Ayrımcılık Kuyusu Ayrımcılığa gerçekten mecbur mu kalıyoruz yoksa

advertisement
Vedia Durmaz
Ayrımcılık Kuyusu
Ayrımcılığa gerçekten mecbur mu kalıyoruz yoksa bile isteye ayrım mı yapıyoruz?
Belki de isteyerek yaptığımız şeylerin sorumluluğunu sosyal zorunluluk olarak
gösteriyoruzdur. Solomon Northup, 12 Yıllık Esaret kitabında Afroamerikan insanların köle
olarak kullanılmasından ve bu esarete kendisinin de düşmesinden söz ederken, biz sadece bu
ayrımcılığı ırksal olarak algılayabiliriz. Oysaki ayrımcılık dediğimiz yapı en başlardan beri
merdiven misali kademeli olarak bizi ayrım yapmaya zorlar oldu. Canlı varlığından tutunda
cansız varlıklara kadar. Peki biz bu ayrımın çıkılmaz kuyusuna nasıl düştük ve hala neden
çıkmak için çabalamıyoruz?
Hayata gelmeden önce bile ayrımcılığa maruz kalıyoruz aslında. Ebeveynler bile bir
çocuk istediğinde kız mı yoksa erkek mi olsun diye tartışıp çocuklarını bir ayrımcılık
çukuruna atarlar. Aslında onlar bunu yaparak kadın ve erkek arasında ki koskocaman
uçurumu -ki yoktur- gözler önüne sererler. İlk başta cinsiyetlere göre ayrım yapmaya başlarız.
Erkeklerin daha üstün bir varlık olduğundan tutunda kadınların çok da önemi olmadığı bir
dünyaya kadar. Sonra renklere ayırırız insanoğlunu; siyah ve beyaz... Oysa unuttuğumuz en
önemli şeyin insanları aslında renklerine göre değil de iyiliklerine göre ayırmamız
gerektiğidir. Biz ise ayrımcılığı sadece "Birbirinden kesinlikle farklılar!" dediğimiz şeyler
üstünde kullanıyoruz. Bunu öğrenebilmemiz için en güzel yerin okul olduğunu düşünürken.
Okula başlama yaşı geldikten sonra en büyük duvarla yüz yüze geliyoruz. Parası olan özele
parası olmayan ise okumasa da olur diyerek daha başlamadan gencecik insanların hayatını
ötekileştiriyor; eğitim. Bu eğitim sistemi kuyruklu bir yıldız gibi peşinden daha nicelerini
sürükleyip duruyor. Bu eşitsizlik eğitimde bile görülürken sonunda bütün gençliğimizi ve
hayallerimizi yiyip bitiriyor. Maddi durumu yetersiz olduğu için hayallerine kavuşamayıp,
ayrımcılık mağduru olan bir çok genç, istemediği şeylere yönelmek zorunda kaldı belki de.
Bunun yerine sahip olamadıklarımız bizi ayırmasa, herkese eşit haklar verilip okullar –hepsi
eşit özelliğe ve imkana sahip- insanların taleplerine göre öğrenci alsa belki o zaman bir
şeyleri birbirinden ayırmadan kabul etmeyi başarabiliriz. Mesela bununla birlikte doğuda ki
bir çok genç de hayallerine hiçbir eşitsizliği gözetmeksizin kavuşabilir ve bizlerde 'doğu'
kelimesini artık sadece bir yön adı olarak kullabiliriz. Kim bilebilir belki de bu sayede ilk
önce tanıştığımız insanlara " Ne okuyorsun? Nerede okudun veya okuyorsun? " diye sormak
yerine, karşımızdakini başka türlü tanımaya başlayabiliriz. Biz ilk önce insanları; renklerine,
cinsiyetlerine hatta ve hatta engel sahip olup olmamalarına, çocukları; puanlarına ve
eğitimlerine göre ayırmamayı öğrenmeliyiz. Böylelikle bir çok şeye temel atıp -insanlık gibiherkesi her şeyiyle sevmeyi öğrenebiliriz. Diğer yandan insanların bu ayrımcılığı gidermek
için çabalamaması kabul dahi edilemez. Bu tamamen bencillik olur. Birilerini, belli bir
şeylerine göre ayırmak ve bundan bir gram dahi rahatsızlık duymamak hatta zevk almak
insanlığın geçmişten günümüze aslında hiç de değişmediğini gösterir. Eskiden insanları
ırklarına göre ayıranlar şimdi insanları eğitimine, sahip olduklarına göre ayırır oldu. Prestij
dediğimiz şey insanları ayırmaya başladı. Ne yazık ki insanlık bu ayrımcılığın gayet normal
ve insan doğasının kanunu olduğunu söyleyerek, bu durumu savunur hale geldi. Peki biz bu
ayrımcılık çukurundan tek başımıza kurtulabilir miyiz?
Hepimiz biliyoruz ki toplumu oluşturan bireylerdir. Bizim toplumu yansıttığımız bir
dünyada eğer ki her birimiz o 'ayrımcılık kuyusuna' bir ip atarsak bir çok şeyi
kurtarabileceğimizi görebiliriz. Her şeyin bizim elimizde olduğunu, hepimizin aynı dünyada,
aynı havayı hatta uzayda aynı boşluğu paylaştığımızı düşünürsek birbirimizi aynı ve eşit
görmemizin en doğru yol olduğunu fark edebiliriz. Bunun için en önemlisi de bilgi, kültür
sahibi olabilmek. Şimdi hepiniz bunu okuyunca "Aaa! Eğitim şart." diye haykıracaksınız.
Fakat bunun mümkün olabilmesi için ilk önce eğitim sisteminin bizi ayırmaması gerekmiyor
mu?!
Kaynakça:
http://www.dw.com/tr/ayrımcılık-ruh-sağlığını-tehdit-ediyor/a-18271036, 21 Kasım
2016.
Download