Free Copy for Web Publicatıon K. E. Gokay M.D., Ph.D. Di George Sendromu ve VCF sendromu: Di George sendromu yaklaşık her 4,000 canlı doğumda bir (1:4000) olmak üzere oldukça nadir görülen bir konjenital hastalıktır. Klinik olarak hastalığın semptomları hastadan hastaya bariz değişkenlikler ğöstermekle beraber bu hastalarda tipik bir yüz ifadesinin yanı sıra sıklıkla konjenital kalp defektleri, hipoparatiroidizim ve tekrarlayan ağır enfeksiyonlar görülür. Di George sendromu mayoz bölünme esnasında gamet hücrelerinde meydana gelen bir rekombinasyon hatası sonucu 22. (yirmi ikinci) kromozomdan geniş bir bölgenin silinmesi (delesyonu) yada translokasyonu (başka bir kromozoma taşınması) sonucu de novo oluşan bir genetik anomalidir. Hastalık genellikle kromozomdan geniş bir bölgenin kaybı sonucu oluştuğundan dolayı Di George sendromunda moleküler genetik patoloji tek bir gene indirgenemez. Dahası bu hastalarda kromozomdan silinen bölgenin genişliği hastadan hastaya farklılık gösterdiğinden dolayı, vakalarda klinik tablonun delesyondan etkilenen genlerin sayısı ile doğru orantılı olarak ağırlaştığı bilinmektedir. Di George sendronunda delesyona uğrayan bölgedeki genlerin embriyonun gelişimi esnasında 3. ve 4. faranjial keseciklerin normal gelişimi için gerekli oldukları bilinmektedir. Dolayısıyla bu embryonik yapılardan türeyen organlar: timus bezi, paratiroid bezleri, aort yayı, dudak ve kulakların alt kısımları Di George sendromunda tutulan primer anatomik yapılardır. Hastalarda timus tutulumu immün yetmezlik, paratiroid tutulumu kalsiyum metabolizma bozuklukları, aort tutulumu konjenital kalp hastalığı ve dudak-kulak tutulumu tipik yüz ifadesi olarak tabloya yansır. Hastalık çoğu olguda ağır seyreder ve %75 olgu neonatal dönemde genellikle mevcut konjenital kalp hastalığının etiyolojik taraması esnasında tanı alır. Ancak bazı geç bulgu veren ve kısmen hafif seyreden klinik vakalarda hastalığın tanısı okul çağına kadar gecikebilir. Bu ileri yaşta tanı alan olgularda temel bulguların yanı sıra gelişme bozuklukları, davranış bozuklukları ve sık tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı komplikasyonlarda tabloya eşlik eder. Hastalığın patogenezinde etken böigede (22q11.2) yer alan ve Di George sendromunda sıklıkla delesyona uğradığı bilinen genlerden biri “Di George Syndrome critical gene” DGS geni yada bir başka deyişle Tbx1 genidir. Tbx1 gen ürünü, açık yazılımıyla T-Box 1, bir transkripsiyon faktörü olarak aslında kontrolü altında tuttuğu birçok genin fonksiyonunu modifiye etmektedir. Ancak Tbx1’in bilhassa timus bezinin normal gelişimi için gerekli olduğu bilinmektedir. Di George sendromu hastalarında bu genin silinmesi sonucu timus yetmezliği geliştiği ve bu sebeple T-hücrelerine bağlı immün cevabın hastalarda hiçbir zaman tam oluşamamasından dolayı tedavi edilmesi zor ağır enfeksiyonlar görüldüğü düşünülmektedir. Sonunda Di George sendromu tanısı alan bazı vakaların gebelik esnasında aşırı alkol alımına atıf edildiği bilinmektediir. Ayruca otozomal dominant geçiş gösteren bir hastalık olan (Damak-Kalp-Yüz) Velo-Cardio-Facial (VCF) sendromu, veya bir başka adıyla Shprintzen sendromu, %70 olguda 22q11 bölgesinde bir delesyona bağlı gelişmekte ve Di George sendromu ile uyuşan bulgular verebilmektedir. Moleküler genetik mekanizma her iki sendromda da biribirine çok yakın yerleşik ve bazen örtüşen genlere atıf edilmektedir. Ancak VCF sendromunu Di George sendromundan ayıran temel bulgular yarık damak-dudak tutulumu, gelişme geriliği ve öğrenme zorluğu ile bereber seyretmesi ve kalıtsal geçiş göstermesidir. Bu sebeple Di George sendromunun ayırıcı tanısında fetal alkol sendromu ve VCF sendromu unutulmamlıdır. Di George sendromunda ve VCF sendromu hastalarının büyük çoğunluğunda moleküler genetik tanı bir sitogenetik test yöntemi olan FISH (Fluorescent in-situ hybridization) tekniği ile 22. kromozomdaki delesyonun saptanması ile konur (22q11). Ancak interfaz (quick) FISH ile delesyonun saptanaması halinde metafaz yaymada 22. kromozomu içeren bir translokasyonun taranması gerekebilir. Di George sendromu sıklıkla de-novo gelişen bir anomaliye bağlı olduğundan, bu sendromunda prrdiktif analiz veya taşıyıcılık testlernin yeri yoktur. Ancak hasta çocuk sahibi ebeveynlerin mükerrer gebeliklerinde FISH yöntemi ile kromozomal delesyon analizi prenatal tanı amacıyla amniosentez yoluyla alınan fetal hücreler üzerinde de uygulanabilir. VCF sendromunda ise tanının atlanması ve tanı konan ailelere danışmanlık hizmeti verilmesi koruyucu hekimlik açısından zorunludur. Bu sebeple yarık damak ve./veya konjenital kalp hastalığı bulunan çocuklarda genetik etiyoloji taraması yapılması bir zorunluluktur. NOT: Eğer FISH tekniği ile 22q11 delesyonu saptanır ancak hastaya klinik olarak veya aile öyküsüne göre VCF sendomu tanısı konursa bu ailelere ayrıca genetik danışmanlık hizmeti verilmeli ve akraba evliliklerinden kaçınılması önerilmelidir. Zira VCF sendromunun görülme ensidansı her 2,000 canlı doğumda bir (1:2,000) olmakla beraber endisansın yarık damak olgularında 1:12 (%8) olduğu unutulmamalıdır. 22q11 delesyonunun saptanamadığı VCF sendomu hastaları ve ailelerinden araştırmaya yönelik testler için DNA bankası oluşturulması mutlaka tavsiye edilmelidir.