İL : MANİSA TARİH : 02.05.2014 ٰ س ِم ه يم ْ ِب ِ ّللاِ ال َّر ْحمه ِن ال َّر ِح س لِ ْل ِانْ َس ِان اِ َّلا َما َسعٰى َ َواَ ْن لَ ْي ً « َما أَ َك َل أَ َح ٌد طَ َعاما:قال رسول ّللا صلى ّللا عليه وسلم َّ ي ُصلّى َّللا َ َّللا دَا ُو َد َّ َوإِ َّن نَب، خَ يْراً ِمن أَنَ يَأْ ُك َل ِمن ع َم ِل يَ ِد ِه » َعلَ ْي ِه و َسلَّم كان يَأْك ُل ِمن َع َم ِل يَ ِد ِه İSLAM’DA ÇALIŞMAK VE EL EMEĞİ Muhterem Müminler! İslâm dini çalışmayı, iş görmeyi, kendi elinin emeğiyle geçinmeyi teşvik etmiştir. Yüce Allah : “İnsana çalıştığının karşılığından başka bir şey yoktur. Onun çalışması şüphesiz görülecektir.”1 buyurmuştur. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s) Sahabe-i Kirama şöyle buyurdu: “Öyle günahlar vardır ki, onlara ne namaz, ne oruç, ne de hac keffaret olabilir.” Sahabe-i Kiram, Efendimiz’e (s.a.s) sordular: “Peki onlara ne keffaret olur?” Efendimiz (s.a.s) : “Onları ancak çoluk çocuğunun geçimini helal yoldan temin etmek için çalışmak affettirir, siler götürür.”2 cevabını verdi. Değerli Müminler! Yine bir gün Efendimiz (s.a.s) Sa’d b. Muaz ile yolda karşılaşır ve tokalaşırlar. Ellerinin nasırlaşmış olduğunu görünce sebebini sorar. O çalışkan sahabe Sa’d b. Muâz da: “Ailemin, çoluk çocuğumun rızkı için çalışmaktan böyle oldu” deyince, Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “İşte Allah’ın sevdiği eller bu (çalışmaktan nasırlaşan) ellerdir”.3 Değerli Kardeşlerim! Farz ibadetlerini yerine getiren, günahlardan çekinen kimsenin meşrû yani helalinden olan bütün çalışması, ailesinin rızkını temin için gayret göstermesi güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçer. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s) sahâbîlerle oturmuş sohbet ediyorlardı. Bu sırada bir genç biraz ileride elindeki kazma kürek ile çalışıyordu. Ashabtan bazıları: "Yâ Rasûlallah! Ne olurdu şu genç burada sohbette bulunsa da Allah yolunda mesai sarf etmiş olsa" dediler. Resülullah Efendimiz bunun üzerine şöyle buyurdu: “Böyle 1 Necm, 53/39-40 Taberani, Mu’cemü’l-Evsat, 1/ 38 3 Ebu Davut, Büyü’. 1. söylemeyin, eğer o genç insanlara el açmamak, onlardan müstağni olmak, çoluk çocuğunun nafakasını kazanmak için çalışıyorsa Allah yolundadır. Yaşlı ve zayıf düşmüş anne-babasına yardımcı olmak, onların ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa Allah yolundadır. Ancak o, din kardeşlerine karşı mal çoğaltmak ve övünmek için çalışıyorsa şeytan yolundadır.”4 Aziz Müminler! En temiz ve helâl rızık; kişinin çalışarak el emeğiyle kazandığıdır. Elinin emeğiyle geçinmek müslümanın izzetine yakışan en güzel yoldur. El emeğinin önemiyle ilgili olarak Rasûlüllah Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: d“Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi ve sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması, verseler de vermeseler de insanlardan bir şeyler dilenmesinden daha hayırlıdır.”5 Elinin emeğiyle geçinmek peygamberlerin sünnetidir. Allah’ın gönderdiği Peygamberlerden her biri, yaşadığı memleketin şartlarına ve imkânlarına göre birer meslek sahibiydiler. Hz. İdris (as) terzilikle, Hz Nuh (as) ve Hz. Zekeriya (as) marangozlukla, Hz. İbrahim (as), Hz. Hud (as) ve Hz. Salih (as) ticaretle, Hz. Eyüp (as) ise çiftçilikle, Hz. Davud (as) demircilikle, Hz. Musa (as) ve Hz. Muhammed (s.a.s) çobanlıkla meşgul olmuşlardır. Değerli Kardeşlerim! Hutbemi, Efendimiz (s.a.s)’in başta okuduğum hadisiyle bitiriyorum: “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir.”6 4 Beyhakî, Sünen, VII, 479. Buhârî, Zekât 50, 53 6 Buhari 1917 5 Hazırlayan: Musa UYAR Gelenbe Çarşı Camii İmam-Hatibi KIRKAĞAÇ/MANİSA 2 Redaksiyon: İl İrşat Kurulu İLİ: MANİSA TARİH:09.05.2014 VARLIĞIMIZIN NEDENİ ANNE BABALARIMIZIN KIYMETİ kendisine ibadet etmenizi ve ana babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı öf bile deme, onları azarlama, ikisine de hep tatlı söz söyle. Onlara rahmet ve alçakgönüllülük kanatlarını ger ve “Rabbim küçükken beni (merhametle)yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet eyle” de .’’4 Anne babalarına hizmet ederek çokça sevap kazanma fırsatını kaçıran kişiler büyük bir hüsran içindedirler. Nitekim Efendimiz (sav) ikaz mahiyetinde şöyle buyurmuşlardır. ”Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun “diye üç defa tekrarlamışlardır.’’5 Değerli kardeşlerim! Muhterem Müslümanlar! İslam’a göre Allah’a ve Rasülüne muhabbet ve itaatten sonra ana babaya muhabbet ve itaat gelir. Zira anne ve babalarımız yokluktan varlık âlemine çıkmamıza sebep olmuşlar, bizi büyütüp yetiştirmişlerdir. Dolayısıyla anne ve babaların evlatları üzerindeki hakları hesaba gelmeyecek kadar çoktur. Cenabı Hak kendi haklarından sonra anne babaya iyi ve güzel davranmayı zikrederek şöyle emreder: Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anneye, babaya, akrabaya, yetimlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın1. Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyrulmaktadır : “Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını vasiyet ettik. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur.(İşte bunun için)”önce Bana sonra da ana babana şükret ” diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.’’2 Değerli kardeşlerim! Yüce Rabbimiz kendi rızasını ana babanın rızasına bağlamıştır. Resûlullah (sav) şöyle haber verir: ‘’Allah Teâlâ’nın rızası anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı, anne ve babayı öfkelendirmek suretiyle celbedilir. ‘’3 Çocuklar anne babalarına karşı itaat etmekle ve gerekli hizmeti yapmakla mükelleftirler. Eğer farklı yerlerde ya da muhtelif şehirlerde yaşıyorlarsa anne babalarını ziyaret edip gönüllerini almalı, dualarını İstemelidirler. Bilhassa yaşlandıkları zaman onlara hizmet, güzel söz ve ikram evlatların en büyük vefa borcudur. Yüce Rabbimiz evlatların anne babalarına karşı en ufak bir memnuniyetsizlik göstermesine bile müsaade etmemiştir. Kuran’ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Rabbin yalnız Hutbemi Efendimiz’in (sav) şu hadisiyle bitirmek istiyorum: Sahabeden Abdullah İbn-i Mesud (r.a.)anlatıyor. “Allah’ın Elçisine amellerin hangisinin daha faziletli olduğunu sordum. Hz Peygamber, vaktinde kılınan namazdır buyurdu. hangisidir? diye sordum. ”Ana Ondan sonra babaya iyilik yapmaktır’’ buyurdu. 6 Cenab-ı Hak cümlemizi ana babasının kıymetini bilen kullarından eylesin. -------------------------------------------------------------Kaynaklar: 1-Nisa,4/ 36 2-Lokman,31/ 14 3-Tirmizi, Birr,3/1899 4-İsra, 17/ 23,24 5-Müslim, Birr, 9, 10 6-Müslim, İman, 137.1.90 Hazırlayan: İsmail KESKİN Unvanı:Akhisar Hilaliye Erkek Kur’an Kursu Öğreticisi Redaksiyon: İL HUTBE KOMİSYONU İLİ: Manisa Tarih:16.05.2014 يم ْ ِب ِ س ِم ّللاِ ا ْل َّر ْح َم ِن ا ْل َّر ِح صوحا ُ َياايهاالذين آمنوا تُوبُوا الى ّللاِ ت َْوبَة ن :)َقا َل ال َّن ِبىُّ (صعلم َ َو َخ ْي ُر اَ ْل َخ َّطائِينَ اَل َّت َّوا ُبون,ُكل ُّ َبنِي آدَ َم َخ َّطا ٌء TEVBE Aziz Müslümanlar! Tevbe; kulun işlediği bir günahtan pişmanlık duyup, bir daha işlemeyeceğine dair yüce yaratıcıya söz vermesi ve O’ndan af dilemesidir. Tevbe kişinin kendini yenilemesi ve bir iç onarımıdır. Cenabı- Hakk “Hepiniz Allah’a tevbe edin, Ey Mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz’’ buyurmaktadır.(1) Kulun, af dileme isteği, hatalarından dolayı vicdanında duyduğu rahatsızlıktan ortaya çıkar. İşlemiş olduğumuz günahlarımız; rabbimizle aramızdaki sevgi bağını zayıflatır, O’nun ihsanına ve rahmetine perde olur. Manevi kişiliğimizi zedeler, gönül dünyamızı karartır. Bu bakımdan tevbe, Allah ile sevgi bağlarımızı yeniden tesis eder. Günahlarla zedelenen gönül dünyamızı onarır. Değerli Kardeşlerim! Mü'min, bu dünyada "Her günah içinde küfre giden bir yol vardır." anlayışıyla hareket etmek zorundadır. O, bütün benliğiyle Allah'a yönelmeli, duygu ve düşüncelerinde günaha asla yol vermemelidir. Mü’min, işlediği günah veya yaptığı hatadan pişmanlık duyarak hemen yüce rabbine sığınır ve O’ndan af dileyerek tevbe eder. O günah ve hatada, bile bile ısrar etmez. Tevbeleri kabul merciinin sadece Allah olduğunu bilir ve O’na yönelir. Allah-ü Teâlâ, kendisine samimiyetle açılan elleri, yakaran gönülleri asla boş çevirmez. Birçok âyet ve hadis müminleri tevbeye çağırır. Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tevbe edin.”(2) buyuruyor. Peygamberimiz (s.a.s.) de : “Ey insanlar! Allah’a tevbe edip ondan af dileyin. Zira ben günde yüz defa tevbe ederim”(3) buyuruyor. Kıymetli Müslümanlar! Yüce Allah’ın kuluna tevbe etme fırsatı bahşetmesi O’nun sonsuz rahmetinin bir ifadesidir. Çünkü kullarının işledikleri günahlar yüzünden onları hemen cezalandırmamakta, bağışlanma dilemeleri için mühlet vermekte ve rahmet kapısını açık tutmaktadır. Yüce Allah’ın bir ismi de “Tevvab” (çok bağışlayan) dır. Kullarının bağışlanmak için her yönelişlerinde onlara rahmet ve mağfiretiyle karşılık verir, onların günahlarından dolayı samimi tevbe etmelerinden hoşnut olur. Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: Herhangi birinizin tevbe etmesinden dolayı Allahü Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derece sevincinden ne söylediğini bilmeyerek: -Allah’ım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.(4) Demek ki insan Allah yanında basit bir varlık değildir. O Rabbini tanıdığı sürece, önemli bir şahsiyettir. Şeyh Galip diyor ki: Hoşça bak zatına kim, zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvan olan âdemsin sen (Ey insan değerini iyi bil; zira sen bu âlemin özü kâinatın göz bebeğisin) Değerli kardeşlerim! Cenab-ı Erhamürrahimin kullarını sevap ve günah işleyebilecek özellikte yaratmış, Peygamberler hariç her insanın az çok günahı vardır. Allah, kullarının hiç günah işlememesini değil, günahta ısrar etmemesini, işlediği günaha tevbe etmesini istemektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur. “Her insan günah işleyebilir. Günah işleyenlerin en hayırlıları ise tevbe edenlerdir”(5) ------------------------------------------------------------1-Nur Suresi (24,31) 2-Tahrim Suresi(66,8) 3-Müslim,Zikir 42 4-Müslim,Tevbe 7 5-Tirmizi,Kıyamet 49 Hazırlayan:Süleyman ZEYBEK Unvanı:Şeyhsinan Camii İmam Hatibi ALAŞEHİR Redaksiyon: İl Hutbe Komisyonu bunun şuuru ve sorumluluğu ile hareket etmelidir. İL TARİH : MANİSA : 23.05.2014 ي ُّ َسلَّ َم أ ُ سئِ َل َر ُ َ صلَّى ّللاُ َعلَ ْي ِه َو َ ِسو ُل ّللا ص ََلةُ فِي أَ َّو ِل َّ اَل:ض ُل؟ قَا َل َ ال أَ ْف ِ األَ ْع َم 2َو ْقتِ َها MİRAC KANDİLİ Değerli Müminler! Önümüzdeki 25 Mayıs Pazarı Pazartesine bağlayan gece, Mirac kandilidir. İslâm âlemi olarak böyle mübarek bir geceyi idrak etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşamaktayız. Mirac, Sevgili Peygamberimizin en büyük mucizelerinden biridir. Mirac; Efendimizin bir gece Mekke’den Kudüs’e, oradan da arş-ı alaya doğru yaptığı mukaddes bir yolculuktur. Bu yolculuğun özet şekli Kur’ân-ı Kerîm’de, ayrıntısı ise hadislerde anlatılır. Birçok ilâhî sırrı, hikmet ve bereketi bünyesinde barındıran bu kutsal gece hakkında, İsrâ sûresinin ilk âyetinde şöyle buyrulur: “Kendisine âyetlerinden bir kısmını göstermek üzere kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiği Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” 1 Değerli Müminler! Mirac Gecesi, ilâhî rahmeti kazanacak işler yapmamız, dua ve niyazda bulunmamız için bir vesiledir. Kulluk şuurumuzu tazeleyen, günah ve kusurlarımızı daha iyi görmemizi sağlayan, bu geceyi iyi değerlendirelim. Bakışımızı, kendimize, iç dünyamıza çevirelim. Hz. Ömer’in “Hesaba çekilmeden önce, şimdiden kendinizi hesaba çekin”3 şeklindeki öğüdüne uyarak yaptıklarımızı gözden geçirelim. Bu suretle hatalarımızı görüp tövbe edelim. Tövbe en değerli ibadetlerden biridir. Çünkü tövbe öncelikle kulun kendini, kendi hatalarını bilmesidir. Tövbe “ma’rifetullah”tır; yani kulun, Hakkı, Rabbini bilmesidir. Bu bilgi ve imandan dolayıdır ki kul tövbe ile Rabbine yönelir. Hiç kimseye açamadığı günah sırlarını O’na açar; kurtuluş için O’nun yardımını ve affını diler. Nihayet tövbe bir arınmadır. Önce günahlardan pişmanlık duyarak kalbimizi arındırırız; sonra da kötü işleri bırakarak amellerimizi, hayatımızı arındırırız. Onun için “Günahlarından tövbe eden kişi hiç günah işlememiş gibi olur” buyrulmuştur. Şimdi mübarek Mirac Kandilinin bizim için ne kadar büyük bir fırsat olduğunu daha iyi anlıyoruz. Muhterem Cemaat! Bu gece Efendimizin Miraca yükseldiği, mü’minin de tövbesi, duası, tesbihleri, namazı ve kıratıyla ruhunu, gönlünü, ahlâkını arındırıp yücelttiği, kemale erdiği bir gecedir. Bu vesileyle Mirac Kandilinizi tebrik ediyor, miracın başlangıcının gerçekleştiği Mescid-i Aksâ ve çevresinde meydana gelen üzücü olayların son bulmasını, bu kandilin İslâm âleminin birlik ve beraberliğine, insanlığın barış, huzur ve hidayetine vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ediyorum. ------------------------------------------------------------Aziz Müminler! Mirac olayının en önemli sonuçlarından biri, İslâm’ın beş temel esasından biri olan, müminin miracı sayılan beş vakit namazın farz kılınmasıdır. Namaz, dinin direği, imanın en belirgin işareti, amellerin en faziletlisi ve Allah’a en sevimli olanıdır. Namaz, kalbin nuru, gönüllerin safası, takva ehlinin göz aydınlığıdır; mü’minin günde beş defa Rabbiyle buluşmasıdır. Bu sebeple, her mü’min namaza başladığında, namazın kendisinin miracı olduğunu, dolayısıyla Yüce Allah’ın huzurunda bulunduğunu bilmeli, namazdan ayrıldıktan sonra da 1 İsra, 17/1. 2 Ebû Davud, Salât,9; Tirmizi, Salât, 14. 3 Tirmizi, Kıyame, 25. Hazırlayan: Kenan KUTLUAY, 100.Yıl Mescidi İ.H Kula / Manisa Redaksiyon: İl İrşat Kurulu eseridir. Bu fetih imanın küfre, bilginin cehalete, birliğin tefrikaya üstünlüğüdür. İL TARİH : MANİSA : 30.05.2014 Değerli Müminler, بسم ّللا الرحمن الرحيم ص ْر ُك ْم َويُ َثبِّتْ أَ ْقدَا َم ُك ْم ُ ص ُروا ّللاَ يَ ْن ُ ( يَا أَيُّ َها الَّ ِذينَ آ َمنُوا إِنْ تَ ْن1) َّ صلَّى َّ سو ُل سلَّم ُ قَا َل َر: َ ّللاُ َعلَ ْي ِه َو َ ِّللا ش ْ ُلَتُ ْفت ََحنَّ ْالق ُ ش َذلِ َك ا ْل َج ْي ُ سطَ ْن ِطينِيَّةُ فَلَنِ ْع َم ْاألَ ِمي ُر أَ ِمي ُرهاَ َو لَنِ ْع َم ا ْل َج ْي (2) İSTANBUL’UN FETHİ Değerli Müminler, Müslümanlar, Asr-ı Saadet’ten beri insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Bu hizmetlerden biri de İslam nurunu değişik coğrafyalara ulaştırmış olmalarıdır. İslamı dünyaya tanıtmak, Allah ve Resulünün Müminlere gösterdiği en ulvi hedeflerden biridir. İşte bu gayeye ulaşma gayretleri, fetih ve zaferler doğurmuştur. Bundan dolayıdır ki İslam tarihi, şanlı fetihlerle doludur. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.): "İstanbul mutlaka fetholunacaktır. O’nu fetheden komutan ne güzel komutan ve O’nu fetheden asker ne güzel askerdir!"(2) buyurmuşlardı. Bu övgüye mazhar olabilmek gayesiyle, Emeviler döneminde İslam ordusu İstanbul’u kuşatmış, Peygamberimizin bayraktarı ve O’nu Medine’de misafir eden, Ebû Eyyüb el-Ensârî (r.a) bu kuşatmada komutan olarak görev almıştır. Vefat edince de “Beni, İslam ordusunun surlara en yakın en ileri noktasına defnedin.” vasiyeti yerine getirilmiştir. Değerli Müminler, Osmanlı, Cihan devletinin başına İkinci Mehmet adıyla genç bir padişah geçti. Bu kutlu padişah, başta Akşemsettin ve Molla Gürâni olmak üzere önemli âlimler tarafından çok iyi yetiştirildi. Din bilimlerinin yanı sıra fen ve mühendislik bilgilerine de sahipti. Peygamberimizin hadisinden aldığı işaretle İstanbul’u fethetme düşüncesi onun da hayalini süslüyordu. Tarihin bir kere gördüğü ve belki de bir daha göremeyeceği yirmi bir yaşındaki genç padişah; “Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul’u” diyerek bu husustaki kararlılığını gösterdi. Bu fetih, Cenab-ı Hakkın “Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder (düşmana karşı) ayaklarınızı sabit kılar”(1) meâlindeki beyanından hareketle; imanın, ilmin, azmin, cesaretin ve metanetin bir Özünü, İslâm’ın yüce değerlerinden alan fetih ruhunu, İstanbul’un fetih yıldönümü münasebetiyle yeniden yaşıyoruz. Gerçek ve kalıcı fethin, gönülleri fethetmek olduğu bilinciyle hareket ederek, gelecek nesillerimizi milli ve mânevi değerlerle donatıp bu ruh ve anlayışa sahip olmalarını sağlamalıyız. Tarihimiz, iman ile yoğrulmuş, milli birlik ruhuyla kazanılmış birçok zaferle doludur. Bu zaferler bir yandan geleceğe uzanan yolculuğumuzda övünç kaynağımız olurken, bir yandan da gelecek adına ufkumuzu aydınlatır; umudumuzu artırır. İslam’ın hedefi, imha değil, ihyadır. İnsana, insan gibi yaşama hakkı sunmaktır. İlim, sanat, teknik ve kültüre giden yolu göstermektir. Kendi inancında olmayan insana da yardım eli uzatmak, adaleti yaygınlaştırmak zulmü ortadan kaldırmak ve İslam’ın cihana yayılmasını sağlamaktır. Ecdadımızın daima gaza meydanlarına koşmasının gayesi, ülkeleri sömürmek değil, insanlığın huzur ve saadetini sağlamaktır. İstanbul’u fetheden ruhu, genç neslimize ve tüm milletimize iyice anlatmak ve öğretmek görevimiz olmalıdır Fatih,“Dostunevi gönüllerdir. Gönüller yapmaya geldim.” diyen Yunus Emre’ye kulak vererek İstanbul’un fethinden sonra şehrin imarına koyulmuş, çıkardığı fermanla burada yaşayan gayri Müslimlerin dahi can, mal, namus ve inanç güvenliklerini koruma altına almıştır. Bu münasebetle Fatih Sultan Mehmet ve O’nun kahraman ordusunu minnetle anıyor,canları ve kanları pahasına bu toprakları bize emanet eden ecdadımızı, minnet ve şükranla anar, Rabbimizden rahmet niyaz eder; cümle şehit ve gazilerimize Cenâb-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. Değerli Müminler Birlik ve beraberlik halinde olup, bölünüp parçalanmamış bir milletin aşamayacağı engel fethedemeyeceği gönül yoktur. Hutbemi Arif Nihat Asya ‘nın fetih şiirinden bir bölüm okuyarak bitirmek istiyorum. “Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden Senin de destanını okuyalım ezberden Haberin yok gibidir taşıdığın değerden... Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın... Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.! Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.! ” --------------------------------------------------------- 1-Muhammed süresi .47- 7.ayet 2-Ahmed b. Hanbel, Müsned IV, 225 Hazırlayan:Abdülkadir İNKE Unvanı:Irlamaz Mh.C.İmam-Hatibi -TURGUTLU