Terörün Dini Olmaz. Norveç’te Veya Dünyanın Neresinde Olursa Olsun Masum İnsanları Hedef Alan... T.C. KÖLN BAŞKONSOLOSLUĞU ÇALIŞMA ATEŞELİĞİNİN YOĞUN MESAİSİ İSTATİSTİK VERİLERİ DEĞİŞTİRDİ 28 TERÖRÜ LANETLiYORUZ TÜRK GENÇLERİNDE MESLEĞE EĞİLİM ARTIŞ GÖSTERDİ Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir OKUSAN Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560-61 . mail@okusan.eu www.okusan.eu RAMAZAN IGMG Sosyal Yardım Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık IGMG 2011 ZEKAT/FİTRE KAMPANYASI 16 Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Tat Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: kar-pa@hotmail.de 22 Avrupa’daki Kitapçýnýz Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 59 · Yl/Jahre: 8 · Ağustos / August 2011 / Ramazan 1432 ENERGY IGMG Ruhr A Bergkamen Cemiyetine Kundaklama Paylaşmaktır Kardeşliktir Sevgidir Duadır Rahmettir Berekettir Arınmaktır... IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH Hac 2011 Ücretlerini Açıkladı 14 Ramazan Paylaşmaktır Sen de Bir Kelebek Uçur 17 Ramazan Geldi Hoş Geldi Dr. Yusuf IŞIK Hristiyan Cihadist ve Antiİslam Terörist! 5 Mahmut AŞKAR 11 Murat KUBAT Ramazan’ la/’da Gelen Kur’an 27 M. Salih AYDIN Hacarabn Serüvenleri 46 29 İlhan BiLGÜ İftar Âdâb ve İftar İkrâm 19 M.Hulusi ÜNYE Kadim Bir İbadet: Oruç 20 HAC-UMRE SEYAHAT Islamische Gemeinschaft Milli Görüş Hadsch-Umre & Reisen GmbH Boschstraße 61-65 . D-50171 Kerpen Telefon: 02237-656 310/311 E-Posta: info@igmghacumre.com . Web: www.igmghacumre.com Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Ramazan ve Güzellikleri Sevgili dostlar! İznimizi yaptık ve geldik. Bizim bulunduğumuz Hessen Eyaleti Almanya`da en erken izne çıkan eyalet olduğu için bizler iznimizi en önce yapıp geldik. Memleketimizin güzelliklerini ailemizle birlikte yaşadık, aile büyüklerimizi ziyaret ettik ve onların hayır duaların aldık. Tabi bu arada imkanlarımız dahilinde memleketimizin doğal ve tarihi güzelliklerini çocuklarımıza gösterip tanıtmayı da ihmal etmedik. İstanbul`un tarihi güzelliklerini anlatmaya gerek yok herhalde. Bu sefer bizler ailecek memleketimiz olan Bayburt`a aile büyüklerimizi ziyarete giderken hem Bayburt`un ve hem de çevre illerdeki tarihi ve doğal güzellikleri gezme ve ziyaret etme imkanı bulduk. Özellikle Bayburt`un Aydıntepe ilçesindeki tarihi Yeraltı şehri görülmeye değer bir yer. Yine Trabzon`un Uzungöl mevkii harika bir mekan. Allah`ın yarattığı nadide mekanlardan bir yer olan burayı ailenizle imkan dahilinde mümkünse şöyle 3-5 günlük bir zaman içerisinde gezip dinlenmeniz açısından tavsiye ediyoruz. Zaten buranın güzelliklerini keşfeden Arap turistler aileleri ile buraları mekan tutmuşlar bile. İznimizin son günlerine yaklaşırken Norveç`ten gelen bir haber bizleri oldukça üzdü. Anders Breivik isimli psikopat şahısın maalesef hedef seçtiği 90 civarında genç, Oslo`da yaşanan bombalı saldırının ardından bulundukları gençlik kampında adeta kurşuna dizilerek katledildi. Bu işin vahim boyutlu haber yanı idi. İşin diğer bir vahim yani ise maalesef son 10-15 senedir Batılı ülkelerde bulunan bir kısım medya gruplarının pompalamaya çalıştığı gibi bu olayın da müslümanlar tarafından yapıldığı daha haber ile ilgili detaylar belli olmadan bazı sözde uzmanlar tarafından hemen açıklanması idi. Özellikle 11 Eylül saldırıları ile başlayan süreçte terör saldırıları olarak adlandırılan tüm olaylar sözde İslami terör diye medya aracılığı ile dünyaya servis edilip insanların zihinleri bulandırılıyordu. Dünya medyasında belli guruplar bu ve buna benzer olaylar meydana geldiğinde daha olaylarla ilgili bilgiler netleşmeden alakası olmayan görüntüler ile insanları belli bir önyargıya sevkeden bir tavır içerisine giriyorlardı. Yine sözde bazı uzmanlar yaptıkları yorumlar ile bu karmaşayı pekiştiriyorlardı. Son süreç içerisinde İspanya`da yaşanan metro saldırısı ki bu saldırıyı ETA terör örgütünün yaptığı daha sonra ortaya çıktı. Almanya`da bir okulda yaşanan ve çok sayıda öğrencinin öldüğü silahlı saldırı. Son olarak da Norveç`te yaşanan olaylar gösterdiki terörün dini, milliyeti olmuyor. Hiç ummadığınız kişiler bulundukları toplumdaki masum insanlara vahşice kıyabiliyor ve bunu da sözde bir ideal uğruna yaptıkları anlaşılıyordu. Belli mihraklar ne şekilde olursa olsun İslam ile terör arasında bir bağ kurmak isterlerse istesinler bunun yanlış olduğu yaşanan süreçlerde muhakkak ortaya çıkmaktadır. İslam kelime manası olarak bunu zaten çürütüyor. Bilindiği gibi bizim dinimiz bir insanın öldürülmesini tüm alemin öldürülmesi ile eşdeğer tutmaktadır. Buna rağmen hala terör ile bir bağ kurmak istemek kötü niyetten başka bir şey değildir. Bu vesile ile terörün ve teröristin dini olmaz diyor, son yaşanan olayda katledilen insanların ailelerine buradan üzünzülerimizi iletmek istiyoruz. Rahmet ve bereket ayı Ramazan`a ulaşmış bulunmaktayız. Allah`a ne kadar şükretsek azdır. Bu ayın güzelliklerini sağlık sıhhat içerisinde ailemizle birlikte yaşamayı Allah nasip etsin. Malum bu seneki Ramazan yaz aylarının uzun günlerine denk geldi. Tabii olarak da iftarın daha geç olması bizleri biraz sabırsızlaştırmaktadır. Eee kolay değil akşam saat 21`e kadar sigara içilmeyecek, bu yaz sıcaklarında su içilmeyecek, yemek yenmeyecek, vs. İşte bizlere Allah`ın dünya üzerindeki aç ve açıkta olan insanların durumunu daha iyi anlayabilmemiz için verdiği bir fırsat diye düşünüyoruz. Bu işin madde boyutu. Bir de mana boyutuna baktığımızda, paylaşmanın ne kadar önemli bir haslet olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Dünyanın bir tarafında her türlü imkana sahip olanların, öbür tarafında hiç bir imkanı olmayanları düşünmesinin ne kadar önemli olduğu bir kere daha anlaşılmaktadır. Özellikle Ramazan`a has bir ibadet olan fitre ibadetini ihmal etmeyelim. Bu sene Almanya`da bulunan sivil İslami teşkilatların fitre ibadeti ile ilgili yaptığı çalışmaları hep birlikte takip etmekteyiz. Ortalama olarak bu sene Almanya`da fitre 9 euro olarak belirlenmiş bulunmaktadır. Gelin bu ibadet çalışmamıza çocuklarımızı da dahil edelim. Çocuklarımızın fitrelerini kendilerine harçlık olarak verelim ve bu harçlıklarını bir zarfın içerisine koyup istemiş olduğunuz yardım kuruluşuna veya size en yakın camiye kendi elleri ile teslim etmelerine yardımcı olalım. Göreceksiniz hem kendileri için değişik bir tecrübe olacak ve hem de bu ibadetin hazzını yaşayarak belli bir bilince ulaşacaklardır. Yine sivil İslami Teşkilatların ve Yardım Teşkilatlarının düzenlediği Ramazan Yardım Kampanyalarına da katılmanızı tavsiye ediyoruz. Özellikle Ramazan Kumanyası kampanyaları güzel bir çalışma. Çocuklarımızın harçlıkları ile bu kampanyalara katılımını sağlarsak iyi olur diye düşünüyoruz. Buradan bir tavsiyemiz de Ramazanda olsun veya diğer zamanlarda olsun evinizde muhakkak birer sadaka kumbarası bulundurun. Ve çocuklarınıza bu kumbaralara harçlıklarından atmaları için teşviklerde bulunun. Tabiki siz de bunu yapın. İnanın zamanla bu gibi çalışmaların çocuklarımızda ne kadar olumlu etkiler bıraktığını görüyorsunuz. Kendisinden daha az imkanlara sahip olan insanlara yardım edebilme düşüncesine sahip olan nesillerin (birilerinin göstermeye çalıştığı şekilde) terörle hiçbir şekilde alakası olmaz. Ramazan`ın güzelliklerinden olan iftar ve sahur davetlerini de unutmayalalım. Bu davetlere mutlaka ama mutlaka komşularımızı da davet edelim. Malum okul sezonu da başlamak üzere. Okullar açıldığında camilerimizde çocuklarımızla alakalı mera- info@hayatonline.eu simler düzenleyelim. Onların okula başlamaları ile alakalı olarak hediyeleşmeleri muhakkak yapalım. Son olarak; gazetemizin yazarlarından sevgili Selma Öztürk önemli bir ameliyat geçirmiş ve hastanede tedavi görmektedir. Kardeşimiz için dualarınızı bekliyoruz. Yine sevgili kardeşim Hikmet Atak Bey`in muhtereme ablalarının Türkiye`de vefatını öğrenmiş bulunuyoruz. Kardeşimize taziyelerimizi iletiyor, ablasına da Allah`tan rahmet diliyoruz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Ağustos - August 2011 Ramazan 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hayatonline.eu Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 3 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir essen Eyalet İçişleri Bakanlığı eyalette yürürlükte bulunan gösteri ve yürüyüş yasasını değiştirmek istiyor. Eğer değişiklik gerçekleşirse, artık isteyenin istediği gibi, gösteri ya da yürüyüş yapmasına müsaade edilmeyecek. Eyalet İçişleri Bakanı CDU’lu Boris Rhein’ın özellikle “extremist” Müslümanlara karşı bir “tedbir” olarak düşündüğü yasaklamaya eyalet meclisindeki Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Sol Parti gibi muhalefet de destek veriyor. Gerçi her iki muhalefet partisinin de belirli konulara itirazları var. Mesela Yeşiller, bu yasa değişikliği ile “Müslümanların dışlanacağı ve daha fazla radikalleşmelerine yol açacağı uyarısında bulu- H Hessen’de Gösteri Yasağı nurken; SPD de, CDU’nun “extremizm”den, ancak entegrasyon söz konusu olduğunda bahsettiğini öne sürüyor. Hristiyan Demokratlarla (CDU) ve Hür Demokratların (FPD) eyalet meclis grupları tarafından ortaklaşa olarak verilen “Enetegrasyonu teşvik, extremizmle mücadele ve demokrasiyi savunma” başlığı ile Hessen Eyalet Meclisi’ne verilen önergede [1] “Düşünce ve gösteri hakkı, diğer insanların yalnızca farklı inanmaları ya da farklı cinsel eğilime sahip olmaları ... sebebiyle kamuoyu yönünde aşağılanmaları için istismar edilemez.” Önerge genel olarak incelendiğinde, eğer yasal düzenleme gerçekleşecek ise, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının yalnızca “Müslümanlar” söz konusu olduğunda gündeme getirildiğine güzel bir örnek teşkil edilecek. Fakat burada, gözden kaçırılan önemli bir husus var. “Ön tedbir” mantığından hareketle getirilmek istenen gösteri yasağı, hiç bir şeye tedbir olmayacaktır. Çünkü insanların böylece konuşma alanları daraltılmış olacak ve ne düşündüklerinin takibi de mümkün olmayacaktır. Bu da üzerinde sıklıkla durulan “güvenlik”in pek de güvenli bir şekilde sağlanmasını önleyecektir. KRM’nin Resmi Web Sitesi Yayında lmanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) resmi web sitesiyle internet ortamında. www.koordinationsrat.de web sitesinde okurlar, konsey hakkındaki bilgilerin yanı sıra Müslümanların bayram günleri, açık cami günleri gibi bilgilere ve konseyin 2007’den bu yana yaptığı basın açıklamalarına ulaşabiliyor. KRM’nin bu dönemki sözcüsü Ayman Mazyek; “Bu gelişme Almanya’da dış iliş- A kiler çalışmaları bağlamında çok önemli bir adım ve aynı zamanda Müslüman toplumuna yönelik önemli bir hizmettir” derken, yeni web sitesi ile KRM’nin daha iyi anlaşılacağını belirtti. KRM, 2007 yılı Mart ayında dört büyük çatı kuruluşu olan DiTiB, İslam Konseyi, ZMD ve VIKZ tarafından kuruldu. Konsey Almanya’da Müslümanların temsilciliğini üstlenirken, ülkede siyasi ve toplumsal konularda muhatap olarak kabul görüyor. FDP Çifte Vatandaşlık Ve Yerel Seçme Hakkı Verilmesinden Yana şağı Saksonya Eyalet Meclisi FDP Grubu çifte vatandaşlık ve üçüncü ülke vatandaşları için yerel seçme hakkı talep etti. 10 maddelik öneri paketini açıklayan Grup Başkanı Christian Dürr, vatandaşlık hukukunun “liberalleşmesi” yönünde görüş bildirirken, yabancılara ilişkin politikalarda da değişim istedi. FDP’nin hazırladığı öneri paketinde “Almanya’da 5 yıldan fazladır kanuni olarak ikamet eden yabancılara aynen AB vatandaşlarında olduğu gibi yerel seçme hakkının tanınması görüşündeyiz. Burada yaşayan, çalışan ve toplumun parçası olan kişiler yönetimin şekillenmesinde de yer almalılar” deniliyor. Federal düzeyde de vatandaşlık kanununda değişiklik arzu ettiklerin açıklayan Dürr, “İnsanların nerede yaşadıkları önemli, pasaport ikinci derecede geliyor. Bu anlamda kişinin bir ya da A sayfa 4 iki pasaport taşıması önem arzetmiyor” şeklinde konuştu. Göçmen olan kişilerin iki kültür arasında bulundukları, dolayısıyla iki vatandaşlık sahibi olmalarının mantıklı olduğunu dile getiren Dürr, örneğin genç yaştaki Türklerin ailelerinin memleketi ve yaşadıkları ülke arasında bir karar verme zorunda bırakılmalarına artık bir son verilmesi gerektiğini ifade etti. Öneri paketine CDU’dan tepki gelirken, bu yaklaşımın CDU-FDP hükümetinin şimdiye kadarki yaklaşımına ters düştüğü ifade edildi. Muhalefet Partisi SPD’den ise öneri paketine destek gelirken, SPD Entegrasyon Politikaları Sözcüsü Silke Lesemann, paket ile ilgili ilk izlenimlerinin olumlu olduğunu, sözkonusu taleplerin SPD’nin yıllardır dile getirdikleri ile örtüştüğünü kaydetti. Öneri paketine Yeşillerden meclise geldiği takdirde destek sözü geldi Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 Hayat Yasa metninde olmasa bile, meclis tartışmalarında da izlendiği gibi, bu yeni düzenleme uygulamada, Müslümanlara karşı ayrımcı bir özellik taşıyacaktır. Yasa, hiç bir şeyi önlemeyeceği gibi, Yeşillerin, Sol Parti ve nihayet SPD’nin “içeriğine katılmadığı” ama onayladığı bir garip düzenlemeden öteye gitmeyecektir. [1]starweb.hessen.de/cache/DRS/1 8/5/04135.pdf Ailelerinden Bakım Hakları Alınan Çocukların Sayısı Artıyor lmanya’da önemli bir problem olan ailelerinin elinden bakım hakları alınan çocukların sayısı artıyor. Buna göre Almanya Mahkemeleri’nin 12.200 olayda ailelerin çocukları üzerindeki bakım haklarını tamamen ya da kısmen elinden alma kararı verdiği belirtiliyor. İstatistik bakanlığının verilerine göre bakım haklarının ailelerin elinden alınması olaylarında 2005 yılına göre yüzde 40 artış sözkonusu. Gençlik Daireleri’nin 2009 yılında mahkemelere, kısmi ya da tüm bakım haklarının alınmasına yönelik 15.300 başvurusu yer alıyor. Bu rakamların 2005 yılına oranla büyük bir artışa tekabül ettiği, aynı rakamların 2001 ve 2004 yıllarında fazla değişmediği kaydediliyor. Gençlik Daireleri verilerine göre ailelerin ellerinden bakım haklarının alınmasından önceki aşama olan geçici tedbir kararı ise 33.710 olayda yaşanmış durumda. Bunların 6965’i Alman vatandaşı değil. Almanya’daki genel rakamlar ile karşılaştırıldığında yabancı çocuklara yönelik geçici tedbirlerin oranı daha yüksek. Fakat çocuğun Alman vatandaşı olması halinde yabancı kökenli olup olmadığının istatiklere yansımadığı belirtilmeli. Bununla beraber 2000 yılından beri yürürlükte olan opsiyon modeli nedeniyle yabancı ailelerin çocuklarının büyük çoğunluğu Alman vatandaşlığına da sahip durumda. Bunlar ise istatistiklere Alman vatandaşı olarak yansıyor. Dolayısıyla sözkonusu önlemlere tabi olan yabancı kökenli çocukların sayısının istatistiklere yansıyanlardan daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Öte yandan Almanya’da ailelerinden geçici de olsa alınan çocukların verilebileceği Müslüman bakıcı ailelelerin azlığı önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Almanya İslam Konseyi, 2005 yılında bu konuda Eyalet Gençlik Daireleri’nden bilgi istemiş, daireler Müslüman ailelerin az olduğu bilgisini teyit etmişti. A Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Ramazan Geldi Hoş Geldi Ramazan”bereket ayý”dýr. Bereket, sadece elimizdeki maddî varlýðýn, paranýn ve yiyecek-içeceðin artmasý olarak anlaþýlmamalýdýr. Bu anlamlarý içermekle birlikte “bereket”, bütün bir hayatý kuþatan bir”hakîkat”týr. Amel-i Sâlihin, ömrün, sevginin ve muhabbetin artmasý hep “bereket” olgusunun kapsamý içindedir. Ve biz, Ramazan’da hayatýmýzý dolduran berekete dokunur, onu bütün benliðimizde ve çevremizde adeta somut bir varlýk olarak hissederiz. ir Ramazan’a daha kavuþtuk hamdolsun. Bu ayrýcalýklý iklîmin dünyaya armaðan ettiði ve bütünleþtiði bir kaç husus var ki, onlarý anmadan geçilmez. Bu hususlar sebebiyle Ramazan’a kavuþmak bir “hamd” vesilesidir. Hz. Muhammed (s.a.v), Ramazan’ýn bu ayrýcalýðý dolayýsýyla Þaban Ayýný idrak ettiði zaman Ramazan’a kavuþturmasý için Yüce Allah’a dua ederdi. Ramazan’a mahsus olmayan ama Ramazan’la birlikte idrak edildiðinde çok farklý anlamlar taþýyan bu hususlar þöyle özetlenebilir. 1. Her þeyden önce Ramazan “Kur’an Ayý”dýr. Kur’an’ýn gerek bu ayda dünya semasýna nazil olmasý, gerekse “mukabele”nin bu ayda icrasý ve bu çerçevede her zamankinden daha fazla okunmasý, O’na bu hususiyeti veren baþlýca vâkýalardýr. Kur’an-ý Kerîm’i cüzlere ayýrarak her gün belli bir miktar okumak Selef-i Sâlihinden mîras kalan mübarek bir uygulamadýr ve bu uygulama Ramazan Ayýnda daha bir yoðunluk kazanýr. B 2. Ramazan “paylaþma ayý”dýr. Varlýkla imtihan edilenler oruç vasýtasýyla iki türlü kazanç elde ederler; Oruç tutup açlarýn açlýðýný paylaþmak suretiyle ve ellerindekinden infak ederek fakiri-yetimi sevindirmek, varlýðý paylaþarak yokluðu azaltmak suretiyle. Zekâtýn Ramazan Ayýnda edasý geleneði bu çerçevede son derece anlamlýdýr. 3. Ramazan”bereket ayý”dýr. Bereket, sadece elimizdeki maddî varlýðýn, paranýn ve yiyecek-içeceðin artmasý olarak anlaþýlmamalýdýr. Bu anlamlarý içermekle birlikte “bereket”, bütün bir hayatý kuþatan bir”hakîkat”týr. Amel-i Sâlihin, ömrün, sevginin ve muhabbetin artmasý hep “bereket” olgusunun kapsamý içindedir. Ve biz, Ramazan’da hayatýmýzý dolduran berekete dokunur, onu bütün benliðimizde ve çevremizde adeta somut bir varlýk olarak hissederiz. 4. Ramazan “rikkat ayý”dýr. Bu ayda ruhlar saflaþýr, kalpler incelir; duyguyoðun bir boyuta intikal ederiz ümmet olarak. Orucun sadece bedeni hizaya sokmakla kalmayýp, ayný zamanda rûha da kývam verdiði, oruç tutan her mü’minin bildiði ve hissettiði bir gerçektir. 5. Ramazan “dünyadan uzaklaþma”, daha doðrusu dünyevîleþme virüsünü bünyenin dýþýna atma mevsimidir. Kulluk bilincini bütün boyutlarýyla yaþadýðýmýz oruç mevsimi, bir anlamda maddî boyutumuzun dýþýna çýkýp buradaki varlýðýmýzý madde-mânâ bütünlüðü, dünya-âhiret beraberliði düzleminde idrak etme imkâný sunar bize. Bilhassa son on günde girilen “îtikâf” süreci, maddeye boðulan varlýðý, oradan çekip çýkaran bir fonksiyon icra eder. Dünya ile aramýzdaki mesafenin olmasý gereken noktaya çekilmesi için gerçekten bulunmaz bir fýrsattýr o. 6. Ramazan, bütün bunlarýn bir neticesi, toplamý olarak bir “arýnma ayý”dýr. Orucun, Yüce Allah’tan baþka kimsenin takdir edemediði hakîkati ve kýymeti dolayýsýyla Ramazan, gerçek anlamda bir kurtuluþ ayýdýr. Bünyesinde adeta bütün ibadetleri toplayan böyle bir aya yakýþan da budur zaten. Terâvih ve nafilelerle yoðunlaþan namazýn, infakýn her türlüsünün ve o çerçevede zekâtýn, “küçük hacc” anlamýnda umrenin, Kur’an kýraatýnýn ve zikr-u tesbîhatýn oruç ibadeti etrafýnda halka halka yoðunlaþmasý elbette arýnmayý ve günahlardan temizlenmeyi getirecektir. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimiz Ramazan-ý Þerif hakkýnda þöyle buyurmuþlardýr; -”Ramazan Ayý mübarek bir aydýr. Allah size Ramazan orucunu farz kýldý. O ayda rahmet kapýlarý açýlýr, Cehennem kapýlarý kapanýr ve þeytanlar baðlanýr. O ayda bir gece vardýr ki, bin aydan daha kýymetlidir. O gecenin (Kadir Gecesinin) hayrýndan mahrum kalan, her hayýrdan mahrum kalmýþ sayýlýr.” -”Ramazan Ayý gelince, hayýr ehli hayýra koþar ve þer ehline ‘kötülüklerden el çek’ denir.” -”Ramazan, bereket ayýdýr. Allah bu ayda günahlarý baðýþlar ve dualarý kabul eder.” -”Ramazan gelince, Allah meleklere, mü’minler için istiðfar etmelerini emreder.” -”Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki cumaya kadar; Ramazan Ayý, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.” -”Ramazanýn baþý rahmet, ortasý maðfiret, sonu ise; Cehennemden kurtuluþtur.” -”Gözlerin görmediði, kulaklarýn iþitmediði ve hiçkimsenin hayaline bile gelmeyen, Allah’ýn nîmet dolu sofrasý, ancak oruçlular içindir.” -”Ramazan orucu farz, terâvih namazý ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahlarý affolur.” -”Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanýn günahlarý affolur.” -”Ramazan orucunu tutup ölen mü’min, Cennete girer.” -”Ramazan ayýnda ailenizin nafakasýný geniþ tutun! Bu ayda yapýlan harcama, Allah yolunda yapýlan harcama gibi sevaptýr.” -”Oruçlunun susmasý tesbih, uykusu ibadet, duasý makbul, ameli de çok sevaptýr.” -”Ramazan-ý Þerifte oruç tutmak çok sevaptýr. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtýr.” Bizi bir kere daha bu kutlu iklime eriþtiren Yüce Allah’a hamdolsun ve Ramazan-ý Þerîfiniz mübarek olsun. ORUÇ NEDÝR ? * Oruç; Allah’ýn bir emri ve Resûlünün vazgeçilmez bir uygulamasýdýr. * Oruç; Allah’ýn rýzasýný kazanmaya bir vesiledir. * Oruç; Cennetteki mertebeyi yüceltme aracýdýr. * Oruç; Nefsi dizginleme, þehevî istekleri frenleme ve onu hizaya getirmedir. * Oruç; Akla gelen kötü düþünceleri defetme, onlarý altetme ve elinin tersiyle itmedir. * Oruç; Ýradeyi hayra kullanma ve kendine hakim olmadýr. * Oruç; Yokluk içindeki müslümanlarýn hâliyle hallenme, dertlerine ortak olma ve onlarýn çektiði acýlara yakýn durmaktýr. * Oruç; Zengin de olsa, tüm imkânlara sahip de olsa, günün belli bir kýsmý için yeryüzündeki bütün müslümanlarla ortak bir noktada buluþmadýr. * Oruç; Merhamet ve Ýslâm kardeþliðini en güzel bir biçimde hissetmedir. * Oruç; Yaþamýn sadece kendi hayatýndan ve çevresinden ibaret olmadýðýný anlamadýr. * Oruç; Ýlerde karþýlaþmasý muhtemel bazý yokluklara ve çekeceði sýkýntýlara karþý, hareket tarzýný þekillendiren ve güç veren bir tatbikattýr. * Oruç; Bedeni onbir aylýk sürekli çalýþmadan sonra dinlenmeye alma ve doðal bir perhizdir. * Oruç; Sabrýn güzel meyvelerini elde etmedir. * Oruç; Þeytanýn elini kolunu zincirlemek, onu ümitsizliðe sevketmek, altetmek ve periþan etmektir. * Oruç; Rabbimizin verdiði nîmetlerin kýymetini hakkýyla bilme ve O’na þükretmedir. * Oruç; Kiþiliðimizi olgunlaþtýrmadýr. * Oruç; Rûhumuzu yüceltmedir. * Oruç; Günahlarý dondurma, onlarý hayatýn dýþýna atma ve tevbeye sýðýnmadýr. * Oruç; Mü’minle Rabbi arasýnda bir ay boyunca kurulan, sýrlarla dolu özel bir hattýr. * Oruç; Mü’mini ateþten koruyan bir kalkandýr. * Oruç; Özetle, takvâya yönelme, onu elde etme ve gerçek bir kul olma sürecidir. Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 5 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir eçen ay, Müslümanlar arasında, özellikle Türkiye ve bu tartışmaları Türkçe olarak izleyen yerlerde, namaz vakitleri ile ilgili tartışmalar yeniden yoğunlaştı. Özellikle yatsı namazının vaktini kastederek “İslam dünyasında, mevcut namaz vakitleri problemli” diyen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır’ın, kutup dairesi içinde yer alan Tromsø kentine gözlem yapmak amacıyla yaptığı ziyaret öncesindeki açıklamaları, bu tartışmaları daha da yoğunlaştırdı. Biz de, IGMG Onursal Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan, İrşad Eski Başkanı Ahmet Özden, Norveç Bölge Başkanı Mehmet Öndeş ve Tanıtma Başkanlığı’ndan Fatih İnan ile birlikte 19-24 Haziran tarihleri arasında Tromsø kentine giderek gözlemlerde bulunduk. Hatta Norveç’in karayoluyla ulaşılabilen ve en uç kuzey noktası olan Nordkapp (Kuzey Burnu) noktasına kadar üç gün/gece boyunca gözlemlerde bulunduk. Tromsø ve daha kuzeydeki Alta şehrindeki Müslümanları ziyaret ettik. Onların, güneşin hiç batmadığı 14 Mayıs ve 27 Temmuz tarihleri ile sadece bir kaç dakika batıp yeniden doğduğu diğer günlerde, ibadetlerini hangi vakitlerde eda ettiklerini müşahede ettik. Onların namaz kıldıkları vakitlerde namaz kıldık. Her ne kadar güneşli bir gün geçirmedi isek de, yağmurlu ve bulutlu bir gece yarısında (ki saat 00.00 olarak kabul edilir) hâlâ gündüz olduğuna şahit olduk. Gözlemlerimiz esnasında Norveç Bölge Başkanı Mehmet Öndeş’in şaka yollu da olsa, “Güneşin batmadığı ya da doğmadığı bu yerlerdekilerin işi kolay. Bizim gibi, güneşin battığı ancak bir kaç saat içinde yeniden doğduğu bölgelere bir çare yok mu?” yollu sitemkârâne soruları ile de karşılaştık. Gerçekten de, meselâ Oslo gibi güneşin saat 22.41’de batıp 03.48’de doğduğu yerlerde, güneşin doğuş ya da batışına, husûsen de gecenin her iki tarafındaki şafağın kaybolup kaybolmadığının tesbit edilmediği anlarda, namaz vakitleri Müslümanlar için büyük bir problem arzediyor. Müslümanların çoğunluğu, geceyi uyumadan geçirerek namaz vakitlerini bekliyorlar. O zaman, “Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü yayılıp çalışma (zamanı) yapan O’dur,” (Furkan Sûresi [25:47]) ayetinin hikmeti ne olacak? Yoksa, sorun, “49 derece 30 dakika enlemindeki yerler yatsı vaktinin taayyün etmediği yerler olmaktadır. Hanefî mezhebi alimleri, (Almanya’nın kuzey bölgeleri, İskandinavya ülkeleri vb. gibi) yatsı vaktinin girmediği beldelerdeki Müslümanlar üzerine –vakit, namazın şartı ve vacib olmasının sebebi olduğu için- Hayat G sayfa 6 Namaz Vakitleri Tartışmalarına Bir Katkı ‘namaz vâcib olmaz’ demişler ve bunları kitaplarında yazmışlardır. Dolayısıyla o beldelerdeki Hanefî mezhebine mensup Müslümanlar, vakti girmediği için kılamadıkları yatsı namazından mes’ûl olmazlar,” hükmüne varılarak çözüme kavuşmuş oluyor mu? Aslında bu sorulara cevaplar, 1980 yılında Brüksel’de, bütün İslamî cemaatlerin katıldığı bir toplantıda değerlendirilerek, neredeyse belirli kurallarda ittifak sağlanmış durumdaydı. Ancak, bu toplantının eksikliği, karar bölümünde Müslümanlara hâlâ pek çok seçenek sunmasıydı. Bu seçenekler ihtilafları çözmedi. Aksine daha da artırdı. Merhum Prof. Dr. Muhammed Hamidullah da bu konuda belirli bir kanaate varmış ve şu hükmü tercih etmişti. Özetle, “45°’nin kuzeyinde (Güney Yarım Küre’de ise güneyinde) bulunan bölgelerde Namaz vakitleri ve (Oruç), güneşin doğuş ya da batışına göre değil, 45°’deki vakitlere göre ayarlanabilir. Bunun da Sünnet’de delili vardır. Bununla birlikte asırlardan beri bulundukları yerlerde yaşayan Müslümanların ise geleneksel olarak kullandıkları vakti aynen kullanmaları isabetli olacaktır.”1 Bu yılın Ocak ayı ortasında Tromsø kentinde güneşin doğmadığı zamanlarda gözlemlerde bulunan Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır hoca ise bu iki görüşe de karşı çıkarak şunları söylüyor; “İslam ulemasının güneşin gün boyunca ufuk çizgisi üzerine çıkmadığı ve ufuk çizgisinin altına inmediği bölgelerde; Mekke namaz vakitlerine uyulması ya da güneşin görüldüğü en yakın bölgenin vakitlerine uyulması yönündeki fetvaları da delilsiz ve tatminden uzak fetvalar olmuştur.” Bayındır, vakit olmadığı iddialarını da kabul etmiyor: “Buna ilaveten bu gibi bölgelerde bazı vakitlerin oluşmadığını iddia ederek o vakitlerin namazını yok sayan görüşler de ileri sürülebilmiştir. Eğer Allah (cc) tüm insanlardan günün 5 vaktinde namaz ibadetini talep etmişse buna ait kriterlerin de mutlaka bildirilmiş olması gerekir. Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 İlhan Bilgü . ibilgu@igmg.de İletişim ve zaman tespit cihazlarının olmadığı dönem ve/veya yerlerde bireyin namaz ibadetini kendisinin keşfedebileceği kriterlerin ortaya konması gerekir. Namaz ibadetinden akıl noksanlığı dışında hiç bir bireyin istisnası söz konusu değilse Allah (cc)’ın bu ibadetin vakitlerini düzenlememiş olması düşünülemez.”2 Aslında ihtilafların ana noktasını “Şafak” tanımı oluşturmaktadır ki, Amerikan ve İngiliz rasathanelerinin3 zaman zaman yaptıkları tanımlarda da şafağın ne olduğu hususunda ihtilaflar söz konusudur. Fakat bu ihtilaflar, Müslümanlar arasında ibadet vakitlerinin tesbitinde söz konusu olunca, dinî bir mesuliyet de yüklüyor. Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, kış döneminde vakitlerin oluşumunu tesbit ettiğini, bunun delilinin, güneş bir yerde doğmasa bile, İsra Sûresi’nin 78. ayeti olduğunu söylüyor.4 Bayındır, bu ayette geçen Kur’ane’l Fecr tanımlamasına, genel yorumlardan farklı olarak, “Sabahın ilk ışıklarının yoğunlaşması” anlamını verdiği gibi, ayetin sonundaki “İnne Kur’ane’l Fecri kâne meşhuden” ibaresine de, “Fecirdeki yoğunlaşma gözle görülür,” manâsı veriyor. Dolayısıyla güneşin doğmadığı yerlerde sabah namazı vaktinin girdiğini söylüyor. Fakat, 22-25 Haziran tarihleri arasında, güneşin batmadığı zamanlardaki gözlemlerinin ise kendisini şoke ettiğini, kanaatlerini, Kur’an ayetleri üzerinde yeniden yoğunlaşarak oluşturacağını söylüyor. Daha önceleri, bu bölgelerde karanlığın (gecenin) işaretleri olduğunu söylerken, böyle bir işarete rastlamadığını ifade eden Abdulaziz Bayındır, İsra Sûresi’nin 12. ayetinde geçen ve çoğunlukla “gecenin karanlığını silip (yerine) eşyayı aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik,” şeklinde manâlandırılan “Fe mehavnâ ayete’l Leyli” kısmının gerçek manâsının, “gecenin işaretini sildik” anlamına gelebileceğini düşünüyor. Çün- kü, gözlemlerinde gecenin her hangi bir işaretine rastlamamış, güneşi, ufkun üstünde ışıklarını yayarken bulmuştu. Yani, akşam dahî olmamıştı. Fakat tüm bunlara rağmen bu gibi bölgelerde namaz vakitlerinin mutlaka tesbit edilmesi gerektiğini, normal bölgelerde de ayetlerin gösterdiği ve sünnette pratiğini bulan yatsı namazının başlangıç ve bitiş vakitlerinin de yeniden değerlendirilerek kararlaştırılmasını istiyor. Bu gözlemler ve Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır ile yaptığımız görüşmeler, Kur’an ve sünnette geçen namaz vakitleri tanımlamalarının iyice tesbit edilebileceğini ve tesbit edilmesi gerektiğini gösteriyor. Tabiî ki, bu farklılıkların her birinin bir hikmete işaret ettiği gerçeğinden hareketle, Rabb’imize olan kulluk borcunu, O’nun rızasına uygun bir şekilde yerine getirme şuurunu kuşanarak... 1 (İslam’a Giriş, 573 ve 581 Maddeler) 2 Kutup Bölgesi’nde Namaz Vakitlerinin Tesbiti Proje Sunumu 3 The United States Naval Observatory (USNO): http://www.usno.navy.mil/USNO/astronomical-applications/astronomical-information-center/risesettwi-defs HM Nautical Almanac Office: http://astro.ukho.gov.uk/nao/aisinfo/ais007.pdf ” 4 İsra Sûresi [17:78] Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 1 Ayın sultanı mübarek Ramazan ayına girdiğimiz bu mukaddes günlerde Avrupa`da faaliyet gösteren dini kurumların genel başkanları vatandaşlarımızın Ramazan ayını tebrik ettiler. Prof. Dr. Ali Dere DiTiB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere bu ayın hepimiz için bereketlere feyizlere vesile olmasını diliyorum diyerek gazetemize şunları aktardı. „Bizler insan olarak zamanın akışı içerisinde bir takım değerlerimizi bir takım isteğimizdeki imkanlarımızı bir takım ana çizgilerimizi unutabiliyoruz veya bunları ikinci derecede hatırlıyabiliyoruz. Cenab-ı Allah dinlerle birlikte bizlere, zamanı ve zamanın sahibini 1 sayfa 8 Ramazan Mesajları zamanın içerisi içinde insanın nasıl bir takım değerlerden uzaklaşabildiğini ve bunları hatırlamanın önemini bizlere anlatıyor. Ve biz Ramazan ayını ve diğer dini günler geceler gibi daha yoğun bir mevsim olarak, içe dönüş mevsimi olarak, dini değerlerde yeniden hatırlama, kendini bulma, bir zenginleşme, bir gençleşme olarak, Ramazan ayını idrak ediyoruz. Kur`an`ın inmesiyle başlayan, rahmet dininin bireylerinin üzerinde tecelli eden ve her yıl yenilenen bir rahmet ayı bu ay içerisinde inananlar yaptığı ibadetlerde yalnızca oruç tutarak değil Kur`an okuma Kur`an`ı anlama, tefekkür etme, Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sosyal dayanışmaları pekiştirme gibi pek çok sosyal davranış ve ibadetlerimizle içe dönüşlerimizle ve bu içe dönüşten aldığımız güçle topluma ihtiyaçlarını gidermeye, dayanışmayı güçlendirmeye yönelik çalışmalarımızla bu ayı değerlendiriyoruz. Rabbimden diliyoruz ki kardeşlerimizin 2011 Ramazan`ını gönülden kutluyorum bu ayın hepimizin feyizlerine vesile olmasını temenni ediyorum“ dedi. T.C. KÖLN BAŞKONSOLOSU M.KEMAL BASA 2011 Ramazan ayıyla ilgili gaze- Hayat temize bir demeç veren T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa vatandaşlarımızın Ramazan ayını kutladı. Basa: “her yıl olduğu gibi bu yıl da sivil toplum temsilcilerine yönelik iftar daveti vereceklerini bildirdi. Geçtiğimiz yıl 80 küsür iftara davet edildiğini aktaran Köln Başkonsolosu ancak 20 kadarına iştirak edebildiğini aktardı. Geçmiş yıllar Ramazan`ı ile bir anektoduna değinen Basa, çocukluk yıllarındaki o sıcacık mis gibi kokan pide tabiki unutamadığımız anılarımızdı” dedi. İslam Kültür Merkezleri adına İbrahim bey, ATİB adına da Genel Baþkan Yardımcısı Mahmut Aşkar da tüm İslam aleminin mübarek Ramazanlarını tebrik ettiler. haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat AiHM’den Minare Yasağı Davasına Red vrupa İnsan Hakları Mahkemesi oy çokluğu ile aldığı kararda İsviçre’deki minare yasağı ile ilgili davayı geçersiz saydı. Davacılar İsviçre’deki minare yasağı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiğini iddia etmişlerdi. AİHM ise davanın reddi ile ilgili kararı, davacıların sözleşme mağduru olmadıkları gerekçesi ile temellendirdi. "Minare yapımı yasaktır" 8 Temmuz 2008’de minare yapı- A mına karşı başlatılan kampanyada 113.540 İsviçreli‘nin imzası başbakanlığa iletilmiş ve minare yapımını yasaklayan bir yasanın çıkartılması talep edilmişti. Başbakanlık 28 Temmuz 2008’de kampanyanın oluşumunu tespit etmiş, 12 Haziran 2009’da ise parlamento kampanyanın geçerliliğini teyit eden ve referandum tasarısını içeren bir kararı kabul etmişti. 29 Kasım 2009’da gerçekleşirilen referandumda seçmenlerin yüzde 57,5’i kampanyaya destek vermiş, yeni madde böylece kabul edilmişti. 72. Maddenin 3. Fıkrasına göre İsviçre’de minare yapımı yasak kapsamında bulunuyor. Şikayet Hem birçok İslami teşkilat hem de şahıslar tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘nin vicdan, düşünce ve din özgürlüğünü garanti eden 9. ve dışlamayı yasaklayan 14. maddesine istinat ederek minare yasağının din özgürlüğüne halel getirdiği gerekçesi ile dava açılmıştı. Etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddeye ise özel şahısların minare yasağı yasasının sözleşmeye aykırı sayfa 10 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 olduğu yönünde tespitte bulunmasını sağlayacak yasal yoldan mahrum olunması nedeniyle istinat edildi. Davalar 15 ve 16 Aralık 2009 tarihlerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılmıştı. Karar Mahkeme şikayetlerin sadece İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali ile mağdur olmuş kimselerce açılabileceğine vurgu yaptı (İnsan Hakları Sözleşmesi 34. madde). Bu bilhassa sözleşmenin doğrudan ihlal edildiği durumlarda mağduriyete uğradığını iddia edenler için geçerli bir durum. Mahkeme böyle durum ihtimal dahilinde olduğunda da şahısları potansiyel mağdur olarak tanıyabiliyor. Davacılar minare yasağını öngören yeni maddenin, kendilerine sahip oldukları inanç noktasında zarar verdiğini belirttiler ancak cami yapmak isterken yapamamak gibi somut bir zarar gördükleri yönünde bir şikayette bulunmadılar. Mahkemenin görüşüne göre ise bu şahıslar doğrudan mağduriyet yaşamamaktadırlar. Mahkeme daha sonra davacıların po- tansiyel mağdur olarak görülüp görülemeyeceklerini araştırdı ve davacıların yakın zamanda minareli bir camii yapmak gibi bir niyetlerinin olmadığını belirtti. Sonuç olarak davacıların yasa değişiminin kendi üzerlerinde uygulanabilir olduğunu gösteremedikleri yargısına varan mahkeme, bunun yakın zamanda gerçekleşebileceği ihtimalini ise dikkate değer bulmadı. Şikayetlerin maksadının İsviçre’de geçerliliği olan bir yasal belirlenim ile mücadele etmek olması mahkemenin şikayetçilerin ileride kendilerini mağdur duruma sokabilecek bir durumu gösteremedikleri tespitine neden oldu. Mahkeme ayrıca İsviçre Mahkemeleri’nin minare yasağının İnsan Hakları Sözleşmesi ile bağdaşıp bağdaşamayacağı hususunu kontrol edebileceğini bildirdi. Mahkeme bu bağlamda İsviçre Devlet Mahkemesi’nden yeni çıkmış olan bir karara atıfta bulunmuş oldu. İnsan Hakları Mahkemesi‘ne yapılan şikayetler ise iki davada da geçersiz sayılarak reddedildi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Hristiyan Cihadist ve Anti-İslam Terörist! Böylesi durumlarda bizden beklenen refleksin bir benzerini de Hıristiyan-Avrupa’dan, müslümanları temizlemek uğruna onlarca masum insanın hayatına son veren Norveçli teröristle aynı dine mensup olanlardan, gayet anlaşılır bir ifadeyle kınama beklemek bizim de hakkımız... Tepeden tırnağa hem faşist hem de müslüman düşmanı Norveçli teröriste, “Haçlı Cihadist” desek yeridir! Bu hıristiyan teröristten hareketle, “bütün hıristiyanlar da potansiyel İslâm düşmanı ve teröristtirler” desek, doğru söylemiş olmayız. lman tv kanallarının birini haber seyretmek için açtığımda, meşhur “Terör Uzmanı”yla yapılan söyleşinin tam ortasına rastladım. Norveç’te bombalar patlamış, insanlar ölmüştü. Olay henüz berraklaşmamış olmasına rağmen, hem terör hem de İslâm “Uzmanı” adam, kendinden son derece emin bir ifadeyle, bu işi “İslâmcılar”ın yaptığı kehanetinde bulunuyordu. Zaten olayla ilgili ilk görüntüleri görür görmez, her müslümanın aklına gelen şey benim de aklıma geldi: “Eyvah, inşallah bu kanlı eylemi yapan(lar) müslüman değildir” dedim... A Zaman ilerledikçe onlarca masum insanı öldüren caninin sarışın, mavi gözlü bir Norveçli, üstelik dindar bir hıristiyan ve de Hitler hayranı bir Nazist olduğu anlaşıldı. Bü özelliklere sahip bir Avrupalı teröristin neticede bir Müslüman/ Türk düşmanı olduğuna da doğrusu pek şaşırmadım. Bazı Alman yayın organlarında yer alan ifadesinde Anders Breivig, Avrupa’yı müslümanlar ve komünistlerden temizlemek için bu katliamı yaptığını söylüyordu. Avrupa’da yerleşik olarak yaşayan Müslüman Göçmenleri geldikleri yerlere sürmeyi veya Hıristiyan-Avrupa kıtasını müslümanlardan temizlemeyi kendine gaye edinmiş bir güruhun bu derece canileşebileceklerini ikinci bir dehşetle öğrenmiş olduk. Norveç gibi sakin, sessiz, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla, göçmenlere karşı daha müsamahakâr bir ülkenin sarışın, mavi gözlü, hıristiyan yerlisi Anders Breivig... Siyah saçlı, esmer tenli, adı Ahmet, Mehmet, Abdullah değil... Ne evvelden müslüman, ne de sonradan müslüman... Saf kan bir Norveçli hıristiyan... Peki nasıl olabilir?.. Sarışın, mavi gözlü ve Avrupalı bir hıristiyan eşittir terörist... İşte bu, bizim bildik, “İslâm ve Terör Uzmanı” Batılıların ezberini bozar, iddialı oldukları bir alanla ilgili paradigmalarını altüst eder. Halbuki bu teoriye göre, onlarca insanın hayatına mal olan, Norveç’deki kanlı saldırıyı müslüman kimlikli birileri yapmalıydı ki, yazılı, sözlü ve görüntülü Batı medyası topyekün bir taaruza geçmeli ve nihayet İslam eşittir terör, müslüman eşittir terörist denklemi geçerlilik kazanmalıydı. Fakat olmadı... İnsanın kanını donduran bu katliamda müslüman kimlikli eylemcilerin olmaması tek tesellimiz oldu. Maalesef özellikle son on yılda medya ve siyasetin belli kesimleri tarafından mütemadiyen teşvik gören, canlı tutulan İslam düşmanlığının tabii neticelerinden birisi de, böylesi kanlı terör eylemleridir. İsviçre, Almanya, Avusturya, Fransa ve Hollanda gibi birçok Avrupa ülkesinde zirveye tırmanan AntiMüslüman hareketlerin bir uzantısı olarak Norveç’te patlak veren terör eylemi aslında buz dağının görünen kısmıdır. Bu ideolojiye sahip her insan, ortam ve zaman müsait olduğunda bir Anders Breivig olabilecek potensiyele sahiptir. Oportünist politikacı, günübirlik siyaset, her teröristi müslümanla özdeşleştirme girişimleri ve yanlış göçmen politikaları yüzünden Anti-Müslümanlık hareketi geniş halk yığınlarından da destek ve tasvip görerek kanlı eylem aşamasına geldi. Norveç’teki korkunç terör eylemini müslüman kimlikli teröristler yapmış olsaydı ne olurdu?... Daha onlar gözlerini bize çevirmeden, biz müslüman kuruluş temsilcileri olarak bilmem kaçıncı defa bir suçluluk psikozu içinde menfur olayı şiddetle kınarken, İslâm’da böylesi eylemlere asla yer olmadığının altını çizerek kendimizi ifade edecektik. Yeri gelmişken hemen söyleyelim ki; müslümanlar olarak şimdi yine, hangi din veya milliyetten olursa olsun ve hangi gerekçeye dayanırsa dayansın, terörün her türlüsünü şiddet ve nefretle bir defa daha kınıyoruz. Müslüman/Türk ailevî meselelerden dolayı elini kana bularsa, İslâm’la bağdaştırılıyor. Alman/Hıristiyan aynı cürümü işlerse, “Psikolojik Bunalım” oluyor. Şimdi de, tamamıyla farklı siyasî düşünceye ve dinî inanca mensup kesimlere karşı uzun zaman planlanmış bir profesyonel kanlı terör eylemcisini, “ruhî dengesi bozuk” birisi olarak takdim etmek; göz boyamak değilse, kendinden olan teröriste bir mahmut.askar@t-online.de başka kılıf uydurmaktır. Norveçli teröristin başka terör gruplarıyla bağlantısı olmamış ve gencecik insanları kurşuna dizerken de herşeyi tek başını yapmış olabilir. Fakat bu durum, özellikle müslüman göçmenlerin yaşadıkları Avrupa ülkelerinde giderek güçlenen, taban tutan Faşist, Nazist ve Hıristiyan-Cihadist zincirin sadece bir halkası olduğu gerçeğini gözardı etmemelidir. Böylesi durumlarda bizden beklenen refleksin bir benzerini de Hıristiyan-Avrupa’dan, müslümanları temizlemek uğruna onlarca masum insanın hayatına son veren Norveçli teröristle aynı dine mensup olanlardan, gayet anlaşılır bir ifadeyle kınama beklemek bizim de hakkımız... Tepeden tırnağa hem faşist hem de müslüman düşmanı Norveçli teröriste, “Haçlı Cihadist” desek yeridir! Bu hıristiyan teröristten hareketle, “bütün hıristiyanlar da potansiyel İslâm düşmanı ve teröristtirler” desek, doğru söylemiş olmayız. Bu tip canilerle sadece aynı dine mensup olmaktan öte ortak noktaları olmayan ezici çoğunluklara haksızlık yapmış oluruz. -Fakat dünyanın herhangi bir yerinde müslüman kimlikli bir terörist eylem yaptığında, biz müslümanları töhmet altında bırakan, teröristle bizi aynı karede görmeye ve göstermeye çalışan bir Batı var... -Doğrudur! -Terör ve terörist tanımında da biz, onların yaptığı gibi, din ve milliyetine göre ayırım yapmayacak, her türlü terörü ve teröristi lanetlemeğe devam edeceğiz. Budur bizim farkımız... Barış ve huzur içinde bir Ramazan temennisiyle... Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 11 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü: Almanya Türk Vatandaşlarının Haklarını Dikkate Almakla Yükümlüdür slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Alman Federal Meclisi Bilimsel Hizmetler Kurulu’nun Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki ortaklık sözleşmesine dayanarak Türk vatandaşlarının hakları üzerine hazırladığı rapor ile ilgili olarak “Federal hükümet yasal yönetmeliklerin değiştirilmesi ve uluslararası sözleşmelere riayet konularındaki yanlışlarından vazgeçmelidir” açıklamasında bulundu. İ eolojik konulara hasredilen ilk dört oturumun ardından gerçekleştirilen ve tarihin ana konu olarak belirlendiği "Avrupa ve Dinler" serlevhalı beşinci toplantıda IGMG Genel Sekreterliği’nden Engin Karahan "Avrupa’da Kiliselerin Tarihi ve Almanya’da Oynadıkları Rollerdeki Değişimler" konusunu ele alırken, Köln Başpiskoposluğu’ndan Dr. Thomas Lemmen "Dinlerarası Diyalog/Trialog’un Tarihi ve Rolleri" serlevhalı konuşmasını yaptı. "Avrupa ve Dinler" başlıklı ana konuya geçmeden önce katılımcılara 2011 Açık Camii Günleri’nin hazırlıkları ile alakalı hem bilgi verildi hem de bölgesel etkinliklere ve etkinlik hazırlıklarına katılmaları tavsiye edildi. Bilgilendirmenin ardından söz alan Engin Karahan kilisenin Antik Çağ‘da gelişmesini anlatarak konuşmasına başladı. Kilisenin gelişimi ile beraber kilise bünyesinde deruhte edilen makamlar dinleyicilere tanıtıldı. İlk Hristiyanlardan ve onların hususi otoritelerinden bahseden Karahan bu ayrıcalığın onların Hz. İsa ile kurmuş oldukları şahsi münasebetle alakalı olduğunu söyledi. Daha sonra da Roma İmparatorluğu dönemindeki kilise ve statüsünden bahsedildi. 311 senesinden önce Hristiyanların azınlığı teşkil ettiğini ve Roma İmparatorluğu tarafından koğuşturmaya uğradığını belirten Karahan, Kayzer Konstantin ile beraber 380 yıllarında Hristiyanlığın resmi din olduğunu ve bunun kimliği ve birliği destekleyen bir karar olduğunu söyledi. Karahan daha sonra Hristiyanlığın Orta Çağ‘daki durumuna değindi; kısaca hususi kiliselere, devlet kiliselerine, T Üçüncü açıklamasında şunları söyledi: “Alman Federal Meclisi Bilimsel Hizmetler Kurulu hazırlamış olduğu ‘AB ile Türkiye arasındaki ortaklık sözleşmesiyle belirlenen hakların korunması ilkesinin kullanım alanları ve etkileri’ raporunda, Türk vatandaşları için yürürlükte olan vize uygulamasının Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki ortaklık sözleşmesine aykırı olduğu sonucuna varmaktadır. Raporda Türk vatandaşlarına yönelik çok sayıda diğer hükümlerin de uygulanamayacağı belirtilmektedir. Bunlar arasında aile birleşimi için dil şartı veya iş piyasasına girebilmenin önündeki engeller sayılmaktadır. Böylece Avrupa Adalet Divanı ve çok sayıda ulusal mahkeme kararı ile uzman görüşlerinin yanında Federal Alman Meclisi Bilimsel Hizmetler Kurulu da Türk vatandaşlarına yönelik bu yanlış uygulamanın altını çizmiş bulunmaktadır. Federal Hükümet en azından şimdi yasal yönetmeliklerin değiştirilmesi ve uluslararası sözleşmelere riayet konularındaki yanlışlarından vazgeçerek ortaklık sözleşmesinin gereğini yapmalı ve Türk vatandaşlarının haklarını teslim etmelidir. Aksi halde sadece Almanya’da yaşayan 2,8 milyon Türkiyeli vatandaşın hukuk devletine olan güvenini sarsmakla kalmaz, aynı zamanda Almanya’nın yurtdışındaki imajını da çok önemli ölçüde zedele- miş olur. Bu konuyu riske atmak, en hafif ifadeyle sorumsuzluk olur. Türk vatandaşları açısından artık daha fazla kabul edilemez olan sözleşmeye aykırı yasal düzenlemelerin ağır neticeleri dikkate alındığında, siyasi sorumluların artık bu insanları daha fazla “aptal” yerine koymamaları gerekmektedir. Alman politikacıları bir yandan ülkede yaşayan göçmenleri neredeyse her gün hukuka ve yasalara uygun davranmaya çağırırlarken, diğer yandan bizzat kendileri hukuka aykırı davranmaktadırlar. Bu duruma ortaklık sözleşmesindeki düzenlemelerin dikkate alınması suretiyle, en kısa sürede son verilmelidir.” “Avrupa ve Dinler” Konulu 5. Dış İlişkiler Kursu Gerçekleştirildi devlet ile kilise arasındaki iktidar mücadelerine ve 14. - 15. asırlarda Papalığın yaşadığı krize ve Konsilin kararlarının otoritesine değindi. Karahan, Reform dönemine ve mezhepler çağına geçmeden önce reform sürecinin tarifini şu şekilde yaptı: "Reform politik, sosyal, teknik, toplumsal ve ruhi kırılmalarla yüzleşmek manasına geliyordu. Nüfus artışı ve şehirlerin önem kazanması da buna paralel yürümekte idi. Kitap basımının başlaması ise bilhassa önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda din çatışmalarının ve savaşların başlayacağı anlamına geliyordu. Bunlar büyük oranda Augsburg ve Vestfalya barışları ile son bulmuştur. Din özgürlüğünün derecelerinin izini bugünkü anayasanın 4. maddesinin 1. paragrafında görebilmek mümkündür.” Karahan 19. asırda Kilise‘nin tasvirinden sonra kilise ve devletin ilk defa birbirinden ayrıldığı ve böylece dini cemaatlerin kendi kaderini tayin hakkının tahakkuk ettiği Weimar Cumhuriyeti, Nasyonal Sosyalizm rejiminde Kilise, Federal Almanya Cumhuriyeti’nde Kilise ve 2. Vatikan Konsili örneklemeleriyle 20. asırdaki ilişkilere değinerek konuşmasını bitirdi. Verilen öğle arasından sonra Köln Başpiskoposluğu’ndan Dr. Thomas Lemmen "Dinlerarası Diyalog/Trialog’un Tarihi ve Rolleri" başlıklı konuşmasını yaptı. Diyalog kavramının artık sayfa 12 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 dillere pelesenk olduğundan bahseden Lemmen diyaloğun çeşitli türleri olduğuna değindi ve şunları kaydetti: “İnsanların birarada yaşamalarından dolayı ortaya çıkan bir diyalog şekli vardır. Sonra göçmenlerin temsilcileri ile girilen bir diyalog şekli vardır ki, hatalı bir algılayışla dinlerarası diyalog denen şeyin bu olduğu sanılır. Halbuki İslâm’ın yabancılar meselesiyle bir alakası yoktur.” Dinlerarası diyaloğun temellerinin ve hedeflerinin daha farklı olduğunu söyleyen Lemmen, konuşması esnasında üç semavi dinin ortak yönlerine vurgu yaptı ve dinlerarası diyaloğun temelinin toplumsal diyaloğun ötesinde bir öneme sahip olduğuna işaret etti. Lemmen bu türden biraraya gelişlerin ölçülebilir sonuçlar vermemesinden ötürü küçümsenmemesi gerektiğini, zira aslında insani bir birlikteliğin sözkonusu olduğunu söyledi ve diyaloğun toplumsal pazarlama malzemesi olmadığında da bir mana ve hedef taşıdığına işaret ederek sözlerini bitirdi. Lemmen daha sonra konuşmasına “Almanya’da İslam” ve “Hristiyanlığın bakış açısına göre İslam” konularına değindi ve “İslam Kur’an’da Hristiyanlık konusundan bahseder, İslam ise Hristiyanlık için teolojik açıdan bir nevzuhurdur. Yani İslam’a göre bir Hristiyanlık algısı halihazırda var iken Hristiyanlık bunu sonradan kazanmak durumundadır. Burada asimetrik bir rekabet sözko- nusudur” şeklinde konuştu. Lemmen sadece bireylerin diyalog üzerinde çalışmak durumunda kalmaması dileğinde bulundu ve konuşmasını “Geçmişi yenmek zorundayız. Elbette kötü zamanlar oldu ancak bugün birbirimizi daha fazla anlamak için çaba sarf etmeli, diğerinin korunması için çalışmalı ve birlikteliği desteklemeliyiz” sözleriyle bitirdi ve toplantının cumartesi günü programı dinleyenlerin de katılımına imkan veren soru-cevap faslı ile son buldu. Toplantı ertesi gün muhtelif seminerlerle devam etti. “Medyada Halka İlişkiler” seminerinde fotoğraf çekme ve sonrasında bilgisayarda resim düzenlemesi ile pratik bilgiler verildi. Katılımcılara Açık Camii Günleri’nde yapılacak çekimler için de tavsiyelerde bulunulurken “Camiide Halkla İlişkiler” seminerinin ağırlıklı konusu da yine Açık Camii Günü oldu. Daha sonra gerçekleştirilen “Halkla İlişkilerde Metinler” isimli seminerde katılımcılar haber yazdılar ve bir röportajda nelere dikkat etmeleri gerektiği ile alakalı malumat aldılar. Kursun sonunda Kadın-Gençlik Kolları Başkanı Fatma Gündüz katılımcılara hitaben bir konuşma yaparak organizasyonu övdü, sürekliliklerinden dolayı katılımcıları tebrik etti ve edinilen bilgilerin bölge teşkilatlarında kullanılması tavsiyesinde bulundu. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Hulusi ÜNYE Kadim Bir İbadet: Oruç Çünkü oruç, şehveti kırar, nefsin heva ve hevesini mağlup eder, azgınlıktan ve fuhşiyattan meneyler, dünyanın geçici lezzetleri olan makam ve kibir hastalıklarını tedavi eyler. Hayatın lezzetini tattırır, kulun kalbini Rabbine bağlar ve melekler gibi zevk ve sefa bahşeder. Oruç tutanlar, kendilerini zapt etmeyi ve nefislerini lüzumuna göre kullanmayı bilirler. ruç, İslâm`ın dört temel ibadetinden ve beş İslam esasından birisidir. Bizim dilimize Farsça’dan geçmiş bir isimdir. Oruç kelimesinin aslı “Ruze”dir. Dilimize girdiği o ilk dönemlerde “Oruze” (günlük) şeklinde ifade edilmiş; daha sonra “Oruç” şeklinde telaffuz edilmeye başlanmış ve bu şekliyle günümüze kadar gelmiştir.1 Arapçada ise oruç kelimesinin karşılığı olarak “savm” veya “sıyam” kelimeleri kullanılır. Savm ve siyam kelimelerinin lügat manası, yeyip-içmekten kendini tutmak, imsak, hareketsiz kalmak ve herşeyden el, etek çekmektir. Aynı kelimeler Kur’an-ı Kerim’de bazen “Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.2” ayetinde olduğu gibi “susmak” manasına kullanılmıştır. İslâmi terim olarak oruç, “İkinci fecirden (fecr-i sadık’tan)” itibaren, güneşin grubuna kadar yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden ve orucu bozan diğer şey- O lerden, Allahü Teala (c.c)’ya kulluk niyetiyle nefsi alıkoymaya verilen isimdir. Bilindiği gibi oruç, yalnız bedenle yapılan ibadetlerden biridir. Bundan dolayı da her mükellef olan müslümanın kendi nefsi için farz-ı ayn’dır. Peygamber Efendimiz (sas)’in “Bir kimse, başka bir mükellefin yerine oruç tutmaz. Yine bir kimse, başka bir mükellefin yerine namaz kılmaz”3 buyurduğu bilinmektedir. Oruç ibadeti insanlık tarihi kadar kadim bir ibadettir. Yani sadece son kitap ve son peygamberle gönderilmiş dinin mensubu olan müslümanların üzerine farz kılınmış bir ibadet değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı). Ta ki, korunasınız”4 buyurulmuştur. Ayette geçen “Sizden evvelki (ümmet)lere” tabirinden bunu anlıyoruz. Ayet üzerinde fikir yürüten alimlerimiz, burada “bizden öncekilerden” maksadın Yahudiler, Hristiyanlar; yani Ehl-i Kitap olduğunu ifade etmişlerdir.5 Ayette bizden öncekilere de orucun farz kılınmış olmasının zikredilmesinden maksadın ise, hem farz hükmünü te’kid, hem oruç tutmaya teşvik hem de oruç tutmakla mükellef olan insanların gönlünü rahatlatma manasına olduğudur. Çünkü zor ve meşakkatli işler, geneli kaplaması halinde daha kolay içselleşir ve kabul görürür. Ayeti tefsir eden büyük müfessirimiz Elmalılı merhum şunları ifade ediyor: “Sizden evvelki Peygamberlere ve ümmetlerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı; yani farz kılındı. Binaenaleyh oruç külfeti sade size yükleniyor zannedip de gocunmayınız. Oruç öteden beri tatbik edilegelen ilahî bir kanundur. İnsanlık terbiye ve nefsi temizleme açısından oruca muhtaçtır ve yerine getirilmesinde de sayılamayacak kadar çok menfaat ve maslahat vardır.”6 İslamdan önceki insanlara da orucun farz kılınmasındaki benzerliğin farz oluş yönüyle mi, zaman veya sayı itibariyle mi olduğu konusu da tartışılmıştır. Orucun farz oluşu yönüyle de zaman ve miktar açısından da Allah’ın kullarından istediği bir ibadet olduğunu bu tartışmaların neticesinden anlıyoruz. Çünkü dünyadaki her inanç sisteminde bir nefis terbiye ve tezkiyesi yönü ile oruç vardır. Örneğin hem Yahudilikte hem de Hristiyanlıkta belki özünden uzaklaşılmış ve adeta bir perhiz şekline dönüştürülmüş olsa da halen oruç ibadetinin aslı mevcuttur. Bir ihtimal asılları itibariyle semavi olsalar da sonradan tamamen insani bir şekil alan doğu dinlerinde de oruç seansları çok önemli bir terbiye ve disiplin metodu olarak halen kullanılmaktadır. Çünkü oruç sayesinde nefis ve beden bir nevi eğitime tabi tutulur. Öyle zamanlar olur ki günlerce açlığa tahammül etme alışkanlığına ihtiyaç hasıl olur. Büyük savaşlarda bunun örnekleri defalarca yaşanmıştır. Bu açıdan baktığımızda “Oruç ateşten koruyan bir kalkandır”7 hadis-i şerifinin ne kadar önemli olduğunu anlarız. Zira oruç, bedene dayanıklılık ve metanet verir; insana yokluk içinde bile sabırla yaşama idmanını yaptırır; nefsi zorlu yaşama şartlarına hazırlar. Peki bu kadar eski ve insanlığa tekrar tekrar farz kılınan bir ibadetin Allah (cc) tarafından istenmiş olmasının hikmetleri ne olabilir? Allah (cc)’ın insanların aç ve susuz kalmasından beklediği bir şey olabilir mi? Bu soruları çoğaltabiliriz. Elbette Allah Teala’nın (c.c) oruç ibadetiyle kullarını mükellef kılmasından –haşa- bir çıkarı, bir beklentisi söz konusu olamaz. Geriye oruç tutan insanların bu ibadeti yerine getirmiş olmalarından dolayı elde edecekleri menfaat ve maslahatları kalıyor. Onu da yukardaki ayetin sonu olan: “Ta ki korunasınız” cümlesinden anlıyoruz. mhulusiunye@hotmail.com Bu cümleden hemen şu dersleri alıyoruz. Oruç ibadeti aç, susuz ve şehevi arzuların gemlenmesi ile eda edilen bir ibadettir. Böyle olunca; oruç sayesinde insan, nefsine ve şehvetlerine hakim olma melekesine kavuşur. Bu meleke sayesinde de diğer günah ve yasak olan şeylerden kurtulma imkanına sahip olur. Çünkü oruç, şehveti kırar, nefsin heva ve hevesini mağlup eder, azgınlıktan ve fuhşiyattan meneyler, dünyanın geçici lezzetleri olan makam ve kibir hastalıklarını tedavi eyler. Hayatın lezzetini tattırır, kulun kalbini Rabbine bağlar ve melekler gibi zevk ve sefa bahşeder. Oruç tutanlar, kendilerini zapt etmeyi ve nefislerini lüzumuna göre kullanmayı bilirler. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v) şehevi ve nefsani duyguları azgın olanlar hakkında “Oruç tutsunlar. Çünkü orucun nefsi teskin etmede büyük tesiri vardır”8 buyurmuşlardır. Nefsini terbiye, tezkiye ve tezhip eden insanlar da takva mertebesini elde etmiş olurlar. Tarih boyunca bütün insanlığın buna ihtiyacı olmuştur; olacaktır da. Öyle ise oruç ibadeti lazımdı ki, tarih boyunca bütün insanlara oruç Allah tarafından farz kılınmıştır. Dolayısı ile oruç insanlık kadar eski, kadim bir ibadettir. 1 Şamil İslam Ansiklopedisi, Oruç maddesi 2 Meryem, 19:26 3 İbnül-Hümam, Fethül-Kadir, Beyrut 1315, II, 85 4 Bakara, 2:183 5 Alusi, Ruhu’l Maani, C.2, Shf, 56 6 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, C. 1, Shf. 625 (Sadeleştirilerek) 7 El- Camiu’-s Sagir, Hadis No: 5193 8 Buhari, Savm, 10, Müslim, Nikah, 1 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 13 röportaj uruluşunun üzerinden henüz bir yıl geçmemiş olan IGMG Sosyal Yardım Derneği yaklaşan Ramazan ayı münasebetiyle Ramazan Kampanyası çalışmalarını başlattı. Dernek Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık ile başlatılan Ramazan Kampanyası’nı konuştuk. Ramazan Kampanyası’nı konuşmaya geçmeden önce IGMG Sosyal Yardım Derneği’nin kuruluş misyonu ve şu an yürüttüğü projeler hakkında kısa bilgilendirme yapmanız mümkün mü? İnsanî yardım alanında hizmet ediyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır” hadisi şerifini dernek olarak kuruluş misyonumuz belirledik. Avrupa’da yaşayan insanların yardımlarını değişik projeler kapsamında ihtiyaç sahibi, mağdur, mazlum insanların yaşadığı ülkelere ve bölgelere gönderiyoruz. Böylece bir taraftan Avrupa’da yaşayan yardımseverlerin yardımlarını ulaştırması güç olan bölgelere taşıyarak onlara faydalı olurken; diğer taraftan da mazlum ve mağdurlara yardımları götürerek onlar için faydalı olmaya çalışıyoruz. Derneğimizin kuruluşu üzerinden henüz bir yıl geçmiş değil. Geçen sene yürüttüğümüz Kurban Kampanyası 2010 çalışmasından sonra şu an sürekli olarak devam eden Yetim Projesi, Sağlık Projesi (Katarakt), Su Kuyusu Projesi ve Okul Projelerimiz var. Ramazan ayı için başlatmış olduğumuz Ramazan Kampanyası ve daha sonra Kurban Kampanyası 2011 gibi çalışmalarımız dönemsel olarak devam edecek. Daha fazla bilgi ve haberler www.igmg-hilft.de sayfamızdan takip edilebilir. Ramazan Kampanyası için belirlediğiniz slogan nedir? Neden böyle bir slogan seçtiniz? Bu kampanya IGMG Sosyal Yardım Derneği olarak bizim ilk Ramazan Kampanyamız. Bu kampanya için “Ramazan paylaşmaktır, paylaşmak ibadettir” sloganını uygun gördük. Biz biliyoruz ki Ramazan rahmet, bereket ayıdır. Yardımsever kardeşlerimiz yardımlarını ekseriyetle Ramazan ayında yapmaktadır. Oruç ibadetini bu ayda îfa ediyoruz. Aynı zamanda bu ay içerisinde Kur’an’ın inmeye başladığı bir ay. Kur’an nerede namazdan bahsetse arkasından infak ibarelerini görürüz. Kur’an sık sık infak kavramını, karşılıksız vermeyi, paylaşmayı öne çıkarır. Oruç ibadeti aynı zamanda bizde oluşturduğu diğergamlıkla, açın halinden anlamamızı sağlar. Bu ise bizi paylaşmayı teşvik eder. Gerek Kur’an’ın bize emrettiği, teşvik ettiği K Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ramazan Paylaşmaktır Röportaj: Murat Kubat ifadeleri, gerek Oruç ibadetinin bizde oluşturduğu durum, gerekse de insanımızın bu ayda paylaşmayı öncelemesi paylaşma kavramını ön plana çıkarmamızı sağladı. Ramazan bir paylaşma ayıdır, paylaşmak ise ibadettir diyoruz. Ramazan Kampanyası’nın içeriğini neler oluşturuyor? Bu sene yürüteceğimiz Ramazan Kampanyası’nı iki başlık altında topladık. Gıda Paketleri ve Bayramlık Elbise. Gıda paketleri, Ramazan ayında ihtiyaç sahibi ailelerin iftar ve sahur sofralarına katkı sağlamaya dönüktür. Bayramlık Elbise ile ise yetimler, öksüzler, durumları müsait olmayan çocuklar için üzerlerine kıyafet hediye etmeyi amaçlıyoruz. Çünkü bayrama çocukların boynu bükük girmesini istemiyoruz. Biliyoruz ki bayramın sevinci çocukların sevinci ile güzeldir. Gıda paketlerinin içeriğini neler oluşturuyor? İsim olarak neden Gıda paketleri ismini tercih ettiniz? Evvela isimlendirmeyi neden Gıda paketleri olarak isimlendirdiğimizle başlayacak olursak; Takdir edersiniz ki bu işlerin organizesi çok da dışardan gözüktüğü gibi kolay olmuyor. Biz kampanyanın hazırlığına aylar öncesinden başlıyoruz. Yardımlar Ramazan ayının son günlerine kadar devam edebiliyor, hatta bayramda dahi yardımların geleceğini tahmin ediyoruz. Bu yardımları ise anında Ramazan kumanyası olarak ihtiyaç sahibine Ramazan ayı içerisinde ulaştırmamız kimi zaman güçleşebiliyor. Bu yüzden Ramazan’ın 22’sinden sayfa 14 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sonra gelen yardımları, organize edebildiklerimizi yine Ramazan ayı içerisinde dağıtımını yapacak aksi takdirde Ramazan ayı dışında gıda yardımı olarak yapacağız. Bu hassasiyeti güttüğümüzden dolayı böyle bir isimlendirmeyi tercih ettik. Gıda paketlerimizin içeriğini ise: makarna, pirinç, şeker, un, reçel, zeytinyağı, mercimek, fasulye, çay, konserve bezelye, salça vesair gibi kuru gıdalardan oluşuyor. Böylece bu gıda paketleri ile ihtiyaç sahibi ailelerin iftar ve sahurlarına Avrupa’lı kardeşleri katkı sağlamış olacaklar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yararlı işlerde, hayırda acele edin mealinde hadisini hatırlıyorum. O halde Ramazan Kampanyası’na destek verecek yardımseverlerin acele etmesini, yardımlarını sona bırakmamasını önerebiliriz. Peki, Ramazan Kampanyası ile yapılan yardımları hangi ülkere taşıyacaksınız? Üç kıtada dağıtımlarımız olacak. Toplam 17 ülkeye Gıda Paketleri ve Bayramlık Elbise yardımlarını götüreceğiz. Bu ülkeler; Niger, Sierra Leone, Pakistan, Arnavutluk, Bosna, Kosova, Sancak, Makedonya, Gambiya, Kameron, Çad, Burundi, Moritanya, Endonezya, Türkiye, Somali, Uganda. Üç kıtada, 17 ülkede bu kampanyayı nasıl yürüteceksiniz? Belirlediğimiz ülkelere bu çalışmaları koordine ve organize etmek üzere, gönüllüler arasından ülkelere göre seçtiğimiz, o ülkeyi tanıyan, dilini bilen kimseleri gönderiyoruz. Bu özel olarak seçilmiş gönüllülerimiz, Hayat çalışmaları ülkelerdeki yerel partner organizasyonlarımızla birlikte yürütecekler. Yani gönüllülerimiz bizim o ülkede gözümüz kulağımız mesabesinde olacaklar. Gönüllülerimiz gittikleri ülkelerde kampanyamızın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için dağıtım, takip, fotoğraf ve video çekimleri gibi çalışmaları yürütecekler ve biz de oradan gelen bilgiler ve raporlar doğrultusunda bize teveccühde bulunan, yardımlarını bizlerle gönderen yardımseverlere yardımların sağlıklı bir şekilde iletildiğine dair bilgilendirme yapacağız. Ramazan Kumanya bedeli nedir? Bu miktarla yardımseverler neye katkı sağlamış oluyorlar? Kumanya bedelini 45 € olarak belirledik. Yardımseverler bu bedel ile gerek Gıda Paketlerine gerekse de Bayramlık Elbise’ye katkı sağlanmış oluyorlar. Hem sahur ve iftarlar sofralarına katkı sağlamış, hem de bayram hediyesi ile yetim, öksüz, kimsesiz çocukları sevindirmiş oluyorlar. Avrupada yaşayan bir kimse için 45 € çok fazla bir miktar değil. Ama bu miktarla yardımsever kardeşlerimiz Ramazan ayında iftarı ve sahurunda katığı olmayan bir ailenin sofrasına katkı sağlamak, bayrama yeni kıyafetiyle giremeyeceğinden dolayı üzülen bir çocuğa bayramlık elbise hediyesi vermek gibi bir imkanı bulmuş olacak. Avrupa’dan yapılan bir yardım Türkiye’nin henhangi bir köyündeki bir yetimi, Saray Bosna’daki bir aileyi, Pakistan’daki bir öksüzü, Niger’deki bir ihtiyaç sahibini sevindirecek. Biz biliyoruz ki ihtiyaç sahibi kimseler sevinirse, yardımda bulunan kimseler de sevinecek. Bu kampanyayla yardımseverlerimiz rahmet ve bereket ayında mazlum ve mağdurların duasını celbedecek bir iyilik yapmış olacaklar. Son olarak bir mesajınız var mı? İyilik ve güzellikde yarışmak, iyilik ve güzelliği yaygınlaştırmak, hayırda acele etmek önemsediğimiz ve öncelediğimiz davranışlar. Başlatmış olduğumuz Ramazan Kampanyası’nın geniş kitlelere ulaştırılması noktasında yardımsever insanlarımızın çaba ve gayret göstermesini talep ediyoruz. İyiliğin paylaşıldıkca çoğaldığına inanıyoruz. Ve son olarak tüm inananların, yardımlarını bize güvenerek emanet eden, bizleri destekleyen tüm kardeşlerimizin Ramazan-ı Şeriflerinin bereketli geçmesini temenni ediyorum. Bizler de sizlerin Ramazan’ının mübarek geçmesini diliyor, Ramazan Kampanyası ve diğer yürüttüğünüz kampanyalarda muaffakiyetler diliyoruz. HAC DÜNYASI MASA EZAN SAATi ECE SAD € , 9 4 90 + - Çalar Saat Fonksiyonludur. Abdest Alarmı Fonksiyonludur. Oda Sıcaklık Göstergelidir. Tuş Kilidi Vardır. LCD Ekran Mavi Işıklıdır. Pilin Zayıfladığını Gösterir. 3 Adet AA Kalem Pil İle Çalışı r. P 3 ,9 0 o s ta . wst l. M Ink Üc r et i - Tüm Dünyadan 2250 Şehrin Namaz Vakitleri Hafızasındadır. - Beş Vakit Otomatik Ezan Okur ve Ezan Duası Yapar. - 9 Makamda 4 Ayrı Aksanda Ezan Sesi Vardır. (Türkiye, Mekke, Mısır ve Mescid-i Aksa) - Ayarlanan Şehir, Saat, Tarih, İmsak ve Diğer Namaz Vakitleri Ekranda Görünür. - Ayarlanan Şehrin Mekke`ye Olan Uzaklığını Gösterir. - Ramazan Fonksiyonludur. (İftarda: İlahi, Top Atışı ve İftar Duası Yapar. Sahurda: Mani Eşliğinde Davul Çalar) - Teheccüd Namazına Uyarma Fonksiyonludur. (Gece Saat 02`de Ezan Okur) - Hafızada Kayıtlı Ezan Vakitleri İsteğe Göre +/- 90 Dakika Ayarlanabilir. (DELTA Fonksiyonu) “BU FIRSATI KAÇIRMA HEMEN SiPARiŞiNi VER” Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: info@hacdunyasi.de haber li Bozkurt sorularımıza cevap vermeden önce Zekat ve Fitre kampanyasının dini temelleri hakkında ayet ve hadisler ışığında bilgilendirmelerde bulundu ve sorularımızı cevapladı. “Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzunda olmayacaklardır.’’ (Bakara 277) Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki "Fıtır sadakası, oruç tutanın, kötü ve saçma sözler söylemek-ten ötürü bulaştığı günah kirlerinden temizler. Aynı zamanda da fakirlerin karnını doyurmasına sebeb olur. (Beyhaki. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Aydın Yayınevi: 1/858) Zekat, nisab miktarı mala sahip, âkilbâliğ ve hür olan her müslümana farz bir ibadettir. Fitre ise, Ramazan ayının birinci gününden bayram namazına kadar geçen süre içerisinde, hali vakti yerinde olan her müslümanın vermesi vacib olan bir ibadettir. Mü’minler, bir binanın tuğlaları gibidirler.. Birbirlerini korur ve kollarlar. Mü’minler, bir elin parmakları gibidirler. Birbirlerine destek olur ve sahip çıkarlar.. Birbirlerine karşı şefkatli ve merhametlidirler. Allah rızası için birbirlerini severler.. Onlar, malları üzerinde yoksul ve ihtiyaç sahiplerinin de hakları olduğunu bilirler. Sahip oldukları mal ve servetin, Allah’ın kendilerine bir emaneti olduğunun bilincindedirler. Zenginliğin de yoksulluğun da, insanın dünyadaki imtihanı olduğunun farkındadırlar. Mü’minler iyi bilirler ki; zekat, fitre ve infak malı azaltmaz, aksine çoğaltır ve bereketlendirir. Sadece malı değil, hayatı ve ömrü de bereketlendirir. Kazalara ve belalara karşı zırh, kalkan ve korunak olur. Fitre, Zekat ve infak, malı arındırır. Sadece malı değil ruhu da arındırır. Kişiyi, müşfik, merhametli, olgun ve kamil bir mertebeye yükseltir. Fitre, Zekat ve sadaka, varlıklı olanların yoksul olanlara bir lütfu, ihsanı ya da ikramı değil, onlara haklarının verilmesi ve Allah’a karşı yükümlülüğün eda edilmesidir. Nankör kimdir bilir misiniz? Nankör, Allah’ın verdiği nimetleri yalanlayandır. Sahip olduğu mal ve servetin Allah’ın bir lütfu ve emaneti olduğunu unutup, sadece kendi çabasının bir ürünü olduğunu zannedendir. Nankör, kendisine Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat A IGMG’nin 2011 ZEKAT/FİTRE KAMPANYASI hakkında IGMG Sosyal Hizmetler Birimi Başkanı Ali Bozkurt ile güzel bir röportaj yaptık Sen de Bir Kelebek Uçur emanet edilen nimetlere karşı, borç ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen, şükrünü eda etmeyendir. Allah’ın verdiği nimetlere şükür, sadece sözle teşekkür etmek değildir. Fitre ve Zekat vermek, infak ve tasaddukta bulunmakta şükretmektir. Bu vecibeleri yerine getiren kişi ancak Allah’ın verdiği nimetlere karşı şükrünü ve yükümlülüklerini eda etmiş sayılır. IGMG, Fitre ve Zekat Organizasyonu İslam Toplumu Milli Görüş, Avrupa’da 40 yıldır insanımıza sahip çıkma gayesi ile kurumsal alt yapısını her geçen gün güçlendirmekte ve hizmet yelpazesini genişletmenin gayreti içindedir. Bu hizmetler ise sizlerin katkıları ile yapılmaktadır. “Mü’minlerin mallarından zekat al ki, onunla kendilerini arındırmış ve mallarını bereketlendirmiş olursun.” (Tevbe 103) Ayeti kerime gereğince; zekat müessesi kurulur, müslümanlardan zekat toplanır ve Kur’an’da belirtilen yerlere harcanır. Kur’an’da belirtilen yerler şunlardır: 1.Fakirler, 2. Miskinler, 3. Zekat memurları, 4. Müellefe-i Kulûb, 5. Azad edilecekler, 6. Borçlular, 7. Allah Yolunda mücadele edenler, 8. Yolda kalmışlar. Efendimiz zekat müessesini kurmuş, müslümanlardan da zekatlarını toplayarak önem ve öncelik durumuna göre tasnif ederek dağıtmıştır. Zekat Allah’ın isminin yüceltilmesi içindir. Onun için, Fitre ve Zekat Kur’an’ın ruhuna uygun verilmelidir. Zekat uygulaması, İslam tarihinde toplumsal bir ibadet olarak ele alınmıştır. Bu yüzden fakirlerin ve diğer ihtiyaç sahiplerinin şahsiyetlerinin rencide edilmesini önlemek için toplumsal bir organizasyona gerek duyulmuştur. Bu toplumsal organizeyi yerine getirmek aynı zamanda bir görevdir. Yaşadığımız coğrafyada bu önemli toplumsal görevi Müslümanların kurduğu sayfa 16 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 dini cemaat olan IGMG yerine getirmektedir. IGMG, düzenlediği “Fitre - Zekat” çalışması çerçevesinde, Fitre ve Zekatlarınızı özel fonlarda toplamakta ve amacına uygun biçimde Kur‘an‘da zikredilen yerlere, öncelik sırasına göre ulaştırmaktadır. IGMG, teşkilat olmanın gücü ve imkanlarıyla, ferdi olarak sizlerin ulaşma imkanınızın olmadığı bu insanlara rahatlıkla sizler adına ulaşabilmektedir. IGMG, hem dini bir vecibeyi layıkıyla yerine getirmek, hem de ümmet dayanışması ve İslam kardeşliğinin gelişmesine büyük bir katkı sağlamak için, bu çalışmaya katılmanızı ve çevrenizdeki insanları da katılmaya teşvik etmenizi bekliyor. IGMG; Fitre - Zekat kampanyası ile toplumsal dayanışmaya öncülük ederken, aynı zamanda Müslümanlara zekat ibadetini yerine getirebilmeleri için imkan ve kolaylıklar sunuyor. - Ali Bey Zekat ve Fitrelerin Ulaştırıldığı Yerler hakkında bilgi verir misiniz? Güçlü teşkilat yapımız, yıllardan beri oluşan tecrübemiz, farklı ülkelerdeki güvenilir partner kuruluşlarımız, organizasyon kabiliyetimiz ve hepsinden önemlisi şeffaf yönetim anlayışımızla, sizlerin emaneti olan fitre ve zekatlarınızı, en doğru şekilde değerlendiriyoruz. Fitre ve Zekat Fonu’nda toplanan Fitre ve Zekatlarınızla, maddi imkanı olmayan üniversite öğrencilerine eğitim bursu veriyor ve Avrupa’daki çocuklarımız ve gençlerimizin eğitimi için hizmet veren eğitim kurumlarımıza destek sağlıyoruz. Farklı ülkelerdeki mazlum, mağdur, mülteci ve muhacirlere yardımlar gönderiyor, yetimlere el uzatıyoruz. Yardım komisyonuna yapılan müracaatlar çerçevesinde, yardıma muhtaç insanların ihtiyaçlarına cevap veriyor, farklı ülkelerde Ramazan kumanyaları dağıtıyor, iftar ve sahur ikramları yapıyoruz. İnsan kaynakları programı çerçevesinde teşkilat bünyesinde değerlendirilen üniversite öğ- rencilerine burs veriyor, teşkilatımızın diğer faaliyet alanlarına destek sağlıyor, hizmetlerimizi sürdürüyoruz. Eğer bu saydığımız hizmetleri, doğru ve yerinde hizmetler olarak görüyor ve devam etmesini istiyorsanız, Fitre ve Zekatlarınızı mutlaka IGMG Fitre ve Zekat fonunda değerlendiriniz ki, bu hizmetler daha da büyüyerek, artarak devam etsin. - Ali Bey kampanyanızın sloganı oldukça ilginç. SEN DE BİR KELEBEK UÇUR. Neden bu sloganı seçtiniz! IGMG olarak 2011 yılında ‘Fitre ve Zekatınla sen de bir kelebek uçur’ projesiyle Fitre ve Zekat Kampanyasını başlatmış bulunuyoruz. 1950’li yıllarda Avustralya’da büyük bir hasara neden olması beklenen bir tayfun, karaya oldukça yaklaştığı ve karaya vurması da Meteroloji tarafından kesin gözüyle bakıldığı bir esnada aniden tekrar Okyanusa geri döner. IGMG 2011 yılında ‘Fitre ve Zekatınla Sen de bir kelebek uçur’ projesiyle Fitre ve Zekat Kampanyasını başlattı. Zayıf bünyeye sahip küçücük kelebeklerin, milyonlarcasının bir araya gelip zarif kanatlarıyla birlikte aynı yönde kanat çırpmaları, tayfunun yönünü değiştiren bir etki yapabilmekte ve buna bilimsel literatürde “kelebek etkisi” adı verilmektedir. Aynı etki, Müslümanlar arası her türlü dayanışma ve yardımlaşma için de geçerlidir. Bu güçbirliği etkisi göz önünde bulundurulduğunda, 9,-€’luk Fitre bir günlük yemek parası iken, binlercesi biraraya geldiğinde ciddi imkanlar oluşturmakta, kalıcı hizmetlerin verilmesini sağlamaktadır. Siz de Fitre ve Zekatlarınızla BİR KELEBEK UÇURARAK hayr’a kanat çırpın. Azlar bir araya gelsin, manevi bereketle ciddi imkanlar oluşsun. Fitre ve Zekatlarınızı teşkilatımız aracılığıyla gönül huzuru içerisinde değerlendirebilirsiniz. Fitre-Zekat ve teberrularınızı, teşkilatımıza bağlı cemiyetlerimize teslim edebilir, ya da banka hesabımıza havale edebilirsiniz. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ısa adı IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH olan ve Avrupa’dan Hacc Organizesi gerçekleştiren İslam Toplumu Milli Görüş Hac ve Umre Organizasyonu şirketi, 2011/1432 Hac tahmini uçuş planını açıkladı. Hac-Umre ve Seyahat İşleri Müdürlüğünden yapılan açıklamada; “Hacca gidiş tarihine üç ay kadar bir zaman olmasına rağmen, bilhassa hacca gitmek için çalıştıkları iş yerlerinden izinlerini ayarlaması gereken insanlarımıza kolaylık olması bakımdan gerekli çalışmalar yapılarak 2011/1432 tahmini Hac seferleri uçuş planımızı bilgilerinize sunarız.” Aynı açıklamada; gidiş ve dönüş tarihlerinde 2-3 günlük bir değişiklik olabileceği, iş yerlerinden izin almada bunun gözönünde bulundurulmasının da gerektiği hatırlatıldı. Milli Görüş Hacc Organizesinin 2011/1432 Hac uçuşları 10.10.2011 tarihinde başlayıp, 28.10.2011 tarihine kadar devam edecek. Milli Görüş Hac Organizesi 2011/1432 Hac uçuşlarını Avrupa genelinde toplam 44 kafile halinde hedefliyor. Hac kayıtlarına yoğun taleb Milli Görüş Hac-Umre ve Seyahat şirketi Müdürlüğün açıklamasında 2011/1432 hac kayıtlarının bir çok bölgede dolduğunu ifade ettiler, hac Kayıtlarının Bölge ve Şube Merkezlerinde yapılabilineceği bildirildi. Hac ücreti belli oldu 2011/1432 hac ücretlerinin Mekke ve Medine de Haccın ifasında gerekli hizmetler ve günde 3 ögün yemekleri de dahil olmak üzere 3.295 € olarak tesbit edildiğini belirten yetkililer: ‘Hem kalitenin artması hem de Suudi Arabistandaki şartlardan kaynaklanan gerekçeleri gözönünde tutarak, Mekke ve Medine’de hacılarımıza yemek verilecektir.’ dediler. IGMG e.V Genel Merkez Üyelerine 100,-€ Hac ücretinden indirim olacağını açıkladılar. Türk Vatandaşlarına Yeni Pasaport şartı 01.06.2011”de Suudi Arabistan Büyük Elçiliği tarafından açıklanan tamime göre, Eski Türk Pasaportlarının Berlin`deki Suudi Büyük Elçiliği tarafından Hac vizesi için kesinlikle kabul edilmeyeceğini açıklayan IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH Müdürlüğü, kesinlikle Hacca gidecek hacı adaylarının yeni T.C pasaportuna sahip olması gerektiğini ifade ettiler. Hac 2011 için Vize şartları: IGMG Hadsch-Umra Reisen K haber IGMG HADSCH-UMRA REISEN GmbH HAC 2011-1432 TAHMİNİ UÇUŞ PLANINI VE HAC 2011 ÜCRETİNİ AÇIKLADI - İlk uçuşlar 10/10/2011 tarihinde Frankfurt ve Münih`ten..... - 2011/1432 yılında Avrupa genelindeki uçuşlar toplam 44 kafile olarak planlandı..... - 2011/1432 yılı hac ücreti 3295,- € (Mekke ve Medine yemekler dahil) - Hac 2011 için yeni T.C. pasaportu şartı getirildi......... GmbH müdürlüğü hacı adaylarının işlemlerinin yapılması için istenen evrakların ve şartların 10/08/2011 kadar Genel Merkeze ulaştırılması gerektiğini söylediler. 1. Pasaportun aslı; (En az bir yıl geçerliliği, en az 6 ay Almanya’da oturum (Aufenthaltstitel) meşruhatı ile hac vize işlemleri için de 3 boş vize sayfası olması gerekmektedir.) 2. Hac ücretinin tamamının yatırıldığına dair Banka Makbuzu, en son yatırılması gereken tarih 10/08/2011. 3. Doktor tarafından imzalanmış ve kaşelenmiş ‘ACYW 135’ tipi Menenjit ve sezonal grip aşısının yapıldığını gösteren aşı karnesi (IMFBUCH), ACYW 135’ tipi Menenjit aşısı 3 yıl sezonal grip aşısı ise yapıldığı yıl içerisinde geçerlidir. 4. Sağlık Raporu (Hac yapabilecek durumunda olduğu ve herhangi bir bulaşıcı hastalığının olmadığına dahil). 5. 4 x adet vesikalık fotoğraf (arkasına mutlaka Adı-Soyadı yazılmalıdır) 6. Tekerlekli sandalyeye bağımlı olanlar özel izin sonucu ve sadece yeterli refakatçı olduğu takdirde hacca gidebilirler. 7. Psikolojik ve Depresiv hastalıkları olanlar kesinlikle hac kayıdı yaptırmamalı. 8. Hamile olan bayanlar ise Hac seyahatini kesinlikle bir sonraki yıla ertelemeleri gerekir. Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 17 haber rankfurt Uluslararası Havalımanının hemen yanında bulunan ve IGMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Kelsterbach Şubesi Mart 2011’de başlamış olduğu Camii inşaatının yapımına hızlı bir şekilde devam ediyor. 50 üyesine karşın 80 öğrencisi bulunan şubenin hizmetlerini daha güzel bir ortamda gerçekleştirmek için başlamış olduğu inşaatın kabası hemen hemen tamamlanmış olup, caminin ibadete açılması için azimle çalışmalarını devam ettiren şube yöneticileri, bütün müslüman kardeşlerinin yardımda bulunmalarını temin etmek için “Camii yapımında senin de bir katkın olsun” kampanyası düzenliyor. Bu sene Ramazan ayında elden geldiğince cami müştemilatını ibadete açmak için her türlü imkanlarını seferber ettiklerini söyleyen yöneticiler; şu an biraz desteğe ihtiyacımız var. Bu noktada bu güzel esere katkıda bulunmak isteyen kardeşlerimize de bir fırsat vermek için bu kampanyayı düzenledik. Avrupa`da çocuklarımıza sahip olabilmenin; onlara güzel mekan- F Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Bu Caminin Yapımında Senin de Bir Katkın Olsun lar hazırlamak olduğuna inanan ve bu hususta gayret sarfeden şube yöneticileri sizleri de bu hayra davet ediyor. Cami müştemilatında; namaz kılınacak yer haricince, gençlik lokali, kadınlar lokali, eğitim için sayfa 18 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 dershaneler ve ayrıca Kelsterbach Şubesinin güzel bir çalışması da olan Kindergarten da bulunmaktadır. Benim de bir katkım olsun diyenler aşağıdaki konto numarasına yardım yapabilirler. İrtibat için: Başkan: Aydın Baz 0178-2940569 Bşk. Yrd.: Veysel Özkan 0178-2940633 Camii: 06107-64780 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya İlhan BİLGÜ İftar Âdâbı ve İftar İkrâmı amazan ayının en heyecanlı anlarını sahur ve iftar vakitleri oluşturur ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu heyecanı hem kendisi yaşamış, hem de, ashabına tavsiye etmiştir. İftar ve sahur yapılmasını emrederken de, iftarsız ve sahursuz tutulacak oruçlardan ümmetini sakındırmıştır. İftarın en önemli âdâbı yemeğe başlamadan önce Allah’a şükredip dua etmektir. Allah Resûlü, sırf Allah rızası için bu dünyada kendisine mübah kılınan pek çok insanî lezzet ve zevkten uzak duran Müslüman’ın iftar vaktinde yapacağı duanın kabul olunacağını müjdelemektedir. Müslümanları iftar duasına “Oruçlunun iftar anında reddedilmeyecek bir duası vardır,” (İbn Mace, Siyam: 48) buyurarak, teşvik eden Efendimiz, bizzat kendileri, duruma göre iftar duasını uzatmış, duruma göre ise yalnızca “Bismillah! Elhamdu li’llah!” (Besmele ve Hamd) ile bu duayı kısa tutmuştur. Peygamber Efendimiz bir duasını şöyle yapmıştır: “Allahumme leke sumnâ ve alâ rızkike efternâ. Fe tekabbel minnâ. İnneke ente’s Semiu’l Alîm: Allah’ım! Senin için oruç tuttuk ve senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık. Bu orucumuzu ve duamızı bizden kabul buyur! Çünkü Sen, her şeyi duyan ve bilensin!” (Ebû Dâvûd, Savm 22) Peygamber Efendimiz (s.a.v) bugünkü pek çok Müslümanın aksine, iftar vaktinin hemen başında orucunu açmış ve sahuru da mümkün olduğu kadar geçiktirmiştir. “Ümmetim, sahuru vaktin sonuna doğru geciktirdiği ve iftarı da acele ettiği sürece hayır üzere olacaktır,” buyurarak bu durumu Müslümanlar için bir kural haline R getirmiştir. Meşhur olan bir rivayette de şöyle denilmektedir: Hz. Peygamber’in iki müezzini vardı. Hz. Bilâl ve Abdullah b. Ümmü Mektum. Hz. Bilâl, tan yeri ağarmazdan az önce ezan okur, Abdullah b. Ümmü Mektum ise tam şafak attığında ezan okurdu. Bu itibarla Hz. Peygamber “Bilâl vakit gece iken ezan okur. Siz yeyip içiniz. Tâ ki Abdullah ezan okuyana kadar” derdi. İftar yapılmasını öven Peygamberimiz, sahur için de aynı övgüyü yapmış ve “Sahura kalkıp (birşeyler) yeyin. Çünkü gerçekten sahurda bereket vardır,” (Nesaî, Siyam: 18, 19) buyurarak sahur yemeğinin bereketine işaret etmiştir. Demek ki, ‘oruç, nasıl olsa gündüz vakti, yemek yememek, su içmemek demektir. Öyleyse sahura da kalkmak gerekmez’ anlayışı sünnete uygun değildir. Dinin en doğru mübelliği olan Allah Resûlü’nün iftar ve sahur ile ilgili bu uyarıları, aynı zamanda O’nun, insanın yemek ve susuzluk anında zaafları dolayısıyla oluşabilecek olan kulluk ihmallerini de önlemeye yöneliktir. Takva, oruç emredildi diye, yemekten içmekten tamamen uzakta durmakla değil, müsaade verilen zamanlarda Allah Resûlünün sünnetini takip edip, Rabbimizin verdiği rızıkla rızıklanıp, verdiği bu rızıklara hamdederek elde edilebilir. Zaten orucun gerçek mahiyetinin, insanın kendisini yemek ve içmekten alıkoymasından ziyade, yemek-içmek ve şehevî arzulardan uzak durmakla sembolize edilen ve bunlarla beslenen nefsin ıslah edilmesi olduğu gerçeği de ortadadır. Bu konuda bir misâl olarak Peygamber Efendimiz yalan örneğini vermiş, oruca herhangi bir za- rarı olmadığı halde, yalan söyleyenin oruç tutmamış sayılacağını bildirmiştir: “Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur,” (Buhârî, Savm: 8) Öyleyse oruç, yemekten, içmekten uzak durmakla sembolize edilse de, nefsin toptan dizginlenmesidir. Bu dizginlemenin ilk adımı da, zor da gelse oruç için, dolayısıyla Allah rızası için sahura kalkmaktır. İftarın edeblerinden birisi de ikrâmda bulunmaktır. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez,” (Nisâ Sûresi [4:36]) ayetinde işaret edilen iyilik yapmak, aynı zamanda iftar için de geçerlidir. Bunun için Peygamber Efendimiz, kendisi ümmetin yoksullarını, yakınlarını ve ashabını iftara hem davet eder, hem de kendileri bu davetlere icabet ederdi. Ashabın en fakirleri olan Ashab-ı Suffe’yi de her gün hâli vakti yerinde olan sahabelere emanet ederek iftar vermelerini emrederdi. Kendileri bir hadislerinde “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikrâm etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin, ya da, sussun!” (Buhârî, Edeb: 29-31) buyurarak iyi komşuluğu, misafire ikrâmı, hayırlı sözü Allah’a iman ile birlikte anmış, topyekün bir nefis ıslahının ancak böylece mümkün olabileceğine işaret etmiştir. Bir başka hadislerinde de: “Bir Müslümana iftar ikrâm eden Müslüman, oruç tutanın sevabını aynen alır da, oruç tutanın sevabından hiç bir şey eksilmez” buyuran Peygamber Efendimiz, bununla misafire, dostlara, akrabalara yapılan ikrâmın sevabına dikkat çekmiştir. Oruçla mükellef olmayan çocukların dahi heyecanla beklediği iftar vakitlerinde ikrâmda bulunmak, Müslümanlar arasında samimiyet ve kardeşlik duygularını da pekiştirmektedir. ibilgu@igmg.de İkrâm etmenin, Allah rızası için sarfetmenin getirdiği bereketin yanında, bir başka özelliği de Allah’a topluca şükr ve hamdetme fırsatı sunmasıdır. En azından, Bismillah diyerek yemeğe başlayan ve Elhamdu li’llah diyerek yemeği bitiren Müslümanlar, böylece, birbirlerine de örneklik teşkil etmektedir. Bunun için, Ramazan ayı boyunca Müslümanların birbirlerini iftara davet etmek için yarışmaları, camilerde cemaata ve özellikle de yemek imkân ve fırsatı bulunmayan diğer Müslümanlara iftar vermek için sıraya girmeleri de güzel bir Ramazan geleneği teşkil etmektedir. Oruç bir nefis terbiyesi amelesi olduğuna göre, iftar ve sahur yemeklerinde açlığın ve susuzluğun verdiği eziyet düşünülerek israfa gidilmemelidir. Özellikle uzun ve sıcak yaz günlerinde insan, açlığın ve susuzluğun bastırdığı anlarda, psikolojik olarak çok yemeyi ve çok çok su içmeyi arzular. Hattâ öyle ki, sofraya oturduğunda, sanki doymak hissi dahi hissetmez. Normal zamanlarda yiyeceğinden daha fazla yemek ister ki böylece, gün boyu dizginlenmeye çalışılan nefse boyun eğilmiş olunur. Bu da gereğinden fazla yeme iştihası oluşturduğu gibi, oruç günlerinde fazla yemeye alışık olmayan nefsi tatmin etmek için gereğinden fazla yemek hazırlamaya vesile olur. Dolayısıyla, yenilemeyecek olan miktardan fazla yemek hazırlamak israftır. ‘Sahurda yer veya ertesi güne bırakır, o zaman yerim’ düşüncesi de yanlıştır. Çünkü günümüzde, ikrâm edilen yemeklerin ertesi güne bırakılması, pek de adetten sayılmamakta, bu yüzden de israf edilmektedir. Haramlardan uzaklaşmayı hedefleyen oruç sebebiyle, bizzat kendisi haram olan israfa düşülmesi ise orucun gerçek ruhuna ters gelmektedir. Bu vesile ile, Allah’tan, sahur, oruç, iftar ve ikrâmlarınızı kabul ederek bereketlendirmesini niyaz ediyoruz. Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 19 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat M. Hulusi ÜNYE Karanlıktan Aydınlığa: Kadir Gecesi mhulusiunye@hotmail.com ir gece. Adı üstünde gece, yani karanlık. Ama bu karanlık gecenin sonu şafağa ve aydınlığa ulaşıyor, selamete, sükûnete ve kurtuluşa âçılıyor. Nûr’a, aydınlığa açılan sadece o karanlık gece değil, bütün cihan. Öncesi karanlık olan bu gecenin sonu bir daha kararmamacasına aydınlık oluyor. Bu gecenin adı, Kadir gecesi. Bu geceyi aydınlığa kavuşturan etken ise, insanlığın kararan ufkunu nura çeviren ve bu gecede indiği bildirilen Kur’an-ı Kerim’den başkası değil. İşte, kurtuluş kitabının, ilahî vayhin inmiş olduğu gece de, karanlıkla başlar, ama sabahı aydınlık olur ve bu gecede yapılan ibadetler, içinde bu gece bulunmayan bin aylık ibadetlere denk olur. Kadir ve kıymeti böyle büyük olan bir geceye bu değeri veren şey elbette Kur’an’ımız olmuştur. Kur’an’ın sahibi olan Rabb’imiz sırf bu gecenin değer ve kıymetini ifade için adına Kadir Sûresi dediği bir sûreyi indirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Biz Onu (Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Rab’lerinin izniyle o gecede melekler ve Ruh {Cebrail (as)} her türlü iş için art arda iner de iner. Tan yeri ağarıncaya kadar bu gece selamettir.” (Kadir Sûresi, [97:1-5]) Kadir gecesinin kadr u kıymetini bu sûre bütün gerçekliği ile dile getirmektedir. Kur’an’ın bu gecede indiğini, bu gecenin bin aydan hayırlı olduğunu, her sene bu gecede melâike-i kirâmın, başlarında Cebrail (as) olduğu halde yeryüzüne indiklerini ve o gecenin sabahına kadar her tarafta tam bir selametin olduğunu anlıyoruz ve inanıyoruz. Kur’an’ın ne zaman indirildiği bildirildiği halde, Kadir gecesinin tam olarak hangi gece olduğu bilgisi kesin olarak verilmemiştir. Öyleyse, böylesine değerli bir geceye tevafuk etmek nasıl mümkün olacaktır? Bir başka deyişle bu geceyi nasıl tanıyacağız ve bu B geceyi nasıl ihya edeceğiz ki, bin ayda yapıldığı zaman elde edilecek mükafata nail olacağız? Bu konularda biraz daha yoğunlaşmamız ve dikkat kesilmemiz gerekiyor. Kadir gecesinin, Ramazan ayının içinde olduğuna inanıyoruz. Çünkü Kitab’ın bir mübarek gecede1 indiğini, bu kitabın Kur’an olduğunu ve Kur’an’ın da Ramazan ayında Peygamberimize vahyedilmeye başladığını yine Kur’an’dan öğreniyoruz.2 Peygamber Efendimiz (s.a.v) de ashabını Kadir gecesi hakkında uyarırken, “Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız”3 buyurarak, dikkatlerimizi Ramazan ayına ve Ramazan ayının da son on gecesinin tekli günlerine teksif ettirmek istiyor. “Arayınız” diyerek de Müslümanların bu geceyi bulmaları için gayret sarfetmesini istiyor. Açık seçik bir şekilde “şu gecedir” demiyor; böylece o gecenin Müslümanlar tarafından bulunmasını istiyor. Ki “Her gördüğünü hızır, her geceni kadir bil” atasözünde olduğu gibi, Ramazan ayının son on gün içindeki her geceyi uyanık ve dikkatli geçirmeyi murat buyuruyor. Bundan dolayıdır ki, Abdullah b. Mes’ud (ra): “Yıl boyunca ibadet eden kimse, Kadir gecesine mutlaka isabet eder”4 buyuruyor. Kadir gecesini ihya etme sadedinde Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Kim Kadir gecesini iman ve ihlasla ihya ederse, geçmiş günahları afvolunur” buyurmuştur. Bu geceye ulaşan mü’minler, bu geceyi ihya anlamında, bu geceyi gaflet içerisinde geçirmemeli, ibadet ve taatlerle değerlendirmelidir. Bunun için özel bir ibadet de belirlenmemiştir. Fakat, bu ibadet ve taatler şunlar olabilir: Bu geceyi, Allah rızası için namaz kılarak, Kur’ân-ı Kerim okuyarak, tevbe, istiğfâr ederek ve dua yaparak geçirmeli. Üzerinde namaz borcu olanların kaza namazlarından bir kısmı ile nafile namazlardan bir miktar kılmaları daha iyi olur. Büyük İslam müctehidlerinden Süfyan-ı Sevrî (rhm): “Kadir gecesinde dua ve istiğfar etmek namazdan sevimlidir. Kur’ân okuyup sonra dua et- sayfa 20 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 mek daha güzeldir,”5 buyurmuştur. Hz. Aişe (r.a) validemiz de Rasûlüllah (s.a.v)’e: “Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam na-sıl dua edeyim?” diye sormuş. Rasûlüllah (sas): “Allahümme inneke afüvvün tühıbbü’l-afve fa’fu annî: Allah’ım sen çok affedicisin, affi seversin, beni affet.”6 diye dua et, buyurmuştur. Bu gecede öyle bir zaman vardır ki o anda yapılan ibadet ve dualar makbul olur. Bu mühim zamana tevafuk etmek için, gecenin bütününü tevbe ve istiğfar ile geçirmek iyi olur. Bu da imanımıza tazelik kazandırır. Gecenin tamamında ibadet edemeyenler ise en azından teravih namazından sonra mescidlerde bir miktar oturmalı ve dua etmelidir. Duhan Sûresi’nde işaret edildiği gibi, gelecek seneye kadar cereyan edecek olan her türlü hadiseler Allah Teâlâ’nın ezelî kaza ve takdiri ile ilgili meleklere bu gece bildirildiği7 düşünülecek olursa, tövbe ve istiğfarla birlikte tefekküre dalmanın ve Cenab-ı Hakk’a yönelmenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar. Kendisinde Kur’an’ın indiği bu gecede, elbette en önemli ibadetlerden bir tanesi de Kur’an okumak veya okunan Kur’an’ı dinlemektir. Çünkü bir insan, seksen yılda aklıyla bulamadıklarının tamamını Kadir gecesinde inmeye başlayan bu Kur’ân’da bulur. Onun içindir ki Kadir gecesini ihya etmek demek, insanlığın hukukta, siyasette, ticarette, özgürlüklerini korumada, hak ve sorumluluklarını belirlemede en doğru kuralları koyan Kur’ân’ın iniş gecesini anmak, yeniden Kur’ân’ı okuyup yeni inmiş gibi ona sarılmak demektir. Zira bize ışık ve ısı veren güneş olmasaydı bu bedenimiz zarar görürdü. Fakat O, Allah’ın nuru Kur’ân, Kadir gecesinde doğmasaydı insanlık hâlâ cehaletin karanlığında debelenir dururdu. Kur’ân’ı indiren Allah (cc); Kur’ân’ı getiren Ruh-ül-Kuds = Cebrail (as); Kur’ân’ın kendisine indiği kutlu insan Hz. Muhammed (s.a.v); Kur’ân’ı etrafa yayan Sahabe-i Kiram... Bir ismi de “Nur” olan ve insanlığı aydınlatan Kur’ân, Allah’dan, Cebrail aracılığıyla Hz. Muhammed (s.a.v)’in gönlüne, Geçmiş ümmetler bin ay ibadet ediyorlar ve sevap kazanıyorlardı. Bu ümmet ise Kadir Gecesini ihya etmek suretiyle bin ayda yapılacak ibadete denk amel işlemiş oluyor. Çünkü geçmiş peygamberler ve onların ümmetleri belirli zaman, mekan ve kavim için gönderilmişlerdi. Bu Kur’ân ise, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa ve bütün çağlara gönderilmiştir. O’nun dilinden ashabın gönlüne nur gibi akıyor. İşte böyle bir geceyi şuurlu bir şekilde ihya etmek, şuurlarımızı nurlandırmak demektir. Yani karanlıkları aydınlığa çevirmektir. Geçmiş ümmetler bin ay ibadet ediyorlar ve sevap kazanıyorlardı. Bu ümmet ise Kadir Gecesini ihya etmek suretiyle bin ayda yapılacak ibadete denk amel işlemiş oluyor. Çünkü geçmiş peygamberler ve onların ümmetleri belirli zaman, mekan ve kavim için gönderilmişlerdi. Bu Kur’ân ise, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa ve bütün çağlara gönderilmiştir. Bu ümmet de bu Kur’ân’ı taşımakla, indiği geceyi ibadet taat ve Kur’ân okumakla geçirdiği ve kendisinden sonra gelenlere Kur’ân’ı taşıdığı için, bir geceleri bin aydan daha hayırlı hale gelmiş oluyor. 1Duhan Suresi, 44:1-3; Bakara Suresi, 2:2 2Bakara Suresi, 2:185 3Buhârî, Leyletü’l-Kadir, 3; Müslim, Sıyam, 216 4Müslim, Sıyam, 220 5Müslim siyam 203. 6Tecrid-i Sarih Tercemesi, VI, 313 7Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314 8Tecrîdi Sarih Tercemesi, VI, 312 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Zekat’ın Bireysel, Toplumsal ve Mâli Boyutu Zekât ve infakın, insanlar arası ilişkilerde zengin-fakir arasında gönül köprüsünün aracı oluşu sebebiyle güçlü bir yapıcı etkiye sahip bulunduğunu, toplum içinde insan ilişkilerine bir derinlik kazandırdığını, varlıklı-yoksul arasında gerilim oluşmasını engellediğini, dolayısıyla bu açıdan çok önemli toplumsal bir işleve sahip olduğunu da belirtmemiz gerekir. ütün ibadetlerin sosyal hayatı ilgilendiren bir boyutu vardır. Bu açıdan ibadetlerin gayesi insanların iç dünyasının düzenlenmesi ve insanda olumlu yönde davranış değişiklikleri meydana getirmesidir. Bu noktada nefis terbiyesi önemli bir gayedir. İnsan, hem sırf Allâh’a ibadetle görevli, kötülük yapamayan meleklerle; hem de Allâh’a isyan eden, iyilikten nasibi olmayan ve bu yüzden de Allâh’ın huzurundan kovulan ve B kötülüğün sembolü olan şeytana ait niteliklerle birlikte yaratılmıştır. Yani insan bunlardan hangisine meylederse o tarafa yakın olacaktır. Bu insanın melekleşebilecek ve şeytanlaşabilecek bir özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Kur’ân-ı Kerîm bu yaratılış gerçeğini şu ayetiyle ifade eder: Nefse ve onu biçimlendirene, ona kötülükleri/isyanı (fücûr) ve korunmasını/itaatını (takvâ) ilhâm edene andolsun ki: (Allâh’tan başkasına tapmayarak) Nefsini kötülüklerden arındıran kazanmış, onu kötülüklere gömen de ziyana uğramıştır (Şems Sûresi [91/7-10]). Buna göre gerçek anlamda ibâdetler, insandaki şeytanî duyguları, nefsânî arzuları, zaaflardan kaynaklanan savrulmaları engelleyici rol oynar, olumlu yönde davranış değişikliği sağlar, melekleşme sürecinin aracı olur. Bu bağlamda öncelikle zekâtın, insanda en köklü niteliklerden birisi olan cimriliği bertaraf eden bir fonksiyona sahip olduğunu belirtmek gerekir. Kur’ân-ı Kerîm’de insanın cimriliğe eğilimli yaratıldığı (Nisâ Sûresi, [4/128]; İsrâ Sûresi, [17/100]); bu zaafa kapılanlara cimriliklerinin dünyada ve ahirette hayır getirmeyeceği (Âl-i İmrân Sûresi, [3/180]; Nisâ Sûresi, [4/37]; Tevbe Sûresi, [9/34-35], Muhammed Sûresi, [47/38]; Leyl Sûresi, [92/8]) açık biçimde belirtilir ve bu yönde tutum takınanlar kınanır (Necm Sûresi, [53/34]). Diğer taraftan cimrilikten korunmanın yani cömert olmanın da büyük bir erdem olduğu ayrıca vurgulanır (Haşr Sûresi, [59/9]; Tegâbün Sûresi, [64/16]). Hz. Peygamber de Allah’ın sevmediği cimriliğin insan psikolojisi üzerinde nasıl olumsuz etki gösterdiğini özlü bir şekilde anlatır. Buna göre cimrilik insanı sıkan ve cimrileştikçe daha da sıkıştıran bir zırh gibidir. İnsan vermeye başladığı anda bu zırh gevşer ve verdikçe de rahatlık, ferahlık artar, insanın iç dünyası huzur bulur (Buhârî, “Zekât”, [27]; Müslim, “Zekât”, [76-78]). Kur’ân-ı Kerîm de zekât ve infakın insanı arıtıp yücelttiğini, huzura kavuşturduğunu vurgulayarak bu psikolojik etkiye dikkat çeker (Tevbe Sûresi, [9/103]). Allâh’ın bizatihi cömert oluşu ve cömertliği sevmesi (Tirmizî, “Edeb”, [41]) de ‘verebilmeyi’ bir yaşam biçimi haline getirmenin zekât ve infakın Allâh’ın sevgisini kazandıran bir özellik arzettiğini, dolayısıyla insanı daha da huzurlu kıldığını belirtmemiz gerekir. Bir mü’min açısından Allah’ın sevgisini kazanmaktan daha değerli hiçbir şey olamaz: “Allâh’ın rızasını kazanan neyi kaybetmiştir, onu kaybeden de neyi kazanmıştır” sözü bu hususu oldukça veciz bir şekilde özetler. Bu duygu ibadetlerin en önemli manevi boyutunu oluşturur. İnsan’da kendi eliyle kazandığını bir başkasıyla paylaşmama gibi bir eğilim vardır (Bakara Sûresi, [2/177]) ve bu da cimriliğe motivasyon sağlayan bir güçtür. Bu duyguyu yenerek vermeyi becerebilen (İnsan Sûresi, [76/8]) insanlara Allâh Te‘âlâ harcadıkla- Prof. Dr. Saffet KÖSE saffetkose@hotmail.com rının yerine bir başkasını vereceğini (Sebe Sûresi, [34/39]) taahhüt etmekte, Hz. Peygamber de verdiği zekât veya sadaka sebebiyle müslümanın malının azalmayacağını belirtmektedir (Tirmizî, “Zühd”, [17]). Zekât için aynı zamanda sözinanç (dil-kalp) birliğini ifade eden sıdk (doğruluk) kökünden gelen sadaka kelimesinin kullanılması da oldukça anlamlıdır (Tevbe Sûresi, [9/60]). Bunun sebeplerinden birisi verilen zekâtın kişinin imanının sağlamlığına delalet etmesidir (Nevevî, Şerhu’l-Müslim, Beyrut 1392, III, 101). Gerçekten Kur’ânı Kerim, isteyerek namaz kılanların ve gönülden zekâtı verebilenlerin asla münafık olamayacaklarına, münafık olanların asla yapmayacakları iki ibadetin namaz ve zekât olduğuna işaret eder (Tevbe Sûresi, [9/5, 11]). Hatta bu hususu açıkça ifade eder (Tevbe Sûresi, [9/67, 71]). Hz. Peygamber de “zekât imanın kesin delilidir” (Nesâî, “Zekât”, [1]; Müslim, “Tahâret”, [1]; Tirmizî, “Cumu‘a”, [80], “De‘avât”, [85]) hadisi ile bunu daha açık biçimde dile getirir. O sebeple zekât verebilmek güçlü bir imanın ve Müslüman kişiliğin bir tezahürü olarak görülür. Bu anlatılanlar, zekât ve infakın insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkisini göstermesi açısından son derece önemlidir. Zekât ve infakın, insanlar arası ilişkilerde zengin-fakir arasında gönül köprüsünün aracı oluşu sebebiyle güçlü bir yapıcı etkiye sahip bulunduğunu, toplum içinde insan ilişkilerine bir derinlik kazandırdığını, varlıklı-yoksul arasında gerilim oluşmasını engellediğini, dolayısıyla bu açıdan çok önemli Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 21 dosya toplumsal bir işleve sahip olduğunu da belirtmemiz gerekir. Gerçekten herhangi bir beklenti içinde olmaksızın küçük bir hediye ile bile olsa eldeki nimeti belli ölçüde insanlarla paylaşmanın alan-veren arasında muhabbete, sevgiye, dostluğa vesile olduğu, kin ve düşmanlığı ortadan kaldırdığı bizzat Hz. Peygamber tarafından dile getirilerek tavsiye edilir (Tirmizî, “Velâ’”, [6]; Mâlik, el-Muvatta’, “Hüsnü’lhuluk”, [16]; Ahmed b. Hanbel, elMüsned, II, [405]). Zekâtın, sadece fakirler, yoksullar (miskin), yolcular, borçlular, Allah yolunda olanlar (Tevbe Sûresi, [9/60]) gibi ihtiyaç sahibi geniş bir kesimi hedeflemesi sosyal dayanışma ruhunun toplumun bütün kesimlerini kuşatması açısından son derece önemli olduğunu gösterir. Bunun Allâh’ın bir emri olarak bir ibadet şekli olması da İslam’ın inslaken Aile Birliği (DAB) yetkilileri ATİB Genel Merkezi’ni ziyaret ettiler. Alman gruba, yetkililer tarafından ATİB’in yaptığı faaliyetler ve çeşitli konulardaki çalışmalar hakkında bilgi verildi. Ziyaret esnasında ATİB Gençlik Kolları mensuplarından Ertan Kılıç ve Mustafa Gölcük de hazır bulundular. ATİB Gençlik Kolları Sekreteri Mustafa Gölcük, yaptığı konuşmasında göçmen gençlerin, Almanya’da yaşayan Türk gençlerinin meselelerini dile getirdi. Gençlerin dil, eğitim ve meslek edinme konularında karşılaştıkları sıkıntıları anlattı. Gençlik konusunda yapılan çalışmalara değindi. Dr. H. Diler ise göçmen Türk kadınlarının durumlarına değine- D GMG Ruhr-A Bölgesi Bergkamen cemiyetine kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kundakla girişiminde bulunuldu. Edinilen bilgiye göre kundaklama girişimi Pazar günü olması nedeniyle ancak saat 09.00 sularında cemaat tarafından fark edildi. IGMG Bergkamen Dar-ul Erkam Camii iki yıl önce yeni cami inşaatına başlamıştı. Kundaklamadan önce caminin iç sıva, kalörifer, camlar ve elektrik tesisatı tamamlanmış durumdaydı. Cemiyet Başkanı İsa Altundan alınan bilgiye göre çok yakın zamanda caminin iç boyası ve hat yazılarına başlanacaktı. Cemiyet Başkanı İsa Altun “İnşaatta görevli olan arkadaşlar her I Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir sosyal dayanışma ve kaynaşmaya ne kadar önem verdiğinin önemli bir göstergesidir. Burada bir hususa daha işaret etmek gerekir ki zekât sadece zorunlu olan yardımları ifade eder. Bizzat Hz. Peygamber malda zekât dışında da hakların bulunduğunu bildirir (Ebû Dâvûd, “Zekât”, [32]; İbn Mâce, “Zekât”, [3]; Tirmizî, “Zekât”, [37]). Buna göre zekâtını veren varlıklı kişilerin özellikle temel ihtiyaç maddelerini karşılama sıkıntısı içinde olan insanları gözetmeye, onlara imkânlar ölçüsünde yardımda bulunmaya devam etmeleri, bunun da yerinde ve zamanında yapılması bir görevdir. Hatta sırf iffet ve hayasından dolayı halini insanlara arzedemeyenlerin bulunup ihtiyaçlarının giderilmesi Kur’ân’ın talebidir (Bakara Sûresi, [2/273]). Çünkü varlıklı insanların malında ihtiyaç sahiplerinin hakkının bulundu- ğunu bizzat Allâh Te‘âlâ ifade buyurmaktadır (Zâriyât Sûresi, [51/19]; Me‘âric Sûresi, [70/2425]). Bu sebeple bu yardımların bir hayır karakteri taşıması için, gönülden yapılması (Bakara Sûresi, [2/265]; Haşr Sûresi, [59/9]), teşekkür de dahil herhangi bir karşılık beklenmemesi (İnsan Sûresi, [76/8-10]), başa kakılmaması ve incitilmemesi (Bakara Sûresi, [2/262, 264]), değersiz şeylerin verilmemesi (Bakara Sûresi, [2/267]) gerekir. Hz. Peygamber zekâta önem vermemenin, onu ciddiye almamanın toplumda uzun süre kıtlık ve bereketsizliğe sebep olacağını belirterek ümmetini uyarırken (Taberânî, el-Evsat, Kahire, 1415, V, [26]; VII, [40]); zekâtının verilmediği dolayısıyla zekât olarak verilmesi gerekli kısım ile karışık bulunan malın da eninde sonunda hela- Hayat ka maruz kalacağını bildirerek (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, Mekke 1414/1994, IV, [159]) mal sahiplerini ikaz etmiştir. Nitekim, Hz. Peygamber verilen zekâtın malı koruyucu bir özellik taşıdığını şu hadisiyle ifade etmiştir: “Zekâtını vererek mallarınızı sağlam kaleler içine alınız” (Taberânî, el-Evsat, II, [274]). Tarihi süreç içinde göz kamaştıran, bütün dünyanın hayranlığını kazanan vakıf medeniyetinin temelinde “hayırda yarışın” (Bakara Sûresi, [2/148]; Maide Sûresi, [5/48]) emrine imtisal için hayır işlerine koşuşanların ve bu uğurda öne atılanların (Mü’minûn Sûresi, [23/61]) verdikleri zekâtlar ve yaptıkları infaklar vardır. Günümüzde de bu gelenek devam etmekte, İslamî hizmetlerin bir çoğu bu yolla sürmektedir. DAB Aile Birliği ATiB’i Ziyaret Etti rek, sağlık konusunda kaşılaşılan sıkıntılara dikkat çekti. Dr. Diler, bir çok Türk kadınının özellikle aile ve sağlık konusunda yardım ve desteğe ihtiyacı olduğuna işaret etti. İçlerinde Prof. D. Oelschlägel, eğitimci ve çeşitli dallarda uzmanların bulunduğu Alman grubu; göçmenleri, özellikle de Türkler’i içerisine alan ana okulundan eğitime, aile meselelerinden dil öğrenimine kadar, bir çok konuda çeşitli konuda sorular sordular. Göçmenleri ilgilendiren çeşitli konuda görüş ve düşüncelerini dile getirdiler. Sorulan soruları ATİB Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan cevaplandırdı. Tufan; aile, eğitim, ana okulu, yaşlıların durumu, gençlik, uyum, kimlik, kültürel IGMG Ruhr A Bergkamen Cemiyetine Kundaklama gün erkenden çalışmaya başlarlardı. Ancak pazar günü tatil olması sebebiy- sayfa 22 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 le, geç gelen arkadaşlarımız, olayı ancak o zaman polise bildirebildi” dedi. değerler, Anadil- Türkçe ve Almanca öğrenimi konularında soruları cevaplandırdı ve düşünceler ortaya koydu. Göçmen Türkler’in meseleleri konusunda ATİB’in takip ettiği çizgi ve yaptığı çalışmalara değindi. Ayrıca ATİB’in yaptığı insani yardım çalışmaları hakkında bilgi verdi. Samimi bir hava içerisinde geçen ziyarette, DAB mensuplarına Türk çayı ve pasta ikram edildi. Ziyarete katılanlar ve ayrıca DAB Sözcüsü U. Schuran, yapılan organiza, ziyaret ve ikramdan dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Alman grubu Dinslaken’e dönmek üzere ATİB’den ayrıldılar. Polis, kundaklamayı gerçekleştiren veya gerçekleştirenlerin, camideki yanıcı maddeleri bir araya toplayıp üzerine yakıcı madde dökerek daha büyük hasara sebep olduklarını bildirdi. Aynı gece Dar-ul Erkam Camiinin yanı sıra Bergkamen şehrinde altı ayrı yerde daha kundaklama olduğu tesbit edildi. En büyük maddi hasar ise Darul Erkam camiinde oldu. Polisin verdiği bilgiye göre olayın ırkçı bir arkaplanı olup olmadığı sorusu netlik kazanmamıştır. Öte yandan IGMG Ruhr-A Bölge yetkilileri ve diğer cemiyet başkanları bizzat gelerek olay yerinde incelemelerde bulundu. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Hessen Gençlik’te Geleceğin Öncüleri Yetişiyor Sayın Müşterilerimiz; 20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak istiyoruz. Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır. AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi: Su ve yağ ilave etmeden pişirme Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme Zaman ve enerji tasarrufları Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları GMG Hessen Bölgesi Gençlik teşkilatının başlatmış olduğu Yıldız Gençlik projesinin 4.sü yapıldı. 14-19 yaş arası yapılan bu çalışma ayda iki defa Rüsselsheim`da bulunan bölge merkezinde yatılı olarak gerçekleştiriliyor. Şu ana kadar yapılan çalışmada 35 kişiden 21 tanesi belirlendi. Bu sayının 30-40 arasına çıkarılması planlanıyor. Belli plan ve program dahilinde yapılan bu çalışmaya ilgi giderek artıyor. Kaliteli bir eğitim verilmeye çalışılıyor. 3 sene sürecek olan bu projede amaç vasıflı elaman, idareciler ve öncüler yetiştirmek. Orta öğretim başkanlığında yapılan bu projeyle, gelecek neslimizi şuurlandıracak, yaşadığımız topluma örnek teşkil edecek, birikimli, seviyeli, bilgili elamanlar yetiştirmek amaçlanıyor. IGMG Hessen Bölge Gençlik Başkanı Ahmet Ölmez; „Hessen bölgesinde gençlerimize sahip çıkarak, onları kaliteli, vasıflı bir kimliğe kavuşturmak için, bu tür projelerin hayata geçirilmesinin artık zaruret haline geldiği, bu çalışmalarla bunun aşılacağını söyledi. Bundan sonra bu tür güzel çalışmalarla Hessen bölgesinde geleceğimizi teminat altına almamız mümkündür“ ifadesinde bulundu. IGMG Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatının düzenlediği Yıldız Gençlik çalışmalarına başta IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün olmak üzere, IGMG Gençlik Başkanı Mesut Gülbahar, IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş ve alanında uzman eğitimciler de katıldılar. Yapılan bu çalışmada eğitimin yanında spor aktivitelerine de yer veriliyor. I Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz. Saygılarımla. Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 25 çocuk köșesi sayfa 26 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Murat KUBAT Ramazan’la/’da Gelen Kur’an amazan kamerî aylardan bir ay. Ama seçilmiş bir ay. Ayrıcalıklı kılınmış bir ay. İslam’a iman etmiş bizler için oruç ibadetini îfa ettiğimiz, talim ettiğimiz ay. Kendisinde Kur’an’ın inmeye başladığı gece olan Kadir Gecesi’ni (Leyletu’l-Kadr) barındıran ay. Kur’an’ın inmeye başladığı böyle bir ayda aynı zamanda oruç ibadetini îfa ediyor oluşumuz, üzerinde derinlemesine tefekkür etmeye değer bir husus. Bakara Sûresi’nin 185. ayetinden Kur’an’ın Ramazan ayında indiğini öğreniyoruz: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğ- R ruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...” Yine Kadir Sûresi’nden O’nun (Kur’an’ın) Kadir Gecesi’nde indirildiğini biliyoruz. Yine aynı sûrede, Kur’an’ın kendisinde indirildiği bir gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu vurgulanıyor. Kadir Gecesi’nin önemi aynı sûrede içerisine Kur’an inmiş bir gece, içerisinde Kur’an’ın olmadığı bin aydan daha hayırlı olarak veriliyor. Ve yine oruç ibadetini içerisinde Kur’an’ın inmeye başladığı bir geceyi barındıran Ramazan ayında îfa ediyor oluşumuz üzerinde tefekkür edilmesi gereken önemli bir nokta. İbadetlerin maksatları üzerinde yapacağımız tefekkürî çaba, muhakkak ki ibadetlerle aramızdaki ilişkiyi daha da sağlamlaştıracak, ibadetlerin üzerimizde gerçekleştirmek istediği gayeyi gündeme taşıyacaktır. Bize farz kılınan, yazılan ibadetler, bizatihi kendi başlarına amaç değildirler. İbadetlerin, ibadeti yapan kimsede daha üst bir amacı gerçekleştirmeye dönük yüksek gayeleri vardır. Örneğin oruç ibadetinin bize farz kılındığı ayetin devamında, bu ibadetin amacına yönelik ibareyi de görüyoruz. Bakara Sûresi’nin 183. ayetinde şu şekilde buyuruluyor: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere yazıldığı (farz kılındığı) gibi size de yazıldı. Umulur ki korunursunuz.” Ayetin son cümlesi ‘leallekum tettekûn’ ile bitiyor; yani umulur ki sakınır/korunur/ takvaya, sorumluluk bilincine ulaşırsınız. Demek ki oruç ibadeti Allah ile kul arasındaki ilişkiyi hassaslaştıran, bağı kuvvetlendiren, buna dönük bilinci daha da artıran bir özelliğe sahip. Demek ki oruç senenin belli bir ayında, belli zaman aralıkları içerisinde sadece aç kalmaktan ibaret bir ibadet değil. O halde oruç ibadetini sadece belli bir süre aç kalmaktan çıkarıp öyle anlamlandırmalıyız ki, sakınıp korunabilelim. İnsan bilinçli bir varlıktır. Bilinçli kaldığı ve bilincini kullandığı za- man kendisine sahip olabilmekte, kendisini koruyabilmektedir. İnsan aynı zamanda içgüdüleri olan bir varlıktır. İçgüdülerin insanı yönlendirdiği anlarda ise kendisine hakim olamamakta, çoğu defa ise en büyük kötülükleri yine kendisine ve ötekine bu durumlarda yapmaktadır. İçgüdülerinin, nefsinin fısıltıları doğrultusunda hareket eden insan, sınırlara riayet etmede, kendisine sahip olmada zorlanacaktır. Oysaki insan içgüdülerini ve nefsini dizginleyebildiği oranda, oradan gelen ayartmalara boyun eğmediği oranda kendindedir. Buna örnek olarak şu an hâkim hayat tarzının bize dayattığı özgürlük tanımı ile sahip olduğumuz değerler bütününün vaaz ettiği özgürlük tanımı arasındaki fark verilebilir. Şu anki hâkim yaşam tarzı, nefsinin istediğini yapmayı, insanın kendisini tutmaması, sınır tanımamasını asıl özgürlük olarak tanımlarken; İslam, insanın kendisini çok iyi bilen Allah tarafından belirlenen sınırlara riayet ettiği oranda asıl özgür olabileceğini söyler. Modern dönem hâkim hayat tarzı üzerimizde baskı kuruyor, nefsleri azgınlaştırıyor, kışkırtıyor, ayartıyor ve en nihayetinde kuvvetli bir hortumun çevresindekileri içine alarak yok etmesi gibi bizi de içerisine alarak yok ediyor. Fiziksel dünyamızı etkileyen havanın kirlenmesinden daha olumsuz sonuçları olan manevi kirlenmeye maruz bırakıyor bizleri bu yaşam tarzı. En temel, vazgeçilmez iki özelliği de haz ve hız. Haz aldıkça hızlanıyor, hızlandıkça haz alıyoruz. Bu özellikler doğrultusunda heva ve hevesini merkeze yerleştirmiş, heva ve hevesi ne ile tatmin oluyorsa o şekilde hareket eden insan tipinden başka bir şey ortaya çıkmıyor. Oysa ki insanı geçici, ucuz tatminler yönetmemeli aksine insan kendisini ayartan haz ve tatmini yönetmeli, ona sahip olmalıdır. Haz, hız ve tatmine esir olmuş kişide ulvi bir çaba olarak düşünme melekesi de dumura uğruyor. Bir an mkhasene@hotmail.com için durup düşünmeye vaktimiz olmuyor. Elbette ki bu kirlenmeden kurtulmanın, kendini korumaya almanın yolu ya da yolları vardır, ki oruç bu yönü ile müthiş bir imkândır. Haz ve hızı bir an için kesen bir özelliğe sahiptir. İşte tam da bu noktada, haz ve hız kesilince sıra bilinçli olan insanın en ulvi yanı olan düşünmeye sıra geliyor; hayatı, varlığı, kendini, kainatı okumaya ve düşünmeye... Buna en güzel örneği yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatından vermek mümkündür. Hayatın tam da merkezinde olan, insanların insanlık kumaşını ele veren en iyi alanlardan biri olan ticaretle uğraşan ve geçimini bununla sağlayan Efendimiz’in 35 yaşından itibaren ve 40 yaşına yaklaştıkça artan bir Hira Mağarası tecrübesini biliyoruz. Vahyin ilk inmeye başladığı mekân. Adı Arayış (Hira) olan bir mağarada. Düşünmeye, mevcut hayatı sorgulamaya, tefekküre adanan zamanlar. Hatta Hira tecrübesinden sonra Efendimiz Medine hayatında her Ramazan yaptığı bir sünnet olan Ramazan’ın son on günü itikafını biliyoruz. Kendi iç alemine yönelebilmek, insana şah damarından daha yakın olan Allah’la olan ilişkiyi daha da sağlamlaştırabilmek, okumaya, anlamaya ve anlayarak hayata aktarmaya konu olan Kur’an’ı, üzerinde dura dura okuyarak manevi yönünü güçlendirmek adına. Oruç ibadeti ile beden biraz geri çekiliyor, iç alemin inşası için uygun bir iklim oluşuyor. Zira şu bir gerçektir ki, mide dolu olduğu zaman insanın ekseriyetle düşünme ameliyesini istenildiği gibi yerine getirmesi mümkün olamıyabiliyor. İnsan beşeri yönünü fazlaca ön plana çıkardığı zamanlarda, fazlaca beşeri yönünü beslediği zamanlarda manevi yönü biraz daha geride kalı- Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 27 haber yor. İç dünyanın imar ve inşası, düzenlenmesi; hâkim yaşam tarzının üzerimizdeki olumsuz etkilerinden sıyrılabilinmesi için böyle bir iklimde, Kur’an’ın üzerinde derinlemesine okumalar yapılması kaçınılmaz oluyor. Aksi takdirde Kur’an’ın kendisinde indiği geceyi (Kadir Gecesi), ayı (Ramazan ayı) ve oruç ibadetini anlamak ve yaşamak eksik kalacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oruç ibadetinin içini dolduramayanların durumunu tavsif eden slam Toplumu Milli Görüş Köln Bölge Gençlik Teşkilatı, Bölge Başkanı değişimiyle çalışmalarını sürdürüyor. Çoğunluğu üniversitelilerden oluşan Genç Milli Görüşcüleri mübarek Ramazan ayı telaşı sardı. Gençlere yönelik elde yada cepte taşınabilecek ebatta “Ramazan Yoldaşım” isimli bir risale oluşturdular. IGMG Köln Bölgesi Kadın Kollarının da destek sağladığı cep kitabı 30 sayfadan oluşuyor. IGMG Köln Bölge Gençlik Teşkilatı Başkanı Yusuf Soysal: “Bu kitapcık çalışmasında manevi desteklerinden dolayı büyüklerimize ve genç yöneticilerimize teşekkür İ öln Başlonsolosluğu bünyesinde Çalışma ve Sosyal Güvenliğince yürütülen Meslek eğitim projeleri meyvelerini vermeye başladı. KRV Eyaleti Çalışma ve Entegrasyon Bakanlığı, KRV Çalışma Ajansı ve T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Balkanlığı tarafından 2009 yılında başlatılan “Gelecek İçin Meslek Eğitimi / Zukunft durch Ausbildung” Eylem Planı kapsamında yürütülen çok yönlü ve somut yardım amaçlı proje ve programlar etkisini Köln’de göstermeye başladı. Köln Başlonsolosluğu Çalışma Ataşesi Tahsin ÖZDEMİR tarafından yapılan değerlendirmede, Köln Başkonsolosluğu ve HWK Köln arasında yürütülen yoğun çalışma ve işbirliği neticesinde HWK Köln bölgesinde Türk kökenli gençlerin 2009 yılından buyana meslek eğitim görme oranının rekor bir düzeyde % 16,8 oranında artış gösterdiği ifade edildi. Bu kapsamda 2009 ve 2010 yıllarında toplam 185 faaliyet düzenlediklerini belirten Özdemir, “en etkili çalışmamız Mobil Danışma Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir bir hadis-i şerifinde oruçdan nasibinin sadece aç kalmak olduğunu ifade ediyor:”Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece açlıktan ibarettir. Nice namaz kılanlar vardır ki onların da namazdan nasipleri sadece yorgunluktan ibarettir.” Oruçtan nasibin sadece açlık olmaması için Ramazan ayını bedeni beslemenin belli bir süre durdurulduğu, ruhu Kur’an’la beslemenin önünün açıldığı bir ay haline ge- tirmek gerekiyor. Efendimizin ifadesinde yerini bulan orucun bir kalkan olması o zaman kendisini hissettirecektir. Bizatihi kendisine tevdi edilen tüm potansiyeliyle şerefli olmaya ve şerefli kalmaya dönük gayret içerisinde olması gereken insan dini önemsemeyen, dini hayattan kovalayan, seküler bir hayata teslim olarak bu şerefi iki paralık etmemeli, kendisini kendi eliyle harca- Hayat mamalı, harcatmamalıdır. Ramazan’la gelen Kur’an’ı, yine Ramazan ayında bize farz kılınan oruç ibadetiyle buluşturmak gerekiyor. Ramazan ayında oruçlunun elinden, gönlünden, zihninden, hayatından Kur’an’ın düşmemesi gerekiyor. O zaman düşüncenin anlamla, anlamın yaşamla ve hayatla buluşması gerçekleşecek, hayat hayat bulacak, hayat hayat olacak ve hayat yaşanabilir olacaktır. IGMG KÖLN BÖLGE GENÇLİĞİ RAMAZAN’A KÜLTÜREL YAYINLA GİRDİ ederiz” diyerek katkı sağlayanlara memnuniyetini bildirdi. Kitabın içeriğinde; yolculuk için bir kaç erzak, iftar duaları, günlük dualar, tavsiye edilen kitaplar, Kur`an cüzü okumaya teşvik, her günün namaz saatleri, sosyal faaliyetlere katkı çağrıları, ev sohbetleri tiyoları, farklı cemaat camilerini ziyaret, teravih teşvikleri, arefe ve bayram günleri gibi pek çok ayrıntı gözden kaçmamış. K KÖLN ÇALIŞMA ATEŞELİĞİNİN YOĞUN MESAİSİ İSTATİSTİK VERİLERİ DEĞİŞTİRDİ TÜRK GENÇLERİNDE MESLEĞE EĞİLİM ARTIŞ GÖSTERDİ Projesi ile dernek dernek gezip, özel donanımlı mobil araçta gençler ve anne-babalarla yaptığımız yüz yüze görüşmeler oldu. Ayrıca sadece danışmanlık hizmetinin yeterli olmadığını, 3 N prensibi ile insanlarımıza “neyi, nerede, nasıl” bulacaklarını öğrettiklerini ve somut önerilerde bulunduklarını ifade eden Özdemir, “Vermittlung” kavramını yani meslek eğitim yeri arayan gence aracılık etme konu- sayfa 28 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sunda Köln ve Brühl Çalışma Ajansları ile HWK Köln’ün çok büyük katkı sağladığını ve onlara teşekkür ettiğini” vurguladı. Bu başarılı sonucun başka bir nedeni de nedir sorusunu ise “Çalışmanın en önemli farkının ise daha önce, Almanya’da hiç uygulanmayan bir metod ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği ile Din Hizmetleri Ataşeliğinin koordinasyonunda din görevlilerimizin ve sivil toplum kuruluşlarının elbirliği ile bir sinerji oluşturması” şeklinde cevapladı. Köln Konsolosluğunda önümüzdeki Eylül ayında mesleğe yönelik, bölge iş verenlerininde bizzat katılacağı, açık meslek alanlarına yönelik yeni bir çalışma daha yapılacaktır. Tam gün sürecek çalışmaya tüm vatandaşlarımız davetlidir. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 46 Düşüncemin gölgesinde! Her zamanki gibi bugünlerden vurgulamak yerine değişik bir konuyu işlemek istedim. Çağımızın iki, üç asır gerisinde yaşadığımız var sayımı ile kendimizi ışınlayarak gidelim. Şimdiki kafa ile o zamanki yaşamı kıyaslayarak düşünelim bakalım ne çıkacak. Cebimizde ne cep telefonumuz ne ayfonumuz ne de diğer teknik eşyanın olmadığı. Altımızda arabamızın olmadığı yazlık, kışlık evlerimizin olmadığı bir zamandayız. Çocuklarımızın ağlayınca incileri dökülecekmiş gibi anında isteklerinin yerine getirilmediği bir zamandayız. Toprağa bastırmadığımız sevdiklerimizin ayakkabısı olmadığı bir zamandayız. Özel mutfak, yatak odası, banyosu dayalı döşeli olmayan topraktan ağaçtan yapılmış bir evdeyiz. Çeşitli giysilerimizin olmadığı bir zamandayız. Sadece yaşama mücadelesi verdiğimiz bir zamanda. Sırtımızda yırtık ve kirli bir elbise; ayaklarımız çıplak bastığımız yer toprak. Hayatın sırtımıza bindiği ve bindirdiği yükle ezildiğimiz zamana giderek bir an düşünün. Ve halinize şükredin. Bugün hala şu anda öyle insanların olduğunu düşünün. Halinize iki kere şükredin. Zulmün olduğu bir beldede yaşamadığımızı düşünerek üç kere şükredin. Nice evlerden gelen çığlıkların kulaklarımızı tırmaladığı şu anda yüreğimizin nasıl duygusuz kaldığına hala şaşırıyorum. Bütün yardım çağrılarına kulak tıkadığımız karşısında basit bahanelerle kendimizi aldattığımız bu günler de elbet geçecek. Bütün bunların ne anlama geldiğini şöyle bir sıralayalım. Kendi nefsimizi İslami terbiyeden geçirmediğimiz şu zamanda çocuklarımızın hayatını da zehir ediyoruz, bizim yalancı merhametimizle. ALLAH rızası için hizmeti kul rızası için yapıyoruz. Dünya nimetine öncelik vererek hayatı onlar zannediyoruz. Bütün bunları saymakla bitiremeyiz. Bunları ALLAH rızasına çevirmek istiyorsak vahyin ve Resulün çağrısına kulak vereceğiz. Kendimize beyaz bir sayfa açacağız. Şeytanlara şeytanın yoldaşlarına ve nefsimize bir kement atacağız. Susması için. Karelerimizin aralıklarında bile adaletten ayrılmayacağız. Temel taşımızdan en yüksek noktasına kadar ALLAH rızasını ön plana alacağız. Artık kafamızı ellerimizin arasına alarak nerede hata yapıyoruz diye hep beraber düşünelim diyorum. Günü kurtarma peşine gitmeyelim zaman kıymetli. FIRIN KEBABI SEVMEK Çamlı Hoca ile Matematik öğretmeni Lütfi Ulus, bir gün işleri için Ankara`ya giderler. O gün işlerini, bitiremeyince bir otelde aynı odada uyanır, Lütfi Ulus”u dürterek: - Kalk len Lütfi karnım acıktı. Seninle çıkalım şöyle bir buçuk fırın kebabı yiyip gelelim. Gözlerini ovuşturarak uyanan Lütfi Ulus: - Ama Çamlı hoca, burası Ankara, hem fırın kebabı bulunmaz, bulunsa da gecenin bu saatinde açık yer olmaz. Çamlı Hoca bunu duyunca tepesi atar: - Mesela dedik len, gubuz. Der ve başına yorganı çeker başlar horlamaya. Uykusu kaçan Lütfi Ulus sabahı matematiksel hesapları ezberlemekle geçirir. PAZAR ALIŞVERİŞİ Çamlı Hoca; elinde sepetle pazara gitmek üzere evinden çıkar. Sokağın başında komşusu Süleyman Efendi ile karşılaşır. Süleyman Efendi: - Çamlı hoca nereye gidiyorsun, neler alacaksın bakalım? Çamlı Hoca komşusunun bu münasebetsiz davranışına bozulur. Ve yanıt verir: - Pazara alış- verişe gidiyordum, biraz şöyle öte bete, gıvır zıvır, langır, lungur van vun alacağımda. ÖKÇE Çamlı, hoca bir gün yolda yürürken ayakkabısının ökçesi çıkar. Ayağını sürüyerek tanış bir dükkâna kapağı atar. Dükkân sahibi Çamlı Hoca’yı karşısında görünce sevinerek: - Oooo. Hocam, hangi rüzgâr attı seni böyle, şöyle otur bakalım, ne içersin çay mı, kahve mi? Çamlı hoca’ nın aklı ökçe’ de kalmıştır. Ökçeyi eline alarak: - Sen çayı, kahveyi boş ver de bana bir ayakkabı ökçesi tamiri ısmarlarsan daha makbule geçer, der. BAHÇE DE DERS Çamlı Hoca, öğretmenlik yaptığı sıralarda hava günlük güneşlik olursa dershanede ders yaptırmayı hiç sevmezdi. Böyle bir gün, derse girer girmez, çocuklara sorar: - Çocuklar bugün dersi dışarıda mı yapalım içerde mi? Doğal olarak öğrenciler her defasında aynı yanıtı verirlerdi: - Dışarıda yapalım hocam, dışarıda. Çamlı Hoca, bunu çevresindeki dostlarına anlatırken “Çocukların istediği biçimde ders yaptırmak gerekir” diye yorumlardı. KLORUN FORMÜLÜ Çamlıbel Hoca; İvriz İlk öğret- m.s.a.58@hotmail.com men okulunda okurken, bir gün kimya hocası tahtaya kaldırır ve bir gram klorun formülün yazmasını söyler. Çamlıbel Hoca, epeyce düşünür ve işin içinden çıkamayacağını anlayınca yanıtı yapıştırır : - Avrupa tonlarla klorla uğraşırken, ben 1 gram klorla uğraşamam, der ve yerine oturur. Hangisini Başardın? Hacarap Almanya’dan Türkiye’ye izine gidince rahmetli babasını ailece ziyarete gider. — Bak evladım babanı okula gönderdim, okusun adam olsun diye okumadı. Ayakkabıcıya gönderdim, arabacıya gönderdim, saraççıya gönderdim her seferinde ne öğrendi ne de öğrenmek istedi. Sonunda yanıma oturdu boyacı oldu. Sonra gidip şoför olsa da hiçbir fayda getirmedi. Yani anlayacağın kuş beslemekle (Takla güvercin) ve balık tutmakla ömrünü geçirdi. Hiçbir işte sabit durmadı. Ama Almanya’ya gitti de kendini kurtardı. Evladım siz de bu babanız gibi kuş kafalı olmayın. Bu arada ihtiyar adam konuşamadı gözlerinden yaşlar akıyordu. Hacarap cebinden biraz para çıkardı babasına verdi. Babası almayarak: — Evladım çocuklarını aç bırakma yeter, ben kendime yeterim. Onların sevinmesi benim sevinmemdir. Onlar bizim geleceğimiz der. Bu yazımıza da burada son derken hepinizi ALLAH’a emanet ediyorum. Selam ve dua ile... Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Ağustos · August 2011 · Ramazan 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat