VİTAMİNLER Vücudun koruyucuları Doç .Dr. Pınar AKSOY SAĞIRLI Doç. Dr. Nurten ÖZSOY TANIM: VİTAMİN = " YAŞAM AMİNİ" CANLI ORGANİZMANIN SAĞLIKLI YAŞAMI DEVAMI ETTİREBİLMESİ İÇİN AZ MİKTARDA GEREKLİ OLAN ORGANİK BESİ MADDELERİ İNSAN ORGANİZMASINDA SENTEZ EDİLEMEMEKTEDİR ORGANİZMAYA ENERJİ GİRMEMEKTEDİR SAĞLAMAMAKTADIR VE DOKU YAPISINA SENTEZLERİ BİTKİ VE MİKROORGANİZMALAR TARAFINDAN SENTEZ EDİLİRLER İNSAN ORGANİZMASI VİTAMİN İHTİYACINI BESİNLERDEN BAĞIRSAK BAKTERİLERİN SENTEZ ETTİĞİ VİTAMİNLERDEN SAĞLAR VİTAMİNLER YAĞDA ÇÖZÜNEN SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİN A C VİTAMİNİ B -VİTAMİNLERİ VİTAMİN D VİTAMİN E VİTAMİN K ENERJİ METABOLİZMASI HEMATOPOETİK DİĞER TİAMİN (B1) FOLİK ASİD PİRİDOKSİN RİBOFLAVİN (B2) B12 VİTAMİNİ PİRİDOKSAL NİASİN (B3) PANTOTENİK ASİD BİOTİN PİRİDOKSAMİN KAYNAKLARI BİTKİSEL KAYNAKLI (SEBZELER, MEYVELERve HUBUBAT TÜRLERİ) SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER (B12 VİTAMİNİ HARİÇ) HAYVANSAL KAYNAKLI (ET, KARACİĞER, YUMURTA VE SÜT) YAĞDA ÇÖZÜNEN A VE D VİTAMİNLERİ K VİTAMİNLERİ, PİRİDOKSİN VE TİAMİN - KALIN BAĞIRSAK FLORASINDAKİ MİKROORGANİZMALAR TARAFINDAN SENTEZ EDİLİRLER ABSORBSİYONLARI YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER YAĞLARLA BERABER EMİLİRLER YAĞ EMİLİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER, VİTAMİNLERİN EMİLİMİNİ DE ETKİLER YAĞDA ÇÖZÜNEN SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER BASİT DİFÜZYONLA EMİLİRLER ORGANİZMADA DEPOLAŞMALARI YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER KARACİĞER VE YAĞ DEPOLARINDA SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER DEPOLAŞMALARI ÇOK SINIRLIDIR BÜTÜN DOKULARDA BULUNURLAR (ÖZELLİKLE KARACİĞERDE) FONKSİYONLARI YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER SPESİFİK FONKSİYONLU BAZI PROTEİNLERİN SENTEZİNİ ARTTIRARAK ETKİ EDERLER KAN PIHTILAŞMASI (VİTAMİN K) HORMON ETKİLERİ - EMBRİYON GELİŞMESİ VE GÖRMEDE (VİTAMİN A) - Ca ve P METABOLİZMASI (VİTAMİN D) SUDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER METABOLİZMA REAKSİYONLARINDA ROLÜ OLAN KOFAKTÖRLERİN BİLEŞİMİNDE BULUNURLAR ( KOFAKTÖR = KOENZİM +APOENZİM) ENERJİ METABOLİZMASI: TİAMİN, RİBOFLAVİN, NİASİN, PANTOTENİK ASİD, BİOTİN • GLİKOLİZ: NAD • TCA SİKLUSU: NAD, FAD, CoA, TPP • SOLUNUM ZİNCİRİ: NAD, FAD PROTEİN VE AMİNO ASİD METABOLİZMASI: B6 (PLP) HÜCRE REPLİKASYONU VE BÜYÜMESİ: FOLAT VE B12 SİNİR SİSTEMİ FONKSİYONUNU ETKİLEYENLER: TİAMİN, NİASİN, B6, B12 Koenzim Aktarılan grup Vitamin Biositin CO2 Biotin Koenzim A Açil gruplar Pantotenik asid Koenzim B12 H atomlar ve alkil gruplar Vitamin B12 FAD (Vitamin B2) Elektronlar Riboflavin NAD Hidrid iyonu (: H- ) Niasin Piridoksal fosfat Amino grupları Piridoksin Tetrahidrofolat Bir karbon atomlu gruplar Folat Tiamin pirofosfat Aldehid Tiamin ANTİOKSİDAN VİTAMİNLER: KAROTENLER, E VE C VİTAMİNLERİ - Koroner kalp hastalıkları ve kanser gibi bazı hastalıkların riskini azaltmaktadır (normal metabolizma olayları sırasında veya çevresel kirlilikler nedeni ile oluşabilen oksijen radikalleri membran lipidlerine, proteinlere, hücresel DNA yapısına zarar verebilmektedir). E vitamini, C vitamini ve karoten, “serbest radikalleri “ yani bir elektronu eksik olan oksijen moleküllerini tutarak hücrelere zarar vermesini önleyen antioksidan özelliğe sahip maddelerdir. Antioksidanlar bir elektronlarını serbest radikallere vererek bunları zararsız duruma getiriyorlar. Antioksidanlar ortamda bulunmadığında ise serbest radikaller canlı hücrelere zarar veriyorlar. HİPOVİTAMİNOZ – Vitaminler yeteri kadar emilmediği, fazla miktarda dışarı atıldığı veya sarfedildiği zaman meydana gelir. B6, folat ve B12 eksikliğinde yükselmiş homosistein düzeyi görülür (15µM/L’den yüksek ise tedavi folik asit ve B vitamini tedavisi) – koroner kalp hastalığı riski artar. AVİTAMİNOZ – Herhangi bir vitamin hiç alınmazsa organizmanın vitamin yedekleri sarfedilir ve avitaminoz durumu görülür. Avitaminozlar, genellikle birden fazla vitaminin eksikliğinden (multiple deficiency) ileri gelirler ve ağır bozukluklar görülür. PRİMER AVİTAMİNOZLAR (VEYA DİREKT): Vitaminin diyetle alınmaması (sosyo ekonomik nedenler), kronik alkolizm, yeme alışkanlığı. SEKONDER VEYA KOŞULLU AVİTAMİNOZLAR: Mide bağırsak kanalı ve emilme bozuklukları. HİPERVİTAMİNOZ - Genellikle görülmez, zira vitamin gerektiğinden fazla verilirse ya organizmada depo edilir ya da dışarı atılır, yani fazlası çok defa değildir. A ve D Vitaminleri normal dozdan fazla verilirse zararlı olabilir. zararlı Bazı vitaminlerin kendilerinden başka ön maddeleri de organizmaya girerler ve burada vitaminlere çevrilirler. PROVİTAMİN (ÖN MADDE) KAROTEN A VİTAMİNİ 7-DEHİDROKOLESTEROL → D3 VİTAMİNİ GÜNLÜK VİTAMİN GEREKSİNİMİ ABD ve İngiltere gibi bazı ülkelerde günlük düzenlenmesine esas olmak üzere her bir vitamin için diyetin “TAVSİYE EDİLEN RASYON” (RECOMENDED DAİLY ALLOWANCE, RDA) değeri saptanmıştır. Bu rasyonlar minimal günlük gereksinimin genellikle 2-3 katı kadardır VİTAMİN GEREKSİNİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER: FİZYOLOJİK - Gebelik, laktasyon, büyüme, aşırı kas çalışması (spor vb.) nedeniyle metabolik olayların hızlandığı durumlar. PATOLOJİK - Ateşli hastalıklar, travma, hipertiroidizm, ağır doku yıkımı, bir haftayı geçen ishallerde, sürekli hemodializ yaptıranlarda (bu hastalara atılan vitaminleri vermek gerekir). Besinlerden bazılarının gereğinden çok alınmasında ilgili vitamine gereksinim artmaktadır. DİYET DENGESİ: - PROTEİNDEN FAKİR DİYETLE BESLENENLERDE - NİASİN gereksinimi artar. - DOYMAMIŞ YAĞLARDAN ZENGİN DİYETLE BESLENENLERDE- E VİTAMİNİ - KARBOHİDRATÇA ZENGİN DİYETLE BESLENENLERDE gereksinimi artar. – TİAMİN (B1)’e gereksinim artar. Anti vitaminlerin alınması: İzoniyazit (piridoksin antagonisti) kullanımında piridoksine, Antineoplastik ilaçlar kullanımında folik aside gereksinim artar. Besinsel örneği de çiğ balık eti yeme alışkanlığıdır. Balık etinde bulunan, ısıya dayanıksız tiaminaz enzimi, tiamini parçalayarak eksikliğine neden olmaktadır. İklimsel koşullar Vitamin zehirlenmesi Yüksek dozda i.v. verilen tiamin – anafilaktik şoka benzeyen bir durum oluşturabilir. Yüksek dozda verilen niasin - vazodilatatör etkisi nedeniyle yüzde kızarma, sıcak basması, ciltte iğnelenme gibi belirtiler meydana getirebilir. Niasin ve K vitaminleri - hepatotoksik etki yapabilirler. Vitaminler ilaç ya da mucize yaratan tedavi edici maddeler değildir. Yaygın inanışın tersine, fazla miktarda vitamin almanın herhangi bir tedavi edici etkisi olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt yoktur. A VİTAMİNİ (AKSEROFTOL) YAPISI: Dört izopren biriminden yapılmıştır. İkisi birer β-iyonon halkası teşkil eder, diğer ikisi ise açık zincir şeklinde bulunur. CH3 CH3 CH3 CH3 CH3 CH2OH CH3 CH3 A1 VİTAMİNİ (RETİNOL) CH3 CH2OH CH3 CH3 A2 VİTAMİNİ (3-DEHİDRORETİNOL) Yan zincirde bulunan dört konjuge bağ, β-iyonon halkasındaki çift bağ ile trans durumundadır. Doğada ve organizmada sentezlenen A vitamini trans şeklindedir. RETİNOL, RETİNAL, RETİNOİK ASİD, β-KAROTEN gibi bir grup biyolojik olarak aktif moleküle A vitamini adı verilmektedir. RETİNOİD terimi retinolün hem doğal hem de sentetik analoglarını tarif etmek için kullanılmıştır. KAROTEN RETİNOL REDÜKSİYON (Yan grup OH) RETİNAL RETİNOİK ASİD GÖRME PİGMENTLERİ METABOLİTLER OKSİDASYON RETİNOL ESTERLERİ KARACİĞERDE DEPO EDİLİR OKSİDASYON (Yan grup aldehid) (Yan grup karboksilik asid) SAFRA ASİDLERİ İLE ATILIM Doğal Olarak Oluşan Retinoidler YARARLARI Normal görme ve karanlığa adaptasyonunda etkilidir Büyümede, cilt ve mukoz membranların sağlıklı gelişimi için Diş, diş eti ve kemik gelişiminde önemli rol oynar Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir GÜNLÜK A VİTAMİNİ GEREKSİNİMİ RDA 1 - 2 mg (3000 U) Ortalama günlük A vitamini rasyonu 3000 ünite = 1000 µg retinole eşdeğerdir. BESİN VE DOĞAL KAYNAKLARI: Provitamin A olarak bilinen Karotenler - bitkisel besinlerde, havuç, domates, kayısı gibi sarı-kırmızı sebze ve meyvalarda bulunur. A vitamini en çok hayvansal yağlarda retinil esterler şeklinde, özellikle balıkların karaciğer yağlarında bulunur. Kuzey Atlantik Okyanusunda morina ve halibut balıklarının karaciğerlerinden hazırlanan “balık yağı” yüksek konsantrasyonda A ve D vitamini içerir. A vitamini bundan başka süt, peynir, tereyağ, yumurtada da bulunur. RETİNA KARACİĞER 11 TRANS RETİNOL 11 TRANS RETİNAL TÜM TRANS RETİNOL 11 – CİS RETİNAL OPSİN RETİNİL PALMİTAT RODOPSİN RETİNOL ŞİLOMİKRON KALINTILARI (LENFATİK SİSTEM RETİNOL-RBP KAN) β - KAROTEN Dokulara taşınma e p Retinol i Retinoik asid t e l mRNA RBP spesifik proteinler ALL TRANS RETİNAL ŞİLOMİKRONLAR RBP h ü c r e OPSİN IŞIK β-karoten Diyet İNCE BAĞIRSAK HÜCRESİ Trans -RETİNAL Retinal izomeraz 11-Cis -RETİNAL Retinol dehidrojenaz YAĞ ASİDİ AÇİL CoA RETİNİL ESTERLERİ RETİNOL Retinil esterleri (hayvansal kaynaklı A vit.) Yağ asidleri Retinol Beta Karoten Karoten dioksijenaz ile ayrılma β-karoten GÖREVLERİ : Görmeyi sağlamak: Gözün retinasında iki tür fotoreseptör hücre vardır. Bunlardan çubuk (rod) hücreler ışık, koni (cone) hücreler renk görmede görev alır. Bu hücreler ışığa hassas pigmentler içerirler. Çubuk hücreleri: az ışıkta görmeyi sağlarlar. pigmenti - rodopsin veya görme purpurudur kromoprotein lipoprotein glikoprotein yapısında olan bileşik bir proteindir. Prostetik grubu: 11-cis-retinal apoprotein kısmı: glikoprotein olan opsin’den ibarettir. CH3 CH3 O CH3 CH3 C CH3 H 11-cis-retinal A1 vitamininin 11. C’u cis durumunda olan aldehididir. Retina Retinanın görevi ışığı sinir iletisine çevirmek ve görme bilgisini doğru almaktır. Gözün retinasında iki tür fotoreseptör hücre vardır. Bunlardan çubuk (rod) hücreler ışık, koni hücreler renk görmede görev alır. Işık Rod hücre Kon hücre Ganglional Optik siniri nöronlar Bipolar nöronlar Bipolar nöron Rod ve koni hücreleri Ganglional nöron Işık Göz Optik sinir Membranöz diskler üzerinde çok sayıda opsin adı verilen protein yer Transdusin, almaktadır. rodopsin kinaz OPSİN Rodopsin ve arrestinin bağlanma yeri Sitozol Diskin iç tarafı Opsine prostetik grup olarak 11-cis retinal kovalent bağ ile bağlanmaktadır. Opsin ve 11-cis retinalin oluşturduğu bileşiğe ise rodopsin adı verilmektedir. Opsindeki bir lizin kalıntısına 11-cis retinal, Schiff bazı ile bağlıdır. 11-cis-Retinal Opsindeki lizin kalıntısı Schiff Baz GÖRME SİKLUSU RETİNA LENS OPTİK SİNİR IRİS SCLERA KORNEA KONJONKTİVA Retina hücreleri: çomak ve koni GÖZ Işık enerjisi Işık enerjisi Işık enerjisi Beyne sinyal iletimi FOTORESEPTÖR Fotoreseptör Retina pigment epiteli Retina pigment elementi KAN KAN Lizin yan zinciri Rodopsin Fotoizomerizasyon Tüm-trans-Retinal Meta-Rodopsin II (Aktive opsin) Koni hücreleri: gün ışığında renk görmeyi sağlarlar. pigmentleri porfiropsin (kırmızı) 535 440 575 iyodopsin (yeşil) siyanopsin (mavi) Bunlar aynı mekanizmayla bir sinir impulsunu beyine renk olarak iletirler. Üç pigmentin opsin kısımları birbirinden farklıdır ve bu yüzden siyanopsin 440 nm’de, iyodopsin 535 nm’de, porfiropsin ise 575 nm’de ışığı absorplar. Epitel hücrelerindeki işlevlerin devamlılığını sağlamak. Hormon gibi etki eder: DNA’ya bağlanır, transkripsiyonu uyarır. - Büyüme ve vücut dokularının yenilenmesi için gereklidir: Görme olayında etkili olmayan retinoik asid epitel hücrelerin büyüme ve farklılaşmasını arttırmaktadır. - Akciğer, mide, üriner system ve diğer organların koruyucu epitelinin düzeninde rol oynar Antioksidan etki Antikanserojen aktiviteye sahiptirler: bu etki immunostimulator ve antioksidan etkileri dolayısıyla karsinojenik serbest radikalleri söndürmelerine bağlı olabilir. A VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDE: A vitamini eksikliğinin ilk bulgusudur. Rodopsin yenilenememektedir. GECE KÖRLÜĞÜ (nyctalopia) – kseroftalmi Aşırı eksikliğinde görülmektedir. Konjonktiva ve kornea kuruluğu ile karakterizedir. KSEROFTALMİ – Kseroftalmi tedavi edilmezse korneada ülserler teşekkül eder, kornea yumuşar. KERATOMALASİ – gibi dermatolojik sorunlar retinoik asid ve türevleri kullanılarak ortadan kaldırılabilmektedir. AKNE VE PSÖRİAZİS SENTETİK A VİTAMİNİ ANALOGLARI İZOTRETİNOİN (Roaccutan, Accutune) ETRETİNAT (Tigason) TRETİNOİN keratomalasi Avitaminin toksik etkisi A vitamini yüksek dozlarda ve uzun süre verildiği takdirde, toksik etkisi vardır ve hipervitaminoz belirtileri görülür. Normal koşullarda günde 10 000 U kadar güvenli kabul edilmektedir. 50 bin ünitenin üstünde alındığında bulantı, kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, görme bozukluğu ve eklem ağrıları gibi şikayetlere neden olur. Gebelik sırasında, 20 bin ünite A vitamini - bebekte sakatlıklara neden olabilir. D VİTAMİNİ (ANTİRAŞİTİK VİTAMİNİ) D2, D3 VİTAMİNLERİ (KALSİFEROL'LER) Steran halkasını içerirler. BİYOLOJİK OLARAK AKTİF ŞEKLİ: 1,25 – DİHİDROKSİKOLEKALSİFEROL D2 VİTAMİNİ = ERGOKALSİFEROL (bitkisel kaynaklı vitamin) CH3 CH3 ÖN MADDESİ (PROVİTAMİNİ) - ERGOSTEROL H3C H3C CH3 CH3 CH3 ÜLTRAVİYOLE IŞIK CH3 CH3 CH3 CH2 CH3 HO HO D2 VİTAMİNİ ERGOSTEROL (PROVİTAMİN) D3 VİTAMİNİ = KOLEKALSİFEROL (hayvansal kaynaklı vitamin) ÖN MADDESİ (PROVİTAMİNİ) – 7-DEHİDROKOLESTEROL H3C CH3 CH3 CH3 H3C ÜLTRAVİYOLE IŞIK CH3 HO 7-DEHİDROKOLESTEROL (PROVİTAMİN) CH3 CH2 HO D3 VİTAMİNİ CH3 CH3 D3VİTAMİNİ (KOLEKALSİFEROL) (HAYVANSAL DOKULARDA) BALIKLARIN KARACİĞER YAĞLARI YUMURTA SARISI, SÜT, TEREYAĞI Bitkisel kaynaklı D2 vitamini ise yosun ve mantarlarda bulunur. D2 VİTAMİNİ (ERGOKALSİFEROL) D3 PROVİTAMİNi (cilt altındaki yağda) KOLESTEROL SENTEZİNDE BİR ARA ÜRÜN OLAN 7-DEHİDROKOLESTEROL, DERİDE ÜLTRAVİYOLE IŞINLARININ ETKİSİYLE KOLEKALSİFEROLE DÖNÜŞMEKTEDİR BİTKİLERDE RDA = 10 µg/gün (400 Ü/gün) kolekalsiferol Yaşlılar için = 15-20 µg/gün (600-800 Ü/gün) kolekalsiferol Üst sınır = 50 µg/gün (2000 Ü/gün) kolekalsiferol • Süt: 1 bardak (100 ünite) • Baklagiller: 1 porsiyon (40-100 ünite) • Yumurta: 1 büyük boy (25 ünite) • Margarin: 1 tatlı kaşığı (20 ünite) • Somon: 3 köfte kadar (10 ünite) D VİTAMİNİN GÖREVLERİ KALSİYUM METABOLİZMASINI DÜZENLER Barsaktan kalsiyum emilimini arttırır Kemiklerden Ca2+ ve fosfat iyonlarının mobilizasyonunu (salıverilmesini) hızlandırır Ca kemik Paratiroid bezi Kalsitriol 1,25-(OH)2 D3 D vitamini karaciğer Kalsidiol 25-OH D3 böbrek Kalsitriol 1,25-(OH)2 D3 Serum Ca İnce bağırsak 7-DEHİDROKOLESTEROL Deri (UV ışığı) KOLEKALSİFEROL (D3 VİTAMİNİ) karaciğer 25-HİDROKSİKOLEKALSİFEROL böbrek AKTİVASYON DÜŞÜK KAN FOSFAT DÜZEYİ 1,25-DİHİDROKSİKOLEKALSİFEROL PARATİROİD HORMONU İnce barsak epiteli KALSYUM TAŞIYAN PROTEİN BARSAKLARDA Ca2+ABSORBSİYONUNU UYARMAKTADIR KEMİKLERDEN SALIVERİLMESİNİ Düşük kan kalsiyum düzeyi Ca2+ UYARMAKTADIR Paratroid hormonu D vitamininin etkisinin düzenlenmesi de son derece önemidir. Düşük Kalsiyum düzeyi PTH’yi uyarır bu da 1,25dihidroksikolekalsiferol oluşumunu artırır. Böylece kemik rezorbsiyonu uyarılır ve Böbreklerden kalsiyum atılımı inhibe olur. Serum Kalsiyum düzeyi yüksek olduğunda ise PTH sekresyonu durur ve D vitamini inaktif formuna döner Kemik dokusunun dinamik bir yapısı vardır, bir taraftan yıkılırken bir taraftan yeniden oluşur. Osteoblastlarla kemik devamlı yapılır, osteoklastlarla kemik rezorbe edilir. D vitamini fizyolojik konsantransyonda kemik dokusunun yıkımını arttırır ve kalsiyumun mobilizasyonuna neden olur. Bu şekilde D vitamini eskimiş kemik dokusundan mobilize edilen Ca++ ve Po4-3 iyonlarının yeni kemik oluşan bölgeye aktarılmasına olanak verir. Böylece büyüme çağında yeni kemik yapımını, erişkinlerde ise kemik turn - over’ını hızlandırır. YARARLARI: SAĞLIKLI DİŞ VE KEMİKLER İÇİN ÖNEMLDİR D vitamini eksikliğinde: Ca++ ve fosfat emilmesi azaldığından kemikler yumuşar ve bunun sonucu olarak Çocuklarda: Raşitizm dengesiz beslenmeye ya da güneş ışığından yeterince yararlanmamamya bağlı olarak ortaya çıkar D vitamini tedavisine rezistan tipler Kalıtsal nitelikteki eksiklikler: -Hipofosfatemik raşitizm (x-kromozomu ile ilişkili) RAŞİTİZM -Tip 1 raşitizm (1,25-dihidroksikolekalsiferol eksikliği) -Tip 2 raşitizm (reseptörlerinin azalmasına bağlı 1,25dihidroksikolekalsiferol eksikliği) Kalıtsal olmayan nitelikteki eksiklikler: - Renal osteodistrofi (kronik böbrek yetmezliğine bağlı olarak gelişir.) Yetişkinlerde: Osteomalasi (osteo = kemik; osteomalasi = yumuşak kemik) Nedeni: yetersiz kalsiyum ve fosfat emilimi veya hatalı kemik kalsifikasyonu. D vitaminin toksik etkisi D vitaminin vücudun ihtiyacından fazla ( >50 µg veya > 50 000 U) tüketilmesinin fosfat ve kalsiyum seviyelerini bozabilir ve toksik etki gözlenir. D vitamini uzun süre kullanıldığı zaman kalsiyum kristalleri yumuşak dokularda birikir ve kalp, akciğer ve böbreklere zarar verirler. Aşırı D vitamini alınımında iştah kaybı, bulantı, kusma, susuzluk belirtileri görülmektedir. Yeni kemik oluşumunun azalması veya kemik resorpsiyonun artması olmaktadır. osteoporoza neden Nedenleri: -Yaşın ilerlemesi ile kalsiyum gıdalarla yeteri kadar alınmadığı durumlarda, kemiklerden resorbe edilerek kemiklerin kolay kırılgan Sağlıklı kemik Poröz kemik olmasına neden olur -östrojenlerin osteoblastik faaliyeti uyarıcı etkileri nedeniyle, menopoz sonrası östrojen salgılanmaması - büyük miktarda glukokortikoid aktivitesini azaltmakta. osteoblast En önemli bulguları kemik dokusunun yoğunluğunun azalması, omurgada ağrılar ve kemiklerde kırılma’dır. PREPARATLARI D vitamini böbreklerde hidroksillenerek aktif formuna çevrilmesi gerekir, bu nedenle ağır böbrek hastalığı olan kişilerde D vitamini tedavisi Alfakalsidol (1-hidroksikolekalsiferol) Kalsitriol (1,25-dihidroksikolekalsiferol) Dihidrotakisterol gibi hidroksillenmiş türevler verilmektedir. Etki süreleri kısadır, aşırı doza bağlı hiperkalsemide ortaya çıkan sorunlar daha kısa sürer ve tedavi daha kolaydır. Sağlığımızın dostu E VİTAMİNLERİ Doğada E vitamini etkisi gösteren 8 bileşik bulunmuştur. α-, β-, γ-, δ-, ε- v.b. tokoferoller diye adlandırılır. Kroman halka sistemi ve izoprenoid yan zincir ihtiva ederler. Kroman: benzopirandır. HO CH3 4 5 6 7 8 3 1 2 O (CH2 CH2 CH2 CH)3 CH3 CH3 TOKOL: 2-METİL-2-FİTİL-6-HİDROKSİKROMAN CH3 HO H3C 5 6 7 8 CH3 4 3 1 2 O (CH2 CH2 CH2 CH)3 CH3 CH3 α-TOKOFEROL (5,7,8 -TRİMETİL TOKOL) BESİN VE DOĞAL KAYNAKLARI: Buğday, fındık, yeşil yapraklılarda, zeytin yağında, bitkisel yağlarda (özellikle buğday tanesi yağında). GÜNLÜK GEREKSİNİMİ: 3-15 mg 1 U = 1 mg sentetik α-tokoferol Diyette fazla miktarda çok doymamış yağ asidi alınması E vitamini ihtiyacını arttırır. YARARLARI HÜCRE MEMBRANLARI VE DOKULARI OKSİDASYONA KARŞI KORUR KIRMIZI KAN HÜCRELERİN OLUŞUMUNA VE K VİTAMİNİN KULLANIMINA YARDIMCI OLUR SAĞLIKLI DOLAŞIM SİSTEMİN FONKSİYONLARINI DESTEKLER KALP HASTALIĞINDAN KORUYUCU ETKİSİ BAZI KANSER TÜRLERİNE (PROSTAT VE AKCİĞER) YAKALANMA RİSKİNİ AZALTIYOR (DNA HASARINI ÖNLEYEREK) ARTEROSKLEROZ (LDL OKSİDASYONUNU ÖNLEYEREK) VE KATARAKT (LENS PROTEİNLERİNİN OKSİDATİF HASARINI ÖNLEYEREK) RİSKİNİ AZALTIYOR. ALZHEİMER HASTALIĞININ İLERLEMESİNİ AZALTIYOR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR Görevleri: 6 nolu C atomundaki -OH grubundan dolayı antioksidan etki gösterirler. A vitamininin ve doymamış yağ asidlerinin yükseltgenmesini önlemede çok etkilidir. Hücre zarlarındaki lipidlerde peroksidlerin teşekkülünü kısmen inhibe ederek bilhassa eritrosit membranının stabilitesini arttırır. E vitaminin kalp hastalığı oluşma riskini, Alzheimer hastalığının ilerlemesini, bazı kanser türlerine yakalanma riskini azalttığı bir çok araştırma ile gösterilmiştir. Yaşlanmaya karşı koruyucudur. Serbest radikallerin dokular, deri ve kan damarlarında oluşturduğu dejeneratif etkiyi önler. Hücrede sinyal iletim mekanizmasındaki bazı basamaklar üzerinden hücre çoğalmasını etkilemektedir. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor Tromboza engel olur. Kolesterol esteri Trigliserit LDL Fosfolipit Apolipoprotein B O2 LH •NO Oxidant O2 LH LOO• 2 L• •NO 2 •NO 2 LNO2 L• α-Tokoferol LOOH •NO L(O)NO2 Kolesterol •NO E vitamini LDL’nin oksidasyonunu önlemektedir LDL Lipid peroksid radikallerinden LH (Lipit) membranı korur • HO L• (alkil radikal) α-TOH zincir kırıcı antioksidan α-TO• + O2 LOO• (peroksil radikal) LH L• LOOH lipit peroksit LO• (alkoksil radikal) L H• L LOH (alkol) siklik peroksit MDA + diğer pentan ürünler Eksikliği: Hayvanlarda – kas distrofileri, üreme fonksiyonu bozuklukları Erkek farelerde → kısırlık Dişi farelerde → döllenme olur, ancak gebelik sırasında fetus ölür. Gebeliğin ilk günlerinde E vitamini verilirse normal yavru doğar. Farelerdeki bu etkilerinden dolayı antisterilite vitamini de denir. İnsanlarda Yeni doğanlarda ve bebeklerde beslenme veya absorpsiyon bozukluğu nedeniyle, eritrosit ömrünün azalması, hemolitik anemi, makrositoz ve yaygın ödem ile karakterize olan hematolojik sendrom ağızdan E vitamini verilmesiyle tedavi edilir. Prematüre doğması nedeniyle O2 tedavisi uygulanan bebeklerde gelişen bir göz komplikasyonu ile karakterize olan ve körlüğe kadar uzanan, retrolental fibroplazi adı verilen durumun oluşmaması için profilaktik olarak O ile birlikte E vitamini verilir K VİTAMİNLERİ Kan pıhtılaşmasında rolü olması dolayısıyle Danimarkaca “Coagulation vitamin” adı verilmiş. K vitaminin aktif formları Bitkilerde - fillokinon, O 1 4 2 3 fitonadion (K1 vitamini) CH3 CH2 CH3 CH3 CH C ( CH2CH2CH2CH )3 CH3 O K1 vitamini (2-metil-3-fitil -1,4-naftokinon) Yapısında naftokinon halkası ve buna bağlı izopren birimlerden oluşmuş bir yan zinciri bulunmaktadır Bağırsak bakteri florasında O - menakinon (K2 vitamini) CH3 CH3 ( CH2CH=CCH2 ) H O n K2 vitamini (2-metil-3- difarnesil-1,4-naftokinon) K vitamini etkisini gösteren sentetik maddeler de yapılmıştır: FTİOKOL (K3 vitamini) MENADİON (K4 vitamini) K vitamini etkisi 2-metil-1,4-naftokinon halka sisteminden ileri gelir. 90-120 µg/gün BESİN VE DOĞAL KAYNAKLARI: K1; ıspanak, kaba yonca gibi yeşil yapraklılarda, karnıbahar, lahana, domates, soya fasulyesi, pirinç kepeği ve yulaf filizlerinde bulunur K2 bağırsak bakterilerinin bir metabolizma ürünüdür. Organizma normalde K vitamini ihtiyacını besinlerden ve bakterilerin bağırsaklarda sentez ettiği vitaminlerden sağlar. Kan pıhtılaşmasında K vitaminin rolü 1 Karaciğerde inaktif öncüller olarak sentezlenen VII, IX ve X faktörlerinin karboksilasyonunda koenzim olarak rol oynar 2 Protrombinin (II) sentezinde gereklidir Vitamin K Peptiddeki glutamik asid Glutamil karboksilaz Peptiddeki γ-karboksi glutamik asid İntrensek yol yüzey İnaktif pıhtılaşma faktörleri K vitamini varlığında aktif sekle dönüşürler Ekstrensek yol Damar hasarı K vitamini Preprotrombin Protrombin Trombin (4-glutamat 4-karboksiglutamat) Fibrinojen Fibrin monomer Fibrin polimer Çapraz-bağlı fibrin polimer O 3 POLİPEPTİD O K1 VİTAMİNİ H N CH C CH2 O CH2 PIHTILAŞMA FAKTÖRLERİN (II, VII, IX, X) ÖNCÜL BİLEŞİKLERİ GLUTAMİL KALINTISI COO CO2 O2 + - H N CH C CH2 O CH2 COO COO K VİTAMİNİ WARFARİN PIHTILAŞMA FAKTÖRLERİ II, VII, IX, X KARBOKSİGLUTAMİL KALINTISI K vitamini kemiğin gamma karboksi glutamil içeren proteini olan osteokalsin ve kemik matriks Gla protein sentezi içinde gereklşidir Eksikliği: Eksikliğinde kanın pıhtılaşma zamanı uzadığı için organizmanın kanamalara eğilimi artar (kanda protrombin eksikliği) Bağırsak bakterileri tarafından sentez edilebildiği ve besinler ile alındığı için K vitamini eksikliği nadir görülmektedir. Kullanışı: - Yenidoğanların hemorajik hastalığının profilaksisi ve tedavisi (fazlasının ilerde kanser riskini arttırdığı söyleniyor). Yenidoğanların barsakları sterildir ve K vitamini sentezleyemezler. - Oral antikoagülanların aşırı dozuna bağlı kanamaların tedavisi. - Obstrüktif sarılık ve karaciğer hastalıkları. - Malabsorbsiyon veya antimikrobik tedaviye bağlı hipoprotrombinemi - Sefaroperazon gibi ikinci kuşak sefarosporinler (warfarin benzeri etkisi ile) ile tedavide K vitamini verilmesi tavsiye edilmektedir Toksisitesi: Eritrosit membrabnlarına toksik etkisi vardır. Yüksek dozda uzun süre kullanıldığında bebeklerde hemolitik anemi ve sarılık gelişebilir