberi þu spotla duyurdu: “Ýnsansýz hava araçlarý, Irak’tan gelen kalabalýk bir grubun sýnýra doðru ilerlediðini belirledi. Jetler hedefi imha etti. Ancak öldürülen 35 kiþi terörist deðil kaçakçý çýktý.” SÖZCÜ: SÝLAH TAÞIYORLARDI Türkiye basýnýnda yaygýn olan ‘berber faþizminin’ en çok satan temsilcisi olan Sözcü tüm gazeteler içinde hiç çekinmeden alenen yalan yazan ve bu yalanýný da sürmanþetine taþýyan tek gazete oldu. Sözcü, dezenformasyonun bile bir adabý olduðunu bütünüyle unutarak, düpedüz uydurma bir sürmanþet attý: “Silah taþýyorlardý.” Bombalanan sivil köylülerin PKK’ye silah taþýdýðýný uyduracak kadar gazetecilikten uzaklaþmýþ bu gazete, Faþizmin insanlýk düþmaný bir ideoloji olduðunu bir kez daha gözler önüne serdi. Sözcü’nün spotunda Genelkurmay’ýn önceki günkü açýklamasý çarpýtýlarak þöyle haberleþtirildi: “TSK sivilleri vurdu diyenlere Genelkurmay’dan yanýt: PKK aðýr silahlarý sýnýrdan katýr sýrtýndan geçiriyordu. TSK önceki gece ayný bölgede kalabalýk bir gruba jetlerle operasyon yaptý.” BirGün Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu (ÇiftçiSen) 13 farklý GDO içeren mýsýrýn ithaline izin verilmesi üzerine, bir basýn açýklamasý yayýnladý. Basýn açýklamasýnda “Hayvan çýktýlarýný bitkisel üretimde, bitkisel üretimin çýktýlarýný hayvan yetiþtiriciliðinde kullanmayý saðlayacak politikalarý uygulanmalý, çiftçi GDO’lu yem temin edici þirketlere muhtaç býrakýlmamalýdýr” ifadelerine yer verildi. Açýklama þöyle: Türkiye GDO’lu ürünler için yol geçen hanýna çevrilmiþ durumda. Tarým Gýda ve Hayvancýlýk Bakanlýðý bu “baþarýsýzlýðý” görünmez kýlmak için baþka politikalarý tartýþtýrmakta. Yem ürünlerini neden ithal ediyoruz? Hayvanlarýn yemini ülkemizden saðlayacak politikalarý neden uygulayamýyoruz? Meralarýmýzý neden ýslah etmiyoruz? Özgür mera hayvancýlýðýný uygulamayý neden baþaramýyoruz? Halkýmýzýn;”Sap, saman ve otlar hayvana, hayvan gübresi topraða” diye ifade ettiði hayvan yetiþtiriciliði ile bitkisel üretimin birlikteliðini saðlayacak politikalarý Tarým Gýda ve Hayvancýlýk Bakanlýðý neden uygulamýyor? Ýthal yemlere neden muhtaç edildiðimizi tartýþmýyoruz. Tartýþamýyoruz. Tartýþamýyoruz çünkü, insan ve hayvanlarýn saðlýklý gýda ile beslenmesinden sorumlu olan Tarým Gýda ve Hayvancýlýk Bakaný Mehdi Eker; “Türkiye’de gýda güvenilirliði hakkýnda korkulacak bir durum olmadýðýný” GDO’lu mýsýrýn yemlerde kullanýlmasýna iliþkin; “Zarar verirse hayvana verir buradan besine asla geçmez” diye yanýlsama yaratmaya çalýþýyor. Kaldý ki, Bakan Eker, dünyada mýsýr üretiminin %70i GDO’suz yapýlýrken, Türkiye’yi neden GDO’ya muhtaçmýþ gibi gösterdiðinin, korumakta sorumlu olduðu hayvanlarýn saðlýðýný nasýl bu kadar fütursuzca tehlikeye atabildiðinin hesabýný hayvan yetiþtiricilerine, çiftçilere ve kamuoyuna vermelidir. Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu olarak diyoruz ki; Hayvan çýktýlarýný bitkisel üretimde, bitkisel üretimin çýktýlarýný hayvan yetiþtiriciliðinde kullanmayý saðlayacak politikalarý uygulanmalý, çiftçi GDO’lu yem temin edici þirketlere muhtaç býrakýlmamalýdýr Meralar acilen ýslah edilerek, yeniden özgür mera hayvancýlýðýna geçiþ saðlanmalýdýr. Bu yöntem ile elde edilecek hayvansal ve bitkisel ürünler saðlýklý olacak, halk gýdayý endiþesiz biçimde alabilecek ve kullanabilecektir. Saygýlarýmýzla. Abdullah Aysu – Çiftçi-Sen Genel Baþkaný Ali Bülent Erdem – Çiftçi-Sen Genel Sekreteri Doðayý Koruma Örgütü (IUCN) 519 balýk türü hakkýnda araþtýrma yaptý ve ilk kez Akdeniz balýklarýyla ilgili kýrmýzý liste yayýmladý. Cebelitarýk Boðazý ile Marmara Denizi’ne kadar tüm Akdeniz’i içine alan araþtýrmanýn sonunda türler yok olma tehlikesi yönünde altý sýnýfa ayrýldý. Ýlk üç sýnýf ‘Yok olmaya baþlayan’larý kapsýyor. Bu sýnýfta 43 tür yer alýyor. ‘Yok olma sýnýrýna’ yaklaþansa 22 balýk türü tespit edildi. 303 balýk türünde tehlikenin henüz baþlamadýðý bilgisine yer verilen araþtýrmada 151 tür hakkýndaysa bilgi elde edilemediði belirtiliyor. ‘Nesli tükenme noktasýnda olan’ sýnýf içinde 15 tür var. Ve bu 15 türden 14’ünü köpekbalýklarý (dev köpekbalýðý ve beyaz köpekbalýðý vs.) ile vatoz türleri oluþturuyor. Yok olmaya baþlayan son tür ‘Gobiidae’ türü olarak bilinen kayak balýklarý. Yok olmaya baþlayan balýk türleri arasýnda Akdeniz ve Ege’de de sýkça rastlanan orfoz ve lahoz da yer alýyor. Adnan Menderes Üniversitesi’nde öðretim üyesi olan Prof. Dr. Murat Bilecenoðlu’nun da aralarýnda bulunduðu farklý ülkelerden 15 bilim adamý tarafýndan hazýrlanan rapora göre, bu türlerin yok olmasýnýn en büyük nedeni yüzde 31.2 oranla belirli bir hedef belirlenerek avlanýlmasý ve kirlilik. Çalýþmada, balýk türlerinin korunmasý için tavsiyeler de sýralandý. Bunlarýn baþýnda da ‘koruma bölgeleri oluþturulmasý’, ‘siyasi kararlarýn alýnmasý’, ‘hassas türler için av yasaðý getirilmesi’ ve ‘bölge ülkelerinin iþbirliði içinde olmasý’ yer alýyor. Radikal