BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ VE EZİLEN HALKLAR BİRLEŞİNİZ...! RİYA $O R KUK- S E SAYI: 4 MERKEZ YAYIN ORGANI 1984 KÜRDİSTAN'IN SOSYO-EKONOMİK YAPISI ÜZERİNE Devrimci bir partinin veya hareketin doğru siyasal bir çizgiye sahip olmasının temel koşullarından biri d e fo devrimci parti veya hareketin,mücadele yürüttü­ ğü ülkenin,sosyo-ekonomik yapısını iyi tahlil edebil memesinden geçer. Bu tahlil yapılmadan gerçek siya­ sal bir çizgiye sahip olunamayacağı gibi o ülkede sınıf savaşımının varmış olduğu aşama sınıflar ara­ sı ilişkiler doğru değerlendirilemez ve sapmalara karşı.sağlıklı ideolojik bir savaşım verilemez. Bu gün Türkiye ve Kürdistan'da bir çok parti ve hareket.kendilerini proletaryanın öncüsü ilan etmele rine rağmen,Kürdistan1m statüsü ve sosyo- ekonomik yapısı ile ilgili bilimsel olmıyan,soyut görüşleri savunmaktadırlar. Bu konumun bir çok yanlışlikları ve sapmaları doğuran etkenlerden biri olmasından do­ layı .Türkiye ve Kürdistan solu,Kürdistan1ın statüsü­ nü ve sosyo-ekonomik yapısının bilimsel bir tarzda e ie alıp inceleyerek,bilimsel görüşlere sahip olmak ve ve yanlış görüşlerin yerine doğru görüşleri ege­ men kılmak zorundadır. Bu olmadan ne doğru ideolojik siyasal görüşlere sahip olunabilir,nede sapmalara ve yanlışlıklara karşı sağlıklı ideolojik-siyasal bir savaşım verilebilir. İdeolojik ve Siyasal inşa süre­ cinde olan hareketimizin,KUK ile olan ideolojik ve siyasal ayrılıklarından biride.Kürdistan'ın sosyo-e­ konomik yapısının yanlış tahlili oluşturmaktadır. Yi ne K ü K ,Kürdistan'ın parçalanmış,sömürge bir ülke ol­ duğunu doğru tespit etmesine rağmen,Kürdistan'ın sö­ mürgeleşme sürecini yanlış tahlil etmektedir. Gerek KUK'un.gerekse birçok Türkiye ve Kürdistan devrimcidemokratik hareketinin,Kürdistan'ın sömürgeleşmesi ve sosyo-ekonomik yapısıyla ilgili görüşlerindeki yanlışlıklar birçok nedenden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerin başında da bilgisizlik,iradecilik ve yön­ 2 temsizlik gelmektedir. Bu yanlışlıklarda,Türkiye solunda bilgisizlik ve ira­ decilik egemen olurken,Kürdistan devrimci-demokratik ha reketinde yöntemsizlik egemen olmaktadır. Türkiye solun da,Kürdistan ile ilgili bilgi yetersizliği,Kürt sorunu­ nu küçümsemekten,iradecilik ise,Kürt sorununun çözümüne ön yargılı bir tarzda yaklaşmaktan kaynaklanmaktadır. Ör neğin: Kürdistan'm sömürge bir ülke olarak kabul edil! meşinin,Kürdistan proletaryasının bağımsız örgütlenmesi ni de beraberinde getireceği korkusuyla,Kürdistan'ın so mürge bir ülke olmadığını ispat etmek için teorik zorla malara girilmesi gibi vs. Kürdistan devrimci-demokratik hareketinde görülen yön, temsizlik ise; siyasal hareketlerin ideolojik, siyasal inşa sürecinin daha başında iken,sosyo-ekonomik yapının tahliline,ciddi bir araştırma yapmadan girmelerinden kaynaklanmaktadır. Alelacele yapılan sosyo ekonomik ya­ pı tahlili ya hiç bir veri ve gözleme dayanmaksızın,te­ orik bir yaklaşımla ele alınmakta,yada 70'li yılların ortalarında veya sonlarına doğru geçerliliği kalmayan, 6 0 'lı yılların istatistikleri,somut veriler kabul edil­ mekte ve buna uygun teorik tahliller yapılarak sosyo-ekonomik yapı ile ilgili belirlemeler yapılmakta, arada geçen uzun zaman süresinin gözardı edilmesinin yarataca ğı sonuçlar küçümsenmektedir. KUK'UN KÜRDİSTAN’IN SOSYO-EKONOMİK YAPISI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİN ELEŞTİRİSİ KUK Kürdistan'm sosyo-ekonomik yapısını yanlış tah­ lil ettiği gibi,aynı zamanda Kürdistan'ın sömürgeleşme sürecini de yanlış tahlil etmekte Kürdistan'daki sınıf­ ların toplumdaki yerini ve konumunu yanlış değerlendir­ mektedir . KUK,Kürdistan'm sömürgeleşme süreci ile'ilgili tespitleri yapmaktadır. şu 3 Kürdistan 1514 yılanda OsmanlI Padişahı Yavuz Sultan Selimin işgalci orduların­ ca yeniden işgal edildi. OsmanlI ve li­ ran (Fars) imparatorluklarının sürekli savaşlarında Kürdistan daima savaş ala­ nı oldu. Uzun dönem süren savaşlar,1639 yılında Kasrı-Şirin antlaşmasıyla nokta landı. Bu zaman zarfında Kürdistan halk ları her iki feodal-sömürgeci imparator luk tarafından savaş alanlarina sürüldü ve kullanıldı,söz konusu tarihinden (1514) itibaren Kürdistan sömürgeleşme sürecine girmiş,1639 yılından itibaren de parçalanmış bir sömürge statüsüne girdi. KUK, I Konferansı politik raporu s.19 Yine aynı'bölümde s. 35 de şöyle devam etmektedir. I. emperyalist paylaşım savaşı sonrası halkımız tekiar yeniden bölündü ama bu kez dört parçaya bölünerek yeni bir statükoda kapitalist,emperyalist sömür gelere terk edildi. Eu dönemde Kürdis­ tan yeniden işgal edildi. Siyasi ve ekonomik ilhak yeniden ana yeni şartla­ ra uygun bir şekilde geliştirildi. Yukarıda aktardığımız alıntıdan da anlaşılacağı gibi KUK,1514 yılında Kürdistan'ın sömürgeleşme sürecine girdiğini,1639 yılında ise,Kürdistan'ın ikiye bölünmüş sömürge bir ülke olduğunu, I. emperyalist paylaşım sa­ vaşı sonrası ise,dörde bölündüğünü,ama yeni bir sömür­ gecilik (yeni kapitalist sömürgecilik) boyunduruğu altı na girdiğini savunmaktadır. 4 Yukarıda aktardığımız gerek Kürdistan'ın sömürgeleş me süreci,gerekse Kürdistan'ın kapitalist anlamda sö­ mürgeleşmeye girişi ile ilgili belirlemeler bize göre temelsiz birbirinden kopuk ve sömürgeciliğin ne oldu­ ğunun dahi bilinmediğini sergileyen görüşlerdir. Bilindiği gibi Kürdistan 1514 yılında ne Yavuz Sul­ tan Selim nede Fars İmparatorluğu tarafından işgal edilerek,Osmanlı imparatorluğu sınırları içerisine gif di. 1514 yılına geldiğinde Osmanlı ve Safevi İmpara­ torluğu arasında Orta-doğu'da büyük bir rekabet sür­ mekteydi. Kürtleri kazanmaya çalışan Osmanlı ve Safevi İmparatorlukları bu tarihten itibaren merkezi bir devlet kuramıyan Kürt emirlik ve beyliklerine özerk­ likler vaad ederek yanlarına çekmeye ve onları kazan­ maya çalıştılar. 1514 yılında Şeyh İdrisi Bitlisi,va­ sıtasıyla Kürt emirlikleri ve beyliklerine imtiyazlar ve özerklikler vererek,Kürdistan'ın büyük bir bölümü­ nü ele geçiren Osmanlı İmparatorluğu 1517 yılında,Safevi İmparatorluğunu yenmesine rağmen Kürdistan'ı bir bütün olarak ele geçiremedi. Kürdistan'ın büyük bir bölümü,Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altına girmesine rağmen,önemli bir kesimine de Sefavi İmpara torluğu egemen oİdu. Bu durum 1639 yılından kısa bir zaman sonrada ne Osmanlı nede Sefavi İmparatorluğu Kürdistan'ın statüsünde önemli bir değişiklik yaptı­ lar. Bilindiği gibi sınıflı toplumlarm ortaya çıkı­ şından günümüze kadar insanlık tarihi, 3 tip sömürge­ ciliğe tanık olmuştur. Bunlardan biride kapitalizm ön cesi sömürgeciliğe tekabül eden ilkel sömürgeciliktir İlkel sömürgeciliğin temeli,talana,işgale ve yerli halkın sürülüp yerine işgalci ülkenin halkının yerleş meşinden doğan kolonilerin oluşmasına dayanmaktadır.. Ne Osmanlı nede Sefavi İmparatorluğu işgal ve talan yöntemine başvurmadığına göre Kürdistan nasıl bir il kel sömürgecilik içerisine girebilir? Eğer KUK'un her 5 bağımlılığı sömürgecilik kabul eden anlayışı kabul edi lemezse(J) Kürdistan1uı I. emperyalist paylaşım savaşı sonrası dört parçaya bölünüp,kapitalist- sömürgecilik boyunduruğuna girme belirlenmesine gelince: Bizce bu belirleme yanlıştır. Çünkü; Kürdistan'ın kapitalist bir gelişme içerisine girişi,1834 tarihinde, Osmanlı Sultanı II Mahmut'un padişah olmasından sonra Kürdista nı,işgal ve talana yönelerek feodal bir sömürge halini getirmeye çalışmasından sonra başşlar. 1838 yılında İn giltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan ti­ caret antlaşması ile Osmanlı imparatorluğu’nun yarı-sö mürgeleşme sürecine girmesi,İngiliz ve Fransız emperyâ üstlerinin Mezopotamya,Arabistan ve İran'dan HindistI na kadar olan bölgeyi denetim altına alma çabaları, İpek yolunun Kürdistan'dan geçişi Kürdistan'ıda etkiler daha sonra bu rekabete Almanya'nın da katılması sonucu Kürdistan'ın önemi bir kat daha artar ve Kürdistan'a 1860 sonrası kapitalizm girmeye başlar. Kürdistan' da, bu tarihte kapitalizm girmesine rağmen kısa 1 _r zaman da Kürdistan,kapitalist-sömürgeciliğin boyundurluğu al tına girmemiştir. Çünkü; Osmanlı İmparatorluğu,kapita~ üst-sömürgeciliği Kürdistan'a yerleştirecek bir kapi­ talist yapıya sahip değildi. 1880'lere gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu, artık yarı-sömürge konumuna girmişti. Aynı zamanda Kürdistan kapitalist anlamda onun sömürgesi haline geliyordu. Bu gelişmeye paralel olarak 20. yy başında,dünya çapında kapitalizmin gelişmesi ve serbest-rekafcetçi kapitaliz­ min yerini tekelci kapitalizmin alması ile yeni bir aşamaya girer ve bu dönemde Kürdistan,Osmanlı İmparator luğu'nun,kapitalist anlamda sömürgecilik boyundurluğualtına girer. I. emperyalist paylaşım savaşı, sonrası Kürdistan,dörde bölünür,daha sonra Kürdistan'da kapita lizm,yavaş da olsa gelişmeye başlar. KUK, Kürdistan'daki hakim üretim biçimini şöyle tes­ pit etmektedir: 6 Kürdistan ‘daki barbarlıklar,Kürdistan'ın ekonomik gelişmesine imkan tanımadı ve kasıtlı bir biçimde engelledi. Bilinçli bir politikanın sonucu feodal ve yarı fe odal yapı ayakta tutulmaya çalışıldı.Küf distan bugün uygulanan sömürgeci politi­ kanın bir sonucu olarak yarı-feodal bir yapıdadır. Yukarda aktardığımız KUK'un üretim biçimi ile ilgili görüşleri bize göre yanlış belirlemeleri içermekte,Kürdistan'ın bugün içinde bulunduğu iktisadi ve sosyal ko­ şullara denk düşmütaittür c ^ Z e T T e J î r. Görüşümüze göre bu belirlemeler iki önemli yanlıştan kaynaklanmaktadır. Birincisi: Kürdistan1daki sömürgeci politikanın işlevi yanlış kavranmıştır. İkincisi: Türkiye'de meydana gelen ekonomik ve sosyal gelişmenin,Kürdistan üzerindeki etkisi gözardı edilmiş­ tir. Bu iki önemli yanlışlığı inceliyecek olursak: Birincisi: Türk sömürgeci burjuvazisi'nin,Kürdistan'da­ ki işlevinin sadece iktisadi gelişmeyi engellemek, feo­ dal yapıyı ayakta tutma olarak belirlemek yanlış bir be lirlemedir. çünkü Türk sömürgeci Burjuvazisi,her ne ka­ dar Kürdistan'da üretim güçlerinin-özgür gelişimini en­ gel ley ip, feodal ve yarı-feodal güçlerle işbirliği içine girmesine rağmen,Kürdistan'da iktisadi egemenliğini kur mak için kapitalizmi geliştirmek,feodal yapıyı savaştaolsa çözmek zorunda kalmıştır. Türk sömürgeci burjuvazi­ si 'nin bu politikası sonucu,feodal yapı yavaş yavaş çö­ zülmüş, Kürdistan kapitalist gelişim sürecine girmiş ve Kürdistan'da yeni sınıflar ortaya çıkmıştır. İkincisi,Kürdistan'da kapitalizmin gelişimi esas ola­ 7 rak dış kaynaklı olduğundan,Türkiye'deki iktisadi ge­ lişmeden büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu etkileşim, Türk Burjuvazisinin gelişim derecesine göre Kürdistan da etkisini göstermiştir. Özellikle Türkiye'de geli­ şen kapitalizmin,tekelcilik evresine varışı ve egemen duruma gelişi,Kürdistan'ı derinden etkilemiş,yarı fe­ odal yapının çözülüp,kapitalist üretim biçiminin ege­ men olmasınıda beraberinde getirmiştir. Bu belirlemeler ışığında konuyu toparlıyacak olur­ sak; Eğer KÜKI 1960 sonrası Türkiye'deki iktisadi ve sosyal gelişimin,Kürdistan üzerindeki etkisini görebilse ve sömürgeciliği kavrayabilseydi,bugün üretim biçimi ile ilgili bu yanlış görüşleri savunmayacaktı. Kürdistan'da kapitalizmin gelişmesi^esas olarak Kürdistan'm talanında yatmakta dır. Kürdistan'daki yatırımlar.sömürgeci liğin ve emperyalistlerin yeraltı ve ver üstü zenginliklerini kaçırmaya eşdeğer 5 larak boyvermiştir. Bu nedenle Kürdistan iç dinamizmi ile kapitalizmi geliştirme­ di. Bunun sonucu olarakta Kürdistan' da sanayi burjuvazisi oluşmadı. age s . 35 zengin köylülük,Kürdistan'daki kapitalist tarım işlet meciliğin ve kırsal alanda kapitalist ilişkilerin tem silcisidir. Bu tabaka Kürdistan'da ticaret ve sanayi tarımını da geliştirir. Tarımda kapitalist birikimin ve emek-ücret ilişkilerinin temsilcisidir. Yeryer ti­ caret ile tarımı birleştirir. Ulusal iç pazarın oluş­ masına öncülük eder. age s . 36 Bu alıntılar ışığında konuyu irdelediğimizde KUK'un KAPİTALİZM,İÇ DİNAMİZMİ İLE GELİŞMEDİĞİNDEN DOLAYI KÜRDİSTAN'DA SANAYİ BURJUVAZİSİNİN OLMADIĞI belirleme 8 si yanlış bir belirlemedir. Çünkü,sömürgeci güçler bir ülkeyi sömürgeleştirdiklerinde kendi istekleri doğrultu sunda iktisadi gelişmeye yön verseler bile o,sömürge ül kede kapitalizmin,iç dinamiği ile gelişmesini yok ede­ mezler ,ettikleri zamanda o ülkede istikrarlı bir toplululktan bahsedilemez. Sömürgeci ülkeler,bir ülkeyi sö­ mürgeleştirmek için eğer o ülke henüz kapitalist geli­ şim sürecine girmemişse; o ülkede iktisadi egemenlikle­ rini kurmak için feodal yapıyı yavaş yavaş çözmeye çalı şır ve kendi kapitalist gelişimine bağlı bir kapitalist leşme sürecini başlatırlar. Bu durumda,feodalizm çözü­ lür, kapitalizm gelişmeye başlar. Yeni sınıflar(proletar ya burjuva sınıfı)ortaya çıkar. Böylelikle,ortaya çıkan burjuva sınıfı işbirlikçi bir karektere sahip olduğu gi bi,milli bir karektere de sahip olabilir. Bu çelişme,ki pitalist gelişme sürecine sömürgecilik şartlarında gi­ ren Vietnam ve Hindistan gibi.. bir çok ülkede görüldü­ ğü gibi,ülkemiz Kürdistan'da da görülmektedir. Kürdistan'da yerli kapitalizm,ticaret ve tarım alanın da olduğu gibi,sanayide de özellikle,gıda ve dokumacı­ lık alanında zayıfta olsa kendini göstermektedir. Zen­ gin köylülüğün,kırsal alanda kapitalizmi temsil ettiği ulusal iç pazarın oluşumuna öncülük ettiği belirlemesi­ ne gelince; bu belirlemede yanlıştır. Çünkü,zengin köy­ lülük kapitalist toplumda temel bir sınıf değildir.Zen­ gin köylülük,kırsal alanda kapitalizmin gelişimi sonucu köylülüğün farklılaşmasından,doğan emek-ücret ilişkisi ne ve sermaye biriktirme olanağına sahip olmasına rağ­ men, konumu itibariyle küçük burjuva özellik gösteren bir tabakadır. Yine zengin köylülük,ulusal iç pazarın oluşumuna des­ tek olmasına rağmen,ona öncülük edecek bir güce sahip değildir. Zengin köylülüğün,tarımda kapitalist işletme­ ciliği temsil ettiği belirlemesine gelince,bu belirleme de yanlıştır. Çünkü tarımda kapitalist işletmeciliğin temsilciliğini zengin köylülük değil,feodal yapının dev 9 rimci veya evrimci gelişimi sonucu ortaya çıkan büyük toprak sahipleri ile onlardan toprak kiralıyarak ücret li emek kullanan ve pazar için üretim yapan kapitalist çiftçiler temsil eder. Kürdistan'da da kapitalist tarım işletmeciliğini,fe­ odallerin evrimleşmesi sonucu ortaya çıkan büyük top­ rak sahipleri ve kapitalist çiftçiler temsil etmekte­ dir. KÜRDİSTAN'IN SOSYOEKONOMİK YAPISINA İLİŞKİN KISACA GÖRÜŞLERİMİZ Kürdistan'ın sosyo-ekonomik yapısının doğru tahlil edebilmesinin koşullarından biri de Kürdistan'a kapi­ talizmin giriş sürecinin doğru bir şekilde ele alınma sından geçer. Bu olmadan sağlıklı bir sosyo-ekonomik yapı tahlili yapılamaz. Kürdistan'a,kapitalizmin giriş süreci,sömürgeleşme­ si ve geçirdiği aşamalarda şu üç tarihi dönem Önemli rol oynamıştır. I. Dönem: OsmanlI İmparatorluğu II. Dönem: TC'nin kuruluşu ve tek partili dönem ili; Dönem: Çok partili dönemden günümüze kadarki dönem. OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİ XV. yüzyıla gelindiğinde güçlü bir imparatorluk ha­ line gelen feodal OsmanlI Devleti,Yavuz Sultan Selim döneminde İslam İmparatorluğunu yaratmaya yönelince Osmanlı Devletinin yaptığı ilk iş İran'ı Arabistan'ı ele geçirmek için Kürtleri kazanmak olmuştu. 1514 de Bitlis Emiri Şeyh İdrisi Bitlisi araçlığı'yla Kürt beylik ve emirliklerini,safına çeken,Osmanlı devleti t onları kendi yörelerindeki egemenliklerini tanımakla 10 birlikte,onların askeri gücünden yararlanmayı ihmal et medi ve onların da desteğinden yararlanarak 1517 yılın da Çaldıran'da Sefavi devletinin başı İsmail'i yenerek doğuya ilk adımını attı ve geniş toprakları ilhak etti XVII yüzyıla gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu ile Se favi İmparatorluğu arasındaki rekabet Kürdistan'ı bü­ yük ölçüde etkilemiş ve Kürdistan'da ki beyliklerini ve emirliklerinin bir kesiminin Osmanlı İmparatorluğun bir kesiminde,İran Sefavi İmparatorluğunun saflarında savaşını sürdürmelerini ve Kürdistan'ın bir savaş ala­ nı olması durumuna dönüşmesini beraberinde getirmiştir Osmanlı ile Sefavi İmparatorluğu arasındaki rekabet gi derek 1639 yılında Kasrı-Şirin antlaşmasıyla yeni bir aşamaya girmiş ve bu antlaşma ile birlikte Kürdistan, iki devlet arasında bölünen bir ülke durumuna gelmiş­ tir. XVIII. yüzyılda,kapitalist gelişme yoluna giren İngiltere,Fransa'yı XVIII. yüzyılın sonlarında Rusya takip etti. Kapitalist gelişim ile birlikte kendi pa­ zarlarını genişletmeye çalışan Fransız ve İngiliz sö­ mürgeci liğinin,henüz kapitalist gelişme yoluna girme­ miş olan Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki hesapları be lirgin hale geldi. XVII ve XVIII. yüzyılda duraklanmave gerileme devrine giren Osmanlı İmparatorluğu artık savaşlarda yenilmeye başladı istila hareketlerinden ga nimetler elde edemez duruma geldi. XVIII. yüzyılın ortalarına doğru Balkanlarda ve Ara­ bistan'da gelişen ulusal bağımsızlık mücadeleleri ile iyice sarsılan Osmanlı İmparatorluğu,aynı zamanda Rus­ ya'nın da tehdidi altına girdi. Bu durum karşısında çaresiz kalan Osmanlı İmparatorluğu varlığını korumak için Arabistan ve Kürdistanı sömürgeleştirmeye çalıştı ve İngiltere'nin desteğini almaya çalıştı, Rusya' nın genişlemesini istemiyen ve Hindistan'dan Kızıl denize kadar sömürgeci egemenliğini kurmaya çalışan İngiltere Osmanlı İmparatorluğu'nun bu zayıflığından yararlana­ rak Osmanlı İmparatorluğu'nu yavaş yavaş denetim altı­ na almaya çalıştı.,1838 Balta limanı Ticaret antlaşma- 11 Si'yla ilk adımını atan İngiltere,1839 yılında Osman lı yönetimini1nin Tanzimat Fermanını ilan etmesinde de büyük bir rol oynıyarak ikinci adımını attı. Bal­ ta Limanı Ticaret antlaşması ve Tanzimat Fermanı'yla birlikte OsmanlI İmparatorluğu,kapitalistleşme ve yarı~sömürge olma dönemine girdi. İngiltere'nin koruyu culuğu altına girmeden önce,Arabistan'ı sömürgeleştir meye yönelen Osmanlı İmparatorluğu,1834 yılında XI. Sultan Mahmut döneminde,Kürdistan'daki beylik ve emir liklere tanımış olduğu ayrıcalıkları ve yerel özerk­ likleri kaldırarak istila ve talana başladı. Bu dönem den sonra Kürdistan,Osmanlı İmparatorluğu'nun sömürge si olma sürecine girdi. Osmanlı İmparatorluğu*nun,yarı-sömürge sürecine gir mesiyle birlikte, sömürge durumuna giren Kürdistan1da dışa bağımlı bir kapitalizm gelişmeye başladı. Bu dö­ nemde Kürdistan1ın kapitalist gelişme sürecine girme sinin nedeni; yeraltı yerüstü zenginlik kaymaklarının yanında ,onun önemli bir coğrafik konuma sahip olu­ şuydu. İpek ve Baharat yollarının Kürdistan‘dan geçi­ şi, Van ve Gaziantep1i önemli bir ticaret merkezi duru muna getirmişti. 18641te Ergani bakır yataklarının Al manlar tarafından işletilmeye açılması,Kürdistan* di işçi sınıfının doğuşunuda beraberinde getirdi. 1880 yılında Osmanlı İmparatorluğu,İngiltere ve Fransa’nın yarı-sömürgesi iken,Kürdistan da kapitalist gelişim epeyice mesafe katetmişti. Yine ,1880 sonrası Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasında oluşturulan ilişki ler 1890'larda Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğu* ni olan etkinliğini getirirken; İngiltere,Fransa ve Al­ manya *nın,Orta-doğu üzerine olan rekabetini de şiddet lendirdi.. Almanya,Orta-doğu'ya yönelik yayılmacı politikasını gerçekleştirmek için, Osmanlı İmparatorluğu ile 1893 ve 1903 yıllarında İstanbul’dan-Bağdat Demir Yolu pro jesi antlaşmalırını imzaladı. Yapılan bu antlaşmalar­ 12 dan sonra,Kürdistan,emperyalistlerin üzerinde rekabet ettiği önemli bölge haline geldi. OsmanlI İmparatorlu­ ğu rekabetin yoğunlaştığı 1880 sonrası kapitalizm,serbest-rekabetçi dönemden,tekelci kapitalizm dönemine doğru yol almaktaydı. XIX yy. sonunda serbest-rekabetçi kapitalizm yerini tekelci-kapitalizme bırakmıştı. Bu dönemde,dünya pazar ları paylaşılmış,kapitalizm Dünyanın en ücra köşesine bile girmişti,tek tek ülkelerin ekonomileri tek bir zincirin halkası durumuna gelmişti. Böylece,dünya eko­ nomisinin bir parçası haline gelen Kürdistan da,feodal sömürge yapı,yerine klasik-kapitalist sömürge bir yapı ya bırakmıştı. 1908 yılında,İttihat'ı Terakki Hükümetinin yönetime gelmesiyle daha da güçlenen Almanya ve Osmanlı İmpara­ torluğu ilişkilerin sonuçta,Osmanlı İmparatorluğu' nun I. Emperyalist paylaşım savaşan da,Almanya'nın yanında yer almasına yol açtı. Almanya'nın bu savaşta yenilgi­ sinden sonra yıkılan Osmanlı İmparatorluğu'nun yerine yeni bir Türk devleti kuruldu ve TC'nin kurulmasıyla, Kürdistan'ın durumu da yeni bir aşamaya girdi. TC'NİN KURULUŞU VE TEK PARTİLİ DÖNEM I. Emperyalist paylaşım savaşı'nda,İngiliz, Fransız ve İtalyan Emperyalizminin,Türkiye ve Kürdistan’ı işga ü n e karşı,Türk ve Kürt Halkları birlikte savaşmaları­ na rağmen,Kürt Halkı bu savaştan umduğunu elde edemedi Savaşın önderliğini yapan Milli Türk Ticaret burjuvazi sinin,eırperyalistlerle Lozan'da 1923 yılında antlaşma­ sı sonucu,Kürdistan,yeni bir paylaşıma maaruz kaldı. 1923 Lozan Antlaşması’yla dört parçaya bölünen Kür­ distan 'da, kapitalizm ve sömürgeci yapı,yeni bir şekil­ lenme içine girdi 1 Kürdistan'ın en büyük parçasına Lo zan'da sahip olmayı başaran Türk bur juvaz-isi .güçlenmek için bir yandan,işçi ve emekçiler üzerinde sınırsız 13 bir sömürü yaratirken,diğer yandan da Kürdistan da ağ ı r ,sömürgeci bir politika izlemiş,devlet eliyle Kürdistan'ın ulusal değerlerini talan ederek sömürgecili ği,kendi sermaye birikiminin bir aracı olarak kullan­ mıştır. 1923 I. iktisat kongresi'yle birlikte emperya list-kapitalist kamp içinde,batılılaşmayı gelişmeyi hedef edinen Türk birjuvazisi,bazı millileştirme hare ketlerine girmesine rağmen,emperyalistlerle de çok yönlü ilişkilere girdi. Bu arada Kürdistan hakim sı­ nıflarının bir kesimiyle di işbirliği yapmaktan kaçın madı. Bu dönemde,Türk burjuvazisi,bir yandan devlet yardı mıyla güçlenmeye çalışırken,diğer yandanda,meta .ihra­ cı ve sermaye yatırımı yoluyla Kürdistan'm sosyo-eko nomik yapısına kendi isteği doğrultusunda şekillendir meye ve Kürdistan'da oluşmuş olan iç pazarı yok etme­ ye çalıştı. Yine bu dönemde Kürdistan'ı,bir tarım ül­ kesi olarak tutmaya çalışan Türk burjuvazisi,bağımsız bir Kürt sermayisinin gelişimini,siyasi-zor ve devlet kapitalizmiyle engelliyerek,Kürdistan pazarındaki ha­ kimiyetini sürdürdü. Türk burjuvazisinin tüm engellemelerine rağmen, ya­ vaşta olsa Kürdistan'da kapitalist gelişim sonucu fe­ odalizmin, çözülmesi, süreci devam etti. Feodalizmin çö zülmesi süreci devam etmesine rağmen,yarı-feodal ya­ pı egemenliğini korudu. Bu gelişmeler II. Emperyalist paylaşım savaşının bitimine kadar varlığını sürdürdü ve II. Emperyalist paylaşım savaşının bitiminden son­ ra uluslararası planda meydana gelen gelişmelerle de yeni bir aşamaya girdi. ÇOK PARTİLİ DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE KADARKİ DÖNEM 1945 yılına gelindiğinde,uluslararası planda güçler dengesi büyük bir değişikliğe uğramıştır. II. Emperyalist paylaşım savaşı sonrası,faşist kamp 14 yenilmiş ,birçok ülkede sömürgeciliğin,faşizmin ve em peryalizmin boyundurluğundan kurtulan halklar, sosya­ lizme yönelmiş;sömürgecilik sistemi büyük bir darbe yemiş,ABD Emperyalizmi,kapitalist-emperyalist kampın liderliğini ele geçirmiş;emperyalizm,kİasik-sömürgeci lik yerine büyük ölçüde yeni sömürgeciliği yürürlüğe' koymuştu. Kuşkusuz uluslararası planda meydana gelen tu geliş meler Türkiye'yi de etkiliyecekti. 1945 sonrası,geliş melerden etkilenen işbirlikçi Türk burjuvazisi de bu­ na ayak uydurmaya çalışacaktı. Nitekim,1945 sonrası Türk hakim sınıfı,bu gelişmeye ayak uydurabilmek için öncelikle ABD emperyalizmine yönelmeye başladı. 1946 da Demokrat parti'nin kurulmasıylada Türkiye,çok par­ tili sisteme geçiş yaptı. 1950 seçimlerinden sonra, Demokrat parti iktidara geldi. İktidara geldiğinde Türkiye'yi küçük bir ABD yapacağını söyliyen DP yöne­ timi, ABD emperyalizmiyle çok yönlü ilişkilere girdi. Bu ilişkilerle birlikte ABD'nin askeri ve ekonomik amaçlı yardımları da gelmeye başladı. Devlet sektörünün önemli bir kesimini de işbirlikçi burjuvazinin gelişmesi için özel sektöre devreden DP yönetimi,1953 yılında,yabancı sermayenin girişini ko­ laylaştırmak için,YABANCI SERMAYEYİ TEŞVİK KANUNU' NU çıkardı. Bu kanunun;çıkışmdan sonra emperyalist te­ kellerin ve finans kuruluşların nakdi sermayeleri gö­ rülmeye başlandı.; bununla beraber yeni firmalar, si­ gorta, banka şirketleri ve holdingler ortaya çıktı; ve işbirlikçi Türk burjuvazisi uluslararası tekellerin bir parçası haline geldi. Sanai ve ticarette meydana gelen bu gelişmelerle birlikte,kırsal alanda feoda­ lizm ,çözülmeye-kapitalizm -gelişmeye,köylülük içerisin deki farklılaşma daha da netleşmeye başladı. Bu geliş melerle birlikte,işbirlikçi Türk burjuvazisi,1960' a~ gelindiğinde ekonomi ve siyasette ağırlığını koyacak bir gelişme içine girdi; işbirlikçi barjuvazi,tekel- 15 ci bir yapıya kavuştu. Türkiye'de meydana gelen bu ge ü ş m e l e r ,Kürdistan1ı da derinden etkiledi. 1950 sonra s ı ,işbirlikçi-tekelciliğin daha da gelişmesi için,Kür distan'ın yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının tasarruflarıyla devlet yatırımlarına hız verildi. Böy lelikle,işbirlikçi Kürt Ticaret Burjuvazisi güçlendi­ rilmeye çalışıldı. Bankalar her tarafı bir ağ gibi sarmaya başladı,kırsal alanda kapitalizmin gelişimi, işbirlikçi tekelciliğin istekleri doğrultusunda geli­ şim içine sokulmaya çalışıldı. Bu gelişmelere rağmen kapitalizm,Kürdistan'da egemen olmadı. 1960 sonrası, dışa açılmakla güçlenemeyen ve emperyalist tekellerle rekabet edemiyen tekelci-burjuvazi,egemen duruma gel­ mek ve güçlenmek için,bir yandan tekel dışı kalmış burjuva kesimlerini baskı altına alırken,diğer yandan emekçi halk yığınları üzerinde sömürüyü yoğunlaştırdı Öte yandan da Kürdistan'da yeni yeni yatırımlara giri şip,Kürdistan'ın yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynak- larını,kendi gelişimi için talana yöneldi. Bu durum 1970'lerin ortalarına doğru Türkiye'de işbirlikçi-te­ kelciliğin egemenliğini doğururken,Kürdistan'da feoda lizm ve aşiretçiliğin büyük ölçüde çözülmesine,tarım­ da kapitalizmin gelişmesine kapitalist üretim biçimi­ nin ülke çapında egemen olmasına yolaçtı. Bu gelişim nitel bir dönüşüme uğramadan günümüze ka dar devam etti. 16 FKÖ'DEKİ BUNALIM ÜZERİNE Geçtiğimiz aylarda,FKÖ içinde silahlı çatışmalara ka dar varan ayrılıklar ortaya çıktı. Arafat ve taraftarları,Lübnan'dan,güçlerini çekerek, çeşitli Arap devletlerine gittiler. Arafat'ın izlemiş olduğu bu teslimiyetçi,sağ çizgiye karşı olan El-Fetih muhalefeti ve çeşitli siyasal çevreler,Arafat ve taraf tarlarını,Filistin Halkına ve Filistin Kurtuluş Hareke tine ihanet etmekle suçladılar. Arafat taraftarlarının Lübnan'ı terketmesinden sonra Arafat,Mısır ve Ürdün' ii ziyaret ederken,FKÖ içinde bloklaşmalar ortaya çıktı. FKÖ'deki örgütsel ve politik bunalımı gidermek ve bu bunalıma çözüm bulmak üzere çeşitli alternatifler su­ nan siyasa], çevreler,sundukları alternatifler temeli ü zerinde FKÖ'nün örgütsel birliğini oluşturmak için bir yığın çabalara girdiler ve bu çabalarını bugün, de sür­ dürmektedirler . FKÖ'deki örgütsel ve politik bunalım,kuşkusuz,İsrail in Lübnan'ı işgalinden sonra ortaya çıkan bir bunalım değildir. Bu bunalımın kökleri eskiye dayanmaktadır.Öy leki İsrail'i n ,Lübnan'ı işgali ise sadece bunalımı de­ rinleştirip, daha da açığa çıkmasına yolaçmıştır. F K Ö ‘deki örgütsel ve politik bunalımın kaynakları, doğru bir yaklaşımla ele alınıp incelenmediğinde,buna­ lımı gidermek için gösterilen çabaların ve sunulan al­ ternatif lerin,bunalımın giderilmesinde önemli bir kat­ kısının olmayacağı,hatta ve hatta bazı olumsuz gelişme leri de körükleyeceği açıktır. 70 'li yıllarda, Çin-Hindi'nde Laos,Kamboçya ve Viet­ nam'da bozguna uğrayan ABD emperyalizmi,0rta-doğu' da egemenliğini güçlendirmek;başta SSCB olmak üzere tüm ilerici güçlere karşı açtığı kudurganca savaşı sürdür­ mek ;bölgedeki ilerici güçleri tasfiye etmek amacıyla 17 1978 Aralığında,Mısır ve İsrail’i Camp-David ittifa­ kını gerçekleştirdi. Bu ittifakı gerçekleştirmekle,Fi listin kurtuluş hareketini tasfiye etmek yönündeki çâ balarına hız verirken,aynı zamanda bölgedeki tüm ile­ rici güçleride tasfiye etmeyi ve bölgedeki gerici güç leri bu ittifak ta birleştirmeyi amaçlıyordu. FKÖ'yü Camp-David ittifak’ına sokamıyan ABD emperya lizmi,bu sefer de bu ittifakı istediği hedefe ulaştır mak için yeni arayışlara girdi. Bunun sonucu olarak da İsrail'in Lübnan'ı ABD ve NATO'nun bir üssü haline dönüştürmek ve Suriye'yi gerici güçlerin safına çek­ mek,diğer yandan FKÖ'yü parçalamak ve FKÖ içindeki uz laşmacı görüşleri safına çekip Camp-David ittifakının Önündeki engelleri temizlenme hevesiyle'bir taşla iki kuş vurmak istiyordu. Arafat ve yandaşlarının Reagen Plan'ıda olumlu un­ surları varolduğu iddiasıyla bu plana k^rşı çıkmama­ sı, İsrail ve Mısır ile birlikte FKÖ'yü de temsilen gö rüşmelere katılması tasarlanan Ürdün gerici Monarşi­ sinin, bu planın yürürlüğe girmesi için elinden gelen çabayı esirgememesi,FKÖ içerisindeki çelişkilerin de­ rinlemesine ve FKÖ'de silahlı çatışmaya kadar varan ayrılıkları beraberinde getirmesine neden oldu. Arafat ve yandaşları daha El-Fetih'in ve FKÖ'nün ku rulduğu yıllarda,burjuva-milliyetçi düşüncelerinden dolayı uzlaşmacı ve gerici tutumlara açıktılar. Bu tu tumları yer y e r ,İsrail'in Lübnan'ı işgalinden evvelde görülmekteydi. 1967 Arap-İsrail savaşı sonrası uluslararası planda önemli bir yer tutmaya başlayan FKÖ,1970 Eylülünde Ürdün Monarşi'sinden büyük bir darbe yemekle birlikte yeni bir yönelişe girmiş ve Lübnan,bu tarihten itiba­ ren FKÖ'nün mücadelesinden önemli bir yere sahip ol­ muştur. El-Fetih ve FKÖ'de 1973 Arap-İsrail savaşı i­ 18 le birlikte sağa kayış hızlanmış,ABD'nin politikası bu tarihten itibaren FKÖ ve El-Fetih üzerinde rol oynama­ ya başlamıştır. ABD'nin ve Arap gericiliğinin,FKÖ üze­ rindeki etkileri FKÖ içinde tutarlı,ilerici-yurtsever güçlerin varlığından dolayı belirleyici bir konuma ge­ lememişse de teslimiyetçiliğin adım adım gelişmesine zemin hazırlamıştır. FKÖ'nün bugün içinde bulunduğu bunalımda,Arafat ve yandaşlarının sağ çizgisi,eırperyalizmin,gericiliğin ve siyoriizmin rolü büyük olmakla beraber,FKÖ'yü destekliyen siyasal çevrelerin ve FKÖ'deki bazı güçlerin de önemli bir rolü olmuştur. Bugün FKÖ'deki bunalımdan,em­ peryalizmin, siyonizmin ve Arap gericiliğinin memun ol­ duğunu söylemeye gerek yoktur. Çünkü,onlar başından be ri FKÖ'yü ve Filistin kurtuluş hareketini tasfiye et­ mek, ilerici ve devrimci çizgide gelişimini önlemek için gerekli olan her.şeyi yaptılar ve halende yapmakta­ dırlar . F K Ö 1nün birliğini oluşturma çabalarına gelince:3ugün F K Ö ’nün oluşturma yolunda şcl blok ve demokratik blok olmak üzere iki ayrı blok oluşmuştur. r’KP,FKKC, FKDHC ve FKC den oluşan sol blok FKÖ'nün birliği için Arafat çizgisine karşı olmakla birlikte,Arafat ve yandaşlarınırida yer aldığı FKÖ'nün örgütsel yapısında demokratik ilişkilerin egemen olduğu bir FKÖ birliği önerirken,El Fetih muhalefeti,Cephe Nidal,El-Saika ve FHKC genel kö mutanlığından oluşan Demokratik ittifak'da Arafat çiz­ gisinin ihanetçi bir çizgi olduğunu savunmakta,Arafat ve yandaşlarının içerisinde yer almadığı bir FKÖ bir­ liği önermektedir. Demokratik blok ile sol blokun soru nun çözümüne ilişkin önerileri ele alıp değerlendirme­ den önce FKÖ'deki ayrılıkların derinleştiği dönemde bölgedeki gelişmelerin bugün hangi noktaya varmış oldu ğu göz önüne alınmalı ve meydana gelen değişmelerin” birlik çalışmaları üzerindeki etkisi küçümsenmemelidir. 19 Çünkü,geçmişte Arafat ve yandaşlarını emperyalizmce ricilik ve siyonizmle daha teslimiyetçi ilişkilere sokan Orta-doğu’daki değişmeler ve gelişmeler olmuş­ tu. Arafat ve yandaşları İsrail'in Lübnan'ı işgali ve Lübnan'da gerici-faşist güçlerin iktidara gelmesi Lübnan'ın ABD ve N ATO’nun bir karakolu olma yolunda gelişmelere sahne olması ve Suriye yönetiminin gele­ ceğinden duydukları kuşkudan dolayı bölgede,emperya­ lizmin ve gericiliğin egemen olacağı kanaatine var­ mışlardı ve bu kanaat onların daha da teslimiyetçi yola girmelerinde önemli bir rol oynamıştı. Bugün Arafat ve yandaşlarını daha da teslimiyetçi bir çizgi y e .yönelmelerine neden olan etkenler önemli ölçüde ortadan kalkmıştır. Emperyalizmin,siyonizmin ve geri ciliğin Filistin,Lübnan, ve Suriye ilerici güçlerine*/ yönelik saldırıları Filistin ve Lübnan halkları ile Suriye'nin kararlı direnişi sonucu bozguna uğramış­ tır. Lübnan'da büyük bir yenilgiyle karşılaşan emperya­ list ve gerici güçler,bu yenilgiyle birlikte kendi dostları olan gerici iktidarlara bile güven vermez olmuşlardır. Reagen'ın Orta-doğu sorununun çözümünde anahtar ülke olarak gördüğü Ürdün Monarşi‘sinin, ABD ve Reagen planına karşı tutumları bu güvensizliğin somut bir örneğidir. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gelişmeler ışığında meseleye baktığımızda şu sonuç ortaya çıkmaktadır. FKÖ birliğinin yaratılması FKÖ ve Filistin kurtuluş hareketine yönelik emperyalizmin,siyonizmin ve Arap gericiliğinin saldırı ve komplolarını boşa çıkarılma sı için Arafat ve yandaşlarına karşı ilkeli ve esnek bir politika izlenmesi gereklidir. Bu politikanın yü rürlüğe girmemesi halinde ise; FKÖ ve Filistin kurtü luş hareketi büyük tehlikelerle karşı karşıya kala­ caktır . 20 Bugün bu tehlikeyi daha da güçlendiren gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Bu gelişmelerin başında da İsra il'deki muhtemel gelişmeler gelmektedir. Bu gün ik­ tidarda bulunan Şamir liderliğindeki koalisyon hükü meti büyük sorunlarla karşı karşıyadır. İsrail1 di ekonomik ve politik bunalımın derinleşmesine para' lel olarak yeni bir iktidar alternatifi oluşmuktadır. Bu yeni alternatifi oluşturan işçi partisinin iktidara gelişiyle birlikte yeni yönetim ile FKÖ içerisindeki sağ güçlerin ve Arap gericiliğinin Camp David ittifakı ve Reagen Planı çerçevesinde yakın­ laşmasının zemini oluşacaktır. Bu yakınlaşma ile birlikte ABD'nin bölge gericili ğini tek bir cephede toplama planının önündeki en­ geller kalkacak. Bölgedeki ilerici güçlere yönelik saldırılar daha da yoğunlaşacak ve Filistin kurtu''uş hareketi büyük bir darbe daha yiyecektir.