vitaminler

advertisement
VİTAMİNLER
Vücudun koruyucuları
Doç .Dr. Pınar AKSOY SAĞIRLI
Doç. Dr. Nurten ÖZSOY
TANIM:
VİTAMİN = " YAŞAM AMİNİ"
 CANLI ORGANİZMANIN SAĞLIKLI YAŞAMI DEVAMI ETTİREBİLMESİ İÇİN
AZ MİKTARDA GEREKLİ OLAN ORGANİK BESİ MADDELERİ
 İNSAN ORGANİZMASINDA SENTEZ EDİLEMEMEKTEDİR
ORGANİZMAYA ENERJİ
GİRMEMEKTEDİR
SAĞLAMAMAKTADIR
VE
DOKU
YAPISINA
SENTEZLERİ
 BİTKİ VE MİKROORGANİZMALAR TARAFINDAN SENTEZ EDİLİRLER
 İNSAN ORGANİZMASI VİTAMİN İHTİYACINI
 BESİNLERDEN
 BAĞIRSAK BAKTERİLERİN SENTEZ ETTİĞİ VİTAMİNLERDEN SAĞLAR
VİTAMİNLER
YAĞDA ÇÖZÜNEN
SUDA ÇÖZÜNEN
VİTAMİN A
C VİTAMİNİ
B -VİTAMİNLERİ
VİTAMİN D
VİTAMİN E
VİTAMİN K
ENERJİ METABOLİZMASI
HEMATOPOETİK
DİĞER
TİAMİN (B1)
FOLİK ASİD
PİRİDOKSİN
RİBOFLAVİN (B2)
B12 VİTAMİNİ
PİRİDOKSAL
NİASİN (B3)
PANTOTENİK ASİD
BİOTİN
PİRİDOKSAMİN
KAYNAKLARI
 BİTKİSEL KAYNAKLI (SEBZELER, MEYVELERve HUBUBAT TÜRLERİ)
SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER (B12 VİTAMİNİ HARİÇ)
 HAYVANSAL KAYNAKLI (ET, KARACİĞER, YUMURTA VE SÜT)
YAĞDA ÇÖZÜNEN A VE D VİTAMİNLERİ
 K VİTAMİNLERİ, PİRİDOKSİN VE TİAMİN - KALIN BAĞIRSAK
FLORASINDAKİ MİKROORGANİZMALAR
TARAFINDAN
SENTEZ
EDİLİRLER
ABSORBSİYONLARI
 YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
YAĞLARLA BERABER EMİLİRLER
YAĞ EMİLİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER,
VİTAMİNLERİN EMİLİMİNİ DE ETKİLER
YAĞDA
ÇÖZÜNEN
 SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
BASİT DİFÜZYONLA EMİLİRLER
ORGANİZMADA DEPOLAŞMALARI
 YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
KARACİĞER VE YAĞ DEPOLARINDA
 SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
DEPOLAŞMALARI ÇOK SINIRLIDIR
BÜTÜN DOKULARDA BULUNURLAR (ÖZELLİKLE KARACİĞERDE)
FONKSİYONLARI
 YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
SPESİFİK FONKSİYONLU BAZI PROTEİNLERİN SENTEZİNİ ARTTIRARAK ETKİ EDERLER
KAN PIHTILAŞMASI (VİTAMİN K)
HORMON ETKİLERİ
- EMBRİYON GELİŞMESİ VE GÖRMEDE (VİTAMİN A)
- Ca ve P METABOLİZMASI (VİTAMİN D)
 SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER
METABOLİZMA REAKSİYONLARINDA ROLÜ OLAN KOFAKTÖRLERİN BİLEŞİMİNDE
BULUNURLAR ( KOFAKTÖR = KOENZİM +APOENZİM)
ENERJİ METABOLİZMASI: TİAMİN, RİBOFLAVİN, NİASİN, PANTOTENİK ASİD, BİOTİN
• GLİKOLİZ: NAD
• TCA SİKLUSU: NAD, FAD, CoA, TPP
• SOLUNUM ZİNCİRİ: NAD, FAD
PROTEİN VE AMİNO ASİD METABOLİZMASI: B6 (PLP)
HÜCRE REPLİKASYONU VE BÜYÜMESİ: FOLAT VE B12
SİNİR SİSTEMİ FONKSİYONUNU ETKİLEYENLER: TİAMİN, NİASİN, B6, B12
Koenzim
Aktarılan grup
Vitamin
Biositin
CO2
Biotin
Koenzim A
Açil gruplar
Pantotenik asid
Koenzim B12
H atomlar ve alkil gruplar
Vitamin B12
FAD (Vitamin B2)
Elektronlar
Riboflavin
NAD
Hidrid iyonu (: H- )
Niasin
Piridoksal fosfat
Amino grupları
Piridoksin
Tetrahidrofolat
Bir karbon atomlu gruplar
Folat
Tiamin pirofosfat
Aldehid
Tiamin
ANTİOKSİDAN VİTAMİNLER:
KAROTENLER, E VE C VİTAMİNLERİ - Koroner kalp hastalıkları
ve kanser gibi bazı hastalıkların riskini azaltmaktadır (normal
metabolizma olayları sırasında veya çevresel kirlilikler nedeni ile
oluşabilen oksijen radikalleri membran lipidlerine, proteinlere, hücresel
DNA yapısına zarar verebilmektedir).
E vitamini, C vitamini ve karoten, “serbest
radikalleri “ yani bir elektronu eksik olan oksijen
moleküllerini tutarak hücrelere zarar vermesini
önleyen antioksidan özelliğe sahip maddelerdir.
Antioksidanlar bir elektronlarını serbest radikallere
vererek bunları zararsız duruma getiriyorlar.
Antioksidanlar ortamda bulunmadığında ise serbest
radikaller canlı hücrelere zarar veriyorlar.
HİPOVİTAMİNOZ – Vitaminler yeteri kadar emilmediği, fazla miktarda dışarı atıldığı
veya sarfedildiği zaman meydana gelir. B6, folat ve B12 eksikliğinde yükselmiş
homosistein düzeyi görülür (15µM/L’den yüksek ise tedavi folik asit ve B vitamini
tedavisi) – koroner kalp hastalığı riski artar.
AVİTAMİNOZ – Herhangi bir vitamin hiç alınmazsa organizmanın vitamin yedekleri
sarfedilir ve avitaminoz durumu görülür.
Avitaminozlar, genellikle birden fazla vitaminin eksikliğinden (multiple deficiency) ileri
gelirler ve ağır bozukluklar görülür.
 PRİMER AVİTAMİNOZLAR (VEYA DİREKT): Vitaminin diyetle alınmaması
(sosyo ekonomik nedenler), kronik alkolizm, yeme alışkanlığı.
 SEKONDER VEYA KOŞULLU AVİTAMİNOZLAR: Mide bağırsak kanalı ve
emilme bozuklukları.
HİPERVİTAMİNOZ - Genellikle görülmez, zira vitamin gerektiğinden fazla verilirse
ya organizmada depo edilir ya da dışarı atılır, yani fazlası çok defa
değildir. A ve D Vitaminleri normal dozdan fazla verilirse zararlı olabilir.
zararlı
Bazı vitaminlerin kendilerinden başka ön maddeleri de
organizmaya girerler ve burada vitaminlere çevrilirler.
PROVİTAMİN (ÖN MADDE)  KAROTEN
A VİTAMİNİ
 7-DEHİDROKOLESTEROL → D3 VİTAMİNİ
GÜNLÜK VİTAMİN GEREKSİNİMİ
ABD ve İngiltere gibi bazı ülkelerde günlük
düzenlenmesine esas olmak üzere her bir vitamin için
diyetin
“TAVSİYE EDİLEN RASYON” (RECOMENDED DAİLY ALLOWANCE,
RDA) değeri saptanmıştır. Bu rasyonlar minimal günlük
gereksinimin genellikle 2-3 katı kadardır
VİTAMİN GEREKSİNİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:

FİZYOLOJİK
- Gebelik, laktasyon, büyüme, aşırı kas çalışması (spor vb.)
nedeniyle metabolik olayların hızlandığı durumlar.

PATOLOJİK
- Ateşli hastalıklar, travma, hipertiroidizm, ağır doku yıkımı, bir
haftayı geçen ishallerde, sürekli hemodializ yaptıranlarda (bu hastalara atılan
vitaminleri vermek gerekir).

Besinlerden bazılarının gereğinden çok alınmasında ilgili
vitamine gereksinim artmaktadır.
DİYET DENGESİ:
- PROTEİNDEN FAKİR DİYETLE BESLENENLERDE
- NİASİN gereksinimi artar.
- DOYMAMIŞ YAĞLARDAN ZENGİN DİYETLE BESLENENLERDE- E VİTAMİNİ
- KARBOHİDRATÇA ZENGİN DİYETLE BESLENENLERDE
gereksinimi artar.
– TİAMİN (B1)’e gereksinim artar.
 Anti vitaminlerin alınması:
İzoniyazit (piridoksin antagonisti) kullanımında piridoksine,
Antineoplastik ilaçlar kullanımında folik aside gereksinim artar.
Besinsel örneği de çiğ balık eti yeme alışkanlığıdır. Balık etinde
bulunan, ısıya dayanıksız tiaminaz enzimi, tiamini parçalayarak
eksikliğine neden olmaktadır.
 İklimsel koşullar
Vitamin zehirlenmesi
Yüksek dozda i.v. verilen tiamin –
anafilaktik şoka benzeyen bir durum oluşturabilir.
Yüksek dozda verilen niasin - vazodilatatör etkisi nedeniyle yüzde
kızarma, sıcak basması, ciltte iğnelenme gibi belirtiler meydana
getirebilir.
Niasin ve K vitaminleri - hepatotoksik etki yapabilirler.
Vitaminler ilaç ya da mucize yaratan tedavi edici maddeler değildir.
Yaygın inanışın tersine, fazla miktarda vitamin almanın herhangi bir
tedavi edici etkisi olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt yoktur.
A VİTAMİNİ
(AKSEROFTOL)
YAPISI: Dört izopren biriminden yapılmıştır. İkisi birer β-iyonon
halkası teşkil eder, diğer ikisi ise açık zincir şeklinde bulunur.
CH3
CH3
CH3
CH3
CH3
CH2OH
CH3
CH3
A1 VİTAMİNİ (RETİNOL)
CH3
CH2OH
CH3
CH3
A2 VİTAMİNİ (3-DEHİDRORETİNOL)
Yan zincirde bulunan dört konjuge bağ, β-iyonon halkasındaki çift bağ
ile trans durumundadır. Doğada ve organizmada sentezlenen
A vitamini trans şeklindedir.
RETİNOL, RETİNAL, RETİNOİK ASİD, β-KAROTEN gibi bir
grup biyolojik olarak aktif moleküle A vitamini adı verilmektedir.
RETİNOİD terimi retinolün hem doğal hem de sentetik analoglarını
tarif etmek için kullanılmıştır.
KAROTEN
RETİNOL
REDÜKSİYON
(Yan grup OH)
RETİNAL
RETİNOİK ASİD
GÖRME
PİGMENTLERİ
METABOLİTLER
OKSİDASYON
RETİNOL
ESTERLERİ
KARACİĞERDE DEPO
EDİLİR
OKSİDASYON
(Yan grup aldehid)
(Yan grup karboksilik asid)
SAFRA ASİDLERİ İLE ATILIM
Doğal Olarak Oluşan Retinoidler
YARARLARI
Normal görme ve karanlığa adaptasyonunda etkilidir
Büyümede, cilt ve mukoz membranların sağlıklı gelişimi için
Diş, diş eti ve kemik gelişiminde önemli rol oynar
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir
GÜNLÜK A VİTAMİNİ GEREKSİNİMİ
RDA 1 - 2 mg (3000 U)
Ortalama günlük A vitamini rasyonu 3000 ünite = 1000 µg
retinole eşdeğerdir.
BESİN VE DOĞAL KAYNAKLARI:
Provitamin A olarak bilinen Karotenler
- bitkisel besinlerde, havuç, domates,
kayısı gibi sarı-kırmızı sebze ve
meyvalarda bulunur.
A vitamini en çok hayvansal
yağlarda retinil esterler
şeklinde, özellikle balıkların
karaciğer yağlarında
bulunur. Kuzey Atlantik
Okyanusunda morina ve
halibut balıklarının
karaciğerlerinden hazırlanan
“balık yağı” yüksek
konsantrasyonda A ve D
vitamini içerir. A vitamini
bundan başka süt, peynir,
tereyağ, yumurtada da
bulunur.
RETİNA
KARACİĞER
11 TRANS RETİNOL
11 TRANS RETİNAL
TÜM TRANS RETİNOL
11 – CİS RETİNAL
OPSİN
RETİNİL PALMİTAT
RODOPSİN
RETİNOL
ŞİLOMİKRON
KALINTILARI
(LENFATİK SİSTEM
RETİNOL-RBP
KAN)
β - KAROTEN
Dokulara taşınma
e
p
Retinol
i
Retinoik asid t
e
l
mRNA
RBP
spesifik
proteinler
ALL TRANS RETİNAL
ŞİLOMİKRONLAR
RBP
h
ü
c
r
e
OPSİN
IŞIK
β-karoten
Diyet
İNCE BAĞIRSAK HÜCRESİ
Trans -RETİNAL
Retinal izomeraz
11-Cis -RETİNAL
Retinol dehidrojenaz
YAĞ ASİDİ
AÇİL CoA
RETİNİL
ESTERLERİ
RETİNOL
Retinil esterleri
(hayvansal kaynaklı A vit.)
Yağ
asidleri
Retinol
Beta Karoten
Karoten dioksijenaz ile ayrılma
β-karoten
GÖREVLERİ :
Görmeyi sağlamak: Gözün retinasında iki tür fotoreseptör hücre
vardır. Bunlardan çubuk (rod) hücreler ışık, koni (cone) hücreler renk
görmede görev alır. Bu hücreler ışığa hassas pigmentler içerirler.
Çubuk hücreleri: az ışıkta görmeyi sağlarlar.
 pigmenti - rodopsin veya görme purpurudur
kromoprotein
lipoprotein
glikoprotein yapısında olan bileşik bir proteindir.
Prostetik grubu: 11-cis-retinal
apoprotein kısmı: glikoprotein olan opsin’den ibarettir.
CH3
CH3
O
CH3
CH3
C
CH3
H
11-cis-retinal A1 vitamininin 11.
C’u
cis
durumunda
olan
aldehididir.
Retina
Retinanın görevi ışığı sinir iletisine çevirmek ve görme bilgisini doğru
almaktır. Gözün retinasında iki tür fotoreseptör hücre vardır. Bunlardan
çubuk (rod) hücreler ışık, koni hücreler renk görmede görev alır.
Işık
Rod
hücre
Kon
hücre
Ganglional
Optik siniri
nöronlar
Bipolar
nöronlar
Bipolar nöron Rod ve koni hücreleri
Ganglional nöron
Işık
Göz
Optik sinir
Membranöz diskler üzerinde çok sayıda opsin adı verilen protein yer
Transdusin,
almaktadır.
rodopsin kinaz
OPSİN
Rodopsin
ve arrestinin
bağlanma yeri
Sitozol
Diskin iç tarafı
Opsine prostetik grup olarak 11-cis retinal kovalent bağ ile
bağlanmaktadır. Opsin ve 11-cis retinalin oluşturduğu bileşiğe ise
rodopsin adı verilmektedir.
Opsindeki bir lizin kalıntısına 11-cis retinal, Schiff bazı ile bağlıdır.
11-cis-Retinal
Opsindeki lizin kalıntısı
Schiff Baz
GÖRME SİKLUSU
RETİNA
LENS
OPTİK SİNİR
IRİS
SCLERA
KORNEA
KONJONKTİVA
Retina hücreleri:
çomak ve koni
GÖZ
Işık
enerjisi
Işık
enerjisi
Işık
enerjisi
Beyne
sinyal
iletimi
FOTORESEPTÖR
Fotoreseptör
Retina
pigment
epiteli
Retina
pigment
elementi
KAN
KAN
Lizin yan zinciri
Rodopsin
Fotoizomerizasyon
Tüm-trans-Retinal
Meta-Rodopsin II
(Aktive opsin)
Koni hücreleri: gün ışığında renk görmeyi sağlarlar.
pigmentleri
porfiropsin (kırmızı)
535
440
575
iyodopsin (yeşil)
siyanopsin (mavi)
Bunlar aynı mekanizmayla bir sinir impulsunu beyine renk olarak
iletirler. Üç pigmentin opsin kısımları birbirinden farklıdır ve bu yüzden
siyanopsin 440 nm’de, iyodopsin 535 nm’de, porfiropsin ise 575 nm’de
ışığı absorplar.
 Epitel hücrelerindeki işlevlerin devamlılığını sağlamak.
Hormon gibi etki eder: DNA’ya bağlanır, transkripsiyonu uyarır.
- Büyüme ve vücut dokularının yenilenmesi için gereklidir: Görme
olayında etkili olmayan retinoik asid epitel hücrelerin büyüme ve
farklılaşmasını arttırmaktadır.
- Akciğer, mide, üriner system ve diğer organların koruyucu
epitelinin düzeninde rol oynar
 Antioksidan etki
 Antikanserojen aktiviteye sahiptirler: bu etki immunostimulator ve
antioksidan etkileri dolayısıyla karsinojenik serbest radikalleri
söndürmelerine bağlı olabilir.
A VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDE:
A vitamini eksikliğinin ilk
bulgusudur. Rodopsin yenilenememektedir.
GECE KÖRLÜĞÜ (nyctalopia) –
kseroftalmi
Aşırı eksikliğinde görülmektedir.
Konjonktiva ve kornea kuruluğu ile karakterizedir.
KSEROFTALMİ
–
Kseroftalmi tedavi edilmezse
korneada ülserler teşekkül eder, kornea yumuşar.
KERATOMALASİ
–
gibi dermatolojik sorunlar retinoik
asid
ve
türevleri
kullanılarak
ortadan
kaldırılabilmektedir.
AKNE VE PSÖRİAZİS
SENTETİK A VİTAMİNİ ANALOGLARI
İZOTRETİNOİN (Roaccutan, Accutune)
ETRETİNAT (Tigason)
TRETİNOİN
keratomalasi
Avitaminin toksik etkisi
A vitamini yüksek dozlarda ve uzun süre verildiği takdirde, toksik
etkisi vardır ve hipervitaminoz belirtileri görülür.
Normal koşullarda günde 10 000 U kadar güvenli kabul
edilmektedir.
50 bin ünitenin üstünde alındığında bulantı, kusma, baş ağrısı,
iştahsızlık, görme bozukluğu ve eklem ağrıları gibi şikayetlere
neden olur.
Gebelik sırasında, 20 bin ünite A vitamini - bebekte sakatlıklara
neden olabilir.
D VİTAMİNİ
(ANTİRAŞİTİK VİTAMİNİ)
D2, D3 VİTAMİNLERİ (KALSİFEROL'LER)
Steran halkasını içerirler.
BİYOLOJİK OLARAK AKTİF ŞEKLİ:
1,25 – DİHİDROKSİKOLEKALSİFEROL
D2 VİTAMİNİ = ERGOKALSİFEROL (bitkisel
kaynaklı vitamin)
CH3
CH3
ÖN MADDESİ (PROVİTAMİNİ)
- ERGOSTEROL
H3C
H3C
CH3
CH3
CH3
ÜLTRAVİYOLE IŞIK
CH3
CH3
CH3
CH2
CH3
HO
HO
D2 VİTAMİNİ
ERGOSTEROL (PROVİTAMİN)
D3 VİTAMİNİ = KOLEKALSİFEROL (hayvansal kaynaklı vitamin)
ÖN MADDESİ (PROVİTAMİNİ) – 7-DEHİDROKOLESTEROL
H3C
CH3
CH3
CH3
H3C
ÜLTRAVİYOLE IŞIK
CH3
HO
7-DEHİDROKOLESTEROL (PROVİTAMİN)
CH3
CH2
HO
D3 VİTAMİNİ
CH3
CH3
D3VİTAMİNİ (KOLEKALSİFEROL)
(HAYVANSAL DOKULARDA)
BALIKLARIN KARACİĞER YAĞLARI
YUMURTA SARISI, SÜT, TEREYAĞI
Bitkisel kaynaklı D2 vitamini ise yosun ve
mantarlarda bulunur.
D2 VİTAMİNİ
(ERGOKALSİFEROL)
D3 PROVİTAMİNi (cilt altındaki yağda)
KOLESTEROL SENTEZİNDE BİR ARA
ÜRÜN OLAN 7-DEHİDROKOLESTEROL,
DERİDE ÜLTRAVİYOLE IŞINLARININ
ETKİSİYLE KOLEKALSİFEROLE
DÖNÜŞMEKTEDİR
BİTKİLERDE
RDA = 10 µg/gün (400 Ü/gün) kolekalsiferol
Yaşlılar için = 15-20 µg/gün (600-800 Ü/gün) kolekalsiferol
Üst sınır = 50 µg/gün (2000 Ü/gün) kolekalsiferol
• Süt: 1 bardak (100 ünite)
• Baklagiller: 1 porsiyon (40-100 ünite)
• Yumurta: 1 büyük boy (25 ünite)
• Margarin: 1 tatlı kaşığı (20 ünite)
• Somon: 3 köfte kadar (10 ünite)
D VİTAMİNİN GÖREVLERİ

KALSİYUM METABOLİZMASINI DÜZENLER
 Barsaktan kalsiyum emilimini arttırır
 Kemiklerden Ca2+ ve fosfat iyonlarının mobilizasyonunu
(salıverilmesini) hızlandırır
Ca
kemik
Paratiroid bezi
Kalsitriol
1,25-(OH)2 D3
D vitamini
karaciğer
Kalsidiol
25-OH D3
böbrek
Kalsitriol
1,25-(OH)2 D3
Serum Ca
İnce bağırsak
7-DEHİDROKOLESTEROL
Deri
(UV ışığı)
KOLEKALSİFEROL (D3 VİTAMİNİ)
karaciğer
25-HİDROKSİKOLEKALSİFEROL
böbrek
AKTİVASYON
DÜŞÜK KAN FOSFAT DÜZEYİ
1,25-DİHİDROKSİKOLEKALSİFEROL
PARATİROİD HORMONU
İnce barsak
epiteli
KALSYUM TAŞIYAN PROTEİN
BARSAKLARDA
Ca2+ABSORBSİYONUNU
UYARMAKTADIR
KEMİKLERDEN
SALIVERİLMESİNİ
Düşük kan kalsiyum düzeyi
Ca2+
UYARMAKTADIR
Paratroid hormonu D vitamininin etkisinin düzenlenmesi de son
derece önemidir.
Düşük Kalsiyum düzeyi PTH’yi uyarır bu da 1,25dihidroksikolekalsiferol oluşumunu artırır. Böylece kemik rezorbsiyonu
uyarılır ve Böbreklerden kalsiyum atılımı inhibe olur.
Serum Kalsiyum düzeyi yüksek olduğunda ise PTH sekresyonu durur
ve D vitamini inaktif formuna döner
Kemik dokusunun dinamik bir yapısı vardır, bir taraftan yıkılırken bir
taraftan yeniden oluşur. Osteoblastlarla kemik devamlı yapılır,
osteoklastlarla kemik rezorbe edilir.
D vitamini fizyolojik konsantransyonda kemik dokusunun yıkımını
arttırır ve kalsiyumun mobilizasyonuna neden olur. Bu şekilde D
vitamini eskimiş kemik dokusundan mobilize edilen Ca++ ve Po4-3
iyonlarının yeni kemik oluşan bölgeye aktarılmasına olanak verir.
Böylece büyüme çağında yeni kemik yapımını, erişkinlerde ise kemik
turn - over’ını hızlandırır.
YARARLARI:
SAĞLIKLI DİŞ VE
KEMİKLER İÇİN
ÖNEMLDİR
D vitamini eksikliğinde:
Ca++ ve fosfat emilmesi azaldığından kemikler yumuşar
ve bunun sonucu olarak Çocuklarda: Raşitizm dengesiz beslenmeye ya da güneş ışığından yeterince
yararlanmamamya bağlı olarak ortaya çıkar
D vitamini tedavisine rezistan tipler
Kalıtsal nitelikteki eksiklikler:
-Hipofosfatemik raşitizm (x-kromozomu ile ilişkili)
RAŞİTİZM
-Tip 1 raşitizm (1,25-dihidroksikolekalsiferol eksikliği)
-Tip 2 raşitizm (reseptörlerinin azalmasına bağlı 1,25dihidroksikolekalsiferol eksikliği)
Kalıtsal olmayan nitelikteki eksiklikler:
- Renal osteodistrofi (kronik böbrek yetmezliğine bağlı olarak gelişir.)
Yetişkinlerde: Osteomalasi (osteo = kemik; osteomalasi = yumuşak kemik)
Nedeni: yetersiz kalsiyum ve fosfat emilimi veya hatalı kemik kalsifikasyonu.
D vitaminin toksik etkisi
D vitaminin vücudun ihtiyacından fazla ( >50 µg veya > 50 000 U)
tüketilmesinin fosfat ve kalsiyum seviyelerini bozabilir ve toksik
etki gözlenir. D vitamini uzun süre kullanıldığı zaman kalsiyum
kristalleri yumuşak dokularda birikir ve kalp, akciğer ve böbreklere
zarar verirler.
Aşırı D vitamini alınımında iştah kaybı, bulantı, kusma, susuzluk
belirtileri görülmektedir.
Yeni kemik oluşumunun azalması veya kemik
resorpsiyonun artması
olmaktadır.
osteoporoza
neden
Nedenleri:
-Yaşın ilerlemesi ile kalsiyum gıdalarla yeteri
kadar alınmadığı durumlarda, kemiklerden
resorbe edilerek kemiklerin kolay kırılgan Sağlıklı kemik Poröz kemik
olmasına neden olur
-östrojenlerin osteoblastik faaliyeti uyarıcı etkileri
nedeniyle,
menopoz
sonrası
östrojen
salgılanmaması
- büyük miktarda glukokortikoid
aktivitesini azaltmakta.
osteoblast
En önemli bulguları kemik dokusunun yoğunluğunun
azalması, omurgada ağrılar ve kemiklerde kırılma’dır.
PREPARATLARI
D vitamini böbreklerde hidroksillenerek aktif formuna
çevrilmesi gerekir, bu nedenle ağır böbrek hastalığı olan
kişilerde D vitamini tedavisi
Alfakalsidol (1-hidroksikolekalsiferol)
Kalsitriol (1,25-dihidroksikolekalsiferol)
Dihidrotakisterol
gibi hidroksillenmiş türevler verilmektedir. Etki süreleri
kısadır, aşırı doza bağlı hiperkalsemide ortaya çıkan sorunlar
daha kısa sürer ve tedavi daha kolaydır.
Sağlığımızın dostu
E VİTAMİNLERİ
Doğada E vitamini etkisi gösteren 8 bileşik bulunmuştur.
α-, β-, γ-, δ-, ε- v.b. tokoferoller diye adlandırılır.
Kroman halka sistemi ve izoprenoid yan zincir ihtiva ederler.
Kroman: benzopirandır.
HO
CH3
4
5
6
7 8
3
1 2
O
(CH2
CH2
CH2 CH)3
CH3
CH3
TOKOL: 2-METİL-2-FİTİL-6-HİDROKSİKROMAN
CH3
HO
H3C
5
6
7 8
CH3
4
3
1 2
O
(CH2
CH2
CH2 CH)3 CH3
CH3
α-TOKOFEROL (5,7,8 -TRİMETİL TOKOL)
BESİN VE DOĞAL KAYNAKLARI:
Buğday, fındık, yeşil yapraklılarda, zeytin yağında, bitkisel yağlarda
(özellikle buğday tanesi yağında).
GÜNLÜK GEREKSİNİMİ: 3-15 mg
1 U = 1 mg sentetik α-tokoferol
Diyette fazla miktarda çok doymamış yağ asidi alınması E vitamini
ihtiyacını arttırır.
YARARLARI
HÜCRE MEMBRANLARI VE DOKULARI OKSİDASYONA KARŞI KORUR
KIRMIZI KAN HÜCRELERİN OLUŞUMUNA VE K VİTAMİNİN
KULLANIMINA YARDIMCI OLUR
SAĞLIKLI DOLAŞIM SİSTEMİN FONKSİYONLARINI DESTEKLER
KALP HASTALIĞINDAN KORUYUCU ETKİSİ
BAZI KANSER TÜRLERİNE (PROSTAT VE AKCİĞER) YAKALANMA
RİSKİNİ AZALTIYOR (DNA HASARINI ÖNLEYEREK)
ARTEROSKLEROZ (LDL OKSİDASYONUNU ÖNLEYEREK) VE
KATARAKT (LENS PROTEİNLERİNİN OKSİDATİF HASARINI
ÖNLEYEREK) RİSKİNİ AZALTIYOR.
ALZHEİMER HASTALIĞININ İLERLEMESİNİ AZALTIYOR
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR
Görevleri:
 6 nolu C atomundaki -OH grubundan dolayı antioksidan etki gösterirler.
 A vitamininin ve doymamış yağ asidlerinin yükseltgenmesini önlemede
çok etkilidir.
 Hücre zarlarındaki lipidlerde peroksidlerin teşekkülünü kısmen inhibe
ederek bilhassa eritrosit membranının stabilitesini arttırır.
E vitaminin kalp hastalığı oluşma riskini, Alzheimer hastalığının
ilerlemesini, bazı kanser türlerine yakalanma riskini azalttığı bir çok
araştırma ile gösterilmiştir. Yaşlanmaya karşı koruyucudur. Serbest
radikallerin dokular, deri ve kan damarlarında oluşturduğu dejeneratif
etkiyi önler.
 Hücrede sinyal iletim mekanizmasındaki bazı basamaklar üzerinden
hücre çoğalmasını etkilemektedir.
 Bağışıklık sistemini güçlendiriyor
 Tromboza engel olur.
Kolesterol esteri
Trigliserit
LDL
Fosfolipit
Apolipoprotein B
O2
LH
•NO
Oxidant
O2
LH
LOO•
2
L•
•NO
2
•NO
2
LNO2
L•
α-Tokoferol
LOOH
•NO
L(O)NO2
Kolesterol
•NO
E vitamini LDL’nin oksidasyonunu önlemektedir
LDL
Lipid peroksid radikallerinden LH
(Lipit)
membranı korur
•
HO
L•
(alkil radikal)
α-TOH
zincir kırıcı
antioksidan
α-TO•
+ O2
LOO•
(peroksil radikal)
LH
L•
LOOH
lipit peroksit
LO•
(alkoksil radikal)
L
H•
L
LOH
(alkol)
siklik
peroksit
MDA
+
diğer
pentan
ürünler
Eksikliği:
Hayvanlarda – kas distrofileri, üreme fonksiyonu bozuklukları
 Erkek farelerde → kısırlık
 Dişi farelerde → döllenme olur, ancak gebelik sırasında fetus ölür.
Gebeliğin ilk günlerinde E vitamini verilirse normal yavru doğar.
Farelerdeki bu etkilerinden dolayı antisterilite vitamini de denir.
İnsanlarda
 Yeni doğanlarda ve bebeklerde beslenme veya absorpsiyon bozukluğu
nedeniyle, eritrosit ömrünün azalması, hemolitik anemi, makrositoz ve
yaygın ödem ile karakterize olan hematolojik sendrom ağızdan E
vitamini verilmesiyle tedavi edilir.
 Prematüre doğması nedeniyle O2 tedavisi uygulanan bebeklerde
gelişen bir göz komplikasyonu ile karakterize olan ve körlüğe kadar
uzanan, retrolental fibroplazi adı verilen durumun oluşmaması için
profilaktik olarak O ile birlikte E vitamini verilir
K VİTAMİNLERİ
Kan pıhtılaşmasında rolü olması dolayısıyle Danimarkaca
“Coagulation
vitamin” adı verilmiş.
K vitaminin aktif formları
Bitkilerde - fillokinon,
O
1
4
2
3
fitonadion (K1 vitamini)
CH3
CH2
CH3
CH3
CH C ( CH2CH2CH2CH )3 CH3
O
K1 vitamini (2-metil-3-fitil -1,4-naftokinon)
Yapısında naftokinon halkası ve buna bağlı izopren birimlerden oluşmuş
bir yan zinciri bulunmaktadır
Bağırsak bakteri florasında
O
- menakinon (K2 vitamini)
CH3
CH3
( CH2CH=CCH2 ) H
O
n
K2 vitamini (2-metil-3- difarnesil-1,4-naftokinon)
K vitamini etkisini gösteren sentetik maddeler de yapılmıştır:
FTİOKOL (K3 vitamini)
MENADİON (K4 vitamini)
K vitamini etkisi 2-metil-1,4-naftokinon halka sisteminden ileri gelir.
90-120 µg/gün
BESİN VE DOĞAL KAYNAKLARI:
K1; ıspanak, kaba yonca gibi yeşil yapraklılarda, karnıbahar, lahana,
domates, soya fasulyesi, pirinç kepeği ve yulaf filizlerinde bulunur
K2 bağırsak bakterilerinin bir metabolizma ürünüdür.
Organizma normalde K vitamini ihtiyacını besinlerden ve bakterilerin
bağırsaklarda sentez ettiği vitaminlerden sağlar.
Kan pıhtılaşmasında K vitaminin rolü
1
Karaciğerde inaktif öncüller olarak sentezlenen VII, IX ve X
faktörlerinin karboksilasyonunda koenzim olarak rol oynar
2
Protrombinin (II) sentezinde gereklidir
Vitamin K
Peptiddeki
glutamik asid
Glutamil karboksilaz Peptiddeki γ-karboksi
glutamik asid
İntrensek yol
yüzey
İnaktif pıhtılaşma faktörleri K vitamini
varlığında aktif sekle dönüşürler
Ekstrensek yol
Damar hasarı
K vitamini
Preprotrombin Protrombin
Trombin
(4-glutamat 4-karboksiglutamat)
Fibrinojen
Fibrin monomer
Fibrin polimer
Çapraz-bağlı fibrin polimer
O
3
POLİPEPTİD
O
K1 VİTAMİNİ
H
N CH C
CH2 O
CH2
PIHTILAŞMA FAKTÖRLERİN
(II, VII, IX, X)
ÖNCÜL BİLEŞİKLERİ
GLUTAMİL KALINTISI
COO
CO2
O2
+
-
H
N CH C
CH2 O
CH2
COO COO
K VİTAMİNİ
WARFARİN
PIHTILAŞMA FAKTÖRLERİ
II, VII, IX, X
KARBOKSİGLUTAMİL KALINTISI
K vitamini kemiğin gamma karboksi glutamil içeren proteini olan
osteokalsin ve kemik matriks Gla protein sentezi içinde gereklşidir
Eksikliği: Eksikliğinde kanın pıhtılaşma zamanı uzadığı için
organizmanın kanamalara eğilimi artar (kanda protrombin eksikliği)
Bağırsak bakterileri tarafından sentez edilebildiği ve besinler ile alındığı
için K vitamini eksikliği nadir görülmektedir.
Kullanışı:
- Yenidoğanların hemorajik hastalığının profilaksisi ve tedavisi
(fazlasının ilerde kanser riskini arttırdığı söyleniyor). Yenidoğanların
barsakları sterildir ve K vitamini sentezleyemezler.
- Oral antikoagülanların aşırı dozuna bağlı kanamaların tedavisi.
- Obstrüktif sarılık ve karaciğer hastalıkları.
- Malabsorbsiyon veya antimikrobik tedaviye bağlı hipoprotrombinemi
- Sefaroperazon gibi ikinci kuşak sefarosporinler (warfarin benzeri etkisi
ile) ile tedavide K vitamini verilmesi tavsiye edilmektedir
Toksisitesi:
Eritrosit membrabnlarına toksik etkisi vardır. Yüksek dozda uzun süre
kullanıldığında bebeklerde hemolitik anemi ve sarılık gelişebilir
Download