İL :AYDIN TARİH:17.04.2015 بِس ِْم ه َّح ِيم ِ ّللاِ الرَّحْ َم ِن الر ْ ُكنتُ ْم خَ ي َْر أُ َّم ٍة أُ ْخ ِر َج َُوف َوتَ ْنهَوْ ن ِ اس تَأْ ُمرُونَ بِ ْال َم ْعر ِ َّت لِلن ع َِن ْال ُمن َك ِر َوتُ ْؤ ِمنُونَ بِ ه َب لَ َكان ِ اللِ َولَوْ آ َمنَ أَ ْه ُل ْال ِكتَا َاسقُون ِ َخَ ْيرًا لَّهُم ِّم ْنهُ ُم ْال ُم ْؤ ِمنُونَ َوأَ ْكثَ ُرهُ ُم ْالف :قال رسول ّللا صلى ّللا عليه و سلم المؤمن مالف وال خير فيمن ال يالف وال يالف HZ.PEYGAMBER VE BİRLİKTE YAŞAMA HUKUKU Aziz Kardeşlerim! Okuduğum Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız…” (1) Okuduğum Hadis-i Şerifte de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) söyle buyuruyor: “Mü’min cana yakındır. İnsanlarla yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.”(2) Kıymetli Mü’minler! Allah Resulü’nün ashabından biri, güzel bir vadiden geçiyordu. Vadide suyu tatlı bir dere vardı. Suyun tadı çok hoşuna gitmişti. Karşılaştığı manzaradan da oldukça etkilenmişti. “Keşke insanlardan uzaklaşıp şu vadiye yerleşsem” demekten kendini alamadı. Fakat hemen ardından Hz. Peygamber(s.a.s.) aklına geldi ve onun izni olmadan böyle bir şey yapmanın doğru olmadığını düşündü. Bunun üzerine Rasülüllah’a giderek durumu anlattı. Allah Resulü kendisini dinledikten sonra böyle bir şey yapmamasını tavsiye etti. Çünkü kısa bir süre de olsa Allah yolunda insanlarla omuz omuza verip cihat etmek, tek başına yıllarca namaz kılıp kendini ibadete vermekten daha faziletliydi.(3) Dini yaşamak, bir köşeye çekilip yalnızca Allah’a olan sorumluluklarını yerine getirmekten ibaret değildir. Aksine Yüce dinimiz İslam, kişiden, Allah’a karşı görevlerini yaparken bir taraftan da insanlarla ve diğer canlılarla olan ilişkilerini gözetmesini talep eder. Bu yüzdendir ki Allah Resulü, kendisini ibadete verip ailesini ihmal ettiği için eşi tarafından şikayet edilen Osman b. Maz’un’u da “Ey Osman! Bize ruhbanlık emredilmedi. Bende senin için örnek yok mu? Vallahi, Allah’tan en çok korkanınız ve O’nun sınırlarını en çok gözeteniniz benim”(4) diye uyarmıştır. Muhterem Müslümanlar! İslam, bireyi olduğu kadar toplumu da dikkate alan sosyal bir dindir. İslam’ın bu boyutu, inanç, ibadet, ahlak ve insani ilişkilerin hepsinde açıkça görülmektedir. Allah’ü Teâlâ, ilk vahiy tecrübesinin heyecanı ile örtüsüne bürünen elçisine, daha peygamberliğinin başında kalkıp topluma karışmayı, çevresini uyarmayı emretmiştir. Efendimiz de bu emre göre evde, mescitte, sokakta, çarşıda insanları görüp gözetiyor, Rabbi’nden gelenleri birlikte yaşadığı insanlara öğretiyordu. İnsanlarla hep iç içe olan Hz. Peygamber, aynı şekilde ümmetinin de başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmasını istiyordu. Ashabına “insanların vereceği eza ve cefaya katlanmayı”(5), ama “kimseye eziyet etmemeyi” hayatlarının temel düsturu olarak öğütlemişti. Buna göre inanan insan, imanın bir gereği olarak toplumda huzursuzluğa ve zarara neden olacak her türlü davranıştan uzak kalmalıydı. Yine Hz. Peygamber, sadece kendi rahatını düşünen bencilce bir hayat tarzından ashabını ısrarla sakındırmıştı. Mü’minler sadece “ben nasıl rahat ederim”e göre değil, “nasıl rahat ettiririm”e göre hayatlarını tanzim etmeliydi. Kardeşinin ihtiyacını gözetmek ve sıkıntılı gününde onun yanında olmak, bir mü’min için hayat tarzı haline gelmeliydi. Kardeşlerim! Günümüzde şehirler giderek kalabalıklaşmasına rağmen sosyal ilişkiler oldukça zayıflamış, modern hayatın getirileri insanı daha da yalnızlaştırmıştır. İnsanlar bir arada bulundukları halde adeta aralarında görünmez duvarlar varmış gibi birbiriyle iletişimden yoksun hale gelmişlerdir. Hâlbuki Müslümana yakışan, insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmak ve dünyayı gerçek anlamda yaşanabilir hale getirmektir. Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadisiyle bitiriyorum: “İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden çekindiği kimsedir.”(6) Hazırlayan: Yahya OFŞİN Çine Vaizi Redaksiyon: İl Hutbe Komisyonu 1-Al-i İmran,110 2- İbn Hanbel,2,400 3-Tirmizi, Fedail’ül Cihad,17 4-İbn Hanbel,7,226 5-Tirmizi,Sıfat’ül-Kıyame,55 6-Muvatta’,Hüsnü’l Hulk,