AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ALTINAY V. TÜRKĠYE (Başvuru no. 37222/04) KARAR STRAZBURG 9 Temmuz 2013 Bu karar AİHS'nin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecektir. Şekli düzeltmelere tabi olabilir. © T.C. Adalet Bakanlığı, 2013. Bu gayriresmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Daire Başkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir. 1 Altınay v. Türkiye davasında; Başkan Guido Raimondi, Yargıçlar Danutė Jočienė, Peer Lorenzen, Dragoljub Popović, Işıl Karakaş, Nebojša Vučinić, Paulo Pinto de Albuquerque ve Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith’ in katılımıyla oluşturulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Dairesi), daire olarak 11 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilen müzakereler sonrasında aşağıdaki kararı vermiştir: USUL 1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan ( 37222/04 no.lu) davanın temelinde, Türk vatandaşı olan Bekir Güven Altınay’ ın (“başvuran”) 16 Ağustos 2004 tarihinde İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması’na ilişkin Sözleşme’nin (“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-AİHS”) 34. maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (“AİHM”) yapmış olduğu başvuru bulunmaktadır. 2. Türk Hükümeti (“Hükümet”) kendi yetkilisi tarafından temsil edilmiştir. 3. Başvuran özellikle, üniversiteye giriş sistemine getirilen değişiklikler nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldığını ve ilgili kanunda geçici madde eksikliği bulunduğunu iddia etmiştir. Başvuran, meslek lisesi mezunu olduğunu ve getirilen yeni sistemden hem düz liseden mezun olanlara hem de yeni sistemin uygulandığı yılda veya öncesinde mezun olanlara kıyasla olumsuz yönde etkilendiğini iddia etmiştir. Başvuran, Sözleşme’nin 14. maddesi ile birlikte Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokolü’ün 2. maddesi kapsamında bu hususları ileri sürmüştür. 2 4. Başvuru 25 Haziran 2008 tarihinde, Hükümet’e tebliğ edilmiştir. Sözleşme’nin 29. maddesinin 1. fıkrası gereğince, başvurunun kabul edilebilirliği ve esasının Daire tarafından aynı anda incelemesine karar vermiştir. OLAY VE OLGULAR I. DAVANIN KOŞULLARI 5. Başvuran, 1981 doğumlu olup Antalya’da ikamet etmektedir. 6. Başvuran 1995 yılında iletişim meslek lisesinde eğitim görmeye başlamıştır. Beyanlarına göre, başvuranın amacı liseden mezun olduktan sonra üniversite de iletişim bilimleri fakültesinde öğrenim görmek ve bunun akabinde gazetecilik mesleğini icra etmektir. Olayların gerçekleştiği tarihte, meslek liselerinden mezun olanlar düz liselerden mezun olanlarla aynı sınava tabi tutularak, üniversitede iletişim bilimleri fakülteleri bünyesinde dört yıllık lisans programlarına yönelebilmektedirler. Bu fakültelerden mezun olan öğrenciler genellikle medyada sorumluluk gerektiren mevkilere getirilmişlerdir. 7. Başvuran meslek lisesinde son sınıftayken, Yükseköğretim Kurulu, 30 Temmuz 1998 tarihinde, üniversiteye giriş kurallarına ve özellikle de Öğrenci Seçme Sınavına (“ÖSS”) değişiklik getirerek yeni bir sistem oluşturan 2547 sayılı Kanun’a dayalı bir genelge yayımlamıştır. İletişim bilimleri fakültesine öğrenci kabul edilirken Öğrenci Seçme Sınavında alınan puanın %79’unun, lisede elde edilen not ortalamasının %21’inin toplanmasıyla elde edilen sonuç esas alınmaktadır., Genelgeye göre yeni sistemde, düz lise mezunu olanlar ve iletişim fakültesinde eğitimi verilen programlar ya da buna en yakın programlarda eğitim alan mezunlar için lisede elde ettikleri ortalama nota 0,5’lik bir katsayı uygulanmakta ve iletişim meslek lisesi mezunları ile söz konusu fakültede eğitimi verilen programların “devamı ya da en yakın program olmayan” dersleri alan mezunlar için de 0,2’lik bir katsayı uygulanmaktaydı. 8. Başvuran, sınav sonuçlarının hesaplamasına giren ve ağırlıklı not ortalaması katsayısı uygulamasının, düz lise mezunlarını, iletişim meslek lisesi mezunlarına kıyasla daha olumlu etkilediği kanaatindedir. Başvurana göre, yeni öğrenci seçme sistemi, iletişim meslek lisesi mezunlarını Meslek Yüksek Okulu bünyesinde iki yıllık, teknik eğitim amaçlı programlara yönlendirmektedir ki, Meslek Yüksek Okulu mezunları genellikle medyada sorumlu mevkilere gelememektedirler. 3 9. Başvuran, düz lise diploması almak ve uzaktan açık öğretim lisesi müfredatını takip etmek amacıyla kayıtlı olduğu meslek lisesinden ayrılmak için izin talebinde bulunmuştur. 10. Mevzuatın meslek lisesi veya teknik lisede öğrenim gören öğrencilerinin düz liseye geçmesine izin vermemesi sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bu talep reddedilmiştir. 11. Diploma sahibi başvuran, 6 Haziran 1999 tarihinde, yüksek öğrenime giriş sınavına katılmıştır. Başvuran, 6 Eylül 1999 tarihinde, iletişim bilimleri fakültesine girişine imkân vermeyen sınav sonucunu almıştır. Başvuran, lise not ortalamasına 0,2 puanlık katsayı uygulanmadan ve dolayısıyla yeni sistem tarafından getirilen değişiklikler olmadan sınavda aldığı notun istediği iletişim fakültesine kayıt yaptırması için yeterli olduğunu hesaplamıştır. 12. İlgili, 20 Eylül 1999 tarihinde, Danıştay’a itirazda bulunmuştur. Başvuran, özellikle farklı diploma sahipleri arasındaki eşitlik ilkesini ileri sürmüştür ve lise son sınıftayken sistemde yapılan, tüm geçiş dönemi veya önceki dönemleri kapsayan hükümlerin de yer almadığı iyileştirmeyle getirilen değişikliklerin önceden kestirilemeyen niteliğine itiraz etmiştir. 13. Danıştay savcısı, Danıştay’ın ilgili dairesini 30 Temmuz 1998 tarihli genelgenin uygulanmasına ilişkin maddelerin iptaline davet etmiştir. Başvuran, meslek liselerine ilişkin yeni kuralların derhal uygulanmasının ve yayımlanan genelgeyle ilgili geçiş döneminin bulunmamasının meslek lisesi öğrencilerini olumsuz etkilediğini iddia etmektedir. Savcıya göre, yeni tedbirler alınmadan önce mesleki yönelim tercihini yapan öğrencileri korumak adına idarenin geçici tedbirler almayı öngörmesi ve öğrencilere daha iyi bilgi vermek için bu fırsattan yararlanarak farklı meslek liselerine yönelme imkânı vermesi gerekmektedir. 14. Danıştay 8. Dairesi, 1 Mayıs 2001 tarihinde, başvuranın itirazını reddetmiştir. Daire, öncelikle 1998-1999 öğretim yılı itibariyle üniversiteye giriş konusunda yapılan değişikliğin, lise öğrencilerin eğitimleriyle süreklilik arz eden dönemde, üniversite eğitimine yönelmeyi sağladığını belirtmiştir. Daire, yeni sistemin, toplumun sosyal ve ekonomik koşullarda değişiklikleri dikkate aldığına işaret etmiştir ki bu durum, örneğin hukuk, kamu yönetimi ve sosyal veya siyasi bilimler eğitimi için edebiyat ve matematikte iyi sonuçlar alınması konusundaki yeni gerekliliğe cevap verecektir. 15. Danıştay 8. Dairesi, geçici dönemin bulunmamasıyla ilgili olarak, yeni hükümlerin derhal uygulanmasında öğrencilere eşit bir muamele ve yüksek öğrenimde eğitim düzeyini hızlıca iyileştirme amacının güdüldüğü kanaatine varmıştır. Danıştay, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, geçici tedbir olarak ilgili öğrencilere yıl içerisinde kendilerine daha uygun bir liseye yönelme imkânı sağladığını eklemiştir. 4 16. Başvurana 25 Şubat 2004 tarihinde tebliğ edilen 20 Kasım 2003 tarihli kararda, Danıştay Daireleri, 8. Daire’nin görüşlerini değerlendirerek başvuran tarafından yapılan itirazı reddetmiştir. 17. Bu arada, 2000-2001 eğitim yılı itibariyle, başvuranın lise öğrenimini tamamlamasından bir yılı aşkın süre sonunda, Yükseköğretim Kurulu, bazı koşullar altında, meslek lisesinden düz liseye geçme imkânı sunmuştur. Yükseköğretim Kurulu geçici tedbirlerin bulunmamasının meslek lisesini bitiren öğrenciler için olumsuz sonuçlar doğurduğunu kabul etmiştir. II. ĠLGĠLĠ ĠÇ HUKUK ĠLE ULUSLARARASI HUKUK VE UYGULAMASI 18. Türk Anayasası’nın 42. maddesi, hiç kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağını öngörmektedir. 19. Yüksek öğrenim hakkında 1981 tarihli kanunun 10. maddesi uyarınca (2547 Sayılı Kanun) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), Yükseköğretim Kurulu tarafından düzenlenen ilkeler çerçevesinde ve yüksek öğrenime geçecek olan adayların seçimi sonucunda, test hazırlayan, testleri yöneten, sonuçlarını değerlendiren ve kazanan adaylar tarafından yapılan tercihlere göre, üniversiteler ile diğer yüksek öğrenim kurumlarına kayıt olmaya imkân veren bir kuruluştur. 20. Yüksek öğrenim reformu hakkında 1982 yılına ilişkin 2547 sayılı Kanun’un 45. maddesi aşağıdaki gibidir. Somut olayda, ilgili kısımlar öngörülmektedir: “Öğrenciler, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen ilkelerle, sınavı kazandıktan sonra yüksek öğrenim kurumlarına kabul edilmektedirler. Sınav sonuçları değerlendirmesinde, lisede ilgililer tarafından elde edilen notların ortalamaları dikkate alınmıştır (…)” 21. Olayın meydana geldiği tarihte, iletişim meslek liselerinde, matematik, teknik bilimler (fizik, kimya, biyoloji) veya sosyal bilimler (felsefe, edebiyat, tarih, coğrafya) gibi temel konuları içeren eğitim, son iki yılda müfredattan kalkacak kadar azalmıştır. Bu kurumlar, öğrencilerine özellikle bu sürecin son iki yılında, gazeteciliğin çeşitli yönleriyle ilgili dersleri kapsayan ve hem derslerin yazılımı hem de derslerin içeriği açısından iletişim bilimleri fakültesinde birinci sınıfta muaf tutulan müfredatlarla büyük benzerlikler sunan bir program sağlamaktadır. 5 22. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, üye Devletlere, Yüksek öğrenime erişim hakkında R (98) 3 sayılı Tavsiye Kararı’nın ekinde, hükümetlere ve yüksek öğrenim kurumlarına aşağıdakileri önermektedir: “ 4. Amaçlar ve hedefler (…) 2.1. Yüksek öğrenimini başarıyla takip ederek kabiliyetli ve istekli olan her kişinin adil ile eşit koşullarda öğrenimini yapması gerekir. (…) 4. Kabul (…) 4.1. Kabul kıstasları ve işlemleri, önceki farklılıklar ile adayların bilgi birikimini dikkate almalıdır ve yüksek öğrenimden yararlanmaya elverişli tüm öğrencilerin kabulünü hedeflemelidir. 4.2. Yüksek öğrenime erişim yollarının skalasının, lise diploması gibi klasik bir kıstastan diğer olası kabul kıstaslarına yayılarak genişletilmesi gerekir. Özellikle aşağıdaki şekilde öngörülmesi uygundur: - Yüksek düzeydeki meslek eğitiminin, yüksek öğrenime uygun bir hazırlık olarak kabul edilmesi; - Mesleki deneyimin dikkate alınması; - Genel alt yapısı uygun olan ancak bazı alanlarda eksiklikleri bulunan adaylara yüksek öğrenimde veya öğrenim sonrası telafi dersi takip etme imkânı verilmesi; HUKUKÎ DEĞERLENDĠRME I. SÖZLEġME’NĠN 14. MADDESĠYLE BĠRLĠKTE 1 NO.LU EK PROTOKOLÜ’NÜN 2. MADDESĠNĠN ĠHLAL EDĠLDĠĞĠ ĠDDĠASI HAKKINDA 23. Başvuran, eğitim hakkına ilişkin olarak iki defa ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etmektedir. Başvuran, öncelikle düz liseden mezun olan öğrenciler tarafından elde edilen notlara ilişkin olarak, üniversiteye erişime yönelik Öğrenci Seçme Sınavı’nda bu öğrencilerle eşdeğer notlar almasına rağmen, düz liseden mezun olanlar gibi iletişim bilimleri fakültesine kayıt olamadığını iddia etmektedir. Başvuran, bu başarısızlığı, lisede elde edilen not ortalamasının hesaplanması sisteminin getirilmesine bağlamaktadır, bu durum kendisi gibi diğer iletişim meslek lisesi mezunlarını da büyük ölçüde olumsuz etkilemiştir. 6 Başvuran, diğer bir husus olarak da, söz konusu sistemin beklenmedik bir şekilde kurulmasından ve 1999 yılının sınavları için geçici tedbirlerin bulunmamasından şikâyet etmektedir. Hâlbuki başvuran, 1999 yılında iletişim lisesinin son sınıfında olduğunu, iletişim bilimleri fakültesi bünyesinde eğitim almak adına daha önceki yıllarda bu bölümü seçtiğini belirtmiştir. Başvuran, 1999 yılından önce, iletişim lisesinden mezun olanların düz lise mezunları ile eşit olarak iletişim bilimleri fakültesine girme imkânlarının bulunduğunu ve 1999 yılından sonra iletişim lisesinde öğrenim gören öğrencilerin düz liseye geçme fırsatlarının bulunduğunu iddia etmektedir. 24. AİHM, bu şikâyeti, Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi açısından inceleyecektir. Sözleşme’nin 14. maddesi aşağıdaki gibidir: “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensup olmak, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır.” Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi aşağıdaki gibidir: “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir. A. Kabul edilebilirlik hakkında 25. AİHM, başvurunun Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının a) bendi bağlamında açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve başka herhangi bir kabul edilemezlik gerekçesiyle bağdaşmadığını tespit etmektedir. B. Esas hakkında 1. Tarafların iddiaları 26. Başvuran, öncelikle lise eğitimi boyunca matematik veya edebiyat gibi temel konularda özel dersler alarak eksikliklerini tamamladığını beyan etmiştir. Böylece, iletişim meslek lisesinden ayrıldığında hem sosyal veya teknik bilimler ve matematik konusunda iyi bir seviyesi olacak hem de iletişim tekniklerinde temel bilgileri benimseyecektir. Bu sayede başvuran, üniversiteye giriş sınavında iyi notlar hatta düz lise mezunlarına göre daha iyi notlar almayı başarmıştır. Hâlbuki sınav sonuçlarının iyi olmasına rağmen başvuran üniversiteye 7 kayıt olmaya hak kazanamamıştır. Başvuran, bu başarısızlığı sınav sonuçları hesaplamasına giren lise not ortalamasına 0,2 katsayısının uygulanmasına bağlamaktadır. Hâlbuki başvuran düz liselerde öğrenim gören öğrencilerin not ortalamasına uygulanan katsayının 0,5 olduğunu ki bu durumun kendisini açıkça olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Başvuran, çaba sarf ettiği yılların sonuçsuz kaldığını görmüştür zira meslek lisesi mezunlarının negatif ayrımcılığa maruz kaldıklarını beyan etmektedir. 27. Başvuran, ikinci olarak, üniversiteye girişi düzenleyen kuralların öngörülemez değişikliği ile maruz kalınan durumun niteliğinden, aynı zamanda geçici herhangi bir tedbirin bulunmaması ve öngörülmemesinden şikâyet etmektedir. Başvuran, yetkililerin iddia ettiği gibi, ülkenin ekonomik gelişimi ve toplumsal ihtiyaçların gelişimi nedeniyle üniversiteye giriş için yeni bir seçim sistemi kurulmasının bir yılda gerçekleşmediğini ileri sürmektedir. Başvuran, söz konusu iddia doğru olsa dahi - Hükümet’in varsayımı desteklenmese bile -, bu durumun daha önceki yıllarda bölümlerine uygun alanlar seçmek için öğrencilerin konumunu dikkate alan geçici tedbirlerin bulunmamasını haklı göstermediğini eklemektedir. 28. Hükümet, ilgilinin iddiasını kabul etmemektedir. Hükümet, yalnızca üniversiteye giriş konusundaki düzenlenmeye ilişkin şikâyetin, söz konusu düzenlemeye yönelik üniversiteye girişin yasaklanmasının açıkça öngörülmediği hallerde, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin uygulama alanına girmediğini ileri sürmüştür. 29. Düz lise ile iletişim meslek lisesi mezunları arasında meydana gelen ayrıma dayanan şikâyetin esasına ilişkin olarak Hükümet, bu ayrımın lisede iki kategoride öğretilen konuların içeriğini ve bilgi dayanışması açısından (iletişime ilişkin konularda dâhil olmak üzere) üniversite eğitimi gerekliliklerini dikkate aldığını iddia etmektedir. Hükümet, bu bağlamda, söz konusu liselerde verilen matematik, doğa, teknik ve sosyal bilimler gibi temel konuların düz liselerdeki gibi derinlemesine işlenmediklerini belirtmektedir. 30. Hükümet, kendisine göre, farklı liseler arasında meydana gelen ayrımın yüksek öğrenimde ders seviyesine ilişkin gerekliliklerin gelişimini geciktirmeden uyarlamanın Türkiye için zorunlu olması nedeniyle uygulandığını eklemektedir. 2. AİHM değerlendirmesi a. SözleĢme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin uygulanabilirliği hakkında 31. Üniversiteye giriş konusunda, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin sadece düzenlemeyle getirilen bir şikâyete uygulanabilir olmamasına yönelik iddiayla ilgili olarak AİHM, herhangi bir zamanda var olan tüm yüksek öğrenim kurumlarına girişin Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2.maddesinin ilk cümlesinde belirtilen hakkın 8 ayrılmaz bir unsurunu teşkil ettiğini daha önceki kararlarında belirttiğini hatırlatmaktadır (Leyla Şahin v. Türkiye [BD], no. 44774/98, §§ 134-142, AİHM 2005-XI, ve Mürsel Eren v. Türkiye, no. 60856/00, § 40-41, AİHM 2006-II). Dolayısıyla şikâyet konusu, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin uygulama alanına girmektedir. b. 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesiyle birlikte SözleĢme’nin 14. maddesinin uygulanması sonucunda AĠHM tarafından uygulanan kriterler 32. AİHM, ayrımcılığın benzer durumlarda üniversiteye yerleştirilen kişilerin tarafsız ve makul gerekçe gösterilmeksizin, farklı bir muameleye maruz kaldıklarını ve farklı bir muamelenin, “meşru bir amaç” izlenmediğinde veya hedeflenen amaç ile uygulanan araç arasında makul orantılılık ilişkisi bulunmadığında, “tarafsız ve makul gerekçeden” yoksun olduğunu hatırlatmaktadır (bkz, diğer birçok arasında, Sejdić ve Finci v. Bosna-Hersek [BD], no. 27996/06 ve 348636/06, § 42, AİHM 2009 ve Ali v. Birleşik-Krallık, no 40385/06, § 53, 11 Ocak 2011). AİHM, ayrıca bu bağlamda Sözleşmeci Tarafların sahip oldukları değerlendirme payının genişliğinin, koşullara, etki alanına ve içeriğe bağlı olarak değiştiğini hatırlatmaktadır (Andrejeva v. Letonya [BD], no. 55707/00, § 82, AİHM 2009). 33. Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ilk cümlesinde güvence altına alınmasına rağmen eğitim hakkı zorunlu değildir; dolaylı olarak bu hakka sınırlama getirebilir zira “bu hakka özgün olarak devlet tarafından bir düzenleme” yapılmaktadır (“Belçika’da eğitim dili rejiminin bazı yönlerine” ilişkin dava v. Belçika (esas), 23 Temmuz 1968, §§ 5, Seri A no. 6). Şüphesiz, eğitim kurumlarının düzenlediği kurallar, toplumun diğer ihtiyaçları ile kaynakları arasında zaman içinde değişebilmektedir. 34. Getirilen sınırlamaların, söz konusu hakkı, özünü zedeleyecek ve etkinliğinden yoksun bırakacak düzeyde azaltmamasını temin etmek amacıyla Mahkeme, bu sınırlamaların ilgili kişiler açısından öngörülebilir olduğuna ve meşru bir amaç güttüğüne ikna olmalıdır. Bununla birlikte Sözleşme’ nin 8 ila 11. maddelerindeki tutumundan farklı olarak Mahkeme, 1 No’ lu Ek Protokol’ ün 2. maddesi kapsamında “meşru amaçlar” ın tamamını sıralamak zorunda değildir. Dahası, ancak başvurulan yollar ile güdülen amaç arasında makul bir orantısallık ilişkisi bulunduğu takdirde, bu türden bir sınırlama 1 No’lu Protokol’ ün 2. Maddesi ile uyumlu olacaktır. (Leyla Şahin, [BD], yarıda anılan § 154). 35. AİHM, ayrıca Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin, ilgili sınavlara kurallara uyarak kayıt olan ve bu sınavlarda başarılı olan öğrencilerin üniversiteye 9 giriş haklarının saklı tutulmasına yetki verdiğini hatırlatmaktadır (Lukach v. Rusya (kabul edilebilirlik kararı), no. 48041/99, 16 Kasım 1999). c. Yukarıda belirtilen ilkelerin somut olayda uygulanması i. Düz liseler ve meslek liseleri mezunlarının not ortalamasına farklı kat sayıların uygulanması nedeniyle, iletişim bilimleri fakültesine girişleri konusunda ayrımcı muamele yapılması hakkında - ayrımcı bir muamelenin bulunması hakkında 36. AİHM, olayların meydana geldiği tarihte (1998-1999 tarihli eğitim yılı için) yüksek öğrenime girişe yönelik yapılan ÖSS’ye kabulün, iki sonuca bağlı olduğunu tespit etmektedir: mezunların lisede elde ettikleri not ortalaması ve ayrım yapılmaksızın sınava katılan tüm adayların elde ettikleri puanlar. 37. AİHM, başvuranın sınavda elde ettiği sonuçların, sınav sonucunda iletişim fakültesine girmeye hak kazanan düz lise mezunu adayların elde ettikleri puana eşdeğer olduğunu ve buna karşın başvuranın lisede elde ettiği notların, kendisi gibi meslek lisesi mezunu adayların da ayrılan bu katsayıdan zarar gördüğünü ve başvuranın sınavda başarısız olmasına yol açtığını dikkate almaktadır. AİHM, getirilen yeni sistemle lisede elde edilen ortalamaya, iletişim fakültesi müfredatıyla genelgeye göre uyumlu olan alanlarda eğitim alanlar ve düz lise mezunları için 0,5 katsayının, söz konusu fakültelerdeki müfredat ile “uyumlu olmayan” alanlarda eğitim alanlar ve iletişim meslek lisesi mezunlarına ise 0,2 katsayının uygulandığını gözlemlemektedir. 38. Böylece, başvuran sınavda “yeterli” puan elde etmesine rağmen, mezun olduğu lise kategorisi ve lise notları ortalamasına farklı muamele uygulanması nedeniyle, iletişim bilimleri fakültesine girmeye hak kazanamamıştır. 39. AİHM, dolayısıyla, adaylar tarafından lisede elde edilen sonuçlara uygulanan puan hesaplama sisteminden dolayı, Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi tarafından güvence altına alınan yüksek öğrenime giriş hakkı uygulamasında, başvurana ayrımcı bir muamele yapıldığı kanaatindedir. 40. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında hedeflenen amaç ile uygulanan araçlar arasında makul orantılılık ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve söz konusu sistemin meşru amaç izlenip izlenmediği konusunu araştırmak AİHM’ in yetkisindedir. Söz konusu olaylara ilişkin bu iki kıstasın uygulanmasının, ihtilaflı tedbirlerin Sözleşme’nin 14. maddesine aykırı bir ayrımcılık ve/veya aynı şekilde Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi tarafından güvence 10 altına alınan eğitim hakkına bir ihlal teşkil edip etmediği hakkında AİHM’ in cevap vermesini sağlayacaktır. - Ayrımcı bir muamelenin meşru bir amaç hedefleyip hedeflemediği hakkında 41. Mahkeme, üye Devletlerin, öğrencilerin üniversitelere ve yüksek okullara girişini düzenlerken, yüksek öğrenimi başarıyla sürdürebilecek öğrencileri seçmek için adaylarda bulunması gereken niteliklere ilişkin olarak, önemli bir değerlendirme payına sahip oldukları kanısındadır. Bununla birlikte Mahkeme, söz konusu seçme sistemi, eğitim hakkının özüne zarar verici şekilde düzenlendiği takdirde, 1 No.lu Ek Protokol’ün 2. maddesi ihlal edilmesine veya adayların eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı koşullarda değerlendirilmesi durumunda, Sözleşme’nin 14. maddesi ile birlikte Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi tarafından koruma altına alınan hakların ihlal edilmesine sebep olacağı kanaatindedir. 42. AİHM, somut olayda, Yükseköğrenim Kurulu’nun üniversiteye giriş sistemi değiştirirrken, düz lisede verilen eğitime göre meslek liselerinde temel konulardan (matematik, teknik veya sosyal bilimler) muaf tutulan öğrencilerin başarı oranlarının düşük bir seviyede seyrettiği ve yüksek öğrenim gerekliliklerine bağlı olarak bu uygulamanın üniversitelerdeki eğitim seviyesini iyileştirmeyi sağlamak amacıyla yaptığı kanaatine vardığını tespit etmektedir. AİHM, öte yandan Danıştay’ın mevcut davada karar verirken, üniversite öğrencilerinin niteliklerine ilişkin olarak, üniversiteye girişi düzenleyen yeni seçim sisteminin toplumun sosyal ve ekonomik koşullarının gelişimiyle zorunlu hale gelen gereklilikleri göz önüne alarak değerlendirdiğini ve yüksek öğrenimde daha ileri seviyede güvence altına alınan gerekliliklere cevap verdiğini dikkate almaktadır. 43. AİHM, bununla birlikte, Avrupa ülkelerinde eğilimin, orta öğretimin son yılında verilen klasik diplomanın “yüksek seviyedeki mesleki eğitimi, yüksek öğrenime uygun bir hazırlık olarak” kabul edip, diğer yolların kabul kıstaslarını artırarak üniversiteye giriş yolları skalasının geliştirilmesi olduğunu göz ardı edemez (bkz., örneğin, Bakanlar Kurulu’nun no R(98)3 tavsiye kararı ekinin 4.2 maddesi). 44. AİHM, somut olayda, teknik bilimler, matematik (fizik, kimya, biyoloji) veya sosyal bilimler (felsefe, edebiyat, tarih, coğrafya) gibi temel konuların öğretiminin bu sürecin son iki yılında iletişim meslek liselerinde müfredattan kalkacak kadar, gitgide azaldığını tespit etmektedir. AİHM, lise eğitiminin bu şekilde azalmasının yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu’nun Tavsiye Kararı’nda tasvir edildiği gibi, yüksek düzeyde mesleki eğitimin amacını yerine getirmekte güçlükler olabileceği kanaatindedir. 11 45. AİHM, üniversite öncesi Devlet tarafından yatırım gerektiren mesleki eğitimin yüksek öğrenimde gerekli seviyeye ulaşmasını beklerken, ilgili Devlet’in, üniversiteye giriş için kurumlarının niteliğini dikkate alması gerektiğini kabul etmektedir. AİHM, eğitim müfredatının tanımı ile düzenlemesinin, temel anlamda Sözleşmeci Devletlerin yetkisi altına girdiğini hatırlatmaktadır. 46. Yukarıda belirtilenler ışığında AİHM, düz lise öğrencilerinin muaf tutulduğu eğitimi değerli kılan seçim sisteminin, üniversitelerdeki eğitim seviyesinin iyileştirilmesi gibi meşru bir amacının olduğu kanaatindedir. - Ayrımcı muamelenin orantılı olması hakkında 47. AİHM her şeyden önce, üniversiteye giriş sınavı çerçevesinde belirlenen puan hesaplama katsayısının, adayların liseye giriş aşamasında seçtikleri alana göre uygulanmış olduğunu gözlemlemektedir. Bu katsayı, düz lise mezunları için 0,5 iken meslek liseleri için 0,2 olarak belirlenmiştir. AİHM öncelikle, söz konusu katsayıların uygulanmasından doğan ayrımcı bir muamelenin orantılı olup olmadığını tespit etmek amacıyla bu hususun etkilerini değerlendirecektir. Daha sonra uygulanan telafi amaçlı tedbirleri inceleyecektir. 48. AİHM öncelikle, meslek lisesi mezunlarının düz lise mezunu adaylarla birlikte yüksek öğrenim görmek amacıyla uygulanan ÖSS’de, eşit bir biçimde rekabet ettiklerini ve adayların sınav sonuçlarının aynı şekilde değerlendirildiğini tespit etmektedir. AİHM ardından, meslek lisesi mezunlarının lise not ortalamalarına normal lise mezunlarına uygulanandan daha düşük bir katsayı uygulandığını tespit etmektedir. 49. AİHM ayrıca, öğrencilerin liseye başlama dönemlerinde seçim yaparken, gerek düz liselere gerekse eğitimin özel bir alanla sınırlandığı meslek liselerine kayıt olmakta özgür olduklarını ortaya koymaktadır. 50. Yukarıdaki görüşler bağlamında AİHM, ihtilaflı muamele ayrımcılığı, meslek liseleriyle düz liseler arasında ayrım içerdiği sürece, yüksek öğrenimdeki eğitim seviyesini iyileştirmeye dayalı amaçla makul bir orantı sağladığı kanaatindedir. Dolayısıyla bu noktada Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesi ihlal edilmemiştir. ii. başvuranın uygulama sebebiyle daha önceki yıllarda mezun veya lise son sınıfta olanlardan farklı bir muameleye tabi tutulması ve başvuran seçimini yaptıktan birçok yıl sonra üniversiteye giriş için yeni bir sistemin geçici tedbirler bulunmadan uygulanması hakkında 12 - Ayrımcı bir muamelenin var olması hakkında 51. AİHM başvuranın lise eğitiminden sonra gazetecilik mesleğine hazırlanmak amacıyla iletişim bilimleri fakültesine girebilmek için bir iletişim meslek lisesine kayıt olmayı tercih ettiği süre zarfında, düz lise veya meslek lisesi mezunu olan adayların lisedeki başarı notlarının ortalamasına 0,5’lik bir katsayı uygulandığını tespit etmektedir. Bu şekilde elde edilen not, üniversiteye giriş puanının son hesaplaması için ÖSS’de elde edilen puanla birlikte değerlendirilmekteydi. Bu katsayı başvuran lise son sınıftayken 0,2’ye indirilmiştir. Başvuran düz liseye kayıt yaptırabilmek için okulunu değiştirmeyi talep etmiştir ancak başvuranın bu talebi resmi olarak reddedilmiştir. Bir yıl sonra başvuran ortaöğrenimini tamamladığında, Yükseköğretim Kurulu bazı koşullar altında meslek lisesinden düz liseye geçebilme imkânı sunmuştur, Kurul geçici önlemlerin bulunmamasının meslek lisesi öğrencileri için olumsuz sonuçlar doğurduğunu kabul etmiştir. 52. AİHM bir taraftan önceki yıllarda lise mezunlarının yararlandığı şekilde , lise notlarına 0,5’lik katsayı uygulanmasından başvuranın yararlanmadığını, diğer taraftan başvuranın, mezunlarının puanına 0,5’lik katsayı uygulanan düz bir liseye geçmesine izin verilmediğini fakat bir sonraki yıl bu türden bir geçişin uygulandığını gözlemlemektedir. Mahkeme, üniversite öğrenci seçme sistemine getirilen değişiklik bağlamında gereken geçici tedbirlerin yokluğunda, başvuranın üniversiteye giriş hakkı yerine getirilirken lise son sınıfta ya da önceki yıllarda mezun olanlara göre ayrımcı bir muameleye tabi tutulduğu kanaatindedir. - Ayrımcı muamelenin meşru bir amaç taşıyıp taşımadığı hakkında 53. Mahkeme, Danıştay’ın, üniversiteye girişe ilişkin yeni düzenleme bağlamında geçici tedbirlerin bulunmamasının, adayların üniversitede eşit muamele görmesini ve üniversite eğitimi seviyesinde hızlı bir iyileştirmeyi amaçladığını belirten tespitini dikkate almaktadır. AİHM, mevcut dava çerçevesinde yeni hükümlerin acilen uygulanmasının, yüksek öğrenimin niteliğinin hızlı bir şekilde iyileştirilmesini hedeflediğini kabul etmektedir. - Ayrımcı muamelenin orantılılığı hakkında 54. AİHM, somut olayda uygulanan yöntemlerle amaçlanan hedef arasında makul bir orantılılık ilişkisinin bulunup bulunmadığını incelediğinde, öncelikle liseye kayıt olduğu 13 andan itibaren gazetecilik mesleğine yönelmiş olan başvuranın, bir iletişim meslek lisesinde eğitim görmeyi tercih ettiğini gözlemlemektedir. Bu eğitim kurumu, özellikle lise eğitiminin son iki yılında öğrencilerine, iletişim bilimleri fakültelerinin ilk yılında verilen programlarla büyük benzerlikler gösteren, gazeteciliğin farklı yönleri hakkında dersler içeren bir müfredat sunmaktadır. Üstelik iletişim meslek lisesinde, lise son sınıfa gelene kadar alınan notların ortalaması, iletişim bilimleri fakültelerine giriş kapsamında 0,5’lik başarı puanı katsayısından faydalanmaktaydı. 55. AİHM, bu hususlar bağlamında başvuranın üniversitelerin iletişim bölümlerinde eğitim görmek ve sonrasında gazetecilik mesleğini icra etmek amacıyla bir iletişim meslek lisesine kaydolmayı tercih etmesinin iyi niyetli bir davranış olduğu sonucunu çıkarmaktadır. 56. AİHM, gazetecilik eğitimine hazırlık amaçlı iletişim meslek liselerinde verilen derslerin önemsizleştirilmesinde somut bir etkisi olan üniversiteye giriş kurallarının değiştirilmesinin, başvuranı iletişim fakültesinde eğitim görme imkânından etkin biçimde mahrum ettiğini gözlemlemektedir. Bu yüzden başvuran lise diplomasını başarıyla elde etmesine ve üniversite sınavında düz lise mezunu adaylar kadar başarı puanı almasına rağmen bir üniversiteye girmeye hak kazanamamıştır. 57. Mahkeme ayrıca, söz konusu kuralların değiştirilmesinin beklenmedik etkisine rağmen başvuranın telafi edici tedbirlerden faydalanmadığını tespit etmektedir. 58. Bir taraftan, başvuranın düz liseye geçiş talebi resmi olarak reddedilmiştir. Hâlbuki bu türden bir geçiş olasılığı yönetmelik tarafından telafi edici bir tedbir olarak öngörülmüştür ancak yeni kuralların uygulandığı eğitim ve öğretim yılından itibaren uygulanmamıştır. 59. Diğer taraftan, başvuranın iletişim meslek lisesinin son sınıfında takip ettiği program, iletişim fakültesine giriş için gerekli yeni seviyeye uyum sağlamamıştır. Aslında bu program, 1999 yılında üniversiteye girişte yeni kuralların gerektirdiği kadar bilgi içeren matematik, teknik ve sosyal bilimler dersleri ile tamamlanmamıştır. 60. Yüksek öğrenime giriş kurallarına getirilen değişiklilerin başvuran için öngörülebilir olmamasına ve başvuranın durumuna uygulanabilir telafi edici tüm tedbirlerin alınmamasına ilişkin olarak varılan sonuçlar bağlamında AİHM, ihtilaflı muamele ayrımcılığının, başvuranın yüksek öğrenim görme hakkını, kendisini bu haktan mahrum bırakarak azalttığı ve amaçlanan hedefte makul orantılılık ilkesi olmadığı ve dolayısıyla bu ayrımcılığın, Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesine aykırı olduğu kanaatindedir. 61. Dolayısıyla, bu hükümler ihlal edilmiştir. 14 II. SÖZLEġME’NĠN 41. MADDESĠNĠN UYGULANMASI HAKKINDA 62. Sözleşme’nin 41. maddesi aşağıdaki şekilde öngörmektedir: “Eğer Mahkeme, bu Sözleşme veya Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.” A. Maddi ve Manevi Zarar 63. Başvuran olayların çok daha öncesinde, on dört yaşında eğitimini sürdürmeyi tercih ettiği yüksek öğrenim yöneliminden, on sekiz yaşında hiçbir suçu olmaksızın vazgeçmek zorunda bırakıldığı ve kendisine göre, bu ayrımcılığın kendisini ve mesleki tercihinde onu destekleyen ailesini hayal kırıklığına uğrattığı için maddi ve manevi tazminat olarak 350 000 Avro (EUR) talep etmektedir. 64. Hükümet, başvuranın iddialarına karşı çıkmaktadır ve başvuranın tazminat talebinde bulunduğu maddi ve manevi zararlar için herhangi bir kanıt sağlamadığı kanısındadır. Hükümet, başvuranın talep ettiği tazminat miktarının açıkça aşırı ve dayanaktan yoksun olduğunu değerlendirmektedir. AİHM’ in davayla ilgili ihlal kararı vermesi durumunda, bu türden bir tespitin yeterli adil tazminle karşılanacağı kanısındadır. 65. AİHM, başvuranın üniversitede bir iletişim bilimleri fakültesinde eğitim görmeye hak kazanmış olması olasılığına dayanılarak itiraz edilen durum hakkında karar veremez. AİHM, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında nedensellik bağı bulunmadığını değerlendirerek, başvuranın talebini reddetmiştir. 66. Sonuç olarak, AİHM, yüksek öğrenime giriş kurallarına getirilen öngörülemez değişikliğin sebep olduğu olumsuz etkiden kaynaklanmış olan ayrımcılığa bağlı mahrumiyet durumu ve başvuranın bu durumuna uygulanabilir telafi edici tüm tedbirlerin bulunmaması ve Sözleşme’nin ihlal edildiği tespitinin yeterli bir çözüm oluşturmaması sebebiyle başvuranın manevi bir zarara maruz bırakıldığı kanaatindedir. Bununla birlikte, başvuran tarafından talep edilen miktar abartılıdır. AİHM, hakkaniyete dayanarak başvuranın maruz kaldığı manevi zararın miktarını 5 000 Avro (EUR) olarak değerlendirmektedir ve bu miktarın ilgiliye ödenmesine karar vermiştir. B. Masraf ve Giderler 15 67. Başvuran, masraf ve giderler için, ne AİHM, ne de yerel mahkemeler önünde herhangi bir talepte bulunmamıştır. 68. Hükümet bu konuda görüş belirtmemektedir. 69. Mahkeme, başvurana bu bağlamda bir ödeme yapılmasına gerek olmadığı kanaatindedir. C. Gecikme Faizi 70. AİHM, gecikme faizinin, Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredi faizlerine uyguladığı orana üç puanlık bir artış eklenerek belirlenmesine hükmetmektedir. BU GEREKÇELERLE, AĠHM, 1. Oybirliğiyle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna; 2. İkiye karşı beş oyla, düz lise mezunlarına göre iletişim meslek liseleri mezunlarının aleyhinde düzenlenen başarı puanı hesaplama katsayısı sebebiyle başvuranın yüksek öğrenime girişiyle ilgili ayrımcılığa ilişkin şikâyetle ilgili olarak, Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ihlal edilmediğine; 3. Oybirliğiyle, başvuranın mesleki yönelimini belirleyen seçimi yapmasının üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra üniversiteye giriş şartlarına getirilen değişikliğin öngörülemez niteliğine ve başvuranın durumuna uygulanabilir hiçbir geçici tedbirin alınmamasına ilişkin şikâyetle ilgili olarak, Sözleşme’nin 14. maddesiyle birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ihlal edildiğine; 4. Oybirliğiyle, a) Sözleşme’nin 44. maddesinin 2. fıkrası gereğince, davalı devletin, kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içerisinde başvurana her türlü vergi tutarı hariç olmak üzere, manevi tazminat için 5 000 Avro (beş bin avro) ödemesi gerektiğine ve 16 ödemenin yapıldığı tarihte geçerli oran esas alınarak bu miktarın davalı devletin para birimine dönüştürülerek ödenmesine; b) söz konusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapıldığı tarihe kadar, bu miktara Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda basit faiz uygulanmasına; 5. Oybirliğiyle, başvurunun geri kalan kısmı için başvuranın adil tazmin talebinin reddedilmesine; karar vermiştir. İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İçtüzüğü’nün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkraları gereğince 9 Temmuz 2013 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir. Stanley Naismith Guido Raimondi Yazı İşleri Müdürü Başkan Bu kararın ekinde, Sözleşme’nin 45. maddesinin 2. fıkrasına ve AİHM İçtüzüğü’nün 74. maddesinin 2. fıkrasına uygun olarak, Yargıç N. Vucinic’in ve Yargıç P. Pinto de Albuquerque’in sunduğu ayrık görüş bulunmaktadır. G.R.A S.H.N. 17 YARGIÇ VUČINIģ VE YARGIÇ PINTO DE ALBUQUERQUE’ĠN ORTAK MUHALEFET ġERHĠ (Çeviri) Altınay Davası, meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin yüksek öğrenime giriş şartları konusunu ele almaktadır. Dolayısıyla söz konusu sistem, Bologna Süreci’ne 1 dâhil olan Avrupa’daki yüksek öğrenim sistemleri ile Kopenhag Süreci’ne 2 dâhil olan Avrupa’daki mesleki eğitim sistemleri arasında bir geçiş noktasında bulunmaktadır. Yüksek öğrenime giriş kurallarına getirilen değişikliklere öğrencilerin meşru beklentilerine uyum sağlaması gereken korumanın da eşlik etmesi gerekmektedir, somut olayda durum bu şekilde gerçekleşmemiştir bu yüzden, sistemde yapılan değişiklikte bir geçiş rejimi bulunmaması sebebiyle ihlal tespitini onaylıyoruz. Ancak meslek lisesinden mezun olan öğrencilerin yüksek öğrenime geçişte ayrımcılığa maruz kalmaları hakkında ihlal bulunmadığı sonucuna varan tespite katılmıyoruz. Hâlbuki bizim düşüncemize göre davanın merkezi bu husustur. Mesleki eğitim gören öğrenciler aleyhinde ayrımcılık Başvuran, iletişim bilimleri alanında uzmanlaşan bir meslek lisesinde eğitim görmüştür ve üniversitede eğitimine bu alanda, iletişim bilimleri fakültesinde devam etmek istemiştir. Lisede iletişim alanında iki yıl eğitim görmüştür, oysa düz liseden mezun olan öğrencilerin bu türden bir uzmanlık alanı bulunmamaktadır. 1998’de yayınlanan yeni genelgeye göre mezunların iletişim bilimleri fakültesine kabul edilmelerinde, lise sınavlarında alınan notların ortalamasının % 21’iyle birlikte üniversite sınavında alınan puanın % 79’unun alınmasıyla elde edilen son bir not esas alınmaktaydı. Yeni sistemde düz lise mezunları için lisede elde ettikleri not ortalamasına 0,5’lik bir katsayı, iletişim meslek lisesi mezunları için 0,2’lik bir katsayı uygulanmaktaydı. 1 Bologna Süreci hakkında, bkz. Tarantino ve diğerleri v. İtalya Kararı’nın ekinde yer alan Yargıç Pinto de Albuquerque’in ayrık görüşü, no 25851/09, 29284/09 et 64090/09, 2 Nisan 2013. 2 Bkz. 29-30 Kasım 2002 tarihinde Kopenhag’da toplanan Avrupa Mesleki Eğitim ve Öğretim Bakanları’nın ve Avrupa Komisyonu’nun mesleki eğitim ve öğretimde geliştirilmiş işbirliği hakkında bildirisi, yani «Kopenhag Bildirgesi ». 18 Bu uygulamaya sebep olarak iletişim meslek liselerinde öğretilen konuların iletişim bilimleri fakültelerindekilerle uyum sağlamadığı gösterilmiştir (kararın 7. paragrafı). Katsayılar arasındaki fark ve bu farkın gerekçesi başlı başına ayrımcı niteliktedir. Bu sistem sonucunda somut olarak, uzmanlık alanları iletişim olan ve ilgili konunun esasıyla ilgili bilgilere sahip olan teknik lise mezunları iletişim fakültelerine kayıt olurken, tamamıyla uzmanlıktan yoksun düz lise mezunlarına kıyasla dezavantajlı bir duruma düşmüşlerdir. Aynı sistem sadece yasal bir gerekçeden değil, herhangi bir mantıksal yaklaşımdan da yoksundur, dolayısıyla lisede ilgi alanlarını içeren dersleri alarak iletişim bilimleri fakültesine girmek için önceden hazırlanan mezunlar bu tercihte bulunmaları sebebiyle cezalandırılmışlardır. Demokratik bir toplumda kesinlikle kabul edilemez bu türden politik bir tercih, sadece çok güçlü bir sınıfsal önyargı ile açıklanabilir. Ayrıca, meslek lisesi ile düz lise arasında bir geçiş sisteminin bulunmaması doğal olarak başvuran gibi mezunlara ayrımcılık tuzağına yakalanmamak için hiçbir şans bırakmayan sistem içerisindeki adaletsizliği artırmıştır. Ancak böyle bir geçiş söz konusu olsaydı bile bu sistem o kadar da mantıklı ve adil değildir. Aslında, 2000-2001 eğitim yılında birtakım şartların bir araya getirilmesiyle meslek liselerinden düz liselere uygulanan geçiş, iletişim bilimlerinde en iyi eğitimi alan lise mezunlarının iletişim bilimleri fakültesine kayıt olurken dezavantajlı olmalarını haklı göstermemektedir. Mesleki eğitim konusunda uluslararası normlar Ayrıca Türkiye, Bologna ve Kopenhag Süreçleri çerçevesinde sözleşme imzaladığı uluslararası taahhütleri ve Avrupa Konseyi nezdinde yükümlülüklerini 3, yani, bir taraftan uygulamayla öğrenme gibi klasik lise eğitimine girişten başka diğer yolları da içermesi amacıyla yüksek öğrenime giriş yollarının skalasını genişletmeyi ve meslek liselerinden mezun olanlar gibi yüksek öğrenimde az temsil edilen grupları çoğaltmayı 4, diğer taraftan mesleki eğitimin çekiciliğini artırmayı ve meslek liselerinden yüksek öğrenime geçişe imkân veren aşamaları kolaylaştırmayı5 göz ardı etmektedir. 3 4 Bakanlar Kurulu’nun üye Devletlere yüksek öğrenime erişim hakkında R(98)3 sayılı Tavsiye Kararı. Bkz. 2012 Budapeşte Bakanlar Konferansı Bildirisi, 2009Leuven/Louvain-La-Neuve Bakanlar Konferansı Bildirisi, 2011 Aarhus Üniversite Birliği Bakanlar Konferansı Bildirisi. 5 Avrupa Komisyonu, Avrupa sosyal tarafları, mesleki öğretim ve eğitim hakkında Avrupa işbirliğinin güçlendirilmesi konusundaki Avrupa Bakanları’nın Bordeaux Bildirgesi, 26 Kasım 2008. 19 Acı gerçek, davalı devletin politik tercihlerinin, düz lise eğitimi ile meslek lisesi eğitimi arasındaki değerlendirme eşitliğini ve meslek liseleri ile yüksek öğrenim arasındaki geçirgenliği desteklememesi ve Kopenhag Süreci çerçevesinde tavsiye edildiği gibi6 daha çok meslek lisesi mezunlarına daha iyi niteliklere sahip olma imkânı veren bir sisteme ulaşılmamış olmasıdır. Aksine bu tercihler, meslek lisesinden mezun olanlar aleyhinde önyargıları artırmıştır ve daha iyi niteliklere sahip olmak için öğrencileri teşvik etme gücünü ve çekiciliğini azaltmıştır 7. Meslek lisesi öğrencilerinin yüksek öğrenim veya mesleki eğitim sistemi nezdinde eğitimlerini ve derslerini devam ettirmelerine imkân vererek bazen özel mesleki yeteneklerle ve anahtar yetkinliklerle yani çapraz yeteneklerle donatılmış olduklarını gözetmek yerine davalı Devlet, mesleki eğitimi önyargıların ve gettolaşmanın kısırdöngüsüne terk etmeyi tercih etmiştir. Ayrımcılığın tanınması/kabul edilmesi Ayrıca, Başbakan’ın da aralarında bulunduğu birçok kamu makamı açıkça, 2003, 2004 ve yeniden 2009 yıllarında üniversiteye giriş sisteminin ayrımcı niteliğini kabul etmiştir ve hatta meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerinde aleyhlerinde yapılan bütün ayrımcılıklara son vereceklerine söz vermişlerdir 8. Oysaki davalı devlet sözünü icra etmekte başarısız olmuştur. Meslek lisesi mezunlarının durumu aksine kötüleşmiştir çünkü günümüzde uygulanan katsayılar daha da ayrımcı bir nitelik kazanmıştır: bu oran meslek liseleri mezunları için 0,3, düz lise mezunları için 0,8 olarak belirlenmiştir. Sonuç 6 Mesleki eğitim ve öğretimde geliştirilen Avrupa işbirliğinin gelecekteki öncelikleri konusunda Maastricht Bildirgesi, 14 Aralık 2004. 7 Mesleki eğitim ve öğretimde geliştirilen Avrupa işbirliği konusunda Helsinki Bildirgesi, 5 Aralık 2006: « Esnek eğitim yollarından biri olarak MEÖ (Mesleki Eğitim ve Öğretim) sistemleri, özellikle temel MEÖ’den yükseköğretime geçişi sağlayacak şekilde eğitim ve öğretimde daha ileri gitmeyi mümkün kılmalıdır». 8 Bkz. 12 Eylül 2003, 28 Şubat 2004 ve 2 Mayıs 2004 tarihli Yeni Şafak Gazetesi ve 28 Ocak 2009 tarihli Hürriyet Gazetesi. 20 Bilgi toplumunda, mesleki nitelikler ve yetenekler, teorik nitelikler ve yeteneklerle aynı öneme sahiptir9. Davalı Devlet, iletişim bilimlerinde uzmanlaşan meslek lisesi mezunlarına karşı ayrımcılık yaparak zıt görüşlü avukata haksız yere karşı çıkmaktadır. Devletin eğitim kurumlarındaki düzenlemeler söz konusu olduğunda, Taraf Devletlerin değerlendirme payının daha geniş, özel kurumlar söz konusu olduğunda bu payın daha az olduğunu kabul edersek, daha dar bir değerlendirme payının daha ziyade (a fortiori) kurumsal özerkliğin merkezi bir rol oynadığı yüksek öğrenim için geçerli olduğunun altını çizmekteyiz10. Bu istisnai durumda davalı Devlet, mesleki ve yüksek öğrenimin çıkarlarına tamamıyla ters düşen sebeplerle meslek lisesi mezunlarına karşı ayrımcı ve keyfi bir üniversiteye giriş sistemi oluşturmuştur. Sözleşme’nin 14. maddesi ile birlikte Sözleşme’nin 1 No.lu Ek Protokolü’nün 2. maddesinin ihlal edildiği yönünde oy kullanmamızın ve Sözleşme’nin 46. maddesinin esası hakkında davalı Devlet’in en kısa sürede bu rejimi değiştirmesi gerektiği şartını eklememizin sebebi budur. 9 Bkz. 2011-2020 süreci için mesleki eğitim ve öğretim konusunda Avrupa işbirliğinin güçlendirilmesine ilişkin Bruges Bildirgesi, 7 Aralık 2010. 10 Bkz. Daha önce anılan Tarantino ve diğerleri Davası’nda Yargıç Pinto de Albuquerque’nin ayrık görüşü. 21