ces workıng paper serıes

advertisement
CES WORKING PAPER SERIES
No:12-03
Kriz Yönetimi ve 2008 Küresel Krizi Sonrası Türkiye’de
Alınan Önlemler
ESRA KATI
Kırklareli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Öğrencisi
esrakati@windowslive.com
NAZLI ÖZKESKİN
Kırklareli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Öğrencisi
Ozkeskin_1985@hotmail.com
ÖZET
Amerikan konut piyasalarında başlayarak kısa sürede küresel ekonomiyi etkisi altına
alan kriz, 2008 yılının son çeyreğinde Türkiye üzerinde de etkilerini göstermeye başlamıştır.
Kredi, portföy yatırımı ve dış ticaret yoluyla ülkemize giren krizin en önemli yansıması reel
sektör üzerine olmuştur. Türkiye ekonomisi 2008 yılının son çeyreğinde yüksek oranda
daralma göstermiştir. 2009 yılı başlarında krizin derinleşmesi ile birlikte çeşitli tedbirler
alınmaya başlanmıştır. İlk olarak Merkez Bankası faiz oranları ve zorunlu karşılık oranlarında
indirime gitmiştir. Daha sonra maliye politikası ile bazı sektörlerde ÖTV ve KDV indirimi
uygulanmıştır.
Çalışmamızda ABD’de başlayan küresel krizin dört kanaldan Türkiye’ye yansıyan
etkileri incelenmiştir. Merkez Bankası ve hükümetin kriz sonrası aldığı önlemler ve bu
önlemlerin sonuçlarını görmek amacıyla makro ekonomik veriler ışığında inceleme
yapılmıştır. Sonraki bölümde ise Türkiye ekonomisinin 2012 yılındaki riskleri ve olası
sonuçlar ile ilgili açıklamalar yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Finansal Kriz, 2008 Küresel Krizi, Kriz Yönetimi, Türkiye.
Jel Codes: G01
1
1. GİRİŞ
ABD’den başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan krizin, küresel ekonomi üzerindeki
etkileri devam etmektedir. Mortgage krizinin oluşmasına imkan verecek yapının Türkiye’de
kurulmamış olması ve 2001 krizinin ardından gözetim ve denetimin iyileştirilerek çok etkili
yapısal reformların gerçekleştirilmiş olması Türkiye’nin krizden etkilenmesini geciktirmiştir.
Ancak küresel ekonomideki daralmayla birlikte Türkiye’nin de krizden etkilenmesi
kaçınılmaz olmuştur.
Krizin derinleşmesine karşı kriz yönetiminde uygulamaya konulacak önlemler
açısından para ve maliye politikası önem taşımaktadır. Bu durum Merkez Bankasının
amaçlarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Kriz ortamında hem maliye
hem de para politikası dengeleyici bir rol oynamalıdır.
Çalışmamızda ilk olarak küresel krizin çıkışı ve Türkiye üzerindeki yansımalarına yer
verilecektir. Daha sonra alınan önlemler ve bu önlemlerin ekonomi üzerindeki etkileri makro
ekonomik veriler yardımıyla incelenecektir.
2. 2008 KÜRESEL KRİZİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ
İpotekli konut kredilerinin, ABD bankalarının portföyünde her zaman önemli bir yer
tutması krizin ortaya çıkışında zincirin başlangıç halkasını oluşturmuştur. Amerika’dan
başlayarak küresel ekonomiyi etkisi altına alan krizin temelinde mortgage kredilerinin
yapısının bozulması, faiz yapısının uyumsuzlaşması, konut fiyatlarındaki balon artışlar,
menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık, kredi türev piyasalarının genişlemesi
ve kredi derecelendirme sürecindeki sorunlar yatmaktadır. Mortgage krizi olarak ortaya çıkan
kriz daha sonraki süreçte likidite krizine dönüşmüştür.1
Krizi oluşturan ortamda, ABD’de düşük gelir grubuna verilen “subprime” konut
kredisi olarak adlandırılan kredilerin toplam konut kredilerindeki payı giderek artmıştır.
2003’te yüzde 8,5 olan bu pay, 2006’da yüzde 20,1’e çıkmış ve böylece sistemin taşıdığı risk
de artmıştır. Genişleyen konut kredileri ile birlikte konut fiyatları endeksinin artan bir seyir
izlemesi neticesinde, ipotek bedelleri kredi değerlerini aşabilmiştir. Bunun doğrudan sonucu
ise ipotekli ikincil kredilerin ve diğer tüketici kredilerinin süreklilik arz eder biçimde artması
olarak görülmüştür.
1
C. Erdem Hepaktan- Serkan Çınar, “Mali Krizler ve Son Mali Krizin (2008) Reel Sektörlere Etkileri”,
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı:30, Ağustos, 2011, http://sbe.dpu.edu.tr (Erişim Tarihi:
19.04.2012), s.162.
2
Bunun ardından kredilerin geri dönmesinde yaşanan sorunlar ile birlikte teminat olarak
gösterilen konutların satılması, konut fiyatlarında ciddi bir düşüş yaratmış ve böylece banka
sermayelerindeki erime süreci başlayarak bir kısırdöngü içine girilmiştir.
Londra merkezli Markit şirketinin tasarladığı ABX endeksleri ile “düşük kredi
değerliliğine sahip ev sahiplerinin yükümlülüklerine dayalı” menkul kıymetlere sahip olmanın
riskliliğinin değerlendirilmesi sağlanarak, 2007 yılına kadar normal seyreden ABD finans
piyasalarının aslında oldukça riskli bir varlık- yükümlülük dengesine sahip olduğu ortaya
çıkmıştır. Yaşanan küresel krizin altında büyük ölçüde enformasyon asimetrisi yatmaktadır.
Gelir akımlarının sürdürülebilirliği, türev araçların içeriklerine ilişkin bilinmezlikler, kredi
değerliği düşük olan ve olmayan araçların aynı fonlara dâhil olması, havuzun mevduat
sigortasından yoksun olması, sigorta şirketlerinin havuzdaki gelir akımlarının garantörü
olması ve havuzu tesis edenlerin banka dışı aracı kurumlar olması krizin oluşumundaki
olaylar zincirinin özeti şeklinde sunulabilir. “Kamuyu aydınlatma” düzenlemelerindeki
eksiklikler ise güven krizinin ortaya çıkabilmesi için uygun ortamı hazırlamıştır. Bu durum,
“malumat sahibi” yatırımcılar için getirilen istisna ve muafiyetlerin, malumat sahibi
olmayanlar açısından risklerin olduğundan daha düşük algılanması sonucunu doğurmuştur.
Yakın geçmişte kullanıma sunulan, hedge fonu ve benzeri yatırım fonu modelleri kamuyu
aydınlatma düzenlemelerindeki zaaflardan büyük ölçüde beslenmiştir.
Krizin oluştuğu ortamın bir diğer özelliği ise “baby-boomer” kuşağının çalışma
hayatında yol aldığı ve emeklilik fonlarının da finansal sistemde ağırlık kazandığı bir dönem
olmasıdır. Yine bu dönemde, ABD Merkez Bankası’nın politika faiz oranlarını düşürmesi,
ABD finans sisteminin kredi portföyünü düşük gelir grubuna yönelik olarak genişletmesini
mümkün kılmıştır. Bu bağlamda, yukarıda özetlenen unsurların bir bileşkesinin krizi ortaya
çıkardığını veya en azından beslediğini belirtmek yanlış olmayacaktır.2
Krizin ortaya çıkması ile birlikte başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde devletler
finans sektörünü kurtarmak için devreye girdi. Bazı bankalara devlet el koydu, bazılarının
ödenmeyen batık kredilerini aldı, çoğuna ucuz borç verdi, dolaşımı duran, bulunmaz hale
gelen parayı basıp piyasaya sürdüler. Kısacası mevcut sistemin çökmemesi için her tür tedbiri
aldılar. Fakat bu süreçte devletlerin de borçları arttı ve devletler de riskli hale geldi. Devletler
2
TEPAV, “2007-08 Küresel Finans Krizi ve Türkiye: Etkiler ve Öneriler”, www.tepav.org.tr, (Erişim Tarihi:
03.05.2012) s. 2-3.
3
borçlanamaz, kredi bulamaz oldular. Bunu sonucunda finansal piyasalarda başlayan kriz borç
krizine dönüştü.3
Mortgage krizini yurtiçinde oluşturacak yapının Türkiye’de kurulmamış olması
krizinden az etkilenmemizi sağlamıştır. Ancak tüm Dünya’da kısılan talebin etkisinden
kaçınılmak imkânsızdır. 2002-2007 yılları arasında Dünya’daki likidite bolluğunun
Türkiye’ye de yansıması sonucunda, ülkeye gelen yabancı sermaye artmış ve ekonomik
göstergelerde olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Ancak kriz sonucu azalan talep ile birlikte,
likiditenin büyük oranlarda çekilmesi, cari açığın fonlanmasındaki güçlükler, buna bağlı
olarak TL’nin değer kaybetmesi ve bankaların kaynak bulamamaları nedeniyle verdikleri
kredileri daraltmaları ve güvensizliğin oluşması, Türkiye’nin krizden olumsuz şekilde
etkilenmesine sebep olmuştur.
Krizin ilk etkileri, ekonomideki yavaşlama, iç talepteki daralma ve yabancı kaynak
girişindeki azalma şeklinde kendini göstermiştir. Yurtiçi talepte, kapasite kullanım
endekslerinde düşüşler görülmüştür. Doğrudan yabancı kaynak girişinde ise 2008’in OcakKasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %15,9’luk bir daralma görülmüştür.4
ABD’de patlak veren ve kısa sürede Avrupa’ya yayılarak tüm Dünya’yı etkileyen küresel
krizin Türkiye’ye en önemli yansıması, reel sektör üzerinden olmuştur.5
Krizin Türkiye’yi etkilemesi dört kanaldan olmuştur. İlki ve en önemlisi kredi
kanalıdır. Türkiye’de banka ve şirketler kriz nedeni ile bilançosu hasarlı hale gelen dışarıdaki
bankalardan kredi kullanmışlardır. Bunun sonucunda daralacak olan kredi hacmi, şirketleri ve
bankaları bilanço küçültmeye zorlayacaktır.
İkinci kanal, portföy yatırımı kanalıdır. Türkiye’ye finansman akımında Hedge fonları
ve özel yatırım fonları önemli birer araçtır. Kriz ile birlikte buradan aktarılacak fonların
azalması döviz likiditesi açısından sorunlara yol açarak Türk lirasının değer kaybetmesine
neden olmaktadır.
3
Bilim ve Toplum, www.bgst.org.tr, (Erişim Tarihi: 03.05.2012).
C. Erdem Hepaktan- Serkan Çınar, “Mali Krizler ve Son Mali Krizin (2008) Reel Sektörlere Etkileri,
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı:30, 2011, http://sbe.dpu.edu.tr, (Erişim Tarihi:
19.04.2012), s.163.
5
Hülya Soylu, “Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye”, Maliye Dergisi, Sayı: 157,
http://212.174.133.188/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/157/16.H%C3%BClya.SOYLU.pdf, 2009,
(Erişim Tarihi: 19.04.2012).
4
4
Üçüncü kanal, dış-ticaret kanalıdır. Mali piyasalardaki krizin reel sektöre de yansıması
sonucu, tüm Dünya’da büyüme hızı öngörüleri aşağı doğru güncellenmiştir.6 Türkiye’nin
toplam ticaret hacminin önemli bir kısmı AB üyesi ülkeler ile yapılmaktadır ve krizden en sert
şekilde etkilenen ülkelerin Avrupa ülkeleri olduğu dikkate alındığında Türk ihracatçıların da
bu süreçte etkilenmesi kaçınılmaz olmuştur.7
Dördüncü kanal ise, tüketici ve yatırımcı davranışlarının artan risk algılaması ve
azalan güven neticesinde olumsuz etkilenmesidir. Bu belirsizlik ortamından en hızlı olumsuz
etkilenecek kalem, özel yatırım harcamalarıdır.8
2008 yılının son çeyreğinde hem iç talepte hem de dış talepteki azalma ile birlikte
küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri belirgin bir şekilde kendini göstermeye
başlamıştır. Son 27 çeyrektir büyüme gösteren Türkiye ekonomisi 2008 yılının son
çeyreğinde yüksek oranda daralmıştır. Küresel ekonomideki daralma Türkiye’nin ihracat
pazarlarını da olumsuz etkileyerek 2008 yılının son çeyreğinde ihracat artışının hem fiyat hem
de miktar bazında ciddi şekilde yavaşlamasına neden olmuştur.9
İhracat miktarlarındaki ani düşüş ve ihracata yönelik sektörlerin üretim düzeylerindeki
azalmayla birlikte bu sektörlere veya alt sektörlere mal ve girdi üreten firmalar da küresel
mali krizden etkilenmişlerdir. Bu firmaların ihracata yönelik satışları Haziran 2008 ile
Haziran 2009 arasında yüzde 32,88 oranında azalmıştır. Sanayi sektöründeki üretim düşüşleri,
işten çıkarmalara ve bunun sonucu olarak harcanabilir gelirdeki düşüşlere ve tüketimdeki
azalmaya neden olmuştur.
Bunlara ilave olarak krizin yarattığı belirsizlik ortamı tüketiciler ve üreticiler gibi
ekonominin tüm aktörlerinin sisteme olan güvenlerini sarsmıştır. Aralık 2007’de neredeyse 94
puan olan Türk tüketici güven endeksi Aralık 2008’de 70 dolayına inmiştir.10
Küresel kriz, hem riskli yatırımlardan kaçınabilmek için kredi koşullarının
sıkışmasıyla hem de kredi taleplerinde daralmayla sonuçlanmıştır. Bu nedenle, toplam tüketici
6
TEPAV, “2007-08 Küresel Finans Krizi ve Türkiye: Etkiler ve Öneriler”, www.tepav.org.tr, (Erişim Tarihi:
03.05.2012), s. 4.
7
Mustafa Kutlay, “ Küresel Finansal Krizin Türk Ekonomisine Etkileri: Türkiye’nin Kalkınması Önünde Engel
mi, Fırsat mı?”, http://www.usak.org.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.3
8
TEPAV, “2007-08 Küresel Finans Krizi ve Türkiye: Etkiler ve Öneriler”, www.tepav.org.tr, (Erişim Tarihi:
03.05.2012), s. 4.
9
Durmuş Yılmaz, “Küresel Kriz, Etkileri ve Para Politikası Uygulamaları”,TCMB, İstanbul, 2009,
http://www.maliye.gov.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.7.
10
Süleyman Yazır, “Küresel Mali Krizin Türkiye’de İstihdam Ve Sosyal Güvenlik Üzerindeki Olumsuz Etkisi”,
www.coe.int/t/dg3/sscssr/Source/Leganal_tk_tk.doc, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.2.
5
kredileri, hem konut ve hem de otomobil kredilerinde yüzde 54 oranında azalmıştır. KOBİ
kredileri de Aralık 2008 ile Haziran 2009 arasında yüzde 6,9 oranında azalmıştır.
Küresel mali kriz Türkiye’nin işsizlik, eksik çalışma ve kayıt dışı istihdam gibi var
olan istihdam sorunlarını daha da derinleştirmiştir. Toplam istihdam artışları 2006, 2007 ve
2008 sonlarında sırasıyla % 1,7, %1,5 ve % 2,2 iken küresel piyasalarla çok yakın bağları olan
sektörlerin krizden etkilenmesi sonucunda 2009 yılında % 0,4 olmuştur. Ekonomik
faaliyetlerdeki gerilemeyle birlikte kamu sektörü gelirleri de % 0,3 azalmıştır. Buna karşılık
kamu harcamalarında ise artış görülmüştür.11
2001 Krizinin ardından alınan önlemlerle birlikte Türkiye çok etkili yapısal reformlar
gerçekleştirmiş ve 6 yıl boyunca yılda ortalama 7 oranına ulaşan çok yüksek bir büyüme hızı
yakalamıştır. Aynı zamanda kamu borçlarında da düşüş yaşanmıştır. Ancak dış ticaret,
uluslararası mali işlemler ve azalan tüketici ve yatırımcı talepleri kanallarıyla Türk
ekonomisini etkisi altına alan küresel mali kriz hemen hemen tüm ekonomik değişkenleri
temelinden etkilemiştir.
2008 yılının ortasından itibaren, daralma yaklaşık olarak ekonominin tüm sektörlerine
etki yapmaya başlamıştır. 2008 yılında 0,9’luk bir artış gösteren GSMH, 2009 yılının
üççeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre azalarak sırasıyla yüzde 14,7, yüzde 7,9 ve
yüzde 3,3 olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılının dördüncü çeyreğinde yüzde 6 artmış ve sonuç
olarak ekonomi 2009 yılında yüzde 4,7 daralmıştır. 12
2008 yılının ikinci yarısından itibaren küresel düzeyde talep ve maliyette ortaya çıkan
düşüş eğilimine bağlı olarak emtia fiyatlarının önemli ölçüde azalmasının yanı sıra, iç
talepteki daralmayla birlikte, enflasyon oranları da düşmüştür.
13
2008 yılında TÜFE 10,1,
ÜFE 8,11 olarak gerçekleşmişken, 2009 yılında TÜFE, 6,5’e ÜFE ise 5,93’e gerilemiştir.
Bu dönemde, büyümede yavaşlama ve mali tedbirler kapsamında yapılan geçici vergi
indirimlerinin etkileri görülmeye başlamıştır. Ayrıca, enerji fiyatlarında düşüş eğilimi
gecikmeli olsa da etkilerini göstermektedir. Öte yandan, ekonomik aktivitedeki daralmaya
bağlı olarak vergi gelirlerinde azalma olurken, diğer taraftan iç talebi canlandırmak için alınan
11
A.g.e. s.4.
A.g.e. s.
13
Ali Ünal, Hüseyin Kara, “Küresel Kriz ve Türkiye”, Ekonomi ve Politika Araştırma Merkezi, İstanbul, 2009,
http://www.ekopolitik.org, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.15.
12
6
mali önlemler giderleri artırmaktadır. Bu nedenle bütçe açığı belirgin bir artış eğilimine
girmiştir.14
Ülkemizde, enerji fiyatlarındaki düşüş ile iç ve dış talepteki yavaşlamaya bağlı olarak
ithalatın ihracattan daha hızlı azalması sonucu cari açık belirgin ölçüde daralmıştır.
Küresel krizin Türk bankacılık sektörü üzerindeki etkisi diğer ülkelere göre son derece
sınırlı kalmıştır ve Türkiye’de kamu kesimi tarafından bankacılık sektörüne müdahale ya da
kaynak aktarma ihtiyacı ortaya çıkmamıştır. Bu başarıda,2001 krizi sonrasında gözetim ve
denetim çerçevesinin iyileştirilmesi, uygulamalardaki ihtiyatlı yaklaşım ve sektörün yeniden
yapılandırılması önemli rol oynamıştır15
3. KRİZ YÖNETİMİ VE KRİZ SONRASI ALINAN ÖNLEMLER
Ekonominin yönetiminde, alınan kararların etkinliği ve uyumun sağlanması önemlidir.
Bu çerçevede kriz öncesi dönemlerde gerekli öngörülerde bulunup önlemler almak ve kriz
ortamında da algı ve beklentilerin bozulmaması için kriz yönetimi önem kazanmaktadır.16
Mevcut kriz ortamında hem para politikasının hem de maliye politikasının dengeleyici bir rol
oynaması gerekmektedir. Bu dönemde uygulanacak maliye politikasının güven arttırıcı,
ekonomideki devresel hareketleri dengeleyici, öncelikleri belirlenmiş ve orta vadede
sürdürülebilir bir nitelik taşıması önemlidir. Böyle bir maliye politikasının uygulanması,
ekonomi politikalarına ilişkin beklentileri olumlu yönde etkileyerek orta vadeli faizlerin
düşmesine ve kredi mekanizmasının etkin bir şekilde çalışmasına katkıda bulunarak, para
politikasının etkinliğini artıracaktır.17
Krizin ülkemize yansımalarını sınırlandırmak ve iç talebi canlandırmak amacıyla para
politikası ve maliye politikası devreye girmiştir. Para politikasından farklı olarak maliye
politikası araçlarını devreye sokmak, para politikası araçlarına göre daha yavaş bir şekilde
gerçekleşmektedir.18
Uygulamaya konan tedbirler 4 başlıkta toplanabilir:
14
Hülya Soylu, “Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye”, Maliye Dergisi, Sayı: 157,
http://212.174.133.188/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/157/16.H%C3%BClya.SOYLU.pdf, 2009,
(Erişim Tarihi: 19.04.2012), s. 262-263.
15
Orta Vadeli Program 2010-2012, http://www.dpt.gov.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.5.
16
MÜSİAD, “Küresel Kriz ve Ülkelerin Aldığı Tedbirler”, http://www.musiad.org.tr, (Erişim Tarihi:
19.04.2012), s. 131.
17
Durmuş Yılmaz, “Küresel Kriz, Etkileri ve Para Politikası Uygulamaları”,TCMB, İstanbul, 2009,
http://www.maliye.gov.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), ss. 21-22.
18
Mücahit Civriz, Küresel Krizin Türkiye Ekonomisine Etkilerini Orta Vadeli Mali Plandan Okumak
http://www.mcivriz.com, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.3.
7
1. Likidite destekleri
2. Vergi ve prim destekleri
3. Üretim ve ihracata yönelik kredi ve garanti destekleri
4. Finansman destekleri 19
3.1. Merkez Bankası’nın Aldığı Tedbirler
Küresel finans krizi sonrasında birçok ülkede para politikası, sorumluluk kapsamını
genişleten bir yaklaşımla finansal istikrarı da dikkate almaya başlamıştır. Bununla birlikte
geleneksel para politikası araçlarına ilave olarak makro riskleri azaltıcı araçlar da yaygın
şekilde kullanılmaya başlamıştır. Gelişmiş ülkeler daha çok bilanço sorunlarını çözmeye
yönelirken, gelişmekte olan ülkeler ise sermaye akımlarını ve bununla ilişkili makro finansal
riskleri yönetmeye yönelik olarak daha kapsamlı politika çerçeveleri tasarlamaya başlamıştır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da 2001 yılında yeniden düzenlenen Merkez
Bankası Kanunu ile fiyat istikrarı temel amacına ilave olarak finansal sistemde istikrarı
sağlayıcı tedbirleri almaya yönelmiştir. 20
TCMB küresel krize karşı kendi alanında piyasadaki döviz ve TL likiditesini takip
ederek gerekli enstrümanları devreye sokmuştur. Küresel krizde Merkez Bankası’nın
kullandığı en önemli para politikası aracı faiz oranı olmuştur. TCMB faiz oranını ya piyasanın
para arzı ve para talebi noktasında dengeye gelmesi şeklinde kendiliğinden oluşmasına izin
vermekte ya da piyasa koşullarını beklemeden faiz oranını kendisi ilan etmektedir. Küresel
krizinde tüm Merkez Bankaları gibi TCMB’de faiz oranını kedisi ilan etmeyi tercih etmiştir
ve Grafik 1’de görüldüğü üzere 2008 yılı Kasım ayından itibaren politika faiz oranlarında
indirime gidilmiştir.21
19
Küresel Mali Krize Karşı Politika Tedbirleri, http://www.hazine.gov.tr, 2009, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), ss.
4-13.
20
TCMB, 2012 Yılında Para ve Kur Politikası, ss.2 -20.
21
Suna Simla Sarpkaya, “Finansal Krizler Ve Kriz Dönemlerinde Uygulanan Para Politikası Araçları”, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2009, Ankara s.90.
8
Grafik 1: Politika Faiz oranı (%)
20
18
16
14
12
10
8
6
4
2
0
2007
2008
2009
2010
2011
Kaynak: TCMB
Enflasyonun düşüşü, özel nihai tüketim harcamalarındaki düşüş ve ekonomideki durgunluğa
paralel olarak MB gecelik borçlanma faiz oranlarında hızlı sayılacak bir faiz indirimine
gitmiştir.22 2010 yılının Aralık ve 2011 yılının Ocak ayında alınan kararlarla politika faizi
olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı, yüzde 7'den yüzde 6,25'e düşürülmüştür. Buna ilave
olarak, aynı dönemde, gecelik borçlanma faizi de azaltılarak faiz koridoru genişletilmiş ve
gecelik piyasada oluşan faiz oranlarının politika faiz oranından daha düşük seviyede
oluşmasına izin verilmiştir.
Bunun sonucunda, gecelik piyasa faizlerinde aşağı yönlü
oynaklığın artması sağlanarak, çok kısa vadeli sermaye girişlerinin Türk lirası üzerinde yol
açtığı aşırı değerleme baskısı ortadan kaldırılmıştır.23
Grafik 2’de kriz sonrası dönemde para arzında meydana gelen artış görülmektedir.
2008 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren faiz indirimleri sonucunda para arzında ciddi bir
artış meydana gelmiştir. Kriz sonrasında M2 para arzında daha fazla artış olmasını bankacılık
sistemine olan güven neticesinde vadeli mevduatlarda yaşanan artış olarak yorumlamak
mümkündür.
22
MÜSİAD, “Küresel Kriz ve Ülkelerin Aldığı Tedbirler”, www.musiad.org.tr , (Erişim Tarihi: 19.04.2012)
Erdem Başçı, “80. Olağan Genel Kurul Toplantısı Açış Konuşması” www.tcmb.gov.tr, TCMB, 2012,
(Erişim: 03.05.2012), s. 15
23
9
Grafik 2: M1 / GSYİH, M2 / GSYİH, M3 / GSYİH (%)
60
50
40
30
20
10
0
2007
2008
M1 / GSYİH
2009
M2 / GSYİH
2010
2011
M3 / GSYİH
Kaynak: TCMB
Döviz Depo Faaliyetleri: Merkez Bankası, 9 Ekim 2008 tarihinde Döviz Depo
Piyasasında aracılık faaliyetlerine yeniden başlamıştır. Buradaki amaç döviz likiditesinin
bankacılık sisteminde etkin dağılımının desteklenmesi, risk algılaması ile birlikte döviz depo
faizlerinin yükselmesinin önlenmesidir. 24 Ekim 2008 tarihinde bankaların döviz depo işlem
limitleri 5,4 milyar doları seviyesinden 10,8 milyar doları seviyesine yükseltilmiştir.
Kademeli olarak bankaların Döviz Depo Piyasasında Merkez Bankası’ndan alabilecekleri
döviz depolarının vadesi 3 aya yükseltilmiş ve borç verme faiz oranları düşürülmüştür.
Döviz Alım-Satım İhaleleri: 16 Ekim 2008 tarihinde döviz alım ihalelerine ara
verilerek döviz likiditesinin sistemde kalması hedeflenmiş, 24 Ekim 2008 tarihinde günlük
döviz satım ihalelerine başlanmıştır. İki iş günü içinde sadece 100 milyon dolarlık satış
yapılmış, kurlardaki aşırı oynaklığın azalması üzerine 30 Ekim 2008 tarihinde döviz satım
ihalelerine son verilmiştir.
10 Mart 2009 tarihinde döviz piyasasının sağlıklı çalışmasını sağlamak amacıyla döviz
satım ihalelerine tekrar başlanmış, 18 satım ihalesi ile 900 milyon dolar satılmış, döviz
piyasasında derinliğe ilişkin kaygıların azalmasıyla birlikte 3 Nisan 2009 tarihinden itibaren
döviz satım ihalelerine son verilmiştir.24
Merkez Bankası, küresel ekonomiye ilişkin olumlu beklentilerin etkisiyle likidite ve
risk iştahının tekrar güçlenmesi ve ülkemize yönelik sermaye akımlarının artması nedeniyle, 4
Ağustos 2009 tarihinden itibaren Ekim 2008’de ara verilen döviz alım ihalelerine yeniden
24
BDDK, “Krizden İstikrara Türkiye Tecrübesi”, http://www.bddk.org.tr, (Erişim Tarihi:19.04.2012), s.33.
10
başlamıştır. Bunun ardından döviz kurlarındaki aşırı oynaklık ve düzensiz hareketlerin
ekonomik ve finansal istikrarı olumsuz etkileyeceği gözlemlenmesi üzerine 5 Ağustos
2011’den itibaren tekrar döviz satım ihaleleri yoluyla piyasaya döviz likiditesi sağlamaya
başlamıştır.25
Tablo 1: T.C. Merkez Bankası Döviz Alım-Satım İhaleleri
Kaynak: TCMB, 2012 Yılında Para ve Kur Politikası
-Bankaların İşlem Yapma Limitlerinin Artırılması: Bankaların döviz ve efektif
piyasalardan işlem yapma limitleri10,8 milyar dolara yükseltilmiştir.
-Döviz Depolarının Vadesinin Uzatılması: Bankaların, Merkez Bankası'ndan
alabilecekleri döviz depolarının vadesi 1 haftadan 1 aya yükseltilmiştir.
-Döviz Faizlerinin Yeniden Belirlenmesi: %10 olarak belirlenen borç verme faiz
oranları dolar için %7, Euro için %9'a düşürülmüştür.26
-Zorunlu Karşılık Oranları: Ekonomideki ters dolarizasyon sürecine destek vermek
üzere, yabancı para zorunlu karşılık oranı 5 Aralık 2008 tarihinde %11’den %9’a düşürülmüş
ve bununla birlikte bankacılık sistemi döviz likiditesi 2,5 milyar dolar artmıştır. Artan aracılık
maliyetlerini azaltmak ve piyasaya kalıcı likidite sağlamak yoluyla Türk parası kredilerde
kaydedilen artış eğilimini desteklemek amacıyla Türk parası zorunlu karşılık oranları 16 Ekim
25
TCMB , www.tcmb.gov.tr , (Erişim Tarihi:19.04.2012)
Müsiad Çerçeve Dergisi, “Küresel Kriz ve Ülkelerin Aldığı Önlemler”, http://www.musiad.org.tr,
(Erişim Tarihi: 19.04.2012), s. 135.
26
11
2009 tarihinde %6'dan, %5'e indirilmiştir. 27 Ancak fiyat istikrarına ve finansal istikrara ilişkin
risklerin azaltılması açısından zorunlu karşılık oranları 2010 yılından itibaren kademeli olarak
arttırılmıştır. 2011 yılında ise küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi ve Grafik
3’de görüldüğü üzere 2010 yılının son çeyreğinden itibaren döviz kurunun değer kaybetmesi
sonucu Türk Lirasının aşırı değerlenmesi nedeniyle likidite ihtiyacının karşılanması için
zorunlu karşılık oranlarında indirime gidilmiştir.28
Grafik3: Tüfe Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)
Döviz Kuru
140
120
100
80
60
40
20
2011Q4
2011Q3
2011Q2
2011Q1
2010Q4
2010Q3
2010Q2
2010Q1
2009Q4
2009Q3
2009Q2
2009Q1
2008Q4
2008Q3
2008Q2
2008Q1
2007Q4
2007Q3
2007Q2
2007Q1
0
Döviz Kuru
Kaynak: TCMB
-Döviz Karşılıklarına Faiz Ödemesi Kaldırılması: TL cinsi mevduatı ve kredileri
teşvik etmek amacıyla yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son
verilmiştir.
-TL Zorunlu Karşılık Faizinin Artırılması: Türk parası zorunlu karşılıkların faiz oranı
ise artırılmıştır. Bu çerçevede, Türk parası zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranı MB’ın
gecelik borçlanma faiz oranı %75 seviyesinden %80 seviyesine çıkarılmıştır.29
Yaşanan küresel krizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla,
ihracat reeskont kredisi limiti 500 milyon ABD doları artırılarak 1 milyar ABD dolarına
27
BDDK, “Krizden İstikrara Türkiye Tecrübesi”, http://www.bddk.org.tr, (Erişim Tarihi:19.04.2012), s.33.
TCMB, www.tcmb.gov.tr , (Erişim Tarihi:19.04.2012)
29
Müsiad Çerçeve Dergisi, “Küresel Kriz ve Ülkelerin Aldığı Önlemler”, http://www.musiad.org.tr, (Erişim
Tarihi: 19.04.2012), s. 136.
28
12
yükseltilmiş,
ayrıca ihracat
reeskont
kredisi
uygulama
esas
ve
şartları
yeniden
düzenlenerek, bu kredilere kullanım kolaylığı getirilmiştir.30
3.2. Hükümetin Aldığı Önlemler
2008 yılının son çeyreğinden itibaren küresel ekonomideki daralmaya bağlı olarak
Türkiye ekonomisinde de yavaşlama meydana gelmiştir. Bunun sonucunda cari dönem
ekonomik gelişmelere daha duyarlı olan dolaylı vergilerde bir düşüş yaşanmıştır ve 2009
yılında küresel finans krizinin bütçe üzerinde olumsuz etkileri görülmüştür. Kriz bütçe
dengeleri üzerinde olumsuz sonuçlar yaratmış olsa da Türkiye’nin temel öncelikleri arasında
orta vadede tekrar mali disiplinin sağlanması yer almaktadır.31
Önceki yıllarda yaşanan krizler Türkiye ekonomisini krizlere karşı daha tecrübeli bir
ülke haline getirmiştir. Bununla birlikte yaşanan küresel kriz daha önceki krizlerden farklı
olarak finansal piyasalardan çok reel ekonomi ile ilişkilidir. Dolayısıyla dışsal bir arz şoku
şeklinde Türkiye ekonomisine yansımıştır. Bu nedenle üretim daralmalarını azaltıcı mali
önlemlerin alınması önem taşımaktadır.32
16 Haziran 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Bazı Mallara
Uygulanacak Katma Değer Vergisi ile Özel Tüketim Vergisi Oranlarının Belirlenme sine Dair
Karar” ile bazı sektörlere yönelik ÖTV ve KDV indirimi yapılmıştır.33
Kredi kanallarının açık tutulması amacıyla Hazine'nin 2009'da sağlayabileceği toplam
garanti ve ikraz limiti 1 milyar dolar artırılarak 4 milyar dolara çıkarılmıştır. Böylece devlet
kredi bulmada etkin olarak devreye girmiştir.34
Kurumlar vergisi mükellefi olma niteliklerini taşımayan yabancı fonların portföy
yönetim şirketleri, Türkiye’de kurulu portföy yönetim şirketleri aracılığıyla sadece elde
ettikleri kazanç kadar vergi ödeyeceklerdir. Böylece şirketlerin bu fonlarını Türkiye’de
değerlendirmelerinin önü açılmıştır. Menkul Kıymet Yatırım Fonları ile Menkul Kıymet
Yatırım Ortaklıklarının sermaye piyasasında yaptıkları işlemler nedeniyle elde ettikleri
30
TCMB, İhracat Reeskont İşlemlerinin Uygulama Esas Ve Şartlarında Yapılan Değişiklik HakkındaTürkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası Basın Duyurusu, http://www.tcmb.gov.tr/ , (Erişim: 03.05.2012).
31
Seta Analiz, “Küresel Finans Krizi Öncesi Ve Sonrası Dönemde Türkiye’de Ekonomik Büyümenin
Dinamikleri”, www.setav.org, (Erişim Tarihi: 03.05.2012 )s.16.
32
H. A. Şimşek - A. Altay, “Küresel Kriz Ortamında Türkiye'de Maliye Politikalarının Değerlendirilmesi”,
http://www.ekonomikyorumlar.com.tr, s,18.
33
Küresel Mali Krize Karşı Politika Tedbirleri, http://www.hazine.gov.tr, 2009, (Erişim Tarihi: 19.04.2012), s.6.
34
Müsiad Çerçeve Dergisi, “Küresel Kriz ve Ülkelerin Aldığı Önlemler”, http://www.musiad.org.tr, (Erişim
Tarihi: 19.04.2012), s. 135.
13
gelirlere BSMV muafiyeti getirilmiştir. Yurt dışı tedarikçilerden sağlanan kredilerde stopaj
oranı yüzde 5’e indirilerek vergi yükü azaltılmıştır.35
Haziran 2009 döneminde bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı, rekabet gücünü
artıracak büyük ölçekli yatırımlara destek olmayı, sektörel kümelenmeyi desteklemeyi ve
teşvik kapsamındaki yatırım konularında ekonomik ölçek kriterlerini öne çıkarmayı
amaçlayan yeni teşvik sistemi açıklanmıştır. Yeni sistem, 3 unsurdan oluşmaktadır:
-Büyük proje yatırımları,
-Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi,
-Genel teşvik sistemi.
Büyük proje yatırımları için 12 sektör (başta kara taşıtı, tekstil, konfeksiyon,
madencilik, ilaç, kimya, makine, elektronik, taşımacılık sektörü olmak üzere) belirlenmiştir.
Bölgesel ve sektörel teşvik sisteminde ise, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri ağırlıklı olmak
üzere, 81 ilin tamamının yeni teşvik sisteminden yararlanması öngörülmektedir.36
2010-2012 dönemi için hazırlanan Orta Vadeli Program (OVP) ile maliye politikasının
temel hedefi, kamu kesiminin kaynak kullanımındaki payının azaltılarak, kamu açıklarının
aşamalı olarak makul seviyelere düşürülmesi olarak belirlenmiştir. Ayrıca maliye
politikasının uygulamasında hedef, para ve gelirler politikasıyla uyum içinde, OVP ile
belirlenen gelir, harcama, kamu açığı ve borç hedefleriyle ilgili orta vadeli mali hedeflere
ulaşılmasıdır.
Bu çerçevede kamu harcama politikası, kamu kaynaklarının belirlenen politika ve
öncelikler doğrultusunda kullanılması ile yürütülen faaliyet ve projelerin gereklilik, etkinlik
ve verimlilik açısından gözden geçirilerek sağlıklı bir temele kavuşturulmasına bağlanmıştır.
Kamu yatırım politikasının hedefinde, kamu yatırımlarının etkinliğini artırılması vardır. Bu
bağlamda, yatırımlar öncelikle sosyal ihtiyaçların giderilmesi ve üretken faaliyetleri
destekleyici nitelikteki altyapıya yönlendirilecektir. Ayrıca kamu yatırım politikası sektörel,
bölgesel ve AB’ye uyum yönündeki amaçların gerçekleştirilmesinde etkili bir araç olarak
kullanılacaktır.
35
Hazine Bakanlığı Sınıflandırması ile Kriz Önlemleri http://www.sedefed.org, 2009, (Erişim Tarihi:
03.05.2012).
36
Hülya Soylu, “Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye”, Maliye Dergisi, Sayı: 157,
http://212.174.133.188/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/157/16.H%C3%BClya.SOYLU.pdf, 2009,
(Erişim Tarihi: 19.04.2012), s. 264.
14
Kamu borçlanma politikası ise, finansman ihtiyacının, iç ve dış piyasa koşulları ile
maliyet unsurları çerçevesinde belirlenen risk düzeyine göre orta ve uzun vadede mümkün
olan en uygun maliyetle karşılanması esasına göre oluşturulacaktır.37
4. KRİZ SONRASI MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER
4.1.Kriz Sonrası Büyüme
Grafik 4: Büyüme Oranları (%)
10
8
6
4
2
0
-2
-4
-6
2007
2008
2009
2010
2011
Büyüme
Kaynak: TÜİK
Türkiye ekonomisi, 2008 yılı üçüncü çeyrek sonrası dört çeyrek boyunca devam eden
küçülme döneminden, 2009 dördüncü çeyrek itibarıyla çıkmış ve sonrasında güçlü ve kalıcı
bir toparlanma süreci yakalamıştır. 2009 yılının dördüncü çeyreğinden başlayarak hızlı bir
büyüme eğilimi gösteren özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları, büyümenin belirleyici
dinamiğini oluşturmuştur.
GSYH büyüme hızının kriz sonrası dönemde ikinci en yüksek değere ulaştığı, 2011 ilk
çeyreğinde ise, Türkiye ekonomisi yıllık büyüme hızı itibarıyla, Çin ve Arjantin'den daha
yüksek bir orana ulaşarak büyüme sıralamasında dünya birincisi olmuştur.38
37
Seta Analiz, “Küresel Finans Krizi Öncesi Ve Sonrası Dönemde Türkiye’de Ekonomik Büyümenin
Dinamikleri”, www.setav.org, (Erişim Tarihi: 03.05.2012), s.16.
38
Tüsiad Ekonomik Araştırmalar Bölümü, “Türkiye Ekonomisi 2012”, www.tusiad.org, Yayın No: TÜSİADT/2011-12/525, İstanbul, 2011, (Erişim Tarihi: 03.05.2012), s.1.
15
4.2. Kamu Maliyesi Görümü
Grafik 5: Bütçe Gelir ve Giderleri (Milyon TL)
350.000
300.000
250.000
200.000
150.000
100.000
50.000
0
-50.000
-100.000
2007
2008
Bütçe Giderleri
2009
2010
Bütçe Gelirleri
2011
Bütçe Açığı
Kaynak: TCMB
Grafik 6: Bütçe Açığı / GSYH (%)
0
-1
2007
2008
2009
2010
2011
-2
-3
-4
-5
-6
Bütçe Açığı / GSYH
Kaynak: TCMB
Küresel kriz sonrasında yaşanan daralma ile birlikte kamu gelirlerinde de azalma
olmuş, kriz öncesinde görece olumlu seyreden bütçe ve borç göstergelerinde belirgin bir
bozulma yaşanmıştır. 2010 yılındaki toparlanma süreci ve iç talebin canlanmasıyla bütçe
dengelerindeki bozulma yavaşlamıştır. 2011 yılında ise, düşük reel faiz oranlarının katkısıyla
negatif artışlar sergileyen faiz harcamaları, cari transfer harcamalarının artışında yavaşlama ve
16
KDV, ÖTV gibi vergi gelirlerinde artış, bütçe performansı açısından yılın olumlu bir şekilde
tamamlanmasına neden olmuştur. Türkiye’nin Euro Bölgesi ülkelerinde görülen yüksek bütçe
açıkları ve yüksek borçluluk oranlarına sahip olmaması, Türkiye’yi 2012 yılında da bu
ekonomilerden pozitif yönde ayrıştırmaya devam edecektir. Ancak, yıl içinde yurtiçi talebin
yavaşlaması ve dolaylı vergilerin bu süreçten yüksek oranda etkilenmesi ihtimali ve yeni bir
seferlik vergi geliri yaratma olanaklarının kısıtlılığı ile birlikte kamu tasarruflarında kısmi bir
azalmanın yaşanması olası gözükmektedir.39
4.3. Enflasyon ve İşsizlik Oranları
Grafik 7: İşsizlik Oranları (%)
16
14
12
10
8
6
4
2
0
İşsizlik oranları
Kaynak: TÜİK
Küresel krizin etkilerinin en çok görüldüğü 2009 yılının ilk çeyreğinde işsizlik oranı
tepe noktasına gelmiştir. 2009 yılı ikinci çeyreğinde ekonomideki toparlanma ile birlikte
Mayıs 2009’daki istihdam paketinin uygulamaya konulmasıyla, işsizlik oranında gerileme
olmuş ve 2010 yılında işsizlik oranları %11,9’a düşmüştür. Sonraki dönemlerdeki
dalgalanmalara rağmen, 2011 yılında işsizlik tek haneye inmiştir.
Türkiye’de 2010 yılının ilk üççeyreğinde büyümenin kriz öncesi rakamlara ulaşılmış
olması ve buna paralel olarak işsizlik oranlarında düşüşün yaşanması, ekonominin küresel
kriz sonrası tekrar istikrara kavuştuğunu göstermesi açısından önemli gelişmelerdir. Diğer
taraftan, söz konusu dönemde gerçekleşen ekonomik büyüme halkın refah artışını yansıtıyorsa
o zaman iyi bir büyümeden bahsedilebilinir. 40
39
Tüsiad, age, s.6.
Seta Analiz, “Küresel Finans Krizi Öncesi Ve Sonrası Dönemde Türkiye’de Ekonomik Büyümenin
Dinamikleri”, www.setav.org, (Erişim Tarihi: 03.05.2012), s. 27.
40
17
Grafik 8: Enflasyon Oranları (%)
70
60
50
40
30
20
10
0
2001
2002
2003
2004
2005
2006
ÜFE
2007
2008
2009
2010
2011
TÜFE
Kaynak: TÜİK ve Hazine 2004 yılına kadar 1994=100, 2004’den itibaren 2003=100
Kriz ile birlikte küresel düzeyde talep ve maliyetteki düşüşün etkisiyle emtia
fiyatlarının azalması ve iç talepteki daralma enflasyon oranlarını düşürmüştür. 2010 yılı
itibariyle alınan önlemler sonucu talepte yaşanan artış ve petrol fiyatlarının artması sonucu
enflasyon oranlarında da artış görülmüştür. Aynı şekilde Grafik 3’te de görüleceği üzere
kurdaki artışın da enflasyonu arttırıcı etkisi olduğu söylenebilir.
Merkez Bankası 2012 yılında da nihai amacı olan fiyat istikrarının sağlanmasına
yönelik olarak enflasyon hedeflemesi rejimini uygulamaya devam edecektir. Merkez Bankası
bu bağlamda ekonomideki yapısal dönüşüm, gelişmiş ülkelere yakınsama süreci ve yüksek
enflasyon döneminden kalma fiyatlama davranışlarını göz önünde bulundurarak fiyat
istikrarına yönelik bir hedef patikası öngörmektedir. Buna göre 2012 ve2013 yılları için
yılsonu enflasyon hedefi yüzde 5 olarak belirlenmiştir.41
2011 yılında Türkiye’de büyümenin çok yüksek düzeye çıkması ve dünya
ekonomilerinin toparlanıp emtia fiyatlarının artması ile birlikte, geleceğe yönelik olarak
enflasyon beklentileri kısmen bozulmaya başlamıştır ve bu durumun fiyatlama davranışları
üzerinde bir risk oluşturduğu söylenebilir.42
41
Katılım Öncesi Ekonomik Program 2012-2014, www.kalkinma.gov.tr, Ankara, 2011, (Erişim Tarihi:
03.05.2012), s. 27-28
42
Müsiad,” Ekonomi Raporu 2011 Sürdürülebilir Büyüme İçin Stratejik Dönüşüm”, http://www.scribd.com,
(Erişim Tarihi: 03.05.2012), s.88
18
4.4. İthalat- İhracat ve Cari Açık
Grafik 9: İthalat- İhracat (Milyon$ ) ve Cari Açık (Milyar$)
300.000
250.000
200.000
150.000
100.000
50.000
0
-50.000
2007
2008
2009
2010
2011
-100.000
İthalat
İhracat
Cari Açık
Kaynak: T.C. Ekonomi Bakanlığı, Dış Ticaret İstatistikleri
Grafik 10: Dış Ticaret Açığı (Milyon$ ) ve İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%)
0
-20.000
80
2007
2008
2009
2010
2011
70
60
-40.000
50
40
-60.000
30
-80.000
20
-100.000
10
0
-120.000
Dış Ticaret Açığı
İhr. İth. Karş. Oranı %
Kaynak: T.C. Ekonomi Bakanlığı, Dış Ticaret İstatistikleri
Küresel kriz ve ardından 2010 yılında AB’de patlak veren borç krizi AB ülkelerine
olan ihracatımızda ciddi bir azalmaya sebebiyet vermiştir. Türkiye’nin en önemli ihracat
pazarı olan Euro Bölgesi’nde yaşanan sıkıntıların devam etmesi halinde dış talepte daha fazla
daralmanın ihracatı olumsuz yönde etkilemesi yüksek olasılığa sahiptir.
19
Kriz sonrası dönemde enerji fiyatlarındaki düşüş ile iç ve dış talepteki yavaşlamaya
bağlı olarak ithalatın ihracattan daha hızlı azalması sonucu cari açık belirgin ölçüde
daralmıştır. Ancak ekonominin 2010 yılı itibariyle büyüme sürecine girmesi ve petrol
fiyatlarındaki artış sonucunda cari açıkta da artış meydana gelmiştir. Yine aynı şekilde
ithalatın ihracattan daha hızlı artması sonucu dış ticaret açığı da artmıştır. Bunun altında yatan
en önemli etken Türkiye’nin ihracat mallarında kullandığı ithal girdinin çok yüksek seviyede
olmasıdır.
2009 yılının ilk aylarından başlayarak hızlı bir bozulma eğilimine giren dış ticaret
dengesi, 2008 yılı sonunda artan ihracatın ithalatı karşılama oranını, 2011 üçüncü çeyreğinde
%50'lere kadar geriletmiştir. Tüketim ve yatırım talebinin canlı olduğu dönemlerde, üretim ve
ihracatta aramalı ve enerji ithalatına yüksek oranda bağımlı olunması ülkede cari açığı yapısal
bir sorun haline getirmektedir ve yapısal sorunlar çözülmeden yüksek tüketim ve yatırım
büyüme hızlarının sürdürülemeyeceği anlaşılmaktadır.43
2010 yılında gelişmiş ülke merkez bankalarının uygulamış olduğu ikinci niceliksel
genişleme paketleri sonrası artan kısa vadeli sermaye akımları iç ve dış talepteki ayrışma
eğilimini belirginleştirmiştir. Bunun sonucunda iç talep kaynaklı hızlı bir büyüme sürecine
girilmiştir. Sermaye girişleri sonucunda değerlenen Türk lirası ile birlikte yurt içi kredi
kullanımı da ivmelenmiştir. Bu gelişmeler sonucu dış ticaret ve cari işlemler dengesinde ciddi
bir bozulma yaşanmıştır. Cari işlemler açığındaki artış ve sermaye girişlerinin kalitesindeki
bozulma ekonomiyi kırılgan hale getirmiştir. 2010 yılının son çeyreği itibariyle cari açığın
finansmanının neredeyse tamamı kısa vadeli sermeye ve portföy yatırımlarıyla sağlanmıştır.44
2011 yılının ilk yarısında iç talebin güçlü seyrine bağlı olarak ithalatta artış
yaşanmıştır. İç ve dış talep arasındaki dengenin sağlanması amacıyla alınan politika tedbirleri
sonucunda yılın ikinci yarısından itibaren ithalatta yavaşlama görülmüştür. Euro Bölgesi’nde
kamu
borçlarının
sürdürülebilirliğine
ilişkin
belirsizliklerin
artması
ve
ABD’deki
toparlanmanın beklenilenden daha yavaş olacağının anlaşılması dış talebin zayıflamasına yol
açmıştır. Bunlara ilaveten risk iştahının bozulması sonucu yaşanan sermaye çıkışları Türk
lirasının değer kaybetmesine neden olmuştur. Döviz kurlarının sağladığı rekabet avantajı ve
pazar çeşitlendirmesinin katkısıyla zayıf dış talep koşullarına rağmen ihracatta ılımlı bir artış
43
Tüsiad Ekonomik Araştırmalar Bölümü, “Türkiye Ekonomisi 2012”, www.tusiad.org, Yayın No: TÜSİADT/2011-12/525, İstanbul, 2011, (Erişim: 03.05.2012), s.10.
44
A. Hakan Kara. “Küresel Kriz Sonrası Para Politikası” , www.tcmb.gov.tr, (Erişim: 29.09.2012), s.3-4
20
meydana gelmiştir. Ancak ithalat artış hızında gözlemlenen yavaşlamaya rağmen 2011 yılında
dış ticaret açığı artmaya devam etmiştir.45
45
Erdem Başçı, “80. Olağan Genel Kurul Toplantısı Açış Konuşması” www.tcmb.gov.tr, (Erişim: 03.05.2012),
s.7
21
5. SONUÇ
Bütün dünyayı etkisi altına alan küresel finans krizinin olumsuz etkileri Türkiye’ye de
yansımıştır. 2008 yılında %0,7 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, krizin etkilerinin yoğun
bir şekilde hissedildiği 2009 yılında %4,7 oranında küçülmüştür. 2010 yılında kriz sonrası
uygulanan politikalar neticesinde krizin etkilerinin azaldığı görülmüş ve ekonomide tekrar
büyüme sağlanmıştır. Küresel kriz öncesinde olduğu gibi, bu dönemde de büyümenin talep
yönlü temel kaynaklarını özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları oluşturmuştur.
Türkiye’de küresel finans krizi sonrasında ekonomik büyümedeki artışa paralel olarak
istihdam artmış, işsizlik oranlarında ise düşüş kaydedilmiştir.
Türkiye’nin 2001 krizi sonrası finans piyasasına yönelik aldığı önlemler Türk
bankacılık sektörünü, gelişmekte olan birçok ülkenin bankacılık sistemine kıyasla krize karşı
dayanıklı hale getirmiştir.
Kriz sonrası Türkiye’de alınan önlemler, KDV ve ÖTV gibi vergi indirimleri, faiz ve
zorunlu karşılık oranlarının indirilmesi gibi genellikle tüketimin teşvik edilip üretimin devam
etmesini sağlamaya yönelik olmuştur.
Türkiye’de dış ticaret açığını doğuran en önemli faktör ekonomik büyüme artışına paralel olarak ithalat miktarının da giderek artmasıdır. Türkiye’de ithalat, ihracat artışına bağlı
olarak ihracattan daha fazla artmakta ve bu durum ekonomik büyümeyi dışa bağımlı hale
getirerek, sağlıklı büyümenin önünde önemli bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca
dış ticaret açığı ile birlikte artan cari açık ve bu açığın kısa vadeli yabancı sermaye hareketleri
ile finanse edilmesi, sermaye hareketlerindeki oynaklığa karşı ekonomiyi kırılgan hale
getirmektedir. Cari açığın temelinde ithalatın ihracattan daha fazla artması yattığından dolayı
cari açığın düşmesi de ancak ithalatın azalması sonucunda meydana gelebilmektedir. Ancak
vergi gelirlerinin büyük çoğunluğunun dolaylı vergilerden oluştuğu ülkemizde, ithalattaki
azalma aynı zamanda ithalattan alınan vergilerin azalmasına da yol açmaktadır. Bunun
sonucunda da cari açıktaki azalmayla birlikte bütçe açığında artış yaşanmaktadır. Tasarruflar,
yatırımlar, gelir dağılımı ve fiyatlar da bu açığın nasıl finanse edileceğine bağlı olarak
etkilenmektedir.
Önümüzdeki dönemlerde Türkiye ekonomisi için tehdit oluşturacak unsurların başında
Avrupa borç krizi ve bu krizin dünya ekonomilerine olan etkileri gelmektedir. Söz konusu bu
durum Türkiye’nin ihracatına, kredi kanalı üzerinden Türkiye ekonomisinin finansal
istikrarına yönelik risk unsuru oluşturmaktadır. Ayrıca bu kriz Türkiye’ye yönelik sermaye
22
hareketleri, dolayısıyla cari açığın ve dış tasarruflara dayalı büyümenin finansmanı açısından
da önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni yabancı sermaye girişlerinin kısıtlı
olması beklenen bir dönemde, döviz rezervlerinin korunması ve kurdaki oynaklığın kontrol
altında tutulması da aralarındaki çelişki nedeniyle bir risk unsuru oluşturmaktadır.
Döviz kurundaki oynaklığın artması, enflasyon oranının da yükselmesine neden
olabilmektedir. Önümüzdeki dönemlerde enerji fiyatlarına yönelik beklentilerin aşağı yönlü
olması cari açık ve enflasyon üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Enflasyonun hedeflenenden
yüksek çıkması ise beklentilerin bozulmasına ve güven ortamının olumsuz etkilenmesine yol
açmaktadır. Yeniden yüksek enflasyon oranlarına dönülmesi ve bekleyişlerin yeniden
bozulması da Türkiye üzerindeki bir başka tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır.
23
KAYNAKÇA
Başçı, Erdem. “80. Olağan Genel Kurul Toplantısı Açış Konuşması”, TCMB, Ankara, 2012,
www.tcmb.gov.tr (Erişim: 03.05.2012)
BDDK,
“Krizden
İstikrara
Türkiye
Tecrübesi”,
http://www.bddk.org.tr,
(Erişim
Tarihi:19.04.2012).
Civriz, Mücahit. “Küresel Krizin Türkiye Ekonomisine Etkilerini Orta Vadeli Mali Plandan
Okumak”, http://www.mcivriz.com, (Erişim Tarihi: 19.04.2012).
Hazine Bakanlığı Sınıflandırması ile Kriz Önlemleri http://www.sedefed.org, 2009, (Erişim
Tarihi: 03.05.2012).
Hepaktan, C. Erdem. Çınar, Serkan “Mali Krizler ve Son Mali Krizin (2008) Reel Sektörlere
Etkileri,
Dumlupınar
Üniversitesi
Sosyal
Bilimler
Dergisi,
Sayı:30,
2011,
Ankara,
2012
http://sbe.dpu.edu.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012).
Kara,
A.Hakan,
“Küresel
Kriz
Sonrası
Para
Politikası”,
TCMB,
www.tcmb.gov.tr (Erişim: 29.09.2012).
Katılım Öncesi Ekonomik Program 2012-2014, www.kalkinma.gov.tr, Ankara, 2011, (Erişim
Tarihi: 03.05.2012)
Kutlay, Mustafa. “ Küresel Finansal Krizin Türk Ekonomisine Etkileri: Türkiye’nin
Kalkınması Önünde Engel mi, Fırsat mı?”, http://www.usak.org.tr, (Erişim Tarihi:
19.04.2012)
Küresel Mali Krize Karşı Politika Tedbirleri, http://www.hazine.gov.tr, 2009, (Erişim Tarihi:
19.04.2012).
Müsiad, “Ekonomi Raporu 2011 Sürdürülebilir Büyüme İçin Stratejik Dönüşüm”,
http://www.scribd.com, (Erişim Tarihi: 03.05.2012).
Müsiad
Çerçeve
Dergisi,
“Küresel
Kriz
ve
Ülkelerin
Aldığı
Önlemler”,
http://www.musiad.org.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012).
Orta Vadeli Program 2010-2012, http://www.dpt.gov.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012).
Sarpkaya, Suna Simla. “Finansal Krizler Ve Kriz Dönemlerinde Uygulanan Para Politikası
Araçları”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, 2009, Ankara.
24
Seta Analiz, “Küresel Finans Krizi Öncesi Ve Sonrası Dönemde Türkiye’de Ekonomik
Büyümenin Dinamikleri”, www.setav.org, (Erişim Tarihi: 03.05.2012),
Soylu, Hülya. “Global Krize Karşı Politika Önlemleri ve Türkiye”, Maliye Dergisi,
Sayı:157,http://212.174.133.188/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/157/16.H%C3
%BClya.SOYLU.pdf, 2009, (Erişim Tarihi: 19.04.2012)
Şimşek, H. A. – Altay, A. “Küresel Kriz Ortamında Türkiye'de Maliye Politikalarının
Değerlendirilmesi”, http://www.ekonomikyorumlar.com.tr.
TEPAV, “2007-08 Küresel Finans Krizi ve Türkiye: Etkiler ve Öneriler”, www.tepav.org.tr,
(Erişim: 03.05.2012).
TCMB, www.tcmb.gov.tr , (Erişim: 03.05.2012).
TCMB, 2012 Yılında Para ve Kur Politikası.
TCMB, İhracat Reeskont İşlemlerinin Uygulama Esas Ve Şartlarında Yapılan Değişiklik
Hakkında
Türkiye
Cumhuriyet
Merkez
Bankası
Basın
Duyurusu,
http://www.tcmb.gov.tr , (Erişim: 03.05.2012).
Tüsiad Ekonomik Araştırmalar Bölümü, “Türkiye Ekonomisi 2012”, www.tusiad.org, Yayın
No: TÜSİAD-T/2011-12/525, İstanbul, 2011, (Erişim: 03.05.2012).
Ünal, Ali. Kara, Hüseyin, “Küresel Kriz ve Türkiye”, Ekonomi ve Politika Araştırma Merkezi,
İstanbul, 2009, http://www.ekopolitik.org.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012).
Yazır, Süleyman. “Küresel Mali Krizin Türkiye’de İstihdam Ve Sosyal Güvenlik Üzerindeki
Olumsuz Etkisi”, www.coe.int/t/dg3/sscssr/Source/Leganal_tk_tk.doc, (Erişim:
03.05.2012).
Yılmaz, Durmuş. “Küresel Kriz, Etkileri ve Para Politikası Uygulamaları”, TCMB, İstanbul,
2009, http://www.maliye.gov.tr, (Erişim Tarihi: 19.04.2012).
Download