AYANCIK ORMAN İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN YABAN HAYATI POTANSİYELİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ HAZIRLAYAN: DOÇ. DR. ÖMER KÜÇÜK KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ ORMAN FAKÜLTESİ 2012-HAZİRAN KASTAMONU Genel Bilgiler Ormanlık alanlarda yaşayan yaban hayvanlarından düzenli ve sürdürülebilir bir şekilde yararlanmak, onların yaşam ortamlarının düzenlenmesi ve planlı bir şeklide yönetimiyle mümkün olmaktadır (Küçük ve Uslu, 2004). Belli bir habitat içinde hareket eden yaban hayvanları, bu habitatı oluşturan unsurların çeşitliliğiyle varlıklarını sürdürmektedir (Oğurlu, 2001; 2003). Yaban hayatını ve çevreyi korumak için, onun nasıl çalıştığını ve düzenlendiğini bilmek gerekir. Yaban hayvanlarından düzenli ve sürekli olarak optimal yararlanmak ancak, onların yaşam ortamlarının ve hayatlarının iyi bir şekilde düzenlenmesiyle mümkündür (Semli, 1985). Yaban hayatına öncelik verilen orman ekosistemlerinde genellikle, varlıkları tehdit altında veya tehlikeye düşmüş türlerin korunması ve populasyonlarının artırılması, bu türlerin barınabilmelerine imkan verecek ölçüde yaşama alanı ayırmak ve bu habitatların devamını sağlamak kriterleri esas alınmaktadır. Söz konusu alanlarda populasyonların yeterli seviyeye çıkması halinde, bazı av hayvan türleri için, av amenajmanı da yapılabilir (Randal ve Sassaman, 1979). Bu bağlamda, ormanların işletilmesinde ve korunmasında yaban hayvanlarının yaşama ve üreme koşulları da göz önünde bulundurulmalıdır. Zira her hayvan türü en iyi gelişmesini isteğine uygun ortamda sağlar (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996). Av ve yaban hayatında iki temel öğe vardır. Bunlar; yaban hayatı alanları ve bu alanlarda yaşayan canlılardır. Yaban alanlarındaki türlerin ve onların yaşam alanlarının niteliksel ve niceliksel değişkenlerinin ortaya konulmasıdır. Bu değişkenlerin objektif, gerçekçi ve eksiksiz olarak belirlenmesi sürdürülebilir yaban hayatı yönetimi planlamasında hayatı önem taşımaktadır (Anonim, 2001). Yaban Hayatı Yönetimi Ülkemiz için etkin bir YH yönetim mekanizmasının gerçekleştirilmesi, başta kaynak envanteri olmak üzere YH koruma planları, YH geliştirme planları ve avlak planlarının yapılıp hayata geçirilmesine bağlıdır (Oğurlu, 2008). Diğer yandan, bünyesinde Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları (YHGS)’nı barındıran ormanlık alanlarındaki Av-Yaban Hayatı (AYH) koruma-geliştirme ile planlama ve işleme faaliyetlerinin, benimsenen orman amenajman usulüne göre değişeceği açıktır. Orman Yaban Hayatı Koşullarını Geliştirme Ormanda yaşayan yaban hayvanlarından daha fazla yararlanmak için onların isteklerine uygun koşulların sağlanması ve bunun için de birçok önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemleri saptamada her hayvanın yaşam şeklini (biyolojisi) iyi bilmek zorunluluğu vardır. Hatta, aynı türün çeşitli yörelerdeki yaşamlarının incelenmesi bile önemlidir. Yaban hayvanlarının isteklerine uygun orman örtüsünde yaşamlarını sağlamak, bu alanların bakımı ve geliştirilmesiyle mümkündür. Bu hususta alınabilecek önlemler şunlardır. Ağaçlandırma: Ormanda yaşayan yaban hayvanlarının yaşam ortamlarını, geliştirme ve düzenlemede, yöre koşulları da dikkate alınarak, boş veya bozuk alanlarda, yapraklı veya iğne yapraklı ağaçlamalara gidilmelidir. Fakat bu hususta karışık ormanların saf ormanlardan daha yararlı olduğunu unutmamak gerekir. Zira bu tip ormanlar her mevsim daha çeşitli örtü ve gıda sağlarlar. Orman kurmada ana esaslar daima göz önünde bulundurulmalıdır (Saatçioğlu, 1970) Bakım: Orman alanlarının bakımı konusunda genellikle (1) alt flora ve (2) otlatmanın kontrolü gibi iki ana husus dikkate alınır. 2 Orman alanları az veya çok çeşitli alt türleri kapsar. Özellikle yaban hayvanları için önemli olan bu floranın daimi kontrol edilmesi ve gerektiğinde yapay olarak yenilenmesi icap eder. Bu hususta özellikle saf yapraklı ormanlarda daimi yeşil alt floranın olmayışı, kış yararlanması için sınırlayıcı bir faktördür. Hayvanlar genellikle yapraklı ağaçları iğne yapraklılara üstün tutarlar. Ayrıca hayvanlar sert yapraklı türleri yumuşak yapraklı türlerden daha fazla severler. Fakat bu ağaçlar yavaş büyürler ve yaralarını kısa zamanda kapatamazlar. Yaban hayvanlarının en fazla tercih ettiği yapraklı türler, dişbudak, akçaağaç, gürgen, kayın, meşe, ıhlamur, kavak ve söğüt’tür. Yaban hayvanları iğne yapraklı ağaçlardan göknar, ladin ve sedir’i sevmektedir. Ağaç türlerinin, yaban hayvanlarının yemesinden zarar görmesi üzerinde, hayvan cinsinin de büyük rolü vardır. Örneğin, karacalar kestane, dişbudak, meşe, fındık gibi ağaç ve ağaççıkları; geyikler ise başta ladin olmak üzere meşe, dişbudak, göknar ve kayınların kabuğunu soyarak yerler. Yaban hayvanlarının ormanda aşırı otlaması sonucu orman örtüsü büyük zarar görür. Bu hususun daimi kontrol edilmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması ihmal edilmemelidir. Bunun için birim alanda bulunması gereken hayvan türü daimi kontrol edilmeli ve ayrıca aşırı otlatma alanlarının bitki türü ihtiyacı yapay olarak sağlanmalıdır (Ağaçlamalar). Bitki türünün yenilenmesi: Yaban hayatı planlamasında “Doğanın sabit olmayıp, zamanla değiştiği” gerçeği unutulmamalıdır. Bu ana fikirden hareketle yaban hayvanlarının normal veya normalin üstünde olduğu alanlardaki bitki örtüsü çeşidinin 10-20 senede bir yenilenmesi zorunluluğu vardır. Gerek aşırı otlatma gerekse hayvanın gıda isteğindeki değişmeler ile yöreye yeni hayvanların yerleşme çabaları bu yenilemeyi gerektirmektedir. Yeşil bitkilerin sürekli çoğaltılması: Yaban hayatı ile uğraşan mütehassıslar, yaban hayvanlarının sevdikleri besinler arasında çeşitli meyveli ağaçların olduğunu asla unutmamalıdırlar. Bu hayvanlar, özellikle meşe, kayın, akçaağaç, ceviz, fındık, elma, armut ve böğürtlen gibi bitkilerin tohum ve meyvelerini severler. Bu tip ağaç ve ağaççıkları, hayvanların bulundukları yerlerde ve ormanın uygun kısımlarında yetiştirmelidirler. Bazen yetiştirme ile sağlanamayan veya kısa zamanda elde edilemeyen adı geçen besinler, yetiştikleri alanlarda bitkilerden kesilmek suretiyle elde edilirler. Yapraklı dal adı verilen bu besinler, özellikle gövdeler üzerindeki su sürgünlerini (25-50 cm boyunda) kesmek suretiyle sağlanır ve hayvanların bulunduğu alanlara bırakılır. Birçok ağaçlık alan korunak temin etmede kışın pek etkili olmazlar. Göknar, ladin ve çamlar ise bu tip korunakların en iyisini sağlarlar. Bu özellikle, adı geçen türlerin alçak boylu ardıç gibi bitkilerle birlikte oldukları zaman en üst düzeye çıkar. Yabani erik, yabani gül, dişbudak vb. bitkilerin iğne yapraklılarla karışımı da iyi bir örtü sağlar. Sıklığın çok az olduğu yerlerde ihtiyaca göre sürekli yeşil bitkileri dikmek uygun olacaktır. Bu sürekli yeşil bitkilere 4-5 yıllık periyotlarla aralamalar yaparak ilerideki odun ihtiyacının belli bir kısmını karşılamak da unutulmamalıdır. Ormanın Yaban Hayatı Kapasitesi Bugün Türkiye’de meşcerelerin ağaç türü ve komposizyonuna göre barındırdıkları yaban hayvanlarının tür ve miktarlarına ait hâsılat tabloları mevcut değildir. Bu hususta son zamanlarda ulusal parklarda bazı çalışmalara başlanmış bulunmaktadır. Bu en azından tahmini olarak bir yönden elde edilebilecek av ürünü miktarlarının saptanmasında bir başlangıç oluşturur. Bu konuda dış ülkelerde yapılmış çalışmalara göre, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde her 5-7 hektar’a bir geyik, 4-7 hektar’a da bir keklik düşmektedir. 3 Yaban Hayatı Amenajmanı Açısından Silvikültürel İşlemler Orman Bakımı Özellikle aralama, geyik gibi herbivor türlerin beslendiği yem bitkilerinde, harikulade hızla, ani bir artış husule getirir. Yem bitkisi hasılatında gözlenen bu artış yanında, bitkinin açıkta büyüdüğü zaman gölgedekine nispeten protein muhtevası ve lezzet bakımından daha değerli hale gelmesi de hayvanlar lehine kaydedilecek bir avantaj sağlar. Açıklıklarda yetişen yem bitkilerinin yalnız besince zengin olması değil, aynı zamanda çeşitliliği de ormaniçi açıklıkları önemli kılmaktadır. Yine aynı sebeple yaban hayvanlarının ara kesimden faydalanabilmesi için ağaçların ya iyice boylanıp kalınlaşması beklenmeden kesilmesi ya da emvalin derhal kaldırılması gerekir. Ayrıca, geyiğin örtü ihtiyacı gözetilmeden yapılan bir ara kesim yem bitkilerini arttırsa bile örtü ihtiyacını karşılamadığı için yeterli faydayı sağlamaz (Thomas ve Toweill, 1982). Kesimlerde yaban hayatı açısından gözetilecek en önemli husus; kesimlerin belli bir noktada yoğunlaştırılmayıp, uzun bir dönemi kapsayacak şekilde, geniş bir alan sathına dağıtılmasıdır. Kesim programı, bunu sağlayacak tarzda hazırlanmalıdır. Buradaki maksat hayvanın yaşama alanında büyük çapta bir değişiklik hasıl etmekten kaçınmak, yani kesimi saha birimlerinin küçük bir kısmında yapmak ve böylece o birimde el değmemiş ve sağlıklı habitat miktarını yüksek tutabilmektir. Gerek yapraklı gerekse ibreli ormanlarda, içi kovuk ağaçlar bulunabilir. Bunlar; sincap, yabankedisi ve baykuş gibi türler tarafından yuva veya barınak olarak kullanılabilir. Bu türlere yuva sağlayan bu gibi ağaçlar, her ne kadar ormancı tarafından değersiz veya zararlı gibi de görünseler, söz konusu türler açısından kritik bir öneme sahiptirler. Dolayısıyla, ormanda belirli genişlikteki bir alanda, belli sayıda içi boşalmış veya oyuk ihtiva eden ağacın, bu boşlukları kullanan türler için muhafaza edilmesi gerekir. Bu amaçla korunacak ağaçlardan hektarda iki ağacın bulunması yeterli sayılmaktadır. Ormandaki kurumuş ağaçlar veya kesim sonrası yerde kalan kalınca dallar, canlı gövdelerde delik açmada isteksiz davranan ve hatta zorlanan ağaçkakanlara (Picidae) terkedilebilir. Keza, ormancı gözünde, yangın tehlikesini arttıran unsurlardan olan dikili kuruların yaban hayatı bakımından değeri ve sağladığı avantaj olağanüstü durumlar hariç tutulmak kaydıyla sıradan bir yangına ait riski ve yangının yol açtığı kayıpları dengeleyecek ölçüdedir. Orman ağaçlarından meşe, kayın, kestane; çalılardan da kuşburnu, ahududu, böğürtlen gibi türlerin meyveleri, bilhassa kışın yabani hayvanların beslenmesinde önemli bir yer tutar. Bunlar, ormanın asli ağaç türü ve hem de yaban hayvanları için maksimum fayda sağlayacak sayıya indirilebilir. Bu sayı tartışmalı olmakla birlikte hektarda 10 adet olarak düşünülmektedir. Buna göre, baltalık olarak işletilen meşe ve kayın sahalarında kesim sırasında bazı olgun fertlerin bırakılması, keza her türlü diri örtü temizliği sırasında meyveli çalılardan bir kısmının belli bir oranda muhafazası gerekmektedir. Çevresi nispeten açıklık ve ışık ihtiyacında olan çalı türleri, ormanın iç kısımlarından ziyade açıklıklarında ve meşcere kenarlarında daha iyi geliştikleri için, bu gibi alanlardaki meyveli çalıların bırakılması daha isabetlidir. Diğer taraftan dik yamaçlarda ki meyve veren boylu ağaçların meyvesi, yamaç boyunca geniş bir alana yayılabildiğinden bakım sırasında bunların çevresi kesimle bir miktar açılarak daha fazla ışık ve mekan elde etmeleri sağlanmalı ve böylece meyve verimlerinin artmasına imkan verilmelidir (Wing, 1951). 4 Orman bakımının uygulama vasıtası silvikültürel işlemlerdir. Silvikültürel müdahale habitat koruma ve geliştirme prensibine uygun yapıldığı ölçüde, yaban hayatı da gelişme imkanı bulur. Bu prensip; “Ormanda yaban hayatı türlerine gıda ve örtü sağlayan flora kompozisyonu ve strüktürlerin devamını sağlamak ve bunlarda gereken yer veya zamanlarda gereken modifikasyonları yapmak” şeklinde açıklanabilir. Farklı hayvan türlerinin ekolojik istekleri de farklı farklı olduğundan belirli bir silvikültürel tedbirin her tür için ayrı tarzda uygulanması gerekebilir. Bununla beraber, yaban hayatı bakımından genel olarak faydalı kabul edilen birtakım orman bakımı ve silvikültür işlemlerinin uygulanmasında, uyulması halinde orman yaban hayatı lehine sonuçlar verdiği bilinen bazı kurallar bulunmakta ve bu sebeple bunlara uyulması tavsiye edilmektedir. Mesela bakım kesimi ve diri örtü mücadelesinde, yaprak, sürgün ve meyveleriyle hayvanların beslendiği ağaç ve çalı türlerine dokunmamak veya bunları hiç değilse kısmen muhafaza etmek, genel bir kuraldır. Diğer yandan, sözgelimi geyik gibi bir herbivor türe kışın besin imkanı sağlamak için, yapraklı bir ormandaki aralamayı ormanın karla kaplı olduğu bir döneme, mesela Şubat ayına kaydırmak ise silvikültürel bir işlemin zamanını belli bir türe göre ayarlamaya bir örnektir (Wing, 1951). Ayıklama Ayıklama, gençlik bakımının sona ermesinden sonra başlayan ilk planlı kesim müdahaleleri olup, meşcerenin sıklık çağında uygulanır. Ayıklama kesimleri sonunda ormanda bırakılan yapraklı dallar, geyik ve tavşan gibi herbivor türler için kısa süreli de olsa gıda kaynağı oluşturması yönüyle çok yararlı olmaktadır. Bu kesimler, ayrıca, sürgün gelişmesini hızlandırdığı için sürgünle beslenen türleri sevindirir. Bu sebeple, yaban hayvanları-yoğun oldukları yerlerde-ayıklama yapılan meşcerelerde ağaçlara daha fazla zarar vermektedir. Ayıklama kesimlerinin dezavantajı ise, bu kesimler sırasında meşcerede bulunan ve yaban hayvanları için besin kaynağı oluşturan kızılağaç Alnus spp., titrekkavak Populus tremula, çınar Platanus spp., huş Betula spp. ve çalıların sahadan uzaklaştırılmasıdır. Dolayısıyla, meşcerenin gelişme çağında dolgu ağacı görevi yaparak düzgün gövdelerin yetişmesine de hizmet eden bu tür tali ağaç ve çalıların yaban hayvanları için imkan ölçüsünde korunması gerekmektedir (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996). Aralama Aralama kesimleri genel olarak yaban hayatı lehine sonuçlar doğurur. Bu kesimler, sürgünle beslenen hayvanlara, özellikle gıdalarının tükendiği kış aylarında taze gıda imkanı sunar. Ayrıca ağaçları düzenli periyotlarla ek sürgün geliştirmeye teşvik eder (Çanakçıoğlu ve Mol, 1996). Genç bir çam meşceresi, tepe kapalılığı oluştuktan sonra yaban hayvanlarına gizlenme ve termal örtüden başka herhangi bir fayda sağlayamaz. Bu sebeple, habitat geliştirmek isteniyorsa aralamalara ekonomik ölçüler elverdiğince erken başlamalı ve sık sık tekrarlanmalıdır. Zira, sıkça yapılan aralamalar alt tabakadaki yem ürününün miktarını, çeşidini, kalitesini arttırdığı gibi bu kısımdaki bitkilerin meyve ve tohum tutmasını da hızlandırır. Bununla birlikte, belirli bazı alanlarda şiddetli aralamadan sonra kontrollü yakma da gerekebilir. Çünkü, arkasından kontrollü yakma gelmeyen bir aralama, bu gibi alanlarda, sahaya yapraklı türlerden oluşan gayet sık bir orta tabakanın gelmesine, bu ise ışık ve besin rekabeti dolayısıyla alt tabakadaki yem ürününün azalmasına yol açar. İbreli meşcerelerde aralama için en uygun zaman kışın karlı dönemidir. Zira bu zamanda yapılan bir aralama, geyik ve benzeri türlere, kesilen ağaçların sürgünlerinden faydalanma imkanı verir. Aralamadan sonra sahada gelişen kommüniteler ve kenar etkisi de 5 keza besin ve örtü elemanlarının artması yönünde etkili olmaktadır. Bu sebeple, silvikültür, yaban hayatında besin ve gıdayı arttırma aracı olarak kullanılmaktadır (Wing, 1951). Budama Budaksız ağaç yetiştirmek esas olduğu için ormancılıkta budamaya ancak zaruri hallerde başvurulur. Çam sıklıklarında meşcere kalitesini yükseltmek ve özellikle yangın tehlikesini azaltmak için iyi gövdelerde 2-2.5 m yüksekliğe kadar kuru dalların alınması yoluna gidilmektedir. Bu işlem yaban hayvanları ve bilhassa çam ormanlarında barınan kuşlara hareket imkanı sağlama yönünde faydalı olur; besin şartlarında ise herhangi bir değişikliğe yol açmaz. Yeşil budama denilen, gövdenin alt kısmındaki canlı dalların kesilmesi, meşcerenin alt seviyesindeki besin miktarını azaltır. Bu da geyik, tavşan ve karaca gibi alçak dal ve sürgünlerden faydalanan türleri olumsuz etkiler. Bu sebeple yeşil budamayla gövdelerin dal ve sürgünlerden arındırılması, yaban hayvanları bakımından zararlıdır. Sağlık Kesimleri ve Enkaz Kaldırma Sağlık kesimleri; ormanda yangın, böcek salgını, fırtına gibi afetler veya çeşitli hastalıklar neticesinde ölen ağaçların ormandan çıkarılmasıdır. Bu kesimler, bir mecburiyet olmadıkça, memelilerin doğurduğu, kuşların da yavru uçurduğu dönem dışında, yani MartAğustos dönemi çıktıktan sonra yapılmalıdır. Sağlık kesimlerinde esasen ölmüş veya yaşama ihtimali kalmayan ağaçlar çıkarılır. İçi oyulmuş fakat hayatiyeti devam eden ağaçlar sağlık kesimi dışında tutulmalıdır. Zira bu tip ağaçlar; sansar, sincap hatta tilki gibi memelilere; baykuş, ibibik, ağaçkakan gibi kuşlara yuva mekanı sağlarlar. Gençleştirme Yaban hayatında, prensip olarak, sahayı birden tamamen açmayan tabii gençleştirme tercih edilmekle birlikte, tür çeşidini çoğaltmak ve istenen karışımları sağlamak için, tabii gençliği farklı türden fidanlar dikerek takviye etmek suretiyle aynı alanda tabii ve suni gençleştirme metodlarının kombine edildiği bir sisteme gidilebilir. Bu şekilde elde edilen karışık meşcereler sayesinde sahada hem tür çeşitliliği hem de farklı yaş sınıfında fertlerin bulunması sağlanmış olur. Çünkü bu sayede bir yandan çeşitlilik dikimlerle arttırılırken bir yandan da sözgelimi yaşlı bir ağacın kesildiği yerde ortaya çıkan genç fertler, yani tabii gençlik, çeşitli yaban hayvanı için korunak sağlar. Boş ve bozuk sahalarda ise yörenin ekolojik şartlarına uygun özellikte türler kullanılarak yapraklı ve ibreli karışımları sağlayan ağaçlandırmalar yapılması, yaban hayatı yaşama alanlarını genişletmeye yarar (Saatçioğlu, 1979). Ağaç Türü Karışımı Çoğu hayvan türü, farklı tipte birkaç vejetasyonun yan yana veya iç içe olduğu yerleri tercih eder. Maksimum popülasyon yoğunluğu- türün esneklik sınırları içerisinde kalmak kaydıyla vejetasyon tipleri bakımından yeterli çeşitliliğin bulunduğu alanlarda görülür. Bu alanlar ise iki veya daha fazla vejetasyon tipinin birleştiği ve kenar etkisinin ortaya çıktığı hatlar veya ekotonlardır. Bu sebeple bir ormanda ağaç türü sayısının fazla olması, genel olarak yaban hayatı için bir avantaj teşkil etmektedir. Farklı türlerin homojen dağılış göstermeyip yan yana meşcereler veya bloklar halinde bulunması, habitat çeşitliliğini arttırarak bu avantajı daha da güçlendirmektedir (Wing, 1951). Meşcere Tekstürü ve Strüktürü 6 Meşcerenin yatay ve dikey kapalılığı, habitatın örtü ve besin şartlarını değiştirmek suretiyle o alandaki hayvan türlerinin çeşidi ve sayısı üzerinde etkili olur. Memeli büyük hayvanların ihtiyacı olan örtü tipleri şekillenmesi, meşcerenin hem yatay hem de dikey kapalılığına bağlı olarak gerçekleşir. Bunlardan mesela termal örtünün kalitesi doğrudan yatay kapalılığa göre değişirken, gizlenme örtüsünün elverişliliği yatay kapalılık yanında düşey kapalılığın derecesine de bağlıdır. Aynı derecede düşey kapalılık sağlayan biri yaşlı ve kalın çaplı ağaçlardan, diğeri ise ince çaplı, fakat sık durumdaki genç ağaçlardan oluşan iki ayrı ibreli meşcereden ikincisi, fazla sayıda gövdenin oluşturduğu sütreler sayesinde görüş mesafesinin azalmasına ve dolayısıyla daha fazla emniyet örtüsü teminine hizmet eder. Böyle bir meşcere altında kırılıp yatmış gövdelerin ve yer yer ağaççık ve çalılıkların bulunması, bir kısım iri cüsseli hayvan türleri için yeterli sütreler oluşturabilmektedir. İbreli ormanlarda, meşcere iyice yaşlandığında, yatay kapalılığın belli bir derecede azalması sayesinde alana değişik çalı türleri ve bilhassa otsu türler gelebilmekte, bu ise besin miktarının artması yönünde olumlu bir etki meydana getirmektedir. Çoğunlukla, orman örtüsü sürekli aynı yapıda gitmez. Bu sebeple belli bir istikamette ilerlendiğinde farklı yapıda vejetasyonlara girilir. Bu vejetasyon tiplerinin bazıları Geyik Cervus spp. tarafından gizlenme örtüsü, bazıları termal örtü olarak, keza bazıları da otlak olarak kullanılır. Ancak diğer yabani türler gibi geyik de bu farklı ihtiyaçlarını kısa mesafe dahilinde karşılayabildiği alanları tercih ettiğinden belli bir alan dahilinde muhtelif vejetasyon tiplerinin bir arada yer alması gerekmektedir. Bunun için de belli bir vejetasyonla kaplı alanın belli bir büyüklüğü geçmemesi gerekir. Zira bir vejetasyon tipinin diğerleri aleyhine geniş bir alana yayılması halinde diğer ihtiyaçlarını karşılayacak alanlar uzakta kaldığından geyik bu alanı ya hiç kullanmaz ya da bunun sadece diğer vejetasyon tiplerine yakın kısımlarını tercih eder. Bu durumda, geyiğe sözgelimi gizlenme örtüsü sağlayacak bir vejetasyon için bir maksimal genişlik söz konusu olmaktadır. Bu mesafenin bitiminde farklı yapıda bir vejetasyon mesela farklı bir örtü başlar. Bu iki farklı vejetasyonun karşılaştığı sınıra ise bilindiği gibi “Kenar” adı verilmektedir. Silvikültürel işlemler sonucu ormanda oluşacak boşlukların büyüklüğü, olgun ağaç boyunun 5-8 katından fazla olmamalıdır. Bu ise takriben maksimum boşluk alanı olarak 140-180 m’lik genişliğe tekabül etmektedir. Orta yaş sınıfında ve 1.0 kapalılıktaki bir karışık ibreli meşcere, sözgelimi geyik için, kısa görüş mesafesiyle mükemmel bir gizlenme örtüsü sağladığı gibi, bu kapalılıktaki bir meşcerede, geyik, termal örtü olarak kullanabileceği ağaç gruplarını bulmakta da zorluk çekmez. Ancak bu tip bir meşcerede, alt tabaka son derece fakir olup geyiğe beslenme imkanı veremez. Bu meşcerede kapalılığın 0.7’ye düşmesi halinde ise görüş mesafesi %25 artmakta, yani gizlenme örtüsü bir miktar azalmakta, buna mukabil zemin florasında mükemmel bir çeşitlilik ortaya çıkmaktadır. Meşcerede dikey kapalılığı sağlayan unsurlar; orta tabakayı oluşturan tali ağaç türleri ve ağaççıklar ile alt tabakayı dolduran çalı ve kaba otsulardır. Bunlar, yaban hayvanlarına gizlenme örtüsü sağlama yanında, yerine göre yaprak, sürgün, meyve ve tohumlarıyla besin miktarını arttırma yönüyle de faydalı olur. Mesela, çalı tabakası bir geyik ferdi için hem gizlenme hem de termal örtü materyali temin ettiği gibi çeşitli besin maddelerini de ihtiva etmektedir. Meşcere yaşı genel olarak gövdelerin alt kısımlarındaki dalların oranı ve mikroiklim oluşumunda etkili olmaktadır. Meşcere yaşlandıkça alt dalların azalması, besin miktarı üzerinde olumsuz etki yapar. Fakat, bu dallar seviyesinde bir alt tabakanın gelişmesi halinde, besin şartlarında meydana gelen gerileme, bu tabaka tarafından telafi edilir. 7 Olgun meşcereler, gençlere veya kısmen kesilmiş olanlara oranla daha sağlam bir mikroklima hasıl eder ve dolayısıyla daha iyi izolasyon sağlarlar. Bu tip bir meşcerenin katlı yapıda olması, izolasyonu daha da güçlendirir. Bu sebeple, yaban hayvanları iki tabakalı meşcereleri, tabakasız yapıda olanlara tercih ederler. Hasat ve Bölmeden Çıkarma Farklı kesim metodlarının her birinin yaban hayvanları üzerindeki etkileri de farklı olmaktadır. Mesela, bir koru ormanında uygulanan büyük alan tıraşlama işletmesi sahayı tamamen boşaltıp çıplak hale getirdiği için, örtü ve bazen de yuvalanma imkanından mahrum kalan hayvanlar, artık orada barınamaz ve sahayı mecburen terkederler. Böyle bir alanın yeniden hayvanlar tarafından iskan edilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekir. Buna mukabil, ağaçların mümkün olduğunca eşit dağılışta ve yalnız bir kısmının çıkarıldığı siper kesiminin yaban hayvanları üzerindeki olumsuz etkisi, tıraşlamadaki kadar büyük değildir. Çünkü sahada kalan ağaçlar sınırlı da olsa belli bir ölçüde örtü imkanı sağlayabilir. Yaban hayatı bakımından en ideal işletme tarzı olan seçme işletmesinde Tek Ağaç Kesimi ekonomik olmaması ve geniş alanlarda hayvanların tedirgin olmasına sebep olduğu için fazlaca tercih edilmez. Bunun yerine, Grup Seçme Yöntemi, söz konusu sakıncaları azalttığı ve hayvanlar için faydalı habitat modifikasyonları oluşturma imkanı verdiği için tercih edilir. Zira, Grup Seçme usulünde kesim alanının çapını istenen ölçüde ayarlamak ve ayrıca meydana gelecek boşlukların ormandaki dağılımını düzenlemek mümkündür. Bu ise habitat düzenlemenin ormandaki en kolay ve pratik yollarından biridir. Mesela grup kesimlerinde, kesim alanı çapının en boylu ağacın iki misli olması halinde meydana gelen boşluklar, yaban hayvanları için arzu edilen habitat şartlarını sağlamakta, bu boşlukların ormanın çeşitli yerlerine dağıtılması kenar etkisini ve nihayet habitat kullanımını arttırmaktadır. Kesimin planlanan sıraya göre tamamlanması için gereken süre rotasyon uzunluğunun 1/3’ünden az olmamak şartıyla, siper kesimi sistemi-sürgün veren-dayanıklı türlerin gençleştirilmesi için çok uygundur. Aksi taktirde ise kesim sonucu önemli ölçüde aynı yaşlı alanlar ortaya çıkar. Geyiğe bitki süksesyonunun ilk dönemlerinde bolca rastlanması, buna mukabil yaşlı meşcerelerde pek fazla görülmemesi, buralarda uygulanacak silvikültürel müdahale konusunda bize ışık tutmakta ve hangi silvikültürel işlemlerin uygulanması gerektiğine dair ipuçları vermektedir. Mesela, geyiğin habitat şartlarını geliştirmeyi hedef alan bir planda ekolojik süksesyonun ilk devrelerinin sahadaki devamlılığının sağlamaya çalışılması gerektiğinden, ormandaki özellikle tıraşlama kesimler, boşaltılan sahaların hasat yılına kadar geçireceği gelişme çağları göz önüne alınarak planlanır. Yapraklı ormanda tıraşlamayı takiben sahaya gelen gençlik ve çalılar geyiği cezbeder. Ancak, tıraşlama aynı yaşlı meşcereler oluşmasına yol açacağından geniş alanda değil de şeritler veya bloklar halinde yapılmalıdır. Ayrıca bu kesimlerin rotasyon periyodu iyi ayarlanarak; kesim şerit ve bloklarının sahaya dağıtılması, yani plan süresinin, sahanın her bir bölümünde mümkün olduğu ölçüde farklı yaş sınıfında gençlik ve meşcereye yer verecek şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Böylece oluşturulan blok ve şeritler, kesim alanları çok dar tutulmadığı sürece geyik faydalanmasını arttıracaktır. Sahayı fazlaca açan fakat birkaç yıl içinde bol sürgün verimini sağlayan blok ve şerit kesimleri, geyiğe gerek seçme kesimi gerekse siper kesimi metodlarına göre daha çok fayda temin etmektedir. 8 Ormancılık uygulamaları geyik populasyonları üzerinde diğer amenajman faaliyetlerine göre çok daha güçlü olumlu veya olumsuz etkiler yapmaktadır. Bütün yabani populasyonlar için geçerli olduğu üzere, geyik ile ormancılık faaliyetleri arasında da karşılıklı etkileşim vardır. Geyik, kesim yapılmakta olan sahaya ancak arada topografik bir engel veya ağaçla kaplı bir bölüm varsa “Gözden kaçış çizgisi” ni aşmamak kaydıyla yaklaşmaktadır. Kışın, gerek zayıf düştüğü gerekse karın yüksek olduğu yerlerde ilerlemesi zorlaştığı için geyikte kesim faaliyeti civarında da daha az hareket gözlenir. Buna mukabil bir taraftan karla kaplı bir arazinin her yerini gezememesi ve yeterince besin bulamaması gibi sebeplerle, diğer taraftan da bu dönemde hem insan faaliyetlerindeki genel azalma hem de geyiğin bunlara hassasiyetindeki azalma dolayısıyla geyik, kesilen ağaçların bulunduğu ve karın temizlendiği alanlara daha cesaretle yaklaşır. Çifttırnaklılar gibi gregar karakterde olan, yani sürü halinde yaşayan hayvanlar tedirgin edilmekten çok rahatsız olur ve bundan ciddi zararlar görürler. Çünkü sürüdeki bir ferdin duyduğu rahatsızlık diğerlerine de yansır. Geyik de bu gruba dahil türlerdendir. Bu sebeple kesimin sürdürüldüğü yerlerde geyiğin durumunun nazik olacağı ve kesimden çabuk etkilenip zarar göreceği düşünülmelidir. Çoğu zaman, geyiğin kesimler sebebiyle sahadan uzaklaşması geçici bir durumdur. Mesela bazıları, geceleyin ve haftasonları gibi kesim işine ara verilen zamanlarda sahaya geri dönebilir. Hatta bazıları gündüz saatlerindeki kesim faaliyetine bile alışır. En çok rastlanan durum, geyiklerden az da olsa bir kısmının birkaç gün ila birkaç hafta arasında değişen bir süre sonunda kesimin sona erdiği alana dönmesidir. Giden geyiklerden, emniyet örtüsü bulmak için daha fazla uzaklaşmak zorunda kalanların hemen geriye dönme ihtimalleri daha azdır. Aynı alanda birkaç yıl üst üste kesim yapılması halinde, kesimler bittikten sonra da geyik bir süre daha buradan uzak durmaya devam eder. Fakat araştırmalar, geyiğin terkettiği bu alana er-geç döndüğünü göstermektedir. Bununla beraber tedirgin ve taciz edildiği süre zarfında hayvanlarda ağırlık kaybı, hastalılara ve emfizeme (emphysema) karşı hassasiyet ve ayrıca üremede başarısızlık gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Çok sayıda yabani türde, sıkıntı ve tedirginlikten kaynaklanan bu çeşit olumsuzluklara rastlanmaktadır. Kesim programı, geyiğe kesim boyunca süren kargaşaya karşı hayvanlara yeterli ölçüde güvenlik ve beslenme alanı sağlayacak tarzda düzenlenmelidir. Diğer bir yol ise kesimlerin kısa zaman zarfında bitirilebilecek ve dolayısıyla hayvanlara minimum sıkıntı verecek çapta tutulması, yani imkan nispetin de dar alanlarda yapılmasıdır. Kesim sonunda habitatta ortaya çıkan şartlar, hayvanlarda ortamdaki ani değişimle başlayan ve süksesyonal gelişmeyle devam eden değişikliklere karşı bir tepki süreci başlatır. Bu sürecin şekillenmesinde, ara kesimler ve yol yapımı gibi faaliyetler de ayrıca etkili olur. Buna göre mesela geyik habitatında uygulanan bir silvikültürel işlemin hem geyiği doğrudan tedirgin etme hem de habitatta modifikasyona yol açma suretiyle etkili olduğunu söylemek mümkündür. Ne çeşit olursa olsun kesim, kısa vadede, geyik için mevcut örtü miktarını azaltır. Bununla beraber ağaçların alt tabakada ki vejetasyonu gölgelediği yerlerde ise kesimle oluşan açıklıklar uzun vadede bu tabakadaki yem bitkilerinin miktar ve kalitesinde artışa yol açar. Dolayısıyla kesim planlanırken bu iki husus, yani örtü ve yem bitkileri arasındaki denge gözetilmelidir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki yem bitkilerinde kesimle meydana gelen artışın herhangi bir hayvan türüne faydası, sahada mevcut besinin sınırlı olup olmayışına, yani hayvanın ek besin kaynağına ihtiyaç duyup duymamasına göre değişir. Nitekim sahada besin fazlalığı olduğu halde hayvan 9 bulunmaması çoğu zaman yaban hayatı yöneticisini şaşırtan, zihnini karıştıran bir durumdur. Bu sebeple böyle bir fazlalığın sözgelimi geyik üzerinde nasıl bir etki yapacağını kestirebilmek için evvela şu hususları bilmek gerekmektedir. Belirli bir dönem bazında geyiğin muhtaç olduğu örtünün çeşit ve miktarının ne olduğu, Örtü ile beslenme aktivitesi ve özellikle kesim boşluklarındaki yem bitkilerinin tercih edilmesi arasındaki ilişkinin ne olduğu, Örtü ve yem bitkileriyle doğrudan ilişkili olmayan özel habitat isteklerinin olup olmadığı veya varsa bunların hangileri olduğu. Bu gibi faktörler dolayısıyla genel bir ifade olarak bir “Tipik Geyik Sahası”ndan bahsetmek mümkün, fakat her yer için geçerli olacak bir “Optimal Geyik Alanı” tarifi yapmak ve bununla ilgili genel bir formül vermek mümkün değildir. Çünkü böyle bir alan için gereken optimal şartlar, sözgelimi örtü / otlak oranı yöreden yöreye değişir. Mesela ABD-Washington ve Oregon-Mavi Dağlar için hazırlanan bir yaban hayatı amenajman planında yem bitkileri / örtü oranı = 60/40 olması, örtünün ise %20 gizlenme, yani emniyet örtüsü, %10 termal örtü, %10 da hem emniyet hem termal örtü unsurlarını ihtiva etmesinin, optimal sonuç vereceği ifade edilerek bu kombinasyonun sağlanması tavsiye edilmiştir. Söz konusu planda önerilen hususların tespitinde şu varsayımlardan hareket edilmiştir: Geyiğin yayılış sahasındaki, önemli bir miktar ormanlık alandaki ağaç yoğunluğu, geyiğin örtü ihtiyacını karşılamada yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple bunlar, yem bitkisi üretimine ayrılabilir, yani otlak olarak sınıflandırılabilir. Geyiğin, yeni oluşan bir ormaniçi açıklık karşısındaki tepkisi daha ziyade bu açıklığın boyutlarıyla ilişkilidir. Fakat gösterdiği tepkide mevsim de belirleyici olmaktadır. Ağaç tabakasının kesintisiz devam ettiği arazide geyiğin küçük açıklık ve boşluklara rağbet ettiği görülür. Mesela, Arizona’da boşlukların geyik tarafından kullanılma oranı, ormanda farklı vejetasyon tipleri ve boşluklardaki dışkı gruplarının dağılımına dayanarak belirlenmiştir. Bu çalışmada geyiğin tam kapasite kullanacağı maksimum açıklık boyutunun; Penderosa çamı meşcerelerinde 15 ha, Ladin / Göknar meşcerelerinde 8.1 ha olduğu tespit edilmiştir. Ancak boşluk boyutunun, habitat tercihini etkileyen oldukça kompleks ilişki içerisindeki habitat faktörlerinden sadece biri olduğu unutulmamalıdır. Bu çalışmada, Ayancık Orman İşletme Müdürlüğünde fauna açısından öne çıkan türler ve habitat alanları belirlenmiştir. Alanda var olan fauna elemanları hakkında, gözleme dayalı olarak çalışmalar yapılmış, koruma statüleri hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca, türlere ait habitat alanları belirlenmiştir. İşletme müdürlüğüne ait sayısal altlıklar kullanılarak CBS ortamında özellikle memeli türlerin belirlendiği alanlar nokta bazlı olarak sayısal harita üzerinde gösterilmiştir. Ayrıca tespit edilen memeli türlere ait kısa bilgiler verilmiştir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü 10 Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü Ormanları Fauna Elemanları Memeli Türler Memeli türleri belirlemek için yerel halk ile yapılan görüşmeler, kurum çalışanları, avcılar ile arazi üzerinde yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. Gözlem ve incelemeler, su kenarları, geçitler, orman kenarı ve karışık yapraklı ormanlarda yapılmıştır. Gözlemler (iz takibi, dışkı inceleme) genellikle araç ile ve yaya olarak yapılmıştır. Arazi üzerinde yapılan incelemeler sonucunda yaban hayvanlarının dolaşma alanları, beslenme alanları, su kaynakları, barınma yerleri dikkate alınmış en çok görüldüğü ve tercih ettikleri alanlar olarak harita üzerinde nokta olarak gösterilmiştir. Her bir memeli hayvana ait belirti değerlendirilmiştir. Gözlemler sırasında fotoğraf makinesi kullanılmıştır. Arazi üzerinde yapılan gözlem ve incelemeler neticesinde memeli hayvanlara ait ayak izi ve dışkı gibi bulgular görüldükleri yerde fotoğraflanmış, koordinat bilgileri kayıt edilmiştir. Bu bilgiler memeli hayvanlara ait fauna haritası oluşturulurken kullanılmıştır. Arazi çalışmalarından elde edilen bulgular aşağıda verilmiştir. 13 adet memeli tür belirlenmiştir. Ayancık ormanlarında var olduğu belirlenen memeli hayvan türlerinin koruma statülerinin değerlendirilmesi aşamasında a) Bern Sözleşmesi kriterlerine göre belirlenmiş listelerden EK-II ve III’e göre; b) Uluslar arası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanmış ve 2012 yılı güncellenmiş Kırmızı Listesi (RDB)’e göre değerlendirilerek gösterilmiştir. Tablo1. Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü ormanlarında yaşayan memeli hayvan türleri ve koruma statüleri Tür Latince Adı Erinaceus europeaus Sorex araneus Tür Familya SCIURIDAE Türkçe Adı Kirpi Orman faresi Sincaplar 11 Koruma statüsü Veri Kaynağı Gözlem Literatür IUCN BERN (G) (L) LC L LC Ek-III G Tür Tür Tür Tür Familya Tür Tür Tür Tür Tür Tür Lepus europaeus Meles meles Canis lupus Vulpes vulpes MUSTELIDAE Mustela nivalis Martes martes Ursus arctos Sus scrofa Capreolus capreolus Cervus elaphus Yabani tavşan Porsuk Kurt Kızıl tilki Sansarlar Gelincik Ağaç sansarı Bozayı Yaban domuzu LC LC LC LC Ek-III G L Ek-II - G G L LC LC LC LC Ek-II Ek-II Ek-III G G G G Karaca LC Ek-III G Geyik LC EK III G IUCN Risk Sınıfları: EW Vahşi hayatta nesli tükenmiş, CN Ciddi tehlike altında, EN Tehlike altında, VU Hassas LR Düşük risk, LR(cd) Korumaya bağımlı, LR(nt) Yakın tehdit altında, LR(lc) En az endişe verici Ayancık Orman işletme müdürlüğü ormanlarında nesli tehlike altında memeli tür bulunmamaktadır. Kuşlar Ayancık orman işletme müdürlüğü ve yakın çevresinde yaşayan kuş türlerinin belirlenmesi amacı yerel halk ile yapılan görüşmeler, arazi çalışması ve habitat özelliklerine göre bulunabilecek kuş türleri dikkate alınarak çalışma yapılmıştır. Bunun için yakın civarda yapılmış çalışma verilerinden de yararlanılmıştır. Bu veriler sadece göç döneminde (MayısHaziran 2012 döneminde) yapılan saha gözlemler ve incelemelerden elde edilmiş verilerdir. Yıl boyunca, daha kapsamlı ve sık saha çalışmaları yapılması durumunda daha sağlıklı verilerin elde edilmesi mümkün olacaktır. Ayancık ormanlarında 38 adet kuş türü belirlenmiştir. Elde edilen bulgular Tablo 2’de gösterilmiştir. Kuş türlerine ait veriler, uluslararası (IUCN-ERL, ve Bern Sözleşmesi’ne göre) ölçekteki tehlike kategorilerine göre gösterilmiştir. Tablo 2: Tespit edilen kuş türlerinin uluslar arası anlaşmalara göre tehlike statüleri No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Tür Buteo rufinus Falco tinnunculus Falco peregrinus Coturnix coturnix Fulica atra Streptopelia turtur Cuculus canorus Bubo bubo Asio otus Athene noctua Tyto alba Apus apus Merops apiaster Upupa epops Dendrocopus syriacus Galerida cristata Lullula arborea Ptyonoprogne rupestris Motacilla flava feldegg Motacilla alba alba Türkçe Adı kızıl şahin kerkenez gezgincidoğan bıldırcın sakarmeke üveyik gugukkuşu puhu kulaklı orman baykuşu kukumav peçeli baykuş ebabil, karasağan arıkuşu ibibik alaca ağaçkakan tepeli toygar orman toygarı kaya kırlangıcı sarı kuyruksallayan Akkuyruksallayan 12 Uluslararası Tehlike Kategorileri Bern Sözleşmesi IUCN ERL Ek - II Ek- III LC x LC x LC x LC x LC x LC x – x LC x LC x LC x LC x LC x LC x LC x – x LC x LC x LC x LC x LC x 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 Phoenicurus phoenicurus Saxicola rubetra Oenanthe isabellina Turdus merula Turdus pilaris Parus ater Parus caeruleus Sitta neumayer Oriolus oriolus Lanius collurio Garrulus glandarius Pica pica Corvus frugilegus Corvus corax Sturnus vulgaris Passer montanus Fringilla coelebs Carduelis carduelis dağ kızılkuyruğu çayır taşkuşu kuyrukkakan karatavuk ardıç çam baştankarası mavi baştankarası kaya sıvacısı sarıasma çekirgekuşu kestane kargası saksağan ekinkargası karakarga sığırcık dağ serçesi ispinoz saka LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC LC x x x x x x x x x – – – – x – – – x – x x x Ayancık ormanlarında yaşayan belli başlı memeli türlere ait kısa bilgiler Caprealus caprealus (L.) (Karaca) Morfolojisi: Yükseklikleri 60-90 cm ve kuyrukları 2-3cm uzunluğundadır. Ağırlığı 2025 kg arasında değişmekle birlikte bazen 35 kg’a kadar çıkabilmektedir. Dişiler daha zayıf yapılıdır. Başları kısa, boynu uzun, vücudun ön bölümü arka bölümüne oranla daha dolgun, bacakları ince ve uzun, tırnakları küçük dar ve ince, kulakları orta uzunlukta dışa doğru ve aralıklıdır. Postu yazın kırmızımtrak, kışın ise gri renktedir. Karacanın erkeğine Teke, dişisine Keçi, yavrusuna da Oğlak denir Karaca ilk boynuzunu Ocak ve şubat aylarında olmak üzere 9-10 aylık iken düşürür. Boynuzlarının yüzeyinde kabarcıklar bulunur. Uç kusma yakın dallar kısadır. Biyolojisi: Çiftleşmeleri Hazirandan Ağustos ayına kadar devam eder. Doğum çiftleşmeden 40 – 44 hafta sonra olur. Mayıs ve haziran başında 1 veya 2 ender olarak 3 yavru doğurur. Yavrular doğumdan birkaç saat sonra annesini izlemeye başlar. Genç karacalar 1 yavru yapar. Karacalar erkek, dişi ve yavru birlikte olmak üzere aile halinde yaşarlar. Ancak dişi doğurma zamanında sürüden ayrılır. Kışın bazen aile grupları birleşerek sürüler halinde bulunulurlar. 15-16 yıl yaşayabilirler. Geyiklerle birlikte yaşamayı sevmezler. Yaşam Ortamı: Daha ziyade karışık ağaç türlerinin oluşturduğu içerisinde çayır ve tarlalar bulunan ormanlarda, kesilmiş bataklıklarda ve genç koruluklarda yaşarlar. Yazın ormanların yüksek yerlerinde, kışın ise vadilerde bulunurlar. Bu bakımdan Karaca, saf iğne yapraklı ağaçlardan kurulu orman koşullarında bulunmaz. Beslenmesi: Taze yumuşak otlarla, yapraklı ağaçların tomurcuk ve genç sürgünleriyle iğne yapraklı ağaçların uç sürgünleriyle beslenirler. Bunun yanında üzümsü bitkilerin meyvelerini, havuç, pancar gibi kökleri yanan bitkileri, patates fungus, yulaf gibi besin maddeleriyle beslenir. Karacanın en fazla sevdiği ağaçlar; Meşe, Kayın, Akçaağaç, Dişbudak, 13 Karaağaç, Gürgen, Titrek kavak, Söğüt ve Göknar’dır. Çam ve Ladini fazla sevmezler. Ormandaki ender ağaç türlerini daha çok severler. Cervus elaphus L. (Kızıl Geyik) Morfolojisi: Erkekleri çatallı ve büyük boynuzlar taşırlar. Her yıl Mart-Nisan aylarında boynuzlarını atarlar. Yeni boynuz Ağustos ayına kadar gelişir. Dişileri boynuzsuzdur. Mayıs ayında renkleri esmerimsi kırmızı, Ekim ayına doğru ise koyu kahverengi ile kül rengi arasında değişir. Karın kısmı açık renklidir. Kuyruk sokumu 14 etrafında aşağıya doğru inen bir ayna bulunur. Aynanın rengi daha açıktır. Çiftleşme mevsiminde erkeklerin boyunlarında bir yele bulunur. Dişide vücut ve bilhassa baş ve boyun daha ince yapılıdır. Biyolojisi: Genellikle sürüler halinde dolaşırlar. Erkeklerine Boğa, dişilerine İnek, yavrularına da Dana denir. Kızışma dönemi Eylül ayı sonlarında başlar ve Ekim ayının ilk yarısında en yüksek noktasına erişir. Boynuz atma zamanı erkekler ayrılarak ayrı sürüler oluştururlar. Çiftleşme zamanı olan Eylül ayında güçlü boğalar sürüyü terk ederek ayrılır ve böğürerek dişileri etrafında toplarlar. Bu sırada sürüyü sevk eden geyik başka bir erkek geyiğin yaklaşmasına engel olur. Çiftleşen dişi geyikler yavrularını dünyaya getirmek ve kısmen büyütmek için sürüden ayrılır. Gebelik süresi 252 gün sürer. Doğum Haziran ayında olur. Genellikle 1 bazen 2 yavru doğurur. Genç inek danalar 1,5 yaşında çiftleşebilirler. Ömürleri 12-20 yıl kadar olabilmektedir. Yaşam Ortamı: Geyik, sakin, sık ve çevresinde yer yer açıklıklar, tarla ve çayır gibi arazi, akarsu ve bataklık bulunan yerlerde yaşarlar. Gündüzleri sakin ve kuytu orman kısımlarında yatarak ve geviş getirerek dinlenirler. Beslenmesi: Çeşitli otlar, yaprak, taze sürgün ve çeşitli meyveler ve funguslarla beslenirler. Ancak kış aylarında özellikle kar yağışının çok fazla olduğu zamanlarda ardıç, Katır tırnağı, Böğürtlen yaprakları, çeşitli ağaçların kabuk ve ince dallarını yerler. Geyiğin kış aylarında kabuğunu soyduğu ağaçlar Ladin, Meşe, Dişbudak, Göknar Kayın, Çam ve Kızılağaç’tır. Canis lupus L. (Kurt) Morfolojisi: Uzunluğu 105-160cm kuyruğu 35-50cm cidago yüksekliği 75-80cm, ağırlığı 30-50 kg’dır. Başı öne doğru sivri olmakla birlikte kuvvetli çene adalelerinden dolayı başın geri kısmı geniştir. Boynu çok kuvvetlidir. Ayak pençeleri çok kuvvetlidir. Kuyruğu 15 eğimli olarak sarkıktır. Kuyruğun boyu vücudun yarısını aşamaz. Sırt kısmı koyu esmerdir. Burnu siyahtır. Kılları kışın uzundur ve arasında sık bir biçimde yumak gibi kısımlar bulunur. Yaşlanan kurtta renk griye dönmektedir. Omuz başında V harfine benzer siyah bir bölüm bulunur. Dişi kurt erkeğine oranla daha küçüktür. Biyolojisi: Kızışma zamanı Aralık ile şubat ayları arasındadır. Yaşlı olanlar daha erken kızışırlar. Kızışma süresi gençlerde daha uzundur. Yılda 1-2 kez yavru yapabilirler. Gebelik süresi 9 haftadır. 1-14 arasında (Genç analar 3-5, yaşlılar 6-14) yavru doğurabilirler. Yavrular gözü kapalı olarak doğar ve 10-14 gün sonra gözleri açılırlar. Yavruların bakım ve korunması dişi kurda aittir. Yavrular 2-3 yaşında erginleşirler. Kurtlar 15-16 yıl yaşarlar. Yaşam Ortamı: Yapraklı ve iğne yapraklı ormanlar, çalılıklar ve step alanlarında yaşamayı severler. Beslendiği ve bağlı bulunduğu ortama kolayca uyum sağlayabilir. Karanlık basınca ortaya çıkarlar. Beslenmeleri: Geyik, karaca, Tavşan, Tilki gibi av hayvanlarına, Koyun, Sığır, At ve Köpek gibi evcil hayvanlara saldırır. Avlanma sırasında günde 60 km yol alabilirler. Her grup kendi avlanma alanını idrarla belirler. 16 Vulpes vulpes (L.) (Kızıl Tilki) Morfolojisi: Boyu 1.3-1.4m olup bunun 34-45cm’si kuyruktur. Ağırlığı 3- 10kg kadardır. Kışın tüyleri beyazımsı, yazın kırmızımtrak olur. Kafatası ince uzun ve dardır. Yanak ve kulak kısmındaki bol ve uzun tüylerden dolayı başı geniş gibi görünür. Gözleri büyük olup göz bebekleri şaşı imiş gibi görünür. Burnu, gözkapakları ve dudakları siyahtır. Ön ayakları 5 parmaklıdır. Baş parmak yere değmez. Arka ayaklar ise 4 parmaklıdır. Kuyruğun dip kısmı ile orta kısmı arasında ve kuyruk kemiklerinden ilkinin üst bölümünde Viole denilen ve rengi ile kuyruğun diğer kısmından ayrılan bir salgı bezi vardır. Bu bez, kötü kokan yağımsı bir madde salgılar, erkeğin dişisini bulmasını sağlar. Biyolojisi: Yılın büyük kısmını tek başına geçirir. Bu bakımdan kış mevsiminden avlanan iki tilkiyi yanyana görmek çok zordur. Kızışma döneminde ise dişinin peşinde çok sayıda erkekler bulunur. Kızışma zamanı mevsim hallerine göre değişiklik gösterir. Ilık geçen kışlarda Ocak ayı, Çok soğuk geçen kışlara ise Mart ayı başlarında kızışırlar. Gebelik süresi 49-58 gündür. Dişi hazırladığı yuvada 3-6 bazen de 11’e varan yavru doğurur. İki hafta sonunda yavrular anne ile birlikte dolaşmaya başlar. 10-14 yıl kadar yaşayabilirler. 17 Yaşam ortamı: Orman, dağ, ova ve steplerde yaşar. Orman, tarla ve çayırların bir arada bulunduğu yerleri sever. Hazır olan başka bir hayvan ait olan yuvaları tercih eder. Kayalık yerlerde doğal oyuklar, kolay açılabilecek yerlerde ise, kendi açtığı tünelleri kullanır. Tünellerinde 15 kadar giriş deliği bulunur. Gündüz, sevdiği ve iyi saklandığı çalılık, otluk, yarık, in ve kovuklarda yatarak dinlenir. Bir ini her zaman kullanmaz. Oldukça düzenli bir şekilde değişik inler kullanılır. Beslenmeleri: Böcek, kurbağa, fare, tavşan, balık, çeşitli kümes hayvanları, yabani av kuşları, yumurta ve yavruları, hayvan leşleri üzümsü bitkilerin ve diğer bitkilerin meyvelerini yiyerek beslenirler. Günlük besin maddesini genellikle fareler oluşturur. Tilki kuduz hastalığının yayıcısı ve taşıyıcısıdır. Ursus arctos L. (Boz ayı) Morfolojisi: Boyları ortalama 170-250cm, kuyruğu 8-10cm, cidago yüksekliği 85125cm olup, ağırlığı 70-250kg’dır. Ağzında 40 adet kuvvetli fakat keskin olmayan diş vardır. Alnı düz, kulakları kısa, yuvarlak ve birbirinden ayrıktır. Ağız ve burun kısmı ileriye doğru hafif uzamıştır. Boynu kısa ve çok kaslıdır. Çukurda olan gözleri birbirine yakındır. Bacakları kısa, pençeler 5 parmaklı, tırnaklar uzun ve kıvrık, ayakların üst kısımları sık kıllarla kaplı, tabanları çıplaktır. Kuyruğu kısa olup, postunun rengi pas sarısı griden siyah denilecek kadar koyu kahverengiye değişir. Biyolojisi: Çiftleşme zamanı genellikle Haziran-temmuz aylarıdır. Gebelik süresi 6-9 aydır. Doğurmaya yakın dişi, mağarada veya bir çukurlukta uygun bir yer arar ve orayı yosun ve kuru yapraklarla döşer. Aralık-Şubat ayları arasında 1-4 yavru yapar. Gençler 2, yaşlılar 3-4 yavru yaparlar. Yavrular iri bir sıçan kadardırlar. Renkleri mavimtrak sarı olup sonraları kahverengi olur. 6 haftada bayağı gelişirler. 1-3 yaşındaki ayılara genç, 6 yaşa kadar orta yaşlı, daha yaşlılarına da koca ayı denir. 30 yaşına kadar. yavru yapabilir. 50-60 yıl yaşayabilirler. İnlerini kuru yerlerde, kaya kovuğu, kök oyuğu mağaralarda yaparlar. Yaşam Ortamı: Gündüzleri daha ziyade zor girilebilen sık ormanlarda geçirirler. Ortalık kararmaya başlayınca faaliyete geçerler. Rahatsız edilmedikleri takdirde sakin yerlerde gündüz de dolaşabilirler. Beslenmeleri: Besinlerinin en büyük kısmını otlar, kökler, yabani meyveler, Meşe, Kayın tohumları, fungus, yabani üzüm, mısır, yulaf, buğday, göknar ve çamların kabuklarında dişleriyle odun kısmına kadar ulaşan yaralar açar ve buralarını ön ayağının tırnaklarıyla tırmalar. Hayvansal besinlerden; domuz yavrusunu, geyik, karaca, tavşan, kuşların yavru ve yumurtaları, Dağ horozu, Koyun, Keçi, Sığır gibi hayvanlarla beslenir. Avını sessizce arar. Saklanıp üzerine atılabilir. Genel olarak insanlardan kaçar, çekingen ve ürkektir. Yalnız yavrulu veya yaralanmış ise tehlikeli olur. Ufak ayılar, çok iri olanlardan daha hareketli ve tehlikelidirler. 18 19 Yaban Domuzu (Sus scrofa L.) 2.2. Morfolojisi: Gelişmiş bir yaban domuzunun boyu 150, kuyruğu 40, cidago yüksekliği 85-100 cm civarında, ağırlığı 150- 200 kg’dır. Bununla beraber ağılığı 300-400 kg olanları da vardır. Yaban domuzu biçimi yönünden evcile çok benzese de ondan bacaklarının yüksek, başının uzunca ve kıllarının fırça gibi daha sık ve gelişmiş olması ile ayırt edilmektedir. Kıllar esmerimtrak, sarımtrak gri ve siyahımsı olmak üzere karışık bir renk tonundadır. Kılların ucu açık renkte olduğundan vücut renginin tanımlanması güçtür. Kulakları, bacaklarının alt kesimi siyah, alnı ve başının alnına yakın kısmı sarımtrak kül rengi, burun ve ağzın yukarı bölümleri ise daha koyudur. Gözleri küçük, çukurca ve başın yukarı bölümünde olduğundan besin maddelerini ararken gözünden çok, koku duyusundan yaralanır. Kulakları oldukça büyük ve sık kıllıdır. 20 Yayılışı: Yaban domuzları ülkemizde yaşam yerlerine uyan çalılık, sazlık, bataklık ve ormanlık alanlarda yaşamaktadırlar. Yaban hayvanlarının çoğu genellikle gece faaliyet gösterirler. Ülkemizde çok miktarlarda rastlanıldığı yerler; Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Sakarya, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Samsun,Giresun,Rize, Trabzon, Bursa, Balıkesir, Antalya,Aydın, Muğla, Afyon, Kütahya, Mersin’dir. Beslenmeleri: Özellikle kış aylarındaki besin yokluğu ve kötü hava koşulları nedeniyle ya vücut faaliyetlerini çok yavaşlatırlar yada gerçek bir kış uykusuna ( Hibernation ) yaparlar. Yaban domuzları hem bitkisel hem de hayvansal besin alarak beslenirler yani omnivor’durlar. Başlıca besinleri; meşe, kayın ve kestane meyveleridir. Toprağı kazarak fideleri ve yeni dikilmiş fidanları çıkarır, ağaç kökleri, bunun yanında geyik danalarını, karaca ve tavşan yavrularını kuşların yumurta ve yavruları ile birlikte patates ve mısırda önemli besin kaynağıdır. Biyolojisi: Yaban domuzu genellikle Ekim, Kasım aylarında bazı yörelerde daha geç kızışırlar. Bu dönemleri besin maddelerinin miktarı etkiler. Zira bol tohum yılarında daha erken kızıştıkları saptanmıştır. Normal olarak ayrı yaşayan kuvvetli erkek domuzlar, kızışma döneminde sürüye katılırlar. Çiftleşme yeteneklerini gelişme durumlarına göre 1,5 yaşlarında bazen de daha erken elde ederler. Gebelik süresi 16 – 20 Haftadır. Doğurma zamanı yaklaşan dişiler sürüden ayrılarak sakin ve emniyetli bir yere çekilir ve orada 6 –12 yavru doğurur. Domuz yavruları, diğer hayvanların yavrularına kıyasla doğar doğmaz çok hareketli olurlar. Dişi, yavrularını 14 gün kadar emzirir bu iki haftadan sonra anne yavrularıyla birlikte yuvayı terk eder. Dişilerle yavrular sürü halinde yaşarlar. Yaban domuzlarında dişlerin aşınması dikkate alınarak yaş tespiti yapmak mümkündür. Çalak denilen alt ve üst dişler sürekli büyür. Bu dişlerin büyüklüğü yaş hakkında bilgi verir. Özellikle alt çalağın aşınma miktarı oldukça güvenilir bir fikir verir. Aşınmanın her santimetresi yaklaşık 1 yaş olarak hesap edilir. Domuzlar 20-30 yıl kadar yaşarlar. İzleri, Dışkılar ve Diğer Belirtiler: Memeli yaban hayvanları yaşam ortamlarında varlıklarını belirten birçok iz ve işaretler bırakırlar. Bu işaretler: ayak izleri, dışkılar, sidikler ve taze kokular, sürgün ve otlarda ısırmalar, çalı, ağaççık ve kabukları üzerinde kemirme ve diş izleri, soymalar, dökülen kıl ve tüyler, kullanılan inler, kovuklar, patikalar kazılan topraklar, kemik tırnak gibi gıda artıklarıdır. Tüm bu işaretlerin hangi hayvana ait olduğunu bilmek eskiliği ve tazeliği hakkında bilgi sahibi olmak, izlerin gidiş doğrultusunu tespit edebilmek gözlemlerin yapılmasında büyük yarar sağlamaktadır. Yaban domuzlarının ön ayak izleri geyikte olduğu gibi arka ayağınkine oranla oldukça büyüktür. Örneğin, bu fark 0.5 cm, genişlikte 1cm’dir. Arka ayağın toynakları ön ayaktakiler kadar açık değildir. İlk 3 yıl içerisinde erkek ve dişide ön ve arka ayakların toynakları uzunluk bakımından birbirinden farklıdır. Fakat burada bir kesinlik bulunmayıp bazen sol ayak, bazen de sağ ayağınki diğerlerinden uzun olur. Kural olarak 3 yaşından sonra bu büyüklük ayrımı görülmez. Çift tırnaklı hayvanlardan olan yaban domuzunun hızlı kaçış ve sıçrama izleri sert topraklarda dahi yer yer belli olur. 21 Tek ayağın bıraktığı iz şekli ve büyüklüğü hayvanın tanınmasında yeterli olabilir. Hayvanın gidiş yönü tırnak ve parmak uçlarından, ön ve arka ayak izleri farklı olanlar ise ön ayak izlerinden belirlenir. Ayancık orman işletme müdürlüğü ormanlarında tespit edilen bazı memeli hayvanların sayısal harita üzerindeki konumları 22 Ayancık Ormanlarında yaban hayvanlarının görüldüğü yerler aşağıda belirtilmiştir. Ayancık işletme müdürlüğünde yabana hayatı açısından Çangal mevkii, Akgöl civarı, Yemişli bölgesi, Kepez civarı ve Günpınar mevkileri öne çıkan bölgeler olarak dikkat çekmektedir. Çangal bölgesinde Çangal denilen mevkide karaca ve yaban domuzu izleri görüldü. Çangal Dağları mevkiinde orman içi açıklıklar ve düzlükler bulunmaktadır. Yaban hayvanları 23 için bu bölgede üst rakımlarda beslenme ve barınma için uygun yerler bulunmasına rağmen, su kaynağının az ve yetersiz olması problem olmaktadır. Yaban hayvanları su ihtiyacını karşılamak için alt rakımlara inmektedirler. Çangal dağları mevkiinde tilki, sincap, çakal ve karacanın yanı sıra özellikle yaban domuzu çok yoğun olarak bulunmaktadır. Domuz tepesi mevkii yaban hayvanları tarafından geçit olarak kullanılmaktadır. Bu nokta her yöne geçit verme özelliği nedeniyle tercih edilen bir konumda yer almaktadır. Orman için açıklık ve düzlük bir alan olan bu mıntıkayı özellikle yaban domuzları tarafından geçit olarak kullanılmaktadır. 24 Göldağ Şefliğinde Kavacık denilen mevkide ayıların görüldüğü ifade edilmektedir. Kurt, Ayancık işletme müdürlüğünün genelinde oldukça nadir görülmekte, daha ziyade İnatlı mevkiini tercih etmektedir. Yemişli bölgesi Ayancık Orman İşletme müdürlüğünde yaban hayatı açısından öne çıkan önemli bir bölge olarak dikkat çekmektedir. Yemişli bölgesinde genel olarak geyik, karaca, ayı ve yaban domuzu bulunmaktadır. Bölge yabani meyve rezervuarı açısından zengin bir yapıya sahiptir. Alıç, ahlat, üvez, kuşburnu, kızılcık, çilek, böğürtlen, taflan gibi yabani meyveler mevcut. Bölgede yer alan yemişli çayı yaban hayvanları için önemli su kaynağını oluşturmaktadır. Yemişli bölgesi ile Boyabat arası Bürnük civarında çok yoğun olarak tavşanların görüldüğü yerel halk tarafından ifade edilmektedir. Yemişli bölgesinin geneli yaban hayatı açısından ideal alanları bünyesinde bulunmaktadır. Besin, mekan ve su üçlüsünü birlikte ve ideale yakın özellikte bir arada bulundurmaktadır. Aynı zamanda bölgede yaban hayvanları tarafından geçit olarak kullanılan yerler de bulunmaktadır. Yemişli bölgesinde karaca ve yaban domuzu populasyonu diğer hayvanlara göre çok daha fazla olduğu ifade edilmektedir. Zira arazi üzerinde bu iki türe ait görülen ayak izleri yoğunluğu da bu durumu desteklemektedir. Yemişli bölgesi Karabalçık mevkiinde ayı görüldüğü yerel halk tarafından ifade edilmektedir. Ayının 54 nolu bölmede görüldüğü belirtilmiştir. Bölgede geniş yaylalar ve orman için açıklıklar mevcuttur. Karabalçık denilen mevkide aynı zamanda geyiklerinde görüldüğü ifade edilmektedir. Bu bölge geçit noktası özelliği göstermekte olup, yaban domuzu, karaca, tavşan, tilki, çakal ve sincap bu bölgede bulunmaktadır. Ayancık orman işletme müdürlüğünün geneli için değerlendirme yapıldığında; Karaca işletmenin genelinde görülmekte ancak yemişli, İnatlı, Kepez, Yenice, Akgöl ve Çangal’da daha yoğun olarak görülmektedir. 25 Geyik işletme müdürlüğü ormanları genelinde nadir olarak görülen bir tür özelliğinde, nadir görüldüğü yerler de Kepez, Aktepe, Akgöl civarıdır. Ayı, kayalık alanları yoğun olduğu Kepez bölgesini tercih etmekte bununla birlikte, İnatlı, Akgöl ve Yenice bölgelerinde de görüldüğü yerel halk ve görevliler tarafından ifade edilmektedir. Günpınar yaylası da ayı tarafından tercih edilen habitatlar arasında yer almaktadır. Yaban domuzu işletme ormanlarının genelinde bulunmakta ve populasyonu en yoğun olan tür olarak öne çıkmaktadır. Kurt çok nadir olarak görülen bir tür olup Mehmetli yaylası, Paşaoğlu yaylası ve Kepez yaylasında görüldüğü ifade edilmektedir. Benzer şekilde tilki de nadir olarak görülen türler arasında olup daha çok yerleşim yerlerine yakın yerleri tercih etmektedir. Tavşan da kurt ve tilki gibi son zamanlarda nadir olarak görüldüğü ifade edilen yaban hayvanı türleri arasında yer almakta olup daha çok Boyabat sınırına yakın yerlerde görüldüğü belirtilmektedir. Çakal, Genel olarak sahile yakın mıntıkalarda bulunmaktadır. Yaban domuzları yavrulama dönemi yükseklere çıktığı için populasyonu sürekli artıyor. Kurt populasyonunun çok az olması ve belli lokalitelerde bulunması ve çakalların alt rakımlarda bulunması yaban domuzları için bir avantaj teşkil etmektedir. Çünkü, bu hayvanlar yaban domuzları yavruları ile beslenen hayvanlardır. Çangal yolunda ve kepez bölgesinde yerel halk tarafından vaşak görüldüğü ifade edilmektedir. Geçmiş yıllarda vaşağın hiç görülmediği, son 2-3 yıldır görüldüğü bu yüzden de tavşan populasyonunda ciddi bir azalış olduğu yöre halkı tarafından ifade edilmektedir. Ancak arazi çalışması sırasında bu yönde herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. 26 KAYNAKLAR Anonim 2005, Çevre Orman Bakanlığı, 1.Çevre Orman Şurası Kitabı, Şura Kararları 1.Çevre ve Ormancılık Şurası Çalışma Belgesi, 99-103, 7.Bölüm Doğa Koruma, 1. Çevre ve Ormancılık Şurası, 22-24 Mart 2005, Antalya. Atkinson P. W., E. A. Humpage., A J. D. Jowith., İ. Oğurlu., J. Marcus., 1993, The Distribution and Statüs of Caucasian Black Grouse in North-Eastern Turkey, Proceedings of the 6th International Sympozium on Grouse Symposium, 20-24 September, 1993, Udine-Italy, 131-134 sh. Başkent, E. Z., 2005. Orman Amenajman Planlarının Ekosistem Tabanlı Ve Çok Amaçlı Planlanması (Etçap) Ve Uygulanmasına Yönelik Eylemler, Türk Ormancılığında Uluslar arası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular-Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları, Orman Mühendisleri Odası Sempozyumu, 22-24 Aralık, 2005, Antalya. Çanakçıoğlu, H. ve Mol, T ., 1996, Yaban Hayvanları Bilgisi, İ. Ü. Yayınları (No 3948), İ. Ü. Rektörlüğü Basımevi ve Film Merkezi Müdürlüğü, İstanbul, 550 sh. Çanakçıoğlu, H., 1993, Orman Entomolojisi-Özel Bölüm, İ.Ü. Yayınları, Yayın no: 3623, İstanbul, 458 sh. Chaudhry A. A., 1992, Distribution and Status of Phaesant in Asia, Proceedings of the International Sympozium on Phesant in Asia, 28 September-4 October, 1992, LahorePakistan, 7-15 sh. Çırpıcı, A., “Türkiyenin Flora ve Vejetasyonu üzerindeki çalışmalar”, Doğa T. U. Botanik Dergisi, 11: 2 (1987). Davis, P.H., Hedge, I.C., “The Flora of Turkey. Past, Present, and Future”, Candollea, 30 (2): 331-351 (1975). Demirörs M., “Saka Dağı Florası”, Doktora Tezi (Yayımlanmamış), Y.Ö.K., 1-165 (1982). Ekim, T., Koyuncu, M., Vural, M., Duman, H., Aytaç, Z., Adıgüzel, N. “Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı”, Barışcan Ofset, Ankara, 5-15 (2000). Kiziroğlu, İ., 2009, Türkiye Kuşları, Cep Kitabı. Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu, 2009. ISBN: 975-7460-01-X, Ankamat Matbaası, Ankara, 564 sayfa. Küçük, Ö. ve N. Uslu, 2004, “Sinop-Bozburun Yaban Hayatı Koruma Alanında Yaban Domuzu (Sus scrofa L.) Sayımı,” Kastamonu Orman Fakültesi Dergisi, 4(1), 45-57. 27 Oğurlu, İ., 1988, İşletme Ormanlarında Yaban Hayatı Habitatlarının Düzenlenmesi, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, B (38) 2, 120-135. Oğurlu, İ., 2001, Yaban Hayatı Ekolojisi. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Yayın No:4, SDÜ Yayın No:19, Isparta 296 s. Oğurlu, İ., 2003, Yaban Hayatında Envanter. T.C Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Av ve Yaban Hayatı Dairesi Başkanlığı Matbaası, Ankara, 208 s. Oğurlu, İ. 2008, Yaban hayatı kaynaklarımızın yönetimi üzerine, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2008, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 35-88 Özkan, K., 2009, Yaban hayatı ekolojisi’nde analitik değerlendirme açısından uygun envanter metodu üzerine bir öneri. Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2009, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 160-169 Randall, R, M., Sassaman, R, W., 1979, Identifying and Evaluating Environmental Impacts association with Timber Harvest Scheduling Policies, General Technical Report PNW-81, Pasific North west Forest and Range Experiment Station, U.S. Department of Agriculture Forest Service, 20 s. Saatçioğlu, F., Silvikültür Tekniği, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İ.Ü. Yayın no:2490, O.F. Yayın no: 268, İstanbul, 1979, 556 sh. Sakallıoğlu H., “Karaçomak Barajı (Kastamonu) ve Civarı florası”, Ormancılık Araştırma Dergisi, 29(57): 23-54 (1983). Thill, Ronald, G., 1990, Managing Southern Pine Plantation for Wildlife, US Forest Service, Southern For. Exp. Station Prooceding Reprints, In Proceedings of XIXth IUFRO World Congress, 1990 August 5-11, Montreal-Canada, Vol:1, 58-68 Thomas J. W., D. E. Toweill., 1982, Elk of North America: Ecology and Management, Wildlife Management Institute, Stackpole Books, 696 sh. URL 1 . http://www.iucnredlist.org/ Version 2010/3 Uzunoğlu, Y., “Ilgaz Dağı Küçük Hacet Yüksek Dağ Florası”, Yüksek lisans Tezi (Yayımlanmamış), Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1-102 (2004). Wing, L, W., 1951, Practice of Wildlife Conservation, Copyright by John Willey&Sons Inc. USA, 412 sh. 28