Ekonomik Yaklaşım Cilt:4,Sayı:8,1993 ENFLASYON ve TALEP YETERSİZLİGİ Mahir KAYNAK* Bu makeleye genel kabul gören bazı hükümleri tartışarak başlaya­ cağız. İlk irdeleyeceğimiz konu faktör gelirleri içinde karın konumudur. Bir ekonomide, belli bir andaki birikmiş sermaye hiç bir şekilde, şüphesiz teorik olarak, eksilmez. Birikmiş sermayenin eskiyen ve aşınan kısmı için ayrılan amortismanlada sermaye stoku devam ettirilir. Bunun üzerine her yıl yapılan yatırımlar eklenir. Bundan şu sonuç çıkar : Eğer ülkede sermaye stokundaki ortalama artış oranı k ise bir t anındaki toplam sabit sermaye; (1) Yukarıda özetiediğimiz bugünkü düşünüş biçiminin bir eksiği vardır. O da sermayenin ölümüdür. Sermayede tıpkı insanlar gibi, ölür ve yerine yenisi gelir, toplam sermaye artar, ancak limiti sonsuz olan bir proses sözkonusu değildir. Burada temel yanlışlık, kar ve zararın müteşebbise a-it olduğu düşüncesidir. Oysa kar müteşebbis tarafından alınırken, zarar sermayeden ödenir. Kar ve zarar birbiri ile mahsup edilemez büyüklüklerdir ve aradaki farkın net kar olarak gösterilmesi yanlıştır. Amortismanlan ve dolaylı vergileri kurabiliriz. Bir ekonomide: Ücret + faiz + rant + kar = mal gözardı edersek şöyle bir ve hizmetlerin değerleri toplamı + zarar eşitlik (2) Daha evvel belirttiğimiz gibi, kar ve zarar birbiri ile mahsup edilemez ve zarar, sermayedeki bir azalışı ifade eder. ve eğer bir ülkede zarar eden kurum varsa-ki her zaman vardır-faktör gelirleri, mal ve hizmet değerleri toplarumdan büyüktür. Say kanunundaki özdeşlik, yani faktör ge- (*) Prof. Dr. , Gazi Üniver:-;itc::;i, IIBF, Iktisat Bölümü 35 Mahir KAYNAK lirleri ile mal ve hizmetlerin değerleri toplamının eşitliği söz konusu de- ğildir. Yanlıştır. Aynı şekilde Keynesyen özdeşlik, yani harcamalar toplamının, gelirler toplamına eşit olduğu hükmü de yanlıştır. Bir ülkede, mesela zarar eden bir işletmenin ürünlerine yapılan harcamalar, kar olmadığı takdirde, ücret, faiz rant toplamından, zarar kadar daha azdır. Ekonomi boyutunda düşünüldüğünde, toplam harcamalar + zarar = toplam gelirlerdir. Buradan şu sonuç çıkar: Toplam gelirler toplam harcamalardan, (zarar eden firma varsa) her zaman büyüktür. Bugün kar ve zararın birbirinin alternatifi olduğu dar yanhşsa, tasarruf ve tüketimin birbirinin alternatifi de o kadar yanlıştır. düşüncesi ne ka- olduğu düşüncesi Bir ülkede başlangıçta sadece tüketim malları üretildiğini, üretim ınalları üreten kesimde boş kapasite bulunduğunu, fakat üretimin sıfır olduğunu farz edelim. Bu ekonomide sıfır olan tasarruf eğilimi, pozitif bir sayıya yükse!irse, yani tasarruf yapılırsa, toplam gelirin belirli bir kısmı tüketilmeyecektir ama bu tasarrufa tekabül eden tüketim malı üretilmiştir ve ekonomide mevcuttur. Bu tasarruflar, yatınm mailarına harcandığı zaman, üretim malları üreten kesimin eline, tasarruflara denk bir satın alma gücü geçer ve bu para tüketim malları kesiminde üretilen, ancak bu kesim tarafından satın alınmayan mallara harcanır. Yani, tasarruf olmadığı zaman toplanı tüketim harcaması ne kadarsa, tasarrufun olduğu zaman da da o kadardır. Sadece milli gelir, üretilen yatırım malları kadar artmıştır. Yatırım malları üreten kesimin yaptlğı tasarruf, bu kesimde üretilen mal miktarmı, tasarruf oranı ölçüsünde artınr. O halde toplam milli gelir Y ortalama tasarruf oranı s ve tüketim C ise, Yukandaki açıklamalardan şu sonuca varırız: Bir ülkede, tüketimi azaltıp tasarrufu artırmak mümkün değildir. Kişiler tasarruf yerine tüketime yönelirse, milli gelir tasarruftan vazgeçilen miktar kadar azalır ancak global tüketim, miktar olarak aym kalır. İkinci olarak bir ülkede yapılan tasarruflar toplamı ferdi tasarrufların toplammdan her zaman daha azdır. Toplam tasarruflar = Ferdi tasarruflar 36 toplamı - firma zararları- Ekonomik tüketici kredileri şisel Yaklaşım (5) Tüketici kredileri, ekonomi açısından bir transfer ödemesidir ve kitasarruflar toplamından düşülmesi gerekir. Bu durumda firma zararları kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, toplam tasarrufları veya sermaye stokunu azaltır. O halde KİT zararlannın iki yönlü etkisi vardır. Birincisi {2) nolu eşitlikte görüleceği gibi, toplam faktör gelirlerini, mal ve hizmet miktarı­ nın üzerine çıkararak enflasyonİst etki yaratır. İkincisi, ülkedeki toplum tasarrufları azaltarak büyürneyi engeller. Arzı aşan bir talebin enflasyona sebep olacağı açık bir gerçektir. Ancak bir kere enflasyonİst ortama girilirse, burada derhal bir talep yetersizliği ortaya çıkar. Bu ekonomide enflasyon oranının % 50 ve kolaylık olsun diye rıomi­ nal faiz hadlerinin de % 50 olduğunu farzedelim. Sermaye stoku 400 birim olsun, ülkenin milli geliri 1000 birim ise bunun 200 birimi faiz geliri, 800 birimi diğer faktörlerin geliri olacaktır. Ülkede üretilen mal ve hizmetlerin değeri de 1000 birimdir. Burada 800 birimlik faiz dışı faktör gelirleri harcamaya dönüşür (tüketim ve yatırım harcamaları) fakat 200 birimlik faiz geliri harcanmaz, Çünkü tasarruf sahipleri, reel servetlerini sabit tutmak eğilimindedir ve 200 birimlik faiz geliri ile birlikte yeni sermaye stokları 600 birime ulaşmıştır. Bu 600 birimlik sermaye, reel olarak, bir önceki 400 birimlik sermayeye denktir ve aynen muhafaza edilir. Ekonomide faiz gelirlerine tekabül eden bir talep eksikliği söz konusudur. Sermaye sahiplerinin reel geliri sıfırdır. Oysa diğer faktör gelirleri, 800 birimlik mal ve hizmete nominal ve reel olarak denktir. Bu .durum piyasada para kıtlığı, vergilerin veya sigorta primlerinin ödenememesi, devlet gelirlerinin azalması şeklinde tezahür eder ve devlet para basmak zorunda kalır. Böyle bir ortamda para miktarındaki artış enflasyonun nedeni değil, sonucudur. Para arzı ile fiyatlar genel düzeyi arasında bir korelasyon olmakla birlikte, sebep sonuç ilişkisi ters yöndedir. 37