ATiB’de Avrupa’ya Göçün 50. Yıl Sempozyumu Yapıldı Türk Hava Yolları İstanbul-Köln Hattının 40. Yılını Görkemli Bir Şekilde Köln Filarmoni’de Kutladı Hayat IGMG’nin Yeni Genel 16 08 Başkanı Kemal Ergün 17 15 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir OKUSAN Avrupa’daki Kitapçýnýz Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560-61 . mail@okusan.eu Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 57 · Yl/Jahre: 8 · Mays / Mai 2011 / Cemaziye`l Ahir 1432 www.okusan.eu Göçün 50. Yılı IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH Hacc 2011 Hazırlık Çalışmaları Tamam ENERGY Enerji İçeceği 25 Damaklara 12 Serin Susuz Yüreklere Su Serpin Bir İslam’da Hakikât Ruhban Tat Çplak Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: kar-pa@hotmail.de 23 “MÜSİAD Nürnberg” Hof’lu İşadamlarını Biraraya Getirdi Snf Yoktur Dr. Yusuf IŞIK Ben Müezzine Güveniyorum 5 Mahmut AŞKAR 11 Selma ÖZTÜRK 27 M. Salih AYDIN Hacarabn Serüvenleri 44 29 İlhan BiLGÜ “İslam Tartşmalar” nn Kültüralist Yönü 13 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Göçün 50. Yılı Sevgili dostlar! İçerisinde bulunduğumuz tarihler önemli kavşak noktalarını işaret etmektedir. Türkiye`den göçün 50. yılını idarak ettiğimiz şu günlerde çeşitli platformlarda bu konu ile alakalı sempozyum ve konferanslar düzenlenmektedir. Bu sempozyum ve konferanslarda cılız da olsa bir şeylerin çözümü noktasında önerilen sunulsa da maalesef bunlar güdük kalmaktadır. Çünkü maalesef sanki buralarda argo tabiriyle kendimiz çalıp kendimiz oynamaktayız. 50 yıl gibi uzun ve önemli bir sürede katedilen mesafenin ne durumda olduğu gözönündedir. Başlangıcından bugüne yaklaşık 3,5 milyona varan bir nüfus ile bulunduğumuz ülkede maalesef işgal ettiğimiz konumların ne hakkını verebildik ve ne de bu hakları alabilmek adına yapılan çalışmalarda hak edilen başarıları sağlayabildik. Bu süreç içerisinde zaman zaman fikri ayrılıklar zaman zaman mezhebi ayrılıklar bütünlüğümüzü oluşturmamıza engel teşkil etti. Kimileri kendilerine yer edinebilmek adına kendi insanını satmayı caiz saydı, kimileri benden başkası buralarda olmasın diye hertürlü entrikayı çevirdi ve arada müthiş bir boşluk oluşup birbirimize düşmanca bakmaya başladık. Buna bir de zaman zaman Türk Resmi Makamlarının gereksiz itici tavırları da eklenince birbirimizi dinleme ihtiyacı hissetmeden kamplara ayrıldığımızın farkına bile varamadık. Aynı binanın her katında mescidler açtık ama birbirimizin mescidine gitmeyip birbirimizi dışladık. Aynı binada lokaller açtık ama birbirimizi davet edeceğimize kör bir inatla düşman kesildik. Belki bunları ilk zamanlar Türkiyenin kendine has ortamının etkisinden kurtulamadığımız için yaptık ama şöyle bir geriye dönüp baktığımızda neler kaybettiğimizi daha hala anlamış değiliz. İlk gelenler belki biraz birikim yapıp geri dönme adına buralarda bulundular ama sonra bunun böyle olmadığı anlaşılınca kendi çevremizi oluşturmaya çalıştık. Belki Türkiyeden gelirken insanımızı biraz da olsa bilinçlendirerek gönderselerdi biraz daha farklı olurdu diye düşünüyoruz. Türk insanının kendine has alışkanlıkları buralara da sirayet edince ilk zamanlar çok sıkıntı çekilmedi ama zamanla kalıcı olunacağı anlaşılınca her dönemde olduğu gibi bazı politikacilar kendi konumlarını güçlendirmek adına ırkçı söylemlere başvurmaktan geri durmadılar. İlk zamanlar Almanya`nın ekonomisine lokomotif katkısı yapan göçmen işçiler ne hikmetse lokomotif düzlüğe çıkınca sorun olmaya başladılar. Geri dönmeleri beklenen göçmenler aileleri ile buralara yerleşmeye başladılar ve onların çocukları buralarda yetişip büyüklerinin sıkıntı çektikleri pekçok meseleyi halleder hale geldiler. Belli bir zaman teşvikler verilerek Türkiye`ye geri dönülmesi için kampanyalar yapıldı. Kısa dönemli de olsa bunda başarı sağlandı ama bakıldı ki bunun da faydası olmuyor o zaman insanları bıktıracak uygulamalara geçildi. Bu girişi niye yaptık; belki kısa bir göç bilgilendirmesi gerekiyordu. Geçmiş geçmişte kaldı artık bizler ve burada bulunan neslimiz bugüne ve geleceğe daha güvenli nasıl bakarız onun hesabını yapmalıyız. Bazı artniyetli kişiler ne yapmak isterlerse istesinler bizler çocuklarımızı buralarda en iyi şekilde yetiştirmeli sadece ailesine değil bulunduğu topluma en yararlı olması için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Okullarında artniyetli öğretmenlerin yaptıklarını yanlarına bırakmayıp resmi kanallardan ne yapılması gerekiyorsa yapmalı gerekiyorsa çocuklarımıza özel öğretmen- ler tutup okuldaki kötü niyetli öğretmenlerin yapmaya çalıştıkları eksiklikleri tamamlayıp çocuklarımızı en başarılı hale getirmek için elimizden gelen her türlü imkanı kullanmalıyız. İşveren konumundaki insanımız teşkilatlanarak kendilerine çıkarılan engelleri bu şekilde aşmaya çalışmalıdır. Bizler artık bu toplumun yadsınamaz bir parçasıyız. Bazı artniyetli politikacılar istemese bile bizler burada kalıcıyız. Evlatlarımız bu toplumun geleceği için çok önemli bir yerdedirler. Bizler bu toplumun geleceğinde söz sahibi olmalıyız. Kendi dini ve milli değerlerimizden taviz vermeden bunu yapabilmeliyiz. Buna kim engel olmak isterse istesin her türlü demokratik ve anayasal hakkımızı sonuna kadar kullanabilmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Bunu yaparken içimizde bulunan ayrık otlarını temizleyip temiz bir toplumun devamı için her zaman temiz kalmak için çaba sarfetmeliyiz. Sevgili dostlar! Ostern tatili döneminde 4 günlük bir program dahilinde otobüsle Bosna gezisi yaptık. Biraz yorucu geçse de yolculuğumuz inanın ki görülmeye değer çok güzel birmemleket Bosna. Özellikle de Mostar. Tabiki gittiğimiz diğer şehirler de güzeldi ama Mostar ayrı bir güzellikte bir şehir. Bizim tavsiyemiz imkanlarınızı gözden geçirip özellikle de Nisan ayları döneminde buraları ailenizle birlikte veya gruplar halinde ziyaret etmeniz. Buranın insanları Türk insanını çok seviyor. Yine 14 Mayıs`ta IGMG 4. Olağan Kongresi`ne katıldık. Çok güzel bir ortamda geçen kongrede misafir olarak bulunduk. İzlenimlerimizi gazetemizin sayfalarında bulabilirsiniz. Yine gazetemizde yeni bir sayfa yayınlamaya başlıyoruz. Çocuk info@hayatonline.eu sayfası beğeneceğiniz kanaatindeyiz. Çocuklar gözünüz aydın diyoruz. Not: Kýymetli büyüğüm Yavuz Çelik Karahan Bey`in oğlu dünya evine girmiştir. Evladımıza iki cihan saadeti diler Karahan ailesini tebrik ederiz. IGMG Genel Başkanlığına seçilen Kemal Ergün Bey`i de tebrik ederiz. Cenab-ı Allah yar ve yardımcısı olsun. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Mayıs - Mai 2011 Cemaziye`l Ahir 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hayatonline.eu Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat İslam Konseyi Başkanı'ndan Kiliselere Birlik Olma Çağrısı slam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya kiliselere, artan sekülerleşme eğilimine karşı beraber hareket etme teklifinde bulundu. Dinlerin zayıflamasının toplumsal İ değerlerin yok olmasına da neden olduğunu söyleyen Kızılkaya, dini cemaatlere dayanışma çağrısında bulundu ve kiliselerle Müslüman cemaatler arasında daha yoğun bir diyalog talep etti. Ali Kızılkaya dinin toplum için önemine değinerek dinin günümüzde giderek daha fazla ihmal edildiğini söyledi. Dini cemaatlere dayanışma çağrısında da bulunan Kızılkaya, dini cemaatlerin hürriyetleri- nin kısıtlanmasının kiliseleri de etkileyeceğini belirtti ve bu nedenle bütün vatandaşlara beraberce müsbet bir mesaj vermenin zaruri olduğunun altını çizdi. Bu değişim için kiliselerle Almanya'da yaşayan Müslümanların daha yoğun ve eşit statülerde bir diyalog içerisinde olmaları gerektiğini söyledi. Papa 16. Benedikt'in bu yönde çok ciddi bir adım atmamış olduğu- Omerika: “Almanya’nın Yeni Bir Kimliğe İhtiyacı Var” slam bilimci Dr. Armina Omerika İslam’ın anayasa hukuku tarafından tanınan bir din olmasını istedi. Omerika Cicero Online’da yer alan röportajında Almanya’nın yeni bir kimliğe ihtiyacı olduğunu da ifade etti. Sözkonusu yeni kimliğe, farklı etnik kökenler, çok dillilik ve Almanya’da sadece tarihi kökleri olan dinleri değil, diğerlerini de kapsayan çok dinliliğin dahil olduğunu ifade eden Omerika, eskimiş kültür ulusu kavramının yerini, demokratik hukuk devletinin ve Alman anayasasının esaslarını temel alan, siyasi toplum kavramının alması gerektiğini belirtti. Ruhr Üniversitesi Öğretim Görevlisi Omerika, Almanya’da başka bağlamlarda yürütülen tartışmalardaki ciddiyet ve entellektüel düzeyin, konu İslam ve entegrasyon olduğunda ortadan kaybolduğunu da vurguladı. İşçi alımının ilk yapıldığı 1961 yılından bu yana İslam’ın Almanya’nın parçası olduğunu düşünen Omerika, “O zamandan beri şehir ve köylerin günlük hayatında İslam var. Bu tarih herşeyi ile savaş sonrası demokratik Almanya’nın İ sayfa 4 tarihinin de bir parçası. Hali hazırda Köln gibi büyük şehirlerde 18 yaş altı gençlerin yüzde 50’si göçmen kökenli ve sayıları sürekli artıyor” tespitinde bulundu. Bu bağlamda Federal İçişleri Bakanı’nın İslam’ın Almanya’nın bir parçası olup olmadığı, ayrıca Almanya’nın geleceğinin de parçası olması ve ne şekilde olması gerektiği soruları ile kendi içinde hesaplaşması lazım geldiğini ifade eden Omerika, bu sorunların diyaloğun devamı için belirleyici olduğunu vurguladı. Omerika ayrıca, Bakan’ın Almanya’da İslam ve Müslüman gerçekliği ile yüzleşmesini arzu ettiğini dile getirirken, bu konular üzerine gerçekten düşünüp düşünmeyeceği ve iştigal edip etmeyeceğini zamanın göstereceğini ifade etti. Almanya’daki Müslümanlara da çağrıda bulunan Omerika, İslam düşüncesinin gelişmesi ve Alman toplumuna daha güçlü bir katılım sağlamalarının gerekli olduğuna değinirken, bunun uzun vadede Almanya ve Avrupa’daki İslam imajının değişimini beraberinde getireceğini söyledi. Federal İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in (CSU) Almanya’da İslam hakkındaki açıklamalarını da açık bir dille eleştiren Dr. Armina Omerika, Bakan’ın özellikle İslami cemaatlerle “güvenlik konusunda işbirliği” bağlamındaki açıklamasını eleştirdi. Berlin’de yapılan DIK toplantısının ardından konuşan Omerika, Alman İslam Konferansı’nın (DIK) devletin yeni güvenlik politikalarında bir enstrüman olarak kullanıldığı izleniminin oluştuğunu, durum böyle ise bununla mücadele edeceklerini belirtti. Omerika, böyle bir işbirliğinin Müslümanlar arasında da çok zararlı olacağı ve ayrıca hiç de entegrasyonu destekleyici bir unsur da olmadığını vurguladı. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 nu da belirten Kızılkaya, 16. Benedikt'in 2006'da Regensburg'da yaptığı konuşmada Efendimiz'e (s.a.v) hakaret ettiği için aldığı eleştirilerden sonra dikkate değer bir yakınlaşma çabasının olmadığını söyledi. Kızılkaya Papa 2. Johannes Paul hakkında övücü sözler sarfetti ve 2001'de Şam'daki cami ziyareti ile bir papa tarafından gerçekleştirilen ilk cami ziyareti- önemli bir mesaj göndermiş olduğunu söyledi. Çocuk Yuvalarında Din Eğitimi Üzerine Araştırma Berlin’de Tanrı'ya İsa, Arabistan’da Allah ve Tayland’da Buda denir.” Bu sözleri küçük bir çocuk Thübingen Üniversitesi’nin Almanya genelinde yaptığı “Çocuk yuvalarında kültürler ve dinlerarası eğitim” konulu araştırma çerçevesindeki bir röportajda söylerken, bu ifadenin çocukların daha henüz yuva döneminde dini sorunlarla ilgilendiklerinin bir kanıtı olarak görülebileceği belirtildi. Çocuk yuvalarındaki eğitimciler açısından ise, çocukların dini konulardaki eğitimlerini daha küçük yaştan itibaren yetkin bir şekilde sağlama ihtiyacının giderek büyüdüğü kaydedildi. Thübingen Üniversitesi’nin Almanya genelinde yaptığı “Çocuk yuvalarında kültürler ve dinlerarası eğitim” konulu araştırmayı yürüten Prof. Dr. Albert Biesinger, Dr. Anke Edelbrock ve Prof. Dr. Friedrich Schweitzer, çocuklara yönelik İslami bir eğitimin eğitimciler tarafından ancak istisnai durumlarda uygun görüldüğü tespitinde bulundu. Araştırma çerçevesinde yapılan ankete göre çocukların İslam dinini öğrenmeleri gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 17. Çalıştıkları eğitim kurumlarında İslami içerikli konuların anlatıldığını belirtenlerin oranı ise yalnızca yüzde 3. Eğitim kurumlarında çocukların Kur'an’daki hikayelerden ise nerdeyse hiç haberleri yok. Aynı şekilde İslami ibadetlerden de çocukların haberleri olmuyor. Camileri görmek amacıyla ziyaret düzenleyenler sadece bir istisna teşkil ediyor. Müslümanların bayramları da tanınmıyor. Tanınsalar da dini bayram oldukları pek bilinmiyor. “domradio.de” internet sitesine konuşan Prof. Albert Biesinger “Çocukların dini tanıma hakları vardır” derken, eğitimcilerin yetiştirilmesi aşamasında acil bir şekilde Hristiyan ve Müslüman çocukları arasında dinlerarası diyalogu sağlayacak bir modül geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca çocukların daha henüz çocuk yuvalarında sadece farklı kültürlerle değil, aynı zamanda dini farklılıklarla da karşılaştıklarını söyleyen Biesinger, “Bir çocuk domuz eti yemiyor veya evinde dindar yetiştirilmeyen başka bir çocuk yuvada noelin nasıl kutlanacağını öğreniyor” dedi. Uzmanlar günlük hayatları içerisinde çocuklara dini konularda yapılacak dayatmaların olumsuzluklara ve önyargılara neden olabileceği uyarısında bulunuyor. “ Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK İslam’da Ruhban Sınıfı Yoktur Ýbadet, tövbe; kilise, havra, papaz ve haham gibi unsurlara baðlý veya bunlarla kayýtlý deðildir. Ýslâm’da önceden kabul edilmiþ hiçbir maddî veya manevî imtiyaz ve yetkisi olmaksýzýn, bir takým din hizmetleri ve din bilginleri ve öðreticileri vardýr. Hýrýstýyanlýktaki gibi kilise teþkilâtý ve Allah’ýn veya Peygamberin vekili durumunda râhip ve papaz sýnýfýna benzer bir din adamlarý zümresi yoktur. Kimse kimsenin günahýný kaldýramaz, sevabýný alamaz. Kimse kimseyi dinden çýkaramaz, kendisi inanmadýkça dîne dahil sayamaz. slâm Dîninde Allah ile kullar arasýnda dünyevî ve uhrevî imtiyazlarý / yetkileri bulunan, Allah’ýn vekili gibi hareket ederek istediðini lânetli ve günahkâr îlân edip, istediðine günahlarý baðýþlayarak cennet vaad edebilen bir ruhban sýnýfý yoktur. Allah ile kul arasýna kimse giremez. Toplu yapýlan ibadetler, ibadet yerleri, toplu ibadet þekilleri olmakla beraber, mutlak manada hiçbir ibadet, ibadet edecek olandan baþka birinin aracýlýðýna, karýþmasýna veya ille de (Hac müstesna) belli bir yer þartýna baðlý deðildir. Ý Meselâ namaz kýlmak için bütün gökyüzü bir müslümanýn kubbesi, yeryüzü de secde yeridir; kendi baþýna, temiz olmak þartýyla her yerde namazýný kýlabilir. Oruç da son derece ferdî ve þahsî bir ibadettir; bir baþkasýnýn müdahelesine, yardýmýna ve aracýlýðýna ihtiyaç yoktýr. Ýbadet, tövbe; kilise, havra, papaz ve haham gibi unsurlara baðlý veya bunlarla kayýtlý deðildir. Ýslâm’da önceden kabul edilmiþ hiçbir maddî veya manevî imtiyaz ve yetkisi olmaksýzýn, bir takým din hizmetleri ve din bilginleri ve öðreticileri vardýr. Hýrýstýyanlýktaki gibi kilise teþkilâtý ve Allah’ýn veya Peygamberin vekili durumunda râhip ve papaz sýnýfýna benzer bir din adamlarý zümresi yoktur. Kimse kimsenin günahýný kaldýramaz, sevabýný alamaz. Kimse kimseyi dinden çýkaramaz, kendisi inanmadýkça dîne dahil sayamaz. Ýmanýn ve inkârýn þartlarý bellidir. Herkes kendisi bunlardan birisini seçer ve iktisâb eder. Zerre kadar hayýr iþleyen de, kötülük yapan ve günah iþleyen de karþýlýðýný Allah’tan bu dünyada ve öte dünyada görecektir. Hesap gününde herkesin hesabý tek tek görülecektir; kimsenin kimseye faydasý zararý bahis konusu deðildir. Ancak Resûl-i Ekrem (s.a.v), bu dünyada her vesileyle yaptýðý gibi, hesap gününde de Rabbinden ümmeti için baðýþlanma dileyecektir. Sorumluluk, ceza ve mükâfât tamamen ferdîdir. Müslüman mütevekkildir, yani tüm sorumluluklarýný yerine getirdikten sonra neticeyi Allah’a havale eder. Müslüman kadere (herþeyin Allah’ýn takdiri içinde bulunduðuna, hayrý ve þerri yaratanýn Allah olduðuna) inanýr ve onun için Allah’a tevekkül eder. Yani aklýnýn erdiði, gücünün yettiði kadar meþrû ölçüler ve usuller dahilinde bir iþin olmasý, bir neticenin alýnmasý için sebeplere tevessül eder; çarelere baþvurur; fakat kesin sonucu Allah`a ýsmarlar, mutlaka olacak veya olmayacak diye demez, neticeyi O’ndan bekler. Baþarýlar karþýsýnda kerameti kendisinden bilmez, Allah’ýn lûtfu, baðýþý sayar, hamd ve þükür eder. Umduðundan farklý ve kötü neticeler ve tecellîler karþýsýnda da paniðe kapýlmaz, ümitsizliðe düþmez. “Allah böyle takdir etti” der ve sabreder. Cenab-ý Hakk`ýn lütuf ve baðýþý eseri olan imkân ve iyilikler karþýsýnda sabretmek, yokluk, imkânsýzlýk ve çileler karþýsýnda þükreder. Bunlara da (veya asýl bunlarý) birer lütuf ve baðýþ kabul etmek þeklinde daha yüksek bir îman ve feragat ahlâký sergileyen, mânevî mertebesi yüksek müslümanlar da yetiþmiþtir. Dünya hayatý gelip geçicidir, ebedî olan âhiret hayatýdýr. Ýnsan dünyaya, ebedî hayata bir hazýrlýk ve imtihan yeri olarak getirilmiþtir. Bu bakýmdan bu dünya ve onda mevcut kýymet ve güzelliklerin ancak nisbî bir deðeri vardýr. Ne dünyanýn kendisi, ne dünya hayatý ve ne de dünya ve hayat içindeki baþka þeyler, birer gaye deðerindedir. Gaye, Allah’ýn rýzasýný kazanmak ve “gaye-hayat”, ebedî ve Ýlâhî mükâfat yeri olan cennetteki hayattýr. Kalbinde en küçük (bir miskal) bir îman kýrýntýsý bulunan mü’minler, cezalarýný çekerek arýndýktan sonra cehennem ateþinden kurtulup cennete gireceklerdir. Bu bakýmdan dünyayý kendi haline býrakarak (terkederek) ömrünü kendi baþýna ibadetle geçiren müslümanlar da görülmüþ olmakla beraber, Peygamberin ve Sahâbenin hayatýnda veya Kur’an-ý Kerîm’de dünya hayatýndan vazgeçmek, evlenmemek, sorumluluk almamak, iþ tutmamak, bütün zamaný namaz, oruç, tesbih ve zikirle geçirmek þeklinde bir emir ve örnek yoktur. Olgun bir mü’min, her iþine Besmeleyle baþladýðý, her iþinde ve her davranýþýnda Allah’ýn rýzasýný gözettiði, Peygamberin örnek yaþayýþýný gözönünde bulundurduðu, kýsaca her anýnda ibadet þuuru içinde olduðu için, bütün meþguliyetleri ibadet hükmündedir. Buna raðmen elbette ibadet olarak belirtilmiþ buyrulmuþ olanlarý da farzý, sünneti, nafileleri ile yerine getirecektir. Bu durumda dünya hayatýnýn gerektirdiði meþguliyet ve mes’ûliyetleri terketmek gerekmez. Ýslâm Peygamberinin yaþayýþýnda en çok ibret alýnacak husus, bu dünyada Peygamber ve Devlet Baþkaný olarak hayatýný, dünya þartlarý içerisinde, diðer insanlar gibi yaþamýþ olmasýdýr. -” Benim çektiklerimi kimseler çekmedi” buyurmuþtur. Gerçekten de zulme uðramak, yurdundan göçe mecbur býrakýlmak, harb etmek, yaralanmak, bir avuç müslümanla birlikte, yok edilmiþ tehlikesini apaçýk görmek, þahsî ve âilevî hayatýnda iftiraya uðramak, evlât acýsý çekmek ve benzeri gibi dünya hayatýnýn herkes için mümkün olaylarý, Onun da baþýndan geçmiþtir. Ýnsanoðullarý içinde Allah’tan en çok korkan ve Allah’a en kâmil þekilde ibadet eden hiç þüphe yok ki, O idi. Buna raðmen, ne býkýp tiksinerek, ne de ibadet gayesiyle dünya hayatýnýn îcaplarýný terketmiþtir. Ölünceye kadar bütün sorumluluklarýný yerine getirmiþ ve dünya þartlarý içinde uðraþmýþtýr. Bu itibarla, müslümanlar için “hiç ölmeyecekmiþ gibi bu dünya için, yarýn ölecekmiþ gibi âhiret için” çalýþmak vardýr. Müslümanlýk miskinlik dîni deðildir. Bir asra varmadan dünyanýn yarýsýna hükmeder hale gelen baþlangýçtaki Ýslâm dinamizmi ve hükümdarlarýna bir nefer çilesi yüklenerek, yalnýz siyaset ve askerlikle deðil, medeniyyetin her dalýnda akýl almaz baþarýlar göstererek dünyanýn en âdil, en devamlý, en insanî ve çaðlar içinde her bakýmdan en büyük nizamlarý kuran Osmanlý’nýn baþarýlarýný dünyanýn üç kýtasý üzerinde gözönüne aldýðýmýz zaman, Ýslâm’ý bir miskinlik, tembellik, atâlet felsefesi ve geri kalmýþlýk sebebi olarak kaderci, tevekkülcü diye suçlamaya imkân olmadýðý görülür. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 5 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Eğitim Başkanlığı 2011 Yaz Okullarına Hazır vrupa’da artık kalıcı olduğumuzun farkına varan zamanın misafir işçileri, bugünün Avrupalı Müslümanları çocuklarının daha iyi eğitim alabilmesi için ellerinden gelen gayreti göstermektedirler. Birinci nesile ne kadar müteşekkir olduğumuzu bize bıraktıkları eserlerden (cami, dernek v.s) anlıyoruz. Onların, nesillerimizin asimile olmamaları, kimlik ve kişiliklerinin bilinci ile yaşamaları için çok çaba sarf ettikleri aşikardır. Ardından gelen kuşaklar; tek başına caminin bir nesli yetiştirmeye yeterli olmadığının farkına varmışlardır. Bundan dolayı camilerin yanısıra, çocuklarının kimlik ve kişiliklerinin oluşturulabilmesi için gerekli eğitimlerin yapıldığı kurumları da açma çabası göstermektedirler. 50 yıl önce Avrupa’ya göç eden, bugün kalıcı oldukları herkesçe kabul edilen insanımızın 4. nesil torunları dünyaya gelmiştir. Açılan bu kurumlarda yetişen gelecek nesillerimiz, aldıkları eğitimlerle ve gerekli yönlendirmelerle, kimlik kaygısı olmadan yaşarken, Avrupa okullarında ve üniversitelerinde kendilerini kanıtlayarak, sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta yerlerini alacaklardır. A sayfa 6 Bugüne kadar beraber yaşama ve hareket etme yolunda çalışmalar yapan insanlarımız, bunun için mekanlar açarak ve aydınlatıcı programlar düzenleyerek öz benliğini koruma ve yaşadığı topluma entegre halinde yaşamanın önemini anlatmaya çalışmışlardır. Bundan sonra da öncelikli olarak nesillerin eğitimi çalışmalarını ön plana almışlardır. “GELECEĞİMİZ”İN EĞİTİMİ Geleceğimiz olan nesillerimizin eğitimi en önemli hedeflerimizden birisi olmak zorundadır. 50 yıllık göçün 40 yılını aşkın bir süredir Avrupa’da faaliyetlerini sürdüren Milli Görüş Teşkilatları, yeni nesillerin eğitimi hususunda gereken çalışmaları yaparak, çocuklarımızın eğitimi için plan ve projeler hazırlayıp bunları uygulamaya koymaktadır. Bunlardan bir tanesi de “YAZ OKULLARI” çalışmasıdır. Milli Görüş Teşkilatları 2011 yılı Yaz Okulları ile ilgili, MYK Üyesi ve Eğitim Başkan Yardımcısı Sayın Ramazan Başlık’tan almış olduğumuz bilgileri özet olarak okurlarımıza aktarıyor ve bir kez daha ”TATİL KURSLARI” nın çocuklarımız için ne kadar önemli olduğunu velilere bir uyarı olarak hatırlatmakta fayda görüyoruz. “Avrupa’da çok kültürlü ortamda yaşayan gençlerimizin kimlik sorunları olması doğaldır. Bu sorunları ortadan kaldırmak için hükümetlerin ortaya koydukları çözüm önerileri pek iç Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 açıcı değildir. Yıllardır bir çok sivil toplum kuruluşları çocuklarımızın kimlik sorunlarını ortadan kaldırmak için çalışmalar yapmış, ama netice olarak istenilen seviyeye ulaşılamamıştır. Çünkü, istenilen seviyede başarı elde edilmesinin vazgeçilmez tek faktörü “çocukların müslüman olduklarını unutmamaları” dır. Önemli olan, bu toplumsal yapı içerisinde müslümanların nasıl yer alması gerektiği hususlarıdır. İnançları yönünde İslami kimlik sorunlarının halledilme noktasında çocuklarımıza olan yaklaşımımız, kendi ait olduğu dini ve kültürel yapıyı muhafaza ederek, çok kültürlü toplumlarda yaşamasını öğretmektir. Çocuklarımıza bu eğitimler verilirken, pedagojik ve didaktik yöntemler dahilinde, bilgi ufkunun şeffaf ışıkları, inançlarından aldıkları ilahi kaynaklarla donatılmaktadır. Yaz sezonu eğitimlerine başlamadan önce kurslara katılacak olan bay ve bayan eğitimcilerle, hizmet içi eğitimler yapılarak, daha başarılı bir yaz eğitimi için Yaz Okulları programının dersleri ve müfredatı ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Yaz Okulları’nın organize ve eğitimleri için kadrolar oluşturulmuştur. Sağlıklı bir eğitim, ciddiyet, süreklilik ve özveri ister. İnsan hayatının önemli bir kısmı eğitim kurumlarında geçmektedir. Dolayısıyla insanın ruh ve inanç yapısı, eğitim kurumlarında almış olduğu bilgiler doğrultusunda şekillenmektedir. Çocukla- rımızın bu kurslara yönlendirilmesi kimlik ve kişiliğinin oluşması, toplumda sosyal bir yer edinmesi açısından oldukça önemlidir.” DİNLENME VE EĞLENME PROJELERİ IGMG Yaz Okulları projesinin ana gayelerinden birisi de, öğrencilerin uygun ortamlarda dinlenmeleri ve eğlenmelerinin sağlanmasıdır. Kendi örf, adet ve kültürüne dayalı eğlenme ve dinlenme sanatı talebelere kurs dönemi içerisinde öğretilmektedir. Dinlenme ve eğlenme programlarında IGMG Bölge Gençlik Teşkilatı ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı birimlerinden görevlendirilen arkadaşlarımızın yardım ve destekleriyle organizeler yapılarak, öğrencilerin en iyi şekilde memnun edilmeleri için gayret gösterilmektedir. Öğrencilerin yaz kurslarına iştirakleri esnasında yeni arkadaş çevresinin geliştirilmesi sağlanmakta, birbirleri ile kaynaşmaları ve paylaşmaları öğretilmektedir. On ay boyunca bulundukları bölgelerde okullara gitmiş olan çocuklarımızın dinlenmek ve eğlenmek en doğal hakları olduğu için, çeşitli sportif çalışmalar (futbol, voleybol, basket, yüzme, tenis v.b.) düzenlenerek turnuvalar ve geziler organize edilmektedir. Eğitim Başkanlığı Boschstr. 61-65 D-50171 Kerpen Tel.: 02237-656 270 egitim@igmg.de · www.igmg.de Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 7 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir öln’e ilk uçuşunu 1971 senesinde gerçekleştiren Türk Hava Yolları 40 senedir Ren nehri üzerinden yolcuları İstanbul ve Köln’e taşıyor. Bu yıldönümünü görkemli birşekilde Köln Filarmoni’de kutlayan THY, 1.500’ün üzerinde davetli ile birlikte muhteşem bir klasik konser gecesi düzenledi. Programa Türkiye`den Onur konuğu Türk Hava Yoları Genel Müdürü Temel Kotil, Yeşiller partisi NRW Eyalet Milletvekili Dr. Arif Ünal, TC. Berlin Din Hizmetleri Müsteşarı Prof. Dr. Ali Dere, ATiB Kurucularından Eski Genel Başkan Musa Serdar Çelebi, BiG Parti Genel Başkanı Haluk Yıldız, Türkiyem Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Duran, THY Köln ve Avrupa Reklam Müdürü İsa Al, Türkiyeden Türk Hava Yolları Pazarlama ve Satış Başkanı M. Akif Konar, Ziya Taşkent, İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Temsilcileri İbrahim Kaygısız, İlhan Bilgü, Abdurrahman Dizman, TV5 Avrupa Koordinatörü Mustafa Macit ve ekibi, Alman Milli takımı ve Fenerbahçe eski kalecisi Toni Schumacher, THY Almanya sorumlularından Osman Nuri Hasırcı, Murat Gür, çok sayıda lisans ve liyakat sahibi Alman misafirler, Ditip Köln Merkez yönetim temsilcileri ve yaklaşık 1500 sanat sever proğrama iştirak ettiler. Dünyaca ünlü orkestra şefi ve bestekar Betin Güneş’in şefliğinde sahne alan ve konser öncesinde bir ilk gerçekleştirilerek kurulan “Tur- K sayfa 8 Hayat Türk Hava Yolları İstanbul-Köln Hattının 40. Yılını Görkemli Bir Şekilde Köln Filarmoni’de Kutladı kish Airlines Chamber Orchestra” davetlilere klasik batı müziğinden Beethoven, Tschaikowsky ve Rossini‘nin yanısıra Cemal Reşit Rey ve klasik İstanbul müziklerini sundu. Geceye ev sahipliği yapan THY Genel Müdürü Dr. Temel Kotil, THY olarak tekrar bir ilki gerçekleştirdiklerini ve dünyada kendi orkestrası olan tek havayolu şirketi olduklarını vurguladı. Orkestra Şefi Betin Güneş bu geceye özel bes- Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 telediği Türk Hava Yolları senfonisiyle birlikte 15. senfonisini klasik müzik sevenlerine sunmuş oldu. Turkish Airlines Chamber Orchestra’sında 24 ayrı ülkeden müzisyen bulunmakta. “40 yıldır uçtuğumuz bu güzel şehir Köln’de muhteşem konserle birlikte başarı hikayemizi taçlandırıyoruz” diyen Dr. Temel Kotil, Köln’den yakın zamanda her gün 2 kere uçmayı hedeflediklerini kaydetti. Temel Bey’den plaket takdim alan Köln Havalimanı Müdürü Michael Garvens’de 40 yıldır başarılı birşekilde birlikte çalıştıkları THY’den duyduğu memnuniyeti dile getirdi. “Günlük iki uçuşu biz de istiyoruz ve eminim yakın zamanda bu fikri hayata geçireceğiz” diyen Garvens, özellikle business yolcuların THY ile birlikte İstanbul üzerinden dünyaya açıldığını ve bundan dolayı Köln Havalimanı olarak duydukları memnuniyeti dile getirdi. haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Hanau İslam Cemiyeti Kurucularından, İlk Başkanı, Hessen Bölgesi’nin Mahmut Ağabeyi ve Bir Osmanlı Beyefendisi Mahmut Kasalak Ağabey Rahmeti Rahmana Kavuştu onyalı olan ve 64`lü yýllarda Almanya`ya geldiðinde Milli Görüþle tanýþan Mahmut Kasalak; o günden bugüne kadar nerede Milli Görüþ ile ilgili ve Hanau ile ilgili çalýþma varsa onu görürdünüz. Hanau`da Milli Görüþ denince ilk akla gelen isimlerden biri idi Mahmut Kasalak Aðabey. Hanau İslam Cemiyeti`nin kuru- K cularý arasýnda bulunan ve ilk başkanlığını da yapan Mahmut Kasalak Aðabey, pek çok badireli dönemde de hem Hessen Bölgesinin ve hem de Hanau`nun koruyucu kalkanlarından biri olmaya devam etti. Kendisine karşı yapılan her türlü haksızlık ve olumsuz tavırları bir olgun insan edasıyla affeden ama davasına ve inandığı değerlere zarar vermek isteyenlere her daim tavrını koyan Mahmut ağabey sadece Hanau`da değil son dönemde yaşadığı Gelnhausende de kurulan cemiyetin hem kurucuları arasında bulundu ve hem de tecrübelerini buradaki idareci kardeşlerine aktarmaktan geri durmadı. Özellikle gençlere karşı özel ilgisi olan Mahmut Kasalak Ağabey; ilme karşı okumaya karşı ilgisi olan gençleri gördü- sayfa 10 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 ğünde çok memnun olur ve imkanları dahilinde bu gençlere her türlü desteği vermekten geri durmazdı. Bunun örneğini cenazesinde konuşma yapan Prof. Dr. Talat Mesud Yelbuz ortaya koydu. 80`li yıllarda daha çocukken kendisine yaptığı nasihatler ve destekler sonucu okumaya karar verdiğini ve şu anda Profesör olarak insanlara hizmet ettiğini dile getirdi. Benim bu konuma gelmemde özellikle Mahmut Kasalak Ağabeyin katkısı çoktur” dedi. IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş; “Efendimiz (s.a.v)in bir hadisini konuşmasında hatırlattı: “Ölüm nasihattir” diye. Galiba senin son nasihatin de bu oldu. Hanau ve çevresinde giyimiyle, konuşmasıyla ve tavırlarıyla bir beyefendi timsali herkesin gösterdiği ilk isim Mahmut Kasalak Ağabeydi. Mesleği terzi olduğu için ve gerçekten de temiz ve güzel giymeyi sevip bunu da hem evlatlarına ve hem de çevresindekilere örnek olarak tavsiye ettiği için “Bir Osmanlı Beyefendisi” lakabını hakkediyordu. Bir seferinde teşkilat çalışması için Gelnhausen`e Hasan Damar Abi ile gittiğimizde Mahmut Kasalak Ağabey de orada idi. Hasan abi ile kucaklaştıktan sonra şu konuşmalarına şahit olmuştum. “Hasan bey ben seni Allah için seviyorum. Belki eskiden bazı meselelerde ters düştüğümüz olmuştur. Ama ben sana karşı hiç bir art niyet beslemedim. Ve her zaman dediğim gibi sen o meselede haklı idin. Allah senden razı olsun bizim yanlış yapmamıza engel oldun” demişti. Hata yaptığında özür dilemesini bilecek bir erdeme de sahipti. Son günlerinde yatağa mahkum şekilde evinde tedavi görürken IGMG Onursal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, Özel Kalem Müdürü Emrullah Yayla, IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş ile birlikte ziyaretine gitmiştik. Yine o güler yüzü ve yine o bilge tavrıyla bizlere nasihatlerde bulundu. Bu sıkıntıların kendisine Allah`ın bir lütfu olduğunu ve hiç bir şekilde kimseye kırgın olmadığını herkese hakkını helal ettiğini söyledi. Mahmut Ağabey bil ki cenazene katılan herkesin hep bir ağızdan söyledikleri gibi bizler de sana haklarımızı helal ediyoruz. Sen bizlere hem yaptığın çalışmalarla ve hem de verdiğin nasihatlerle örnek oldun. Son dönemlerinde oğlun Mustafa Ka- salak çok istiyordu torunun Talha`nın mürüvvetini görmeni ama kısmet değilmiş. İnşallah mürüvvetini bizler senin adına gerçekleştireceğiz. Biliyoruz ki gözün arkada değil; hem evlatların ve hem de seni örnek alan, yetişmelerine vesile olduğun insanlar inandığın hak davanın sancağını daima yukarılarda tutacaklardır. Maalesef Milli Görüş Davasının çınarları birer birer Rahmeti Rahmana kavuşmaktadır. Dava Liderimiz Erbakan Hocamızın ardından yine büyüklerimiz sırasıyla emanetlerini teslim etmekteler. Biz biliyoruz ki; bu davaya hizmet edenler fanidir. Ama Allah ve O`nun davası bakidir. Mahmut Ağabey; Cenab-ý Allah sana rahmet etsin. Seni Efendimize komþu etsin. Efendimizin þefaatini senin üzerine kýlsýn. O`nun kutlu sancağı altında cennette bizleri beraberce haşreylesin. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Hakikât Çıplak “Siz bu durumdan nice kitap konuları çıkarırsınız” diyen hocama; -Ben buradan sadece ibret dersi alarak çıkıyorum” dedim ve ilave ettim: -Hakikati görmek, onunla yüzleşmek isteyenler, giydirilmiş, örtülmüş, ambalajlanmış şekliyle değil, çıplak hâliyle tanış olmalıdırlar. apıda bir müddet beklettikten sonra uzun muşamba önlüğünü giymiş olarak dışarı çıktı. Beklettiğinden dolayı özür beyan ettikten sonra kendisini takdim etti. İnsanlarla ilk defa tanışırken, söylediklerine değil de, hareketlerine dikkatim odaklandığından, telafuz edilen isimleri o anda unutuyorum veya duymuyorum. Benim yaşlardaki bu mütevazi şahsın da ismini o anda hafızam kayıt altına almadı veya oralık olmadım. Fakat benden de aynı şekilde karşılık beklediğini anladığımdan, gecikmeden cevap verdim. -Benim de adım, Mahmut Aşkar... İsmini unuttuğum, fakat ömrü billah simasını unutmayacağım adam, bu fakirin ismini duyunca bir hoş oldu... Merak ettiğiniz bir insanı ummadığınız bir zaman ve ortamda karşınızda görünce siz na- K sıl olabilirseniz, karşımdaki kişi de o şekilde oldu: -“Kitaplarınızdan tanıdığım sizi çok merak ediyordum” deyince, bu sefer de ben tatlı bir şaşkınlık geçirdim. Bizim gibi çok az okuyan bir toplumda bir yazar için bundan daha güzel iltifat ne olabilirdi ki... İşinin erbabı adam, fazla zaman israf etmemek adına; -“Siz bu durumdan nice kitap konuları çıkarırsınız” dedi ve içeri girdi. Bana da, onu takip etmekten başka seçenek yoktu zaten. Beton ve ıslak zeminde önce diz boyu çizmeleri giymem gerektiğini nazik bir dille söyledikten sonra önlüğü giymemde yardımcı oldu. Plastik eldivenlerin ve ağız maskesinin yerini gösterdi... Eldivenleri giydim, maskeyi taktım, heyecanımı metanetimle bastırmaya çalışırken, içerdeki havanın soğukluğu kadar ağırlığı da üzerime çöküyordu. Kendisine asistanlık yapacağım adam, bana ne yapmam gerektiğini ve nasıl yardımcı olabileceğimi ayrıntılı bir şekilde anlattı. O, içinde bulunduğumuz olağanüstü duruma göre son derece rahat iken, ben son derece gergin olmama rağmen bunu hissettirmemeye gayret ediyordum. Hakikatı bilmek başka, onunla yüzyüze gelmek, karşılaşmak başkadır... İşinin ehli, inanmış adam besmele çektikten sonra yanyana sıralanmış dolap kapaklarından birini açtı, takriben iki metre uzunluğundaki tahta kaplı hakikatın bir ucundan da ben tuttum; onu çıplak ve soğuk odanın ortasına yapılmış olan yere yaklaştırdık. Hocam bir taraftan bantla yapıştırılmış kapağı açarken, diğer taraftan da bana işin bu safhasında yapmam gerekeni izah ediyordu. Nihayet kapak açıldı ve ben libassız hakikatle karşı karşıyaydım. Her defasında değişik kumaşlar ve renklerle örtülü hakikat şimdi “ilkgün”kü gibiydi: Çıplak! Sadece o ilkgün’de çığlık atarak kendinden haberdar eden hakikat, şimdi “songün”de ölü sessizliğine bürünmüştü. Şimdi çığlık atanlar, onu yolcu edenlerdi... Daha düne kadar geleceğe dair planlar kuran, hesaplar yapan, hayalleri olan bir adamdı o... Dişiyle tırnağıyla mücadele verdiği bir ömür bırakmıştı geride... Şimdi ne dişiyle tırnağıyla kazandığı dünya malı, ne de en kıymetli varlığı evlatları, onu bu yolculuktan alıkoyamamışlardı. Gürlediği zaman etrafındakiler onun heybetinden titrerlerdi ama artık susmuştu bir kere ve son kere... Sert ve keskin bakışları yetiyordu aslında herşeyi anlatmaya... Şimdi artık kapamıştı gözlerini bir defa ve açmamaya kararlıydı son defa!.. Balyoz gibi yumruklar şimdi düştüğü yerden kalkmıyordu artık... Herşeye diyecek bir sözü, itirazı olan adam, şimdi ne mahmut.askar@t-online.de yapsan itiraz etmeyen, ses çıkarmayan, karşı koymayan ölü gibiydi adeta... Artık ne, “gibi” yakıştırmam, ne de, “adeta” benzetmem, karşımdaki çıplak hakikatı örtbas etmeye yetmiyordu! Hocamın ikazıyla irkildim: -Mahmut Bey, şimdi de merhumu bana doğru kaldır ve suyu yıkadığım yerlerin üstüne tut! O değerli dostun yerine, bir ara kendimi yıkıyoruz zannettim: Hakikatın bu derecesini çıplak gözle görmek, görebilmek: Ölmeden ölebilmek!... Bütün dünyalıklardan ve dünyadan sıyrılarak diriyken ölmek... Korktum! Hazırlıksız ölmüş olmaktan korktum. Toprağa gidecek olan kendi hakikatimin benden bir cisim olduğunu anlayınca korktum, ölümden değil... Şimdi biz, çıplak hakikatı bir daha, bir daha yıkıyorduk. -Mahmut Bey dedi hocam, “görüyor musun, müslümanlar yıkandıktan sonra yüzlerine nur geliyor.” -Elhamdülillah... Dünyaya ve dünyalıklara “songün”de elveda diyen hakikat, yine “ilkgün”kü gibi anadan üryandı. Doğduktan sonra bir parça beze sarılan insan, öldükten sonra da birkaç parça beze sarılmalıydı... Fakat bu “ölen” hakikat değil, hakikatı görmek içindi. “Siz bu durumdan nice kitap konuları çıkarırsınız” diyen hocama; -Ben buradan sadece ibret dersi alarak çıkıyorum” dedim ve ilave ettim: -Hakikati görmek, onunla yüzleşmek isteyenler, giydirilmiş, örtülmüş, ambalajlanmış şekliyle değil, çıplak hâliyle tanış olmalıdırlar. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 11 haber u insanın en temel, zarurî ihtiyaçlarından biri. Sağlıklı yaşam için vazgeçilmez bir nimet. Bu temel ihtiyaca ulaşma noktasındaki gayretler de aynı zarurî ölçüde öneme sahip oluyor. Bu önemli konuda, IGMG Sosyal Yardım Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık ile “Susuz Yüreklere Su Serpin” sloganı ile başlatılan Su Kuyusu Projesini konuştuk. Arkadaşımız Murat Kubat`ın röportajını sunuyoruz. “Susuz Yüreklere Su Serpin” sloganı ile başlatmış olduğunuz Su Kuyusu Projesi hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Bu projenin amacı nedir? Dünyanın birçok yerinde kuraklık, kronik su kıtlığı, küresel ısınma, yokluk ve imkansızlık nedeniyle suyun önemi gün be gün tüm ülkeler için artarken, başta Afrika kıtası olmak üzere her gün yüzlerce kişi temiz suya ulaşamamakta ve yaşamını yitirmektedir. IGMG Sosyal Yardım Derneği yardımlarını din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin su projesi ile ihtiyaç sahiplerinin yüklerini hafifletmek, Afrika’daki bu kuraklık dalgasına çare olmak, bir bardak su için kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalan bedenlerin mesafelerini kısaltmak ve susuzluktan kurumuş yüreklere bir su damlası olabilmek derneğimizin amacıdır. Su Kuyusu Projesi’ni hangi ülke ve bölgelerde yürütüyorsunuz? Bu ülkeler ve bölgeler hakkında bilgi verebilir misiniz? IGMG Sosyal Yardım Derneği Afrika ve Asya’daki ülkelerin birçok bölgesinde su kuyusu çalışmaları yapıyor. Özellikle Afrika’da su ihtiyacı kendini daha çok hissettiriyor. Bazen aylarca yağmur yağmıyor, arasıra yağan yağmur ise kalıcı olmuyor. Derneğimiz tarafından su ihtiyacı olan yerler uzmanlar tarafından tesbit edilmekte, suyun hijyenik olması için kuyuların üstü betonla kapatılıp el pompası konmaktadır. Bu kuyulardan ortalama 500 ila 2000 kişi istifade ediyor. Bu kuyuların derinliği 30 ila 90 metre arasında değişiyor. Su kuyularından insanlar istifade ettiği gibi, hayvanların da istifade edebilmesi için su kuyularına aynı zamanda yalaklarda yapılıyor. Halihazırda çalışma yaptığımız ülkeler şunlar: Somali, Kamerun, Nijer, Çad, Uganda, Benin, Etiyopya, Gana, Burkina Faso ve Moritanya’dır. Bu ülkelerde açılan su kuyu- S Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Susuz Yüreklere Su Serpin larının maliyeti 1.500 € ile 3.000 € arasında değişmektedir. Su kuyusu açtığımız bu ülkelerin mağduriyetleri birbirlerinden farklıdır. Örneğin Somali on yıllardır iç çatışmanın sonucunda dünyanın en mağdur ülkesi olması hasebi ile, Etiyopya ve Nijer gibi ülkeler ise aşırı yokluk ve kuraklık nedeni ile suya ulaşma noktasında ciddi sıkıntılar yaşamaktalar. Su kıtlığının yaşandığı bölgelerdeki kıtlık, sıkıntı ne aşamada? Bu sıkıntıyı biraz tasvir edebilir miyiz? Afrika’nın çoğu bölgelerinde asıl sıkıntı temiz suya erişimin imkansızlıktan dolayı zor olmasıdır. Temiz suya ulaşımın olmaması ishal, kolera, tifo ve dizanteri gibi hastalıklara yol açıyor. İmkanların kısıtlı olması ve yetersiz altyapı yüzünden özellikle kırsal bölgelerde yaşayan ihtiyaç sahipleri ciddi şekilde mağdur oluyorlar. Kadınlar ve çocuklar, bir bidon su için kavurucu sıcaklığın altında her gün kilometrelerce yürümek zorunda kalıyorlar. Bilhassa çocuklar hergün temiz su getirmekle geçen günlerinden dolayı okula gidemiyor. Dünya üzerinde 6 milyar insanın 1.2 milyarı güvenilir içme suyundan yoksun iken, 2.4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişemiyor. Temiz su yokluğunun yol açtığı hastalıklar en çok çocukları etkiliyor. 2005´te her gün beş yaşından küçük 4 bin 500 çocuk sağlıksız içme suyu ve uygunsuz hijyen şartlarının yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle öldü. Su kuyusu açılacak bölgeleri konuştuktan sonra biraz da projenin uygulanma aşamasından bahsedelim istiyorum. Projenin uygulama süreci, tamamlanma süresi ve sayfa 12 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 maliyeti hakkında bilgi verebilir misiniz? Açtığımız kuyulardan uzun vadeli istifade edildiğinden bu kuyular kalıcı projeler kısmına giriyor. Bu kuyuların uygulama ve tamamlanma süreci bir ay kadardır. Lakin hayırseverlere bilgilerin ulaşması 6 – 8 ay kadar sürebilir. Bunun sebebi ise belli adet su kuyularının havuzda toplanmasının süre almasıdır. Su kuyusu açtığımız ülkelere ancak hayırseverlerden 20 ila 30 su kuyu bedeli elimize ulaştığında Afrika ya da Asya’da su kuyu çalışmalarına başlayabiliyoruz. Bu şekilde toptan su kuyusu açtığımızda su kuyusu maliyeti daha ucuza gelmekte ve bilahare daha çok kuyu açma imkanımız oluyor. Ayrıca bu ülkelerde sanayinin olmaması ve malzemelerin yurt dışından gelmesi zaman açısından çalışmaların tamamlanmasını geciktirmektedir. Kısaca ülkelere göre su kuyu maliyetlerinden bahsedecek olursak: Nijer, Uganda ve Benin 2.000 €; Çad ve Kamerun’da 1.500 €; Gana’da 2.300 €; Somali’de 2.500 €; Etiyopya’da 3.000€. Projenin hangi bölgelerde gerçekleştiği, tamamlanma süreci ve maliyeti hakkında bilgi edindikten sonra, bu projeye destek sağlayacak yardımseverlerin ne şekilde katılabilecekleri, katkı sağlayabilecekleri hakkında neler söyleyebiliriz? Bu projeye yardımseverlerin katkıda bulunabilmeleri için IGMG Sosyal Yardım Derneği’nin hesap numaralarına, ülke isimlerini de not düşerek, havale etmeleri yeterlidir. Havaleden önce daha geniş bilgi almaları da uygun olur. Ayrıca bulundukları şubelerde ya da akrabalar ve komşular arasında bir kampanya başlatmaları da çok verimli sonuçlar verecektir. Kermes, Seminer gibi faaliyetler organize edilebilir. Zira “Damlaya damlaya göl olur” vecizesi ekseninde susuzluktan çatlamış bedenlere bir damla su ile herkesin katkısı olmuş olur. IGMG Sosyal Yardım Derneği’nin internet sayfasından da online olarak bağışta bulunmak mümkündür. (www.igmg-hilft.de). Pekiyi, Su Kuyusu Projesi’ne katılmak isteyen yardımseverlerin, açılan su kuyularına kendi isimlerini verme imkânları var mı? Bunun şartları nelerdir? Derneğimiz, ilke olarak benimsediği bir özellik olan şeffaflık prensibince yardım eden her hayırsevere bağışının alındığında ve amacına uygun kullanıldığına dair makbuz göndermektedir. Ayrıca 500 € ve üstünde yardım eden her hayırseverin talep ettiği bir ismi su kuyusuna isim olarak levhada yazılı şekilde koyup, bununla ilgili resmi ve görüntüyü de hayırseverimizin gönlü mutmain olsun adına kendisine göndermekteyiz. Burada önemli husus bağışta bulunan hayırseverin mutlaka adres bilgisi elimizde olması gerekiyor ki raporları kendisine gönderebilelim. Son olarak bu projeye destek verecek yardımsever ile paylaşmak istediğiniz mesajınız nedir? Daha önce vurguladığım gibi açtığımız su kuyularından uzun vadeli istifade edildiğinden bu kuyulara kalıcı projelerde diyebiliriz. Kalıcı ve uzun vadeli istifade edilmesinden dolayı da sadaka-ı cariyedir; Peygamber Efendimiz hayırseverin su kuyusundan her canlı istifade ettiğinde ameline yazılacağını müjdelemiştir. Hem ihtiyacın olması hem de manevi yönden ecrin ve mükâfatın büyük olması hasebi ile hayırseverlerin bu projeye sahipsiz bırakmamasını ümit ediyoruz. Ayrıca su kuyusundan oradaki mağdurlar faydalandıkları sürece, yardımseverleri hayır ile anacaklarına ve hayır dualar edeceklerine emin olabilirler. Biz de içtenlikle verdiğiniz cevaplardan dolayı teşekkür ediyor, bu projenin mazlum ve mağdurlar adına gerekli ilgiyi görmesi için dua ediyoruz... Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya İlhan BİLGÜ “İslam Tartışmaları”nın Kültüralist Yönü Göreve gelir gelmez, ülkede yaşayan 4 milyona yakın Müslümanla ilgili olarak “Tarihî olarak İslam’ın Almanya’ya ait olduğu hiçbir şekilde belgelenemeyecek bir gerçektir,” ifadesini kullanan Bakan Friedrich’in başarılı bir entegrasyon tanımı da, Müslümanların devlet tarafından bir şekilde dışlanmak, ya da, yürürlükteki hukukta istisnalar oluşturularak farklı bir muameleye tâbi tutulmak istendiği izlenimini veriyor. on 20 yıl değerlendirildiğinde Fransa’da başlayan “İslam ve Laiklik” tartışmalarının yeni bir tartışma olmadığı kolayca ortaya çıkar. Yani tartışma, aslında, zaten medya ve siyasetçiler arasında epey bir mesafe almış durumda. Fransa’daki tartışmayı önemli kılan ise, Nisan ayı başında Sarkozy’nin partisinin bu tartışmayı resmî gündeme almış olması. Nitekim içeriğine baktığımızda bu tartışmanın çoğu maddeleri, “Müslümanların uyması gereken yasaklar” şeklinde yasalaşmış durumda. Tartışma maddelerini, malum konular oluşturuyor: Başörtüsü, helâl et kesimi, camiler haricinde namaz kılınması, hastane ve okullarla diğer kamu alanlarında Müslümanlara getirilmesi planlanan yasaklar. Tüm bu tartışmaların gerekçesi ise geçen yüzyılın başında Fransa’da yürürlüğe giren “Laiklik” uygulamasının Müslümanların, o dönemlerde Fransa’da sayılarının az olması se- S bebiyle, yasaklara isim belirtilerek dahil edilememiş olması. Yani, sözde “judéo-chéritien” kültürden farklı olan İslam kültürünün, dolayısıyla Müslümanların, bu kültür içinde eritilmesi öngörülüyor. Aynı tartışmaları Almanya, Belçika, İsviçre ve Avusturya gibi önde gelen “Batı” Avrupa ülkelerinde özellikle seçimlere denk gelen dönemlerde yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Müslümanları “öteki”leştiren ve Avrupa’nın kültürüne “daha baştan” uymadıkları gerekçesi ile hukukî ayrımcılığa maruz kalmalarını, dolayısıyla, toplumal dışlanmayı meşrulaştıran bu söylem, geçen aylarda Almanya’da yeni göreve gelen İçişleri Bakanı Dr. Hans-Peter Friedrich tarafından gündeme getirildi. “İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı” yolundaki bu söylemi, daha önce yaşanılan “Leitkultur-Öncü Kültür” tartışmaları ışığında ele aldığımızda, ırkın olmadığı ırkçılık (Rassismus ohne Rassen) sınıflaması içinde değerlendirilen ve adına “Kültüralizm” denilen farklı bir ırkçılık ile karşılaştığımızı görürüz. Her ne kadar Mart ayı sonunda toplanan “Alman İslam Konferansı”nda İçişleri Bakanı Dr. Hans-Peter Friedrich’in, terörle mücadele kapsamında işbirliği önerisi tüm siyasal ve toplumsal katmanlardan tepki toplasa da, bakan ile birlikte başta Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel ve diğer Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) mensuplarının gururlanarak ortaya attıkları, “Öncü Kültür” ve Almanya’nın Hristiyanî-Batılı, ya da HristiyanîYahudî kültür kökeni tartışması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Göreve gelir gelmez, ülkede yaşayan 4 milyona yakın Müslümanla ilgili olarak “Tarihî olarak İslam’ın Almanya’ya ait olduğu hiçbir şekilde belgelenemeyecek bir gerçektir,” ifadesini kullanan Bakan Friedrich’in başarılı bir entegrasyon tanımı da, Müslümanların devlet tarafından bir şekilde dışlanmak, ya da, yü- rürlükteki hukukta istisnalar oluşturularak farklı bir muameleye tâbi tutulmak istendiği izlenimini veriyor. “Başarılı bir entegrasyonun iki şartı var: Almanya’nın -yaklaşık 4 Milyon Müslüman’ın da dahil olduğu- toplumsal gerçeklerini bilmek ve kültürümüzün Hristiyanî-Batılı kökeninin açık bir bilincine varmak,” ifadelerini kullanan İçişleri Bakanı Dr. Friedrich’in burada özellikle “kültürümüzün Hristiyanî-Batılı kökeninin açık bir bilincine varmak” vurgusunu yapması nasıl yorumlanabilir ki? Hristiyan Birlik partileri CDU/ CSU Federal Meclis Grubu İçişleri sözcüsü ve bakan ile aynı partiden olan Hans-Peter Uhl’un şu savunması, bu kültüralist, ırkı olmayan ırkçılık tanımlamasına tam da uygun düşmüyor mu? Hans-Peter Uhl’un “İslam, Alman kültürünün kurucu bir parçası değildir. Viyana önlerinde Türklerle yapılan savaş, aslında, Hristiyanlığın Avrupa’nın kurucu bir parçası olarak kalması için yapılmıştı,” ifadelerinden sonra, bu öncü kültür tartışmalarının üstü örtülü bir ırkçılık olarak değerlendirilmesi mümkün değil mi? Böyle bir değerlendirme yapılabileceği endişesini bizzat Uhl da sezmiş olacak ki, Müslümanları otomatik olarak dışlamaya yol aça- ibilgu@igmg.de bilecek sözlerini daha sonra “Ama artık bugün bu, İslam’a karşı savaşılması anlamına değil, aksine bizim öncü kültürümüzün tanımlanması anlamına geliyor,”diyerek de işi “sosyal” ya da “kültürel gerçek”liğe getirerek açıklamaya çalışıyor. Bu dışlama, ya da dışlanma endişesi ile ilgili soruyu ise Südduetsche Zeitung1 gazetesi soruyor. Yani, sadece Müslümanlar buradan özel bir anlam çıkarmıyor; medya mensupları da aynı anlamı çıkarıyorlar. Meselâ, İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich özellikle kültüre vurgu yaparak farklılıkları ayrıştırıyor ve bu ülkede İslam’a yer vermeye yanaşmıyor. “İslam bizim kültürümüzün bir parçası mıdır? şeklindeki bir soruya ben: Bizim kültürümüz, HristiyanîBatılı kültürdür, derim.” Bakan’ın bu cevabına “Sizin bu cümleniz pek çok Müslüman tarafından, siz buraya ait değilsiniz. Burada olsanız bile, şeklinde bir mesaj olarak algılanıyor,” diyen gazeteci sonunda şöyle bir cevap alıyor: “Bu kötü niyetli bir yorum.” Öyle görünüyor ki sayın bakanın, kendi sözlerinin nasıl anlaşılacağı ile Federal İçişleri Bakanı Friedrich Başkanlığında toplanan Alman İslam Konferansı (Foto: © Dirk Enters) Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 13 haber ilgili bir endişesi yok. Bizim ise var. Çünkü bütün bunlar seçmene verilmek istenen, ama iyi sonuçlar da getirmeyecek olan dışlayıcı, ayrımcı kültüralist mesajlardır. Seçmen mesajı şöyle alacaktır: “Müslümanlar kültürümüzü tehlikeye sokuyorlar. Zaten onlarla tarihsel ve kültürel bir birliğimiz ve bağımız da yok. Bunun için Müslümanların özellikle hukukî eşitlik istemeleri haksızlıktır. Okullarda, devlet dairelerinde, mahallelerdeki görüntü ve istekleri de bu yüzden kabullenilemez. Yasak yoksa da, yasak getirmeye niyetli siyasetçilere ihtiyaç var.” Aynı zamanda bir hukukçu olan İçişleri Bakanı Hans-Peter Fried- GMG Düsseldorf Bölgesinin düzenlediği Ostern Tatilini değerlendirme Wesel Kampı iki hafta sürdü. Yatılı kampa 73 erkek öğrenci katıldı. Kursa sahasında deneyimli Hocalar Abdullah Yavuz, Sultan Hocahanım, Hasan Yeşilırmak ve Tünay Hocahanım tarafından müfredata uygun dersler verildi. Kampta Kur’an ve Ezber derslerinin yanında Temel Bilgiler, Siyer, Almanca Dini Terimler dersleri verildi. Sosyal etkinlik olarak Musiki, Ebru, Ağaç oyma, Boyama, Spor ve satranç dersleri de verildi. Ahlaki değerler, Tarih şuuru, Motivasyon, aile içi iletişim konularında sunuların yapıldığı kampta çocuklar eğlenerek eğitimlerini tamamladılar. Kampta ayrıca velilere “Veli Olabilmek” konulu Abdullah Yavuz tarafından seminer verildi. Yoğun katılımın olduğu seminer veliler tarafından ilgi ile izlendi. Kapanış programında Kampta yapılan el sanatları sergilendi. Ebru, Ağaç oyma, hat ve süsleme sanatı ile ilgili çalışmalar veliler tarafın- I Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir rich’in, Almanya’nın “toplumsal gerçek”liklerini ve hukukî temellerini bilmemesi mümkün değil. Yani, seçmenine verdiği mesajlardan seçmenin çok da “iyi niyetli” bir yorum çıkarmayacağını, ya da, çıkaramayacağını bilmesi gerekir. Bilemiyorsa, seçmenini iyi okuyamamış demektir ki, bu bir siyasetçi için zaafiyet arzeder. Sayın Bakan’ın bunun gibi, Alman İslam Konferansı’nda İslamî kuruluşları ve Müslümanları, terörizmin, radikalizmin, aşırılığın önlenmesi hususunda “önleyici tedbir” olarak işbirliğine çağırması da seçmende farklı bir algılamaya sebep olmayacaktır. Aksine seçmen, mesa- Hayat jı, “Müslümanlar, terör üretiyor. Bu- le örtüşmesi bu yüzden gayet doğal. http://www.sueddeutsche.de/politik/islamkonfenun için de, polise ihbarda bulunup, renz-innenminister-friedrich-im-gespraech-ich-binpolisle işbirliği yapmaları gerekir,” ein-mann-fuer-law-and-order1.1079550 şeklinde algılayacaktır. Ne de olsa, İçişleri Bakanı’na göre “İslam da dahil her din ne yazık ki, siyasal olarak istismar edilebiliyor ve fakat İslam kuvvetli bir şekilde siyasal olarak istismar edilip kötüye kullanılan bir din.” Sonuç olarak, siyasîlerin İslam ve Müslümanlar ile ilgili tartışmaları, Almanya’daki tartışmalarla Fransa’daki tartışmaların, nüans farkı da olsa birbiriyle neredeyse örtüştüğünü gösteriyor, diyebiliriz. Ne de olsa Avrupa’nın kültürü “HristiyanîBatılı” kültür. Tartışmaların birbiriy- IGMG Düsseldorf Bölgesinde Ostern Eğitim Çalışması dan ilgi ile gezildi. Kapanış programı kursa katılan öğrenciler tarafından Kur’an ve meali ile başladı. İlahiler okundu, burada öğrenilen hadisler, namaz sure ve duaları Almancaları ile sunuldu. Şiirlerle sürdü. Öğrenciler tarafından hedefleri ve IGMG‘nin topluma katkıları konusunda Almanca sunumlar yapıldı. Çalışma- sayfa 14 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 lar ve yaşanan anılar slayt olarak gösterildi. Programa IGMG Genel Merkez Eğitim Başkan Yardımcısı Ramazan Başlık da katıldı. Yaptığı konuşmada IGMG’nin çalışmaları ve eğitimde oluşturduğu müfredat ile ilgili velilere bilgi verdi. Bu kutsal görevimizi sizlerin desteklerinizle yerine getiriyoruz. Çocuklarımızı bu bataklıktan kurtarmak için velilere nasıl görevlerin düştüğünü dile getirdi. Selamlama konuşması yapan IGMG Düsseldorf Bölgesi Eğitim Başkanı Şinasi Şimşek çocuklarımıza sahip çıkmanın önemini örnekleri ile velilere hatırlatmada bulundu. Kurs Müdiresi Sultan Hocahanım tarafından burada verilen eğitim hakkında bilgi verildi. Yıldız Gençlik çalışmaları hakkında Yıldız Gençlik Başkanı Yunus Semerci tarafından velilere bilgi verildi. Dua sonrasında öğrenci ve ağabeylere belgeleri verildi. Kampta Bölge tarafından kurulan Yıldız Gençlik projesi kapsamında Eğitim gören abiler stajlarını yaptılar. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir atı Avrupa’ya Türk İşgücü Göçünün 50. Yılı’nda, Göçmen Türkün mevcut durumunun muhasebesini yapmak üzere ATİB tarafından düzenlenen sempozyumun ilki başarıyla tamamlandı. Özellikle Almanya’daki Türk azınlığın öncelikli meselelerinin masaya yatırıldığı sempozyum, ATİB genel merkezinde gerçekleştirildi. Sempozyumun konuşmacıları ve işledikleri konular şunlardı: Eğitimci Mehmet Önel: Eğitim, Dil, Anadil Psikolog Dr. Emine Seçmez: Göçmen Türk Kadının Psikolojik Çıkmazı Şair-Yazar Yusuf Polatoğlu: Göçün ve Göçmen Türkün Edebiyatı B ATiB’de Avrupa’ya Göçün 50. Yıl Sempozyumu Yapıldı Gazeteci-Yazar Ali Kılıçarslan: Yeni (T)üretilen Kavramlar Ekseninde İslam ve Müslüman Algısı Gazeteci-Yazar Muhsin Ceylan: Türk Azınlığın Medyadaki Yeri ve Görüntüsü Politolog Alaattin Diker: Üçüncü Nesil Türklerde Kültürel Kimlik Yazar Mahmut Aşkar: Türk Sivil Kitle Kuruluşlarına Toplu Bakış ATİB Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Aşkar, kısa bir açış konuşması ve proğramın akışı hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra konuşmacıları tanıttı. Sempozyumda ele alınan konuların bilahere kitap olarak basılacağını hatırlatan Aşkar, yıl sonuna kadar en az iki sempozyum daha düzenleyeceklerini söyledi. Yaklaşık dört saat süren toplantı boyunca dinleyiciler, konularına iyi hazırlanmış konuşmacıların ağzından Batı Avrupa Türklerinin öncelikli sorunlarını ve teklif edilen çözüm yollarını dinlediler. ATİB Genel Başkanı Selahattin IGMG Pfungstadt Cemiyetinde Gönül Sohbeti ve Ahde Vefa Programı Saygın, sempozyumun kapanış konuşmasında, konuşmacılara teşekkür ettikten sonra, Batı Avrupa Türklerinin hayati önem arz eden meselelerini gündeme taşımaya ve takipçisi olmaya kararlı olduklarını ifade etti. Yemek arası verildiğinde, evlerde hazırlanan birbirinden leziz yiyecekler, açık büfe şeklinde davetlilere ikram edildi. Sempozyumun sonunda dinleyicilerden gelen sorular ve tekliflerle proğram sonlandırıldı. IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Ostern Tatili Değerlendirme Kursları Verimli Geçti GMG Kuzey Bavyera Bölgesi Eğitim Başkanlığı tarafından şubelerde düzenlenen gündüzlü kursların yanında, ‘Treuchtlingen Medine Camiinde Yatılı Kız Kursu düzenledi. Camiilerde verilen eğitimlere katılan kızlara İslam eğitimini sevdirmek amacıyla düzenlenen kursa bölge genelinden yoğun katılım dikkat çekti. Katılan öğrencilere tatil yapar gibi bir proğram uygulandı. İki tane bayan ve bir tane erkek eğitimcinin kontrolünde yatılı ve gündüzlü öğrencilere, gezi, piknik, kültürel etkinliklerle dolu, güzel bir eğitim verildi. Katılımcı öğrencilerin yanında velilerinin kapanış proğramındaki sevinçleri görmeye değerdi. IGMG Treuchtlingen Medine Cemiyet Başkanı Ali İrfan Çelik ve IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu kapanış proğramında birer tebrik ve teşekkür konuşması yaparak, aşçısından eğitimcilerine, öğrencisinden velilerine, idarecilerine yani katkısı olan herkese teşekkür ettiler. I GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Pfungstadt Şubesi tarafından organize edilen “Gönül Sohbeti ve Ahde Vefa Programı”na yoğun bir ilgi vardı. Program Furkan Başekin`in Kur`an-ı Kerim okumasıyla açıldı. Arkasından IGMG Pfungstadt Cemiyet Başkanı Ömer Gündüz açılış konuşması yaptı. Yaklaşık 500 kişinin izlediği program, ilk bölümünde Nasrettin Hoca sahne programı sergilendi. Ardından cemiyetin minik kızları ilahiler söylediler. I Programın ikinci bölümünde IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş`in selamlama konuşması ile devam edildi. Ardından Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca rahmetle anıldı. Gecenin son bölümünde Ömer Döngeloğlu hoca sahne aldı ve Asr-ı Saadeti yaşattı. Geç saatlere kadar süren sohbet dikkatle dinlendi. Ve Kur`an-ı Kerim okunarak kapanış yapıldı. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 15 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Millî Görüş 4. Olağan Kongresi Duisburg’da yapıldı. Kongre’de yapılan seçimlerde IGMG Köln Bölge Başkanlığı yapmakta olan Kemal Ergün Genel Başkan seçildi. Genel Sekreter olarak Oğuz Üçüncü yeniden seçilirken, Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı olarak da Hakkı Çiftçi seçildi. Önceki Başkan Yavuz Çelik Karahan kongre öncesi Genel Başkanlık için yeniden aday olmayacağını açıklamıştı. IGMG 4. Olağan Kongresi, delegelerin salondaki yerlerini almasından sonra, 23. Avrupa Kur’an-ı Kerim Yarışması Küçükler Birincisi ve Schwaben Bölgesi’nden Ali Mehmood’un okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı. Daha sonra ise Teşkilatlanma Başkanı Sami Ganioğlu delegelerin yoklamasını yaptı. Yoklamalar sonucunda kongreyi yönetecek olan Divan Heyeti ve üyelerin seçimi yapıldı. Seçimler sonucunda Hamburg Bölge Başkanı Ramazan Uçar Divan Başkanı, Engin Karahan Divan Katibi, Fransa Alpes Bölge Başkanı Emir Demirtaş ile Kuzey Ruhr Bölge Başkanı Murat İleri ve Bekir Altaş da Divan Üyeliklerine seçildiler. Divan heyeti, kongre toplanma yeter sayısının oluştuğunu, delege çoğunluğunun mevcut olduğunu tesbit ettikten sonra gündeme geçildi. Divan Heyeti Başkanı Ramazan Uçar delegelere teşekkür ettikten sonra kongre sürecini anlattı ve arkasından, Genel Başkanlık için aday olmayacağını bildiren Yavuz Çelik Karahan’ın hayat hikayesinin anlatıldığı bir kısa bir video klibi gösterildi. 4. Olağan Kongre, böylece Yavuz Çelik Karahan’a teşekkür etmiş oldu. Divan Heyeti ayrıca selamlama ve teşekkür konuşması yapmak üzere Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan’ı kürsüye davet etti. Delegelerin uzun süre ayakta alkışladığı Yavuz Çelik Karahan daha sonra kürsüye geldi ve delegelere teşekkür etti. Teşkilatın ilk kurucularını ve hizmet edenlerini hayırla anan Karahan daha sonra, teşkilatın temel çalışma ilkelerini şöyle anlattı: “Aldanan ve aldatan olmadık, olmayacağız. Müslümanın, yaşadığı toplumdaki insanların o Müslumanın elinden ve dilindem emin insan olması gerektiğine inandığımız için, emin; kendine İ sayfa 16 güvenilir bir Müslüman toplumu oluşması için gayret ettik, ediyoruz.” Yavuz Çelik Karahan konuşmasını şöyle sürdürdü. “Şu esas ve prensipleri her zaman koruduk, koruyacağız. 1- IGMG İslamî bir cemaattir. 2- Ümmetçi bir hareketiz. Hangi ırk, millet kavim ve dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Rasûluhu diyen herkesi dinde kardeşimiz kabul ettik, kimseyi tekfir etmedik. 3. Veda hutbesindeki ölçülerle hareket ettik. Peygamberimiz, ‘Ashabım size iki meanet bırakıyorum. Kim bu iki emanete sahip çıkarsa, Allah o toplumu aziz kılar, kim onlardan uzaklaşırsa da zelil kılar’ diyor. Liderimiz, önderimiz olan Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) bize emanet ettiği Kitab ve Sünneti’ni hareket temeline oturtan bir teşkilat olarak çalıştık. 4. Cihadı insanlara doğru anlatmaya çalıştık. Bazılarının ifade ettiği gibi, savaş ve terörün cihad olmadığını, aksine herkesin saadet ve huzuru için çalışma olduğunu anlattık. 5. Filtresiz bir İslam anlayışına sahibiz. Kimilerinin dediği gibi, şu ayetler Kur’an’da olmasaydı diyenler gibi, İslamı filtrelemek isteyenler oldu. Bunun için kimileri de İslam’la alay etti, küçük gördü ve kendilerine göre bir İslam istediler. Biz, bu anlamda filtresiz bir İslam anlayışına sahibiz. 6. IGMG bir parti veya siyasî bir teşkilat değildir. Ama toplumsal ve siyasî şuura da sahiptir. Mezheb imamlarımızdan Ebu Hanife, ‘Müslüman yaşadığı dünyadaki olayları ve gelişmeleri bilir, olaylar karşısında tavrını koyar’ diyor. Biz de olayları iyi tahlil yapacağız, yanlışa ve zulme karşı tavır alan bir topluluk olma anlayışı ile hareket edeceğiz. Değerli kardeşlerim, göreve geldiğimden beri, söylemde, eylemde birliğı, kurumsal bütünlüğümüzü ve yapıcı uslûbumuzu koruduk, bu uslûbu ile de İslam’ı ve çalışmalarımızı kamuoyuna sunduk. Bu arada teşkilatımız, bir çok ilklere öncülük etmiştir. Bizim bulunduğumuz 9 yıllık süre içinde de ilklere imza attık. 245 nok- Hayat IGMG Köln Bölge B IGMG Genel Baş tada yaptığımız Ana Sınıfı çalışmaları, bölgelerimizde kurulan 80 eğitim merkezimiz bunlara birer örnektir. Teşkilatlanma olarak ise, Kadınlar Gençlik Teşkilatımız, program olarak da Mâide-i Kur’an, Alemlere Rahmet ve Kutlu Doğum programları, Gençlik Umre Programları, Üniversiteliler Başkanlığı bünyesinde akademisyen yetiştirilmesi, gençlerimiz için özel Yıldız ve Hilâl Gençlik eğitim Programları ile Kadınlar Teşkilatımızın hatibelik ve Aile Eğitim programları bu ilklerimize birer örneklik teşkil ediyor. Değerli kardeşlerim, mazlum ve mağdurun dini sorulmaz, anlayışıyla, sosyal dayanışmalara önem verdik ve bu amaçla okullar, sağlık ocakları, yetimhaneler ve su kuyuları, Kurban Kampanyası gibi projelere imza attık.” Yavuz Çelik Karahan Kur’andan çeşitli ayetler ile Peygamber Efendimizin çeşitli hadisleri aktararak tavsiyelerde bulundu. “Hûd Sûresi 112. Ve 113. ayetlerde ‘Sen, beraberindeki tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı gitmeyin, doğrusu Allah yaptıklarınızı görür. Haksızlık yapanlara yönelmeyin, yoksa ateş size de Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra, yardım da göremezsiniz,’ buyuruluyor. Biz de bu ayetteki ilkelere sadık kaldık, dosdoğru olduk, haksızlık yapanlara yönelmedik, itiraz ettik. Değerli kardeşlerim. Aramızdaki kardeşlik bağlarını koparak her türlü davranıştan uzak durmalıyız. Biz bunun gayretini gösterdik. Nasıl ki Hadis-i Şerif’te, aramızdaki kardeşlik bağının gerçek Mü’min olduğumuzla ilgili bir bağ olduğu ifade ediliyor, onun için biz de birbirimizi sevip sevgi bağlarını kuvvetlendirmek durumundayız. ‘Sevdiğini aşırı sevme. Buğzettiğine de aşırı buğzetme. Zira bir gün sevdiğin ile düşman olabilir, buğzettiğinle dost olabilirsin’ hadisi de yolumuzu belirleyen bir başka hadistir. Değerli kardeşlerim, benim kendi görev dönemimde, bana destek olan Genel Başkan Yardımcılarına, MYK üyeleri ve personeline, Bölge Başkanlarına, Gençlik ve Kadınlar Teşkilatımıza ve Cemiyet başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Sizler, bugün burada seçeğiniz yeni yönetime destek veriniz. Ben kendi adıma bu yardımı ve desteği her zaman Haber: İlhan Bilgü· Resimler: İlhan Bilgü, Ali Atik, yapacağım.” Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan, delegelerden helâllik dileyerek konuşmasını bitirdi. Genel Sekreter Oğuz Üçüncü, delegeler adına Karahan’a teşekkür plaketi verdikoen sonra Faaliyet Raporunu okudu. Oğuz Üçüncü, önce teşkilat için açılan malî davaları eleştirdi. “Şu bir acı gerçek ki, aradan nerede ise üç yıl geçmiş olmasına rağmen ya sözkonusu soruşturmalar henüz netleştirilememiştir veya şahsımla alakalı organize suç örgütü soruşturmasında olduğu gibi olay 19 ay sonra savcılık tarafından sessiz sedasız ka- patılmıştır, dık aradık dık mantığ turmaların devleti kav lar tarafınd nın en aç söyledi. D yanlış yap naklanmad karşı bir ba lanıldığını “Bütün bu lıkların ad lümanların ve İslam d rüttüğümüz sında dilsiz haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Başkanı Kemal Ergün şkanlığına Seçildi İskender Güngör, Kerem Erdoğan, Hüseyin Acehan, Sinan Aktürk r,” diyen Üçüncü, araama hiçbirşey bulamağı ile yürütülen soruşn Almanya’daki hukuk avramının bazı mihrakdan ne denli zorlandığıçık belirtisi olduğunu Davaların, bir şeylerin pılmış olmasından kaydığını, aksine teşkilata baskı unsuru olarak kulı söyleyen Üçüncü, u olup bitenler, haksızdını koyduğumuz, müsın nesneleştirilmesine düşmanlığına karşı yüüz ve haksızlıklar karşıiz şeytan olmayı kabul- lenmediğimiz için yaşandı” dedi. Avrupa`da İslam ve Müslümanlarla ilgili olağanüstü gelişmelerden hareketle genel bir atmosfer bozukluğu ve toplumsal algı değişikliği meydana geldiğine işaret eden Oğuz Üçüncü, entegrasyon üst başlığıyla müslümanları ehlileştirme adına yürütülen asimilasyon ve güvenlik politikalarının, devletin gayri müslim dinî cemaatlerde cüret edemeyeceği İslam dininin içeriklerinin belirlenme hevesi gibi gelişmelere karşı teşkilatın tutumunun etkili olduğuna vurgu yaptı. Bu olup bitenler karşısında Müslümanların, IGMG’ye olan güvenin arttığını, açılan yeni cami sayısı ile üye sayısında, Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Teşkilatı, Kadınlar Gençlik Teşkilatı üye ve hizmetlerindeki artış ve Eğitim, İrşad, Umre gibi IGMG hizmetlerinden yararlananların sayısındaki artışların bunun delili olduğunu söyledi. Çeşitli faaliyetlerden örnekler sunan Oğuz Üçüncü, Ümmete karşı bir görev olarak yürütülen yardımların, okul, yetimhane, su kuyusu gibi müesseselerin kurulması gibi sosyal yardım faaliyetleriyle devam ettiğini, Avrupa’daki meselelerin çözümünü Avrupa’daki Müslümanlar olarak çözeceklerini ama, yanlarına da mazlum ve mağdurların dualarını alarak bunu gerçekleştireceklerini söyledi. Oğuz Üçüncü konuşmasını şöyle bitirdi: “Türkiye kökenli insanların oluşturmuş olduğu en büyük sivil toplum kurumu olarak İslam Toplumu Milli Görüş temel esaslarıyla, duruşuyla, çalışma prensipleriyle ve eşşiz hizmet yelpazesiyle hepimizin gurur kaynağıdır. Genel Merkez, Bölge, Şube, İdareci, Üye ve Cemaat dayanışmasıyla bu kurum Avrupa`da yaşayan müslümanların inşallah önünü açacak, müslü- manların eşit haklara kavuşması için gayretlerini artıracak ve gelecek nesillerin müslüman kalmalarını temin edecek çalışmaların öncüsü olmaya Allah`ın izni ile devam edecek. Bütün bunların yolunun Allah rızasına uygun bir faaliyet anlayışından, toplumsal sorumluluğumuzun ve ümmet bilincimizin geliştirilmesinden ve yerzüyünde hak ve adaletin tesisi için gayret edilmesinden geçtiğinin bilincinde olarak ve ayrıca kurumsallaşmamızı, ihtisasımızı ve yetkin insan sayımızı yeni dönemde geliştirmek mecburiyetinde olduğumuzu hatırlatarak, bir kez daha hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum ve yine hepinizi Allah`a emanet ediyorum” dedi. Muhasebe Başkanı İbrahim Yüksel’in muhasebe raporunu sunmasından sonra ise Divan Heyeti seçimlere geçti. Bölge Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu Üyeleri ve çok sayıda delegenin aday gösterdiği IGMG Köln Bölge Başkanı Kemal Ergün Genel Başkan, Oğuz Üçüncü ise Genel Sekreter, Hakkı Çiftçi de Başkan Yardımcısı olarak seçildiler. Seçilmesi üzerine Kemal Ergün bir selamlama ve teşekkür konuşması yaptı. Kemal Ergün, delegelere ve Yavuz Çelik Karahan’a yaptığı görevden dolayı teşekkür ettikten sonra göçün 50. yılında Avrupaki Müslümanların kendilerini geçici bir göçmen olarak görmemeleri gerektiğini, Müslümanların Avrupa’da Endülüs, Sicilya ve Osmanlı döneminde tarihi kökler oluşturduğunu söyledi. “Böylece, tarihi köklerimizle buluşma sorumluluğumuz vardır. Ama bunu yaparken, geleceğe dünden değil, bugünden bakmalıyız. Geçmişi değerlendirme biçimimiz, ufkumuzun sınırlarını belirler. Geçmişle kuracağımız sağlıklı bir ilişki, geleceğin bizim ellerimizde en güzel bir biçimde şekillenmesi anlamına gelir” diyen Kemal Ergün, geçen bu 50 yıllık süreçte, göçün ilk yıllarının, göç eden Müslümanların temel dinî ihtiyaçlarını karşılamaları için çalışmalarıyla şekillendiğini, şimdilerde ise, bu ihtiyaçların karşılanmasının yanı sıra yeni görevlerin eklendiğini ifade etti. “Yaşadığımız günler, işçi göçüyle Avrupa’ya gelen insanımızın artık misafir değil, kalıcı oluşunun hemen herkes tarafından kabul edildiği günlere denk düşüyor,” diyen Ergün konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunun için Avrupa’da Müslümanlar ve İslam ile ilgili tartışmaların boyutları alabildiğine çeşitleniyor. Bize düşen görev ise bu tartışmalara İslamî kimliğimizle cevap bulmaktır. Toplumdaki bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için büyük bir çalışma gayretine girerek bunu sürekli kılmalıyız. İçinde yaşadığımız toplumlarda insanlar İslam ile doğrudan tanışmıyor, İslamı terörizm ve şiddet ile birlikte gören pencereden bakıyorlar. Bunun için bugün, içinde yaşadığımız toplumların kültür dünyalarına, Müslüman şahsiyetler olarak kültür ve sanat eserleri hediye etme ve İslam’ı içinde yaşadığımız toplumların dillerinde misafir değil, ev sahibi yapma sorumluluğumuz var. Herşeyi tekdüzeleştiren, farklılıkları silip götüren bir küresel selin önünde, farklılıkların birer sorun değil, aslında zenginliklerimiz olduğunu savunma ve bu toplumları İslam medeniyeti ile tanıştırma sorumluluğu var. Bu sorumluluğu ise en güzeli ile yerine getirmek durumundayız. Tartışırken tanışmak ve yeniden anlamak, söylediklerimizi ve yaptıklarımızı hikmetlice yapma sorumluluğu- muz var.” Fakat bu tartışmaların ve gündemin yoruculuğunun ümidimizi kırmaması, popülist politikaların hep kendini tekrar eden polemiklerin de bıktırmaması gerektiğine işaret eden Kemal Ergün, teşkilat olarak hizmetlere ağırlık vermeye devam edeceklerini bildirdi. Ergün şöyle dedi: “Aile danışmanlıkları, Eğitim Merkezleri, Üniversiteliler için yurtlar, etkin bir Din İstişare Kurulu, İmam yetiştirme merkezleri, İdareciler akademisi ve medya tanıtımı gibi alanlardaki hizmetlerimizi daha yoğun bir şekilde yürüteceğiz. Ufkumuz açık. Avrupa’da Müslümanların İslamî kimlikleri yaşamaları, gelecek nesillerine İslam’ı aktarmaları, onların Müslümanca şahsiyetler olarak toplumda yerlerini almaları için bu teşkilata büyük görevler düşüyor. Bu arada, hak ve adalet anlayışında şeffaf bir toplum hedefliyoruz. Şartlara göre değişen bir hak ve adalet anlayışına karşı çıkıyoruz. Merhum Alija İzzetbegoviç’in dediği gibi, ‘Bizler, savaş da olsa, düşman ahlaksızca tecavüz de etse, her zaman, adalet ve hak ölçülerine bağlı kalmak zorundayız.’ Öte yandan bir temel ilke olarak da affedici ve merhametli olma özelliğimiz var. Muhatabımızı affedebilmeyi, ona kötülüğü ile değil şefkatimiz ile muamele etmeyi, yaptıkları hataları müsamaha ile karşılamayı temel ilke ediniyoruz. Ve biz, bu dünya için değil; Allah rızası için, ahiretimiz için çalışıyoruz.” Kemal Ergün’ün Genel Başkanlığa seçilmesi üzerine, Milli Görüş teşkilatlarının Avrupa’daki ilk kurucularından Ahmet Rüşdü Banaz ve Eski Genel Başkanlardan Ali Yüksel ile Yavuz Çelik Karahan ve Oğuz Üçüncü kürsüye gelerek delegeler adına tebriklerini sundular ve yeni yönetime desteklerini açıkladılar. Misafirler adına da TBMM Eski Başvekillerinden Yasin Hatipoğlu bir konuşma yaparak yeni Genel Başkan Kemal Ergün’ü tebrik etti. IGMG 4. Olağan Kogresi, divan heyetinin, başta Peygamber Efendimiz (s.a.v) olmak üzere, O’nun âl ve ashabının, onlardan sonra gelen tüm Müslümanların ve bu teşkilatı kurup hizmet edenlerden ahirete göç edenlerin ruhları için üç İhlâs bir Fatiha okunması ile bitmiş oldu. Daha sonra da, Kemal Ergün delegelerin tebriklerini kabul etti. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 17 haber ılın oniki ayının her birinin kendine has bir özelliği vardır. Nisan ayının, ilkbahar aylarından yağmuru, bereketi bol bir ay olmasından başka, özellikle biz Müslüman-Türklerin “Kutlu Doğum”u yoğun olarak idrak ettiğimiz bir aydır. ATİB, her senenin Nisan ayında Almanya’nın değişik merkezlerinde gerçekleştirdiği “Kutlu Doğum” proğramlarını, bu sene de, birbirinden daha coşkulu bir şekilde yapmış oldu. İlki Nisan ayının başlarında Y Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Salonlar “Kutlu Doğum” Coşkusuyla Doldu ATİB üyesi teşkilatların bir kısmında yapılan “Kutlu Doğum” proğramlarının ikincisi ise, geride bıraktığımız tatil günlerinde ATİB-Göppingen, ATİB-Mainz, ATİB-Köln ve ATİB-Hannover teşikilatlarının organizasyonu çerçevesinde yapıldı. Türkiye’den Yazar M. Fatih Çıtlak’ın, TV-Proğramcısı Serdar Tuncer’in ve Konya Semazen ve İlahi Grubu’nun katıldıkları, Hz. Peygamber’in Kutlu Doğumunu idrak Wuppertal Barmen DİTİB’de Kermes ami Yönetim kurulu başta olmak üzere cemaatin de büyük desteği ile bir kermes programı organize edildi. Kermes ve Kermes öncesinde sonrasında hummalı bir çalışma ile meydana getirilen bu 4 günlük programın birinci ve ikinci günü olduğu gibi diğer günler de yoğun katılımla gerçekleşti. Uzaktan ve yakından programa iştirak eden misafirler Türk Mutfağının eşsiz lezzetlerini tatma imkanı buldular. Kermes için özel hazırlanan banklarda ise çaylarını ve Türk kahvelerini yudumlarken hoş sohbetler ettiler. Gazetemize konuşan Cemiyet Başkan Yardımcısı Hayri Günay ve Sabri Molla 1992`den beri bu camii burada faaliyet gösteriyor. 20 yıldır ve 180 üyemiz var. Bu kermes çalışmasını her sene geleneksel olarak sürdürmekteyiz. Katılan ve katkıdan bulunan tüm kardeşlerimize teşekkürü bir borç biliyoruz” dediler. C Hayat etme, O’nu daha iyi anlama ve anlatmayı hedefleyen etkinliklerde müslümanlar salonlara dolup taştılar. Her yaştan, gönlü Peygamber sevgisiyle dolu insanların son derece manevi haz aldıkları, bilgilerine yenisini kattıkları, duygulandıkları proğramlarda, yetişkinler kadar çocuklar da, şiirler ve ilahilerle katkıda bulundular. Serdar Tuncer’in hitabeti, belagatı ve birikiminin yanı sıra sahne ve GMG Düsseldorf Bölgesinde faaliyetlerde bulunan Wuppertal Barmen Milli Görüş Camii kermes düzenledi. IGMG Wuppertal Barmen Milli Görüş Camii Şubesi Yönetim Kurulu başta olmak üzere Şube Kadın, Erkek, Gençlik Teşkilatı ve cemaatin de büyük desteği ile bir kermes programı organize edildi. Kermes ve Kermes öncesinde sonrasında hummalı bir çalışma ile meydana getirilen bu 3 günlük programın birinci ve ikinci günü yoğun katılımla gerçekleşti. Uzak- I sayfa 18 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 salon hakimiyeti, yapılan proğramların düzgün ve verimli olmasını sağladı. M. Fatih Çıtlak Hoca’nın, Hz. Peygamber’i alışılmışın dışında, kendine has bir uslüp ve yaklaşımla anlatışı, dinleyicilerin ilgi ve dikkatlerini daha çok artırdı. Konya Semazen Grubu’nun hem söyledikleri ilahiler, hem sema gösterileri ise, “Kutlu Doğum”a ayrı bir mistizm kazandırdı. Wuppertal Barmen Milli Görüş’te Kermes tan ve yakından programa iştirak eden misafirler Türk Mutfağının eşsiz lezzetlerini tatma imkanı buldular. Kermes için özel hazırlanan banklarda ise çaylarını ve Türk kahvelerini yudumlarken hoş sohbetler ettiler. Kermesi ziyaret edenler arasında Martur Reisen sahibi Selçuk Velbert Yöneticileri ve Duisburg`dan da gelenler oldu. IGMG Düsseldorf Bölgeden Erdoğan Ok kermes hakkında bilgi aldı. Programdaki etkinlikler arasında Zeybek oyunu, açık artırma ve çekilişlerde uçak bileti verildi. Açık artırmada Opel Marka arabayı Afyon Karahisarlı Tayfun İşlek 2100 Euroya aldı. Gazetemize konuşan İşlek: “bu arabayı hayırlı yollarda süreceğim” dedi. Çok sayıda katılımın olduğu Kermes Pazar günü akşam saatlerine kadar devam etti. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir zun zamandır hizmet veren Ansbach Milli Görüş Camii, güzel bir restorasyondan sonra yapılan bir kermes ve açılış proğramıyla ibadete açıldı. Ansbach Kültür Merkezinde yapılan proğrama güzeldi. IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Cemiyet başkanlarının ve Bölge idarecilerinin de ağırlıklı katıldığı proğrama Bölge Kur’an Okuma Birincisi Muhammet Topçu`nun Davudî sesiyle okuduğu açılış Kur’an-ı Kerimi ile başlandı. Daha sonra proğram IGMG Ansbach Cemiyet Başkanı İsmail Özdin Bey’in açılış konuşmasıyla devam etti. Başkan Özdin yaptığı ko- U lmanya’da yaşayan Köprübaşılılar, düzenlenen gece ile bir araya gelerek, doyasıya eğlendi. Merkezi Neuss kentinde Trabzon ili Köprübaşı ilçesi eski adıyla Güneşara adını taşıyan derneğin organizesinde gerçekleşen tanışma, dayanışma, kültür ve eğlence gecesine yüze yakın Köprübaşılı katıldı. Tanınmış Televizyon sunucusu Köprübaşılı Murat Kurt’un sunduğu gecede açılış ve selamlama konuşması yapan organizasyon komitesi sorumlusu Erol Ertürk, birlik beraberlik mesajları verdi. A haber IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Ansbach Camii Açılış Proğramı nuşmada camiinin restorasyonunda “gençliğin dinamizmi, olgunların destek ve duasıyla’ çok güzel bir eser ortaya çıktı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Daha sonra toplantıya katılan IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Bilal Demiroğlu, günün ehemmiyetine deyinen bir konuşma yaptı. Başkan Demiroğlu, ‘İnsan Allah`ın sayısız varlıklar içine yarattığı ve halifem dediği en mükemmel yarattığı bir sanatıdır. İnsanı en güzel yapan yani eşref-i mahluk yapan; doğru ile yanlış, iyi ile kötü, faydalı ile zararlı ve adalet ile zulüm mücadelesinde ‘Adaletin, İyinin, Faydalının ve Doğrunun yeryüzünde hakimiyeti için çalışabilme kabiliyetidir. Bizim vazifemiz ise hayırda yarışarak, in- sanlara en faydalı işler yapmak suretiyle hayırda yarışmaktır” dedi. Proğramda ilahiler, şiirler konuşmalar devam etti. IGMG Kuzey Bavyera Bölge Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Turan Bilir’in okuduğu ilahiden sonra, DİTİB din görevlisi Çetin Hocaefendinin okuduğu kapanış Kur’an-ı Keriminden sonra Camii dualarla ibadete açıldı. Köprübaşılılar Gecesi Neus’ta Yapıldı Güneşara Kültür Derneği Başkanı Mustafa Aydın da, derneğin çatısı altında sosyal, kültürel ve sportif manada bir çok faaliyet yaptıklarını ifade etti. Eğitimin önemine vurgu ya- pan Aydın; “Çocuklarımızın eğitimleri bizim olmazsa olmazlarımızdandır. Bence bugün burada güzel ve hayırlı iş yapıyoruz” dedi. Konuşmaların ardından geceye katılan katılımcılara söz verildi. Tanışma şeklinde söz alan katılımcılar, üzerlerine düşen her türlü katkıyı yapmaya hazır olduklarını ve dernek faaliyetlerini destekleyeceklerini ifade ettiler. Gecenin ilerleyen saatlerinde Karadeniz’in sevilen sanatçısı Köprübaşılı Adem Ekiz sahne aldı. Gecenin finalinde; Karadeniz türküleriyle geç saatlere kadar horon oynayan Köprübaşılılar doyasıya eğlendi. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 19 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın Bosna Gezisi Programı Ayşe AKGÜN slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Hessen Bölgesi Kadınlar Gençlik Teşkilatının organize ettiği Bosna Hersek Gezisi programı genç kızların coşkulu katılımı ile yapıldı. Rüsselsheim´da bulunan Bölge Binasından yaklaşık 38 kişilik bir grup olarak Saraybosna´ya doğru yolculuk başladı. Ertesi gün öğlenden sonra Bosna´nın başkentine varıldı ve kalınacak otele yerleşildi. Kısa bir istirahatten sonra Bosna sokaklarını gezmeye başlanıldı. İlk durak Aşıklar Tepesi oldu. Tepeden bakıldığında, Saraybosna´yı tüm güzelliği ile görebilirsiniz. İ Bir sonraki durak Bilge Kral Cumhurbaşkanı ALİYA İZZETBEGOVİÇ´in de kabrinin bulunduğu şehitlik oldu. Aliya`nin “Vasiyetimdir, beni şehitlerimin yanına gömün. Benim yanım onların yanıdır. Beni ayrı bir yere defnetmeyin, zirâ benim ziyaretime gelenler onlardan da dûalarını esirgemesin, mahzûn kalmasınlar” vasiyetini yerine getirip dualar edildikten sonra Başçarşıya doğru devam edildi. Başçarşı 16. yüzyılda kurulmuş ve dört bir tarafı İstanbul camilerinin mimari tarzında inşa edilmiştir. Meydanda simge haline gelmiş çok güzel bir sebil de yer almaktadır. Ziyaretin devamında Başçarşıda bulunun Gazi Hüsrev Bey Camii (Bey Camii) vardı. Camii 1531 yılında Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Camii´nin yanında bir şadırvan, mektep, abdesthane, Gazi Hüsrev Beyin türbesi ve 45 metre uzunluğundaki minaresi ve saat kulesi ile şehrin merkezindeki en büyük ve en kapsamlı yapı. Yanındaki saat kulesi Türk saatine göre çalışıyor ve akşam güneş batarken saat 12´yi gösteriyor. Yol üstünde 1889 yılında inşaa edilmiş Roma Katolik Katedrali vardı. Katedral Hz. İsa´ya adanmıştır ve Vrhbosna Başpiskposluğu´nun en önemli kilisesi olmaktadır. Saraybosna´nın kurtuluşunu simgeleyen Özgürlük Ateşi (Ebedi Ateş) Katerdalin arka sokağında yer almaktadır. Bu ateş ikinci dünya savaşı sırasında Saraybosna´nın Alman işgalinden kurtarılması yolunda savaşan insanlar için yapılmış bir anıttır. Mijacka Nehrinin üzerinden geçen yedi eski Saraybosna köprülerinden biri Latin Köprüsüdür. Birinci Dünya Savaşı´nı başlatan olay olan Franz Ferdinand ve eşi Sofia´nın suikaste uğradığı yer olarak bilinir. Nehrin hemen yanında bulunan İmparator camii, Bosna Hersek´in en güzel camilerinden biridir. Camii Kanuni Sultan Süleyman´ın emri üzerine 1566 yılında inşa edilmiştir. Sekizgen biçimli minaresi ve camii arkasındaki mezar anıtları ile ünlüdür. Nehrin yakınlarında bulunan başka bir bina Vijecnica (Belediye Binası). 1892-1896 yıllarında inşa edilen tarihi bina, belediye ve mahkeme binası olarak kullanıldı. 1949 yılından sonra burası Bosna´nın Milli Kütüphanesi olarak hizmet vermeye başladı. Eşi benzeri olmayan kitap ve el yazmalarının yüzde 90`ı, 1992 yılında Sırp teröristlerin bombardımanı sonucu çıkan yangında külolmuş. Günün sonunda otelimizin lobisinde Prof. Dr. Cevat Akşit Hocanın sohbetine katılım sağlandı. Uzun bir günün sonunda istirhate çekinildi. İkinci günün ilk durağı Mostar şehrinin yakınlarında bulunan Blagay Tekkesi oldu. Restorasyon halinde olan Tekke´nin içini görülemedi, ama Tekke manzarasında balık yenildi. Ardından Pocitely Köyü (Türk Köyü)´nü gezildi. Bir zamanlar Türklerin yaşadığı köy ana yol kenarındaki taş evleri, ka- sayfa 20 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 lesi, hamamı ve camisiyle ünlü. Kale çevresinde kurulan taş evleri ve Neretva Nehri manzarasıyla insanı adeda büyülüyor. Neretva Nehri´nin güzelliği ile karşılaşabileceğimiz başka bir şehir de Mostar´dır. Bosna´nın en büyük şehri olmakta ve iç savaş sırasında büyük zarar görmüştür. Ünlü Mostar Köprüsü savaş esnasında Hırvatlar tarafından yıkıldı. Savaştan sonra Mostar´ın doğusunda Müslümanlar, batısında Hırvatlar yaşamaya başlamış. Mostar Köprülü manzaranın karşısında Boşnak Kahvelerimizi içildi ve buluşma noktasına doğru yol alındı. Mostar sokaklarında gezerken bir sonraki durak Mehmed Paşa Camii oldu. Bu camii Mostar şehrinin en ünlü anıtları arasında yer alıyor. Günün son durağı Karagöz Bey Camii oldu. Bu camii 1619 yılında Kosgi Mehmed Paşa tarafından Medrese ve türbe ile birlikte bir külliye olarak inşaa edilmiştir. Mostar´ın güzel camiilerinden biri de Karagöz Bey Camii´dir. 1557´de Mehmed Karagöz Bey tarafından yaptırılan camii, savaş sırasında büyük hasar görmüş. Her adımında Osmanlıyı hatırlatan sokaklarını ve muhteşem camiilerini gezdikten sonra otele doğru yol alındı. Üçüncü gün ilk gidilen yer Vrelo Bosna oldu. Doğa gezisi yapmak için çok güzel bir yer olan bu botanikpark, özellikle nehiriyle insanı sakinleştirip dinlendiriyor. Daha sonra gidilen yer Bosna savaşı esnasında büyük önem taşıyan tünel oldu. Saraybosnanın kuşatma altında bulunduğu zaman, havalanı pistinin altından Butmir ve Dobrinja bölgelerini birbirine bağlamak üzere Bosna Hersek ordusu tarafından yapılmış. 720 m uzunluğunda ve ortalama 1,5 m genişliğinde olan bu tünel sayesinde besin, ilaç, sigara, silah vs ulaşımı gerçekleşiyormuş. Bugün müze olarak kullanımda olan tünele gidildi ve evinin kapılarını bu tünelin yapılması için açan Şehide Nine´yi ziyaret edildi. Osmanlı dönemi Travnik´de onlarca vezir yetiştirildiği için, vezirler şehri olarak bilinir. İlk olarak şehrin girişinde olan ve 1805´te yapılmış olan Elçi İbrahim Paşa Medresesi´ni ziyaret edildi. Medrese´de 200 öğrenci eğitim görebiliyor. Medrese ziyaretinden sonra Travnik kalesine doğru yola devam edildi. Yol üstünde olan Şermini Camii´ni de ziyaret edildi. Travnik Kalesi Fatih Sultan Mehmet döneminde 1463 yılında inşa edilmiştir ve şehre en hakim tepedir. Günümüzde burası Müze olarak kullanımdadır. Biz de kaleye çıktık ve ve tüm şehri görebilme fırsatını değerlendirdik. Travnik´e gidip Cevapcici yemeden olmaz tabiki. Şehrin sokalarını gezdikten ve yemeğimizi yedikten sonra kız yurdunu ziyaret etmek için yola çıkıldı. Yurtta, Türkiye´den Bosna´ya okumak için gidenler kalıyorlar. Bu vesile ile onlarla tanışma fırsatı oldu ve çok güzel vakit geçirildi. Yoğun bir günün sonunda otele dönüldü. Bosna gezisinin son günü geldi çattı ve ilk olarak Bilge Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic´e ve şehitlere veda etmek için kabir ziyaretine gidildi. Hep beraber Başçarşı´ya doğru yol alındı. Küçük bir grup ile Mladi Muslumani Derneğini ziyaret edildi, ardından Morica Han´da son Boşnak kahveleri yudumlandı. Bosna´dan ayrılmak zor olsa da, artık Almanya´ya dönüş vakti geldi. Burda geçirilen üç gün dolu dolu geçti ve her attılan adımda Osmanlı´nın eserlerini görme, tarihi hissetme fırsatı oldu. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Ahmer ARSLAN Ahlâkın Kaynağı İnsanı insan yapan değerler arasında sayılan ahlâk olgusu, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli unsurlardan birisidir. Yani ahlâktan bahsedilirken, kesin olarak insanî bir durumdan söz ediliyor demektir. Hem bir duygu olarak, hem de bilinçli bir davranış olarak ahlâkî eylem, insana ait bir tutumdur. Bu tartışmasız hakikate rağmen, ahlâkın dayandığı temel ilke ve referanslar konusunda tek bir noktada anlaşıldığı da söylenemez. Hatta sadece ahlâkın kaynağı konusunda değil, bu kavramın anlamı konusunda bile farklı tarifler yapılmaktadır. Ahlâk kavramı, sözlüklerde “hulk” kelimesinin çoğulu olarak geçmektedir. Hulk, seciye, huy, tabiat, yaratılış, davranış, tutumlar ve tavırlar anlamındadır. Terim olarak ise insanın doğuştan veya sonradan kazanılan zihnî ve ruhî halleri ile bu hallerinden doğan iyi-kötü tavır ve hareketlerini ifade eder. Yukarıdaki beyitte millî şâirimiz M. Akif, “Ne irfandır veren ahlâka yük- ahlâkı iyi ve yüce kılan, yükselten seklik ne vicdandır şeyin, aşkınlığı olmayan beşer bilFazîlet hissi insanlarda Allah gisi veya vicdanı olmadığını, dîne korkusundandır” imanın insanda hâsıl ettiği Allah Mehmet Akif Ersoy bilincinin ve buna bağlı Allah kor- İşte insanların aklı evrensel düzen ve ahengi kavramada sınırlı kaldığından veya kavrasa bile buna uygun bir biçimde davranmayı başaramadığından, evrensel bir kanuna ihtiyaç duyarlar. Böyle bir kanun da ancak, yaratılmış olan evreni ve içindeki insanı en iyi tanıyan birinin “Kanun”u olabilir. İşte bu kanun da ancak peygamberler aracılığıyla insanlara getirilen semavi kitaplardır. kusunun, Allah’a olan saygının, O’nun rızâsına aykırı davranmaktan çekinme duygusunun ahlâkı yücelttiğini, iyileştirdiğini haklı olarak ifade ediyor. Dîne inanmayan ve iyi ahlâk sahibi olmak için dindar olmayı şart koşmayanlar, hattâ dînin ahlâka zarar vereceğini düşünenler insan vicdanının ve doğru bilginin güzel ahlâk için yeterli olduğunu ileri sürüyorlar. Bir tarafta “din ve iman yoksa ahlâk da yoktur” diyenler, öte tarafta “din varsa ahlâk yoktur” diyenler var. Bu iki ucun ortasında yer alanlar ise “dîni ve ahlâkı oldukları gibi kabûl ediyor, bu ikisi arasında bir diyalogun bulunduğunu, dînin ahlâkı terkip ve teşvik edici bir işleve sahip bulunduğunu” söylüyorlar. Bunlara göre Allah’a inanmak, ahlâk ödevlerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak bakımından yeni bir “çevre” oluşturur. Dîne inanmadığı halde ahlâk ilkelerine uyan bir insanın, dînin ahlâk için geçersiz olduğunu iddia etmesi doğru değildir. Kendi ahlâk problemini kolaylıkla çözebilen insanlar olabilir, ama böyle kimselerin varlığı, bizim ahlâk hayatımızda birtakım yardım ve teşviklere, meselâ dîne ihtiyaç duymamızı gereksiz kılmaz.1 Din ve felsefe cephelerinde yürütülen tartışma, dînin ahlâkla ilişkisi üzerinde cereyân etmektedir, inançlılar ve dindarların yanında felsefecilerin de önemli bir kısmı, dînin ahlâk için -şart olmasa bilefaydalı ve yardımcı olduğunu kabûl etmektedirler. Genel kabûl gören bir başka konu da ahlâkın eğitimle, olmazsa olmaz ilişkisidir. Din gibi ahlâk da yalnızca bir bilgi ve inanç meselesi değildir, ahlâkın hayata geçmesinin, fert ve toplum hayatında etkili olmasının şartı eğitimdir; zamanında ve uygun yöntemlerle din ve ahlâk eğitimi veril- ahmetasl@yahoo.com mesidir. Ahlâk’ın kaynağının ne olduğu konusunda insanlık tarihi boyunca farklı tezler ortaya konulduğu görülmektedir. Bu tezlerden ilki, ahlâkı insanın hem yaratılışı, tabiatı veya fıtrat kanunları anlamında hem de peygamberler aracılığıyla gönderilen vahiy kaynaklı ilkeler, kurallar anlamında kabul eden dinlerin tezleridir. İkinci tez ise; ahlâkı akıl referanslı olarak ele alan, onu hem bir metafizik hem de pratik bir insanî olgu olarak gören farklı felsefe doktrinlerinin tezleridir. Üçüncü tez ise, ahlâkın toplumsal yönü üzerine geliştirilen antropolojik ve sosyolojik teorilerdir. Ahlâkın Kaynağı Dindir Din, insanî değerleri ortaya koyar ve insana o değerlere bağlı kalarak yürüyebilme iradesi kazandırır. İnsan o değerleri kendi özünde ve vicdanında bulur. Dinin kazandırdığı irade ile o değerleri hayata geçirme bilincini ve gücünü kazanır. Dinin ahlâkla olan ilişkisinin başladığı yer de esasen burasıdır. Dinlere göre, öncelikle inanılması gereken temel imanî esaslar ortaya konulur. Daha sonra, insanların gerek fertler olarak, gerekse topluluk halinde nasıl yaşaması gerektiğine dair temel ilke ve prensipler belirlenir. Yani ahlâk prensipleri dinin inanç ilkelerinden çıkarılır. İlahi kudret yarattığı insanlara ahlâk duygusunu verdiği gibi, gönderdiği kitaplarla da bunları yeniden düzenlemiş, unutulanları hatırlatmıştır. Yani ahlâk kuralları, insanların hem fert, hem toplum olarak hayatlarını düzenlemeleri için Allah’ın insan tabiatına yerleştirdiği istidatlar ve kitaplarıyla ortaya koyduğu buyruklardır. Yaratıcı, vahiy aracılığıyla insanların kuvve halindeki duygula- Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 21 haber rını tekamül ettirmek için onların iradelerini uyarır. Bu emirler kâmil bir insan olabilmek için, gereken eylemler ve duygularla bezenmeyi sağlayacak olan ilkelerdir. Bu hedeften sapma sonucunda ortaya çıkan ahlâkilikten uzaklaşma durumu ise, hem ferdî hem de toplumsal huzursuzluğu ve mutsuzluğu doğurmaktadır. Peygamberler sadece inanç bakımından değil, ahlâken de ölçüyü kaçırmış topluluklara gönderilmiştir. Hz. Peygamber’in, “Benim Allah tarafından gönderilmemin ehemmiyetli bir hikmeti, güzel ahlâkı tamamlamak ve insanlığı ahlâksızlıktan kurtarmaktır” şeklindeki sözleri İslam dininin ahlâka verdiği önemi göstermektedir. Kur’an’da ahlâkın önemine vurgu yapmak için, imandan hemen sonra iyi davranışta bulunmak da hatırlatılır. Mesela, “İman edin ve iyi amelde bulunun” emri Kur’an’da en az elli defa tekrar edilir. Bazı ayetlerde belirtildiği gibi, güzel bir ahlâkî davranış aynı zamanda, dini bağlılığı ve imanı da gösterir: “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, iman etmiş olmazsınız.” Bu bağlamda Bediüzzaman, “edep” kavramını hayatın tamamına hakim olan davranışlar bütünü olarak görmektedir. “Sünnet-i seGMG Düsseldorf Bölgesi İslami İlimler Kursu`nun Hitabet Yarışması ev sahipliğini üstlenen DuWannheim Şubesinin konfreans salonunda yapıldı. İslami İlimler Kursunun müdiresi olan Sultan Balkaya’nın, açılış konuşmasını yaptığı proğramda, İslami İlimler Kursunun ihtiyacımız olan hatibelerin yetiştirilmesi hedefini taşıdığı ve böyle yarışmalar ile de kursun saha çalışmalarının pekiştirildiğine dikkat çekti. Ardından IGMG Düsseldorf Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nefiye Ermiş’in selamlama konuşmasının sonrasında Hitabet Yarışması başlatıldı. Yarışmaya katılan altı öğrenci ‘Günümüzde Aile Kavramı’, ‘Tesettür ve Modernlik’, ‘Kültür Entegrasyonu mu, Kültür Asimilasyonu mu’ ve son olarak ‘Teknolojinin Bizden Götürdükleri ve Alternatifler’ adlı konuları seyircilere sundular. Programın akışı içerisinde İslami İlimler Kursu öğrencileri de çeşitli ilahilerle programa renk kattılar. Seyircilerden seçilen yarışmacıların katılımıyla sürpriz bir bilgi yarışması da neşe dolu dakikaların yaşanmasına sebeb Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir niyye edeptir, hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın” sözüyle, Kur’an’ın hayata tatbiki olan sünnetin özünü edep ve ahlâkın oluşturduğunu vurgulamaktadır. Bediüzzaman, “Sünnet-i seniyyede edeple ilgili pek çok değer vardır” dememiş, doğrudan Sünnet’in tastamam ve bütünüyle edepten ibaret olduğunu ifade etmiştir. Bu ifade, Hz. Peygamber’in ahlâkı sorulduğunda Hz. Aişe’nin “Onun ahlâkı Kur’an’dır” mealindeki ifadesine benzemektedir. Hz. Aişe de “Onun ahlâkı Kur’an’a benzer” dememiş, doğrudan Kur’an’ın kendisi olduğunu bildirmiştir. Şüphesiz bu durum, her yönüyle ahlâk-ı hamide sahibi olmayı, bütün azalarıyla ahlâkı kuşanmayı gerektirir. Öte yandan Bediüzzaman, Sünnet’teki edebe, “Sünnet-i Seniyye’deki edep, o Sâni-i Zülcelâl’in hudutları içinde bir mahz-ı edep vaziyeti takınmaktır” diyerek açıklık getirmiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki, onun edepten kastı, her an Allah’ı görüyormuşçasına hareket etmek, dolayısıyla her an Allah’ın murakabesi altında olduğunun bilincinde “ihsan” kıvamında bir kullukta bulunmaktır. Bunun ise Kur’an ve Sünnet’i azami ölçüde tatbik ile mümkün ola- cağı, Hz. Peygamber’i örnek alarak O’nun ahlâkıyla ahlâklanmakla gerçekleşeceği izahtan varestedir. Zira bütün Kur’an ayetleri ve hadisler, zevk, estetik değerler ile yaratılış arasındaki ahenk ve dengeyi koruma, itidalli hareket etme, sağlam bir fikrî temele, merhametli bir kalbe sahip olma ve nihayet bütün bunların yönlendirmesiyle hayatı anlamlandıracak işlere (hayır işleri) yönelmede insanoğluna rehberlik etmektedir. Bu açıdan bakılırsa, “Kur’an ve Sünnet’in özü, ifrat ve tefritten uzak itidal ve vasattır” demek abartı olmayacaktır. Bu ideal vasat seviyeyi ise, insanların çoğu kolayca yakalayamamaktadır. Bu nedenle insanlığa bu yolu gösteren ve tarif eden peygamberlere ihtiyaç vardır. İşte insanların aklı evrensel düzen ve ahengi kavramada sınırlı kaldığından veya kavrasa bile buna uygun bir biçimde davranmayı başaramadığından, evrensel bir kanuna ihtiyaç duyarlar. Böyle bir kanun da ancak, yaratılmış olan evreni ve içindeki insanı en iyi tanıyan birinin “Kanun”u olabilir. İşte bu kanun da ancak peygamberler aracılığıyla insanlara getirilen semavi kitaplardır. Ahlâk ilkeleri sadece insanların uymaları beklenen ve uymadıkları takdirde cezalandırılmakla tehdit Hayat edildikleri soyut emirler ve kurallar olmaktan çok daha fazla bir anlama sahiptir. Bu anlamda sadece insanların davranış ve duyuşlarını sınırlandıran dışarıdan, zorla tatbik edilen emirler değil, onların kâmil, erdemli bir insan olmalarının yolunu gösteren derunî, vicdanî ve canlı hayat ilkeleridir. Ayrıca bunlara uymak da bir tür ibadettir. İbadet de insanın ruhunu yücelten, istidatlarını inkişaf ettiren, meyillerini temizleyen, emellerini gerçekleştiren, fikirlerini genişleten ve sistemleştiren, şehevî ve gadabî duygularını sınırlayan bir hâl üzerinde olmaktır. Büyük İslam bilgini Bediüzzaman, güzel ahlâkın salt insan aklından ortaya çıkmış olabileceğini kabul etmemektedir. Ona göre, insanın ruhuna manen yükselmeyi ve ahlâken kemalâtın zirvesine çıkmayı aşılayan ve teşvik eden dinlerdir. Eğer peygamberler gönderilmeseydi, vahye dayalı dinler de olmayacaktı; dolayısıyla insan, hayvanlar seviyesinde basit bir mahlûk olarak kalacağı için insanda güzel ahlâktan ve vicdanî kemalâttan söz edilemezdi.2 1 Bu konu için bak. M. Aydın, Din Felsefesi, s.238-257 2http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=776 I IGMG Düsseldorf Bölgesi İslami İlimlerde Yarışma Heyecanı oldu. Kursun Asistan hocası Hilal Dağdelen’in kursa hediye olarak yaptığı hat çalışmaları, açık arttırma usulüyle satışa sunuldu. IGMG Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı Tanıtım Başkan Yardımcısı Aişe Akova ve IGMG Düsseldorf Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Eğitim Başkanı Perihan Köksal ve Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nefiye Ermiş’ten oluşan jüri heyeti, henüz iki yaşındaki kursun talebelerinin bu yarışma ile gösterdikleri performanstan duydukları memnu- sayfa 22 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 niyeti dile getirdiler. ‘Entegre edilmiş bir toplum mu olmak istiyorsunuz, yoksa dini ve kültürel değerlerinizi yok etmek amacında olan asimile edilmiş bir toplum mu olmak istiyorsunuz’ mesajını veren Hilal Kaya üçüncülüğe laik görüldü. “Teknolojinin bizi değil, bizim teknolojiyi yönetmemiz gerekir“ gibi mesajlarla seyircilere ‘Teknolojinin bizden götürdükleri ve alternatifler’ hakkında hitab eden Sümeyye Karahan ikincilik derecesine ulaştı. Son olarak ‘Günümüzde aile kavramı’ konusu hakkında hitab eden Nurcan Mahmoud birinciliğe hak kazandı. Kendisi ailenin bir sosyal birimi olduğunu ve bir ailenin içinde iletişim ve ahlaki boyutlarının önemini, dinleyicilerle güzel bir hitabet ile paylaştı. Dereceye giren ve yarışmaya katılan öğrencilere Kurs Müdiresi tarafından plaketleri takdim edildikten sonra, program kapanış Kur`an-ı Kerimiyle sona erdi. haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir “MÜSİAD Nürnberg” Hof’lu İşadamlarını Biraraya Getirdi Sayın Müşterilerimiz; 20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak istiyoruz. Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır. AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi: Su ve yağ ilave etmeden pişirme Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme Zaman ve enerji tasarrufları Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz. Saygılarımla. Hayat ÜSİAD Nürnberg/Nordbayern Kuzey Bavyera`da teşkilatlanmaya devam ediyor. Hof ve çevresindeki Türk İş adamlarını bir araya getirmek ve sorunlarını ilk elden dinlemek için MÜSİAD Nürnberg Yönetim Kurulu organizesinde Hof şehrinde bir toplantı düzenlendi. MÜSİAD Nürnberg Başkanı İsmail Satır başta olmak üzere, dernek Yönetim Kurulu ve Baş Danışmanları MÜSİAD Nürnberg/Nordbayer e.V. derneğini tanıttılar ve hedefteki çalışmalarını açıkladılar. Başkan İsmail Satır, yeni kurulmalarına rağmen Kuzey Bavyera`daki teşkilatlanma çalışmalarının çok iyi gittiğini ve Kuzey Bavyera`nın yerleşim birimlerinde faaliyet gösteren Türk ve Alman iş adamlarından çok talep aldıklarını bildirdi. Önümüzdeki haftalarda Hof`ta yapılan toplantının benzerlerini Würzburg, Schweinfurt, Ansbach, Regensburg, Erlangen ve Fürth`te de yapacaklarını sözlerine ekledi. Toplantıda Hof ve çevresindeki Türk iş adamları iş hayatında karşılaştıkları sorunları dile getirdiler. Özellikle Alman resmi makamlarda ve Alman İş ve Ticaret hukuku ile karşılaştıkları problemlerin kendilerini zorladığını MÜSİAD Nürnberg/Nordbayern Yönetim Kuruluna ilettiler ve bu konuların çözümünde yardımcı olunmasını istediler. Ayrıca bölgenin iş adamları Hof ve çevresinin gittikçe ekonomik güç kayıp ettiğini ve bu da kendi işlerini olumsuz etkilediğini dile getirdiler. MÜSİAD Nürnberg Bölge Başkanı Satır, Türk iş adamlarının sorunlarının birbirine çok benzediğini ve bu sorunların çözülmesi için MÜSİAD Nürnberg`i kurduklarını ve bu konularla alakalı çalışmalar ve projeler hazırladıkları toplantıya katılanlara bildirdi. Bu sorunları ve problemleri ancak birlik ve beraberlik içinde çözebileceğini hatırlattı. Özellikle Türk iş adamlarının ticaret ve iş hukukunda zorlandıklarını görerek, bu konuyu ilk olarak ele aldıklarını anlattı. Bu konuda Türk iş adamlarını yalnız bırakmamak için, uzman avukatlar ile beraber yakında üyelerine yönelik ticari ve iş hukuk danışmanlığı verileceği müjdesini verdi. M Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Karahan ve Bayrak Ailelerinin Mutlu Günü GMG Eski Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan Bey`in evladı Muhammed İbrahim ile Murat Bayrak`ın evladı Meral Fatma sade bir düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Köln Ehrenfeld`de bulunan dügün salonunda gerçekleşen düğün merasimine çok sayıda davetli iştirak ettiler. Başta IGMG Genel Merkez çalışanları olmak üzere IGMG Bölge Başkanları, İslam Kültür Merkezlerinden Mehmet Yılmaz, ATiB Genel Başkanı Selahattin Saygın ve çok sayıda özel davetli düğün merasimine katıldılar. Düğün merasimi Macit Bozkurt`un okuduğu Kur`an-ı Kerim ile başladı. Düğün merasiminin sunuculuğunu yapan Ramazan Başlık kısa bir bilgilendirme konuşması yaptı. İki ailenin babaları sahneye davet edildi. İlk söz kız babası Murat Bayrak`a verildi. Kısa bir selamlama ve hoşgeldiniz konuşmasından sonra mikrofon damat babası Yavuz I uppertal İKM Friedrich Ebert Camii Kermes Düzenledi Cami Yönetim kurulu başta olmak üzere cemaatin de büyük desteği ile bir Kermes Programı organize edildi. Kermes ve Kermes öncesinde sonrasında hummalı bir çalışma ile meydana getirilen bu 4 günlük programın birinci ve ikinci W Çelik Karahan`a verildi. Karahan tüm misafirlere hoşgeldiniz dedikten sonra kısa ve özlü bir konuşma yaptı. Daha sonra ilahiler ve ezgiler seslendirildi. Bu arada gelin ve damadı taşıyan araba külliyenin avlusuna girerken geleneksel gelin arabası önü kesme merasimini Oğuz Üçüncü yaptı. Damadın babasının çağrılması esnasın- da çok güzel anlar yaşandı. Uzun süren pazarlıklar sonucu alınan bahşiş büyük bir sevinçle orada bulunanlara gösterildi. Devamında gelin ve damat arabadan indirilirken yine sıkı pazarlıklar sonucu damat babası Yavuz Bey epeyce terletildi. Yine sevinç edasıyla damat ve gelin çiçeklerle oluşturulan geçit halıdan tekbirlerle salona giriş yaptılar. Kemal Ergün hocaefendinin gü- Wuppertal İslam Kültür Merkezinden Kermes günü olduğu gibi diğer günlerde yoğun katılımla gerçekleşti. Uzaktan ve yakından programa iştirak eden misafirler Türk mutfağının eşsiz lezzetlerini tatma imkanı sayfa 24 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 buldular. Kermes için özel hazırlanan banklarda ise çaylarını ve Türk kahvelerini yudumlarken hoş sohbetler ettiler. Gazetemize konuşan Cemiyet nün önemine binaen yaptığı anlamlı konuşmadan sonra yine ilahi ve ezgiler seslendirildi. Gelin ve damat babalarının beraberce salona girenleri karşılamaları ve tüm misafirlerin masalarına giderek hoşgeldin demelerinin ardından dügünün ikram bölümüne geçildi. Son olarak yapılan takı merasiminden sonra çektirilen hatıra fotografları ile program nihayete erdi. Karahan ve Bayrak ailelerinin evlatları Muhammed İbrahim ve Meral Fatma`nın bu mutlu günlerini tebrik ediyor Cenab-ı Allah`tan iki cihan saadeti diliyoruz. Başkanı İbrahim Öztürk camiinin görevlileri ile tanıştırdı. Camii İmamı Ali Bayrak yaptıkları faaliyetler hakkında şunları söyledi. “Cumartesi Pazar yatılı 47 öğrenci 80 gündüz kız 80 erkek toplam 200 öğrencimiz var. 1978`den beri bu Camii burada. Sizle tanışıyoruz hoşgeldiniz sizleri burada görmekten mutluluk duyduk” dedi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Hadsch-Umra Reisen GmbH Hacc 2011 hazırlık çalışmalarını devam ettiriyor. 2011 yılı Hacc Organizasyonu ile ilgili meseleleri görüşmek üzere Kerpen’de toplanan IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH yetkilileri, 2011 yılı Hacc ücretini kısa zamanda belirliyeceğini açıkladı. Her yıl olduğu gibi bu yılda IGMG e.V. Genel Merkez üyelerine 50,- € indirim uygulanacaktır. Yetkililer hac ücretine dahil olan hizmetleri şu şekilde açıkladı: -Mekke Medine konaklama -Uçak Bileti -Mekke-Medine-Cidde transferleri -Mekke ve Medine yemek (3 öğün tabldot usulü) -Çek ücreti (ayakbastı parası) -Mina-Müzdelife-Arafat çadırları -Otel-Kabe arası servis hizmetleri -Sağlık hizmetleri (İlaç Ücretleri Hacı adayına aittir) -Rehberlik hizmetleri (ziyaretler) -Verilecek Hac eşyaları Açıklamada geçen sene gerçekleştirilen yemek hizmetinin bu yılda devam edeceği ve Hac mevsimi boyunca Mekke ve Medine’de hacılara üç öğün yemek verileceğini ifade ettiler. Kaydını yaptıran tüm hacı adayları işlemlerinin onaylanması için en az 750,-€ belirtilen hac hesabına yatırmaları gerektiğide ifade edildi. Hac 2011 tahmini uçuş planınında açıklandığını ve bu tarihlerin 2-3 gün değişebileceğini belirttiler. Hacı adaylarının en geç 15/08/2011 kadar IGMG Hac-Umre GmbH Merkezine ulaştırması gereken evraklar: (Şube veya Bölge merkezlerimize de ulaştırabilinir) 1. Pasaportun aslı; (En az 6 ay geçerliliği, en az 6 ay Almanya’da oturum (Aufenthaltstitel) meşruhatı ile hac vize işlemleri için de 2 boş vize sayfası olması gerekmektedir.) I haber IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH Hacc 2011 Hazırlık Çalışmaları Tamam 2. Doktor tarafından imzalanmış ve kaşelenmiş ‘ACW 135’ tipi Menenjit ve sezonal grip aşısının yapıldığını gösteren aşı karnesi (IMFBUCH), ACW 135’ tipi Menenjit aşısı 2 yıl sezonal grip aşısı ise yapıldığı yıl içerisinde geçerlidir, 3. 4 adet vesikalık fotoğraf (arkasına mutlaka Adı-Soyadı ve Müracaat Formunun üzerinde bulunan Kayıt Numarası yazılmalıdır), 4. Almanya oturum sayfası (Aufenthaltstitel) fotokopisi, (T. C. Vatandaşları için) 5. Pasaportun fotoğraflı sayfasının fotokopisi. (Alman Vatandaşları için) Kaydı yapılan her hacı adayına verilecek hac eşyalarında takdim edileceğini bildiren yetkililer malzemeleri şu şekilde sıraladılar: -Çanta -Ayakkabı çantası -Baylara yelek -Bayanlara 2 adet başörtüsü -Hac ibadetini anlatan DVD -Hac rehberi kitapçığı -Hacı kimlik kartı -Seccade İslam Toplumu Millî Görüş Hac ve Umre Seyahat ile hacca gidecek hacı adaylarına açıklanan ücretten çeşitli indirimlerin de sözkonusu olduğunu bildiren IGMG Hac ve Umre Seyahat Şirketi yetkilileri: IGMG e.V. Genel Merkez üyelerine 50,- euro, 7-10 yaş arası çocuklara (10 yaşını doldurmamış olması gerekir ) 320,- euro, hac ücretinden indirim yapılır. 2-7 yaş arası çocuklara ise (7 yaşını doldurmamış olması gerekir) 440,- euro, hac ücretinden indirim yapılır. 0-2 yaş arası (2 yaşını doldurmamış olması gerekir) çocuklardan ise 600,- euro hac ücreti alınır. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 25 çocuk köșesi sayfa 26 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Özel Köșe Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Selma ÖZTÜRK Ben Müezzine Güveniyorum! zan günde beş vakit namaza çağrıdır. Kimisi bu çağrıya, bu davete icabet eder, kimisi etmez. Kimisi Ezan-ı Muhammed’i işittiğinde yatar halinde bulunuyor ise, derhal kendisini toparlar saygısından ve ezan bittikten sonra tekrar yatıp, eski halini alır. Ve işitmesine rağmen, yine de namaza iştirak etmez. Demek ki, ezana saygısı var, namaza yok. Veya o kadar saygısı yok. Acaba hangisi daha önemli ve daha saygıya değer diye düşünüyorum. Kimi insan ise ezanı duyduğunda duygu dünyası alt üst olur, Asr-ı Saadet aklına gelir ve hemen her gördüğü zenciyi Bilal Habeşi Hazretlerine benzetir ve ona (gayri müslim de olsa) sarılası gelir. Ezan sürekli dönüp harekette bulunan şu yuvarlak dünyanın her yerinde aralıksızın okunur ve insanları, daha doğrusu musallileri (namaz kılanları) ibadet etmeye çağırır, onlara namaz vaktini hatırlatır ve “Hayya lassalah!” kelimeleriyle onları “Haydi namaza” diye davette bulunur. Evet, dünyanın her yerinde, her an ezan sesleri inler, çünkü her yerde, her an O vardır. “Hayya!” diyor müezzin. “Haydi!” diyor. “Haydisene namaza ey aciz kul! Ne duruyorsun?” diye sesleniyor bizlere. Ve hemen ardından da “Hayya lal felah!” diyor. “Haydi kurtuluşa!” diye. Evet, namaz demek, kurtuluş demek, namaz demek, felah demek... Ezan da namaz gibi bir ibadettir. Fakat namaz kılmak için elbet ezan okunması gerekmez. Yani namazın farzlarından veya şartlarından değildir ezan. Ezansız ve ardından yapılan E ezan duası olmadan da namaz kılınır elbet. Bizler Avrupa’da ve Almanya’da yaşayan müslümanlar olarak ezan sesinden mahrumuz. Mahrum kaldık ve ezan sesini duymadan namazlarımızı kılmak mecburiyetindeyiz. Bazen camilerde, erkekler ise sürekli gittikleri Cuma Namazlarında Ezan-ı Muhammed’i haftada bir kez de olsa, işitiyorlar belki. Hiç yoktan iyidir muhakkak. Fakat bu ezan sesi minarelerden, dışarılara, sokaklara yansımıyor. Bina içinde kalıyor. Bu yüzden de insanın ruhu üzerinde tamamen farklı ve eksik bir etkisi vardır. Ezan sesini dışarılarda, sokaklarda duymak insana tamamen ayrı haz ve huzur veriyor. Aklıma Medine’de veya İstanbul’da okunan ezanlar geldi... Mescid-i Nebevi ve Sultanahmet avlusundaki ezan sesinin yankıları... Aynı zamanda bilhassa Türkiye’de o hoş çağrıyı işiten ve buna rağmen ona icabet etmeyen insanlar. Ve o güzel mekanlarda bulunup, ezan davetine uymayan, kabul etmeyen ve bu güzel daveti geri çeviren insanlar geldi aklıma... Evet, Türkçemizde meşhur ve herkes tarafından bilinen bir deyim vardır: “Kimisi bilemez, kimisi bulamaz” diye. Bizler Avrupa’da ezan sesine özlem duyarken, paslanmış kulaklarımız ezandan mahrum kalmışken, o nidaya hasret kalıyorken ve ömrümüzü bu şekilde sürdürüp bitirirken, bazı insanlar o çağrıyı duymamazlıktan geliyor ve aldırış etmiyor. Biz bulamıyoruz, onlar ise bilemiyor... Hatta ezan sesinden rahatsız olan insanlar (müslümanlar) bile var. Tür- kiye’de bir zamanlar böyle bir tartışma ortaya çıkmıştı. Ezan, bilhassa sabah namazında okunan ezan bazı insanları, belli bir kitleyi rahatsız ediyormuş efendim ve bu yüzden de işte bu belli kitle tarafından durdurulması çabalarına ve gayretlerine girilmiş. Başvurular bile olmuş. Türkiye’de ezan sesinin susması... Bunu düşünebiliyor musunuz değerli okuyucularım? Ne kadar korkunç bir olay. Düşünmek bile insana acı veriyor. Türkiye’de ezan seslerinin susması ve artık o topraklar üzerinde inlememesi... Allah o günleri bizlere göstermesin! “Olur mu canım, böyle şey?” demeyin. Tarih bize buna benzer olayların da olabileceğini göstermiştir. Ve şimdi aklıma merhum Mehmed Akif Ersoy ve İstiklal Marşı’mız geldi. İstiklal Marşı’mızın sekizinci kıtasında Akif şöyle diyor: “Şu ezanlar – ki, şehadetleri dinin temeli - ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli...” Evet! Ve inşaallah bu ezanlar ta kıyamet gününe kadar bu yetim kalmış ülkenin, bu öksüz kalmış yurdun üstünde inleyecektir. Çünkü onlar bu yüce ve kutsal dinin temelidir, onun temelini teşkil eder. Akif’in bu anlam yüklü sözlerine ben AMiN diyorum. Bazı insanlar ise sabah namazına kalkıp, onu kılmakta zorluk çekiyor. Avrupa’da genelde ezan sesi olmadığı için, çalar saat ile namaza kalkılır. Sabah namazı vakti bir çok insan için en zor vakit olarak kabul ediliyor. Tatlı uykuya veda etme zamanı olduğu için. Sabah namazına uyanmak kış aylarında soğuktan, yaz aylarında ise gecenin kısalığından zor geliyor insana. Bu yüzden de en meşakkatli namazdır. Sonuçta ilk bakış ve değerlendirmede bir “rahatı ve keyfi bozma” olayı ve bu yüzden de “rahatsızlık ve keyifsizlik” veren bir durumdur. İlk bakışta insan belki namazı değil de, uykuyu tercih ediyordur. Fakat o anda aklına müezzinin şu sözleri geliyor ve gelmesi gerekiyor. Zira müezzin diğer vakitlere nazaran sabah namazında bir cümle daha ilave ediyor okuduğu ezana. Bu çok önemli cümle düşünmeye ve güvenmeye değer bir cümledir, efendim. Müezzin bir de “Essalatu hayrum minen nevm”, yani “Namaz oeztuerk.s@gmx.de uykudan daha hayırlıdır” diyor, sabah namazına çağrıda bulunurken. Es- Salah, yani namaz, enNevm’den, yani uykudan daha hayırlıdır... Müezzin bu sözleri sarfederken, bizler daha ne diyebiliriz ki? O tamamlamış bile manayı. O, namazın bizler için uykudan daha hayırlı, daha iyi ve dolayısıyla daha avantajlı olduğunu söylüyor. Namazlarımızı, bilhassa sabah namazlarımızı ihmal etmeyelim değerli okuyucularım! Bu önemli eylemi hafife almayalım! Ve güne iyi başlamanın en uygun ve hayırlı bir şey olduğunu bilelim. Zira güne nasıl başladığımız çok önemlidir ve gün akışımızı (olumlu veya olumsuz) etkiler. Almancada bir söz vardır: “Mit Gott fang an, mit Gott hör auf, das ist der beste Tageslauf” diye. Yani: “Gününü Allah’la başla, Allah’la bitir. Bu en mükemmel gün akışıdır” diye. İşte bu bilinçle hareket etmek gerek. Günümüze sağ ayakla kalkıp sabah namazla başlamak hem hayatımızın bereketini artırır, hem de bize huzur ve mutluluk verir. İmkanı olanlar ise -haftasonları da olsa- sabah namazını camide, cemaatle kılsın. Seher vakti evden çıkıp, sabah namazını camide kılmak için yola düşmek ve o namazı camide kılmak insana ayrı bir feyz ve zevk veriyor. Bilhassa gençleri namazı camide kılmaya teşvik edelim. Onlara bunun önemini ve faydasını anlatalım ve binalarımızı direksiz bırakmayalım. Zira bu takdirde yıkılmaya mahkum kalır onlar. En zor anlarımızda da olsa, bazen namaza kalkmakta zorlanıp “Az daha yatayımlar” içimizden geçse de, namazın gerçekten uykudan daha hayırlı olduğunu, idrak etmek ve buna inanmak gerek. Bunu bizler ilk bakışta anlamasak bile... Müezzin öyle diyor, efendim. Namaz uykudan hayırlıymış. Müezzin öyle diyorsa, öyledir elbette. Vallahi, sizi bilmem ama, ben müezzine güveniyorum. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 27 TEŞEKKÜR 14 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz 4. Olağan Kongre’mizde Kogre’mizde şahsımıza gösterdikleri teveccühlerinden dolayı delegelerimize, Kongre’mizin kardeşâne ve bayram havasında geçmesine vesile olan Onursal Genel Başkanımız Yavuz Çelik Karahan’a teşrifleri ile bizleri onurlandıran Eski Genel Başkanımız İlk kurucularımızdan Ali Yüksel’e Ahmet Rüşdü Banaz’a TBMM Eski Başkanvekillerinden Yasin Hatipoğlu’na Almanya İslam Konseyi Başkanı Ali Kızılkaya’ya TBMM Eski Milletvekillerinden Yaşar Canbey’e Eski Kadın Kolları Başkanımız Güleser Topuz’a Eski Genel Başkan Yardımcımız Eski MYK Üyemiz Yüksel Haşal’a Seyfettin Öztürk’e ve Kongre’mizin başarılı bir şekilde geçmesinde emeği olan Başkanlık Divanı Üyelerimize, Gençlik ve Kadınlar Teşkilatımıza, Bölge ve Cemiyet Başkanlarımızla misafir olarak bulunan diğer üye ve zevata teşekkür ederiz. İslam Toplumu Millî Görüş adına Kemal Ergün Oğuz Üçüncü Hakkı Çiftçi Genel Başkan Genel Sekreter Genel Başkan Yrd. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 44 İnsanın hayatında çeşitli dönemleri vardır. Bunlar bebeklik, çocukluk, gençlik, yaşlılık dönemleri. İşte yaşlılık dönemi gelince insan biraz nazlı oluyor herhalde. Yaşlılarımız, büyüklerimiz bizlerden çok ilgi bekliyorken zamanımızdan bir bölümünü onlara ayıralım. Onlar bizleri bir avuçken nasıl emek verip büyüttülerse şimdi sıra bizde büyüklerimize sahip çıkmak zorundayız. Yaşlılığımızda kendimizi düşünüyorsak onları unutmamalıyız. Farkında olmasak da çocuklarımızın bizleri taklit edebileceklerini aklımızda tutalım. Bu ufak detayın farkında olmaz isek her an yapayalnız kalabiliriz. Onun için evlatlık görevini yapalım ki evlatlıklarını yapsınlar. Karasakal Hoca’dan Müthiş Cevaplar 1. Karamanlı Karasakal Hoca`ya sorarlar: - Hocam şimdi Türk Milletinde o günkü gibi Çanakkale Ruhu var mı? Hocam hazır cevaptır; - Olmaz olur mu, şimdi çanak yalama ruhu var! 2. Karasakal hoca meşhur vaazlarından birinde çoğunluğun yaşadığı çelişkilerden söz ederken bir ara epey kızar: - Ulan Müslümanlık türküsü çağırırsınız, Hıristiyanlığı yaşarsınız, Müslüman’ım diye kasım kasım kasılırsınız, gereğini yine de yerine getimezsiniz. 3.Vaazının birinde de yine: Karılarınızı, kızlarınızı, gelinlerinizi, kıskanırsınız güzel. Ama biz evinize gelsek bizim karşımıza çıkarmazsınız bu da güzel çok iyi, çok hoş. Amma bu sütçülerle, tüpçülere ne oluyor onlar erkek değil mi diyor. (Ve ince bir noktaya dikkat çekiyor bu uyarıyı eminim hepimiz çok iyi anlamışızdır.) 4. Karasak Hocaya bir gün sormuşlar: - Hocam Peygamber Efendimiz (s.a.v) kabağı niçin çok severdi” diye. Hoca da tatlı ihtiyacını oradan karşıladığını söylemiş. Ama adam tekrar sormuş: - O kadar tatlı varken neden kabak deyince. Karasakal taşı gediğine koymuş: - Şöbiyet vardı da yemedi mi. Hacarap. Hacarap hakkında birçok yaşanmış hikâyeleri sizlerle paylaştım ve paylaşmaktayım. Bilmem memnun oldunuz bilmem memnun olmadınız ama memnun olmanız beni sevindirir çünkü şu gurbette birbirimizin dertlerine tercüman olmak zorundayız... Ama yine de bu konulardan birinde rahatsız edici bir paragraf geçmişse sizlerden şimdiden özür dilerim. Lütfen hakkınızı helal edin. Ayriyeten ben hakkımı helal ediyorum. Ve Müslüman kardeşlerimi çok seviyorum. Ha konuyu kapatıyor musun diyorsanız? Hayır, elimden geldiğince yazmaya devam edeceğim. Şimdi bu konulardan birini daha yazıyorum. Olay şöyle gelişti: Babam (Hacarap) sağlığına dikkat etmediği için sık sık hastalanıyor. Yine birgün hastalanmış telefon ettiler ben de ev doktoruna götürdüm. Baktı problemi var durumu iyi değil hastaneye sevk ettirdi midesinde problem varmış. Sonra hastanedeki Doktor: - Su içmediği için bütün bu problemler diye söyledi. Bunu kendisine söylediğimiz zaman: - Ne yapayım oğlum canım su iç- mek istemiyor dedi. -Sıhhatin için olsun içmen gerek baba dedik. - Tamam, dedi içmeye çalışırım. Birkaç gün serum verdiler ve eve getirdik. Geçenlerde babamın iç hastalıkları hekiminde randevusu varmış. Evde oturuyorum bir telefon geldi telefonu aldım: - Oğlum yarın hekimde randevum var gel beni al götür. - Tamam, baba gelirim saat kaçta? - Sekiz gibi gel. -Randevun sekizde mi? -Evet. -Oldu yarın görüşürüz hayırlı geceler. Saat sekizde babamlara gidiyorum babam hazır hemen doktora gidiyoruz. Doktordaki hemşirelerden bir hürmet, bir hürmet hiç sormayın. Sonra bana babamın erken geldiğini randevunun onda olduğunu istersek onbirde gelebileceğimizi şimdi sadece kan alabileceklerini ve ameliyat dikişlerini alabileceklerini söylediler. Babamın doktordaki işi bitince eve geri dönerken babama soruyorum: - Baba sana randevu verirlerken hiç mi sormadın seni doktora getirene? - Yok, kimse bana bir şey demedi. Bu arada daha evvel babamı hekime götüren kardeşime telefon ediyorum: - Selamün Aleyküm ben abin babamın randevusu bugün saat kaçta idi? - Aleyküm Selam abi saat onda idi. -Babama söyledin mi? - Evet. - Tamam, sağol hayırlı günler. Babama dönüyorum: -Baba sana söylemişler ya saat kaçta randevun olduğunu. -Sen de amma karıştırıyorsun yaşlılık ne yapalım erken gidersek erken m.s.a.58@hotmail.com biter sandım. -Ama şimdi bir daha gideceğiz. - İncilerin, altınların mı dökülecek ne yapalım yani. - Haklısın babacığım. Eve bırakıyorum. Saat 11`e doğru tekrar alıyorum. Hekimdeki işleri hemen bitiyor. Hekim İranlı bir doktor babama özel muamele yapıyor. Eve tekrar geri dönerken soruyorum: -Baba bu özel muamele nerden geliyor. -Beni görünce babasını hatırlıyormuş diyor. Sonra da: -ALLAH razı olsun oğlum beni iki kere getirdin götürdün. -Baba bu bizim görevimiz ALLAH cümle mümin kullarından razı olsun dedim. Ve böylelikle eve bıraktım. Memnun oldu böylelikle rahat bir şekilde eve döndüm… İnsanın hayatında çeşitli dönemleri vardır. Bunlar bebeklik, çocukluk, gençlik, yaşlılık dönemleri. İşte yaşlılık dönemi gelince insan biraz nazlı oluyor herhalde. Yaşlılarımız, büyüklerimiz bizlerden çok ilgi bekliyorken zamanımızdan bir bölümünü onlara ayıralım. Onlar bizleri bir avuçken nasıl emek verip büyüttülerse şimdi sıra bizde büyüklerimize sahip çıkmak zorundayız. Yaşlılığımızda kendimizi düşünüyorsak onları unutmamalıyız. Farkında olmasak da çocuklarımızın bizleri taklit edebileceklerini aklımızda tutalım. Bu ufak detayın farkında olmaz isek her an yapayalnız kalabiliriz. Onun için evlatlık görevini yapalım ki evlatlıklarını yapsınlar. Yine bir yazının sonuna geldik dostlar gününüz hayırlı olsun ALLAH’a emanet olun. ALLAH izin verirse gelecek sayıda buluşmak üzere selam ve dua ile. Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Mayıs · Mai 2011 · Cemaziye’l Ahir 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat