T.B.M.M. B : 73 30 . 4 . 2003 O:1 1972 Stockholm Bildirgesinde "insan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve yeterli yaşam koşullarına erişme temel hakkına sahiptir" ifadesiy­ le, çevre hakkı, evrensel bir insan hakkı olarak tescil edilmiş oldu. Ülkemizde, 1982 Anayasasında, birey ve devletin çevre hak ve ödevleri düzenlendi; 1983'te Çevre Kanunu çıkarıldı; 1991'de ise, Çevre Bakanlığı kuruldu. Daha sonraki yıllarda, sivil toplum örgütleri kurulmuş, çevre konusunda çok duyarlı bir kamuoyu oluşmuştur. Anayasamızın 56 ncı maddesinde yer alan çevre hakkı, üçüncü kuşak insan hakları arasında kabul edilir ve maddede "herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" ibaresiy­ le yer alır. Avrupa Birliği, çevre politikaları geliştirme ve uygulamada, dünya politikalarını etkilemede öncü rol oynamıştır; ayrıca, Avrupa Tek Senedi, Maastricht Anlaşmasıyla, çevre politikalarını, ulusal politikalar olmaktan çıkarıp, topluluğun birincil hukukunun parçası haline getirmiştir. Çevre politikaları, topluluk üst hukukunca belirlenmekte ve AB ülkeleri, bu üst politikalara uyum yap­ maktadır. Ülkemiz, AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı belgesinde, çev­ reyle ilgili başlıbaşına bir bölüm ayırarak taahhütte bulunmuştur. AB - Türkiye Uyum Programın­ da, çevre, 174 direktifle yer almaktadır. 24 adet olan bu başlıkların altında, orman bölümü bulun­ mamaktadır. Orman, çevresel değerlerden bir tanesidir. Orman Bakanlığı ve kuruluş amaçları, Çevre Bakan­ lığı kuruluş amaçları içerisinde küçük bir alanı kapsar. Zaten, geçmişte de, Orman Bakanlığı, muh­ telif bakanlıklarla birleştirilmiş, kapatılmış, tekrar açılmıştır. Oysa, bugün görüşülen kanun tasarısı, 21 inci Yüzyıl bakanlığı olan Çevre Bakanlığını, Orman Bakanlığına eklemektedir. Gerçek bir bütünleşme çabası bile yoktur; oysa, çağdaş ülke örneklerine bakılırsa, Çevre Bakanlığının, çoğunlukla, tek bir bakanlık olarak veya mekânsal planlama ve tüm doğal kaynakların yönetiminin verildiği süper bakanlık olarak kurumsallaştığı görülür. Bu tasarıda olduğu gibi, Çevre ile Orman Bakanlıklarının yama gibi birleştirilmesi, geçmişte, Tarım Bakanlığıy­ la yaşananlardan daha da olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Çevre Bakanlığını Orman Bakanlığıyla bir­ leştirmek, Çevre Bakanlığım orman sorunları içerisinde kaybetmek ve odağını şaşırtmaktır. Sayın Bakan komisyonda "bu iki bakanlık birleşirse sinerji artar" dedi. Bu mantıkla, eğer bakanlık sayısını 6'ya düşürtirsek, sinerji 60 kat artmış mı olacak?! Bu anlayış yanlıştır. Dünyada entelektüel bir prestij kaybına uğrayacaksınız. Batılı çağdaş dünyanın çevreye verdiği önem ve Bir­ leşmiş Milletlerin çevre konusundaki titizliği, önerileri doğrultusunda, yakında dünyada, müstakil çevre bakanlığı olmayan ülke kalmayacak. Batılı ülkeler neredeyse bir süper bakanlık tarzında çevere örgütlenmesi yaparken, bizim bakanlık birleştirmemiz çok ciddî bir yanlış ve prestij kaybıdır, geriye gidiştir, ülkeyi geriye götürmektir. Kamu yönetiminde reform, devletin yeniden yapılandırılması, bakanlıkların azaltılması, daha AKP kurulmadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi programlarında yer alan hususlardır. Bu konuda ilk adım olarak, yerel yönetimler yasası çıkarılmalıdır. Merkezî ve yerel yönetim reformu ve bun­ ların görev dağılımı yapılmadan bakanlık sayılarının azaltılması, stratejik planlama hatasıdır. Çevre Komisyonunda, Sayın Bakan, bu yeni oluşumda çok büyük mücadele vererek, bakanlık isminin "çevre" ile başlamasını sağladım dedi. Teselli babından, bir çeşit sus payı... Ne yazık ki, bakanlık ismini "çevre" ile başlatmakla, çevre olgusu önemsenmiş olmuyor. Tasarıdaki genel gerekçenin giriş paragrafında "bakanlıklar, devletin üstlendiği kamu hizmet­ lerinin konularına göre uzmanlaşan ve örgütlenmiş birimleridir" cümlesi yer almaktadır. Bize göre de doğru olan bu tanım, konuları ayrı olduğu için ayrı uzmanlık örgütlenmeleri gerektiren orman ve çevre süreçlerinin birleştirilmesini değil, tam aksine, ayrılmasını gerektirmektedir. -274-