15 TEMMUZ 1968 İSLAM MEDENiYET! SA~A: ·15 = = = = = = § = = = = ·r------------~--------------------------------~ ı ISLA = = Dr. Yusuf Ziya ı \. 1 ,§ slam Hukuku (el-Fıldm), çeşitli şekillerde tarif edilmişti. Lügat manası "iyi anlamak" olan fıkıh (fıldı), "ferdin lrendi lehine ve aleyhine her şeyi bil-:: mesi" (Ebıi Hanife) veya "tafsili delilleriyle bİrlUr­ te şer'i hükümleri bilmek" tir. Avrupalılar bu branşa "Islilmıc Lilw", "~Iuhaıuınadan Law", "Muslim· Law", "Droit IVIusluman'', "Loi Islamique",· "lsla- · ınlsche Reclıt", "lslaınische Gesetz", "Dritto Musulmano" gibi adlar verirler ve bu ad altında eser neş­ rederler. Bura!arda geçen law, loi, droit, dritto ve Recht kelimeleri hak, hukuk ve kanun manalarma gelir ve bu manalar için müşterek kelimelerdir. Hz. ·Peyganıber devrinde İslam Hukulru dünyevi cephesiy~ le sade idi. Gerek Kur'an-ı Kerim ve gerekse Kur'an dışındaki kaynaklar bu devirde cereyan etmiş pek az dava mevzuu ihtilafları zikreder. Filhakika Kur'an-ı Kerim, gayr-ı müslimlerin de dahil bulunduğu birkaç ihtilaf mevzuunu ~ydeder V"l hakim olarak Hz. Peygamberin bu hususta neler yapması ve hangi muhakeme usulünü takibetmesi gerektiğini beyaneder (2). iç içe girmiş .birer devir olan sahaıbe ve tabi'in devirleri de sade geçmiş göziilrmekle beraber dava pıevzuu ihtilaflar gittiliçe kesafet halini almış,- b:llıassa tabi'in ve onu takibeden devir içinde, diğer ilimlerde olduğu gibi, henüz istiklal kazannuyan •İslam Hukuku tedrisatı b~rinci derecede örıem kazanmıştır ·ki bu tedrisat işlemi İslam Hukukunun kuruluşunda nisbet itibariyle tatQ.ikattan daha büyük değerde hizmet görmüş g1özükmektedir. Maamafih hakkı teslim etmek lazı~ ki İslam Hukukunun teessüsü safhasında, münferit bazı vak'aları dllika- s = §§ = = = 5 (1) 3 Şubat 1968, saat 20.00'de Ankara lmam-Hatip Okulu Mezunları Cemi)'etinin knoferans salonunda ve• ri! miş., bir konferanstır. (2) Mesela NISA' suresi ayet 60· 61, 65; MAiDE suresi ayet 42·43. Tabii ki daha başka hukuki. ayetler de· vardır. ta aiarak hüküm verme hali hariç, hazarjyatıh mı tatbikatı, yoksa tatbikatın mı nazariyatı takibetti~i meraklı bir tetkik mevz\ı• udur. İslam Hukulru nazariyyatının tatbikatından ayrıldığı hususları - bazı mücllifler bu idd:a. dadır (3) - tesbit için böyle bir çalışmaya ihtiyaç olduğu gibi bu ayrılığın en eski tatbikatını ve sebeplerini tesbit için de buna lüzum vardır. Meklre, Medine, Küf~ ve Şam ilk devir ilmi faaliyet merkezleri olmuştur ( 4). ''Feriiiz ilmine hizmeti olan Zeyd b. Sabit b. ed-iDehhfı.k el-Ensari (öL 45/ 666) (5), aslen Yemenli olup. Hz. ömer ve Hz. Osman zamanında sırasıyla Küfe ve Basra'da _Iradı­ lık yapmış bulunan ureyh b. elHaris b. Kays el~Kindi (öl. 78/697 yıllarma doğı•u) (6), Ebfı Hanife'nin hocası ve Abdullah b. Mes'ud'un tıi.lebesi Ebu'Imran ilirahim b. Yezid b. Kays en-Naha'i (50 - 60/ 670- 715) (7), Ebu Hanife'nin bir diğer hacası Hammad b. ebi Suleyman el-Ensari (öL 120q738 sı­ r_alarıf (8), Rabi'a b. ebi Abdirralıman Ferruh et-Teymi (öl. 136/ 753) (9) gibi zevatm adları bu devir içinde hurmetle yad edilmektedir. au hummalı ilim faaliyeti iÇin. · de yetişmiş bulunan büyük fukahaya raslıyoruz. İmam-ı A'zam EbO. Hanife (80 - 150/899 _767), İmam-ı Şafi'i (150 - 204/ 767 - 820), İmam~ı Malik (93 '179/711 - 7.93), İmam-ı Ahmed (164 - 241/780 - 855), İmam-ı Muhammed (132 • 1891739 - 805) ve İmam-ı ·ebi Yusuf (113 - 182/ 731 - 798) gibi müctehid fa:lrihle~ rin yetiştiğini ve İslam Hukukunu her şeYi, ile tesis etti-lı:lerini görüyoruz (10}. B ll meC'l:ehid fa:Irihler 'tarihte eşine az raslanan bir himmetle İslam Hukukunu· İ!lfia için büyük hizmet gösterdiler. İmam-ı Azam eser -vermekten çok ilmi faa:Iiyetle, Şafi'i Ir. el-Umm ve erRisale gibi usul~i fıkha dair eserlerle, imam-ı 1\fıllik el-Muvatta' · kitabıyla, İmam-ı Ahmed el-Müsned'iyle, İmam-ı. ebi Yustİf k; elHarac, ihtilaf'u Ebi Hanifete ve İbn-i ebi Leyla, er-Redd'ıı ala"sı­ yer'il"Evza'i eserleriyle ve İmam-ı_ Muhammed b. el-Hasan eş-Şeyba­ ni de el-Mebsüt, es-Siyer'ul-Ke- bir, es-Siyer'us-Sağir, el Cami'ulKebir, ı:ıcami'us-Sağii· gibi furu'u fıkha datr eserleriyle bu hizmetlerini abideleştirdiler.$ Taakibatla gelişmeye başlayan n~ari İslam Hukuku, bir iki ası_i.· sdpra dev bir hale gelec·e:K ve kendilerini ihne vakfetm:ş bir kütle ile karşılaşacaktır. Filliakika çolr ıgeçmeden hala kendilerini hurmetle yad ettiğinıiz fukaha yetiş­ miş ve b:ze ölmez eserler bırak­ mıştır. ed-Debüsi Ebü Zeyd (öl. 430/1038) (11), Ebü Behr Muhammed b. es-Serahsi ( 400 - 483/ 1QO:J/1090), cl-iBezdevi Elm'l-Yusr A)i öl. 482/1089), Tuhfet'ul-Fulra:ha adlı ~ser sahibi Ala'ul-Dln esSem~rkandi (öl. 539/1144), meş­ hur Bedai'us-Sena'i fi Tertib'iş­ Şera'i adlı eserin müellifi el-Kasfıni Mes'ud (öl. 583/1187)., kendi adına izafe edilen Fetavil sahibi Kıldillan ( öl. 59:;;;1195) ve başka eserleri yanında pek meşhur bir fıkıh elkitabı olan el-Hidaye'nin müellifi el-M:erğ·inani'Ali (öl. 593/ 1196) bu işleme devri fakilıleri arasmda zikredil:miş :birer misaldırlar ki her birerlerı hayatı, faaliyeti ve eserlerindeki görgüleri bakımından ayrı ve mustakil ihni tetkike tabi çok fay(12). Bu faltilllerin çalışmaJan Selçuk ve Osmanlı devrindeki gerek nazari ve fıkıh eserlerine ve ge.rekse fetvalar, Şer'iyy~ Sicmeri gibi -tatbiki fıkıh faaliyetine esas ve lmynak teşkil-etmektedir._ tutulmaTarı dalı ·olacaktır (3) ömer Lütfi Barkan bu görüşü savunur ve yegane değildir. (4) Fazla· malümat için· bakınız ı Ebü Zehre, TARIH'UL·MEZAHIB'IL· ISLAMIYYE, (Kahire 1964), c. ll. (5) Fazla malumat için bakınız ı Sezgin, Fuat, GESCHICHTE DES ARA· BISCHEN SCHRIFTUMS (Leiden 1967) c. ı, s. 401-402. (6) Aynı (7) (S) Aynı eser, s. 402_·403, eser, s. 41!3-404. Aynı eser, s. 404•'405. (9) Aynı eser. s. 406·407. (10) Aynı eser, bezkur zevatın hal' tercemalerine bakınız. (11) Bu zat HILAFIYAT ILMININ lturucusu olup müstakil tetkike şayan­ dır. (12) Adı geçen ve burada zikredilmeyen fakıhlerin hayatları ve eserleri hakkında fazla malumat için ba· kınız: Kavakçı, Y. Z., Xl. VE XII. ASIR!.ARDA KARAHA'NLILAP. DEV· RINDE MAVARA• AL-NAHR'DE IS_LAM HUKUKU OZERINDE YAPILAN ÇALIŞMALAR, (Basılmamış Doktora tezi), lst. O. Edeb,iyat Fakültesi, 1967. 'ltWNLIGIN SESI Bütün kestim bu gece, bana ses verdi derinden: «Ağaran gün bir ümit verir gence, Yaşiıyı vurur onulmaz yerinden.» ışıldarı Karanlık Bu sesle sarsıldı bütün benliğiın; Genç miyim, yaşlı mı kestiremedim. Bozuldu -babarda hayat şenliğim, Rüzgarı arkarndan estiremedinı ... Gölgem fırladı da hayal caı:ldeye, Gövdeme boşlukta yol açamadım. Korkum dayandı da en son raddeye, Yorgandan dışarı bir lı:açamadım. Karaulık dost gibi koynuma girdi. - Görünmez, bilinmez derdini açtı. Varlığı içimi kemiren sırdı ... Korlmysa bir dev ki; bin yıllık açtı. Bedenime hasret gibi kuyular... BaslDna uğrayan ada mıyım ben? BıralDn yalmmı kötü rüyalar, Dağ gibi işlerin adatnıyıın ben! l\'IUSTAFA MİYASOGLU