Türk Tabipleri Birliði (TTB) Merkez Konsey Baþkaný Eriþ Bilaloðlu, 19-20 Nisan’da tüm saðlýk çalýþanlarý olarak yapacaklarý iki günlük grev için hazýr olduklarýný açýkladý. Bilaloðlu, bu grevin sadece saðlýk çalýþanlarýnýn haklarý için yapýlmadýðýný, bunun tüm toplumun saðlýk hakký için olduðunu kaydetti. Bilaloðlu, demokratik bir hak arama mücadelesi olan bu etkinliðin, toplumdaki anti-demokratik uygulamalarla mücadele anlamýnda örnek teþkil edeceðini de belirtti. 19-20 Nisan’da tüm Türkiye’de saðlýk alanýnda yapýlacak olan grev için son basýn toplantýsý dün TTB Genel Merkezi’nde düzenlendi. Greve katýlan saðlýk örgütleri temsilcilerinin de katýldýðý toplantýda ortak açýklamayý yapan Bilaloðlu, 19-20 Nisan etkinliði için parlamentodaki AKP, BDP, CHP ve MHP ile görüþtüklerini anlattý. Saðlýk Bakaný ile de görüþtüklerini belirten Bilaloðlu, Saðlýk Bakaný’na, beklentiler ve talepler doðrultusunda kendilerinden gelecek sahici yaklaþýmlarý deðerlendireceklerini söylediklerini aktardý. 2’DE 2’DE 6’DA 14 Nisan 2011 Perþembe günü Hacýbektaþ PTT binasý önünde pankart asarak ve stant açarak basýn açýklamasý yapan DÝSK Tüm Emekliler Sendikasý Hacýbektaþ Þube Baþkaný Ali Murtaza Keleþ þunlarý söyledi; 3’DE “Çok deðerli Hacýbektaþlýlar, basýn açýklamasýnda bizleri yalýnýz býrakmayan demokratik kitle örgütleri, parti temsilcileri, emekçi arkadaþlarýmýz ve emekliler; son günlerde emeklilerin devletten alacaklý olduðuna dair haberleri gazete ve televizyonlardan sýkça duymaktasýnýz. 2002 ve 2006 yýllarýnda SSK ve BAÐ-KUR emeklilerine eksik zam vererek milyonlarca emekliyi maðdur eden hükümet ise susuyor. 8’DE Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ’ýn yaný sýra turizm sektör temsilcilerinin çelenk koymasý, saygý duruþu ve Ýstiklal Marþý’nýn söylenmesi ile baþlayan törenlere daha sonra Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi’nde devam edildi. Kýtalararasý bir köprü oluþturan ve tüm dünyada önemli bir barýþ projesi olarak da nitelendirilen turizm’in yaygýnlaþtýrýlmasý ve geliþtirilmesi amacýyla bu yýl 35. si kutlanan Turizm haftasý Nevþehir’de düzenlenen törenlerle kutlanmaya baþlandý. Nevþehir Valiliði önündeki Atatürk Anýtýna Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi giriþinde turizm pastasýnýn Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ, Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver ve diðer ilgililerce kesilmesinin ardýndan düzenlenen törende konuþan Nevþehir Kültür ve Turizm Müdürü Velettin Birsöz, bacasýz sanayi olarak da deðerlendiren turizm alanýnda son yýllardaki verilerin sevindirici boyutlara ulaþtýðýný söyledi. 7 Nisan 2011 tarih ve Kutlu Doðum Haftasý konusu ile gönderilen genelgede öðrencilerin psikolojik olarak saðlýklý, karakteri geliþmiþ, temel insani deðerleri iyi kazanmýþ bir insan olmalarý için merhamet duygusunu önemine vurgular yapýlýrken, Kutlu Doðum Haftasýnýn deðerlendirilerek peygamber Hz. Muhammed’in ‘Merhamet Duygusu’nun güzelliðini yaþatmanýn yollarýnýn öðretilmesine deðiniliyor. 7’DE Kapadokya Turistik Ýþletmeler Derneði Baþkaný Ahmet Tok’ da turizmin sadece ekonomik anlamda deðerlendirilmemesi gerektiðini belirterek, sosyal hayatýn da daha etkin hale gelmesinde vazgeçilmez bir odak noktasý oluþturduðunu kaydetti. Türkiye’nin adeta bir Amiral gemisi haline gelen turizmin kaliteli bir yaþam aracý haline geldiðine dikkat çeken Tok, Akdeniz’in mutlak surette Anadolu’na uçak ve tren gibi benzeri ulaþým araçlarý ile etkili bir þekilde baðlanmasý ile turizmin sadece Kapadokya’da deðil, Karadeniz, Doðu ve Güneydoðu Anadolu Bölgesinde de önemli geliþim göstereceðine inandýðýný vurguladý. Devamý 8’DE Kemal Özer, 50 Kuþaðý’nýn adýný lise öðrencisiyken öðrendiðim þairlerinden. Ýstanbul Kýz Lisesi’ndeki bir sýnýf arkadaþým o sýra sevdiði ya da niþanlý olduðu Günseli’nin kýz kardeþiydi. Tek tük þiirlerini elden alýp okuma þansým oluyordu bu yüzden. Sonra nasýl oluyor, hatýrlamýyorum tanýþýyoruz. Bir gün Caðaloðlu dolmuþlarýnýn orada karþýlaþýyoruz ve yedek subay öðretmenlik, baba olmak, þiirlere dergilerde yer veriliþiyle ilgili uzun bir söyleþiye giriþiyoruz. 5’DE 7’DE “Ýnsaný yaþat ki, devlet yaþasýn” diyen tarihi þahsiyet, Edebali diye bilinen Þeyh Ede Balý'dýr. Ede Balý, bir Bâtýni derviþidir; dededir, Türkmen’dir ve Alevidir. Baþbakanýn davranýþlarý ile sözleri örtüþmez, Alevileri sevmez, haklarýný vermez, inançlarýnýibadethanelerini tanýmaz, hiçbir devlet makamýnda istemez. Ama atasözlerini, deyiþlerini, dualarýný, ritüellerini, vergilerini kullanýr. Üstelik de gider Avrupa Parlamentosunda inanç özgürlüðünden söz eder: hem de baðýra çaðýra... “Türkiye’de inanç özgürlüðünün teminatý benim...” Hadi caným sende! Þimdi kendisine anýmsatalým: Sn. Baþbakan, tutsak haline getirdiðin, hak ve hukukunu yok saydýðýn, atasözlerini, deyiþlerini, dualarýný kullandýðýn kültürün-inancýn adý, AleviBektaþiliktir. Bugünkü varlýðýmýzý borçlu olduðumuz Horasan Erenlerinden Baba Ýlyas, Hace Bektaþ Veli, Hace Bayram Veli, Ede Balý vd. de iþte bu zeminin, iklimin ürünüdür... Danýþmanlarý bu gerçeði Baþbakana ilettiklerinde, ne tepki verir bilemem... Yarýþ atýna çevrilmiþ evlatlarýmýz oðullarýmýz kýzlarýmýz dörtnala girdiler son düzlüðe. O düzlükte dörtnala koþtururlarken son ipi göðüsleyecekleri anda bir duvar çekildi önlerine. Tüm hýzlarýyla o duvara çarptýlar. Biz bu duvara YGS þifresi diyoruz. Zaten hem içerik hem þekil olarak bu küçük insanlarýn kendi potansiyellerini, yeteneklerin keþfetmesine deðil, bastýrýlmasýna yönelik eðitim sistemimizin son halkasýnda iþler iyice çýðýrýndan çýkmýþ durumda. Bu ölümlü dünyada yaþamamýzýn tek sebeb-i hikmeti olan kendini gerçekleþtirme arzumuzu törpüleme makinesine dönüþen eðitim sistemi bize “Orada kal! Orada kal” diye sesleniyor. “Nerdeysen orada kal. Bir makine parçasýna dönüþ ve ömrünü bize hizmet ederek tüket. Sevmek gibi, yaratýcýlýk gibi, tüm bu dünyayý deðiþtirmek gibi potansiyellerini bir penyeye dikiþ atarak, bir vida sýkarak, bir çantanýn sapýnda hata var mý? diye bakarak harca!” Eðitim sistemi buna göre dizayn ediliyor. Yani altta olanlarý altta tutmak, emekçinin kýzýný oðlunu yine emekçi yapmak için. Tahsilde Müsavat Yolsuzluðu Bir önceki yazýmýzda da dedik, tarih ucunda bir ok illa ileri gitmez diye. Bakýnýz Doðu Anadolu Vilayetleri Umum müfettiþi Müþir Þakir Paþa “nihilizm anarþizm sosyalizm gibi yýkýcý hareketler eðitimin sýnýrsýz boyutlarda geniþlediði Avrupa ülkelerinden çýkmýþtýr” buyurmuþ 1896 tarihinde. Ne isabetli bir tahlil 1968’e bakýnca. “Yoksul köylü çocuklarý idadilerdeeski ortaokullar- okurlarsa” demiþ “bu onlara yüksek öðrenim yolunu açar. Orada zengin çocuklarý ile birlikte okurlar. Ama onlarýn aksine doðru dürüst bir iþ bulamazlar. Bu memnuniyetsizlik içinde devlete muhalif olur bunlar” demiþ. “Sosyal mevkilerine uygun bir eðitim verilsin bunlara” demiþ. Mealen öyle saða sola yukarý týrmanmasýnlar sosyal olarak yerlerinde tutalým demiþ. “tahsilde müsavat yolsuzluðunun (eðitimde eþitsizlik uygunsuzluðunun)önüne geçilsin” diye önermiþ. Yöntem olarak da demiþ ki “bu okullara sýradan halkýn ödeyemeyeceði yükseklikte bir öðrenim ücreti getirelim”. Tanýdýk geldi mi? “Mesleki eðitimin bir memleket meselesi olmasý, çýraklýk eðitimi” gibi meseleleri tartýþýrken paþanýn açýk sözlülüðü daha faydalý olurdu þüphesiz. Kabaca geçtiðimiz yüzyýlýn baþýndan sonuna bir parantez olan “sosyal devlet” tarihe gömülmüþken, okul müdüründen giriþimci, öðretmenden tezgâhtar, öðrenciden müþteri yaratmaya çalýþanlara müjdeler olsun ki bu yol da ilerlemekteyiz! “Tahsilde müsavat yolsuzluðunun” önü alýndý alýnacak. Üniversiteye girebilmesi için çocuðumuzun, daha eðitimin ilk kademesine adým attýðý andan itibaren dikkatli olmalý ve eðer varsa paranýz, para dökmelisiniz. Senelerce süren dershane çilesi saymýyorum bile. Eðitimin içeriði mi? Ondan bahsetmeye bile deðmez! Yeter ki çocuk o sýnavlarda doðru þýkký iþaretlesin. Paranýz yoksa hiç yanaþmayýn eðitim sistemine. Asgari ücrete çalýþmanýzý engellemeyecek, “bu iþyerinde asgari ücret uygulanmaktadýr” yazýsýný okuyabilecek kadar eðitim neyinize yetmiyor? Hýzlandýrýlmýþ Kurs Koþtura koþtura, kan ter içinde köpüklere boðulmuþ, gözleri büyümüþ ve aðýzlarýnda gem son düzlüðe giren o yaðýz atlarýmýz, milyonlarýn içinde eðitime ulaþabilmiþ, o ana dek gelebilmiþ en þanslýlarýmýz, çocuklarýmýz son yarýþtalar. Daha doðrusu bu yarýþtaydýlar. Ama bu berbat yarýþlarýn sonuncusunun, daha da berbat olma ihtimali varmýþ. Bu adaletsizlik daha da adaletsiz olabilirmiþ. Bizi kendimiz olmaktan, bu çocuklarý çocuk ve genç olmaktan alýkoyan bu zulmün daha da katmerlisi icat edilebilirmiþ. Öðrendik. ÖSYM’ye operasyon yapan AKP zihniyeti her adaya özel birer soru kitapçýðý saçmalýðýna giriþmiþ. Buna eðitim bilimciler kabalýðýmý affetsin, iþgüzarlýk demekten baþka bir söz bulamýyorum. Böylesi sýkýþtýrýlmýþ bir sýnavda sorularýn nasýl dizildiði öðrencinin baþarýsýný etkiler. Bunu tüm eðitimciler bilir. Bunu benim gibi sýnavlara girmiþ herhangi bir öðrenciye sorsanýz o da bilir. O zaman ÖSYM’ye ilk sorumuz budur. Neden illa da her öðrenciye bir soru kitapçýðý diye tutturdunuz? Pedagoji ilmi açýsýndan bunu bize bir açýklayýn. Sýnav salonlarýnda estirdiðiniz polisiye havasýný da ekleyerek, güvenlik falan mý diyeceksiniz? Salonlarda göstermelik tedbirler, tek tek soru kitapçýðý derken, kopya zembille ÖSYM’nin kendisinden inmedi mi? Belli ki ÖSYM’deki iþgüzar-siyasi irade de diyebilirsiniz- tek kitapçýklar icat etmekle kalmamýþ bir takým þifreler de icat etmiþ. Ama tabii ÖSYM deðil, bunu haber yapan medya suçlu bu durumdan. ÖSYM Baþkaný Ali Demir çýkýp saçmalýyor gözümüzü önünde “þifre vardý yoktu” oyunu oynuyor. Bazýlarý tatmin oluyor. Sonra bir kamera þakasý gibi ÖSYM kendini soruþturacaðýný söylüyor. Tamam. Kamera nerede? El sallayacaðýz topluca. “Efendim benim þu elimde görmüþ olduðunuz altýnlarý çaldýðým söyleniyor. Ama çalmadýðým konusunda bana güvenebilirsiniz. Bir soruþturayým bakayým çalmýþ mýyým? Soruþturdum çalmamýþým. El cevap: Tamam evladým! Ben tatmin oldum!”yukarýya giden tüm yollar týkanmýþken gözümüzün önünde verilen mesaj þudur: bizdenseniz týrmanabilirsiniz, ip merdivenler atarýz önünüze, þifreler indiririz zembille. Yaðýz Atlar Provokasyonun alasý yapýlmýþtýr. Kan ter içinde köpüklere boðulmuþ, gözleri büyümüþ ve aðýzlarýnda gem son düzlüðe giren o yaðýz atlarýmýz çocuklarýmýz o duvara çarpmýþlardýr artýk. Þimdiden öðrenmiþlerdir adaletsizliði, emeklerinin karþýlýðýný alamamanýn, aldatýlmanýn, ayrýmcýlýða uðramanýn acý tadýný ve ne olduðunu, topluca hýzlandýrýlmýþ bir kursla kavratýlmýþlardýr. Ama uyaralým isterseniz iktidar sahiplerini: ne çýkarsa bu gençlerin baþýnýn altýndan çýkar. Onlar kendilerini gerçekleþtirmek konusunda hepimizden daha gözü pek olabilirler. Yaðýz atlarýmýz aðýzlarýnda gerilmekten kopacak hale gelmiþ gemi fýrlatýp atabilirler. Ve dörtnala üzerinize koþarlarsa aralarýndan bazýlarýný vurmaktan çekinmesiniz biliriz. Ama kimileri de menzile varýr bunu da biliriz. Türk Tabipleri Birliði (TTB) Merkez Konsey Baþkaný Eriþ Bilaloðlu, 19-20 Nisan’da tüm saðlýk çalýþanlarý olarak yapacaklarý iki günlük grev için hazýr olduklarýný açýkladý. Bilaloðlu, bu grevin sadece saðlýk çalýþanlarýnýn haklarý için yapýlmadýðýný, bunun tüm toplumun saðlýk hakký için olduðunu kaydetti. Bilaloðlu, demokratik bir hak arama mücadelesi olan bu etkinliðin, toplumdaki anti-demokratik uygulamalarla mücadele anlamýnda örnek teþkil edeceðini de belirtti. 19-20 Nisan’da tüm Türkiye’de saðlýk alanýnda yapýlacak olan grev için son basýn toplantýsý dün TTB Genel Merkezi’nde düzenlendi. Greve katýlan saðlýk örgütleri temsilcilerinin de katýldýðý toplantýda ortak açýklamayý yapan Bilaloðlu, 19-20 Nisan etkinliði için parlamentodaki AKP, BDP, CHP ve MHP ile görüþtüklerini anlattý. Saðlýk Bakaný ile de görüþtüklerini belirten Bilaloðlu, Saðlýk Bakaný’na, beklentiler ve talepler doðrultusunda kendilerinden gelecek sahici yaklaþýmlarý deðerlendireceklerini söylediklerini aktardý. Çeþitli konfederasyonlar ve odalar ile de görüþmeler yaptýklarýný kaydeden Bilaloðlu, destek beklentilerini buralara da ilettiklerini söyledi. ‘HEM HASTALAR HEM HEKÝMLER YARARINA’ Grevin sadece hekimler için yapýlmadýðýna dikkat çeken Bilaloðlu, “Bu etkinlik hem hastalar hem hekimler içindir. Bir hastaya 100. hasta olarak bakýlmasý ne hasta yararýna ne de hekim yararýna bir durumdur” dedi. Bilaloðlu, etkinliðin tüm toplumun, bu iradeyi gösteren saðlýkçýlarýn yani herkesin yararýna, mesleki baðýmsýzlýk, klinik özgürlük, güvenli ve þiddetin olmadýðý koþullar için yapýldýðýný kaydetti. Bilaloðlu, hak arama ve demokrasi mücadelesine örnek olacak bu faaliyetin aðýrbaþlý ama coþkulu, kararlý, ýsrarlý, ne istediðini bilen bir faaliyet olacaðýný ifade etti. ‘BU GÖNÜLDEN GÖNÜLE BÝR ÇAÐRIDIR’ Bilaloðlu, hazýrlýklar aþamasýnda bir takým sýkýntýlarla da karþýlaþtýklarýný, en önemli sorunun ise örgütlü olmamaktan kaynaklandýðýný vurguladý. Örgütlü kesimin az olmasýna raðmen “gönülden gönüle” bir çaðrý ve çok kuvvetli bir katýlým isteði olduðuna dikkat çeken Bilaloðlu, zaten 13 Mart mitingine katýlýmýn ve coþkunun bu grev koþullarýný belirlediðini ifade etti. 13 Mart’ta bir baþhekimin mitinge katýldýðý için görevden alýndýðýný ve bu durumun da hala düzeltilmediðini hatýrlatan Bilaloðlu, böyle bir durumun kabul edilemez ve anti demokratik bir tutum olduðunu yineledi. Bilaloðlu, “Lütfen 19 ve 20’si için buna benzer örnekler ortaya çýkmasýn. Bunu ýsrarla, kararlýlýkla ve nezaketle talep ediyoruz” diyerek hükümeti ve yetkili kurumlarý uyardý. ‘ÇOK YAYGIN BÝR KATILIM OLACAK’ “Biz eyleme çok yaygýn bir katýlým olacaðýný biliyoruz” diyen Bilaloðlu vatandaþa da “19-20 Nisan’da lütfen acil durumlar dýþýnda saðlýk kuruluþlarýna baþvurmayýn”çaðrýsý yaptý. Ülkede 9 günlük bayram tatilleri yapýldýðýna ve bu süre içerisinde de yatan ve acil durumdaki hastalara saðlýk hizmeti verildiðini kaydeden Bilaloðlu, bu iki gün içerisinde de hekimlerin gerekli acil durumlarda ne gerekiyorsa onu yapacaklarýný söyledi. Bilaloðlu, en kýsa sürede olabildiðince seslerini duyurmaya çalýþacaklarýný ve grev sürecinde kendi aralarýnda görüþmeler yapacaklarýný ifade etti. TTB’deki basýn toplantýsýna katýlan saðlýk örgütleri þöyle; “Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði Derneði, Türkiye Çocuk Nörolojisi Derneði; Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneði, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneði; Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlýk Derneði; Türk El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneði; Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Ýnfeksiyon Hastalýklarý Derneði; Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneði; Türk Týbbi Rehabilitasyon Kurumu Derneði, Türk Histoloji ve Embriyoloji Derneði, Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneði, Pataloji Dernekleri Federasyonu, Týbbi Onkoloji Derneði, Türk Farmakoloji Derneði temsilcileri.” (Ankara/EVRENSEL) Gaziantep’te greve destek çaðrýsý SES Gaziantep Þubesi, 19-20 Nisan’da saðlýk çalýþanlarýnýn yapacaðý grev öncesi çalýþmalarýný sürdürüyor. Önceki gün 25 Aralýk Devlet Hastanesi’nde eylem yapan saðlýkçýlar dün de Av. Cengiz Gökçek Hastanesi’nde bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýna sendikalardan ve hastalardan da destek geldi. Burada konuþan SES MYK üyesi Meryem Özsöðüt, hastane içinde daðýtýlmak istenen bildirilere hastane güvenliði tarafýndan engel olunmak istendiðini söyledi. Özsöðüt, 19-20 Nisan’da greve çýkacaklarýný hatýrlatýrken, “Birçok yerde hiçbir sorun yaþamaksýzýn çalýþmalarýmýzý yürütürken bazý yerlerde engellenmelerle karþýlaþýyoruz. Engellemek istiyorlar çünkü onlar hastanelerin satýlmasýný istiyorlar” dedi. Çalýþmalarý yürütmek için hastaneye geldiklerini servislerde saðlýk çalýþanlarýný ziyaret ettiklerini ve halka neden greve çýktýklarý anlatmak için bildiri daðýttýklarýný söyleyen Özsöðüt, “Hastane güvenliði tarafýndan engellendik, bildiri daðýtmamýz engellenmeye çalýþýldý” þeklinde konuþtu. SES Gaziantep Þube Baþkaný Behçet Eþkili de, “Uluslararasý tekelleri, Dünya Bankasý AKP hükümeti eliyle kamu saðlýk hizmetini piyasaya açmaktadýr” dedi. Sosyal Güvenlik Yasasý’na da deðinen Ekþili, saðlýðýn paralý hale getirildiðini, saðlýk hizmeti yürütenlerin taþeronlaþtýrýldýðýný, sendikasýzlaþtýrýldýðýný, güvencesiz ve esnek çalýþtýrýldýðýný söyledi. Saðlýk çalýþanlarýnýn taleplerinin kabul edilmesi için greve çýkacaklarýnýn altýný çizen Ekþili, “O gün acil servis dýþýnda hizmet üretmeyeceðiz. Halkýmýz bize yardýmcý olarak o gün hastaneye gelmesin” dedi. (Gaziantep/EVRENSEL BASIN AÇIKLAMASI Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneðince geleneksel olarak düzenlenen ULUSLAR ARASI HALK OZANLARI HACIBEKTAÞ BULUÞMASININ 2. si bu yýl 25- 26Haziran günlerinde ilçemizde yapýlacak. Deðerli Dostlar, Kültürü, insanýn yaþamak için yarattýðý bütün fiziksel ve kurumsal araçlar ve bunlar çerçevesinde oluþturulan nesneler ve söylemler olarak tanýmlarsak üretilen her þey kültürdür.Bu gün dünyadan izole edilmiþ toplumun kalmadýðýný biliyoruz..Bunu sömürü aracý olarak kullananlarýn olduðunu da. Kültürel emperyalizm okuyup araþtýrmayý farkýnda olmadan – veya olarak- öteleyip gündemi iletiþim kanallarý ile belirleyip kadýnlarý dizilere, erkekleri maç geyiklerine kilitlemiþ durumda. Oysa deðerlerini geliþtiren, bilgiye süratle ulaþýp onu eyleme dönüþtüren ülkeler uygarlýðý yakalar ve katký koyar. Özenti, sonunda baðýmlýlýðý ve mahkûmiyeti getirir. Bu yiyecekten dile kadar geniþ bir yelpazedir ki uzun yýllardýr kara bulut gibi üzerimizde durmaktadýr. H.W.Bussh’un sonradan söylediði “Yeni Dünya Düzeni’ni” kurmak 90’lardan itibaren “küreselleþme” diye adlandýrdýðýmýz yöntemle yapýlmaya baþlandý. Bunun en somut örneðini de GDO’lar la ( genetiði deðiþtirilmiþ organizmalar) dünyayý ABD ye muhtaç hale getirerek yapýldý. “Petrolü kontrol edersen uluslarý kontrol edersin, yiyeceði kontrol edersen insanlarý kontrol edersin”, yiyecek bir silahtýr ve bizim müzakere çantamýzdaki araçlardan biridir.( Ölüm Tohumlarý-F.William Engdahl). Ýþte küreselleþmenin U.S.A. dan görünüþü. Gelecekte bunu bilen toplumlar ancak kendi üretimleri ile ayakta kalabileceklerdir. Yoksa kafadan yakalanmýþ oltadaki balýksanýz yeme ihtiyacýnýz da yoktur. Anadolu insaný uygarlýklarýn paylaþýlmasýndan yanadýr. Kin, nefret, dayatma, zorbalýk, tehdit uygarlýk olmadýðý gibi zenginlik ve sömürü de uygarlýk deðildir. Silah üretip, sömürge kurmak, atom bombasý ile bir kenti yok etmek nasýl uygarlýk deðilse zehirli gazla insanlarý baský altýna alýp canýný acýtmak dünyada bu gündemle anýlmak da uygarlýk deðildir. Ekonomik Ýþbirliði ve Kalkýnma Teþkilatý (OECD) ile Uluslararasý Öðrencileri Deðerlendirme Programý'nýn tüm dünyada eðitim alanýnda referans araþtýrma olarak gösterilen çalýþma sonuçlarý geçen hafta açýklandý. 3 yýlda bir yapýlan PISA eðitim araþtýrmasýnda Türkiye yine son sýralarda yer aldý. Türkiye 2000 yýlýndan bu yana son 3 içinde yer alma geleneðini sürdürdü. Uygarlýk evrensel bilimdir. Ürettiðiniz bilim tüm dünyada paylaþýlýyorsa bu uygarlýktýr. Kuraklýk, susuzluk, açlýk hangi dilden ve dinden olduðumuzun farkýnda olmayacak yoksul ve baðýmlý iseniz sizi yok edecektir. Bu tablonun deðiþmesi için özgür düþünce gerek. Özgür düþünce için özgür insan gerek. Özgür insan için gerçek demokrasi gerek. Sürdürülebilir bir yaþam için yaratýcý bir eðitim ve bilimsel bir dünya görüþünün dünyaya egemen olmasý gerekir. Peki tüm bunlarý yukarda verdiðim istatistikler çerçevesinde mümkün görebiliyor musunuz? O halde tüm güçlerin daha özgür, daha demokratik, daha sosyal bir devlet ve hukukun eðemem olduðu bir yönetim anlayýþýný iktidar yapmak, çaðdaþ bir ulus devlet için bir araya gelip önümüzdeki seçimler için çalýþmaya baþlamayý gerektirmektedir. Ve bu gerçekleþtiði zaman Yunuslarýn, Bedrettinlerin, Nazýmlarýn ülkesi olacaktýr Türkiye. Ve küreselleþme þimdiki gibi yoksul ülkelerin zenginin kölesi olmasýndan farklý bir þey olacaktýr.O zaman ülkemiz de geliþmiþlik sýralamasýnda dünyada 86. olmayacak, sosyal bir devlette eðitim parasýz, bireyleri iþsiz, rektörler dilsiz olmayacaktýr.. Çabamýz bunu üretmeye çalýþýrken olumsuzluklara- bu bir televizyon programý, bir gazete yazarý olabilir- tepki göstermek, gelecek için bedel ödeyenlere de sahip çýkmak olmalýdýr. Örnek mi? Kaçýmýz Silivri’ye bir mektup yazdý? Kaçýmýz zahmet edip bir duruþmayý izlemeye gitti?.O halde okudunuzsa bile Balbay’ýn son kitabý “Zulumhane” den Birkaç tane alýp dostlarýnýza armaðan edin. Baþkasýna yakýþtýrdýklarýmýzý hala kendimize uzak mý hissediyoruz? Yoksa aslanlarýn önüne atýlanlar bizler ve çocuklarýmýz mý? Saygýlarýmla. Aþýk DAÝMÝ anýsýna düzenlenecek olan bu etkinlikle ilgili çalýþmalar aralýksýz devam etmektedir. Halk ozanlarýnýn katýlacaklarý yarýþmalarla ilgili jüri üyeleri belirlendi. Þiir ve türkü dallarýnda yapýlacak yarýþmalarýn ortak konusu þöyle belirlenmiþti … “Eþit yurttaþlýk bilinci içinde laik ve çaðdaþ, bilimden yana ve de halkçý bir yorumla, sevgi ve hoþgörü, barýþ ve kardeþlik duygularýný dile getirme… Farklýlýklarýmýzý zenginliðimiz bilip, ayrýmcýlýk yapmadan kültürler ve inançlar arasý karþýlýklý sevgi ve saygý duygularýný öne çýkartma… Daha çok özgürlük ve daha çok demokrasi çabalarýna katký sunma… Cumhuriyet ve kazanýmlarýný, Anadolu insanýnýn yaþam biçimi ve inancý ile birlikte ele alýp, Hacý Bektaþ Veli düþüncesi ile de harmanlayarak topluma sunabilme” Jüri üyeleri ise þu isimlerden oluþturuldu… Þiir dalýnda; Prof. Dr. Hayrettin ÝVGÝN, Prof. Dr. Nail TAN, Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY , Prof. Dr. Nurullah ÇETÝN, Doç. Dr. Gýyasettin AYTAÇ , Kültür Bakanlýðý temsilcisi Piri ER. Bu dalda yarýþmaya katýlacaklarýn en geç 16 mayýs 2011 pazartesi günü þiirlerini postaya vermeleri gerekmektedir. Türkü dalýnda; Prof. Dr. Hayrettin ÝVGÝN, Musa EROÐLU , Dertli DÝVANÝ, Dr. Metin TURAN , Dr. Doðan KAYA , Doç. Dr. Ayten KAPLAN, Kültür Bakanlýðý temsilcisi Piri ER. Bu dalda yarýþmaya katýlacak Halk Ozanlarýnýn ise 25-26 haziran günlerinde Hacýbektaþ’ta olmalarý gerekmektedir. Uluslar Arasý Halk Ozanlarý Hacýbektaþ buluþmasý etkinliðine yurt dýþýndan ozanlar da davet edildi. Makedonya’dan; Ali AZGAN , Zekeryan MEMÝÞ. Ýran‘dan; Asgari MOSLEM, Razzaghi MOHAMMAD, Þair Ali Rýza HIYABANÝ, Aþýk Rahim NAZARÝ Azerbeycan‘dan; Þair Gülaye Israyýlkýzý Rzayeva ÞINIXLI, Aþýk Sevil Firudunkýzý XIDIROVA , Necibe Bahdurkýzý BABAKIYEVA o günlerde etkinliðimize katýlacaklar Yurt içinden de deðiþik bölgelerden on beþ ayrý Halk Ozanlarý Derneðine de bu buluþma için davetiyeler gönderilecek. Etkinlik süresince Aþýk Daimi tüm yanlarý ile anlatýlacak, Halk Ozanlýðý geleneði tüm boyutlarý ile tartýþýlacak, halk ozanlarýnýn karþý karþýya olduklarý sorunlar ve çözüm yollarý konuþulup tartýþýlacak… Bu çalýþmalar sonuç bildirisi ile kamuoyuna açýklanacak. 25 haziran akþamý kültür merkezinde “Halk OzanlarýBuluþmasý” adý ile bir gece düzenlenecek. Farklý ülkelerden farklý inançlardan ve de farklý kültürlerden gelen çok sayýda halk ozanýný bu geleneðin merkezi konumunda olan Hacýbektaþ’ta buluþturmanýn ilçemiz açýsýndan son derece önemli olacaðý düþüncesindeyiz. Etkinlikle ilgili geliþmeler belli aralýklarla kamuoyuna duyurulacak. Saygýyla duyurulur. Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneð Velbert caddesi -hacýbektaþ Tel-Fax : 0384 441 21 79 Sevgili dostlar, bugün tüm Alevi-Bektaþi ocaklarýnýn ve Babagan Kolu’nun yeniden çaða uygun olarak inançsal boyutta bir çatý altýnda örgütlenmesi birliðimiz açýsýndan son derece önem arz etmektedir. Bu nedenle Anadolu’da 26 Aralýk 2010 tarihinden bu yana deðiþik bölgelerde toplam 19 toplantý yaptýk. Avrupa’nýn bazý bölgelerinde de muhabbet erkâný içinde toplantýlar yapýlacaktýr. Hollanda, Belçika ve yakýn çevrelerde bulunan; Dedeler, Analar, Babalar, Rehberler, Zakirler ve Hizmet sahiplerinin yaný sýra Alevi-Bektaþi örgüt yöneticilerimizin de katýlacaðý toplantý; Hollanda Alevi Birlýkleri Federasyonu( HAK-DER) ve Belçika Alevi Birlikleri Federasyonlarýmýzýn mihmandarlýðýnda yapýlacaktýr. Geleceðimiz açýsýndan önemsediðimiz bu muhabbet ve toplantýyý çevremizdeki canlarýmýza duyuralým ve katýlalým. Aþk-ý muhabbetlerimizle… Veliyettin Hürrem Ulusoy Hacý Bektaþ Veli Dergahý Postniþini Toplantý Tarihi : 24 nisan 2011 Pazar Toplantý Saati : 12:30-17:00 arasý Yer : Nyenrode Business Universiteit Adres : Straatweg 25, 3621 BG Breukelen Telefon No : Ahmet cimtay Hak-Der 2.bsk. 0031+(0)6-142 47 902 Fax No : Ama biz, hiçbir kuþkuya yer býrakmayacak kadar gerçek olan belgeleri buradan açýklayalým ki, Baþbakanýn hem bilgisi, görgüsü artsýn, hem de Alevi-Bektaþiliðe olan ileri derecedeki karþýtlýðýný gözden geçirsin. Þeyh Ede Balý, “(…)Osmanlý Devleti’nin manevi kurucusu, Horasan erlerinden baba Ýlyas'ýn müridi, Nevþehirli Hace Bektaþ Veli ile Kýrþehirli Ahi Evren’in muasýrý, ahi teþkilatýnýn dönem reisi, Otman Gazi ve bacanaðý Dursun Fakih’in kayýnpederidir.” (1) Ede Balý mý; Edebali mi? Þeyh'in ismi Edebali’ deðil, Ede Balý’dýr. Ede Balý, sadece yeni filizlenen Osmanlý Beyliðinin ve çevresinin deðil, baþþehri Konya olan Anadolu Selçuklu Sultanlarýnýn da hürmet ettiði bir derviþtir. Gayetle zengin, saygýn, kerametleriyle ünlü ve sözü dinlenen biri olmasýnýn yanýnda, çevredeki fakirlerin doyurulduðu imarethanenin bütün masraflarý da Ede Balý Erenler tarafýndan karþýlanmaktadýr. Bu yüzden, egemenden yana taraf olan, Türkmen unsurlarý sevmeyen devþirme Osmanlý tarihçileri ve kimi ‘çaðdaþ’ tarihçiler, elbirliðiyle, Osmanlýnýn kuruluþundaki Alevi-Türkmen’in izini silmeyi büyük bir 'ödev' edinmiþ ve bu ödevlerini “baþarýyla” tamamlamýþlardýr. Týpký dün olduðu gibi bugün de, bütün idari erk gibi tarih yazýnýmýz da, Türkmen’in dili, diyalogu, âdeti ve töresinden habersiz devþirme ‘tarihçilerin’ insafýna kalmýþ-býrakýlmýþ, o yabanlarýn elinde; Þah=Þeyh, Hace=Hacý, Ede=edeb, Balý=bali, Otman=Utman, Ataman ya da Osman olmuþtur. Tarihimiz, halen objektif tarih yazým disiplininden mahrumdur. Birkaç istisna dýþýnda neredeyse tümüyle‘yabancýnýn referansýna’ muhtaç edilen tarihimiz üzerinde istendiði gibi oynanmasýna-tasarruf edilmesine neden olunmuþ, kimi zaman da Vakýflar, Kültür Bakanlýðý, TTK vb. gibi kurumlarý ele geçirenlerin ideolojisine uygun, ýsmarlama bir emtia gibi ele alýnarak, içinden çýkýlmaz bir sorunlar yumaðý haline getirilmiþtir. 'Ede’ ve ‘Balý’ sýfatlarýný incelediðimizde karþýmýza saf bir Türkmen kocasý-derviþi çýkar ki, aidiyet, kültür ve inancýnýn inkârý olanaksýzdýr. Bütün Türkmenler, gelenekte ‘ede'nin’, ailenin ekmeðini kazanan-getiren aile büyüklerinden biri olduðunu gayet iyi bilirler. Ekmeði-nimeti getiren ede, aile içinde hürmet görür. Babadýr; baba yarýsýdýr. Genellikle babanýn büyük oðlu ve aðabeydir. Göçer Türkmen'de, ede sýfatý kimi aþiretlerde baba yerine, kimi aþiretlerde örneðin Banaz çevresinde aðabey yerine kullanýlýr. ‘Balý’ ise ‘ede’nin balý’ anlamýndadýr. ‘Ede’nin güzel oðlu, tatlý balý,’ biricik yavrusu, balabaný-atamaný demektir. Bir iltifat ve sevgi sözcüðünün somutlaþmýþ halidir. Þeyh Ede Balý, Osmanlý’nýn kurucusu kabul edilen Otman [Ataman] Bey’e destur veren ve Otman’ýn gördüðü rüyayý yorumlayarak; “Oðul Otman, sana müjdeler olsun ki, Hak Teâlâ sana ve nesline padiþahlýk verdi; mübarek olsun. Ve kýzým Malhun Hatun senin helalin oldu,” diyerek, (2) kýzýný Otman Gazi’ye nikâhlamýþ ve damadý Otman Gazi’ye þöyle vasiyet etmiþtir: Oðul! (...) Açýk sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin, deme! Sevildiðin yere sýk gidip gelme; muhabbet ve itibarýn zedelenir. Þu üç kiþiye; yani cahiller arasýndaki âlime, zenginken fakir düþene ve hatýrlý iken itibarýný kaybedene acý!.. Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aþaðýdakiler kadar emniyette deðildir. Haklý olduðun mücadeleden korkma! Bilesin ki, atýn iyisine doru, yiðidin iyisine deli derler. Ey Oðul! Beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallýk sana... Güceniklik bize, gönül almak sana... Suçlamak bize, katlanmak sana... Acizlik bize, yanýlgý bize; hoþ görmek sana... Geçimsizlikler, çatýþmalar, uyumsuzluklar, anlaþmazlýklar bize; adalet sana... Kötü göz, þom aðýz, haksýz yorum bize; baðýþlama sana... Ey Oðul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üþengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, þekillendirmek sana... Ey Oðul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Þunu da unutma, insaný yaþat ki, devlet yaþasýn.” Gerçeðimiz budur ama bu gerçeðimize karþýn, Türkmen’in âdeti, töresi ve inancý ulusal tarihimiz içinde bulunmamaktadýr. Osmanlý’nýn, özellikle de Fatih sonrasýnda özünden, geçmiþinden savrulup kopmasý, 'devþirmeler imparatorluðu’ haline gelmesi, baba, kardeþ ve yeðen katliamlarý, harem, Enderun Mektebi, Yeniçeri gerçeði toplumun bilgisinden kaçýrýlmýþtýr. Bu haliyle resmi tarihimiz, yurttaþlarýn bilgileneceði, ders çýkaracaðý bilimsel bir baþvuru kaynaðý deðil, iþgal, savaþ ve kahramanlýk destanlarýyla dolu yapay bir senaryodan ibarettir. Tarihimizde yenilgimiz, yanýlgýmýz, sürece dair kýrýlma noktalarýmýz, hatalarýmýz, bilim karþýtlýðýmýz, teknoloji düþmanlýðýmýz yok gibidir. Tarihimize dair tahrifatýn boyutlarý o derecedir ki, bugün elimizde bulunan resmi ve gayrý resmi tarih eserleri arasýnda kimi gerçekleri aramak, örtüþenleri bulmak, mutabakat saðlamak iðneyle kuyu kazmak gibidir. Özetle tarihimiz, dini ve etnik çarpýtmalarla aslýný inkâr etme gayretkeþliðinin ucuz bir aracý haline getirilmiþ, geçmiþimize ihanet edilmiþ; içeriði, gerçekliði, orijini bozulmuþ, halkýmýz aldatýlmýþtýr. Orijinal belgeler, eski Türkçe yazýmdan çevrilmiþ, çeviri, çeviren kiþinin dini ve içtimai eðilimine býrakýlmýþ, sonuçta Ede Balý ‘Edebali’ gibi Türkçe kökü olmayan bir garabet, resmi tarihimize monte edilmiþtir. Osmanlý mý, Ottoman mý? Osmanlý Beyliði'nin kuruluþu sýrasýnda Kalenderi (4) derviþleri de gaza ve cihat faaliyetlerine katýlmýþlardýr. Geyikli Baba, (5) Bursa'nýn fethinden baþka, Kýzýl Kilise (?) denilen mevkii kendi müritleri ile beraber fethetmiþ; Abdal Musa, Bursa'nýn fethine katýlmýþtýr. Örnekler çoðaltýlabilir. Ancak burada dikkati çeken husus, bu derviþlerin Sünnîlik dýþý bir hayat tarzý benimsediðidir. Orhan Gazi, kahramanlýklarýndan dolayý Geyikli Baba'ya "iki yük raký ve iki yük þarap" (6) yollamýþtýr; zira "Baba mey-hordur". Hiçbir Avrupa ülkesinin orijinal belleðinde, kitap, harita vb. ‘Osmanlý’ ismine rastlamýyoruz. Örneðin, Ýtalyan (Venedik-Ceneviz) kaynaklarýnda “Kýzýlbörk Othman” denilir. Birçok yazar, ayný kaynaklardan yararlandýklarý halde, Otman Bey’in baþlýðýndan söz ederken hep ‘beyaz sarýklý’ diyerek, kýzýl veya kýrmýzý kýsmýndan ‘Kýzýlbaþlýðý’ çaðrýþtýrdýðý için söz etmezler (7). ’Ülkenin adý, kurucusunun adý olan Otman’dan türetilen Ottoman’dýr. Bu yüzden Göçer Evli Türkmen'e göre O, sadece Otman deðil, devlet kurup, tebaasýný kurtaran bir kutsal kiþidir. Diyar-ý Rum, onun öncülüðünde fethedilmiþ, Türkmen’in yeni yurdu olan bu bereketli topraklar, Otman’ýn iyi idareciliði, akýllý ve güçlü kiþiliðiyle kazanýlmýþtýr. ‘O, mutlaka bir ermiþ olmalýdýr.’ Artýk O, ‘Otman Baba’dýr (8). Çok sayýda belgede de görüldüðü gibi devletin temelini atan Süleyman, Ertuðrul ve Otman beyleri, dini tutuculuk içinde cihat peþinde koþan Ýslam gazileri olarak göstermek objektif tarihi gerçeklerle baðdaþmýyor. Bir yurt tutmak ve orada kalýcý olmak ereðiyle yurt arayan bu insanlar, Anadolu’yu bir baþtan bir baþa geçmiþ, onlarca ýrk ve inançla tanýþmýþ, kiþisel olarak heteredoks halk Ýslam’ý anlayýþýnýn devamýnda karar kýlmýþlardýr. Bu inancýn günümüzdeki izdüþümü ise, hiç kuþkuya yer vermeyecek kadar açýktýr ve halen Alevi-Bektaþilik olarak yaþamaktadýr. Nitekim bu ‘sathi’ (9) olarak nitelenen heteredoks Ýslam inancýn bir sonucudur ki, Osmanlý kurucularý, Konya Selçuklu Devletinden daha çok, özellikle ve bilinçli bir biçimde Bizans Ýmparatorluðu ve Ýslam dýþý çevrelerle iliþki kuruyor, gerektiðinde Bizans tekfurlarýyla, hatta merkezi yöneticileriyle ittifak yaparak Bizans’a yapýlan saldýrýlarý bertaraf ediyorlardý. Bununla birlikte, Anadolu Selçuklu Devletinin tepkisini almamaya da özen gösteriyor, Sultan II. Alaeddin Keyhüsrev yönetimine saygýda kusur etmiyorlardý. Bâtýni inancýnýn doðal hoþgörüsü, Otman’ýn insan iliþkilerine zenginlik-çeþitlilik katýyor, farklý kesim ve mensubiyetlerle kolaylýkla dostluk kurmasýna ve baþarýsýna katký saðlýyordu. Harmankaya Tekfuru Bizanslý Köse Mihal, Otman’ýn yoldaþý ve müttefiki idi. Köse Mihal ve Otman Gazi’nin yakýn adamlarý ve hizmetçileri genellikle bu Harmankaya’nýn Bizanslý yerli halký arasýndan seçilirdi ki, o derece güvenilir adamlardý. Çevre beyliklere ve obalara yapýlacak saldýrýlara Mihal’le birlikte karar verir, onlardan gelen saldýrýlara da yine birlikte karþý dururlardý. Bir gün Köse Mihal’i çaðýrmýþ; “Tarakçý Yenicesi’sine (10) hücum edelim deriz; sen ne dersin?” diyerek O’nun onayýna baþvurmuþ; Mihal’in, “Haným, Sorkun üzerine Sarýkaya’dan, Beþtaþ’tan geçelim ki, Sakarya Suyunu geçebilelim.” Önerisiyle savaþ kazanýlmýþtýr. Hace’mi, ‘Hacý’ mý? Serçeþme; Sulucakarahöyük ermiþi Hacim ya da Hace (?) Bektaþ Veli’dir. O, suyun en baþýdýr. Suyun baþýnda yapýlan tahrifat, diðer boyutlarda da etkili olacak ve Alevi-Bektaþiliðin bünyesinin bozulmasýna neden olacaktýr. ‘Hesap’ böyle yapýlmýþtýr. Bu yüzden ulu, büyük saygýn anlamýnda kullanýlan ‘Hace’nin, Hacý olarak tahrifi, bünyeyi son derece olumsuz etkilemiþtir. Nitekim, birçoðumuzun, ‘Aleviler hac’a gitmiyorlarsa Hacý Bektaþ Veli’nin ‘Hacý’ önadý nereden geliyor?’ sorusuna yanýt aradýðýmýz anýmsanmalýdýr. Ýþte bu sorularýn yanýtý çok eskilerde hazýrlanmýþ ve Hace ön adý Eski Türkçeden, günümüz diline kasýtlý olarak 'Hacý' sýfatýyla çevrilmiþtir. Hýnzýrlýk bununla da kalmamýþ, Serçeþme Dergâhýnýn yaný baþýna; hem de daha dün sayýlacak bir tarihte [Padiþah II. Mahmut’un 1826 yýlýndaki Yeniçeri kýrýmýndan sonra 1834 yýlýnda] bir de minare dikilerek AleviBektaþiliðin kýblesine akýl almaz bir saldýrý düzenlenmiþtir. Hace & Hacim (?) Bektaþ Veli: (12) Esat Korkmaz bu durumu þöyle özetliyor: ‘Hace; Lokman Parende tarafýndan Bektaþ Veli’ye verilen Lakaptýr. “Mürþit” anlamýna gelen ve Hacý Bektaþ Veli’yi tanýmlayan “Hace” sözcüðünün Ýslami esintilerle harf düþ(ürül)mesi sonucu kazandýðý dönüþümdür(13).’ ‘Hace’ tahrifatý salt Bektaþi Veli ile bitmiyor; kim bilir daha neleri tahrif etmiþ, deðiþtirip bozmuþlardýr. Bunun boyutlarýný tam olarak bilemiyoruz. Bir baþka tahrifat da, Aleviliðin gerçekten önemli isimlerinden ve Aleviliðe damgasýný vuranlardan biri olan Hace Ali’nin ismine karþý yapýlmýþtýr. Hace Ali&Hoca Ali, (1392–1429) Þeyh Safiyüddin’in (1252–1334) torunu, Þah Ýsmail Hatayi’nin büyük atasýdýr. Tarihi kiþiliði nedeniyle ‘Hace’ sýfatýnýn AleviBektaþi literatürüne girmesinin en etkili kiþilerinden biri olmuþtur. Mezhebi baðnazlýktan bilim adamý noktasýna gelemeyen ve çoðunlukla mezhebi dürtülerle ‘tarih yapmaya’ çalýþan ‘tarihçilerimiz,’ bu deðerli kiþiliðin ‘Hace’ olan ön adýný da ‘Hoca’ olarak deðiþtirip onu da tahrif etmiþlerdir. ‘Hace Ali, Timur’un Anadolu’yu yaðmaladýktan sonra ülkesine dönerken kendisini ziyaret için Erdebil’e geldiðinde Timur üzerinde derin bir etki býrakmýþ, onun isteði ile Anadolu’dan esir olarak getirdiði 3000 [kimi kayýtlarda 30 000] Türkmen’i serbest býrakýp, Erdebil arazisinin yönetim ve gelirini Erdebil dergâhýna vakfetmiþtir. Bu olayla ilgili vakýfnameler, ikiyüz yýl sonra, Þah Abbas’ýn askerleri tarafýndan Batý Türkistan’da bulunmuþtur.(14) ‘Hace Ali, Erdebil’de kalan Anadolu Türkleri için bir mahalle kurmuþtur.(15) Bunlar asýrlarca Sufiyan-ý Rum yani Anadolu Sufileri olarak anýlmýþlar, Safevi devletinin kuruluþunda çekirdek kadro olarak görev yapmýþlardýr(16). Ve ‘Aslýný Ýnkâr Etmek’ Gerçeði deðiþtirerek, egemen olana yaranmanýn ve bundan çýkar saðlamanýn, ülke adýna bir geleceði olabilir mi? Olmadýðý halimizden belli... Dün, tarihi hafýzamýzýgeçmiþimizi deðiþtirip, menfaat uðruna Osmanlý sarayýna peþkeþ çekenler, ‘alýþmýþ kudurmuþtan beterdir’ misali, bugün ayný alýþkanlýkla inanç örtüsüyle devlet içinde çeteleþerek, ülkemizin tüm maddi birikimini yabancýlara satmaya devam ediyorlar. Aslýný inkâr edene haramzade denir. Sorun da aslýnda buradadýr… Bu yüzden ‘kendisi’ olan milletlerin bir deðeri, kýymeti, saygýnlýklarý vardýr. Zira onlar asýldýr; kendileridir. Duruþlarý, kültür ve gelenekleri de kendilerinindir; orijinaldir. Kültür, gelenek, insan iliþkilerini, birikimlerini korumuþ, geliþtirerek evrensel kültüre armaðan etmiþ, böylelikle de evrensel kültür anlamýnda bir yerleri ve deðerleri olmuþtur. Ya biz? Aslýmýzý, kendimizi, kültürümüzü sansürleyerek, deðiþtirerek, karartýp yok ederek kiþiliksiz ülkeler-milletler arasýnda anýlýr olduk. Ülke olarak çaðdaþ milletler sýralamasýndaki yerimizden-imajýmýzdan hoþnut muyuz? Ýnsaný merkez alan Bâtýniliði terk ederek, kadýn ve kýzlarýmýzý, mirastan mahrum etmek, eþit saymamak; sarýða, peçeye, tesettüre ambalajlamak bünyemizi bozmuþtur. Bilimin yolunu, aklýn öncülüðünü býrakýp, resim, sanat, müzik, felsefeyi dýþlayarak ecdadýmýzýn binlerce yýldan bu yana alýp getirdiði ve bizlere emanet ettiði koca bir kültür birikimini din-iman adýna ‘doðma’ya terk ederek, bünyemize uymayan bir kültüre teslim olmak nasýl bir aklýn ürünüdür? Bu sorularýn makul ve kabul edilebilir bir yanýtý olmadýðý gibi, kendimizden kaçmanýn olanaðý da yoktur. Anadolu’nun yerlisi için söylenecekler ayrýdýr. Ama kökeninin ‘Orta Asya’ olduðunu söyleyen ve buna inananlar bir þeye daha inanmak zorundadýr: Orta Asya’dan Anadolu’ya intikal eden Türkmenler arasýnda, Sünni Türkmen aþireti yoktur. Kaynakça: 1- A.Hamit ÖZYAYLA, Söðütte 400 Çadýr, Ýlkadým Dergisi ve daha pek çok kaynak. 2- Aþýk Paþaoðlu Tarihi, s.16 4- Kalendiriliði asýl geliþtiren Cemalettin Savi (Öl. 1233) oldu. Doðu düþüncesinden geniþ ölçüde etkilenen Kalenderilik Mýsýr, Ýran, Irak ve Orta Asya’da yandaþ buldu. Saç, sakal, kaþ ve býyýklarýný týraþ eden Kalenderiler, yün ya da at kýlýndan dokunmuþ sade giysiler giyerdi; boyun kulak, bel ve bileklerinde halkalar bulunurdu; toplumun dinsel deðerlerini ve göreneklerini fazlaca önemsemezlerdi. Ali, Hasan, Hüseyin, Muhammet ve Fatma sevgisi bütün sevgilerin üzerindeydi. Korkmaz, Esat, Alevilik ve Bektaþilik Terimleri sözlüðü, s.385 5- Geyikli Baba, kendini ''Baba Ýlyas müridiyim, Seyyid Ebu'l Vefa tarikatindenim'' (Âþýk paþazade) diye tanýmlar. 6- Ocak A.Yaþar Kalenderiler, TTK yay. 1992, sf. 90 7- Çetinkaya, Nihat, Kýzýlbaþ Türkler, Tarihi, Oluþumu ve Geliþimi, Ýstanbul, 2004, s. 338 8- Onun adýna Anadolu ve Rumeli’nde Bektaþi tekkeleri kurulmuþ; ya da kurulan tekkelere onun adý verilmiþ, yine Alevi-Bektaþiler çocuklarýna onun adýný koymuþtur. M.D. ‘Bu tekkelerden biri olan Otman Baba, adý her zaman Sarý Saltuk, Kýzýl Deli Sultan gibi Batýda tekke kurmuþ pirlerle birlikte anýlýr. Tekkesi Bulgaristan sýnýrlarý içinde bulunan Hasköy’dedir. Otman Baba Vilayetnamesi’yle ünlenmiþtir. Bu velâyetnameye göre Otman Baba (Ö:1478) yedi dilimli taç giyer, bunlardan iki dilimlisi Elifi Horasani, dört dilimlisi de Hüseyini taç diye adlandýrýlmýþtýr. l478’de Hakka yürüdüðü hakkýnda kayýtlar vardýr. Ýrene Melikof’a göre (Uyur Ýdik Uyardýlar, s.140) Aleviliðin yedi ulu ozanýndan biri olan 1494–95 doðumlu Yemini, Otman Baba okulundan yetiþmiþtir. Kaynak: Gülag Öz 9- Köprülü ve Gölpýnarlý 10- Söðüt yakýnlarýnda, Sakarya nehri kýyýsýnda bulunan bir kasaba 11- Âþýk Paþaoðlu Tarihi, s.112- Ali Sümer Halifebaba Erenler bir sohbetimizde; ‘Hacý deðil, ‘geniþ ve oylumlu’ anlamýna gelen ‘HACÝM’ olmasý lazým geldiðini’ söylemiþlerdi. Iþýklar içinde yatsýn. 13- Korkmaz, Esat, Alevilik, Bektaþilik Terimleri Sözlüðü 1, s. 183 14- Walter Hýnz bu konuda þu bilgileri veriyor: “Þah Abbas’ýn saray kâtibi Ýskender Münþi, bu hadise ve Anadolu esirlerinin serbest býrakýlmasý hususunda þu mülahazalarý serdetmektedir: Bu hususlar hükümdar fermanýnda kayýtlý olmamakla birlikte halk arasýnda eskiden beri böyle söylenegeldiði için ben de kitabýma koydum. Üzerinde Moðollarýn damgasý ve Emir Timur’un mührü bulunan ve eski harflerle yazýlmýþ bulunan tomarlarda Hoca (Hace) Ali’nin Timur’la buluþmasý ve Hace’nin kerametleri ve bu gibi hadiseler kaydolunmuþtur. Bu vesika Belh üzerine yapýlan seferde Andehut kalesinin zaptýnda (1602) Ýranlýlarýn eline geçmiþ Þah’a gösterilmiþti. Hýnz, Walter, Uzun Hasan ve Þeyh Cüneyd, s.8 15- Yazýcý, Tahsin Safeviler Mad. ÝA. C. X, s.53 16- Çetinkaya, Nihat, age, s. 402 Not: Bu makalede, büyük ölçüde Murtaza Demir’in, “Kuþatýlmýþ Bir Ýnancýn; ALEVÝLÝK” eserinden yararlanýlmýþtýr. Kemal Özer, 50 Kuþaðý’nýn adýný lise öðrencisiyken öðrendiðim þairlerinden. Ýstanbul Kýz Lisesi’ndeki bir sýnýf arkadaþým o sýra sevdiði ya da niþanlý olduðu Günseli’nin kýz kardeþiydi. Tek tük þiirlerini elden alýp okuma þansým oluyordu bu yüzden. Sonra nasýl oluyor, hatýrlamýyorum tanýþýyoruz. Bir gün Caðaloðlu dolmuþlarýnýn orada karþýlaþýyoruz ve yedek subay öðretmenlik, baba olmak, þiirlere dergilerde yer veriliþiyle ilgili uzun bir söyleþiye giriþiyoruz. Daha doðrusu, o söylüyor ben dinliyorum. Çünkü Kemal Özer oldukça konuþkan. Onun bu yanýný keþfetmek içinse iyi dinleyici olmak yeterli. Edebiyat dünyasýndaki en eski ve iyi arkadaþlarýndan Adnan Özyalçýner ile ortak yanlarýndan biri bu. (Özer ile Özyalçýner o kadar iyi arkadaþlar ki Seçilmiþ Hikâyeler’e öykülerini ayný zarfta yolluyorlar. Kemal o ara þiir kadar öykü de yazýyor. Salim Þengil de, yaptýðý bir þakaya göre, adý uzun olanýn boyunun da uzun olduðu tahmininde bulunuyor.) Kemal Özer’in ailesiyle ilgili bütün bildiklerim onun anlattýklarýyla sýnýrlý. Daha doðrusu annesi ve kýzýyla ilgili bildiklerim. Çünkü Günseli ile ilgili bildirisi ‘Seni Anmakla Artýyorum’ þiirinde yer almýþtý: “korkak deðilim umutsuz deðilim bundan böyle/ deðiþtirdim sana yaraþmayan günlerimi verdiklerinle/ sana yaraþmayan ne varsa bir bir çýkarýp attým/ yeller esiyor þimdi o büyük karanlýðýmýn yerinde.” Bu þiirin bir dizesinin alyanslarýnýn üstünde yer aldýðý da söylenirdi. Tamamlanamayan bir proje Kemal’in bu þiirdeki “ülkemi bir bakýþta baðladýn güzelliðine” dizesindeki benzetme ikinci aþký ve evliliðindeki bir þiirinde de yer alacaktýr: “Yan yana iki ülke gibiyiz seninle,/ ayýn önünden geçen bulut/ önce seni karanlýkta býrakýr sonra beni.” Georgina’nýn Ýngiliz kökenli olduðunun þöyle bir anýmsanmasý bile Kemal Özer’in þiir benzetmelerinde gerçekçilikten caymadýðýný gösterir. O hiç caymadýðý estetik kaygýlarýn bir ayaðýnýn gerçeðe kök salmasýný isterdi. Adnan Özyalçýner’le evlendikten sonra da Kemal Özer’in ailesiyle ‘evcek’ görüþtüðümüzden söz edilemez, Adnan ile Kemal iyi arkadaþlýklarýný Cumhuriyet’te sürdürüyorlar nasýlsa. Birbirine zýt görünüþteki bu ikilinin gazete dýþýndaki ortak/ek gece çalýþmalarýnda, siyasal bir derginin son düzeltileri gibi, sabahlara kadar süren sýkýcý nöbetlerde uyumamak için birbirlerine ya da çevreye yaptýklarý þakalar ortaoyunu metinlerini hatýrlatýyor: Makaleleri lehçe ile okumak, ünlü þiirleri lehçe taklitleri ile yinelemek, gece açýk olduðu bilinen telefonlara (mesela diþ doktorlarýna) þarkýlý telefonlar etmek (Doktor civaným, diþ doktoru civaným, ah çok yanýyor caným)... Ýkisinden de ilk bakýþta umulmayacak ‘sululuklar’. 50 Kuþaðý ve a’cýlar diye anýlan grup içinde Kemal Özer’in Ýstanbul Erkek Lisesi’nden arkadaþý yalnýzca Adnan Özyalçýner deðil. Ancak onunla elli yýllýk arkadaþlýðý o kadar önemli olmalý ki, bu yýldönümünü Mehmet Esatoðlu’nun giriþimiyle Çerkezköy’de kutluyor. Bir arkadaþlýðýn 50. yýlýnýn kutlanýþýna ilk (ve belki de son) kez tanýk oluyorum. Ayný liseyi ve edebiyat öðretmenini (Salim Rýza Kýrkpýnar) paylaþtýðý grupta Konur Ertop, Doðan Hýzlan, Önay Sözer, Ergin Günçe de var. Ancak ülkenin gündemi yalnýz ikisini ayný yönde keskin çizgilerle etkiliyor. Anlatýmlarýnda daha net bir söyleyiþi seçiyorlar. Bu seçim Kemal Özer’in daha önceki dönemine bir özeleþtiri yöneltmesine de yol açýyor. Özer, Dünya’daki politik þiir yazan þairlerin yalnýzca sosyalist ülkelerde olmadýðýyla ilgili bir kanýtlama/çeviri çalýþmasýna baþlýyor. Aramýzdaki konuþmalarda bu projenin adý :Ayýn Karanlýk Yüzü. Erik Stinus, Nielsen Hav gibi iki Danimarkalý þairi tanýmamýza yol açan bu proje tamamlanamadý. Kahkahalarý bakýþlarýnda gizliydi Kemal Özer’le konuþmalarýmýzda evlerimize deðiniyoruz. Annesinin profesyonel yardým isteyen hastalýðý içten içe hýrpalýyor onu. Þimdi Ana- Oðul þiirini okurken “bu þiirin ne kadar çalýþýldýðýnýn izleri de, sözcüklerin ek yerleri de belli deðil” diye düþünüyorum. Bir ana için yazmak kolay deðildir. Ýnsan anasýnýn kimselere benzemediðine inanýr. Öyle anlatmak ister onu. Hastalýðýnýn ilk dönemlerinde belli yaþlarýn hastalarýnýn özelliði konusunda bir-iki þey söylemiþtim. Avutmak için deðil, ipucu olsun diye. Bu sözlerim daha da üzmüþtü onu. Ýki cümle söyledi çünkü benim söylediklerime yanýt diye: “Bir þey istemiyor. Öte dünya inancý da yok.” Nasýl avutabilecekti ki onu? Oysa þiir yazýldýðý kiþinin gerçeðinden yola çýkýp nasýl herkesin olabilmiþ: “Oðul bakýyor/yürümeyi bile göze alamayan yaþlý anaya/adým atsýn diye koluna giriyor/ve düþünüyor yýllar öncesini o anda: “Onun gibiydim bir zamanlar/ ayaklarým güvensiz titrek.../ Beklerdim uzatsýn diye kollarýný/ esirgesin beni yürümeye baþlarken...”/ Ayný ürpertili bekleyiþ, ayný sevecen dayanýþma/ yer deðiþtiriyor þimdi ikisi arasýnda.” Kemal Özer’in þakacý, çocuksu kiþiliðini düþünüyorum, kýzý Simge Özer Pýnarbaþý’nýn hazýrladýðý ‘Kemal Özer Ýçin Aný Fotoðraflarý’ný okurken. Bir buz tabakasýnýn altýnda akan nehir gibi biriydi o. Kahkahalarý bakýþlarýna gizlenmiþ biri. Cümlesi bitmemiþ gibi Acýlarý dýþýnda hemen her þeyi konuþurdu arkadaþlarýyla. Ýlk eþinden ayrýldýktan sonra kýzýnýn onunla dargýn kalýþý üstüne hemen hiç konuþmadýk. Yalnýz bir sefer, torunuyla tanýþtýktan epey sonra, baba-kýz dargýnlýðýný yaþamýþ biriyle konuþmak istediðini söylemiþti. Benim bu duyguyu yaþamakta olduðumu biliyor mu sorusuyla baktým galiba yüzüne. Cümlesi bitmemiþ gibi sürdürdü, “Bu konuda yazýlmýþ yazýlarý okumak isterim.” O, yalnýz kýzý Simge’yi anlamaya çalýþmýyordu. Bütün yazdýklarýnda olduðu gibi Simge’yle ilgili yazacaklarýnda da yanlýþ yapmamak istiyordu. Kemal Özer, “Ýnsanýn daðýlan yüreðini bir dizeyle birleþtirmek için” yazýyordu. Durmadan parçalanmasýna çalýþýlan dünyada mum ýþýðýný dalgalandýran bomba ýslýklarýnýn durduðu gün yokluðu belli olacak bir adamdýr Kemal Özer. Þimdiden özlüyorum onu. KEMAL ÖZER ÝÇÝN ANI FOTOÐRAFLARI Hazýrlayan: Simge Özer Pýnarbaþý Yordam Kitap 2011, 237 sayfa, 20 TL. Radikal kitap 1990 yýlýna kadar Türkiye’de Kürtçe kitap, kaset, dergi, gazete yayýmlamak yasaktý. Bu yýllarda Kürtlerin toplumsal istekleri yükselirken, 1991’de 2932 sayýlý yasanýn deðiþmesiyle birlikte “Türkçe dýþýndaki dillerde yayýn” serbestisi baþlýyor. Tam bu dönemde Mezopotamya Kültür Merkezi yöneticileri ‘Rewþen’ adýnda Türkçe-Kürtçe bir dergi çýkarmaya baþlýyor. Ýlk yýllarda Kürtçe yazan kiþi sayýsý bir elin parmaklarýný geçmiyorken, birkaç yýl içinde dergi Türk-Kürtçe yarine, tamamý Kürtçe yayýmlanmaya baþlýyor. Dergi, 10 yýllýk yayýn süresi boyunca Kürt dilini geliþtirirken, Kürt aydýnlanmasý için önemli bir görev üstleniyor. Ýþte ‘Rewþen’ belgeseli, 1990’larda, 2000 yýlýna kadar Rewþen dergisinin serüvenini gözler önüne seriyor ve o dönemin önemli olaylarýna da tanýklýk ediyor. Dergi çýkarma baþvuru dilekçesinde “Dili: Kürtçe-Türkçe” ibaresinin Ýstanbul Valiliði tarafýndan da kabul edildiðini içeren belge de belgeselin önemli ayrýntýlarýndan biri. Bir diðer anekdot ise, Rewþen dergisiyle yol alan yazarlar. 90’lardan 2000’lere Kürt yayýnevleri yýlda 5-10 kitap yayýmlanýrken, 2002 yýlýnda 10 Kürt yazarýn ilk kitabý yayýmlanýyor. Bu yazarlarýn yüzde 85’i Rewþen’le birlikte yazý yazmaya baþlamýþtý. Rewþen’ belgeselinin yönetmeni Cemil Oðuz belgeselle ilgili þunlarý söyledi: »’Rewþen’ Türkiye’nin ilk resmi Kürtçe dergisi. Siz bu derginin belgeselini neden çekmek istediniz? Bu belgeseli çekmem gerekiyordu, çünkü Kürt tarihinde olmayan bir þeyi yaptý: Onlarda (Kimilerine göre yüzlerce) yazar bu dergiye yazarak yazar oldular. Dergi yayým hayatýna baþladýðýnda Türkiye’de Kürtçe yazanlarýn sayýsý bir elin parmaklarý geçmiyorken, dergiyle birlikte yazar ordusu yetiþti. Hâlâ Kürtler dýþýnda Türkler ve diðer halklar bundan haberdar deðil. Ýnsanlara bilgi sunmak haberci-belgeselcilerin temel görevi diye düþünüyorum. »Rewþen’i çekme fikri nasýl oluþtu? Annemden öðrendiðim Kürtçeyi, 1990’lý yýllarda Welat gazetesi ve Rewþen dergisiyle yazmaya baþlayanlardan biriyim. Ben de bu dönemin yetiþtirdiði, o dönemi yaþayanlardan biri olarak, daha önce gazetede bu konuda haberler yapmýþtým. Son yýllarda sinemaya merak salarken, bu dönemi görselleþtirmeliyiz fikrine ulaþtým. Tekrardan araþtýrmalara yöneldim. Benim bile bilmediðim, görmediðim belgelerle karþýlaþýnca ‘bu iþ olur’ diyerek sürdürdüm. »“Rewþen”i özellikle kimlerin izlemesini istiyorsunuz? 1990’lý yýllarda Türkiye’de Kürtçe camiasýnda neler geliþti, 90’lý yýllarýn toplumsal geliþmelerinden bu camia ne kadar etkilendi, neler oldu diye merak eden her kes izlemeli. Logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan Hürriyet gazetesinin yöneticileri de biraz daha liberal gazete olan Radikal gazetesi çalýþanlarý da, en uçta bulunan basýn yayým kurumlarý da Rewþen’i izleyerek aslýnda onlarýn dýþýnda, çok fazla kimsenin haberdar olmadýðý yayýnlarýn da olduðunu öðrenebilirler. Saygý deðer Veliyettin Hürrem ULUSOY Hacýbektaþ Dergahý POSTNÝÞÝNÝ Saygý ve de saðlýk dileklerimi ileterek baþlýyorum söze. Sayýn ULUSOY. Epey süredir Hacýbektaþ’tan uzaklardasýnýz, telefonla da size ulaþabilme kolay olmuyor, o nedenle bu mektubu size yazma ihtiyacýný uydum. Görebildiðim kadarý ile uzunca bir süredir yeni bir çalýþmanýn içindesiniz, ardý ardýna yurt içi ve de dýþýnda bölge toplantýlarý düzenlediðinizi ve bir arayýþ içinde olduðunuzu deðiþik kanallardan duyuyorum. Bu sohbetlerde ileriye yönelik düþüncelerinizi muhabbete katýlanlarla bire bir paylaþtýðýnýzý sanýyorum. Alevi ve Bektaþiliðin sorunlarýnýn çözümü konularýnda yeni bir yol haritasý var önünüzde diye düþünüyorum. Düþünce ve görüþ soruyorsunuzdur. Doðru bir adým. Gerekli bir çalýþma. Saygý duyulmalý... Gösterilen o çabayý ve de izlenen yolu doðru bulduðumu ben de söylemeliyim. En son 25. Nisan 2011 tarihinde Fransa’daki Ocakzade’lerle yapacaðýnýz toplantý ile ilgili duyurunuzu okudum Sevindim de… Onca yýl sonra ULUSOY ailesinden birisinin açýk bir þekilde bu inanca baðlý milyonlarca insanýmýza ve de bunca yýldýr onlarýn göz ardý edilen beklentilerine sahip çýkmasýný gerçekten de anlamlý buluyor önemsiyorum. Cesur tavrýnýz nedeni ile sizi alkýþlýyorum da. Sayýn ULUSOY. Size yol gösterip akýl verecek bir konumda deðilim. Böyle bir þeyi düþünmeyi bile saygýsýzlýk olarak deðerlendiririm. Hoþgörünüze sýðýnarak içinde bulunduðumuz süreçle ilgili olarak düþündüklerimi kamu oyu önünde sizinle paylaþmayý düþündüm. Umarým yanlýþ yapmýyorumdur. Sevgili ULUSOY, Bu ilçenin iki büyük zenginliði var. Hacý Bektaþ Veli. ÇELEBÝ Ailesi. Ne acýdýr ki bugüne dek burada yaþayan bizler ellerimizin hemen altýnda olan bu güzellikten ve de zenginlikten deðiþik nedenleri de olsa bihaber yaþadýk. Bu gün bu ilçede çaresizliði ve de periþanlýklarý oynuyorsak eðer bunun nedenleri baþka yerlerde aranmamalý. Bu kadar da deðil, daha da önemlisi, Bu gün Alevi ve Bektaþi dünyasýnda yaþanan karmaþa ve de olumsuzluklarýn en önemli nedeni de, Hacý Bektaþ Veli ve de ULUSOY ailesinden bu toplumun uzaklaþmasý ya da uzaklaþtýrýlmasý olduðu gerçeði…”Bu anlamda ULUSOY ailesi de kendisini sorgulamalý diye düþünüyorum.” Bu gerçeði görmek onu kitlelere anlatabilme o kadar zor ki… Olanlarý gördükçe, kahroluyorum Her þey gün gibi ortada… Söze ne gerek. Böylesi sorumsuz, ilkesiz ve de erdemsiz kiþi ve de kurumlarca nereye varýlabilir. O kadar çok parçalara bölündük ki… Akýl verip yol gösteren! öylesi ilginç tipler türedi ki içimizde… O kiþi ve kurumlara nasýl ve de nereye kadar güven duyulabilir bilemiyorum. Alevi ve Bektaþi toplumu bu olanlarý hak etmiyor, yazýk ediliyor o’na sevgili ULUSOY… Her fýrsatta dile getiririm, Alevi Bektaþi inancýnýn gerçek baþkenti Hacýbektaþ diye. Burasýný baþkent yapan iki önemli faktör, Hacý Bektaþ Veli Türbesinin burada oluþu ve de Çelebi Ailesi’nin burada yaþamasý. O nedenle her yýl milyonlarca kiþi buraya gelmekte. Buralarý kutsal topraklar olarak bilip görmekte. Alevi Bektaþi insanýmýzýn bu güzel duygularýný çarpýtan, o güzelliði baþka amaçlar için kullanan, kullanmaya çalýþan ve de bu iþi meslek edinen kiþi ve kurumlar için gerçek hiç de öyle deðil. Garip bir durum. Söz ve de sorumluluk almasý gerekenler, söz söylemek ve de sorumluluk almaktan kaçýyor, o iþi baþka birileri yapýyor. Hem de sorumsuzca… Böyle bir þey olabilir mi? Eðer burasý gerçekten de bu inancýn ve de bu kültürün baþkenti konumunda ise, bu inancýn saygý duyulan önderinin bulunduðu makam ve de yaþadýðý yer burasý ise eðer, bu çalýþmalarý saðlýklý bir biçimde yürütecek, bir Alevi Bektaþi kuruluþunun burada, SERÇEÞMEDE olmasý gerekli ve de doðal deðil mi? Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði iþte bu amaçla kuruldu ve de bu amaç için yola çýkýldý. Ýçte ve de dýþta yapýlan tüm engellemelere ve de karþý çýkmalara raðmen, hak edilerek ve de emek harcanarak belli bir noktaya gelindi… Yeterli mi? Deðil elbette. Çok daha önemli yerlerde olmalý, çok daha önemli görevler üstlenmeli bu kuruluþ, yürünecek öylesine uzun bir yol, çözümlenecek o kadar çok sorun var ki önümüzde… Düþünüyorum da hangi Alevi ya da Bektaþi, inancýnýn gereklerini yerine getirebilme adýna, Ankara’lara, Ýstanbul’lara ya da baþka yerlere gider. Ne yapsýn ki onlar oralar da… Nereyi düþlerler. Huzura erdiði tek yer neresi onlar için, HACIBEKTAÞ. Öyle olunca o kiþilerle ilgilenecek, o sorunlara çare olacak, o sorunlara yerinde çözüm arayacak en büyük kuruluþun da burada olmasý gerekmez mi? Niye yok… Niye kendimize güvenmiyoruz. Niye büyük düþünemiyoruz? Niye biz de varýz diyemiyoruz? Bilgimiz mi eksik. Cesaretimiz mi yok. Bu umursamazlýk niye? Sevgili ULUSOY, Ayný yaþlardayýz, ömrümüzün son baharýný yaþýyoruz belki de. Bu topluma ve de doðup büyüdüðümüz bu ilçeye nasýl faydalý olabiliriz düþüncesi dýþýnda bir beklenti içinde olmamýz düþünülemez. Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði’nin serpilip büyümesi, adýný duyurmasý, birleþtirici bir güç olarak ortaya çýkmasý ilçe geleceði açýsýndan da son derece önemli. Bu derneðe güven duyup el vermeniz gerekiyor. Birlikteliðimiz bu topluma ve de bu ilçeye çok þey kazandýrýr. Size büyük iþ düþmekte… Bu sorumluluktan kaçamazsýnýz sayýn ULUSOY… Son iki yýldýr çalýþmalarýmýzýn her aþamasýnda sizleri hep bilgilendirdik. Siz de desteðinizi eksik etmediniz. Teþekkür ediyoruz. Ama bu destek yetmiyor. Keþke yaptýðýnýz bu çalýþmalarda derneðimizden de bir temsilci olsaydý yanýnýzda diye düþünüyorum þimdilerde. Ya da katýldýðýnýz o toplantýlarda derneðimizden de söz edebilseydiniz, Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði ile birlikte ayný görüþleri savunduðunuzu söyleyebilseydiniz keþke o söyleþilerde… Hacýbektaþ’ta ya da baþka bir yerde sizlerin adý ya da aracýlýðý ile yapýlmasý düþünülen çalýþmalar içinde lokomotif Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði olmalý, Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneðini görmezden gelerek baþkalarý ile yapýlacak her türlü çalýþma bizleri ziyadesi ile üzer sevgili ULUSOY… Biz sizi bu derneðin onursal Genel Baþkaný olarak görüyor, öyle olmanýzý da istiyoruz. Öyle de olmalýsýnýz. Doðrusu da bu. Özel bir konumunuz var. Alevi ve Bektaþi toplumu için önemli bir þahsiyetsiniz siz. Temsil ettiðiniz makam Alevi ve Bektaþiliðin birliði için son derece de önemli Baþlangýçta yaptýðýnýz bu çalýþma, bu arayýþ ve de gidiþ geliþler doðal görülebilir, belli bir aþamadan sonra makamýnýzda oturma ve de son sözü söyleme daha çok yakýþýr. Son karar hep size ait olmalý. Herkes size gelmeli. Size sormalý. Ayrýntýlar iþiniz olmamalý diye düþünüyorum. Sayýn Ulusoy, Derneðimiz kültürel çalýþmalarýný sürdürmekte. 25. 26. Haziran günlerinde Aþýk DAÝMÝ anýsýna düzenlenecek 2. uluslar arasý Halk Ozanlarý Hacýbektaþ buluþmasý etkinliðimiz olacak. Yine Eylül Ayý sonu ya da Ekim ayý baþlarýnda belirlenecek bir tarihte uluslar arasý boyutta Alevi Bektaþi Hacýbektaþ Kurultayý adý ile büyük bir projemiz gündemde… Hazýrlýk çalýþmalarýmýz baþladý bile. Ýzin verirseniz eðer, bu kurultayý HACIBEKTAÞ POSTNÝÞÝNÝ VELÝYETTÝN HÜRREM ULUSOY HÝMAYESÝNDE Uluslar arasý Alevi Bektaþi HACIBEKTAÞ Kurultayý olarak duyuracaðýz kamu oyuna. Gündemli ve de geniþ katýlýmlý bir kurultay düþlüyoruz. Bu konularda sizin görüþlerinize tavsiyelerinize de ihtiyacýmýz olacak. Hacýbektaþ’a geldiðinizde bu konularý ayrýntýlarý ile konuþacaðýz. Selam ve Saygý ile. Kusur oldu ise af ola… Bana sabýrlar veren Düþkün halim sana ayan Ben inandým elbet beyan Bu alemin halin bilen Müþkülleri sen çözersin Seven kalplerde gezersin Büyüklüðünle sen güzelsin Bu alemin halin bilen Sakin olmak elbet güzel Güzellik alemi bezer Mutluluk dünyada güzel Bu alemin halin bilen Hüseynim Sabýr eyle Sabýr ile sonun gele Uzak yolun yakýn ola Bu alemin halin bilen Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Güneþ KAÝM Nevþehir Üniversitesi, spor müsabakalarýnýn her dalýndan baþarýyla dönmeyi sürdüyor. Türkiye Futbol Federasyonu tarafýndan düzenlenen 2. Amatör Küme Müsabakalarý baþladý. Toplam 10 takýmýn karþýlaþacaðý müsabakalardan Üniversitemiz Futbol Takýmý ilk rakibi Diyanet Spor'u 7-3 maðlup etti. Geçtiðimiz yýllarýn aksine daha azimle çalýþmalarýný sürdüren Üniversitemiz Futbol takýmý, çift devreli lig usulüne göre oynanacak müsabakada tüm rakiplerini maðlup ederek 1. Amatör Kümede top koþturmayý hedefliyor. Nevþehir Üniversitesi olarak amaçlarýnýn eðitim öðretimin yaný sýra spor alanýnda da Nevþehir'e hizmet etmek olduðunu söyleyen Üniversitemiz Beden Eðitimi ve Spor Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Alparslan Ýnce, takýmlarýnýn çalýþmalarýnda desteklerini esirgemeyen ve baþaracaklarýna inanan Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kýlýç'a teþekkür ettiklerini de söyledi. 7 ÖSYM, 1974 yýlýndan bu yana merkezi düzeyde sýnavlar gerçekleþtiren bir kurumdur. 1981 yýlýnda yürürlüðe giren YÖK yasasýna kadar Üniversitelerarasý Öðrenci Seçme ve Yerleþtirme Merkezi (ÜSYM) adýný taþýyan kurum, YÖK yasasýyla birlikte Öðrenci Seçme ve Yerleþtirme Merkezi (ÖSYM) adýný almýþ ve üniversiteye öðrenci seçmek ve yerleþtirmekle sýnýrlý olan görev alaný her türlü merkezi sýnavý gerçekleþtirebilecek biçimde geniþletilmiþtir. Böylece sadece üniversiteye girmek isteyenlerin karþýlaþtýðý ÖSYM, ilköðretimden doktoraya kadar tüm eðitim aþamalarýnda ve kamuya personel alýmlarýnda toplumun çok geniþ kesiminin doðrudan karþýsýna çýkan bir kurum haline gelmiþtir. ÖSYM’nin sýnav sistemi, faaliyette bulunduðu süre boyunca eleþtirilere konu olmuþtur. Bu eleþtiriler her þeyden önce sýnavlarda uygulanan çoktan seçmeli test tekniðinden kaynaklanmaktadýr. Test tekniðini içeren sýnav sisteminde öðrenciye hiçbir yorumlama olanaðý verilmeyerek, mutlak doðru olduðu varsayýlan seçeneklerden bir tanesinin seçilmesi istenmektedir. Böylece öðrencinin düþünme ve yorumlama yetisini kullanmasý engellenerek öðrenci ezberciliðe yöneltilmektedir. Türkiye’de milyonlarca genç için yaþamsal öneme sahip olan eðitim kurumlarýna ya da iþlere seçme ve yerleþtirme iþlemlerinde belirleyici olmasý ÖSYM’nin sýnav sistemindeki handikaplarý çok daha vahim hale getirmektedir. Zira bu ezberciliðe dayalý sýnav sistemi ilköðretimin ilk sýnýfýndan baþlayarak tüm eðitim sistemini etkilemektedir. Böylece düþünmeyen, yorumlamayan ve de sorgulamayan nesiller yetiþtirilmektedir. Öte yandan ÖSYM’nin gerçekleþtirdiði sýnavlarýn çok büyük kýsmý elemeye dayalýdýr. Yani bu sýnavlara girenler birbirleriyle rekabet halindedir. Eðitim sisteminin bu sýnavlara odaklanmýþ olmasý çocukluðun ilk dönemlerinden itibaren rekabet duygusunu geliþtirirken, dayanýþma duygularýný önemli ölçüde köreltmektedir. Düþünmeyen, sorgulamayan, dayanýþma duygularý körelmiþ, rekabeti marifet sayan insanlar yetiþtiren bir eðitim sistemine kaynaklýk eden ÖSYM sýnavlarýnýn yýllardýr uygulanýyor olmasý elbette tesadüf deðildir. Özellikle 1980’den sonra hakim olan piyasa ekonomisi ve esnek üretim sisteminin iþleyebilmesi için gerekli olan insan modeli budur ve ÖSYM bu konuda üzerine düþen görevi fazlasýyla yerine getirmiþtir. Ayrýca ÖSYM’nin öðrenciler arasýnda rekabeti dayatan sýnav sisteminde dershane, özel okul ve test kitaplarý üzerinden büyük bir harcama ve buna baðlý olarak kâr alaný oluþmasý da saðlanmýþtýr. Tüm olumsuzluklarýna karþýn, eðitim sistemine eleþtirel yaklaþan kesimler dahi Türkiye eðitim sisteminin özellikle fiziksel eksikliklerini gerekçe göstererek ÖSYM’nin, alternatifi olmayan bir görev üstlendiði düþüncesini savunmuþlardýr. Bu savunuda ÖSYM’nin en azýndan güvenilir sýnavlar gerçekleþtirdiði görüþü hakim olmuþtur. Oysa önce KPSS daha son da YGS’de ortaya çýkan þaibeler, ÖSYM’nin belki tek kabul edilebilir yönü olan güvenilirliðini de ortadan kaldýrmýþtýr. Bu durumda bir kurum olarak ÖSYM’nin ve uyguladýðý sýnav sisteminin tamamen kaldýrýlmasýný savunmak dýþýnda bir seçenek kalmamýþtýr. Ancak mevcut eðitim sisteminde köklü bir deðiþiklik yapýlmadan sadece merkezi sýnavlarýn ve bu sýnavlarý gerçekleþtirecek kurumun kaldýrýlmasýný talep etmek maalesef çözüm getirmeyecektir. Aksine bu yöndeki talepler, yükseköðretim sistemini bütünüyle piyasalaþtýrmayý amaçlayan kesimler için bir fýrsat olarak görülecektir. YÖK’ün uzun süredir yükseköðretim sisteminde yeniden yapýlanmayý içeren bir yasa taslaðý üzerinde çalýþtýðý bilinmektedir ve genel seçimlerin ardýndan bu taslaðýn gündeme getirilmesi beklenmektedir. Özellikle niteliði yüksek üniversitelerin mütevelli heyetlerini oluþturarak kendi gerçekleþtirecekleri sýnavlarla veya yüksek düzeydeki baðýþlarla öðrenci almasýna olanak tanýnmasý; merkezi sýnavlarýn özel sektöre devredilmesi gibi düzenlemeler daha önce hazýrlanan raporlar ve taslaklarda yer bulmuþtur. Muhtemeldir ki yakýn zamanda gündeme getirilecek olan yeni düzenlemelerde de bu yönde hükümler bulunacaktýr. ÖSYM ve sýnav sistemi üzerine tepkiler ortaya konulurken, üniversiteleri piyasalaþtýrarak, toplumsal iþlevlerinden bütünüyle uzaklaþtýracak düzenlemeleri meþrulaþtýracak bir konuma düþmemeye de dikkat edilmelidir. Sözün özü: YGS’de ortaya çýkan þaibeler, sadece bir sýnavda uygulanan yollu-yolsuz iþleri deðil tüm eðitim sistemindeki rezaleti görünür hale getirmiþtir. Bu rezalete karþý özellikle liseli öðrencilerden gelen tepkiler son derece anlamlýdýr. Ancak yetersizdir. Çünkü sorunun çözümü tüm eðitim sisteminin piyasanýn güdümünden kurtarýlarak insanýn ve toplumun genel yararýna uygun ve demokratik bir iþleyiþe kavuþmasýyla mümkündür. Bu da sadece liseli öðrencilerin deðil, toplumun sermaye dýþýnda kalan tüm kesimlerinin mücadelesiyle gerçekleþtirilebilir. Tabi ki bu mücadelede eðitim sistemini bütünüyle piyasalaþtýrmaya çalýþan kesimlerin tuzaðýna düþmemeye de dikkat edilmelidir(!) (Evrensel) 7 Nisan 2011 tarih ve Kutlu Doðum Haftasý konusu ile gönderilen genelgede öðrencilerin psikolojik olarak saðlýklý, karakteri geliþmiþ, temel insani deðerleri iyi kazanmýþ bir insan olmalarý için merhamet duygusunu önemine vurgular yapýlýrken, Kutlu Doðum Haftasýnýn deðerlendirilerek peygamber Hz. Muhammed’in ‘Merhamet Duygusu’nun güzelliðini yaþatmanýn yollarýnýn öðretilmesine deðiniliyor. ‘GEREÐÝ YAPILSIN’ Genelgede Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn da bu yýlki kutlamalarda ‘Merhamet Duygusu’nu iþleyeceði bilgisi verilerek, sevgi, saygý ve merhamet duygularýnýn ön plana çýkarýldýðý etkinliklerin, yaygýn eðitim kurumlarýnda da yapýlmasý için gereðinin yapýlmasý söyleniyor. ÇUBUKÇU’NUN ÝMZASI VAR Milli Eðitim Bakaný Nimet Çubukçu’nun imzasý ile yayýnlanan genelgede etkinlik planýnda da ‘þiir, kompozisyon, mektup yazma ve okuma yarýþmalarý, duvar gazetesinin çýkarýlmasý, belgesel ve film gösterimleri, programlara yerel medyanýn da davet edilmesi, Ýmam Hatip Liseleri için ise ‘Peygamber efendimiz Hazreti Muhammedin’ eðitim anlayýþýný anlatan seminer ve konferanslarýn düzenlenmesi, ilahi ve hadis okuma yarýþmalarýnýn yapýlmasý’ talimatý veriliyor. EÐÝTÝM SEN’DEN TEPKÝ Yayýnlanan genelgeye tepki gösteren Ýzmir Eðitim-Sen 1 Nolu Þubesi ise laik eðitim sisteminde gedikler açýlmaya devam edildiðini açýkladý. Þube Baþkaný Abdullah Tunalý “Bizler devletin her türlü inanca eþit mesafede olmasýný savunurken zorunlu din kültür ve ahlak bilgisi dersinin kaldýrýlmasýný talep ederken, yetkililer din eðitimini ana sýnýfýndan liseye kadar her dersin içeriðine yerleþtirmek istiyor. Bu genelge de bu çabanýn en son örneðidir. Bu genelgenin ekinde bulunan yapýlabilecek etkinlikler bölümünün son maddesinde ‘hafta münasebeti ile Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in evimizde misafir olduðu düþünülerek buna göre farklý etkinlik çalýþmalarý yaptýrabilir’ denmektedir. Bu ifade ile pedagojik açýdan ne hedeflendiðinin de yetkililer tarafýndan açýklamasýna ihtiyaç vardýr. Biz Eðitim Sen olarak din ve vicdan özgürlüðünün laik devlet anlayýþýndan ve bilimsel laik bir eðitimden geçtiðini savunuyoruz” dedi. KILIÇ LAÝKLÝÐE VURGU YAPTI Eðitim-Sen Genel Baþkaný Zübeyde Kýlýç da genelgeye tepki gösterdi. Kýlýç, merhamet duygusunun þiddeti ve sorunlarý çözmeyeceðini, eðitimi dinselleþtirme adýmlarýnýn yaygýn ve örgün eðitim kurumlarýnýn bütününe kadar girdiðini söyledi. 18. Eðitim Þûrasý’nda merhamet duygusunun tartýþýldýðýný ve eðitime nasýl yansýtýlacaðýnýn ele alýndýðýný da söyleyen Kýlýç, “Milli Eðitim Bakaný kutlu doðum haftasýný resmileþtirmiþtir. Eðitim sistemi dini temeller üzerine deðil,bilimsel ve laik temeller üzerine kurulmalýdýr. Eðitime islami deðerlerin yerleþtirilmeye çalýþýlmasý kabul edilemez. merhamet duygusu çocuklara ve kadýnlara karþý iþlenen suçlarla baðdaþamaz” dedi. GÜLSEN CANDEMÝR ÝZMÝR BirGün Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ Haber: Çaðrý DANACI neden engellemeye çalýþýyor. Neden mi? Ýþte nedenler: • Kaynak yok diyerek, emeklilere insanca yaþayacak maaþ vermeyen hükümet; sýra bu ülkenin gelirine el koyan kapitalistlere teþvik verirken kaynak sýkýntýsý çekmiyor. • Anayasanýn deðiþmez maddelerinden, 2.maddede Devletin temel niteliklerinden biri olarak belirlenmiþ olan Sosyal Devlet yok ediliyor. Bu nedenle, saðlýk kurumlarý iþletme, vatandaþlar müþteri haline getirildi. Tüm vatandaþlara eþit ve ücretsiz verilmesi gereken saðlýk hakký ticaretleþtirildi. Artýk kaldýrýlmadý aksine daha çok engel çýkarýldý. Taleplerimiz: • Emekli maaþlarýný insanca yaþanacak seviyeye çýkaracak intibak yasasý derhal çýkarýlmalý ve emeklilere büyümeden(GSMH) pay verilmelidir. • 2002 ve 2006 yýllarýnda SSK ve BAÐKUR emeklilerine eksik ödenen alacaklar yargý yoluna gidilmeden yasal faizleriyle 14 Nisan 2011 Perþembe günü Hacýbektaþ PTT binasý önünde pankart asarak ve stant açarak basýn açýklamasý yapan DÝSK Tüm Emekliler Sendikasý Hacýbektaþ Þube Baþkaný Ali Murtaza Keleþ þunlarý söyledi; “Çok deðerli Hacýbektaþlýlar, basýn açýklamasýnda bizleri yalýnýz býrakmayan demokratik kitle örgütleri, parti temsilcileri, emekçi arkadaþlarýmýz ve emekliler; son günlerde emeklilerin devletten alacaklý olduðuna dair haberleri gazete ve televizyonlardan sýkça duymaktasýnýz. 2002 saðlýk kurumlarýnda, katký payý ödüyoruz. • Saðlýktaki bu uygulamalar nedeniyle, parasý olana yaþam, parasý olmayana ise ölüm reva görülüyor. Performans sisteminden dolayý hizmetlerin kalitesi düþüyor, hizmet veremeyen saðlýk çalýþanlarý huzursuz. • Ýleri demokrasiye geçtik diyen AKP iktidarýnýn 8 yýldýr yönettiði ülkemiz de örgütlenme özgürlüðünün önündeki engeller ve 2006 yýllarýnda SSK ve BAÐ-KUR emeklilerine eksik zam vererek milyonlarca emekliyi maðdur eden hükümet ise susuyor. Hükümetin bu kadar rahat olmasýnýn nedeni ne olabilir? Elbette örgütsüzlüðümüz. Hiç düþündünüz mü? Ýleri demokrasi getirdim, artýk Türkiye’de Ýnsan Haklarý eksiksiz uygulanacak diyen iktidar temel bir insan hakký olan sendika hakkýmýzý kullanmamýzý Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver’de Kapadokya bölgesine gelen turistler ile müze ve ören yerleri gezen turist sayýsýnýn birbirinden net bir þekilde ayrýlmasý gerektiðini belirterek,bunun daha dinamik projelerin hayata geçirilmesinde önem taþýdýðýný kaydetti. Ünver “Kapadokya bölgesini 2010 yýlýnda 2 milyon 185 bin turistin ziyaret etiði belirtiliyor. Bölgeye gelen bir turist Göreme’yi, Kaymaklý’yý, Zelve’yi, Derinkuyu’yu ve turizme açýk bulundurulan diðer merkezleri de ziyaret ediyor. Dolayýsýyla bir turist bir anda 6-7 turist oluyor. Bu da bölgeyi ziyaret eden turist sayýsýnýn güvenilirliði konusunda ciddi sýkýntýlar ortaya koyuyor. Bölgede turistlerle ilgili daha reel rakamlarýn belirlenmesinin gerektiðini düþünüyorum.”dedi. Turizmin ulaþýmda önemli bir konu olduðuna deðinen Ünver, “Nevþehir Kapadokya Havalimanýnýn henüz hava taþýmacýlýðýnda etkin olmadýðý bir dönemde belediye baþkanlýk görevine geldim. THY yetkilileri ile her aþamada görüþtük. Servis hizmetlerinin tarafýmýzdan üstlenilmesi garantisi verdik. Kapadokya bölgesinin turizmde önemli bir merkez olduðunu ve mutlak surette hava taþýmacýlýðýnda gerekli olduðunu ifade ettik. Sonra THY hafta da birlikte derhal ödemeleri ve farklar maaþlara yansýtýlmalýdýr. • Kamu çalýþanlarýna uygulanan maaþ artýþlarý tüm emeklilerin maaþlarýna da yansýtýlmalýdýr. • Çalýþanlara verilen banka promosyonlarý emeklilere de verilmelidir. • Emekliler maaþlarýndan yapýlan kesintileri ve maaþlarýný takip edemiyorlar, bu nedenle emeklilerin adreslerine her ay bordro gönderilmelidir. • Kazanýlan mahkeme kararlarý dikkate alýnmalý ve TÜFE alacaklarýmýz derhal ödenmelidir. • Çalýþan veya iþyeri açan emeklilerden sosyal güvenlik destek primi alýnmasýndan derhal vazgeçilmelidir. • Baþta sendika özgürlüðümüz olmak üzere, Örgütlenme özgürlüðünün önündeki tüm engeller kaldýrýlmalýdýr. Bütün bu nedenlerle, tüm emeklileri örgütlenmeye çaðýrýyoruz. Ve diyoruz ki, Emekli Arkadaþ; sen yoksan bir eksiðiz. Onuruna, ekmeðine ve emeðine sahip çýk! Sendikana üye ol, Emekli-Sen’e omuz ver! “Kurtuluþ Yok Tek Baþýna Ya Hep Beraber Ya hiçbirimiz.” bir,sonra iki ve geliþen zaman diliminde de günlük sefer baþlattýk.Ýlginin olduðunu görünce de bu sayýyý günde ikiye çýkarttý. Ýnanýyorum ki yakýn bir gelecekte bu sayý 3 e kadar çýkacak. Çünkü Kýrþehir ve Aksaray ile karayolundaki mesafenin daha da azaltýlmasý için yol yapým çalýþmalarýna aðýrlýk veriliyor. Bunun sona ermesi ile birlikte gerek Kýrþehirli ve gerekse Aksaraylý kardeþlerimizde Nevþehir Kapadokya Havalimanýný kullanýr hale gelecek ve havalimanýmýz da bir bölge havalimaný özelliðine kavuþacak.” dedi. Ünver Antalya- Kapadokya seferlerinin de bölgenin turizm geleceði açýsýndan üzerinde hassasiyetle ele alýnmasý gerekli konu olduðuna yürekten inandýðýný vurguladý. Ünver “Bunun gerçekleþmesi halinde Ýstanbul-KapadokyaAntalya üçgenin de daha çok sayýda turistin taþýnabileceðine inanýyorum.” þeklinde konuþtu. Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ’da bölge turizminde üzerinde durulmasý en temel konunun 1.8 olan bölgedeki turist kalýþ süresinin artýrýlmasý ve konaklamadaki düþük ücret uygulamasýnýn öncelikli olarak çözüme kavuþturulmasý gerektiðini söyledi. Basýn açýklamamýza burada son verirken deðerli halkýmýz sizleri bu hafta pazar günü akþam saat 17.00’ye kadar, Hacýbektaþ PTT binasý önünde SSK ve BAÐ-KUR emeklilerinin eksik ödenen maaþ farklarýný alabilmeleri için açtýðýmýz imza kampanyasýna desteðe çaðýrýyoruz. Basýn açýklamasýna destek veren CHP ilçe baþkanýmýz Ali Eðer aramýzda güç verdiler, Hacýbektaþ CHP eski ilçe baþkaný Bayram Ayvazoðlu aramýzda güç verdiler. Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði genel sekreteri Ali Kaim aramýzda güç verdiler. Hacýbektaþ Saðlýk Emekçileri Sendikasý ilçe temsilcisi Hüseyin Aksoy aramýzda güç verdiler. Hacýbektaþ Belediyesi Meclis Üyesi ve Hacýbektaþ ADD ilçe baþkaný Ali Demirci aramýzda güç verdiler. Hacýbektaþ Suluca Karahöyük Gazetesi ve Anadolu Ajansý temsilcisi deðerli basýn emekçileri eylemimizi halkýmýza ve ulusal kamuoyuna duyuracaklar, güç veriyorlar. Basýn açýklamamýza katýlan deðerli Hacýbektaþlýlar, Köy Enstitülü eðitim emekçisi öðretmenimiz Cevat Aydoðan aðabeyimizi dün yýldýzlara uðurladýk. Kederli ailesine, yakýnlarýna, yetiþtirdiði öðrencilerine ve Hacýbektaþ halkýna, Hacýbektaþ Tüm Emekliler Sendikasý Þube Baþkanlýðý olarak baþsaðlýðý diliyoruz. Öðretmenimizin ruhu þaad olsun.” Dedi. Basýn açýklamasýna katýlan sendikalýlar, Basýn açýklamasý esnasýnda sýk sýk “Yaþasýn örgütlü mücadelemiz. Kurtuluþ yok tek baþýna, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Yaþasýn DÝSK, Yaþasýn Emekli-Sen” gibi sloganlarla imza kampanyasýna destek verdiler. Turizmin sadece ekonomik getirisi açýsýndan ele alýnmasýnýn yanlýþ olduðunu anlatan Savaþ, “Turizm sadece ekonomik odaklý deðil, insanlar arasý iliþkilerin de geliþtirilmesi açýsýndan büyük bir önem taþýyor. Ýnsanlar birbirlerini tanýdýkça daha fazla yakýnlýk kuracaklar ve birbirlerini daha iyi anlayacaklardýr.”dedi. 35. Turizm Haftasý kutlama etkinliklerinde daha sonra Devlet Halk Danslarý Topluluðu, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Hacýbektaþ Semah Topluluðu ile Sema topluluðu gösteri yaptý. Turizm Haftasý kutlama etkinlikleri kapsamýnda hafta boyunca çeþitli kültürel ve sanatsal etkinlikler gerçekleþtirilecek.