APARTMAN BOŞLUĞU Şehir hayatının bizlere sunduğu, dışarıdan

advertisement
APARTMAN BOŞLUĞU
Şehir hayatının bizlere sunduğu, dışarıdan bakıldığında oldukça ışıltılı görünen ve
modern sıfatını taşıyan hayatlarımız bizleri gerçekten tatmin ediyor mu? Bu tarz soruların
cevabı toplumun eğitim seviyesine, sosyal standartlarına, insanların düşünce yapısı ve
isteklerine göre kesinlikle farklılık gösterecektir. Ama sonuç olarak, kimileri yaşadığı
hayattan aldığı zevkle mutluluğa ulaşırken kimileriyse peşinde koşmak zorunda olduğu
sorumlulukların arasında kaybolup gidecektir. Birileri daha çok kazanıp daha çok mutlu
olurken diğerleri onları daha fazla zengin yapmak için çalışacaktır ki modern sistem gönül
rahatlığıyla ilerleyebilsin. Bunu bir tavla müsabakası gibi yorumlayacak olursak, siyah pullara
sahip olan taraftakilerin attığı bütün zarlar istediği gibi gelirken, beyaz pullara sahip olanlar
hep yek atacak. Bu noktada özellikle kendi toplumumuzu göz önünde bulunduracak olursak,
çoğu kişi siyah pulun tarafında olmayı seçecektir. Kendi bakış açımdan baktığımdaysa beyaz
taraf her zaman bana daha yakın ve samimi gelmiştir. Sanırım bu seçimimin sebebi hem
kendimin hem de yakın çevremin gerçek hayatlarımızda da beyaz tarafta bulunması olabilir.
Sonuç olarak bu tavla müsabakasının altındaki soru işaretini, kendi yaşantılarını istediği gibi
yönlendiremeyen kişilerin sanki gerçekten mutluymuş gibi oynamak zorunda kaldığı ironik
oyunlar oluşturuyor. Belki de sadece içlerinde cehennem ateşleri yanarken, dışarıya buz adam
gibi görünmek zorunda olan insanların oluşturduğu bir imla işaretinden ibaret. Giderek tadı
kaçan yaşantılarının kendilerine olan inançlarını giderek azaltmasıyla başlayıp, duvarlarla
konuşmalarına sebep olmasıyla biten bir oyun. Bu durumla gerçekten yüz yüze kalmış
insanlar hiç bir sorunu yokmuş gibi gözükebilmeyi çok iyi becermektedirler. Aslında sadece
bu duruma alışıp böyle yaşamayı öğrenmişlerdir. Kim bilir belki de kafalarının içinde bir akıl
hastanesi kurmuşlardır bile. Hayatlarımız bunu bizlere defalarca gösterse de sonuçta kimse bu
müsabakada her zaman istediği zarı atamayacak, yavaş yavaş pullarını kaybedecek ve bu
adaletsiz müsabaka bizlere modern sıfatını taşıyan bir oyunmuş gibi yansıtılmaya devam
edilecek. Zaten modern olarak yansıtılan yaşam alanlarında insanların daha fazla para, daha
lüks mekân gibi dünyevi şeylerin peşinde koşulan ve kendilerine vakit ayırmaya bile fırsat
vermeyen hayatların herkesi tatmin etmesini beklemek gerçekten ironik olurdu. Sonuç olarak
siyah olan da beyaz olan da kimi zaman kaybedecek ama bizlere modern olarak lanse edilen
bu oyun her zaman kazanacak. Bu oyunun ceremesini en çok çekecek olanlar ise kafalarının
içinde akıl hastanesi kurup, güçlü rolü yapmaktan sıkılmış ve artık neyin peşinden
koşacağına karar veremeyen insanlar olacak. Sonuçta bu oyunun kuralı fazlasıyla net ve kimi
insanlar şanslı doğup siyah taraftan olacakken, diğerleri ise beyaz taraf olup hep yek atmaya
devam edecek.
Bana göre dünyada şu an toplumları, insanları, kökenleri, düşünceleri birbirinden
ayırmaya ve yukarıdakilerin daha fazla yukarı çıkıp güçlenmesini hedefleyen bir sistemin
etkileri yaşanıyor. Böyle bir etkinin içerisinde, yukarıya çıkmak için diğer insanları kullanmak
yerine, yaşantılarının onlara sunduğu acıları güç olarak kullanan insanların aslında gerçek
gücü yansıttığını bana resmeden Wilhelm Genazino’nun kaleme almış olduğu eseri Mutsuzluk
Zamanlarında Mutluluk oldu. Eserin kahramanı Gerhard, yüzleşmek zorunda kaldığı zorluklar
arasındaki duvarlarda giderek kendi içine kapanmaya başlayan eğitimli bir insan. Aldığı
eğitime ve göstermiş olduğu başarıların çokluğuna rağmen, biriken para borcunun yükünü
hafifletebilmek için ilgi alanı ve tecrübesi dışındaki işlerde çalışan bir beyaz pul sahibi.
Yaşadığı zorlukların duvarlarda yarattığı çatlaklar arasından kendine bir çıkış yolu bulmaya
çalışsa bile giderek dibe batmakta. Ama bu durumdan ne çok sevdiği nişanlısının, ne çok
yakın arkadaşlarının, ne ailesinin haberi var. Belki de içinde cehennem ateşleri yanarken
dışarıya buz adammış izlenimi verdiği içindir. Ama bu dibe batış onu giderek yalnızlığa,
insanlardan uzaklaştırmaya, kendi kendine konuşmaya doğru itmektedir. Açıkçası kendi
hayatımdaki unutamadığım sahneleri gözümün önüne getirdiğimde, kendimle çok fazla ortak
payda bulabildiğim bir kahraman oldu yaşlı Gerhard. Gerhard'da modern bir oyunmuş gibi
yansıtılan sözde çağdaş hayatında, sorumluluklarını yerine getirebilmek için canla başla
çalışıp kendini unutanlardan sadece bir tanesi. Kendini unutması umurunda bile değilken,
kafasında sürekli olarak kendi sesini duymasını, duvarlara vurduğu ellerindeki kanları ve bu
kötü durumunu sevdiklerini üzmemek adına gizlemekte. Çalıştığı işten çıkarılması ve ödemek
zorunda olduğu borcunun nişanlısının evlilik isteğini geri çevirmesine sebep olması çöküşünü
hızlandırıp kafasındaki seslerle onu adeta tek kişilik bir orduya çeviriyor. Kimsenin haberi
olmadan yavaşça uzaklaşıyor gerçek dünyadan. Bu uzaklaşma, her şey yolundaymış gibi
yaptığı gülümsemeleri bile ondan çalıyor denilebilir. Kafasının içindeki sesler, kayboluş hissi,
giderek yalnızlaşması ve bu duruma alışması çöküşünü hızlandırıyor. Sizlerde hak verirsiniz
ki, her şeyi başa sarmak gerçekten çok zordur ve ruh hâli böyle bir insanın bu durumu
gerçekleştirebilmesinin ihtimali bile yok denecek kadar azdır. Gelecek ve geçmiş arasında
yaşadığımız hayatlarımızın bizlere sunduğu zaman aralığında geleceğin endişesi ve geçmişin
anıları peşimizi bırakmayacaktır. Bundan beş sene sonra nerede, ne şekilde olacağımızı
kestiremememiz gibi geçmişimizde yaşadıklarımızın ne zaman karşımıza çıkıp bizi yerle bir
edeceğini bilmekte oldukça güçtür. Yaşadığı, yalnızlaştığı onca olayın karşısında hiçbir şey
olmamış gibi gülümseyen kahramanımızın çöküşünü, geçmişiyle geleceği arasındaki gidiş
gelişler sonlandırıyor.
Sonuç olarak Wilhelm Genazino'nun kaleme almış olduğu eseri Mutsuzluk
Zamanlarında Mutluluk, bizleri siyah ve beyaz pul sahibi ikiye ayırıp bizlerin modern sandığı
bir oyun içerisinde zenginleri daha zengin yapabilmek için oynadığımız kumarı gözler önüne
sermektedir. Paranın, lüksün, markaların peşinde sürüklenirken, bizleri gerçekten mutlu
edecek şeyleri nasıl göz ardı ettiğimizi, onların bizleri için nasıl önemsizmiş gibi yansıtıldığını
resmeden çok başarılı bir çağ eleştirisi romanı. Gerçekleştirmemiz gereken
zorunluluklarımızın giderek ağırlaşmaya başlamasıyla, sorumlulukların, para kazanma
mecburiyetinin insanları bir canavara çevirdiğini ve sırf bu yüzden bizleri gerçek mutluluğu
teğet geçmemizi sistem isimli bir oyununun gerçeklerini gözümüzün içine sokmakta.
Duvardaki çatlaklar arasında bizleri çıkış yolu aramaya iten yaşantılarımız arasında akan bir
su misali. Siyah taraf bu oyunun tadını çıkarırken, beyazlarsa hep yek atmaya devam etmekte,
bu oyunu oynatanlarsa gizli gizli gülmekte. Son olarak, Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk
isimli eserde, yaşadığımız bu süre zarfında bazılarının bu oyunun farkında olduğunu ama nasıl
hiç ses çıkaramadığının eleştirisine yakından şahitlik edebileceksiniz.
KAYNAKÇA
Genazino Wilhelm, Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2014.
Download