DIYANET IŞLERI BAŞKANLI~I DERGISI DiNi, .AHI....AKI, 7. Cilt EDEBİ, MESLEKİ AYLIK DERGİ Sayı: Temmuz 1968 I;İ ç İ N D E K İL ER 1 KUR'AN~I Sayfa KERiM VE MÜSLÜMANLAR • • • • Doç. Dr. İsmail. CERRAHOG-LU 139 BAKARA SÜRESİNİN 215-218. AYETLERİNİN ME- ALt . . • . . . . . • . . • . . • . . 145 Osman KESKlOG-LU BuYUK İSLAM FAKlBİ İMAM-I A'ZAM EB(J HANIFE Dr. M. Esad KILIÇER 148 l\IEVLİD 151 VE 1HTtFAL1 • • • • • Alımed SERDAROGLU BESLENMENİN ÖNEMİ VAZİFE VE SORUMLULUK Lfttfi DOG-AN 153 • • • 515. YILI DOLAYlSİYLE iSLAM BÜYÜKLERiNDEN AKŞEMSEDDİN (ŞEYH MEHMET) • • • . • • • • • • • Veli ERTAN 156 İSTANBUL'UN FETHİNİN ZARAR-LI HAYVANLARLA MÜcADELE 157 160 İsmet SELİM MEVLİD-İ NEBİ Lfttfi (S.A.S.) l\IÜNASEBETiYLE. 168 ŞENTÜRK: ANKARA İMAM-HATİP OKULUNDA BÜYÜK BİR TATBiKAT C.AJ.\'ni YAPILlYOR • • • • • • • • • Ahmet Yl:JZENDAG 165 DİYANET VE DİN EG-İTİMİ l\IENSUPLARI İSTİHL..>\K KOOPERATİFİ • •· • • • • • • Sefer s'öNMEZ 170 MEVLİD DAGITILDI 173 BÜYÜK VE ACI BİR KAYIP • • • • • • H. Fikri AKSOY TÖRENiNDE ESER 174 DİYANET KONGRESİ MENSUPLARI HASTAHANE DERNEGİ YAPILDl • • • • • • • • • • • • 175 74 TEFSİB: BAKARA StJRESİNİN 215-218. AYETLERİNİN MEA.Lt Osman KESKİOOLU M e aI: " "Onlar, sana ne iıı.f"ak edeceklerini, (ki.İne vereceklerini) sorarla;r. De ki: Ana-baba. i~in, yakın akraba, yetimler, yoksnllar ve yolcnlar için malınızdan hayır olarak sarf edersiniz. Her ne hayır yaparsanız, ~üphesiz, Allah onu ~k iyi bilir. Savaş size farz kılındı, ge~ o size hoş gelmez. F~t olabilir ki, hoşlamnadığınız bir şey sizin iyiıli­ . ğinizedir. Yine ihtimal ki, sevdiğiniz bir şey sizin iÇiın kötü olabilir. Gerçeği Allah bilir, halbuki siz bihneZI!iİnİZ. Sana haram olan ay ve o aydaki savaşı S()rnyor}ar. De ki: O ayda döğüşüp öldürmek büyük bir . suçtur. Fakat Allah y9lundan alıkoymak, O'nu iııkar etmek, _Meşcid,..i Haram'dan men' eylemek, halk.ını oradan. çıkarıruık:, Allah ·katında ~a_büyük bir suçtur.. Fitne çıkarmak ise, insan öldürmekten daha büyükr cana kıymaktan daha beterdir. Onhır. güçleri yeterse, dini111izden 4öndiiriinceye kadar sizinle savaş ederler. İçinizden her kim dininden (!öner ·ve k3.fir olarak can veri:rı:;e, artık o gibilerin i5leri dünya ve ·ahirette ·boşa gi~ olur. Onlar cehennemliktirler. . <>ıı;tar orada ebedi kalırlar. · · Gerçek in:ıan edenler, Allalı yolunda hic.Tet edip saıvaşanlar, ~te bunlar, AlliUı'ın ralımetiıü mnarlar. Allah bağışlayıcıdır ve rahmet ediıcidir." tiaıı: Baştaki ayet-i kerlmede; malılı nerelere sarf edileceği, kimlere nafaka 'o~arak verileceği hakkındaki soruya cevap veriliyor~ Müfessirlerin beyanına göre, bu soruyu soran Uhud harbinde şehit düşen Ashab'dan Amr zengin bir zatb. Mallarıinızı nerelere verelim, kimlere sarf eaelim? diye sormuştu. Bunun üzerine bu ayet-i kE:nime nazil oldu. Anaya, babaadında 145 akrabaya, . yetimlere, yoksullara, yolda kalmış garip kimselere yardım, yapılması emir buyuruldu. Çocuk, anaya babaya bakınakla mükelleftir. Ana-baba, onu yetiştirip meydana ·çıkarmıştır. Şimdi ihtiyarlık günlerinde, muhtaç hallerinde onl;:ı.ra oğlunun bakması bir borçtur. Onlardan sonra yakın akraba geliyor. Yakın akraba ta'biri: Erkek, kız çocUklara, torunlara, kardeşlere hepisine şamildir. Buıılar ailenin en yakın fertleri-dir. İnsan malından kendisi için nasıl sarf ederse; ınuhtaç oldukları zaman, buıılar için de öyle sarf etmekle memurdur. Bunlardan sonra aile dışında kalan yardıma muhtaç kimseler sırala­ myor. Bunların başında korunmaya en layık olan öksüzler geliyor. Toplum içinde şefkate muhtaç olan bu küçük yavrulara bakınağı diııimiz, her vesile ile emreder. Onları sık sık hatırlatır. Hayatiarım kazanacak, geçimlerini sağlayacak yaşta ve güçte olmayan bu yavrulara bakmak insanların borcudur. Onlardan sonra, yoksullar, düşkünler geliyo:r. Arkasından da gurbete düşmüş yolcular zikrediliyor. Böylece malı, serveti olan kimse, .ailesinin dışında kalan muhtaçhira d_a yardım etmekle mükelleftir. Bunlar nafaka nev'inden olan yardımlardır. Ayrıca, zekat, fıtra sadakası, sadaka, bağış yollarıyla da yardım yapılır. Görülüyor ki, ayet-i kerimede, toplum içinde yardıma muhtaç olanlar bildirilmiştir. İnsanın ailesi içinde ve dışında, kendi memleketinde veya .gurbette, küçük veya büyük ayırt etmeden pütün bu yoksul ve biçarEilere yardım, elini uzatması bir insanlık borcudur. Muhtaç olan akrabamız, kimsesiz kalmış öksüzler, biçare dUllar, acziçinde kıvrananlar, bir lokma bulamıyanlar, bunların hepisi bizim kardeşimiz demektir. Bunlar mensup olduğumuz milletin birer fertleridir; bizim birer parçamızı teşkil ederler. Bunların ıstıraplarım dindirm:eğe, acılarım giderıneğe, gözyaşiarım silmeğe çalışmalıyız. Onların elemleri karşısında kayıtsız kalamayız, kaygısız olamayız. İnsanlığı yaşatan, şefkat ve merhamet duygularıdır. Acım.ak tatlı bir şeydir. Mal, biriktirmek, yığmak için değil, sarf etmek içindir. llıtiyaçları karşılamak içindir. Ayet-i kerimede bildirilen cihetlere verilmelidir. Cimrilerden ibaret olan bir millette hayır kapıları kapanmış demektir. Atalarımız: "Ne verirsen elinle, o gider seninle" demişlerdir. "İyi­ lik. yap, denize at, balık bilmezse Ha.Iık bilir" atasözü de ayet-i kerimeiıin sonuna uygun düşmektedir. Burada bir noktaya işaret etmek isterim: Kur'an-ı Kerim, mala, hayır adım veriyor, hayırlı yerlere sarf etmeği emrediyor. Mal, hayır ve iyi-· lik yapınağa vasıtadır. Öyle ise, İs1am'da, fakirlik öğülen, zenginlik yeri-. len bir şey sayıldığı yolundaki zan yanlıştır. İkinci ayet-i kerime, elliadın farz kılındığım bildiren ilk ayettir. Bu, · IDeret'in ikinci yılında olmuştur. Bundan önce müteaddit ayetlerde savaş­ tan men' olunmuş, sonra müsaade edilmiş ve buntınia da farz kılııiinıştır. ya, 14:6 yakın Ayet-i ke:rimede, hoŞunuza gitmediği' halde savaş:ifi ·farz kilındİğını bildiriyor. Savaş hoşa gidecek bir şey değildir. Ailesinden, yuvasından ayrıl­ mak var, cana kıymak var, yakıp yıkmak var. Fakat düşman saldırınca vatan ve milleti müdafaa etmek için savaşmak farz oluyor. Bu eiı kutsal bir ödev oluyor. İslam'da harbler tecavüzi.i önlemek içindir. İ-slam barışçı­ dır. Çünkü savaş kötü bir şey, fakat vatan müdafaası kutsal bir ödev ve güzel bir şey. Milleti, vatam, vatamn üzerindeki kıymetleri, insanların camm ve malım düşm,andan kurtarmak... bu, elbette iyi bir şeydir. Hele zafer neş'esi en üstün bir sevinçtir. Ayet-i kerimede savaşın bu, iyi ve kötü taraflarına işaret olunmuştur. Üçüncü ayet-i kerimede, haram aylarda savaşla ilgili meseleler beyan olunmaktadır. Araplar, Zilka'de, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarında savaş yapmazlar, kan dökmezlerdi. Bu ayiara özel bir saygıları vardı, bunlara haram aylar derlerdi. Hz. ·Peygamber, IDeret'in ikinci yılında Abdullah İbn-i Cahş'm kumandası altında on kişilik bir müfreze gönderdi. Bunlar, Kureyş'in harekıabm izleyeceklerdi. Bir ticaret kervamna hücfı.m ettiler. Bir kişi öldürüldü, iki kişi (le esir aldılar. Bu, Receb ayına rastlamıştı. Onlar yeni ayı henüz girmemiş hesap etmişlerdi. Kureyş bunu dile doladılar: "Muhammed, haram ayın hürmetini bozdu, ona saygıyı kaldırdı." dediler. Halbuki bu olaya Hz. Peygamber'in hiç rızası yoktu. Abdullah İbn-i Cahş'e: "Ben size böyle bir şey emretmemiştim." dedi. Ganimet malından bir şey alınağı kabili etmedi. Fakat· olan olmuştu, haram ayda kan dökülmüştü, müslümanlar da buna üzülmüştü. Bu ayet.,.i kerimenin inm,esi müslümanları ferahlandırdı. · Dikkat edilirse, bu ayetlerde İslam rUhunun yüceliği, temizliği görülür. Müşrikler, hürmet edilmesi gereken harani ayda kan dökmeği soruyorlar. Cevap gayet açık: "Evet, o ayda kan dökmek büyük bir günahtır." diye karşılık veriliyor. Kan dökmenin iyi olmadığını gizlemeğe çalışıp te'vil aranmıyor. Hak itiraf olunuyor. Kureyşlilerin haklı olduğu taraf kabul ediliyor. Ancak müslümanlara ta'rfzde bulunmak için bunu bahane edenlere soruluyor: Evet, kan dökmek büyük bir suç, kötü bir şey. Bu böyle. Fakat, Kureyşliler bundan daha kötüsünü yapmıyorlar mı? Bunu dile doladıkları halde bundan daha büyük suçları kendileri irtikab etmiyorlar mı? Evet, onlar Allah yolundan men' ediyorlar, Allah'ı inkar ediyorlar. Dinlerinden dolayı müslümanları yerlerinden, yurtlarından çıkma­ ğa, ana-baba ocağı olan evlerini terk etmeğe zorluyorlar. Bunlar daha büyük suç değil mi? Bunları nasıl yapıyorlar? · Demek müşrikler vicdan hürriyeti tariimıyorlar. Halbuki vicdan hürriyeti insanlarm en tabii haklarımn başmda gelir. Kur'an-ı Kerim müşrik­ - lerin o sorusuna cevap verirken bu hakları da hatırlatıyor. Din hürriyeti(Devamı sa.. 162 de) 147