Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi

advertisement
Basın Birimi
Bilgi Notu – Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları
Mahkemesi tarafından kullanılması
Kasım 2012
Bu bilgi notunun kapsamı nihai değildir ve AĐHM için bağlayıcılığı yoktur
Uluslararası
sözleşmelerin
Avrupa
Mahkemesi tarafından kullanılması
Đnsan
Hakları
AĐHM Loizidou - Türkiye davasında, (18/12/1996 tarihli Büyük Daire kararı),
Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin "23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar
Hukuku Sözleşmesinde belirtilen yorum kuralları ışığında yorumlanması
gerektiğini" kaydederek, "Sözleşmenin gerisinde yatan ilkelerin toplumsal ve
insani bağlamdan kopuk yorumlanmasının ve uygulanmasının mümkün
olmadığını" kaydetmiştir. Sözleşmenin bir insan hakları antlaşması olmasından
kaynaklanan özel karakterinin bilhassa farkında olan [AĐHM], kendi yargı
çevresine ilişkin uyuşmazlıkları karara bağlarken uluslararası hukukun ilgili
kurallarını da dikkate almak durumundadır..." (Par. 43).
Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi bundan böyle "AĐHS" olarak anılacaktır.
Diplomasi hukukuna yapılan atıflar
Waite ve Kennedy - Almanya Davası (no. 26083/94)
18/02/1999
Başvuranlar, kendileri ile (uluslararası bir örgüt olan) Avrupa Uzay Ajansı
arasında sözleşmeye dayalı ilişki olup olmadığına ilişkin davada adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini iddia etmekteydiler.
AĐHM bu davada 30 Mayıs 1975 tarihli Avrupa Uzay Ajansının Kurulmasına Dair
Sözleşmenin AĐHS'nin 6. Maddesinin (adil yargılanma hakkı) gereklilikleriyle
uyumlu olduğunu teyit etmiştir. AĐHM, Alman mahkemelerinin Avrupa Uzay
Ajansının yargı bağışıklığını tanıdıklarından ve dolayısıyla takdir hakkının ötesine
geçmediklerinden bahisle bu hükmün ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
McElhinney - Đrlanda Davası (no. 31253/96) Büyük Daire
21/11/2001
Başvuran, Đrlanda mahkemelerinin devletin yargı bağışıklığı ilkesini uygulamak
suretiyle kendisine tazminat talebine ilişkin mahkemeden karar alma hakkı
tanımadıklarından, dolayısıyla AĐHS'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının (mahkemeye
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
erişim hakkı) ihlal edildiğinden şikayetçi idi.
AĐHM bu davada AĐHS'nin 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku
Sözleşmesinin ilkeleri ışığında yorumlanması gerektiğini vurgulayarak devletin
yargı bağışıklığı ilkesinin dikkate alınmak durumunda olduğunu kaydetmiştir.
AĐHM 6. Maddenin 1. fıkrasının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Yargı bağışıklığı ile ilgili olarak ayrıca bkz.
Fogarty - Birleşik Krallık Davası (no. 37112/97), Büyük Daire 21/11/2001
Sabeh El Leil - Fransa Davası (no. 34869/05) Büyük Daire 29/06/2011
Antlaşmalar hukukuna yapılan atıflar
Golder - Birleşik Krallık Davası (no. 4451/70)
21/02/1975
Başvuran, hukuk müşavirine danışmasına izin verilmediğinden, dolayısıyla dava
açmasının engellendiğinden şikayetçi idi. Başvuran, AĐHS'nin [başvuranın] kendi
kanaatine göre hukuk konularında mahkemeye erişim hakkını güvence altına alan
6. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğini iddia etmekteydi.
AĐHM ilk defa bu davada mahkemeye erişim hakkının 6. Maddenin 1. fıkrasında
mündemiç olduğunu kaydetmiştir. AĐHM, ilgili hükmün yorumlanmasında 23
Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesini dayanak göstermiştir.
James ve Diğerleri - Birleşik Krallık Davası (no. 8793/79)
21/02/1986
Başvuranlar, AĐHS'nin 1 Numaralı Protokolün 1. maddesine (mülkiyetin
korunması) istinaden mülkiyet haklarının devrini öngören bir kanundan şikayetçi
idiler.
AĐHM, kararında "kamu yararı" kavramını yorumlarken 23 Mayıs 1969 tarihli
Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesine atıfta bulunmuştur. AĐHM 1 Numaralı
Protokolün 1. Maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Blecic – Hırvatistan Davası
08/03/2006
Başvuran, Hırvatistan'ın özel koruma altındaki kira ilişkisini sonlandırarak
konutuna ve mülk dokunulmazlığına saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmekteydi.
AĐHM'nin Büyük Dairesi, 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku
Sözleşmesinin özellikle 28. maddesine (antlaşmaların geriye yürümezliği)
istinaden, konunun zaman bakımından kendi yargı yetkisi dahilinde olmadığına
karar vermiştir.
Stoll - Đsviçre Davası (no. 69698/01), Büyük Daire
10/12/2007
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
Başvuran, "gizli resmi görüşmeleri" yayımlamak suçundan mahkum edilmesinin
10. madde (ifade özgürlüğü) kapsamında ifade özgürlüğünün ihlali anlamına
geldiğini öne sürmekteydi.
AĐHM, "gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi" (AĐHS'nin 10. Maddesinin 2. fıkrası)
için gerekli tedbirler kavramının yorumlanmasında 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana
Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 33. Maddesine (iki veya daha fazla dilde
tevsik edilmiş antlaşmaların yorumu) atıfta bulunmuştur. AĐHM AĐHS'nin 10.
maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Savaş hukuku antlaşmalarına yapılan atıflar
Jorgic - Almanya Davası (no. 74613/01)
12/07/2007
Başvuran, Alman mahkemeleri tarafından soykırım suçundan mahkum
edilmesinin AĐHS'nin 6. maddesinin 1. fıkrasına (adil yargılanma hakkı) ihlali
anlamına geldiğini iddia etmekteydi.
AĐHM Alman mahkemelerinin 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesine ve
Cezalandırılmasına Dair Sözleşme hükümlerini gereğince uyguladıklarını teyit
ederek 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Korbély - Macaristan Davası (no. 9174/02)
19/09/2008
Başvuran, işlendiği sırada suç teşkil etmeyen bir fiil nedeniyle hakkında dava
açılmış olduğunu iddia etmekteydi.
Bu anlamda, AĐHS'nin 7. maddesine
(kanunsuz ceza olmaz) istinat etmekteydi.
AĐHM, Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına Đlişkin 1949 Cenevre Sözleşmesi
ışığında insanlığa karşı işlenen suçların kurucu unsurlarını teyit ederek 7.
maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Kononov – Letonya Davası (no. 36376/04)
17/05/2010
Başvuran, AĐHS'nin 7. maddesine atıfla ceza hukukunun hakkında geriye dönük
uygulandığından şikayetçi idi.
AĐHM, işlendikleri sırada başvuranın fiillerinin suç teşkil ettiği hususunun harp örf
ve adetleri çerçevesinde yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir biçimde
tanımlandığını kaydetmiştir. AĐHM, uluslararası savaş hukukuna (jus in bello) ve
bilhassa 1907 Lahey Sözleşmesi ve Tüzüklerine dayalı olarak bu sonuca varmıştır.
AĐHM 7. Maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Deniz hukukuna dair sözleşmelere yapılan atıflar
Đran Đslam Cumhuriyeti Shipping Lines Denizcilik Firması - Türkiye Davası (no.
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
40998/98)
13/12/2007
Başvurucu firma, Türk makamlarının kargosuyla birlikte gemilerinden birine el
koymalarının AĐHS'nin 1 Numaralı Protokolünün 1. maddesi (mülkiyetin
korunması) anlamında mülkiyet hakkına gerekçesiz bir kontrol tedbiri getirilmesi
anlamı taşıdığını iddia etmekteydi.
AĐHM, mevcut davada 1936 Montrö Sözleşmesinin (Boğazlar Rejimi)
uygulanmasına gerek olmadığını teyit ettikten sonra 1 Numaralı Protokolün 1.
Maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Medvedyev ve Diğerleri - Fransa Davası (no. 3394/03)
29/03/2010
Başvuranlar AĐHS'nin 5. maddesinin 1. fıkrasına (özgürlük ve güvenlik hakkı)
istinaden, gemilerinin Fransız makamlarınca alıkonması sonucu özgürlüklerinden
keyfi biçimde mahrum bırakıldıklarını iddia etmekteydiler.
AĐHM, başvuranların tutuklanmalarının keyfi olup olmadığını tespit etmek
amacıyla Montego Körfezi Sözleşmesinin (BM 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi)
özellikle açık denizlerde kanuna aykırı uyuşturucu ticaretine ilişkin hükümlerini
incelemiştir. AĐHM Fransız makamlarının müdahalesinin Montego Körfezi
Sözleşmesi ya da örfi uluslararası hukuk ile gerekçelendirilemeyeceği sonucuna
varmıştır. Dolayısıyla, AĐHM 5. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine
hükmetmiştir.
Çocuk hakları sözleşmelerine yapılan atıflar
Marckx – Belçika Davası (no. 6833/74)
13/06/1979
Başvuranlar, Belçika hukukunda "nesep" oluşturma biçimi ile çocuğun aile ilişkileri
ve malvarlığı hakları arasında anne-babanın evli olup olmamasına bağlı olarak
ayrıma gidildiğinden şikayetçi idiler. Başvuranlar AĐHS'nin 8. (özel ve aile
hayatına saygı hakkı) ve 14. (ayrımcılık yasağı) maddelerine dayanmaktaydılar.
AĐHM, diğer Yüksek Sözleşmeci Taraflar gibi Belçika'nın da o sırada onaylamamış
olduğu 1962 ve 1975 tarihli iki uluslararası sözleşmeye atıfta bulunmuştur. AĐHM,
Yüksek Sözleşmeci Tarafların büyük çoğunluğunun iç hukuk sistemlerinde ilgili
uluslararası sözleşmelere uygun olarak “mater semper certa est” (anne her
zaman bellidir) düsturunun hukuki anlamda bütünüyle tanınmasının söz konusu
olduğu bir ortamda, atıfta bulunulan bu iki sözleşmenin çok az sayıda Devlet
tarafından onaylanmış olduğu görüşüne dayanılamayacağını kaydetmiştir.
Dolayısıyla, AĐHM 8. ve 14. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Ignaccolo-Zenide Romanya Davası (no. 31679/96)
25/01/2000
Başvuran, Romanya makamlarının kızlarının kendisine iadesine dair mahkeme
kararlarının ivedilikle uygulanmasına ve iade işleminin kolaylaştırılmasına yönelik
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
adımları gereğince atmadıklarını iddia etmekteydi. Başvuran AĐHS'nin 8.
maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmaktaydı.
AĐHM Devletlerin 8. Madde kapsamında anne veya babanın çocuğuyla birleşme
hakkını temin yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunduğunu yinelemiştir; bu
yükümlülükler, Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim
1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ışığında yorumlanmalı idi. Bu davada, ulusal
merciler kendilerinden beklenen makul tedbirleri almamak suretiyle başvuranın 8.
Madde ile teminat altına alınan aile hayatına saygı hakkını ihlal etmişlerdir.
Ayrıca bkz.
Iglesias Gil A.U.I. - Đspanya Davası (no. 56673/00), 29/04/2003
Maire - Portekiz Davası (no. 48206/99)
26/06/2003
Başvuran, Portekiz makamlarının, çocuğunun velayetinin kendisine verilmesine
dair mahkeme kararlarının infazı konusundaki hareketsizliğinden ve ihmalinden
şikayetçi idi. Başvuran, AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı)
dayanmaktaydı.
AĐHM Devletlerin 8. Madde kapsamında anne veya babanın çocuğuyla bir araya
gelme hakkını temin yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunduğunu yinelemiştir;
bu yükümlülükler, Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25
Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ve 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi ışığında yorumlanmalı idi. AĐHM, Portekiz makamlarının başvuranın
çocuğunun kendisine iade edilmesi hakkının gözetilmesi adına gerekli adımları
atmadıklarından bahisle 8. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Pini ve Diğerleri - Romanya Davası (no. 78028/01 ve 78030/01)
22/06/2004
Başvuranlar, Romanya mahkemelerinin iki çocuğun evlat edinilmesine dair
kesinleşmiş mahkeme kararlarının uygulanmamasından şikayetçi idiler.
Başvuranlar, AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı)
dayanmaktaydılar.
AĐHM, 8. Maddenin evlat edinme ve hukuki ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerinde
doğurduğu sonuçlara dair yükümlülüklerin 29 Mayıs 1993 tarihli Çocukların
Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda Đşbirliğine Dair Lahey
Sözleşmesi, 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve 24 Nisan 1967
tarihli Çocukların Evlat Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi ışığında
yorumlanması gerektiğini kaydetmiştir. AĐHM, ulusal makamların, başvuranların
evlat edinilmiş çocuklarla bağ kurma hakkını çocukların menfaatinin üzerinde
tutmayacak bir değerlendirmeye gitmelerinin meşru ve makul olduğunu
kaydetmiştir. AĐHM 8. Maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Bianchi - Đsviçre Davası (no. 7548/04)
22/06/2006
Başvuran, oğlunun iadesinin yerine getirilmesi amacıyla ulusal düzeyde yürütülen
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
işlemlerin ve yetkili merciler tarafından alınan tedbirlerin AĐHS'nin 8. maddesi
kapsamında aile hayatına saygı hakkını gözetmediğini iddia etmekteydi.
AĐHM Đsviçre makamlarının annenin ve oğlunun izini bulmak için çok sayıda
adımlar attığını kaydetmiştir. Ancak, AĐHM, bu konuda sergilenen tutumun
ağırdan alma emareleri gösterdiğini ve bu konuda açık ve kesin ifadeler içeren
Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli
Lahey Sözleşmesinin amaç ve hedefine uygun olmadığı kanaatini dile getirmiştir.
Bu pasif tutum neticesinde baba ile oğul arasındaki irtibat bütünüyle kopmuştur
ve bu durumun çocuğun menfaatine olduğu ileri sürülemez. Dolayısıyla,
başvuranın aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı etkili biçimde korunmayarak 8.
Madde ihlal edilmiştir.
Mattenklott - Almanya Davası (no. 41092/06)
11/12/2006 (karar)
Başvuran, Alman mahkemelerinin kızının Amerika Birleşik Devletleri'ne iade
edilmesi yönünde verdiği karardan şikayetçi idi. Başvuran AĐHS'nin 8. maddesine
(özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmaktaydı.
AĐHM başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğunu ilan etmiştir; zira Alman
mahkemeleri bütünüyle Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair
25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesine uygun bir karar vermişlerdir.
Morfis - Fransa Davası (no. 10978/04)
12/04/2007 (karar)
Yunanistan'da bulunan başvuran, Fransız makamlarının oğlunun kendisine iade
edilmesine dair mahkeme kararını uygulamamalarından şikayetçi idi.
AĐHM, anne veya babanın çocuğuyla bir araya gelme hakkı bağlamında AĐHS'nin
8. maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı), Uluslararası Çocuk Kaçırmanın
Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ve 20 Kasım 1989
tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini
kaydetmiştir. Fransız makamlarının çocuğun menfaatlerine her halükarda öncelik
verdiklerinden bahisle, başvuru açıkça dayanaktan yoksun bulunarak
reddedilmiştir.
Maumousseau ve Washington - Fransa Davası (no. 39388/05)
06/12/2007
Bir ABD vatandaşıyla evlenen ve kendisinden bir kızı olan başvuran, Fransa'ya
gittikten sonra ABD'ye dönmemişti. Başvuran, çocuğun (New York Eyaletinde bir
mahkeme kararı uyarınca) ABD’ye geri gönderilmesinin, çocuğun yüksek yararına
uygun olmadığını ve kızı henüz çok küçük olduğu için kendisini tahammülü
imkansız bir duruma sokacağını iddia etmekteydi.
AĐHM, anne veya babanın çocuğuyla bir araya gelme hakkı bağlamında AĐHS'nin
8. Maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı), Uluslararası Çocuk Kaçırmanın
Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ve 20 Kasım 1989
tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini
kaydetmiştir. AĐHM, yetkili mercilerin çocuğun ABD'ye iade edilmesi yönündeki
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
kararında bilhassa çocuğun menfaatlerinin gözetildiğini kaydederek 8. Maddenin
ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Emonet ve Diğerleri - Đsviçre Davası (no. 39051/03)
13/12/2007
Başvuranlar, AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) istinaden,
bir anne ile kızı arasındaki hukuki ebeveyn-çocuk ilişkisinin sona erdiğinden
şikayetçi idiler; zira çocuk annenin birlikte olduğu kişi tarafından evlat edinilmişti.
AĐHM, 8. Madde kapsamında evlat edinmeye dair yükümlülüklerin 20 Kasım 1989
tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve 24 Nisan 1967 tarihli Çocukların Evlat
Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini
vurgulamıştır. AĐHM, evlat edinme hukukunun başvuranların aile hayatına saygı
gereğini gözetmeksizin otomatik ve mekanik biçimde uygulanmasının 8.
Maddenin ihlali anlamına geldiğini kaydetmiştir.
Neulinger ve Shuruk – Đsviçre Davası (no. 41615/07), Büyük Daire
06/07/2010
Dava, annesi tarafından Đsrail'den Đsviçre’ye kaçırılan bir çocuğun iade emrinin
yerine getirilmesi ile ilgili idi. Tel Aviv’de yaşamakta olup Chabad-Lubavitch
topluluğuna mensup olan baba, anneyle birlikte çocuğun velayetine sahip idi.
AĐHM, çocuk yeni ortamına yerleşmişse iadesini engelleyen Uluslararası Çocuk
Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesinin
uygulanma biçimini özel olarak incelemiştir. AĐHM bu davada Đsviçre'ye bütünüyle
yerleşmiş olan çocuğun yeniden köklerinden koparılmasının ciddi sonuçlar
doğurabileceği kanaatine ulaşmıştır. AĐHM iade kararının uygulanmasının AĐHS'nin
8. Maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı) ihlali anlamına geleceğini
kaydetmiştir.
Harroudj – Fransa Davası (no. 43631/09)
04/10/2012
Başvuran, 8. maddeye (özel ve aile hayatına saygı hakkı) istinaden, Đslam
hukukunda "kefalet (kafalah)" denilen bir velayet yöntemine dayanılarak adli
kararla kendisine verilen ve bakımını üstlenmiş olduğu çocuğu evlat edinmesine
izin verilmemesinden şikayetçi idi; başvuran bu talebinin reddedilmesinin aile
hayatına saygı hakkına oransız bir müdahale teşkil ettiğini iddia etmekteydi.
AĐHM kamu yararı ile başvuranın menfaatleri arasında adil bir denge kurulduğunu
ve 8. Maddenin ihlal edilmediğini kaydetmiştir; Evlat edinme talebi, Đslam
hukukundaki kefaletin "alternatif bakım" gibi evlat edinmeye denk olduğunu açık
biçimde gözler önüne seren 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi
başta olmak üzere uluslararası sözleşmeler temel alınarak reddedilmiştir. AĐHM,
kefaletin uluslararası hukukta kabul görmesinin, Devletlerin kefaleti kendi iç
hukuklarında nereye yerleştirdiklerinin ve çıkan ihtilafları nasıl çözümlediklerinin
değerlendirilmesinde belirleyici bir etken olduğunu kaydetmiştir.
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
Ayrıca bkz.
Monory – Romanya ve Maracistan Davası (no. 71099/01), 05.04.2005
Karadzic – Hırvatistan Davası (no. 35030/04), 15/12/2005
X – Letonya Davası (duruşma tarihi: 10.10.2012), Büyük Dairede derdesttir:
dava, bir annenin Letonya Mahkemelerinin 25 Ekim 1980 tarihli Uluslararası
Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesine istinaden kızının
Avustralya’ya iade edilmesine yönelik kararının aile haklarını ihlal anlamına geldiği
yolundaki şikayeti ile ilgilidir.
Đş hukuku sözleşmelerine yapılan atıflar
Ulusal Belçika Polis Sendikası – Belçika Davası (no. 4464/70)
27/10/1975
Başvurucu Ulusal Belçika Polis Sendikası, Belçika Devletinin kendisini temsil
kabiliyeti en yüksek çalışan örgütlerinden biri olarak tanımayarak Belçika
hukukunda öngörülen sendika istişare sürecinin dışında tutmasının 11. maddenin
(toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) ve 14. maddenin (ayrımcılık yasağı) ihlali
anlamına geldiğini iddia etmekteydi.
AĐHM, 18 Ekim 1961 tarihli Avrupa Konseyi Sosyal Şartına atıfla sendikaların
istişare gibi bir haklarının bulunmadığından bahisle 11. ve 14. Maddelerin ihlal
edilmediğine karar vermiştir.
Đsveç Makinistler Sendikası - Đsveç Davası (no. 5614/72)
06/02/1976
Đsveç Makinistler Sendikası, Đsveç Ulusal Toplu Sözleşme Bürosunun kendisiyle
toplu sözleşme yapmamasının, AĐHS’in 11 (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü),
13 (etkili başvuru hakkı) ve 14. maddenin (ayrımcılık yasağı) ihlali anlamına
geldiğini iddia etmekteydi.
AĐHM, 18 Ekim 1961 tarihli Avrupa Konseyi Sosyal Şartının toplu iş
sözleşmelerine gönüllü bir nitelik kazandırdığını ve toplu sözleşme yapma
konusunda herhangi bir hak getirmediğini ifade etmiştir. AĐHM 11. Maddenin ihlal
edilmediğine hükmetmiştir.
Van der Mussele – Belçika Davası (no. 8919/80)
23/11/1983
Mesleği avukatlık olan başvuran, AĐHS'nin 4. maddesine (zorla çalıştırma yasağı)
istinaden, geri çekilme veya tazminat hakkı olmaksızın adli yardım programı
kapsamında görevlendirilmesinin zorla çalıştırma anlamına geldiğini iddia
etmekteydi.
AĐHM, Uluslararası Çalışma Örgütünün Cebri ve Mecburi Çalıştırma Hakkında 29
Sayılı Sözleşmesinde yer alan tanım ışığında 4. maddenin ihlal edilmediğine
hükmetmiştir.
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
Sigurdur A. Sigurjónsson - Đzlanda Davası (no. 16130/90)
30/06/1993
Taksi sürücüsü olan başvuran, AĐHS'nin 11. maddesine (toplantı ve dernek kurma
özgürlüğü) istinaden, ehliyetinin iptali tehdidiyle Frami Otomobil Derneğine üye
olmaya zorlanmasından şikayetçi idi.
AĐHM "11. maddede dernek kurma özgürlüğü konusunda negatif bir hakkın da",
yani bir derneğe üye olma kadar olmama hakkının da mündemiç olduğunu
kaydetmiştir. AĐHM, bilhassa Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 12. Maddesine
ve AB'nin denetim organlarının içtihadına atıfla, bu konularda uluslararası
seviyede giderek artan bir fikirbirliği oluşmakta olduğunu ifade etmiştir. Bu
nedenle AĐHM, 11. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Tüm Haber Sen ve Çınar - Türkiye Davası (no. 28602/95)
27/02/2006
Başvuranlar, AĐHS'nin 11. maddesine (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü)
istinaden, sendika özgürlüğüne ilişkin uluslararası sözleşmelerin ulusal hukukta
uygulanması gerektiği halde Tüm Haber Sen sendikasının kapatılarak
faaliyetlerinin durdurulmasından şikayetçi idiler.
AĐHM, Uluslararası Çalışma Örgütünün Sendika Özgürlüğüne Örgütlenme Hakkının
Korunmasına Đlişkin 87 sayılı Sözleşmesinde, kamu ve özel sektör ayrımı
yapılmaksızın tüm çalışanlara sendika kurma ve sendikaya üye olma konusunda
kısıtsız bir hak verdiğini vurgulamıştır. Ayrıca, Avrupa Sosyal Şartının 5. maddesi
(Bağımsız Uzmanlar Komitesi tarafından yorumlandığı haliyle) bütün çalışanlara
sendika kurma hakkı tanımaktadır. AĐHM, Tüm Haber Sen'in kapatılması
sonucunda 11. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Demir ve Baykara - Türkiye Davası (no. 34503/97)
12/11/2008
Başvuranlar, AĐHS'nin 11. maddesine (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü)
istinaden, ulusal mercilerin sendika kurma ve toplu sözleşme yapma haklarını
ihlal ettiklerinden şikayetçi idiler. Bu davada Türk Hükümeti, Sözleşme’nin 11.
maddesinin henüz imzalamadıkları başta olmak üzere diğer uluslararası
sözleşmelere göre yorumlanamayacağını savunmuştur.
AĐHM, "AĐHS metnindeki terim ve kavramların anlamlarını tanımlarken, AĐHS
dışındaki uluslararası hukuk unsurlarını, bu unsurların yetkili organlarca nasıl
yorumlandığını ve Avrupa Devletlerinin ortak değerlerini yansıtan uygulamalarını
[dikkate alabileceğini ve] dikkate almak zorunda olduğu" açıklamasında
bulunmuştur. AĐHM, 11. maddeyi Avrupa Sosyal Şartı, Uluslararası Çalışma
Örgütünün 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Sözleşme Hakkı Sözleşmesi ve 151
sayılı Kamu Hizmeti Sözleşmesi ışığında yorumlamış ve 11. maddenin ihlal
edildiğine hükmetmiştir. Dolayısıyla AĐHM, konuyu belirli bir süreç içerisinde
yorumladıktan sonra sendikaların AĐHS'nin 11. maddesi kapsamında toplu
sözleşmelerde yer alma haklarının bulunduğunu teyit etmiştir.
Siliadin – Fransa Davası (no. 73316/01)
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
26/07/2005
Başvuran AĐHS'nin 4. maddesine (kölelik ve zorla çalıştırma yasağı) dayanmakta
ve köle olarak tutulduğunu veya en azından "zorla ve zorunlu" çalışmaya mecbur
bırakıldığını ve Fransız ceza hukukunun kendisini bu durumda yeterli ve etkin
biçimde koruyamadığını iddia etmekteydi.
AĐHM bu davada 4. Maddeyi Uluslararası Çalışma Örgütünün 28 Haziran 1930
tarihli Zorla Çalıştırma Sözleşmesinin 4. maddesi; Köleliğin, Köle Ticaretinin ve
Köleliğe Benzer Kurum ve Uygulamaların Kaldırılması Hakkında Ek Sözleşmenin 1.
Maddesi ve 20 Haziran 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında
yorumlamıştır. AĐHM, Yüksek Sözleşmeci Tarafların AĐHS'nin 4. maddesi
kapsamında kişileri böyle durumlarda tutmaya yönelik her türlü fiilin etkin
biçimde kovuşturulmasını sağlama yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunduğunu
kaydetmiştir. AĐHM bu davada Devletin başvuranı köleliğe karşı koruyamadığını,
dolayısıyla bu hükmün ihlal edildiğini kaydetmiştir.
Ayrıca bkz. C.N. – Birleşik Krallık Davası, 13/11/2012
Uganda vatandaşı başvuran yatılı bakıcı olarak zorla çalışmaya zorlandığından
şikayetçi idi. Başvuran, özellikle AĐHS'nin 4. maddesine (zorla çalıştırma yasağı)
dayanarak maruz bırakıldığı muamelenin evde kölelik anlamına geldiğini iddia
etmekteydi.
AĐHM yetkili mercilerin konuyu etkin biçimde incelemediklerini, evde köleliği veya
zorunlu ve zorla çalıştırma fiillerini ceza gerektiren suç olarak nitelendirecek bir
mevzuat bulunmadığını kaydederek 4. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Yetkili merciler, başvuranın pasaportuna ve kendisine ödenen ücretlere el
konduğu ve göç makamlarına ihbar edileceği yolunda tehdit edildiği iddialarını
dikkate almamışlardır; oysa bunlar, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından zorla
çalıştırma göstergeleri olarak kabul edilmektedir.
Sorensen ve Rasmussen - Danimarka Davası (no. 52562/99 ve 52620/99), Büyük
Daire
11/01/2006
Başvuranlar, Danimarka'da farklı iş kollarında yalnızca sendika üyelerinin
istihdamına yönelik anlaşmaların AĐHS'nin 11. maddesi (toplantı ve dernek kurma
özgürlüğü) anlamında dernek kurma özgürlüklerinin ihlali anlamına geldiğinden
şikayetçi idiler.
AĐHM 11. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir; zira yetkililer başvuranların
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 12. maddesinde ve 9 Aralık 1989 tarihli
Đşçilerin Temel Sosyal Haklarına Dair Topluluk Şartında yer verilen negatif dernek
kurma [yani, derneğe üye olmama] hakkını korumamışlardır.
Çevre hukukuna dair sözleşmelere yapılan atıflar
Öneryıldız - Türkiye Davası (no. 48939/99), Büyük Daire
30/11/2004
Başvuran AĐHS'nin 2. maddesine (yaşam hakkı) istinaden, dokuz akrabasının bir
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
iş kazasında ölümünden şikayetçi idi.
AĐHM, Devletin tehlikeli faaliyetler bakımından 2. madde kapsamındaki
sorumluluğunun kriterlerini belirlemek açısından 21 Haziran 1993 tarihli Çevreye
Zararlı Faaliyetlerden Doğan Hukuki Sorumluluk Hakkında Sözleşme ile 4 Kasım
1998 tarihli Çevrenin Ceza Hukuku Marifetiyle Korunması Hakkında Sözleşmeye
atıfta bulunmuştur. AĐHM, tehlikeli bir faaliyet neticesinde ölüme yol açan bir kaza
bağlamında, "kanunla" yaşam hakkını koruyacak ve gelecekte hayatı tehlike
içeren benzer davranışlardan caydıracak yeterli korumanın mevcut olmadığı
sonucuna varmıştır.
Di Sarno ve Diğerleri – Đtalya Davası (başvuru no. 30765/08)
10/01/2012
Başvuranlar AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı)
dayanmakta ve Devletin kamu atık toplama hizmetinin düzgün işlemesini
sağlayacak tedbirleri almamak ve buna ilişkin uygun mevzuat ve idare politikaları
uygulamamak suretiyle bölgelerinde çevreye ciddi ölçüde zarar verdiğini,
kendilerinin ve genel olarak civardaki halkın yaşam ve sağlığını tehlikeye attığını
ve kirlilik bulunan bölgede yaşayanları söz konusu riskler hakkında
bilgilendirmediğini iddia etmekteydiler.
AĐHM bu davada 8. Maddeyi Çevre Konularında Bilgiye Erişim, Kamuoyunun Karar
Alma Süreçlerine Katılması ve Adalete Erişim Hakkında Aarhus Sözleşmesi
ışığında incelemiştir. AĐHM Đtalyan makamlarının uzun bir süre boyunca atık
toplama, arıtma ve ortadan kaldırma sisteminin düzgün biçimde işlemesini
sağlayamadığını kaydederek 8. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir; ancak,
vatandaşları bilgilendirme konusunda bu maddenin ihlali söz konusu değildir,
çünkü seferberlik planlama dairesi 2005 ve 2008 yıllarında ilgili çalışmaları
yaptırmış ve yayımlamıştır.
Ayıca bkz:
Tatar - Romanya Davası (no. 67021/01), 27/01/2009: bu davada AĐHM,
Romanya makamlarının bir altın madenine yakın bir yerde yaşamakta olan
başvuranların
sağlıklı
ve
korunaklı
bir
çevrede
yaşama
haklarını
koruyamadıklarından bahisle 8. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Genel insan hakları sözleşmelerine yapılan atıflar
Funke - Fransa Davası (no. 10828/84)
25/02/1993
Başvuran, AĐHS'nin 6. maddesinin 1. fıkrasına (mahkemeye erişme hakkı)
istinaden, Fransız gümrük mevzuatının kendisini kendi aleyhine delil vermeye
zorladığından şikayetçi idi.
Bu davada AĐHM, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara Đlişkin Uluslararası
Sözleşmenin 14. maddesine atıfta bulunarak ilk kez kişinin kendini itham etmeme
hakkını tanımıştır. AĐHM 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
Hirsi Jamaa ve Diğerleri - Đtalya Davası, Büyük Daire Kararı (23.02.2012)
23/02/2012
Başvuranlar, Libya'ya iade edilmeleri halinde bu ülkede ve menşei ülkeleri olan
Eritre ve Somali'de AĐHS'nin 3. maddesi hilafına (işkence veya insanlık dışı veya
aşağılayıcı muamele yasağı) işkenceye veya insanlık dışı ve aşağılayıcı
muameleye maruz kalma tehlikesinin bulunduğunu iddia etmekteydiler.
AĐHM başvuranların Libya'ya iadesini gerektiren hiçbir uluslararası sözleşme
bulunmadığını ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 19. maddesinde geri
göndermeme ilkesinin yer aldığını kaydederek başvuranların Libya'ya iadeleri
sonucunda 3. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Glass – Birleşik Krallık Davası (no. 61827/00)
09/03/2004
Bir anne ve oğuldan (ikinci başvuran) oluşan başvuranlar, özellikle ikinci
başvurana annesinin rızası olmadığı halde diamorfin verilmesi ve yine annenin
bilgisi haricinde kayıtlarına "ayıltılmayacaktır" notu düşülmesi bağlamında ulusal
hukuk ve uygulamaların birinci başvuranın bedeni ve manevi bütünlüğünü
korumadığını iddia etmekteydiler.
AĐHM, AĐHS'nin 8. maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı) ihlal edildiğine
hükmetmiştir. AĐHM bu hükmü yorumlarken, Yüksek Sözleşmeci Tarafların
bütünü tarafından onaylanmamış olmakla birlikte 4 Nisan 1997 tarihli Oviedo
Đnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinde öngörülen esasları dikkate almıştır.
Gäfgen - Almanya Davası (no. 22978/05), Büyük Daire
01/06/2010
Dava, polisin bir çocuğu kaçırdığından kuşkulandığı bir şahsa şiddet uygulaması
ile ilgili idi.
AĐHM, özellikle 10 Aralık 1984 tarihinde toplanan BM Genel Kurulunda kabul
edilen Đşkence ve Diğer Zalimane, Đnsanlık Dışı ya da Küçültücü Muamele ya da
Cezaya Karşı Sözleşmenin 1. maddesindeki işkence tanımına atıfta bulunarak 3.
maddenin (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal edildiğine
hükmetmiştir.
Avrupa Birliği hukukuna yapılan atıflar
Bkz. Avrupa Birliği ile ilgili Đçtihatlar hakkında Bilgi Notu
Diğer insan hakları mahkemelerine yapılan atıflar
Akdivar ve Diğerleri - Türkiye Davası (no. 21893/93), Büyük Daire
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
16/09/1996
AĐHM, özellikle ispat külfeti ile ilgili olarak "iç hukuk yollarının tüketilmesi"
kavramını yorumlarken Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihadına
(Velásquez- Rodríguez - Honduras Davası, 26/06/1987) atıfta bulunmuştur.
Mamatkulov ve Askarov - Türkiye Davası (no. 46827/99), Büyük Daire
04/02/2005
AĐHM, Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin James ve Diğerleri - Trinidad
ve Tobago Davasına ilişkin 25 Mayıs ve 25 Eylül 1999 tarihli Kararlarına atıfla,
Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi Đçtüzüğünün 39. maddesinde yer verilen geçici
tedbirlerin amacının telafisi imkansız zararları önlemek olduğunu kaydetmiştir.
Öcalan - Türkiye Davası (no. 46221/99), Büyük Daire
12/05/2005
AĐHM 1984/50 tarihli ECOSOC Kararına, Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Komitesi
kararlarına, Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin OC-16/99 sayılı ve 1
Ekim 1999 tarihli Đstişari Mütalaasına ve Amerika Kıtası Đnsan Hakları
Mahkemesinin Hilaire, Constantine ve Benjamin ve Diğerleri - Trinidad ve Tobago
kararına atıfta bulunmuştur. AĐHM, bağımsızlığı ve tarafsızlığı kuşku götürür bir
mahkeme tarafından yapılan ve adil olmayan bir yargılama sonucunda ölüm
cezasının verilmesinin, 3. Maddeye aykırı olarak insanlık dışı muamele teşkil
ettiğine hükmetmiştir.
Stoll - Đsviçre Davası (no. 69698/01), Büyük Daire
10/12/2007
Başvuran, "gizli resmi görüşmeleri" yayımlamak suçundan mahkum edilmesinin
10. madde kapsamında ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğini öne
sürmekteydi.
AĐHM, "ulusal güvenlik" ve "kamu güvenliği" kavramlarının yorumlanmasında
Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Komitesinin, 6 Aralık 2001 tarihli Resmi Sırlar
Yasasının Birleşik Krallık mercilerince uygulanması ve bunun gazetecilerin
faaliyetleri üzerindeki etkisi ile ilgili nihai gözlemlerini dikkate almıştır. AĐHM 10.
maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.
Sergey Zolotukhin - Rusya Davası (no. 14939/03), Büyük Daire
10/02/2009
AĐHM, AĐHS'nin 7 Numaralı Protokolün 4. maddesini (aynı suçtan iki kez
yargılanmama veya cezalandırılmama hakkı) Avrupa Adalet Divanının ve Amerika
Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları ışığında yorumlamıştır. AĐHM söz
konusu hükümle kişinin, olguları veya maddi olguları işlemiş olduğu ilk suçla aynı
olan ikinci bir kovuşturmaya veya yargılamaya tabi tutulamayacağının
öngörüldüğünü kaydetmiştir.
Silih - Slovenya Davası (no. 71463/01), Büyük Daire
09/04/2009
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
AĐHM, AĐHS'nin 2. maddesi (yaşam hakkı) kapsamındaki yükümlülükleri
yorumlarken Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Komitesinin ve Amerika Kıtası Đnsan
Hakları Mahkemesinin içtihatlarını dayanak göstermiştir. Anılan iki merci, zaman
bakımından (ratione temporis) yargı yetkisi üstlenerek bu çerçeve dışında bir
zamanda meydana gelen ölümleri usul bakımından incelemişlerdir. AĐHM de
benzer şekilde yargı yetkisi kullanarak 2. maddenin (yaşam hakkı - soruşturma)
ihlal edildiğine hükmetmiştir.
AĐHM, adam öldürmeyle ilgili olup ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın bireysel
başvuru hakkını kabul etmesinden önceki tarihlere tekabül eden davalara konu
ölümlerin soruşturulmasında usule dair şikayetler konusunda aşağıdaki davalarda
zaman bakımından bu yetkisine vurgu yapmıştır:
Varnava ve Diğerleri - Türkiye Davası (no. 16064/90), Büyük Daire kararı,
18/09/2009
Er ve Diğerleri - Türkiye Davası (23016/04), 31/07/2012
Opuz - Türkiye Davası (no. 33401/02)
09/06/2009
AĐHM, CEDAW1 Komitesinin Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinde görülen
Maria da Penha - Brezilya Davasına ilişkin sonuçlarını dayanak göstererek
başvurana uygulanan şiddet fiillerinin ayrımcılık kabul edilmesi gerektiğini
kaydetmiştir. AĐHM, Devletin kadınları aile içi şiddetten koruyamamasının kanunla
eşit korunma hakkının ihlali olduğu sonucuna varmıştır.
Scoppola - Đtalya Davası No. 2 (no. 10249/03) Büyük Daire
17/09/2009
AĐHM özellikle Amerika Đnsan Hakları Sözleşmesine, Avrupa Birliği Temel Haklar
Şartına ve Avrupa Adalet Divanında görülen Berlusconi ve Diğerleri davasına
atıfta bulunarak Avrupa'da ve uluslararası düzeyde ceza hukukunda bu konuda
daha müsamahakar bir ceza uygulanmasına dair bir fikirbirliğinin şekillenmekte
olduğu, hatta suç işlenmesinden sonra dahi bu yönde uygulamaların ceza
hukukunun temel ilkelerinden biri haline geldiği kanaatine varmıştır.
Zontul - Yunanistan Davası (no. 12294/07)
17/01/2012
Dava, sahil güvenlik görevlilerinin denetimi altındayken copla tecavüze uğradığını
iddia eden yasadışı bir göçmenin şikayeti ile ilgili idi.
AĐHM, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ruanda Uluslararası Ceza
Mahkemesi ve Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına atıfla
kişinin vücuduna bir nesne sokulmasının işkence fiili teşkil ettiğini ve 3. Maddenin
(işkence yasağı) ihlal edildiğini kaydetmiştir.
1
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi
Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması
Basın Birimi
Djokaba Lambi Longa - Hollanda Davası (no. 33917/12)
Kasım 2012 (karar)
Dava, Uluslararası Adalet Divanına savunma tanığı olarak delil takdim etmek
üzere sevk edildikten ve ifade verdikten sonra Hollanda’ya sığınma başvurusunda
bulunan bir Kongo vatandaşı ile ilgili idi.
Akit Taraflardan birinin topraklarında bulunan uluslararası ceza mahkemelerinin
kişileri gözaltında tutma yetkisine ilişkin ilk kez karar veren AĐHM, Sözleşmeye
taraf olmayan bir Devletle (Demokratik Kongo Cumhuriyeti) yapılan düzenlemeler
kapsamında Uluslararası Ceza Divanı tarafından bir Akit Tarafın (Hollanda)
topraklarında tutulan başvuranın Hollanda'nın yargı yetkisine girmediğine karar
vermiştir. Başvuran bu ülkeye iade edilmediği veya talepleri halinde Hollanda
makamlarına teslim edilmediği sürece tutulmasının yasal dayanağı, Uluslararası
Ceza Divanı Roma Tüzüğü kapsamında Uluslararası Ceza Divanı ile Demokratik
Kongo Cumhuriyeti yetkilileri arasında yapılan düzenleme idi.
Dolayısıyla, AĐHM başvuruyu kabul edilemez ilan etmiştir.
Đrtibat: Céline Menu-Lange
+33 3 90 21 42 08
AĐHM basın duyuruları için RSS bildirimlerine üye olabilirsiniz:
http://echr.coe.int/echr/rss.aspx
Download