uluslararası prof. muhammed b. tavit

advertisement
TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI 1593
ULUSLARARASI
PROF. MUHAMMED B. TAVİT
ET-TANCİ SEMPOZYUMU
13-14 Ekim 2011
HAZlRLAYAN:
PROF. DR. SÖNMEZ KUTLU
ANKARA 2015
,Uluslararası Prof. Muhammed
13-14 Ekim 2011
b: Tavit et-Tanci Sempozyumu
ANKARA/TüRKİYE
MUHAMMED B. TAVİT ET-TANCİ'NİN MEZHEPLER
TARİHÇİLİGİ
Prof. Dr. Has an ONAT
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nde önce 1953-1962, daha
sonra 1970-1974 tarihleri arasında İslam Mezhepleri Taribi dersleri
veren Muhammed et-Tanci, aynı zamanda İslam Felsefesi, İslam
Hukuku, Kelam
alanında
da dersler
vermiştir.
Kaynak
laitiğinin
yanında
şı,
et-Tanci'nin aklı ve eleştirel duruşu esas alan bilim anlayı­
nahiyat çalışmalarında bilimsel yöntemin oluşmasında önemli
bir katkı
sağlamıştır.
Bu çalışmada bizim esas amacımız et-Tanci'nin Türkiye'de İslam
Mezhepleri Taribi alanına yaptığı katkılan tespit etmeye çalışmak
olacaktır. Bu konuda doğrudan et-Tanci tarafından kaleme alınan
"Şehristani'nin Kitabu'l-Milel ve'n-Nihal'i" (A. Ü. İ. F. D., sayı, 1-2,
1955), "Abu Mansur Maturidi" (A. ü. İ. F. D., sayı 1-2, 1955) gibi
makalelerin yanında, ders notlan şeklinde hazırlanmış fakat şimdi­
ye kadar hiç yayınlanmamış bazı yazılan ve E. Ruhi Fığlalı ve İsmail
Yalnt tar$dan tutulan notlar da değerlendirilmiştir. Bu tebliğde
· ağırlık merkezini, et-Tanci'nin, e-Makalat Mezhep Araştırmalan Dergisi'nin Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Özel Sayısı (IVf 1 Bahar
201l)'nda, editörlüğünü Prof. Dr. Sönmez Kutlu'nun yaptığı "İslam
Düşüncesi Üzerine Makaleler" adıyla neşredilen (Makaleler olarak
kaynak gösterdiğimiz) metinler oluşturmuştur.
Muhamme d
et-Tanci'ye
Kadar
Türkiye'de
Mezh epler
Tarihçiliği
İslam Mezhepleri Tarihi, Müslümanların iti.kadi ve ameli sahadaki farklı İslam anlayışlarını konu edinen bir bilim dalıdır. Mevcut
Üniversite yapılanmasında, naruyat Fakültelerinde Temelİslam Bilimleri Bölümü'ne bağlı bir Anabilim Dalı olarak yer almaktadır.
282 •Uluslararası Prof. Muhammed b. Tavit et-Tarıci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011
ANKARA/TÜRKİYE
İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı'na bağlı iki Bilim Dalı vardır:
Klasik İslam Mezhepleri ve Çağdaş İslam Alrnnlan. et-Tarıci'nin
Mezhepler Ta.rihçiliğini ve bu alarıa katkılarını tespit edebilmek için,
Türkiye'deki İslam Mezhepleri Tarihi'nin bir akademik disiplin olarak geçmişine lasaca göz atmakta fayda vardır:
İslam Mezhepleri Tarihi denildiği zamarı, akla ilk gelen Makalat
ve Ftrdk türü eserler olmaktadır. İlk örnekleri birinci hicri asırcia
yazılmaya başlayarı Makalat türü eserler, daha çok yeni yeni oluş­
maya başlayan mezheplerin, kendi görüşlerini savunabilmek için
kaleme alınmışlardır. Haricilik, Mürcie, Mu'tezile, Şia gibi mezhepler
teşekkül ettikten sonra; Milel-Nihal geleneği ile Mezhepler Tarihi'nin
öncü eserleri kaleme alınmıştır. Türkiye'de, 1913'te açıları
Medresetu '1.-Eimme ve'l-Huteba'da, Mezahib-i İslamiye ve Tu.ruku
Aliye isimli bir ders verilmeye başla.rımıştır. 1 • 1924'de ' Daru'lFünun'a bağlı olarak ilahiyat Fakültesi açılması kararlaştırılrnış ve
Katib-i Umumi (genel sekreter) Yusuf Ziya (Yörükan), İslam Mezhepleri Tarihi'ni okutınakla görevlendirilmiştir. ilahiyat Fakültesi'nin
1933 yılında "öğrenci yokluğu" gerekçe gösterilerek kapatılmış ve
daha sonra 1949 yılında Ankara Üniversitesi halıiyat Fakültesi kurulmuştur. Bu Fakültede önce İslam Dini ve Mezhepleri Tarihi adıyla
Prof. Yusuf Ziya'nın okuttuğu bir ders açılmış, 1953-1954 öğretim
yılınciarı itibaren de üçüncü sınıfta 2, dördüncü sınıfta da 4 saat
olmak üzere İslam Mezhepleri Tarihi okutulmaya başlanmıştır.2
İslam
Mezhepleri Tarihi, bugün, Yusuf Ziya Yörükan'ın ve Muhammed et-Tarıci'nin attığı bilimsel temel üzerinde, kendi yöntemini
olgunlaştırmış, İslam Düşünce Tarihi'nin ana arterlerinin belirgin
hale getirilmesini amaçlayarı çalışmalarla ciddi bir birikim oluştur­
mayı başarmış ve İslam Bilimleri içinde seçkin bir yer edinmiştir.
Bu doğrultuda yapıları doktora tezlerinin isimlerine ve takip edilen
yönteme şöyle bir göz atmak, gelinen aşamayı görebilmek açısınciarı
yeterlidir. Bazı tez isimlerini hatırlamakta fayda vardır: "Emeviler
1 Aydınlı,
2
Münir
212.
Koştaş,
(1 989), s.
"Ankara Üniversitesi
ı ı.
İlahiyat
Fakültesi", A. ü.
İ.
F. D., 31
· Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT .
• 283
Devri Şü Hareketleri", "Mürcie ve Horasan Maveraünnehir'de Yayılı­
.şı", "Mu'tezile'nin Beş Esasının Teşekkül Sürecinde Ebu'l-Huzeyl'in
Yeri", "İmamiyye'nin imarnet Nazariyesinin Teşekkül Süreci" ... Hem
Muhammed et-Tand'nin İslam Mezhepleri Tarihi'ne katkılaruun,
hem de islam Mezhepleri Tarihi'nin bugün geldiği yerin doğıu değerlendirebilmesi için et-Tand'nin bu alana bakış açısının doğıu
tespit edilmesi gerekmektedir.
ilahiyat
Öncüsü
Alanında
Bilimsel Zihniyet ve Bilimsel Yöntemin
Profesör Muhanuned et-Tanci, Türkiye'de, ilahiyat alarıında, bilimsel zihniyetin oluşmasında ve bilimsel yöntem arayışlannın berraklaşmasında ciddi katkılan olan bir bilim adamıdır. et-Tand denilince akla ilk gelen onun gerçekleştirmiş olduğu tahkikli neşirlerdir.
Pek çok yazma eser, onun titiz çalışması sonucu gün yüzüne çık­
mıştır. O, aynı zamanda gerek verdiği dersler, gerekse yetiştirdiği
öğrenciler sayesinde İlahiyat alarıında ciddi olarak iz bıralanış bir
alimdir.
Türkiye'de et-Tanci'yi en iyi tanıyan, her zaman "onun öğrencisi
olmakla şeref duyduğunu" dile getiren Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı,
et-Tanci ile ilgili olarak şöyle der: "0, her şeyden önce çok titiz ve
dikkatli bir araştıncıdır. İslam eserleri alarıında bir hafız-ı
kütüb'dür. Onu yakından tanımak ve özel sohbetlerinden bulunabilmek şansını yakalamış olanların tereddütsüz teslim edecekleri
gibi o, İslam'ı din, tarih, kültür ve medeniyet olarak tam anlamıyla
bilen bir mütefekkirdi. İslam düşüncesinin on dördüncü asnnın son
yarısında parlayan yıldızlarından ve modem f çağdaş yorumcuların­
dan biri idi."3. Gerçekten de Muhanuned et-Tand, yapmış olduğu
tahkikli neşirlerle dünya çapında bir saygınlık kazanmış, verdiği
3
Ethem Ruhi Fığlalı, "Takdim", Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin İslam Düşün­
cesi Üzerine Makaleler {ed. Sönmez Kutlu), adlı eser içerisinde, Ankara 2011,
s. 13. Bundan sonra et-Tand'nin makalelerine atıflar, Makaleler olarak yapı­
lacaktır.
284 •Uluslararası Prof. Muhammed b. Tavit et-Tand Sempozyumu
13- 14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
dersler ve
yetiştirdiği öğrencilerle
düşüncenin gelişmesinde
1ürkiye'de din alanında
öncü isimlerden birisi olmuştur.
eleştirel
Muhammed et-Tand her şeyden önce müdekkik bir araştıncıdır.
İslam Düşünce Tarihi'nin doğru anlaşılabilmesi için, bize ulaşan
bilginin ne ölçüde doğru olduğu meselesi bu alanda araştırma yapanların ilk düşünmeleri gereken hususlardan
birisidir. etTand'nin tahkik meselesine bu denli önem vermesi, bilimsel faaliyetin ancak doğru bilgi ile mümkün olacağının farkında oluşu ile ilgilidir. Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nde göreve başladıktan
sonra yazmış olduğu makalelerden birisi Şehristani'nin ünlü kitabı
hakkındadır. Onun el-Mılel ve'n-Nihal gibi önemli bir kitabın tahkiki
ile ilgili bazı sorunları öne çıkartması, bilim yolcusunun yürümesi
gereken yolun ne kadar meşakkatli olduğunun bir işareti olarak ele
alınmalıdır. et-Tand, el-Milel ve'n-Nihal'in, C. Brockelmann'ın dikkat
çektiği el-Escurial kütüphanesinde bulunan nüshasına ulaşır, o
nüshada bulunan bazı kısımların neşredilenlerde olmadığını tespit
eder. Bu demektir ki, hala el-Mılel ve'n-Nihal gibi önemli bir başucu
kitabının ciddi bir tahkikli neşri yapılmamıştır. Bilim adamı, öncelikle elindeki malzemenin ne kadar sağlıklı olduğunu bilmek zorundadır. Her bilim alanı, o alanın temel kaynak!~ ne kadar sağ­
lıklı neşredilmiş olduğunu sorgulamak durumundadır.
Kaynak Kritiği Konusuna Özel İhtimam
Muhammed et-Tand'nin ilmi zihniyete ve bilimsel yönteme verdiönem, ilahiyat alanındaki bilimsel çalışmalarda "kaynak kritiği"
ile ilgili bir bilinç gelişmesini beraberinde getirmiştir. Kaynak kritiği,
hem kaynağın kendisi, hem de içeriği ile ilgilidir. Mesela, İbn
Kuteybe'ye atfedilen el-İmame ve's-Siyase'de olduğu gibi, bazı kitapların müelli.fleri ile ilgili birtalrun kuşkular vardır. Kitapların hangi
zamanda kaleme alınmış oldukları, o kitaptaki bilgilerin bilimsel
açıdan 4eğerlendirilebilmesi için bilinmesi gereken bir husustur.
Yazma bir eserin tahkik1i neşri yapılırken, müellif nüshasının esas
alınıp alınmadığınamutlaka bakılmalıdır. İstinsah edilen nüshalann müellifin eserine ne kadar saclık kaldığı da ayrıca araştınlması
lazım gelen bir meseledir. Bazı müstensihler, eseri çoğaltırken, kenği
Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT ·
• 285
dilerinde, müellifin göiüşlerine müdahale hakkı görebilmekteclirler.
~ Bazen, istemeden yanlış yazmalar söz konusu olabilmektedir. Bazen, hoşa gitmeyen yerler atlanabilmekteclir. Bazen de, bazı kritik
kavramlar farklı kullanılabilmekteclir. Bu yüzden et-Tanci, kaynak
kritiği noktasında müellifin eserini niçin yazdığının bile çok önemli
olduğuna şöyle dikkat çekmiştir: "İbn Kuteybe'nin devrinde maarif
vekaleti mevcut değildi. İlk İslam devirlerinde de mevcut değildi. İbn
Kuteybe'nin yaşadığı Abbasiler zamanında Katiplik denilen ve bugünkü bakanlık vazifesine muadil bir vazife mevcuttu. Katiplik yapabilmek için yapacağı işe dair bir bilgisi bulunması lazımdır. İşte
İbn Kuteybe o zamana kadar insanların herhangi bir programa bağ­
lı olmaksızın istedikleri şeyi öğrendikleri bu dağınık öğretim devrinde katip olacak şahısların vazifelerini ve bilmeleri lazım gelen şeyleri
ihtiva eden bu kitabını 'Maarifi yazmıştır. Bu kitabın içerisinde yukanda değindiğimiz gibi bir katibin bilmesi gereken bilgiler mevcuttur. Onun bölümlerinden biri de fırkalar bölümüdür. Yani katip
olarak şahsın mezhepler hakkında bilmesi lazım gelen malumat
kayıtlıdır. Bu bölümde Kaderiye, Cebriye vs. gibi fı.rkalar kayıtlıdır." 4
Kaynak laitiği ile ilgili hassasiyet ne kadar yüksek olursa, İslam
Düşüncesi'nin en temel sorunlarından birisi olan zaman, mekan ve
fikir kaymasından kurtulabilmek o kadar kolay olur.
Hem İslam'ın, hem de Müslümanların ondört asırlık süreçte
özelde İslam Düşüncesi'ne, genelde evrensel boyutlu bilimsel birikime yaptıklan katianın doğru anlaşılabilmesi için, özellikle İslam'ın
ilk dört asn çok özel bir önem taşımaktadır. Muhammed et-Tanci,
yaptırmış olduğu doktora tezleri ile, dikkatıerin İslam'ın erken dönemine yönelmesini sağlamıştır. Hüseyin Atay, Kur'an'a Göre İman
Esaslannın Yeniden Tespiti ve Müdafaası'nı çalışmıştır. Yaşar
Kutluay, İslamiyette İtikadi Mezheplerin Doğuşu'nu tez olarak hazır­
lamıştır. İbrahim Ağah Çubukçu Gazali ve Batınilik'i çalışmıştır.
islamı ve Mezhepleri Anlamada Özgün Arayışlar
4
et-Tanci, Makaleler, s. 170.
286 •Uluslararası Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
Mezhepler, Hz. Peygamber'in vefatından sonra ortaya çıkan beşe­
ri oluşumlardır. Bu alanda bilimsel çalıŞma yapabilmenin olmazsa
olmaz koşulu, mezheplerin din olmadığının bilincinde olmaktır.
Müsl~an küftürde mezhep ve dinin zaman zaman özdeş olduğu
ııeklindeki algı, muhtemelen mezheplerin beşeri oluşumlar olduğu
gerçeğinin bilerek ya da b~eyerek göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır. et-Tanci mezheplerin elinin anlaşılına biçimleri olduğunu şöyle ifade eder:"Kur'an ve hadis, İslaıniyet'in hükümlerinin
yegane kaynaklandır. Bu ikisinde İslam'ın cevheri bulunmaktadır.
Bu iki kaynak İslam dinini teşkil etmektedir. Alimlerin Kur'an ve
hadisi anlayışlan ve Kur'an ve hadisi anlama konusunda alimlerin
mezhepleri din olmayıp, sadece anlayışlardan ibarettir. Bu anlayış­
ların sahipleri doğruyu bulmuş olabilecekleri gibi hata da etmiş
olabilirler. Bu ümmetin müçtehitlerinin görüşlerinin, Kur'an ve hadis hakkındaki anlayışlarından ibaret olduğu açıktır." 5
Dini anlayan da yaşayan da insandır. İnsanların farklı anlayışlar
ile ilgili bir husustur. et-Tanci'ye göre,
"insanlardak:i anlama isteği kendisinin asli sıfatlarından biridir. Bu
anlruna arzusu çocuk büyüdükçe gelişir. Bu şunu ifade etmektedir
ki, bölümlere ayırma ve anlama ihtiyacı insanın yaratılışında vardır
ve insan büyüdükçe gelişmektedir."6 İnsanın doğuştan getirdiği bu
anlama ihtiyacı, ister istemez her meseleye farklı açılardan bakıl­
masını beraberinde getirmektedir. "Dış tesirler bir yana bırakılırsa,
İslaıni mezhepler, İslaıni esaslara muhtelif zaYiyelerden bakınakla
doğmuştur. Eğer İslam alimleri meseleye tek bir noktadan baksalardı mezheplerden söz edilmeyecekti. Bize göre İslaıniyetin insanlara tanıdığı tefekkür ve düşünce şekli mezhepleri doğurmuştur. İs­
laıniyet diğer dirılere nazaran, tenkit dinidir. Diğer dinlerde de bu
esas evvelden vardı; fakat bu bırakıldı. İşte bu esas İslam'da tam
geliştirmesi insanın tabiatı
manasıyla teşekkül etmiştir." 7
5
6
7
et-Tanci, Makaleler, s. 46.
et-Tanci, Makaleler, s. 25.
et-Tanci, Makaleler, s. 444.
Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT ·
• 287
Bu tespitler, et-Tanci?nin sadece mezheplerin beşeri oluşumlar
·olduğu gerçeğinin değil, aynı zamanda Hz. Peygamber'in vefatından
sonra oluşan her türlü anlayış biçiminin de beşeri olduğunun farlanda olduğunu göstermektedir. "İslamiyet diğer diniere nazaran
tenkit dinidir" şeklindeki ifadesi, onun İslam'a bakış açısıyla ilgili
önemli bir ipucu olarak değerlendirilebilir.
İslam, insan için gelmiş bir dindir. İnsanın insan olabilmesi için
dine
ihtiyacı vardır.
et-Tanci dinin
"beşeri vasıfları
düzeltmek için
geldiği" kanaatindedir. İnsan dini aklı ile anlar. Din-akıl ilişkisi ile
ilgili olarak et-Tanci'nin şu tespitleri dikkat çekicidir: "İnsan, düşünce ve anlayış kuvveti ile mücehhez kılınmış olduğundan, dinlerin ve bilhassa semavi kitabi dinlerin muhatabı olmuş, dinin emirleri ve mükellefiyetleri, onları anlama ve düşünme kudreti ile mümtaz
olan insana teveccüh etmiştir. Diğer bir tabirle, dinin emirleri ve
mükellefiyetleri, sadece insanın aklını muhatap almıştır. Düşünme,
anlama ve mes'uliyet yüklenme kudretini kaybetmiş olan bir kimse
dini mükellefiyetiere muhatap değildir. Din, insanda düşünme kuvveti ve dini emirleri anlama kudreti mevcut olduğu müddetçe vardır."S Şu ifadeler. de, onun din-insan ilişkisini nasıl anladığını anlamayı kolaylaştırmaktadır: "Hayır, hak ve güzellik (cemal), geçmişte
ve şimdi insanın bütün akli ve ruhi kuvvetleri ile idrak etmeye ve
gerçekleştirmeye çalıştığı yüksek gaye ve kıymetler olmuştw". Neredeyse düşünürler, dirıin esas ödevinin bu üç yüksek gayeyi koru·mak ve gerçekleştirmek olduğunda ittifak etmişlerdir."9 et-Tanci bu
doğrultuda insan hürriyetinin önemine de vurgu yapar: "Din nazatında hürriyet, insanın insan oluşunun hürriyetidir. Bu da bir seviyede onun aklının hür oluşu, cisminin ve ruhunun hür oluşudur.
Bu da, insanın melekelen arasında bir muvazene kurulmadan ve
insanın kuvvetlerinin içlerinden bir kuvvetin azgınlık ve taşkınlığın­
dan salim olmadan gerçekleşemez."ıo
8
et-Tanci, Makaleler, s. 27.
et-Tanci, Makaleler, s. 29.
ıo et-Tanci, Makaleler, s. 30-31.
9
288
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13- 14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
Şu
tespitler, et-Tanci'nin insan anlayışını ortaya koymaktadır:
mükellef bir şahıstır. Kendisine herhangi bir teklif yapılacak
. kimsedir. İslam nazannda teklif akıllı olan varlığa yönelir. Yani teklif gayn akil varlığa teveccüh etmez. İnsandaki mevcut olan akıl;
doğruyu eğriden ayırt edici bir hakem ve kendisine yönelmiş olan
hususlan değerlendiren bir nesnedir. Eğer herhangi bir ayet veya
hadis gelirse ve akıl bunları anlarsa, bu İslam dinine göre geçerli bir
husustur. Hiçbir ayet veya hadis akla mugayir değildir. Böyle bir
ayet veya hadis vaki olursa, bunun karşısında islam dininin tutumu nedir? İslam dini aklı hakem olarak. kabul etmiştir dedik. Böyle
bir ayet veya hadis olunca hangisini önplana almalıdır? Bugünlerde
bazı sözler konuşulmaktadır ve bazı alimler aklın dine uymadığını
söylemekte ve dini terk etmektedirler. Bu hususta ne yapalım?
Kur'an'ın hükümlerinde bir gaye ve bir hedef bulunduğunu söylemiştik. Şimdi esas olan Kur'an'daki hükümlerin ve gayelerin tam
olarak tespit edilmesidir. Eğer bu yapılırsa, ilirole din arasındaki
ihtilaf hertaraf edilmiş olacaktır. O zaman alirolerin sözünü ne de
dinin emir ve nemylerini terk edeceğiz. Böyle bir durumun gerçekleştiğini aniasak bile problem bitmiş değildir. Biz Müslümanlar
Kur'an ve hadisin mukaddes olduğuna inanıyoruz. Çünkü Kur'an-ı
Kerim Allah kelamıdır ve Hz. Muhammed de nebidir, resuldür ve
ma'sumdur. Elbette onun şu veya bu hadiste hata ettiği söylenemez. Ama biz yine alimierin sözlerine dönelim. Onla.ı:ın ortaya koyduğu ilim aklın bir neticesidir. Aklın bir hakem olduğu bizzat İslam
dini tarafından kabu1 edilmiştir. Acaba aklın ortaya koyduğu ilim
kat'i midir, yoksa zanni midir? Eğer aklın koyduğu ilim kat'iyyet
derecesinde olursa, delillerin de kat'iyyet derecesinde olması gerekir. İlmin kat'iyyet derecesine u1aşması halinde, nasslar ilimle çatı­
şan bir durum arz ediyor ise, ayet ve hadisler tevil edilir. Bu çok
eski zamanlardan beri böyledir. Yani esas olan aklın nasslarla çatışmaması ve aklın delilleri kat'iyyet derecesinde ise, nasslann te'vil
edilmesidir." ıı
"İnsan
ıı
et-Tanci, Makaleler, s. 448-449.
.
,-
Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT
• 289
Akla bu denli önem atfeden, mezheplerin doğuşunda İslam'ın insan aklına ve hürriyetine verdiği önemin etkisini ısrarla belirten etTand'nin hadisler konusunda sağlıklı bir eleştirel duıuş geliştire­
ınemiş olmasını, herhalde geleneğin gücü ile izah etmek durumunda kalacağız. Oysa et-Tanci'nin düşünce yapısı ve kaynak kritiği
konusundaki hassasiyeti, ister istemez hadisler ve hadis kaynaklan
konusunda da, ondan tutarlı bir eleştirel duıuş beklentisine yol
açmaktadır. Hadis geleneğinde metin/ içerik tenkidinden çok isnat
zincirlerinin ve ravilerin üzerinde d urulduğu gerçeğini et-Tand'nin
fark etmemesi pek mümkün görünmeme~edir. Hem İslam Düşün­
cesi'ni doğru anlayabilmek, heı:n de yeni bir şeyler söyleyebilmek
açısından eleştirel yaklaşımın
Hadis ve Sünnet
alanında
daha fazla
hususu, ı<:anaatimizce hayati önem taşı­
de, Hadis ve Sünnet konusundaki eleştirel bakış,
kolaylıkla Hadis ve Sünnet düşmanlığı kategorisine indiigenebileceği f indirgenebildiği için, pek çok kimse, bazı şeyleri bildiği halde
sessiz ·kalmayı tercih edebilmektedir. Oysa, eğer sahabenin aklına
yatmayan bir hususla karşılaşınca Hz. Peygamber'e "Ey Allah'ın
eiçisi bu konuda vahiy mi var?" sorusunu sorduğu doğru ise, Müslüman insanın Hz. Peygamber ve O'nun söz ve fiilieri söz konusu
olduğunda, normal olandan daha fazla dikkatli olması, Müslüman
olmanın
geregı
olarak anlaşılmalıdır. Kur'an'ın ısrarla Hz.
Peygyamber'in "vahiy alan beşer" olduğunu vurgulamasına rağmen,
Müslüman kültürde "beşer üstü" denilebilecek bir peygamber algısı
ortaya çıkmıştır. Bunun en önemli sebeplerinden birisinin Hadis ve
Sünnet'e eleştirel yaklaşamamak olduğunu düşünüyoruz. Hz. Muhammed'in peygamber olduğuna inanmak, O'ndan bize intikal eden
her şeyle ilgili olarak daha duyarlı olmak anlamına gelir. Çünkü,
herhangi bir yanlış bilgi, Hz. Muhammed'in "en güzel ömek" olma
vasfına gölge düşürür.
etkin
kılınması gerektiği
maktadır . . Belki
Mezheplerin İslam'ın anlaşılına biçimleri olduğunu ifade etmiş­
tik. Farklı anlayışlar, insanın varlık yapısından kaynaklanmaktadır.
Hatta et-Tand, "insanlar arasında görüş ayrılığı ilahi bir kanun"
290
• Uluslararası
Prof. Muhammed b . Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
olduğwıu söyler.ı2
et-Tanci, ilginç bir şekilde, "mezheplerin doğuş
sebepleri" ile "Müslümanlann İslam'ı anlamakta ihtilafa düşmeleri­
nin sebebi"ni, her ne kadar birbirinden bütünüyle bağımsız değilse
de, biraz daha farklı mütalaa etmeye çalışır. Onun en özgün tespitlerinden birisinin, farklı anlayışiara yol açan sebeplerin, insanın
varlık yapısından, Kur'an'ın insana tanıdığı düşünce hürriyetinden
ve Kur'an'ın birtakım yapısal özelliklerinden kaynaklandığını ortaya
koymuş olmasıdır. O'na göre Müslümaniann İslam'ı anlamakta ihtilafa düşmelerinin üç önemli sebebi vardır:
Birincisi, İslam'm insanlara kazandırdığı "tefekkür ve vicdan
hürriyeti"dir. ı3 Allah Kur'an'da pek çok ayet ile insana düşünmeyi
emretmekteclir. "Bu ayetler bize Kur'an'ın okunup anlaşılmasının
gerektiğini ifade eder. Bu emirler doğrudan doğruya Müslümana
hitabeder. Arada biçbir vasıta yoktur. Müslüman kitabı doğrudan
doğruya okuyup anlayabilir. Diğer dinlerde olduğu gibi ruhbanlık ve
kahinlik yoktur. Kur'an-ı Kerim Müslümanı bizzat okuyup anlamaya sevkeder. Netice: Her Müslüman vicdan hürriyetine sahiptir ve
Kur'an'ı bizzat okuyup anlamakla mükelleftir. Kur'an-ı Kerim'i herkesin anlaması bahis konusu olunca birbirinden farklı görüşlerin
ortaya çıkacağı tabüclir." 14
et-Tanci'ye göre "Allah ile kul arasında bir elçi olan Peygamber
ancak İslam'ı tebliğ ile vazifeliclir. Onun vasıta oluşu sadece ta'lim
mevzuundadır. Müslümanlığa göre insan kalbine hakim olan yalıuz
Allah'b.r. Başka bir şey onun kalbine hakim olamaz. Bundan da
anlıyoruz ki, İslam'ın telakkisine göre insanın vicdanı hürdür." ıs
Fatiha suresindeki "Ancak sana tapar ve ancak senden yardım dileriz" ayeti, İslam'ın Allah ile kul arasında hiçbir vasıta kabul etmedi-
ı2 et-Tanci, Makaleler,
s. 80.
13
et-Tanci, Makaleler, s. 98.
14
et-Tanci, Makaleler, s. 100.
et-Tanci, Makaleler, s. 98.
ıs
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT.
ğinin kanıb.dır. "İslamiyet
• 291
insana vicdan hürriyetini mutlak olarak
tanımışbr." 16
İkincisi , Kur'an-ı
Kur'an'ın
Ke rim'de y er alan
düşünmeyi,
anlamayı
teşvik
müteşabih
etmesi,
bu
ayetle rdir.
bağlamda
Kur'an'daki müteşabih ayetler, farklı düşünmeyi, farklı görüşler
ortaya koymayı kolaylaştırmıştır. et-Tanci'ye göre Kur'an'ın esas
vazifesi, "Biz Kur'an'ı insanları karanlıktan aydınlığa çıkartmak için
gönderdik" ayetinde belirtildiği gibi "insanları aydınlık ve nurlu
ufuklara ulaştırmak"tır. 17 "Kur'an-ı Kerimi'in esas vaziesi beşerin
hidayetidir. Hangi türden olursa olsun, Kur'an-ı Kerim'de zikredilen
ilimler sadece hidayet yoluna götünnekte, açıklayıcı ve yardımcı
birer vasıtadır. Yoksa Kur'an'da bu ilimlerin zikredilişi o ilimleri
öğretmek değildir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim, "Hiç bilenlerle bilmeyenler
bir olur mu?" ayetiyle ve Hz. Peygamber'in "ilim öğrenmek her erkek
ve kadın Müslüman'a farzdır" demek suretiyle Kur'an-ı Kerim'in bir
ilim kitabı olmadığını ve ayrıca ilmin öğrenme yolları bulunduğunu
açıkça beyan etmiştir.... Netice olarak şunu söyleyebiliriz: Kur'an,
tam selahiyetle ilmi bize bırakmıştır. " ıs
et-Tanci'ye göre Müteşabihleri anlama çabası Müslümanları farklı guruplara ayırmıştır: "Müteşabihleri tefsir etmekte Müslümanlar
Selefiyye ve Halefiyye olmak üzere iki ekol (medrese) meydana ge~şlerdir. · Selefiyyeye muhafazakarlar diyebiliriz. Bu ekole muhaddisler dahildir. Bunlar müteşabihlere mana vermezler, 'Allah
bilir' demekle yetinirler. Halefiyye (akliyyun) müteşabihleri anlamaya çalışanlardı. Bunlar 'Kur'an anıaşılmak için gelmiştir, binaenaleyh onu anlamamız lazımdır' demişler ve anlamaya çalışmışlardır.
Selefiyyenin müteşabihler hakkında hiçbir fikri yoktur. İmam-ı Malik'e 'Allah arşın üzerine istiva etmiştir (oturmuştur) (20. Taha, 5)
mealindeki ayeti sorulunca şöyle cevap vermiştir: 'istiva malumdur,
16
et-Tand, Makaleler, s. 99.
s. 449.
17 et-Tand, Makaleler,
18 et-Tand, Makaleler,
s. 451.
292
• Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13- 14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
fakat keyfiyeti bizce mechuldür. Bunu sormaksa bid'attir." 19 etTanciye göre "Selefiyye (Müfavvıda) ashab ve tabillerin çoğunluğu­
dur. Halefiyye (Muevvile) ise tabillerden sonra çoğunluğu teşkil etmişlerdir. Demek ki, Halefiyye daha önce de mevcuttu, fakat azın­
lıktaydı. Esas teşekkülü ve kuvvet bulması tabillerden sonradır.
Halefiyye müteşabihleri anlayabilmek için, ayette de zikredildiği gibi
muhkemleri esas tutmuşlardır. Müteşabihleri tevil ve izah etmeyi
kabul eden mezhepler, müteşabihleri tayin etmek mevzuunda kendi
aralarında ihtilaf etmişler _ve çeşitli fırkalara ayrılmışlardır." 20 Bu
ifadelerde geçen "Selefiyye" ve "Halefiyye" kavramlarının Sahabe
döneminde ıstılahi nitelik kazandığını söyleyebilmek pek mümkün
görünmemektedir. et-Tanci'nin ifadelerinde verilen örrneğin İmam
Malik'le ilgili olması da, böyle düşünmeyi kolaylaştırmaktadır.
Üçüncüsü ise, hilafet meselesidir. Hz. Peygamber yerine halife
olarak herhangi bir kimseyi belirlemeden vefat etmiştir. Hz. Peygamberin naşı ortada dururken, Ensar Sakifetu Beni Saide'de toplanarak içlerinden birini halife yapmaya uğraşırken, Ebu Bekir ve
Ömer'in haberi olmuş, olaya müdahil olmuştur, uzurı tartışmalar­
dan sonra Ebu Bekir üzerinde karar kılınmıştır. "Ashab-ı Kirarn'ın
hilafet mevzuunu münakaşa tarzı, halife tayinindeki metotları ve bu
meyanda ileri sürdükleri deliller, bütün bunlar delalet etmiştir ki,
Resuluilah şahıs olarak halife tayin etmemiş ve bu işi devlet işlerini
idare etmeye muktedir ve elverişli gördükleri kimseyi riyasete seçmek üzere İslam ümmetine terk etmiştir. Sahabenin çoğunluğu
hilafeti böyle anlamıştır"21 et-Tanci, imametin itikadi bir mesele
olmadığı hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirir: "İmamet meselesi,
itikadi bir mesele değil, fer'i bir meseledir. Yani Resulullah'ın vefatından bugüne kadar Müslümanların zihinlerini meşgul eden imarnet meselesi, itikadi değil, fer'idir. Ancak Şia gibi fırkalar, bunu
itikadi .bir mesele olarak mütalaa etmişlerdir. Hilafet meselesinde
19
et-Tanci, Makaleler, s. 102.
20 et-Tanci, Makaleler, s. 103.
21
et-Tanci, Makaleler, s. 109-110.
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Mez~ep!er Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT
•
:..ı~3
Ebu Bekir, Hz. Peygamber'den sonra halifedir diyen Sünni, Ali diyenler ise Şia'dır. Bu tarzda düşünen İslam dairesinden çılanaz."22
et-Tanci'nin hilafet/ imarnet tartışmalannın fer'i bir mesele olduğunu ifade etmesi, gerek mezhepleri anlama açısından, gerekse İs­
lam'ın erken döneminde yaşananları anlama açısından oldukça
önemli bir husustur. Ancak, Müslüman kültürde "süreç algısı"nın
sağlıklı olamayışının izlerini et-Tanci'de de görmek mümkündür.
et-Taneiye göre, Hz. Ebu Bekir'i hilafet makamına taşıyan süreçte, Ebu Bekir'in hilafeti için ayet ve hadis delil olarak kullanılma­
mıştır. Ensar, İslam'a hizmetlerinden dolayı bu işin kendilerinin
hakkı olmasını gerektiğini düşünerek harekete geçmiştir. Ona göre
Hz. Peygamber öldüğü zaman hilafet konusunda hiçbir şey söylememiştir.
et-Tanci, Sakifetu Beni Saide'deki
ların dört gruba ayrıldığını söyler.23
toplantıdan
sonra Müslüman-
1. Hz. Ebu Bekir'e bey'at edenler
2. Ali b. Ebi Talib'e bağlı olup, hissen onun halife olmasını
isteyenler
3. Sa'd b. Ubade'nin hilafete gelmesini isteyenEnsar
4. Bu grupların hiçbirine girmeyip hadiselere karışmayan­
lar. Bunlara Mu'tezile denmiştir. (Aynlanlar manasında)
"Burada mühim olan cihet bu grupların bilalıere aldıkları durumdur. Etinlardan Ebu Bekir'e biat etmiş olanlara daha sonralan
'Ehl-i Sünnet' denmiştir. Ali b. Ebi Talib'e bağlı olanlara 'Şia' adı
verilmiştir. Sa'd b. Ubade'ye taraftar olanların ise bir müddet sonra
fikirleri son bulmuş ve mevcutları kalmamıştır. Sonuncu grubun
yani Mu'tezile adını alan ve hadiselere karışmayanların durumu ise,
sonradan doğan asıl Mu'tezile fırkası görüşleri ve çıkışı balamından
bunlardan müteessir olmuştur. Bunlardan Ehl-i Sünnet'e inananla-
22 et-Tanci, Makaleler, 156.
23
et-Tanci, Makaleler, 105.
294 • Uluslararası Prof. Muhammed b. Tavit et-Tand Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
rm bir tek meselesi vardı; Ebu Bekir'e biat etmek.
sadece Ali b. Ebi Talib idi." 24
Şia'nın
ise
isteği
Mezh ep Algısı v e İslam Mezhe ple ri Tarihine Bakışı
Muhammed et-Tand mezhepterin elinin anıaşılma biçimi olduğunun farlandad.ır. İslam Tarihi boyunca ortaya çıkan mezhepleri
inceleyen disiplin İslam Mezhepleri Tarihi'dir. et-Tand, hem siyasi
ve itikadi mezheplerin, hem de fıkhi mezheplerin bu alanın konusunu teşkil ettiği kanaatindedir. O, "Şehristani'nin Kitabu~-Milel
ve'n-Nihal'i" başlıklı yazısında Mezhepler Tarihi ile ilgili görüşlerini
şu ifadelerle özetlemiş olur: "... İsla.Iİı Fırkalan Tarihi, bu fırkalar­
dan her birinin doğmasına sebep olan amillerden, keza her fırkanın
insanlann inandığı bir ·akide veya İslam topluluğunda insanlara
tatbik edilecek bir şeriat olarak İslam dinini anlayış şekillerinden
bahseder. Bu manada İslam Fırkalan Tarihi'nin vazifesi, İslam'da
dini hayatın tarihini ve bazen kuwetlenip genişlemeye, bazen da
duraklama ve zayıflamaya sebep olanamillerin bu hayatta oynadığı
rolü kontrol etmektir.25 Bu ifadeler, hem İslam Mezhepleri Tarihi'nin
konusunu, hem de amacını ortaya koymaktadır.
Mezhebin manasını, "İslam dinini hususi bir şekilde anlayış ve
tatbiktir. Bu da muayyen bir gurubun din olarak kabul ettiği usul,
kaide ve itikatlara dayanır'' diyerek belirlemeye çalışan et-Tand,
Mezhepleri tetkik etmenin önemini şöyle ortaya koyar: "Mezheplerin
usul ve prensiplerini bilen kimse, asırlar boyunca İslam düşüncesi­
nin aldığı yönlere tesir eden uzak ve yakın sebepleri anlamış olur...
İslam mezheplerini tetkik, bu mezheplerin kaide, itikat ve hedeflerini öğrenmek aslında, çeşitli zaman ve muhitler içinde bulunan İs­
lam ümmeti arasında İslam dininin hayat ve tarihini tetkik etmek
demektir. İslam'ın hayatını kavmi içinde, İslam'ın geniş kültürünü
İslam ümmetieri içinde tetkik eden kimse, bunlara tesir eden gerçek
sebep ve amilleri bilmedikçe bu hayatı anlayamaz. İslam'ın hayat ve
24
et-Tanci, Makaleler, s. 470-471.
25 et-Tanci, Makaleler, s. 335.
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Me~hepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT
• 295
kültürü, İslam muhiti iÇinde yaşayan firka ve mezheplerin göıüş ve
itikatlannın geniş çapta tesiri altında kalmıştır."26 Kısaca, mezhepleri tetkik etmek, İslam'ın anlaşılına biçimleri ile ilgili temel tezalıür­
leri tetkik etmek demektir. Bir başka ifadeyle, Mezhepleri bilimsel
yöntemlerle doğru anlamak bize, İslam'ı daha iyi anlama imkanı
kazandıracaktır.
et-Tanci, İslam Mezhepleri Tarihi'nin teşekkül sürecinin en erken
ile ilgili olarak şu tespitleri yapar: "İslam kütüphaneleri bu
fırkaların tarih, fikir ve prensiplerini açıklayan ve Müslümanlar tarafından bıralalan birçok kitap ve risaleleri bugüne kadar muhafaza
etmiştir. Bu eserler önceleri herhangi bir fırkanın hususi göıüşünü
ihtiva eden, fikir sahibinin ortaya atıp savunduğu küçük makaleler
(Makalat) şeklinde göıülmeye başlamıştır. Bu (MB:kalat) sahipleri
'başlangıçta Ehl-i Sünnet'den değildi, esasen Ehl-i Sünnet'in yeni bir
göıüşü veya savunulmaya yahut açıklanmaya muhtaç yeni bir makalesi yoktu. Bu 'Makalat' Ehl-i Sünnet anlayışına aykınydı; bu
yüzden Ehl-i Sünnet'te bu makalat sahiplerine ve fikirlerine karşı
bir nefret doğdu. Daha sonralan sırasıyla, kitaplarda birtakım fasıl­
lar, müstakil risaleler, İslam kültür tarihinde el-Milel ve'n-Nihal diye
bilinen ve muhtelif fırkaların fikir ve sözlerini ihtiva eden kitaplar
meydana gelmiştir. Çoğu Ehl-i Sünnet'ten olan müelliflerin bu kitapları yazmaktaki gayeleri, İslam dinini tam manasıyla anladıkla­
rını kabul. ederek fikirlerini müdafaa ve muhalif fırkaların göıüşleri­
ni çüıütmektir. Ehl-i Sünnet'in bu fırkalara karşı davrarıışı açıktı:
Bunlar sapık fırkalardır ve bir kısmı İslamiyetten tamamıyla çıkmış­
safhası
tır."27
et-Tanci Ehl-i Sünnet'ten olmayanların tavırlannın da farkında­
dır: " Ehl-i Sünnet'ten olmayan müellifin de kendine muhalif fırka­
lara karşı his ve davrarıışı Ehl-i Sünnet'in muhaliflerine karşı ta-·
kındığı tavırdan farklı değildi. Tarihte İslam fırkalan arasında vaki
mezhep kavgalanrun şiddet bakımından son dereceye vardığını gösteren deliller ve misaller çoktur. His ve temayüllerin bu kavgaları
26 et-Tanci, Makaleler, s. 73.
27 et-Tanci, Makaleler, s. 335-336.
296
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİ_YE
devam ettirmekte büyük rolleri vardır. Bundan dolayı ifrata gitmek,
kötülemek, metinleri değiştirip istediği gibi kullanmak ve bazeri da:.
iftira etmek el-kfilel ve'n-Nihal kitaplannda adet haline geldi. Böylece
hakikatler ortadan kalkb. veya bu şiddetle mücadeleleriii gürültüsünde gizli kaldı. "28
et-Tanci'ye göre Mezhepler Tarihi denilince akla iki şey gelir:
Arneli Mezhepler, ttikadi Mezhepler.29 et-Tanci bu ayrunın sebebi
olarak meşhur Cibril hadisini gösterir. "İslam'ın tarifi arneli mezhepleri, imanın tarifi ise itikadi mezhepleri" doğurmuştur. 3° "İşte bu
hadiste işaret edilen ~eli ve itikadi esasların farklı bir şekilde anlaşılıp tatbik edilmesi Mezhepler Tarihi'nin konusunu teşkil eder." 31
Onun bu yaklaşımı, İslam Mezhepleri Tarihi'nin hem fı.khi mezhepleri, hem de siyasi ve itikadi mezhepleri konu edindiğini göstermektedir. Ancak, Mezhepler Tarihçileri daha çok siyasi ve itikadi mezhepler üzerinde durmuşlardır. Bütün fıkhi mezheplerin görüşlerini
üzerine bina ettikleri bir itikadi boyutun, bir düşünce boyutunun
mevcut olduğunu, bunu araştırma görevinin de Mezhepler Tarihi
alanında çalışanlara düştüğünü hatırlamakta fayda vardır.
Mezhepterin
Doğuş
Sebepleri
Mezhepleri anlayabilmek, mezheplerin doğuşunu hazırlayan sebepleri anlamaya bağlıdır. "İslam Mezheplerinin Doğuşu ve Hazırla­
yıcı Sebepleri" başlığı altında, "İslami fırka ve mezheplerden söz
etmeden evvel bunların doğuran sebep ve arnillerin tetkik planını
göstermek doğru olur" diyenet-Tanci bu planı şöyle ortaya koyar:
f.
Dahili sebepler: a. İslam dininin tabiat ve karakteri, b.
Kur'an ve Hadis'in üslubu, c. Çeşitli fikirlecin doğmasına
vesile olan dahili ihtilaflar.
28 et-Tanci, Makaleler, s. 336.
29 et-Tanci, Makaleler, s. 97.
30
et-Tanci, Makaleler, s. 443.
3ı et-Tanci, Makaleler, s. 97.
Muhammed b . Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT·
• 297
2 . İslam muhitme girmiş yabancı kültürlerin meydana getirdiği harici amiller: a. Terceme yoluyla Müslümanlar
arasında ulum-ı evail diye meşhur olan yabancı kültürlerin Arapçaya tercemesi. b. İslam'dan önceki diniere ve
medeniyetlere bağlı bazı gayr-ı Arab'ın İslaın'ı kabul ediş­
leri yoluyla''. 32
Bu plan Ruhi Fığlalı'run arşiviride mevcut olan "İslam Mezhepleri
Tarihi Dersleri Müfredatı"nda "İtikadi Mezhepler" başlığı altında
şöyle yer alır: "İtikadi Mezheplerin Doğuşu: - I. İslam dininin kendi
bünyesinden çıkan amiller: Düşünce hürriyeti, Kur'an'ı okuyup
anlama mükellefiyeti, Kur'an'ın üslubu- muhkem ve müteşabih
(Selef ve Halef mezhepleri) II. İnsanların kendi anlayışlarından çıkan
amiller: a) Dini metinleri anlamaktaki ihtilaf. b) Kur'an ve hadisten
alınan delillerin tertip ve tanzimindeiri farklı tutumlar. c) Hilafet:
Hilafetin vacib ve zaruri olduğu, Sakife toplantısı, hilafetin mahiyeti
(itika di veya ictimai olduğu), Hilafet meselesinin doğurduğu mezhepler: Cemaat (Ehl-i Sünnet) mezhebi, bunlara göre hilafetin mahiyeti, hilafetin nasıl tayin edileceği, Şia: Şia 'ya göre hilafet, halifenin sıfatlan ... d) İslam cemiyetindeki değişiklikler. m. Müslümanlar
arasında çıkan harpler."33 Bu planda "Ameli Mezhepler"in de ayrıca
yer aldığını hemen belirteli.m.
ulaş an bilgiler, on un m ezheplerin doğuşunda
pek önem vermediğini göstermektedir. Bu yak· laşım, Müslüman kültürün içinden hareket ederek, yapıcı ve ucu
açık bir eleştirel duruş açısından oldukça anlamlıdır. Müslümanların sorumluluk bilincinin gelişmesine de katkı sağlayabilir. Ancak,
pek çok mezhebin ortaya çıkışında, farklı kültürlerin içinden gelerek Müslüman olan kimselerin daha önceki din anlayışlannın, eski
killtıerin etkin olmadığını/ olmayacağını düşünmek elbette mümkün değildir. Özellikle ikinci hicri asırda ortaya çıkan "gulat'' kate- '
gerisinde değerlendirilen fırkaliiflll pek çoğunda, eski kültlerin, önceki anlayışlannın izleri kolaylıkla görülebilir. İslam farklı bölgelere
et-Tanci'den bize
İslam dışı ~aktörlere
32 et-Tand, Makaleler, s. 85.
33 et-Tand, Makaleler, s. 486.
298
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13- 14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
yayıldıkça,
hem Müslümanlar farklı anlayışlarla, farklı inançlarla
karşılaşmışlar, hem de farklı inarıçiara sahip insanlar Müslüman
olmuşlardır.
et-Tanci'ye göre muhtelif mezhepterin ortaya çıkmasında ve varlıklarını sürdürebilmelerinde Kur'an ve Hadis'e bağlılık meselesi
belirleyici olmuştur: "İslam fırkalaı:ının ortaya çıkma ve varlıklarını
devam ettinneleri Kur'an ve hadise bağlılıklan ile kaimdir. Bu bağlı­
lığın derecesine göre fırka zayıf veya kuvvetli olur. Bundan dolayı­
öğretileri İslamiyetten uzak da olsa - her İslam fırkası siyaset, şeriat
ve akidede benimsediği fikirleri ispat hususunda prensiplerini
Kur'an ve Hadis veya bunlardan sadeçe birine istinat ettirmektedir.
Bu prensipler İslam'ın ruhuna uygun olursa Kur'an ve Hadis onların fikirlerine delalet eder ve açık olarak destekler. Şayet İslam'ın
ruhundan uzaklaşır veya tamamen ayrılırsa, Kur'an ve Hadis ancak
tevil edilmek suretiyle bunlara uydurulabilir. Bu tevil bazen Kur'an
ve Hadis'in asıl manasma yaklaşırsa da ekseriya uzaktır. Çoğu zaman naslar tevile gelmez. Fırkaların bir kısmı, hatta hepsi duruıpla­
rını ve mezheplerini kuvvetlenciirmek için uydurduklan birtakım
hadisleri Peygambere (s. a) isnat ederler."34
et-Tanci'ye göre, "Kur'an'ı bilmek ve anlamak emri ile insanın bu
yoldaki hürriyeti, mezhepleri ve anlayış farklarını doğuran iki mühim sebeptir. Bu ihtilafların doğuşu bizce değil, bizzat Kur'an'ın
emri ile ortaya çıkmış olan ve elinin tabiatından çıkan bir olaydır."3S
Tanci, Kur'an okunurken, insanların kendi mezheplerine ait görüş­
leri arkada bırakınası gerektiğini şöyle belirtir: "Kur'an-ı Kerim bir
hakemdir. Hem de; arneli veya itikadi meselelerde ihtilafa düştüğü­
müz zaman son söz, kendisinin olan bir hal<:emdir. Bu sebepten
Kur'an-ı Kerim okuyan bir insanın onu gerçek manasi ile anlayabilmesi· için sayfalarını açtığı zaman, ister Eş'ari, ister Maturidi,
isterse Mutezili veya Hariciye mezhebine mensup olsun, kendi mezhebine ait görüşleri arkada bırakması lazımdır. Ancak böylece
Kur'an'ın doğru hükmüne ulaşabilir. Mezhep mensubu olan Müs34
et-Tanci, Makaleler, s. 335.
35
et-Tanci, Makaleler, s. 459.
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Mezhepler Tarihçillği
Prof. Dr. Hasan ONAT
•
:.!!::1!::1
lümanlar Kur'an'ı bu şekilde okumalıdır. Kaldı ki, onlara göremezheplerinin görüşü esastır. Mesela Eş'ariler kendi görüşlerini hakem
kabul ettiler, yani esas olarak aldılar ve Kur'an-ı Kerim'den kendi
görüşlerini takviye edecek deliller bulmakta faydalandılar. Buna
göre Kur'an-ı Kerim ikinci dereceye indiriliyar ve görüşlerin savunmasında faydalanılan bir yardımcı olarak ele alınıyordu. İşte mezheplerin kendi görüşlerini esas alarak, Kur'an'ı yardımcı durumuna
düşürmeleri, mezhepler bakımından bir çok ihtilafın zuhuruna sebep oldu."36 et-Tanci'ye göre Kur'an'ın üslubu, insanların onu çeşitli
şekillerde anlamalarma imkan verir.37 et-Tanci'ye göre İslam'ın insana verdiği hürriyet, Kur'an'ın okuyup arılama emri, Kur'an'ın üslubu ve özelliklerinin çeşitli şekillerde anlamaya müsait oluşu ve
muhkem ve müteşabih ayetler m~selesi görüş aynlıklarına yol açmaktadır. 38
Me zhepterin İhtilaf Konulan
daha çok bu zikrettiğimiz üç sebepten
dolayı görüş aynlı~a düştüğünü belirtmekle beraber, et-Tanci,
ders notlarında önemli ihtilaf konularını da şöyle dile getirir:
et-Tanci,
Müslümanların
"Müslümanların
ihtilaf ettikleri meseleler çoktur. Bunların bir
kısmı çok mühim, bir kısmı ise daha az tesir etmiştir. Müslümanların hayatına tesir eden meseleler dörttür:
ı. ·Bilgi ve öğrenme yoluna ait olan meseledir. Bu, birçok
fırkayı meydana getiren Müslümanlar arasındaki ihtilafın
en mühimidir. Başka bir ifade ile bu, akıl ve nakil meselesidir. Müslümanlardan bir grup bilginin yolunun ala!
olduğunu söyler. Diğer biri ise bunun zıddını, nakil olduğunu; üçüncü bir grup da hem akıl, hem nakil olduğunu
söyler. Dördüncü bir grup ise bilginin doğuş yolunun
36 et-Tanci, Makaleler, s. 457.
37 et-Tanci, Makaleler, s. 459.
38 et-Tand, Makaleler, s. 461.
300 •Uluslararası Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
imam olduğunu söyler. Ve imarnın da alim olduğunu söyler. Bu birinci meseledir.
2. İkinci mesele, ilahi sıfatlar meselesidir. Bu da iti.kadidir.
Burada M:üslümanlar ikiye aynlır: I. Grup sıfatları tespit
ederler ve Allah'ın sıfatları vardır derler. II. Grup ise
muattıladır. Yani bunlar Allah'ın sıfatları yoktur, derler.
İster tamamen, ister kısmen olsun Allah'a sıfat isnad .edilemez derler. Sıfatları tamamen inkar eden birinci kısma
muattıla denir. Sıfatları losmen nefy edenlere Na.fiye denir. Mu'tezile bunlardandır.
3. Kaza ve Kader meselesi. Burada kaza ve kader ezelde yazıya yazılmış olan bir şeyin bulunup bulunmadığı ve insanın bu ezeli yazıya karşı hareket edip edemeyeceğidir.
İnsan bu ezeli yazıya göre mi hareket eder veya hür müdür? Bu konuda insanlar ikiye aynlır: Bir lasmı insanların hareketlerinde mecbur olduğunu ifade eder, ki bunlar
Cebriye'dir. Diğerleri ise insanın kendi iradesi ile hareket
ettiğini söyleyenlerdir. Bunlar da ikiye aynlır: Birinci kı­
sım insanın tamamen kendi iradesiyle hareket ettiğini
söyler. Bunlar Kaderiye'dir. İkinci grup kendi iradesi ile
ilahi iradenin de varlığını kabul eder, yani cüz'i iradeyi
kabul eder.
4 . İmaı.Tıet meselesi. Yani Nebi (s.a)'den sonra halife kim olacaktır.
Bu dört mesele başlangıcından günümüze kadar Müslümanların
tesir eden önemli meselelerdir. Mezhepler tarihi yazmış
olan müellifler demişlerdir ki, bu dört meseleden herhangi birisi
hakkında görüş sahibi olan tefsirde bulunan kimse mezhep sahibidir."39
hayatına
39 et-Tanci, Makaleler, s. 155-156.
Muhammed-b. Tavit et-Tanci'nin MezheplerTarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT·
• 301
et-Tanci, mezheplerin tasnifinin de bu dört mesele esas alınarak
yapılması gerektiğini belirtir ve bu meselelerin İslam'ın bünyesinden
doğmuş olduğuna etikkat çeker.40
Muhammed et-Tanci'nin gerek mezheplerin dinin anlaşılına biçimleri olduğu hakkındaki mezhep algısının esasını oluşturan tespiti, gerekse farklı düşünmenin insanın tabiatıyla irtibatını kurarak
Müslümanların niçin farklı düşündüklerini anlamaya çalışması,
onun İslam'a ve İslam Düşüncesine ne ölçüde valaf olduğunu açık­
ça göstermektedir.
et-Tand, Milel-Nihal türü kitapların ve Kelam eserlerinin daha
çok fikirleri ön plana çıkartmış olduğunu ·f ark etmiş olmalı ki, mezhepleri anlamaya çalışırken, 11tarihi metot"u41 devreye solanak ihtiyacı hissetmiş, en erken kaynaklara :rp.üracaat etmeyi esas almıştır.
Ancak, bu anlama çabalannın Kutlu'nun ifade etmeye çalıştığı -" tarihsel-sosyolojik
yaklaşım"42 olarak değerlendirilmesinin pek müm.
.
kün olmadığını belirtmekte fayda vardır. et-Tand, ictimai yapının
-öneminin farkındadır. Ancak, bize intikal eden görüşleri, onun, bunu yöntem boyutuna taşıdığını söylememize pek imkan vermemektedir.
et-Tand'nin ictimai yapının anlam ve öneminin farkında olduğu­
nu düşünmernizi sağlayan bazı tespitleri dikkat çekicidir. O, önemli
şahsiyetlerin anlaşılabilmesi için, onların içinde yetiştikleri muhitin
tetkik edilmesi gerektiği açıkça ifade etmiştir. Mesela, Maturidi
hakkındaki bilgi boşh,ığunun aşılabilmesi için şöyle bir öneri getir~ektedir: "Herhalde her şeyden önce araştırma kaynaklarına,
~aturidi'nin vücudu ve aklıy~a içinde yaşadığı muhiti ilave olunmalı, bize kadar geçen kitapları etüt edilmeli ve mümkün olduğu kadar
Kelam alimlerinin kitaplannda ondan almış oldukları fikirler araştı­
rılmalı, ayrıca muasır üstad ve tilmizlerinin hayatları ile onların .
müdevven eserlerinden çıkan veya nakil suretiyle gelen fikirleri ele
40
et-Tanci, Makaleler, s. 156.
41 et-Tanci, Makaleler, s. 371.
42 Sönmez Kutlu, Mezhepler Tarihine Giriş, DEM yayını, İstanbul s. 157 vd.
302
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 20 ll ANKARA/TÜRKİYE
alınmalı ve sonra Abu Mansur al-Maturidi, tesir ve teessürünün
hududu anlaşılabilsin diye, bütün bu bilginin ışığında gözden geçirilmelidir."43 Bu doğrultuda şu ifadeleri de oldukça önemlidir: "Mütefekki.rlerin, fikri hayatın istikamet ve gelişmesindeki tesirleri ile bu istikamet ve gelişmenin mahiyeti ne kadar değişirse değişsin­
onların içinde yaşamış olduklan topluluk arasında sıkı bir bağ vardır. Zaten mütefekkirler, kendilerine bu zaviyeden bakılması gereken ictimai tezahürlerden başka bir şey değildir. Onlar mensup
olduklan topluluğun adetlerinin tesiri altında kalırlar. Maddi ve
manevi varlıklannın birçok tarafla.nru içinde bulunduklan cemiyete
borçludurlar. İçinde yaşadıklan topluluk onların ortaya çıkışlarına,
neşvünemalarına, zihin, şuur ve hissiyatlannın gelişme ve tenvirlerine her bakımdan yardım eder. Bu tesir maddi olsun, manevi olsun
içine döküldüğü taktirde ferdi mensup olduğu cemiyete uygun şe­
killerde ortaya çıkaran bir kalıp vazifesi görür."44 et-Tanci'nin bu
tespitlerinin İslam Mezhepleri Tarihi açısından önemli bir husus
olan "şahıslar üzerinde derinleşme" meselesi ile ilgili öncü fikirler
olduğunu söylemek mümkündür.
Süreç Algısının ihmal Edilmesi
et-Tanci, olaylan çözümlerken ve mezhepleri anlamaya çalışır­
ken, onların oluşum süreçlerinin sosyolojik arka planına pek dikkat
etmek ihtiyacı hissetmemiştir. et-Tanci'nin üstü kapalı da olsa var
olduğunu hissettiğimiz "süreç algısı"nı mezhepterin teşekkül süreçlerinin açığa çıkanlmasına yansıtmadığı dikkat çelanektedir. Bu
doğrultuda dikkat çekici olan hususlardan birisi, E~-i Sünnet ve
Şia'nın oluşum süreçleri hakkındaki düşünceleridir. et-Tanci'ye
göre, "Hz. Peygamber'den sonra Hz. Ebu Bekir ile başlayan Ehl-i
Sünrıet'in hakimiyeti Ömer, Osman, Ali ve onun kısa süren hilafetinden sonra Muaviye ile devam etmiş ve sonra Abbasileri geçmiştir.
43
et-Tanci, Makaleler, s. 356.
44
et-Tanci, Makaleler, s. 357.
Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT·
• 303
Bunların hepsi de Süİıni.dir"45 Aynı şekilde Ali b. Ebi Talib'in Hz.
Peygamber'den hemen sonra halife olması gerektiğini iddia edenler
de, Ali'nin Hz. Peygamber'in yeğeni ve damadı olduğunu, insanların
en bilgitisi ve Hz. Peygamber'e ilk iman eden kimse olduğunu ileri
sürüyorlar ve hilafetinf imametin onun haklo olduğunu iddia ediyorlardı. Ona göre, "Ehl-i Sünnet'e karşı ileri sürülen bu delillerde
Hz. Ali'nin hilafetine dair Şiiler tarafından ileri sürülen nass ve vasiyet gibi iddialar mevcut değildir.. .. Sahabeler devrinde (Hulefa-i
Raşidin) Şiilik bu söylediğimiz esaslardan ibarettir." 46 et-Tanci, Hz.
Ali'nin hilafete gelişinden sonra Şiiliğin büyümeye başladığı ve yeni
bir takım şeylerin ona ilave edildiği kanaatindedir. Bu ve benzeri
tespitler; konunun anlaşılınasında sosyolojik arkaplanın büyük
ölçüde göz ardı edilmiş olduğunu düşündürmektedir.
Tarih Bilgi ve Bilinci, Hadiseler Üzerinde Derinleşme
et-Tanci'nin mezhepleri ve mezhepterin doğuş sebeplerini anlamaya çalışırken, isabetli bir şekilde tarihi bilgi ve bilincini devreye
sokmaya çalıştığını görmekteyiz. Bu durumun doğrudan etTanci'nin "insan" algısından kaynaklandığını söylemenin mümkün
olduğu kanaatindeyiz.
et-Tanci "mezhepleri nasıl tetkik edeceğiz?" sorusuna İslam Mezhepleri hakkındaki kitapların mezheplerden söz ederken takip ettik_leri metodu ortaya koyarak cevap vermeye çalışır. Onun tespitlerine
göre bu tür kitapları iki grupta toplamak mümkündür. "Birinci
grup, problem veya mevzuları araştırmaya temel yapıyor, sonra şa­
hıs ve tırkaların bu meseleler etrafındaki izah ve istidlalleriyle alakalı görüşlerini zikrediyor ... İkinci grup, tetkike temel olarak mezheplerin sahipleri durumunda olan şahıs ve tırkaları alıyor, sonra
da bu tırka veya şahıslara ait olan muhtelif meselelere dair görüş ve
nazariyeleri zikiediyor."47
45 et-Tancl, Makaleler, s. 482.
46
et-Tanci, Makaleler, s. 479.
47 et-Tanci, Makaleler, s. 74.
304
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
et-Tanci, bu görüşleri özetledikten sonra kendi metodunu şöyle
belirtir: "Bu iki metotdan faydalanmakla beraber biz, İslam Mezhep.:
lerini ve bu mezheplerin tarihini tetkilcte üçüncü bir yolu seçmiş
bulunuyoruz. Bii araştırmaya temel olarak, mezheplerin zuhuruna
temel teşkil eden, onların var olmalarına sebep ve amil kabul edilebilecek olan hadiseleri alıyoruz. Bu hadiselerle, bunların İslam ce:..
miyeti üzerindeki tesirleri ve muhtemel bulunan çeşitli aksülamellerini bir kere teşhis ve tespit ettikten sonra bunların neticelerine
vukufumuz ve bu neticeleri tetkik edebilmemiz kolaylaşmaktadrr.
Bundan sonra bizim tetkik için mevzuumuz, bu hadiseden doğan
fikri problem veya probleriıler olmaktadrr. Biz bahis mevzuu problemde herhangi bir fırkanın görüşlerini 'bu fı.rkanın reisi veya ileri
gelenlerinin sözleriyle temsil ederek' verirken aynı fırkanın, diğer
meseleler üzerindeki görüşlerini de eğer varsa arz ediyoruz."4 8
et-Tanci'nin mezheplerin doğuşunda etkin olan hadiseleri merkeze alma düşüncesi, mezhepleri doğru anlayabilmek için, gerçekten
de önemli bir başlangıç noktasıdrr. Her mezhebin doğuşunda bir
şekilde belirleyici olan olaylar mutlaka vardrr. Hiçbir mezhep boş­
luktan doğmaz. Bu yaklaşım, Bilgi Sosyolojisinin verileri ile de örtüşmektedir. Ancak, mezheplerin doğuşuna sebep çlan olayların da
kendiliğinden ortaya çıkmadığını unutmamak gerekmektedir. etTanci, Hz. Ebu Bekir'in Sakifetu Beni Saide'de halife seçilmesini
derinlemesin'e tahlil eder. Ona göre, Sünniliğin de, Şia'nın da baş­
langıç noktası bu olaydrr. Halbuki, bu olayla ilgili olarak öncelikle
çift yönlü bir gerçeklik söz konusudur: Olayın daha sonra ortaya
çıkacak olan mezheplerin oluşmasında etkili olması, ya da her mezhebin bir şekilde bu olayla kendisini irtibatlandırmak istemesi, olayın muhtelif mezhepleri doğurduğu anlamına gelmemektedir. Gerek
Ebi-i Sünnet, gerekse Şia teşekkül ettikten sonra kendi mezhep
anlayışına uygun bir tarih inşa etmek ihtiyacı hissetmiş ve geriye
doğru kendi tezlerini destekleyecek bir tarih oluşturmuştur. Halifelikle ilgili tartışmalar, hemen her mezhebin doğuş ve oluşum sürecinde varlığını ve etkisini hissettirmiştir. Ancak Mezhepler Tarihi
48
et-Tanci, Makaleler, s. 74.
Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT.
• 305
açısından temel soruri, mezheplerin bu olaylan sonradan yeniden
yorumlayarak kendi tarihlerini inşa etmeleri meselesidir. Daha açık
bir ifade ile, hemen her mezhep halifelik konusundaki ilk tartışma­
larla bir şekilde ilgilenmiş ve bu konuda bir tavır geliştirmiştir. Her
mezhebin halifelikle ilgili bir görüşü mutlaka vardır. Bu durum,
halifelik tartışmalannın mezheplerin doğuşunda etkili olduğunu
gösterir. Ancak, bu tartışmalann ilk yapıldığı zaman diliminde bu
tartışmalardan doğan hiçbir mezhep yoktur. Ayrıca, insanla ilgili
hiçbir olayın hiçbir zaman tek bir sebebe indirgenemeyeceği gerçeğini de unutmamak gerekmektedir.
Diğer
taraftan, meşhur Sakifetu. Berii Saide olayının da, mutlaka
göz ardı edilmemesi gereken pek çok sebebi vardır. et-Tanci'nin
dikkat çektiği Evs ve Hazreç arasındaki İslam öncesi dönemde var
olan çekişme 49 sonucun Hz. Ebu Bekir'in lehine gelişmesinde etkin
bir sebeptir. Buna , ümeyye Oğullan'nın Mekke'nin fethine kadar
İslam'a karşı yürüttükleri mücadeleyi ve kökleri İslam öncesi dönemde yatan tarihi Ernevi-Haşimi çekişmesini de eklemek gerekmektedir. et-Tanci'nin bu konudaki şu tespitlerinin önemli olduğu
kanaatindeyiz: "Aslıab-ı Kirarn'ın hilafet mevzuundaki münakaşa
tarzı, halife tayininindeki metotlan ve bu meyanda ileriye sürdükleri
deliller, bütün bunlar delalet etmiştir ki, Resuluilah (s.a.s) şahıs .
olarak bir halife tayin etmemiş ve bu işi devlet işlerini idare etmeye
muktedir ye elverişli gördükleri bir kimseyi riyasete seçmek ·ü zere
. İslam ümıİı.etine terk etmiştir. Sahabenin çoğunluğu hilafeti böyle
anlamıştır."SO Aslında Hz. Ebu Bekir'i hilafet makamına taşıyan sürecin o zamarıki Arap geleneğine uygun seyrettiğini de hatırlamak
gerekmektedir.
Hilafetle il~ tartışmalann önemini çok iyi kavrayan, bunlan
adeta kılı kırk yarareasma tahlil etmeye çalışan et-Tanci'nin, Hz.
Ali'nin hilafeti meselesinin öncelikle Haşimoğullannın bir iç meselesi olduğunu görmemesi zayıf bir ihtimal olmak durumundadır.
Sakifetu Beni Saide'deki tartışmalarda Hz. Ali'nin adının gündeme
et-Tanci, Makaleler, s. 108.
so et-Tanci, Makaleler, s. 109-110.
49
306
• Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
gelmemiş olması gerçekten ilginçtir. Bütün bunlara rağmen etTanci'nin, "Hz. Ali'yi hiliafete namzet gösteren, bilafeti Ehl-i Beyt'e
hasreden ve halifede Peygamber tarafından özel olarak öğretiimiş
fazla ilmin bulunmasını şart koşan bu Müslüman cemaatı Şia olarak tanındı."Sı şeklindeki ifadelerini anlamak mümkün değildir.
Burada akla, et-Tanci'nin "Şia", "Ehl-i Beyt" gibi bazı ifadelerin
hangi zaman diliminde ıstılahi nitelik kazandığı. konusunda bir
farkındalık sahibi olup olmadığırun tartışılması gerektiği kanaatin.deyiz. Hz. Ali'nin etrafında cereyan eden olaylar, böyle bir görüşü
besleyen fikirlerin o zaman diliminde toplumda mevcut olduğunu
düşünmeye imkan vermemektedir. . Bunun en açık kanıtı Sıffin ve
sonrasında yaşananlardır. Üstelik et-Tanci Hz. Ali'nin bir müddet
sonra Hz. Ebu Bekir'e bey'at ettiği kanaatindedir.s2
Mezheplerin tetkikinde "hadise merkezli" diyebileceğimiz bir yaklaşımı esas alan et-Tanci, daha sonra "hadiseden doğan fikri problem ve problemler" üzerinde durmak gerektiğini düşünür. Bu doğ­
rultuda akla "mezheplerin doğuş sebepleri" gelmektedir. etTanci'nin Müslümanlar arasında baş gösteren ilk ihtilafların, daha
önce etikkat çektiğimiz İslam'ın insana tanığı. fikir hürriyetinden ve
Kur'an'ın bazı özelliklerinden kaynaklandığı. hususunu ısrarla öne
taşıması, üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. O, hem
·itikadi, hem de arneli mezheplerin doğuşunda da öncelikle İslam'ın
bünyesinden kaynaklanan sebeplerin etkin olduğu kanaatindedir.
Bu doğrultuda, tespit edebildiğimiz kadarıyla İbn Sebe meselesine
hiç temas etmemesi dikkat çekmektedir.
Muhammed et-Tanci, "hadise merkezli" yaklaşımı, hemen bütün
mezhepleri anlatırken uygulamaya çalışmıştır. Şiilikle ve Ehl-i Sünnet'i anlatmaya !'Sakifetu Beni Saide"den başlamaktadır. Hariciliğin
doğuşun1:1 Hz. Peygamber'in yaşadığı. zaman dilimini götürmek iste-
sı
52
et-Tanci, Makaleler, s. ll ı.
et-Tanci, Makaleler, s. 473.
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT.
yenler
lar.s3
73
olduğuna
Fırka
da dikkat çekerek, meseleyi Hakem
• 307
olayına bağ­
Rivayeti
Muhammed et-Tanci, 73 fırka meselesini mezhepterin ortaya çı­
kışı bağlamında ele alır ve şöyle der: "İnsanlar arasında görüş aynlığının ilahi bir kanun olduğunu söylemeliyiz. Zira Resuluilah
(s.a.v.)'den şöyle bir hadis rivayet edilir: Yahudiler yetmiş bir veya
yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Hıristiyanlar yetmiş bir veya yetmiş iki
fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacak­
tır."S4 O, Tırmizi'deki rivayette geçen cennete gideceklerle ilgili "Benim ve aslıahırnın yolunu tutanlardır." üadesini naklettikten sonra
bu hadisle ilgili olarak şöyle bir değerlendirme yapar: "Rivayet şekli
ne olursa ·olsun bu hadis Allah'ın insan topluluklarındaki değişme
kanununu Peygamber'in ağzından izah etmekte, beşeriyetin maddi
ve manevi varlığında meydana gelecek tekarnili ve değiş~enin neticelerini haber vermektedir... Zikredilen hadisten anlaşılacağı üzere
manevi değerlerin manalandınlınası hususunda ayn ayn fikirlere
sahip olmak ictimai bir vakıadır, tekarnili etmekte olan hiçbir insan
topluluğu bundan müstağni kalamaz. Binaenaleyh İslam cemiyetinin de -diğer cemiyetler gibi- bu ihtilafa maruz kalması kaçınılmaz
bir zarurettir. Fakat ihtilaf ve aynlıklarda ileri gitmek, başıbqş kalmak ve dolayısıyla İslam'ın ana temellerinden uzaklaşmaya yüz
· tutinak elbetteki bizzat Müslümanlığı zayıflatır ve zamanla bütün
hususiyetlerini giderebilirdi."SS et-Tanci, bu vesileyle Müslümanlan
birlik ve beraberliğe davet eden bazı ayetlere işaret eder ve "Hepiniz
birden Allah'in ipine sarılın." · emrinin şu manaya geldiğini belirtir:
"Müslümanlar, görüşleri birbirinden ne kadar ayn olursa olsun, bir
alakayı devam ettirmeleri ve bir noktaya bağlı kalmaları icap eder..
Bu 'vasıtatü' olarak onları Allah'a ulaştırır. Kendi aralarında onlan
S3 et-Tanci, Makaleler, s. 126.
S4 et-Tanci, Makaleler, s. 80.
ss et-Tanci, Makaleler, s. 80-81.
308
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyumu
13-14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
birbirine bağlar. Aynı zamanda bu, İslam'ın büyük ve külli prensipleri tarafından çizilen kurtuluş dairesinin dışına çılanalaruu önler."56 et-Tanci'ye göre "Hablullah" (Allah'ın ipi) Kur'an'dır.
et-Tanci 73 fı.rka meselesi ile olarak "Peygamber'in ve Ashabının
takip ettikleri yolun ana hususiyetleri nelerdi?" sorusunu sorar.
Cevabı, İslam ortak paydasının ne olduğunu ve nasıl arılaşılması
gerektiğini ortaya çıkartır: "Gerek Kur'an'da ve Hadis'te imarıla küfür arasında kesin bir sınır çizen dini delillere umumi bir bakış,
gerekse Resulullah'ın hayatında bu delillerin tefsir tarzının ve hayata tatbik şeklinin gözden geçirilmesi, Müslim ve gayr-i Müslimi birbirinden ayırt eden bu ana hususiyetlerin şunlardan ibaret olduğu­
nu ortaya koyar:
1. Alemin yaraneısı olan ve kemal sıfatlanyla mevsuf bulunan tek Allah'a iman.
2. Nübüvvete ve peygamberlere imarıla. onların sonuncusunun Muhammed olduğunu kabul etmek ve aynı zamanda
İslam şeriatını getirmiş bulunduğunu kabul.
3. İnsanın hayatında yaptJ.klannın neticesini bulacağı ahiret
gününe iman.
İşte bunlar iman esaslandır. Müslümarılar Resulullah(s.a.v.)'ın
devrinde bunlara inanıyor ve bunların muktezasma göre amel ediyordu."57 et-Tanci, bu tespitin İslam dini ve İslam Mezhepleri açı­
sından arzettiği neticeyi de şöyle açıklar: "Peygamber'in asnridan
sonra, hangi devirde ve hangi fı.rka veya mezhepten olursa olsun,
zikredilen üç esasa, Hz. Peygamber'in muasırlannın inandığı gibi
iman eden her Müslüman onlar gibi fırka-ı naciye'de olduğunu
umabilir. Çünkü o, peygamber ve ashabının takip ettiği yolu takip
etmiş oluyor. Bu izah, kanaatimizce İslam esaslannın ve geniş görüşlülüğün icap ettirdiği bir izahtır. Bu izah elde bir delil olmadan,
Allah'ın geniş rahmetini daraltan ve fırka-ı naciyeyi şu veya bu fı.r-
56 et-Tanci, Makaleler, s. 81.
57 et-Tanci, Makaleler:, s. 82.
Muhammed b. Tavit et-Tand'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT·
• 309
kaya hasreden mezhebi izahıann fevkinde pir seviye taşır. "58
Tand'ye göre fırka-ı naciyeyi ~erhangi bir mezhebe tahsis etmek
"mezhep taassubunun ötesine geçmeyen" bir izah şekli olur. 5 9
et-Tand 73 fırka meselesinde 73 rakamının "kesretten kinaye"
olduğu kanaatindedir. Ona göre, "İslam mezhepleri mevzuunda eser
yazan Müslüman alimlerin çoğu hadisin hakikaten yetmiş küsur
sayıyı kast ettiğini sanmışlar ve bu kadar fırkayı bulup izah etmek
için çaba sarf etmişlerdir. Fakat bunca gayretin ciddi bir mahsülü
de görülmemiştir. "60
73 fırka ile ilgili hadisin sahih olup olmadığını hiç tartışmayan
et-Tand, bu vesile ile "İslam ortak paydası" konusunda önemli bir
tespit yapmıştır. Temel iman esası olarak "tevhid, alıret ve nübüvvet"in Hz. Muhammed'in zamanındaki anlaşılına biçimine dikkat
çekmesi gözden kaçınlmaması gereken bir husustur. Bu anlayış
biç~ onun, mezhepleri anlamaya ve anlatmaya Tevhid vurgusu ile
başlamasını beraberinde getirmiştir: "İslamiyet tevhid dinidir, o bozulan tevhid akidesini düzeltmek için gelmiştir. İslam dini kul ile
Allah arasında hiçbir vasıta kabul etmez."61
et-Tanci'nin, mezhepleri tetkik ederken esas bilgiyi, ligilenilen
mezhebin kendi kaynaklanndan almak gerektiğine işaret etmesi de
önemli bir husustur: "Biz Sünniler hakkında bir şey öğrenmek istediğimizde, bir Sünni tarafından yazılmış kitaba müracaat ederiz.
Çünkü o düşüncesi ve anlayışı ile sünnidir, Sünniliği iyi bilir. Keza
Şiiliği öğrenmek istediğimizde bir Şü tarafından yazılmış kitaba
bakmalıyız. Çünkü o da Şiiliği iyi bilir. Fakat Şiilik hakkında bir
Sünni tarafından veya Sünnilik hakkında bir Şü tarafindan yazılmış
kitap hatalı oiabilir. Çünkü o, karşı mezhebi bilmez. Bu umumi bir
kaidedir."62 Bilimsel faaliyet, adalet duygusunu ve hakkaniyetini
özünde banndırır: "Bir mezhebe muhalif olan biri, o mezhep hak- .
58
et-Tanci, Makaleler, s. 82-83.
et-Tanci, Makaleler, s. 83.
60 et-Tanci, Makaleler, s. 84.
59
61 et-Tanci, Makaleler, s. 98.
62 et-Tanci, Makaleler, s. 168.
310 •Uluslararası Prof. Muhammed b. Tavit et-Tand Sempozyumu
13- 14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
kında
kitap yazdığı zaman, hatalı hareket etmektedir. Nitekim inkendilerine muhalif olanlara karşı bir kızguılık ve düşman­
lık hissi beslemeleri irısan fıtratının icabıdır. Bu sebepten karşı
mezhep hakkında fikir beyan edilirken hatalı hareket edilmiştir."63
sanların
Sonuç
Muhammed et-Tand, özelde İslam mezhepleri, genelde İslam Bilimleri alanmda Türkiye'de bilimsel zihniyetirıin öncü isimlerinden
birisidir. Ömrünü, İslam kültürünün önemli eserlerinin tahkikine
adamış olması, onun bilgiye ve bilim alanmda mükemmeli arayışa
ne kadar önem verdiğinin bir kanıti olarak alınabilir. "Din ve ilim
irısanm. hayatında doğru yolu bulmak içirı başvurduğu iki esaslı
rehberini teşkil etmiştir. "64 diyen et-Tand, bir yandan dinirı aniaşılma biçimi olan mezhepleri bilimsel yöntemle anlamaya ve anlatmaya çalışmış; diğer yandan da samimi bir Müslüman olarak İs­
lam'ın akla verdiği önemi fark etmiş ve İslam'ın daha iyi anlaşıla­
bilmesi içirı emek harcamıştır. .
et-Tand'ye göre mezhepler dinirı aniaşılma biçi.m.J.erinden başka
bir şey değildir. Mezhepleri doğru anlamak, İslam'ın da doğru aniaşılmasını kolaylaştıracaktır. Ancak, doğru j sağlam bilgi olmadan
ne bilimden, ne imandan, ne de İslam'dan söz edilebilir.
et-Tanci'nirı İslam Mezhepleri Tarihi alanma yaptığı en ciddi katbirisi, mezheplerin doğuşuna yol açan sebepleri dışanda
aramamasıdıi. Günümüzde bile her olumsuzlukta suç-q. başkasının
üzerine atarak "sorumluluktan kaçmak" isteyen yaklaşım revaçta
iken, et-Tand'nirı gerek düşünce farklılıklannın, gerekse mezheplerin ortaya çıkış sebeplerini irısanm fıtratında, İslam'ın insana tanı­
dığı g~niş özgürlükte ve Kur'an'ın birtakım yapısal özelliklerinde
araması gerçekten ileri bir adımdır. Bu durumun, bilimselliğin ötesirıde, onun İslami hassasiyetleri ile de ilgili olduğunu söylemek
müm.küiıdür. Belki de onun Tevhid'i, İslam ortak paydasını esas
kılardan
63 et-Tanci, Makaleler, s. 168.
64
et-Tanci, Makaleler, s. 28.
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT .
• 311
alarak mezhepleri anlaıi:ıaya ve anlatmaya çalışması; 73 fırka meselesi ile ilgili olarak "Allah'ın İpi"ne ve "Sıratu Müstaki.m"e vurgu
yapması, bu samimiyetin ve hassasiyetın bir tezahürü olmalıdır.
et-Tand denilince akla gelen en önemli hususlardan birisi de
kaynak laitiğidir. O mezhepleri tetkik ederken, önce o mezhepler
hakkırıda bilgi veren kaynaklan
tetkik ederek işe başlar.
Şehristani'nin el-Milel ve'n-Nihal eseri ile ilgili olarak yaptığı tespitler, çok güvenilen eserlerin bile, mutlaka eleştiri süzgecinden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. O, mezheplerle ilgili konulan
yazanların ya muhaliflerini kötülemek, ya da kendi görüşlerini savunmak amacıyla yazdıklarının farkında olduğu için, mezheplerle
ilgili bilgilerin kitaplara hakikati yansıtacak şekilde alınmadığından
şikayetçidir: ''Tarihte İslam tırkalan arasında vaki mezhep kavgalannın şiddet bakımından son dereceye vardığını gösteren deliller ve
misaller çoktur. His ve temayÜllerin bu kavgalan devam ettirmekte
büyük rolleri vardır. Bundan dolayı ifrata gitmek, kötülemek, metinleri değiştirip istediği gibi kullanmak ve bazen da iftira etmek elMilel ve'n-Nihal kitaplarında adet halirıe geldi. Böylece hakikatler
ortadan kalktı veya bu şiddetli mücadelenin gürültüsünde gizli kaldı."6S Mezhepler hakkındaki bilgide önceliğin o mezhebin kendi
kaynaklarına verilmesi gerektiği hususu da, et-Tand'nin dikkat
çektiği hususlardan birisidir.
et-Tanci'ı;ffi
mezhepleri tetkik ederken, "hadise merkezli" bir yakmezhepleri anlamada önemli bir adım olarak
değerlendirilmelidir. Ancak bu yaklaşım, kısa yoldan hem Ehl-i
Sünnet'in, hem Şia'nın Sak:ifetu. Beni Saide'den doğduğunu söyleme
hakkını vermemektedir. Bu hususla ilgili sorunun, mezheplerle ilgili
ıstılahiarın hangi zaman diliminde teşekkül ettiği sorusunu sormaroakla alakalı olabilir. et-Tanci'nin terimleri kullanırken, kaynak
laitiğinden gösterdiği hassasiyeti gösterdiği pek söylenemez.
laşımı
esas
alması,
Muhammed et-Tanci,
dahilirıde teşekkül ettiğinin
65
mezheplerin muayyen bir süreç
farkındadır. Ancak, sanıyoruz Ehl-i
işin gerçeği
et-Tanci, Makaleler, s. 336.
312
•Uluslararası
Prof. Muhammed b. Tavit et-Tanci Sempozyu.mu
13- 14 Ekim 2011 ANKARA/TÜRKİYE
Sünnet algısı, zaman zaman bu süreç gerçeğinin göz ardı edilmesine yol açmış olmalıdır. İlk bakışta "Hilafet meselesinde Ebu Bekir,
Hz. Peygamber'den sonra halifedir diyen Sünni, Ali diyenler ise
Şia'dır. Bu tarzda düşünen İslam dairesinden çıkmaz."66 ifadelerine
itiraz etmek insanın aklına pek gelmez ise de, "Bu tarzda düşünen
İslam dairesinden çıkmaz." ifadesinin cazibesi bizi yanıltmamalıdır.
Dört Halife'den herhangi birisini, herhangi bir .mezhebe mensup
ilan etmenin hiç mümkün olamayacağı bile, bu tür ifadelerin zaman, mekan ve kavram kaymasına yol açacağını görmek için yeterlidir. Hz. Peygamber'in vefatından sonra ortaya çıkan hilafet tartış­
malarının mezheplerin doğuşunda etkili olmadığı elbette söylenemez. Ancak mezheplerin bu tartışmalardan doğduğunu iddia etmek
de mümkün değildir. Mezheplerin doğuşunda ve teşekkül süreçlerinde siyasetin ve egemenlik meselesinin etkisi, hemen her mezhebin halifelik meselesinde bir tavır geliştirmesini beraberinde getirmiştir. Bazı mezhepler kendilerin~ özgü bir tür siyaset teorisi bile
üretmişlerdir. İşin içinde siyaset olunca, ilk hilafet tartışmaları ister
istemez öne çıkmaktadır.
et-Tanci İslam Mezhepleri'ni ar:iıatırken işe Tevhid vurgusu ile
başlar. Bir kimsenin Müslüman olabilmesi için Kur'an'da belirtilen
temel iman esaslarına yani Tevhid, Nübüvvet ve öldükten sonra
dirilmeye iman etmesi gerekir. Bir başka ifadeyle "İslam akaidinin
büyük esasları üçtür: Allah'a iman, Nübüvvete iman ve Alıret gününe iman."67 Ona göre "bir dini meselenin iman meselesi sayıla­
bilmesi için ehemmiyet ve vücub bakımından dinin nazarında yüksek bir seviyeye yükselip itikad edilmesi gerekli hususlardan olabilmesi için onda iki şeyin mutlaka bu1urıması icap eder. Birincisi:
Kur'an-ı Kerim'in vazılı ve tevile ihtimali olmayan ayetlerinin ona
iman etmenin gerekli olduğuna ittif~ etmesi. İkincisi: İslamiyetın
başlangıcından bugüne kadar onu kabu1 hususunda Müslümanların ittifak etmesi."68 Bir kimse, hangi mezhepten olursa olsun, eğer
66 et-Tanci, Makaleler, s . 156.
67
et-Tanci, Makaleler, s . 241.
68 et-Tanci, Makaleler, s. 242.
Muhammed b. Tavit et-Tanci'nin Mezhepler Tarihçiliği
Prof. Dr. Hasan ONAT.
• 313
Tevhid, Alıret ve Nübüwet'e inaruyorsa, Müslümanclır ve İslam dairesi içindedir. Hiçbir kimse, bunun dışındaki görüşlerinden dolayı
tekfir edilemez. "İslam altidesinin tafsilat ve tefenuatının anlaşılına­
sına dair İslam fırkalan arasındaki ihtilaf, bunlann hiçbirini İslam
dininden çıkartınaz... "69 et-Tanci'nin, İslam ortak p·aydasının
Kur'an'da araması, esasen her Müslümarım yapması gereken bir
iştir. Ancak, onun, Müslümaniann o meseleleri nasıl anladıklannı
da önemsemesi, gerçekten önemlidir. Bir hususun Kur'an'da yer
alması, onun öyle anlaşıldığı anlamına gelmemektedir. Buna, önce
inarup, sonra inancının bilgi boyutuna eğilen, sadece inandıklannı
temelienelirmek arzusu ile yola çıkan kimselerin zihin yapılan eklenirse, İslam dünyasında Kur'an'la taban tabana zıt · algıların niçin
ortaya çıktığı biraz anlaşılabilir.
Muhammed et-Tanci, her mezhebin, en azından meşruiyetini ortaya koyabilme noktasında görüşlerini Kur'an ve Sünnet'le
irtibatlandırma ihtiyacı hissettiğinin farkındaclır. Ona göre, mezheplerin yaşama şansı da buna bağlıclır. O, bir basamak daha ileri gider ve bu çabarıın İslam Düşüncesi'ne katkılannı tartışır. et-Tand,
mezheplerin kendilerini Kur'an ve Sünnet'e dayandırma çabalan
sayesinde İslam düşüncesinin "genişlik, derinlik, çeşitlilik ve metod"
kazandığı kanaatindedir.70
et-Tanci, Makaleler, s. 243.
70 et-Tanci, Makaleler, s. 71.
69
Download