Venezuela: Açlığın içinde bir Kurucu Meclis aldatmacası İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü enternasyonal (UITCI) ve Sosyalist Sol (Arjantin – IS) liderlerinden Miguel Sorans, Venezuela’daki gelişmeleri ülkenin başkenti Caracas’ta değerlendirdi. Bu makale Sosyalist Sosyalist’te, 10 Mayıs’ta yayımlandı. Sol’un yayın organı Nicolos Maduro ülke çapında en az 40 kişinin öldüğü 350’den fazla kişinin de yaralandığı kitlesel protesto gösterilerine vahşice saldırının ardından kitleleri aldatmaya dönük bir kurucu meclisin toplanması çağrısında bulundu. Kemer sıkma politikalarına devam edebilmek için iktidarını bu yolla uzatmaya çalışıyor. Bu arada ülkede açlık ve kıtlık artmaya devam ederken hükümet, ülkenin dış borçlarını ödemeye devam ediyor. Birçok yerde ekmek yok ve genel ücret 30 ila 50 dolara düşmüş durumda. Maduro hükümeti sol değil işçi düşmanı bir hükümettir. Burjuva muhalefeti MUD’un (Demokratik Birlik Masası) programıyla da siyasi çıkış sağlanamaz. Maduro’yu devirene kadar seferberliklere devam etmeli ve işçi sınıfının bağımsızlığı temelinde bir siyasi alternatif hazırlıklarını sürdürmeliyiz. Venezuela’da yaşananların ve Maduro’nun Chavezci hükümeti ve onun Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) aslında ne olduğunu betimleyen günlük hayattaki en basit örnek; pazar sabahı mahalle fırınlarına gidip ekmek almak isteyen insanların, “bugün ekmek yok yarın da çıkmayacak” diye geri gönderilmeleri. Fakat bu durum sadece pazar günleri değil, artık her gün meydana gelmeye başladı. Ülkede bir süre önce, tuvalet kağıdı eksikliği vardı, ancak ekmek eksikliğinin baş göstermesi kitlesel açlık ve kıtlığa yol açmış durumda. İşte Maduro’nun “gerçekleştirmeye çalıştığı” demokratik ve özgür ülke bu. Aylardır milyonlarca insan ekmek ve “arepa” (Orta ve Güney Amerika’ya özgü bir ekmek türü, ç.) yapmak için un bulmak başlı başına bir serüvene dönüştü. Bunun yanında gösteri hakkının engellenmesi ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi etkenler mevcut isyanların ve öfkenin artmasına temel teşkil ediyor. Halkın çoğunluğu Maduro ve hükümetinden nefret etmekte. Hükümet ekmek, temel gıda ve tıbbi ilaçları temin edemiyor. Bugüne kadar bu rejimi savunmuş olan sol çevrelerin de ülkede neler olup bittiğini anlamasının zamanı artık geldi. Ülkedeki gıda sıkıntısının nedeni, “sözde ekonomik savaş” değil Hükümetin dış borcu ödemeye devam etmesi (2016’da 18 milyar dolar ödemişken 2017 yılı boyunca tahmini 17 milyar dolar ödeyecek) ve çokuluslu petrol şirketleriyle anlaşmaların sürdürülmesidir. Kurucu meclis saçmalığı Siyasi ve sosyal krizin merkezinde olan ülkede Maduro, ulusal kurucu meclis aldatmacasına can kurtaran simidi gibi sarıldı. Venezuela’daki siyasi partimiz Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (PSL), Kurucu Meclis’in bir aldatmaca olduğunu açıkladı; çünkü 500 üyesinden birçoğu bizzat hükümet tarafından kontrol edilen örgütler tarafından aday gösterilecek ve “bölgesel seçimlerde” hiç kimse kimin aday olduğunu bilmeyecek. Şüphesiz ki Maduro, bu manevrayı, kitlesel seferberliklerin büyüdüğü bir ortamda iktidarda kalabilme adına kendisine zaman kazandırmak için yaptı. Ve öte yandan, “katılımcı ve etkileşimli demokrasi” masalıyla kendisinin 2018 yılında yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidebilmesi için güç kazanmaya çalışıyor. Bir burjuva Stalinist olan Maduro ve hükümetinin hedefi, tek parti modeli etrafında totaliter bir rejimi git gide sağlamlaştırmaktır. Kendini sosyalist ve antiemperyalist olarak nitelendiren, fakat ülkeyi sermayedarlar ve çokuluslu şirketler için yöneten baskıcı bir hükümettir bu. Bu durumu sona erdirmek için temel hedef Maduro’nun istifasını talep ederek kitleleri seferberliğe itmek olmalıdır. Demokratik halk isyanı başladı Caracas’ta başlayan sokak çatışmaları bir ay içinde ülke çapına yayılan hükümet karşıtı kitle gösterilerine dönüştü. Bu kitlesel gösteriler burjuva muhalefet MUD’un kontrolünde değil, şimdiden onu aşmış durumda. Ülkenin tüm şehirlerinde Chavezciliğin toplumsal temelini oluşturan yoksul halk kitleleri de bu gösterilere katılıyor. Ayaklanmalar; toplu yürüyüş, tencere ve tava eylemleri, otoyolları barikatlarla kapatma, kadın hareketi yürüyüşleri ve geniş halk kesimlerinin yoksulluğunu ve umutsuzluğunu gösteren yaygın yağma gibi farklı biçimlerde ilerlemekte. Buradan hareketle “MUD’un ve sağın güçlendiği” tezi tamamen yanlıştır. MUD önderliği bile kendi tabanının basıncıyla seferberliklere katılmak zorunda kaldı. Caracas’ta eylemler El Valle, Coche, Enero 23, Baruta ve Julio de Petare gibi emekçi mahallelerde başladı. Carabobo eyaletine bağlı Valencia‘da geçen hafta bölgenin güneyindeki işçi mahallelerinde büyük bir ayaklanma başladı. Isabelica, San Blas, Los Cedros, Guayos gibi mahallerdeki yağma ve şiddet olaylarıyla beraber polisle şiddetli çatışmalar yaşandı. Tocuyito, Táchira, Mérida, Maracaibo, Barquisimeto gibi bölgelere de bu çatışmalar yayıldı. Çatışmalardaki çoğu genç 40’tan fazla insanın ölümünden, 350’den fazla insanın yaralanmasından Bolivarcı Ulusal Polis teşkilatı (PNB) ve Paramiliter bir yapılanma olan Bolivarcı Ulusal Muhafızlar (GBN) sorumludur. Öğrencilerin ve işçi sınıfının başını çektiği bu gösterilerde gözaltına alınıp tutuklanan yüzlerce kişi “terörizm” ile suçlanarak askeri mahkemelere gönderiliyor. Mahallelerde ve sokaklarda kendi yaptıkları kalkanlar ve barikatlarla kendilerini savunuyorlar. Şehir yürüyüşlerinde, MUD’un çevresinde toplanan kesimler bile, Maduro iktidarı ile savaşabilmek için bağımsız politik gruplara katılmaya başlıyor. Örneğin Maraca’da bir grup genç gösterilere “Ne MUD ne de PSUV, Bizler tepedekiler için gelen tabandaki halkız” yazan bir pankartla katıldı. Politik örgütümüz PSL’nin devrimci militanları, kendi talepleri ve sloganlarını yükselten bu ayaklanma sürecine eşlik ediyorlar. Chavezciliğin içindeki çatlaklar ve Maduro Halk seferberliğinin kararlılığı, Chavezciliğin içinde çatırdamalara yol açmış durumda. Bu yarılmalar henüz başlangıç düzeyinde olmakla birlikte önümüzdeki dönemde derinleşebilir. Bunların en önemlisi Cumhuriyet Başsavcısı Luisa Ortega Diaz’ın, The Wall Street Journal gazetesine verdiği bir röportajda “Eğer devlet yasaya uymayan kararlar alırsa vatandaşlardan barışçıl ve yasalara uyan bir davranış talep edemeyiz.” şeklinde bir açıklama yaparak hükümetten ayrı bir tutuma sahip olduğunu göstermesi oldu. Yine Çocukluk ve Gençlik Orkestrası Milli Sistem yöneticisi, baskıyı reddeden Chavezci sempatizan Gustavo Dudamel, aynı şekilde, Chavezci yönetilerden, Anzoategui eski valisi ve bugünki ombudsman Tarek Williams Saab’ın oğlu ve önemli beyzbol oyuncularından Jesus Aquilar, Eduardo Perez ve Robinson Chirinos da hükümetin tutumuna itirazlarını açıkladılar. Maduro’nun devrilmesi için verilen mücadelenin önü açık. PSL’nin dikkati çektiği gibi “Mevcut düzenden çıkış bir MUD ve onun partilerinin hükümetiyle sağlanamaz. Onlar geleneksel Amerikan yanlısı ve burjuva politikayı temsil ediyorlar. (…) Bundan dolayı Maduro’nun kemer sıkma paketini reddetmiyorlar, dış borç ödemesine devam etmesine karşı çıkmıyorlar. Açık şekilde Maduro’nun istifasını talep etmiyorlar. 2016’da hüsranla sonuçlanan diyalog süreciyle yaptıkları gibi, halkın ve gençliğin sırtından hükümetle yeni bir müzakere başlatmak için taban baskısını ve halk seferberliklerini kullanıyorlar.” Maduro’nun ve hükümetinin istifası için verilen mücadele, PSL’nin öne sürdüğü gibi, işçilerin ve halkın acil ekonomik ihtiyaçlarına dönük bir planı hayata geçirebilecek bir İşçi Hükümeti için mücadele stratejisine ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla, seferberliklerin yanı sıra Chavezcilikten kopan sol kesimlerle alternatif bir siyasi kutubun oluşumunu inşa etmeye devam etmek gerekiyor. Venezuela işçi sınıfının ve halkının ihtiyaç duyduğu köklü değişimler yönünde ilerlemek için halk seferberliklerini sürdürmeliyiz. Maduro’nun düşüşüne dek