M. Meclisi B : 41 rin büyük bir sessizlik ve teslimiyet içerisin­ de dinledikleri de, keza sizlerce malûm bulun­ maktadır. (D. P. sıralarından «Bravo» sesleri.) 12 Mart olayının değerlendirilmesi için, aşa­ ğıdaki suallerin cevaplandırılması, muhatap­ ları tarafından, mutlaka bu cevapların veril­ mesi icabetmektedir: 12 Mart günü, memleketimiz gerçekten bir uçurumun keranına getirilmiş miydi? Türk mil­ leti bölünmek, parçalanmak, bütünlüğünü ve ba­ ğımsızlığını kaybetmek tehlikesiyle hakikaten yüz yüze mi bulunuyordu? Demokratik rejim, çık­ mazlara mı sürüklenmişti? Yoksa, ortada hiç­ bir şey mevcut değilken, 12 Mart müdahalesi durup dururken kendiliğinden mi meydana gel­ mişti.? Muhterem arkadaşlar, cümlenizce malum­ dur ki, siyasî ve sosyal hadiseler, tabiî hadise­ ler gibi, ani bir zelzele, bir yangın veya bir su baskını gibi, birdenbire meydana gelen hâ­ diseler değillerdir. Siyasî ve sosyal hadiseler, birçok şartların, birçok sebebin biraraya gel­ mesiyle zaman içinde tekevvün eden hadiseler­ dir. Nitekim, 12 Mart olayı da öyle olmuştur. Birbirine bağlı birçok hataların, ihmallerin, kusurların, vurdum duymazlıkların, tereddüt­ lerin ve gafletlerin mahsulü olarak meydana gelmiştir. Fakat, bir tarihî ve fiilî durumu tes­ pit etmekte fayda vardır. Biz 12 Mart'm se­ beplerini tahlil ederken şahıslarla uğraşmak ve şahsiyet yapmak niyetinde değiliz, bundan hazer ederiz. Bizim davamızın ve görüşümü­ zün yanında şahıslar ve şahsiyet yapmak me­ selesi çok küçük kalır. Evet aziz arkadaşlarım, sebepler ne olur­ sa olsun, böyle hadiselerin tekevvününde, Dev­ let idaresinde baş sorumlu hükümetler ve on­ ların başında bulunan mesul kimselerdir. Çün­ kü onların aslî vazifeleri, böyle hadiselerin meydana gelmesine mâni olmaktır, onlar bu yerlerde bulunmalarının ve bunca yetkiye sahilbolmalarmın sebebi hikmetide budur. Nasıl ki, bugünkü hâdiselerin süratle önlenememesinden Başbakan Nihat Erim'i ve onun Hükümetini mesul ve muhatap tutuyor isek, Türkiye'nin normal bir rejimden, 12 Mart nok­ tasına gelişinden dolayı da, o zamanın Hükü­ metini ve onun başını mesul ve muhatap tut­ mak mecburiyetindeyiz. Zaten 12 Mart Muhtı- 17 . 2 . 1972 O :2 rası ciddiyetle tetkik edildiğinde mesul ve mu­ hatabın kim olduğu açıkça anlaşılacaktır. Bu da, herkesçe bilinmektedir. 12 Mart'm oluş sebebini yalnız şer kuvvet­ lere yüklemek demek, bahane aramak ve me­ suliyetten kaçmak demektir. Devletin za'fa düş­ tüğü her yerde ve her zaman şer kuvvetler or­ taya çıkmıştır. Bu itibarla, 12 Mart'm sebebi­ ni mesuliyet taşıyanların aczinde aramak mec­ buriyetindeyiz. Muhterem milletvekilleri; Demokratik parlamanter rejimlerde iktidarın meşru ve muteber kaynağını hür seçimler teşkil eder. Türkiye'de hâ­ kim teminatı altında seçimler yapılmaktadır. Millî irade pürüzsüz bir şekilde tecelli ve teza­ hür etmektedir. 1969 seçimleri de Türk hâki­ minin gözetimi ve denetimi altında yapılmış ve herkes tarafından itirazsız kabul edilmiş bir seçimdir. Türk Milleti, 1965 genel seçim­ lerinde olduğu gibi, bu defa da, en büyük ema­ netini, yani millî iradeyi ve Devleti idare etme hakkını seçtiği kimselere teslim etmiş ve bir iktidar meydana getirmiştir. Millî iradenin te­ celli etmesi ve iktidarın meydana gelmesi önem­ li olmakla beraber, onun kadar önemli olan di­ ğer bir husus daha vardır. O da bu iradeye lâyik olmak, millet emanetini, milletin yükledi­ ği ağır mesuliyet ve vecibeleri itina ile muha­ faza etmek ve onu demokratik bir zihniyet için­ de kullanmaktır. Takdir buyurulur ki, böylesine büyük bir emanet ve kudret, onu teslim alanlara kazandır­ dığı büyük şeref ve kudret nispetinde ağır ve­ cibeler de tahmil eder. Ve ancak bu vecibele­ rin yerine getirildiği, yani bu emanet hüsnü muhafaza ve bu kudret memleketin hayrına, milletin selâmetine ve Türk âli menfaatlerini istihsale matuf bir istikamette kullanıldığı nis­ pette, ona hak kazanılmış olunur. Yani böyle olmaz da emanati alan onun vebalinden ve mu­ hafazasından bihaber, Devletini itibarsız, Hü­ kümetini kudretsiz, milletini ümitsiz ve perişan; rejimi hükümsüz kılacak bir sonucu, akıbeti meçhul bir noktaya getirir ise asgari olarak, o mukaddes emanate ihanet etmiş olmakla kal­ maz, o büyük millî irade kuvvetini kullanmak ehliyetinden mahrum olduğunu da milletinin vicdanında ve tarihin sayfalarında tescil ettir­ miş olur (D. P. sıralarından «Bravo» sesleri ve alkışlar) — 189 —