الرسالة المفيدة 3 الرسالة المفيدة Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla Hamd, ancak Allah içindir. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü amellerimizden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Allah’tan başka ibadete layık ilâh olmadığına şehâdet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Resûlüdür. “Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin” (Âl-i İmrân, 3/102) “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riâyetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinize gözetleyicidir” (Nisâ, 4/1) “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.Kim Allah ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur” (Ahzâb, 33/70-71) Şüphesiz, sözlerin en doğrusu Allah’ın kelâm’ı, yolların en güzeli Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem yolu ve işlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Sonradan 4 الرسالة المفيدة uydurulup dine sokulan her yenilik bid’at ve her bid’at sapıklıktır. Ve her sapıklık da ateştedir. Bundan sonra: Şüphesiz insanoğlu hayatında çeşitli merhalelerden geçiyor, bilhassa okuyan insanlarda bu böyledir. Okudukça ilmi gelişiyor, ilmi gelişince ufuğu genişliyor, ufuğu genişleyince de görüşleri değiştiriyor. Ta ki bir yerde hakikatı idrak edip, hakkı anlayana kadar. Ne var ki okumayan insanlar oldukları yerde duruyorlar, hatta geriye gidiyorlar. Uzun zamanlar önce bende pek okumazdım ve sizin topluluğunuza katıldım, sizden biriydim. Gerçek o zamanlarda bile her gördüğümü, duyduğumu beğenmedim, ama karşı çıkacak ilmim yoktu. Daha sonra ise Allah (s.t.) bana bir dönem okumayı nasip etti ve beni ilmi hazinelere götürdü. Allah rızası ve eski arkadaşlık hakkı için bu hazineleri sizinle paylaşmak istiyorum. Akide konusunda selef ve selefi takip eden alimlerin kitap ve risalelerinde yazıldığı gibi inanıp itikad ediyorum. Zira onlar delillerini Kuran ve sünnetten aldılar. Bu kitap ve risalelerinden özellikle şunları zikretmek istiyorum: İbn Teymiyye'nin el Akidet'ul Vasitiyye'si, Ebu Hanife'nin Fıkh-ı Ekber'i, Ebu Cafer et Tahavi'nin el Akidet'u Tahaviyye'si, Ahmed bin Hanbel'in Usul'u Sunne'si, Ebu Muhammed Abdulgani el Makdisi'nin el İktisad fi'l İtikad'i. 5 الرسالة المفيدة Tevhid konusunda ise yine selef ve selefi takip eden alimlerin, bilhassa İbn Teymiyye, İbn Kayyım ve ilk dönem necd alimlerin kitap ve risalelerinde yazıldığı gibi inanıyorum. Zira onların delilleri Kuran ve sünnet idi. Bu konuda İbn Teymiyye ve öğrencisi olan İbn Kayyım'in kitap ve risaleleri, birde Muhammed bin Abdulvehhab ve torunların kitapları ve risaleleri önemlidir. El Vela ve'l bera konusunda ise yine selef ve selefi takip eden alimlerin kitap ve risalelerinde yazılmış olduğu gibi inanıyorum. Zira onlar delillerini Kuran ve sünnetten aldılar. Bilhassa İbn Teymiyye'nin Sırat-ı Mustakim'i, Süleyman bin Abdullah'ın ed Delail'i ve Hamd bin Ali bin Atik'in Sebilu Necat'ı bu konuda aydınlatıcı eserlerdir. Okuduğum kitablardan anladım ki, ''ben müslümanım'' demekle müslüman olunmuyor. Kelime-i şehadeti sadece dil ile telafüz etmek müslüman olabilmek için yetmiyor. Anladım ki, bu kelimenin manasını bilmeden, şartlarını yerine getirmeden, erkanlarına riayet etmeden, onu bozan şeylerden uzak kalmadan, manasını hayatın her alanında uygulamadan günde bin kere dil ile söylense bile kuru ve faydasız bir iddiadan ötürü geçmez. Anladım ki namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek ve sair ibadet şekillerini yapmak kişiyi müslüman yapmaz. Müslüman olabilmek için daha fazla lazım. Peki, kişi müslüman olabilmesi için neler yapıp, nelere iman 6 الرسالة المفيدة edip, itikad etmelidir? Okumuş olduğum kitapların neticesi olarak diyorum ki, müslüman olabilmek için Allah’ı (Azze ve Celle), hem Rububiyette, hem Ulûhiyette ve hem de İsim ve Sıfatlarında Tevhid etmek gerekmektedir! O’ndan başka ilah olduğunu düşünenleri ya da ilahlaştırılan tağutları ve onlara ibadet edenleri tekfir edilmelidir! Hem bu tağutları hemde onlara ibadet edenleri tekfir etmeyenleri de tekfir edilmelidir! Muhammed ibn Abd ul-Vahhab (rahimehullah) dedi: “İslam dininin aslı ve kaidesi iki önemli hususu ihtiva etmektedir: Birincisi: Tek olan, ortağı olmayan Allah'a ibadet edip, insanları buna davet etmek, dostluğu velayeti bunun üzerine bina etmek, bunu terkedenleri de tekfir etmek. İkincisi: Allah'a ibadet hususunda şirkten sakındırmak, şirk içinde olanlara düşmanlık besleyip bunları tekfir etmek ve bu hususta gerçekten sert davranmak gerekir. (ed-Durur esSeniyye 2/229) Tağutu inkar ve tekfir edebilmek için, tam olarak tağutun ne olduğunu çok iyi bilmelisin. Tağut, lugat manası olarak tağa, yetgi, tugyan, yetgu, 7 الرسالة المفيدة tugyanen kökünden türemiştir. Kelime manası olarak haddini aşan mahluk, yükselmiş, küfürde ileri gitmiş, isyanda haddini aşmış demektir. Bu özelliklere sahip olan herkes tagut olarak isimlendirilir. “Ki onlar şehirlerde azgınlaşmışlardı.” (Fecr 89/11) "Tagal mau ve’l bahr"; su ve deniz yükseldi denildiğinde, denizin dalgaları yükseldi manasına gelir. Haddini aşan her şeye tagut denir. "Tagut" kelimesi, hem tekil ve çoğul hem de dişi ve erkek için kullanılır. Tagutun çoğulu; "tavagit" dir. Hadiste şöyle geçer: "Babalarınız ve tagutlar (tavagi - tavagit) adına yemin etmeyin!" Hadisteki "tavagi" kelimesi, "tagiyenin" çoğuludur. Bunlar ise müşriklerin ibadet ettikleri putlar ve başkalarına verdikleri isimlerdir. Devs tagiyesi, Hesam tagiyesi denildiğinde Devs ve Hesam kabilelerinin taptığı putlar kastedilirdi. "Tavagi"; küfürde haddini aşan manasına da gelir. Bu durumda, Devs ve Hesam’ın büyükleri ve ileri gelenlerine itaat kastedilir. (Lisanul Arap c: 15 s: 7) Ebu İshak şöyle dedi: "Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen her şey cibt ve 8 الرسالة المفيدة tağuttur... Allah-u Teâlâ bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor: "Onlar, taguta ve cibte inanıyorlar." (Nisa: 51) Şu’bi, Ata ve Mücahid şöyle dediler: "Cibt; sihirdir. Tağut ise; şeytan, kahin ve dalalette baş olan herkestir." El Ahfeş: "Tağuta kulluk etmekten kaçınarak..." (Zümer: 17) ayeti hakkında şöyle dedi: "Tağut putlardan olabildiği gibi cin ve insanlardan da olabilir." (Bu açıklamaların hepsi Lisan’ul Arap’ta geçmektedir.) Vahidi şöyle dedi: "Bütün arapça dil alimleri tağutu, "Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen herşey" olarak tarif etmişlerdir." Nevevi şöyle dedi: "Leys, Ebu Ubeyde ve El Kesai "tağut" hakkında şöyle dediler: "Tağut; Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen her şeydir." (Şerh Sahihi Müslim c: 3 s: 18) Cevheri şöyle dedi: "Tağut, şeytan ve dalalette baş olan herkestir." 9 الرسالة المفيدة İbni Cerir Taberi şöyle dedi: "Bana göre tağuta verilecek en doğru mana; Allah-u Teâlâ'ya karşı haddini aşan ve Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine zorla veya gönüllü itaat edip bağlanılarak ibadet edilendir. Kendisine ibadet edilen bu varlık bir insan olabileceği gibi şeytan, put veya herhangi bir şey de olabilir." (Taberi Tefsiri) İmam Kurtubi şöyle dedi: "Tağut; kahin, şeytan ve sapıklıkta öncü olan kimselerdir." (Kurtubi Tefsiri c: 3 s: 282) Kurtubi bir başka yerde şöyle dedi: "Tağutu reddedin", demek; "şeytan, kahin, put ve bunlar gibi Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen ve sapıklığa çağıran her şeyi terkedin" demektir." (Kurtubi tefsiri c: 9 s: 10) İbni Teymiyye şöyle dedi: "Tağut Fa’lut kalıbında olup tuğyandan türemiştir. Tuğyan ise haddi aşmaktır. Bu ise zulüm ve haksızlıktır. Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine ibadet edilen kişi, eğer buna razıysa tağut olmuştur.'' (Tağutun tarifiyle ilgili burada sınır konulmasının sebebi Allah-u Teâlâ'dan başka kendilerine ibadet edilen nebi ve salih kişileri istisna etmek içindir. Zira onlar, hiç bir şekilde kendilerine ibadet edilmesine razı değildirler. Bu sebeble onlar tağut olarak isimlendirilmezler. Fakat bu kimselere ibadet eden kimseler reddedilir ve tekfir edilirler.) 10 الرسالة المفيدة Bu sebeble Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, putları tagutlar olarak isimlendirmiştir. Sahih bir hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: "Tağutlara ibadet edenler (ahiret gününde) tagutların peşine düşerler." - Allah-u Teâlâ'ya isyan konusunda, - Hidayet ve hak dinin dışında, - Kitab ve sünnete muhalif olarak; kendisine itaat edilip, bağlanılan her yol tağuttur. Bu sebeble Allah-u Teâlâ'nın kitabı dışında hüküm veren ve kendisine muhakeme olunan kişiye tagut ismi verilmiştir. Firavun’a da işte bu sebeble tağut denilmiştir." (Fetvalar c: 28 s: 200) İbni Kayyım şöyle dedi: "Tağut; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme konusunda haddini aşan kul demektir. İnsanların tağutu; Allah-u Teâlâ ve rasulünün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah-u Teâlâ'nın emrine dayanmaksızın ve Allah-u Teâlâ'ya itaat etmeksizin zatı için tabi olunanlardır. İşte alemlerin tağutu bunlardır. Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan, insanların çoğunun Allah-u Teâlâ'ya değil, tağutlara ibadet ettiğini, Allah-u Teâlâ ve rasulünün hükümlerine değil tağutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah-u Teâlâ ve rasulüne değil, tağuta itaat edip tabi olduklarını 11 الرسالة المفيدة görürsün." (A’lamu’l Muvakkiin c: 1 s: 50) Burada şunu ifade etmeden geçmeyeceğim: İbni Kayyım’ın, zamanındaki yani 700 sene önceki insanların çoğu hakkındaki görüşü böyleyse, bizim zamanımızın insanlarını görseydi acaba onlar hakkındaki görüşü nasıl olurdu? İmam Abdurrahman Ebu Batin şöyle dedi: "Tağut; Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilenlerin, sapıklıkta öncü olanların, batıla çağıran ve onu iyi gösterenlerin hepsidir. Allah-u Teâlâ ve rasulüne zıd olan hükümlerle insanlar arasında hüküm verenler, kahin ve sihirbazlar, sapık ve yalan hikayeler uydurarak insanları mezarlara ibadet etmeye çağıran mezar bekçileri, hizmetçileri ve koruyucuları aynı şekilde birer tağuttur. Bu tağutların aslı ve en büyüğü ise şeytandır. Şeytan en büyük tağuttur. Allah-u Teâlâ daha iyi bilir." (Ed-Durerus Seniye c: 2 s: 103) Şeyh Muhammed Hamid el Fıkhi şöyle dedi: "Selef alimlerinin tağut hakkındaki sözlerinden şu anlaşılır: Tağut; Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmeyi, dinde ihlaslı olmayı, Allah-u Teâlâ ve rasulüne itaat etmeyi engelleyerek başka yönlere sevk edendir. Bu, cin ve insanlardan şeytanlar 12 الرسالة المفيدة olabileceği gibi, ağaç, taş ve başka şeyler de olabilir. İslam şeriatine muhalif kanunlarla hükmetmek, insanın kan, mal ve ırzları konusunda hüküm vermek için konulan bütün kanunlar, Allah-u Teâlâ'nın şeriati olan hadleri kaldıran, faizin, zinanın ve içkinin haramlığını iptal eden bütün beşeri kanunlar tağut kavramına girerler. Zaten böyle kanunların her biri başlı başına birer tağuttur. Aynı şekilde yazan kişinin niyeti ne olursa olsun, ister bilerek yazsın isterse bilmeden yazsın, haktan ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiği şeriatten yüz çevirmek için yazılan her kitap da birer tağuttur." (Fethul Mecid kitabında dipnot s: 282, Dar’el Kutubil İlmiyye) Süleyman b. Sehman tagut hakkında şöyle dedi: "Tağut; - hüküm tağutu, - ibadet tağutu ve - itaat ve tabi olma tağutu olmak üzere üç türlüdür.." (Ed-Durerus Seniye c: 8 s: 272 mürtedin hükmü bölümü) Tağut; ibadetle ilgili en basit meselelerde bile olsa, Allah-u Teâlâ dışında rızası sebebiyle kendisine ibadet edilendir. Sevgi, dostluk, düşmanlık, itaat, bağlanma, muhakeme olma, dua, korku, adak, namaz ve uluhiyyetle alakalı herhangi bir konuda kendisine ibadet edilen Allah-u Teâlâ dışındaki her varlık tağuttur. 13 الرسالة المفيدة Allah-u Teâlâ'nın şeriatine muhalif olan bütün kanun ve şeriatlerin her biri birer tağuttur. Küfür, fesat ve sapıklıkta öncü olan herkes birer tağuttur. Yani Allah ve Rasulunün koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, dini Allah’a has kılmayı , Allah’a ve Rasulüne tabi olmayı engeleyen herşeydir. Bu insi, cinni, şeytan, nefis, hayvan, ağaç, para, taş, kadın, mezar olabileceği gibi, Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim bir diktatör, bir kral, halkın seçtiği bir zümre (demokrasi), bir meclis veya bir grup bilim adamı olabilir. İnsanlar arasındaki hukuki ilişkileri, davranış biçimlerini, ekonomik meseleleri, kısaca beşeri münasebetleri düzenleyen ve müyyedeye bağlayan, Kur’an ve sünnetten kaynaklanmayan, ister yabancı olsun, ister yerli, her türlü beşeri kanun ilke, değer yargısı ve davranış kalıpları bu kelimenin anlamı içine girer. Allah ve Rasulü (sas) dışında kendisine muhakeme olunan veya Allah dışında kendisine itaat edilen veya Allah’ın izin vermediği konularda kendisini tabi olunan varlıklardır. Baş tağutlar Tağutlar sayı bakımdan çoktur. Ançak bunlardan beş tanesi önemli yer tutuyor. 1. İnsanları Allah’tan başkalarına çağıran şeytan. 14 الرسالة المفيدة Allah (cc) diyor: “Ey Ademoğlu! Ben size şeytana ibadet etmeyin, çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır, diye bildirmedim mi ?” (Yasin 36/60) 2. İnsanları Allah’ın hükmünden başka hükümlerle muhakemeye zorlayan ve Allah’ın hükümlerini değiştiren zalim idareciler. Allah (cc) buyuruyor ki: “Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyormusun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Oysa ki, şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” (Nisa 4/60) 3. Allah’ın indirdiklerinden başka hükümlerle hükmedenler. Allah (cc) diyor: “Kim Allah’ın indirdiğiyle hüküm vermezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide 5/44) 4. Gaybı bildiğini iddia eden kişi. Allah (cc) buyuruyor: “Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyeni kimseye göstermez.” (Cin 72/26) “Gaybın anahtarı O’nun katındadır. O’ndan başka hiç kimse onu bilemez. Karada ve denizde onların hepsini O bilir.” (En’am 6/59) 15 الرسالة المفيدة 5. Kendisine ibadet edilen ve buna rıza gösteren. Allah (cc) şöyle diyor: “Onlar içinde kim, ben Allah’tan başka bir ilahım derse, işte onu cehennemle cezalandıracağız. Zulmedenlerin cezasını işte böyle veririz.” (Enbiya 21/29) Bunun dışında günümüzde tağutların başlarından bazıları şunlardır: · Birleşmiş Milletler Teşkilatı, · BM'ye üye olan bütün devletler, · Bu ülkelerin liderleri ve kanun yapan herkes, · Allah-u Teâlâ Dışında Şeriat -Kanun- Koyan, · Allah’ın Kanunları Dışındaki Her Kanun, · Tüm kanun çıkartan hükümetler ve bu kanunları yapmaya yardım edenler; parlamentolar, millet meclisleri, parlamento üyeleri, bakanlar, milletvekiller; · Bu devletlerin ve hükümetlerin tüm memurları; · Bu devletlerin okullarındaki öğretmenler; · Bu ülkelerin siyasi partileri; · Bu partilerin yardımcıları, destekçileri ve memurları; · Bu siyasi partileri destekleyen ve oy verenler; · Bu hükümetlerin kanunlarına inanan, bu kanunlarıyla hüküm arayan, bu kanunları kabul eden savcılar, avukatlar; · Bu kanunlarla hüküm veren hakimler ve Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyen herkes; · Bu kanunları koruyan ve uygulayan polis, istihbarat vs.; 16 الرسالة المفيدة · Bu kanunlar için savaşan ve hükümetleri korumak ve savunmak için savaşan asker. Velevki sıcak savaşa çıkmazsa bile, askere intisap eden herkes; · Bu kanunları kabul eden ve destekleyen dini liderler; · Bu hükümetleri destekleyen ve bu hükümetlerin devam edebilmeleri için yardım eden zengin üst tabakadan insanlar. Ve bu hükümetlere, bakanlıklara ve devletin kurumlarına maddi destek veren ve yardım eden herkes; · Bu hükümetlere davet eden, onlar için reklam yapan, halkı bu hükümetlere itaat etmeye, o hükümetleri desteklemeye davet eden herkes; · Bu hükümetleri destekleyen, itaat eden, yardım eden, onları sempati gösteren herkes; · Tağutlarla müslümanlara karşı birleşen herkes; · Bu hükümetleri sevenleri, onlara sempati gösterenleri, onları destekleyenleri, onlara yardım edenleri, onlara itaat edenleri, onlara tabi olanları, onları dost (veli) edenleri ve onlara buğz ve düşmanlık göstermeyenleri tekfir etmeyen herkes; · Heva ve Heves; · Allah-u Teâlâ İçin Sevilmeyip Zatı İçin Sevilen; · Allah-u Teâlâ İçin Değil Zatı İçin İtaat Edilen; · Vatan ve Milliyetçilik ; · Kavim ve Kavmiyetçilik -Ülkücülük; · İnsanlık -Hümanizm- Fikri; · Halk; · Bazı Yönleriyle Çoğunluk; · Lahey Adalet Divanı; · İbadet Edilen Put, Haç, Taş, İnek, Mezar, Resim, Hayvan vb. Şeyler; 17 الرسالة المفيدة · Demokrasi; · Sihirbazlar; · Kahinler; · Yahudi hahamlar; · Hıristiyan papazlar; · Gaybi Bildiğini İddia Eden Kimseler; · Yeni dünya düzen(sizliğ)i denilen masonik sistemi; · NATO (North Atlantic Treaty Organization); · Gizli Örgütler; · İşid; · Fifa (uluslararası futbol federasyonları birliği); · Tıbbi mafyası (ilaç üreten firmalar); · Allah-u Teâlâ'dan Başka İbadet Edilen Her Şey; · Deccal; · Sözde İslami cemaatler Tağutu reddetmek nasıl olmalıdır? Tağutu reddetmek beş bölüme ayrılır. 1. Allah’tan başkasına ibadet etmenin batıl olduğunu bilmek ve buna inanmak. Allah (cc) diyor: “İşte böyle şüphesiz, Allah O, hak olandır ve şüphesiz, O’nun dışında taptıkları ise batıldır. Şüphesiz, Allah yücedir, büyüktür.” (Lokman 31/30) 2. Bu inançla Allah’tan başka ibadet edilenleri terketmek. 18 الرسالة المفيدة Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Andolsun ki, biz her kavme Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının diye bir rasul gönderdik.” (Nahl 16/36) Ve: “Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının.” (Hac 22/30) Bil ki, tağuta muhakeme olmak, ondan yardım istemek ve ona sığınmak tağuta ibadet etmek demektir. Terk üç kısıma ayrılır. A. İtikadi terk (kalp ile) B. Kavli terk (söz ile) C. Fiili terk (amel ile) Bir kul bu üçünü kendi hayatına geçirmemişse tağuttan sakınmış olmaz. - Birisi kalpte terk ediyor ama sözde terk etmiyor. Yasaya yemin eden böyledir. - Birisi söz ve amel ile terkediyor, ama kalpte terk etmiyor. Münafıklar böyledir. - Birisi kalpte terk ediyor ama fiilde terk etmiyor. Tağuta secde eden ve tağutun mahkemesine giden böyledir. Bu üçünü bir arada bulundurmayan sakınmış olmaz. 19 الرسالة المفيدة Bazı insanlar diyorlar ki: Fiili terk ve sakınmak gerekmez, itikadi terk (kalp ile) ve kavli terk (söz ile) yeterlidir. Cevab: Bu çok kötü bir söz ve bahanedir. Çünkü ictinab (sakınmak) hem itikadi, hem sözde, hemde amelde sakınmak manasına geliyor. Allah (cc) şöyle buyuruyor: “İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse, bunlardan kaçının, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide 5/90) Mesela: Kim içkinin haram olduğunu biliyor, onu kalpte kabul ediyor, ama içki içmeye devam ediyorsa, o zaman o ameli olarak terk etmiyor, öyle birinin hakkında diyemeyiz ki, o kişi içkiden uzaklaşmış, ama diyoruz ki o içki içiyor. O asi bir müslümandır (müslümansa). Aynen, bir insan tağutun mahkemesinde muhakeme olmanın şirk olduğunu biliyorsa, ve onu da kalpte kabul ediyorsa, ama ameli olarak terk etmiyorsa (yani tağutun mahkemesinde muhakeme olmaya devam ediyorsa, yada orada “hakkını” aramaya devam ediyorsa), tağuttan ve tağutu ibadetten uzaklaşmamış (sakınmamış) demektir. İşte buna diyoruz ki, tağuta ibadet ediyor ve böylece Allah’a şirk koşuyor. Dolaysıyla müşriktir, namaz kılsa da, oruç tutsa da, “cihad” etse de. 3. Onlara karşı düşmanlık beslemek. Allah (cc) İbrahim’in (as) hikayesinde anlatıyor ki İbrahim (as) kavmine şöyle dedi: “Şimdi neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü? Hem 20 الرسالة المفيدة siz, hem de eski atalarınız? İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır. Yalnızca alemlerin Rabbi hariç.” (Şuara 26/75-77) 4. Onlara buğz etmek. Allah Teala diyor: “İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz sizden, ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Bir tek Allah’a inanmanıza kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke (=buğz) belirmiştir.” (Mümtehine 60/4) 5. Onları tekfir etmek. Nasıl tekfir edilir? Bütün kafirleri yada küfre çağıranları kafir olarak kabul etmek. Allah’tan başkasına ibadet edene kafir diye hitab etmek. “Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik.” (Mümtehine 60/4) Bil ki yüce Allah’ın (cc) Ademoğluna ilk farz kıldığı şey tağutu inkar edip, Allah’a iman etmesidir. Allah (cc) diyor: “Andolsun ki biz her millete Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının diye tebliğ etmesi için bir rasul gönderdik.” (Nahl 16/36) Tağutu inkar etmek şöyle olmalıdır: Allah’tan başkasına ibadet etmenin batıl olduğunu bilip, buna inanmalı, bu inançla Allah’tan başka ibadet edilenleri terketmeli, onlara 21 الرسالة المفيدة buğz etmeli, onları tekfir etmeli ve onlara karşı itikadi bakımdan düşmanlık beslenmelidir. İyi bilmelisin ki, bir kimse tağutu reddetmediği müddetçe Allah’a iman etmiş sayılmaz. Çünkü Allah (cc) diyor: “O halde kim tağutu reddedip, Allah’a inanırsa kopması mümkün olmayan sağlam kulpa yapışmıştır.” (Bakara 2/256) Ve okumuş olduğum kitablardan anladım ki, ibadete layık tek ilah olarak Allah'ı kabul edilmelidir! Yine diyorum ki, Muhammed (sas)'in Allah’ın Rasulu ve kulu olduğunu kabul edilmelidir! Ve Allah’a olan tüm ibâdetleri heva ve hevese göre değil, Rasulullah’ın (sas) öğrettiği şekilde yapılmalıdır! Okumuş olduğum kitablarından şunları anladım: 1. La ilahe illallah kelimesini manasını bilmeden söylemek sahibine fayda vermez. Allah (st) şöyle buyurmaktadır: ''Şu halde bil; gerçekten, Allah'tan başka ilah yoktur.'' (Muhammed: 47/19) 22 الرسالة المفيدة ''Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.'' (Zuhruf 43/86) “Mümin olanlar, ancak o kimseler ki, onlar Allah ve Rasulüne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar sadık olanların ta kendileridir.” (Hucurat 49/15) ''Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.'' (Bakara 2/22) Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim Allah’tan başka bir ilah olmadığını bilerek ölürse cennete girer.” (Müslim: 26/43) “Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve benim de Allah’ın Rasulü olduğuma şehadet ederim. Her kim hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın bu iki kelimeyle Allah’ın huzuruna çıkarsa Cennet’e girer.'' (Müslim, İman: 10) "La ilahe illAllah'a şehadet edinceye, bana ve benim getirdiğime iman edinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum." (Sahihi Müslim Nevevi Şerhi c: 1 s: 206) 2. Allah'ın şeriatından başka bir yolu, yürürlüğe konulmuş olan kanunları, sistemi ve her türlü düşünce küfürdür; hem bu yolları, kanunları, sistemleri ve düşüncelerini hemde bunlara uyanları tekfir ettim! 23 الرسالة المفيدة Zira Allah (st) şöyle diyor: “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse kendileridir.'' (Mâide: 5/44) ve, kâfirlerin ta “Hüküm ancak Allah’ındır. Allah kendisinden başkasına değil, ancak kendisine ibadet edilmesini emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf: 12/40) 3.1 Şu an yeryüzünde bir İslam devletinin olmadığını ve dolayısıyla tüm ülkelerin Dar ul Harb olduğunu kabul ettim! Bu konu hakkında icma vardır: "Darul islam müslümanların hakim olup, islam hukukuyla hükmettikleri yerdir. Darul harb ise; içerisinde islam hukukunun uygulanmadığı dardır. Velev ki darul İslama bitşik olsun." (Ahkam-u Ehl-i Zımmet- İbn Kayyim) "Bir yerin darul İslam veya darul harb olmasının ölçüsü orada icra edilen ahkamlardır. Şayet emir ve nehiy yetkisi Müslümanların elinde ise o yer darul İslam'dır. Aksi takdirde ise darul küfürdür.'' (Seylu-l Cerrar, 4/575) "Darul İslam, İslam ahkamının icra edildiği yerdir. Ve orada yaşayan Müslümanlar eman içerisinde olmalıdır. Darul harb ise İslam ahkamının icra edilmediği yerdir. Orada yaşayan Müslümanlar eman içinde değildirler.'' (es-Siyasetu-l Şer'iyye, 69) 24 الرسالة المفيدة 3.2 Bu ülkelerde yaşayan tanımadığım, durumunu bilmediğim herkesi aksi durum isbat oluncaya kadar kafir hükmünü veriyorum! Bu ise asluddin'in bir parçası ve gereğidir, zira asıl hüküm şudur: 'Kim bir dar'da yaşarsa aksi hali ispat oluncaya kadar bu dar'ın hükmünü alıyor.' Dolayısıyla ''dünyada milyarlarca müslüman var'', ''Türkiyede 70 milyon müslüman var'' ve benzeri sözleri söyleyenlerini de tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: "Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken O'dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir. İnkar edenler, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar ve kurbanları tutarak yerine varmasına engel olanlar ise, işte o müşriklerdir. Eğer orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz ve bu yüzden de bir takım güçlüklere uğrayacağınız, tanımadığınız mü'min erkekler ve mü'min kadınlar olmasaydı, Allah savaşa engel olmazdı. Bu, Allah'ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer mü'minler ve kafirler ayrılmış olsalardı, onlardan kafir olanlarına çok acı bir şekilde azab ederdik." (Fetih: 48/ 24-25) ve Ama (azab geldiği sırada) iman edip imanı kendisine yarar sağlamış -Yunus kavminin dışında- bir ülke olsaydı ya! Onlar iman ettikleri zaman dünya hayatında onlardan aşağılatıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar yararlandırdık. (Yunus 10/98) Burdaki ''iman etmiş bir ülke'' ile o ülkenin insanları kastedilmiştir. 25 الرسالة المفيدة Bir de Allah güvenlik ve huzur içinde bulunan bir şehri örnek verdi; oraya rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine inkar etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl 16/112) Burdaki ''inkar etmiş bir şehir'' ile o şehrin insanları kastedilmiştir. ''Andolsun Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman'dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. Onlar: Biz, dediler, Musa aramıza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz! Musa, döndüğünde, dedi: Ey Harun! bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit seni engelleyen ne oldu. Neden benim yolumu takip etmedin? Emrime âsi mi oldun? Harun: Ey annemin oğlu! dedi, saçımı sakalımı, yolma!'' (TaHa 20/90-94) 4.1 Hâkimiyetin ve teşri sadece Allah’a aittir. “Diyorlar ki; hüküm verme işinde bize bir pay var mıdır? De ki; emrin ve hükmün tamamı yalnız Allah'a aittir.” (Al-i İmran: 3/154) ve, “Hüküm vermek ancak Allah’a aittir.” (Yusuf: 12/40) 4.2 Binaenaleyh demokrasi dininde kişilerin kendilerini 26 الرسالة المفيدة yönetecek, nizama sokacak hükümleri çıkaracak olan ilahlarını oy vererek seçmek küfürdür! Bu tür seçimlere katılan herkesi tekfir ettim! Ve hatta onların şirk olan demokrasi dinlerinin bir parçası olan oy binasına gitmenin onların bu demokratik parlamenter sistemini tanımaktan başka bir çıkarılış gayesi taşımadığı için boş oy atmayı ve sandık başına gidenleri de tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Yoksa Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi kanun kılacak ortakları mı var?” (Şura: 42/21) 5. Allah’tan başka hüküm koymuş olan tağutların ve yahut kanunların mahkemelerini başvurmak küfürdür! Hem bu mahkemelerini bu mahkemelerde hüküm arayan yada kendilerini savunanları tekfir ettim! Kendi rızamla tağuntun mahkemesine gitmiyorum, zorla çıkarıldığım takdirde ise onların muhakemesini reddettiğimi açıkça belirtir, onlardan müspet ya da menfi bir hüküm beklenti içerisine girmem! Çünkü Allah (st) şöyle diyor: “Sana ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmekle emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.” (Nisa: 4/60) ve, “Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin etmedikçe ve sonra senin vereceğin karara içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan 27 الرسالة المفيدة teslim olmadıkça hiç biri asla iman etmiş olmaz.” (Nisa: 4/65) 6.1 Avukate vekalet vermek küfürdür! Tağutun zindanına düştüğümde ya da normal zamanlarda beni savunması için yahut hakkımı almak için tutmama izin vermiş olduğu ve de benim durumumu yine tağutun muhakemesine sunacak olan avukata vekâlet vermiyorum, benim üstümdeki velayet hakkını kabul etmiyorum! Avukata vekalet verenlerini tekfir ettim! 6.2 Tağutun mahkemesine başvurmak küfürdür, velev ki orda bazı konularda İslam'ın hükümlere göre hüküm verilse bile! Bu nedenle tağuta gidip, "şu konuda bizim için İslam’ın bu hükmünü icra et" deyip ona velayet vermeyi ve ''günümüzde İslam mahkemesi yoktur sadece tağutun mahkemesi vardır, bu yüzden ondan hüküm alabilirim'' düşüncesini ve böyle yapanlarını da tekfir ettim! 6.3 Kafire velayet vermek küfürdür! Dolayısıyla hayatımın her alanında bir kafire velayet vermeyi ve üzerime hükmetme ''hakkını'' (!) reddettim ve tekfir ettim, isterse sporda bir hakem olsun, isterse de trafik kazasında hüküm veren bir polis memuru olsun. Kafirlere velayet verenleri tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle diyor: “Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere asla yol 28 الرسالة المفيدة vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) ve, “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasulüne çağırıldıklarında "işittik ve itaat ettik"demek sadece mü’minlerin söyleyeceği sözdür, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur: 24/51) 7. Tağutların kanunlarını, düşüncelerini ve dinleri olan demokrasilerini kabul manasına gelecek herhangi bir işte çalışmak küfürdür! Bundan dolayı demokrasi dininin ve yahut başka sistemlerin hakimlik, avukatlık, polislik, öğretmenlik, imam (!) ve yahut buna benzer, sistemin bekası için çalışan, sistemi koruyan yada gelişmesini sağlayan, fikirlerini enjekte edip, onlar için meslek edinilmiş her türlü memurluk dallarında çalışanları tekfir ettim! “Diyorlar ki hüküm vazetme işinde bize bir pay var mı? Deki: "Emir ve hüküm yalnız Allah’a mahsustur.” (Ali İmran: 154) “Yerin ve göklerin hükümranlığı Allah’ındır, bütün işler Allah’a döndürülür.” (Hadid: 57/5) “Onlar cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? İnanmış, akıllı bir topluluk için Allah’tan daha iyi yasa koyucu var mıdır?” (Mâide: 5/50) “Kim Allah’ın indirdiği ile kendileridir.” (Mâide: 5/44) hükmetmezse kâfirlerin ta “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse zâlimlerin ta 29 الرسالة المفيدة kendileridir.” (Mâide: 5/45) “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse fâsıkların ta kendileridir.” (Mâide: 5/47) ''kazıklar sahibi Firavun'a?'' (Fecr 89/10) ''Firavun ise, ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları kaplayıveren kaplayıverdi.'' (TaHa 20/78) ''Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.'' (Kasas 40/8) ''Bunun üzerine, onu (firavunu) ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.'' (Kasas 40/40) Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ''Zamanın sonunda zalim emirler, fasık bakanlar, hain yöneticiler, yalancı kadılar çıkacaktır. Her kim bunlara yetişirse onlara ariyf olmasın, vergi memuru olmasın, bekçi olmasın, asker olmasın.'' (el Hatıb Bağdadi, Tarih-i Bağdadi c: 12 s: 63, Taberani sahih dedi) Ebu Hureyre ve Ebu Said el Hudri radiyallahu anhuma Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: "Size sefih emirler hükmedecektir. Onlar, insanların en şerlilerini kendilerine yaklaştıracak ve namaz vakitlerini geciktirecektir. Her kim bu emirlere yetişirse onlara "ariyf" olmasın, polis olmasın, vergi memuru olmasın, bekçi olmasın!" (İbni Hibban, Ebu Yala, Taberani rivayet etti, 30 الرسالة المفيدة sahih dedi.) 8. Küfür nizamı olan demokrasi ve laiklik veya Allah'ın şeriatından başka kanunlarla yönetilen herhangi bir diyarın askeri, polisi, güvenlik görevlisi olmak küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “İman edenler Allah yolunda savaşır, kâfirler tağutun yolunda savaşır.” (Nisa: 4/76) Bu tağutun ordusu-askerlik Allah’ın şeriatına karşı bizzat savaş açmış olan bir kurum olduğu için, ”Kim imanından sonra Allah'a (karşı) küfre sapıp ta, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- küfre göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazap vardır ve büyük azap onlarındır” (Nahl: 16/106) ayeti ile vermiş olduğu ruhsatı dışında herhangi bir bahane ile (Paralı askerlik bahanesini, "bir kere yakalandım, en iyisi yapıp geleyim" bahanesini, "tağutun askerliği bizatihi küfür değildir, bu yüzden orada kendimi şirkten-küfürden korurum" bahanesini, "oraya tağutu çökertmek yada askeri eğitim amacı ile gidiyorum" bahanesini, ''sen cemaate lazımsın" diyerek üstad izin verdi (!) bahanesini) askere gidenleri tekfir ettim! Birde yakalandıktan sonra geçerli bir ikrah olmaksızın kaçma girişiminde bulunmayanlarını da tekfir ettim! 9. Kafirlere, küfür simgelerine, küfür bayraklarına ve bayramlarına tanzim etmek anlamına gelen her hareket 31 الرسالة المفيدة küfürdür! Kafir ve tağutun törenlerinde bulunmak ve bu törenlere katılmak bizatihi küfür olduğundan dolayı, bu yerlerde ve bu durumlarda ayak kaldıranları yada and içerim yerine başka sözleri söyleyenleri güya saygı duruşu bozan hareketleri yapanlarını da tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Allah, mü’minlerin aleyhine vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) ve kâfirlere asla yol ''(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!'' (Furkan 25/52) ve ''Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.'' (Ahzab 33/1) ve ''Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter.'' (Ahzab 33/48) ve ''Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.'' (Münafikun 63/8) 10. Kafir devletlerde ve tağutu nizamlarda cami hocası olmak küfürdür! Firavunların en çok ihtiyaç duyduğu, kendi sisteminin batıllığını gizleyip İslam süsü veren imam (!) kimliğini kullanan bel’amlar gibi Allah’ın dinini gizleyenleri 32 الرسالة المفيدة tekfir ettim! Şüphesiz tevhidi anlatan hocaları yoktur. Tevhidi anlatan (!) bel’amlar vardır düşüncesi bir safsatadır, öyle düşünenleri ve diyenlerini de tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan ayetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.” (Bakara: 2/59), “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de, bununla az pir pay alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azap vardır. İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!” (Bakara: 2/174-175) ve, “Allah’ın ayetlerini az bir çıkara değiştirdiler de Allah yolundan engellediler. Gerçekten de bunlar ne fena şeyler yapa geldiler.” (Tevbe: 9/9) 11. İçeriğinde küfür ve şirk maddeleri geçen bir mecmuaya, sözleşmeye (senet, vs) geçerli bir ikrah olmaksızın iradeleri ile imza yahut kabul manasına gelecek her hangi bir davranış küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Hayır, Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin etmedikçe ve sonra 33 الرسالة المفيدة senin vereceğin karara içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan teslim olmadıkça hiç biri asla iman etmiş olmaz.” (Nisa: 4/65) 12.1 Haram ve helal kılma yetkisi sadece Allah'a aittir! Herhangi bir şeyin helal yahut haram olduğunu bildirme yetkisini -Allah’ın belirttiği nassların dışına çıkarakkendisinde gören ya da haramı helâl, helâlı haram kılma fiilini ve failini tekfir ettim! Zira haramı helal kılmak ve helalı haram kılmak küfürdür! Allah (st) şöyle buyuruyor: “Yoksa Allah’ın dinde izin vermediği bir şeyi kanun kılacak ortakları mı var?" (Şura: 42/21) ve, “Nesi (haram ayların yerlerini değiştirmek) ancak inkârda bir artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp şaşırtılıp saptırılır. Allah’ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah’ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine "çekici ve süslü" gösterilmiştir. Allah, inkârcı bir topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe: 9/37) 12.2 Faiz, zina, hainlik ve başka fahiş günahları işleyip ve bunları kendine helal kılmak, bu davranışları da güya bir delile binaen yapıp ve kendini gerek kendi hevalarından gerekse alimlerin fetvalarından yanlış çıkartmış oldukları neticelerde haramı helal kılmak da küfürdür! 34 الرسالة المفيدة ''Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.'' (Tevbe 9/31) ve ''Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.'' (Maide 5/87) ''Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı.) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.'' (E'nam 6/144) ''Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.'' (Nahl 16/116) 12.3 Haramları meşrulaştırmak küfürdür! Bu kalb ile, söz ile bazen ise amel ile olur. Meşrulaştırılmamış haram: Kişi farklı zamanlarda arada sıra o haramı işlemesidir. Mesela zina yapması, içki içmesi, faiz yemesi gibi haramlar. Bu küfür değildir, günahdır! Meşrulaştırılmış haram: Kişi aralıksız daima o haramı 35 الرسالة المفيدة işlemesidir. Mesela genelev açmak, meyhane açmak ve banka açmak gibi haramlar. Bu küfürdür! Allah (st) şöyle buyuruyor: ''Nesi (Haram ayları ertelemek) ancak küfürde bir artıştır. Bununla kâfirler şaşırtılıp-saptırılır. Allah'ın haram kıldığına sayı bakımından uymak için, onu bir yıl helal, bir yıl haram kılıyorlar. Böylelikle Allah'ın haram kıldığını helal kılmış oluyorlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine 'çekici ve süslü' gösterilmiştir. Allah, inkârcı bir topluluğa hidayet vermez.'' (Tevbe 9:37) 13. Tağutu reddetmemek ne bahanesiyle olursa olsun küfürdür! Tağutu bilmeyen ve dolayısıyla da tanımayıp reddetmeyenleri, tağut'a kulluktan kaçınmayanları tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: ''Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.'' (Bakara: 2/256) ''Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.'' (Nisa: 4/60) ''Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" 36 الرسالة المفيدة diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!'' (Nahl: 16/36) ''Tâğut'a kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır.'' (Zümer: 39/17) 14. Allah'a kendisini Kitab'ında vasıflandırdığı ve Rasulullah'ın (s.a.s.) O'nu nitelediği üzere tahrif ve tatil, tekyif (nasılık) ve temsil (yaratıklara benzetme) olmaksızın iman edilmelidir. Allah'ın (c.c.) kendisini vasfettiği şeyleri, O'nun hakkında reddetmez, kelimeler ters yüz ederek manalandırmaz, isim ve ayetlerinde ilhada sapmaz, sıfatlarının nasıllığı üzerinde durmaz ve onları yaratıklarınkine benzetmezler. O Subhan'ın ne bir adaşı, ne dengi ne de bir benzeri vardır. O yaratıklarıyla kıyaslanmaktan münezzeh ve yücedir. O kendisini de, başkasını da daha iyi bilendir. E ndoğru ve en güzel sözlü O'dur. Yaratıkları O'na ulaşamaz. Bu nedenle Allah'ın el, yüz, görme, işitme, konuşma, kudret sahibi, her şeye kadir olma ve diğer sıfatlarını inkar edenleri tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: "Onun vechinden başka herşey helak olacaktır." (el-Kasas, 28/88) "Kendi ellerimle yarattığıma secdeden seni ne alıkoydu?" (Sâd, 38/75) 37 الرسالة المفيدة "Yahudiler: Allah’ın eli bağlıdır, dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlandı ve onlara lanet edildi. Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır. O, nasıl dilerse öyle infak eder." (elMaide, 5/64) "Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm." (Ta-ha, 20/46) "O kudret ve azabı çetin olandır." (er-Râd, 13/13) "Allah: Ey Meryem oğlu İsa... diyeceği zaman" (el-Mâide, 5/116) "Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından eksiksizdir." (el-En’am, 6/115) "Ve Allah Musa ile de konuştu." (en-Nisa, 4/164) "Allah’ın gerçekten herşeye kadir olduğunu ve muhakkak Allah’ın ilmi ile herşeyi kuşatmış olduğunu kesinlikle bilesiniz diye." (et-Talâk, 65/12) "Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ı tesbih eder. Mülk de yalnız O’nun, hamd de yalnız O’nundur ve O her şeye kadirdir." (et-Teğâbun, 64/1) "En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola (ilhâda) sapanları bırakın. Onlar yapmakta olduklarının (yâni ilhâdlarının) cezasına çarptırılacaklardır." (A'râf 7/180) "Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar 38 الرسالة المفيدة bize gizli kalmaz. O halde, ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! O yaptıklarınızı görmektedir" (Fussilet 41/40) 15. Allah’ın zatı ile her yerde olduğunu ya da her şeyin Allah olduğunu söyleyip, hulul ve ittihad fikirlerini savunan vahdeti vücud felsefesi küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istiva eden O'dur.'' (Hadid: 57/4 ve A’raf: 7/ 54) 16. Allah'tan başkasından meddet beklemek, Allah'tan başkasına dua etmek küfürdür! Şeyhlerini, tarikat liderlerini "günahsız (!), temiz (!), takva sahibi (!), Allah dostu (!)" gibi takdim edip kendileri ile Allah (Azze ve Celle) arasında aracılar kılıp, onlara dua edip; dua etmek bir ibadet olduğu için Allah’a dua etmeyip onlardan medet bekleyen hem bu şirk düşüncesini, hem bu tarikat liderlerini, hemde onlardan medet bekleyenlerini tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Onlar Allah'ı bırakarak kendilerine ne zarar ve ne de yarar dokunduramayan putlara tapıyorlar ve "Bunlar Allah katında bizim aracılarımızdır" diyorlar. Onlara de ki; "Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz? Allah onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.” (Yunus: 10/18) 39 الرسالة المفيدة “İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka dostlar edinerek, "Onlar bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz " derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde hüküm verecektir. Allah, yalancı, inkârcı insanı doğru yola iletmez.” (Zümer: 3) ve, “Rabbiniz buyurdu ki: "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min: 40/60) 17. Kafirlerle dostluk kurmak küfürdür! Allah’ın emir ve yasaklarını kabul etmeyip küfre düşen kâfirlere karşı, kim olursa olsun -anne, baba, kardeş vs- Allah’ın izin vermediği sevgi türünden zerre kadar dahi beslemek küfürdür! Ve bu sevgisizlikle birlikte onlarla dost olmak, onları sırdaş edinmek, onlarla Müslümanlar gibi ilişkiler kurmak da küfürdür! Böyle yapanları, yani kafirleri dost edenleri tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Allah'a ve Ahiret Gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri, ya da akrabaları olsalar bile, Allah'a ve Rasulü'ne karşı gelen kimselere sevgi beslediklerini göremezsin...” (Mücadele: 57/22) “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe: 9/23) 40 الرسالة المفيدة “Müminler, müminleri bırakıp ta kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan bekleyeceği hiçbir şey yoktur. Ancak onlardan sakınmanız hâli müstesnadır. Allah sizi, kendisinden sakındırır. Sonunda dönüş ancak Allah’adır.” (Al-i İmran: 3/28), “Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirinin dostudur. Sizden kim, onları dost edinirse, şüphesiz ki onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez.” (Mâide: 5/51), "Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin ..." (Nisa: 4/144) ve, "Kâfirler birbirlerinin velileridirler. Siz bunu (birbirinize gerekli yardımı) yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük bir kargaşa olur." (Enfal: 8/73) 18.1 Çocuklarını tağutun okullarına göndermek kafirlere vela gösterildiğinden dolayı küfürdür! Çocuklarını kafir ve tağutların öğretim hanelerine teslim edenleri, çocuklarını öğretim ve eğitim için kafirlere teslim edenleri, kafirlere çocuklarına emretmek, emir olmak, sahip çıkmak, terbiye etmek vb. üstünlük anlamına gelen durumlara imkan verenleri tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Allah, mü’minlerin aleyhine vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) ve kâfirlere asla yol 41 الرسالة المفيدة ''Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz.'' (Al-i İmran 3/149) ve ''Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.'' (Nisa 4/139) ve ''Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.'' (En'am 6/121) ve ''(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!'' (Furkan 25/52) ve ''Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.'' (Ahzab 33/1) ve ''Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter.'' (Ahzab 33/48) ''Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.'' (Tahrim 6/66) 42 الرسالة المفيدة 18.2 Demokrasi lideri tağutların çığırını açmış olduğu şirk yuvaları olan ve Kemalist ve başka düzenlerinin put haneleri olan; içeriğindeki şirk ve küfür unsurları ihtiva eden eğitim/öğretim hanelerinde eğitim görmek küfre iştirak ve rıza göstermeden dolayı küfürdür! Bu konuda getirilen "çocuğuma gerekli eğitim verdim, küfürlere karşı gelir" bahaneleri, "çocuğuma bilgi verip ant, marş ya da saygı duruşu esnasında o halleri bozucu hareketlerde bulundururum" bahaneleri de; temyiz yaşına gelmemiş olup buluğa ermemiş çocuğun şahitliğinin muteber olmadığından dolayı küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Allah size indirdiği kitapta onun ayetlerinin inkar edildiğini ya da alaya alındığını işittiğinizde başka bir konuya geçmedikleri sürece onlarla bir arada oturmamanızı, yoksa sizin de onlar gibi olacağınızı bildirdi. Hiç kuşkusuz Allah münafıklar ile kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.” (Nisa: 4/140) ve, “Ayetlerimiz hakkında asılsız lâf ebeliğine dalanları gördüğünde (bu adamlar) başka bir söze geçinceye kadar yanlarından uzaklaş. Eğer şeytan sana yanlarından kalkmayı unutturursa, hatırladıktan sonra sakın o zalimler ile birlikte oturma.” (En’am: 6/68) 19. Resmi nikâh hem prosedüre imza atmak sureti ile hem de ibadet olan, Müslümanları ilgilendiren bir meselede kâfire vela/üstünlük vermekten dolayı küfüdür! İbadet olan nikâh akdi meselesinde kâfir memura yetki vererek ona vela 43 الرسالة المفيدة gösterip nikâhın geçerliliğini onaylayıcı imza attırmak ya da mühür bastırmak suretiyle resmi nikâh yaptırmayı tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Allah, mü’minlerin aleyhine vermeyecektir.” (Nisa: 4/141) kâfirlere asla yol 20. Sadece müslümanların ve belli şartlarda ise ehli kitabın kestiği helaldır. Ehli kitab dışındaki kafirlerin kestiği etlerini helal saymak, birde kendilerini İslam'a nisbet eden kafirlere ehli kitab gibi davranmak ve onların kestiklerini helal görmek küfürdür! Bu tür leşleri helal görmeden yiyenler ise fasıktırlar! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: ''Üzerinde Allah'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.'' (Enam: 6/121) ve ''... ancak sizin (henüz can vermeden) yetişip kestikleriniz müstesna...'' (Maide: 5/3) ve ''Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir.'' (Maide: 5/5) 44 الرسالة المفيدة 21. Kafirlere adet ve alışkanlıklarında benzemek, onları taklid etmek, onların giyim-kuşam ve modalarını taklid etmek, onların bayramlarına, düğünlerine, eğlencelerine, şölenlerine katılmak, onların bayramlarını kutlamak küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler. Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide: 5/51); ve “Onlarki batıla şahitlik etmezler.” (Furkan: 25/72) ve ''Ey iman edenler! (Sakın): «Raina (bize bak) demeyin. «Unzurna (bizi kolla) deyin ve (Allah'ın emirlerini) dinleyin (pratikte onları hayatınıza uygulayın. Şüphesiz) kafirler için elem verici (şiddetli) bir azab vardır.'' (Bakara: 2/104) ve ''Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kafirleri veli edinmeyin. (Bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde bir delil mi vermek istiyorsunuz?'' (Nisa: 4/144) ve ''Mü'minler mü'minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah'la arasında bir bağlantısı kalmamıştır. Ancak onlara (karşı) takiyye uygulamanız müstesnadır. Allah kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş Allah'adır.'' (Al-i İmran: 3/28) Rasulullah (s.a.s.) ise şöyle: “Bir kavmi taklit eden onlardandır.” (İbni Ömer’den naklen 45 الرسالة المفيدة Ahmed 2/50-92, 7/142’de hasen isnadla) ve şöyle buyurdu: ''Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.'' (Ebu Davud, Libas 5, 4031) 22. Kafirlerle birlikte ibadet etmek, onların arkasında, önünde yada aynı safta namaz kılmak, onlarla bayramlaşmak, onlara başsağlık dilemek, onların ölülerine rahmet okumak, onlara müslüman muamelesi yapmak, onlara ibadet zannı ile yaptıkları hareketlerde yardım etmek küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: ''De ki: <<Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana.>>" (Kafirun: 106/1-6) "Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken O'dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir. İnkar edenler, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyanlar ve kurbanları tutarak yerine varmasına engel olanlar ise, işte o müşriklerdir. Eğer orada bilmeden kendilerini öldüreceğiniz ve bu yüzden de bir takım güçlüklere uğrayacağınız, tanımadığınız mü'min erkekler ve mü'min kadınlar olmasaydı, Allah savaşa engel olmazdı. Bu, Allah'ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer mü'minler ve kafirler ayrılmış olsalardı, onlardan kafir olanlarına çok acı 46 الرسالة المفيدة bir şekilde azab ederdik." (Fetih: 48/ 24-25) "Ne Nebinin, ne de müminlerin, (şirk üzere ölüp) cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, yakın akrabaları da olsalar, müşrikler hakkında mağfiret dilemeleri asla doğru olmaz." (Tevbe: 9/113) 23. Takım tutmak küfürdür! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: ''Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.'' (Al-i İmran: 3/28) ''Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?'' (Nisa: 4/144) ''Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin.'' (Nisa: 4/89) ''Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.'' (Maide: 5/51) 47 الرسالة المفيدة ''Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah'tan korkup-sakının.'' (Maide: 5/57) ''Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.'' (Maide: 5/81) ''Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!'' (A'raf: 7/3) 24. Müşriklerle evlenmek küfürdür! Bunu <<evlenirim, tebliğ yaparım, inşaAllah ilerde müslüman olacak>> bahanesi ile yapmakta küfürdür! Zira Allah (st) şöyle buyuruyor: ''Müşrik kadınları iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle -hoşunuza gitse demüşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.'' (Bakara: 2/221) ''Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min 48 الرسالة المفيدة kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.'' (Mümtehine 60/10) İbn Teymiyye dedi ki: „Ve Ebu Bureyde'nin hadisi: Bera (r.a) şöyle rivayet etmiştir: «Dayım Ebu Bureyde elinde sancak olduğu halde yanımdan geçti. «Nereye gidiyorsun?» diye sordum. Dedi ki: «Rasulullah (s.a.s) beni, babasının hanımıyla evlenen birini öldürüp malını da ganimet olarak almam için gönderdi.» (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace, Ahmed) Malının ganimet olarak alınması gösteriyor ki, o fasık değil, fakat kafirdi. Küfrü ise Allah ve Rasulünün haram kıldığı haram yapmamasıydı.'' (Mecmua el Fetawa 4/249) 25. Şu an yeryüzünde İslami bir grup ve cemaat yoktur! Var olan tüm cemaatlerde şu ya bu şekilde küfür içindedirler! Dolayısıyla yeryüzünde var olan tüm cemaatleri, grupları, liderlerini, mesuplarını ve sempatisanlarını tekfir ettim! Tebliğ cemaatı, Hizb ut'Tahrir, el Kaide, Işid, Nusra cephesi, Ebu Meryem el Kuveyti ve Ebu Hamza el Afgani ve bağlılarını, Dr. Yusuf ve bağlılarını, Kaplancıları, Kudsi ve 49 الرسالة المفيدة haksızlar fırkasını (hak yayınları), Makdisi ve bağlılarını, Hamas, İhvan, Hizbuşşeytan (Hizbullah), Daraltanlar fırkasını (darultavhid grubu), Ebu İsa er Rifai ve bağlılarını (cemmat-i muslimin), Telefiyye ve Kusuriyye (kendilerine selef olarak adlandıranlar), Abdullah Yolcu ve bağlılarını, Cund ul Hilafe, Şii, Narcıları (Nur cemaatı), Fethullaçıları, tarikatçıları, Milli Görüşcüleri, Kuraniyun, Gezenler ve bağlılarını, Ebu Ubeyde ve bağlılarını, Ebu Hanzala ve bağlılarını, Ebu Zerka ve bağlılarını, Menzilciler, Harun Yahya ve bağlılarını, Mustafa İslamoğlu ve bağlılarını, o cemaatlerden sadece bir kaç tanesidir. ''De ki: <<Ey kafirler!>>'' (Kafirun: 106/1) ''(İçlerinden biri demişti ki:) <<Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın.>>" (Kehf: 18/16) "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopupayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem: 19/48) ''İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey 50 الرسالة المفيدة Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve 'içten sana yöneldik.' Dönüş sanadır." (Mumtahine: 60/4) 26. Namaz kılmamak küfürdür! Namaz kılmayan kafirdir! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: "Allah'a dönücüler olarak (O'na yönelin) ve O'ndan korkun. Namazı da dosdoğru kılın da müşriklerden olmayın." (Rum: 30/31) "Kitablarını sağlarından alanlar cennettedirler. Mücrimler hakkında sorarlar: 'Sizi cehennem çukuruna ne sürükledi?' Mücrimler diyecekler ki: 'Biz (dünyada) namaz kılanlardan değildik. Yoksullara yedirmiyorduk. Batıla dalanlarla birlikte dalıyorduk. Kıyamet gününü de yalanlardık. Ta ki ölüm bize gelene kadar (bu hal üzerindeydik)." (Müddessir: 74/39-47) "O haram olan aylar çıktığı zaman, artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün. Onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe ederler, namazı kılıp zekatlarını verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Gerçekten Allah bağışlayandır, merhamet edendir.'' (Tevbe: 9/5) "Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar ve zekatı verirlerse, din'de kardeşleriniz olurlar. Biz ayetleri, anlayacak bir kavme açıklarız." (Tevbe: 9/11) Rasulullah (s.a.s.) ise şöyle buyurdu: "Namaz'ı kılmamak şirktir." (Musannaf: 5009, Şeria: 133, 51 الرسالة المفيدة Usulü's-Sünne 1513 sahih bir senedle) "İman'la küfür arasındaki şey namazı terk etmektir." (Tirmizi: 2618, Kitabu's-Salat: 887 ve İbni Ebi Şeybe İman: 44 sahih) 27. Cihad kıyamete kadar devam edecek. Tek başına cihad olmaz, cihad için bir emire ihtiyaç vardır, cihad için devlet lazım, bu zaman cihad zamanı değildir diyenleri vs. bahaneler ile cihadı terk edenleri tekfir ettim! Zira Allah (st) şöyle buyuruyor: “İnsanlardan bazısı da Allah’ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah kullarına çok merhametlidir.” (Bakara 2/207) “Sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz.” (Fatiha: 1/5) Abdurrahman ed-Duseri Rahimehullah, “Sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz” ( 1 Fatiha/4) ayetinin tefsirinde, ubudiyetin mertebelerini açıklama babından şöyle der: “Elden geldiği kadar kuvvet hazırlamak dinin gereklerinden ve onu yerine getirmenin esaslarındandır. Allahu Teala’ya gerçekten ibadet eden kişi, bu meselede gevşeklik göstermez. Bunu ertelemek bir yana, geciktirilmesi bile caiz değildir. Allahu Teala yolunda cihada karar veren ve Allahu Teala’ya karşı samimi kulluk içerisinde olan bir insan inkar ve dinsizliğe çağıran, Allah’ın vahyini karalayan, kalemini veya buna benzer diğer propaganda 52 الرسالة المفيدة araçlarını hanif dine karşı kullanan küfür önderlerine suikast düzenleyebilir. Çünkü bunlar Allah’a ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet eden kafirlerdir. Dünyanın her yerinde özel veya genel olarak Müslümanların bu tür kişileri yaşatması caiz değildir. Çünkü bunlar Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem öldürülmesini söylediği İbn-u Ebi’l-Hukayk ve başkalarından daha zararlıdırlar. Onların yolundan gidenleri bu zamanda ortadan kaldırmamak, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem vasiyetini yerine getirmemek, Allahu Teala’ya kulluğu açıkça ihlal etmek ve dini yıkmaya çalışan balyozlara rahat çalışması için alçakça izin vermek olur. Böyle bir şeye göz yummak, ancak Allah’ın dini için hamiyet göstermemek ve Allah için bunlara buğz etmemek olarak açıklanabilir. Bu ise Allah ve Rasulü’nün sevgisi ve bu ikisinin yüceltilmesi konusunda büyük bir eksikliktir. Bu eksiklik, Allahu Teala’ya yapılan doğru bir kulluk ile asla bağdaşmaz.” (Abdurrahman edDuseri, Safvatu’l-Âsâr ve’l-Mefahim min Tefsiri’lKur’ani’l-Azim, 1/268) ''Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın.'' (Nisa: 4/84) Ve Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ''Gökten yağmur yağdıkça cihad tatlı ve hoştur. İnsanlar üzerine çokça Kur’an’ı okuyanların <<Bu zaman cihad zamanı değildir>> dedikleri bir zaman gelecektir. Kim bu zamana ulaşırsa bilin ki bu ne güzel cihad zamanıdır. Dediler ki: Ya Resulallah bunu söyleyecek kimse var mıdır? Resulullah (sas): Evet. Bu kimseler Allah’ın meleklerin ve bütün insanların lanetlediği kimselerdir.” (İbn Nehhas, 53 الرسالة المفيدة Meşariul Eşvak 40, İmam-ı Nevevi, Tağribul Tezhib, Şifa es Sudur) Başka bir hadiste ise Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ''Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar hak üzere cihad ederek muzaffer olmakta devam edecektir.'' (Müslim 1923/173, Ebu Davud 2484) Taife bir grup olabileceği gibi, tek bir kişi de olabilir. İmam elBuhârî şöyle dedi: Ve bir kişi de "Taife" diye isimlenir: Çünkü Yüce Allah'ın şu "Eğer müminlerden iki zümre birbiriyle döğüşürlerse, aralarını barıştırın... " (el-Hucurât: 49/9) kavlinde, "Eğer iki kişi döğüşürlerse", bu da âyetin ma'nâsına girer, "Taife", vâhid üzerine de kullanılır. (Kitab'ul Ahbari'l Ahad) 28. Küfre rıza küfürdür! Kafirlere küfür işletmek ise küfre rıza göstermenin bir şekildir! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Allah kullarının küfre girmesine razı olmaz.” (Zümer, 39/7) “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kafirlerle oturmayın” diye bir hüküm indirmedi mi? Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah münafıkları ve kafirleri cehennemde biraraya toplayacaktır.'' (Nisa 4/140) “Ayetlerimiz hakkında (ileri geri konuşmaya) dalanları 54 الرسالة المفيدة gördüğünde onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak ol (meclislerini terket) Eğer şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluğuyla oturma.” (En’am: 6/68) ''Ki, "zur"a şahitlik etmezler ve boş lâf edenlerle karşılaştıklarında vekarla geçip giderler.'' (Furkan, 25/72) Ve Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.'' (Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11; Nesâi, İman 17; İbn Mâce, Fiten 20) 29. Dinin temeli olan Allah’ın ulûhiyeti, rububiyeti ve isim sıfatlarını ilgilendiren asıllarda (usuluddin'de) cehaleti mazeret değildir! Usuluddin'de cehaleti mazaret küfürdür! Hemde böyle yapmak kâfire Müslüman hükmü verdirecektir! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “Kıyamet gününde, "biz bundan habersizdik demeyesiniz" diye Rabbin Âdemoğulların’dan, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: -Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (Onlar da) "evet (rabbimiz olduğuna) şahit olduk" dediler. Yahut (ne yapalım) - daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onun için biz de onların izinden gittik). (Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?" (demeyesiniz diye) İşte böylece (kâfirlikten) dönmeleri için 55 الرسالة المفيدة ayetleri açıklıyoruz.” (Araf: 7/172-174) 30. Allah'ın şirk dediği şirk ve küfür dediği küfürdür! Allah’ın Kur’an'da şirk-küfür diye belirttiği şeylerden herhangi birisini işleme fiilini ve dolayısı ile failini tekfir ettim! Ve tekfiri (küfrü ve faillerini tekfiri reddetmeyi) akideden görmeyenleri de tekfir ettim! Yani müşrikleri tekfir etmeyenleri tekfir ettim! Müşrikleri tekfir etmeyenleri tekfir etmeyenleri de tekfir ettim! Çünkü Allah (st) şöyle buyuruyor: “İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranızda, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (Mümtahine: 60/4) “(İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 19/48) “(İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 19/49) ''De ki: <<Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana.>>" (Kafirun: 106/1-6) 56 الرسالة المفيدة 31. Sünnete uymak vaciptir, onu inkar etmek küfürdür! Zira Allah (st) buyuruyor: “Biz gönderdiğimiz her peygamberi, başka değil, ancak -Allah’ın izniyle- kendisine itaat edilmesi için gönderdik.” (Nisâ, 4/64) “Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve O’ndan yüz çevirmeyin.” (Enfal, 8/20) “Allah’a itaat edin; Resûl’e itaat edin.” (Nisâ, 4/59; Nûr, 24/54...) ''Kim Resûl'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur.'' (Nisa 4/80) “Ey iman edenler; Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve sizden olan ulu'l emre de itaat edin.” (Nisâ, 4/59) “Resûl size ne getirdiyse, onu alın ve sizi neden nehyettiyse, ondan kaçının.” (Haşr, 59/7) ''Peygamberin çağırmasını, kendi aranızda kiminizin kimini çağırması gibi saymayın. Allah, sizden bir diğerinizi siper ederek kaçanları gerçekten bilir. Böylece onun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.'' (Nur 24/63) Ey Allah'ım! Muhammed'e, aline ve ashabına salatu selam eyle!