14 AĞUSTOS 2013 ERGENEKON DAVASI Yaklaşık 5 yıldır görülen Ergenekon davasında İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı. Mahkeme Ergenekon terör örgütünün varlığını kabul etti ve birçok sanığa müebbet hapis cezası verdi. Devlet kademelerinin hemen hepsine nüfuz etmiş, devlet gücünü halk üzerinde bir baskı ve sindirme aracı haline getirmiş gayrimeşru yapının bir kısmının açığa çıkarılması ve bunlardan hukuken hesap sorulması memnuniyet vericidir. Ergenekon gerçeği, sadece yargılanan sanıklarla ve isnat edilen suçlarla sınırlı değildir. Devletin tüm imkân ve kabiliyetleri alet edilerek, siyasetçisinden üst düzey bürokratına, emniyet ve jandarma görevlilerinden yargı ve medya çalışanlarına kadar geniş bir ağa sahip olan bu gayrimeşru yapının tüm unsurlarıyla çökertilmesi elzemdir. Bu yapının, devlet terörü uygulayarak Kürt illerinde gerçekleştirdiği yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler ve nice kirli faaliyetler bilinmesine rağmen deşifre edilmemiş, hesabı sorulmamıştır. Ergenekon ve Jitem tarafından en büyük tahribatın Fırat’ın doğusunda yapılmış olmasına, en büyük acıların ve mağduriyetlerin Kürdistan bölgesinde yaşatılmasına rağmen, bu suçların üzerine gidilmemiş, halkın yaşadığı mağduriyetler giderilmemiştir. Mevcut dava, Ergenekon yapılanmasının sadece hükümete karşı darbe teşebbüsü ile sınırlı tutulmuştur. Darbe suçunda birinci derecede mağdur olan hükümetler ise de muhtemel sonuçları bakımından en büyük yıkımı yine halkın yaşayacağı muhakkaktır. Kendini bu davanın savcısı ilan eden Hükümet ve Başbakanın, sanıklar arasında ayırım yaparak, eski Genelkurmay başkanına yargılamanın başından beri sahip çıkma anlayışını, karar verildikten sonra da sürdürdümesini tutarsızlık olarak değerlendiriyoruz. SURİYE KÜRDİSTAN’INDAKİ ÇATIŞMALAR Yaklaşık iki haftadır Suriye Kürdistan’ında Nusra Cephesi ve PYD güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Suriye direnişinin ilk iki yılında karşı karşıya gelmeyen ve her biri kendi stratejisi doğrultusunda hareket tarzı benimseyen bu iki örgüt, 2013 yılı içerisinde ikinci kez karşı karşıya gelmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki ne Nusra Cephesi tek başına İslam’ı, ne de PYD tek başına Kürtleri temsil etmektedir. Bu bakımdan PYD ve Nursa Cephesi’nin her biri, bağlılıklarını ileri sürdükleri değerlere sadakatleri ölçüsünde makbul ve meşru olurlar. Söz konusu olan iki örgütün çatışmasıdır. İslam ve Kürtlerin karşıtlığı söz konusu dahi edilmez. Suriye Kürdistanında iki örgüt arasında yaşanan çatışmaların, PKK/PYD uzantıları ve medyaları tarafından dezenformasyon, iftira ve hedef göstermek suretiyle İslam’a ve müslümanlara düşmanlık üzerine bina edilmek istendiği gözlenmiştir. Bu bahane ile Türkiye’deki birtakım İslami kurum ve kuruluşlar hedef haline getirilmiş, bazılarına yönelik molotoflu ve silahlı saldırı düzenlenmiştir. Türkiye’deki hiçbir kuruluşun Suriye Kürdistan’ındaki çatışmada taraf tutma anlayışını doğru bulmamakla beraber, ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları kınıyor ve mahkûm ediyoruz. Bu çatışmalar bahane edilerek İslama ve Müslüman Kürt halkına saldırmaya hele hele çatışmaları Türkiye Kürdistanı'na taşımaya kimsenin hakkı yoktur. Bununla birlikte gerek Suriye’de gerekse dünyanın başka yerlerinde, kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin İslami ve insani değerlere aykırı olan her türlü şiddet ve vahşet eylemini kınıyor ve lanetliyoruz Suriye Kürdistan’ındaki çatışmalar sırasında sivil halka yönelik katliam yapıldığı iddiasının tarafsız kuruluşlar aracılığıyla araştırılması için acilen bir komisyon kurulmalıdır. Hakikatlerin ortaya çıkması için bu komisyona üye vermek dahil her türlü desteği vermeye hazırız. MISIR’DAKİ GELİŞMELER Mısır halkının askeri darbeye karşı meydanlardaki direnişi milyonluk katılımlarla devam ederken, Mısır ordusu bu kez siyonistlerle işbirliğine giderek halkını katlediyor. Mısır ordusunun siyonistlerle birlikte Sina yarımadasında gerçekleştirdiği saldırılarda toplamda 33 Mısırlı hayatını kaybetti. Darbeci Mısır ordusunun katliamlarla, halkın sivil direnişini terörize etme çabası sürse de darbeye direnen ve meydanları terk etmemekte ısrarlı olan Mısır halkının direnişine dünya daha fazla seyirci kalamamaktadır. Son olarak Suudi Arabistanlı 56 İslam âlimi, Mısır'daki askeri darbeyi yayınladıkları manifestoyla kınarken Cumhurbaşkanı Mursi'nin ordu tarafından görevden alınmasının tam anlamıyla bir askeri darbe olduğunu belirtti. Seçilmiş cumhurbaşkanını meşru olmayan yollarla devirmenin, halk iradesini yok saymanın dinen ve hukuken yasaklandığı vurgulandı. Şiddete teşvik ve tahrik edilmelerinin aksine sivil direnişini devam ettiren halkın kararlı duruşu Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye olan desteğin artmasına vesile oluyor. Mısır genelinde yapılan son anketlerde Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye olan desteğin %69’ye çıktığı duyuruldu. Gayrimeşru askeri darbeye karşı Mısır halkı tarafından gösterilen direniş ve kararlı duruş sayesinde, darbeciler er veya geç işgal ettikleri makamları boşaltmak ve emaneti sahibine teslim etmek zorunda kalacaklardır. ANADİLDE EĞİTİM VE DENKLİK Hükümet tarafından son günlerde bir takım düzenlemeler üzerinde çalışıldığı, bu kapsamda okullarda anadilde eğitim hakkının tanınacağı ancak bunun özel okullarla sınırlı tutulacağı belirtilmektedir. Geçiş aşaması olarak özel okullarda anadilde eğitim hakkının tanınması olumlu bir adımdır. Ancak bu hakkın bir takvime bağlanarak ve alt yapısı da oluşturulmak suretiyle devlet okullarında da tanınması zorunludur. Yoksa sadece özel okullarda verilecek olan anadilde eğitim hakkının, halkın büyük kısmının beklentilerine cevap veremeyeceği aşikardır. Eğitim alanında atılan adımlardan bir diğeri de hiç şüphesiz üniversitelerdeki denklik sorununun ortadan kaldırılmasıdır. Mısır'daki El Ezher Üniversitesi başta olmak üzere 28 Şubat sürecinde denkliği kabul edilmeyen İslam üniversiteleri ile Irak Kürdistan’ında Kürtçe eğitim veren üniversitelerin denkliğinin YÖK tarafından kabul edilmesini, geç de olsa olumlu bir adım olarak görüyoruz. IRAK VE PAKİSTAN’DAKİ SALDIRILAR Saldırı, patlama ve bombalama olaylarının eksik olmadığı Irak ve Pakistan’da yine müslümanlar ramazan bayramında da katledildiler. Pakistan'da bayram namazı kılanlara yönelik kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen silahlı saldırı sonucu camide bulunan 9 kişi öldü 16 kişi ise yaralandı. Bayramın son gününde Irak'ın başkenti Bağdat ve Kerkük'te bombalı araçlarla düzenlenen saldırılarda en az 60 kişi öldü, 140 kişi de yaralandı. Müslüman ülkeler için sıradan haberlere dönüşen bu insanlık dramının bir an önce son bulmasını, Rabbimizden İslam beldelerini huzura,barışa, kardeşliğe ve vahdete kavuşturmasını diliyoruz. HİROŞİMA VE NAGAZAKİ KATLİAMLARININ YIL DÖNÜMÜ ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak yüz binlerce insanı katletmesinin üzerinden 68 yıl geçti. Hesabı hiçbir zaman sorulmayan bu olaylar, Emperyalist ABD’nin gelebileceği vahşet düzeyini gösteren iki büyük katliam olarak tarihteki yerini aldı. ABD, İkinci Dünya Savaşı’nda, her iki kente yönelik gerçekleştirdiği nükleer saldırılarda toplam 360 bin sivili katletmişti. Dünya’ya İnsan Hakları ve Demokrasi pazarlayan, ancak kuruluşu dahil tarihi işgal, saldırı ve katliamlarla özdeş olan ABD, halen de dünyaya kan kusturmaya devam etmektedir. Afganistan, Irak, Pakistan başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesini işgal ve askeri müdahalelerle kan gölüne çeviren, gittiği yerlere kan, gözyaşı ve kaostan başka miras bırakmayan ABD'yi ve yaptığı tüm katliamları kınıyoruz. Hiroşima ve Nagazaki katliamlarının yıldönümü münasebetiyle katliamlara uğrayan yeryüzündeki tüm mazlumları yad ediyoruz. Bir daha bu tür katliamlarının yaşanmaması için ülkeleri ellerindeki tüm nükleer silahları imhaya davet ediyoruz.