Orman Yaban Hayatı Koşullarını Geliştirme

advertisement
AYANCIK ORMAN İŞLETME
MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN YABAN HAYATI
POTANSİYELİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ
HAZIRLAYAN: DOÇ. DR. ÖMER KÜÇÜK
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ
ORMAN FAKÜLTESİ
2012-HAZİRAN
KASTAMONU
Genel Bilgiler
Ormanlık alanlarda yaşayan yaban hayvanlarından düzenli ve sürdürülebilir bir
şekilde yararlanmak, onların yaşam ortamlarının düzenlenmesi ve planlı bir şeklide
yönetimiyle mümkün olmaktadır (Küçük ve Uslu, 2004). Belli bir habitat içinde hareket eden
yaban hayvanları, bu habitatı oluşturan unsurların çeşitliliğiyle varlıklarını sürdürmektedir
(Oğurlu, 2001; 2003). Yaban hayatını ve çevreyi korumak için, onun nasıl çalıştığını ve
düzenlendiğini bilmek gerekir. Yaban hayvanlarından düzenli ve sürekli olarak optimal
yararlanmak ancak, onların yaşam ortamlarının ve hayatlarının iyi bir şekilde
düzenlenmesiyle mümkündür (Semli, 1985).
Yaban hayatına öncelik verilen orman ekosistemlerinde genellikle, varlıkları tehdit
altında veya tehlikeye düşmüş türlerin korunması ve populasyonlarının artırılması, bu türlerin
barınabilmelerine imkan verecek ölçüde yaşama alanı ayırmak ve bu habitatların devamını
sağlamak kriterleri esas alınmaktadır. Söz konusu alanlarda populasyonların yeterli seviyeye
çıkması halinde, bazı av hayvan türleri için, av amenajmanı da yapılabilir (Randal ve
Sassaman, 1979). Bu bağlamda, ormanların işletilmesinde ve korunmasında yaban
hayvanlarının yaşama ve üreme koşulları da göz önünde bulundurulmalıdır. Zira her hayvan
türü en iyi gelişmesini isteğine uygun ortamda sağlar (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996).
Av ve yaban hayatında iki temel öğe vardır. Bunlar; yaban hayatı alanları ve bu
alanlarda yaşayan canlılardır. Yaban alanlarındaki türlerin ve onların yaşam alanlarının
niteliksel ve niceliksel değişkenlerinin ortaya konulmasıdır. Bu değişkenlerin objektif,
gerçekçi ve eksiksiz olarak belirlenmesi sürdürülebilir yaban hayatı yönetimi planlamasında
hayatı önem taşımaktadır (Anonim, 2001).
Yaban Hayatı Yönetimi
Ülkemiz için etkin bir YH yönetim mekanizmasının gerçekleştirilmesi, başta kaynak
envanteri olmak üzere YH koruma planları, YH geliştirme planları ve avlak planlarının
yapılıp hayata geçirilmesine bağlıdır (Oğurlu, 2008). Diğer yandan, bünyesinde Yaban Hayatı
Geliştirme Sahaları (YHGS)’nı barındıran ormanlık alanlarındaki Av-Yaban Hayatı (AYH)
koruma-geliştirme ile planlama ve işleme faaliyetlerinin, benimsenen orman amenajman
usulüne göre değişeceği açıktır.
Orman Yaban Hayatı Koşullarını Geliştirme
Ormanda yaşayan yaban hayvanlarından daha fazla yararlanmak için onların
isteklerine uygun koşulların sağlanması ve bunun için de birçok önlemlerin alınması
gerekmektedir. Bu önlemleri saptamada her hayvanın yaşam şeklini (biyolojisi) iyi bilmek
zorunluluğu vardır. Hatta, aynı türün çeşitli yörelerdeki yaşamlarının incelenmesi bile
önemlidir. Yaban hayvanlarının isteklerine uygun orman örtüsünde yaşamlarını sağlamak, bu
alanların bakımı ve geliştirilmesiyle mümkündür. Bu hususta alınabilecek önlemler şunlardır.
Ağaçlandırma: Ormanda yaşayan yaban hayvanlarının yaşam ortamlarını, geliştirme
ve düzenlemede, yöre koşulları da dikkate alınarak, boş veya bozuk alanlarda, yapraklı veya
iğne yapraklı ağaçlamalara gidilmelidir. Fakat bu hususta karışık ormanların saf ormanlardan
daha yararlı olduğunu unutmamak gerekir. Zira bu tip ormanlar her mevsim daha çeşitli örtü
ve gıda sağlarlar. Orman kurmada ana esaslar daima göz önünde bulundurulmalıdır
(Saatçioğlu, 1970)
Bakım: Orman alanlarının bakımı konusunda genellikle (1) alt flora ve (2) otlatmanın
kontrolü gibi iki ana husus dikkate alınır.
2
Orman alanları az veya çok çeşitli alt türleri kapsar. Özellikle yaban hayvanları için
önemli olan bu floranın daimi kontrol edilmesi ve gerektiğinde yapay olarak yenilenmesi icap
eder. Bu hususta özellikle saf yapraklı ormanlarda daimi yeşil alt floranın olmayışı, kış
yararlanması için sınırlayıcı bir faktördür. Hayvanlar genellikle yapraklı ağaçları iğne
yapraklılara üstün tutarlar. Ayrıca hayvanlar sert yapraklı türleri yumuşak yapraklı türlerden
daha fazla severler. Fakat bu ağaçlar yavaş büyürler ve yaralarını kısa zamanda kapatamazlar.
Yaban hayvanlarının en fazla tercih ettiği yapraklı türler, dişbudak, akçaağaç, gürgen, kayın,
meşe, ıhlamur, kavak ve söğüt’tür. Yaban hayvanları iğne yapraklı ağaçlardan göknar, ladin
ve sedir’i sevmektedir.
Ağaç türlerinin, yaban hayvanlarının yemesinden zarar görmesi üzerinde, hayvan
cinsinin de büyük rolü vardır. Örneğin, karacalar kestane, dişbudak, meşe, fındık gibi ağaç ve
ağaççıkları; geyikler ise başta ladin olmak üzere meşe, dişbudak, göknar ve kayınların
kabuğunu soyarak yerler.
Yaban hayvanlarının ormanda aşırı otlaması sonucu orman örtüsü büyük zarar görür.
Bu hususun daimi kontrol edilmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması ihmal edilmemelidir.
Bunun için birim alanda bulunması gereken hayvan türü daimi kontrol edilmeli ve ayrıca aşırı
otlatma alanlarının bitki türü ihtiyacı yapay olarak sağlanmalıdır (Ağaçlamalar).
Bitki türünün yenilenmesi: Yaban hayatı planlamasında “Doğanın sabit olmayıp,
zamanla değiştiği” gerçeği unutulmamalıdır. Bu ana fikirden hareketle yaban hayvanlarının
normal veya normalin üstünde olduğu alanlardaki bitki örtüsü çeşidinin 10-20 senede bir
yenilenmesi zorunluluğu vardır. Gerek aşırı otlatma gerekse hayvanın gıda isteğindeki
değişmeler ile yöreye yeni hayvanların yerleşme çabaları bu yenilemeyi gerektirmektedir.
Yeşil bitkilerin sürekli çoğaltılması: Yaban hayatı ile uğraşan mütehassıslar, yaban
hayvanlarının sevdikleri besinler arasında çeşitli meyveli ağaçların olduğunu asla
unutmamalıdırlar. Bu hayvanlar, özellikle meşe, kayın, akçaağaç, ceviz, fındık, elma, armut
ve böğürtlen gibi bitkilerin tohum ve meyvelerini severler. Bu tip ağaç ve ağaççıkları,
hayvanların bulundukları yerlerde ve ormanın uygun kısımlarında yetiştirmelidirler.
Bazen yetiştirme ile sağlanamayan veya kısa zamanda elde edilemeyen adı geçen
besinler, yetiştikleri alanlarda bitkilerden kesilmek suretiyle elde edilirler. Yapraklı dal adı
verilen bu besinler, özellikle gövdeler üzerindeki su sürgünlerini (25-50 cm boyunda) kesmek
suretiyle sağlanır ve hayvanların bulunduğu alanlara bırakılır.
Birçok ağaçlık alan korunak temin etmede kışın pek etkili olmazlar. Göknar, ladin ve
çamlar ise bu tip korunakların en iyisini sağlarlar. Bu özellikle, adı geçen türlerin alçak boylu
ardıç gibi bitkilerle birlikte oldukları zaman en üst düzeye çıkar. Yabani erik, yabani gül,
dişbudak vb. bitkilerin iğne yapraklılarla karışımı da iyi bir örtü sağlar. Sıklığın çok az olduğu
yerlerde ihtiyaca göre sürekli yeşil bitkileri dikmek uygun olacaktır. Bu sürekli yeşil bitkilere
4-5 yıllık periyotlarla aralamalar yaparak ilerideki odun ihtiyacının belli bir kısmını
karşılamak da unutulmamalıdır.
Ormanın Yaban Hayatı Kapasitesi
Bugün Türkiye’de meşcerelerin ağaç türü ve komposizyonuna göre barındırdıkları
yaban hayvanlarının tür ve miktarlarına ait hâsılat tabloları mevcut değildir. Bu hususta son
zamanlarda ulusal parklarda bazı çalışmalara başlanmış bulunmaktadır. Bu en azından
tahmini olarak bir yönden elde edilebilecek av ürünü miktarlarının saptanmasında bir
başlangıç oluşturur. Bu konuda dış ülkelerde yapılmış çalışmalara göre, örneğin Amerika
Birleşik Devletleri’nde her 5-7 hektar’a bir geyik, 4-7 hektar’a da bir keklik düşmektedir.
3
Yaban Hayatı Amenajmanı Açısından Silvikültürel İşlemler
Orman Bakımı
Özellikle aralama, geyik gibi herbivor türlerin beslendiği yem bitkilerinde,
harikulade hızla, ani bir artış husule getirir. Yem bitkisi hasılatında gözlenen bu artış
yanında, bitkinin açıkta büyüdüğü zaman gölgedekine nispeten protein muhtevası ve lezzet
bakımından daha değerli hale gelmesi de hayvanlar lehine kaydedilecek bir avantaj sağlar.
Açıklıklarda yetişen yem bitkilerinin yalnız besince zengin olması değil, aynı zamanda
çeşitliliği de ormaniçi açıklıkları önemli kılmaktadır.
Yine aynı sebeple yaban hayvanlarının ara kesimden faydalanabilmesi için
ağaçların ya iyice boylanıp kalınlaşması beklenmeden kesilmesi ya da emvalin derhal
kaldırılması gerekir. Ayrıca, geyiğin örtü ihtiyacı gözetilmeden yapılan bir ara kesim
yem bitkilerini arttırsa bile örtü ihtiyacını karşılamadığı için yeterli faydayı sağlamaz
(Thomas ve Toweill, 1982).
Kesimlerde yaban hayatı açısından gözetilecek en önemli husus; kesimlerin belli bir
noktada yoğunlaştırılmayıp, uzun bir dönemi kapsayacak şekilde, geniş bir alan sathına
dağıtılmasıdır. Kesim programı, bunu sağlayacak tarzda hazırlanmalıdır. Buradaki maksat
hayvanın yaşama alanında büyük çapta bir değişiklik hasıl etmekten kaçınmak, yani kesimi
saha birimlerinin küçük bir kısmında yapmak ve böylece o birimde el değmemiş ve sağlıklı
habitat miktarını yüksek tutabilmektir.
Gerek yapraklı gerekse ibreli ormanlarda, içi kovuk ağaçlar bulunabilir. Bunlar;
sincap, yabankedisi ve baykuş gibi türler tarafından yuva veya barınak olarak kullanılabilir.
Bu türlere yuva sağlayan bu gibi ağaçlar, her ne kadar ormancı tarafından değersiz veya
zararlı gibi de görünseler, söz konusu türler açısından kritik bir öneme sahiptirler.
Dolayısıyla, ormanda belirli genişlikteki bir alanda, belli sayıda içi boşalmış veya oyuk ihtiva
eden ağacın, bu boşlukları kullanan türler için muhafaza edilmesi gerekir. Bu amaçla
korunacak ağaçlardan hektarda iki ağacın bulunması yeterli sayılmaktadır. Ormandaki
kurumuş ağaçlar veya kesim sonrası yerde kalan kalınca dallar, canlı gövdelerde delik açmada
isteksiz davranan ve hatta zorlanan ağaçkakanlara (Picidae) terkedilebilir. Keza, ormancı
gözünde, yangın tehlikesini arttıran unsurlardan olan dikili kuruların yaban hayatı bakımından
değeri ve sağladığı avantaj olağanüstü durumlar hariç tutulmak kaydıyla sıradan bir yangına
ait riski ve yangının yol açtığı kayıpları dengeleyecek ölçüdedir.
Orman ağaçlarından meşe, kayın, kestane; çalılardan da kuşburnu, ahududu,
böğürtlen gibi türlerin meyveleri, bilhassa kışın yabani hayvanların beslenmesinde
önemli bir yer tutar. Bunlar, ormanın asli ağaç türü ve hem de yaban hayvanları için
maksimum fayda sağlayacak sayıya indirilebilir. Bu sayı tartışmalı olmakla birlikte
hektarda 10 adet olarak düşünülmektedir. Buna göre, baltalık olarak işletilen meşe ve
kayın sahalarında kesim sırasında bazı olgun fertlerin bırakılması, keza her türlü diri
örtü temizliği sırasında meyveli çalılardan bir kısmının belli bir oranda muhafazası
gerekmektedir.
Çevresi nispeten açıklık ve ışık ihtiyacında olan çalı türleri, ormanın iç kısımlarından
ziyade açıklıklarında ve meşcere kenarlarında daha iyi geliştikleri için, bu gibi alanlardaki
meyveli çalıların bırakılması daha isabetlidir. Diğer taraftan dik yamaçlarda ki meyve veren
boylu ağaçların meyvesi, yamaç boyunca geniş bir alana yayılabildiğinden bakım sırasında
bunların çevresi kesimle bir miktar açılarak daha fazla ışık ve mekan elde etmeleri sağlanmalı
ve böylece meyve verimlerinin artmasına imkan verilmelidir (Wing, 1951).
4
Orman bakımının uygulama vasıtası silvikültürel işlemlerdir. Silvikültürel müdahale
habitat koruma ve geliştirme prensibine uygun yapıldığı ölçüde, yaban hayatı da gelişme
imkanı bulur. Bu prensip; “Ormanda yaban hayatı türlerine gıda ve örtü sağlayan flora
kompozisyonu ve strüktürlerin devamını sağlamak ve bunlarda gereken yer veya zamanlarda
gereken modifikasyonları yapmak” şeklinde açıklanabilir. Farklı hayvan türlerinin ekolojik
istekleri de farklı farklı olduğundan belirli bir silvikültürel tedbirin her tür için ayrı tarzda
uygulanması gerekebilir. Bununla beraber, yaban hayatı bakımından genel olarak faydalı
kabul edilen birtakım orman bakımı ve silvikültür işlemlerinin uygulanmasında,
uyulması halinde orman yaban hayatı lehine sonuçlar verdiği bilinen bazı kurallar
bulunmakta ve bu sebeple bunlara uyulması tavsiye edilmektedir. Mesela bakım kesimi
ve diri örtü mücadelesinde, yaprak, sürgün ve meyveleriyle hayvanların beslendiği ağaç
ve çalı türlerine dokunmamak veya bunları hiç değilse kısmen muhafaza etmek, genel
bir kuraldır. Diğer yandan, sözgelimi geyik gibi bir herbivor türe kışın besin imkanı
sağlamak için, yapraklı bir ormandaki aralamayı ormanın karla kaplı olduğu bir
döneme, mesela Şubat ayına kaydırmak ise silvikültürel bir işlemin zamanını belli bir
türe göre ayarlamaya bir örnektir (Wing, 1951).
Ayıklama
Ayıklama, gençlik bakımının sona ermesinden sonra başlayan ilk planlı kesim
müdahaleleri olup, meşcerenin sıklık çağında uygulanır. Ayıklama kesimleri sonunda
ormanda bırakılan yapraklı dallar, geyik ve tavşan gibi herbivor türler için kısa süreli de olsa
gıda kaynağı oluşturması yönüyle çok yararlı olmaktadır. Bu kesimler, ayrıca, sürgün
gelişmesini hızlandırdığı için sürgünle beslenen türleri sevindirir. Bu sebeple, yaban
hayvanları-yoğun oldukları yerlerde-ayıklama yapılan meşcerelerde ağaçlara daha fazla zarar
vermektedir. Ayıklama kesimlerinin dezavantajı ise, bu kesimler sırasında meşcerede bulunan
ve yaban hayvanları için besin kaynağı oluşturan kızılağaç Alnus spp., titrekkavak Populus
tremula, çınar Platanus spp., huş Betula spp. ve çalıların sahadan uzaklaştırılmasıdır.
Dolayısıyla, meşcerenin gelişme çağında dolgu ağacı görevi yaparak düzgün gövdelerin
yetişmesine de hizmet eden bu tür tali ağaç ve çalıların yaban hayvanları için imkan
ölçüsünde korunması gerekmektedir (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996).
Aralama
Aralama kesimleri genel olarak yaban hayatı lehine sonuçlar doğurur. Bu kesimler,
sürgünle beslenen hayvanlara, özellikle gıdalarının tükendiği kış aylarında taze gıda imkanı
sunar. Ayrıca ağaçları düzenli periyotlarla ek sürgün geliştirmeye teşvik eder (Çanakçıoğlu ve
Mol, 1996).
Genç bir çam meşceresi, tepe kapalılığı oluştuktan sonra yaban hayvanlarına
gizlenme ve termal örtüden başka herhangi bir fayda sağlayamaz. Bu sebeple, habitat
geliştirmek isteniyorsa aralamalara ekonomik ölçüler elverdiğince erken başlamalı ve
sık sık tekrarlanmalıdır. Zira, sıkça yapılan aralamalar alt tabakadaki yem ürününün
miktarını, çeşidini, kalitesini arttırdığı gibi bu kısımdaki bitkilerin meyve ve tohum
tutmasını da hızlandırır. Bununla birlikte, belirli bazı alanlarda şiddetli aralamadan sonra
kontrollü yakma da gerekebilir. Çünkü, arkasından kontrollü yakma gelmeyen bir aralama, bu
gibi alanlarda, sahaya yapraklı türlerden oluşan gayet sık bir orta tabakanın gelmesine, bu ise
ışık ve besin rekabeti dolayısıyla alt tabakadaki yem ürününün azalmasına yol açar.
İbreli meşcerelerde aralama için en uygun zaman kışın karlı dönemidir. Zira bu
zamanda yapılan bir aralama, geyik ve benzeri türlere, kesilen ağaçların sürgünlerinden
faydalanma imkanı verir. Aralamadan sonra sahada gelişen kommüniteler ve kenar etkisi de
5
keza besin ve örtü elemanlarının artması yönünde etkili olmaktadır. Bu sebeple, silvikültür,
yaban hayatında besin ve gıdayı arttırma aracı olarak kullanılmaktadır (Wing, 1951).
Budama
Budaksız ağaç yetiştirmek esas olduğu için ormancılıkta budamaya ancak zaruri
hallerde başvurulur. Çam sıklıklarında meşcere kalitesini yükseltmek ve özellikle yangın
tehlikesini azaltmak için iyi gövdelerde 2-2.5 m yüksekliğe kadar kuru dalların alınması
yoluna gidilmektedir. Bu işlem yaban hayvanları ve bilhassa çam ormanlarında barınan
kuşlara hareket imkanı sağlama yönünde faydalı olur; besin şartlarında ise herhangi bir
değişikliğe yol açmaz. Yeşil budama denilen, gövdenin alt kısmındaki canlı dalların
kesilmesi, meşcerenin alt seviyesindeki besin miktarını azaltır. Bu da geyik, tavşan ve
karaca gibi alçak dal ve sürgünlerden faydalanan türleri olumsuz etkiler. Bu sebeple
yeşil budamayla gövdelerin dal ve sürgünlerden arındırılması, yaban hayvanları
bakımından zararlıdır.
Sağlık Kesimleri ve Enkaz Kaldırma
Sağlık kesimleri; ormanda yangın, böcek salgını, fırtına gibi afetler veya çeşitli
hastalıklar neticesinde ölen ağaçların ormandan çıkarılmasıdır. Bu kesimler, bir mecburiyet
olmadıkça, memelilerin doğurduğu, kuşların da yavru uçurduğu dönem dışında, yani MartAğustos dönemi çıktıktan sonra yapılmalıdır. Sağlık kesimlerinde esasen ölmüş veya yaşama
ihtimali kalmayan ağaçlar çıkarılır. İçi oyulmuş fakat hayatiyeti devam eden ağaçlar sağlık
kesimi dışında tutulmalıdır. Zira bu tip ağaçlar; sansar, sincap hatta tilki gibi memelilere;
baykuş, ibibik, ağaçkakan gibi kuşlara yuva mekanı sağlarlar.
Gençleştirme
Yaban hayatında, prensip olarak, sahayı birden tamamen açmayan tabii gençleştirme
tercih edilmekle birlikte, tür çeşidini çoğaltmak ve istenen karışımları sağlamak için, tabii
gençliği farklı türden fidanlar dikerek takviye etmek suretiyle aynı alanda tabii ve suni
gençleştirme metodlarının kombine edildiği bir sisteme gidilebilir. Bu şekilde elde edilen
karışık meşcereler sayesinde sahada hem tür çeşitliliği hem de farklı yaş sınıfında fertlerin
bulunması sağlanmış olur. Çünkü bu sayede bir yandan çeşitlilik dikimlerle arttırılırken bir
yandan da sözgelimi yaşlı bir ağacın kesildiği yerde ortaya çıkan genç fertler, yani tabii
gençlik, çeşitli yaban hayvanı için korunak sağlar. Boş ve bozuk sahalarda ise yörenin
ekolojik şartlarına uygun özellikte türler kullanılarak yapraklı ve ibreli karışımları sağlayan
ağaçlandırmalar yapılması, yaban hayatı yaşama alanlarını genişletmeye yarar (Saatçioğlu,
1979).
Ağaç Türü Karışımı
Çoğu hayvan türü, farklı tipte birkaç vejetasyonun yan yana veya iç içe olduğu yerleri
tercih eder. Maksimum popülasyon yoğunluğu- türün esneklik sınırları içerisinde kalmak
kaydıyla vejetasyon tipleri bakımından yeterli çeşitliliğin bulunduğu alanlarda görülür. Bu
alanlar ise iki veya daha fazla vejetasyon tipinin birleştiği ve kenar etkisinin ortaya çıktığı
hatlar veya ekotonlardır. Bu sebeple bir ormanda ağaç türü sayısının fazla olması, genel
olarak yaban hayatı için bir avantaj teşkil etmektedir. Farklı türlerin homojen dağılış
göstermeyip yan yana meşcereler veya bloklar halinde bulunması, habitat çeşitliliğini
arttırarak bu avantajı daha da güçlendirmektedir (Wing, 1951).
Meşcere Tekstürü ve Strüktürü
6
Meşcerenin yatay ve dikey kapalılığı, habitatın örtü ve besin şartlarını değiştirmek
suretiyle o alandaki hayvan türlerinin çeşidi ve sayısı üzerinde etkili olur. Memeli büyük
hayvanların ihtiyacı olan örtü tipleri şekillenmesi, meşcerenin hem yatay hem de dikey
kapalılığına bağlı olarak gerçekleşir. Bunlardan mesela termal örtünün kalitesi doğrudan
yatay kapalılığa göre değişirken, gizlenme örtüsünün elverişliliği yatay kapalılık yanında
düşey kapalılığın derecesine de bağlıdır. Aynı derecede düşey kapalılık sağlayan biri yaşlı ve
kalın çaplı ağaçlardan, diğeri ise ince çaplı, fakat sık durumdaki genç ağaçlardan oluşan iki
ayrı ibreli meşcereden ikincisi, fazla sayıda gövdenin oluşturduğu sütreler sayesinde görüş
mesafesinin azalmasına ve dolayısıyla daha fazla emniyet örtüsü teminine hizmet eder. Böyle
bir meşcere altında kırılıp yatmış gövdelerin ve yer yer ağaççık ve çalılıkların bulunması, bir
kısım iri cüsseli hayvan türleri için yeterli sütreler oluşturabilmektedir.
İbreli ormanlarda, meşcere iyice yaşlandığında, yatay kapalılığın belli bir derecede
azalması sayesinde alana değişik çalı türleri ve bilhassa otsu türler gelebilmekte, bu ise besin
miktarının artması yönünde olumlu bir etki meydana getirmektedir.
Çoğunlukla, orman örtüsü sürekli aynı yapıda gitmez. Bu sebeple belli bir
istikamette ilerlendiğinde farklı yapıda vejetasyonlara girilir. Bu vejetasyon tiplerinin
bazıları Geyik Cervus spp. tarafından gizlenme örtüsü, bazıları termal örtü olarak, keza
bazıları da otlak olarak kullanılır. Ancak diğer yabani türler gibi geyik de bu farklı
ihtiyaçlarını kısa mesafe dahilinde karşılayabildiği alanları tercih ettiğinden belli bir
alan dahilinde muhtelif vejetasyon tiplerinin bir arada yer alması gerekmektedir.
Bunun için de belli bir vejetasyonla kaplı alanın belli bir büyüklüğü geçmemesi gerekir.
Zira bir vejetasyon tipinin diğerleri aleyhine geniş bir alana yayılması halinde diğer
ihtiyaçlarını karşılayacak alanlar uzakta kaldığından geyik bu alanı ya hiç kullanmaz
ya da bunun sadece diğer vejetasyon tiplerine yakın kısımlarını tercih eder. Bu
durumda, geyiğe sözgelimi gizlenme örtüsü sağlayacak bir vejetasyon için bir maksimal
genişlik söz konusu olmaktadır. Bu mesafenin bitiminde farklı yapıda bir vejetasyon mesela
farklı bir örtü başlar. Bu iki farklı vejetasyonun karşılaştığı sınıra ise bilindiği gibi “Kenar”
adı verilmektedir.
Silvikültürel işlemler sonucu ormanda oluşacak boşlukların büyüklüğü, olgun
ağaç boyunun 5-8 katından fazla olmamalıdır. Bu ise takriben maksimum boşluk alanı
olarak 140-180 m’lik genişliğe tekabül etmektedir. Orta yaş sınıfında ve 1.0
kapalılıktaki bir karışık ibreli meşcere, sözgelimi geyik için, kısa görüş mesafesiyle
mükemmel bir gizlenme örtüsü sağladığı gibi, bu kapalılıktaki bir meşcerede, geyik,
termal örtü olarak kullanabileceği ağaç gruplarını bulmakta da zorluk çekmez. Ancak
bu tip bir meşcerede, alt tabaka son derece fakir olup geyiğe beslenme imkanı veremez.
Bu meşcerede kapalılığın 0.7’ye düşmesi halinde ise görüş mesafesi %25 artmakta, yani
gizlenme örtüsü bir miktar azalmakta, buna mukabil zemin florasında mükemmel bir
çeşitlilik ortaya çıkmaktadır.
Meşcerede dikey kapalılığı sağlayan unsurlar; orta tabakayı oluşturan tali ağaç türleri
ve ağaççıklar ile alt tabakayı dolduran çalı ve kaba otsulardır. Bunlar, yaban hayvanlarına
gizlenme örtüsü sağlama yanında, yerine göre yaprak, sürgün, meyve ve tohumlarıyla besin
miktarını arttırma yönüyle de faydalı olur. Mesela, çalı tabakası bir geyik ferdi için hem
gizlenme hem de termal örtü materyali temin ettiği gibi çeşitli besin maddelerini de
ihtiva etmektedir.
Meşcere yaşı genel olarak gövdelerin alt kısımlarındaki dalların oranı ve mikroiklim
oluşumunda etkili olmaktadır. Meşcere yaşlandıkça alt dalların azalması, besin miktarı
üzerinde olumsuz etki yapar. Fakat, bu dallar seviyesinde bir alt tabakanın gelişmesi halinde,
besin şartlarında meydana gelen gerileme, bu tabaka tarafından telafi edilir.
7
Olgun meşcereler, gençlere veya kısmen kesilmiş olanlara oranla daha sağlam bir
mikroklima hasıl eder ve dolayısıyla daha iyi izolasyon sağlarlar. Bu tip bir meşcerenin katlı
yapıda olması, izolasyonu daha da güçlendirir. Bu sebeple, yaban hayvanları iki tabakalı
meşcereleri, tabakasız yapıda olanlara tercih ederler.
Hasat ve Bölmeden Çıkarma
Farklı kesim metodlarının her birinin yaban hayvanları üzerindeki etkileri de farklı
olmaktadır. Mesela, bir koru ormanında uygulanan büyük alan tıraşlama işletmesi sahayı
tamamen boşaltıp çıplak hale getirdiği için, örtü ve bazen de yuvalanma imkanından mahrum
kalan hayvanlar, artık orada barınamaz ve sahayı mecburen terkederler. Böyle bir alanın
yeniden hayvanlar tarafından iskan edilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekir. Buna mukabil,
ağaçların mümkün olduğunca eşit dağılışta ve yalnız bir kısmının çıkarıldığı siper kesiminin
yaban hayvanları üzerindeki olumsuz etkisi, tıraşlamadaki kadar büyük değildir. Çünkü
sahada kalan ağaçlar sınırlı da olsa belli bir ölçüde örtü imkanı sağlayabilir.
Yaban hayatı bakımından en ideal işletme tarzı olan seçme işletmesinde Tek Ağaç
Kesimi ekonomik olmaması ve geniş alanlarda hayvanların tedirgin olmasına sebep olduğu
için fazlaca tercih edilmez. Bunun yerine, Grup Seçme Yöntemi, söz konusu sakıncaları
azalttığı ve hayvanlar için faydalı habitat modifikasyonları oluşturma imkanı verdiği için
tercih edilir. Zira, Grup Seçme usulünde kesim alanının çapını istenen ölçüde ayarlamak ve
ayrıca meydana gelecek boşlukların ormandaki dağılımını düzenlemek mümkündür. Bu ise
habitat düzenlemenin ormandaki en kolay ve pratik yollarından biridir. Mesela grup
kesimlerinde, kesim alanı çapının en boylu ağacın iki misli olması halinde meydana gelen
boşluklar, yaban hayvanları için arzu edilen habitat şartlarını sağlamakta, bu boşlukların
ormanın çeşitli yerlerine dağıtılması kenar etkisini ve nihayet habitat kullanımını
arttırmaktadır.
Kesimin planlanan sıraya göre tamamlanması için gereken süre rotasyon uzunluğunun
1/3’ünden az olmamak şartıyla, siper kesimi sistemi-sürgün veren-dayanıklı türlerin
gençleştirilmesi için çok uygundur. Aksi taktirde ise kesim sonucu önemli ölçüde aynı yaşlı
alanlar ortaya çıkar.
Geyiğe bitki süksesyonunun ilk dönemlerinde bolca rastlanması, buna mukabil
yaşlı meşcerelerde pek fazla görülmemesi, buralarda uygulanacak silvikültürel
müdahale konusunda bize ışık tutmakta ve hangi silvikültürel işlemlerin uygulanması
gerektiğine dair ipuçları vermektedir. Mesela, geyiğin habitat şartlarını geliştirmeyi
hedef alan bir planda ekolojik süksesyonun ilk devrelerinin sahadaki devamlılığının
sağlamaya çalışılması gerektiğinden, ormandaki özellikle tıraşlama kesimler, boşaltılan
sahaların hasat yılına kadar geçireceği gelişme çağları göz önüne alınarak planlanır.
Yapraklı ormanda tıraşlamayı takiben sahaya gelen gençlik ve çalılar geyiği
cezbeder. Ancak, tıraşlama aynı yaşlı meşcereler oluşmasına yol açacağından geniş
alanda değil de şeritler veya bloklar halinde yapılmalıdır. Ayrıca bu kesimlerin rotasyon
periyodu iyi ayarlanarak; kesim şerit ve bloklarının sahaya dağıtılması, yani plan
süresinin, sahanın her bir bölümünde mümkün olduğu ölçüde farklı yaş sınıfında
gençlik ve meşcereye yer verecek şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Böylece
oluşturulan blok ve şeritler, kesim alanları çok dar tutulmadığı sürece geyik
faydalanmasını arttıracaktır.
Sahayı fazlaca açan fakat birkaç yıl içinde bol sürgün verimini sağlayan blok ve
şerit kesimleri, geyiğe gerek seçme kesimi gerekse siper kesimi metodlarına göre daha
çok fayda temin etmektedir.
8
Ormancılık uygulamaları geyik populasyonları üzerinde diğer amenajman
faaliyetlerine göre çok daha güçlü olumlu veya olumsuz etkiler yapmaktadır. Bütün
yabani populasyonlar için geçerli olduğu üzere, geyik ile ormancılık faaliyetleri arasında
da karşılıklı etkileşim vardır. Geyik, kesim yapılmakta olan sahaya ancak arada
topografik bir engel veya ağaçla kaplı bir bölüm varsa “Gözden kaçış çizgisi” ni
aşmamak kaydıyla yaklaşmaktadır. Kışın, gerek zayıf düştüğü gerekse karın yüksek
olduğu yerlerde ilerlemesi zorlaştığı için geyikte kesim faaliyeti civarında da daha az
hareket gözlenir. Buna mukabil bir taraftan karla kaplı bir arazinin her yerini
gezememesi ve yeterince besin bulamaması gibi sebeplerle, diğer taraftan da bu
dönemde hem insan faaliyetlerindeki genel azalma hem de geyiğin bunlara
hassasiyetindeki azalma dolayısıyla geyik, kesilen ağaçların bulunduğu ve karın
temizlendiği alanlara daha cesaretle yaklaşır.
Çifttırnaklılar gibi gregar karakterde olan, yani sürü halinde yaşayan hayvanlar
tedirgin edilmekten çok rahatsız olur ve bundan ciddi zararlar görürler. Çünkü
sürüdeki bir ferdin duyduğu rahatsızlık diğerlerine de yansır. Geyik de bu gruba dahil
türlerdendir. Bu sebeple kesimin sürdürüldüğü yerlerde geyiğin durumunun nazik
olacağı ve kesimden çabuk etkilenip zarar göreceği düşünülmelidir.
Çoğu zaman, geyiğin kesimler sebebiyle sahadan uzaklaşması geçici bir
durumdur. Mesela bazıları, geceleyin ve haftasonları gibi kesim işine ara verilen
zamanlarda sahaya geri dönebilir. Hatta bazıları gündüz saatlerindeki kesim faaliyetine
bile alışır. En çok rastlanan durum, geyiklerden az da olsa bir kısmının birkaç gün ila
birkaç hafta arasında değişen bir süre sonunda kesimin sona erdiği alana dönmesidir.
Giden geyiklerden, emniyet örtüsü bulmak için daha fazla uzaklaşmak zorunda
kalanların hemen geriye dönme ihtimalleri daha azdır.
Aynı alanda birkaç yıl üst üste kesim yapılması halinde, kesimler bittikten sonra da
geyik bir süre daha buradan uzak durmaya devam eder. Fakat araştırmalar, geyiğin terkettiği
bu alana er-geç döndüğünü göstermektedir. Bununla beraber tedirgin ve taciz edildiği süre
zarfında hayvanlarda ağırlık kaybı, hastalılara ve emfizeme (emphysema) karşı hassasiyet ve
ayrıca üremede başarısızlık gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Çok sayıda yabani türde,
sıkıntı ve tedirginlikten kaynaklanan bu çeşit olumsuzluklara rastlanmaktadır. Kesim
programı, geyiğe kesim boyunca süren kargaşaya karşı hayvanlara yeterli ölçüde güvenlik ve
beslenme alanı sağlayacak tarzda düzenlenmelidir. Diğer bir yol ise kesimlerin kısa zaman
zarfında bitirilebilecek ve dolayısıyla hayvanlara minimum sıkıntı verecek çapta tutulması,
yani imkan nispetin de dar alanlarda yapılmasıdır.
Kesim sonunda habitatta ortaya çıkan şartlar, hayvanlarda ortamdaki ani değişimle
başlayan ve süksesyonal gelişmeyle devam eden değişikliklere karşı bir tepki süreci başlatır.
Bu sürecin şekillenmesinde, ara kesimler ve yol yapımı gibi faaliyetler de ayrıca etkili olur.
Buna göre mesela geyik habitatında uygulanan bir silvikültürel işlemin hem geyiği doğrudan
tedirgin etme hem de habitatta modifikasyona yol açma suretiyle etkili olduğunu söylemek
mümkündür.
Ne çeşit olursa olsun kesim, kısa vadede, geyik için mevcut örtü miktarını azaltır.
Bununla beraber ağaçların alt tabakada ki vejetasyonu gölgelediği yerlerde ise kesimle
oluşan açıklıklar uzun vadede bu tabakadaki yem bitkilerinin miktar ve kalitesinde
artışa yol açar. Dolayısıyla kesim planlanırken bu iki husus, yani örtü ve yem bitkileri
arasındaki denge gözetilmelidir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki yem bitkilerinde
kesimle meydana gelen artışın herhangi bir hayvan türüne faydası, sahada mevcut
besinin sınırlı olup olmayışına, yani hayvanın ek besin kaynağına ihtiyaç duyup
duymamasına göre değişir. Nitekim sahada besin fazlalığı olduğu halde hayvan
9
bulunmaması çoğu zaman yaban hayatı yöneticisini şaşırtan, zihnini karıştıran bir durumdur.
Bu sebeple böyle bir fazlalığın sözgelimi geyik üzerinde nasıl bir etki yapacağını
kestirebilmek için evvela şu hususları bilmek gerekmektedir.
 Belirli bir dönem bazında geyiğin muhtaç olduğu örtünün çeşit ve miktarının
ne olduğu,
 Örtü ile beslenme aktivitesi ve özellikle kesim boşluklarındaki yem bitkilerinin
tercih edilmesi arasındaki ilişkinin ne olduğu,
 Örtü ve yem bitkileriyle doğrudan ilişkili olmayan özel habitat isteklerinin
olup olmadığı veya varsa bunların hangileri olduğu.
Bu gibi faktörler dolayısıyla genel bir ifade olarak bir “Tipik Geyik Sahası”ndan
bahsetmek mümkün, fakat her yer için geçerli olacak bir “Optimal Geyik Alanı” tarifi
yapmak ve bununla ilgili genel bir formül vermek mümkün değildir. Çünkü böyle bir
alan için gereken optimal şartlar, sözgelimi örtü / otlak oranı yöreden yöreye değişir.
Mesela ABD-Washington ve Oregon-Mavi Dağlar için hazırlanan bir yaban hayatı
amenajman planında yem bitkileri / örtü oranı = 60/40 olması, örtünün ise %20
gizlenme, yani emniyet örtüsü, %10 termal örtü, %10 da hem emniyet hem termal örtü
unsurlarını ihtiva etmesinin, optimal sonuç vereceği ifade edilerek bu kombinasyonun
sağlanması tavsiye edilmiştir. Söz konusu planda önerilen hususların tespitinde şu
varsayımlardan hareket edilmiştir:
 Geyiğin yayılış sahasındaki, önemli bir miktar ormanlık alandaki ağaç
yoğunluğu, geyiğin örtü ihtiyacını karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple bunlar,
yem bitkisi üretimine ayrılabilir, yani otlak olarak sınıflandırılabilir.
Geyiğin, yeni oluşan bir ormaniçi açıklık karşısındaki tepkisi daha ziyade bu
açıklığın boyutlarıyla ilişkilidir. Fakat gösterdiği tepkide mevsim de belirleyici
olmaktadır. Ağaç tabakasının kesintisiz devam ettiği arazide geyiğin küçük açıklık ve
boşluklara rağbet ettiği görülür. Mesela, Arizona’da boşlukların geyik tarafından
kullanılma oranı, ormanda farklı vejetasyon tipleri ve boşluklardaki dışkı gruplarının
dağılımına dayanarak belirlenmiştir. Bu çalışmada geyiğin tam kapasite kullanacağı
maksimum açıklık boyutunun; Penderosa çamı meşcerelerinde 15 ha, Ladin / Göknar
meşcerelerinde 8.1 ha olduğu tespit edilmiştir. Ancak boşluk boyutunun, habitat
tercihini etkileyen oldukça kompleks ilişki içerisindeki habitat faktörlerinden sadece
biri olduğu unutulmamalıdır.
Bu çalışmada, Ayancık Orman İşletme Müdürlüğünde fauna açısından öne çıkan türler
ve habitat alanları belirlenmiştir. Alanda var olan fauna elemanları hakkında, gözleme dayalı
olarak çalışmalar yapılmış, koruma statüleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca, türlere ait
habitat alanları belirlenmiştir. İşletme müdürlüğüne ait sayısal altlıklar kullanılarak CBS
ortamında özellikle memeli türlerin belirlendiği alanlar nokta bazlı olarak sayısal harita
üzerinde gösterilmiştir. Ayrıca tespit edilen memeli türlere ait kısa bilgiler verilmiştir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı
Çevre ve Orman Bakanlığı
Orman Genel Müdürlüğü
10
Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü
Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü
Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü Ormanları Fauna Elemanları
Memeli Türler
Memeli türleri belirlemek için yerel halk ile yapılan görüşmeler, kurum çalışanları,
avcılar ile arazi üzerinde yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde elde edilen
bulgular değerlendirilmiştir. Gözlem ve incelemeler, su kenarları, geçitler, orman kenarı ve
karışık yapraklı ormanlarda yapılmıştır. Gözlemler (iz takibi, dışkı inceleme) genellikle araç
ile ve yaya olarak yapılmıştır. Arazi üzerinde yapılan incelemeler sonucunda yaban
hayvanlarının dolaşma alanları, beslenme alanları, su kaynakları, barınma yerleri dikkate
alınmış en çok görüldüğü ve tercih ettikleri alanlar olarak harita üzerinde nokta olarak
gösterilmiştir. Her bir memeli hayvana ait belirti değerlendirilmiştir. Gözlemler sırasında
fotoğraf makinesi kullanılmıştır. Arazi üzerinde yapılan gözlem ve incelemeler neticesinde
memeli hayvanlara ait ayak izi ve dışkı gibi bulgular görüldükleri yerde fotoğraflanmış,
koordinat bilgileri kayıt edilmiştir. Bu bilgiler memeli hayvanlara ait fauna haritası
oluşturulurken kullanılmıştır.
Arazi çalışmalarından elde edilen bulgular aşağıda verilmiştir. 13 adet memeli tür
belirlenmiştir. Ayancık ormanlarında var olduğu belirlenen memeli hayvan türlerinin koruma
statülerinin değerlendirilmesi aşamasında a) Bern Sözleşmesi kriterlerine göre belirlenmiş
listelerden EK-II ve III’e göre; b) Uluslar arası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından
hazırlanmış ve 2012 yılı güncellenmiş Kırmızı Listesi (RDB)’e göre değerlendirilerek
gösterilmiştir.
Tablo1. Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü ormanlarında yaşayan memeli hayvan türleri
ve koruma statüleri
Tür
Latince Adı
Erinaceus
europeaus
Sorex araneus
Tür
Familya SCIURIDAE
Türkçe Adı
Kirpi
Orman faresi
Sincaplar
11
Koruma statüsü Veri Kaynağı
Gözlem Literatür
IUCN
BERN
(G)
(L)
LC
L
LC
Ek-III
G
Tür
Tür
Tür
Tür
Familya
Tür
Tür
Tür
Tür
Tür
Tür
Lepus europaeus
Meles meles
Canis lupus
Vulpes vulpes
MUSTELIDAE
Mustela nivalis
Martes martes
Ursus arctos
Sus scrofa
Capreolus
capreolus
Cervus elaphus
Yabani tavşan
Porsuk
Kurt
Kızıl tilki
Sansarlar
Gelincik
Ağaç sansarı
Bozayı
Yaban domuzu
LC
LC
LC
LC
Ek-III
G
L
Ek-II
-
G
G
L
LC
LC
LC
LC
Ek-II
Ek-II
Ek-III
G
G
G
G
Karaca
LC
Ek-III
G
Geyik
LC
EK III
G
IUCN Risk Sınıfları: EW Vahşi hayatta nesli tükenmiş, CN Ciddi tehlike altında, EN Tehlike altında, VU Hassas LR Düşük risk, LR(cd)
Korumaya bağımlı, LR(nt) Yakın tehdit altında, LR(lc) En az endişe verici
Ayancık Orman işletme müdürlüğü ormanlarında nesli tehlike altında memeli tür
bulunmamaktadır.
Kuşlar
Ayancık orman işletme müdürlüğü ve yakın çevresinde yaşayan kuş türlerinin
belirlenmesi amacı yerel halk ile yapılan görüşmeler, arazi çalışması ve habitat özelliklerine
göre bulunabilecek kuş türleri dikkate alınarak çalışma yapılmıştır. Bunun için yakın civarda
yapılmış çalışma verilerinden de yararlanılmıştır. Bu veriler sadece göç döneminde (MayısHaziran 2012 döneminde) yapılan saha gözlemler ve incelemelerden elde edilmiş verilerdir.
Yıl boyunca, daha kapsamlı ve sık saha çalışmaları yapılması durumunda daha sağlıklı
verilerin elde edilmesi mümkün olacaktır. Ayancık ormanlarında 38 adet kuş türü
belirlenmiştir. Elde edilen bulgular Tablo 2’de gösterilmiştir. Kuş türlerine ait veriler,
uluslararası (IUCN-ERL, ve Bern Sözleşmesi’ne göre) ölçekteki tehlike kategorilerine göre
gösterilmiştir.
Tablo 2: Tespit edilen kuş türlerinin uluslar arası anlaşmalara göre tehlike statüleri
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Tür
Buteo rufinus
Falco tinnunculus
Falco peregrinus
Coturnix coturnix
Fulica atra
Streptopelia turtur
Cuculus canorus
Bubo bubo
Asio otus
Athene noctua
Tyto alba
Apus apus
Merops apiaster
Upupa epops
Dendrocopus syriacus
Galerida cristata
Lullula arborea
Ptyonoprogne rupestris
Motacilla flava feldegg
Motacilla alba alba
Türkçe Adı
kızıl şahin
kerkenez
gezgincidoğan
bıldırcın
sakarmeke
üveyik
gugukkuşu
puhu
kulaklı orman baykuşu
kukumav
peçeli baykuş
ebabil, karasağan
arıkuşu
ibibik
alaca ağaçkakan
tepeli toygar
orman toygarı
kaya kırlangıcı
sarı kuyruksallayan
Akkuyruksallayan
12
Uluslararası Tehlike
Kategorileri
Bern
Sözleşmesi
IUCN
ERL
Ek - II
Ek- III
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
–
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
–
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
LC
x
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
Phoenicurus phoenicurus
Saxicola rubetra
Oenanthe isabellina
Turdus merula
Turdus pilaris
Parus ater
Parus caeruleus
Sitta neumayer
Oriolus oriolus
Lanius collurio
Garrulus glandarius
Pica pica
Corvus frugilegus
Corvus corax
Sturnus vulgaris
Passer montanus
Fringilla coelebs
Carduelis carduelis
dağ kızılkuyruğu
çayır taşkuşu
kuyrukkakan
karatavuk
ardıç
çam baştankarası
mavi baştankarası
kaya sıvacısı
sarıasma
çekirgekuşu
kestane kargası
saksağan
ekinkargası
karakarga
sığırcık
dağ serçesi
ispinoz
saka
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
LC
x
x
x
x
x
x
x
x
x
–
–
–
–
x
–
–
–
x
–
x
x
x
Ayancık ormanlarında yaşayan belli başlı memeli türlere ait kısa bilgiler
Caprealus caprealus (L.)
(Karaca)
Morfolojisi: Yükseklikleri 60-90 cm ve kuyrukları 2-3cm uzunluğundadır. Ağırlığı 2025 kg arasında değişmekle birlikte bazen 35 kg’a kadar çıkabilmektedir. Dişiler daha zayıf
yapılıdır. Başları kısa, boynu uzun, vücudun ön bölümü arka bölümüne oranla daha dolgun,
bacakları ince ve uzun, tırnakları küçük dar ve ince, kulakları orta uzunlukta dışa doğru ve
aralıklıdır. Postu yazın kırmızımtrak, kışın ise gri renktedir.
Karacanın erkeğine Teke, dişisine Keçi, yavrusuna da Oğlak denir Karaca ilk boynuzunu
Ocak ve şubat aylarında olmak üzere 9-10 aylık iken düşürür. Boynuzlarının yüzeyinde
kabarcıklar bulunur. Uç kusma yakın dallar kısadır.
Biyolojisi: Çiftleşmeleri Hazirandan Ağustos ayına kadar devam eder. Doğum
çiftleşmeden 40 – 44 hafta sonra olur. Mayıs ve haziran başında 1 veya 2 ender olarak 3
yavru doğurur. Yavrular doğumdan birkaç saat sonra annesini izlemeye başlar. Genç
karacalar 1 yavru yapar.
Karacalar erkek, dişi ve yavru birlikte olmak üzere aile halinde yaşarlar. Ancak dişi
doğurma zamanında sürüden ayrılır. Kışın bazen aile grupları birleşerek sürüler halinde
bulunulurlar. 15-16 yıl yaşayabilirler. Geyiklerle birlikte yaşamayı sevmezler.
Yaşam Ortamı: Daha ziyade karışık ağaç türlerinin oluşturduğu içerisinde çayır ve
tarlalar bulunan ormanlarda, kesilmiş bataklıklarda ve genç koruluklarda yaşarlar. Yazın
ormanların yüksek yerlerinde, kışın ise vadilerde bulunurlar. Bu bakımdan Karaca, saf iğne
yapraklı ağaçlardan kurulu orman koşullarında bulunmaz.
Beslenmesi: Taze yumuşak otlarla, yapraklı ağaçların tomurcuk ve genç sürgünleriyle
iğne yapraklı ağaçların uç sürgünleriyle beslenirler. Bunun yanında üzümsü bitkilerin
meyvelerini, havuç, pancar gibi kökleri yanan bitkileri, patates fungus, yulaf gibi besin
maddeleriyle beslenir. Karacanın en fazla sevdiği ağaçlar; Meşe, Kayın, Akçaağaç, Dişbudak,
13
Karaağaç, Gürgen, Titrek kavak, Söğüt ve Göknar’dır. Çam ve Ladini fazla sevmezler.
Ormandaki ender ağaç türlerini daha çok severler.
Cervus elaphus L.
(Kızıl Geyik)
Morfolojisi: Erkekleri çatallı ve büyük boynuzlar taşırlar. Her yıl Mart-Nisan
aylarında boynuzlarını atarlar. Yeni boynuz Ağustos ayına kadar gelişir. Dişileri
boynuzsuzdur. Mayıs ayında renkleri esmerimsi kırmızı, Ekim ayına doğru ise koyu
kahverengi ile kül rengi arasında değişir. Karın kısmı açık renklidir. Kuyruk sokumu
14
etrafında aşağıya doğru inen bir ayna bulunur. Aynanın rengi daha açıktır. Çiftleşme
mevsiminde erkeklerin boyunlarında bir yele bulunur. Dişide vücut ve bilhassa baş ve boyun
daha ince yapılıdır.
Biyolojisi: Genellikle sürüler halinde dolaşırlar. Erkeklerine Boğa, dişilerine İnek,
yavrularına da Dana denir. Kızışma dönemi Eylül ayı sonlarında başlar ve Ekim ayının
ilk yarısında en yüksek noktasına erişir. Boynuz atma zamanı erkekler ayrılarak ayrı
sürüler oluştururlar. Çiftleşme zamanı olan Eylül ayında güçlü boğalar sürüyü terk
ederek ayrılır ve böğürerek dişileri etrafında toplarlar. Bu sırada sürüyü sevk eden
geyik başka bir erkek geyiğin yaklaşmasına engel olur. Çiftleşen dişi geyikler yavrularını
dünyaya getirmek ve kısmen büyütmek için sürüden ayrılır. Gebelik süresi 252 gün sürer.
Doğum Haziran ayında olur. Genellikle 1 bazen 2 yavru doğurur. Genç inek danalar 1,5
yaşında çiftleşebilirler. Ömürleri 12-20 yıl kadar olabilmektedir.
Yaşam Ortamı: Geyik, sakin, sık ve çevresinde yer yer açıklıklar, tarla ve çayır gibi
arazi, akarsu ve bataklık bulunan yerlerde yaşarlar. Gündüzleri sakin ve kuytu orman
kısımlarında yatarak ve geviş getirerek dinlenirler.
Beslenmesi: Çeşitli otlar, yaprak, taze sürgün ve çeşitli meyveler ve funguslarla
beslenirler. Ancak kış aylarında özellikle kar yağışının çok fazla olduğu zamanlarda ardıç,
Katır tırnağı, Böğürtlen yaprakları, çeşitli ağaçların kabuk ve ince dallarını yerler. Geyiğin kış
aylarında kabuğunu soyduğu ağaçlar Ladin, Meşe, Dişbudak, Göknar Kayın, Çam ve
Kızılağaç’tır.
Canis lupus L.
(Kurt)
Morfolojisi: Uzunluğu 105-160cm kuyruğu 35-50cm cidago yüksekliği 75-80cm,
ağırlığı 30-50 kg’dır. Başı öne doğru sivri olmakla birlikte kuvvetli çene adalelerinden dolayı
başın geri kısmı geniştir. Boynu çok kuvvetlidir. Ayak pençeleri çok kuvvetlidir. Kuyruğu
15
eğimli olarak sarkıktır. Kuyruğun boyu vücudun yarısını aşamaz. Sırt kısmı koyu esmerdir.
Burnu siyahtır. Kılları kışın uzundur ve arasında sık bir biçimde yumak gibi kısımlar
bulunur. Yaşlanan kurtta renk griye dönmektedir. Omuz başında V harfine benzer siyah
bir bölüm bulunur. Dişi kurt erkeğine oranla daha küçüktür.
Biyolojisi: Kızışma zamanı Aralık ile şubat ayları arasındadır. Yaşlı olanlar daha
erken kızışırlar. Kızışma süresi gençlerde daha uzundur. Yılda 1-2 kez yavru
yapabilirler. Gebelik süresi 9 haftadır. 1-14 arasında (Genç analar 3-5, yaşlılar 6-14)
yavru doğurabilirler. Yavrular gözü kapalı olarak doğar ve 10-14 gün sonra gözleri açılırlar.
Yavruların bakım ve korunması dişi kurda aittir. Yavrular 2-3 yaşında erginleşirler. Kurtlar
15-16 yıl yaşarlar.
Yaşam Ortamı: Yapraklı ve iğne yapraklı ormanlar, çalılıklar ve step alanlarında
yaşamayı severler. Beslendiği ve bağlı bulunduğu ortama kolayca uyum sağlayabilir.
Karanlık basınca ortaya çıkarlar.
Beslenmeleri: Geyik, karaca, Tavşan, Tilki gibi av hayvanlarına, Koyun, Sığır, At ve
Köpek gibi evcil hayvanlara saldırır. Avlanma sırasında günde 60 km yol alabilirler. Her
grup kendi avlanma alanını idrarla belirler.
16
Vulpes vulpes (L.)
(Kızıl Tilki)
Morfolojisi: Boyu 1.3-1.4m olup bunun 34-45cm’si kuyruktur. Ağırlığı 3- 10kg
kadardır. Kışın tüyleri beyazımsı, yazın kırmızımtrak olur. Kafatası ince uzun ve dardır.
Yanak ve kulak kısmındaki bol ve uzun tüylerden dolayı başı geniş gibi görünür.
Gözleri büyük olup göz bebekleri şaşı imiş gibi görünür. Burnu, gözkapakları ve
dudakları siyahtır. Ön ayakları 5 parmaklıdır. Baş parmak yere değmez. Arka ayaklar ise 4
parmaklıdır. Kuyruğun dip kısmı ile orta kısmı arasında ve kuyruk kemiklerinden ilkinin üst
bölümünde Viole denilen ve rengi ile kuyruğun diğer kısmından ayrılan bir salgı bezi vardır.
Bu bez, kötü kokan yağımsı bir madde salgılar, erkeğin dişisini bulmasını sağlar.
Biyolojisi: Yılın büyük kısmını tek başına geçirir. Bu bakımdan kış mevsiminden
avlanan iki tilkiyi yanyana görmek çok zordur. Kızışma döneminde ise dişinin peşinde çok
sayıda erkekler bulunur. Kızışma zamanı mevsim hallerine göre değişiklik gösterir. Ilık
geçen kışlarda Ocak ayı, Çok soğuk geçen kışlara ise Mart ayı başlarında kızışırlar.
Gebelik süresi 49-58 gündür. Dişi hazırladığı yuvada 3-6 bazen de 11’e varan yavru
doğurur. İki hafta sonunda yavrular anne ile birlikte dolaşmaya başlar. 10-14 yıl kadar
yaşayabilirler.
17
Yaşam ortamı: Orman, dağ, ova ve steplerde yaşar. Orman, tarla ve çayırların bir
arada bulunduğu yerleri sever. Hazır olan başka bir hayvan ait olan yuvaları tercih
eder. Kayalık yerlerde doğal oyuklar, kolay açılabilecek yerlerde ise, kendi açtığı
tünelleri kullanır. Tünellerinde 15 kadar giriş deliği bulunur. Gündüz, sevdiği ve iyi
saklandığı çalılık, otluk, yarık, in ve kovuklarda yatarak dinlenir. Bir ini her zaman
kullanmaz. Oldukça düzenli bir şekilde değişik inler kullanılır.
Beslenmeleri: Böcek, kurbağa, fare, tavşan, balık, çeşitli kümes hayvanları, yabani av
kuşları, yumurta ve yavruları, hayvan leşleri üzümsü bitkilerin ve diğer bitkilerin meyvelerini
yiyerek beslenirler. Günlük besin maddesini genellikle fareler oluşturur. Tilki kuduz
hastalığının yayıcısı ve taşıyıcısıdır.
Ursus arctos L.
(Boz ayı)
Morfolojisi: Boyları ortalama 170-250cm, kuyruğu 8-10cm, cidago yüksekliği 85125cm olup, ağırlığı 70-250kg’dır. Ağzında 40 adet kuvvetli fakat keskin olmayan diş vardır.
Alnı düz, kulakları kısa, yuvarlak ve birbirinden ayrıktır. Ağız ve burun kısmı ileriye
doğru hafif uzamıştır. Boynu kısa ve çok kaslıdır. Çukurda olan gözleri birbirine yakındır.
Bacakları kısa, pençeler 5 parmaklı, tırnaklar uzun ve kıvrık, ayakların üst kısımları sık
kıllarla kaplı, tabanları çıplaktır. Kuyruğu kısa olup, postunun rengi pas sarısı griden siyah
denilecek kadar koyu kahverengiye değişir.
Biyolojisi: Çiftleşme zamanı genellikle Haziran-temmuz aylarıdır. Gebelik süresi
6-9 aydır. Doğurmaya yakın dişi, mağarada veya bir çukurlukta uygun bir yer arar ve orayı
yosun ve kuru yapraklarla döşer. Aralık-Şubat ayları arasında 1-4 yavru yapar. Gençler 2,
yaşlılar 3-4 yavru yaparlar. Yavrular iri bir sıçan kadardırlar. Renkleri mavimtrak sarı olup
sonraları kahverengi olur. 6 haftada bayağı gelişirler. 1-3 yaşındaki ayılara genç, 6 yaşa kadar
orta yaşlı, daha yaşlılarına da koca ayı denir. 30 yaşına kadar. yavru yapabilir. 50-60 yıl
yaşayabilirler. İnlerini kuru yerlerde, kaya kovuğu, kök oyuğu mağaralarda yaparlar.
Yaşam Ortamı: Gündüzleri daha ziyade zor girilebilen sık ormanlarda geçirirler.
Ortalık kararmaya başlayınca faaliyete geçerler. Rahatsız edilmedikleri takdirde sakin
yerlerde gündüz de dolaşabilirler.
Beslenmeleri: Besinlerinin en büyük kısmını otlar, kökler, yabani meyveler, Meşe,
Kayın tohumları, fungus, yabani üzüm, mısır, yulaf, buğday, göknar ve çamların kabuklarında
dişleriyle odun kısmına kadar ulaşan yaralar açar ve buralarını ön ayağının tırnaklarıyla
tırmalar. Hayvansal besinlerden; domuz yavrusunu, geyik, karaca, tavşan, kuşların yavru ve
yumurtaları, Dağ horozu, Koyun, Keçi, Sığır gibi hayvanlarla beslenir.
Avını sessizce arar. Saklanıp üzerine atılabilir. Genel olarak insanlardan kaçar, çekingen
ve ürkektir. Yalnız yavrulu veya yaralanmış ise tehlikeli olur. Ufak ayılar, çok iri olanlardan
daha hareketli ve tehlikelidirler.
18
19
Yaban Domuzu (Sus scrofa L.)
2.2. Morfolojisi: Gelişmiş bir yaban domuzunun boyu 150, kuyruğu 40, cidago
yüksekliği 85-100 cm civarında, ağırlığı 150- 200 kg’dır. Bununla beraber ağılığı 300-400 kg
olanları da vardır.
Yaban domuzu biçimi yönünden evcile çok benzese de ondan bacaklarının yüksek, başının
uzunca ve kıllarının fırça gibi daha sık ve gelişmiş olması ile ayırt edilmektedir. Kıllar
esmerimtrak, sarımtrak gri ve siyahımsı olmak üzere karışık bir renk tonundadır. Kılların ucu
açık renkte olduğundan vücut renginin tanımlanması güçtür. Kulakları, bacaklarının alt
kesimi siyah, alnı ve başının alnına yakın kısmı sarımtrak kül rengi, burun ve ağzın yukarı
bölümleri ise daha koyudur. Gözleri küçük, çukurca ve başın yukarı bölümünde olduğundan
besin maddelerini ararken gözünden çok, koku duyusundan yaralanır. Kulakları oldukça
büyük ve sık kıllıdır.
20
Yayılışı: Yaban domuzları ülkemizde yaşam yerlerine uyan çalılık, sazlık, bataklık ve
ormanlık alanlarda yaşamaktadırlar. Yaban hayvanlarının çoğu genellikle gece faaliyet
gösterirler. Ülkemizde çok miktarlarda rastlanıldığı yerler; Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul,
Sakarya, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Samsun,Giresun,Rize, Trabzon, Bursa,
Balıkesir, Antalya,Aydın, Muğla, Afyon, Kütahya, Mersin’dir.
Beslenmeleri: Özellikle kış aylarındaki besin yokluğu ve kötü hava koşulları nedeniyle
ya vücut faaliyetlerini çok yavaşlatırlar yada gerçek bir kış uykusuna ( Hibernation ) yaparlar.
Yaban domuzları hem bitkisel hem de hayvansal besin alarak beslenirler yani
omnivor’durlar. Başlıca besinleri; meşe, kayın ve kestane meyveleridir. Toprağı kazarak
fideleri ve yeni dikilmiş fidanları çıkarır, ağaç kökleri, bunun yanında geyik danalarını, karaca
ve tavşan yavrularını kuşların yumurta ve yavruları ile birlikte patates ve mısırda önemli besin
kaynağıdır.
Biyolojisi: Yaban domuzu genellikle Ekim, Kasım aylarında bazı yörelerde daha
geç kızışırlar. Bu dönemleri besin maddelerinin miktarı etkiler. Zira bol tohum yılarında
daha erken kızıştıkları saptanmıştır. Normal olarak ayrı yaşayan kuvvetli erkek domuzlar,
kızışma döneminde sürüye katılırlar. Çiftleşme yeteneklerini gelişme durumlarına göre 1,5
yaşlarında bazen de daha erken elde ederler. Gebelik süresi 16 – 20 Haftadır. Doğurma
zamanı yaklaşan dişiler sürüden ayrılarak sakin ve emniyetli bir yere çekilir ve orada 6 –12
yavru doğurur. Domuz yavruları, diğer hayvanların yavrularına kıyasla doğar doğmaz çok
hareketli olurlar. Dişi, yavrularını 14 gün kadar emzirir bu iki haftadan sonra anne
yavrularıyla birlikte yuvayı terk eder. Dişilerle yavrular sürü halinde yaşarlar.
Yaban domuzlarında dişlerin aşınması dikkate alınarak yaş tespiti yapmak mümkündür. Çalak
denilen alt ve üst dişler sürekli büyür. Bu dişlerin büyüklüğü yaş hakkında bilgi verir.
Özellikle alt çalağın aşınma miktarı oldukça güvenilir bir fikir verir. Aşınmanın her
santimetresi yaklaşık 1 yaş olarak hesap edilir. Domuzlar 20-30 yıl kadar yaşarlar.
İzleri, Dışkılar ve Diğer Belirtiler: Memeli yaban hayvanları yaşam ortamlarında
varlıklarını belirten birçok iz ve işaretler bırakırlar. Bu işaretler: ayak izleri, dışkılar, sidikler
ve taze kokular, sürgün ve otlarda ısırmalar, çalı, ağaççık ve kabukları üzerinde kemirme ve
diş izleri, soymalar, dökülen kıl ve tüyler, kullanılan inler, kovuklar, patikalar kazılan
topraklar, kemik tırnak gibi gıda artıklarıdır. Tüm bu işaretlerin hangi hayvana ait olduğunu
bilmek eskiliği ve tazeliği hakkında bilgi sahibi olmak, izlerin gidiş doğrultusunu tespit
edebilmek gözlemlerin yapılmasında büyük yarar sağlamaktadır.
Yaban domuzlarının ön ayak izleri geyikte olduğu gibi arka ayağınkine oranla oldukça
büyüktür. Örneğin, bu fark 0.5 cm, genişlikte 1cm’dir. Arka ayağın toynakları ön ayaktakiler
kadar açık değildir. İlk 3 yıl içerisinde erkek ve dişide ön ve arka ayakların toynakları
uzunluk bakımından birbirinden farklıdır. Fakat burada bir kesinlik bulunmayıp bazen sol
ayak, bazen de sağ ayağınki diğerlerinden uzun olur. Kural olarak 3 yaşından sonra bu
büyüklük ayrımı görülmez. Çift tırnaklı hayvanlardan olan yaban domuzunun hızlı kaçış ve
sıçrama izleri sert topraklarda dahi yer yer belli olur.
21
Tek ayağın bıraktığı iz şekli ve büyüklüğü hayvanın tanınmasında yeterli olabilir.
Hayvanın gidiş yönü tırnak ve parmak uçlarından, ön ve arka ayak izleri farklı olanlar ise ön
ayak izlerinden belirlenir.
Ayancık orman işletme müdürlüğü ormanlarında tespit edilen bazı memeli
hayvanların sayısal harita üzerindeki konumları
22
Ayancık Ormanlarında yaban hayvanlarının görüldüğü yerler aşağıda belirtilmiştir.
Ayancık işletme müdürlüğünde yabana hayatı açısından Çangal mevkii, Akgöl civarı,
Yemişli bölgesi, Kepez civarı ve Günpınar mevkileri öne çıkan bölgeler olarak dikkat
çekmektedir.
Çangal bölgesinde Çangal denilen mevkide karaca ve yaban domuzu izleri görüldü.
Çangal Dağları mevkiinde orman içi açıklıklar ve düzlükler bulunmaktadır. Yaban hayvanları
23
için bu bölgede üst rakımlarda beslenme ve barınma için uygun yerler bulunmasına rağmen,
su kaynağının az ve yetersiz olması problem olmaktadır. Yaban hayvanları su ihtiyacını
karşılamak için alt rakımlara inmektedirler. Çangal dağları mevkiinde tilki, sincap, çakal ve
karacanın yanı sıra özellikle yaban domuzu çok yoğun olarak bulunmaktadır. Domuz tepesi
mevkii yaban hayvanları tarafından geçit olarak kullanılmaktadır. Bu nokta her yöne geçit
verme özelliği nedeniyle tercih edilen bir konumda yer almaktadır. Orman için açıklık ve
düzlük bir alan olan bu mıntıkayı özellikle yaban domuzları tarafından geçit olarak
kullanılmaktadır.
24
Göldağ Şefliğinde Kavacık denilen mevkide ayıların görüldüğü ifade edilmektedir.
Kurt, Ayancık işletme müdürlüğünün genelinde oldukça nadir görülmekte, daha ziyade İnatlı
mevkiini tercih etmektedir.
Yemişli bölgesi Ayancık Orman İşletme müdürlüğünde yaban hayatı açısından öne
çıkan önemli bir bölge olarak dikkat çekmektedir. Yemişli bölgesinde genel olarak geyik,
karaca, ayı ve yaban domuzu bulunmaktadır. Bölge yabani meyve rezervuarı açısından zengin
bir yapıya sahiptir. Alıç, ahlat, üvez, kuşburnu, kızılcık, çilek, böğürtlen, taflan gibi yabani
meyveler mevcut. Bölgede yer alan yemişli çayı yaban hayvanları için önemli su kaynağını
oluşturmaktadır. Yemişli bölgesi ile Boyabat arası Bürnük civarında çok yoğun olarak
tavşanların görüldüğü yerel halk tarafından ifade edilmektedir. Yemişli bölgesinin geneli
yaban hayatı açısından ideal alanları bünyesinde bulunmaktadır. Besin, mekan ve su üçlüsünü
birlikte ve ideale yakın özellikte bir arada bulundurmaktadır. Aynı zamanda bölgede yaban
hayvanları tarafından geçit olarak kullanılan yerler de bulunmaktadır. Yemişli bölgesinde
karaca ve yaban domuzu populasyonu diğer hayvanlara göre çok daha fazla olduğu ifade
edilmektedir. Zira arazi üzerinde bu iki türe ait görülen ayak izleri yoğunluğu da bu durumu
desteklemektedir.
Yemişli bölgesi Karabalçık mevkiinde ayı görüldüğü yerel halk tarafından ifade
edilmektedir. Ayının 54 nolu bölmede görüldüğü belirtilmiştir. Bölgede geniş yaylalar ve
orman için açıklıklar mevcuttur. Karabalçık denilen mevkide aynı zamanda geyiklerinde
görüldüğü ifade edilmektedir. Bu bölge geçit noktası özelliği göstermekte olup, yaban
domuzu, karaca, tavşan, tilki, çakal ve sincap bu bölgede bulunmaktadır.
Ayancık orman işletme müdürlüğünün geneli için değerlendirme yapıldığında;
Karaca işletmenin genelinde görülmekte ancak yemişli, İnatlı, Kepez, Yenice, Akgöl ve
Çangal’da daha yoğun olarak görülmektedir.
25
Geyik işletme müdürlüğü ormanları genelinde nadir olarak görülen bir tür özelliğinde,
nadir görüldüğü yerler de Kepez, Aktepe, Akgöl civarıdır.
Ayı, kayalık alanları yoğun olduğu Kepez bölgesini tercih etmekte bununla birlikte,
İnatlı, Akgöl ve Yenice bölgelerinde de görüldüğü yerel halk ve görevliler tarafından ifade
edilmektedir. Günpınar yaylası da ayı tarafından tercih edilen habitatlar arasında yer
almaktadır.
Yaban domuzu işletme ormanlarının genelinde bulunmakta ve populasyonu en yoğun
olan tür olarak öne çıkmaktadır.
Kurt çok nadir olarak görülen bir tür olup Mehmetli yaylası, Paşaoğlu yaylası ve Kepez
yaylasında görüldüğü ifade edilmektedir. Benzer şekilde tilki de nadir olarak görülen türler
arasında olup daha çok yerleşim yerlerine yakın yerleri tercih etmektedir. Tavşan da kurt ve
tilki gibi son zamanlarda nadir olarak görüldüğü ifade edilen yaban hayvanı türleri arasında
yer almakta olup daha çok Boyabat sınırına yakın yerlerde görüldüğü belirtilmektedir.
Çakal, Genel olarak sahile yakın mıntıkalarda bulunmaktadır. Yaban domuzları
yavrulama dönemi yükseklere çıktığı için populasyonu sürekli artıyor. Kurt populasyonunun
çok az olması ve belli lokalitelerde bulunması ve çakalların alt rakımlarda bulunması yaban
domuzları için bir avantaj teşkil etmektedir. Çünkü, bu hayvanlar yaban domuzları yavruları
ile beslenen hayvanlardır.
Çangal yolunda ve kepez bölgesinde yerel halk tarafından vaşak görüldüğü ifade
edilmektedir. Geçmiş yıllarda vaşağın hiç görülmediği, son 2-3 yıldır görüldüğü bu yüzden de
tavşan populasyonunda ciddi bir azalış olduğu yöre halkı tarafından ifade edilmektedir.
Ancak arazi çalışması sırasında bu yönde herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
26
KAYNAKLAR
Anonim 2005, Çevre Orman Bakanlığı, 1.Çevre Orman Şurası Kitabı, Şura Kararları
1.Çevre ve Ormancılık Şurası Çalışma Belgesi, 99-103, 7.Bölüm Doğa Koruma, 1. Çevre ve
Ormancılık Şurası, 22-24 Mart 2005, Antalya.
Atkinson P. W., E. A. Humpage., A J. D. Jowith., İ. Oğurlu., J. Marcus., 1993, The
Distribution and Statüs of Caucasian Black Grouse in North-Eastern Turkey, Proceedings of
the 6th International Sympozium on Grouse Symposium, 20-24 September, 1993, Udine-Italy,
131-134 sh.
Başkent, E. Z., 2005. Orman Amenajman Planlarının Ekosistem Tabanlı Ve Çok
Amaçlı Planlanması (Etçap) Ve Uygulanmasına Yönelik Eylemler, Türk Ormancılığında
Uluslar arası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular-Mevzuat ve
Yapılanmaya Yansımaları, Orman Mühendisleri Odası Sempozyumu, 22-24 Aralık, 2005,
Antalya.
Çanakçıoğlu, H. ve Mol, T ., 1996, Yaban Hayvanları Bilgisi, İ. Ü. Yayınları (No 3948),
İ. Ü. Rektörlüğü Basımevi ve Film Merkezi Müdürlüğü, İstanbul, 550 sh.
Çanakçıoğlu, H., 1993, Orman Entomolojisi-Özel Bölüm, İ.Ü. Yayınları, Yayın no:
3623, İstanbul, 458 sh.
Chaudhry A. A., 1992, Distribution and Status of Phaesant in Asia, Proceedings of the
International Sympozium on Phesant in Asia, 28 September-4 October, 1992, LahorePakistan, 7-15 sh.
Çırpıcı, A., “Türkiyenin Flora ve Vejetasyonu üzerindeki çalışmalar”, Doğa T. U.
Botanik Dergisi, 11: 2 (1987).
Davis, P.H., Hedge, I.C., “The Flora of Turkey. Past, Present, and Future”, Candollea,
30 (2): 331-351 (1975).
Demirörs M., “Saka Dağı Florası”, Doktora Tezi (Yayımlanmamış), Y.Ö.K., 1-165
(1982).
Ekim, T., Koyuncu, M., Vural, M., Duman, H., Aytaç, Z., Adıgüzel, N. “Türkiye
Bitkileri Kırmızı Kitabı”, Barışcan Ofset, Ankara, 5-15 (2000).
Kiziroğlu, İ., 2009, Türkiye Kuşları, Cep Kitabı. Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu, 2009.
ISBN: 975-7460-01-X, Ankamat Matbaası, Ankara, 564 sayfa.
Küçük, Ö. ve N. Uslu, 2004, “Sinop-Bozburun Yaban Hayatı Koruma Alanında Yaban
Domuzu (Sus scrofa L.) Sayımı,” Kastamonu Orman Fakültesi Dergisi, 4(1), 45-57.
27
Oğurlu, İ., 1988, İşletme Ormanlarında Yaban Hayatı Habitatlarının Düzenlenmesi, İ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, B (38) 2, 120-135.
Oğurlu, İ., 2001, Yaban Hayatı Ekolojisi. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman
Fakültesi Yayın No:4, SDÜ Yayın No:19, Isparta 296 s.
Oğurlu, İ., 2003, Yaban Hayatında Envanter. T.C Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa
Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Av ve Yaban Hayatı Dairesi Başkanlığı Matbaası,
Ankara, 208 s.
Oğurlu, İ. 2008, Yaban hayatı kaynaklarımızın yönetimi üzerine, Süleyman Demirel
Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2008, ISSN: 1302-7085, Sayfa:
35-88
Özkan, K., 2009, Yaban hayatı ekolojisi’nde analitik değerlendirme açısından uygun
envanter metodu üzerine bir öneri. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi
Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2009, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 160-169
Randall, R, M., Sassaman, R, W., 1979, Identifying and Evaluating Environmental
Impacts association with Timber Harvest Scheduling Policies, General Technical Report
PNW-81, Pasific North west Forest and Range Experiment Station, U.S. Department of
Agriculture Forest Service, 20 s.
Saatçioğlu, F., Silvikültür Tekniği, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın no:2490,
O.F. Yayın no: 268, İstanbul, 1979, 556 sh.
Sakallıoğlu H., “Karaçomak Barajı (Kastamonu) ve Civarı florası”, Ormancılık
Araştırma Dergisi, 29(57): 23-54 (1983).
Thill, Ronald, G., 1990, Managing Southern Pine Plantation for Wildlife, US Forest
Service, Southern For. Exp. Station Prooceding Reprints, In Proceedings of XIXth IUFRO
World Congress, 1990 August 5-11, Montreal-Canada, Vol:1, 58-68
Thomas J. W., D. E. Toweill., 1982, Elk of North America: Ecology and Management,
Wildlife Management Institute, Stackpole Books, 696 sh.
URL 1 . http://www.iucnredlist.org/ Version 2010/3
Uzunoğlu, Y., “Ilgaz Dağı Küçük Hacet Yüksek Dağ Florası”, Yüksek lisans Tezi
(Yayımlanmamış), Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1-102 (2004).
Wing, L, W., 1951, Practice of Wildlife Conservation, Copyright by John Willey&Sons
Inc. USA, 412 sh.
28
Download