YOLCULUĞUN TADINI ÇIKARIN Şeyh Bahauddin Efendi’nin 5 Aralık 2015 Sohbeti Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahumme salli ve sellim ala Nebina Muhammed aleyhi selam salaten tedumu ve tuhda ileyh memarr al-leyali ve tul ed-devam. Allahumme salli ve sellim ala Nebina Muhammed aleyhi selam salaten tedumu ve tuhda ileyh memarr al-leyali ve tul ed-devam. Allahumme salli ve sellim ala Nebina Muhammed aleyhi selam salaten tedumu ve tuhda ileyh memarr al-leyali ve tul ed-devam. MaşaAllah. Esselamu aleykum ve rahmetullahi te'ala ve berakatuhu. Elhamdulillah Safer Ayı'nın, Saferul Hayr'ın sonuna geliyoruz. Çok ağır bir aydı. Allah daha iyi bilir, O (cc) en iyisini bilir. Ama bu ay içinde sıkıntı yaşayan insanlar için üzgünüz. Bu ay yaklaştığı zaman Resulullah (sas) hemen ellerini açar, "Ya Rabbi, bu ay çok ağır biliyoruz ama Senin Merhametini istiyoruz" derdi. Ama illa ki bir şey olur. Muhakkak olur, şüphe yok. Allah'a şükredelim ki bu ay geçti. Çünkü herşey geçer. Asla unutmayın. Allah dışında hiçbir şey kalıcı olamaz. Pek çoğumuz bilir bunu ama buna uygun davranmaz. Yerlerinde kalırlar, sorunlarının içinde kalırlar, geçmişe takılı kalırlar, ona, buna takılır kalırlar. Şunu bilin ki her şey hızla geçer gider. Nehre bakın, su nasıl akıyor? Hayatımız da böyle, nehir gibi akar. Sizce baraj nehri durdurabilir mi? Bir süre durdurur belki ama açmak zorunda kalırlar. Çünkü suyu bırakmazlarsa, yıkar geçer. Barajı dağdan bile yapsanız işe yaramaz. Su yolunu bulur. Su yolunu bulacaktır. İnsanlar için büyük ve güzel bir örnektir bu herşeyin geçici olduğunu anlamaları için. Hepimiz zannediyoruz ki burada kalıcıyız burada kalacağımızı düşünerek planlar yapıyoruz. Büyük ülkeler, büyük milletler, önemli insanlar, herkes plan yapıyor, planlıyor, planlıyor, planlıyor, planlıyor. Ama bir şeyi unutuyorlar, herkes geçici. Herkes gidici. Kıyamet Günü adlı kaderimize gidiyoruz. İnançlıysak, buna inanmalıyız. İnanmıyorsak da göreceğiz. İster inanın, ister inanmayın fark etmez, illa gideceksiniz. Nehre bakın, duruyor mu, akıyor mu? İster inanın, ister inanmayın. Nehir vazifesini yapar. İnanıp, inanmadığınıza bakmaz. Allah'ın tayin ettiği yolculuğuna devam eder nehir. Ve bir yerde son bulur. Ya bir tarlada son bulur, ya daha büyük bir nehirle birleşir, veya okyanusa akar. Asla bilemeyiz nerede biteceğini. Bu bilinen kaderdir, fark etmez. www.saltanat.org Page 1 Ama bizim de bilinen bir kaderimiz var. Kıyamet Günü'ne gidiyoruz. Pek çok insan bu aralar diken üstünde Işid veya her ne ise onun yüzünden. Bir şeyler yapıyorlar izliyoruz haberlerde, görüyoruz. Bir ayet-i kerime var: "Kendi kendinizi tehlikeye atmayın" (2:195) Bu ayette apaçık belirtilmiş. "Kendi kendinizi tehlikeye atmayın". Allah diyor ki; "Kendi kendinizi tehlikeye atmayın". Bunu iyi anlamak lazım. Müslümanlar olarak biz Müslümanları önemsiyoruz, Müslümanlar olarak diğer insanları önemsiyoruz, Müslüman olarak insanoğlunu önemsiyoruz. Günümüzde insanlar pek çok yanlış yapıyor olabilir, ama bugün harekete geçip, kendimizi tehlikeye atma zamanı değil. Çok önemli. Bunları anlamak çok çok önemli. Allah bu sebeple; "man la shaikha lahu fa ashaikhuhu ash-shaitan", bu büyük bir evliyanın önemli bir sözüdür. "Her kimin mürşidi yoktur, onun mürşidi şeytandır." Çok önemli, bir mürşidiniz varsa bir şey yapmak istediğinizde en azından sorarsınız ve "Bunu, bunu yapma niyetindeyim" dersiniz. Mürşidiniz, Mürşid-i Kamil olmasa bile biz mürşid-i kamil demiyoruz, büyük bir mürşid veya herhangi bir mürşid olabilir. O mürşid size der ki, "Bu haramdır, bu da helaldir. Böyle yaparsan haramdır, böyle yaparsan helaldir. Böyle yapabilirsin, böyle yapamazsın". İstişare diye bir şey vardır. "Tavsiye almak" manasındadır. Meseleyi kendi aranızda istişare edersiniz. Resulullah (sas) zamanında bile sahabeler heyet kurup, meseleleri istişare edelerdi. Çok önemli. Resulullah (sas) Muhammedun Resulullah (sas), insanlığın zirvesinde olmasına rağmen insanlığın zirvesidir O (sas). Onlar bile heyet kurup istişare ediyorlar, tavsiye alıyorlar ve meseleleri gözden geçiriyorlardı. Bu çok önemlidir. Resulullah (sas) zamanında geçen bir hikaye vardır. Uhud Savaşı'nda S. Muhammed (sas) askerleri ve sahabeleri farklı yerlere yerleştirdi. "Savaşın stratejisini böyle yapmalıyız" dedi. Sahabelerden biri dinliyordu ve Resulullah (sas)'in askerleri yerleştirişini beğenmedi. Resulullah (sas) onu gördü, sordu; "Ne düşünüyorsun?" "Yok, birşey düşünmüyorum" diyecek kadar mütevazıydı. "Hayır, belki yanlış bir şey var. Biliyorum". "Siz Resulullah (sas) olduğunuz için, size vahiy geldiği için müdahale etmedim". "Hayır, ne gördün söyle." "Askerleri buraya koymanız yanlış". "Cebrail (as) size gelip sahabeleri oraya koymanızı mı söyledi?" "Hayır, kendim yaptım". "Ya Resulullah yerleşim şekli yanlış." "Peki sence nasıl olmalı?" "Bu buraya, şu şuraya..." yerleşimi tekrardan planladı. Resulullah (sas) da; "Sana katılıyorum, yerleşim böyle olmalı" dedi. Önemli. Bu sebeple istişare çok önemlidir. Resulullah (sas) bile tavsiye aldı daha iyi bir yerleşim, daha iyi bir strateji için. Çünkü o adam asker zihniyetindeydi bu sebeple onu dinledi yerleşimi yeniden planladılar. Bize yol gösteren önemli bir hikaye. İstişare yapın, herşeyi gözden geçirin. www.saltanat.org Page 2 Çünkü insanların çoğunun anlamadığı meseleler var. Belki durumdan memnun değilsiniz, belki sistemden memnun değilsiniz, belki dünyanın halinden memnun değilsiniz ama aptalca bir şey yaparsanız halkınıza da zarar verirsiniz, insanlara zarar verirsiniz, dininize zarar verirsiniz aptalca bir şey yaparak. "Cihad yapıyorum" diyenler var. Hayır, cihadı kendi kafanıza göre yapamazsınız. Hiçbir faydası olmaz, üstelik herkese zararı dokunur. Sizin yaptıklarınız yüzünden, Müslümanlara terörist gözüyle bakıyorlar. Hepsine suçlu, katil, şu, bu diye bakıyorlar. Onlara fırsat veriyorsunuz. Böyle yaparak, İslam düşmanlarına fırsat veriyorsunuz. Cenab-ı Allah Kur'an'da diyor ki: "wa a'iddu lahum ma istata'tum" (8:60) "Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet toplayın." Ama hazırlıklı değilseniz, yapmayın. İslam her açıdan çok nettir. Bugün insanlar, Kur'an okuyor, binlerce hadisi eleyip, sadece bir kaç hadisi tutuyorlar. "Bu, bu, bu var bitti" diyorlar. İslam öyle değildir. İslam'ı derinlemesine öğrenmek istiyorsanız belki tıp okumaktan bile daha zordur. Hatta mühendislik okumaktan bile zordur, belki kimya okumaktan zordur, belki bilgisayar okumaktan zordur, belki elektrik mühendisliği okumaktan zordur. Belki bütün ilimleri okumaktan zordur. İslam çok komplikedir. Çok sofistikedir. Çok derin bir ilimdir. Sadece Kur'an ve bir kaç hadisten ibaret değildir. Çünkü bugün bu hale getirdiler. Allah İslam'ı öyle bir yapmıştır ki herkes anlayabilir. Şeker gibidir, herkes ulaşabilir. Herkes bulabilir, herkes kullanabilir. Ama İslam'ın hakiki ilmini isterseniz, kahramanları vardır. Kahraman deriz onlara. Onlar sıradan insanlar değildir. Bugün herkesin evinde şeker var. Her yerden alabilirsiniz. İslamı da böyle zannediyorlar. Hayır, öyle değil. Allah herkes uygulayabilsin diye ulaşılabilir kılmıştır. Keyif alalım, yaşayabilelim diye. Gizli, saklı veya yasak bir bilgi değildir. Çok farklı meseleler vardır. S. Ebu Hüreyre demiş ki; "Bende iki çeşit ilim vardır. Resulullah (sas) bize iki çeşit ilim vermiştir. Bir tanesi insanlara öğretmek içindir, diğerini ise kendimize saklarız. Eğer bu ilmi insanlara anlatsaydık bu baş bu bedende durmazdı". Çok önemli, çok derin bir ilim. Ne zannediyorsunuz? İslam'da sadece 70 hadis mi var? "Bu hadis zayıf, şu hadisi hiç duymadık" diyorlar. Sen duymadın. Aptal! Sen duymadın. Kör insanların "Güneşi görmüyorum" demesi gibi. Körsün. Kör olmak mazeret değildir. Öyle körler vardır ki sizden iyi görürler. Allah, Kıyamet Günü'nde bazı insanları kör olarak diriltecek. Görmeyecekler. "Neden körüm? Dünyadayken görebiliyordum" diyecekler. Çünkü dünya seni kör etmişti, onun için buraya kör geldin. Allah herşeyi açıklar. "Bu hadis zayıf. Kabul etmiyorum" derler. La havle ve la kuvvete illa billahi l-alliyyi l-azim. Hadisleri toplayan bu insanlar zayıf olduğunu, sahih olduğunu biliyorlar. Ama hikmetini anlamıyorlar. Çünkü her hadiste, çok, çok zayıf da olsa Resulullah (sas)'in hikmeti vardır. İşte bu açıdan körler. Hikmeti göremiyorlar. Hikmeti ararsanız, Allah size gösterir hikmeti. www.saltanat.org Page 3 Bu sebeple Allah, Resulullah (sas)'tan sonra hemen Sahabeleri getirdi. Sonra hemen Tabiinleri, sonra Tebeut Tabiinleri çünkü Resulullah (sas) vefat edince bitmedi. Hayır, bitemez. Daha ileri, daha ileri daha ileri gitti. Yayıldı, yayıldı çünkü bu insanlık içindir. Sadece Araplar için değildir. Bugün Araplar ayrımcılık yapıyorlar. Vahabizm, Selefizm diyorlar. Ayrımcılıktır bu, peki biz ne olacağız? Diğer milletler ne olacak? Allah bu ümmeti Resulullah (sas) ile şereflendirdiyse, demek ki biz de o şerefi istiyoruzdur. Resulullah (sas) ile olmak isteriz. İstemelisiniz bu sebeple kabul etmiyoruz Selefiliği, Vahabiliği, böyle şeyleri. Biz Ehli Sünnet vel Cemaatiz. Ehli Sünnet vel Cemaat adı üstünde, çünkü biz Resulullah (sas)'a aidiz. "Cemaat" ne anlama gelir? Ayrım yok demektir. Cemaatte ayrım yoktur. Herkesi kapsar. Zengin, fakir, şu, bu. Fark etmez. Hepimiz içindeyiz. Atalarımız bize böyle öğretti. Vahabi, Selefi diye yeni moda çıkardılar. Bugün Vahabi ve Selefilerin meyvesi ortada. Işid, öyle değil mi? Evet, evet. Meyvesi budur ve iş nerelere varacak bilmiyoruz. Kimse bilmiyor, kimse güvende değil. Ama yarattıkları canavar bugün dünyanın her yanını sardı. Allah işini bilir. Allah ne yaptığını biliyor. Allah bizim Koruyucumuzdur. Biz Allah'tan doğru yolda olmayı, doğru yerde olmayı ve güvende olmayı istiyoruz. Bugün Şeyh Mehmet Efendi bir tebliğ yaptı. Bizim için de önemli. Bir sertifika yayınladı dünyadaki dergahlar için. Gün fitne günüdür, bunu bilelim. İsmimizi kullanan pek çok insan var. Şeyh Efendi'nin ismini kullanan, Tarikat'ın ismini suistimal edenler var. Şeyh Efendi şeriat adamıdır, hakikat adamıdır, Hak adamıdır. Ne yapıyorsa insanlar için yapar. Şeyh Nazım Efendi'nin açtığı pek çok dergah var. Hala aktifler, hala zikir yapıyorlar, hepsi de Şeyh Mehmet Efendi'ye gelmeli ve yaptıklarını yenilemeliler, gelmeliler ve şunu söylemeliler; "Şeyh Nazım dergahımızı 10 sene, 20 sene, 30 sene, 50 sene önce kurdu" Hangi tarihse söylemeliler. Şeyh Mehmet Efendi'e geldiklerinde bilmeliler ki Şeyh Mehmet Şeyhtir. Çünkü başka şeyler oluyor. Dergahta olan herkes, kendini Şeyh zannediyor. Bu yanlıştır. Çok yanlış. Hepimiz hizmet ettiğimizi bilelim. Şeyh'e hizmet ediyoruz. Ne söylüyorsak, Şeyh'in yararına söylüyoruz. Kendi yararım diye bir şey yok. Çünkü biz kullar olarak Sultan'a hizmet ediyoruz. Büyük bir saray düşünün kaç tane sultan vardır o sarayda? Bir. Peki kaç tane hizmetçi vardır sarayda? 1000, 2000, 10,000? 100,000. Kime hizmet ederler? Bir kişiye. Biz de böyleyiz, bunu böyle kabul edelim. Belki Sultan'a daha yakın bazı hizmetçiler olabilir. Belki bazıları Sultan'ın kapısındadır ama hepsi de "Biz Sultan'ın hizmetçileriyiz" der. Hiç kimse "Ben 1 no'lu hizmetçiyim" "Ben 2 no'lu hizmetçiyim". Benim gibi. "3 numaralı hizmetçiyim" demez. Hepimizin ünvanı hizmetçidir. Şeyh Efendi her şeyi yerli yerine koymayı sever. Herkesin Allah için çalışmasını da temin etmek ister. Kendisi için çalışmaz, burası dükkan değil. Burada bir şey alıp satmıyoruz. Burası Allah içindir. Gelen de giden de Allah içindir. www.saltanat.org Page 4 Biz böyleyiz, biz Şeyh Nazım Efendi'den böyle gördük. Şeyh Nazım Efendi asla süpermarket, benzin istasyonu, ticarethane açmadı, asla, hayır! Şeyh Efendi asla ticaret yapmadı, asla da yapmak istemedi. Şeyh Efendi "Ben Rabbim içinim" dedi. Rabbim Cenab-ı Hakk nasıldır? İstemeden verir. Ben de istemeden veriyorum. Allah nasıl bana istemeden veriyorsa ben de istemeden alıyorum. Elhamdulillah, bugüne dek Şeyh Nazım Hz. hiç ticaret yapmadı. Dün biri bana sordu; "Şeyh Efendi araba kullanır mıydı?" "Hayır, hiç araba kullanmazdı. "Ne yapıyorsun böyle? Ne yapıyorsun böyle?" diye sorardı. "Kullanmak ister misin? Hayır, hayır. Ben kullanmam. Sen kullan." Şeyh Efendi bu. Yolculuğun keyfini çıkarıyordu. Bu sebeple Şeyh Mehmet Efendi bir şeyler istiyorsa, "Peki, yolculuğun keyfini çıkarıyorum ben. Siz ne derseniz kabulümdür" deyin. Pazarlık yapmayın. Size vazife verirse, mutlu olun. Vazifeden alırsa yine mutlu olun. Vazifeli olmak veya olmamak Şeyh Efendi'yi takip etmenizle ilgili bir şeyi değiştirmez. Pek çok insan vazifeli oldukları zaman "Ohh... Vay be" der. Değişen bir şey yok ki. Vazifeli değilseniz, benim gibi yarı zamanlı olun sonra da yolculuğun keyfini çıkarın. Yolculuğun keyfini çıkarmalısınız. Yolculuğun keyfini çıkarın, o zaman rahatça yol alırsınız. Çünkü Ş. Abdullah (ks)'dan müjdemiz var. "Nazım Efendi, Allah bana bir makam verirse müridlerim olmadan o makamı kabul etmem" demiş. Çok önemli, müjdeli bir haber. Çok önemli. Bu sebeple, vazife peşinde koşmayın, kendinizi önemli zannetmeyin. Şeyhimizin emrine uyarak önem kazanırız. Vazifemizle veya bir şey yaparak değer kazanmayız. Hayır. Önemli olan Şeyhinizle birlikte olmak ve Şeyhinizi takip etmektir. Vazifemiz budur. Eğer gerçekten böyle olabilirsek Elhamdulillah, Ş. Abdullah Büyük Şeyh'in müjdesi var. Ve biz inanıyoruz. Ya Rabbi biz inanıyoruz, umurumuzda değil. Güzel bir hikaye anlattı birisi bana. Adamın birinin hiçbir vazifesi, işi, hiçbir şeyi yokmuş. Bir gün caminin önünden geçerken müezzin ezan okumaya başlamış. Ezan o kadar hoş ve güzelmiş ki adamın kalbi değişmiş. Camiye girmiş, bakmış imam ve müezzinden başka kimse yokmuş. Namazlarını kılıp bitirmelerini izlemiş. İzlerken hakikatten de kalbi kaynıyormuş. Ondan sonra gitmiş, imamın elini sıkmış ve demiş ki; "Ben sizi takip etmek isterim ama genç değilim ibadet etmek için, vazifeler için. Ne tavsiye edersiniz? "Size Fatiha okumanızı, Fatiha'yı ezberlemenizi tavsiye ederim. Çünkü Fatiha Kur'an'ın kalbidir" demiş imam. "Peki" demiş. Adam ezberledikten sonra sormuş; "Fatiha ile ne yapabilirim?" "Fatiha ile herşeyi yapabilirsiniz". "Vay be" demiş. Adam nehrin karşı kıyısında yaşıyormuş. "Buradan geçeyim, köprü çok uzak. Fatiha'yı ezberleyeyim, okuyayım belki suda yürürüm" demiş. www.saltanat.org Page 5 Fatiha'yı okumaya başlamış. 'Bismillahir rahmanir rahim Alhamdulillahi...' doğru mu, yanlış mı okuyorum? diye düşünürken farkında olmadan yürümeye başlamış nehrin, suyun üzerinde. Karşı kıyıya geçtiğinde demiş ki; "Aa, Fatiha ile geçtim". Hanımına gitmiş ve "Bak bugün ne buldum? Hidayeti buldum" demiş. Hanımı dikkatle dinlemiş, çok heyecanlanmış. Biliyor musun Fatiha ile nehri geçtim. "Kulağa harika gelliyor. Lütfen bana da ezberlet bu Fatiha'yı" demiş. Ona da öğretmiş. Birlikte nehirden geçmişler. İmama gelmişler "Hanımım size hidayet için, bize verdiğiniz bu kıymetli şey için size teşekkür etmek, yemeğe davet etmek istiyor" demiş. İmam "Elbette" demiş. Fatiha'yı okumaya ve suyun üzerinde yürümeye başlamışlar. Arkalarındaki imama bir bakmışlar, imam kıyıda. "Ya imam, gelsenize, neden gelmiyorsunuz?" "Ben Fatiha'yı okuyorum ama siz Fatiha'ya inanıyorsunuz. Onun için suyun üstünde yürüyorsunuz. Ben Fatiha'yı sadece okuyorum. Benim köprüden geçmem lazım" demiş. Büyük bir hikmettir. Biz inananlardanız. Sana inanıyoruz Ya Seyyidi, Ya Ş. Abdullah Dağıstani. Sana inanıyoruz Ya Seyyidi Şeyh Muhammed Nazım el Hakkani. Sana inanıyoruz Ya Seyyidina Ya Ş. Muhammed er-Rabbani. Biz inanıyoruz, bu sebeple biliyoruz ki, biz sadece okumuyor, okuduğumuz şeye inanıyoruz, bu sebeple buradayız. Bunu anlamak önemlidir. En önemlisi ana fikri anlamaktır. Anlarsanız, umurunuzda olmaz, özgür olursunuz, rahatlarsınız ve yolculuğun keyfini çıkartırsınız. Bunların anlaşılması önemli. Böyle olmalıyız. Allah beni ve bizleri affetsin. Yolculuktaki iyi yolculardan eylesin. Ve min Allahi tevfik bi hürmeti l-habib bi hürmeti l-Fatiha. Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=14823&name=2015-12-05_en_EnjoyTheRide_SB.mp4 www.saltanat.org Page 6