he~iyagel 1-EM:J 'ks.J: 2 «· ffejmar i2 . . . ıt~ıin-19'87 +r<~;ft" :~ .ip· :~: WELATAN Ü GELEN BINDEST YEKBIN ! rg KARKEREN ·$' -:~ . » :;»: ...-%:. :::.:-::::. SEÇiM SONUÇLARI iSTiKRARI SA~LAMAYA YETECEK Mi? kılmıştı. Söz ve düşünce özgürlüğünün olmadığı, on ekmeğine yağ sürmüştür. Seçimler sorunları çözdü mü? w w w .a r binlerce fikir "suçlusunun " hala zindanlarda tutulduğu, emekçilerin politikayla ilgilenmelerinin yasaklandığı, sosyalistlerin örgütlü olarak seçimlere - katılmalarının engellendiği yetmezmi ş gibi, dünyada eşi görülmemiş bir seçim yasas ıy la , burjuva muhalefet partilerinin bile iki ayağı bir papuca sı kıştırıldı. Faşizmin, ne pahasına olursa olsun, iktidarı elinde tutma çabasıyl a, Ana muhalafet partisi SHP'nin iktidara hazır olmayışı ve DSP'yi dıştalama gibi birtakım basit hesapları çakışınca, Özal'ın parlamentoda sandalye çoğunluğunu sağlaması hiçte zor olmadı. SHP' nin, seçim yasasını n çıkarılması ve erken seçim tarihinin belirlenmesinde radikal bir muhalefet yapmadığı gibi, el alundan Özal ile uzlaşması, seçimleri boykot tartışmalarında diğer burjuva muhalefet güçleriyle ortak tav ı r takınmaya yanaş­ maması, konuyla ilgili, faşist yönetimin anti-demokratik koruma çabasına girmesi, demokrasi mücadelesinde ne kadar tutarlı ve güvenilir olup o lm adığın ı bir kez daha gözler önüne serdi. ANAP'ın % 36 oy ile parlamenroda % 60'ı aşkın sandalye elde edere k iktidarını korumasında , belirleyici olan anti-demokratik uygulamalar, seçim yasası ve erken seçim tarihinin belirlenmesi olmuş ise de, başta SHP ve DSP olmak üzere, burjuva muhale· fet partilerinin tutumu ve demokrasi kavgasındaki tutar· sıziıkiarı da faşizmin kabarıyor. Pahalılığı protesto miting ve toplantıları başladı, grevler, gelişerek devam ediyor. Cezaevi diren işleri sürekliliğini koruyor. Kürdistan h alkına yönelik yok etme savaşında halkımızın devlete karşı kini giderek büyüyor. Türkiye'de tabu olan birçok mesele, artık güncel olaylar olarak, tartışmalarda yer alı­ yor. ekonomik alanda çıkmaz daralıyor. Seçim döneminde kısabir süre için bile olsa, seçim ekonomisi uygulayan Özal hükümeti, seçim sonuçları belirlenir belirlenmez, zam paketini açtı. % SO'ye varan zamlar halkın suratına bomba gibi patladı. %SO' lerde seyreden enflasyonun h ızla yükselerek üçlü rakamlara varacağı, kemer s ıkma politikasının devam edeceği, Türk Kuşkusuz hayır. Özal ikti- darı aldı. Ancak kriz her alanda derinleşerek devam ediyor. Siyasi istikrarsı zlık arttı. Parlamentoda sandalye çoğunluğunu sağlayan Özal'a parlamento içinde ve dışında % 64 çoğunluk muhalefet edecek. Bunun güçlüklerini bilen Özal, bu dengesizl iği gidermek için, Demirel'e birlik çağrısı yaptıysa da, başarılı olamadı . Tüm burjuva muhalefet daha şimdiden seçimleri ve seçim sonuçlarının meşruluğunu tartışmaya baş­ ladı. Seçimlerin parlamentoda dahi istikrarı sağlayamadığı açık.% 36 ile iktidar olmamn uygulamalarını açığa çıka ı­ zorl uk ları , sandalye çoğu nluğu yla tamamen gide~ilmeyecek. parlamento dışın­ mak ve dünya kamuoyu nez- da ise muhalefet daha bir değerinin daha çok düşürül­ mesini, i ma ll arın in fiyatların ı yeniden ayarlaması nı talep ederek kapılarını Özala kapatıyorlar. Ozal'ın bu durumda yapacağı şey, elde kalan kamu kuruluşlarından en verimlilerini de yabancı seya üstlenmiş d. o çerçevesinde yapılan erken seçimin so nuçları, sürpriz ol madı. Yürütülen ekonomik politikayla, uygulanan zulüm ve işkencelerle iktidarı elde turamayacağını bilen yönetim, çok yönlü ön hazırlığını yaparak erken seçime karar teşhir ve tecrit etmek yerıne, devleri "kriz"den dinde ur seçimleri sonu- ak Kasım si v 29 çlandı. Faşist iktidarın kendi koyduğu bol yasaklı yasalar olduğ Ortadoğu jandarmalığı görevini, emperyalizmin ve bölge gerici devlerlerinin istemi doğru l tusunda, aktif olarak yerine getirmek ve karşılığında yardım almaktır. Bu iş ise "son Türk devleti" ni n Ortadoğu batağında boğulması demektir. Bunu Özal ve Komu tanları çok iyi biliyorlar. Kürdistan sorunu iktidarı n içinde bulunduğu açmazı sıralarken Kürdistan sorununu özel olarak ele almak gerek iyor. Bu sorun Lirasının değerinin hızla hala sömürgeci faşist yö netidüşeceği, ekonomisrierin min baş sorunu olma ortak kanısı. Son iki y ılda, özelliğin i koruyor. Kürdisdışardan alınan kısa vadeli tan' ı n diger parçaları ndaki borçlarla sağlanan, kısmi eko- mücadelenin TC'ye saldığı nomik büyümenin duracağı, korkuyu bir yana bırakırsak, özellikle borsa kırizinin birzat Kuzey Kürdistan'da ABD'den gelecek dış yard ım ­ gel işen mücadele karşısında ları olumsuz yönde bile TC aciz duru mdadır. Zinetkiliyeceği daha şimdiden dan lar, sürgünler, toplu gözlenir durumda. Özal ikti- katliam lar, köy koruyucu i uğu darı 1988 yıl ödemek zorun- (cahş örgütlenmesi) ve nihayet da oldukları 6,5 Milyar Dolar sömürge valisinin aranması , borç raksiclinin sıt masına şim­ sorunu çözmedi, çözemi yo r. diden yakal nmış görünüyor. Özellikle yurrsever duygulaYeniden uzun vadeli bol faiz- rın gelişkin olduğu bölgelerde, li borç bulma umud~yla, tüm politik manevralara ABD'de soluğu alan Ozal rağmen, ANAP'ın aldığı aradığın ı bulmakta zorluk oylar T ürki ye ortalamasının çekiyor. Kapıs ını ça ldığı çok altında kalmıştır. Bu hal· finans çevreleri kemerierin kım ızın devlet terörü nden, daha fazla sık ıl masını TL' nin devamı s.6'da OKUR VE MUHABiRLERDEN ~öınürgcc i kurumları g~çlendirnıeye çalışıyor. Ozellik le !>Üm ürge \ ,1lil i ğinin ihda\ı ilc, başvu­ rulan yöntemlerde belirl i bir anı~ göze ça rpıyor. Ancak arılan her yeni adım \·e başvurulan her yeni yöneli m, kısa sürede açığa çıkarılıyor, deşifre ediliyor; fiya~koyla ~onuçlanıyo r . Söz. kon u~u tedbirlerden birinin, hana başlıcasının istihbarat ağ ı nı güçlendirmek olduğ u biliniyor. " Köy ko ru yuc u luğu" ç ık­ güçleri arasındaki s ıkınul.ırı ların a~ındırılaınıyacağını asga ri ye indircbileceklerini gösteriyor. A ncak dü~rn.ı­ san ı yorb r. Öy leki , i~ler nııı bu ve benzer a l çak~,·.ı devrimci-yurts<.:ver unsur- uygu l a nı alarını hafife .ıl malada açı k pazariıkiara kadar malı; ınücaddeyi yiiksel teva rdırılı yo r. rek usta t.ı kti k le rl e Örneğin; Kürdi stan' ın söırı ü rgecil i ği n oyunları n ı ( ... ) şehrinde X arkada~a bo~a çıkarmalı; :-önıürgeci şöyle bir tekiifte bulunulu- boyunduruğu par\·alamJk yo r: "30.000 DM. para, için da ha da ileri at ılnıal ı ­ i st ediği n kadın ve istediğin yız. marka araba seni n emrinde- - B ıj i Kurdistan! dir. Ayrıca istersen seni - B ıj i Tevgera Sosyali!>t a Avrupa'ya da ç ık arabil iri z. Kurdi Hane! Buna k a r~ı senden ~adece A.M urad-K urdistan çevrede olup bitenler hakkında bilgi istiyoruz. D aha * ** doğrus u b i z inıle çal ı şnıan ı i sı iyoruz." gör l.ildü ğü gibi tckl if " bayağı cazi p" (!) ... H atta bazan nakit da, dikkatierin bu konuya para 30.000 DM 'y i aşıyor. çeki l me~i nedensiz değildi. X Arkadaş, h alkına \'e Sö ın ürgeci devletin kendiihanet si, bu ve benter tartışınalar ülke~ine edemiycceğin i belirtip ajan\Ün:rkcn, i,tihb.ırat .ıgını güçlendirmenin h,mrlığı Iaştırma teklifini red edi nce, bu dda tehditler baş lı ­ i~,·indeydi. Bu sürede Ki.inyo r. X arkadaş tehdi tlere ~·cyi (Kurnıanci ve zazaboyun cğmiycccyını ve ca'y ı ) iyi öğrenen ço k sayı­ da subay yetişr iril di. Y etiş­ daha fazla üzerine gelinmesi tirilen subaylar, tüccar ve hal inde sorun u basına söy lüyo r. misafir kılı ğ ınd a Kürdistan ya nsıracağını köylerine sokuldu. Fakat Avını alanııyan alçaklar ise, halkımızın sağdu y usu ve bu kez başk a k apıları ça lnıayı dcniyorlar. Ve ay nı u yanık lı ğı sayesi nde, tacir yörede yunsever kişi li ği ile k ıl ığı nda köylere giren askeri istihbarat görevlileri, tanınan bir köy imanıı n a kısa sü rede deşifre edildiler. benzer teklifieric gidiyorlar. Köy imaın ı (... )de benzer şekilde, ajaniaşmayı v<.: Eğitilt·n uzmanlarL1 ,lın a­ \ lara var ıl amayınca, bu kez, sözkonusu teklifleri red ediyor. Ancak haskıla ra uzun kürdistan lı devriınci ve yurtsever unsurlardan, süre gögüs geremediği için, ermek Kürdista n'daki ışçı ve metrepoJe göç zorunda kalıyor. memurlardan y.ırarlan ma­ Sıraladığ ı mız olaylar yı ve ~aldı rı güçlerini daha etkin ekono mik destekler- sömürge valisi nin atanmabirlikte le dinamize ederek amaçla- s ı yla rı na ulaşmay ı hedeflediler. yoğun laştı rdan ajan !aştırma faaliyetlerinin sadece bir A y rı ca bu iş içi n sömü rge valisinin emrine 400 Milyar yöredeki örnekleri. Benzer Kürdistan 'da dagıtılan TSK-MK bildirisi Özal ' ı çılgına çevirdi TSK-MK 's i ııin 29 K.ı<>ım erken gt•nel ~eçiınlcriyk ilgilı bildiri~i Türkiye Klirdı~t.ı­ ııı'nın güney bölgckrımk yaygın bir ~ekılde JJgıtıldı. Küçük ebau:ı ba~ınıı yapılm ı~ Türk,·e-Künçe ol.ın ve ilk etapta İJil, Cizre, Midv.u, Nusaybin merkez \'<.' ki>ylerinde ciagıtılan yüzlerce bı Idiri geniş yarıkı uyandı rJı. Kü n hal kı n ın ve Türki ye i~ç i ve emekçilerini n dü~ın:ını olan Özal, bir radyo vt TV konuşması sırasında TSK adı­ nı vnnıcJt·n, bu bild iri lcrl' Jeği nJi ve: " ... Bu bildiri~ı J:ığıtanlar, Doğu ve w w .a r si v mazının tartı~ılnı,ls ı s ırasın­ w \C tt'trıt etıııl:li\ ı;" b,ı~lık­ lı bıldırının bır b<ilunıu•ıtk ~öıııı.irgeci bu rı u' .w nin 't\·ını oyunl.ırı ~iiyle dı le ~etiriliyor­ du: " ... Oy~.ı ya kla şık -t ::ı yıl­ dır ş u ya da bu gerekçeyle sö nıürgcc i burjuv.1 p.1rtilcrine oy verildi. Biri diğerine tercih edi ldi. Iııönül<:r , B:ıyar l ar, Mendcrcsle r, Dem ireller, Ecevitler Vl" Özallar denı.: n di. Ama i.ilkcmiz ve ha l kım ı z bakı ıııı nd:ın dişe dokunur bir degişiklik olmadı. Aksi ne, sö nıürge ci rg li bir savaşa hazırlanmakra olan ~öınürgeci Türk devlt?ti, yeni yeni tedbirleri<.: i şçi ve memurları dev lete bağlıyacaklarını ve ~aldın hir d. o ui'un vade- in san l arı sat ın alacaklarını, ö rnek ler çoğa lt ıl abi li r. F-abt bu örnekit-r bile, Parayla "izzet ve ikb,1l"le sömürgecileric halkımız arasında oluşan bl ın duv.ır­ • Jenetim nıl:k a ııizma~ı gi.içlend irildi. Her yeni gelen bir öncekini arattı ... " "/\. AP'ından SHP'sinc hangi burjuva partisi hliklinıet ederse etsin, tsast:ı deği­ ş en bir şey olmayacak . KlirJi sta ıı , bu günkü orın.ın y:ısala rıy l :ı yö nctilnıc:k istc:nc:cc k... ~ il ah~ız ~.wunnıa­ ur Kürdi~tan\h liralık bir fon verdi ler. Biiylecc, devrimci, yunse\ cr ak Kürdistan'da istihbarat agı güçlendirilmek isteniyor - s ı & ha l kı nııza dayatılan savaş devam cttirilccc:k. I ş t e 'tarihin tek errürü 'ne evet demek, diğer bir deyiş le \Ömiirgeci burjuva partilerim: oy vermtk, bu poli tih,ı } ı onaylamak demektir. " İ~tl! ,,ımLır~eci p.ırl.ınwııto­ nun .ırn.ı,· \\" i)k·vini .11;ıg.ı ve onu te)hir c:dL·ıılıu bildi riden dlıı.:u~.: ki ÖL.,ıl \l' ,ık.ır.ın y.ı nd.ı~l,ırı r.ıh.ıt.,ı; ol.ıc.ıktı. Sömurg~.:ci barbarlar, Ki.in ulu,unurı uy.ınışından, doğru pol i ıik:ıy l .ı TC'ye karşı her z,ıın.ın korkınu~ l.ır \C bunu engelleme ç.ıb.ıl.ırııı ı \Lıı·ckli diri tut· ıııu~l.ırdı r. Türkiyl•'dl· çok p.ınili ,j,. Güneydoğu'daki e~kiy:ıd.ı n ıe m iince,i n· 'oıır.l\ı kurul.ın, daha tehlikelidir. Bunl.ır, .ıdları ve progr.ınıl.ırı ne olur'>t•çiınleri boykot etmekle hal- !>.1 obun, rünı burju,·a panilckı deviere karşı ayakl.'ınJırı­ rinin Kürdist.ııı konu~u nda k ı vorlar. .. 0l'vlerinıi7. bunl.ırın Ju~üncclerınde nu.1no; iarkı başını ezectkt ir. . .·· d ı yerek bile o lın amı~ıır. Tam tersın~.:, korkusunu dile gwrdi. \Önıı.irgeci U\ gul.ım.ıd.ı, Kun Öza l 'ın konu~masından bir ulu~unun ınk,ırıııd.ı, ,bınııl.l.,­ kaç gLiıı 'onr.ı d:ı .ı ynı 1--ildiri yon \ ~.: yok ct ın e konu-.u nd.ı ler, d.ır k.ıp~anıl ı Ja okı. birbirkriyk y,ırı~.ı ~irıni~kr­ Kuzey KürJ isr:ın kentlerimk dir. Ku)k li\U7 bu p.ınilerin. dağırılmaya d evanı edild i. Ki.irdıst.ın konu~u d ı )ınd.ıki ''Sömürgeci burjuva parrik•- bin.1kıın konul.ırd.ı görü~ rinc oy vermeme! i, on Lı rı re~- l.ırklılıkları \·.ırdır. Burju\·.ı bir sav.ışaca kl ,ırınd.ın 3 demokratik hak ları nisbi de olsa, savunan bazı burjuva partilerin in Kürdistan'a yönelik politikalarını gözardı edip, onları tercih etmek, Kürdistan'ın bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşan parti ve örgüderin kendi varlıkları­ KÜRDISTAN ÜZERINE NAMELER! • Türkiye'nin en sadık dosdaolan ABD ve Federal Almanya da, Kürdistan sorununu resmi düzeyde, açık tar- değerlendirmeyi rı yap ıyor: Diğer yandan:" ... Kürdistan gerçekten var. yaklaşık 3 bin yıldır bölgede yaşayan Kürtler, CIA verilerine göre dünyanın en iyi gerilla savaş­ çıları arasında sayılıyor. .. " deıneyide ihmal etmiyor. Kuşkusuz bu anlatım "hayal" denen olay ın gerçekleşme korkusunu da içi nde saklı tutuyor. Yine Aralık ayı sonlarında , ABD Dış İşleri Bakanlığı yaptığı açıklamada; "Kürtler'in, Türkiye'de azınlık hakları" olduğunu ve kendilerinin (yani ABD'nin) bu konuda ''Türk hükümetini, rd .o rg "Kürt sorunu gerçekte NATO için politik bir yük oluşturmaktadır. Insan haktışmaya başladılar. Kuşkusuz ları, demokrasi ve özgürlük bu tartışmalar Kürdistan hal- gibi NATO'nun deger kavnı tartışmaya sunınaları kının hay rı na deği ldir. Ancak ramları, Türkiye'nin Kürt demekti r. sorun un vardığı boyutların sorununa barışçıl bir çözüm Amaç, sömü rgeciliği teşhir, göstergesi olarak ele bulması için yeterli nedentecrit etmek ve Kürdistan alındığında ve emperyalist lerdir. En azından böylesi topraklarından söküp atmakdevletlerin Kürdistan'la ilgili bir barış ve kültürel otonotır. Bağımsız ve özgür Kürdistan için örgütlenmenin gerçek oyunlarını kavramak ve ona mi Kürtler için istenebilir." Kürdistan h arirasın ı veren çözüm o lduğu nu halkımıza karşı duyarlı olmak aç ısı ndan önemlidir. ve Türkiye'de 8 Milyon(!) açık ve net olarak sunmak F.Alman savunma Kürd'ün yaşad ığın ı söyleyen gerekir. Kitleler düşmanlarını iyi tanımalıdır ve onun şah bakanlığının kara, hava ve dergi, bağımsızlık isteminin, deniz kuvvetleri için yayınla­ Kürtler için bir "hayal", dam arına neşter vurmak için dıkları aylık derginin Kasım ancak, Türkler için de bir hazırlanmalıdır. sayısı , Kürdistanla ilgili şu kabus olduğunu vurguluyor. GOYİ-KÜRDISTAN • Devamı sayfa 15 'te Yoldaşlar; mazdır. si va Dogal olmayan bu ve benzeri sorunlara bakıp, karamsarlıga, idealizme saplanmaktır. Dahası bir yıllık pratik faaliyetlerimizin sundugu kazarumlan ve elde edilen yeni mevzileri görmemektir." (H.Gel-Sayı 9. s.S) Yani bu zorluklara ayak uyduranlar devam eder, yapamıyanlar sahayı terk ederler. Bu durumlarda yaratılan bazı spekülasyonlar, bizleri hava! kırıklığına uğratmamalı ve moralimizi bozmamalıdır. Ben, bu bir yıllık yaşan­ tım sonucunda gerçek Kürt w w w şeyleri anlatıyor: çelişkimiz ve zorlukları onlarla paylaş­ ma muduluğuna da eriştim. Halkımızın kadınıyla dayanışma zemininin burası ve ülke olduğu inancına var- kadın sorunu ve olmamalı. Ayrı­ ca, bu çelişkiyi sorun haline getirip mücadele arkadaşianınıza engel olmamalıyız. Burada Kürt köylü kadınına gittiğimiz zaman, tanıdığı tek sorun; ülkesini paylaşmı ş olan sö mürgeciler ve yı llardır verilen mücadeledir. Yani cıns sömurusu tanımıyorlar. Bunu yazarken; bu sorunu kulakarkası edelim demiyorum, fakat, ön plana da dım. çıkarmıyalım. .a r Ulusal ve sosyal mücadeleler var olduğu sürece kadın örgütl e n mesi varlığını korumuş ve aktif olarak yer almıştır. Kadı n­ ların güçlü olarak örgütlenmesi ulusal kurtuluş mücadelelerinde büyük rol oynamıştır. Ancak, mücadele kendi zemininde olduğu sürece önem kaza nır ve başanya ulaşır. Bu inançla örgütümüzün vermiş olduğu "ülke zemininde mücadeleyi yükseltme" kararına uyarak, bir yıldır Ortadoğu'da bulunuyoruz. Bu süre zarfında; buradaki koşulların Avrupa koşulla­ rına uymadığını, mücadelede kararlılığın bu zor koşu­ llarda belli olduğunu pratik bize göstermiştir. Yayın organımııda da yayınlanan "TSK 1 Yaşında" başlıklı bildirimizin bir paragrafın­ daki şu açıklama bize çok ku YOWMUZ AVRUPAYA DEGiL ANAVATANA ÇlKlYOR! kadınını yakından tanıma Avrupa'da kadın hakları yapan arka- savunuculuğu daşlar; şunu unutmasınlar değildir Biz Kürt aydın kadınları eğer ulusal kurtuluş mücadelesi içinde yer a lı yo r ve " ..... mücadelenin oldu- ki, ulusal kurtuluş mücade- buna inanıyorsak, kocaları­ gu yerde sorunların olma- lesi veren bir halkın kadın­ mıza engel olmamak; aksisı do~al ve hatta kaçını!- ları olan bizlerin temel ne özellikle savaşa hazırlan- mak ve ileri atılmak zorunBu tarihsel bir görevdir. Bu görevin bilinçle amuzianmasında elbetteki yollar ayrılabilir. Avrupa'nın zevk ve sefas ını tercih edenler olabilir; ama, Avrupa metrepallerinde ki şi liksiz ve onursuz yaşa­ mı tercih eden lerin başka­ larını suçlarına ortak etmeye hakları yok tur. Yolumuz Avrupaya degil Kürdistan'a ç ıkıyor. -Yaşasın ulusal kurtuluş mücadelemiz! -Yaşas ın bu mücadele içinde yer alıp ona omuz veren dayız. k adın l arım ız! 5/ 11 /1987 SEYRAN-ORTADOGU 4 "HEDEFIMIZ, SADECE 'TÜRKIYE'DE EYLEM' DEGiL; SÖMÜRGECI BOYUNDURUCU PARÇALAMAKTIR" ~:: f t :ı:: :41:: ~:· ~, ·o/ . . ~ ıw·:~t:~ '*~: :*'1::~· ?.~;~· · :-::w -~ vXiıM~vHP.4$Plfg~~t~(Ri~~!Qıw~n'ncia ':Ç1-YI'r"'~şy\Vjst~ f&u~n dtsGln~ (TSK) MK Ge(!leJJ$t:kreted K.S~eh-tyold'ijla1..6eyrut'tıı f ~Ö~qj;ܧve~~.$3y~i)t~ıtıı: Ancıık:Ye~~ündwı'in 87. sayı!; ~ı~fa~~·~i!ıf~.u.4h:Hgj ~t'~~· }:~~~~f:i~~~~ .,~w~?l1k&Z~ =i&"ti~ ~--.:~». _ ~=~ .::!!~..~ıı. ihtiyacından Sömürgeciliğe, faşizme, sağlamak w w .a r si emperyalizme karşı mücadele içinde; reformizmle, tasfiyecilikl e ve''Avrupa bataklığı"nın sürekli olarak ürettiği çürümeyle cebelleşerek bugüne geldi. Gelinen aşamada TSK ideolojik, politik ve örgütsel inşa sürecini büyük ölçüde tamam l amış; yeni bir çığır açmış bulunuyor. Ki bunu, teorik tezlerimizin bilimsell iğinde, toplumsal pratiğ i n açıklığı nda; doğrulad ı ğı pol itik tesbitlerimizde; Merkez Yay ı n Organım ız Heviya Gel'e duyulan ilginin günbe gün artmasında; ve daha önemlisi, za manın hızlı akışıyla yarışan pratik faaliyetleri m izde görmek mümkündür. Ancak geli nen aşamada devrimci süreç yeni görevler dayatıyor. Bu görevlerin gereği gibi omuzlanması, aynı zamanda yeni bir dönemin kapı­ larını aralamayı zorunlu kılıyor. İşte hareketimiz, ideolojik öncülüğü n ön ku birliğini doğdu . Soru: TSK; İran, Irak, Suriye ve Türkiye'de varlığını gösteren Kürt sorununa, uzun vadede ne gibi çözümler öneriyor? Diğer bir deyiş­ le TSK nın uzun vadedeki hedefleri nelerdir? Cevap: Önce şunu belineyim ki, Kürt sorunu, sadece adını andığınız devletlerin bir iç sorunu değil; bölgesel, hatta uluslararası boyutları olan bir sorundur. Bu temelden hareketı eden TSK, h erşeyden önce sorunu çözümünü ülke esasına göre ele al yor. Kürdistan'ın önünde bulunan tarihsel devrim aşamasını, ulusal demokratik devrim olarak belirliyor; Sömürgeci b oyunduruğu parçalam yı, ülkemizde bağımsız, özgür demokratik bir toplum kurmayı hedefliyor. Nihai amacımız, devrimi kesinti demokratik va soru: TKSP-Roja Welat ve KİPGBK'nin çal ışmalarını birlikte sürdürme kararları yeni bir olgu. TSK 'nın oluşumu hangi aşamada? Cevap: Tevgera sosyalist a Kurdistane ağır yenilgi döneminin çetin koşulları içinde, birlik geleneğin i n son derece zayı f olduğu bir zeminde, ülkemiz işçi sınıfı ve emekçi devrimci ilkelerde yığınlarının w gördüğü yetk inleşmeyi sağlamak, düşmanın amansız saldırı larına daha değişik yöntemlerle yanıt vermek, daha etkin araçlarla yığınlara seslenrnek ve bu dönemi kazanmak göreviyle karşı karşıyad ır. Bu konuda yoğu n bir siyasi ve askeri hazırlık içinde bulunan örgütümüz kapıları­ nı araladığı bu yeni dönemi de kaza- nacaktır. rd .o rg t JW%..~ ;,'i'f J)ap~q,~qn~~i&~'i%tl~~$ln,ge!Çı$pc~,ary,t@91~';la§Hr:\k uğratmamak , ülkede sosyalizmi inşa etmektir. Ayrıca devrimimizin belirli bir aşamasında, parçalanmış olan ülkemizin birli~i de gündeme gelebilir. Hareketimiz böyle bir olasılığı gözden uzak tutmuyor. Ve savaş ı­ mında bunu dikk:ıte alıyor. Soru: TSK, uzun vadedeki hedeflere ulaşma yolunda ne gibi ana stratejiler benimsiyor? Cevap: Devrimimizin stratejik hedeflerini belirleyen bugünkü somut tarihi, iktisadi ve siyasal koşullar, aynı zamanda savaşımımızın gelişme yolunu belirliyor. TSK, daha kuruluş aşa· masında bu gerçeği bilince çıkarmış; çalışmalarımızı yoğun laştıracağız. İkincisi, özellikle Türk devletinin damarlarını oluşturan ekono- w w w .a r si v ak hayat rg ne, PKK da dahil yurtsever konumlarda bulunan tüm Kürt örgütleriyle, sıkı bir dayanışmanı n örülmesi gerektiği ne inanıyor ve örgütlerarası ilişkilerin iyileşt irilmesi için yoğun bir çaba harcıyor. Ne var ki, bize bağlı olmıyan nedenlerden ötürü iliş­ kilerimizde yayın, enformasyon alış­ verişi, dar ve tekil eylem birlikleri düzeyini henüz aşm ış deyiliz. Ama örgütlerarası sorunların kazandığı boyutlar karşısında, bu bile olumlu bir şeydir. Çü nkü bu yolda sürdürdüğümüz çabalarla, örgüderarası ilişkil erin iyileştirilmesi sürecine önemli katkılarda bulunduğumuz tartışma götürmez. Soru: Gerek parasal destek açısın­ dan, gerekse stratejik destek açısın­ dan bölgedeki di~er güçlerle herhangi bir anlaşmanız var mı? Bölgedeki diğer güçlerden beklentileriniz var mı? Cevap: Hayır, ne parasal ve nede stratejik destek bakımından bölgedeki güçlerle herhangi bir an laşmamız yok. Biz, herşeyden önce halkımızın öz gücüne inanıyor, halkımızdan destek alıyoruz. Kuşkusuz bu, başta Kürt ulusal güçleri olmak üzere, bölge ve dünya barışsever, ilerici, antiemperyalist ve demokratik güçlerin desteğine ihtiyacımızın olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine bizim onlara, onların bize ihtiyacı var. Bölge ilerici güçleriyle ilişkilerimiz ve karşı­ l ıklı dayanışmamız da, bu temelde d. o Soru: Bu ana stratejilerin paralelindeki eylem biçimleri belirlendimi? Cevap: Evet. kapılarını araladığımız dönem, halk savaşı stratejiınİzin ilk aşamasını oluşturan silahlı propaganda dönemidir. Bu dönemde, öncelikle ülke zeminindeki siyasal mik ve askeri tesis ve üslere yönelik askeri eylemler örgütleyeceğiz. Eylemlerimiz, hem TC'nin Kürdistan halkımıza dayattığı terör ve saldırılara birer yanıt olacak, onun otoritesini sarsacak, onu zayıflatacak; hem de halkımıza güven verecek ve siyasal çalışmalarımız için yeni olanaklar sağlıyacaktır. Soru: Eylemleriniz hangi bölgelerde yo~unlaşacak? Yalnızca Türkiye'de mi, yoksa Kürt halkının ya~a­ dı~ı diger bölgeler de sözkonusu mu? Cevap: Eylemlerimiz, elbetteki esas mücadele alanımız olan ülkemizin kuzey parçasında ve Türkiye metrepollerinde yoğunlaşacaktır. Kürt halkının yaşad ığı "diğer bölgelerde" eyleme girişmeyi düşünmüyoruz ayrıca buna gerek de yok. Çünkü ülkemizin her parçasındaki mücadele kendi seyri içinde gelişiyor. Ancak ülkemizi bölü şen bölge devletlerinin ortak saldırıları karşısında, ülkenin kurtuluşu için yola çıkmış devrimciyurtsever tüm Kürt örgütlerinin ortak bir savunma stratejisi geli ştir­ meleri ge reği ne inanıyoruz. Soru: TSK' nın diger Kürt örgütleriyle, özellikle de PKK ile ilişkileri ne düzeyde? Cevap: Tevgera Sosyalist a Kürdista- ur devrimimizin bağımsız gelişme yoluna uygun olarak silahlı mücadele stratejisini benimsemiş ve gerilla savaşı­ na dayalı uzun vadeli halk savasının örgütlenmesini önüne görev olarak koymuştur. Kuşk usuz bu, barışçı mücadele biçimlerini red ettiğim iz anlamına gelmiyor. Aksine her türlü mücadele biçim ve araçları ndan ustaca yararlanmayı zorunlu kılıyor. gelişiyor. Soru: TSK şu anda, Türkiye'de ya da diğer ülkelerde kitle deste~ine sahip mi? Cevap: Evet TSK başta ülkemiz olmak üzere, Türkiye, Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerinde yaşıyan insanlarımız arasında belli bir kitle desteğine sahiptir. Zaten hareketimiz, sınırlı da olsa belli bir kitle desteğine sahip olmasaydı, binbir türlü güçlükle boğuşarak zamanın hızlı akışıyla yarışamazdı. Kaldı ki, daha da önemlisi kitlelerden ald ığımız desteğin gün be gün artmasıdır. K.Saleh Tevgera Sosyalist a Kurdistane Merkez Komitesi Genel Sekreteri 6 1 ' de genel sekreterlerini başkent Ankaraya yolladıla r. Sonuç olarak; 29 Kasım erken seçi mlerinde de işçi sını­ fı hareketi adına yola çıkan lar, i şçi sınıfına yol göstermediler. Bağımsı z bir politika ortaya ekonomik politikanın sonucu olan aç lık , işsizlik ve baskıların ani patlamalara sebep olabileceğini basına yansıt­ maktadırlar. Bunları şimdiden rg görmek ve doğacak fırsatları biçimde ıyı en Denenınişi koyamadılar. görevi, değerlendirmek denediler. Dün Ecevit mavisi- demokrasi güçlerine kendisinin peşinde koşturul an i şçı ni dayatmaktad ır. Yaşamın sınıfı ve emekçi halk ı mıza, bu her alanında gelişen muhalefegün de SHP ehven i şer olarak ti toparlamak, ö ncülüğün e sunuldu ve sunulmaya devam yetişınek, ami-somurgeci, ediyor. Kuşkusuz bu politik anti-faşist mücadelede devrimtutum, sol siyasal güçlerin ve ci bir kan:ıla kanalize etmek özellikle hiçbir zaman iktida- için, azimle ve kararlı l ıkla ileri rı hedefierneyen reformistle- atı lma k gerekiyor. İşçi sı nıfı­ rin , kendilerine güvensizliği na, emekçi kesimlere ve bir içinde taşımaktadır. İşçi sını­ bütün olarak Kürdistan halkı­ fının ve emekçi halkımızın, na güven vermenin ve mevcut kendilerini anlıyamıyacağı toplumsal muhalefeti kazankuşkusu, bu politikada gizli- manın yolu budur. Bu yolda dir. radikal adımlar atmanın elbet· Oysa Türkiye'nin şu anda- te bir takım riskleri olacaktır. ki ekonomik ve siyasal tablo- Ancak, uzlaşmacı tutumun da su, Özal iktidarının çok doğuracağı sonuçların daha az büyük zorluklarla karşı karşı­ riskli olmıyacağını akıldan ya olduğunu açıkça göster- çıkarınamak gerek. mektedir. Burjuva politikacı­ ları bile Özal'ın iktidarı beş yıl * * * sürdüremeyeceği , uygulanan si v ak köy koruy uculu ğu sistemin- demokrat dergi çevreleri, den, somurge valisinden bağımsız sosyalist adayları nefretinin ifadesidir. Ulusal desteklediler. Bu çalışmalarla muhalefetin gelişki nl iğinin dar bir çevrede bile olsa, burgöstergesidir. Zaten seçim juva partiler teşhir edildi, sosçalış mala rı süresince Kürk yalizm propağandası yapıldı. sorununun değişik çevrelerce Bu kesimin dışıdaki sol siyasi gündeme getirilmesi de böyle güçlerin büyük bir çoğunluğu bir potansiyeli kendi hanesine SHP'yi destekleme kararıyla aktarma isteminden kaynakla- ortaya çıktılar. Hatta bazıları nıyo rdu . ANAP dışında tüm burjuva muhalefete oy verilmesi Kısacası Kürdistan sorunu, içerde ve Dünya kamuoyun- doğrultusunda çağrılar yaptı­ da kendisini daha yaygı n bir lar. Burjuva muhalefetin bile biçimde tartıştıracak ve seçim boykotunu tartıştığı bir sömürgeci faşist devletin kor- dönemde, seçimlerde "burjukulu rüyası olmaya devam va partilerine oy yok" diyenedecek. leri "sol" sekıerlikle suçl ad ı­ lar. Vs. demokrasi güçlerine Seçimlerden çok büyük düşen görev beklentileri olanlar da vardı. Sol güçler erken seçi mlerle TKP ve TIP iki yıldan beri ilgili ayrı ayrı tavır takındılar. yaptıkları hazı rlıktarla biri ik burjuvaziye Değişik politikalarla ça lışma­ programlarını sürdürdüler. Tüm hoş görünecek bir biçimde larını demokrasi güçlerini anti-faşist değiştirdiler. Halklarımızın mücadelede birleştirebilecek taleplerine cevap vermiyen, bir örgütlenme olmadığından, oldukça geri bir proğramla, devrimci muhalefet sesini diger "Sol Birlik" ortaklarını yeterince duyuramadı . Türki- da ekerek, resmi yollardan, yede yayınlan makta olan bazı resmi bir parti olabilmek için d. o sayfa ur Baş tarafı FRANSIZ REHBER "KÜRTÇÜLÜK PROPAGANDASI"NDAN BEŞ YIL A~IR HAPiS CEZASINA ÇARPTIRILDI w w w .a r verilerek tahliye edilmiş. Diyarbakır devlet güvenlik Caraminot tahliye olduktan mahkemesi (DGM) 8 Aralık 1987 günü, Fransız turist reh- sonra esrarengiz bir şe kilde beri Michel Caraminot' u Fransaya kaçm ıştı. Bu kaçışın Ermeni sırrı bir dönem kamuoyundan ve "Kürtçülük propağandası" yaptığı gerekgizli kaldıysa da, rehberin ceza ~·esiyle, Türk ceza yasasının yemesiyle birlikte yaptığı 142/3. maddesi gereğince S y ıl açıklama, Özal iktidarının çifağır hapis cezası na çarptırdı. te sıdandartlı, ikiyüzlü politiBeraberindeki 20 kişilik kasını birkez daha, açığa turist gurubuyla, turistik gezi- çıkardı. ye çıkan rehber Caraminot, Fransa'nın Nantes kentinUrfa'da kiJiselerin "ermeniler de yaşayan Caraminot, cezası ta rafından yapıld ı ğını " söylebasın kesin l eşi nce yaptığı miş, ay rıca turist kafilesine top lam ıs ında kaçışını ve kenKürdistan tarihinden de bah- disine yapılan uygulamaları setm iş. Bu, onun için "büyük şöyle açık ladı : bir suç" teşkil etm iş. Ve hak"Özal, bana yardım için, kı nda dava aç ıl arak 7 Haziran Fransız Başbakan 'ı Chiac'a 19!l7 tarihinde Urfa'da tutuk· söz vermişti . Bunu bana lanmasına neden olmuş. Daha bizat Chirac açıkladı." Carasonra Diyarbakır DGM'ye minot başbakan Özalın bu sevk edilen rehber, tutuksuz i kiyüzl ü l üğü hakkında da şöy­ olarak yargıla nm asına karar le diyordu: "Oysa Türkiye'de seçimler yapıldı. Başbakan Özal, bu seçimlerin Türkiye'de gerçek demokrasinin yerleşme­ si için ilk adım oldugunu öne sürdü. Bu durumda aklıma sadece iki ş ık geliyor; ya Özal Türkiye'de hiç bir şeyi kontrol edemiyor, ya da, içeriye başka, Avrupa'ya baş· ka konuşuyor. Özal, son kez Berlin'de Fransa Başbakanı Chirac'la biraraya geldiginde, benim olayımdan s ıkıntı dosyamda, duydugunu, aleyhimde somut bir şey bulunmadıgını ve sorunun en kısa zamanda bir çözüme kavuşacagını söyleyip, bana söz vermişti. Fransa'ya kaçı­ şımdan üç gün sonra, Fransa Başbakanı tarafından kabul edildim. Chirac bana, Türkiye Başbakanı ik görüş- tüm, iki ta raf da sessiz kalır­ sa, olay ın kapanmasında an l aştık' dedi. (Hür. gaz. 9 Aral ı k 1987) kendisine Mahkemenin verdiği ceza karşıs ında tepkisini dile getiren ve açıklama­ larıyla bürokrasinin oyunl arı­ nı sergiliyen Caraminot , şöy· le devam ediyordu: "Oysa, hem Fransız Büyükelçiligi yetkililerine ve hem de bana kısa sürede heraat edecegime dair söz verilmişti. Benden sadece, Fransa'da konuşma­ marn istenmişti. Ben ise tam aklanınayı beklerken beş yıl a mahkum oldugumu duyuyorum. Olacak iş de.~il. Bu karar, Başbakan Ozal 'ın Avrupa'ya dönük vaatlerinin yüzünde patlayan bir şamar sanki. " (agg) ., rs iv ak ur d. o rg 7 w w w .a KÜRDiSTAN TARiHiNDEN BIRKAÇ SAYFA GİRİŞ Hiç şüphesiz ki, Ortadoğu'nun en eski halklarından birisi de Kürt halkıdır. Bu araştırmanın amacı, Kürt halkının köke- nini, geçirdiği evreleri, sosyal yaşamını ve tarihini detaylarıyla incele mek değildir. Bu yazının amacı, Kürt halkı­ nın tarihin i kısa ve öz o larak ele alıp incelemektir. Ancak şu nu da belirtmek gerekir ki, böylesi ciddi bir araştırma yı detaylarıyla yapmak gereklidir. Bu konu Kür- distan siyasi hareketlerinin ve tarihçilerinin önünde görev olarak duruyor. Biz, bu araştı rmamızın, gelecekte yapılacak araştırmalara bir malze me olacağını umuyoruz. G ünümüzde Kürdistan ulusal ve sosyal Kurtuluş mücadelesi önemli,ciddi ve karmaşık bir süreçten geçiyor. Böylesi bir ortamda bu sorunu ele almamızın çeş itli nedenleri vardır. Daha doğrusu böylesi bir araştırma hem gerekli ve hem de zorunludur. Çünkü, geçm işi araştır­ madan, ondan önemli ve öğretici dersler çıkarmadan , geleceği açıklamak, olayları kavramak , yorumlamak, aydınlığa kavuşturmak mümkün değildir. "Bir şeyi bilmek için, bütün taraflarını, bütün baglantılarını ve ara ba~lantıla­ rını iyice kavramamız, incelememiz gerekir. Bunu tam başaramazsak bile, 8 " ... Doktrinerlerimiz, bir yandan çelişmelerin evrenselliğin i ve çeşitli şey­ lerin ortak niteliklerini tanı olarak ögrenmeden önce çelişmel erin özelliklerini ve Kürtlerle ilgili, bu güne kadar, yüzlerce hatta binlerce kitap veya büroşür yazıl­ mıştır. Örneğin; Prof. Qanade Kurdo'nun belirttiğine göre, Moskova'da 1963 yılında basılan I.S.Musaelyan'ın Kürtlerle ilgili Bibliografik kitabında 2668 makale ve kitap adı geçmektedir. Bunlardan 1497'si Sovyetler Birliğinde , diğer 1171 tanesi de Avrupa'da basılm ış· tır. Avrupa'da basılanlar da, hemen hepsi İngilizce, Fransızca ve Almancadır. Bu rakamlara Türkiye, İran , Irak, Lübnan, Suriye ve Mısır gibi Ortadoğu ülkelerinde basılan eserler dahil değildir. Kuşku­ suz bu ülkelerde basılan eserler de dahil edilince yukarıdaki rakam bir hayli kaba- w .a w w Yukarıdaki alımıda dile getirilen önemli noktalar, bugünkü aşamada Kürdistan siyasi hareketleri için geçerli olduğu bir gerçekliktir. Tarihimiz incelendiğinde, önemli ve öğretici sonuçlar elde edilecektir. Buna rağmen çoğu siyasi hareketlerimiz ya tarihin bize sunduğu gerçekleri görmezlikten geliyor, ya da bilinçli veya bilinçsizce gerçekler başaşağı ediliyor. Oysa böylesi bir araş- rg Karda kabilesinden söz eder ve M.Ö.2200 yı llarında Ur padişahı Kmil Sin (kemil Si n), Kurde toprağı nı prens Verdenner'e bırakmıştır. 1370'te H itit Padişahı Şubilkubme, Gurde ad ında bir topluluğun adını anar. Daha sonraları Asur Kitabelerinde Kardaka Yayiasından ve Kurcie, Kurci topluluğundan sözedilir. .. " (5) "Bilinen yazılı ka,ynaklar, Butilerin faaliyetlerini .... M.O. 3.000 yıllarına ulaştırır. O tarihte Enınatum ad lı Guti padişahı, Elamlılarla savaşmıştı , Lugalzakis adındaki Guti Padişahı M.Ö. 2900 Yılında Sümcr ve Erux (Eruh) Padişahı olmuştur." (6) "Tarihin ilk çağla rında Zağros dağları havalİsinde Ari ırktan bir dizi halklar yaşamaktaydı. Bunlar "Lulu", "Guti· Cuti" Hardi-Khaldi", "SubariHurri"lerden oluşmuştu. Aylamiler ise bunlara oranla Güneydoğunun uzak bölgelerinde otururlardı. Dil yönünden bazı benzeriikiere bakarak bazı doğu bilimciler bunların Kafkasya soyundan olduğunu ileri sürerler. Aylamiler dışın­ da saydığım öbür halklar Kürtlerin en eski atalarından bir bölümü olarak kabul ediliyor. " (7) rık olacaktı r.(3) Bizce Kürdistan tarihi ile ilgili en önemli ve karmaşık konu, Kürtlerin kökeni ile ilgili olandır. Çünkü bu konu üzerinde çok araştırma olmasına rağmen, değişik görüşler ileri sürülmekte ve bu konuda kesin bilimsel bir sonuç elde edilememektedir. Ancak, bu konu ile ilgili son zamanlarda yapılan araştırmalar ve kazılar sonucu elde edilen veriler, bu konuya ilişkin karanlıkta kalan bazı konuları aydınlığa kavuşturmakta ve kuşkuları gidermektedir. rs tek tek şeylerin özel niteliklerini incelememiz gertıini, öte yandan, bazı şey­ lerin ortak niteliklerini ögrendikten sonra henüz iyice incelenmiyen ya da yeni ortaya çıkan somut şeyleri incelemeye devam etmemiz zorunlulugunu anlamamaktadırlar. Bizim doktrinerlerimiz çok tembel; somut şeylerin yorucu incelemesinden kaçınıyor, genel dogruların boşluktan çıkıp geldi~ini sanıyorlar ve bu do~ruları halkın kavramıyacağı boş formüller haline çeviriyarlar ve bu halleriyle insanı dogrulara ulaştıracak normal yolu ya büsbütün inkar ediyorlar ya da başa­ şağı çeviriyarlar... (2) KÜRTLERiN KÖKENi "lagaş kıralı Adacinari M.Ö. 2400 yı lla­ rında d. o İnsanlık tarih i, sınıfl arı n ve halkların mücadele tarihidir. İlk insan toplumu olan ilkel komünal toplumdan sosyalist topluma varıncaya kadar, toplumlar, değişik toplumsal evreleri yaşamıştı r. Bu süreç, bin yılları kapsıyan uzun bir tarihi süreçtir. İnsanl ığın bu gün yaşamakta olduğu en üst toplumsal aşamaya, yani sosyalizme, varı ncaya kadarki geçen sürede, toplumsal ilerlemeye tüm dünya halklarının katkısı olduğu gibi, Kürt halkının da şu veya bu ölçüde katkısı vardır. Günümüzde hala bazı halkların bağımsız ve özgür olmadıkları bir gerçektir. Ancak bu gerçeklik, sözkonusu halkların kendi bağımsızlıkları ve özgür· lükleri için mücadele etmedikleri anlamı­ na gelmiyor. Tanı tersi ne, bu halkların da tarihi, kanlı mücadeleler tarihidir. Bağımsız ve özgür bir yaşamdan yoksun olan ve uluslararası sömürge statüsünde bulunan Kürt halkı da, günümüze dek bağımsızlığına ulaşamamışsa, bunun, ekonomik, siyasal ve toplumsal neden· leri vardır. Ve bu nedenleri de ulusal ve ulusl ararası planda ele almak gerekir. tırmada başvurulacak yöntem, devrimci yöntem yani diyalektik yöntem olmalıdır. Duygusallığa kaçarak ya da varolan somut gerçeklikler inkar edilerek bir yere varılamaz. Araştırmada elde edilen somut sonuçlar acı olabi lir, hoşumuza gitmiyebilir; fakat gerçekleri olduğu gibi görmek ve ondan önem li dersler çıkar­ mak zorundayı z. Bu, aynı zamanda devrimci bir tahlilin gerckliliğidi r. Bu kısa girişten sonra, asıl konumuza dönebiliriz. ur en ak katılı~a karşı iv çok yanlılık, hata ve iyi garantidir." (1) Kürt kelimesi tarihte ilk kez Yunanlı tarihçi ve komutan Ksenefon tarafından "Onbinlerin Dönüşü" adlı eserinde yazılı olarak kullanılmıştır. Ksenefon bu eserinde M.Ö. 400-401 yıl ında şimdiki Kürdistan'da karşılaştığı Karduki (Car· duchi) kavminden bilgi veriyor ve bunların şimdiki Botan'a kadar uzandığını anlatıyor. (4) Kürtlerin ataları olarak kabul edilen ve ilk kez Ksenefon tarafından yazılı olarak anılan bu Kardukiler, diğer birçok tarihçi tarafından da kaynak olarak kullanılmış­ tır. Değerli Kürt araştırmacısı M.Emin Zeki Bey, Kürtçe olarak yazdığı "Kurdistan Tarihi" adl ı eserini hazırlarken Ortadoğu dilleri dışında sadece İngiliz­ ce, Almanca ve Fransızca dillerinde bası­ lan Kürtlerle ilgili 250 eserden yararlandığını belirtir. Ayrıca kendisinin de bu konuda yaptığı özel araştırmalar sonucu, belirli bir neticeye vararak Kürtlerin ataları olarak kabul ettiği toplulukları belirli yerleşim bölgelerine göre gruplandırır. Biz de M.Emin Zeki Bey'in bu derli-toplu ve bilimsel görüşlerini olduğu gibi aşağı ya aktarıyo ruz: "M.Ö. IX ya da X. yy .larda (Curzon bunu M.Ö XX.yy'la kadar çıkarıyor.} Him-Avrupa ırkından Zağros bölgesine göçler başlıyor. Bazı tarihsel nedenlerle buraya göç eden Ari'ler, şimdiki Kürdistan'da yaşayan adlarını sayd ığımız halkları eğemenlikleri altına alıyorlar. Onlar da bu göç eden ve yine aynı ırktan olanlarla kaynaşıp birleşiyorlar. Göç edenlerin içinde en güçlüleri, Medlerdi. Medler, bu bölgede Urmiye çevresinde yerleştiler. Daha sonraları Persler, Maniler, Persiyuyiler gibi Ari ırktan olan diğer 9 halklar da bu çevreye göç ettiler. "Kurti" sözcüğü arasındaki ilgiyi araş­ Elde edilen tabiederden birisinde Guti-Cuti sözc üğü okunuyor; yine elde edilen bir başka tablette ise Kurti sözcüğü ne rastlıyoruz. Bir başka tabiette ise Kutilerin büyü k bir aşireti kabul edilen Kaurhi sözcüğü geçiyor. Kortiyo ve Korti sözcükleri arasında inceleme yapan Doğu Bilimcilerinin birçoğu bu n ların biribirinin aynı olduğunu kabul ederler. "Kürt Lafının Dil Yönünden Ilgileri" kitabında Dreyffer, bu konudaki geniş incelemesi sonucunda şu kanıya varıyor: "Karda, Kardohi, Kortohi, Gurdi, Kardak, Sirti, Kirti, Gordiya, Kardo, Kardaviye, Koti, Kardaya, Kartavaya sözcükleri ve benzerlerinin hepsi bir kökene dönmektedir. Her ne kadar okunuş ve söyleniş yönünden birtakım ayrı­ calıklar varsa da, bunlar sonuç olarak aynı anlamı taşırlar. Bu değişiklik okunuşlarda, u lusların dil ayrılığı neden iyle sözcüğün aslını kendi dilleri gereği değişik biçimlerde söylemelerinden, bulunan eski eserlerin okun masından doğan güçlüklerden oluşmuştur." der. Bunun sonucu olarak da adı geçen doğu bilimci Ksenenfon'un karşılaşmış olduğu Karduların ve Sümerler ile aynı devirde yaşamış Kardailerio şimdiki Kürtlerin asılları oldukl a rını kabul eder. Bununla birlikte Zağros halklarının çeşitli savaşlar, göçler ve ilişkiler sonucunda azırnsanınıyacak biçimde birbirleriyle kaynaşıp , karıştıklarını da kabul etmek zorundayız. .a rs i götürmüştür. w w w 2-) Guti veya Cuti'ler-Cudi'le r: Gutiler de Zağros bölgesinde ilk yaşa­ yan lard ır. M.Ö 2649 y ıllarında Sümer ve Akadlar'ı yenerek ülkelerini işgal ettiler. Bu bölge 125 yıl onların yönetiminde kaldı. Nipur 'da elde edilen bir belgede kırallarından 25 tanesinin adları yazılı­ dır. (8) Legeş'lerin de Guti'lere boyun eğdiği ve Gutilerin son kıralı Tirigan'ın zamanında bunların yönetimine girdiği bilinir. M.Ö 2574 yılında, Urlar Akatta Gutilere saldırdılar, onları yenerek Zağros bölgesinin dağlık böll$.elerine çekilmek zorunda bıraktılar. M.O 18.yy başlarında Kassitler (Cossaeans) Babile saldırdıklarında Gutilerin de bunlarla birlikte olduğuna tanık oluyoruz. Ayrı­ ca Asur kırallarından Şairnanasır ile Gutiler arasında da şiddetli bir sav~ oluyor; Gutilerin eğemen oldukları alanlar Ermcoiyeden Kimuhi-Tur-Abidin'e kadar uzanıyor; bu çevre de onların vatanı kabul ediliyor. Şimdi "Guti, Cuti: Kuti" sözcüğü ile 4-) Haldi-Urartu: Bunların Küçük Asya'nın doğusundan geldikleri sanılıyor. Geliş tarihleri bilinmiyar. Asurilerden gelen söylemilere ve eski eserlerden elde edilen bilgilere göre; Khaldilerin kurdukları devletin sı nırı kuzeyde Alexandr Po!, batıda Fırat nehri, güneyde Revanduz, doğuda Urmiye gölüne dayanıyordu. Bir ara Suriyen in güneyine eğerneo oldular. B~kenderi Van (Tospas) idi. İlk kıralları olan Sardorıs ' ın (M.Ö 840 yılın da bu kenti kurduğu sa nıl ıyor. Bu devlet M. O 7.yy'ın sonlarına doğru Medterin saldırısına uğradı. Bundan sonra Ermeniterin yönetiminde kalan Khaldi (Haldi)ler, bu iki devletin içinde kaynaşarak eridiler. (9) ku 1-) Lulu veya Lulubum'lar: Bu halka ilkin Süleymaniye, Şehrezur ve Zahav'da rastlandı. Bunlar Guti'lerle kayn~arak Hilvan (Halmon) bölgesine ve Kerkük'e kadar yayıldılar. Kerkük bölgesinde bunlara ait eserler elde edilmiştir. Bu belgelerden birisi yazılı bir tablet olup, Akad Kıralı Naram-Sin zamanında yazılm ıştır. Macar Adınon­ des bunu Karadağ'da Gaver Geçidinde buldu. İkincisi de Zahav'da bulundu. (Bu tabietierin birincisi M.Ö.37.yy'dan, ikincisi ise, 28.yy dan kalmıştır.) Bu da yazı­ lı ve işlemeli bir taştı ve Lulu'ların Kıra­ lı Aninu-Banini zamanında yazılmıştı. Bazı delillerden anlaşılıyor ki Asur'ların bazı yöneticileri ve kralları da Lulu'lardan oluşmuştur. Spayzer'e göre Lulu'ların bir bölümü de Suriye'de yaşa­ m ıştır. Asur kırallarından Nasırpol devrinden kalan belgelere göre Luluların uygarlıkları ve çeşidi sanatlardaki ilerlemeleri anlatılıyor. Öyleki Asur Kıralı bunların sanatkarlarından ve bilim adamlarından bir bölümünü kendi ülkelerine va A-) Sirndi yeniden geriye dönerek Zagros halklarının birinci tabakasını, ilk önce burada olanları iceliyelim: Antifanos, doğu ya yaptığı seferde Kusilerin ülkesinden ve Peli Tenk denilen geçitten geçti. Kusilerin Miladi 1. yy'a kadar yaşadığı ve şimdiki Lerların kökleri oldukları kabul edilir. Kuslerin güneyi ndeki aşi retleri nde, Aylami'ler bir süre eğerneol ik kurdular. rd .o rg tıralım: 3-) Kasayı-Kusi-Kuş: Bunlar da Zağros kavimlerinden biridir. Şimdiki Kirmanşah bölgesinde yaşı­ yorlardı. Sonraları Zağros dağlarını aşa­ rak Babil çevresine geldiler. Akatlar bunlara Kosu adını veriyorlardı. Nitekim Kitab-ı Mukdaste'de Kuş adı ile anılır­ lar. Bir süre sonra bu kavim, Babili işgal ederek Kodaniyaş adı ile önemli bir devlet kurdular. Sonraları M.Ö 7. yy' da Senharipiiter bunlara saldırıp bozguna uğrattılar, o nları yerlerini terk etmek zorunda bıraktılar. Böylece Kusiler, şim­ diki Loristan'a göç ettiler. Burada yeniden güçlenip yönetimlerini sağlaml~tırdılar. İran'daki Ahminiye devleti ile iyi ilişkiler geliştirdiler. İran'dan Babil' e gitmek isteyen Ahminiyeliter bunlara geçit ücreti ödemekteydiler. Bunlar Büyük İskender ile şiddetli bir çatışma yapt ılar. Romalı kumandan 5-) Subariler: Bu kavim varlığı nı "Logal-AniMondu" devletinin zamanından kalma elde edilen eserlerden öğreniyoruz. Ki, bu yapıtların tarihi M.Ö XXX. yy'a dek varıyor. Eğerneo oldukları yerin sınırı; kuzeyde Aylamilerin ülkesine ve Amanos dağlarına dayanıyor, güneyde Suriye'yi içine alıyor. Asurilerden kalan belgelere göre ise, bunlara Subaro adı veril iyor. (Spayzcr, "Mezopotamyadaki Halklar") Bunlar, uzun zaman Asurlarla savaşıyor ve onlara birhayli kayıp verdiriyorlar. Asurluların son larına doğru Subari devletinin adı kayboluyor, bunun yerine "Nayri" diye bir halkın adı çıkıyor. Nayrilerin ,Su barilerio bir kolu ya da aşireti olması olasıl ı ğı var. Hakkari, Şerndinan bölgesinde Nayrilerle ilgili eserler bulunmuş­ tur. Yine Kusilerin ya da Subarilerin bir kolu olduğu üzerinde anlaşmazlık bulunan Mittani !erin H abur ve Beli h nchirleri arasında kesin olarak bilinmektedir, bunlar M.Ö 1500 yı llarında bu bölgede devlet kurmuşlardır. B-) Sirndi de ikinci tabaka: Medler ve onlara baglı olanları inceliyelim. Ünlü tarihçilerden Harvi Robens ve H anry Bristyd, bu kavimterin birbiri- lO w w w 2-) Nayri-Nehriler Bunlara da Asurlar yoruz. Daha önce de zamanında rastlı­ söylediğimiz gibi başka Mısırlıların bu halka "Nahari"ler Kira b Mukaddes'te ay nı kavme "Nahara-Aram" adı veri ldiğini anlatır. Lululara gelince; bunlara da "Nullu, Lulubum, Lolomi" adları verilmişt ir. Medlere de, "Miyd, Mad, Amad, Mıd, Med" adları takılmıştır. Bunlar gibi Kürt ulusuna verilen adların da çeşitli uluslarca değişik olarak okunduğunu, eski eserlerden, belgelerden elde edilen adların okunuşundaki değişikliklere uğradığını görüyoruz. Örneğin; Sümerler tarafından Kürtler' e Goti, Cuti, Cudi adı verilmiştir. Asurilcr ve Aramiler tarafından Kürt'lere "Goti, Kuti, Garri, Karda, Kardaka, Kardan, Kardak" adları verilm iş­ tir. Yine Kürt'ler İranlılar tarafından; "Kortiyo, Sini, Korhaha" adı ile adlandırılıyordu. Yunanlılar ve R omal ılar ise Kürt'ler için Kardohuy, Kardak, Kardüki, Kardakay sözcüklerini kullanıyorlar­ dı. Ermeniler tarafından Kürt'lere; Kardoin, Ki h, Ki h, Kerhi, Korhi adları veriliyordu. Araplar ise Kürt'ler için; Kürdi, Kardoyi, Bakarda, Kerraviye, Curdi, Cudi adlarını veriyorlardı, şimdi de çoğul biçimi ile Ekrat sözcüğünü kullanmaktadrlar. Bunlar tek bir Doğu Bilimcinin incelemeleri sonucunda elde ed ilmiş deği ldir. Birçok uzman Doğu ilirncinin geniş incelemelerinin sonucudur. Yine Spayzer, Haldi, Kaldi ve Kaydoyi ad ları ile adlandırılan Haldileri de Kürtlerin sını fına dahil edip, kökenierinin Kürt olduğu nu kabul ediyor." (ll ) rd .o rg dediğini, ku 3-) Kardular (Kardohi) Bu kavim hakkında iki görüş vardır. Birincisi; bu adın, Goti'nin sonradan değişerek bu biçimi alması ve bunların eski Gotiler olmasıdır ki, bunlar birinci tabakadaki halkiara dayanırlar. Asurlar devrinde bu ad Goti, Korti biçiminde kullanılırdı ... İkinci kurama göre ise bunlar, ya Medterin ve Perslerin son göç ettikleri ve yerleştikleri bögelerine geldiklerinden sonra ve ya onlardan önce Ksenefon'un belirttiği yerde yani şimdi­ ki Kürdistan'ın güney bölümlerine gelip yerleşmiş bulunuyorlardı. Sonraları çevre yerlerden gelen aşirederle karışmışlar­ d ı. Daha sonra bunların bir bölümü İran'a doğru inmiş ve orada yerleşmişler­ dir. .. Asurlar devrinde Sini adı ile anılan bir aşıret in de Kürt olduğunu ve Sirti sözcüğünün "C,S" harflerinin kalınses­ li harflerle birleşince "K" ve ince sesliierin yanında "S" okunmasından doğan söyleniş ayrıcalığından ileri geldiğini; "Cirti-Sirti" biçiminde yazılan bu sözcüğü n aslının Kürt olduğunu anlatan Sır Mark Sykes, bundan sonra bu aşiret (Sirti) hakkında bilgi verir. Bunların şim­ diki Zalxo (Zaxo olma lıdır-H.G) çevresinde yaşadıklannı :ınlatır. Kürt ulusunun kökeni; ister sonradan göç eden Ari işgaline uğrayarak, bu göçleriniçinde kaynayan birinci tabakadaki Arilerin Zağros bölgesindeki halklarından olsun; ister Doğu Bilimcilerinden büyük bir bölümünün kabul ettiği gibi doğudan göç ederek bu bölgelere gelen ikinci tabaka Arilerden olsun, kendilerine verilen adların arasındaki değişiklik ve ayrıcalıkların bulunuşu öze etki etmez. Örneğin; Spayzer "Huri"lerle (Hurrians) ilgili konuda bunlara ait dokuz ad sayar: "Hurlu, Huri, Kurhuruhi, Hurihu, Hari, Muri, Hurit". Bu adların hepsi de bu halka verilmiş değişi k ancak öz olarak birbirine yakın ve aynı anlam ı taşıyan sözcüklerdir. Yine Mittanileric ilgili bölümde bunlara "Mirani, Miytlani" biçiminde verilen adlardan .a rs i 1-) Medler Ari ırktan olan Med'ler Kazvin deni~inin (Bahtıryane bölgesi) doğusundan Iran ' ın kuzey batısına, buradan da kendilerine vatan yaptıkları Medya ülkesine in iyorlar. Daha sonra yavaş yavaş çevredeki kavimlerin ülkelerini işgal ediyorlar. Zamanla Maniler, Sisler ve Kimriler, Medlerle karışıp aralarında eriyorlar. Medlerin Kazvinden göçleri M.Ö IX. ya da X. yy'a ya da, ondan az sonraya rastlar. Asurlardan kalan eserler ve belgelerden anlaşıldığına göre Asurlar bunlara "Aın.~da-Mada" adını vermekteydiler. M.O VIII. yy'ın sonlarına doğru burada kurmuş oldukları bağımsız devletlerini daha da güçlendiriyorlar. Komşu ları Persayiler de bunlara boyun eğiyor. Ekbatan-Hekmetan (Ecbatana) -şimdiki Hcmedean- şehrine yerleşerek, burayı kendilerine başkent yapıyorlar. Doğu bilimcilerden Prof. Says şöy le der: "Medler, Asurların doğusunda yaşa­ yan ve Kürt aşiretlerinin birleşmesinden oluşan büyük bir devletti. Bunlar dil bakımından Hint-Avrupa sınıfına girerler. Irk olarak da Aridirler." (10) Nayrilerin, Su bari ve Gotilerin bir bölümü olduğu kanısına varıyoruz. Bunlar cesur ve savaşçı bir kavimdi. Asurlarla birçok kereler savaştılar. Şemdinan 'da bunlara ait eseriere rastlanmıştır. Minorski ve Thareu-Dangin'e göre, Nayriler Botan vadisinde bağımsız bir devlet kurmuşlardı. Bazı doğu bilimciler ve tarihçilerde Medleri n devlet haline gelmesinden sonra Nayrilerin bunlarla birleşip kaynaştıklarını kabul ediyorlar. va ne yakın halklar, hepsinin Ari ırktan olduğunu söylerler. Bunların HintAvrupa ırkının birer şubeleri olduğunu belirtirler. Bunlar M.Ö.2500 yıllarında burada görülmektedirler. Daha çok Kazvi n denizinin doğusunda ve kuzeydoğusunda yaşamışlardır. Bir bölümü taş devrini yaşarken, bir bölümü maden devrine geçiş yapmıştır. Bir bölümünün ise tarım ve hayvancılıkla uğraştıklarını ve devirlerine göre ileri denebilecek bir uygarlığa sahip olduklarını görüyoruz. Bunun ya nısıra okuma-yazınada cahil denebilecek kadar geri olduklarına da tanık oluyoruz. Arilerden bir bölümü Hindistan'a göç ettiler. Sanskritçe yazılmış Vidas adlı dini kitap bunlardan kalmadır. Bu kitap, on ların sosyal yaşantılarını ve yaşadık­ ları tarihlerdeki olayların bir bölümünü de anlatır. Bir bölüm Ariler ise batıya, güneye ve Mezopotamya'ya indiler. Bunlardan "Persve "Mid-Mad-Med"ler Parsayi"ler en güçlüleriydi. Devam edecek 1- Lenin, Sendikalar Üzerine. Aktaran, Koçgiri Halk Hareketi, Kornal Yay. S. 17. 2- Mao Çe-tung, Teori ve prati k, Nakleden Kornal Yay. age. S. t3 3- Bak. Kürtlerin Kökeni, İhsan N uri, Yöntem Yay.S.7 4- Bak. Ksenefon {Anabasis) " O nbinlerin Kürdistandan Geçişi", Kornal Yay. 1977 5- ıhsan Nuri, Age. S.17 6- İhsan Nuri, Age. S.20 7- M.Emin Zeki, Kürdistan Tarihi, Kornal Y. $.38-39 8- Cambridge, Eski Tarih, Cilt ı, s.423, Age' nin dip notu 9- Cambridge, Eski tarih III. Cilt, Age'nin s.40'taki dip notu. 10- Says, Tarihçilere ait genel tarih, Cilt Il ll- M.E.Zeki, age. s.38-53 11 rd .o rg BURJUVAZINiN ORTAYA ÇIKIŞI (lll) BURJUVA MİLLİYETCİLİGİ VE TAR İHİ EVRİMİ rnek için yaratmı ştır" (Türklere yansıması: Tanrı Türk'ü korusun) idd ia larıyla bu tamamlanıyordu. İşte burjuva milliyetçiliği asıl kimliğine bu kavuşarak gelişti. w w w dönemde ku Her ne kadar milliyetçilik bir bütün olarak, burjuva ideolojisinin bütünü veya tamamı değilse de, bu tüm ideolojik kurumlara girmez ya da onun içinde yer almaz anlamına gelmiyor. Bilhassa bu kültürden siyasete, zanaattan edebiyata, felsefeden hukuka kadar gen iş bir yelpazede yer alan tüm üst yapı kurumlarına girerek, bizzat on ları n muhtevalarının ana işlevinde aktif rol oynuyor. En basit bir zanaat o lay ında bile; s ınıf baskısı ve sınıf ayrılığının gizlendiği, ulusun yüceltildiğin i görmek mümkün. O halde burju va milliyetçiliğinin tüm düşün ve eğitim alanında ana işlevi, emekçi halk üzerindeki baskı ve sömürüyü meşru kılıp baş­ ka uluslara karşı düşmanlığı körüklemektir. Türk burjuvazisinin "Türkün Türkten baş­ ka dostu yoktur" dediği gibi . . . Ve bununla da, burjuvazi, emekçi halkı sınıf sava- va sömürüsünü meşru ve hakl ı kılmak oldu. Böylece tarihsel ilericilik miadını doldurup emekçi halka karşı, burjuvazinin elinde karşı-devrimci bir görevi üstlendi. Bunun ardı ndan sistemin düşün araçları veya diğer bir değişle ideolojik araçları, burjuva milliyetçiliğini emekçi kitlelere götürmek ve onlara benimsermekle işe başladılar. Feodal despotluğa ve onun en önemli dayanağı kiliseye karşı , emekçi y ığı n ların verdiği mücadeleyle iktidar otoritesi burjuvazinin eline geçtikten az sonra, burjuvazi eski din ideolojisini tekrardan kullanmaya koyuldu. Bunun için, kilise veya cami artık burjuvazinin hizmetinde yeni görevine başlıyarak bu arada milliyetçiliği de yayma işine koyuldu. Böylece, bir zaman okul öğrencilerine dini eğitimi vermeye giden rahi belerin yerine, aynı okullara şi mdi öğretmenler tain edilmiştir. Ama düzene "uslu" çocuklar yetişti rmek üzere din dersi eğitimini, bu sefer yeni öğretmenler veriyordu. Yine din ideolojisiyle milletçiliğin birleştirilmesine hizmet edecek, sömürüyü gizliyecek yeni fikirlere ihtiyaç vardı. Nitekim eski toplumu yerip, yenisini göğe çıkarmaya çal ı­ şan burjuva ideologları "milli birliği ve bütünlüğü", .a rs i Burjuva milliyetçiliği, feodalizmin dağınıklığına ve bölük pörçüklüğüne karşı, aynı dile ve aynı kültüre sahip insanlaraın birlikte ortak bir pazar çevresinde birliği hedefine yönelik ortaçağ feoarşı verilen anti-feodal mücadele sürecinde tüccar ve zanaatçıların dünya görüşü olarak ortaya çıkıp gelişti. Başlangıçta ayrı, bisoyutlanm ış, kendi kendine yeten ekonomik birimlerin, doğrudan yeni üretici güçlerin gelişmesi önünde engelleyici bir rol oynarken; ilk defa bu alanda ortaya çı kıp anti-feodal kavga için ge l işen burjuva milliyetçili ğinin, feodallerin fiili olarak baskı alt ına aldığı -burjuvazi dahil- tüm emekçilerin çıkar ve istemlerine uygun düştüğünde demokratik eti vardı. Aynı şekilde toplumsal gel işmenin önünde ayakbağı durumunda bulunan feodal üretim ilişkilerin tasviye aracı olması yanında emekçi yığınların bu ilişkilerden kurtulması nı beraber getirdiğinde, devrimci bir nitelik kazanmıştı. Feodalizm iktidardan alaşağı edilip iktidar burjuvazinin eline geçtikten sonra, buraya kadarolan son sı nırıyla birlikte devrimcidemokratik özünü yitirip sadece burjuvazinin amacına uygun şekil de işlev görmeye başladı. Yani kazandığı muhtevasıyla beraber resmi işlevi, bu sefer, feodallere karşı birlikte savaşan işçilere, köylüler ve diğer emekçi katmanlar üzerinde burjuva bask ı sını ve _ " imtiyazsız-sı n ıfsı z kaynaşmış toplum uz" iddiasını (safsatası­ n ı) haklı kı lmak için çalışırken bir yandan da "Tanrı ulusumuzu başka u l usl arı yönet- şımından a lıkoyup, başka halkiara karşı, kendi amacı için istediği an kullanmak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında milliyetçiliğin iktisadi bir temele dayanarak gel iştiği ve böylece resmi işl e­ vini yerine getirdiğini söylemek gerekir. Zira milliyetçiliğin geçirdiği tarihi evrim sürecine baktığımızda bunu açık bir şeki lde görebiliyoruz. Paris komünü, ilk işçi köylü iktidarı olarak ortaya çıktığında, milliyetçilik yeni bir aşamaya girerek yön değiştird i ve yeni biçimine kavuştu. Bu biçim değişikl iğinin kökü burjuvazinin siyasi ve ekonomik yetmezliğine dayanmakla birlikte, daha önce beraber aynı saflarda, feodallere karşı savaş­ mış ilerici halk kesimlerini, işçi sın ıfı hareketni ve koministleri, anti-kapitalist eylemlerinden ötürü, "kışkırtıcı", " ulus düşman ı " ve "vatan hainleri" ilan etmekle işe baş­ ladı. Bundan daha da ileri gide- 1 rek yabancı ülke topraklarını ele geçirmek için milliyetçilik sıla hı ilc özde burjuva ç ık arı olan, fakat bunu sözde "mi llı çıkarlar" uğruna imiş gibi gösterip emekçi halk y ığınlarını haksız ta lan savaşiarı na sürükledi. Bu savaşlarda Asya, Afri- ı ka ve Latin Amerika ülkeleri 1 askeri zor yoluyla işgal edile- i rck, yerli halklar soy ulup soğana çevrildi. Bu ey l emler- ı de yüzbinlerce insan öldüöldürüldü. Bu arada, burjuvazi milliyetçilik sila hın ı bağnazca kullandı , "üstün ırk ", "büyük ulus" teori leri ilk kez bu dönemde ortaya atıldı. Ayn ı şeyi n ülkede işçi sın ıfının iş, ekmek, özgürlük istemleri uğruna yü rüttüğü kavgasına karşı da kulla ndığı da görüldü. Böylece , milliyetçiligin birinci aşamasi diyebilecegimiz bu dönem 12 da katlettiler. Yine savaş cephesine gönderilen milyonlarca insan, saldırgan milliyetçilikle şartlandırılmış ve böylece 40 milyon insan ölmüştü, ku va .a rs i w w w Türk burjuva milliyetçiliğini irdelemek olmadığından biz bu konu üzerinde durmaktan çok, konumuzun mahiyetine bağlı kalarak sadece birkaç örnekle yetindik. Okuyucunun dikkatini dağıtmadan biz yine asıl konumuza dönüyoruz. Yukarıda anlattıklarımıza rd .o rg rak Avrupa şövenizmını yayarken, diğer yandan da her ülke burjuvazisi ülkesinde nasyonalizm propagandası yaparak aynı madalyonun iki öldürülmüştü. yüzü olan kozmopolitizm ve Kısaca, bu emperyalist milliyetçiliği böylece birlikte savaşta burjuvazi, yürütmektedirler. milliyetçiliği en barbar biçimAnlaşılacağı üzere, ikinci de kullandı. içerde, işçi sınıfı aşama öncesine kadar kısmen ve emekçi halk kesimleri üze- "milli" bir niteliği olan millirinde baskı, sömürü ve savaş yetçilik, artık sadece uluslarakışkırtı cılığı arac ı olarak rası sermayenin hizmetinde, kullandığı gibi, dışarda ise sosyalist sisteme, antihalklararası düşmanlığın en emperyalist güçlere, ulusal koyusunu yaşatma aracına kurtuluş hareketlerine ve işçi dönüştürdü . sı nıfının barış, demokrasi ve ilerici güçlerin başarısı sosyalizm savaşımına karşı sonucu bu dünya savaşında emperyalist burjuvazinin faşizm yenilince Dünya Sosuluslararası bir silah ı haline yalist Sistemi doğmuş oldu. geldi. Bununla birlikte milliyetçilik Her ne kadar değişik ülkekısmen gerilediyse de, savaş lerde burjuvazi, bu gün millisonrası dönemde yeni bir aşa­ yetçilik silahına sarılıp "ulumaya girdi. Mi ll iyetçiliğin bu salcı" görünmek istiyorsa da, yeni türü, daha çok yeni orta- bu özünde emekçi kitlelerin ya çıkan sosyalist sisteme karşı gözlerini boyamak üzere baş­ uluslararasılaşma biçimiyle vurulan kaba bir demegojiden kendisini gösterdi. başka birşey değildir. Ne var Vaktiyle "bütün insanlar ki, bu "ulusalcılık" demegokardeştir" sloğanı, feodallere . jisi uluslararası sermayenin karşı, bütün sın ı fları anti- ortak çıkarlarına zarar vermifeodal savaşta biraraya getir- yecek dozajda yapıldığı açık­ miş ve bu anlamda ilerici bir tır. Örneğin; bu gü n sömürgeAlmanya'sı bağnaz rol oynamıştı. Kapitalizmin ci Türk burjuvazisi "vatan milliyetçiliği kullanma ve onu ileri aşamasında bu sloğan topraklarını" barış ve demokşahlandırmada baş rolleri emperyalist burjuvazinin elin- rasi düşmanı ABD emperyaoynadılar. de "modern sınıf savaşlarının lizmine kiraya veri rken bir On milyonlarca insanın nedeni, sınıf baskısı ve sömü- yandan da sadece buna karşı ölümü ve bir o kadarının değil, ulusların çıktıkları için "milli birlik ve sakat kalmasıyla sonuçlanan rusu bozuyarlar ve insanlığa çok pahalıya mal varlığıdır." biçimine dönüştü. bütünlüğü" olan Il.Dünya Savaşı'na mil- O halde ulusl arı ortadan kal- gerekçesiyle ilerici-devrimci yonlarca insan, "Nasyonal dırmak gerekir(!) denilmekle insanlar ağır hapis cezalarına birlikte, özünde sınıfların çarptırıl ı yor. çıkarlar tehlikeye girdi" diye varlığı ve sav ışının reddi teme- 1 sürüklendi. Gene bu savaşta Elbette ki, sömürgeci Türk linde emperyalist en uç noktaya vardırılan milliburjuvazisi bunu boşuna yapyetçilik, insanların fiziksel ve sömürgeciliğe karşı verilen mıyor. O herşeyden önce biyolojik yapılarını dahi suç ulusal kurtuluş savaşların ı n emperyalist tekellerin çıkada­ yadsınması amaçlandı. say ıp "yüce ulus", "üstün rıyl a beraber kendi ç ıkarını insan" gi bi ırkçı sıloğanları Bu nedenledir ki, ABD düşünür. Kendi çı karları ise bolca kullandı. emperyalizmi dışarda kozmo- ülke topraklarını ve sömürgeAlman nazileri, Alman- politizmi örgütlerken, içerde si Kürdistan' ı ABD ve batılı ya' da yaşayan Yahudileri ve "tanrı Amerikalıları dünya 'yı tekellere kiraya vermekle ayrıca komüniscleri hedef gösyönetmek için yaratmıştır." veya satınakla teminat altı na tererek; ekonomik buhran ın diyerek kaba bir milliyetçilik alınır. Her ne hikmetse, vatan sebebinin bunlar olduğu ve propagandası yapmaktadır. topraklarını satanlar hain bunlar "yüce Alman ırk ını" Aynı şekil de Avrupa burjuva- olmaz; ama bu politikaya karbozuyarlar gerekçesiyle zisi de, bir yandan Avrupa, da şı çıkanlar "vatan haini" ilan "vatan" düşmanı ilan edip tek bir Avrupa yurttaşı yarat- edilir. Esas itibariyle konumuz mi lyo nlarcasını gaz odaların- _ mak üzere propaganda yapa- hemen hemen her ülkedeki evrimi bu şekilde yaşandı. Daha sonra Rusya'nın emperyalist cepheden kopması ve işçi-köylü devletinin ortaya çıkıp gelişmesi, ardın­ dan 1929 emperyalist sistemde büyük ekonomik buhranın baş göstermesiyle birlikte, burjuva m illiyetçiliği uğradığı evrimle yeni bir aşamaya girdi. Bu aşama; emperyalistlerce o güne kadar paylaşılan dünya pazarlarının yeniden paylaşılması ve yeni sermaya, yatırım alanlarının bulunmasıdır. Ve aynı zamanda emperyalist sistemi saran ekonomik buhrandan hiç etkilenmeyen, daha ziyade planlı sosyalist ekonominin bir başarısı olarak daha bir gelişme gösteren genç SSCB'yi ortadan kaldırmak amac ına yönelik milliyetçiliğin , emekçi y ığınları "yatan", "millet" uğruna savaşa sürüklemek üzere bolca ve daha demegojik bir biçimde kullandığı bir dönemdir. Özel olarak bu dönemde Musollini İtalyasıyla, nazi bağlı olarak, bu gün gelişmiş kapitalist ülkelerde görülen m i lliyetçiliğin diğe r bir yönü de, emperyalist tekellerin "geri kalm ış" ülkelerde, sermaye yatırım yoluyla elde ettiği anı k-değer'in, "medeni" ülkelerde yarattığı zenginlik ve bunun sonucu olarak kitle yaşam seviyesinde görülen nisbi iyileşmeye karşılık, eğemen tekelci sermayenin başvurduğu mulliyetçiliktir. Bu milliyetçilik, daha çok geri ülke halklarının çok yönlü geri bıraktırılmışlığının bir ürünü olan açlık, yo ksulluk ve eğitimsizliğin, gelişmiş ülkelere oranla yarattığı dengesizlik kullanılarak yapıl­ maktadır. Örneğin; geri kalmış ülke halkları işaret edilerek, "tembel", "bilgi ve beceride n yoksun" "kültürsüz" olarak nitelendirilirken, kendilerini "medeniyet taşıyıc ısı" olarak göstererek, bir yandanda "çalışkan", "becerikli", " kültürlü ulusumuz" gibi kaba bir şöve nizm propagandası sürekli işleniyor. Böylece eğemen burjuvazi geri bırakılm ı ş ülkelerin sömürüsüyle yarattıkları kendi cennetlerini çok çeşitl i kitle iletişim araçları aracı lığıyla 1 " üstün ırk" imaj ını vermek için kullan ıyor. Açıktır ki, bu gelişkin teknik aracılığıyla yapılan propagandalar, kitlelerde diğer halkları hor görme, bilgisiz cah il görme vb. eğilimlerin doğmasında etkili oluyor. Nitekim bir bütün olarak Avrupa'da gelişen yabancı düşman l ığı bu çal ı ş­ maların bir sonucu olarak gün geçtikçe boyutlanmaktadır. Bu propağandalarla işçi sınıfı- . Devami s. 15 te 13 B A R I Ş V E S İ LA H S I Z L A N M A D A Anlaşmanın Kapsamı Şunu hemen belirtelim ki, söz konusu anlaşma, önemli bir adım olmasına rağmen, sorunun çok küçük bir halkası konumundadır. Ve dünyadaki atom başl ı klı s ilah ların ancak % 3'ünü kapsamakta- w w ı bilgilerin doğruluğu ABD kabullenildi. taraftan, ABD bu tarafından imzalanmasına kadar, kendi toprakları üzekonumlandırı lı p rinde SSCB'yi hedef alan herhangi bir Pershing lA silahını n bulunmad ığını, bu tip füzelerden sadece 72 adet bulunduğunu ve bunların da B.Almanya'da konumlan dırıl mış olduğunu açık lıyordu . Oysa varılan anlaşmayla ABD, kendi toprakları üzerinde konumlandırılıp Sovyetleri hedef alan 170 Pershing IA füzesi olduğunu kabul etmek zorunda ka l ıyordu. Anlaşmanın metnine dayanarak verdiği m iz bu iki basit örnek bile ABD'nin bu konudaki sam imiyetsizl iği ni açık­ lar niteliktedir. Varılan anlaşmay la yok edilmesi kabullenilen silah ve sayıları şöyle sıralanıyor. ABD Atom baş. denizaltı füzeleri . .. .. 279 Pershig I A ................... 170 Pershing II .................... 126 SSCB ss 4................................. 52 ss 12 ............................. 122 ss 20 .............................405 ss 23 .... ........ .. ................ 50 dır. Sovyetler Birliği ile ABD daha önceden böyle bir anlaşmanın imzalanınama­ sının nedenlerinden biri, ABD'nin, Sovyetlerin Doğu Avrupa'da konum landırılmış silahları ile ilgili açıklamaları­ nı yetersiz bulması ve Sovyetlerin açı k la nandan daha fazla atom başlık lı silahiara sahip olduğunu ileri sürmesiydi. Sovyetler ise, söz konusu silah ların bir bölümünü bir w arasında tarihi bir adım olarak nitelerken daha ileri adımların atıl­ masını umut ettiklerini belirttiler. Bu arada Ingiltere'de Cruise füzelerinin konumlandırıldığı Greenham Common hava üssü önünde 6 yıldan beri kamp kurarak eylemlerini sürdüren bayan göstericiler, yapılan anlaşma­ nın olumlu, ancak kuşkuyu dağıtıcı olmadığını belirterek, sözkonusu üssıek i son füze sökülüneeye kadar eylemlerine devam edeceklerini belirtti ler. Tüm bu gelişmeler yaşan ı r­ ken, insanların kuşkularını kanıtlarcasına, ABD'nin konuyla ilgili samirniyetsizliği görülmeye başlandı bile. ABD yeni bir nükleer deneme yaptığını bütün dünyaya açık­ ladı. Bu açıklama, emperyalist silah tekellerine ve diğer emperyalist ortaklara "endişe etmemeleri "nin işareti olsa gerek. Aynı zamanda Türkiye, batı basın ve yayın organlarında ön plana çıkarıldı. B.Aimanya'daki Pershing füzelerinin Türkiye'ye kaydın lacağı konusu işlendi ve buna paralel olarak da Türk bası nı, Sovyetlerin Türkiye sın ı rında çok büyük bir güce sahip old uğunu ve bunun da Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye soktuğu nu öne süren konula- Yine anlaşma gereğince tüm bu silahlar üç yıl içinde yok edilecek ve yok edilme anı n­ da karşı tarafın denetimine izin verilecek. Ayrıca yok edilecek silah ların yerine yenileri konumland ırıl mıyacak . Varılan anlaşma, özellikle Avrupa kamu oyunda coş­ kuyla karşılandı. B.Almanya ve İtalya'da çok büyük gösteriler yapıldı. Devlet başkanları ve hükümet yetkilileri o lay ı toantısında B-61 bombaları­ modernizasyon planının Türkiye, Hollanda, Belçika, İtalya ve Yunan istan'ı rı işlemeye başladı. Ardından, yerleştiril eceği nın kapsaclığını açıklıyordu. B-61 Nükleer bombası, f-16 ve Tornado uçaklarının ayrı l­ maz bir parçası olarak görülüyor. Bu silahlar NATO üyesi ülkelerde bulunan ABD taktik hava kuvvetlerine tahsis edilecek. Ayrıca F-111 adı verilen uzun menzilli ve nükleer yetenekli uçakların da NA TO ülkelerindeki sayısı­ rd .o rg Diğer anlaşmanın .a r de insani hakların olmayışı ve yahudilere baskı yapıldığı, batıya göçmelerine ızın verilmediği" iddiasıydı. Gerici basın bu konuyu günlerce işledi. Sovyetler aleyhine gösteriler düzenlendi. Yine Gorbaçov'a bütün basın toplantıla­ rında bu türden sorular soruldu. Gorbaçov, düzenlediği basın toplant ılarının birinde, kendisine yöneltilen bu konuyla ilgili bir soruya şu yanıt ı verdi: "siz ne kadar bagırırsanız bagırın, ne kadar yazarsanız yazın ve nekadar yürürseniz yürüyün, biz dogru bildiği­ miz yoldan şaşmıyacagız ve bu konuda en küçük bir taviz vermiyeceyiz. Bizim,ülke güvenliğim iz konusunda önemli bilgilere sahip baz ı kişilere , ülkemizi t erk etme izni vermiyeceyiz." Bu kesin cevaptan sonra, basın ve yayın, sürdürdükleri olumsuz kampanyaya, kısa bir süre de olsa, ara vermek zorunda kaldılar. yıl öncesi geri çektiğini açık­ lıyordu. Varı lan anlaşmayla SSCB'nin bu kon uda verdiği ku hız ve ı iIdi. Diğer bazı konuların yanında ışlenen ası l tema, "Sovyetler- va bir propağandaya 1 • S. 16 da si Bastarafı • Y E NI B I R ADlM Dışişl eri, Bakanlığı nın arttırı l ması düşünülüyor. ABD, aralarında Türkiye'nin de bu l unduğu bazı ülkelerde bu amaçla 1000 hangann yapı­ mını daha şimdiden planlamış durumda. Aralık ayı başlarında Türkiye'yi resmen ziyaret eden NA TO Başkomutanı Orgeneral Galvin'in; Türkiyenin ek nükleer yükümlülük alması gerektiği biçimindeki açık­ lamaları da göstermektedir ki, bazı batı Avrupa ülkelerinden sökülmesi düşünülen nükleer silahların ceremesini Türkiye emekçilerine ve Kürdistan halkına çektirrnek isteyenler var. Ve bu planlar için açık pazarl ıklar daha şimdiden baş­ lamış durumda. Yine son günlerde ABD'nin İsrai l ile ortaklaşa nükleer baş­ lıklı silahlar üretmeyi kararlaştırdığı, bu silah ların İsrail topraklarına ve Sovyetleri Milli Savunma hedef alacağı bat ı basınında ve Silahlı Kuvvetler, yer alan konulardan biri. Avrupa'da Sovyetler Birliği Sonucun ne olacağını gelelehine olan konvansi yonel · cek günler bize gösterecektir. silah dengesizliğinin Türki- Ancak silahlanmaya , bir tek ye'yi kaygılandırdığını , Türk günde 28 Milyar Dolar harcaS i lahl ı Kuvvetlerinin modernan dünyamızcia varılan anlaş­ nizasyonunu kendi imkanla- ma, insanlık için çok önem li rıyla gerçekleştiremiyecekleri­ bir adımdır. Ama emperyalizni açıkladı lar. min bu konuda samimi Oysa sömürgeci Türk ordu- o lmadığı ve doğası gereği sunun bu derece kuşkulanma­ ol amıyacağı açıktır. Barış ve larına gerek te yoktu. An laş silahsızlanma mücadelesinde ma sonuçlanır sonuçlanmaz, bu açıklık gözden uzak tuıul­ NA TO sözcüsünün Washing- mamalıdır. CAND U PI$E Ll SER ZIMAN Dı ve nıvisa xwe de ez Jıxwazım bı kurtahi lı ser zıman rawestım.Ez pıspo· re zımen nin ı m Cı jı bıl ve yeke, dı be ku hı nı k kemasiyen mın ji hebin.Dıve xwendcvan, ev nuxta ha jı ber çav dur ti ya n, huncrmendi u tecruben xwı: ye rı kar u jiyanc dıgihan hev u Ju, hun:ındı­ na kar u barcn onaxi (şırigati) dıkır. Bı sa ya gotı n an e ku mırov dıkare tecruben xwe yen kar u bar muhafeze (bıpare7.e) bıke, belav bıke u tesli me qernen (nes· len) nuhari bıke u hwd. nexın. Kevnare a Kominali, 2- Cıvata Koledari, 3- Cıvata Derebegi (Feodali), 4- Cıvat a Kapitalist, 5- Civata Sosyalist. Qasi ku ıl me lekoli n kıriye Cı daye xCıya· kırıne, jı destpeka Cıvata Kevnare, heyani Cıvata Sosyalist, bı sedhezaran sal derbasbCıye.Bı awaki dın ev pevajo,dı diro· ka mırovatiye de wexteke gelek dırej d ı s· tın e. Mırov,fı kır Cı ramanen xwe, hisen xwe, wesi ta wejan (gotınan) tine zımen. Zıman dı be wesite dı nav m ırovan de, da ku mırov bıkarıbı n tekıli bı he v u du re daynın u dan u s ıtandınen xwe pekbin ı n. bı Dı peşveçCına mırovan de, haleren çekı­ yani abori,bıngehe sistema cıvatc ye ev jı bo peşveçune tışteki heri gıring esasi ye.Dema cıvar, jı sistemeki der· rıne, u u basi sistema d ı n bı be, rola heri gıring bın· geh dıgırc ~cr xwc. Pışti guhcnı na bın· gehe, bı gıredaye bıngehe ve, J ı bo X ı Z· meta bıngchc,scrgeheki ji ava dıbe.Ev ~er· ge h ji bı awaki aktif jı bo do mandına we sisteme dıxebıte. ]ı destpeka Cıvata Koledariye vır de, edi dı nav cıvate de du çin (sını0 hcnc. Çi na serdest ku xudane haleren çek ırıne ye u çine bındese ku te pelçıqandın u keda wi tet xwarın. Le vexta ınırov dı vare zımen de lı vi rewşc bınh~re, dıbinc ku zıman dı bın emre çineki de ni ne ye. Zıman, jı tername çinan, tebcqan u mıro· van re fonksiyona xwe ya tayberi pek rine. Ev rewşa ha dıde xCıyakırın ku zımen, rengc çinayetiye nişan nade. Bı awaki dın zımen , hem jı çi na serdest re, hem ji jı çina bındest re xızmct dıke. rede ye ku em lı ser numuneyeki ji rawestın: Cıvatek deın:ı jı kapitalizme derbaze sosya lizme dı be, haleren çekın­ ne (makine u hwd.) ku dı dema kapita· lizme de hebCın, devre sistema sosyalizme dıbe u dı wi sisteme de sergeheki nu ava dı be u xızmet jı sistema sosyalime re dıke. Zıınan ji, devra kapitali zme de çawa xızmeta cı vata kapitalist a revayi dı kır, icar x ı zmeta sosyalizme dıke. Dı esase xwe de bınge ha zıınan, gramari k, xezina got ınan u hwd. wek xwe dımi ne. Dı zıman de rı şten ku ret ın guhcnın, peşve­ çuna ilme, reknike, kulturc u hwd. de gotınen nu peyda d ı bı n u ev ji zıman h ın deviemendur dıke. Dı nav pevajoyeki dırej de dıbe ku hınek gotın emre xwe rıje bıkın u dı bedcia wan de hıneken dı n yen nu bıkcvın jiyane. Ger em van r ışten jorin binını ba hev, bı kunebıri dıgihijın ve netice: Emre zı man gelek dı rej e u resira wi gelek fıreh w w w .a r si " Zıman ku deng derdıxc, disa dı nav xcbate de çe bu u peşta çu." ( Cıvata Kevnare, Cıvata Koledariye, Cıvata Derebcgiyc,Weşanxa na çep,R.l6) Xebaen yek m ıroveki, gı reday i xebata tevayiya cıva­ te ye.Belam kar u bar, renge cı vatiye ni şan d ı de. Jı bo pc kanina tıştan ku mırov bıkarıbc jiyana xwe bıdomine, hewceye ku nıırov beun ba hcv Cı dıgel hev bıxebıtın. Ev ji dıbe sedeme hevpey· vin u tekıliyan dı nav ınırovan de. Beri ku zımen çcbıbe,mırov t ı şten ku dıxwestın bıbejın an ji bı yeke dın bıdın fehmkırın,an bı sılret (şık ıl), an ji bı girine (sewt· deng) dıdan xuyakırın. Yarı dengan hedi hedi dı mejCıyen mırov de cih dıgırt Cı dılıatın hı nık manan. Wexta dı jiyana mırov de peşveçCın çebCı, kar u bar u haleten çekı rıne gi ha merhaleke nu Cı bı lındur, b ı gıredayc jiya ne u recrubcn mırov ve, dı nav van dengan de ji edi ferq çebCın u jı bo avakırına zınıen ev peşve­ çun bu himeki bıngehi. D ı n av jiyane de şıkıl sıtandın u çebuna zıınen, demeki pır dırej gın. Jı çebuna z ımen vır de, edi dı peşvcçu· de zımen, dı bu haleteki gelek gır i ng. çı nıki bı wesita (saya) zımen, mırov d ı hatın ba hev u dıgel hev dıxebına mırov c, hcra mırov dıkare bıbejc q.1da re~ı r.1 w ı be sinor c, u dı her ci\'ati Jı: j ı rc vaiy.1 ıııırO\' Ü çiıunrı: xıLııı~·t dıkc. · Zıman xwedi berxwedan e Diroka jiyana çinan u gelaıı dıde nişan­ Jan ku zımanek zu bı zu naye helandın (asimi lasyon) u jı holc naye rakırın. "Dirok şahıd c ku zıman , lı hcınba hcland ın;ı b ı :r.orl-, f;Ciek d ı bcr xwc de Jıde Cı jiyana xwc Jıdomıne. Hı nık dirokzan, dı bedela ku vi rewşe bıdın xuyakırın, qima xwe bı heyirbCına xwe tinın. Le lı vır tı~tekı heyirbCınc tunc ye. Domaııdıııa jiyana zıman, bı domand ı na ~i~tcına gramari ka wi u bı xezina hime gorınen wı ve t(•t eşkerakırıne. A~ımilasyom·i ye n Tırk , bı sedsalan xcbıtin ku zımancn Gelen galkan tcvlihev nıkın, xı r a\' bıkın Cı hılwe­ şinın. Dı nav we wexte de,xczincn gotı· ncn zıııı:ınen Balkan lı hcnıba tchlukc· ki cıddi a guhanın~ nu, bı hejm.ırckc mezın bıwejen (gotınen) Tır ki hat qcbulkırın,'nezbuyin' u 'dlırbuyin' çebu, le zı manen Balkan dı ber xwe de d:ııı Cı jiyana xwe dornand ı n . Çıma? Çıınki, si~ıc· men gramatike Cı himen XC7İna gotıııan , bı xeren xwe yen bıngchin ve hat para~­ tın." U- Stali n ,N ı viscn Dawi, \X 'cşan xa­ na Cep,IU9) Lı ser renge (qerekrerc~) z ını an, nıırov dıkare numunan zede b ı ke,le ınex ~cd.ı me bı kurtahi rcwşa zıınan pc~bı:ri xwcndcvanan kırıne. Dı xalen peş de, deına em lı ser zımane Kurdi rawe~tın,cme numCı­ nen nuh bıd ın . lı vır , pewıst e em lı ~er numuneyc· ki dın ji bısekının : Wexra mırov du zı manen serbı xwe tck ıle hev bı kc, jı wan du zı ınanan , z.ım:ı­ neki seyemin nahet hole. Dı ııav pevajoye de (surece de), dı wari sistema gramatİk uxezina gotınan de, zimane ku dewlcmendtır u xun tır be, ewe serdesti lı zımane dın bıke u zım:ınc qcl sr ır (zı:if­ tır) we hedi hcdi bet helandın . Dı ve em dı dawiya ve xale de, nuxraki dın ji bıdın xuyakırın ku ev ji ev e: Bı helandın a zore,j ı hole raklrlna zımane· ki ne m ım kun e. Encax, zımane ku gel an cı vat pe dıpeyive, ger cw gel an cıvat jı hole beı rak ırın, we çaxe, ew zıman ji, jı mırıne re me hk lım c. ku ditın. ne 1-Cı vata Zıman Xızmeta Tevayiya Mırovan Dık e va Dı diroka cıvatan de zıman ciheki gıring dıgırc. Wek tet zanin,lı c ihane,dı jiyana c ı vatan de,penç tipen cı vatan hatı· oicu: rd .o rg Çebüna Zıman s iP A ı u Dom dike 15 KURDiSTAN ÜZERİNE ... azınlık haklarına saygı gös- FRANSIZ REHBER ... konuşmanın suç olmayacagını", "meclise "kürtçe ku va .a rs i w w w kuruluşundan gunumuze kadar, gelmiş geçmiş tüm iktidarları nda, ırkçı-şöven uygulamalarının ozu hiç bir değişiklige uğramadan devam ettiğinin göstergesidir. Avrupa'ya şirin görünmek için, göstermelik demokrasi çığlıkları atmak, sahte seçimler düzenlemek, artık kimselerin gözünü doldurmuyor, bay Özal. .. Gerçekler balçık­ la sıvanmadı, bundan sonra da sıvamak zor. Tüm sahtekarlıklar ve ikiyüzlü politikalar faşist rejimin gittikçe daralan manevra alanının göstergeleridir. rd .o rg Fransız basını bu olayı uzun bir süre sakladıktan sonra, girince, Kürtçe haberlerin mahkemenin başlamasıyla TRT'de yayınlanması için birlikte ön plana çıkardı. arkadaşları ile birlikte öner- Fransız basın ve TV'si "Ermege verecegini" Ergani'de nilerden ve Kürtlerden söz açıklıyor. Vs. vs. eden bir Fransız'ın başına Zincirin halkaları uzayıp gelenler"den uzunboylu söz gidiyor. . . Eh, "sabah ola etti. hayr ola" diyelim ve Türkiye'de bir Fransız ABD'den Van'a kadar uzanan turist in başına gelenler, A vruhalkaların neyin önünü kes- pa'lı için çok ilginç gelebilir. rnek için uzandığını iyice kav- Gerçekte bu olay, faşist rayıp, meydanı çakalların ulusömürgeci Türk devletinin malarına bırakmıyalım. olmasın ı proğramlaştırıyor, Kürdistan'la ilgili şöven duyDYP'li milletvekili adayı, gularını açığa vuran uç bir örnek olması açısından ilgi KöRFEZ SA VAŞI YENİ BOYUTLAR KAZANlYOR. çekicidir. Türk devletinin, İran-Irak arasındaki uzatmaTüm bu dolayli ve gizli lı savaştan en üst seviyede çalışmalarla ABD, Körfez BURJUVAZINİN yararlanmak istiyen ABD, savaşından istediğini elde ede- Bastarafi s. 12 de dönem dönem fiili saldırılar­ memiş olacak ki, 3 aydan beri nın mücadelesi gerçek amacın­ b, dönem dönem de açık veya Körfez'deki savaş gemilerinin dan saptırılmakta, işçiler gizli silah satışlarıyla baştan ve askeri güçlerinin say ısını bölünmektc ve birbirine düş­ beri savaşa mühaleci durum- oldukça arttırdı. Saldırı hazır­ man edilmektedir. dadır . ABD, İran'da Şahın lıklarını tamamladı ve başta Görüldüğü gibi, yukarda kovulması yla ileri karakollaİngiltere olmak üzere diğer açık lamaya çalıştığımı z rından birini kaybetmiş ve emperyaslist dostlarının ve eğemen ve emperyalist burjuHumeyni reıımının antı­ Arap gerici l iğinin de onayını vazinin halkçı hiç bir yanı kalAmerikancı tutumundan alarak İran'a karşı direkt sal- mam ıştır. Bütünüyle uluslaraoldukça rahatsı z olmuştur. dırıya girişti. Daha önce İra n 'a rası sermayenin hizmetinde, Ortadoğuda'ki güçler dengesiait borları bombatıyarak nabız başka halklara, işçi sınıfına, ni yeniden kendi lehine çevi- yoklayan ABD, 20 Ekil!11987 yoksulköylülereve diğer katrebilmek için, birçok manav- günü savaş uçaklarıyla Iran'ın manlara karşı baskı, sömürü ralara girmiş ve değişik Basra Körfez'indeki Sasan, ve zulüm aracına dönüşmüş­ dönemlerde Körfez savaş ına Rüstem ve Raks petrol plat- tür. yönelik değişik taktikler formlarını bombalıyarak tahAncak, bundan, bütün ülkeuygulamaya çalışmıştır. Bir rip ettiler. lerdeki burjuva Saldırıdan sonra bir açıkla­ yandan İran'a el altından silah milliyetçiliğinin durumu satarak yakın iaşmak isterken, ma yapan İran Savaş Enfor- budur anlamı çıkarılamaz. Bu masyon Mekezi Başkanı gün, dünyamızcia ulusunun diğer yandan Irak'ı teknik ve askeri bilgilerle beslemişti. Kemal Harrazi, ABD'nin başına geçip, kendi ülkesinin Daha sonra Musul ve Ker- İran'a karşı topyekun bir sava- ulusal pazarına sahip olmayan kük'ü işgal planlarını ileri jan- şa girdiğini belirterek "ABD ve büyük tekellerin fiili ekobugünkü saldırısıyla kolayca nomik tehdidi altında ezilen darmalarından biri olan Türkiye'ye uygulatmak istemişti. çıkamıyacağı bir batağa gir- sömürge ve bağımlı ülkelerdeHumeyni'yi destekleyen miştir." diyerek, saldırıya kar- ki burjuvazinin durumu göz Ortadoğu'daki anti- şı misillernede bulunacakları­ önüne alındığında, hala ilericiemperyalist konumda bulu- nı vurgu ladı . demokratik özelliği olduğu ABD'nin saldırısını kınayan görülecektir. Bu da, herkesee nan Libya ve Suriye'ye karşı Sovyetler Birliği, olayda bilindiği gibi ulusal kurtuluş tavır almış, Libya'ya bombaABD'yi macaralıkla suçladı savaşları kapsamı içinde görülı saldırıda bulunurken, Suriye'yi terörist devlet olarak ve, "çatışma artık gerçek oldu . len sömürge ülkelerdeki uluilan ederek saldırı zeminini Ancak, açık olan bunun ABD'ye bir yarar kuşkusuz, ABD'nin bu hazırlamaya çalışm ıştı. Bu planlar gereği Türkiye anlaş­ sağlamayacağıdır" dedi l sorumsuz davranışı Körfez malı olarak sık sık Irak Kürsavaşına yeni bir boyut kazanKuşkusuz bu ABD'nin ilk distan'ını bombatı yarak Sadve son sorumsuz eylemi dır mış bulunmaktadır. Bu dam diktatörlüğüne nefes değildir. Saldırıların devam nedenle bölge ilerici ve antialdırtm ıştı. emperyalist güçlerinin, bir edeceği beklenmektedir. Yine termesi için cesur adımlar atmaya teşvik" ettiklerini belirtiyorlar. Evet, patronlar böyle diyorlar. Acaba bu patronların uşağı TC yönetimi ne diyor? .. Kinyas Karta!, Milliyet gazetesine Kürt olduğunu açıklama "cesaret"ini gösteriyor, ANAP, Kürtçülükle suçlanan Nurettin Yılmaz'ı kendi safları na alıyor, SHP, Kürtçe konuşmanın serbest ORTAYA ÇIKIŞI sal burjuvazidir. Bu burjuvazinin anti-emperyalist politik tavrı, kendi ulusunun pazarı­ nı bizzat kendi denetimi altnda bulunduran tekelci sermayeye karşı anti-tekel biçiminde görül ürken, anti-sömürgeci politik tavrı ise aynı şekilde işgal edilen pazarını ele geçirmek üzere, vereceği bağımsızlık savaş ının yönü ile, siyasal hedefi ulusal bir devlet kurma amacından doğmaktadır. İşte sömürge ülkelerdeki ulusal burjuvazinin vereceği ulusal bağımsızlık savaş ı böylesi bir zeminde ortaya çıkıp gelişir. Besbeliiki bu zemine uygun düşen düşüncelerde, milli bir öz bulunmakla birlikte, devrimci-demokratik bir muhteva da vardır. Bu anlamda, bu milliyetçilik ile, eğemen ulusun kaba milliyetçiliği aynı kefeye konmaz. Biri tamamen emperyalizmin hizmetinde gerici bir yapıya sahipken, diğeri ise, emperyalizm ve sömürgecil ik karşıtı ilerici bir öze sahiptir. Bu diğer bir tanımıyl a ezilen ulus milliyetçil iğidir. bütün olarak, oldukça duyarABD emperyalizm inin bu terörist eylemleriyle neler yapabilcceğinin doğru tahlilini yaparak, ona lı davranmaları, karşı durmalıdır. !1_üçkndirmeye ça l ı ş ı yo r. Otdlikl~ val ilıği nin ihdası sö mürge ile, ba~,·u­ rulan yö nt emlerde bel irli bir :ı.rtış göze ça rpıyo r. Ancak au lan her yeni adım ve başvu rulan her yen i yö nelinı, kıs.ı ~ lirede a~· ı ğa çı karılıyor, de~ifre ediliyor; fiyaskoyla ~onuçlanıyor. Sözko nusu t~J birlcrde n biri nin , hana başlı cas ın ı n istihb.ırat ağını güçlendirmek oldugu biliniyor. " Kö y koru y u cu l u ğu" çık­ mazı n ı n tart ış ıl ması sı r.1~ı nda, dikkaclerin bu konuya \·e kiliııl·.., i nl:demiz d eğ ildi. Sönıürge\.·i devletin kendi~~, bu \l' benzer L.lrt ı ~m.ıl ar i~· i ndeydi . w w Bu sürede Kün çeyi (Kurmanci ve zu.ı­ ca'y ı) iyi öğrenen çok sayı ­ da suba y yetişririldi. Yetiş­ tirilen s uba y l:ır, tüccar ve misafir kılığı nda Kürdistan köylerine sokuldu . Fakat ha lk ımızı n sağduyu su ve u ya n ık l ığı saye~i nde, tacir kılı ğı n da köylere giren .ı~ keri i~tihbarat görevlileri, kıs,ı ~ürede de~ifre edildiler. Eğ it i len uzm anl arla a ın .ı­ \·lara varı lanı ayı nca, bu kez, kürdistan lı devrimci ve unsurla rdan , yurt..,ever Kürdi!>tan'dak i ışçı ve memurlanlan yararlanmay ı ve saldırı güçlerini d,ıha etkin ekonomik destekkrlc dinamize ederek amaçların a u l aşmay ı hedefledile r. Ay rı ca bu iş içi n sömü rge valisi nin emrine 400 Milyar w bağl ıyaca kl arı nı ve saldırı güçleri aras ı ndaki sıkınuları .ısgJriyc inJirebileceklcrinı a~ınd ı rıl.ıını y.1ı.:ağıııı gihtcri yor. Aııc.ık dü~nı.ı­ ların sa nı yorla r. Öyleki, işler n ı n bu ve benzer a lı;.ık~·,ı devrimci-yurtsever u nsur- uygulam,ıl arını ~afife a lım­ larla aç ı k pazariıkiara kadar mal ı; ınücadı.:lcyi yübcltct.ıktiklerk vardırıl ı yo r. U\t.ı rck Örneğin; Kü rdistan' ı n (...) şe h rinde X arkada~a şöyle bir tekiifte bulunuluyo r: "30.000 DM. para, isted i ği n kad ı n ve istediği n marka araba senin emrindedi r. A yrıca i srer~en seni Avrupa'ya da çıkarabil iri z. Buna karş ı senden sadece çevrede olup bitenler hakkında bılgi istiyoruz. Daha doğrusu bizimle çalışmanı ist iyoruz. " görüldüğü gi bi cazip" tck lif " bayağı (!)... llatta b.lZ.an nak it p.ıra 30.000 OM 'yi .ışıyor. X Arkada~, halkına ve sii nıürgeci liği n oyu nları nı boşa ç ı karma lı ; sö ınlirgeci boyunduruğu p;ırçal:ını ak için daha da ileri atılm al ı­ yız. - B ıji Kurdistan! - Bıji Tevgera Sosyalist .ı K urdistane! A . M ura d- Kurdi st:ı n ih.ınet ülke~ıne ed e nıiyeceği ni belinip aj.ın­ la~rırma tcklifini red edince, bu defa tehditler ba~ lı­ .a rs i ~Ürl'rken, istihb,ırat .1ğ ını gü~·lerıdi rm en i n h,v. ı rl ı g ı i n sa n ları satın a l acak l arını, işç i ve memurl arı devktc çoğaltıl.ıbilir. örnekler fakat bu örnekler bile, Para yla "i zzet v<: ik bal "Ic sö mürgeci lerl<: h.ılkıınıt arasınttı oluşan bl ın duvar- yo r. X arkadaş tehditlere boyun eğm i yeceyını ve daha fazla üzerine gelinmesi halinde sorunu bas ına söylüyor. yam ıt,ıcağ ı n ı ise, alçaklar yan ı m ala nı A vı bu kez baş ka kap ıl arı çalınayı den iyorlar. Ve a y nı yörede yurtsever k işiliği ile tanınan bir kö y imanıına benzer reklifk·rle gidi yorlar. Köy imamı (... )de bt::nnr şe kilde, ajan i aşmayı ve sözko nusu tek lifleri red ediyo r. A ncak baskıl ara uzun sü re gögüs geremediği için, göç et mek ıııct repo le zorunda kalıyor. o lay lar Sıraladığımız sömürge valisini n ata nıııa­ bi rl ikte sı y la hir \C tC" ll etnıeli~ ı/' b.ı~Jık bildinnin bir biil üımındt· lı ~önı ürgecı burjuuziııın '>c:r;ını oyunl.ırı ~ii\ k dık ~~.·tırilinır­ du: c ".. . oy~ :ı y:ıkl:ı~ık -ı ~ ıl ­ ):1 da bu gc:rd<ÇL') le.: ~u r ı d burju\·.1 partilerine oy ' erildi. Bi ri d iğe r i nı: tercih ed ildi. l ıı ii n ükr, Mendcrc,Jer, Bayarlar, Lcnitler \C D e nıi rdler , Ö:uıl l:ı r de nendi. :\ma ülkemiz ve h alkı mı z ha kım ı nd an d işe dok unu r bi r degi ~ i k lik o l mad ı . Aksine, 'önıi.i rgcci ~önı ü rgec i rd .o rg kurumları ~ömtirgec i bir fon verdiler. Böyyurtseve r devrimci, lece, * ** Kürdistan'da dagıtılan TSK-MK bildirisi Özal 'ı çılgına çevirdi "A NA P ' ı nd :ı ıı S II P 's i ıı e sı & h :ı l kııııııa dayat ılan ~a' .1ş TSK-M K\inin 2'7 K .ı ~ıın c.:rken gl'n<:l ~l·ı;i ınkrıylc.: ılgıli bi ldi mı Türkl}'l' K ıı rdıst.ı · nı'nın ~iiney biil~c.:laindc yaygı n bir ~c.:ki ilk d.ı~ır ıldı. Küçü k cbatta b.1sııııı y.ıpılnıı~ Türk\·t•-Künçc olan ve ilk erapta İ Jil, Cizre, MiJvaı, Nu~.ıy bi n merkez ve kö} lerı nde dağıtılan yüzlerce bildiri geniş yankı uy.ı n Jırdı. Kürt halkının ve Türki)e işçi ve emekçilerinin düşnı.ını olan Özal, bir radyo ve T V konuşına~ı s ırasın da TSK adı­ nı vnnı edc n, bu biiJirilen· dc:gind i ve: " ... Bu bildıriyi \'C Dohu dağnanl.ır , Gü neyJoğu'Jaki e~k i y.ıJ.ın daha telılikclidır. Bunl.u. \eçim leri boykot c:tıneklc halkı devlı:: te k.ır~ı ay.ıklandırı­ yo rlar ... Devlc:uını:t bunl.ırı n başı nı ezecektir. . .·· diyerek gt•tirdı. Jık kor ku~ unu Özal'ın konuş nıa~ı nd.ın m c:kaıı iı.ın.ı \ı denetim gi.içlendirildi. Her yı.: ııi gelen bir öncekini a ratt ı. .. " hangi hu rju v :ı pan isi hük ümet ederse etsin, c~as t :ı d eği­ şen bir şey o lnıay.ıcak . Kürdistan, bu gü nkü orm.ı ıı y:ıs.ıl arı ) la yö ııc t ilını.:k istenecek ... ,i l :ıhs ı ı ~.n u nm a- ku Kürdistan 'da uzun vadeli bir s.ıvaşa h.ızıılı.nmaktJ olan ~öınürg~L·i Türk devleti, yeni yeni tedbirlerle liralık va Kürdistan'da istihbarat agı güçlendirilmek isteniyor • - OKUR VE MUHABiRLERDEN bir k.ıç gliıı \oıır:ı d.ı .ıy n ı l~ildırı ­ ler, d.11 k .ıp~.ı nı lı da okı . 1\ uzey Kü rdisran h ·mlerinde yoğunla~tırı lan ajaniaştırma Jağıtılnıaya faal iyet leri ni n sadece bir yöredeki örnek leri. Benzer "Sönıürgeci burjuv.ı pmile· rinl' oy ve rmcnı l' li, ,)!l l.ırı te~- devam eJildi. deva m ett iril ccek. I ş t e ' t:ıri­ evet tc k ~·rrü rli 'ne hi n de mek, d iğer hir deyi ş le \Önıi.irgeci hurju\'a p.lrtilcriıı e oy \'ermek, bu pol i t ik .ıy ı o n ayl:ı ın :ı l< de mektir." İ~tL' ,;)nıiir~eci p.ırl.ıml'llto­ nun .ı ın.ı, \C i~k·\lnı .h,ı~a on u r e~hır t·lkıı bu bildi riden elbette ki Ö1 ,ıl ,.,. ç ı ka r.uı vı: ya nd.ı~l.ırı r.ıhat~ll ol.ıc.1k ı ı. Söıııli rgı.:cı ba rb.ır l.ır. K Li n ulu\unun ll ) ,ıııı~ınd,ı n, dogru bir politikayLı TC'yı.: k:ır~ı ~.ıv.ış:ıcakl.lnnd.ın hn 1.ı ııı.ın korkmu~l.ır \1: bunu engelleme ı;ab,ı Lırıııı ~üre klı dıri tu ı mu~!Jrdır. T iirkıve' Je çok p.ııtili \lv tenı öncı.:~i \t' ~onr.ı~ı ku rul.w. .ıd l.ı rı Vl' pı n~ranı l.ırı ııe olur s.1 obuıı, tum buriuv.ı p.ınıle rinin K ürd ı~t.ln konu~und.ıkı Jü~üııcelerınJl· rıü.ım !.ırkı bıle o lı n.ınıı~ıır . Tanı ter~ııw, ~oımirgcci uy~ul.ım.ıda, Kürt ulu . . unun i ıık.ııınd ,ı ..ısı m il.ı,­ \1: ~·uk t'tlllt' koını~u ııd.ı birbirkri~·le ya rı~a ~i rın i~ler­ dir. Ku)ku~uz bu p.ııtilerin. yon KLirdi..,t .ın konu~u dı~ınd:ıkı hinakırn konul.ml.ı !.ırklılıkl.ırı v,ırJır giiriı~ Burıu v,ı