Basın Birimi Bilgi Notu – Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Kasım 2012 Bu bilgi notunun kapsamı nihai değildir ve AĐHM için bağlayıcılığı yoktur Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Mahkemesi tarafından kullanılması Đnsan Hakları AĐHM Loizidou - Türkiye davasında, (18/12/1996 tarihli Büyük Daire kararı), Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin "23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinde belirtilen yorum kuralları ışığında yorumlanması gerektiğini" kaydederek, "Sözleşmenin gerisinde yatan ilkelerin toplumsal ve insani bağlamdan kopuk yorumlanmasının ve uygulanmasının mümkün olmadığını" kaydetmiştir. Sözleşmenin bir insan hakları antlaşması olmasından kaynaklanan özel karakterinin bilhassa farkında olan [AĐHM], kendi yargı çevresine ilişkin uyuşmazlıkları karara bağlarken uluslararası hukukun ilgili kurallarını da dikkate almak durumundadır..." (Par. 43). Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi bundan böyle "AĐHS" olarak anılacaktır. Diplomasi hukukuna yapılan atıflar Waite ve Kennedy - Almanya Davası (no. 26083/94) 18/02/1999 Başvuranlar, kendileri ile (uluslararası bir örgüt olan) Avrupa Uzay Ajansı arasında sözleşmeye dayalı ilişki olup olmadığına ilişkin davada adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmekteydiler. AĐHM bu davada 30 Mayıs 1975 tarihli Avrupa Uzay Ajansının Kurulmasına Dair Sözleşmenin AĐHS'nin 6. Maddesinin (adil yargılanma hakkı) gereklilikleriyle uyumlu olduğunu teyit etmiştir. AĐHM, Alman mahkemelerinin Avrupa Uzay Ajansının yargı bağışıklığını tanıdıklarından ve dolayısıyla takdir hakkının ötesine geçmediklerinden bahisle bu hükmün ihlal edilmediğine hükmetmiştir. McElhinney - Đrlanda Davası (no. 31253/96) Büyük Daire 21/11/2001 Başvuran, Đrlanda mahkemelerinin devletin yargı bağışıklığı ilkesini uygulamak suretiyle kendisine tazminat talebine ilişkin mahkemeden karar alma hakkı tanımadıklarından, dolayısıyla AĐHS'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının (mahkemeye Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi erişim hakkı) ihlal edildiğinden şikayetçi idi. AĐHM bu davada AĐHS'nin 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin ilkeleri ışığında yorumlanması gerektiğini vurgulayarak devletin yargı bağışıklığı ilkesinin dikkate alınmak durumunda olduğunu kaydetmiştir. AĐHM 6. Maddenin 1. fıkrasının ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Yargı bağışıklığı ile ilgili olarak ayrıca bkz. Fogarty - Birleşik Krallık Davası (no. 37112/97), Büyük Daire 21/11/2001 Sabeh El Leil - Fransa Davası (no. 34869/05) Büyük Daire 29/06/2011 Antlaşmalar hukukuna yapılan atıflar Golder - Birleşik Krallık Davası (no. 4451/70) 21/02/1975 Başvuran, hukuk müşavirine danışmasına izin verilmediğinden, dolayısıyla dava açmasının engellendiğinden şikayetçi idi. Başvuran, AĐHS'nin [başvuranın] kendi kanaatine göre hukuk konularında mahkemeye erişim hakkını güvence altına alan 6. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğini iddia etmekteydi. AĐHM ilk defa bu davada mahkemeye erişim hakkının 6. Maddenin 1. fıkrasında mündemiç olduğunu kaydetmiştir. AĐHM, ilgili hükmün yorumlanmasında 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesini dayanak göstermiştir. James ve Diğerleri - Birleşik Krallık Davası (no. 8793/79) 21/02/1986 Başvuranlar, AĐHS'nin 1 Numaralı Protokolün 1. maddesine (mülkiyetin korunması) istinaden mülkiyet haklarının devrini öngören bir kanundan şikayetçi idiler. AĐHM, kararında "kamu yararı" kavramını yorumlarken 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesine atıfta bulunmuştur. AĐHM 1 Numaralı Protokolün 1. Maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Blecic – Hırvatistan Davası 08/03/2006 Başvuran, Hırvatistan'ın özel koruma altındaki kira ilişkisini sonlandırarak konutuna ve mülk dokunulmazlığına saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmekteydi. AĐHM'nin Büyük Dairesi, 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin özellikle 28. maddesine (antlaşmaların geriye yürümezliği) istinaden, konunun zaman bakımından kendi yargı yetkisi dahilinde olmadığına karar vermiştir. Stoll - Đsviçre Davası (no. 69698/01), Büyük Daire 10/12/2007 Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi Başvuran, "gizli resmi görüşmeleri" yayımlamak suçundan mahkum edilmesinin 10. madde (ifade özgürlüğü) kapsamında ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğini öne sürmekteydi. AĐHM, "gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi" (AĐHS'nin 10. Maddesinin 2. fıkrası) için gerekli tedbirler kavramının yorumlanmasında 23 Mayıs 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 33. Maddesine (iki veya daha fazla dilde tevsik edilmiş antlaşmaların yorumu) atıfta bulunmuştur. AĐHM AĐHS'nin 10. maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Savaş hukuku antlaşmalarına yapılan atıflar Jorgic - Almanya Davası (no. 74613/01) 12/07/2007 Başvuran, Alman mahkemeleri tarafından soykırım suçundan mahkum edilmesinin AĐHS'nin 6. maddesinin 1. fıkrasına (adil yargılanma hakkı) ihlali anlamına geldiğini iddia etmekteydi. AĐHM Alman mahkemelerinin 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme hükümlerini gereğince uyguladıklarını teyit ederek 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Korbély - Macaristan Davası (no. 9174/02) 19/09/2008 Başvuran, işlendiği sırada suç teşkil etmeyen bir fiil nedeniyle hakkında dava açılmış olduğunu iddia etmekteydi. Bu anlamda, AĐHS'nin 7. maddesine (kanunsuz ceza olmaz) istinat etmekteydi. AĐHM, Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına Đlişkin 1949 Cenevre Sözleşmesi ışığında insanlığa karşı işlenen suçların kurucu unsurlarını teyit ederek 7. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Kononov – Letonya Davası (no. 36376/04) 17/05/2010 Başvuran, AĐHS'nin 7. maddesine atıfla ceza hukukunun hakkında geriye dönük uygulandığından şikayetçi idi. AĐHM, işlendikleri sırada başvuranın fiillerinin suç teşkil ettiği hususunun harp örf ve adetleri çerçevesinde yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir biçimde tanımlandığını kaydetmiştir. AĐHM, uluslararası savaş hukukuna (jus in bello) ve bilhassa 1907 Lahey Sözleşmesi ve Tüzüklerine dayalı olarak bu sonuca varmıştır. AĐHM 7. Maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Deniz hukukuna dair sözleşmelere yapılan atıflar Đran Đslam Cumhuriyeti Shipping Lines Denizcilik Firması - Türkiye Davası (no. Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi 40998/98) 13/12/2007 Başvurucu firma, Türk makamlarının kargosuyla birlikte gemilerinden birine el koymalarının AĐHS'nin 1 Numaralı Protokolünün 1. maddesi (mülkiyetin korunması) anlamında mülkiyet hakkına gerekçesiz bir kontrol tedbiri getirilmesi anlamı taşıdığını iddia etmekteydi. AĐHM, mevcut davada 1936 Montrö Sözleşmesinin (Boğazlar Rejimi) uygulanmasına gerek olmadığını teyit ettikten sonra 1 Numaralı Protokolün 1. Maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Medvedyev ve Diğerleri - Fransa Davası (no. 3394/03) 29/03/2010 Başvuranlar AĐHS'nin 5. maddesinin 1. fıkrasına (özgürlük ve güvenlik hakkı) istinaden, gemilerinin Fransız makamlarınca alıkonması sonucu özgürlüklerinden keyfi biçimde mahrum bırakıldıklarını iddia etmekteydiler. AĐHM, başvuranların tutuklanmalarının keyfi olup olmadığını tespit etmek amacıyla Montego Körfezi Sözleşmesinin (BM 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi) özellikle açık denizlerde kanuna aykırı uyuşturucu ticaretine ilişkin hükümlerini incelemiştir. AĐHM Fransız makamlarının müdahalesinin Montego Körfezi Sözleşmesi ya da örfi uluslararası hukuk ile gerekçelendirilemeyeceği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla, AĐHM 5. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Çocuk hakları sözleşmelerine yapılan atıflar Marckx – Belçika Davası (no. 6833/74) 13/06/1979 Başvuranlar, Belçika hukukunda "nesep" oluşturma biçimi ile çocuğun aile ilişkileri ve malvarlığı hakları arasında anne-babanın evli olup olmamasına bağlı olarak ayrıma gidildiğinden şikayetçi idiler. Başvuranlar AĐHS'nin 8. (özel ve aile hayatına saygı hakkı) ve 14. (ayrımcılık yasağı) maddelerine dayanmaktaydılar. AĐHM, diğer Yüksek Sözleşmeci Taraflar gibi Belçika'nın da o sırada onaylamamış olduğu 1962 ve 1975 tarihli iki uluslararası sözleşmeye atıfta bulunmuştur. AĐHM, Yüksek Sözleşmeci Tarafların büyük çoğunluğunun iç hukuk sistemlerinde ilgili uluslararası sözleşmelere uygun olarak “mater semper certa est” (anne her zaman bellidir) düsturunun hukuki anlamda bütünüyle tanınmasının söz konusu olduğu bir ortamda, atıfta bulunulan bu iki sözleşmenin çok az sayıda Devlet tarafından onaylanmış olduğu görüşüne dayanılamayacağını kaydetmiştir. Dolayısıyla, AĐHM 8. ve 14. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Ignaccolo-Zenide Romanya Davası (no. 31679/96) 25/01/2000 Başvuran, Romanya makamlarının kızlarının kendisine iadesine dair mahkeme kararlarının ivedilikle uygulanmasına ve iade işleminin kolaylaştırılmasına yönelik Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi adımları gereğince atmadıklarını iddia etmekteydi. Başvuran AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmaktaydı. AĐHM Devletlerin 8. Madde kapsamında anne veya babanın çocuğuyla birleşme hakkını temin yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunduğunu yinelemiştir; bu yükümlülükler, Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ışığında yorumlanmalı idi. Bu davada, ulusal merciler kendilerinden beklenen makul tedbirleri almamak suretiyle başvuranın 8. Madde ile teminat altına alınan aile hayatına saygı hakkını ihlal etmişlerdir. Ayrıca bkz. Iglesias Gil A.U.I. - Đspanya Davası (no. 56673/00), 29/04/2003 Maire - Portekiz Davası (no. 48206/99) 26/06/2003 Başvuran, Portekiz makamlarının, çocuğunun velayetinin kendisine verilmesine dair mahkeme kararlarının infazı konusundaki hareketsizliğinden ve ihmalinden şikayetçi idi. Başvuran, AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmaktaydı. AĐHM Devletlerin 8. Madde kapsamında anne veya babanın çocuğuyla bir araya gelme hakkını temin yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunduğunu yinelemiştir; bu yükümlülükler, Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ve 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında yorumlanmalı idi. AĐHM, Portekiz makamlarının başvuranın çocuğunun kendisine iade edilmesi hakkının gözetilmesi adına gerekli adımları atmadıklarından bahisle 8. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Pini ve Diğerleri - Romanya Davası (no. 78028/01 ve 78030/01) 22/06/2004 Başvuranlar, Romanya mahkemelerinin iki çocuğun evlat edinilmesine dair kesinleşmiş mahkeme kararlarının uygulanmamasından şikayetçi idiler. Başvuranlar, AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmaktaydılar. AĐHM, 8. Maddenin evlat edinme ve hukuki ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerinde doğurduğu sonuçlara dair yükümlülüklerin 29 Mayıs 1993 tarihli Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinme Konusunda Đşbirliğine Dair Lahey Sözleşmesi, 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve 24 Nisan 1967 tarihli Çocukların Evlat Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini kaydetmiştir. AĐHM, ulusal makamların, başvuranların evlat edinilmiş çocuklarla bağ kurma hakkını çocukların menfaatinin üzerinde tutmayacak bir değerlendirmeye gitmelerinin meşru ve makul olduğunu kaydetmiştir. AĐHM 8. Maddesinin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Bianchi - Đsviçre Davası (no. 7548/04) 22/06/2006 Başvuran, oğlunun iadesinin yerine getirilmesi amacıyla ulusal düzeyde yürütülen Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi işlemlerin ve yetkili merciler tarafından alınan tedbirlerin AĐHS'nin 8. maddesi kapsamında aile hayatına saygı hakkını gözetmediğini iddia etmekteydi. AĐHM Đsviçre makamlarının annenin ve oğlunun izini bulmak için çok sayıda adımlar attığını kaydetmiştir. Ancak, AĐHM, bu konuda sergilenen tutumun ağırdan alma emareleri gösterdiğini ve bu konuda açık ve kesin ifadeler içeren Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesinin amaç ve hedefine uygun olmadığı kanaatini dile getirmiştir. Bu pasif tutum neticesinde baba ile oğul arasındaki irtibat bütünüyle kopmuştur ve bu durumun çocuğun menfaatine olduğu ileri sürülemez. Dolayısıyla, başvuranın aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı etkili biçimde korunmayarak 8. Madde ihlal edilmiştir. Mattenklott - Almanya Davası (no. 41092/06) 11/12/2006 (karar) Başvuran, Alman mahkemelerinin kızının Amerika Birleşik Devletleri'ne iade edilmesi yönünde verdiği karardan şikayetçi idi. Başvuran AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmaktaydı. AĐHM başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğunu ilan etmiştir; zira Alman mahkemeleri bütünüyle Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesine uygun bir karar vermişlerdir. Morfis - Fransa Davası (no. 10978/04) 12/04/2007 (karar) Yunanistan'da bulunan başvuran, Fransız makamlarının oğlunun kendisine iade edilmesine dair mahkeme kararını uygulamamalarından şikayetçi idi. AĐHM, anne veya babanın çocuğuyla bir araya gelme hakkı bağlamında AĐHS'nin 8. maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı), Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ve 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini kaydetmiştir. Fransız makamlarının çocuğun menfaatlerine her halükarda öncelik verdiklerinden bahisle, başvuru açıkça dayanaktan yoksun bulunarak reddedilmiştir. Maumousseau ve Washington - Fransa Davası (no. 39388/05) 06/12/2007 Bir ABD vatandaşıyla evlenen ve kendisinden bir kızı olan başvuran, Fransa'ya gittikten sonra ABD'ye dönmemişti. Başvuran, çocuğun (New York Eyaletinde bir mahkeme kararı uyarınca) ABD’ye geri gönderilmesinin, çocuğun yüksek yararına uygun olmadığını ve kızı henüz çok küçük olduğu için kendisini tahammülü imkansız bir duruma sokacağını iddia etmekteydi. AĐHM, anne veya babanın çocuğuyla bir araya gelme hakkı bağlamında AĐHS'nin 8. Maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı), Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi ve 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini kaydetmiştir. AĐHM, yetkili mercilerin çocuğun ABD'ye iade edilmesi yönündeki Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi kararında bilhassa çocuğun menfaatlerinin gözetildiğini kaydederek 8. Maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Emonet ve Diğerleri - Đsviçre Davası (no. 39051/03) 13/12/2007 Başvuranlar, AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) istinaden, bir anne ile kızı arasındaki hukuki ebeveyn-çocuk ilişkisinin sona erdiğinden şikayetçi idiler; zira çocuk annenin birlikte olduğu kişi tarafından evlat edinilmişti. AĐHM, 8. Madde kapsamında evlat edinmeye dair yükümlülüklerin 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve 24 Nisan 1967 tarihli Çocukların Evlat Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi ışığında yorumlanması gerektiğini vurgulamıştır. AĐHM, evlat edinme hukukunun başvuranların aile hayatına saygı gereğini gözetmeksizin otomatik ve mekanik biçimde uygulanmasının 8. Maddenin ihlali anlamına geldiğini kaydetmiştir. Neulinger ve Shuruk – Đsviçre Davası (no. 41615/07), Büyük Daire 06/07/2010 Dava, annesi tarafından Đsrail'den Đsviçre’ye kaçırılan bir çocuğun iade emrinin yerine getirilmesi ile ilgili idi. Tel Aviv’de yaşamakta olup Chabad-Lubavitch topluluğuna mensup olan baba, anneyle birlikte çocuğun velayetine sahip idi. AĐHM, çocuk yeni ortamına yerleşmişse iadesini engelleyen Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Sözleşmesinin uygulanma biçimini özel olarak incelemiştir. AĐHM bu davada Đsviçre'ye bütünüyle yerleşmiş olan çocuğun yeniden köklerinden koparılmasının ciddi sonuçlar doğurabileceği kanaatine ulaşmıştır. AĐHM iade kararının uygulanmasının AĐHS'nin 8. Maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı) ihlali anlamına geleceğini kaydetmiştir. Harroudj – Fransa Davası (no. 43631/09) 04/10/2012 Başvuran, 8. maddeye (özel ve aile hayatına saygı hakkı) istinaden, Đslam hukukunda "kefalet (kafalah)" denilen bir velayet yöntemine dayanılarak adli kararla kendisine verilen ve bakımını üstlenmiş olduğu çocuğu evlat edinmesine izin verilmemesinden şikayetçi idi; başvuran bu talebinin reddedilmesinin aile hayatına saygı hakkına oransız bir müdahale teşkil ettiğini iddia etmekteydi. AĐHM kamu yararı ile başvuranın menfaatleri arasında adil bir denge kurulduğunu ve 8. Maddenin ihlal edilmediğini kaydetmiştir; Evlat edinme talebi, Đslam hukukundaki kefaletin "alternatif bakım" gibi evlat edinmeye denk olduğunu açık biçimde gözler önüne seren 20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası sözleşmeler temel alınarak reddedilmiştir. AĐHM, kefaletin uluslararası hukukta kabul görmesinin, Devletlerin kefaleti kendi iç hukuklarında nereye yerleştirdiklerinin ve çıkan ihtilafları nasıl çözümlediklerinin değerlendirilmesinde belirleyici bir etken olduğunu kaydetmiştir. Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi Ayrıca bkz. Monory – Romanya ve Maracistan Davası (no. 71099/01), 05.04.2005 Karadzic – Hırvatistan Davası (no. 35030/04), 15/12/2005 X – Letonya Davası (duruşma tarihi: 10.10.2012), Büyük Dairede derdesttir: dava, bir annenin Letonya Mahkemelerinin 25 Ekim 1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesine istinaden kızının Avustralya’ya iade edilmesine yönelik kararının aile haklarını ihlal anlamına geldiği yolundaki şikayeti ile ilgilidir. Đş hukuku sözleşmelerine yapılan atıflar Ulusal Belçika Polis Sendikası – Belçika Davası (no. 4464/70) 27/10/1975 Başvurucu Ulusal Belçika Polis Sendikası, Belçika Devletinin kendisini temsil kabiliyeti en yüksek çalışan örgütlerinden biri olarak tanımayarak Belçika hukukunda öngörülen sendika istişare sürecinin dışında tutmasının 11. maddenin (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) ve 14. maddenin (ayrımcılık yasağı) ihlali anlamına geldiğini iddia etmekteydi. AĐHM, 18 Ekim 1961 tarihli Avrupa Konseyi Sosyal Şartına atıfla sendikaların istişare gibi bir haklarının bulunmadığından bahisle 11. ve 14. Maddelerin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Đsveç Makinistler Sendikası - Đsveç Davası (no. 5614/72) 06/02/1976 Đsveç Makinistler Sendikası, Đsveç Ulusal Toplu Sözleşme Bürosunun kendisiyle toplu sözleşme yapmamasının, AĐHS’in 11 (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü), 13 (etkili başvuru hakkı) ve 14. maddenin (ayrımcılık yasağı) ihlali anlamına geldiğini iddia etmekteydi. AĐHM, 18 Ekim 1961 tarihli Avrupa Konseyi Sosyal Şartının toplu iş sözleşmelerine gönüllü bir nitelik kazandırdığını ve toplu sözleşme yapma konusunda herhangi bir hak getirmediğini ifade etmiştir. AĐHM 11. Maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Van der Mussele – Belçika Davası (no. 8919/80) 23/11/1983 Mesleği avukatlık olan başvuran, AĐHS'nin 4. maddesine (zorla çalıştırma yasağı) istinaden, geri çekilme veya tazminat hakkı olmaksızın adli yardım programı kapsamında görevlendirilmesinin zorla çalıştırma anlamına geldiğini iddia etmekteydi. AĐHM, Uluslararası Çalışma Örgütünün Cebri ve Mecburi Çalıştırma Hakkında 29 Sayılı Sözleşmesinde yer alan tanım ışığında 4. maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi Sigurdur A. Sigurjónsson - Đzlanda Davası (no. 16130/90) 30/06/1993 Taksi sürücüsü olan başvuran, AĐHS'nin 11. maddesine (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) istinaden, ehliyetinin iptali tehdidiyle Frami Otomobil Derneğine üye olmaya zorlanmasından şikayetçi idi. AĐHM "11. maddede dernek kurma özgürlüğü konusunda negatif bir hakkın da", yani bir derneğe üye olma kadar olmama hakkının da mündemiç olduğunu kaydetmiştir. AĐHM, bilhassa Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 12. Maddesine ve AB'nin denetim organlarının içtihadına atıfla, bu konularda uluslararası seviyede giderek artan bir fikirbirliği oluşmakta olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle AĐHM, 11. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Tüm Haber Sen ve Çınar - Türkiye Davası (no. 28602/95) 27/02/2006 Başvuranlar, AĐHS'nin 11. maddesine (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) istinaden, sendika özgürlüğüne ilişkin uluslararası sözleşmelerin ulusal hukukta uygulanması gerektiği halde Tüm Haber Sen sendikasının kapatılarak faaliyetlerinin durdurulmasından şikayetçi idiler. AĐHM, Uluslararası Çalışma Örgütünün Sendika Özgürlüğüne Örgütlenme Hakkının Korunmasına Đlişkin 87 sayılı Sözleşmesinde, kamu ve özel sektör ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanlara sendika kurma ve sendikaya üye olma konusunda kısıtsız bir hak verdiğini vurgulamıştır. Ayrıca, Avrupa Sosyal Şartının 5. maddesi (Bağımsız Uzmanlar Komitesi tarafından yorumlandığı haliyle) bütün çalışanlara sendika kurma hakkı tanımaktadır. AĐHM, Tüm Haber Sen'in kapatılması sonucunda 11. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Demir ve Baykara - Türkiye Davası (no. 34503/97) 12/11/2008 Başvuranlar, AĐHS'nin 11. maddesine (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) istinaden, ulusal mercilerin sendika kurma ve toplu sözleşme yapma haklarını ihlal ettiklerinden şikayetçi idiler. Bu davada Türk Hükümeti, Sözleşme’nin 11. maddesinin henüz imzalamadıkları başta olmak üzere diğer uluslararası sözleşmelere göre yorumlanamayacağını savunmuştur. AĐHM, "AĐHS metnindeki terim ve kavramların anlamlarını tanımlarken, AĐHS dışındaki uluslararası hukuk unsurlarını, bu unsurların yetkili organlarca nasıl yorumlandığını ve Avrupa Devletlerinin ortak değerlerini yansıtan uygulamalarını [dikkate alabileceğini ve] dikkate almak zorunda olduğu" açıklamasında bulunmuştur. AĐHM, 11. maddeyi Avrupa Sosyal Şartı, Uluslararası Çalışma Örgütünün 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Sözleşme Hakkı Sözleşmesi ve 151 sayılı Kamu Hizmeti Sözleşmesi ışığında yorumlamış ve 11. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Dolayısıyla AĐHM, konuyu belirli bir süreç içerisinde yorumladıktan sonra sendikaların AĐHS'nin 11. maddesi kapsamında toplu sözleşmelerde yer alma haklarının bulunduğunu teyit etmiştir. Siliadin – Fransa Davası (no. 73316/01) Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi 26/07/2005 Başvuran AĐHS'nin 4. maddesine (kölelik ve zorla çalıştırma yasağı) dayanmakta ve köle olarak tutulduğunu veya en azından "zorla ve zorunlu" çalışmaya mecbur bırakıldığını ve Fransız ceza hukukunun kendisini bu durumda yeterli ve etkin biçimde koruyamadığını iddia etmekteydi. AĐHM bu davada 4. Maddeyi Uluslararası Çalışma Örgütünün 28 Haziran 1930 tarihli Zorla Çalıştırma Sözleşmesinin 4. maddesi; Köleliğin, Köle Ticaretinin ve Köleliğe Benzer Kurum ve Uygulamaların Kaldırılması Hakkında Ek Sözleşmenin 1. Maddesi ve 20 Haziran 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ışığında yorumlamıştır. AĐHM, Yüksek Sözleşmeci Tarafların AĐHS'nin 4. maddesi kapsamında kişileri böyle durumlarda tutmaya yönelik her türlü fiilin etkin biçimde kovuşturulmasını sağlama yönünde pozitif bir yükümlülüğü bulunduğunu kaydetmiştir. AĐHM bu davada Devletin başvuranı köleliğe karşı koruyamadığını, dolayısıyla bu hükmün ihlal edildiğini kaydetmiştir. Ayrıca bkz. C.N. – Birleşik Krallık Davası, 13/11/2012 Uganda vatandaşı başvuran yatılı bakıcı olarak zorla çalışmaya zorlandığından şikayetçi idi. Başvuran, özellikle AĐHS'nin 4. maddesine (zorla çalıştırma yasağı) dayanarak maruz bırakıldığı muamelenin evde kölelik anlamına geldiğini iddia etmekteydi. AĐHM yetkili mercilerin konuyu etkin biçimde incelemediklerini, evde köleliği veya zorunlu ve zorla çalıştırma fiillerini ceza gerektiren suç olarak nitelendirecek bir mevzuat bulunmadığını kaydederek 4. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Yetkili merciler, başvuranın pasaportuna ve kendisine ödenen ücretlere el konduğu ve göç makamlarına ihbar edileceği yolunda tehdit edildiği iddialarını dikkate almamışlardır; oysa bunlar, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından zorla çalıştırma göstergeleri olarak kabul edilmektedir. Sorensen ve Rasmussen - Danimarka Davası (no. 52562/99 ve 52620/99), Büyük Daire 11/01/2006 Başvuranlar, Danimarka'da farklı iş kollarında yalnızca sendika üyelerinin istihdamına yönelik anlaşmaların AĐHS'nin 11. maddesi (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) anlamında dernek kurma özgürlüklerinin ihlali anlamına geldiğinden şikayetçi idiler. AĐHM 11. Maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir; zira yetkililer başvuranların Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 12. maddesinde ve 9 Aralık 1989 tarihli Đşçilerin Temel Sosyal Haklarına Dair Topluluk Şartında yer verilen negatif dernek kurma [yani, derneğe üye olmama] hakkını korumamışlardır. Çevre hukukuna dair sözleşmelere yapılan atıflar Öneryıldız - Türkiye Davası (no. 48939/99), Büyük Daire 30/11/2004 Başvuran AĐHS'nin 2. maddesine (yaşam hakkı) istinaden, dokuz akrabasının bir Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi iş kazasında ölümünden şikayetçi idi. AĐHM, Devletin tehlikeli faaliyetler bakımından 2. madde kapsamındaki sorumluluğunun kriterlerini belirlemek açısından 21 Haziran 1993 tarihli Çevreye Zararlı Faaliyetlerden Doğan Hukuki Sorumluluk Hakkında Sözleşme ile 4 Kasım 1998 tarihli Çevrenin Ceza Hukuku Marifetiyle Korunması Hakkında Sözleşmeye atıfta bulunmuştur. AĐHM, tehlikeli bir faaliyet neticesinde ölüme yol açan bir kaza bağlamında, "kanunla" yaşam hakkını koruyacak ve gelecekte hayatı tehlike içeren benzer davranışlardan caydıracak yeterli korumanın mevcut olmadığı sonucuna varmıştır. Di Sarno ve Diğerleri – Đtalya Davası (başvuru no. 30765/08) 10/01/2012 Başvuranlar AĐHS'nin 8. maddesine (özel ve aile hayatına saygı hakkı) dayanmakta ve Devletin kamu atık toplama hizmetinin düzgün işlemesini sağlayacak tedbirleri almamak ve buna ilişkin uygun mevzuat ve idare politikaları uygulamamak suretiyle bölgelerinde çevreye ciddi ölçüde zarar verdiğini, kendilerinin ve genel olarak civardaki halkın yaşam ve sağlığını tehlikeye attığını ve kirlilik bulunan bölgede yaşayanları söz konusu riskler hakkında bilgilendirmediğini iddia etmekteydiler. AĐHM bu davada 8. Maddeyi Çevre Konularında Bilgiye Erişim, Kamuoyunun Karar Alma Süreçlerine Katılması ve Adalete Erişim Hakkında Aarhus Sözleşmesi ışığında incelemiştir. AĐHM Đtalyan makamlarının uzun bir süre boyunca atık toplama, arıtma ve ortadan kaldırma sisteminin düzgün biçimde işlemesini sağlayamadığını kaydederek 8. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir; ancak, vatandaşları bilgilendirme konusunda bu maddenin ihlali söz konusu değildir, çünkü seferberlik planlama dairesi 2005 ve 2008 yıllarında ilgili çalışmaları yaptırmış ve yayımlamıştır. Ayıca bkz: Tatar - Romanya Davası (no. 67021/01), 27/01/2009: bu davada AĐHM, Romanya makamlarının bir altın madenine yakın bir yerde yaşamakta olan başvuranların sağlıklı ve korunaklı bir çevrede yaşama haklarını koruyamadıklarından bahisle 8. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Genel insan hakları sözleşmelerine yapılan atıflar Funke - Fransa Davası (no. 10828/84) 25/02/1993 Başvuran, AĐHS'nin 6. maddesinin 1. fıkrasına (mahkemeye erişme hakkı) istinaden, Fransız gümrük mevzuatının kendisini kendi aleyhine delil vermeye zorladığından şikayetçi idi. Bu davada AĐHM, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara Đlişkin Uluslararası Sözleşmenin 14. maddesine atıfta bulunarak ilk kez kişinin kendini itham etmeme hakkını tanımıştır. AĐHM 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi Hirsi Jamaa ve Diğerleri - Đtalya Davası, Büyük Daire Kararı (23.02.2012) 23/02/2012 Başvuranlar, Libya'ya iade edilmeleri halinde bu ülkede ve menşei ülkeleri olan Eritre ve Somali'de AĐHS'nin 3. maddesi hilafına (işkence veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) işkenceye veya insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz kalma tehlikesinin bulunduğunu iddia etmekteydiler. AĐHM başvuranların Libya'ya iadesini gerektiren hiçbir uluslararası sözleşme bulunmadığını ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 19. maddesinde geri göndermeme ilkesinin yer aldığını kaydederek başvuranların Libya'ya iadeleri sonucunda 3. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Glass – Birleşik Krallık Davası (no. 61827/00) 09/03/2004 Bir anne ve oğuldan (ikinci başvuran) oluşan başvuranlar, özellikle ikinci başvurana annesinin rızası olmadığı halde diamorfin verilmesi ve yine annenin bilgisi haricinde kayıtlarına "ayıltılmayacaktır" notu düşülmesi bağlamında ulusal hukuk ve uygulamaların birinci başvuranın bedeni ve manevi bütünlüğünü korumadığını iddia etmekteydiler. AĐHM, AĐHS'nin 8. maddesinin (özel ve aile hayatına saygı hakkı) ihlal edildiğine hükmetmiştir. AĐHM bu hükmü yorumlarken, Yüksek Sözleşmeci Tarafların bütünü tarafından onaylanmamış olmakla birlikte 4 Nisan 1997 tarihli Oviedo Đnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinde öngörülen esasları dikkate almıştır. Gäfgen - Almanya Davası (no. 22978/05), Büyük Daire 01/06/2010 Dava, polisin bir çocuğu kaçırdığından kuşkulandığı bir şahsa şiddet uygulaması ile ilgili idi. AĐHM, özellikle 10 Aralık 1984 tarihinde toplanan BM Genel Kurulunda kabul edilen Đşkence ve Diğer Zalimane, Đnsanlık Dışı ya da Küçültücü Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmenin 1. maddesindeki işkence tanımına atıfta bulunarak 3. maddenin (insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal edildiğine hükmetmiştir. Avrupa Birliği hukukuna yapılan atıflar Bkz. Avrupa Birliği ile ilgili Đçtihatlar hakkında Bilgi Notu Diğer insan hakları mahkemelerine yapılan atıflar Akdivar ve Diğerleri - Türkiye Davası (no. 21893/93), Büyük Daire Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi 16/09/1996 AĐHM, özellikle ispat külfeti ile ilgili olarak "iç hukuk yollarının tüketilmesi" kavramını yorumlarken Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihadına (Velásquez- Rodríguez - Honduras Davası, 26/06/1987) atıfta bulunmuştur. Mamatkulov ve Askarov - Türkiye Davası (no. 46827/99), Büyük Daire 04/02/2005 AĐHM, Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin James ve Diğerleri - Trinidad ve Tobago Davasına ilişkin 25 Mayıs ve 25 Eylül 1999 tarihli Kararlarına atıfla, Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi Đçtüzüğünün 39. maddesinde yer verilen geçici tedbirlerin amacının telafisi imkansız zararları önlemek olduğunu kaydetmiştir. Öcalan - Türkiye Davası (no. 46221/99), Büyük Daire 12/05/2005 AĐHM 1984/50 tarihli ECOSOC Kararına, Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Komitesi kararlarına, Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin OC-16/99 sayılı ve 1 Ekim 1999 tarihli Đstişari Mütalaasına ve Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin Hilaire, Constantine ve Benjamin ve Diğerleri - Trinidad ve Tobago kararına atıfta bulunmuştur. AĐHM, bağımsızlığı ve tarafsızlığı kuşku götürür bir mahkeme tarafından yapılan ve adil olmayan bir yargılama sonucunda ölüm cezasının verilmesinin, 3. Maddeye aykırı olarak insanlık dışı muamele teşkil ettiğine hükmetmiştir. Stoll - Đsviçre Davası (no. 69698/01), Büyük Daire 10/12/2007 Başvuran, "gizli resmi görüşmeleri" yayımlamak suçundan mahkum edilmesinin 10. madde kapsamında ifade özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğini öne sürmekteydi. AĐHM, "ulusal güvenlik" ve "kamu güvenliği" kavramlarının yorumlanmasında Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Komitesinin, 6 Aralık 2001 tarihli Resmi Sırlar Yasasının Birleşik Krallık mercilerince uygulanması ve bunun gazetecilerin faaliyetleri üzerindeki etkisi ile ilgili nihai gözlemlerini dikkate almıştır. AĐHM 10. maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir. Sergey Zolotukhin - Rusya Davası (no. 14939/03), Büyük Daire 10/02/2009 AĐHM, AĐHS'nin 7 Numaralı Protokolün 4. maddesini (aynı suçtan iki kez yargılanmama veya cezalandırılmama hakkı) Avrupa Adalet Divanının ve Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları ışığında yorumlamıştır. AĐHM söz konusu hükümle kişinin, olguları veya maddi olguları işlemiş olduğu ilk suçla aynı olan ikinci bir kovuşturmaya veya yargılamaya tabi tutulamayacağının öngörüldüğünü kaydetmiştir. Silih - Slovenya Davası (no. 71463/01), Büyük Daire 09/04/2009 Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi AĐHM, AĐHS'nin 2. maddesi (yaşam hakkı) kapsamındaki yükümlülükleri yorumlarken Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Komitesinin ve Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını dayanak göstermiştir. Anılan iki merci, zaman bakımından (ratione temporis) yargı yetkisi üstlenerek bu çerçeve dışında bir zamanda meydana gelen ölümleri usul bakımından incelemişlerdir. AĐHM de benzer şekilde yargı yetkisi kullanarak 2. maddenin (yaşam hakkı - soruşturma) ihlal edildiğine hükmetmiştir. AĐHM, adam öldürmeyle ilgili olup ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın bireysel başvuru hakkını kabul etmesinden önceki tarihlere tekabül eden davalara konu ölümlerin soruşturulmasında usule dair şikayetler konusunda aşağıdaki davalarda zaman bakımından bu yetkisine vurgu yapmıştır: Varnava ve Diğerleri - Türkiye Davası (no. 16064/90), Büyük Daire kararı, 18/09/2009 Er ve Diğerleri - Türkiye Davası (23016/04), 31/07/2012 Opuz - Türkiye Davası (no. 33401/02) 09/06/2009 AĐHM, CEDAW1 Komitesinin Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinde görülen Maria da Penha - Brezilya Davasına ilişkin sonuçlarını dayanak göstererek başvurana uygulanan şiddet fiillerinin ayrımcılık kabul edilmesi gerektiğini kaydetmiştir. AĐHM, Devletin kadınları aile içi şiddetten koruyamamasının kanunla eşit korunma hakkının ihlali olduğu sonucuna varmıştır. Scoppola - Đtalya Davası No. 2 (no. 10249/03) Büyük Daire 17/09/2009 AĐHM özellikle Amerika Đnsan Hakları Sözleşmesine, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartına ve Avrupa Adalet Divanında görülen Berlusconi ve Diğerleri davasına atıfta bulunarak Avrupa'da ve uluslararası düzeyde ceza hukukunda bu konuda daha müsamahakar bir ceza uygulanmasına dair bir fikirbirliğinin şekillenmekte olduğu, hatta suç işlenmesinden sonra dahi bu yönde uygulamaların ceza hukukunun temel ilkelerinden biri haline geldiği kanaatine varmıştır. Zontul - Yunanistan Davası (no. 12294/07) 17/01/2012 Dava, sahil güvenlik görevlilerinin denetimi altındayken copla tecavüze uğradığını iddia eden yasadışı bir göçmenin şikayeti ile ilgili idi. AĐHM, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Amerika Kıtası Đnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına atıfla kişinin vücuduna bir nesne sokulmasının işkence fiili teşkil ettiğini ve 3. Maddenin (işkence yasağı) ihlal edildiğini kaydetmiştir. 1 Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi Bilgi Notu - Uluslararası sözleşmelerin Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi tarafından kullanılması Basın Birimi Djokaba Lambi Longa - Hollanda Davası (no. 33917/12) Kasım 2012 (karar) Dava, Uluslararası Adalet Divanına savunma tanığı olarak delil takdim etmek üzere sevk edildikten ve ifade verdikten sonra Hollanda’ya sığınma başvurusunda bulunan bir Kongo vatandaşı ile ilgili idi. Akit Taraflardan birinin topraklarında bulunan uluslararası ceza mahkemelerinin kişileri gözaltında tutma yetkisine ilişkin ilk kez karar veren AĐHM, Sözleşmeye taraf olmayan bir Devletle (Demokratik Kongo Cumhuriyeti) yapılan düzenlemeler kapsamında Uluslararası Ceza Divanı tarafından bir Akit Tarafın (Hollanda) topraklarında tutulan başvuranın Hollanda'nın yargı yetkisine girmediğine karar vermiştir. Başvuran bu ülkeye iade edilmediği veya talepleri halinde Hollanda makamlarına teslim edilmediği sürece tutulmasının yasal dayanağı, Uluslararası Ceza Divanı Roma Tüzüğü kapsamında Uluslararası Ceza Divanı ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti yetkilileri arasında yapılan düzenleme idi. Dolayısıyla, AĐHM başvuruyu kabul edilemez ilan etmiştir. Đrtibat: Céline Menu-Lange +33 3 90 21 42 08 AĐHM basın duyuruları için RSS bildirimlerine üye olabilirsiniz: http://echr.coe.int/echr/rss.aspx