T.C. TÜBİTAK-BİDEB YİBO ÖĞRETMENLERİ (FEN VE TEKNOLOJİ-FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ- ve MATEMATİK) PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİM ÇALIŞTAYI SERA GAZLARININ ATMOSFER SICAKLIĞINA ETKİSİNİN MODELLENMESİ HAZIRLAYANLAR Emine Kale Aydın Fatma Uğur Ayfer Yurtsever DANIŞMANLAR Prof. Dr. Naci İnci Prof. Dr. Bilal Güneş Çalıştay 2009-1 TÜSSİDE- Gebze ÖZET Altı adetspotlamba güneş görevi görmek üzere üçlü gruplara ayrılarak prizmanın üzerine karşılıkla olarak yerleştirildi. Hızlı bir şekilde ısınmasını sağlamak için prizma altına konulan desteklerle bir miktar yükseltildi. Üç aşamada aliminyum folyo ile kaplandı. Bu şekilde gelen ışının prizmayı terk etmeyip tekrar yansıması sağlanarak ortam sıcaklığının nasıl değiştiği araştırıldı. Beşer dakikalık aralıklarla yapılan ölçümler tablolara kaydedildi.Elde edilen veriler sera etkisi ve küresel ısınma ile ilişkilendirildi. GİRİŞ Karbondioksit, metan, azot oksitleri, ozon kloroflourkarbon gazları, ve su buharı sera gazlarıdır. Karbondioksit:Bu gaz, fosil yakıtların (petrol ve türevleri, kömürlerin ve doğal gazın) sanayide kullanılması sonucunda oluşarak atmosfere karışmaktadır. Atmosfere karışan karbondioksidin %80 – 85’i fosil yakıtlardan, %15-20’si de canlıların solunumundan ve mikroskobik canlıların organik maddeleri ayrıştırmasından kaynaklanmaktadır (Mitscherlich 1995). Bu nedenle sanayileşme devriminden önce atmosferdeki toplam karbondioksit miktarı 600 milyar ton tahmin edildiği halde, bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona çıktığı bildirilmektedir (Houghton et al. 1994’e göre Kadıoğlu 2001). Bir yandan fosil yakıt kullanımının hızla artışı, öte yandan fotosentez için tonlarca karbondioksit harcayan ormanların ve bitkisel planktonların tahribi, atmosferdeki karbondioksit miktarını son yılların en yüksek düzeyine ulaştırmıştır. Yapılan ölçmeler, bu artışın devam ettiğini göstermektedir. Hawaii, Mauna Loa istasyonu ölçme sonuçlarına göre atmosferdeki karbondioksidin sürekli artışı (Mitscherlich 1995, Flavin and Dunn 1998) bilim insanlarının son zamanlarda geliştirdikleri matematiksel bilgisayar modellere göre, CO2 yoğunluğunun iki katına çıkması halinde küresel sıcaklığın 3°С artacağı hesaplanmıştır. Bu sonuç, karbondioksitin küresel ısınmadaki etki derecesinin ne kadar yüksek olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Gerçekten sera gazları içinde karbondioksit, küresel ısınmada % 50 paya sahiptir. Bunun nedeni, hem miktarının çok hem de karbondioksit moleküllerinin atmosferdeki ömrünün 50 – 100 yıl gibi çok uzun olmasıdır. O nedenle küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin başında karbondioksit salınımının azaltılması gelmekte ve bu hususta uluslar arası düzeyde olağanüstü çabalar harcanmaktadır. Metan: Bu gaz organik artıkların oksijensiz ortamda ayrışması (anaerobik ayrışma) sonucunda meydana gelmektedir. Başlıca kaynakları pirinç tarlaları, çiftlik gübreleri, çöp yığınları ve bataklıklardır. Metan moleküllerinin ömrünün ve miktarının az olması nedeniyle, küresel ısınmadaki etki payı % 13 kadardır. Azot Oksitleri:-Bu sera gazının kaynakları egzoz gazları, fosil yakıtlar ve organik maddelerdir. Küresel ısınmadaki payı % 5’dir. Kloroflourkarbon Gazları: Bu sera gazları için doğal kaynak yoktur. Spreylerdeki püskürtücü gazlar, soğutucu aletlerde kullanılan gazlar, bilgisayar temizleyiciler, bu gazların başlıca yapay kaynaklarıdır. Küresel ısınmadaki payları % 22 oranındadır. Ozon: Yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarındaki ozon’un başlıca kaynağı, egzoz gazlarının 2/3’ünü oluşturan azotoksitlerin ultraviyole ışınları ile fizikoşimik reaksiyona girmesidir. Bu reaksiyon sonucunda bol miktarda ozon meydana gelir ve atmosferde birikir. Yalnız, bu gazın oluşumu egzoz gazlarına ve güneşin ışınlarına bağlı olduğu için (geceleri üretilmez) miktarı çok değildir. Küresel ısınmadaki sera etkisi % 10 kadardır. Su Buharı Küresel ısınmada sera etkisi bakımından en başta gelir. Ancak yeryüzüne yakın atmosfer içindeki miktarı çok nadir hallerde yükselir. Bol miktarda bulunduğu atmosfer katmanı genellikle bulutların oluştuğu yükseklerdeki atmosfer tabakalarındadır. O nedenle daha çok güneşten gelen ışınları tutmada ve yükseklere yansıtmada (albedo) etkilidir. Buraya kadar yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, küresel ısınmanın temel nedeni, bol fosil yakıt kullanılmasıyla atmosfere salınan karbondioksit miktarının çok yüksek miktarlara ulaşmasıdır. Miktar ve atmosferde kalma süresinin çok yüksek olması nedeniyle küresel ısınmada, sera gazları içindeki etki payı da çok yüksek olmaktadır.(1) Küresel Isınma: Küresel ısınma, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artış için kullanılan bir terimdir. Bu olay son 50 yıldır iyice saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır.Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2)°C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir [1]. Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir. Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmadan başat rolün atmosferde karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit, yeşil bitkilerin fotosentez olayında, karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle, atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır. Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğurulur, dış uzaya kaçar.Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.(3) Küresel Isınmanın Etkileri: II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m3 karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m3 olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir.The Observer gazetesinin Şubat 2004'te yayımladığı Pentagon'a ait Küresel Isınma Raporu'na göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde Avrupa'da birçok kıyı kenti sular altında kalacaktır. Guardian gazetesinde 2004 yılında yer alan küresel ısınma haritasına göre bundan en az etkilenen bölgeler Türkiye ve Ortadoğu ile kıyı kesimleri hariç Kuzey Afrika'dır. Küresel ısınmanın önlenmesi için bazı çareler olarak şunlar sıralanabilir: 1. Her yere ağaçlar dikilmelidir. 2. Teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yenilenmelidir. 3. Yeni teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır. 4. Dünyaya zarar verenler en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. 5. Kentleşme durdurulmalıdır. 6. Köy benzeri şehirler kurulmalıdır. 7. Sanayi, dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır. 8. Arabalar vb. buhar gücüyle veya güneş enerjisiyle çalışanlarının da üretilmesi gerekmektedir. Küresel Isınmanın Kanıtları:Küresel ısınma olayı, genellikle fosil yakıt kullanımından meydana gelen yoğun karbondioksit emisyonu (salınımı) ile özdeşleşmiş bulunmaktadır. Atmosferdeki karbondioksit artışına koşut olarak hava sıcaklığının 1860 yılından beri artışı (Mitscherlich 1995). bu nedenle, böyle bir olayın varlığını kabul etme ve zararlarının önlenmesi, fosil yakıt kullanımının kısıtlanması anlamına gelecektir. Bu ise, özellikle sanayileşmiş ülkeler ekonomisi için çok yönlü olumsuz sonuçlar doğuracağından, bu ülkeler uzun süre küresel ısınma olayını inkâr etmişlerdir. Daha sonraları, bilim insanlarının ortaya koydukları kanıtlarla, böyle bir ısınma sürecinin başladığını kabul etmişler ancak, nedeninin fosil yakıt olmadığına ait çeşitli savlar ortaya atmışlardır. Bu ekolojik afetin önüne geçmek için uğraş veren bilim insanları, söz konusu bu savların doğru olmadığını somut örneklerle kanıtlamaya çalışmışlardır. Bunların başlıcaları aşağıda verilmiştir. · Son yüzyılın en sıcak yazları son 10 – 15 yıl içinde yaşanmıştır. Örneğin 1990’lı yılların dört yılı içinde ölçülen sıcaklıklar (1991, 1994, 1995 ve 1998) meteoroloji ölçmelerinin yapıldığı 1860 – 1996 yılları arasında ölçülen sıcaklıkların en yüksek değerlerine sahiptir. 1998 yılında, son 1400 yılın en sıcak yılı yaşanmıştır (Kadıoğlu 2004). Son 15 – 20 yılda ölçülen küresel sıcaklıkların ortalaması ise, çeşitli özel yöntemlerle belirlenen son 600 yılın en yüksek sıcaklık ortalaması olarak hesaplanmıştır. · Küresel ısınmanın çok önemli başka bir kanıtı da kutuplarda ve yüksek dağlarda (Alpler, Himalayalar gibi) buzulların erimeye başlamış olmasıdır. Amerikan Kar ve Buz Verileri Merkezi (NSIDC) ölçümlerine göre, küresel ısınma ile ilgili şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır 1) Antarktika’da son 50 yıl içinde hava sıcaklığı 2,5˚C artmış ve 7 dev buzul kitlesinin alanı, 1974 yılından bu yana 13500 kilometrekare daralmıştır. 2) Yaklaşık 12 bin yıllık olduğu tahmin edilen 3250 kilometrekarelik, 200 metre derinliğinde, 750 milyon ton ağırlığında buz kütlesi ana parçadan ayrılmış ve binlerce aysberge bölünmüştür. 3) Larsen-B buzulu, son 5 yılda 5700 kilometrekarelik bölümünü kaybetmiştir. İzlanda Üniversitesi profesörlerinden Helgi Björnson, yaptığı araştırmalara dayanarak, İzlanda’nın % 8’ini kaplayan ve kutuplar dışındaki en büyük buzul olan Vatna dev buzulunun, 1930 yılından bu yana en yüksek erime hızına eriştiğini ve küresel ısınmanın böyle devam etmesi halinde, bu dev buzulun 100 yıl sonra yok olacağını ve bütün İzlanda’nın sular altında kalacağını, Ocak 2002 yılında bildirmiştir 2) .Güney Kutbu’ndaki Thwaites büyük buzulundan 3400 kilometre karelik (Mayorka Adası kadar) buz kütlesi kopmuştur (22.03.2002). Küresel Isınma Alarmı: Küresel ısınma öngörüsünün gerçekleşmesi denizlerin seviyesinin yükselmesi, kuraklıklar ve seller yaşanması anlamına geliyor.Oxford Üniversitesi'nden yürütülen ve tüm dünyadan internet aracılığıyla veri toplanarak yapılan araştırmanın sonuçları Nature dergisinde yayımlandı."Climateprediction.net" adlı projede şimdiye kadar denenmemiş bir yöntem kullanıldı.Projede atmosferdeki karbondioksit seviyesinin sanayi devrimi öncesindekinin iki katına çıkması halinde ne olacağı, yani hava sıcaklığının ne kadar artacağı sorusunun yanıtı arandı. Zira bilim adamlarına göre söz konusu karbondioksit seviyesine bu yüzyılın ortasında erişilmesi bekleniyor. Proje uyarınca, hava sıcaklığının artışına ilişkin farklı senaryolar, bir ana bilgisayarda değerlendirilmek yerine, gönüllülerin kişisel bilgisayarlarına gönderildi.150 ülkeden 95 bin kişi bu programı internet aracılığıyla bilgisayarlarına yükledi.Küresel ısınmaya temel oluşturan karbondioksit salınım düzeyinin belirlenmesine yönelik 60 bin farklı senaryo bu kişisel bilgisayarda değerlendirildi.Kullanıcıların, kendiliğinden çalışan programı bilgisayarlarına konuk etmekten başka hiçbir katkıda bulunmaları gerekmiyor. Tüm bu verilerle kürsel ısınma yüzünden ortalama hava sıcaklığının 11 dereceye kadar yükselebileceği ortaya çıktı. Önceki tahminler bunun yarısı kadar bir artışı öngörüyordu.Projenin Başkanı David Stainforth, BBC'ye yaptığı açıklamada, "Araştırmamızın sonuçları, küresel ısı değişimleri için acilen bir şeyler yapmamamız gerektiğine işaret ediyor" dedi. İngiltere Meteoroloji Dairesi küresel ısınma konusunda önümüzdeki uluslararası bir konferansa ev sahipliği yapacak.Konferansta sera etkisi yapan gazların salınımının sınırlandırılması konusunda atılabilecek adımlar ele alınacak.İngiliz bilim adamları küresel ısınmanın dünya için küresel terörden daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor.İngiltere, sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu G-8 grubunun dönem başkanlığını yürüteceği bir yıllık süre içinde küresel ısınmayı gündemde tutacağını söylüyor.Londra, küresel ısınmayla mücadeleyi öngören Kyoto sözleşmesini imzalaması için ABD'yi ikna etmeye çalışıyor.Küresel ısınmanın yüzde 25'inden ABD sorumlu tutuluyor.(2) Kyoto Protokolü: Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. 1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarının) dünyadaki toplam emisyonun %55'ini bulması gerekmekteydi ve bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir.Kyoto Protokolü şu anda tüm dünyadaki 160 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının %55'inden fazlasını kapsamaktadır. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektirmektedir. Sözleşmeye göre; • • • • • • • • • Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek, Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek, Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak, Atmosfere bırakılan metan ve karbon dioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek, Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak, Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek, Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak, Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak, Fazla yakıt tüketen fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacaktır. Amaçlar: Kyoto Protokolündeki amaç, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır.Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir (kaynak: Nature, Ekim 2003 sayısı). Kyoto Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler. Anlaşmanın Durumu: Anlaşma Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmüş, 16 Mart 1998'de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999'da son halini almıştır. Rusya'nın 18 Kasım 2004'te katılmasıyla 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aralık 2006 tarihinde toplam 169 ülke ve devlete bağlı örgütler anlaşmaya imza atmışlardır. İmza atmayan önemli ülkeler arasında ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkeler haricinde, gelişmekte olan Türkiye gibi ülkeler de yer almaktadır.Çin ve Hindistan gibi bazı ülkeler ise anlaşmaya imza atsalar bile karbon salınımlarını azaltmak zorunda değillerdir.(1) YÖNTEM 20 cmx40 cm,30 cmx40 cm ve 20x30 boyutlarındaki cam levhalar mum silikon kullanılarak dikdörtgenler prizması şeklinde birleştirildi.Prizmanın üst kısmı her ölçümden sonra soğutma işlemi yapılacağı için cam yerine streç filmle kapatıldı.Prizma içerisine ev,araba.ağaç maketleri yeleştirilerek bir yaşama alanı oluşturuldu.Ayrıca ortam sıcaklığını ölçmek için termometre yerleştirildi.Termometrenin hazne bölümü sıcaklıktan doğrudan etkilenmemesi için beyaz ince bir kağıtla kapatıldı. Altı adet spot lamba güneş görevi görmek üzere üçlü gruplara ayrılarak prizmanın üzerine karşılıklı olarak yerleştirildi.Hızlı bir şekilde ısınmasını sağlamak için altına konulan desteklerle prizma bir miktar yükseltildi.5x40 ve 5x30 boyutlarında karton şeritler kesildi ve alüminyum folyo ile kaplandı. Prizmanın dış yüzeyi aşamalı olarak alüminyum folyo ile kapatıldı. Bu şekilde gelen ışının prizmayı terk etmeyip tekrar yansıması sağlanarak ortam sıcaklığının nasıl değiştiği araştırıldı. Beşer dakikalık aralıklarla yapılan ölçümler tablolara kaydedildi.Bu bilgiler sera etkisi ve küresel ısınma ile ilişkilendirildi. Deney yapılırken hassas bir laboratuar ortamında bulunmamamız, klimanın çalışması, kapı ve pencerelerin açık olması gibi faktörler ölçümler esnasında sapmalara neden olmuştur. Bu sapmaları en aza indirgemek için ölçümler birden fazla yapılıp ortalamaları alınmıştır. BULGULAR VE TARTIŞMA Bu araştırma üç aşamada gerçekleştirildi. Birinci aşamada cam prizmanın etrafı açıkken ikinci aşamada üst ve alt bölüm dışındaki toplam yüzeyin yarısı ve üçüncü aşamada da tamamı kapatıldı. A)Tamamı Açıkken: İlk sıcaklığı 280C 5 dk. 350C 10 dk. 400C 15 dk. 450C 20 dk. 490C 25 dk. 510C SICAKLIK-ZAMAN GRAFİĞİ 60 50 49 51 45 sıcaklık 40 40 35 30 28 20 10 0 0 5 10 15 zaman(dk) 20 25 B)Yarısı Kapalıyken: İlk sıcaklığı 280C 5 dk. 360C 10 dk. 420C 15 dk. 480C 20 dk. 520C 25 dk. 540C SICAKLIK-ZAMAN GRAFİĞİ 60 50 48 42 40 sıcaklık 54 52 36 30 28 20 10 0 0 5 10 15 zaman(dk) 20 25 C)Tamamı kapalıyken: İlk sıcaklığı 28 0C 5 dk. 370C 10 dk. 450C 15 dk. 510C 20 dk. 560C 25 dk 590C SICAKLIK-ZAMAN GRAFİĞİ 70 60 56 sıcaklık 50 45 40 59 51 37 30 28 20 10 0 0 5 10 15 20 25 zaman(dk) SONUÇ Yapılan ölçümler sonucunda yüzeyi kaplayan alüminyum folyo miktarı arttıkça prizma içerisindeki sıcaklığın arttığı görüldü.Buna bağlı olarak sera gazlarının artmaya devam etmesi halinde atmosfer sıcaklığının giderek artacağı söylenebilir. Aynı zamanda deneyin tersi de mümkündür.Yüzeyi kaplayan alüminyum folyo miktaı azaldıkça prizma içerisindeki sıcaklık azaldı. Sonuç olarak, sera gazlarının salınımı azaltılırsa küresel ısınma önlenebilir. TEŞEKKÜR Bu çalışmalar sırasında destek ve yardımlarından dolayı Çalıştay Koordinatörümüz Prof. Dr. Mehmet AY’a, Danışmanlarımız Prof. Dr. Bilal GÜNEŞ,Prof. Dr. Naci İNCİ ve TÜSSİDE personeline teşekkür ederiz. KAYNAKLAR 1.http://tr.wikipedia.org/wiki/sera-gazlar%C4%B1(22.06.2009) 2.http://www.kuresel-isinma.org/kuresel-isinma/sera-etkisi-nedir.html(22.06.2009) 3.http://www.r10net/sera-gazları.php(22.06.2009)