Hutbe: Iyilik ve takvada yardımlaşmak, 15 Cemâziyelevvel 1433 (6 Nisan 2012) ــﺎر ُﻋ ٓﻮ ْا ا َ ٰﱃ َﻣ ۡﻐ ِﻔـ َــﺮ ٍ۬ة ِّﻣـــﻦ ِ َو َﺳـ: اﺳ ـــﺘﻌﻴﺬ ُ ﻟﺴ َﻤ ـ ٰـ َﻮ ـ ٍﺔ َﻋ ۡﺮﺿُ ـﻬَﺎ ا رِﺑ ّڪُـ ۡـﻢ َو َﺟﻨ ﻻ ۡر ُض ۡ ٲت َوا (١٣٣) ﲔ َ ِﻘﺪ ۡت ِﻟﻠۡ ُﻤﺘ ا ِﻋ ِ ﻮل ُ ﻗَﺎ َل َر ُﺳ ِد ُرواَ : َـﲅ ﻋَﻠَ ْﻴ ِﻪ َو َﺳا ُ ﲆ َﺻا اﻟﺮ ُﺟ ُﻞ ْﻴ ِﻞ اﻟْ ُﻤ ْﻈ ِ ِﲅ ﻳُ ْﺼﺒ ُِﺢ ﻻ ْ َﲻ ِﺎل ِﻓﺘَﻨًﺎ َﻛ ِﻘ َﻄﻊ ِ اﻟﻠ ْ ِ ا ْو ﻳُ ْﻤ ِﴘـ ُﻣ ْﺆ ِﻣﻨًـﺎ َوﻳُ ْﺼـﺒ ُِﺢ ُﻣ ْﺆ ِﻣﻨًﺎ َوﻳُ ْﻤ ِﴘ َﰷ ِﻓ ًﺮا ( ﻧ ْ َﻴﺎ*)ﲱﻴﺢ ﻣﺴﲅﻦ ا ْ َﰷ ِﻓ ًﺮا ﻳ َ ِﺒﻴ ُﻊ ِدﻳﻨَ ُﻪ ِﺑ َﻌ َﺮ ٍض ِﻣ Muhterem Mü’minler, Bu haftaki hutbemiz İYİLİK VE TAKVADA YARDIMLAŞMAK VE HAYIRDA ACELE ETMEK hakkındadır. Cenab-ı Hakk’ın insanlık için en büyük ihsanı ve ikramı, Din-i Celil-i İslam’dır. Bu dünyada en büyük nimet İslam ile müşerref olup onun bize bildirdiği hususlara iman etmek, emirlerini yerine getirmek, nehiylerinden sakınmak; İslam’ı bize tebliğ eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetine tam manasıyla sarılmak; Kur'an-ı Azîmü’ş-Şân’ı öğrenmek, yaşamak, başkalarının öğrenmesine ve yaşamasına vesile olmaktır. Yani Allah’ın rızasına muvafık bir hayat yaşayıp, öbür âleme iman-ı hakîkî ile gidebilmektir. Din-i Celil-i İslam mü’minlere bu hususlarda birbirleriyle yardımlaşmalarını daima tavsiye etmektedir. Mâide Suresi’nde mealen şöyle buyuruluyor: “İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşınız” Ayet-i kerime’de geçen ve “iyilik” diye tercüme olunan “el-birr” kelimesi, ihsan, hayrın ve iyiliğin en mükemmeli, Allah’ın rahmeti, rızası ve cenneti gibi manalara gelmektedir (1) Takvâ ise tefsir kitaplarımızda şu şekilde izah edilmiştir: “Takvâ, Kur'an-ı Kerim’de üç mertebe üzerine zikr olunmuştur. Birincisi ebedî azaptan korunmak için şirkten uzak durarak ehl-i imandan olmaktır. İkincisi büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten uzak durup farzları ifa etmektir. Üçüncüsü de kalbini meşgul eden ve Hakk’ı unutturan her şeyden yüz çevirip, bütün mevcudiyeti ile Hak Teâlâ’ya yönelmektir. “Ey İman edenler Allah’tan hakkıyla korkun” (2) mealindeki ayet-i kerime’de geçen ( ) ﺣﻖ ﺗﻘﺎﺗﻪ ifadesinden maksat da bu üçüncü mertebedir.” (3) Âl-i İmran Suresi’nde ise şöyle buyrulmaktadır: “Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun. O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah (c.c.) da iyilik sahibi olanları sever.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Salih ameller yapmakta acele ediniz. Zira yakın bir zamanda karanlık geceler gibi bir takım fitneler meydana çıkacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak akşamı eder. Mü’min olarak akşama kavuşur, kâfir olarak sabahlar. Dinini az bir dünyalığa satar.” (4) Muhterem Mü’minler, Görülüyor ki ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde mü’minlere hayırlı işlerde acele etmeleri, salih ameller için koşuşturmaları tavsiye edilmektedir. Bu sebeple mü’minler hayırlı işlerde ve hizmetlerde gözü açık davranmalı, fırsatları kaçırmayıp anında değerlendirmelidir. Allah’ın rızasına götürecek ameller ve hizmetler hususunda mü’minler birbirleriyle yardımlaşmalı ve adeta yarışırcasına gayret göstermelidirler. Unutulmamalıdır ki hayra delâlet eden ve güzel bir hizmet yaparak insanların salih ameller işlemesine sebep olanlar, o hayrı yapan tüm insanların elde ettiği sevaplara nail olurlar. Zira bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyorlar: “Bir hayra vesile olan kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır” (5) 1- Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, cild 2, sayfa 1145; Riyâzü’s-Sâlihîn Terceme ve Şerhi, cild 3, sayfa 422; 2- Al-i Imran Suresi, Ayet 102; 3- Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, cild 2, sayfa 1153; 4- Sahih-i Müslim, İman 186, Sünen-i Tirmizî, Fiten 30, İbn-i Mâce, İkâme 78; 5- Sahih-i Müslim, İmare 133